türkted genel kurulda büyümeye odaklandı
Transkript
TÜRKTED Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği [email protected] | www.turkted.org.tr Sayı 13 | Mart 2015 TÜRKTED GENEL KURULDA BÜYÜMEYE ODAKLANDI GÜNDEM RÖPORTAJ AHDE VEFA TÜRKİYE KATI KURALLARDAN VAZGEÇMELİ DENGEDE KALMAK İSABETLİ KARARLARLA MÜMKÜN GERÇEKÇİ ÖNGÖRÜLERLE YÜKSEK STANDARTLAR ÇANAKKALE ZAFERİNİN 100. YILINDA AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ VE GAZİLERİMİZİ RAHMETLE, MİNNETLE VE ŞÜKRANLA ANIYORUZ… ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek. Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde - gösterdiği vahşetle “ bu: bir Avrupalı “ Dedirir - yırtıcı his yoksulu, sırtlan kümesi. Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhut kafesi! Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rap, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer. Eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. Yedi iklîmi cihânın duruyor karşısın da, Avustralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada, Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i... Bedr’in aslanları gibi şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler “Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın. Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. Kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... Hani, tâ’una da züldür bu rezîl istîla! Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâp... Seni ancak ebediyyetler eder istîâb. “Bu, taşındır” diyerek Kâbe’yi diksem başına; Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkıyle, sefil, Kustu mehmetçiğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına. Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyla, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyla; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan; Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz... Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab Öyle müthiş ki: eder her biri bir mülk-ü harab. Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtâbı getirsen yanına, Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Öteden saikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam Atılan her lâğamın Yaktığı: yüzlerce adam Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer O ne müthiş tipidir: savrulur enkâz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o namert eller, Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre Top tüfekden daha sık gülle yağan mermîler... Kahraman orduyu seyret ki, bu, tehdîde güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal’a mı, göğsündeki, kat kat îman? Hangi kuvvet onu, hâşâ,edecek kahrına râm? Çünkü te’sis-i îlahi o metîn istihkâm. Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkîf edemez sun’-i beşer; Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi; “O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme” dedi. Yine, bir şey yapabildim diyemem hâtırana Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı, selâhaddîn’i, Kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki islam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi ğöğsünde kırıp parçaladın; Sen ki rûhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... Ey şehît oğlu şehît, isteme benden makber, Sana ağûşunu açmış duruyor peygamber. MEHMED ÂKİF ERSOY Sunuş Değerli Tohum okurları; Türkiye tohum sektörünün geçmişine dönüp bakacak olur isek; 2000 yılında 12 milyon dolarlık ihracat, 66 milyon dolarlık da ithalat gerçekleştirmişiz. 2014 yılına gelindiğinde ise tohum ihracatımızın 170 milyon dolar, ithalatın ise 210 milyon dolar seviyelerine geldiğini görmekteyiz. Dergimizin bu ayki konusu olan dünyadaki diğer paydaşlarımızın bize bakışı ile paralel olarak değineceğim konu; ihraç ettiğimiz tohum veya buna teknoloji de diyebiliriz, bu miktarın ne kadarı Türkiye’de yerli firmaların ıslah çalışmaları sonucudur? Dünya piyasasında Türk tohumculuğu olarak var mıyız, yok muyuz? Sektör; kaliteli tohuma duyulan ihtiyacın artması, kaliteli tohum arzının daha da kolaylaşması ve tohum üretimine verilen destek sonucunda üretilen tohum miktarının kayıt altına alınmasından dolayı hızla büyüme göstermiştir. Bu büyümemizi; yurtdışına açılım, yurtdışı tohum pazarında ses getiren çeşitler veya firmalar, az gelişmiş veya komşu ülkelere “Tohum ihtiyacımı Türkiye’den karşılarım” dedirtebiliyor muyuz yönlerinden incelemek lazım. Şu anda tohum sektörümüz al-satçı ve üretici konumundan ıslahçı konumuna geçiş sürecindedir. Zor ve sancılı olan bu süreçte kısıtlı bütçeye sahip yerli firmalarımızın özveri ile ıslah çalışmalarına devam edeceğine eminim. Her geçen gün ıslaha başlayan kişi veya firma sayısı artmakta ve birçok yeni ıslahçı arkadaşımız açılan kurslarda sertifikalarını almaktadır. Yapılan bu çalışmalar kısa sürede meyvelerini vermeye başlayacaktır. Dünyada bu konuda öne çıkmış diğer ülkelere baktığımızda, ıslahçı kuruluşların arkasında onları her zaman çok iyi destekleyen bir ülkesel politikanın olduğunu görmekteyiz. Enstitüleri, kamu araştırmacı kurumları ve üniversiteleri ile ıslahçı özel kurumlar materyal ve teknik altyapı açısından çok ciddi desteklenmektedir. Ülkemizde bundan sonraki dönemde bu ortamı sağlayabilmek tüm paydaşlar ve sektörün gelişimi açısından çok önemlidir. Sonuç olarak, dünyada her geçen gün büyüyen tohum pazarında YOK olmaktansa VAR olmanın esas temeli olan ıslahın önemini ve değerini çok iyi kavrayan sektörümüz, azimle çalışmaya devam etmelidir. Dergimiz TOHUM’un öncelikli hedeflerinden biri de hiç kuşkusuz tohum sanayicilerimize bu süreçte yardımcı olabilmektir. Bu bağlamda, çeşit geliştirme konusunda hızla ilerleyen gelişmiş ülkelerdeki rakipleriyle yarışma sürecinde, sadece üyelerimizin değil tüm tohumcu kuruluşlarımızın sesini her platformda duyurabilmek, TOHUM’un en başta gelen görevlerinden biridir. Tüm sektör paydaşlarıma dünyada Türkiye tohum sektörü olarak VAR olmak için yapacağı çalışmalardan dolayı şimdiden başarılar dilerim. Dünyada her geçen gün büyüyen tohum pazarında YOK olmaktansa VAR olmanın esas temeli olan ıslahın önemini ve değerini çok iyi kavrayan sektörümüz, azimle çalışmaya devam etmelidir. Mete Murat ŞÖLEN TÜRKTED Yönetim Kurulu Üyesi Tohum Mart 2015 3 İçindekiler 6 GÜNDEM TÜRKİYE KATI KURALLARDAN VAZGEÇMELİ Tohumculuk sektörü bakımından dünyanın 8. ülkesi olan Türkiye, yaptığı teknolojik ve ekonomik yatırımlarla bu alanda ilerlemeye devam ediyor. 8 12 6 GÜNCEL TÜRKTED GENEL KURULDA BÜYÜMEYE ODAKLANDI Kuruluşunun 30’uncu yıldönümünü bu yıl kutlayacak olan TÜRKTED’in 21. Olağan Genel Kurul Toplantısı tohumculuk sektörünün önde gelen isimlerini bir araya getirdi. 12 R Ö P O RTA J DÜNYA PİYASALARINA GİRİŞ BİLETİ YATIRIM TED Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. H. Erol Çakmak, Türkiye’de tarım ve tohum sektörünün güncel durumu ile ülke ekonomisindeki yeri hakkındaki görüşlerini paylaştı. 18 R Ö P O RTA J DENGEDE KALMAK İSABETLİ KARARLARLA MÜMKÜN 8 Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü Mesut Köse: “Tohumculuk sektörünün günden güne daha iyi noktalara geldiğini söylemek mümkün.” 22 MAKALE KLOROFİL FLORESAN GÖRÜNTÜLEME TEKNİĞİ Tohum testlerindeki standardizasyon tohum pazarlamada büyük öneme sahip. Bu standardizasyonu görüntüleme tekniği sayesinde daha sağlıklı şekilde yapmak mümkün. 24 A H D E V E FA VİZYONER BAKIŞ FRANSA’DA TOHUMCULUK SEKTÖRÜ GNIS’E EMANET Dünyada tohumculuk endüstrisinin en ileri noktada olduğu ülkelerden biri olan Fransa’da tüm sektör paydaşlarını bir araya getiren en büyük kuruluş Fransa Tohum ve Fide Birliği (GNIS). 28 4 24 GERÇEKÇİ ÖNGÖRÜLERLE YÜKSEK STANDARTLAR Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda Bakanlık Müşaviri olarak görev yapan Bahattin Bozkurt, Türkiye tarım sektörünün dünü, bugünü ve yarınını değerlendirdi. 26 18 ÜYE HABERLERİ TÜRKTED ÜYESİ FİRMALARIN GÜNCEL HABERLERİ Mart 2015 Tohum İmtiyaz Sahibi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Sahibi Dr. Mete Kömeağaç / TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık ve Ajans Hz.Ltd Şti. [email protected] - www.tematik.com.tr Baskı Tarihi Mart 2015 İletişim Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No:7/1 06540 Aşağı Ayrancı ANKARA [email protected] Tel (0 312) 419 00 32 Fax (0 312) 419 00 32 Baskı Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş. Adres Dudulu Organize San. Bölgesi 1.Cad. No:16 Ümraniye-İSTANBUL Tel (0 216) 444 44 03 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın Tohum dergisi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği tarafından T.C. yasalarına uygun olarak 3 ayda bir yayınlanmaktadır. Dergide yer alan yazı, fotoğraf, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzin almaksızın, kaynak göstererek dahi yayınlanamaz, basılamaz, çoğaltılamaz. KISA KISA Tohumculuk Sektöründe Üretim 5 Kat Arttı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın uyguladığı politikalar ve verdiği desteklerle tohumculuk sektörü üretim ve ihracatta rekorlar kırmaya devam ediyor. Türkiye’nin son 12 yılda tohumluk üretimi 5 katın, ihracatı ise 8 katın üzerinde artış gösterdi. Tohumculuk Kanunu ve Islahçı Hakları Kanunu gibi yasal düzenlemelerle önü açılan tohumculuk sektörü, sağlanan desteklerle büyümesini katlayarak sürdürdü. Türkiye’nin tohumluk üretimi 2014 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 4,4; 2002’ye göre ise yüzde 434 oranında artarak 145 bin tondan 775 bin 916 tona yükseldi. Sektör son 12 yılda 5 katın üzerinde büyüme kaydetti. Sebze tohumluğu ihracatı ise yaklaşık 55 kat artışla, 317 bin dolardan 17 milyon 270 bin dolara yükseldi. Yurt Dışı Ürün Teşhir Serası-Tarlası ve Reyonları da Destekleme Kapsamına Alındı! TÜRKTED’in 2002 yılından beri üyesi olan YÜKSEL Tohumculuk şirketinin 2013 yılı Mayıs’ında başlattığı girişimler ve TÜRKTED ile TSÜAB’ın da müracaatları sonucunda Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafından yayımlanan, ‘Yurt Dışı Birim, Marka ve Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ’ nihayet değiştirildi. Buna göre; daha önceleri destekleme kapsamında olmayan “ürün teşhir serası/tarlası veya reyonu” da bundan böyle desteklenecek. İlgili Tebliğ’in 3. maddesinin b bendi “Açılan birimin ofis, showroom, depo, ürün teşhir serası/tarlası veya reyon olması halinde yüzde 60 oranında ve yıllık en fazla 100 bin ABD dolarına kadar desteklenir” şeklinde değiştirildi. Dr. Mehmet Uyanık’ın “Açıklamalı Tohumculuk Terimleri Sözlüğü” Sektörle Buluştu! Tohumculuk Dairesi eski başkanlarından ve Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Teknik Birim Başkanlığı görevinde de bulunan Dr. Mehmet Uyanık’ın yoğun emek sarf ederek 30 yılı aşkın bir sürede hazırladığı “Açıklamalı Tohumculuk Terimleri Sözlüğü” geçtiğimiz Ocak ayında TSÜAB tarafından bastırılarak sektörün hizmetine sunuldu. Sektör paydaşlarınca dört gözle beklenen ve geçtiğimiz günlerde okurlarıyla buluşan Tohumculuk Terimleri Sözlüğü, İngilizce-Türkçe 11 bin 500 madde başlığı (terim) altında terimlerin Türkçe açıklamalarının yer aldığı iki cilt halinde toplam 1680 sayfadan oluşuyor. Dr. Mehmet Uyanık’ın İngilizce-Türkçe “Açıklamalı Tohumculuk Terimleri Sözlüğü” söz konusu kategoride bir örnek oluşturuyor. Tüm zirai eğitim, yönetim birimlerine, tarımsal araştırma ve tohumculuk kuruluşlarına önerilecek bu eser, büyük bir boşluğu doldurmaya aday. Kitaplarda özellikle tohumculukla ilgili kavramlara alabildiğine detaylı eğilindi. Örneğin salt “tohumluk” kelimesi ile ilgili olarak: analizi, anatomisi, bayi, bedeli, bilimi, dağıtıcısı, etiketi, idamesi, kalitesi, karışımı, kontrolü, korsanlığı, partisi, kullanıcısı, üreticisi, politikası, patolojisi, sertifikasyonu, tağşişi, sertifikasyonu, royalitesi, saflığı, simsarı, taciri, talebi, kategorisi, teksiri, yaşı, üretim alanı, üreticisi, toptancısı, testi, yönetmeliği ve kanunu gibi yüzlerce maddeye yer verildi. Yazar, eseri “Açıklamalı Tohumculuk Terimleri Sözlüğü” ile adlandırırken, “açıklamalı” ifadesi ile farkında olmaksızın, “sözlük” ötesinde hedeflediği gizli bir savını deşifre ediyor: Kitap “Tohumculuk Terimleri Ansiklopedisi” olarak yayınlanabilirdi. 2015 İthalat Uygulama Genelgesi Yayımlandı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü (BÜGEM) tarafından hazırlanan Tohumluk İthalatı Uygulama Genelgesi (2015/1) Şubat ayında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yılki genelgede geçtiğimiz yıldakine göre bazı farklar bulunuyor. Örneğin, tatlı mısır ve cin mısırı tohumluğu ithalat ön izin işlemleri sebze tohumları için belirlenen usullere göre yürütülecek olup tatlı mısır tohumluğu için 0712.90.11.00.00, cin mısırı tohumluğu için 1005.10.90. 00.00 GTİP numarası kullanılacak. Bir diğer değişikliğe göre ise; yem bitkilerinde orijinal kademede tohum üretimi amacıyla ithal edilecek tohumluklarda ulusal ya da federal tohumluk sertifikası kabul edilecek. Ayrıca; “deneme, araştırma ve demonstrasyon amacıyla bir yıl içinde ithal edilebilecek azami tohum miktarlarına zirai karantina ve GDO analizleri için alınacak numune miktarları ilave edilecek” hükmü de 2015 Genelgesinde yer alıyor. Tohum Mart 2015 5 G Ü NDE M TÜRKİYE KATI KURALLARDAN VAZGEÇMELİ Tohumculuk sektörü bakımından dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alan Türkiye, yaptığı teknolojik ve ekonomik yatırımlarla bu alanda ilerlemeye devam ediyor. Yurtdışındaki paydaşları da aynı fikirde. Ancak Avrupa Tohumculuk Derneği (ESA) Genel Sekreteri Garlich von Essen’e göre, dünyanın pek çok ülkesinde yaşanan bazı sorunlar, Türkiye’de de mevcut. konomi” ise ESA için ulaşılması gereken ideali tanımlıyor. Genel Sekreteri Garlich von Essen, Türkiye’nin tohum sektöründe yaşadığı sorunların, Avrupa ile çok benzeştiği görüşünde. Türkiye’nin, Avrupa’nın bir parçası olarak kıta endüstrisi ile daha fazla ortaklığa ihtiyacı olduğunu düşünen von Essen, “Türkiye katı kurallardan vazgeçmeli” diyor. Türkiye tohumculuk sektörü giderek artan bir ivmeye sahip. Sertifikalı tohum üretiminin son 12 yılda yüzde 411 oranında artması, 2013 yılında ise yüzde 15 oranında artarak 743 bin tona ulaşması bu başarının bir göstergesi. Bugün, dünyanın en büyük üçüncü tohum gen bankasını barındıran Türkiye, tohumculuk alanında dünyada ilk 10 ülke arasında. Hedefi ise üçüncülük. Islah alanında cesur yatırımlar yapılması, özel şirketlerin tarım sektöründe giderek daha fazla güçlenmesi ve buna bağlı olarak tohum teknolojilerindeki ilerleme, bu hedefini çok uzun olmayan bir zamanda gerçekleştirebileceğinin sinyalini veriyor. Türkiye’den bakıldığında tohum sektörü 6 Mart 2015 Tohum umut veren bir tablo çiziyor. Dünyadaki paydaşları ise Türkiye tohum sektörünü dışarıdan bir bakışla değerlendirebilme imkanına sahip. Avrupa’nın tohum üreticisi ve ıslahçısı firmalarını bir araya getiren Avrupa Tohumculuk Derneği (ESA) de bu bakış açısına sahip kuruluşlardan bir tanesi. 2000 yılında kurulan ESA’nın bünyesinde bugün 30’dan fazla ulusal tohum derneği ve 100’ün üzerinde tohum firması var. TÜRKTED ve Tohum Sanayicileri Alt Birliği de bu üyeler arasında. En önemli misyonu, ıslahçı haklarının korunmasına yardımcı olmak olan ESA, buna bağlı olarak tohum ticareti, Ar-Ge, biyoçeşitlilik ve tarımın sürdürülebilirliği konusunda da çalışmalar yürütüyor. “Bilgi temelli biyoe- AB’de pratik uygulamalar tatmin etmiyor Avrupa Birliği’nde (AB) çıkarılan Avrupa Bitki Çeşit Hakları Mevzuatı ile birlikte, ıslahçı hakları tamamen güvence altına alındı. Aynı zamanda bu mevzuatla birlikte, 1991 tarihli UPOV Antlaşması da yerine getirilmiş oldu. AB mevzuatının amacını tanımlayan von Essen, “Yeni bitki türleriyle ilgili fikri hakları koruyarak, uzun vadeli yatırımların karşılığını bulmasını ve inovasyonun sürekliliğini sağlamayı amaçlıyor” diyor. Ancak von Essen’e göre, üye devletlerin çoğunda pratik uygulamalar henüz çok tatmin edici düzeyde değil. “Islahçıların bir kısmı üreticiler tarafından kullanılan tohumlarda bulunan isim haklarının karşılığını alamıyor” diyen von Essen, kimi hükümetlerin de kişilere bununla ilgili yaptırım uygulamaktan kaçındığını belirtiyor. AB’deki tohum pazarı ve bitki sağlığı mevzuatı ise tohumda kaliteyi sağlamış durumda. Çeşit tescilinden tohum ruhsatına ve tohum pazarlamasına kadar pek çok tedbir alınmış durumda. Farklılık, yeknesaklık ve durulmuşluk (DUS) testinin yanı sıra, pek çok özel testler de uygulanıyor. Bu testlerin üreticilere tüm AB ülkelerinde giderek büyüyen bir çeşitlilik içinde seçim yapma şansı verdiğini söyleyen von Essen, “Çeşitlilik ve seçim yönünden hiçbir sıkıntı yok. Ancak diğer yandan katı kurallar, örneğin gübre ve bitki koruma ürünlerine getirilen kısıtlamalar ve iklim değişikliği genetik çalışmaların önemini arttırıyor. Bugün dayanıklılık, dirençlilik ve besleyicilik modern AB’nin bitki ıslahı programlarının odaklandığı en önemli konular” şeklinde konuşuyor. Avrupa ile entegrasyon ve işbirliği gerek von Essen, Türkiye’nin uzun yıllar bitki ıslahı ve tarım sektörüne stratejik bir önem atfettiğini söylüyor. Avrupa’daki araştırma projelerinin çerçevesiyle daha fazla entegrasyon ve işbirliğinin, hem Türkiye hem de Avrupa’nın beklentilerinin karşılanmasına yardımcı olacağını söyleyen von Essen, “Kişisel eğitim programlarının güçlendirilmesi çok büyük öneme sahip. Ancak hepsinden önemlisi, firmalar arasında doğrudan yapılacak iş ortaklıkları” diyor ve bu ortaklıkların, Avrupa’nın bitki ıslahındaki geleceğinde Türkiye’nin gerekli rolü oynamasını sağlayacağını vurguluyor. von Essen’e göre, Türkiye’nin sahip olduğu geniş topraklar ve yoğun, genç ve halen büyümekte olan nüfusuyla, ekonomik ve sosyal anlamda büyük bir potansiyeli var. Ancak ticaret ve yatırım akışının artmasını sağlayacak gerekli kuralların ve ortak ilkelerin sağlanması gerektiğini söyleyen von Essen, “Türkiye’nin AB’nin iç pazarıyla daha ileri entegrasyon sağlaması bunu mümkün kılacak” diyor. Bununla birlikte, belli ithalat kuralları ile ilgili endişelerin olduğunu da ekliyor ve bu durumu şu sözlerle açıklıyor: “Bu endişeler, ticari tohumların AB’den Türkiye’ye gelişine karşı ‘korumacı’ bir refleks gösteren kurallar. Ancak tohum endüstrisi her zaman gerçek anlamda uluslararası bir sektör oldu. Türkiye de pek çok firma için kilit bir ülke konumunda ve uzun yıllardır süregelen bir işbirliği geleneği var. Bunun gelecekte hem üreticilerin hem de bütünüyle ekonominin yararına devam edeceğine ve derinleşeceğine eminim.” Teknoloji iletişimle kullanılabilir olacak ESA’nın tohumculuk sektörü için vurguladığı en önemli noktalardan biri, ‘bilgi temelli biyoekonomi’ (KBBE) kavramı. KBBE’nin AB için amiral gemisi niteliğinde bir ilke olduğunun altını çizen von Essen, “Bu ilke ile araştırma, teknolojik gelişim, inovasyon ve ürün geliştirme çalışmaları, yenilenebilir ve biyolojik girdilere yoğunlaştırılıyor. Aynı şekilde maddi kaynaklar da. Böylece uzun vadede sürdürülebilir bir ekonomi sağlanmaya çalışılıyor” diyor. Bitki ıslahının giderek artan bilgiye ve biyolojik süreçlerde uzmanlaşmaya dayalı bir sektör olduğunu söyleyen von Essen, aynı zamanda tüm bitki merkezli biyoekonomi üretim süreçlerinin de ilk adımı olduğunu ve KBBE’nin bitki ıslahının bu yönleriyle birebir örtüştüğünü belirtiyor. von Essen’in KBBE ile ilgili belirttiği olumsuz durum ise, bitki ıslahı alanındaki pratik uygulamaların temelsiz, bilim merkezli olmayan ve riskten kaçınan politikalar nedeniyle engelleniyor oluşu. Özellikle yeni ıslah teknikleri, genetik modifikasyon ve modern bitki koruma çözümleri konusunda bu durumun yaşandığına değinen von Essen, “Daha sürdürülebilir bir tarım, çevrenin korunması ve yeşil bir büyüme için AB, bu teknolojilerin mevcut potansiyel faydaları konusunda iletişimini güçlendirmek zorunda” diye ekliyor. Mevcut tabularla gelen engeller İklim değişikliği ile giderek büyüyen ve gıda talebini de arttıran dünya nüfusu, gıda güvenliğini, sürdürülebilir tarımı ve çevrenin korunmasını zorlu görevler haline getiriyor. von Essen, bu açıdan Avrupa’nın görece daha verimli ve istikrarlı yetiştirme koşullarına sahip bir kıta olduğu ve teknolojinin öncüsü konumunda yer aldığı görüşünde. “Bu nedenle Avrupa, üstüne düşenden fazlasını yapmalı ve kendisini tarım ve ilgili sanayilerde öncü bir konumda yeniden inşa etmeli. Ancak mevcut tabular genetik modifikasyonun reddedilmesini, bitki koruma çözümlerinin kısıtlanmasını ve ağır mali yaptırımlar getiren yasal engelleri doğuruyor” diyen von Essen, bunların kurumsallaşmış, güçlü pek çok firma için ayak bağı olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Küçük ve orta ölçekli veya yeni kurulan firmalar için de genellikle yasaklayıcı ve kısıtlayıcı nitelikte. Ancak inanıyorum ki, Avrupa gelecekte, geçmişte olduğundan daha iyisini yapabilir ve yapmalıdır.” Tohumculuk sektöründe yaşanan sorunlar ulusal değil, uluslararası boyuta sahip. Yasal düzenlemeler, ülkelerin sahip olduğu sosyolojik tabular ve modern teknikler tohumculuk sektörünün gelişiminin önünde duran engellerden bazıları. Türkiye’nin tarımsal açıdan ekonomik ve sosyal anlamda sahip olduğu avantajlar, dünyadaki paydaşları tarafından da biliniyor. Ancak birçok ülke açısından ortak olan bu engelleri aşması için yapması gereken, AB iç pazarıyla daha ileri entegrasyon sağlamak. Garlich von Essen Avrupa Tohumculuk Derneği Genel Sekreteri Tohum endüstrisi her zaman gerçek anlamda uluslararası bir sektör oldu. Türkiye de pek çok firma için kilit bir ülke konumunda ve uzun yıllardır süregelen bir işbirliği geleneği var. Tohum Mart 2015 7 H A B ER TÜRKTED GENEL KURULDA BÜYÜMEYE ODAKLANDI Kuruluşunun 30’uncu yıldönümünü bu yıl kutlayacak olan TÜRKTED’in 21. Olağan Genel Kurul Toplantısı tohumculuk sektörünün önde gelen isimlerini bir araya getirdi. Başkanlık Divanı seçimi ile başlayan toplantıda hem Türkiye tohumculuğunun dünden bugüne yaşadığı süreç, hem de geleceğe dair beklentiler ele alındı. Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği (TÜRKTED) 21. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nı 21 Ocak Çarşamba günü Ankara Crowne Plaza Otel’de gerçekleştirdi. TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Kömeağaç’ın açılışını yaptığı toplantıya 33 üye ile birlikte Tohumculuk Sektörünün diğer temsilcilerinden oluşan 70’in üzerinde davetli katıldı. Toplantıda ilk olarak Başkanlık Divanı seçimi yapıldı, Divan Başkanlığına Fahri Harmanşah, Yazman Üyeliklere ise Tayyib Arslan ile Lütfü Sav getirildi. Toplantının ilk açılış konuşmasını Başkan Dr. Kömeağaç gerçekleştirdi. Ardından Genel Kurul’a misafir olarak katılan Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt 8 Mart 2015 Tohum Birliği (TSÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Gençer ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç söz aldı. Açılış konuşmalarından sonra Genel Kurul çalışmalarına başlanarak, TÜRKTED Genel Sekreteri Dr. Müfit Engiz tarafından 2013–2014 Yönetim Kurulu Çalışma Raporu Genel Kurul’a sunuldu. Dr. Mete Kömeağaç: Ar-Ge’yi destekliyoruz Genel Kurul Toplantısı’nın ilk açılış konuşmasını yapan TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Kömeağaç, Türkiye tohumculuk sektörünün dünden bugüne olan gelişiminden bahsetti. Geleceğe daha sağlam bakmak için geç- mişin unutulmaması gerektiğini vurgulayan Dr. Kömeağaç, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) ürettiği tohumları Tarım Kredi Kooperatifleri’nin pazarladığı dönemlerden yola çıkarak; “Türkiye’de tohumculuk sektörü yıllarca sorunsuz bir şekilde yürüdü. Özel sektörün gelişmesi için yapılan mücadelelerde de Bakanlık’la ortak çalışmalar yürüttük ve hep destek gördük” dedi. Dr. Kömeağaç, önceleri tohum işleyecek doğru dürüst ekipman ve mekanizasyona sahip değilken, şimdi bu makineleri ihraç ediyor konuma gelmiş olmamızın gurur verici olduğunu belirtti. Hem tohum hem de tohum üretiminde kullanılan makinelerin üretilmeye başlamasıyla birlikte yasal düzenleme ihtiyacının da ortaya çıktığına değinerek, “Tohumculuk Kanunu’nun çıkış sürecinde hem biz hem de Bakanlık, sektörümüzün güçlü bir yapıya kavuşması için önemli desteklerde bulundu. Bugün Türkiye Tohumcular Birliği ve 7 alt birlikle gurur duyduğumuz bir yapıya sahibiz. Birliğin çalışmalarına TÜRKTED olarak her zaman destek vermeye hazırız” şeklinde konuştu. Tohumculuk sektörünün bugün Ar-Ge konusunda daha kapsamlı projeler geliştirmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Kömeağaç, tohumculuk konusundaki araştırmalara her zaman destek vermeye devam edeceklerini sözlerine ekledi. sektöründe de zaman zaman sorunların yaşandığından bahseden Gençer, “Yürüdüğümüz bu önemli yolda çakıl taşları da, büyük taşlar da olacaktır. Biz bu yolda yürürken bu taşları hep birlikte kenara atacağız ve yürümeye devam edeceğiz. Tohumculuk Kanunu ile sektör yeniden yapılandı. Gelişen şartlara göre Kanun’da birkaç maddenin değişmesi ile birlikte sektörün önü daha da açılacak ve büyük katkılar sağlanacak” diyerek, Genel Kurul’un sektöre faydalı olması temennilerini iletti. Yıldıray Gençer: Tohumculuk sektörü hızla büyüyor Dr. Kömeağaç’ın ardından TÜRKTOB ve TSÜAB Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Gençer söz aldı. Tohumculuk Kanunu’nun çıkışı ve TÜRKTOB’un kuruluşuna kadar olan süreçte TÜRKTED’in büyük katkısı olduğuna değinen Gençer, “Türkiye Tohumcular Birliği ve bağlı birliklerimiz kurulduktan sonra, çok genç bir kuruluş olmamıza rağmen sektörü temsil etmek adına hem yurt içinde hem yurt dışında tohumculukla ilgili birçok faaliyete imza atmaya başladık. Bugün geldiğimiz noktada artık hem ülke içinde hem de ülke dışında izlenen, büyüyen ve gelişen bir konumdayız” dedi ve verdikleri desteklerden dolayı Bakanlığa teşekkürlerini sundu. Büyüyen bir sektör olarak tohumculuk Mehmet Hadi Tunç: TÜRKTED ile uyum içindeyiz Yıldıray Gençer’den sonra söz alan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, birçok sektörün temel kaynağı olan tohumun, günümüzde gıda güvenliği ve üretim alanlarının kısıtlanması ile birlikte gelişen ve kalabalıklaşan dünyanın beslenme ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için giderek daha fazla önem kazandığını söyledi. Son yıllarda uygulanan destekleme politikalarıyla tohum üretimi ve ihracatında büyük artış yaşandığını vurgulayan Tunç, “Bakanlığımız, farklı birimlerde yürütülen tohumculuk faaliyetlerini 2008 yılında yapılan bir düzenlemeyle Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü -o dönemde Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü- bünyesinde bir araya getirdi. Ayrıca tohum muhafaza kapasitesinin geliştirilmesi amacıyla Ankara’da 107 bin örneğin olduğu, kapasite bakımın- Dr. Mete Kömeağaç TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Gençer TÜRKTOB ve TSÜAB Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Kömeağaç: “Tohumculuk sektörünün Ar-Ge konusunda projeler geliştirmesi gerekiyor. TÜRKTED olarak tohumculuk konusundaki araştırmalara her zaman destek vermeye devam edeceğiz.” Mehmet Hadi Tunç Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Tohum Mart 2015 9 H A B ER Yıldıray Gençer: “Tohumculuk Kanunu ile sektör yeniden yapılandı. Gelişen şartlara göre Kanun’da birkaç maddenin değişmesi ile birlikte sektörün önü daha da açılacak ve büyük katkılar sağlanacak.” YÖNETİM KURULU ASİL LİSTESİ Dr. Mete KÖMEAĞAÇ (BAŞKAN) Burak GÖNEN (BAŞKAN YARDIMCISI) Hamit ESİN (BAŞKAN YARDIMCISI) Ayhan KULLEP (SAYMAN ÜYE) Mete Murat ŞÖLEN Dr. Ahmet ENGİN Ersin ARISOY DENETLEME KURULU ASİL LİSTESİ Mustafa ULUSOY Ayhan ATALAY Kamil YILMAZ Dr. Mete Kömeağaç, Dr. Mehmet Uyanık’a hediyesini takdim ediyor. 10 Mart 2015 Tohum dan dünyanın 3. büyük gen bankasını 2010 yılında faaliyete sokarak 12 bin çeşidi koruma altına aldı. 2014 yılının ilk 9 ayında tohum ihracat rakamımız 122 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2014 yılı toplam ihracat beklentimiz ise 150 milyon dolar civarında” dedi. “Tohum teknolojisi ihraç eden bir tohumculuk sektörü gelecekte dünya tohum piyasasına yön verecek” diyen Tunç, bu konuda TÜRKTED’e önemli görevler düştüğünü belirterek, “Genel müdürlüğümüz, tohumculukla ilgili ciddi anlamda ileri sayılabilecek taslak mevzuat çalışmaları yapıyor. Bu taslakla ilgili TÜRKTED’in görüşleri bizim için çok değerli” dedi. Açılış konuşmalarının ardından hediye törenine geçildi ve TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı 21. Olağan Genel Kurul anısına katılımcılara hediyelerini takdim etti. Dr. Müfit Engiz: 2014 sektör için olumlu geçti Hediye töreninden sonra TÜRKTED Genel Sekreteri Dr. Müfit Engiz, Yönetim Kurulu Çalışma Raporunu Genel Kurul’a sundu. Sunuma 2013–2014 yıllarında TÜRKTED’in yapmış olduğu faaliyetlerle başlayan Dr. Engiz, tüm bu faaliyetleri 5 ana başlık altında topladıklarını söyleyerek başlıkları şöyle sıraladı: Uluslararası toplantılara katılım; ülkesel toplantılara katılım; TÜRKTED tarafından düzenlenen çalıştaylar, toplantılar, ziyaretler; Bakanlık’tan talep edilen konular ve yayın-tanıtım. TÜRKTED olarak taleplerini ve beklentilerini de sıralayan Dr. Engiz, “2014 yılı bizler için daha olumlu geçen bir yıl oldu” dedi. Dr. Engiz’in sunumunun ardından söz alan katılımcılar, hem Türkiye tohumculuk sektörü hem de TÜRKTED Yönetim Kurulu’nun faaliyetleriyle ilgili düşünce ve görüşlerini paylaştı. Genel Kurul’un öğleden sonraki oturumunda ise yalnızca TÜRKTED üyelerinin katılımı ile Denetleme Kurulu Raporu görüşüldü. Yönetim ve Denetim Kurulu raporları onaylanırken, 2015 yılı tahmini bütçe görüşmeleri de gerçekleştirildi. Tüzük değişikliğinin oylanmasının ardından Yönetim ve Denetim Kurulları seçildi. Buna göre bir önceki Yönetim Kurulu, bir anlamda güven tazeledi ve TÜRKTED Üyeleri tarafından yeniden göreve seçildi. RÖPORTAJ DÜNYA PİYASALARINA GİRİŞ BİLETİ YATIRIM “Tohum, bitkisel üretimin ve dolayısıyla hayvancılığın girdilerinin önde gelenlerinden biri. Yapılan düzenlemelerin tarıma etkilerini değerlendirme zamanı geldi. Bu konuda üretimde kullanılan tohumların kalitesinin yanında, Türkiye’de özellikle ebeveyn tohumluk üretiminde yaşanan gelişmelerin de dikkate alınması gerekiyor” diyen TED Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. H. Erol Çakmak, Türkiye’de tarım ve tohum sektörünün güncel durumu ile ülke ekonomisindeki yeri hakkındaki görüşlerini paylaştı. Türkiye’nin AB vizyonu ve küresel ekonomik gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin yürüttüğü tarım politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce rekabetçi, küresel ve sürdürülebilir bir tarım sektörü için Türkiye’nin odaklanması ve yatırımlarını yöneltmesi gereken alanlar nelerdir? Dünyada tarımı korumak genel bir eğilim olarak çeşitli dozlarda devam ediyor. Ancak bazı ülkeler sektörü korurken, aynı zamanda üretkenliği ve sektörün rekabet düzeyini arttıracak çalışmalara ağırlık vermekten de geri durmuyor. Böylelikle korumaları zaman geçtikçe azalıyor ve desteklemeleri şekil değiştiriyor. Türkiye kısa süren kesintiler dışında tarım politikasını değiştirmekten korkuyor. Hâlâ tarımı dışa karşı koruma refleksi ağır basıyor. Bu refleks, gereken durumlarda kötü bir seçenek değil. Cumhuriyetin kuruluş aşamasından 2. Dünya Savaşı’nın sonuna değin bu tür bir davranış anlaşılır. 1950’lerden itibaren makineleşme, sulama, suni gübre kullanımı ve Yeşil Devrim’in Türkiye’ye uzantılarıyla tarımda silkinme dönemi yaşandı. 1990’lı yılların sonuna kadar yaşanan iktisadi ve sosyal krizlerden tarım da nasibini aldı ve hükümetler tarımda günü kurtarmaya ağırlık verdi. Makroekonomik sorunlar tarıma da uzandı ve çaresiz kalınınca 5-6 yıl süren desteklerle reform programı zorunlu olarak uygulandı. Sonra bu program terk edildi ve tarımı destekleme anlayışında eskiye dönüş ağır bastı. AB ile ilişkilerdeki durağanlık tarım sektörünü de etkiledi ve etkilemeye devam edecek. AB, Türkiye’ye kırsal kalkınma ve benzeri programlardan üyeliğe aday ülke 12 Mart 2015 Tohum “aidatını” ödeyerek ilişkileri sürdürüyor. Tarım ve gıda ürünleri cephesinde yeni bir gelişme yok. Vizyon bulanık ve özellikle AB tarafında sürpriz gelişmeler olmazsa bulanık olmaya devam edecek. Türkiye’nin tarım ve gıdada rekabet gücünü arttırabilmek için uzun dönemli ve sadece koruma ve bütçeden sektöre transferlere odaklı yaklaşımlara verdiği ağırlığı azaltması gerekiyor. Politikacı ve bürokratlar “gıda güvenliği”nden bahsettiklerinde, kafalarının arkasında tarımsal ürünlerin hepsinde “kendine yeterlilik” yattığı anlaşılıyor. Ancak bu durum mümkün değil ve dünyada bu türden bir ülke yok. Günümüzde artık politika araçlarının hedefine ulaşması için ince ayar vermek mümkün. Derdiniz çiftçiyi desteklemek ise desteği doğrudan çiftçiye verin. Üretkenliği ve üretimi artırmak için sektörde kaynak ve girdi niteliğini artırmaya ve gerekiyorsa kullanımını iyileştirmeye çalışın. Günümüzde uygulanan tarım politikalarının amacının üretkenliği ve üretimi artırmak olduğu söyleniyor. Tohum ve sulama destekleri gibi bu amaca hizmet edenler var. Ancak özellikle bütçe harcamaları büyük oranda üretime bağlı desteklemelere gidiyor ve kaynak kullanımının düzelmesine set çekiyor. Bir ürünün üretimindeki destek artışı, diğer ürünün üretiminde düşüşe neden oluyor. Tarım ve gıdada rekabet gücünü artırmaya en fazla katkıda bulunan ve bulunacak unsur dış ticaret. Tarım ve gıda ürünlerinin dış ticaret ve özellikle ihracat yapısında gelişmeler ümit verici. Ağırlıklar ise pek değişmiyor: Tarım ve gıdanın ithalat içindeki payı yaklaşık yüzde 5, ihracatta ise bu oran yüzde 10. Türkiye genellikle işlenmiş tarım ürünü ithal ediyor. İhracatta ise ümidi artıran gelişme, işlenmiş ürünlerin payındaki artış. Türkiye’de tarıma yatırım yapılmalı mı sorusunun cevabı ise “Tabii ki yapılmalı”. Tüm diğer sektörler gibi tarıma da yatırım yapılabilir. Türkiye’de tarım hâlâ ikili bir yapı sergiliyor. Bir tarafta iç ve dış piyasada istenen hacim ve nitelikte ürün üreten işletmeler, diğer tarafta daha çok yerel pazarlara ürün sağlayan işletmeler yer alıyor. İşletmelerin ikinci gruptan ilk gruba geçtikleri oranda, Türkiye tarımında üretim ve verimlilik artışı sağlanacak. Bu sınıf atlamanın vazgeçilmez unsuru yatırım. Diğer bir neden ise tarımsal üretimin yavaş büyümesi. Son yarım yüzyıla bakıldığında tarımsal üretim artışı, nüfus artışının altında kalıyor. Türkiye’nin özellikle tarımsal hammadde ithalatı artıyor. Son yıllarda dünya piyasalarında da benzer bir durum söz konusu. Yatırımlar sadece iç değil, dış pazarlarda da fırsatlar yaratıyor. Başlıca yatırım alanlarında şöyle bir sınıflandırma mümkün: Girdi, çıktı ve üretim süreçlerine yönelik Ar-Ge yatırımları: Bu başlıkta özel sektörün önünün açık olması kritik. Kamunun bu alanlarda gerekli insan kaynağı sağlama ve regülatör rolünü etkin oynayacak mekanizmaları geliştirmesi gerekiyor. Özellikle tarım ve gıdayı kapsayacak biyoteknoloji araştırmalarına ağırlık vermekle işe başlanabilir. Yeni çeşitler ve gıda ürünlerinin geliştirilmesi örnek olarak verilebilir. Örneğin, süt ve süt ürünleri üreten büyük firmalar yeni ürün sürümünde uluslararası gıda ve paketleme şirketlerine bağlı kalmaktan bir miktar kurtarılabilir. Tarımsal ürün üretiminde sistem yaklaşımını benimsemekte zorluk çekiyoruz. Örneğin, kanatlı dışında, ticari hayvan üretiminde damızlık ve yem en kritik girdiler. En azından bu girdilerde arz güvenliğini veya dikey bütünleşmeyi sağlamadan sürdürülebilir kârlılık düzeyini sağlamak zor. Yatırımları fırsata çevirmek için fizibiliteye geniş yaklaşmakta yarar var. Bulunduğumuz bölge dünyanın en yoğun tarım ve gıda ithalatçısı konumunda. İhracatçı ülkeler, Türkiye’nin coğrafi yakınlık avantajını yüksek verimlilikle kapatıyor. İç pazar odaklı üretimle dış piyasalarda rekabetçiliği yakalamak bir hayli zor. Bu konuda kesme çiçek üreticilerinin dünya arz zincirine eklemlenme mücadelesi diğer ürün üreticileri için örnek teşkil edebilir. Fındığın yüzde 70’ini üretirsin ama fiyatını belirleme gücün olmaz. Çünkü talep tarafının yapısına da bakman gerek. Fındıktan devam edersek, fındığın talep tarafında en büyük kullanıcılar iki, hatta bir elin parmaklarını geçemeyecek sayıda çikolatacılar. Bu ortamda fiyat belirleme gücünüz sınırlı olur. Ayrıca fiyat belirleme gücünüzü kullanmada ifrata kaçarsanız, üretime yeni ülkeleri de sokarsınız. Petrol fiyatlamasında OPEC’e benzer bir durum yaşanır. Her yıl açıklanan enflasyon oranlarının faturasının çoğu zaman tarım sektörüne veya kimi tarım ürünlerinin fiyatına kesildiğini görüyoruz. Enflasyondaki artışın tarım ürünlerinden kaynaklandığı yönünde yapılan açıklamaları nasıl değerlendirmek gerekiyor? Nedense bizde, tarımı “kara koyun” gösterme eğilimi ağır basıyor. Kimi tarım ürünleri temelinde kesilen fatura cahillikten kaynaklanıyor. Biber, salatalık gibi sebze ve meyvelerde mevsimsel ve üretim şartlarına bağlı olarak fiyat artışları olabilir. Ancak, bu ürünlerin toplam harcamalar ve fiyat endeksleri içindeki ağırlıkları düşük. Gıda ürünlerinin fiyat artışlarının genel enflasyon üzerindeki etkisini iki unsur belirliyor. İlki gıda ürünleri fiyatlarındaki artış, diğeri ise gıda ürünlerinin Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) içindeki ağırlığı. Gıda ve alkolsüz içecekler grubunun genel endeks içindeki ağırlığı azalıyor ama hâlâ yüksek. 2015 yılında bu ağırlık yüzde 24,25. Yani TÜFE içindeki gıdaların Dünya tarım piyasaları ile karşılaştırdığınızda üretim potansiyeline ve kimi tarım ürünlerinde üretim lideri olmasına rağmen Türkiye’nin pazar (fiyat) belirleme noktasında sorunları olduğu görülüyor. Bu durumun nedenlerini nasıl özetlersiniz? Tarım ürünlerinde piyasa belirleyebilmek için atılması gereken adımlar nelerdir? Bu anlamsız bir takıntı. Tarıma bakışımız hala duygusal, ancak tarım iktisadi bir sektör. Kimileri sosyal olduğunu da iddia eder ama tarımdaki sosyallik bir bakıma tüm sektörler için geçerli. Farklılıkları hükümetler sosyal politikalar aracılığıyla çözer. Her türlü ürünün fiyatı sadece arz değil, arz ve talep koşullarıyla belirlenir. Tohum Mart 2015 13 RÖPORTAJ Tarım ve gıdada rekabet gücünü arttırmaya en fazla katkıda bulunan ve bulunacak unsur dış ticaret. Tarım ve gıda ürünlerinin dış ticaret ve özellikle ihracat yapısında gelişmeler ümit verici. dörtte bire yakın ağırlığı var. Gıda ürünlerinin fiyatları hızlı yükselip TÜFE’yi zıplatma gücüne sahip. Tüketim harcamaları içinde gıda ürünlerinin payı yüzde 20’nin altına inmiş durumda. Bu ağırlık önümüzdeki yıllarda azalmaya mahkum. Peki, gıda fiyatlarında artış esas sorun mu diye sorulursa, cevap “Evet” olur. Dikkat ediniz fiyat seviyesinden bahsetmiyoruz, fiyat artışlarına odaklanacağız. Çünkü bazı ürünlerde seviye sorunumuz da var. Mesela, korumacı politikaları aşırı kullanarak, kişi başına 10 bin dolarlık bir ülkenin vatandaşları olarak dana etini 30-40 bin dolarlık ülke vatandaşlarından daha pahalıya alabiliyoruz. Tekrar fiyat değişimlerine dönelim. Özellikle temel tarım ürünlerinde koruma oranı yüksek, ithalat gerekip gerekmediğine Ankara karar veriyor ve gümrük vergisini indiriyor. Böylece dünya fiyatları ile iç fiyatlar arasındaki ilişki asimetrik hale geliyor. Dış fiyatlar yükseldiğinde iç fiyatlar hemen tepki gösterip artarken, düşüşlerde tepkisizlik veya sınırlı düşüş izleniyor. Sonuç olarak, son dönemde Merkez Bankası’nın tarım dış politikalarıyla ilgili şikayetinde haklılık payı var. 14 Mart 2015 Tohum Ayrıca belirtelim, gıda fiyatlarındaki artış sadece tarım ürünleri fiyatlarındaki artıştan kaynaklamıyor. Gelir düzeyi yükseldikçe, gıda ürünleri fiyatlarındaki tarım ürünleri maliyetinin payı gittikçe azalıyor. Daha fazla işlenmiş, daha yakışıklı paketlenmiş hale geliyor. Dolayısıyla gıda fiyatlarındaki artışta hammadde maliyetinin yanında tüketiciye ulaşana kadar tüm unsurlar etkisini gösteriyor. Ayrıca gıda fiyatlarının oluştuğu piyasalardaki rekabet eksikliği fiyat seviyesinde ve artışında ağırlığa sahip olabilir. Üstüne, bir de gıdada özellikle daha sağlıklı gıda üretimini sağlamak amacıyla süregelen düzenleme (regülasyon) maliyetlerini hesaba katmak gerek. Bu amaçla yapılan her türlü düzenlemenin gıda üretiminde maliyet artışına neden olması ve tüketiciye yansıması kaçınılmaz. Unutmayalım ki ekonomide bedava hiçbir şey yok. Daha sağlıklı gıda daha pahalıdır ve düzenlemeler sisteme eklemlenene dek fiyat artışlarına neden olabilir. Geçtiğimiz sezon (yıl) tarımın ekonomik büyümeye katkısı yıllar sonra eksi haneyi gördü. Sizce ülke ekonomisi için tarım ne kadar önemli? Tarımsal büyüme ülke ekonomisinde hangi parametreleri değiştiriyor? 2014 yılının ikinci ve üçüncü çeyreğinde tarımsal katma değerdeki büyüme eksi değerde oldu. Yıllık rakamı henüz bilemiyoruz ama son çeyrekte anormal yüksek büyüme izlenmezse, yüksek olasılıkla yıllık büyüme eksi değerde çıkacak. Benzer bir duruma en son 2007 yılında yaşanan kuraklık sonucu rastlamıştık. Tarımın Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı yüzde 8’lere düşmesine rağmen ekonomi içindeki önemini koruyor. Mevsimsel iklim kaynaklı bu tür oynamalar doğaldır. Önemli olan düşüşün süreklililiği. Tarım toplam istihdamda hala dörtte bire yakın paya sahip. Bu işlevi nedeniyle herhangi bir iktisadi sallantıda yastık görevini başarıyla yerine getiriyor. Diğer yandan, sektörde çalışanların talep etkisini yabana atmamak gerek. Yüksek büyüme sonucunda ve diğer sektörlere olan talep artışı nedeniyle mekânsal olarak kırlara canlılık getiriyor. Bir de tabii ki, gıda ve diğer tarıma dayalı sanayilere hammadde sağlama konusunda yaşamsal öneme sahip. Güçlü bir tarım sektörünün ve küresel gıda arzının devamlılığında tohumculuk sektörünün rolü ve önemi nedir? Sıcaklığa ve susuzluğa, hastalık ve zararlılara dayanıklı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi, ıslah yatırımları, biyoteknoloji çalışmaları vb. göz önünde bulundurarak değerlendirebilir misiniz? Tohumculuk sektöründe sadece sertifikalıya destek ödemekle kalınmadı. Yasası, düzenlemesi ve örgütlenmesiyle geniş çaplı bir değişim yaşandı. Rakamlara bakıldığında, özellikle mısır ve pirinçte hektar başına sertifikalı tohumluk kullanımında 2000’li yılların başından bu yana şiddetli artışlar yaşanıyor. Tohum, bitkisel üretimin ve dolayısıyla hayvancılığın girdilerinin önde gelenlerinden biri. Yapılan düzenlemelerin tarıma etkilerini değerlendirme zamanı geldi. Bu konuda üretimde kullanılan tohumların kalitesinin yanında, Türkiye’de özellikle ebeveyn tohumluk üretiminde yaşanan gelişmelerin de dikkate alınması gerekiyor. Tarih boyunca kurak iklimde buğday ambarı olan Orta Anadolu’ya sahip Türkiye’nin hâlâ dünya çapında kuraklığa dayanıklı orijinal bir tohumunun olmaması şaşırtıyor. Biyoteknolojik çalışmalar konusunda maalesef biraz Avrupa’yı takip ederek, geleceğin en önemli sektörlerinde yer almamayı seçtik. Oysa otomobil sektöründe iddialılık yerine, her türlü biyoteknoloji içeren ürünlerin geleceği daha parlak. Bu arada AB biyoteknoloji konusunda “Europe 2020” stratejisinde 7 odaktan birini “2020’ye kadar Biyoekonominin inşası”na odaklı “İnovasyon Birliği” oluşturmak olarak belirledi. Umarım biz de bu yeni yeşeren sektörde treni kaçırmayız. Genetik Potansiyeli Korur Yüksek Vigor, Güçlü Kök Gelişimi. Tel Kurtları Zararlı Kontrolünün Ötesinde = RÖPORTAJ DENGEDE KALMAK İSABETLİ KARARLARLA MÜMKÜN Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü Mesut Köse, Tohum dergisinin sorularını yanıtladı. Hem kamu hem de özel sektör kuruluşlarının tohumculuk sektöründeki uygulamalarını başarıyla değerlendirdiklerini belirten Köse, “Tüm bu politikalar doğrultusunda tohumculuk sektörünün günden güne daha iyi noktalara geldiğini söylemek mümkün” diyor. Geçtiğimiz sezon kuraklık ve don gibi olaylar nedeniyle tarım sektörü zor bir dönem geçirdi. Bir önceki sezona göre hububat üretiminde yüzde 16’lık bir azalma olduğu görülüyor. Geçtiğimiz sezonu değerlendirerek TMO’nun bu tip doğa olaylarının tarıma olumsuz etkilerine karşı aldığı önlemler ve çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? 2013 yılında 22 milyon 50 bin ton olarak gerçekleşen toplam buğday üretimi, 2014 yılında yüzde 13,8 azalışla 19 milyon ton olarak gerçekleşti. 2013 yılında 4 milyon 75 bin ton olarak gerçekleşen makarnalık buğday üretimi, 2014 yılında yüzde 19 azalışla 3 milyon 300 bin ton; 17 milyon 975 bin ton olarak gerçekleşen ekmeklik buğday üretimi de, 2014 yılında yüzde 12,7 azalışla 15 milyon 700 bin ton olarak ger- 18 Mart 2015 Tohum çekleşti. 2013 yılında 7 milyon 900 bin ton olarak gerçekleşen arpa üretimi ise 2014 yılında yüzde 20,3 azalışla 6 milyon 300 bin ton olarak gerçekleşti. Ülkemiz 10 yıllık buğday üretimi, yıllara göre 17,2 - 22,05 milyon ton arasında değişmekle birlikte, ortalama 20 milyon ton olarak gerçekleşti. Ülkemiz yıllık buğday iç tüketimi ise 18-19 milyon ton seviyelerindeyken, üretim miktarımız iç tüketimimizi karşılıyor ve hatta tüketim fazlası miktar mamul madde olarak ihraç ediliyor. 2013, 22,05 milyon tonluk üretim miktarıyla Cumhuriyet tarihimizin en yüksek buğday üretiminin yapıldığı bir yıl oldu. En son 2014 yılında ağır kuraklık şartlarına rağmen buğday üretimimiz 19 milyon ton olarak gerçekleşti ve bu rakam iç tüketim miktarımızı rahatlıkla karşılayacak seviyede. Ülkemiz buğday üretim miktarının geçen yıla göre azalması, üretim miktarına bağlı olarak piyasaya arz edilen ürün miktarının düşük olması, normal piyasa şartlarında hasatla birlikte genellikle düşme trendine giren hububat piyasa fiyatlarının Trakya bölgesi hariç ülke üretiminin büyük bir kısmının karşılandığı diğer bölgelerde yukarı yönde devam etmesi nedenleriyle TMO; 2014 yılında müdahale alım fiyatı açıklamadı. 2014 yılında ülke üretiminin yaklaşık yüzde 10’una karşılık gelen Trakya bölgesinde piyasa fiyatları bir miktar düşük seyretti. Trakya bölgesindeki düşük piyasa fiyatları, verim artışına bağlı kalite düşüklüğünden kaynaklandı. Trakya bölgesinde buğdayda kalite düşüklüğü sebebiyle diğer bölgelere kıyasla piyasa fiyatları düşük seyretmeye başlayınca, üreticilerimizin pazarlama ve depolamada sıkıntı çektiği ürünlerine depolama imkânı sağlamak için 9 Temmuz itibariyle taahhütname karşılığı buğday alımlarına başlandı. 2014 dönemi taahhütname ile buğday alımları yalnızca Edirne, Tekirdağ, Kırklareli Şube Müdürlükleri ve bağlı işyerlerinde randevulu olarak yapıldı. Üreticilerden taahhütname karşılığında 1 milyon 501 ton buğday alımı yapıldı. 31 Aralık 2014 tarihi itibariyle 1 milyon 501 ton buğday üreticiler tarafından geri çekildi. 2014 yılında hububatta ilk kez müdahale ve emanet alım fiyatı açıklanmadan, hububat piyasaları düzenlendi ve üreticilerimizin de memnun olduğu bir şekilde hasat tamamlandı. 2014/15 döneminde, hububat üretimindeki düşüşün neden olabileceği spekülatif dalgalanmaların önüne geçmek ve piyasa istikrarını sağlamak amacıyla ilk kez ülke hasatta iken hem piyasaya arpa satışı yapıldı, hem de ithalat gerçekleştirildi. Alınan bu isabetli kararlar sayesinde bugün piyasa fiyatları istikrarlı bir seyir takip ediyor. Bakanlar Kurulu kararıyla TMO’ya tahsis edilen toplam 4,2 milyon ton sıfır gümrük vergili ithalat yetkisi kapsamında; stoklarımızı takviye etmek ve gıda güvenliğini sağlamak için hasat başlangıcından günümüze kadar olan dönem içerisinde, 1 milyon ton ekmeklik ve 233 bin ton makarnalık olmak üzere toplam 1,2 milyon ton buğday, 704 bin ton arpa, 170 bin ton mısır, 8 bin ton pirinç ve 40 bin ton çeltik ithalat bağlantısı yapıldı. Önümüzdeki tarım sezonu için TMO’nun hububat, mısır, buğday ve çeltik üretim alanı ve rekoltesi bakımından beklentileri nelerdir? Öngörülerinizi paylaşır mısınız? Hububat ekimlerinin yapıldığı günden itibaren bitkinin durumunu izliyoruz. Ülke genelinde hububat ekimleri zamanında yapıldı. 2014 yılı Ekim-2015 yılı Şubat döneminde, ülke genelinde kümülatif 361 mm yağış alındı. 2014 yılı Ekim-2015 yılı Şubat dönemi kümülatif yağış miktarı; uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 12 (323 mm), geçen yıla göre ise yüzde 78 (203 mm) arttı. Bitkide kardeşlenme devam ediyor. Bitkinin kar altında olduğu Doğu Anadolu bölgesi dışındaki bölgelerde üst (Bahar) gübreleme başladı. Bugüne kadar alınan yağış miktarı, bitki çıkışı ve gelişimi değerlendirildiğinde, 2015’in hububat üretimi açısından iyi bir yıl olacağı tahmin ediliyor. Mısır ve çeltik ekimleri Nisan ayından sonra yapılacağından, bu ürünler ile ilgili olarak 2015 yılı ekim ve üretim durumları hakkında bir değerlendirme yapmak için henüz çok erken. Tarım sektöründe rekabetçi bir piyasa oluşturmakta depolamanın önemi tartışmasız. Kaliteli bir depolama yapabilmek için TMO’nun sahip olduğu altyapı hakkında bilgi verir misiniz? Türkiye’de lisanslı depoculuk faaliyetlerinin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? TMO, ana hedeflerinden biri olan piyasa regülasyonu için piyasadaki arz fazlası ürünü alarak kısa veya uzun süreli depolama yoluna gidiyor. Uzun süreli depolama söz konusu olduğunda üründe herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermeden, insan ve hayvan sağlığını tehdit etmeden, bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi üretilen tüm tarım ürünlerinin kapalı ortamlarda, ısının ve nemin kontrol edildiği, muhafazanın en iyi şartlarda yapıldığı, modern depolara olan ihtiyaç ortaya çıkıyor. Bu ihtiyacın karşılanabilmesi için lisanslı depoculuk kriterlerine uygun, tam otomasyonlu yeni depo yapımı; üretim artışı ve ürün desenindeki çeşitlilik de dikkate alındığında büyük önem arz ediyor. TMO, bu arza karşılık günün teknolojisini takip ederek ülke genelinde mevcut 4 milyon ton kapasiteli depolama tesislerini lisansı depoculuk kriterlerine uygun hâle getirirken, 2010 yılından itibaren toplamda 1 milyon ton kapasiteli tam otomasyonlu yeni modern çelik silo yapımına başladı. Bugüne kadar 300 bin tonluk kısmını kullanıma alırken, 2015 yılında 120 bin tonluk kısmını da kullanıma alarak tarım ürünleri depolamasında ülke genelinde önemli bir altyapı oluşturdu. TMO, ülkemizin değişik limanlarında 8 adet liman silosuna, bu silolar da günümüzün modern teknolojilerine sahip. Liman silolarımızda bulunan gemi yükleme boşaltma cihazları ile ithalat ve ihracatta gemi yükleme ve boşaltmaları modern cihazlar ile yürütülüyor. TMO’ya ait kara siloları, hem çuvallı hem de dökme hububatın depolanmasına uygun. Hububat sağlıklı bir ortamda depolanıyor. Kara silolarımızın büyük bir bölümü lisanslı depoculuk kriterlerine de uygun olmakla birlikte, uygun olmayanların da rehabilitasyon çalışmalarına devam ediliyor. TMO; yapımı ve işletilmesi özellik arz eden hububat depolarının yapımı ve işletilmesinde hem ülkemizde hem de dünyada kanıtlanmış bir tecrübe ve hafızaya sahip. 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu, 17/02/2005 tarihinde yayımlandı. TMO, hububat piyasalarında istikrara katkı sağlayacak lisanslı depoculuk sistemine işlerlik kazandırmak ve sektöre öncülük etmek amacıyla; Türkiye’nin ilk lisanslı depoculuk şirketinin kurulmasında rol oynadı. 26/02/2010 tarihinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) iştiraki ile “Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Anonim Şirketi” kuruldu ve Şirket Temmuz/2011 yılından itibaren lisanslı depoculuk kriterlerine uygun olarak faaliyete başladı. Hububatta; Polatlı, Lüleburgaz ve Ahiboz’da toplam 90 bin ton kapasite ile lisanslı depoculuk faaliyetlerine devam ediliyor. Ayrıca EKK’de gündeme getirilen Lisanslı Depoculuk Tazmin Fonu’nun güçlendirilmesi, Ürün İhtisas Borsaları’nın kurulması, tarımsal destek ödemelerinden lisanslı depolardaki ürünlerin de yararlandırılması, ürün senedi karşılığı bankalardan kredi kullanımının yaygınlaştırılması, lisanslı depo kapasitesinin artırılması hususlarındaki çalışmalara ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından devam ediliyor. Sistemin faydaları: Profesyonel depoculuk, Sağlıklı ve sigortalı depo imkânı, Arz talep dengesi ve fiyat istikrarı, Uygun koşullarda kredi alma imkânı, Gelişmiş bir piyasa, Ürünlere kalite garantisi. Lisanslı depoculukla sağlanan imkân ve avantajlar konusuna gelirsek; sistemin yaygınlaşması için TMO’nun da katkı ve önerileriyle 03/07/2009 tarihli ve 5904 sayılı Kanun’la lisanslı depoya ürün bırakanlara 31/12/2014 tarihine kadar vergi istisnaları sağlandı. Ürün senedi satışından doğan kazançlar “Gelir ve Kurumlar Vergisi”nden istisna. Üreticilerden ürün senedi satışında “Zirai Stopaj (%2) Kesintisi” yapılmıyor. Ürünlerin lisanslı depolara ilk teslimi ve borsada alım satım işlemleri “KDV”den istisna. Ancak el değiştiren ürünü lisanslı depodan çekenden yüzde 1 KDV alınıyor. Düzenlenen sözleşme ve değerli kağıtlar “Damga Vergisi”nden istisna. Ayrıca lisanslı depoculuk yatırımları, bölgesel desteklerden yararlandırılacak yatırım teşvik konuları arasında. Sistemde beklenen gelişimin sağlanamaması üzerine yine TMO’nun öneri ve katkılarıyla uygu- Tohum Mart 2015 19 RÖPORTAJ lamada karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri 26/09/2013 tarihinde Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda (EKK) değerlendirildi ve bu kapsamda ilave teşvikler sağlandı. Maliye Bakanlığı tarafından 01/03/2014 tarihinde yayımlanan, 6527 sayılı Kanun’la vergi istisnaları 31/12/2018 tarihine kadar uzatıldı. SGK tarafından 31/01/2015 tarihinde yayımlanan Tebliğ doğrultusunda ürün senedi satış işlemlerinde yüzde 2 Bağkur prim kesintisi 01/01/2018 tarihine kadar yapılmayacak. 16/10/2014 tarihli 2014/6849 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile lisanslı depolara 5 yıl süre için devlet kira desteği sağlandı. Buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, çeltik, pirinç, mercimek, nohut, fasulye, bezelye ve ayçiçeği için 3 TL/Ton/Ay, Pamuk için 7 TL/Ton/Ay, Fındık, zeytin, zeytinyağı, kuru kayısı, Antep fıstığı, kuru üzüm ve kuru incir için ise aylık ton başına 10 TL’yi geçmemek üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylanacak kira ücretlerinin yüzde 50’si oranında. Ayrıca EKK’de gündeme getirilen Lisanslı Depoculuk Tazmin Fonu’nun güçlendirilmesi, Ürün İhtisas Borsaları’nın kurulması, tarımsal destek ödemelerinden lisanslı depolardaki ürünlerin de yararlandırılması, ürün senedi karşılığı bankalardan kredi kullanımının yaygınlaştırılması, lisanslı depo kapasitesinin artırılması hususlarındaki çalışmalara ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından devam ediliyor. Bu kapsamda; TMO-TOBB LİDAŞ tarafından da depolama kapasitesinin artırılma- 20 Mart 2015 Tohum sına yönelik kiralama garantisi verilmek suretiyle, yurdun çeşitli bölgelerinde toplam 550 bin ton depo yapımı için 16/03/2015 tarihinde ihale gerçekleştirilirken, şirket sermayesinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar devam ediyor. Önümüzdeki süreçte sağlanan teşviklerle özel sektörün de devreye girmesiyle, lisanslı depo kapasitesinin hızla artarak sistemin yaygınlaşacağı değerlendiriliyor. Türkiye tarım sektörünün en önemli kurumlarından birinin genel müdürü olarak, Türkiye tohumculuk sektörünün durumunu ve dünden bugüne gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bilindiği üzere; bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak, tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenlemeleri gerçekleştirmek amacıyla 2006 yılında (8 Kasım 2006 tarihli ve 26340 sayılı RG) tohumculuk sektörünün gelişimi için bir yol haritası niteliğinde olan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu yürürlüğe girdi. Bu kanun sayesinde tohumculuk sektörüne yatırım yapan yerli girişimci sayısında büyük artışlar yaşandığı aşikâr. Ayrıca Bakanlığımız tarafından her yıl bedeli belirlenmek üzere bitkisel üretim faaliyetlerinde sertifikalı tohumluk kullanımının yetersiz olduğu türlerde yurtiçinde üretilip sertifikalandırılan tohum, fidan, çilek fidesi ve standart fidan kullanan çiftçilere, ayrıca tohumculuk sektörünün uluslararası rekabete uygun bir şekilde gelişmesini sağlamak için yurtiçi tohum üretiminin yetersiz olduğu bazı türlerde, yurtiçinde sertifikalı tohum üreten/ürettiren ve sertifikalandıran, yurtiçinde satışını gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişilere destekleme ödemesi de yapılıyor (12.04.2014 tarihli ve 28970 sayılı RG - Tarımsal Desteklemelere İlişkin BKK). Bu destekleme modeli ile daha verimli ve kaliteli ürün üretilmesi, kullanılması ve dolayısı ile milli kaynaklar kullanılarak milli gelirimizin artırılması hedefleniyor. Ülkemizde her yıl kullanılan 2,5-3 milyon ton buğday tohumluğunun yaklaşık 400500 bin tonu sertifikalı olarak üretilmiş tohumluklar. Kurumumuz; ülkemizin kaliteli buğday üretimini teşvik etmek için 2011 yılından itibaren proteine dayalı yeni alım sistemine geçti. Süne-kımıl tahribatı oranı yüzde 2’nin altında ve proteini yüzde 12’nin üzerinde olan buğdaylara, yüzde 1-3 arasında ilave fiyat uygulamasını başlattı. Üreticinin kaliteli buğday üretimi yapması ve daha fazla gelir elde etmesini sağlamak amacıyla süne-kımıl tahribatı yüzde 2’nin altında ve proteini yüzde 12’nin üzerinde olan ekmeklik ve makarnalık buğdaylara verilen yüzde 1-3 seviyelerindeki ilave fiyatı bu yıl yüzde 1-7’ye yükseltiyoruz. Kurumumuz, kaliteli buğdaya yüzde 1-7 oranlarında ilave fiyat verilmesi uygulaması yaparak, sertifikalı tohum kullanımını ve kaliteli üretimi de teşvik ediyor. Tüm bu politikalar doğrultusunda tohumculuk sektörünün günden güne daha iyi noktalara geldiğini söylemek mümkün. Tohum sektörü son yıllarda hızlı bir gelişim süreci içine girdi. Islah çalışmaları sayesinde birçok üründe kuraklığa dayanıklı, daha lezzetli vb. çeşitler geliştiriliyor. TMO olarak tohum kalitesi ve verimliliği kurumunuz için ne kadar önemli? Geçmişle kıyaslayarak Türkiye’deki ve dünyadaki tohum alanındaki teknolojik gelişmeler hakkındaki görüşlerinizi paylaşır mısınız? Dünyada yaşanan nüfus artışından kaynaklanan gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için daha fazla tarımsal ürün üretme zorunluluğu var. Küresel çapta yaşanan kuraklıklar da üretilen ürünlerde verim kaybına neden oluyor. Her ne kadar üretim alanlarının artırılması bu soruna çözüm olarak düşünülse de, sınırlı coğrafyada bu olanaksız. Bu doğrultuda, ürün veriminin artırılması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Bitkisel üretimde verimin artırılması, ıslah edilmiş tohumlukların yaygın olarak kullanılmasına bağlı. Bu da tohumculuk sektörünün önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. 15 Ocak 2004 tarihli ve 25347 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun da Tohumculuk Kanunu gibi sektörün gelişmesi için önemli bir adım. Buradaki amaç; bitki çeşitlerinin gelişmesini özendirmek, yeni çeşitlerin ve ıslahçı haklarının korunmasını sağlamak. Bu sayede bilim ve teknolojiyi en üst seviyede kullanan tohumculuk sektörünün sınırları yasalarla belirleniyor ve hakları da yasalarla korunuyor. Bakanlığımızın ilgili birimleri de konuyu titizlikle ele alıyor. Ülkemizde 1930’lu yıllarda başlatılan bitki ıslahı ve tohumluk üretimi çalışmaları ile hedeflendiği üzere; tohumculuk sektörünün gelişmesi, daha kaliteli tohum üretilmesi dolayısı ile üreticinin daha kaliteli tohum kullanarak daha fazla ve kaliteli ürün elde etmesi anlamına geliyor. Böylece üreticiler ürünlerini gerek TMO’da gerekse piyasada daha yüksek fiyattan değerlendirme imkânı bulacak. Dolayısıyla toplum refahı da artacak. Ayrıca TMO almış olduğu kaliteli buğday sayesinde pazarlama sorunu yaşamazken, uluslararası platformda da daha rekabetçi bir konuma gelecek. Haşhaş tohumlarının ıslahı konusunda TMO kendi çalışmalarını gerçekleştirirken, bir yandan da diğer kuruluşlarla birlikte faaliyet yürütüyor. Türkiye bugün haşhaş tohumu üretimi ve ıslahında hangi konumda yer alıyor? Yapılan ıslah çalışmaları hangi yönde ilerliyor? Ülkemizde haşhaş tarımı 5 bin yıldır yapılırken, bugün Türkiye haşhaş tohumu üretimi ve ihracatında dünyada birinci sırada yer alıyor. Haşhaş tarımında kârlılığın, verimliliğin ve rekabet gücümüzün arttırılarak haşhaş tarımının sürekliliğinin sağlanmasını teminen Kurumumuz bünyesinde kamu araştırma kurumları ve üniversiteler ile yapılan ortak projeler dâhilinde haşhaş tohumu ıslah çalışmaları sürdürülüyor. Yapılan ıslah çalışmaları neticesinde; haşhaş kapsülündeki morfin oranı kademeli olarak yükseltildi. Bugüne kadar 10 adedi Kurumumuza ait olmak üzere toplam 23 adet haşhaş çeşidi tescil ettirildi. Kapsül morfin içeriği yüksek, tescilli çeşitler; tohumluk amaçlı olarak geniş alanlarda üretilirken, bu çeşitlerden elde edilen tohumlar sertifikalandırılıyor ve haşhaş üreticilerinin talepleri dikkate alınarak tohumlar bedeli mukabilinde üreticilere dağıtılıyor. Haşhaş kapsülündeki morfin oranının daha da artırılması ve diğer alkaloidlerce zengin çeşitlerin elde edilmesi amacıyla yurtiçi ve yurtdışı kuruluşlarla materyal temini ve tohum ıslahı konularında iş birliği çalışmalarına devam ediliyor. Bu kapsamda, üniversiteler ve tarımsal araştırma kuruluşları başta olmak üzere yurt dışındaki kuruluş ve firmalarla da iş birliği yapılması yönündeki çalışmalar sürdürülüyor. Son olarak eklemek istediğiniz bir konu veya okurlarımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı? Bilindiği üzere ekmeğin temel ham maddesi olan buğday, açlıkla mücadele eden dünyamızda daha stratejik hâle geliyor. Bu nedenle başta ekmek olmak üzere gıda israfının önlenmesi ve sahip olunan kaynakların korunması giderek önem kazanıyor. Bu duyarlılıkla hareket edilerek 17 Ocak 2013 tarihinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir sosyal sorumluluk projesi olarak “Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” başlatıldı. Kampanya kapsamında bugüne kadar 724 farklı kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütünün katkılarıyla 747 etkinlik düzenlendi. 2013 yılı sonunda, kampanyanın ilk sonuçlarını almak ve oluşturduğu etkiyi belirlemek amacıyla geniş kapsamlı bir araştırma yaptırıldı. Gönüllü katkılarla yürütülen ve herhangi bir yaptırımı olmayan kampanya çalışmalarıyla kısa sürede önemli kazanımlar elde edildi. Nitekim araştırmaya göre; kampanya sayesinde yılda 384 milyon adet ekmek çöpe atılmaktan kurta- rılırken, ekmek israfında ortalama yüzde 18’lik bir iyileşme sağlandı. Milli ekonomiye katkı yönüyle değerlendirildiğinde; halkımızın ekmek için 2012 yılında yaptığı 26 milyar TL’lik harcama, kampanya ile oluşan duyarlılık sonucunda 23,5 milyar TL’ye geriledi ve 2,5 milyar TL tasarruf sağlandı. Ekmek tüketimi azalışından sağlanan bu tasarrufa, çöpe atılmaktan kurtarılan 300 milyon TL dâhil edildiğinde, milli ekonomide yıllık 2,8 milyar TL tasarruf elde edildi. Türkiye’de yürütülen bu çalışmaları ve elde edilen kazanımları değerlendiren Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası’nı dünyada israf konusundaki çalışmalara katkıda bulunan “örnek uygulama” olarak gösterdi. Kampanya çalışmalarına; Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) her yıl yayımladığı “2014-2023 OECD FAO Tarım Görünüm Raporu” ile National Geographic dergisinin Kasım 2014 sayısında geniş yer verildi. National Geographic dergisi, kampanyayı “önemli ve en kapsamlı bir proje” olarak takdim etti. Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu IFAD’ın 16-17 Şubat 2015 tarihlerinde Roma’da gerçekleştirilen 38. Guvernörler Konsey Toplantısı’na katılım sağlanarak Türkiye’nin 2015 yılı G-20 Dönem Başkanlığına ilişkin oturumda “Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” konusunda bir sunum gerçekleştirildi. Gıda israfının küresel ölçekte azaltılması bakımından ülkeler ve uluslararası kuruluşlar arasında deneyimlerin paylaşılması ayrı bir önem arz ettiğinden, kampanya çalışmaları uluslararası düzeyde de paylaşılıyor. Tohum Mart 2015 21 M A K A LE Klorofil floresan görüntüleme tekniği Tohum testlerindeki standardizasyon tohum pazarlamada büyük öneme sahip. Bu standardizasyonu sağlamak için; yapılan araştırmalar, el kitapları, herbaryumlar ve broşürler kullanılıyor. Ancak görüntüleme tekniği sayesinde daha sağlıklı şekilde yapmak mümkün. Yrd. Doç. Dr. Burcu Begüm Kenanoğlu Uşak Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Tohum analizi, analistin deneyim ve bilgisine bağlı olarak öznel şekilde yapılmaktadır. Çimlendirme testleri, tohum analistlerine doğru yorum yaptırmak suretiyle normal-anormal fide ayrımının yapmasını sağlar. Tohum testlerindeki standardizasyon tohum pazarlamada önem taşır. Bu standardizasyonu sağlamak için; yapılan araştırmalar, el kitapları, herbaryumlar ve broşürler kullanılmıştır. Örneğin; el kitaplarında siyah-beyaz tohum figürleri ile bazı karakterler belirlenmeye çalışılmıştır. Oysaki tohum testlerinde standardizasyon, görüntüleme tekniği ile daha sağlıklı şekilde yapılabilir. Bilgisayar destekli görüntü işleme ve analizi ile hızlandırılmış görüntü yakalama ve farklı morfolojik yapıların miktarı ve sıklığı belirlenir, ki bu durum çimlenme ve güç testi için önemlidir. İmaj analiz sistemi de ilk olarak, buğdayda hızlı görüntü yakalama ve işleme; hareketli kamera ve mikrobilgisayar sistemi ile denenmiştir (Keefe ve Draper 1988). Maliyet ve zamandan tasarruf Bilgisayar destekli imaj analizleri, tohum morfolojisi ve biyolojisinin, yani kalite ve çimlenmenin anlaşılmasını geliştirilmiş yöntemlerle kavramayı sağlamaktadır. Tohumun su alımı, kökçük çıkışı ve uzama oranı, kalite sınıflandırma analizleri ile tohum şekil, renk, boyut parametreleri belirlenir. Bitki üretiminde sınıflandırma ve analiz için kullanılan makine görüntülü sistemlerin en önemli özelliği, hızlı ve doğru görüntü ile analiz yapabilmektir. Bilgisayar teknolojisi kullanımının avantajları kolay uygulanabilirlik, düşük maliyet ve zamandan tasarruftur. 22 Mart 2015 Tohum Stres koşullarını erken tespit Kautsky ve Hirsch (1931), 70 yıldan daha fazla bir süre önce bitkileri karanlıktan mavi ışığa doğru yönlendirerek kırmızı ışık altında Klorofil Floresan tespitine imkan vermişlerdir. Bu çalışma ile birlikte kapalı ortamdaki fotosentetik aktivitenin ölçümü için kullanımı başlamıştır. Son 20 yılda tarımsal üretim alanında gelişen teknoloji içinde en önemli kullanım alanı tohum çimlenme kalitesinin test edilmesi olmuştur. Bu konuda son yaklaşımlar daha çok tohuma zarar vermeden ve kimyasal uygulamadan otomasyon-bilgisayar kullanımı üzerine yoğunlaşmıştır. Tohum boyutunun sınıflandırılması ve tohum yüzey renginin değişimi gibi fiziksel özellikleri bilgisayar destekli görüntüleme sistemleri, spektrofotometreler, X-Ray cihazları ya da bunları kombine kullanarak; tohumun içsel ve dışsal morfolojik özelliklerini, klorofil floresan görüntüleme adı verilen lazer teknolojisi de tohum kabuğundaki klorofili tespit etmek için kullanılmaktadır. Ayrıca, Klorofil floresan görüntüleme tekniği ile bitkilerde stres koşullarının etkisi erken safhada tespit edilirken, kaliteli ürün elde edilmesi de sağlanmaktadır. Sistemin özellikleri Klorofil Floresan Görüntüleme sistemi temelde 4 önemli aşamadan oluşur; 1) Görüntü yakalama; aydınlatma, veri tespiti ve bilgisayara aktarımı 2) Görüntüyü bölümlere ayırma; uygun alanın ya da yapının seçimi 3) Analiz; görüntülenen kısımların floresan paramatrelerinin hesaplanması 4) Verilerin görüntü olarak aktarılması Floresan; soğuk cisimlerde moleküler fotonun yutulmasının daha uzun bir dalga boyunda diğer bir fotonun yayılmasını tetiklemesiyle gerçekleşen ışık verme (ışıma) olayıdır. Yutulan ve yayılan fotonlar arasındaki enerji farkı moleküler titreşimler ya da ısı olarak ortaya çıkar. Bir molekülün ışık soğurma yeteneği onun yapısındaki atomik çekirdek etrafında elektronların yerleşimine bağlıdır. Böylece molekül tarafından bir foton soğurulduğunda bir elektron daha yüksek enerji seviyeli bir orbitale kaldırılır. Uyarılmış molekülde daha yüksek enerjili orbitallere taşınan elektronlar genellikle kendi düşük enerjili orbitallerine geri dönerler. Uyarılmış molekülün eski durumuna dönmesiyle salınan ışık floresan olarak adlandırılır. Floresan ışıma daima soğurulan dalga boyundan daha uzun dalga boylu yani daha düşük enerjilidir. Bitkilerdeki floresan normal şartlar altında oluşmaz, sadece çok yüksek ışık şiddeti ve yüksek stres ile gerçekleşebilir. Floresan adını bu olayın sıklıkla gözlemlendiği, kalsiyum floridden oluşan “florid” adlı mineralden alır. Klorofil floresan görüntüleme sistemi; Imaging PAM (Schreiber vd. 2007), FluorCam (Nedbal vd. 2000), CF Imager (Lawson vd. 2002), CCD kamera ve bilgisayar gibi ekipmanlardan oluşur, bu sistemlerin hepsi hızlı flaş uyarımı dahilinde geliştirilmiştir (Schreiber vd. 1986). Neler görüntüleniyor? Biber tohumunda su alımı ile başlayan metabolik aktivite sonucu çimlenme başlar. Çimlenme safhasındaki biber tohumlarında klorofil floresan ölçümü ile 65., 72. ve 79. saatte klorofil yüksek bulunurken, 87. saatten itibaren azalma başlamıştır. Hipokotil ve kotiledon kısım- Klorofil Floresan Görüntüleme sistemi Biber tohumlarında çimlenmenin 9 farklı (saat) döneminde Klorofil Floresan Görüntülemesi (Jalink ve Schoor 2003). larının 94. saatte belirginleşirken, 103. saatte de radikul (kökçük) çıkışı görüntülenmiştir. Domates tohumlarının embriyolarında klorofil olmadığı bilinmektedir. Ancak, bazen döllenmeden 24 gün sonra hasat edilen tohumların ekstraktındaki yüksek klorofil içeriğinin olgunlukla birlikte azalabileceği belirlenmiştir. Floresan görüntüleme ile tohum kabuğunda bulunan klorofil saptanırken, endosperm ve embriyoda bulunmamıştır. Teknik sadece kabuktaki klorofili göstermez, aynı zamanda radikul ucundaki klorofili de tespit etmektedir. Farklı olgunluk dönemlerinde hasat edilen biber tohumlarında olgunluk ile birlikte testada bulunan klorofil varlığının azalışa geçiş süreci Klorofil floresan görüntüleme tekniği kullanılarak ortaya konulmuştur. Klorofil ve olgunluk arasında ters orantı mevcuttur. Bu süreçte ayrı zamanlarda yapılmayıp karışık hasat yöntemi kullanıldığında ortaya çıkabilecek kalite kayıplarının önüne geçileceği düşünülmektedir (Kenanoğlu, 2013). Gübre etkinliğinden enfeksiyon tespitine Klorofil içeren bitkiler kırmızı ışığı (670690 nm) yoğunlukla absorbe eder. Klorofilin düzeyi ile miktarı, tarım ürünlerinde kalitenin saptanması ve bitkinin fizyolojik performansı bakımından farklı türlerde kullanım alanı bulmuştur. Bu alanlara örnek vermek gerekirse; ▪ Elmada depolama sürecinde klorofil parçalanması sonucu oluşan fizyolojik zararların tespiti (Ciscato vd. 2001), ▪ Meyve ağaçlarında azot gübrelemesinin etkinliğinin ölçülmesi (Sowinska vd. 1998), ▪ Bu teknik, tüm yaprakta çalışma olanağı sağlar (Buschmann ve Lichtenthaler 1998) ve stres altında yapraktaki fotosentez aktivitesinin düşüşü analiz edilebilir (Bro vd. 1996). ▪ Yaprakta, fotosentetik elektronun dokulara, hücrelere ve kloroplastlara taşınması yüksek çözünürlükte görüntülenebilir (Baker vd. 2001). Domates tohumun kısımlarında ve embriyo ile sürgün ucunda bulunan klorofil varlığı (Suhartanto, 2002). ▪ Floresan görüntüleme tekniği ile fotosentezin düzenlenmesinde stomal iletimin rolü araştırılmaktadır (Meyer ve Genty 1999) ve yapraktaki fotosentetik hareket tanımlanmıştır (Siebke ve Weiss 1995). ▪ Meyvelerde fizyolojik olgunluk ve renklenme için Klorofil floresan ile ilişkilendirme yapılır (Song vd. 1997). Hastalık gelişimi (DeEll vd. 1996) örneğin; fungus (Schwarbrick vd. 2006, Guidi vd. 2007) ya da virüs (Perez-Bueno vd. 2006) enfeksiyonu tespiti ya da depolama süresince olabilecek stres koşulları tahmini yapılmaktadır (DeEll vd. 1995). ▪ Kuraklık (West vd. 2005), don (Lindgren ve Hallgren 1993) ve üşüme zararı (Hogewoning ve Harbinson 2007), tuzluluk (Shabala vd. 1998), yüksek sıcaklık ve ışık şiddeti (Zuluaga vd. 2008) gibi stres koşullarının etkisini tespit etmekte ve hasat sonrası fizyolojik gelişim takibinde de klorofil floresan görüntüleme aktif olarak kullanılmaktadır. Yararlanılan kaynaklar • Baker, K. N., Oxborough, K., Lawson, T. And Morison, J.I.L. 2001. High resolution imaging of photosynthetic activities of tissues, cells and chloroplasts in leaves. J. Exp. Bot., 52; 615-621. • Bro, E., Meyer, S. and Genty, B. 1996. Heterogeneity of leaf CO2 assimilation during pho tosynthetic induction. Plant, Cell and Environment. Vol. 19; pp:1349–1358 • Buschmann, C. and Lichtenthaler, H.K. 1998. Principles and characteristics of mutli-colour fluorescence imaging of plants. J. Plant Physiol., vol. 152; pp: 297-314. • Ciscato M, Sowinska M, vandenVen M, Heisel F, Deckers T, Bonany J, ValckeR. 2001. Fluorescence imaging as a diagnostic tool to detect physiological disorders during storage of apples. Acta Horticulturae, vol. 553; pp: 507–512. • DeEll, J.R. and Prange R.K. 1995. Chlorophyll fluorescence as a potential indicator of cont rolled-atmosphere disorders in ‘Marshall’ Mclntosh apples. Hortscience, 30; 1084-1085. • DeEll, JR, Prange R.K. and Dennis P.M. 1996. Chlorophyll fluorescence of Delicious apples at harvest as a potential predictor of superficial scald development during storage. Postharvest Bio. and Tech. Vol. 9 (1), pp:1-6 • Guidi, L., Mori, S., Degl’innocenti, E. and Pecchia, S. 2007. Effects of ozone exposure or fungal pathogen on white lupin leaves as determined by imaging of chlorophyll a fluorescence. Plant Physiology and Biochemistry. 45; 851-857 • Hogewoning, S.W. and Harbinson, J. 2007. Insights on the development, kinetics, and variation of photoinhibition using chlorophyll fluorescence imaging of a chilled, variegated leaf. Journal of Experimental Botany, 58; 453-463. • Jalink, H. and Schoor, R. 2003. Powerpoint. • Kautsky, H., and Hirsch, A. 1931. Kurze Originalmitteilungen. Naturwissenschaften vol. 19, 964 p. • Keefe, P. D. and Draper, S.R. 1988. An automated machine vision system for the morpho metry of new cultivars and plant genebank accessions. Plant Varieties and Seeds, 1; 1-11. • Kenanoğlu, B.B. 2013. Klorofil Floresan Ayırım Ve Görüntüleme Tekniğinin Biber Tohumlarının Kalitesini İyileştirme Amacıyla Kullanımı. Doktora tezi. • Lawson, T., Oxborough, K., Morison J.I.L. and Baker, N.R. 2002. Response of photosynthetic electron transport in stomatal guard cells and mesophyll cells in intact leaves to light, CO2 and humidity. Plant Physiol., 128; 1-11. • Lindgren and Ha¨llgren 1993. Cold acclimation fo Pinus contorta and Pinus sylvestris assessed by chlorophyll fluorescence. Tree Physiology, 13; 97–106. • Meyer, S. and Genty, B. 1999. Heterogeneous inhibition of photosynthesis over the leaf surface of Rosa rubiginosa L. during water stres and abscisic acid treatment: induction of a metabolic component by limitation of CO2 diffusion. Planta, 210; 126-131. • Nedbal, L., Soukupova, J., Withmarsh, J. and Trtilek, M. 2000. Postharvest imaging of chlorophyll fluorescence from lemons can be used to predict fruit quality. Photosynthetica, 38; 571-579. • Shabala, S.N., Shabala, S.I., Martynenko,A. I., Babourina, O. and Newman, I.A. 1998. Salinity effect on bioelectric activity, growth, Na+ accumulation and chlorophyll fluorescence of maize leaves: a comparative survey and prospects for screening. Australian Journal of Plant Physiology, 25; 609–616. • Schreiber,U. 1986. Detection of rapid induction kinetics with a new type of high frequency modulated chlorophyll fluorometer. Photosynthesis Research, 9, 261-272. • Siebke, K. and Weiss, E. 1995. Assimilation images of leaves of Glechoma hederacea: analysis of non-synchronous stomata related oscillations. Planta, 196, 155-165. • Sowinska, M., Deckers, T., Eckert, C., Heisel, F., Valcke, R. and Miehé, J. 1998. Evaluation of fertilization effect on apple-tree leaves and fruit by fluorescence imaging. • Song, J., Deng, W., Beaudry, R.M. 1997. Changes in chlorophyll fluorescence of apple fruit during maturation, ripening and senescence. HortScience, 32; 891-896. • Suhartanto, M.R. 2002.Chlorophyll in tomato seed: marker for seed performance? PhD thesis, Wageningen University. The Netherlands, 150p. • Perez-Bueno, M.L., Ciscato, M., vandeVen, M., Garcia-Luque, I., Valcke, R., & Baron, M. 2006. Imaging viral infection studies on Nicotaian benthamiana plants infected with the pepper mild mottle tobamovirus. Photosynthesis Research, 90; 111123. • Zuluaga, D.L., Ponzali, S., Loreti, E, Pucciariello, C., Degl’Innocenti, E., Guidi, L., Alpi, A., and Perata, P. 2008. Arabidopsis thaliana MYB75/PAP1 transcription factor induces anthocyanin production in transgenic tomato plants. Functional Plant Biology, 35; 606-618. Tohum Mart 2015 23 A H DE V E F A GERÇEKÇİ ÖNGÖRÜLERLE YÜKSEK STANDARTLAR Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda Bakanlık Müşaviri olarak görev yapan Bahattin Bozkurt, Türkiye tarım sektörünün dünü, bugünü ve yarınını değerlendirdi. “Türkiye tohumculuğunun başlangıcı ile bugünü arasında önemli farklar var” diyen Bozkurt, sektörün gelişimi için daha geniş bir vizyonda yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini söylüyor. Bakanlığı’ndan Şövalye unvanı alan ilk Bakanlık yetkilisi oldum. 33 yıllık kamuda tohumculukla ilgili görevim esnasında 30’a yakın yönetmelik ve en son çıkan ama benim birçok konuda yeterli bulmadığım Tohumculuk Kanunu’nun hazırlanmasında görev aldım. Kısaca Türkiye tohumculuğunun doğuşunu, gelişimini ve büyümesini bizzat yaşayan biriyim. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Eğitiminiz, aile ve iş hayatınızla ilgili kısaca bilgi verebilir misiniz? Rize doğumluyum. 1979 yılında Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden mezun oldum. Aynı yıl Rize İli Teknik Ziraat Müdürlüğü’nde göreve başladım. 1983 yılında ise Ankara Bölge Çeşit Tescil ve Deneme Enstitüsü’nde tohumlukla ilgili maceram başladı. Daha sonra Bakanlıkta yapılan reorganizasyon sonucu müdürlüğün adı Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi Müdürlüğü olarak değişti. Aynı müdürlükte 1994 yılında Müdürlüğe 24 Mart 2015 Tohum atandım. 1999 yılında Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Yardımcısı oldum ve bu görevi 2011 yılına kadar yürüttüm. Aynı yıl Bakanlığın reorganizasyonu sonucunda, kanunla Bakanlık Müşavirliğine atandım, halen bu göreve devam ediyorum. Ankara’ya geldiğim 1983 yılından 2011’e kadar kamuda tohumculuk konusunun her kademesinde görev yaptım. Birçok yurt içi ve yurt dışı tohumculuk projelerini yürüttüm. En son olarak Türk-Fransız Tohumculuk Projesinin başarılı bir şekilde tamamlanması neticesinde, Fransız Tarım Uzun yıllar Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) Genel Müdür Yardımcılığı ve Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi (TTSM) Müdürlüğü görevini yürüttünüz. Hâlâ Bakanlık Müşaviri olarak görev yapıyorsunuz. Bu mesleğe giriş hikâyenizi paylaşır mısınız? Tohumculuk konusunda Ankara Bölge Çeşit Deneme Enstitüsü’nde mısır, patates ve şeker pancarı tescil koordinatörü olarak göreve başladım. O yıllarda tohumculukla ilgili olarak, 1963 yılında yayınlanan ve bence Bakanlığın geçmişteki en verimli kanunlarından biri olan, 308 sayılı Kanunla tohumculuk iş ve işlemleri yürütülüyordu. Ben bugün o kanunun hazırlanmasında ve yayınlanmasında emeği geçen meslektaş büyüklerimi saygı ile anıyorum. Gerçekten zamanının en iyi kanunuydu. Benim tohumculukla tanışmam 1983 yılının Ocak ayında yapılan Araştırma Grup Toplantısına katılarak başlamış oldu. Meslek hayatınızın başlangıcından bugünü düşündüğünüzde, tarım sektörünün dönüm noktası olarak adlandırabileceğiniz olumlu ya da olumsuz olay sizce hangisi? Neden? Türk tarımının dönüm noktaları bana göre eski Bakanlarımızdan rahmetli Bahri Dağdaş’ın yurt dışından getirttiği buğday tohumlarının ülkemizde denenmesinin sağlandığı 1960 yılında alınan kararla başladı. O zamanlar kapalı bir ekonomiye sahip olan ve tarım ülkesi sayılan ülkemizin tohum ithal etmesi yadırganmıştı. Bu olay tarımsal gelişmemizdeki ilk aşama. Daha sonra Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) başlaması, bunu takip eden Tarımsal Yayım ve Uygulamalı Araştırma Projesi (TYUAP)… Son yıllarda tarımla ilgili çıkartılan Kanunlar, artan tarımsal destekler ve en önemlisi de 2000’li yıllarda başlayan Çiftçi Kayıt Sistemi’nin (ÇKS) devreye sokulması Türkiye tarımının dönüm noktalarını oluşturdu. Bence Türkiye tarımının olumsuz yanlarından biri, sıkça yapılan reorganizasyonlar. Mesleğe başladığım günden bugüne kadar Bakanlığın adı 4 kez değişti. Yapılan her reorganizasyon, Bakanlık’ta hafıza kaybına neden oldu. Türkiye tarım sektörünün bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Meslek hayatınıza ilk başladığınız yıllarla bugün arasında olumlu ve olumsuz farklar nelerdir, bahseder misiniz? Mesleğe başladığım 1980’li yıllar ile bugünkü tarım arasında büyük farklılıklar var. Bu farklılıkları tarımsal üretim ve ihracat rakamlarına bakarak görebiliriz. Ancak son yıllarda tarımsal üretimden kaçma eğilimini, hayvancılıkta ve tarım alanlarındaki küçülmenin sebeplerini ve kırsaldan büyük kentlere iş gücü göçünü gelecekte tarımımızın önündeki engeller olarak görüyorum. 2000’li yıllara nazaran tarımsal üretim miktar ve değerleri arttı, özellikle de tohumculukta ihracat önemli seviyelere geldi. Türkiye tohumluk üretimi ve işleme kapasitesi bakımından Avrupa’da ilk 5’e giren ülkelerden biri oldu. Özel sektörün teşvik edilmesi, mesleki örgütlenmenin sağlanması ve tohumculuk yatırımlarının teşvik edilmesi ile Türkiye tohumculuğu yeni bir yapılanmaya girdi. Tohumculuk sektörünün gelişimi konusunda Bakanlık, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının attığı adımları yeterli buluyor musunuz? Sizce sektörün en önemli sorunu ve bu sorunun giderilmesi konusunda yapılması gereken en acil çalışma nedir? Ülkemizde tohumculuk sektörünün gelişimi, batılı ülkelerin 100 yıllık deneyimlerine karşılık bizde 1980’li yılların 2’nci yarısında başladı. Daha önce uygulanan kamu tarafından fiyatların belirlenmesi sona erdirilerek, fiyatların serbest bırakılması ve tohum ithalatına izin verilmesi sağlandı. Ardından özel sektörün teşvik edilmesi, mesleki örgütlenmenin sağlanması ve tohumculuk yatırımlarının teşvik edilmesi ile Türkiye tohumculuğu yeni bir yapılanmaya girdi. 1984-85 yıllarında alınan tedbirlerle ülkemizde yerli ve yabancı sermayeli tohumculuk firmaları önemli yatırımlar yaptı. Bugün teknoloji transferi şeklinde yapılan yatırımlar sonucu sektörde önemli bir yere gelindi. Türkiye tohumculuğunun başlangıcı ile bugünü arasında önemli farklılıklar var. Özel sektörün gelişim hızı, dünyadaki gelişmeleri takip etme ve sektördeki yenilikleri hızla ülkemize kazandırma konusunda büyük aşama kaydedildi. Bunun yanı sıra kamuda, beklentilere tam cevap verilemese de, bu konuda gerekli düzenlemeler yapıldı. Ancak tohumculuk dünyada belli standartlarla belirlenen bir sektör. Bu konuda verilen en ufak tavizin tarımsal üretime olumsuz yansımaları olur. AB ülkelerinin 1960’lardaki yapısını ülkemize kazandırmışken, onların bu konudaki gelişmelerini takipte biraz yetersiz kalındı. Bugün tohumculukta ileri ülkeler 2020 yılının öngörülerini çalışırken, biz hâlâ 1980’lerde olduğu gibi “İthalat olsun mu? Olmasın mı?” kavgası ve aşırı devletçi bir bakış açısıyla sektöre bakarsak, gelecekte de yeniden bu konuda bizden ileride olan ülkelerin gerisinde kalmış oluruz. 2006 yılında çıkartılan Kanun bu alanda bir milat oldu. Ama bugün gelinen durumda, Kanun yine yetersiz kaldı. Tohumculuk Kanunu ile kurulan sektör yapılanması yanlış temellere oturdu. Sektör alt birliklere ayrılarak hem gücünü, hem de enerjisini boşa harcadı. Buna karşılık Bakanlık kendi iç bünyesindeki tohumculukla ilgili yapılanmayı tam yapamadı. Gelinen bu durumda Tohumculuk Kanunu bir an evvel gözden geçirilmeli; hem sivil yapılanma, hem de kamudaki yapılanma yeniden düzenlenmelidir. Bence sektörün en önemli sorunu bir zamanlar şiddetle ihtiyaç duyduğu kanun ve yönetmeliklerin verdiği yapılanmadır. Bu haliyle bence “Tohumculuk Kanunu” Türkiye tohumculuğunun önünde bir engel olarak duruyor. Bunun için acil dar çerçevede bir komisyon oluşturularak, hedef 2023 Türkiye vizyonuna uygun bir yasal düzenleme değişikliklerine gidilmeli. TÜRKTED’in tohumculuk sektöründeki konumunu ve sürdürdüğü çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye tohumculuğunun gelişmesinde başlangıçta önemli bir görev üstlenen TÜRKTED, daha sonra kanunla Türkiye Tohumcular Birliği’nin (TÜRKTOB) kurulması ile önemini yitirdi. Ancak TÜRKTOB, TÜRKTED’in başlangıçta üyelerinin haklarını koruma ve sektörün gelişmesinde gösterdiği çalışmaları gösteremedi. Bu nedenle TÜRKTOB ve alt birliklerin yapısını ve çalışmalarını, Türkiye tohumculuğunun geleceği açısından sorgulamalıyız. TÜRKTOB ve buna bağlı kurulan alt birliklerin geçen 8 yıl içerisinde Türkiye tohumculuk sektörüne olan faydalarının bağımsız akademisyenlerce etki analizinin yapılması acil alınması gereken tedbirler. Buna karşılık TÜRKTED’in de kendi durumunu gözden geçirmesi, özellikle üye sayısını artırması ve sektöre daha fazla yaklaşabilmek için 1985 yılındaki kuruluş felsefesini yeniden yakalaması gerektiğini düşünüyorum. Tohum Mart 2015 25 V İ Z Y O NER B A K I Ş FRANSA’DA TOHUMCULUK SEKTÖRÜ GNIS’E EMANET Dünyada tohumculuk endüstrisinin en ileri noktada olduğu ülkelerden biri olan Fransa’da tüm sektör paydaşlarını bir araya getiren en büyük kuruluş, Fransa Tohum ve Fide Birliği olarak da bilinen “Le Groupement National Interprofessionnel des Semences et Plants (GNIS)” (Ulusal Mesleklerarası Tohumluk ve Fide Kuruluşu). Tohumculuk endüstrisini daha ileriye götürmek için adımlar atan kuruluş, sektörün tüm aktörleri arasında bir diyalog ortamı da yaratıyor. Fransa, tohumculuk sektörünün dünyada en gelişmiş olduğu ülkelerden biri. 1940’lı yıllarda çıkarılan tohumculuk kanununun bu gelişimdeki payı oldukça büyük. Bugün dünyada tohumluk ihracatı yapan ülkeler sıralamasında ilk sıralarda Fransa ismi de geçiyor. Bu başarının en önemli nedenlerinden biri, Fransa’nın tohum sektöründe oluşturduğu yapı ve sektöre verilen önemin bir sonucu olarak kurulan Fransa Tohum ve Fide Birliği (GNIS). GNIS, Fransız tohum sektöründe faaliyet gösteren paydaşları bir araya toplayan en önemli kuruluş. Hem resmi hem de meslekler arası bir organizasyon olan GNIS, Fransa Tarım Bakanlığı’nın gözetimi altında bulunuyor. Kuruluşu 11 Ocak 1941 yılına dayansa da, bugünkü yapı- 26 Mart 2015 Tohum sına 1962 yılında Fransız hükümetinin aldığı bir kararla kavuştu. Kuruluşun organizasyon yapısı, sektördeki farklı tarım ürünü gruplarının tohum ve fidelerini üreten, çoğaltan, işleyen, satan ve kullananlarla ilgili tüm meslek temsilciliklerinden oluşan 8 uzmanlık alanından oluşuyor. Bu bölümler; tahıl ve bakliyat, mısır ve sorgum, yem ve çim, pancar ve endüstriyel hindiba, patates, yağlı tohum, keten ve kenevir ile sebze bitkileri ve çiçekler. Her bölüm, bu bitki türleriyle ilgili tüm meslek temsilcilerinin bir araya gelmesine ve tohum sektörüyle ilgili kararların alınmasında öncü bir rol oynamasına katkıda bulunuyor. Meslek temsilcilikleri kendi ilişkilerinin çerçevesini kendileri tanımlıyor ve sektö- rü düzenleyici değişiklikler öneriyor. Aynı zamanda hem Fransız hem de Avrupalı yetkililerin önerilerine karşılık kendi görüşlerini sunuyor. Faaliyetleri arasında piyasaları takip etmek ve tohum üretim koşullarını iyileştirmek için teknik uygulamalar tanımlamak yer alıyor. Aynı zamanda hem ülke içinde hem de yurtdışında bilgi ve iletişim faaliyetlerini yürütmek de GNIS’in görevleri arasında bulunuyor. GNIS’in içindeki 8 uzmanlık alanının kuruluş içindeki rolleri; ortak bir karara vararak kolektif çalışmalar yapmak. Aktivitelerin birlikteliği için yapılan organizasyonlar, GNIS’e bağlı olan ve “Merkez Komite” olarak adlandırılan idare konseyi tarafından koordine ediliyor. Böylece kuruluş özellikle üreticiler ve üretici firmalar arasında bilgi sirkülasyonu ve diyalog ortamı yaratıyor. Tohum sektöründe uygulanan düzenlemelerin geliştirilmesi ve sektörün kalkınması için politikalar üretiyor. Aynı zamanda, hükümet temsilcilerinin bu düzenlemeleri doğru uygulamasını sağlamaktan ve tohum endüstrisinin tüm kontrolünden de GNIS sorumlu. Bir taraftan sektörün aktörleri, diğer taraftan toplum ve kamu gücü arasında bağ kuran GNIS’in misyonlarından biri, tohum sektörünü tanıtmak ve canlandırmak. Bu doğrultuda, bugün tohum sektörünü direkt olarak ilgilendiren bazı sosyal konularla da ilgileniyor. Bunlardan bazıları biyoçeşitlilik, yaşam patenti, sürdürülebilir tarım, biyoteknoloji ve genetiği değiştirilmiş organizma (GDO). Bu karışmayı ve sektördeki aktörlerin oynadığı rolü göstermeyi amaçlayan kuruluş, meslekler arası çoğalma ve dolayısıyla bu konular hakkında bilgi ve iletişimin payının artmasına da katkı sağlıyor. Ü Y E H A B ERLER İ Hedefimiz Konya’dan Küresel Bir Gıda Devi Çıkarmak Dekalb (Monsanto) Hasat Günleri Üretimde 60 yılını tamamlayan Konya Şeker olarak küresel bir gıda devi olmak için yürüdükleri hedefte yeni bir yıla daha adım attıklarını ve her yeni yılı yeni bir yatırım yılı olarak karşıladıklarını belirten Beta Ziraat’in bağlı olduğu PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, “Kuruluştan sonra ilk yıllar eldekini muhafaza etmek başarı idi, o da başarıldı” dedi. Mısır hasatları Türkiye’nin büyük bir kısmında sona ererken, Monsanto (Dekalb) mısır çeşitleri rakiplerine göre daha yüksek verimleri ve düşük rutubet seviyeleriyle üreticilere 2014’te de daha fazla kazandırdı. Her yıl olduğu gibi geçen yıl da Dekalb’in konularında uzman ziraat mühendislerinden oluşan ekibi üreticilerini hasat sırasında yalnız bırakmadı. Akdeniz Tohum’un Hacıbey Mısırı Fas’ta Tescil Edildi Bayer’den Gıda Zinciri Ortaklığı Akdeniz Tohum San. Tic. Ltd. Şti., Sakarya Mısır Araştırma İstasyonu tarafından geliştirilen HACIBEY (Ada 9516) mısır çeşidini 2014 yılında Fas’ta tescil ettirdi. HACIBEY’in 2015 yılından itibaren bu ülkede ticari olarak satışına başlanacak. Bayer CropScience’ın Gıda Zinciri Yönetim ekibi, 4-6 Şubat tarihleri arasında Berlin’deki (Almanya) Fruit Logistica ticaret fuarında, gıda değer zincirinin farklı aşamalarından uzmanlar ve iş ortaklarını ağırladı. Görüşmelerin odak noktası tüketici talepleri hakkında görüş alışverişinde bulunmak, mükemmel kalite ve gıda tedariğinde tutarlılığın gelecekte nasıl korunacağıydı. Syngenta’dan TÜRKTED Ziyareti Progen’den Soya Tarımı Eylem Planı Syngenta Şirketinin Budapeşte Ofisinde görevli Güneydoğu Avrupa Kurumsal İlişkiler Direktörü Dr. Sándor Kántor 04 Şubat 2015’de Derneğimizi ziyaret etti. TÜRKTED Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Ayhan Kullep’in de katıldığı görüşmede, ülkemiz tohumculuk sektöründeki gelişmeler ve derneğimizin üyelerinden beklentileri üzerinde duruldu. Tarla bitkileri içerisinde yüzde 9’luk oranla ülkemizin Kendine Yeterlilik Oranı bakımından dışa bağımlılıkta ilk sırada yer alan soya üretiminin yaygınlaştırılması amacıyla Progen Tohum Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nezdinde girişimde bulundu. Progen Tohum’un hazırladığı eylem planı, destekleme politikasının gözden geçirilmesi, TMO’nun soya alımında devreye girmesinin sağlanması gibi başlıkları içeriyor. Rijk Zwaan Çocuklarla Şenlendi MAY Tohum TEYDEB Başarı Hikâyeleri Kitabında Antalya Hanım Ömer Çağıran Orta Okulu 7/A Sınıfı öğrencileri, Yukarıkocayatak’da bulunan Rijk Zwaan Araştırma Geliştirme Tesisini ziyaret etti. “Kardeş Okul Kampanyası” kapsamında düzenlenen gezi için şirkete gelen çocuklar, öncelikle demo serasını gezerek, tohumun meyveye yolculuğunu tüm aşamalarıyla yerinde izleme fırsatı buldular. Tohum ekiminden, fideye, gübrelemeye ve ilaçlamaya kadar tüm aşamaları yerinde gözlemlediler. MAY-AGRO Tohumculuk San. Tic. A.Ş., TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) tarafından hazırlanan, “Başarı Hikâyeleri” kitabında yer alan tek tohum firması oldu. MAY Tohum, başlangıcı 01.11.2009, bitişi 31.10.2012 olan “Orobanja ve Herbisite Dayanıklı Yüksek Oleik Asit İçerikli Ayçiçeği (Helianthus Annuus L.) Hatları ve Hibrit Çeşitlerin Geliştirilmesi Projesi”ni 1501 Sanayi Ar-Ge Destekleme Programı kapsamında gerçekleştirmişti. Fahri Harmanşah’ın “TİGEM Hatıraları” Kitabı Çıkıyor TİGEM’de muhtelif yöneticilik görevlerinin yanı sıra, aralıksız 15 yıl Bitkisel Üretim Daire Başkanlığı görevinde de bulunan ve 1996 yılından sonra özel sektöre geçerek Doktor Tarsa Şirketler Grubu’nda görev alan Fahri Harmanşah, Devlet Üretme Çiftliklerinde ve daha sonra Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ndeki hatıralarını bir kitap haline getirdi. Ülkemiz tohumculuğunun tarihî geçmişine de ışık tutacak olan “TİGEM HATIRALARI: Duyduklarım, Gördüklerim, Yaşadıklarım” önümüzdeki günlerde yayınlanıp okurlarıyla buluşacak. 28 Mart 2015 Tohum AGN 720 ■■ ■■ ■■ ■■ ■■ ■■ ■■ ■■ ■■ ■■ FAO 700 Danelik Yüksek verim Düşük rutubet (dry-down) Mükemmel yeşil kalma özelliği (stay-green) Derin koyu sarı at dişi dane tipi Geniş yaprak ayası Dik yaprak açısı Mükemmel sap ve kök mukavemeti İyi çevre koşullarında mükemmel dane verimi Önerilen bitki sıklığı; ■■ Danelik amaçlı ekimlerde 7.900 bitki/dekar. ■■ Tüm bölgelerde ana ürün ekimlerine tavsiye edilir. Verilen değerler çevre şartlarına göre değişiklik gösterebilir, bu nedenle firma sorumlu tutulamaz. AGROMAR MARMARA TARIM ÜRÜNLERİ SAN. TİC. A.Ş. T: 0.224 676 24 27 F: 0.224 676 25 32 Bandırma Yolu 1.km. P.K. 339 16700 Karacabey / BURSA www.agromar.com.tr | [email protected] Tohum Mart 2015 31
Benzer belgeler
(Derginin elektronik kopyası için buraya tıklayın).
Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No:7/1 06540 Aşağı Ayrancı ANKARA
[email protected] Tel (0 312) 419 00 32 Fax (0 312) 419 00 32
Baskı Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş. Adres Dudulu Organize
...
TOHUM 7`nin e
Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri
Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık
ve Ajans Hz.Ltd Şti. [email protected] - www.tematik.com.tr
Bask...
TOHUM`un e-kopyası için tıklayın
Sahibi Dr. Mete Kömeağaç / TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı
Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri
Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık
ve Ajans...
Tohumculuk Kanunu Revize Edilmeli!..
Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri
Editör İpek Neşe Arslan Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık
ve Ajans Hz.Ltd Şti. [email protected] - www.tematik.com.tr
Bask...