Bio ExPERT
Transkript
Bio ExPERT
ISSN: 1309-2596 Cilt: 3, Sayı: 2, 2013 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar Bioexpert’in bu yılki ilk sayısında RA ile ilgili 2012 yılında yayınlanmış ve yukarıdaki tanımlanan çerçeveye uygun olarak seçilmiş makaleleri sizler için özetleyen derlemeleri bulacaksınız. Dr. Vedat Hamuryudan ve Dr. Gülen Hatemi RA’da hem anti-TNF ajanları karşılaştıran çalışmaları ve hem de yalnızca etanercept ile yapılmış klinik çalışmaları; Dr. Nevsun İnanç infliksimab, golimumab ve certolizumab ile ilgili klinik çalışmaları; Dr. İsmail Sarı adalimumab, abatacept ve JAK inhibitörleri ile ilgili klinik çalışmaları; Dr. Umut Kalyoncu ise tocilizumab ve rituksimab ile yapılmış klinik çalışmaları gözden geçirdiler. Umarım hepinize yararlı olur. “ “ Prof. Dr. Nurullah Akkoç BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar İçindekiler yÖnsöz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . II Prof. Dr. Nurullah Akkoç Romatoid Artrit Tedavisinde TNF’yi Hedef Alan Biyolojik Tedaviler y Romatoid Artrit Tedavisinde Etanercept . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 Prof. Dr. Vedat Hamuryudan ve Doç. Dr. Gülen Hatemi y Romatoid Artrit Tedavisinde Adalimumab . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4 Doç. Dr. İsmail Sarı y Romatoid Artrit Tedavisinde İnfliksimab, Golimumab ve Certolizumab . . . . . . . . . . . 9 Doç. Dr. Nevsun İnanç y Farklı TNF İnhibitörlerinin Etkinlik ve Güvenlik Bakımından Karşılaştırılması . . . . . 16 Prof. Dr. Vedat Hamuryudan ve Doç. Dr. Gülen Hatemi Romatoid Artrit Tedavisinde TNF inhibitörleri Dışındaki Biyolojik Tedaviler y Romatoid Artrit Tedavisinde Abatacept . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23 Doç. Dr. İsmail Sarı y Romatoid Artrit Tedavisinde Rituksimab ve Tocilizumab . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27 Doç. Dr. Umut Kalyoncu Romatoid Artrit Tedavisinde Hücre içi Sinyal Yolunu Hedef Alan Küçük Moleküller y Romatoid Artrit Tedavisinde Tofasitinib . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33 Doç. Dr. İsmail Sarı BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar Önsöz Değerli Bioexpert Okuyucuları, Bu yıldan itibaren ACR ve EULAR’da sunulan bildirilerin derlendiği 2 sayıya ilave olarak her yıl 2 sayı daha çıkarmayı hedefliyoruz. Bu sayılardan birinde Romatoid Artrit (RA), diğerinde ise Ankilozan Spondilit alanında biyolojik tedaviler ve yeni çıkan ilaçlar ile ilgili son bir yılda yayınlanmış, önemli makaleleri değerli hocalarımız sizler için gözden geçirip özetleyecekler. Bioexpert’in bu yılki ikinci sayısında RA ile ilgili 2012 yılında yayınlanmış ve yukarıdaki tanımlanan çerçeveye uygun olarak seçilmiş makaleleri sizler için özetleyen derlemeleri bulacaksınız. Dr. Vedat Hamuryudan ve Dr. Gülen Hatemi RA’da hem anti-TNF ajanları karşılaştıran çalışmaları ve hem de yalnızca etanercept ile yapılmış klinik çalışmaları; Dr. Nevsun İnanç infliksimab, golimumab ve certolizumab ile ilgili klinik çalışmaları; Dr. İsmail Sarı adalimumab, abatacept ve JAK inhibitörleri ile ilgili klinik çalışmaları; Dr. Umut Kalyoncu ise tosilizumab ve rituksimab ile yapılmış klinik çalışmaları gözden geçirdiler. Umarım hepinize yararlı olur. Prof. Dr. Nurullah Akkoç Haziran, 2013 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 Romatoid Artrit Tedavisinde TNF’yi Hedef Alan Biyolojik Tedaviler Prof. Dr. Vedat Hamuryudan ve Doç. Dr. Gülen Hatemi Romatoid Artrit Tedavisinde Etanercept Etanercept 10 yılı aşkın süredir çeşitli inflamatuar hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır ve etkinliği ve güvenliliği ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Bu derlemenin amacı, 2012 yılında yayımlanmış olan, etanercept ile ilgili seçilmiş makaleleri bir araya getirmek ve etanercept’in RA tedavisinde, hastalığın farklı yönleri üzerindeki etkinliğini vurgulamaktır. Erken romatoid artritte etanercept Son yıllarda tartışılan konulardan biri de erken romatoid artrit tedavisinde ne kadar agresif davranılması gerektiğidir. Birçok ülkenin geri ödeme sisteminde RA hastalarının TNF-alfa antagonistleri ile tedavi edilmesine ancak belli bir süre metotreksat kullanıp yeterli yanıt alınamadıktan sonra veya metotreksat tolere edilemediğinde izin verilmektedir. Ancak bazı araştırıcılar RA tedavisinde, erken dönemde kombinasyon tedavisi ile daha erken remisyonu hedefleyen bir yaklaşımın tek başına metotreksat ile tedaviden, uzun vadede daha üstün sonuçlar sağladığını öne sürmektedir. Moreland ve arkadaşları da erken RA hastalarında tek başına metotreksat ile başlayıp yeterli yanıt alınamazsa kombinasyon tedavisine geçme ile doğrudan kombinasyon tedavisi uygulamayı 2 yıllık randomize kontrollü bir çalışma ile karşılaştırmışlardır (1). Bu çalışmanın bir amacı da metotreksat ve etanercept ile kombinasyon tedavisini metotreksat, sulfasalazin, hidroksiklorokin ile kombinasyon tedavisi ile karşılaştırmaktır. Erken RA’nın tanıdan itibaren 3 yıldan kısa bir süre geçmiş olması olarak tanımlandığı bu çalışmada hastalar 4 koldan birine randomize edilmişlerdir: 1. başlangıçtan itibaren metotreksat ve etanercept; 2. başlangıçtan itibaren metotreksat, sulfasalazin ve hidroksiklorokin; 3. başlangıçta tek başına metotreksat, 24. haftada DAS28 ≥3.2 ise metotreksat ve etanercept ile kombinasyon tedavisi; ve 4. başlangıçta tek başına metotreksat, 24. haftada DAS28 ≥3.2 ise metotreksat, sulfasalazin ve hidroksiklorokin ile kombinasyon tedavisi kolları. Çalışmanın birincil değerlendirme ölçütü DAS28-ESH, ikincil değerlendirme ölçütleri ACR20, ACR50, ACR70, M-HAQ ve eklem hasarı© 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. nın radyografik değerlendirilmesi için Sharp/van der Heijde skorudur. Bu çalışmada, DAS28-ESH skorunda 24. haftada başlangıca göre gözlenen düzelme, kombinasyon tedavisi alan kollarda, tek başına metotreksat ile karşılaştırıldığında belirgin olarak fazla bulunmuştur (p <0.0001). Bu açıdan iki kombinasyon kolu birbirine üstünlük göstermemiştir. Buna karşılık 48-102. haftalar arasındaki ortalama DAS28-ESH skoru, başlangıçtan itibaren kombinasyon tedavisi alan kollar ile başlangıçta tek başına metotreksat kolları arasında benzer bulunmuştur. DAS28-ESH skoruna göre remisyon sağlanan hasta oranı da 4 kolda benzer bulunmuştur (%56.6, %59.1, %52.9, %56.5). ACR yanıtları açısından sadece 102. haftadaki ACR 70 yanıtı etanerceptli kombinasyon kollarında üçlü kombinasyondan üstün bulunmuştur (%18.2 vs %11.3; p = 0.01). Fonksiyonel değerlendirme açısından, M-HAQ skoru hem 1. yılda hem de 2. yılda kollar arasında farklılık göstermemiştir. Radyografik progresyon açısından ise 102. haftadaki van der Heijde skoru, metotreksat ve etanercept kombinasyonu kolunda üçlü kombinasyon koluna göre daha düşük bulunmuştur. Yan etkiler açısından bu 4 kol arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Bu sonuçlar ışığında yazarlar erken RA tedavisinde başlangıçta tek başına metotreksat kullanılarak, daha sonra gerekliyse etanercept veya 3’lü DMARD kombinasyon tedavisine geçmenin mantıklı bir yaklaşım olduğu sonucuna varmışlardır. Çalışmanın dizaynında 6 aydan sonra kombinasyon tedavisine geçiş planlanmışsa da, 12. haftadan sonra DAS28 yanıtının her 4 kolda stabil hale geldiği gözlendiğinden, tedavi değişikliği kararı için 12 haftanın yeterli olabileceği düşünülmüştür. Erken RA’da etanerceptin etkinliğinin değerlendirildiği bir başka çalışma da COMET çalışmasının post hoc analizi ile, erken ve çok erken RA hastalarında etanercept ve metotreksat kombinasyonunun karşılaştırıldığı Emery ve arkadaşlarının çalışmasıdır (2). Daha önce yayımlanan COMET çalışmasında erken RA hastalarında etanercept ve metotreksat kombinasyonunun tek başına metotreksata göre, hastalık aktivitesinde azalma ve remisyon oranları açısından üstün 1 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar olduğu bildirilmişti. Erken RA, tanıdan itibaren 2 yıldan kısa süre geçmiş hastalar olarak tanımlanmıştı. Bu çalışmada ise, orijinal çalışma popülasyonu içindeki, tanıdan itibaren 4 ay veya daha kısa süre geçmiş olan çok erken RA hastalarının DAS28’e göre remisyon ve düşük hastalık aktivitesi sağlama oranları, tanıdan itibaren 4 ay – ila 2 yıl geçmiş olan erken RA hastaları ile karşılaştırılmıştır. Çalışmanın 52. hafta sonuçlarının post hoc analizinde, etanercept ve metotreksat kombinasyonu kolunda, çok erken RA hastalarının DAS28 remisyon ve düşük hastalık aktivitesi sağlama oranları erken RA hastalarına göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (sırasıyla %70 vs %48, p = 0.004 ve %79 vs %62, p = 0.014). Ancak tek başına metotreksat kolunda çok erken ve erken RA hastaları arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir (sırasıyla %35 vs %32 ve % 47 vs % 47). Bu çalışmada bahsedilmeyen kafa karıştırıcı yönlerden biri, izlemde tanısının RA dışında bir hastalık olduğu ortaya çıkan hastaların olup olmadığıdır. Gerçek hayatta, dört ayın altı gibi kısa bir hastalık süresi olan inflamatuar poliartritli hastaların bir kısmının zaman içinde RA dışında hastalıkları olduğunun ortaya çıkması beklenebilir. Ancak bu çalışmada böyle hastaların olup olmadığından bahsedilmemektedir. Etanerceptin hastaya bağlı değerlendirme ölçütleri üzerine etkisi Son yıllarda, ilaçların etkinliğini değerlendirmede hastaya bağlı değerlendirme ölçütlerinin önemi artmıştır. Yaşam kalitesi de bu ölçütlerden biridir. Strand ve arkadaşları RA, psoriatik artrit ve sedef hastalarında yaşam kalitesini ve etanerceptin yaşam kalitesi üzerine etkilerini değerlendirmişlerdir (3). Kısa form 36 (SF-36) yaşam kalitesini değerlendirmede yaygın olarak kullanılan bir ölçektir. Herhangi bir hastalığa özgü olmayıp, jenerik bir ölçek olması sayesinde pek çok farklı hastalıkta kullanılabilmektedir. Genellikle total skoru ile birlikte fiziksel ve mental komponentlerinin skorları da ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Düşük skorlar yaşam kalitesinin daha kötü olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada da daha önce etanercept ile yapılmış olan çeşitli randomize kontrollü çalışmaların (RA için COMET, psoriatik artirit için 160030 numaralı çalışma ve sedef için 160042 numaralı çalışma) SF-36 verileri “spydergram”lar (örümcek ağı grafikleri) adı verilen, yazar tarafından geliştirilmiş bir yöntemle incelenmiştir. Sonuçta SF-36’nın fiziksel komponentinin RA ve psoriatik artirit hastalarında çalışma başında, yaş ve cinsiyetleri ile uyumlu normlara göre düşük olduğu, 2 Cilt 3, Sayı 2 sedef hastalarında ise benzer olduğu görülmüştür. Mental komponent ise RA hastalarında düşük, psoriatik artirit ve sedef hastalarında ise normlara yakın bulunmuştur. Etanercept ile tedavi sonrasında SF-36’nın hem fiziksel hem de mental komponentinde, tüm hasta gruplarında iyileşme gözlenmiştir. En belirgin iyileşme RA hastalarının fiziksel komponent skorlarında elde edilmiştir. Etanercept’in etkinliği ne zaman başlar? TNF-alfa antagonistlerinin önemli avantajlarından biri de hızlı etki etmeleridir. Bazı hastalar ilk dozu aldıktan sonra günler içinde yakınmalarında ciddi bir azalma olduğundan bahsederler. Bu etkinin tam olarak ne zaman başladığını değerlendiren ilk çalışma ise Dougados ve arkadaşları tarafından kısa bir süre önce yayımlanmıştır (4). Bu açık çalışmada haftada 50 mg dozunda etanercept kullanan RA hastalarından, tedaviye başladıktan sonraki ilk 14 gün boyunca her gün, daha sonra tedavinin 4. haftasında ve son olarak 12. haftasında RAID anketini doldurmaları istenmiştir. RAID, daha önce RA hastalarında valide edilmiş olan, hasta kökenli değerlendirme ölçütlerinden oluşan kompozit bir ölçektir. Bu ölçekte hastalara ağrıları, fonksiyonları, fiziksel iyilik halleri, psikolojik iyilik halleri, uyku bozuklukları ve hastalıkla baş edebilmeleri ile ilgili birer soru sorularak 0 ile 10 arasında bir puan vermeleri istenmiştir. Genel olarak literatürde 0 – 10’luk bir skalada, 3 ve altında bir skor hasta açısından kabul edilebilir olarak tanımlanmaktadır. Başlangıçta aktif RA’sı olan 108 hasta (DAS28 ortalama 5.4 ± 0.8) çalışmaya alınmıştır. Tedavi başlangıcında ortalama RAID skoru 5.9 ± 1.7 (0.7 – 9.4) bulunmuştur. Tedavinin birinci gününden itibaren RAID skorunda anlamlı bir azalma gözlenmiştir. RAID skoru kabul edilebilir düzeye inen (≤3) hasta oranı ilk haftanın sonunda %29.8, ikinci haftanın sonunda %50, dördüncü haftanın sonunda %51.9 ve 12. haftanın sonunda %56 bulunmuştur. Bu çalışma etanercept başlanan aktif RA hastalarının 1 hafta içinde klinik olarak anlamlı bir iyileşme hissettiklerini göstermiştir. Etanercept düşük dozda da etkili mi? Biyolojik ajanlarla ilgili önemli endişelerden biri de yüksek maliyetleridir. Maliyeti düşürme amacıyla, remisyondaki hastalarda, kullanılan ilacın dozunu düşürmek zaman zaman denenen bir stratejidir. Tada ve arkadaşları da, Japon RA hastalarının kilolarının batılı hastalara göre daha düşük olabileceğini de göz önünde bulundurarak standart ve düşük doz etanercepti eklem © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Cilt 3, Sayı 2 harabiyeti açısından karşılaştıran, prospektif, randomize, açık bir çalışma planlamıştır (5). Ortalama DAS28 skorları 5.45 olan 70 aktif RA hastası, 52 hafta boyunca etanercept 50 mg/hafta veya 25 mg/hafta alacak şekilde randomize edilmişlerdir. Çalışmanın birincil değerlendirme ölçütü modifiye total Sharp skorundaki değişiklik, ikincil değerlendirme ölçütleri ise DAS28’deki ve modifiye HAQ skorundaki değişiklik ve yan etki oranıdır. Radyolojik progresyon olmaması, total Sharp skorundaki artışın ≤0.5 olması olarak tanımlanmıştır. Çalışma sonunda, radyolojik progresyonu olmayan hasta oranı 25 mg/hafta etanercept kullanan grupta 50 mg/hafta kullananlara göre anlamlı olarak düşük bulunmuştur (%68 vs %37, p = 0.041). Modifiye Sharp skoru 25 mg/hafta grubunda 1.03’lük bir artış gösterirken, 50 mg grubunda 0.13’lük bir azalma gözlenmiştir. DAS28 ve mHAQ skorları 52. haftada iki grup arasında benzer bulunmuştur. Ancak mHAQ skorunda anlamlı iyileşme 50 mg etanercept grubunda daha hızlı ortaya çıkmıştır. Yan etkiler açısından iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Sonuç olarak çalışılan popülasyonda etanerceptin 25 mg/hafta dozunda kullanılması klinik bulgular açısından 50 mg/hafta dozuna benzer sonuçlar sağlamıştır. Buna karşın 52. haftada radyolojik ilerlemeyi durdurmada, 50 mg/hafta dozunun 25 mg/hafta dozuna üstün olduğu söylenebilir. Ancak Sharp skorunun aralığının 0 ile 448 arasında olduğu düşünüldüğünde, iki etanercept dozu arasındaki farkın gerçek bir anlamı olup olmadığı şüphelidir. Bu çalışma kohortu daha uzun süre izlenebilirse, arada zaman içinde daha belirgin bir fark ortaya çıkıp çıkmadığı gözlenebilir. Bir biyolojik ajana dirençli hastada başka bir biyolojik ajan, ilk kez biyolojik ajan kullanan RA hastalarında olduğu kadar etkili mi? Biyolojik ajanlarla yapılmış olan randomize kontrollü çalışmaların çoğu, daha önce hiç biyolojik ajan kullanmamış kişilerde yapılmıştır. Ancak gerçek hayatta pek çok hasta birincil veya ikincil etkisizlik veya yan etki nedeniyle bir biyolojik ajanı bırakıp başka bir biyolojik ajana geçmek zorunda kalmaktadır. Böyle hastalarda biyolojik ajanların etkinliğine ve güvenliliğine dair veriler veritabanı çalışmalarından gelmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki CORRONA veritabanından da böyle bir veri yayımlanmıştır (6). CORRONA veritabanına kayıtlı 16.696 hasta arasında, bir TNF-alfa antagonisti başlanmış olan ve Şubat 2002 ve Mart 2008 tarihleri arasında en az bir © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar viziti olan 2530 RA hastası çalışma için değerlendirilmiştir. Bunlar arasından başlangıçta remisyonda olan hastalar ve daha önce TNF-alfa antagonisti olmayan bir biyolojik kullanmış olan hastalar elendikten sonra geriye kalan 2242 hastanın verileri analiz edilmiştir. Bu 2242 hastanın 1475 tanesi daha önce bir biyolojik ajan kullanmamış, 767 tanesi ise daha önce en az bir TNF-alfa antagonisti kullanmıştır. TNF-alfa antagonistleri kendi aralarında karşılaştırıldığında etanercept, adalimumab ve infliksimab arasında, modifiye ACR20, ACR50, ACR70 yanıt oranları, klinik hastalık aktivite indeksi (CDAII) ve DAS28 remisyon oranları açısından bir fark gözlenmemiştir. Daha önce başka bir TNF-alfa antagonisti kullanmış hastalarla, ilk defa bir biyolojik kullanan hastalar karşılaştırıldığında ise, daha önce kullanmış hastalarda yanıtın daha az olduğu gözlenmiştir. Tedavinin 6. ayında mACR20 yanıtı sağlama açısından odds oranı, ilk defa biyolojik kullananlara göre daha önce 1 TNF-alfa antagonisti kullanmış olanlarda 0.54 (%95 CI 0.38 – 0.76), daha önce 2 TNF-alfa antagonisti kullanmış olanlarda ise 0.42 (%95 CI 0.23 – 0.78) bulunmuştur. Bu oran mACR50 yanıtı için sırasıyla 0.42 (%95 CI 0.27 – 0.65) ve 0.42 (%95 CI 0.20 – 0.86), mACR70 yanıtı için 0.28 (%95 CI 0.14 – 0.55) ve 0.50 (%95 CI 0.19 – 1.32), DAS28 remisyon için ise 0.29 (%95 CI 0.15 – 0.58) ve 0.26 (%95 CI 0.08 – 0.84) olarak bildirilmiştir. İlaçta kalma oranı da ilk defa biyolojik kullanan hastalarda daha yüksek bulunmuştur. TNF-alfa antagonistleri birbirleri ile karşılaştırıldığında, ilaçta kalma oranı en yüksek olan ajanın infliksimab olduğu gözlenmiştir. Bu sonuçlara göre, bir TNF-alfa antagonisti kullandıktan sonra başka bir TNF-alfa antagonistine geçen hastalarda tedaviye yanıt ve remisyon oranları, ilk defa bir TNF-alfa antagonisti kullanan hastalara göre daha düşüktür. Sonuç Özetle, RA hastalarında etanercept ile tedaviye çok erken dönemde, tanıdan sonraki 4 ay içinde başlamanın bir yıl sonunda daha yüksek remisyon oranları sağladığı bildirilmiştir (2). Ancak başka bir çalışmada da tanıdan itibaren 3 yıl içinde tedaviye başlanmış RA hastalarında metotreksat monoterapisi ile başlayıp, düşük hastalık aktivitesi sağlanamazsa kombinasyon tedavisine geçmenin, iki yılın sonunda baştan itibaren kombinasyon tedavisi kullanma ile benzer sonuçlar verdiği gözlenmiştir (1). Etanerceptin klinik değerlendirme ölçütleri kadar, hastaya bağımlı değerlendirme ölçütlerinde de belirgin iyileşme sağladığı gösterilmiş3 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar tir (3). Üstelik hasta tarafından algılanan iyileşmenin tedavinin 1. ayından itibaren başladığı bildirilmiştir (4). Son olarak, gerçek hayat verilerinin analiz edildiği, CORRONA veritabanına kayıtlı hastalar arasında yapılan bir çalışmada etanercept, adalimumab ve infliksimab için, tedaviye yanıt ve remisyon oranlarının, ilk defa bu ajanları kullanan hastalarda, daha önce başka bir TNF-alfa antagonisti kulanmış olanlara göre daha iyi olduğu gözlenmiştir (6). Kaynaklar 1. Moreland LW, O’Dell JR, Paulus HE, Curtis JR, Bathon JM, StClair EW, et al. A randomized comparative effectiveness study of oral triple therapy versus etanercept plus methotrexate in early aggressive rheumatoid arthritis: the treatment of Early Aggressive Rheumatoid Arthritis Trial. Arthritis Rheum. 2012;64(9):2824-35. 2. Emery P, Kvien TK, Combe B, Freundlich B, Robertson D, Ferdousi T, et al. Combination etanercept and methotrexate Cilt 3, Sayı 2 3. 4. 5. 6. provides beter disease control in very early (<=4 months) versus early rheumatoid arthritis (>4 months and<2 years): post hoc analyses from the COMET study. Ann Rheum Dis. 2012;71(6):989-92. Strand V, Sharp V, Koenig AS, Park G, Shi Y, Wang B, et al. Comparison of health-related quality of life in rheumatoid arthritis, psoriatic arthritis and psoriasis and effects of etanercept treatment. Annals of the rheumatic diseases. 2012;71(7):1143-50. Dougados M, Ripert M, Hilliquin P, Brocq O, Brault Y, Logeart I. Onset of action of etanercept in rheumatoid arthritis based on patient-reported outcomes. Clin exp rheumatol. 2012;30(2):266-8. Tada M, Koike T, Okano T, Sugioka Y, Wakitani S, Fukushima K, et al. Comparison of joint destruction between standard- and low-dose etanercept in rheumatoid arthritis from the Prevention of Cartilage Destruction by Etanercept (PRECEPT) study. Rheumatology (Oxford). 2012;51(12):2164-9. Greenberg JD, Reed G, Decktor D, Harrold L, Furst D, Gibofsky A, et al. A comparative effectiveness study of adalimumab, etanerceptandinfliximab in biologicallynaiveandswitchedrheumatoidarthritispatients: results from the US CORRONA registry. Ann Rheum Dis. 2012;71(7):1134-42. Doç. Dr. İsmail Sarı Romatoid Artrit Tedavisinde Adalimumab Adalimumab (ADA), tümör nekrozis faktör alfa’ya (TNF-α) yönelik geliştirilmiş tamamen insan kökenli monoklonal bir antikordur. Bu ilaç romatoid artrit (RA), ankilozan spondilit (AS) gibi çeşitli inflamatuar hastalıkların tedavisinde kullanılır. Bu ilacın immün sistemi baskılaması başta enfeksiyon olmak üzere çeşitli potansiyel yan etkilere neden olmaktadır. Bu yazı ADA tedavisinin etkinlik, güvenlik, yaşam kalitesi ve immünojenisite ile ilişkisinin araştırıldığı çeşitli seçilmiş yazıların derlenmesini içermektedir (1-5). Adalimumab: Romatoid artrit, jüvenil idiopatik artrit, ankilozan spondilit, psöriatik artrit, psöriazis ve Crohn hastalığı nedeniyle klinik çalışmalara alınan 23.458 hastanın uzun dönem güvenilirlik verileri Burmester ve arkadaşları bu çalışmada Kasım 2010 tarihine kadar 71 farklı klinik çalışmada (randomize kontrollü çalışma, açık çalışma, uzun dönem uzatma çalışmaları gibi) farklı klinik endikasyonlarla ADA tedavisi uygulanan 23.458 hastanın 12 yıllık süre içerisindeki güvenilirlik verilerini analiz etmişlerdir (1). Bu çalışmada ilk ADA uygulaması ile son ADA dozu verilmesinden, 70 gün sonrasına kadar (5 yarı 4 ömür) ortaya çıkan yan etkiler ilaç kaynaklı olarak değerlendirilmiş ve indidens hesaplamaları bu süreye göre yapılmıştır. Ölümcül olaylar, hastaneye yatış gerektiren durumlar, sakatlık veya yetersizliğe yol açan hadiseler, konjenital malformasyonlar ve cerrahi veya tıbbi girişim gerektiren olaylar ciddi yan etkiler olarak sınıflandırılmıştır. Melanom dışı cilt kanseri (NMSC) haricindeki malinite verileri 5 yıllık yaş uyumlu Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI) insidanslarına; NMSC verileri de 10 yıllık yaş uyumlu NCI insidans verilerine göre kıyaslanmıştır. Bulgularda en fazla ilaç uygulanan endikasyon RA hastalığı olarak dikkat çekmektedir (Tablo 1). Öte yandan ciddi enfeksiyonlar en sık rapor edilen yan etkiler olarak bildirilmiş ve bunlar en sık RA ve Crohn hastalığı (CH) olgularında gözlenmiştir. En sık rapor edilen enfeksiyonlar RA’da sellülit ve pnömoni; CH’de gastrointestinal sistem (GİS) absesi, gastroenterit ve pnömoni; jüvenil idiyopatik artrit (JİA)’de apandisit ve herpes zoster; psöriyatik artritte (PsA) üriner sistem enfeksiyonu ve psöriyazisde ise sellülit olmuştur. AS olgularında ciddi enfeksiyonlarda artış tespit edilmemiş (oran 100 hasta yılında <0.2); ADA kesilmesini gerektirecek enfeksiyonlar sırasıyla pnömoni, © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 bakteriyal artrit, gastrointestinal sistem absesi ve sellülit olarak rapor edilmiştir. Aktif tüberküloz (Tbc) açısından bakıldığında bu durum tüm endikasyonlarda toplam 100 hasta yılında 0.2 bulunmuştur. Hastalık gruplarına göre bakıldığında Tbc en sık RA’da bildirilmiş; AS ve JİA’da Tbc olgularına rastlanmamıştır (Tablo 1). Yazarlar gruptaki bu düşük Tbc oranını 1998 yılında uygulanmaya başlayan latent Tbc taraması ve profilaksisi programına bağlamıştır (bu programdan önce oran 100 hasta yılında 1.5). En sık rapor edilen fırsatçı enfeksiyon özofagial kandidiazis vakaları olmuştur. Malinite (lenfoma ve NMSC dışı) açısından bakıldığında 100 hasta yılında toplam 0.7 olay tanımlan- mıştır. Bu oran lenfoma için 0.1 ve NMSC için 0.2 olarak verilmiştir. Malinite oranlarının yaş ve cinsiyet uyumlu genel popülasyon kıyaslama verileri Tablo 2’de özetlenmiştir. Buna göre lenfomanın RA’da; NMSC’nin ise RA, Ps ve CH’de daha sık ortaya çıktığı görülmektedir. Mortalite verilerinin değerlendirilmesinde yaş ve cins uyumlu kontrollerle kıyaslandığında RA, AS ve Ps hastalarında beklenenden daha az sıklıkta mortaliteye rastlanmıştır. Diğer hastalık gruplarında bu oran toplumla benzer bulunmuştur. Sonuç olarak bu çalışma önemli sayıda hastada uzun bir izlem süresinde farklı hastalık gruplarında ADA tedavisinin güvenilirliği ile ilişkili önemli veriler sunmaktadır. Tablo 1. Çeşitli klinik endikasyonlarla adalimumab uygulanan hastalardaki güvenlik verilerinin endikasyona göre dağılımları RA JİA AS PsA Ps CH 14.109 212 1684 837 3010 3606 4.6 2.0 1.4 2.8 1.7 6.7 Aktif Tbc 0.3 0 0 0.2 0.1 <0.1 Fırsatçı mikroorganizmalar <0.1 0 0 0 0 <0.1 Demiyelinizan hastalıklar <0.1 0 <0.1 0 0 0.1 Lupus benzeri sendrom <0.1 0 0.1 0 0 <0.1 Konjestif kalp yetmezliği 0.2 0 0.1 0 <0.1 0 Yeni başlangıçlı psöriasis veya psöriasisde alevlenme <0.1 0 <0.1 0.1 <0.1 <0.1 Malinite (lenfoma ve NMSC dışı) 0.9 0 0.2 0.2 0.6 0.5 Lenfoma 0.1 0 <0.1 0.2 <0.1 <0.1 NMSC 0.2 0 0.3 0.1 0.1 <0.1 Melanoma <0.1 0 <0.1 0 0.2 0 Ölümle sonlanan advers reaksiyonlar 0.8 0 <0.1 0.3 0.2 0.1 N Ciddi enfeksiyonlar *Veriler 100 hasta yılındaki değerlerdir. Oranın <0.2 olması normal popülasyonda gözlenen sıklıkla benzer anlamındadır. Tablo 2. İncelenen hastalarda malinite, lenfoma, NMSC ve mortalite verileri Malinite Lenfoma NMSC Mortalite RA 0.93 (0.82-1.06) 2.74 (1.83-3.93)* 1.39 (1.19-1.6)* 0.75 (0.63-0.88)* AS 0.51 (0.16-1.19) 1.93 (0.03-10.7) 0.8 (0.29-1.74) 0.14 (0-0.78)* PsA 0.68 (0.22-1.59) 5.88 (0.66-21.2) 1.25 (0.46-2.72) 0.34 (0.04-1.24) Ps 0.96 (0.65-1.36) 0.63 (0.01-3.49) 1.76 (1.26-2.39)* 0.32 (0.14-0.63)* CD 1.52 (0.95-2.31) 2.58 (0.29-9.31) 2.29 (1.44-3.47)* 0.45 (0.15-1.06) Yaş ve cins uyumlu kontrollerle karşılaştırıldığında elde edilen SIR (malinite için SMR) oranları (%95 güven aralıklarıyla birlikte). *Verilerin normal popülasyondan farklılığını göstermekte. © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. 5 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 HIT HARD çalışması tür. Ancak, 48. haftada gruplar arasındaki klinik sonlanım noktaları birbirine benzer oranlarda bulunmuştur (DAS28: 3.2 ± 1.4 vs 3.4 ± 1.6; p=0.41). Önemli bir bulgu olarak radyografik progresyonun PBO alan grupta biyolojik tedavi alan hastalardan anlamlı olarak daha fazla olduğu görülmüştür (Sharp/van der Heijde skoru: ADA+MTX 2.6 vs PBO+MTX 6.4; p=0.03, Ratingen skoru: 1.7 vs 4.2; p=0.01). Sonuç olarak bu çalışmaya oldukça erken dönem hastalar alınmıştır (hastaların çoğunda hastalık süresi 3 ay civarındadır). Elde edilen sonuçlara göre 48. haftadaki remisyon oranı, hastalık aktivite ve fonksiyonunda gruplar arasında fark tespit edilememesi nedeniyle MTX erken RA’da tek başına iyi bir seçim gibi görünmektedir. Buna karşın erken biyolojik ilaç başlanması bu hastalarda radyografik progresyonu daha fazla önlemektedir. Detert ve arkadaşları çift kör randomize kontrollü HIT HARD (High Induction Therapy with Anti-Rheumatic Drugs) çalışmasında 18-75 yaş arası, aktif, daha önce DMARD tedavisi almamış (DMARD naif) erken RA hastalarında (hastalık süresi maksimum 1 yıl) adalimumab+MTX kombinasyonunun baştan itibaren plasebo (PBO)+MTX alan aynı özellikteki hastalarla karşılaştırıp bu yaklaşımın uzun vade sonuçlarını değerlendirmişlerdir (2). Çalışmaya toplam 172 hasta alınmıştır. Bunların 87’si biyolojik ilaç (40 mg ADA, 2 haftada bir) ve MTX (15 mg/hafta SC), 85 hasta PBO+MTX (15 mg/hafta SC) grubuna randomize edilmiş, yirmi dördüncü haftada biyolojik ilaç ve PBO tedavileri kesilerek sadece SC 15 mg/hafta MTX ile devam edilmiştir. Çalışma 24 hafta daha sürdürülerek toplam 48 haftaya tamamlanmıştır. Çalışmayı PBO grubunda 57, biyolojik tedavi grubunda ise toplam 76 kişi tamamlamıştır. Birincil sonlanım noktası 48. haftadaki DAS28 skoru, ikincil sonlanım noktası ise remisyona giren hasta oranları (DAS28 <2.6), ACR yanıt oranları, HAQ skoru ve radyografik progresyon olarak alınmıştır. Grupların bazal değerlendirmeleri (demografik veriler, hastalık süreleri, bazal DAS28, Sharp/van der Heijde [SHS] ve Ratingen skorları, RF ve ACPA pozitiflikleri) benzer oranlardadır. Ortalama hastalık süreleri biyolojik grubunda 1.8 ± 2.09 ay, PBO grubunda ise 1.6 ± 1.7 aydır. Yirmi dördüncü haftada ADA+MTX tedavisi alan hastalarda DAS28 skoru diğer grupla karşılaştırıldığında anlamlı oranda daha düşük gözlenmiştir (3 ± 1.2 vs. 3.6 ± 1.4; p=0.009). İkincil sonlanım açısından DAS28 remisyon oranı (%47.9 vs. %29.5; p=0.021) ve HAQ skoru (0.49 ± 0.6 vs. 0.72 ± 0.6; p=0.0014) biyolojik tedavi alan grupta almayana göre anlamlı oranda daha düşük- Düşük hastalık aktivitesine ulaşılan romatoid artrit hastalarında adalimumab tedavisinin kesilmesi nasıl sonuçlanıyor? (BRIGHT çalışması) Harigai ve arkadaşlarınca gerçekleştirilen BRIGHT (Biologics-free RemIssion and low disease activity after stoppinG adalimumab in Japanese patients with rHeumatoid arThritis) retrospektif özellikli bir çalışma olup Japonya’da gerçekleştirilmiştir (3). Buradaki hastalar daha evvel katıldıkları bir çift kör plasebo kontrollü çalışmada subkutan ADA (40 mg, 2 haftada bir) kullanan ve açık uzatma döneminde DAS28<2.7 olan hastalardan oluşmaktadır. Araştırmacılar bu kriterlere uyan toplam 61 hasta tespit etmiş; merkezlere mektup yazarak çalışmaya davet etmişler; bunların sadece 46’sı BRIGHT çalışmasına katılmıştır. Bu 46 hastanın 34 tanesi (%73.9) uzatma döneminde sadece Tablo 3. Çalışma grubundaki hastalarda 24 ve 48. haftalarda birincil ve ikincil sonlanım değerleri 24. hafta 48. hafta ADA+MTX PBO+MTX ADA+MTX PBO+MTX 3.0 ± 1.2* 3.6 ± 1.4 3.2 ± 1.4 3.4 ± 1.6 47.9 * 29.5 42.4 36.8 ACR20 (%) 79.0 67.6 66.0 74.9 ACR50 (%) 63.8 48.7 52.6 51.4 DAS28 DAS28<2.6 (%) ACR70 (%) 48.0 * 26.8 40.5 34.0 0.49 ± 0.6* 0.72 ± 0.6 0.61 ± 0.6 0.66 ± 0.6 SHS skoru 2.6* 6.4 Ratingen skoru 1.7* 4.2 HAQ-DI *gruplar arasındaki anlamlı farka işaret etmektedir. 6 © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 ADA monoterapisi, 12’si ADA+DMARD kombinasyonu almıştır. Şekil 1’de çalışma protokolü özetlenmiş olup uzatma döneminin son günü (son ADA uygulaması) 0. gün olarak kabul edilmiş, bu dönemden sonra hekim tercihine göre 24 hasta ADA tedavisine devam etmiş, geri kalan 22 hastada ilaç kesilmiştir. Birincil sonlanım noktası ilaç kesilmesi sonrası 52. haftada düşük hastalık aktivitesini koruyan hasta oranı olarak alınmıştır. Çalışmaya giren hastaların hastalık süreleri ortalama 10.3 yıldır. Çalışmanın gidişatında 22 hastanın 14’ü bir daha biyolojik almamış; ancak bu hastaların sadece 4’ü (%18.2) bu süre boyunca düşük hastalık aktivitesinde seyretmiştir. Tedavi kesilen hastaların %36.4’ünde tekrar biyolojik ilaç başlanmıştır (Tablo 4). Sonuç olarak yazarlar uzun hastalık süresi olan RA hastalarının bir kısmında biyolojik kesimi sonrası dü- 0. hafta DAS28CRP < 2.7 N = 46 ADA devam eden, N = 24 ADA kesilen, N = 22 52. haftada ADA devam eden ve DAS28CRP < 2.7 N = 16 (%66.6) Şekil 1. BRIGHT çalışması protokolü ve grupların birincil sonlanım noktasına erişim oranları DAS28CRP < 2.7 N = 4 (%18.2) Tablo 4. Tedaviye devam eden ve etmeyen hastalardaki çeşitli parametreler* Tedaviye devam eden grup, n=24 Tedavi kesilen grup, n=22 MTX alan veya başlanan hasta oranı, % 50 63.6 MTX dışı DMARD başlanan hasta oranı, % 4.2 22.7 52. haftada kortizon kullanan hasta oranı, % 62.5 68.2 Tekrar biyolojik başlanan hasta oranı, % 36.4 *Hiçbir karşılaştırma arasındaki fark anlamlı değil. Tablo 5. Grupların anti adalimumab antikoru gelişimi açısından incelenmesi Medyan AAA (AU/ml) seviyeleri Doz gruplarının AAA gelişimi açısından MTX almayan hastalarla karşılaştırılması (OR ve %95 güven aralığı değerleri) MTX yok, n=70 57 (26–249) Düşük doz MTX, n=40, 5-10 mg/ hafta 52 (18–623) 0.36 (0.18 – 0.74) Orta doz MTX, n=54, 12.5-20 mg/ hafta 51 (23–107) 0.22 (0.10 – 0.46) Yüksek doz MTX, n=108, ≥22.5 mg/hafta 32 (16–45) 0.14 (0.07 – 0.28) © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. 7 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 şük hastalık aktivitesinin mümkün olabileceğini öne sürmüşlerdir. Metotreksat kullanımı adalimumab ile tedavi edilen romatoid artrit hastalarında immünojenisiteyi doza bağımlı bir şekilde azaltmaktadır RA hastalarında ADA’ya karşı antikor gelişimi tedavide etkinlik kaybı ile birliktedir. Yapılan bir çalışma antikor gelişen hastaların uzun süreli ve şiddetli hastalığı olduğunu, MTX gibi beraber kullanılan ilaçları daha az ve daha düşük dozda kullandıklarını ortaya koymuştur. Beraber MTX kullanımının ADA immünojenitesine olumlu etkide bulunduğu bilinmekle birlikte hangi dozdaki MTX’in bu konuda yeterli olduğuna ilişkin eldeki veriler sınırlıdır. Bu nedenle Krieckaert ve arkadaşları bu sorunun yanıtını araştırmışlardır (4). Çalışmada toplam 272 kişilik bir RA kohortu kullanılmış ve hastalar bazalde aldıkları MTX tedavisine göre gruplandırılmışlardır. Buna göre: MTX almayan (n=70), düşük doz (n=40, 5-10 mg/hafta), orta doz (n=54, 12.5-20 mg/hafta) ve yüksek doz (n=108, ≥22.5 mg/hafta) bazal MTX alanlar şeklinde gruplar oluşturulmuştur. 154. haftadaki ADA’ya karşı gelişen antikorlar (AAA) ölçülmüş ve gruplara göre karşılaştırmaları yapılmıştır (Tablo 5). Bulgulara göre ortanca AAA seviyeleri MTX almayan hastalarda daha yüksek olmasına karşın gruplar arasında istatistiksel fark tespit edilememiştir. Öte yandan OR (Odds Ratio) değerlerine bakıldığında antikor gelişiminin doz bağımlı bir şekilde azaldığı görülmektedir. Sonuç olarak bu çalışma MTX’in doz bağımlı bir şekilde AAA azalttığını ortaya koymaktadır. Randomize çok merkezli çalışmadan elde edilen verilere göre erken romatoid artritte adalimumab kullanan hastalarda yaşam kalitesi ölçeklerinin değerlendirilmesi Bu çalışmada Strand ve arkadaşları erken RA (<3 yıl) nedeniyle ADA+MTX kullanan hastalarda yaşam kalitesi değişikliklerini değerlendirmişlerdir (5). Çalışma çok merkezli, çift-kör, faz 3, aktif karşılaştırmalı bir klinik çalışma olan ve 3 grup hastadan oluşan (ADA 40 mg 2 haftada bir + haftalık MTX, haftalık MTX ve ADA 40 mg 2 haftada bir) ve 104 hafta süren PREMIER çalışmasının hasta verileri analiz edilerek yapılmıştır. HAQ-DI (Health Assessment Questionnaire Disability Index), SF-36 (Short-Form 36 Health Survey), SF-6D (Short-Form 6 Dimension), VAS (visual analog scale), hastanın global değerlendirmesi (PtGA), FACIT-F (Functional Assessment of Chronic Illness Therapy-Fatigue) ve HUI-3 (Health Utility Index Mark 3) gibi çeşitli hastalık ölçütleri kullanılmış, 799 hasta çalışmaya alınmıştır (268 ADA+MTX, 257 MTX monoterapisi ve 274 ADA monoterapisi). Grupların bazal değerlendirmesinde yaş, cinsiyet, hastalık süresi, DAS28, önceki DMARD kullanımları ve kortizon dozları birbirlerine benzerdir. 104. hafta değerlendirmesinde HAQ-DI, SF-36 (gerek mental gerekse fiziksel komponentler), SF-6D, VAS-PtGA, VAS-ağrı, FACIT-F ve HUI skorlarında bazale göre ADA+MTX grubunda MTX monoterapisine göre anlamlı oranda iyileşme izlenmiştir (Tablo 6). Buna karşın ADA ve MTX monoterapilerinde gruplar arasında çoğu parametrede anlamlı fark tespit edilememiş, dahası var olan anlamlılıkların çoğu MTX monoterapisi lehinde bulunmuştur. Tablo 6. Tedavi gruplarının yaşam kalitesi ölçekleri açısından karşılaştırılması ADA+MTX HAQ-DI MTX ADA Bazal 104. hafta Bazal 104. hafta Bazal 104. hafta 1.5 (0.6) 0.3 (0.5)* 1.5 (0.7) 0.5 (0.6) 1.6 (0.6) 0.6 (0.6)† SF-36 Mental Fiziksel 31.7 (7.8) 44.1 (12.5) 48.8 (8.3) 51.8 (8.8)* 32.2 (7.9) 43.5 (12.4) 45.9 (7.8) 52.4 (8.4) 30.7 (7.4) 42.6 (12.1) 44.7 (8.0) 49.8 (8.1) SF-6D 0.55 (0.11) 0.76 (0.14)* 0.56 (0.11) 0.73 (0.14) 0.54 (0.11) 0.7 (0.13)† FACIT-F 28.4 (11.7) 43 (8.1)* 29 (11.1) 42.5 (8.1) 26.3 (11.3) 40.8 (8.1) HUI-3 0.39 (0.29) 0.79 (0.19)* 0.39 (0.27) 0.74 (0.19) 0.39 (0.28) 0.70 (0.21) VAS-hasta global 66.8 (22.1) 9.4 (14.9)* 63 (25) 12.9 (15.7) 67.8 (23.3) 19.8 (16.5)† VAS-ağrı 62.5 (21.3) 9.6 (14.9)* 59.6 (24.3) 12.5 (15.8) 64.6 (23.6) 19.6 (16.6)† Veriler ortalama ve standart sapma şeklinde verilmiştir.*ADA+MTX alan hastaların, † sembolü ADA monoterapisi alan olguların 104. hafta değerlerinin MTX monoterapisi alan hastalara göre istatistiksel anlamlılığını göstermektedir. 8 © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Cilt 3, Sayı 2 Sonuç olarak bu çalışmanın verilerine göre 2 yıllık bir süre zarfında ADA+MTX kombine tedavisi erken RA’da yaşam kalitesi ve fiziksel fonksiyonu tek başına ADA veya tek başına MTX’e göre daha fazla iyileştirmektedir. Kaynaklar 1. Lacerda AP. Adalimumab: long-term safety in 23 458 patients from global clinical trials in rheumatoid arthritis, juvenile idiopathic arthritis, ankylosing spondylitis, psoriatic arthritis, psoriasis and Crohn’s disease. Ann Rheum Dis. 2013 Apr; 72(4):517-524. 2. Detert J, Bastian H, Listing J, Weiss A, Wassenberg S, Liebhaber A, et al. Induction therapy with adalimumab plus methotrexate for 24 weeks followed by methotrexate mono- Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar therapy up to week 48 versus methotrexate therapy alone for DMARD-naive patients with early rheumatoid arthritis: HIT HARD, an investigator-initiated study. Ann Rheum Dis. 2012 Jul 10. 3. Harigai M, Takeuchi T, Tanaka Y, Matsubara T, Yamanaka H, Miyasaka N. Discontinuation of adalimumab treatment in rheumatoid arthritis patients after achieving low disease activity. Mod Rheumatol. 2012 Nov; 22(6):814-822. 4. Krieckaert CL, Nurmohamed MT, Wolbink GJ. Methotrexate reduces immunogenicity in adalimumab treated rheumatoid arthritis patients in a dose dependent manner. Ann Rheum Dis. 2012 Nov; 71(11):1914-1915. 5. Strand V, Rentz AM, Cifaldi MA, Chen N, Roy S, Revicki D. Health-related quality of life outcomes of adalimumab for patients with early rheumatoid arthritis: results from a randomized multicenter study. J Rheumatol. 2012 Jan; 39(1):63-72. Doç. Dr. Nevsun İnanç Romatoid Artrit Tedavisinde İnflisimab, Golimumab ve Certolizumab Romatoid artrit (RA), tümör nekroz faktör alfayı (TNF-alfa) hedef alan tedavilerin ilk kullanılmaya başlandığı hastalıklardan biridir. Romatoid artrit tedavisinde on yıldan uzun bir süredir kullanılarak etkinlik ve güvenilirliğini kanıtlamıştır. TNF-alfa RA’nın sinovyal inflamasyonunda kilit rolü olan bir proinflamatuar sitokindir. İnfliksimab FDA tarafından 1999 yılında RA’da kullanımı onaylanan ilk TNF-alfa blokeridir. İnfliksimab insan TNF-alfa için spesifik, kimerik bir IgG1 kappa monoklonal antikordur. Adalimumab, 2002 yılında FDA tarafından onaylanan insan TNF-alfa için spesifik rekombinan insan IgG monoklonal antikorudur. İlk TNF-alfa bloker ilaçlar grubunda bulunan son ajan ise etanercepttir. TNF-alfa, etanercept ile diğer iki ajandan farklı bir mekanizma ile inhibe edilmektedir. Etanercept, dimerik füzyon proteinidir ve insan immünglobülin G1’in Fc bölümüne bağlanan 75kDa(p75)TNF reseptörün ekstrasellüler bağlanma bölümünden oluşmaktadır. Yeni iki TNF-alfa blokeri ise 2009 yılında FDA tarafından RA tedavisinde kullanılmak üzere onaylandı. Bu ilaçlardan certolizumab pegol, insan antikor fab fragmanı yaklaşık 40 kDa polietilenglikol (PEG) ile konjuge edilerek insan TNF-alfa için spesifik bir ajan oluşturulmuştur. İkinci ajan golimumab ise yine insan TNF-alfa için spesifik insan IgG1 kappa monoklonal antikorudur. Bu yazımızda ilk TNF-alfa bloker ajan infliksimab ve TNF-alfa bloker tedavi seçenekleri içerisine son © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. katılan certolizumab pegol ve golimumab ile geçtiğimiz yıl içerisinde yapılan çalışmaları özetlemeye çalışacağız. İnfliksimab (IFX) ile romatoid artrit tedavisinde yeni bilgiler TNF-alfa bloker tedavilerinin RA’da kulllanılmaya başlanması ardından kardiyovasküler sistem üzerine olan etkileri güvenlik endişesi yaratmaya başlamıştır. Halbuki TNF-alfa kalp yetmezliği hastalarında serum düzeyi yüksek bulunan ve kalp fonksiyonları üzerinde direkt negatif inotropik etkisi bilinmekte olan bir sitokindir (1). TNF-alfa düzeylerini düşürmeyi hedefleyen tedavilerin kalp yetmezliği üzerinde olumlu etkileri olacağı düşüncesi ile başlatılan çalışma, kalp yetmezliği hastalarının kalp fonksiyonları üzerinde TNF-alfa bloker tedavinin etkisiz kalması hatta kötüleşmeye sebep olması nedeni ile sonlandırılmıştır (2, 3). Sitokin kaskadında oluşan etkileşimlerin ciddi sitokin dengesizliklerine yol açarak beklenmedik bir kardiyovasküler toksisiteye neden olmuş olabileceği ileri sürülmüştür (4). Önemli sayıda kalp yetmezliği olgusunun kardiyak açıdan sağlıklı ve risk faktörleri bulunmayan RA hastalarında saptanmaya başlanması ardından TNF-alfa bloker tedavilerin kalp fonksiyonları üzerine etkilerinin incelenmesi önem kazanmıştır. Kotyla ve ark. 23 DMARD tedavisine dirençli RA hastasında infliksimab (IFX) tedavi öncesi ve tedaviden bir yıl sonra kardiyak fonksiyonları ekokardiyog9 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar rafi ve biyokimyasal belirteçler ile değerlendirmiştir (5). İlginç olarak IFX ile TNF-alfa nötralizasyonu sonucu konvansiyonel ekokardiyografi ile değerlendirilen sol ejeksiyon fraksiyonlarının tüm hastalarda düzeldiği ve sol ventrikül kitlesinde de bu tedavi ile ilk kez azalma sağlandığı gözlenmiştir. İlave olarak kardiyak fonksiyonları değerlendirmek amacı ile bakılan tüm belirteçler; N-terminal pro-brain natriuretic peptide (NT-proBNP), IL-6 ve endotelin-1 (ET-1) düzeylerinde de düşme saptanmıştır. Bu veriyi destekler bir şekilde NT-ProBNP’nin RA hastalarında hastalık aktivitesi ve CRP ile korele olarak azaldığı yeni birkaç çalışma ile de gösterilmiştir (6, 7). Çalışmada RA inflamatuar cevabında yer almayan bir biyobelirteç olarak ET-1 kullanılması ve bu parametrenin düzeylerinde de düşme saptanması IFX tedavisi ile endotelde ve kalp fonksiyonlarında direkt bir düzelme olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak kalp yetmezliği olmayan RA hastalarında TNF-alfa bloker tedavi ile kalp fonksiyonlarında da düzelme olacağı bildirilmiştir (5). Metotreksat (MTX) tedavisine yetersiz yanıt alınan veya hiç yanıt alınamayan RA hastalarında önemli bir soru klinik ve radyolojik sonuçlar açısından MTX tedavisine TNF-alfa bloker mi yoksa konvansiyonel DMARD eklenmesi mi daha efektif olacaktır. İsveç farmakoterapi çalışması (SWEFOT), başlangıç MTX tedavisine cevabı yetersiz olan hastalara TNF-alfa bloker (başlangıçta IFX etkisizlik durumunda 6 haftada bir doz artımı, toksisite durumunda ETA geçişi ile) veya sulfasalazin ve hidroksiklorokin (siklosporin geçiş seçeneği ile) katılmasının sonuçlarını erken RA hastalarında karşılaştıran bir çok merkezli, randomize, aktif kontrollü bir klinik çalışmadır. 2009 yılında bu çalışmanın primer sonlanım noktası olarak 1. yıl EULAR iyi cevabı ile karşılaştırmalı etkinlik verileri yayınlanmıştı. Bu sonuçlara göre yetersiz MTX cevaplı hastaların tedavisine IFX eklenmesi konvansiyonel DMARD eklenmesine göre daha iyi sonuçlar vermiştir (8). Ancak bu bulgular iki sebeple temel tedavi sorununa tam cevap verememektedir. Bunlardan birincisi konvansiyonel DMARD tedavileri klinik cevapları yavaş ortaya çıkar fakat bir yıldan uzun süreli takipte DMARD tedavi etkinliği biyolojik tedaviler ile benzer olabilir. İkinci olarak ise RA tedavisi sadece klinik hastalık aktivitesini kontrol etmeyecek fakat aynı zamanda radyolojik olarak değerlendirilebilen eklemdeki yapısal hasar gelişimini de önleyecektir. Bu iki konu dikkate alınarak van Vollenhoven RF ve ark.’ları tarafından erken RA hastalarında SWEFOT randomize klinik çalışmasının 2. yıl klinik ve radyolojik sonuçları yayınlanmıştır (9). SWEFOT çalışma10 Cilt 3, Sayı 2 sı sekonder analizleri olarak 3, 6, 9, 12, 18 ve 24. ay EULAR ve ACR cevapları ile 12 ve 24 ay radyoloji sonuçları, sağlık değerlendirme anketi yapabilirlik indeksi (HAQ-DI) ile fonksiyonel durumları, sağlıkekonomi verileri çalışma başlangıcında belirlenmiştir. Çalışmaya katılan 487 hastanın 145’i 3. ayda MTX tedavisine iyi cevap vermiştir. Çeşitli sebeplerle hastaların bir kısmı çalışma dışı kaldıktan sonra, 258 RA hastası MTX tedavisinin 3. ayından sonra tedavilerine konvansiyonel DMARD veya IFX eklenmek üzere randomize edilmiştir. İki yıl izlem süresinde hastaların büyük bölümü çalışmayı tamamlamıştır. Ancak çalışma dışı kalan hastaların büyük bölümü konvansiyonel DMARD grubundandır. 2009 yılında yayınlanan birinci yıl sonuçlarında IFX tedavisi eklenen grubun EULAR iyi cevap ile ACR20 ve ACR50 cevap oranları konvansiyonel DMARD eklenen hastalardan daha yüksektir. 18 ve 24. ay sonuçlarına bakıldığında IFX grubunda bulunan hastaların cevap oranları yüksek kalmakla birlikte fark istatistiksel anlamlılığa ulaşmamıştır. Bu sonuçlar tedavi süresi uzadıkça konvansiyonel DMARD ve IFX tedavi protokolleri arasındaki etkinlik farkının azaldığını göstermektedir (9). Radyolojik değerlendirme Sharp-van der Heijde modifikasyonuna göre çalışma başlangıcında, 12 ve 24. aylarda yapılmış ve 3. ayda farklı tedavi gruplarına randomizasyon sırasında ilave bir radyolojik değerlendirme yapılmamıştır. Primer radyolojik analizler intention-to-treat yöntemi ile yani hastaların tedaviye devam etmeleri, tedavi dışı kaldıktan sonra kullandıkları ilaçlar dikkate alınmaksızın tüm hastalar katılarak yapılmıştır. Sekonder radyolojik analiz için ise iki yıl boyunca tedavi protokolünde belirlenen ilaçları kullanan tüm hasta verileri kullanılmıştır. Primer radyoloji analizlerinde tedavi başlangıcında her iki tedavi grubunda da oldukça fazla radyolojik hasar saptanmış ve 2 yıllık tedavi süresince bu hasar oranlarında başlangıca göre istatistiksel olarak anlamlı ilerleme gözlenmiştir. Ancak MTX tedavisi üstüne konvansiyonel tedavi eklenen grubun radyolojik progresyonunda IFX tedavisi eklenen gruba göre progresyon anlamlı olarak daha fazla bulunmuştur (toplam skorda tedavi farklılığı 3.23, %95 CI 0.146.32; P=0.009). Sekonder radyoloji analizlerinde de benzer şekilde toplam skordaki progresyon konvansiyonel tedavi grubunda anlamlı olarak daha fazla gözlenmiştir (p=0.013). Gruplar arasında radyolojik progresyon açısından fark bulunmakla birlikte her iki grupta da başlangıca göre radyolojik skorlarda ilerleme saptanmıştır. İlk yıl saptanan progresyonun ilk 3 © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Cilt 3, Sayı 2 ay uygulanan MTX tedavisinin yetersiz kalması ve bu dönemde başlayan radyolojik hasar ile ilişkili olabileceği düşünülebilir. İkinci yıl süresince saptanan radyolojik ilerlemedeki fark gruplar arasında daha düşük bulunmuştur. Özellikle DMARD’ların gerçek tedavi etkinliğinin bu dönemde ortaya çıkması bu sonuçların nedeni olabilir. Ancak radyolojik progresyon farklarının analizinde kullanılan konservatif analiz yöntemlerine rağmen farkın saptanması biyolojik tedavilerin klinik etkinlik yanında eklem hasarı üzerine de koruyucu etkilerini desteklemektedir (9). Bu çalışmanın direkt ve indirekt maliyet analizlerinin yapılması özellikle TNF-alfa bloker tedavilerinin maliyet-etkililik durumlarını değerlendirmek açısından önemlidir. Kaynakların daha iyi kullanılabilmesi için tedavi seçeneklerinin değerlendirilmesinin her hasta için bireysel olarak yapılması önerilmektedir. Takeuchi ve ark.’ları 2009 yılında yayınladıkları RISING çalışmasında MTX tedavisine dirençli RA hastalarına IFX 3 mg/kg 0, 2 ve 6. haftalarda uyguladıktan sonra hastaları 3, 6 ve 10 mg/kg dozlarında 8 haftada bir IFX’ı MTX ile birlikte almak üzere randomize etmişlerdir (10). DAS28-CRP ve ACR’ye göre hastaların 54. haftadaki klinik cevapları düşük-orta-yüksek serum başlangıç TNF düzeylerine göre gruplandırılan hastalarda karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda klinik cevabın başlangıç TNF serum düzeyleri ile ilişkili olduğu ve başlangıç serum düzeyleri yüksek olan hastaların daha yüksek doz IFX tedavisine ihtiyaçları olabileceği bildirilmiştir (11). RISING çalışmasında serum IFX düzeyleri klinik cevap eşik değerinin üzerinde bulunduğu halde IFX tedavisine klinik cevap alınamayan hastalar saptanmıştır. Aynı araştırmacılar 2012 yılında IFX etki mekanizmasını daha iyi anlamak için klinik cevaba göre verileri tekrar analiz etmişlerdir. Toplam 271 hasta 54. haftada serum IFX ve plazma IL6 seviyelerine göre 4 gruba ayrılmıştır: Grup 1, IFX yüksek/IL6 düşük; Grup 2, IFX yüksek/IL6 yüksek; Grup 3, IFX düşük/IL6 düşük; Grup 4, IFX düşük/IL6 yüksek (IFX ve IL6 için cut-off düzeyleri sırasıyla 1.0 mikrogram/ml ve 10 pg/ ml). Hastalık aktivite indeksleri 54. haftada değerlendirildiğinde grup 1’de en düşük hastalık aktivitesi saptanırken en yüksek hastalık aktivitesi grup 4’de gözlenmiştir. Fiziksel fonksiyonun düzelmesinde de benzer bir eğilim gözlenirken eklem hasarındaki progresyon açısından gruplar arasında fark saptanmamıştır. Araştırmacılar grup 1’deki etkinin güçlü bir TNF ardı sıra IL6 baskılanmasından kaynaklanabileceğini ve bu şekilde daha iyi klinik cevap elde edilebileceğini bildirmişlerdir (10). © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Romatoid artrit tedavisinde yeni bir antiTNF seçeneği olarak Golimumab Golimumab yeni insan anti-TNF monoklonal antikoru, yüksek afinite ve spesifisite ile çözünür ve transmembran TNF ile bağlanır ve TNF’nin etkisini inhibe eder. Emery ve ark.’ları tarafından MTX tedavisi hiç kullanmamış erken aktif RA hastalarında MTX öncesi birinci basamak tedavide 4 haftada bir uygulanan golimumab+MTX’in MTX monoterapisine karşı etkinliğini gösteren faz III, çok merkezli, randomize, çift kör ve plasebo kontrollü çalışma 2009 yılında yayınlanmıştı (12). Keystone ve ark. ise GO-FORWARD çalışması ile MTX tedavisi almalarına karşın aktif hastalıkları devam eden RA hastalarını Grup 1, MTX+plasebo injeksiyon; Grup 2, plasebo kapsül+golimumab 100 mg; Grup 3, MTX+golimumab 50 mg; Grup 4, MTX+golimumab 100 mg tedavi protokolleri alacak şekilde randomize etmişlerdir. Çalışma sonunda tedaviye golimumab eklenmesinin 14. haftada ACR 20’yi sağlayan hasta oranlarında anlamlı yükseklik ve 24. haftada da HAQ-DI’de düzelme sağlayarak fiziksel fonksiyon üzerinde de olumlu etkileri gösterilmiştir (13). Aynı araştırmacılar GO-FORWARD çalışmasının 52. hafta sonuçlarını da 2010 yılında yayınlamışlardır. İlk çalışmanın devamı olarak 16. haftada ACR yanıtlarında %20’nin altında iyileşme görülen grup 1, 2 ve 3’de bulunan hastalara erken kaçış (early escape:EE) protokolü uygulanmıştır. Buna göre grup 1’de plasebo injeksiyon 50 mg golimumab injeksiyonuna, grup 2’de plasebo kapsül hastanın tarama döneminde kullandığı dozda MTX tedavisine, grup 3’de ise golimumab 50 mg dozu 100 mg’a artırılmış, grup 4’de değişiklik yapılmamıştır. İlk 24 hafta analizlerinde golimumab+plasebo ve golimumab+MTX tedavileri MTX+plasebo grubu ile karşılaştırılmıştır. 24. haftada ise plasebo injeksiyonlar golimumab injeksiyona çevrilmiş ve 52 haftada son değerlendirmeler yapılmıştır. Golimumab tedavisi alan hastaların 24. haftada elde ettikleri cevap oranlarının 52. haftada da korunduğu ve güvenlik verilerinin diğer anti-TNF ajanlar ile benzer olduğu gösterilmiştir (14). Tanaka ve ark. ise golimumab farmakokinetik özelliklerini farklı sağlıklı etnik gruplarda benzer bulan faz 1 çalışmadan hareketle GO-FORTH çalışmasında MTX tedavisine dirençli aktif Japon RA hastalarında golimumab+MTX tedavisinin etkinlik ve güvenilirliğini araştırmışlardır (15). Bu çok merkezli 24 haftalık çalışmanın randomize, çift kör ve plasebo kontrollü fazını takiben açık etiketli dönemi 3 yıla uzatılmıştır. Çalışmaya katılan hastalar Grup 1, plasebo injeksi11 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar yon ve oral MTX; Grup 2, golimumab 50 mg ve oral MTX; Grup 3, golimumab 100 mg+oral MTX alacak şekilde randomize edilmişlerdir. Gruplarda bulunan hastalardan 14. haftada ACR 20’yi sağlamayanlara 16. haftada çift kör erken kaçış (EE) protokolü uygulanarak grup 1’de bulunan hastalara golimumab 50 mg, grup 2’de olan hastalara golimumab 100 mg verilmiş, grup 3’ün tedavisinde değişiklik yapılmamıştır. Çalışmada klinik etkinlik ACR20, ACR50, ACR70 cevapları, ACR-N düzelme indeksi (index of improvement) ve DAS28-ESR ile değerlendirilirken, radyolojik hasar el-ayak grafileri Sharp-van der Heijde yöntemi ile skorlanarak incelenmiştir. İlave olarak serum golimumab konsantrasyonu ile klinik etkinlik arasındaki ilişki ve golimumaba karşı gelişen antikorlarda incelenmiştir. Golimumab 50 veya 100 mg’ı MTX ile birlikte kullanan Japon hastalar MTX monoterapisi alan hastalardan 14. haftada anlamlı olarak daha yüksek oranda ACR 20 yanıtını sağlayarak çalışmanın (%73.4 vs %27.3, p ≤0.001) primer sonlanım noktasını karşılamışlardır. Benzer bir çalışma dizaynı olan GOFORWARD çalışması ile 14. hafta primer sonlanım sonuçları ve 24. hafta fonksiyonel durumdaki düzelme oranları da uyumlu bulunmuştur. DAS28 skorunda düzelme ve DAS28 remisyon oranları açısından da golimumab+MTX tedavisi ile MTX+plaseboya göre istatistiksel açıdan anlamlı olarak daha iyi sonuçlar alınmıştır. Bu çalışmanın radyografi sonuçlarında ise 24. haftada golimumab+MTX alanlar MTX+plasebo kullanan hastalara göre daha az progresyon göstermişlerdir (13). GO-FORWARD çalışmasında ise minimal radyografik progresyon tüm gruplarda saptanmıştı ve golimumab kombinasyonlu tedavinin plasebo koluna üstünlüğü gösterilememişti (16). Radyografik progresyon üzerindeki etkisi başka çalışmalarda gösterilmiş olan CRP düzeylerinin GO-FORTH çalışmasının başlangıcında sadece orta düzeyde yüksek olmasının progresyonun düşük kalması ile ilişkili olabileceği düşünülmüştür. MTX tedavi dozu GO-FORTH çalışmasında (6-8 mg/hafta) Japon tedavi pratiğini yansıtır şekilde GO-FORWARD (10-15 mg/hafta) çalışmasına göre düşük tutulmuştır. Bunun sonucu ACR20 yanıt yüzdesi GO-FORTH çalışmasında (%70) diğer golimumab çalışmalarından (%60) biraz daha yüksek bulunmuştur. Çünkü diğer çalışmalardaki hastalar daha yüksek MTX dozlarına dirençli hastalardır. Bu ilaç dozundaki farklılığın radyografik progresyon farkı üzerinde de etkili olmuş olabileceği düşünülmüştür. Güvenlik analizleri 16 ve 24. haftalarda yapılmıştır. İnjeksiyon bölge reaksiyonları diğer injeksiyon ile uygulanan biyolojik ajanlara benzer şekilde %10 oran12 Cilt 3, Sayı 2 larında görülmüştür. Tüm yan etki oranları grup 1, 2 ve 3’de bulunan hastalarda sırasıyla %72.7, %75.6 ve %78.2 olarak, ciddi yan etki oranları ise %1.1, %1.2 ve %2.3 şeklinde benzer oranlarda bulunmuştur. Güvenlik verilerinin çalışma gruplarının sayı olarak düşüklüğü ve güç analizi ön çalışmaları bulunmadığı dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Genovese ve ark. ise GO-FORWARD çalışmasına katılan 444 aktif RA hastasının 52. hafta da HAQ-DI ile fiziksel fonksiyonlarını ve SF-36’nın fiziksel ve mental komponent (PCS, MCS) özet skoru ile genel sağlık değerlendirmelerini yapmışlardır (17). Yorgunluk (fatigue) ise kronik hastalık tedavisi fonksiyonel değerlendirmesi (functional assessment of chronic illness therapy-fatigue) (FACIT-Fatigue) ile yapılmıştır. HAQ-DI skorunun ≤0.5 olması normal fiziksel fonksiyonu gösterirken, skorda ≥0.22 puanlık artış klinik olarak anlamlı kabul edilmektedir. SF-36’nın fiziksel fonksiyon (PCS) ve mental sağlığı (MCS) değerlendiren komponentlerinde klinik olarak anlamlılık için ise ≥5 puan artış olmalıdır. FACIT-Fatigue skoru 0-52 arasındadır ve yüksek değerler daha az yorgunluk varlığı anlamındadır. RA hastalarında skorda 3-4 birimlik değişiklik anlamlı sayılmaktadır. Çalışma sonuçlarına bakıldığında golimumab+MTX kullanan hasta grubunda MTX+plasebo alanlara göre yaklaşık iki kat daha fazla hastada HAQ-DI skorunda en az 0.25 birim ve üstü düzelme olmuştur. Bu düzelme oranları benzer şekilde veya daha fazla oranda olacak şekilde 52. haftada da devam etmiştir. SF-36 PCS ve MCS skorlarında golimumab tedavi kollarında plasebo koluna göre 14. ve 24. haftalarda düzelme istatistiksel olarak anlamlı iken 52. haftalarda iki tedavi protokolü arasında fark gözlenmemiştir. Her 3 golimumab tedavi protokolünde de plasebo koluna göre bazal değerlendirmeye göre FACIT-Fatigue skorunda 14. ve 24. haftalarda anlamlı düzelme saptanmıştır. Sonuç olarak MTX tedavisine eklenen golimumab tedavisi ile MTX tedavisine rağmen hastalığı aktif devam eden RA hastalarının fiziksel fonksiyon, genel sağlık (general health) ve yorgunluk parametrelerinde düzelme saptanmış ve bu düzelme fiziksel fonksiyonda 52. haftada da korunmuştur (17). Smolen ve ark.’ları tarafından TNF-alfa inhibitör tedaviye rağmen hastalıkları aktif devam eden RA hastalarına grup 1, plasebo; grup 2, golimumab 50 mg ve grup 3 golimumab 100 mg ile tedavi etkinliğini araştıran çok merkezli, randomize, çift kör, plasebo kontrollü faz III GO-AFTER çalışmasında her iki doz ile de plaseboya göre yüksek ACR 20 cevap oranları (%35 ve %38 vs %18 sırasıyla, p ≤0.001 her ikisi için) elde edilmiş ve 24. haftaya kadar beklenmedik © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Cilt 3, Sayı 2 bir güvenlik tehdidi saptanmamıştır (18). Aynı araştırmacılar GO-AFTER çalışmasının etkinlik ve güvenlik verilerini çalışmanın 160. haftaya uzatma döneminde (GO-AFTER LTE) de araştırmışlardır (19). GO-AFTER çalışmasında da diğer golimumab çalışma dizaynlarına benzer şekilde 16. haftada hassas-şiş eklem sayılarında %20 altında düzelme saptananlarda erken kaçış (early escape; EE) ile plasebo grubunda golimumab 50 mg’a ve golimumab 50 mg grubunda da golimumab 100 mg’a geçiş sağlanmıştır. Ayrıca 24. haftada cevap oranlarına bakılmaksızın plasebo grubunda bulunan tüm hastalar golimumab 50 mg’a geçirilmiş diğer hastalar ise aynı tedavilerine devam etmiştir. GO-AFTER LTE 5 yıl (240 hafta) izlemi planlanan bir çalışmadır. Araştırmacılar 2012 yılında çalışma kapsamında tedavileri başlanan 459 hastadan 160. haftaya kadar tedavilerine devam eden 236’sının (%51) analizlerini yapmıştır. Grup 1, grup 2 ve grup 3 de bulunan hastaların 160. haftada ACR20’ye ulaşma oranları sırasıyla %63, %67 ve %57 iken HAQ’da ≥0.25 birim üstü düzelme saptanan hasta oranları ise %59, %65 ve %64 olarak bulunmuştur. Golimumab 50 mg ve 100 mg 14. hafta etkinlik karşılaştırmaları benzer bulunsa da hastaların %70’inde çalışmanın uzatma döneminde golimumab 100 mg dozuna çıkılması, anti-TNF tedaviye yanıtsız dirençli bir hasta grubu olduğunu yansıtır bir bulgu olarak yorumlanmıştır. Düşünülebilecek diğer açıklamalar ise golimumab 50 mg tedavisinin etkinlik süresinin 24 haftanın üstünde yetersiz kalabileceği veya araştırmacıların görüş ayrılıklarının objektif doz artışı kriterlerinden bağımsız olarak golimumab 100 mg dozuna geçilmesine neden olmuş olabileceğidir. Çalışmaya randomize edilen hastaların 160. haftada yaklaşık %50’si tedavilerine devam etmemişlerdir. Bu oran GO-BEFORE ve GO-FORWARD çalışmalarına göre daha yüksek olmakla beraber çalışma popülasyonunun daha önce kullandıkları anti-TNF ve DMARD tedavilerine cevapsız ve intoleran hastalardan oluştuğu düşünüldüğünde beklenen bir sonuç olduğu bildirilmiştir. Yan etkiler 100 hasta yılında ciddi infeksiyonlar için golimumab 50 mg ve golimumab 100 mg gruplarında sırasıyla 4.7 (2.63-7.75) ve 8.07 (6.02-10.58); malinite için 0.95 (0.20-2.77) ve 2.04 (1.09-3.49); ölüm insidansı ise 0.00 (0.00-0.94) ve 0.62 (0.17-1.59) olarak saptanmıştır. Yan etki oranlarında 160. hafta verilerinin 16. haftaya göre yüksek bulunması tedavi gruplarında yaklaşık 6 kat daha uzun izlem süresi ve hastaların yaklaşık çalışma başlangıcında %31 olan 100 mg golimumab tedavi oranlarının 160. haftada %81’e çıkmasının etkili olmuş olabileceği düşünül© 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar müştür. Lenfoma saptanan 4 hasta çalışma başlangıcında hastalık süreleri 5-31 yıl arasında ve hastalık aktivite düzeyleri en yüksek olan gruptandı ve lenfoma tanısı aldıkları dönemde de 3 hastanın hastalık aktivite düzeyleri aynı şiddette devam etmekteydi. Bu çalışma ile anti-TNF tedavisine devam edemeyen aktif RA hastalarında golimumab 50 mg ve 100 mg tedavileri etkili bulunmuş ve tedavi almaya devam eden hastaların yaklaşık %57-67’sinde fiziksel fonksiyonlarda da düzelme sağlamıştır. Golimumab güvenlik verisine katkısı ise tedavi ajanı doz değişimine izin vermesi ve tedavi gruplarının farklı izlem süreleri bulunması nedeni ile sınırlı olmuştur (19). Takeuchi ve ark. DMARD tedavisine rağmen hastalığı aktif devam eden Japon RA hastalarında golimumab monoterapisinin etkinliğini faz 2/3, çok merkezli, randomize, çift kör, plasebo kontrollü 24 haftalık bir çalışma ile değerlendirmişlerdir (20). Toplam 316 hasta grup 1, plasebo; grup 2, golimumab 50 mg ve grup 3 golimumab 100 mg 4 haftada bir subkutan injeksiyonları almış, 16. haftada grup 1’de golimumab 50 mg’a geçilmiştir. Çalışmanın primer sonlanma noktası 14. haftada ACR20 iyileşme kriterlerine ulaşmak iken ACR50 ve ACR70 cevap oranları da belirlenmiştir. Ayrıca yan etkiler izlenmiştir. ACR20 cevap oranlarına 14. haftada bakıldığında grup 2 (51/101,%50.5) ve grup 3 (60/102, %58.8) sonuçları grup 1’den (20/105, %19) yüksek bulunmuştur (hepsi için p<0.0001). Plasebo grubunda bulunan hastaların tedavileri 16. haftada golimumab 50 mg’a geçildikten sonra 24. haftada grup 1 ve grup 2 ACR cevap oranları benzer bulunmuştur. Bu çalışmada, golimumab monoterapi tedavisi hastalık aktivitesi orta düzeyde yüksek olan bir grup hastaya uygulanmasına rağmen tedavi cevabında plaseboya göre anlamlı fark saptanmıştır. Ancak bu fark golimumab+MTX kombinasyonu ile Japon hastalarda elde edilen klinik cevaba göre daha düşük olmuştur (15). GO-FORWARD çalışmasında da bu çalışmaya benzer şekilde MTX tedavisine dirençli hastalar golimumab 100 mg+MTX kombinasyon tedavisi kullanmış; ancak bir grup hasta golimumab 100 mg monoterapi olarak almıştır. Her iki çalışmada da ACR cevapları 14. haftada değerlendirilmiş ve bu çalışmada grup 3 ile plasebo grubunun ACR yanıtları anlamlı farklı bulunurken GO-FORWARD çalışmasında fark anlamlılığa ulaşmamıştır. GO-FORWARD çalışmasında bu sonuçlar çalışılan hasta popülasyonunda hastalık aktivitesinin relatif olarak düşük olması ve MTX monoterapi grubunun tedavi yanıtının yüksek olması ile açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak monoklonal antikorların farmakokinetik özelliklerini etkilediği bilinen hasta vücut ağırlığının 13 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar da her iki çalışma sonuçları arasındaki farkı açıklayabileceği düşünülmelidir. Bu düşünceyi destekler şekilde golimumab 50 mg+MTX tedavisi alan Japon RA hastalarında serum medyan golimumab konsantrasyonu 16. haftada 0.73 µg/ml olarak bulunmuş ve plasebo grubuna göre radyografik progresyonda anlamlı azalma saptanmışken, bu çalışmada böyle bir fark bulunmamış ve golimumab 50 mg tedavi alan hastalarda 16. hafta serum medyan golimumab konsantrasyonu 0.46 µg/ml olarak daha düşük bulunmuştur. Yan etki oranları 16 haftada grup 1, 2 ve 3’de sırasıyla %63.8, %62.4 ve %60.8 iken ciddi yan etki oranları %1.9, %1.0 ve %2.0 olarak saptanmışır. Tüberküloz ve ölüm vakasına 24 haftalık izlemde hiç rastlanmazken 16. haftadan sonra bir meme kanseri olgusu belirlenmiştir. Bu çalışma DMARD tedavisine rağmen hastalığı aktif devam eden Japon RA hastalarında 50 ve 100 mg dozlarda golimumab monoterapisinin 14 haftalık sürede RA semptom ve bulgularını plaseboya göre anlamlı şekilde düzelttiğini gösteren ilk çalışmadır. Ayrıca golimumab 100 mg ile radyografik progresyonda da plaseboya göre anlamlı azalma saptanmıştır (19). Certolizumab pegol’ün (CZP) romatoid artrit tedavisindeki yeri Certolizumab pegol’de (CZP) insan antikor fab fragmanı yaklaşık 40 kDa polietilenglikol (PEG) ile konjuge edilerek insan TNF-alfa için spesifik bir ajan oluşturulmuştur. CZP’nin orta ve şiddetli hastalık aktivitesi bulunan RA hastalarında monoterapi (21) ve MTX ile kombine kullanımında etkinliği önceki çalışmalarda gösterilmiştir (22, 23). Romatoid artritte yapısal hasarı önleme çalışmaları RAPID1 ve RAPID2’de CZP 200 mg veya 400 mg (0, 2 ve 4. haftalarda başlangıç 400 mg CZP takiben) veya plasebo MTX ile kombine 2 haftada bir subkutan verilerek etkinliği gösterilmiştir (22, 23). CZP’nin monoterapi olarak kullanıldığı FAST4WARD çalışmasında ise CZP 400 mg 4 haftada bir subkutan olarak uygulanmış ve DMARD tedavisine rağmen hastalığı aktif devam eden hastalarda ACR20 ve ACR50 cevabı erken ve uzun süreli olarak sağlanmıştır. MTX tedavisine rağmen hastalığı aktif devam eden RA hastalarında CZP 400 mg+MTX’ın 4 haftada bir uygulanmasının MTX+plaseboya karşı etkinlik, güvenilirlik ve tolerabilitesi 24 haftalık bir çalışmada Choy E ve ark.’ları tarafından araştırılmıştır (24). Bu çalışmada CZP+MTX, MTX+plaseboya göre 2 kat daha fazla ACR20 yanıtı ve 3 kat fazla ACR50 yanıtı sağlamıştır. DAS28-3 ve hassas eklem dışındaki tüm ACR komponentlerinde 1 hafta gibi kısa bir sürede düzelme sap14 Cilt 3, Sayı 2 tanmıştır. Ancak bu çalışma ile daha önce yapılan CZP çalışmaları arasında bazı farklar gözlenmiştir. Bu çalışmanın primer sonlanma noktası olan 24 haftada ACR20 sağlayan hasta oranları %45.9 ile FAST4WARD çalışması sonuçları (%45.5) ile benzer bulunurken RAPID1 (%58.8) ve RAPID2 (%57.3) çalışmalarından daha düşük sonuç elde edilmiştir. Bu farklılığın çalışmalar arasındaki farklı doz uygulamaları, çalışma başlangıcındaki hasta karakteristikleri, çalışmaya alınma kriterleri ve sonuçların değerlendirilmesinde kullanılan yöntem farklılıklarından kaynaklanabileceği bildirilmiştir. Çalışmada ciddi fırsatçı infeksiyon ve ölüm görülmemiş ve tedavi ilişkili yan etki oranları gruplar arasında benzer bulunmuştur (%25 vs %27.7). Keystone ve ark. romatoid artritte yapısal hasarı önleme çalışmalarından RAPID1’in 52 haftalık dönemini tamamlayanları veya 16. haftada ACR20’i karşılayamadıkları için çalışma dışı kalan hastaları açık etiketli bir çalışma kapsamında CZP 400 mg+MTX tedavisini iki haftada bir uygulayarak izlemişlerdir (25). HAQ-DI cevabı, ACR20/50/70 cevapları DAS28 ve radyografik progresyon 52 haftalık RAPID1 çalışma dönemini tamamlayan hastalarda değerlendirilmiştir. ACR20/50/70 ve DAS28 intent-to-treat popülasyonunda da incelenmiştir. Bir veya birden çok kez CZP alan tüm hastalardaki yan etkiler değerlendirmeye alınmıştır. Çalışma sonuçları değerlendirildiğinde 52 haftalık tedavi dönemini tamamlayan hastaların 2 yıllık açık etiketli uzatma döneminde de klinik iyileşme ve yarar görme durumlarının devam ettiği görülmüştür. RAPID1 çalışmasının CZP 200 mg ve CZP 400 mg kollarının da uzatma dönemi sonuçlarının benzer olduğu gözlenmiştir. Çalışmanın açık uzatma döneminde 52 haftalık tedavi dönemini iyi cevaplı olarak tamamlayan hastalarda CZP dozunun 200 mg’dan 400 mg’a çıkarılması hastalık aktivitesi ve fonksiyonel durumu değerlendiren parametrelerde farklılık yaratmamıştır. Ancak ACR20 oranlarında hafif bir düşme saptanmış ve bunun iyi cevaplı hastaların tedavi memnuniyetini yansıtır şekilde çalışmada kaldıklarının, düşük tedavi cevaplı hastaların ise tedaviyi bırakmaları sonucunda olabileceği düşünülmüştür. Çalışmanın uzatma dönemine izin vererek katılan hastalardan 52 haftalık ilk çalışma dönemini tamamlayanların %91.1’inin 2 yıllık uzatma dönemini de tamamlamaları MTX tedavisine iyi cevap alınamayan hastaların tedavisine CZP eklenmesinin uzun dönemde de etkinliğini sürdürdüğünü göstermiştir. İki yıllık izlemde CZP+MTX ile radyografik progresyonda gerileme saptanmış ve yeni bir güvenlik tehdidi saptanmamıştır (25). Weinblatt ve ark.’ları 12 haftalık bir çalışmada en az 1 DMARD’a yetersiz yanıt alınan RA hastalarını 4:1 © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 oranında CZP (400 mg 0, 2 ve 4. haftalarda ardından 200 mg 2 haftada bir) ve plasebo gruplarına randomize etmişlerdir (26). Hastalar daha önce anti-TNF tedavi almış olmalarına, birlikte MTX kullanmalarına ve hastalık sürelerine (<2 vs ≥2 yıl) göre de ayrıca sınıflandırılmışlardır. Çalışmanın primer sonlanım noktası 12. haftadaki ACR20 yanıtları olarak belirlenmiştir. Bu çalışma ile diğer TNF bloker çalışmalarından da farklı olarak ilk kez MTX dışında diğer DMARD’lar ile birlikte TNF bloker tedavinin etkinliği araştırılmıştır. Diğer CZP çalışmaları RAPID1, RAPID2 ve FAST4WARD çalışmalarına benzer şekilde bu çalışmada da CZP tedavisi ile 2. hafta vizitinde primer sonlanım hedefine ve sekonder hedeflerinden çoğuna çok erken bir dönemde ulaşıldığı gözlenmiştir. Aynı zamanda daha önce TNF bloker tedavi alan ve almayan hastaların da ACR20 ve ACR50 yanıtlarına benzer oranlarda ulaştıkları saptanmıştır. CZP ve plasebo tedavi alan grupların güvenlik verileri arasında da farklılık belirlenmemiştir. Araştırmacılar bu çalışma ile CZP’nin günlük pratik ile uyumlu geniş bir hasta profilinde etkili ve güvenli bir TNF blokeri olduğunu göstermişlerdir (26). van der Heijde ve ark.’ları RAPID1 çalışması posthoc analizinde 1. yıllarında düşük hastalık aktivitesine (LDA) ulaşan hastaları ilk 12 haftada değişik zamanlarda DAS28 cevapsızlığına göre değerlendirmişlerdir (27). CZP 200 mg grubundaki hastaların %86.9’u 12. haftada DAS28 de ≥1.2 iyileşme göstermişlerdir. DAS28 <1.2 olan hasta oranı 12. haftada %13.1 olup, bunların yalnızca %2.0’si 1. yılda LDA’ya ulaşmışlardır. DAS28 iyileşme barajını geçemeyen hastalarda cevapsızlığın süresi 1. yılda LDA ulaşma başarısını etkilemiş, cevapsızlık süresinin uzaması LDA ulaşma başarısının düşmesi ile ilişkili bulunmuştur. Bunlara ek olarak 12. haftaya uzanan DAS28 cevapsızlığının boyutu da 1. yılda LDA ulaşma başarısızlığını göstermiştir. DAS28’de ilk 12 haftada >1.8 düzeyindeki değişiklikler >1.5, >1.2, >0.9’a göre 1. yılda LDA’ya ulaşmada daha başarılı olmuşlardır. Uzun dönem tedavi sonuçlarının 12. hafta hastalık aktivite değerlendirmesi ile (belki görüntüleme yöntemleri ve biyokimyasal belirteçler de kullanılarak) öngörülebilmesi hastalık maliyetlerini azaltacağı gibi gereksiz ilaç maruziyetini engelleyecek ve etkili olabilecek tedavilerin erken uygulanmasını da sağlayacaktır (27). Özet TNF bloker ilaçlar 10 yılı aşkın bir süredir RA hastalarının tedavisinde etkinlik ve güvenilirliğini kanıtlayarak vazgeçilmez bir yer edinmişlerdir. Bu gruba yeni ilave olan tedavi ajanları da ilk grupta bulunan ilaçla© 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. rın oluşturduğu yerin avantajı ile pek çok ülkede kısa sürede günlük pratiğe girmişlerdir. Ancak sayıları gün geçtikçe artan TNF bloker tedavilerin ilk veya ikinci tercih olabilmeleri için bazı farklılık ya da üstünlükleri ile öne çıkmaları gerekecektir. Bu aşamada güvenlik, kullanım kolaylığı, monoterapi olarak kullanılabilme özellikleri ve uzun dönem etkinliğin devamı tercihde en önemli başlıklar gibi durmaktadır. Biyolojik tedavilerin artan sayısı hasta için en uygun ve etkili tedavinin erken dönemde belirlenmesini de gündeme getirmiştir ve hem hastalık maliyetleri hem de immün sistem üzerinde önemli etkileri olan ilaçlara gereksiz maruziyeti önleyebilmek açısından bu da son dönemde önem kazanan bir konu olmuştur. Kaynaklar 1. Sharma R, Anker SD. Immune and neurohormonal pathways in chronic heart failure. Congest Heart Fail 2002; 8: 23-8. 2. Mann DL, McMurray JJ, Packer M ve ark. Targeted anticytokine therapy in patients with chronic heart failure: Results of Randomised Etanercept Worldwide Evaluation (RENEWAL). Circulation 2004; 109: 1594-602. 3. Chung ES, Packer M, Lo KH ve ark. Randomised, double-blind, placebo-controlled, pilot trial of infliximab, a chimeric monoclonal antibody to tumor necrosis factor-alpha, in patients with moderate-to-severe heart failure: Results of the anti-TNF Therapy Against Congestive Heart Failure (ATTACH) trial. Circulation 2003; 107: 3133-40. 4. Prabhu SD. Cytokine-induced modulation of cardiac function. Circ Res 2004; 95: 1140-53. 5. Kotyla PJ, Owczarek A, Rakoczy J ve ark. Infliximab Treatment Increases Left Ventricular Ejection Fraction in patients with Rheumatoid Arthritis: Assessment of Heart Function by Echocardiography, Endotelin 1, Interleukin 6, and NT-pro Brain Natriuretic Peptide. J Rheumatol 2012; 39: 701-6. 6. Provan SA, Angel K, Odegard S ve ark. The association between disease activity and NT-proBNP in 238 patients with rheumatoid arthritis: A 10 year longitudinal study. Arthritis Res Ther 2008; 10:R70. 7. Solus J, Chung CP, Oeser A ve ark. Amino-terminal fragment of prohormone brain-type natriuretic peptide (NT-proBNP) in rheumatoid arthritis. Arthritis Rheum 2008; 58: 2662-9. 8. van Vollenhoven RF, Ernestam S, Geborek P ve ark. Addition of infliximab compared with addition of sulfasalazine and hydroxychloroquine to methotrexate in patients with early rheumatoid arthritis(Swefot trial): 1-year results of a randomised trial. Lancet 2009; 374: 459-66. 9. van Vollenhoven RF, Geborek P, Forslind K ve ark. Conventional combination treatment versus biological treatment in methotrexate-refractory early rheumatoid arthritis: 2 year follow-up of the randomised, non-blinded, parallel-group Swefot trial. Lancet 2012; 379: 1712-20. 10. Takeuchi T, Miyasaka N, Tatsuki Y ve ark. Inhibition of plasma IL-6 in addition to maintenance of an efficacious trough level of infliximab associated with clinical remission in patients with rheumatoid arthritis: analysis of the RISING Study. Ann Rheum Dis 2012; 71: 1583-5. 11. Takeuchi T, Miyasaka N, Inoue K ve ark. Impact of trough serum level on radiographic and clinical response to infliximab plus methotrexate in patients with rheumatoid arthritis: results from the RISING study. Mod Rheumatol 2009: 19; 478-87. 12. Emery P, FleischmannnRM, Moreland LW ve ark. Golim- 15 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. umab, a human anti-tumor necrosis factor alpha monoclonal antibody, injected subcutaneously every four weeks in methotrexate-naiv patients with active rheumatoid arthritis: twenty-four-week results of a phase III, multicenter, randomized, double-blind, placebo-controlled study of golimumab before methotrexate as first-line therapy for early-onset rheumatoid arthritis. Arthritis Rheum 2009; 60: 2272-83. Keystone EC, Genovese MC, Klareskog L ve ark. Golimumab, a human antibody to tumor necrosis factor alpha given by monthly subcutaneous injections, in active rheumatoid arthritis despite methotrexate therapy: GO-FORWARD Study. Ann Rheum Dis 2009; 68: 789-96. Keystone EC, Genovese MC, Klareskog L ve ark. Golimumab in patients with active rheumatoid arthritis despite methotrexate therapy: 52 week results of the GO-FORWARD study. Ann Rheum Dis 2010; 50: 792-802. Tanaka Y, Harigai M, Takeuchi T ve ark. Golimumab in combination with methotrexate in Japanese patients with active rheumatoid arthritis: results of the GO-FORTH study. Ann Rheum Dis 2012; 71: 817-24. Emery P, Fleischmann R, van der Heijde D, ve ark. The effects of golimumab on radiographic progression in rheumatoid arthritis: results of randomized controlled studies of golimumab before methotrexate therapy and golimumab after methotrexate therapy. Arthritis Rheum. 2011 May;63(5):1200-10. Genovese MC, Han C, Keystone EC ve ark. Effect of Golimumab on Patient-reported Outcomes in Rheumatoid Arthritis: Results from the GO-FORWARD Study. J Rheumatol 2012; 39: 1185-91. Smolen JS, Kay J, Doyle MK ve ark. Golimumab in patients with active rheumatoid arthritis after treatment with tumor necrosis factor alpha inhibitors(GO-AFTER study): a multicentre, randomised double-blind, placebo,controlled, phase III trial. Lancet 2009; 374: 210-21. Smolen JS, Kay J, Landewe RBM ve ark. Golimumab in patients with active rheumatoid arthritis who have previous experience with tumor necrosis factor inhibitors: results of a long-term extension of the randomised, double-blind, placebo-controlled GO-AFTER study through week 160. Ann Cilt 3, Sayı 2 Rheum Dis 2012; 71: 1671-9. 20. Takeuchi T, Harigai M, Tanaka Y ve ark. Golimumab monotherapy in Japanese patients with active rheumatoid arthritis despite prior treatment with disease-modifying antirheumatic drugs: results of the phase 2/3, multicentre, randomised, double-blind, placebo-controlled GO-MONO study through 24 weeks. Ann Rheum Dis 2012; 0: 1-8. 21. Fleischmann R, Vencovsky J, van Vollenhoven R ve ark. Efficacy and safety of certolizumab pegol monotherapy every 4 weeks in patients with rheumatoid arthritis failing previous disease-modifying antirheumatic therapy: the FAST4WARD study. Ann Rheum Dis 2009; 68: 805-11. 22. Keystone E, van der Heijde D, Mason D ve ark. Certolizumab pegol plus methotrexate is significantly more effective than placebo plus methotrexate in active rheumatoid arthritis: findings of a fifthy-two-week, phase III, multicenter, randomized, double-blind, placebo-controlled, parallel-group study. Arthritis Rheum 2008; 58: 3319-29. 23. Smolen JS, Landewe RBM, Mease P ve ark. Efficacy and safety of certolizumab pegol plus methotrexate in active rheumatoid arthritis: the RAPID2 study. A randomised controlled trial. Ann Rheum Dis 2009; 68: 797-804. 24. Choy E, McKenna F, Vencovsky J ve ark. Certolizumab pegol plus MTX administered every 4 weeks is effective in patients with RA who are partial responders to MTX. Rheumatology 2012; 51: 12226-1234. 25. Keystone EC, Combe B, Smolen J ve ark. Sustained efficacy of certolizumab pegol added to methotrexate in the treatment of rheumatoid arthritis: 2-year results from the RAPID 1 trial. Rheumatology 2012; 51: 1628-38. 26. Weinblatt ME, Fleischmann R, Huizinga TWJ ve ark. Efficacy and safety of certolizumab pegol in a broad population of patients with active rheumatoid arthritis: results from the REALISTIC phase IIIb study. Rheumatology 2012; 51: 2204-14. 27. van der Heijde D, Keystone EC, Curtis JR ve ark. Timing and magnitude of Initial Change in Disease Activity Score 28 Predicts the Likelihood of Achieving Low Disease Activity at 1 Year in Rheumatoid Arthritis Patients Treated with Certolizumab Pegol: A Post-hoc Analysis of the RAPID 1 Trial. J Rheumatol 2012; 39: 1326-33. Prof. Dr. Vedat Hamuryudan ve Doç. Dr. Gülen Hatemi Farklı TNF İnhibitörlerinin Etkinlik ve Güvenlik Bakımından Karşılaştırılması Romatoid artrit (RA) tedavisi ve öngörülen tedavi hedefleri son 10 yıl içinde kullanılmaya başlayan biyolojik ajanlarla birlikte büyük bir değişikliğe uğramıştır. Günümüzde RA hastalarının, eklem hasarı gelişmeden, yaşam kalitelerini koruyarak, remisyonda izlenmeleri hedeflenmektedir. Bu nedenle biyolojik ajanlar RA tedavisinde giderek daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Kullanılacak biyolojik ajanların seçiminde hekimleri yönlendirecek, biyolojik ajanları kafa kafaya karşılaştıran çalışmalar çok az sayıdadır. Bu nedenle, biyolojik ajanları etkinlik ve güvenlilik açısından karşılaştırabil16 mek amacıyla bazı meta-analizler yapılmıştır. Bu makalede bu meta-analizlerin bir araya getirilerek özetlenmesi amaçlanmıştır. Meta-analizlerin bir kısmında hem etkinlik hem de güvenlik ile ilgili analizler yapılmıştır. Bu makalede, etkinlikle ilgili analizler ve güvenlikle ilgili analizler ayrı ayrı verilecektir. Etkinlik Metotreksat yanıtsız hastalarda Schmitz ve arkadaşları metotreksata yanıtsız RA hastalarında, bir TNF-alfa antagonistini plasebo ile karşı© 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Cilt 3, Sayı 2 laştıran çalışmaları sistematik literatür taraması ile belirledikten sonra, bu ajanların etkinlikliğini Bayesian bir yaklaşımla karşılaştırmışlardır (1). Bunun için Avrupa’da lisanslı olan 5 TNF-alfa anatgonisti ile, yani adalimumab, certolizumab, etanercept, golimumab ve infliksimab ile yapılmış olan çalışmalar dahil edilmiştir. Bu karşılaştırmayı yaparken kullanılan 3 sonlanım ölçütü 24. haftada ACR20 yanıtına ulaşma oranı (RR), ACR50 yanıtına ulaşma oranı ve HAQ skorundaki iyileşmenin yüzdesidir. Sistematik literatür taraması ile, belirlenen dahil edilme kriterlerine uyan, Ekim 2010 tarihine kadar yayımlanmış, 16 çalışma saptanmıştır (2-17). Çalışmaların 5 tanesinde adalimumab (toplam 1914 hasta), 4 tanesinde infliksimab (toplam 1960 hasta), 3 tanesinde certolizumab (toplam 1821 hasta), 2 tanesinde etanercept (toplam 323 hasta) ve 2 tanesinde golimumab (toplam 548 hasta) kullanılmıştır. Çalışmaların 11 tanesinde her iki kolda da metotreksat kullanılmıştır; dört tanesinde iki kolda da metotreksat kullanılmamıştır; bir çalışmada ise kombinasyon tedavisi ve monoterapi kolları vardır. Bu çalışmalarda kullanılan tüm TNF-alfa antagonistlerinin plaseboya göre anlamlı bir üstünlük sağladıkları görülmüştür. TNF-alfa antagonistleri arasındaki fark, karışık tedavi karşılaştırması modeli ile karşılaştırıldığında, 24. haftada belirlenen her 3 sonlanım ölçütünü sağlamada etanerceptin infliksimab ve golimumabdan, certolizumabın ise infliksimab ve adalimumabdan üstün olduğu görülmüştür. ACR20 yanıtı için etanercept vs infliksimab RR 1.9 (%80 CI 1.4, 2.5); golimumab vs etanercept RR 0.5 (%80 CI 0.3, 0.8); certolizumab vs infliksimab RR 2.6 (%80 CI 1.9, 3.7); certolizumab vs adalimumab RR 2.1 (%80 CI 1.5, 2.9) bulunmuştur. ACR50 yanıtı için etanercept vs infliksimab RR 2.4 (%80 CI 1.2, 4.2); golimumab vs etanercept RR 0.5 (%80 CI 0.3, 1.0); certolizumab vs infliksimab RR 2.4 (%80 CI 1.7, 3.5); certolizumab vs adalimumab RR 1.7 (%80 CI 1.2, 2.5) bulunmuştur. HAQ skorundaki iyileşme yüzdesi açısından ise etanercept vs infliksimab RR 0.21 (%80 CI 0.13, 0.28); golimumab vs etanercept RR -0.09 (%80 CI -0.19, 0.00); certolizumab vs infliksimab RR 0.15 (%80 CI 0.10, 0.21); certolizumab vs adalimumab RR 0.05 (%80 CI 0.00, 0.09) bulunmuştur. Certolizumab ile ACR20 ve ACR50 yanıtları golimumaba göre daha iyidir (ACR20 için RR 2.6 %80 CI 1.8,4.0 ve ACR50 için RR 2.1 %80 CI 1.2, 3.4). HAQ skorlarındaki iyileşme açısından ise adalimumab, certolizumab, etanercept ve golimumabın infliksimabdan, etanerceptin ise adalimumabdan daha etkili olduğu bildirilmiştir. Bu analizin sonucunda, etkinlik açısından TNF-alfa antagonistleri arasında fark olduğu sonucuna varıl© 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar mıştır. Bu çalışmada kullanılan karışık tedavi karşılaştırması modelinin, değişikliğe hassasiyetinin daha iyi olması nedeniyle, ACR yanıtları gibi iki uçlu sonlanım ölçütlerindense, HAQ skoru gibi süregen sonlanım ölçütlerindeki farkı yakalamada daha başarılı olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada HAQ skorundaki iyileşmeye göre sıralandığında, TNF-alfa antagonistleri etanercept, certolizumab, adalimumab, golimumab ve infliksimab şeklinde sıralanmaktıadır. Etanercept ve certolizumabın genel olarak diğer ajanlara olan üstünlüğünün, immünojenisitenin daha az olması ile açıklanabileceği öne sürülmüştür. Buna karşılık Gallego-Galisteo ve arkadaşları tarafından yapılan bir meta-analizde, hastalık modifiye ajanlara dirençli RA hastalarında, TNF-alfa antagonistleri arasında ACR 50, ACR20 ve ACR 70 yanıtları açısından sonuçlarda bir fark olmadığı şeklinde yorumlanmıştır (18). Bu meta-analize, EMEA tarafından RA’nın birincil tedavisinde kullanım için onaylanmış biyolojik ajanlarla yapılmış, Eylül 2010 tarihine kadar yayımlanmış randomize plasebo kontrollü çalışmalar dahil edilmiştir. Bu biyolojik ajanlar etanercept, adalimumab, abatacept, infliksimab, tocilizumab, golimumab ve certolizumab pegoldür. Dahil edilen çalışmalarda, hastaların son 6 aydır metotreksat kullanıyor olmaları ve en az son 2 aydır haftada ≥10 mg dozunda stabil olarak kullanıyor olmaları şartı aranmıştır. Birincil sonlanım noktası olarak ACR50 yanıtı, ikincil sonlanım noktaları ise ACR20 ve ACR70 yanıtları kullanılmıştır. Bu meta-analize dahil edilen toplam 10 çalışmanın ikisinde adalimumab, birinde etanercept, birinde infliksimab, ikisinde abatacept, birinde tocilizumab, birinde golimumab ve ikisinde certolizumab kullanılmıştır (4, 6, 8, 12, 13, 17, 19-22). Bu 10 çalışmanın biyolojik ve metotreksat kollarında toplam 1884 hasta, plasebo ve metotreksat kollarında ise 1374 hasta vardır. Çalışmaların 6 tanesi, bir önceki meta-analize de dahil edilmiş olan çalışmalardır, 4 tanesi ise farklıdır (19-22). Birincil sonlanım ölçütü olan ACR50 yanıtını sağlamada, plaseboya göre mutlak yanıt oranı etanercept için %36 (%95 CI 22-50), adalimumab için %33 (%95 CI 27-41), tocilizumab için %33 (%95 CI 25-41), certolizumab için %30 (%95 CI 24-36), abatacept için %24 (%95 CI 18-29), golimumab için %24 (%95 CI 12-35), infliksimab için %21 (%95 CI 11-31) olarak saptanmıştır. Görüldüğü gibi tüm ajanlar için güvenilirlik aralıkları büyük ölçüde örtüşmektedir. Aynı durum ikincil sonlanım ölçütleri olan ACR20 ve ACR70 yanıtları için de söz konusudur. Aaltonen ve arkadaşları tarafından yayımlanan üçüncü meta-analizde de etkinlik açısından biyolo17 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar jik ajanlar arasında fark olmadığı bildirilmiştir (23). Diğer iki meta-analizden farklı olarak bu meta-analize randomize kontrollü olmayan çalışmalar da dahil edilmiştir. Etkinliği değerlendirmek için burada da ACR20, ACR50 ve ACR70 yanıtları alınan hastaların oranı kullanılmıştır. Birincil değerlendirme ölçütü ACR50 yanıtı alınan hastaların oranıdır. Bu meta-analize 26’sı randomize kontrollü çalışma olan toplam 40 yayın dahil edilmiştir (2-6, 8, 11-15, 17, 24-51). Bunların 12 tanesi daha önce bahsedilen ilk meta-analize de alınmış olan çalışmalardır (2-6, 11-15, 17). TNF-alfa antagonistlerinin plaseboya karşı ACR50 yanıtı sağlama açısından üstünlüğü değerlendirildiğinde RR (%95 CI) infliksimab için 3.08 (0.9110.43), etanercept için 8.61 (3.55-20.86), adalimumab için 4.34 (3.30-5.70), golimumab için 1.56 (0.93-2.6) ve certolizumab için 5.95 (3.97-8.92) bulunmuştur. Bu üç meta-analiz arasındaki farklar dahil edilen çalışmaların ve kullanılan meta-analiz yönteminin farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Dahil edilen toplam 48 çalışmanın hiçbiri 3 meta-analizde de yer almamaktadır ve sadece 18 tanesi iki meta-analize birden dahil edilmiştir. Ortak olmayan çalışmalar arasında, tocilizumab ve abatacept gibi farklı biyolojik ajanların da kullanılmış olması, ilk meta-analizdeki çalışmaların bazılarında her iki kolda ek olarak metotreksat kullanılmamış olması, üçüncü meta-analize randomize kontrollü olmayan çalışmaların da dahil edilmiş olması gibi farklar vardır. TNF-alfa antagonistine yanıtsız veya tolere edemeyen hastalarda Moots tarafından yapılan bir sistematik literatür taramasında da daha önce en az bir TNF-alfa antagonisti ile tedavi edilmiş hastalar arasında farklı biyolojik ajanlara yanıt değerlendirilmiştir (52). Mayıs 2009 – Ocak 2011 tarihleri arasında yayımlanan makaleler ve kongre abstraktları taranarak, en az bir TNF-alfa antagonistine yanıtsız RA hastalarında abatacept, adalimumab, etanercept, infliksimab ve rituksimab’ın kullanıldığı çalışmalar dahil edilmiştir. Bu hasta grubunda biyolojik ajanların etkinliğini birbiriyle karşılaştıran randomize kontrollü çalışma bulunamamış, ancak farklı biyolojiklerle yapılan çalışmalar ve veritabanlarından elde edilen sonuçlar indirekt olarak karşılaştırılabilmiştir. Toplam 4 randomize kontrolü çalışma ve 41 kongre bildirisi analize dahil edilmiştir. Bu çalışmalardan 6 tanesi TNF-alfa antagonistleri ile ilgilidir (53-58). Fleischmann ve arkadaşları etanercept veya adalimumaba yetersiz yanıt veren 197 RA hastasının %51’inde infliksimab ile 26. haftada EULAR yanıtı 18 Cilt 3, Sayı 2 sağlandığını bildirmişlerdir (53). Başka iki çalışmada ise infliksimab ve etanercept ile yetersiz yanıt alınan hastalarda adalimumabın ACR20/50 ve DAS28 yanıtı açısından etkili olduğu bildirilmiştir (54, 55). Bu çalışmalardan birinde daha önce 3 biyolojik ajan ile tedavi edilen hastaların, 2 biyolojik ajan ile tedavi edilenlere göre, adalimumaba daha az yanıt verdiği bildirilmiştir (54). Küçük bir kohort çalışmasında ise, bir TNF-alfa antagonistine karşı antikor geliştiren hastalarda etanerceptin, geliştirmeyenlere ve daha önce TNF-alfa antagonisti kullanmamışlara göre daha iyi yanıt verdiği bildirilmiştir (56). Bir veritabanı çalışmasında, bir monoklonal antikor TNF-alfa antagonistinden etanercepte geçmenin, diğer monoklonal antikor TNF-alfa antagonistine geçmekten daha iyi yanıt verdiği bildirilmiştir (57). Buna karşılık diğer bir çalışmada ikinci TNF-alfa antagonistine yanıtın, daha önce kullanılan TNF-alfa antagonistinden etkilenmediği bildirilmiştir (58). TNF-alfa antagonistine yeterli yanıt vermeyen hastalarda abataceptin etkinliğine dair veriler, abatacept ile yapılmış 3 adet Faz III çalışmanın uzun dönem izlemlerine ve subanalizlerine dayanmaktadır (2, 59, 60). Bunlardan ARRIVE çalışmasının bir subanalizinde, daha önce infliksimab almış hastalarda, abataceptden önce 2 aylık bir infliksimabdan arınma dönemi geçiren ve geçirmeyen hastalar arasında etkinlik açısından bir fark olmadığı görülmüştür (59). ATTEST çalışmasının bir subanalizinde ise daha önce kullanılan infliksimaba yanıt düzeyinin, abatacepte yanıtı etkilemediği görülmüştür (2). Abatacepte geçildiğinde, infliksimaba iyi yanıt vermeyen hastalar da, iyi yanıt vermiş olanlara benzer oranlarda yanıt alınmıştır. TNF-alfa antagonistlerine yeterli yanıt vermeyen hastalarda rituksimabın etkinliğini değerlendiren birçok çalışma vardır. Bir veya iki TNF-alfa antagonistine yeterli yanıt vermeyen RA hastalarında yapılan randomize kontrollü Faz III REFLEX çalışmasının uzun dönem izleminde, bu hastalarda rituksimabın 2 yıla kadar iyi radyolojik yanıt sağladığı görülmüştür (61, 62). Başka bir Faz III çalışma olan SUNRISE çalışmasında da bu grup hastada tekrarlayan rituksimab uygulaması ile ACR ve DAS28 yanıtının iyi olduğu bildirilmiştir (63). Çeşitli rituksimab çalışmalarına katılan hastaların sonuçlarının toplanarak değerlendirildiği bir çalışmada da tekrarlayan rituksimab uygulamasının, zaman içinde süre giden etkinlik sağladığı görülmüştür (64). Avrupa’daki 10 veritabanının sonuçlarının bir arada değerlendirildiği bir çalışmada ise, rituksimab ile 6. ayda, daha önce TNF-alfa antagonisti kullanmamış veya sadece 1 TNF-alfa antago© 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Cilt 3, Sayı 2 nisti kullanmış hastalarda, iki ve daha fazla TNF-alfa antagonisti kullanmışlara göre daha iyi yanıt alındığı (sırasıyla DAS28 -2.1, -2 ve -1.3) bildirilmiştir (65). Başta belirtildiği gibi TNF-alfa antagonistlerine yetersiz yanıt veren hastalarda biyolojik ajanların etkinliğini birbiriyle karşılaştıran randomize kontrollü çalışma bulunamamış olmasına rağmen, bir kaçı veritabanı ve kohort çalışması bu karşılaştırmayı indirekt olarak yapmaya imkan vermektedir. İsveç’in STURE veritabanı ve İspanya’nın MIRAR veritabanı, bu grup hastada rituksimabın başka bir TNF-alfa antagonistine geçmekten daha iyi yanıt verdiği öne sürülmüştür (66, 67). STURE’de rituksimab ile DAS28 yanıtı bir monoklonal antikor TNF-alfa antagonistine göre anlamlı olarak daha iyi (p=0.002) bulunmuştur (66). Etanercepte göre de daha iyi bir yanıt görülmesine rağmen, bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. MIRAR’da ise rituksimab ile, başka bir TNF-alfa antagonistine göre 9-12. ayda, hem DAS28 (p=0.016) hem de EULAR (p=0.04) yanıtının anlamlı olarak daha iyi olduğu bildirilmiştir (67). Tek merkezli bir kohort çalışmasında da rituksimab ile DAS28 yanıtı, başka bir TNF-alfa antagonistine göre anlamlı olarak daha iyi (-1.64 vs -1.19, p=0.013) bulunmuştur (68). Buna karşılık başka bir tek merkezli çalışmada bu grup hastada rituksimab ile başka bir TNF-alfa antagonistine geçme arasında DAS28 ve EULAR yanıtı açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır (69). Güvenlilik Aalton ve arkadaşları tarafından yapılan, meta-analizde biyolojik ajanlar da yan etkiler açısından karşılaştırılmıştır (23). Bu analizde güvenlilik açısından birincil sonlanım noktası olarak yan etki nedeniyle ilacı bırakma oranı seçilmiştir. Dahil edilen 25 çalışmada TNF-alfa antagonisti kullanan toplam 6292 hastada yan etki nedeniyle ilacı bırakma oranı plasebo kollarındaki toplam 2994 hastadan farklı bulunmamıştır (RR 1.26, %95 CI 0.93-1.71). Ancak tek tek biyolojikler analiz edildiğinde bu oranın infliksimab (3.22, 1.76-5.91), adalimumab (1.59, 1.13-2.23) ve certolizumab (2.72, 1.23-6.01) için artmış, etanercept için ise (0.71, 0.540.92) azalmış olduğu görülmüştür. Ciddi yan etki oranı ise biyolojikler arasında, certolizumab kullananlarda (RR 2.24, 1.38-363) etanercept kullananlara göre (RR 0.9, 0.68-1.20) anlamlı olarak fazladır. Hem TNF-alfa antagonisti kullanan hem de plasebo kolundaki herkesin metotreksat kullandığı çalışmalar ayrı olarak analiz edildiğinde, etanercept ile görülen yan etki nedeniyle ilacı bırakma oranındaki azlığın anlamlılığını yitirdiği görülmüştür (RR 0.78, 0.56-1.09). © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Malinite riski Biyolojik ajanların kullanımı ile malinite riskinin artıp artmadığı hala tartışılan bir konudur. RA hastalarında biyolojik ajanlarla tedavinin malinite riski üzerine etkisini inceleme amacıyla yapılan bir meta-analizde abatacept, adalimumab, anakinra, certolizumab, etanercept, golimumab, infliksimab, rituksimab ve tocilizumab ile yapılmış ve Temmuz 2012 tarihine kadar yayımlanmış randomize plasebo kontrollü çalışmalar incelenmiştir (70). Dahil edilen toplam 63 çalışmadaki 29.423 hastanın 15.989’u biyolojik ve metotreksat, 3615’i sadece biyolojik ve 9819’u kontrol koluna randomize edilmiştir. Toplamda 211 hastada neoplazi geliştiği gözlenmiştir. Bunların 118’i solid tümörler, 48’i cilt kanserleri, 14’ü lenfomalar ve 5’i diğer hematolojik malinitelerdir. Yirmi altı hastada malinitenin ne olduğu belirtilmemiştir. İlk yılda herhangi bir malinite gelişimi için insidans oranı biyolojik ve metotreksat grubu için 0.77 (%95 CI 0.65-0.92), sadece biyolojik grubu için 0.64 (%95 CI 0.42-0.95) ve kontrol grubu için 0.66 (%95 CI 0.52-0.84) bulunmuştur. İlaçlara, malinite tipine ve zamana göre analiz edildiğinde 52. haftada TNF-alfa antagonisti ile birlikte metotreksat kullanan grupta kontrollere göre malinite riskinde anlamlı bir artış gözlenmiştir (Peto OR 2.1; %95 CI 1.1-3.9). Ancak rastgele etki modelinde bu anlamlılık kaybolmuştur (RR 1.8; %95 CI 0.82-3.8). Ayrıca istatistiksel anlamlılığa ulaşmasa da lenfoma gelişimi açısından TNF-alfa blokerleri alanlarda kontrol grubuna göre odds oranı 2.1 (%95 CI 0.55-8.4) bulunmuştur. Bunun dışında, anakinra ile birlikte metotreksat kullanmanın tek başına metotreksat kullanmaya göre malinite riskini azalttığı bildirilmiştir (OR 0.11, 0.03-0.45). TNF-alfa antagonistleri ile kanser riskini araştıran, ve bunu “intention to treat” ve “per protocol” modelde ayrı ayrı analiz eden bir başka meta-analizde TNF-alfa antagonistlerinin erişkin RA hastalarında kanser riskini arttırdığına dair bir kanıt bulunmadığı sonucuna varılmıştır (71). Bu çalışmaya Aralık 2012 tarihine kadar yayımlanmış, infliksimab, etanercept, adalimumab, golimumab ve certolizumab ile yapılmış, çift kör randomize kontrollü çalışmalar dahil edilmiştir. Analize dahil edilen 33 randomize kontrollü çalışmada hem per protocol modelde (OR 0.93; %95 CI 0.59-1.44) hem de intention to treat modelde (OR 1.27; %95 CI 0.82-1.98) TNF-alfa antagonistleri ile ilişkili artmış kanser riski bulunmamıştır. Melanom dışı cilt kanseri riski de her iki modelde artmamıştır (OR 1.37; %95 CI 0.71-2.66 ve OR 1.90; %95 CI 0.98-3.67). En az 52 hafta sürmüş 13 çalışmanın so19 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar nuçları ayrı olarak incelendiğinde de hem rastgele etki analizinde (OR 1.39; %95 CI 0.77-2.49) hem de sabit etki modelinde (OR 1.6; %95 CI 0.97-2.64) malinite riskindeki artış anlamlı bulunmamıştır. Kanser riski açısından yapılan bu meta-analizleri değerlendirirken, bunların sadece randomize kontrollü çalışmalarda ortaya çıkan maliniteleri değerlendirmiş olduğu, bu çalışmalara alınan hastaların genellikle başka hiçbir sorunu olmayan seçilmiş bir popülasyon olduğu ve uzun dönem izlem sonuçlarını içermediği unutulmamalıdır. İmmünojenisite İmmünojenisitenin, TNF-alfa antagonistlerine sekonder yetersiz yanıtın önemli nedenlerinden biri olduğu düşünülmektedir. Garces ve arkadaşları yaptıkları meta-analizde infliksimab, etanercept ve adalimumab kullanan hastalarda ilaca karşı antikor gelişiminin tedavi yanıtına etkisini ve immünsüpresyonun bu antikorların saptanmasını nasıl etkilediğini incelemişlerdir. Ağustos 2012 tarihine kadar olan yayınların dahil edildiği bu makalede, RA dışında spondilartrit, inflamatuar barsak hastalığı ve sedef hastalarında yapılan çalışmalar da dahil edilmiştir. Analize, 1 randomize kontrolü çalışma ve 16 gözlemsel çalışmaya alınmış olan toplam 865 hasta dahil edilmiştir. Bunların 540 tanesi RA hastasıdır. Dahil edilen çalışmalarda etanercepte karşı antikor gelişimi saptanmamıştır. Buna karşılık infliksimab ve adalimumab kullanan hastalarda antikor gelişiminin ilaca yanıtı azalttığı (RR 0.68; %95 CI 0.12-0.36) gözlenmiştir. TNF-alfa antagonisti ile eş zamanlı olarak metotreksat veya azatioprin/merkaptopürin alan hastalarda antikor gelişiminin hemen hemen yarı yarıya azaldığı (RR 0.53; %95 CI 0.42-0.67) saptanmıştır. Bu meta-analizin sonucunda immünojenisitenin etanercept kullanımında sorun yaratmadığı, buna karşılık infliksimab ve adalimumaba karşı oluşan antikorların ilaç yanıtını azalttığı ve bu durumun eş zamanlı immünsüpresif kullanımı ile azaltılabildiği sonucuna varılmıştır. Sonuç Yazının başında da belirtildiği gibi biyolojik ajanları kafa kafaya karşılaştıran kontrollü çalışmalar çok azdır. Bu nedenle bu karşılaştırmayı indirekt olarak yapmaya yarayan sistematik derlemelere ve meta-analizlere başvurulmuştur. Ancak bir meta-analizin ancak analiz ettiği çalışmalar kadar kaliteli olabileceği, dahil edilen çalışmalardaki sorunların meta-analizin sonuçlarına da yansıyacağı unutulmamalıdır. 20 Cilt 3, Sayı 2 Kaynaklar 1. Lopez-Olivo MA, Tayar JH, Martinez-Lopez JA, Pollono EN, Cueto JP, Gonzales-Crespo MR, et al. Risk of malignancies in patientswithrheumatoid arthritis treatedwithbiologictherapy: a meta-analysis. JAMA : thejournal oftheAmericanMedicalAssociation. 2012;308(9):898-908. 2. Schiff M, Keiserman M, Codding C, et al. Effi cacy and safety of abatacept or infl iximab vs placebo in ATTEST: a phase III, multi-centre, randomised, double-blind, placebo-controlled study in patients with rheumatoid arthritis and an inadequate response to methotrexate. Ann Rheum Dis 2008;67:1096–103. 3. Keystone E, Heijde D, Mason D Jr, et al. Certolizumab pegol plus methotrexate is signifi cantly more effective than placebo plus methotrexate in active rheumatoid arthritis: fi ndings of a fi fty-two-week, phase III, multicenter, randomized, doubleblind, placebo-controlled, parallel-group study. Arthritis Rheum 2008;58:3319–29. 4. Smolen J, Landewé RB, Mease P, et al. Effi cacy and safety of certolizumab pegol plus methotrexate in active rheumatoid arthritis: the RAPID 2 study. A randomised controlled trial. Ann Rheum Dis 2009;68:797–804. 5. Kay J, Matteson EL, Dasgupta B, et al. Golimumab in patients with active rheumatoid arthritis despite treatment with methotrexate: a randomized, doubleblind, placebo-controlled, dose-ranging study. Arthritis Rheum 2008;58:964–75. 6. Weinblatt ME, Keystone EC, Furst DE, et al. Adalimumab, a fully human anti-tumor necrosis factor alpha monoclonal antibody, for the treatment of rheumatoid arthritis in patients taking concomitant methotrexate: the ARMADA trial. Arthritis Rheum 2003;48:35–45. 7. Kim HY, Lee SK, Song YW, et al. A randomized, double-blind, placebo-controlled, phase III study of the human anti-tumor necrosis factor antibody adalimumab administered as subcutaneous injections in Korean rheumatoid arthritis patientstreated with methotrexate. APLAR J Rheumatol 2007;10:9–16. 8. Maini R, St Clair EW, Breedveld F, et al. Infliximab (chimeric anti-tumour necrosis factor alpha monoclonal antibody) versus placebo in rheumatoid arthritis patients receiving concomitant methotrexate: a randomised phase III trial. ATTRACT Study Group. Lancet 1999;354:1932–9. 9. Zhang FC, Hou Y, Huang F, et al. Infl iximab versus placebo in rheumatoid arthritis patients receiving concomitant methotrexate: a preliminary study from China. APLAR J Rheumatol 2006;9:122–6. 10. Westhovens R, Yocum D, Han J, et al. The safety of infl iximab, combined with background treatments, among patients with rheumatoid arthritis and various comorbidities: a large, randomized, placebo-controlled trial. Arthritis Rheum 2006;54:1075–86. 11. Weinblatt ME, Kremer JM, Bankhurst AD, et al. A trial of etanercept, a recombinant tumor necrosis factor receptor:Fc fusion protein, in patients with rheumatoid arthritis receiving methotrexate. N Engl J Med 1999;340:253–9. 12. Keystone EC, Kavanaugh AF, Sharp JT, et al. Radiographic, clinical, and functional outcomes of treatment with adalimumab (a human anti-tumor necrosis factor monoclonal antibody) in patients with active rheumatoid arthritis receiving concomitant methotrexate therapy: a randomized, placebo-controlled, 52-week trial. Arthritis Rheum 2004;50:1400–11. 13. van de Putte LBA, Atkins C, Malaise M, et al. Effi cacy and safety of adalimumab as monotherapy in patients with rheumatoid arthritis for whom previous disease modifying antirheumatic drug treatment has failed. Ann Rheum Dis 2004;63: 508–16. 14. Fleischmann R, Vencovsky J, van Vollenhoven RF, et al. Effi © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Cilt 3, Sayı 2 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. cacy and safety of certolizumab pegol monotherapy every 4 weeks in patients with rheumatoid arthritis failing previous disease-modifying antirheumatic therapy: the FAST4WARD study. Ann Rheum Dis 2009;68:805–11. Miyasaka N. Clinical investigation in highly disease-affected rheumatoid arthritis patients in Japan with adalimumab applying standard and general evaluation: the CHANGE study. Mod Rheumatol 2008;18:252–62. Moreland LW, Schiff MH, Baumgartner SW, et al. Etanercept therapy in rheumatoid arthritis. A randomized, controlled trial. Ann Intern Med 1999;130:478–86. Keystone EC, Genovese MC, Klareskog L, et al. Golimumab, a human antibody to tumour necrosis factor {alpha} given by monthly subcutaneous injections, in active rheumatoid arthritis despite methotrexate therapy: the GO-FORWARD Study. Ann Rheum Dis 2009;68:789–96. Gallego-Galisteo M, Villa-Rubio A, Alegre-del Rey E, Marquez-Fernandez E, Ramos-Baez JJ. Indirectcomparison of biologicaltreatments in refractoryrheumatoidarthritis. Journal of clinicalpharmacyandtherapeutics. 2012 Jun;37(3):301-7. Kremer JM, Dougados M, Emery P et al.Treatment of rheumatoid arthritis with the selective costimulation modulator abatacept.Arthritis and Rheumotism, 2005;52:2263–2271. Kremer JM, Genant HK, Moreland LW et al. Effect of abatacept in patients with methotrexate resistant active rheumatoid arthritis; randomised trial. Annals of the Internal Medicine, 2006;144:865–876. Smolen JS, Beaulieu A, Rubbert-Roth A et al. OPTION Investigators. Effect of interleukin-6 receptor inhibition with tocilizumab in patients with rheumatoid arthritis (OPTION study): a double-blind, placebo-controlled, randomised trial. Lancet, 2008;371,987–997. Strand V, Mease P, Burmester GR et al. Rapid and sustained improvements in health-related quality of life, fatigue, and other patient-reported outcomes in rheumatoid arthritis patients treated with certolizumab pegol plus methotrexate over 1 year: results from the RAPID 1 randomized controlled trial. Arthritis Research & Therapy, 2009;11:R170. Aaltonen KJ, Virkki LM, Malmivaara A, Konttinen YT, Nordstrom DC, Blom M. Systematic review and meta-analysis of theefficacyandsafety of existing TNF blocking agents in treatment of rheumatoidarthritis. PloSone. 2012;7(1):e30275 Abe T, Takeuchi T, Miyasaka N, Hashimoto H, Kondo H, et al. (2006) A multicenter, double-blind, randomized, placebo controlled trial of infliximab combined with low dose methotrexate in Japanese patients with rheumatoid arthritis. Journal of Rheumatology 33: 37–44. Bessette L, Schiff MH, Kieserman M (2007) The efficacy and safety of abatacept or infliximab in ra patients with an inadequate response to mtx: results from a 1-year double-blind, randomized, placebo-controlled trial. The Journal of rheumatology 34: 1627. Lipsky PE, van der Heijde D, St Clair W, Furst DE, Breedveld FC, et al. (2000) Infliximab and methotrexate in the treatment of rheumatoid arthritis. The New England journal of medicine 343: 1594–1602. Maini RN, Breedveld FC, Kalden JR, Smolen JS, Furst D, et al. (2004) Sustained improvement over two years in physical function, structural damage, and signs and symptoms among patients with rheumatoid arthritis treated with infliximab and methotrexate. Arthritis and rheumatism 50: 1051–1065. Quinn MA, Conaghan PG, O’Connor PJ, Karim Z, Greenstein A, et al. Very early treatment with infliximab in addition to methotrexate in early, poorprognosis rheumatoid arthritis reduces magnetic resonance imaging evidence of synovitis and damage, with sustained benefit after infliximab withdrawal: results from a twelve-m. Arthritis and rheuma- © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar tism 2005;52: 27–35. 29. Smolen JS, Han C, Bala M, Maini RN, Kalden JR, et al. (2005) Evidence of radiographic benefit of treatment with infliximab plus methotrexate in rheumatoid arthritis patients who had no clinical improvement: a detailed subanalysis of data from the anti-tumor necrosis factor trial in rheumatoid arthritis with concomi. Arthritis and rheumatism 52: 1020–1030. 30. Smolen JS, Van Der Heijde DMFM, St Clair EW, Emery P, Bathon JM, et al. (2006) Predictors of joint damage in patients with early rheumatoid arthritis treated with high-dose methotrexate with or without concomitant infliximab: results from the ASPIRE trial. Arthritis and rheumatism 54: 702–710. 31. St Clair EW, van der Heijde DMFM, Smolen JS, Maini RN, Bathon JM, et al. (2004) Combination of infliximab and methotrexate therapy for early rheumatoid arthritis: a randomized, controlled trial. Arthritis and rheumatism 50: 3432–3443. 32. van Vollenhoven RF, Schiff M, Keiserman M, Codding C, Songcharoen S, et al. (2008) Safety of abatacept or infliximab in RA patients with an inadequate response to MTX: Results from a 1-year double-blind randomized clinical trial. Scandinavian journal of rheumatology Suppl 123: 52. 33. Bathon JM, Genovese MC (2003) The Early Rheumatoid Arthritis (ERA) trial comparing the efficacy and safety of etanercept and methotrexate. Clinical and experimental rheumatology 21: 195–197. 34. Bathon JM, Martin RW, Fleischmann RM, Tesser JR, Schiff MH, et al. (2000)A comparison of etanercept and methotrexate in patients with early rheumatoidarthritis. The New England journal of medicine 343: 1586–1593. 35. Emery P, Breedveld FC, Hall S, Durez P, Chang DJ, et al. (2008) Comparison ofmethotrexate monotherapy with a combination of methotrexate and etanerceptin active, early, moderate to severe rheumatoid arthritis (COMET): arandomised, double-blind, parallel treatment trial. Lancet 372: 375–382. 36. Emery P, Breedveld F, van der Heijde D, Ferraccioli G, Dougados M, et al.(2010) Two-year clinical and radiographic results with combination etanerceptmethotrexatetherapy versus monotherapy in early rheumatoid arthritis: a twoyear,double-blind, randomized study. Arthritis and rheumatism 62: 674–682. 37. Genovese MC, Bathon JM, Martin RW, Fleischmann RM, Tesser JR, et al.(2002) Etanercept versus methotrexate in patients with early rheumatoidarthritis: two-year radiographic and clinical outcomes. Arthritis and rheumatism46: 1443– 1450. 38. Kavanaugh A, Klareskog L, van der Heijde D, Li J, Freundlich B, et al. (2008)Improvements in clinical response between 12 and 24 weeks in patients withrheumatoid arthritis on etanercept therapy with or without methotrexate.Annals of the rheumatic diseases 67: 1444–1447. 39. Keystone EC, Schiff MH, Kremer JM, Kafka S, Lovy M, et al. (2004) Onceweeklyadministration of 50 mg etanercept in patients with active rheumatoidarthritis: results of a multicenter, randomized, double-blind, placebo-controlledtrial. Arthritis and rheumatism 50: 353–363. 40. Klareskog L, van der Heijde D, de Jager JP, Gough A, Kalden J, et al. (2004)Therapeutic effect of the combination of etanercept and methotrexate comparedwith each treatment alone in patients with rheumatoid arthritis: double-blindrandomised controlled trial. Lancet 363: 675–681. 41. Lan J-L, Chou S-J, Chen D-Y, Chen Y-H, Hsieh T-Y, et al. (2004) Acomparative study of etanercept plus methotrexate and methotrexate alone inTaiwanese patients with active rheumatoid arthritis: a 12-week, double -blind, randomized, placebo-controlled study. Journal Of The Formosan MedicalAssociation 103: 618–623. 21 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar 42. Moreland LW, Schiff MH, Baumgartner SW, Tindall EA, Fleischmann RM,et al. (1999) Etanercept therapy in rheumatoid arthritis. A randomized,controlled trial. Annals of internal medicine 130: 478–486. 43. van der Heijde D, Klareskog L, Landewe´ R, Bruyn GAW, Cantagrel A, et al.(2007) Disease remission and sustained halting of radiographic progression withcombination etanercept and methotrexate in patients with rheumatoid arthritis. Arthritis and rheumatism 56: 3928–3939. 44. van der Heijde D, Klareskog L, Rodriguez-Valverde V, Codreanu C, Bolosiu H,et al. (2006) Comparison of etanercept and methotrexate, alone and combined,in the treatment of rheumatoid arthritis: two-year clinical and radiographicresults from the TEMPO study, a double-blind, randomized trial. Arthritis andrheumatism 54: 1063–1074. 45. Breedveld FC, Weisman MH, Kavanaugh AF, Cohen SB, Pavelka K, et al. (2006) The PREMIER study: A multicenter, randomized, double-blind clinical trial of combination therapy with adalimumab plus methotrexate versus methotrexate alone or adalimumab alone in patients with early, aggressive rheumatoid arthritis who had not had previo. Arthritis and rheumatism 54: 26–37. 46. Chen D-Y, Chou S-J, Hsieh T-Y, Chen Y-H, Chen H-H, et al. (2009) Randomized, double-blind, placebo-controlled, comparative study of human anti-TNF antibody adalimumab in combination with methotrexate and methotrexate alone in Taiwanese patients with active rheumatoid arthritis. Journal of the Formosan Medical Association =Taiwan yi zhi 108: 310–319. 47. Jamal S, Patra K, Keystone EC (2009) Adalimumab response in patients with early versus established rheumatoid arthritis: DE019 randomized controlled trial subanalysis. Clinical rheumatology 28: 413–419. 48. Keystone EC, Haraoui B, Bykerk VP (2003) Role of adalimumab in the treatment of early rheumatoid arthritis. Clinical and experimental rheumatology 21: 198–199. 49. Kim H-Y, Lee S-K, Song YW, Yoo D-H, Koh E-M, et al. (2007) study of the human anti-tumor necrosis factor antibody adalimumab administered as subcutaneous injections in Korean rheumatoid arthritis patients treated with methotrexate. APLAR Journal of Rheumatology 10: 9–16. 50. van de Putte LBA, Rau R, Breedveld FC, Kalden JR, Malaise MG, et al. (2003) Efficacy and safety of the fully human anti-tumour necrosis factor monoclonal antibody adalimumab (D2E7) in DMARD refractory patients with rheumatoid arthritis: a 12 week, phase II study. Annals of the Rheumatic Diseases 62: 1168–1177. 51. Emery P, Fleischmann RM, Moreland LW, Hsia EC, Strusberg I, et al. (2009) Golimumab, a human anti-tumor necrosis factor alpha monoclonal antibody, injected subcutaneously every four weeks in methotrexate-naive patients with active rheumatoid arthritis: twenty-four-week results of a phase III, multicenter, randomized, double-bli. Arthritis and rheumatism 60: 2272–2283. 52. Moots RJ, Naisbett-Groet B. The efficacy of biologicagents in patients with rheumatoid arthritis and an inadequate response to tumour necrosis factor inhibitors: a systematicreview. Rheumatology (Oxford). 2012;51(12):2252-61 53. Fleischmann RM, Goldman JA, Leirisalo-Repo M et al. Treatment with infliximab improves clinical response and physical function in patients with moderate or severe rheumatoid arthritis actively switch from etanercept or adalimumab therapy. Arthritis Rheum 2010;62(Suppl):S178. 54. Feuchtenberger M, Babinsky K, Georgi J et al. Effectiveness of adalimumab for atients with rheumatoid arthritis previously treated with other biologics: subanalysis from a German non-interventional study of adalimumab. Ann Rheum Dis 2009;68(Suppl 3):427. 22 Cilt 3, Sayı 2 55. Burmester GR, Kary S, Unnebrink K, Guerette B, Oezer U, Kupper H. Treatment of rheumatoid arthritis with adalimumab is effective for patients with and without history of other anti-TNF therapies. Rheumatology 2010; 49(Suppl 1):i89_111. 56. Jamnitski A, Bartelds GM, Nurmohamed MT et al. The presence or absence of antibodies to infliximab or adalimumab determines the outcome of switching to etanercept. Ann Rheum Dis 2010;69(Suppl 3):540. 57. Chatzidionysiou K, van Vollenhoven R. TNF switch after failure of one or more TNF inhibitors: results of an observational study. Arthritis Rheum 2010;62(Suppl):S177. 58. Lequerre T, Farran E, Abdesselam TA et al. Switching from one to a second anti-TNFalpha blocking agent is pertinent whatever the reason (primary failure, loss of efficacy, intolerance) in a population of 356 rheumatoid arthritis patients with standardized evaluations. Ann Rheum Dis 2009;68(Suppl 3):433_4. 59. Schiff M, Le Bars M, Gaillez C et al. Efficacy and safety of abatacept in patients with A and an inadequate response to anti-TNF therapy by prior number of anti-TNF therapies used. Ann Rheum Dis 2009;68(Suppl 3):574_5. 60. Genovese MC, Schiff M, Luggen ME et al. Abatacept demonstrates consistent safety and sustained improvements in efficacy through 4 years of open-label treatment in patients with an inadequate response to anti-TNF therapy. Arthritis Rheum 2009;60(Suppl):S632. 61. Keystone E, Emery P, Peterfy CG et al. Rituximab inhibits structural joint damage in patients with rheumatoid arthritis with an inadequate response to tumour necrosis factor inhibitor therapies. Ann Rheum Dis 2009;68: 216_21. 62. Cohen SB, Keystone E, Genovese MC et al. Continued inhibition of structural damage over 2 years in patients with rheumatoid arthritis treated with rituximab in combination with methotrexate. Ann Rheum Dis 2010;69: 1158_61. 63. Mease PJ, Cohen S, Gaylis NB et al. Efficacy and safety of retreatment in patients with rheumatoid arthritis with previous inadequate response to tumor necrosis factor inhibitors: results from the SUNRISE trial. J Rheumatol 2010;37:917_27. 64. Keystone E, Fleischmann RM, Emery P et al. Sustained efficacy is achieved with repeat courses of rituximab in patients with rheumatoid arthritis with an inadequate response to one or more TNF inhibitors. Rheumatology 2010;49(Suppl 1):i89_111. 65. van Vollenhoven R, Chatzidionysiou K, Nasonov E et al. Six-month results from the collaborative European registries for rituximab in rheumatoid arthritis (CERERRA). Efficacy of rituximab is highest in RF-positive patients and in those who failed at most one prior anti-TNF. Arthritis rheum 2009;60(Suppl):S624_5. 66. Chatzidionysiou K, van Vollenhoven R. Rituximab vs anti-TNF after failure of anti-TNF: an bservational study. Arthritis Rheum 2010;62(Suppl):S173. 67. Gomez-Reino JJ, Sanmarti R, Romero AB, Monclus L. Rituximab vs TNF-inhibitor cycling in patients who previously failed to TNF inhibitors: the MIRAR study. Arthritis Rheum 2010;62(Suppl):S172_3. 68. Kekow J, Muller-Ladner U, Schulze-Koops H et al. Real life treatment with rituximab in TNF blocker non responders is superior to treatment with a second TNF blocker. Arthritis Rheum 2010;62(Suppl):S171. 69. Buch M, Vital EM, Dass S et al. Switching to rituximab and an alternative TNF inhibitor in patients with rheumatoid arthritis that have failed previous TNF inhibitor(s) are both effective treatment options with good maintenance rates. Ann Rheum Dis 2010;69(Suppl 3):379. 70. Lopez-Olivo MA, Tayar JH, Martinez-Lopez JA, Pollono © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 EN, Cueto JP, Gonzales-Crespo MR, Fulton S, Suarez-Almazor ME. Risk of malignancies in patients with rheumatoid arthritis treated with biologic therapy: a meta-analysis. JAMA. 20125;308(9):898-908. 71. Moulis G, Sommet A, Bene J, Montastruc F, Sailler L, Montastruc JL, et al. Cancer risk of anti-TNF-alpha at recommendeddoses in adultrheumatoidarthritis: a meta-analysis with intention to treat and per protocol analyses. PloSone. 2012;7(11):e48991. 72. Garces S, Demengeot J, Benito-Garcia E. Theimmunogenicity of anti-TNF therapy in immune-mediatedinflammatorydiseases: a systematicreview of theliteraturewith a meta-analysis. Annals of therheumaticdiseases. 2012 Dec 6 (Epub ahead of print) Romatoid Artrit Tedavisinde TNF inhibitörleri Dışındaki Biyolojik Tedaviler Doç. Dr. İsmail Sarı Romatoid Artrit Tedavisinde Abatacept Abatacept (ABA) T lenfosit aktivasyonu için gerekli kostimulatör yolağa ait sinyalizasyonu bloke ederek etki eden ilaçlardan birisidir. Romatoid artrit (RA) tedavisinde onay almış nispeten yeni bir biyolojik ajandır. Bu ilacın etkinliği, güvenilirliği, yaşam kalitesi üzerine etkisine yönelik çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu yazıdaki seçilmiş çalışmalarda abatacept ile ilişkili çeşitli etkinlik ve güvenilirlik verileri yer almaktadır (1-7). verilerine göre anti-TNF diğer tedavilere ve konvansiyonel DMARD’lara yanıt vermeyen orta ve şiddetli RA hastalarının yaklaşık üçte birinde ABA ile tatmin edici klinik yanıt gözlenmiştir. Orta ve şiddetli romatoid artrit hastalarında abataceptin etkinlik ve güvenilirliği Genovese ve arkadaşlarınca gerçekleştirilen bu çalışma (2) ATTAIN (Abatacept Trial’in Treatment of Anti-TNF INadequate responders) çalışmasına katılan ve sonrasında uzun süreli uzatma dönemine (LTE) alınan hastaların verilerinin derlenmesiyle gerçekleştirilmiştir. LTE dönemine 317 hasta alınmış, 5 yıllık süre sonunda bu hastaların 150’si (%47.3) çalışmayı tamamlamıştır. En sık çalışmadan düşme nedeni etkisizlik olup, 69 hasta (%21.8) bu nedenle çalışmayı terk etmiştir. LTE döneminde ABA’ya ilave olarak en sık kullanılan ilaç MTX (%82), kortikosteroid (%83.9) ve NSAİİ (%83) tedavileri olmuştur. Bu süre zarfında en sık rapor edilen yan etkiler üst solunum yolu enfeksiyonu, bronşit, nazofarenjit, sinüzit ve bel ağrısıdır. LTE döneminde ciddi yan etki gelişim insidans hızı 100 hasta yılı başına 19.18 olarak rapor edilmiştir. En sık rapor edilen ciddi enfeksiyon pnömoni olup 15 vakada tanımlanmıştır. Bu süre boyunca tüberküloz ve fırsatçı enfeksiyonlara rastlanmamıştır. Çalışma grubunda toplam 21 malinite tanımlanmış olup bunun insidans hızı 100 hasta yılı başına 2.11 olarak hesaplanmıştır. En sık maliniteler 6’şar hasta ile bazal ve skuamöz hücreli kanserlerdir. On yedi hastada otoimmün olay tanımlanmış ve bunlardan en sık karşılaşılanı hafif Cortejoso-Fernández ve arkadaşlarınca yapılan tek merkez çalışmasında (1) toplam 16 hasta yer almaktadır. Deskriptif ve longitudinal özellikli bu çalışmada ABA başlanan hastalar 6 ay boyunca izlenmişlerdir. Daha önce konvansiyonel hastalık modifiye edici ilaç (DMARD) almış ve en az bir anti-TNF tedaviyi tolere edememiş veya etkisizlik nedeniyle kullanamamış hastalarda ABA tedavisi başlanmışır. Çalışma grubundaki hastaların 5’i orta, 11’i de şiddetli hastalık aktivitesindedir. Altı aylık süre sonunda ABA uygulanan hastaların 5’inde (%31.2) EULAR etkinlik kriterlerine göre “tatmin edici” klinik yanıt gözlenmiş; buna karşın 6 hastada (%37.5) etkisizlik nedeniyle ilaç kesilmiştir. Hastalar yan etki açısından değerlendirildiklerinde, infüzyon reaksiyonuna rastlanmamış buna karşın çeşitli yan etkiler rapor edilmiştir. Bu yan etkilerden en sık gözlenenleri dispne (7/16), halsizlik ve asteni (6/16) ve ciltte kuruluk (5/16) yakınmalarıdır. İki hastada enfeksiyon ve nötropeni nedeniyle ilaca geçici olarak ara verilmiştir. Hasta grubunda herhangi bir tüberküloz veya malinite vakasına rastlanmamıştır. Bu çalışmanın © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. Anti-TNF tedavilere yeterli yanıt vermeyen romatoid artrit hastalarında abatacept tedavisinin güvenlik ve etkinliği: 5 yıllık izlem verileri 23 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar ve orta şiddette psöriyazis (n=4) olarak bildirilmiştir. Bu çalışmada elde edilen etkinlik ve güvenlik verileri Tablo 1’de özetlenmiştir. Beşinci yıldaki verilere göre hastaların %22.3’ünde remisyon, %36.9’unda düşük hastalık aktivitesi, %62.5’inde HAQ skorunda iyileşme (≥0.5) belirlenmiştir. Çift kör dönemle karşılaştırıldığında 5. yıldaki ciddi yan etki, ciddi enfeksiyon, otoimmün olaylar ve malinite gelişimi her iki dönemde de benzer oranlardadır. ABA ile ilişkili en uzun süreli çalışmalardan olan bu çalışmanın en çarpıcı sonuçlarından biri ilacın yan etki değil de etkisizlik nedeniyle kesilmesidir. Etkisizlik nedeniyle tedavi kesimi hastaların %71’inde ilk 2 yılda ortaya çıkmıştır. Anti-TNF çalışmalarındaki verilere bakıldığında bu çalışmadaki ciddi enfeksiyon ve advers olay ile ilişkili insidans oranları anti-TNF kullanan hastalardakinden daha düşük orandadır. Sonuç olarak anti-TNF yanıtsız RA hastalarında ABA tedavisi uzun dönemde etkin, güvenli ve iyi tolere edilen bir tedavidir. Birleşik Krallık’da metotreksat kullanımına karşın aktif romatoid artrit hastalarında abatacept ve metotreksat kombinasyonunun diğer biyolojik tedavilerle dolaylı olarak karşılaştırılması Guyot ve arkadaşları MTX tedavisine yeterli yanıt vermeyen erişkin aktif RA hastalarında yaptıkları bu sistemik literatür taramasında temel olarak plasebo kontrollü randomize ve çift kör çalışmaları gözden geçirmişlerdir (3). Burada tek başına MTX’a yanıt vermeyen ve ABA+MTX tedavisi uygulanan hastalara ilişkin veriler diğer uygun biyolojik ilaç (certolizumab, golimumab, etanercept, adalimumab ve infliksimab) çalışmaların- Cilt 3, Sayı 2 daki verilerle dolaylı olarak karşılaştırılmış, toplam 11 çalışma analiz edilmiştir. Birincil sonlanım noktası olarak 6. ayda bazale göre olan HAQ-DI skorunda klinik anlamlı değişim (≥0.3) ve ACR yanıtları alınmıştır. Bu çalışmada başlıktan da görüldüğü üzere etkinlik ve fonksiyon açısından indirekt karşılaştırmalar yapılmıştır. Bulgulara göre ABAve MTX kullanan hastalarda HAQ skorundaki değişim ve ACR yanıtları plaseboya göre anlamlı oranda daha yüksektir. Öte yandan bu parametreler diğer biyolojik tedavilerle görülenlere benzer düzeylerdedir (Tablo 2). Sonuç olarak araştırmacılar ABA’nın etkinlik ve fonksiyonel iyileşme açısından RA’da kullanılan diğer biyolojik ilaçlarla benzer etkinliğe sahip olduğunu öne sürmüşlerdir. Kronik Hepatit B’li romatoid artrit hastalarında abatacept tedavisinin etkinlik ve güvenilirliği Kim ve arkadaşları retrospektif bir çalışmada kronik hepatit B virüs (HBV) enfeksiyonu olan ve ABA kullanan RA hastalarını değerlendirmişlerdir (6). Primer sonlanım noktası olarak her vizitte DAS28ESH skoru ve HBV reaktivasyonu ile ilişkili değişkenleri toplam 8 hastada (3E, 5K) araştırmışlardır (AST, ALT, HBVDNA). Bu hastaların hepsi daha önceden DMARD tedavisi (KS, HCQ, MTX, leflunomid, prednizolon) 3 tanesi ABA dışında başka biyolojik tedaviler almış hastalardı. ABA tedavisinin ortanca izlem süresi 21 ay (3-33 ay) olup 4 hastaya tedavi öncesi anti-viral profilaksi verilmiştir. Sonuçlara göre HBV profilaksisi alanlarda viral reaktivasyon gözlenmemiş, ancak bazale göre DAS28ESH skorlarında anlamlı iyileşme görülmüştür. Profilaksi almayan 4 olguda Tablo 1. Primer ve sekonder etkinlik sonuçları (İstatistik anlamlılık gösteren) 5. yıl sonuçları ACR20, % 76.4 ACR50, % 51.8 ACR70, % 22 DAS28≤3.2, % 36.9 DAS28<2.6, % 22.3 HAQ-DI skorunda bazale göre ortalama değişim (%95 güven aralığı) -0.57 (-0.69 ile -0.45) HAQ-DI skorunda anlamlı azalma gösteren hasta oranı, % 62.5 SF-36 fiziksel komponentte bazale göre ortalama değişim (%95 güven aralığı) 7.34 (4.94 ile 9.74) SF-36 mental komponentte bazale göre ortalama değişim (%95 güven aralığı) 6.42 (3.97 ile 8.87) Ciddi advers olay 100 hasta yılında (%95 güven aralığı) 19.18 (16.1 ile 22.7) Ciddi enfeksiyon 100 hasta yılında (%95 güven aralığı) 3.5 (2.4 ile 4.9) Maliniteler 100 hasta yılında (%95 güven aralığı) 2.1 (1.3 ile 3.2) 24 © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 Tablo 2. ABA+MTX tedavisinin etkinlik ve fonksiyonel iyileşme açısından diğer tedavilerle dolaylı olarak karşılaştırılması HAQ-DI skorunda bazale göre değişim (%95 güven aralığı) 6. aydaki % değerler ACR20 ACR50 ACR70 Plasebo -0.27 (-0.30 ile -0.24)* 29* 12* 4* Abatacept -0.57 (-0.69 ile -0.43) 55 31 14 İnfliksimab -0.46 (-0.62 ile -0.3) 52 26 14 Etanercept -0.55 (-0.74 ile -0.36) 52 31 15 Adalimumab -0.6 (-0.78 ile -0.43) 71 54 28 Golimumab -0.61 (-0.85 ile -0.36) 61 34 16 Certolizumab pegol -0.65 (-0.81 ile -0.5) 82 57 34 *Abatacept ve plasebo arasındaki istatistiki anlamlı farkı göstermektedir. HBV reaktivasyonu gelişmiş, fakat bazale göre DAS28ESH skorunda iyileşme gözlenmemiştir. HBV reaktivasyon gelişmesi için ABA tedavi sonrası ortalama 10.5±11.4 ay süre geçmiştir. Hastalarda reaktivasyon dışında başka bir yan etkiye rastlanmamıştır. Bu olgu serisinden çıkan sonuç ABA tedavisinin kronik HBV enfeksiyonu olan RA hastalarında antiviral profilaksi ile birlikte uygulanabileceği yönündedir. Romatoid artrit nedeniyle abatacept tedavisi alan 3 hastada psöriyasiform döküntü gözlenmesi Konsta ve arkadaşlarının sunduğu bu vaka serisinde RA nedeniyle ABA tedavisi uygulanan 3 hastada ortaya çıkan paradoksal psöriyazis yan etkisi tanımlanmıştır (7). Bahsedilen hastaların hiçbirinde psöriyazis açısından kişisel veya aile öyküsü yoktur ve hiçbiri psöriyazise iyi geldiği bilinen MTX, siklosporin veya leflunomid gibi tedavileri almamaktadır. Bahsedilen ilk vaka 63 yaşındaki bir kadın hasta olup ABA tedavisinin 9. ayında psöriyazis ile ilişkili tırnak lezyonları ortaya çıkmıştır. Bu hastada daha önce adalimumab tedavisi esnasında palmoplantar püstüloz (PPP) gelişim öyküsü olması çok ilginçtir. İkinci olgu 60 yaşında erkek hasta olup, bu hastada ABA tedavisinin 10. ayında PPP gelişmiştir. Üçüncü olgu 62 yaşında erkek hasta olup tedavinin 14. ayında baldır bölgesinde plak tarzında psöriyatik lezyonlar ortaya çıkmıştır. Lezyonlar tüm olgularda hafif şiddette olup hastaların hiçbirinde ABA tedavisinin kesilmesine gerek kalmamış ve sadece topikal steroidlerle tedavi edilmişlerdir. Sonuç olarak bu çalışma yukarıda değerlendirilen Genovese ve arkadaşlarının çalışmasıyla birlikte değerlendirildiğinde ABA tedavisinin otoimmüniteyi tetikleyici bir özellik gösterdiğini düşündürmektedir. © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. İntravenöz abatacept tedavisinden subkutan tedaviye geçen hastalarda ne oluyor? Faz IIIb ATTUNE çalışmasının sonuçları ATTUNE (Abatacept in subjecTs who swiTch from intravenoUs to subcutaNeous thErapy) çalışmasında Keystone ve arkadaşları RA tedavisi amacıyla infüzyonel ABA kullanan hastalarda subkutan (SC) forma geçilmesi sonrası güvenlik, etkinlik ve immünojenisitede herhangi bir değişim olup olmadığını araştırmışlardır (5). AIM ve ATTAIN çalışmalarının uzun süreli uzatma dönemlerinde ABA kullanmaya devam eden (4 yıl ve üzeri) 123 hasta çalışmaya alınmıştır. Son infüzyondan sonra SC tedaviye geçiş (125 mg/ hafta) 30 gün içerisinde yapılmıştır. Bu çalışmadaki birincil sonlanım noktası infüzyondan SC tedaviye geçildikten 3 ay sonraki güvenlik yanıtları, ikincil amaç da bu süredeki immünojenisite olarak planlanmıştır. Etkinlik parametreleri 12. ayda değerlendirilmiştir. Üç ay sonra çalışmadaki hasta sayısı 120’ye (%97.6), 12 ay sonra 112’ye (%91.1) inmiştir. On iki aylık süreçte toplam 2 hastada (%1.6) injeksiyon yeri reaksiyonu ortaya çıkmış; bunların hafif şiddettedir ve ilk 3 aylık dönemde gözlenmiştir. Başka SC biyolojik ilaç tedavileri ile injeksiyon yeri reaksiyonlarının %3-19 oranında bildirildiği göz önüne alındığında bu çalışmadaki rakamın makul sınırlarda yer aldığı kabul edilebilir. İmmünojenisite açısından bakıldığında ilk 3 ayda hastaların %6.6’sında antikor saptanmış, bunun da 12. ayda etkinlik parametrelerinde olumsuz bir duruma yol açmadığı gözlenmiştir. Öte yandan 12 ay sonunda hastaların %90 kadarının ilaçta kalmaları nedeniyle İV infüzyon alan hastaların SC tedaviye sorunsuzca geçebileceği öne sürülmüştür. Tablo 3’de çalışmaya ilişkin veriler özetlenmiş olup bu araştırmadan çıkan temel sonuç infüzyonel ABA tedavisi alan RA hastalarında 25 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 Tablo 3. İV tedaviden SC abatacept tedavisine geçilen RA hastalarında 3 ve 12. aylarda elde edilen immünojenisite, etkinlik ve güvenlik verileri 3. ay 12. ay Ciddi yan etki (n, %) 1 (0.8) 13 (10.6) Yan etki nedeniyle ilaç kesimi (n, %) 1 (0.8) 4 (3.3) İnjeksiyon yeri reaksiyonları (n, %) İnfeksiyonlar (n, %) Malinite (n, %) Otoimmün olaylar (n, %) ELISA ile antikor tespiti, (n, %) Elektrokemilüminesans ile antikor tespiti, (n,%) 2 (1.6) 2 (1.6) 20 (16.3) 56 (45.5) 0 2 (1.6) 0 2 (1.6) 8/122 (6.6) 0 Ortalama DAS28CRP 3.44 Ortalama HAQ-DI 0.86 0.9 Düşük hastalık aktivitesi olan hastaların oranı, % 54.6 51.3 Remisyona giren hastaların oranı, % 38.7 39.8 haftalık SC tedaviye geçişin güvenlik kaygısına neden olmadan oldukça iyi tolere edildiği yönündedir. Subkutan abatacept uygulanan aktif romatoid artritli erişkin hastalarda ilacın kesilmesi ve sonrasında yeniden uygulanmasının immünojenisite, etkinlik ve güvenlik üzerine etkisi (Phase IIIb ALLOW çalışması) Kaine ve arkadaşları ALLOW (Evaluation of Abatacept Administered SubcutaneousLy in AduLts With Active RheumatOid Arthritis: Impact of Withdrawal and Reintroduction on Immunogenicity, Efficacy and Safety) çalışması olarak adlandırılan bu faz III araştırmada MTX kullanan RA hastalarında haftalık SC ABA uygulamasının geçici bir süre kesilmesinin immünojenisite, güvenlik ve etkinlik parameteleri üzerine etkilerini analiz etmişler (4). Toplam 36 hafta süren ve 167 hastanın alındığı bu çalışmada aktif RA hastalarına önce 1. Dönem diye de adlandırılan 12 hafta boyunca haftalık 125 mg SC ABA uygulaması yapılmıştır. Bu süreden sonra hastalar 12 hafta süresince plasebo ve ABA kollarına randomize edilmişler (2. Dönem) ve sonraki 12 haftalık dönemde her iki gruptaki hastaların hepsi ABA almışlardır (3. Dönem). Birincil sonlanım noktası 6. aydaki (2. Dönem sonu) immünojenisite ve güvenlik, sekonder sonlanım noktası ise 9. aydaki (3. Dönem sonu) immünojenisite, güvenlik ve etkinlik verileri olarak alınmıştır. İmmünojenisite açısından ELİSA ve elektrokemiluminesans (ECL) ile ABA ve CTLA4’e yönelik antikor gelişimi ölçülmüştür. Çalışma sonuçlarına göre ilacın kesilip tekrar uygulanma26 3.48 sı sonrasında ortaya çıkan antikorlar plasebo ve ABA gruplarında benzer oranlardadır. Öte yandan ABA tedavisinin 3 ay kesilip tekrar başlanması sonucunda immünojenisite %3’den az olguda ortaya çıkmaktadır. Toplam 2 tane injeksiyon yeri reaksiyonu tanımlanmıştır; bunların her ikisi de ilk dönemde ortaya çıkmıştır. Kesilip tekrar başlanan hastalarda bu açıdan artış gözlenmemişir. İnfeksiyon sıklığı dönem 2 ve 3’de benzerdir. En sık enfeksiyonlar dönem 2’de vajinal; dönem 3’de ise üriner sistem, üst solunum yolu enfeksiyonları, larenjit ve flu olarak raporlanmıştır. Toplam 2 ciddi enfeksiyon (sellülit ve salmonella gastroenteriti) bildirilmiş olup bunların ikisi de Dönem 1’de görülmüştür. ABA’nın kesilme döneminde hastalık aktivitesinde artma raporlanmış; ancak ilacın tekrar uygulanması ile etkinliğin sürekli tedavi alan hastalardakine benzer oranlara çıktığı bildirilmiştir. Sonuç olarak ADA tedavisinin kesilip tekrar başlanması iyi tolere edilmekte, immünojenisitede artışa neden olmamakta ve etkinliğe negatif yansıması olmamaktadır. Kaynaklar 1. Cortejoso-Fernandez L, Romero-Jimenez MR, Pernia-Lopez MS, Montoro-Alvarez M, Sanjurjo-Saez M. Effectiveness and safety of abatacept in moderate to severe rheumatoid arthritis. J Pharm Pharm Sci. 2012; 15(1):46-51. 2. Genovese MC, Schiff M, Luggen M, Le Bars M, Aranda R, Elegbe A, et al. Longterm safety and efficacy of abatacept through 5 years of treatment in patients with rheumatoid arthritis and an inadequate response to tumor necrosis factor inhibitor therapy. J Rheumatol. 2012 Aug; 39(8):1546-1554. 3. Guyot P, Taylor PC, Christensen R, Pericleous L, Drost P, Eijgelshoven I, et al. Indirect treatment comparison of abatacept with methotrexate versus other biologic agents for active rheumatoid arthritis despite methotrexate therapy in the © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 United kingdom. J Rheumatol. 2012 Jun; 39(6):1198-1206. 4. Kaine J, Gladstein G, Strusberg I, Robles M, Louw I, Gujrathi S, et al. Evaluation of abatacept administered subcutaneously in adults with active rheumatoid arthritis: impact of withdrawal and reintroduction on immunogenicity, efficacy and safety (phase Iiib ALLOW study). Ann Rheum Dis. 2012 Jan; 71(1):38-44. 5. Keystone EC, Kremer JM, Russell A, Box J, Abud-Mendoza C, Elizondo MG, et al. Abatacept in subjects who switch from intravenous to subcutaneous therapy: results from the phase IIIb ATTUNE study. Ann Rheum Dis. 2012 Jun; 71(6):857-861. 6. Kim PS, Ho GY, Prete PE, Furst DE. Safety and efficacy of abatacept in eight rheumatoid arthritis patients with chronic hepatitis B. Arthritis Care Res (Hoboken). 2012 Aug; 64(8):1265-1268. 7. Konsta M, Rallis E, Karameris A, Stratigos A, Sfikakis PP, Iliopoulos A. Psoriasiform lesions appearing in three patients with rheumatoid arthritis during therapeutic administration of abatacept, a selective inhibitor of T-cell costimulation. J Eur Acad Dermatol Venereol. 2012 Feb; 26(2):257-258. Doç. Dr. Umut Kalyoncu Romatoid Artrit Tedavisinde Rituksimab ve Tocilizumab Romatoid artrit (RA) tedavisinde ilk kullanıma giren anti-tümör nekrosis faktör (TNF) ajanlardan sonra birçok farklı etki mekanizmasında biyolojik ajan geliştirilmiş ve kullanıma girmiştir. Halen RA hastalarının yaklaşık %40’ı hastalık düzenleyici ilaçlara (DMARD) ve/veya anti-TNF’lere dirençlidir. IL-6 blokeri tocilizumab (TCZ) ve B hücre blokeri rituksimab (RTX) RA’da son zamanlarda geliştirilen etkili tedavi seçenekleridir. Bu derlemede RA tedavisindeki önemli tedavi seçeneklerinin 2012 yılı içerisindeki önemli yayınları gözden geçirilecektir. 2012 yılında RTX’ın etkinlik ve güvenilirliği ile ilgili uzun dönem veriler ve kayıt sistemlerinden önemli çalışmalar yayınlanmıştır. Bu derlemede önemli görülen çalışmalardan kısaca bahsedilecektir. 2006 yılında anti-TNF ilaçlara dirençli aktif RA hastalarında RTX+metotreksatın (MTX) etkinliği faz III REFLEX çalışmasında (Randomized Evaluation of Long-Term Efficacy of Rituximab in RA) gösterilmişti. Bu çalışmanın 5. yıl sonuçları 2012 yılında yayınlanmıştır (1). REFLEX çalışmasında başlangıçta 480 hastaya RTX verilmiştir, 5 yıllık takip sonucunda 2. kür 317, 3. kür 259, 4. kür 195 ve 5. kür 122 hastaya uygulanmıştır. Etkinlik açısından değerlendirildiğinde 1. kürden sonra elde edilen ACR 50 yanıtı (%31) sonraki kürlerde de korunmuş hatta bir miktar artmıştır (%41-48 arası). DAS-28 düşük hastalık aktivitesi 1. kürde %17 hastada sağlanırken, sonraki kürlerde de %26-35 hastada düşük hastalık aktivitesine ulaşılmıştır. Benzer iyilik halinin fonksiyonel iyileşmede de devam ettiği görülmüştür. Radyolojik progresyonun değerlendirilebildiği 105 RTX hastasında plaseboya göre 5. yılda daha az radyolojik ilerleme olduğu saptanmıştır. Beş yıllık süreçte 1768 hasta-yılı takip sağlanmıştır ve ciddi © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. yan etki görülmesi sıklığı 22/100 hasta-yılıdır. Ciddi enfeksiyon sıklığı 5.6/100 hasta-yılında saptanmıştır. Ciddi yan etki ilk 1 yıl, ciddi enfeksiyon ise ilk 2 yıl içerisinde yüksektir, daha sonraki yıllarda azalma göstermektedir. Ciddi fırsatçı enfeksiyonlar çok nadirdir ve tüberküloz saptanmamıştır. Bu sonuçlar RTX’ın uzun dönemde etkili ve güvenilir olduğunu göstermekle birlikte şu durum da akılda tutulmalıdır: İlk kürde 480 hasta RTX almışken devam eden takipte bu sayı azalmış ve 5. kürde 122 hastaya (%25) kadar düşmüştür. Bu nedenle sonuçları ilaca devam eden hasta grubu açısından yorumlamak daha sağlıklı olacaktır. 2011 yılında erken RA’da MTX naiv hasta grubunda RTX ve MTX’ın eklem hasarını belirgin engellediği IMAGE çalışmasının 1. yıl sonuçlarında gösterilmiştir. Bu çalışmanın birinci kolunda plasebo+MTX (233 hasta), ikinci kolda RTX 2x500 mg+MTX (239 hasta) ve üçüncü kolda RTX 2x1000 mg+MTX (244 hasta) bulunmaktadır. Hastaların %80’inde ikinci yıl sonuçlarına erişilebilmiştir (2). Buna göre ikinci yılın sonunda RTX grubunda hem 2x500 mg hem de 2x1000 mg grubunda total Sharp skorunda, erozyon skorunda ve eklem aralığında daralmada plaseboya göre anlamlı daha az kötüleşme görülmüştür. Çalışma dizaynının gücü RTX 1000 mg ve 500 mg’ı ayırt etmek için oluşturulmamakla birlikte tüm parametrelerde RTX 2x1000 mg ile sayısal olarak daha iyi sonuçlara ulaşılmıştır. Bu çalışmada saptanan önemli sonuçlardan birisi de mevcut radyolojik progresyonun ilk 6 ay içerisinde görüldüğü daha sonra ek progresyon olmadığıdır. Bu çalışma aynı zamanda MTX naiv erken aktif RA hastalarında RTX ve MTX kombinasyonun oldukça iyi klinik cevaba neden olduğunu da göstermektedir (ACR-70 cevabı %40, EULAR iyi ce27 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar vabı %48, DAS-28 remisyon %32, HAQ’da 0.22’lik azalma %86). IMAGE çalışmasının ilk yıl sonuçlarında radyografik progresyonun yalnızca RTX 2x1000 mg dozunda engellenmesi buna karşılık klinik etkinlik sonuçlarının 2x1000 mg ve 2x500 mg dozlarında benzer olması nedeniyle IMAGE çalışmasını yapan grup, 9 RA hastasını içeren açık uçlu bir çalışma planlamışlardır (3). Bu çalışmaya anti-TNF dirençli olup 2x1000 mg RTX sonrası orta-iyi EULAR cevabı gözlenen hastalar dahil edilmiştir. İlk yükleme tedavisinden sonra 6 ay geçmiş ve DAS-28>2.6 olan hastalara 1x1000 mg RTX verilmiştir. Hastalar 48 ay takip edilmiştir ve ayda bir DAS-28 değerleri ölçülmüştür. Eğer takipte DAS-28 sokuru 2.6 üzerine çıkmış ve son tedaviden itibaren 24 hafta geçmişse idamede 1x1000 mg RTX verilmiştir. Kırk sekiz ayın sonunda iyi DAS-28 cevabının devam ettiği ve radyolojik progresyonun durduğu saptanmıştır. Bu küçük hasta gruplu çalışma sonuçları ileride yapılacak büyük çalışmalar için bir erken-çalışma olarak düşünülebilir; eğer bu sonuçlar büyük hasta gruplu çalışmalarla doğrulanırsa 2x1000 mg RTX başlangıç tedavisinden sonra idamede 1x1000 mg RTX ile hastalar takip edilebilir. Böylece cost-efektif bir yaklaşım sağlanabilir. RTX’in sağladığı iyi radyolojik cevabın patogenezini açıklayacak bir çalışma Boumans MJH ve arkadaşları tarafından yayınlanmıştır (4). Bu çalışmada 28 RA hastasına RTX verilmiş ve tedavi öncesi ve 16. haftada sinoviyal doku örneklemesi yapılmıştır. Sonuçta osteoklastogeneziste önemli olan RANK/ RANKL/osteoprotegerin sisteminde bazı önemli değişiklikler olduğu saptanmıştır. Sinovyumda RANK (+) osteoklast prekürsörlerinde %99, RANKL ekspresyonunda %37 oranında azalma olduğu tekrar eden biyopsilerde ortaya konulmuştur. Ancak sinoviyal osteoprotegerinde değişme olmamıştır. RANK/RANKL/ osteoprotegerin sistemindeki değişiklik ile total Sharp skorundaki değişme arasında bir ilişki saptanmamıştır. Bu sonuçlar B hücreleri ile RANK/RANKL/osteoprotegerin sistemi arasındaki ilişkiyi ve RTX’in bu sisteme olumlu katkısını ortaya koymaktadır. RA’da yapılan randomize kontrollü çalışmalarda (RKÇ) RTX tek başına veya MTX ile kombine olarak kullanılmaktadır. Oysa MTX’ın bazı hastalarda tolere edilemediği de bir gerçektir. Gerçek hayatta RTX ile birlikte kullanılacak diğer DMARD’lar ile ilgili CERERRA çalışması (European Collaborative Registries for the Evaluation of Rituximab in Rheumatoid Arthritis) dizayn edilmiştir (5). Burada 11 Avrupa ülkesinde araştırmacı insiyatifinde, endüstri 28 Cilt 3, Sayı 2 destekli olarak RTX+MTX veya leflunomid kullanan hastaların başlangıç 3, 6, 9 ve 12. aydaki etkinlik parametreleri değerlendirilmiştir. RTX tek başına (505 hasta), RTX+MTX (1195 hasta) ve MTX+leflunomid (177 hasta) verileri hesaba katılmıştır. Çok değişkenli analizde gruplar arasında fark iki durumda ortaya çıkmıştır; birincisi anti-CCP pozitifliği [Odds Ratio 2.2 (1.1-4.2)] ve ikincisi leflunomid kullanımıdır [Odds Ratio 2.8 (1.0-7.9)]. Yan etkiler açısından da gruplar arasında fark saptanmamıştır. Leflunomidin B hücreleri üzerine olan etkisi nedeniyle RTX ile birlikte kullanımının sinerjistik etki yaratabileceği düşünülmüştür. Bu gözlemsel takip çalışması RTX+leflunomid kombinasyonun, RTX tek başına veya RTX+MTX kombinasyonuna göre iyi bir alternatif olabileceğini düşündürmektedir. Ancak bu değerlendirmeyi yaparken şu da akılda tutulmalıdır; leflunomid kullanılan hastalar büyük oranda MTX’ı tolere edemeyen veya yan etki oluşturan hastalardır. Bu nedenle bu çalışmada seçim bias olmuş olabilir. Bu nedenle RTX ve leflunomid kombinasyonu daha etkilidir demeden önce RKÇ’ya gereksinim vardır. Biyolojik kayıt sistemleri günlük hayatı yansıtması açısından önemli veri kaynaklarımızdan birisidir. BSRBR kayıt sistemi (British Society for Rheumatology Biologics Register) İngiltere biyolojik kayıt sistemidir. RTX’in 6 aylık etkinliğini değerlendirmek amacıyla 540 anti-TNF dirençli ve 106 anti-TNF naiv hastanın verileri bu kayıt sisteminde değerlendirilmiştir (6). Anti-TNF dirençli grupta EULAR orta/iyi cevap oranı %58 hastada saptanmıştır, RTX’in bu konudaki faz III çalışması olan REFLEX’de bu oran %65’dir. Aradaki bu farkı çalışmaya alma kriterleriyle açıklamak mümkündür, REFLEX çalışmasında başlangıç DAS-28 skoru 6.9 ± 1.0, bu gözlemsel kohortta 6.2 ± 1.2’dir. Bu kayıt sistemindeki en önemli bulgu anti-TNF naiv ve anti-TNF dirençli grup arasında saptanmıştır. Tek değişkenli analizlerde DAS-28’de ortalama azalma, EULAR cevap ve remisyon oranları anti-TNF naiv hasta grubunda daha iyi olmakla birlikte, düzeltilmiş propensite analizinde anti-TNF naiv ve anti-TNF dirençli grup arasında fark saptanmamıştır. Gerçek hayatı yansıtması açısından bu sonucun dikkate alınmasında fayda vardır. RTX’in seropozitif (RF ve/veya anti-CCP pozitif) hasta grubunda daha etkili olması B hücre blokeri olması açısından akla yatkındır. Gerçekten de RTX ile ilgili 4 RKÇ’nın (IMAGE, REFLEX, DANCER, SERENE) meta-analiz sonuçları yayınlanmıştır (7). 1416 RTX ve 761 plasebo kullanan grupta seropozitifliğe göre bazı etkinlik farklılıkları olduğu ortaya © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Cilt 3, Sayı 2 konulmuştur. Bu hasta grubunun %88-89’u seropozitiftir. RTX kullanan seropozitif grupta negatiflere göre ortalama DAS-28 azalması 0.35 (0.12-0.58) daha iyidir, plaseboda ise benzer fark saptanmamıştır. Yüksek HAQ skoru olanlarda DAS-28 azalması daha da belirgindir, ortalama 0.51 (0.18-0.89). RF veya anti-CCP pozitifliği açısından etkinlik farkı ortaya konulmamıştır. Bu sonuçlara göre RTX seropozitif ve seronegatif grupta etkilidir; ancak seropozitif grupta orta düzeyde daha etkilidir. Fakat bu sonuçları değerlendirirken şu da akılda tutulmalıdır: Seropozitiflik RF veya anti-CCP’ye göre yapılmıştır, belki de ileride saptanacak başka biyo-belirteçlerle seronegatif olarak tanımlanan grup seropozitife dönecek olabilir. RA’da RTX etkinliğini belirleyecek seropozitiflik dışında başka belirteçler üzerinde de durulmaktadır. Bunlardan birisi Fcγ receptör IIIA polimorfizmidir. SMART çalışması 224 RA hastasında 2 yıllık, çok merkezli, randomize açık uçlu RTX’in etkinlik ve tolerabilitesini test eden bir çalışmadır (8). Bu çalışmada 111 hastada FCGR3A-158V/F polimorfizmine de bakılmıştır. Bu polimorfizmin FcγRIIIA (CD16) ekspresyonu ve RTX ilişkili sitotoksisite üzerinde rol oynadığı düşünülmektedir. Sonuçta çok değişkenli analizde FCGR3A-158V alleli taşıyor olmak RTX’e cevapla ilişkili bulunmuştur [Odds Ratio 3.8 (1.2-11.7)]. Daha önceleri non-Hodgkin lenfoma hastaları ve HCV ilişkili kriyoglobülinemi hastalarında da bu polimorfizmin RTX cevabıyla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu sonuçlar eğer doğrulanırsa tedavinin kişileştirilmesi açısından yol gösterici olabileceği düşünülmelidir. Modern Tıp’ta ileride “kişileştirilmiş tedavi yaklaşımı” üzerinde daha fazla durulacağı söylenebilir. Kişileştirilmiş tedaviyle ilgili bir çalışma da sigara içiciliği ve RTX cevabı arasında ortaya konulmuştur. RTX kullanan 150 RA hastasında cevap ve seropozitiflik yanında sigara içme durumu da değerlendirilmiştir (9). Altı ayın sonunda genel olarak RTX’e cevap veren hasta oranı %57 bulunmuştur. RF ve anti-CCP pozitifliği ve cevap olasılığı daha önceki çalışmalarla benzerdir. İlginç olarak bu çalışmada hiç sigara içmemişlerde cevap %98, daha önce sigara içip bırakmışlarda %61 ve halen sigara içenlerde %20 oranında saptanmıştır. Bu sonuçların başka çalışmalarla da doğrulanması halinde RTX gibi pahalı bir biyolojik tedaviyi uygulayacağımız hastalarda sigara durumuna göre tedavinin kişileştirilmesi akla yatkın gibi görülmektedir. RTX’in RA’da kullanıma girmesi bir anti-TNF ilaca dirençli hasta grubunda RTX’in etkinliğinin gösterilmesiyle olmuştur. Öte yandan bir anti-TNF’ye dirençli RA hastasında anti-TNF’ler arasında değişim © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar de bir başka tedavi yaklaşımıdır. Bir anti-TNF ilaca dirençli hasta grubunda bir diğer anti-TNF’ye mi yoksa RTX’e mi geçilmesi konusunda 2012 yılında biri gözlemsel, biri de biyolojik kayıt sistemlerinden olmak üzere iki kanıt gelmiştir. MIRAR çalışması İspanya’da 100 merkezde yürütülen, 3 yıllık prospektif, gözlemsel bir çalışmadır (10). Bu çalışmada en az 1 anti-TNF dirençli 1124 RA hastasından 591’i RTX, 533’ü bir başka anti-TNF kullanmıştır. Altıncı ayda RTX grubunda iyi EULAR cevabının, anti-TNF’ye göre kısmen daha iyi olduğu görülmüştür (%59 vs %45, p=0.025), ancak bu fark 9 ve 12. aylarda ortadan kalkmıştır. Anti-TNF’ler açısından da bir fark vardır, özellikle monoklonal antikor kullananlarla RTX alanlar arasındaki fark daha belirgin bulunmuştur. Ancak bu çalışmanın sonuçlarını değerlendirirken çalışmanın başlangıç özellikleri üzerinde de durulması gerekmektedir. Hastalık süresi, eklem dışı tutulumlar, daha önce kullanılan anti-TNF sayısı, 2 ve üzerinde DMARD kullanan hasta yüzdesi ve başlangıç DAS-28 ortalaması açısından RTX kullanan hastalar daha ağır hastalık grubunu oluşturmaktadır. Her ne kadar düzeltilmiş analizlerde seçim bias’ı açısından fark olmadığı belirtilse de bu çalışmanın sonuçlarını değerlendirirken hastalık gruplarının başlangıç özellikleri arasındaki farklar dikkate alınmalıdır. BSRBR biyolojik kayıt sistemi de yukarıdaki soruya yanıtı araştırmıştır (11); 387 RTX ve 941 anti-TNF hastasının değerlendirildiği bu kayıt sisteminde çok değişkenli analizde bir anti-TNF’den RTX’e geçilmesi bir diğer anti-TNF’ye geçilmesine göre daha etkili bulunmuştur [EULAR cevap verme için Odds Ratio: 1.31 (1.02-1.69), HAQ skorunda minimal anlamlı azalma için Odds Ratio: 1.49 (1.07-2.08)]. Ancak MIRAR çalışmasına benzer şekilde bu kayıt sistemine giren hastaların başlangıç özellikleri arasında da fark saptanmıştır. Yaş, komorbiditeler, hassas eklem sayısı, global sağlık skoru, DAS-28 skoru, ilk anti-TNF kesilme nedenleri ve ilk kesilen anti-TNF açısından gruplar arasında anlamlı farklar vardır. Bu nedenle sonuçlar değerlendirilirken bu farklar göz önüne alınmalıdır. RTX’in uzun dönemli yan etki takip sonuçları da yayınlanmıştır (12). Sekiz RKÇ ve iki uzun dönemli uzatma çalışmalarından elde edilen sonuçlar şu şekildedir: 3194 RTX hastası, en fazla 17 kür ve 9.5 yıllık takipte, 11.962 hasta yılı takip sağlanmıştır. Bu hastaların 637’si (%20) 5 yıldan uzun süreli takip edilmiştir. Tüm hasta grubu, 5 yıldan uzun süreli takip edilen hastalar ve plasebo+MTX alan hastaların başlangıç özellikleri arasında fark saptanmamıştır. Sonuçta tüm RTX grubunda, >5 yıl RTX grubunda 29 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar ve plasebo+MTX gruplarında ciddi yan etkiler 100 hasta yılı başına (14.4, 14.3, 13.8), ciddi enfeksiyon (3.94, 3.26, 3.79) olarak gözlenmiş ve gruplar arasında fark saptanmamıştır. Immünglobülin G düzeyinde (IgM’de değil) normal düzeylere göre düşüklük olan hasta grubunda ciddi enfeksiyon sıklığında bir miktar artış görülmektedir (9.13/100 hasta-yılı vs 3.72/100 hasta yılı). Ciddi enfeksiyon görülme sıklığı (3.94/100 hasta-yılı) diğer biyolojik ajanlarla benzer oranlardadır (3.0-5.2/100 hasta-yılı). Malinitelerde bir artış saptanmamıştır. Progresif multifokal lökoensefalopati rapor edilmemiştir ve fırsatçı enfeksiyonlar oldukça nadirdir. Anti-TNF’ler sonrasında beklenmedik şekilde ortaya çıkan psöriyazis bilinen bir yan etkidir. RTX kullanan hastalardan sonra psöriyazisin tetiklenmesi de araştırılmıştır. Fransa’da AIR veri tabanı (AutoImmunity and Rituximab) 2006 yılından beri bu verileri kaydetmektedir (13). Sonuçta 1964 RTX kullanan hastanın 2’sinde yeni ortaya çıkan psöriyazis saptanmış. Yeni psöriyazis ortaya çıkması 1.04/1000 hasta-yılı olarak hesaplanmıştır. Bu veri tabanında RTX alan RA hastalarının 132’sinde önceden psöriyazis öyküsü bulunmaktaymış. Bu hastaların 5’inde psöryatik deri lezyonlarında alevlenme görülmüş. Bu çalışmada psöriyazisin raporlanmamış olması olasıdır ve sonuçlar yorumlanırken bu durum akılda tutulmalıdır. Yine de RTX sonrasında anti-TNF’lere benzer şekilde artmış bir psöriyazis sıklığından bu çalışmada söz edilmesi şu aşamada mümkün değildir. Romatoid artrit tedavisinde Tocilizumab ACT-SURE çalışması 8 mg/kg/ay TCZ’nin etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla dizayn edilmiştir (14). Bu çalışmaya DMARD dirençli ve/veya DMARD + anti-TNF dirençli RA hastaları alınmıştır. Çalışmanın en önemli özelliği “günlük romatoloji pratiğini” en fazla yansıtması amaçlanarak TCZ ile birlikte kullanılacak diğer ilaçlara en az düzeyde müdahale edilmiş olmasıdır. Sonuçta 25 ülkeden 264 merkezde yapılmış bu faz 3b, açık uçlu, tek kol çalışmaya anti-TNF naiv (976), anti-TNF daha önce kullanmış (298) ve anti-TNF yeni kesilmiş (407) olan toplam 1681 RA hastası alınmış ve tedavi sonuçları 24. haftada değerlendirilmiştir. İlginç olarak diğer çalışmalarda genelde sekonder ölçütler olarak planlanan yan etki ve ciddi yan etki insidansı bu çalışmanın primer son noktasıdır. Hastaların %12.8’i 24 haftayı tamamlayamamıştır, bunların %5.1’inde ilacın kesilmesinin nedeni yan etkilerdir (%1.1’de ilaç kesilme sebebi enfeksiyondur). Dört ölüm görülmüştür (1 streptokok sepsisi, 2 kardiyak arrest, 1 aort diseksiyonu). Hastaların 30 Cilt 3, Sayı 2 %7.8’inde ciddi yan etki gözlenmiştir (%56.1’ı, TCZ ile ilişkili bulunmamıştır). Ciddi enfeksiyon hastaların %2.1’inde ortaya çıkmıştır; anti-TNF-naiv hastalarda bu yan etki daha az görülmüştür. Transaminazlarda 3 kat ve üstünde yükselme %3.3, mutlak nötrofil sayısının 2000 ve altında olması %33.5 hastada belirlenmiştir. Sadece bir hastada mutlak nötrofil sayısı 500’ün altına düşmüş, ancak bu hastada ciddi enfeksiyon görülmemiştir. Yirmi dördüncü haftada klinik olarak anlamlı ACR-50 yanıt oranları anti-TNF naiv, anti-TNF önce kullanılmış ve anti-TNF yeni kesilmiş hastalarda sırasıyla %51.9, %35.2 ve %42.3 olarak gerçekleşmiştir. DAS-28 remisyon oranları ise anti-TNF naiv, anti-TNF önce kullanılmış ve anti-TNF yeni kesilmiş hastalarda sırasıyla %61.6, %48.5 ve %50.4 oranında elde edilmiştir. EULAR orta-iyi cevap oranları da sırasıyla %86.1, %79.9 ve %79.6 hastada sağlanmıştır. Genel olarak HAQ-DI azalma ortalaması 0.57’dir. Bu çalışmanın birkaç önemli sonucu vardır. Birincisi birçok hasta efektif dozda bir veya daha fazla DMARD almaktadır ve bu sayede belirgin etkinlik oranları sağlanmıştır. Yan etkilerde de anlamlı bir artış görülmemiştir. Anti-TNF temizlenme süresi olan ve olmayan hastalarda yan etki açısından fark bulunmaması da TCZ başlamadan önce anti-TNF temizlenmesini beklemenin gerekmediği şeklinde yorumlanmalıdır. Bir beklenen sonuç da anti-TNF naiv hastalarda TCZ’nin anti-TNF dirençli hastalara göre daha iyi olduğudur. MTX monoterapisi RA tedavisinin başlangıcında birçok romatoloji uzmanı tarafından önerilmektedir. On iki hafta süreyle 15 mg/hafta metotreksat kullanmasına rağmen dirençli hasta grubunda TCZ tedavi seçeneği çift kör plasebo kontrollü 24 haftalık ACTRAY çalışmasında test edilmiştir (15). Bu çalışmada aktif hastalık durumu DAS-28 (ESH) >4.4 olarak kabul edilmiştir. Genelde DAS-28’in 5.1 ve üzeri olması aktif hastalık kabul edildiği akılda tutulmalıdır. Hastaların bir grubuna TCZ 8 mg/kg 4 haftada bir ve MTX (279 hasta), diğer gruba ise TCZ ve plasebo (277 hasta) verilmiştir. 10 mg ve altı steroid dozu (hastaların yaklaşık yarısı kullanmıştır) veya NSAİ kullanımına izin verilmiştir, dozların çalışma süresince değiştirilmemesi istenmiştir. Yirmi dördüncü haftada etkinlik parametreleri açısından gruplar arasında fark saptanmamıştır (DAS-28 remisyon %40.4’e karşı %34.8, EULAR orta/iyi cevap %89.5’e karşı %86.2, ACR-50 cevap %45.5’e karşı %40.2, radyolojik progresyon olmayan hasta yüzdesi %90.6’ya karşı %87.3). Ancak ALT düzeyinde 3 kat ve üzerinde yükselme TCZ+MTX kullanan hastaların %7.7’sinde, TCZ ve plasebo alan hastaların ise %1.2’sinde görülmüştür. © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Cilt 3, Sayı 2 Bu çalışmanın sonuçlarına göre MTX’a dirençli RA hastalarında TCZ monoterapisi etkili ve daha güvenilir görülmektedir. Şu da akılda tutulmalıdır ki, bu hasta grubunda MTX zaten dirençlidir, bu nedenle TCZ + MTX grubunda MTX’in ek bir yararı olmaması buna bağlı olabilir. ROSE çalışması (Rapid Onset and Systemic Efficacy) (16) DMARD dirençli orta-ciddi hastalık aktivitesi olan RA hastalarında TCZ etkinliğini gösteren randomize kontrollü 24 haftalık bir çalışmadır. Çalışma grubu TCZ 8 mg/kg+DMARD (409 hasta) vs plasebo+DMARD’dan (205 hasta) oluşmuştur. TCZ’nin klinik etkinliği benzer hasta gruplarında daha önce gösterilmiştir. Nitekim bu çalışmada da primer son nokta olarak alınan ACR-50 yanıt oranı dahil olmak üzere tüm klinik aktivite parametrelerinde TCZ, plaseboya üstün bulunmuştur. Bu çalışmayı orijinal yapan çalışma dizaynındaki ilk değerlendirme süresindedir. TCZ grubunda 40, plasebo grubunda ise 22 hastada 7. günde hastalık aktiviteleri değerlendirilmiştir. Sonuçta 7. günde TCZ alan hastalarda plaseboya göre CRP ve ESH düzeyindeki azalma, hasta global hastalık aktivitesi, hasta global ağrı skorunda ve DAS-28 skorunda anlamlı iyileşme saptanmıştır. Ancak şiş ve hassas eklem sayısı ve doktor global değerlendirmede fark gözlenmemiştir. Bu çalışma TCZ’nin erken dönemde etkisinin başladığını göstermesi yanında ilk değişikliklerin doktor kökenli ölçütlerden ziyade hasta kökenli ölçütlerde ortaya çıktığını da göstermesi açısından ilginçtir. TCZ’nin etkinlik ve güvenilirliği ile ilgili yakın zamanda yapılmış önemli çalışmaların bazı alt analizleri 2012 yılı içerisinde yayınlanmıştır. Bu çalışmalardan birisi RADIATE (Research on Tocilizumab Determining Efficacy after Anti-TNF Failures) çalışmasıdır (17). Hasta temelli ölçümler (patient reported outcomes, PROs) son dönemlerde romatolojide popüler olan konulardan birisidir. RADIATE çalışmasında bir veya daha fazla anti-TNF’ye dirençli hastalara plasebo (158 hasta), TCZ 4 mg/kg (161 hasta) veya 8 mg/ kg (170 hasta) verilmiştir ve etkinlik verileri daha önce yayınlanmıştır. Bu alt analizde TCZ’nin PROs üzerindeki etkinliği değerlendirilmiştir. Buna göre 24. haftanın sonunda kontrol grubu, 4 mg/kg ve 8 mg/kg TCZ’nin etkinliği sırasıyla şöyledir; hasta ağrı VAS ortalama değişimi (-8.6, -21.0 ve -32.5), hasta global değerlendirmesinde ortalama değişim (-15.4, -25.4 ve -32.8), HAQ (-0.05, -0.31 ve -0.39), FACIT-yorgunluk skoru (4.22, 6.66 ve 8.83), SF-36 fiziksel komponent (2.22, 7.09 ve 8.02). Minimum klinik anlamlı değişimler açısından da TCZ 8 mg/kg kontrol grubuna göre daha etkili bulunmuştur (ağrı VAS %82’e karşı © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar %47, hasta global değerlendirme %81’e karşı %56, HAQ %66’ya karşı %32, FACIT-yorgunluk %66’ya karşı %55, SF-36 fiziksel komponent %68’e karşı %38). Sonuç olarak; anti-TNF’ye dirençli hastalarda hasta ölçüm parametreleri ve yaşam kalitesini düzeltmede TCZ etkilidir. TCZ ile ilgili ikinci alt analiz LITHE çalışmasının post-hoc analizidir (18). RA’da uzun zamandır kabul edilen görüşe göre radyolojik ilerleme ile hastalık aktivitesi koreledir. Hastalık aktivitesi ne kadar iyi baskılanırsa radyolojik ilerleme de o kadar iyi kontrol altına alınır. Bu çalışmada plasebo, TCZ 4 mg ve TCZ 8 mg sonrasında bazal ve 1 yıl sonraki Genant-modifiye Sharp skoru hesaplanmıştır. Beklendiği üzere plasebo grubunda, aktif tedavi kollarındaki TCZ dozundan bağımsız olarak daha fazla radyolojik progresyon gelişmiştir. Bu alt analizde saptanan ilginç ve beklenmeyen sonuç şudur: TCZ sonrasında hastalık aktivitesi (CRP ve şiş eklem sayısı açısından) düşük ve yüksek olan hasta gruplarında radyolojik progresyon açısından fark gözlenmemiştir. Sonuçta hastalık aktivitesinden bağımsız olarak TCZ tedavisi ile radyolojik ilerlemenin engellenebileceği saptanmıştır. Patogenetik olarak bu durum şu şekilde açıklanmıştır. IL-6 osteoklastogenezis için major sitokinlerden birisidir. Bu sitokinin blokajı, hastalık aktivitesini kontrol altına alamasa da kıkırdak ve kemik yıkımını engelliyor olabilir. RA’da TCZ tedavisi patogenez hakkında da bazı ek bilgiler edinmemizi sağlamıştır. IL-6 ve IL-6R kompleksi lökosit migrasyonu ve aktivasyonunda rol oynamaktadır. IL-6 aynı zamanda myeloid serinin farklılaşmasında da önemlidir. Antijen prezentasyonunda önemli hücrelerden birisi olan dendritik hücreler inflame RA sinovyumunda bol miktarda bulunmaktadır. Dendritik hücreler myeloid (mDC) ve plazmositoid (pDC) olarak ikiye ayrılmaktadır. RA’da mDC ile hastalık aktivitesi arasındaki ilişki daha önce gösterilmiştir. 45 RA ve 17 sağlıklı kontrol hastasının periferik kanlarında DC sayısına bakıldığında ilginç olarak sağlıklı kontrole göre daha az mDC ve pDC saptanmıştır (19). TCZ tedavisinden 12 hafta sonra, tedavi yanıtı iyi olan hasta grubunda mDC hücre sayısında azalma olurken, tedaviye cevapsız grupta mDC sayısında değişme olmamıştır. pDC ve T hücrelerinde ise TCZ’ye cevap versin veya vermesin değişim olmamıştır. TCZ ile nötrofil sayısında ve trombositlerde azalma olabileceği daha önce ortaya konulmuştur, mDC sayısının da azalması TCZ’nin myeloid seride seçici bir etkisi olduğunu göstermektedir. RA hastalarında enfeksiyonlara yatkınlık hem hastalığın kendisinden hem de kullanılan ilaçlardan dola31 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar yı sıklıkla görülmektedir. Enfeksiyonlardan korunma amacıyla aşılama en rasyonel hedeftir. Ancak aşıların hastalıktan ve tedavilerden nasıl etkilendiği cevabı ortaya konulması gereken bir sorundur. İnfluenza aşılaması bu açıdan önemli bir örnektir. Mori S. ve arkadaşları B hücrelerinin antikor üreten plazma hücrelerine farklılaşmasında önemli bir sitokin olan IL-6’nın TCZ ile blokajının influenza antikoru üretimine etkisini araştırmışlardır (20). TCZ 8 mg/kg, TCZ + MTX, MTX ve RA kontrol gruplarında tedavi sonrası son zamanlarda popüler olan H1N1 tipi de dahil olmak üzere influenza aşısının antikor titreleri araştırılmıştır. Sonuçta çok değişkenli analizlerde TCZ’nin tek başına veya MTX ile kombine edilmesinin influenza antikor titresi üzerinde etkisi olmadığı bulunmuştur. Öte yandan influenza aşısının RA hastalık aktivitesi üzerine bir etkisi olduğu gösterilmemiştir. Sonuçta RA hastalarının influenza aşılaması için desteklenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Cilt 3, Sayı 2 9. 10. 11. 12. 13. Kaynaklar 1. Keystone EC, Cohen SB, Emery P, Kremer JM, Dougados M, Loveless JE, et al. Multiple courses of rituximab produce sustained clinical and radiographic efficacy and safety in patients with rheumatoid arthritis and an inadequate response to 1 or more tumor necrosis factor inhibitors: 5-year data from the REFLEX study. Journal of Rheumatology 2012;39:2238-46. 2. Tak PP, Rigby W, Rubbert-Roth A, Peterfy C, van Vollenhoven RF, Stohl W, et al. Sustained inhibition of progressive joint damage with rituximab plus methotrexate in early active rheumatoid arthritis: 2-year results from the randomised controlled trial IMAGE. Ann Rheum Dis 2012;71:351-7. 3. Boumans MJ, Vos K, Gerlag DM, Tak PP. Biological treatment of rheumatoid arthritis: towards a more cost-effective re-treatment regimen using rituximab? Ann Rheum Dis 2012;71:472-3. 4. Boumans MJ, Thurlings RM, Yeo L, Scheel-Toellner D, Vos K, Gerlag DM, et al. Rituximab abrogates joint destruction in rheumatoid arthritis by inhibiting osteoclasto. Ann Rheum Dis 2012;71:108-13. 5. Chatzidionysiou K, Lie E, Nasonov E, Lukina G, Hetland ML, Tarp U, et al. Effectiveness of disease-modifying antirheumatic drug co-therapy with methotrexate and leflunomide in rituximab-treated rheumatoid arthritis patients: results of a 1-year follow-up study from the CERERRA collaboration. Ann Rheum Dis 2012;71:374-7. 6. Soliman MM, Hyrich KL, Lunt M, Watson KD, Symmons DP, Ashcroft DM, et al. Effectiveness of rituximab in patients with rheumatoid arthritis: observational study from the British Society for Rheumatology Biologics Register. Journal of Rheumatology 2012;39:240-6. 7. Isaacs JD, Cohen SB, Emery P, Tak PP, Wang J, Lei G, et al. Effect of baseline rheumatoid factor and anticitrullinated peptide antibody serotype on rituximab clinical response: a meta-analysis. Ann Rheum Dis 2013;72:329-36. 8. Ruyssen-Witrand A, Rouanet S, Combe B, Dougados M, Le Loet X, Sibilia J, et al. Fcgamma receptor type IIIA polymorphism influences treatment outcomes in patients with 32 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. rheumatoid arthritis treated with rituximab. Ann Rheum Dis 2012;71:875-7. Khan A, Scott DL, Batley M. Smoking, rheumatoid factor status and responses to rituximab. Ann Rheum Dis 2012;7:1587-8. Gomez-Reino JJ, Maneiro JR, Ruiz J, Rosello R, Sanmarti R, Romero AB. Comparative effectiveness of switching to alternative tumour necrosis factor (TNF) antagonists versus switching to rituximab in patients with rheumatoid arthritis who failed previous TNF antagonists: the MIRAR Study. Ann Rheum Dis 2012;71:1861-4. Soliman MM, Hyrich KL, Lunt M, Watson KD, Symmons DP, Ashcroft DM, et al. Rituximab or a second anti-tumor necrosis factor therapy for rheumatoid arthritis patients who have failed their first anti-tumor necrosis factor therapy? Comparative analysis from the British Society for Rheumatology Biologics Register. Arthritis care & research. 2012;64:1108-15. van Vollenhoven RF, Emery P, Bingham CO, 3rd, Keystone EC, Fleischmann RM, Furst DE, et al. Long-term safety of rituximab in rheumatoid arthritis: 9.5-year follow-up of the global clinical trial programme with a focus on adverse events of interest in RA patients. Ann Rheum Dis 2012 Nov 7. PubMed PMID: 23136242. Thomas L, Canoui-Poitrine F, Gottenberg JE, Economu-Dubosc A, Medkour F, Chevalier X, et al. Incidence of new-onset and flare of preexisting psoriasis during rituximab therapy for rheumatoid arthritis: data from the French AIR registry. Journal of Rheumatology 2012;39:893-8. Bykerk VP, Ostor AJ, Alvaro-Gracia J, Pavelka K, Ivorra JA, Graninger W, et al. Tocilizumab in patients with active rheumatoid arthritis and inadequate responses to DMARDs and/ or TNF inhibitors: a large, open-label study close to clinical practice. Ann Rheum Dis 2012;71:1950-1954. Dougados M, Kissel K, Sheeran T, Tak PP, Conaghan PG, Mola EM, et al. Adding tocilizumab or switching to tocilizumab monotherapy in methotrexate inadequate responders: 24-week symptomatic and structuralresults of a 2-year randomised controlled strategy trial in rheumatoid arthritis (ACT-RAY). Ann Rheum Dis. 2013;72:43-50. Yazici Y, Curtis JR, Ince A, Baraf H, Malamet RL, Teng LL, et al. Efficacy of tocilizumab in patients with moderate to severe active rheumatoid arthritis and a previous inadequate response to disease-modifying antirheumatic drugs: the ROSE study. Ann Rheum Dis 2012;71:198-205. Strand V, Burmester GR, Ogale S, Devenport J, John A, Emery P. Improvements in health-relatedquality of life after treatment with tocilizumab in patients with rheumatoid arthritis refractory to tumour necrosis factor inhibitors: results from the 24-week randomized controlled RADIATE study. Rheumatology 2012;51:1860-1869. Smolen JS, Avila JC, Aletaha D. Tocilizumab inhibits progression of joint damage in rheumatoid arthritis irrespective of its anti-inflammatory effects: disassociation of the link between inflammation and destruction. Ann Rheum Dis 2012;71:687-693. Richez C, Barnetche T, Khoryati L, Duffau P, Kostine M, Contin-Bordes C, et al. Tocilizumab treatment decreases circulating myeloid dendritic cells and monocytes, 2 components of the myeloid lineage. J of Rheumatology 2012;39:1192-1197. Mori S, Ueki Y, Hirakata N, Oribe M, Hidaka T, Oishi K. Impact of tocilizumab therapy on antibody response to influenza vaccine in patients with rheumatoid arthritis. Ann Rheum Dis 2012;71:2006-2010.Pisquod qui in comnihillest © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 Romatoid Artrit Tedavisinde Hücre içi Sinyal Yolunu Hedef Alan Küçük Moleküller Doç. Dr. İsmail Sarı Romatoid Artrit Tedavisinde Tofasitinib Romatoid artritte plasebo kontrollü tofasitinib monoterapisi Tofasitinib (CP690,550) romatoid artrit (RA) tedavisi için geliştirilmiş olan oral yolla kullanılan immunmodulator ve hastalık modifiye edici ajanlardan birisidir. Bu ilaç Janus kinaz (JAK) enzimini bloke ederek etkisini gösterir. JAK enzimlerinin yer aldığı hücre içi yolaklar immün hücre aktivasyonu, proinflamatuar sitokinlerin üretimi ve sitokin sinyalizasyonunda önemli rol oynarlar. Tofasitinib ilk olarak bir JAK3 inhibitörü olarak geliştirilmesine karşın, daha sonra JAK1 ve JAK3’ü JAK2’ye göre fonksiyonel olarak daha spesifik bir şekilde inhibe ettiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla JAK-2 sinyalizasyonunu pek etkilemeden. JAK 1/3 inhibisyonu sonucu gamma zinciri içeren sitokinler İL-2,-4,-7,-9,-15 ve -21 aracılı sinyalizasyonu engeller. JAK-1/2 interferon gamma ve İL-6’nın, JAK-2/2 hematopoetik büyüme faktörlerinin hücre için sinyal yollarında rol oynar. Bu nedenle tofasitinib doğuştan ve kazanılmış immün sistemi modüle etmenin yanı sıra hematopoetik sistem üzerine de bir miktar etki gösterebilir. Bu yazıda yakın dönemde çıkmış bazı tofasitinib makaleleri gözden geçirilmiştir (1-4). Bu çalışma DMARD’lara yetersiz yanıt veren aktif RA hastalarında tofasitinimib (TOF) tedavisinin etkinlik ve güvenilirliğini araştırmıştır (2). Bu çift-kör, plasebo kontrollü ve paralel gruplu toplam 6 ay süren Faz 3 çalışmaya 18 yaş ve üzeri, en az 1 DMARD veya biyolojik ilaç tedavisine yanıt vermemiş (etkisizlik ve/veya toksisite) aktif RA hastaları katılmıştır; dünyadaki 94 merkezden hasta alımı yapılarak Şubat 2009-Haziran 2010 tarihleri arasında bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Hastalar 4:4:1:1 oranına göre randomize edilmişlerdir: TOF 5 mg (günde 2 kez = bid, 6 ay), TOF 10 mg (bid, 6 ay), plasebo (PBO) 3 ay (sonrasında 3 ay TOF 5 mg bid) ve PBO 3 ay (sonrasında 3 ay TOF 10 mg bid). Birincil sonlanım noktası 3. aydaki ACR20 yanıtına ulaşan hastaların oranı, bazale göre HAQ-DI skorundaki değişim ve DAS28-ESR skoru <2.6 olan hasta oranı olarak ele alınmıştır. PBO grubuna 122, TOF 5 mg’a 243 ve TOF 10 mg’a 245 hasta randomize edilmiştir. Bazal değerlendirmede hasta gruplarının yaş, cins dağılımı, hastalık süresi ve hastalık aktiviteleri, önceki uygulanan tedavi Tablo 1. Tofasitinibin tedavisi alan hastaların 3. aydaki etkinlik yanıtları Tofasitinibin 3. aydaki etkinlik yanıtları ACR-20 ACR-50 ACR-70 HAQ skorunda değişim (%) HAQ skorunda en az 0,3 birim iyileşme gösteren hastalar % FACIT skorunda değişim (%) Tofasitinib 5 mg 59.8 31.1 15.4 -0.5 52.9 6.7 12.5 5.6 Tofasitinib 10 mg 65.7 36.8 20.3 -0.57 55.7 8 17 8.7 Toplam plasebo 26.7 12.5 5.8 -0.19 31.7 2.8 10 4.4 P değeri DAS-28DAS-28ESH <3.2 ESH <2.6 olan hasta olan hasta oranları oranları % % Tüm ACR yanıtlarında gerek 5 gerek 10 mg tofasitinib plaseboya göre istatistiki anlamlı © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. P>0.05 33 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 dağılımları, kortikosteroid ve anti malaryal kullanımları benzerdir. İlk 3 ay karşılaştırmalarında her iki PBO grubu kombine edilmiştir. ACR yanıtlarındaki ve fiziksel fonksiyonda iyileşme 2. haftadan itibaren belirginleşmektedir. Bulgulara göre 3. aydaki değerlendirmede her iki doz (5 ve 10 mg bid) TOF tedavisi kullanan hastaların ACR yanıtları, HAQ-DI skorundaki değişim ve HAQ skorunda anlamlı iyileşme gösteren hasta oranları PBO’ya göre istatistiki olarak anlamlı oranda daha fazla bulunmuştur (Tablo 1). Öte yandan DAS28 ESR skorunda 3. ayda 2.6’nın altındaki hasta oranlarında gruplar arasında bir fark tespit edilememiştir. Üç ayda toplam 701 yan etki rapor edilmiştir. Bu yan etkiler hastaların %54.1’de ortaya çıkmıştır. En sık yan etkiler ÜSYE, baş ağrısı ve ishaldir. Yan etki dağılımı gruplar arasında benzer gözükmektedir. On iki hasta (%2) yan etkiler nedeniyle çalışmayı bırakmıştır; bu oran gruplar arasında farklı bulunmamıştır. Üçüncü ayda PBO’ya göre ciddi enfeksiyon yan etkisi TOF alanlarda anlamlı oranda artmıştır. En fazla yan etki 10 mg grubunda gözlenmiştir. 3-6 ayda 244 (%40) hastada yan etki tanımlanmıştır. Bu dönemde toplam 471 yan etkinin en sık görüleni ÜSYE ve baş ağrısı olmuştur. Bu sürede 6 hasta (%1) çalışmayı bırakmıştır. Laboratuvar olarak bakıldığında LDL kolesterolde anlamlı artış, nötrofillerde anlamlı azalma, ayrıca karaciğer testlerinde ve kreatininde artış gözlenmiştir. Sonuç olarak günde 2 kez 5 ve 10 mg TOF kullananlarda PBO’ya göre anlamlı oranda hastalık aktivitesinde azalma ve fiziksel iyileşme mevcut. Bu durum daha önce DMARD veya biyolojik ilaç kullanmış olan aktif RA hastalarında elde ediliyor. Hastalık modifiye edici tedavilere yetersiz yanıt veren aktif romatoid artritli hastalarda oral JAK inhibitörü tofasitinib (CP-690,550) veya adalimumab monoterapisinin plasebo ile karşılaştırılması. Faz IIb doz ayarlama çalışması Bu Faz IIb, randomize, çift kör, plasebo (PBO) kontrollü, aktif karşılaştırmalı, paralel gruplu çalışmada en az 1 DMARD tedavisine yetersiz yanıt gösteren veya toksisite nedeniyle kullanamayan aktif RA hastaları (n=384) çalışmaya alınarak TOF ve ADA monoterapilerinin etkinliği ve güvenilirliği karşılaştırılmıştır (1). Hastalar TOF (günde iki kez (bid) 1, 3, 5, 10, 15 mg), adalimumab (ADA, aktif karşılaştırma ajanı, 2 haftada bir 40 mg SC, toplam 6 enjeksiyon) ve PBO gruplarına randomize edilmişlerdir. On ikinci haftada ADA tedavisi alan hastalarda yanıta bakılmaksızın günde 2 kez 5 mg TOF tedavisine geçilmiştir. İlk 12 hafta sonunda 1 ve 3 mg TOF veya PBO gruplarındaki hastalardan bazale göre hassas ve şiş eklem sayısında ≥%20 azalma olmayanlar da körlük korunarak 12. haftada 5 mg’lık TOF grubuna kategorize edilmişlerdir. Çalışmanın birincil amacı TOF monoterapisinin 5 farklı dozunun etkinliğini araştırmaktır. Bunun için de majör etkinlik değerlendirme aracı olarak 12. haftadaki ACR20 yanıtı veren hasta oranı alınmıştır. Güvenlik değerlendirmesinde tüm yan etkiler ve ciddi yan etkiler kayıt edilmiştir. Hastaların gruplara göre dağılımı Şekil 1’de özetlenmiştir. Hastaların bazal değerlendirmelerinde yaş, cins, hastalık süresi, DAS28, HAQ-DI, hassas ve şiş eklem sayısı, önceki DMARD, MTX ve TNF kullanım Tablo 2. Tofasitinib tedavisi alan hastalarda görülen advers reaksiyonlar 0-3 Ay 3-6 Ay Plasebo Tofasitinib 5 mg Tofasitinib 10 mg Plasebo sonrası Tofasitinib 5 mg Plasebo sonrası Tofasitinib 10 mg Tofasitinib 5 mg Tofasitinib 10 mg Yan etki n, (%) 67 (54.9) 124 (51) 139 (56.7) 22 (36.1) 24 (39.3) 97 (39.9) 101 (41.2) Ciddi yan etki n, (%) 6 (4.9) 1 (0.4) 5 (2) 1 (1.6) 0 5 (2.1) 6 (2.4) Ciddi enfeksiyon n, (%) 0 0 1 (0.4) 1 (1.6) 0 1 (0.4) 3 (1.2) Yan etki nedeniyle ilaç kesimi n, (%) 5 (4.1) 2 (0.8) 6 (2.4) 0 0 1 (0.4) 5 (2) 34 © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 Taranan = 555 Randomize edilen = 386 Plasebo N = 386 T = 1 mg N = 54 T = 3 mg N = 51 T = 5 mg N = 49 T = 10 mg N = 61 T = 15 mg N = 57 ADA = 40 mg N = 53 N = 52 %91.2 N = 37 %69.8 ÇALIŞMAYI TAMAMLAYAN HASTALAR N = 43 %72.9 N = 40 %74.1 N = 43 %82.7 N = 43 %86 N = 55 %90.2 Şekil 1. Çalışmanın akış şeması ve çalışma grubundaki hasta sayıları sayıları, halihazırda kullanılan kortizon ve antimalaryel ilaç oranları benzerdir. Birincil sonlanım noktası açısından bakıldığında (12. haftadaki ACR 20 yanıtları) ≥3 mg (2x1) TOF kullanan kişilerdeki ACR 20 yanıtlarının plaseboya göre anlamlı oranda daha yüksek olduğu gözlenmiştir (Tablo 3). Yirmi dördüncü hafta sonuçlarına bakıldığında ACR 20 yanıtı gösteren hasta oranı ≥5 mg TOF dozlarında PBO’ya göre anlamlı olarak daha yüksektir. Ayrıca ≥10 mg (2x1) TOF dozlarıyla PBO’ya göre 12 ve 24. haftada daha yüksek DAS28 ESR remisyon oranları elde edilmiştir. HAQ-DI skorunda bazale göre 12. haftada ≥5 mg, 24. haftada ≥10 mg dozlarda anlamlı iyileşme gözlenmiştir. Klinik olarak anlamlı azalma (≥0.22) açısından karşılaştırıldığında TOF tedavisi alanlar ile PBO alanlar arasında 2. haftadan itibaren TOF lehine anlamlı bir fark görülmektedir. On ikinci hafta verilerinde ADA ve TOF tedavi gruplarının ACR yanıt oranları arasında fark yoktur. ADA’dan TOF tedavisine geçilen hastalarda 24. haftadaki ACR yanıt oranları baştan itibaren tofasitinib 5 mg 2x1 alan hastalarda 12. haftada gözlenen ACR yanıt oranlarına benzerdir (Tablo 4); ayrıca bu hastalar Tablo 3. 12 ve 24. haftadaki ACR yanıt oranları 12. hafta yanıtları ACR20 ACR50 ACR70 24. hafta yanıtları DAS28 ESR<2.6 ACR20 ACR50 ACR70 Plasebo 22 10.2 3.4 3.6 25.4 10.2 6.8 Tofasitinib 1 mg 31.5 11.1 5.6 7.7 24.1 7.4 5.6 Tofasitinib 3 mg 39.2* 23.5 11.8 5.9 37.3 27.5* 13.7 Tofasitinib 5 mg 59.2* 36.7* 12.2 12.5 51* 34.7* 20.4* Tofasitinib 10 mg 70.5* 44.3* 24.6* 14.8* 65.6* 44.3* 37.7* Tofasitinib 15 mg 71.9* 50.9* 26.3* 19.3* 66.7* 54.4* 33.3* Adalimumab 40 mg 35.9 18.9 3.8 3.9 *Tofasitinibin plaseboya göre istatistiksel anlamlılığı göstermektedir. Tofasitinib ve adalimumab değerleri arasında istatistiksel fark bulunmamaktadır. © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. 35 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 Tablo 4. Adalimumab tedavisine randomize edilen hastaların 12. ve 24. haftadaki ACR yanıt oranları** 12. hafta yanıtları* 24. hafta yanıtları** ACR20 ACR50 ACR70 ACR20 ACR50 ACR70 Adalimumab tedavisine klinik yanıt vermemiş hastalar 4.8 0 0 52.6 21.1 10.5 Adalimumab tedavisine klinik yanıt vermiş hastalar 80 44 8 71.4 42.9 23.8 *İlk 12 hafta hastaların adalimumab tedavisi aldığı dönemdir **Hastalar 12. haftadan sonra 24. haftaya kadar tofasitinib 5 mg bid almışlardır TOF tedavisini iyi tolere etmişlerdir. Bu durum daha önce anti-TNF kullanan hastalarda da bu ilacın etkin ve güvenli olduğunu düşündürmektedir. Güvenlik verilerine bakıldığında gerek yan etki gerekse ciddi yan etki ortaya çıkan hasta oranları gruplar arasında benzer oranlardadır. TOF tedavisi alan hastalarda en sık gözlenen enfeksiyonlar sırasıyla üriner sistem enfeksiyonu, pnömoni ve sinüzittir. Tedavi süresince fırsatçı mikroorganizma ile enfeksiyon tespit edilememiştir. TOF alanlarda nötrofil sayılarında doza bağlı azalma gözlenmiştir. Öte yandan trombosit sayılarında ve hemoglobin değerlerinde azalma, kreatinin seviyelerinde artış ve yine doz bağımlı LDL ve HDL kolesterol değerlerinde artış rapor edilmiştir. Nötropeni, anemi ve transaminaz yüksekliği nedeniyle tedavi kesilen hasta bildirilmemiştir. Sonuç olarak DMARD’a yanıtsız aktif RA hastalarında TOFA’nın ≥3 mg dozları 12 hafta; ≥5 mg dozları da 24 haftalık tedavide etkin olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada bahsedilen tedavinin etkinliğinin yanı sıra makul bir güvenlik profili de izlenmiştir. Tek başına metotreksata yeterli yanıt vermeyen aktif romatoid artritli hastalarda oral JAK inhibitörü tofasitinib (CP-690,550) tedavisinin plaseboyla karşılaştırıldığı faz IIb doz ayarlama çalışması Daha önce tek başına MTX kullanmasına karşın aktif olan RA hastalarında arka planda MTX ile kullanılan 6 farklı dozdaki TOF tedavisinin PBO ile karşılaştırıldığı etkinlik, güvenlik ve tolerabilitenin değerlendirildiği 24 haftalık çift kör faz IIb doz ayarlama çalışmasıdır (3). Bu çalışmada aktif RA hastaları TOF (20 mg/g tek doz veya 1, 3, 5, 10 veya 15 mg günde 2 kez) veya PBO gruplarına randomize edilmişler ve tüm hastalar arka planda bazal MTX almaya devam etmişlerdir. Birincil sonlanım noktası olarak 12. haftadaki ACR20 yanıtları alınmıştır; 12. haftaki değerlen- Taranan = 685 Randomize edilen = 509 Plasebo N = 69 T = 1 mg N = 71 T = 3 mg N = 68 T = 5 mg N = 71 T = 10 mg N = 75 T = 15 mg N = 75 T = 20 mg N = 80 N = 60 %80 N = 66 %82.5 ÇALIŞMAYI TAMAMLAYAN HASTALAR N = 54 %78.3 N = 61 %86.9 N = 57 %83.8 N = 56 %78.9 N = 67 %88 Şekil 2. Çalışmada tedavi gruplarına göre hasta sayıları 36 © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 2012’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 dirmede ACR20 yanıtına ulaşamayan PBO ya da TOF (1 ve 3 mg bid veya 20 mg/g) alan hastalarda tedavi TOFA 5 mg bid şeklinde değiştirilerek kalan 12 haftada bu tedavi kullanılmıştır. Şekil 2’de çalışmaya giren ve tamamlayan hasta oranları yer almaktadır. Bulgular değerlendirildiğinde 12. haftadaki ACR 20 yanıtı görülen hasta oranları ≥3 mg TOFA dozlarında PBO’ya göre anlamlı olarak daha yüksektir. Anlamlı etkinin ortaya çıkması 2. haftadan itibaren başlamıştır. ACR yanıt oranlarının hafta ve gruplara göre dağılımı Tablo 5’te özetlenmiştir. Yan etki açısından bakıldığında rapor edilen yan etkilerin çoğunun hafif şiddette olduğu, ciddi kabul edilen yan etkilerin de büyük kısmının 15 mg bid grubunda olduğu gözlenmiştir. En sık rastlanan yan etkiler diyare, üst solunum yolu enfeksiyonları ve baş ağrısı olarak bildirilmiştir. Yirmi bir hastada (%4.1) ciddi ilaç ilişkili yan etki ortaya çıkmıştır. Karaciğer enzimlerinde, kolesterol ve kreatinin seviyelerinde yükselme ve nötrofil ve hemoglobin düzeylerinde düşme ile ilişkili sporadik vakalara rastlanmıştır. İnfeksiyonlar bir doz ilişkisi olmadan TOF grubunda PBO grubuna göre daha sık gözlenmiştir. En sık gözlenen enfeksiyonlar bronşit (%1.6), nazofaranjit (%1.4), üst solunum yolu enfeksiyonu (%1.4), idrar yolu enfeksiyonu (%1.4) ve oral herpes virus enfeksiyonu (%1.4) olarak belirtilmiştir. Ciddi enfeksiyon 5 hastada ortaya çıkmıştır; bunlardan 3 olgu pnömoni olup bu hastalardan biri kaybedilmiştir. Sonuç olarak MTX ile birlikte kullanılan ≥3 mg TOFA tedavisinin klinik etkinliği 2. haftada başlayıp 24 haftaya dek devam etmektedir. RA’da tofasitinib veya adalimumab: plasebo karşılaştırmalı çalışma Bu randomize, faz 3, 12 aylık çalışmada van Vollenhoven ve arkadaşları MTX’e yetersiz yanıt veren aktif RA hastalarında TOF’un 5 ve 10 mg bid dozlarının etkinliğini PBO ve ADA (40 mg, 2 haftada bir SC) tedavileri ile karşılaştırmışlardır (4). Çalışmaya 717 hasta randomize edilmiş, ancak 556’sı (%77.5) 12 aylık çalışmayı tamamlamışır. Bu hastalar sabit dozlarda MTX almışlardır. Üçüncü ayda ACR20 yanıtına ulaşmayan PBO grubundaki hastalar kör bir şekilde TOF 5 veya 10 mg bid kollarına randomize edilmişlerdir. Grupların başlangıçtaki yaş cinsiyet gibi demografik verileri benzer, hastalık süresi, RF ve CCP gibi laboratuvar değerleri ve önceki anti-TNF ve DMARD kullanım oranları benzerdir. Altıncı ayda PBO grubundaki diğer hastalar yanıta bakılmaksızın benzer şekilde TOF 5 veya 10 mg bid kollarına randomize edilmişlerdir. Üç tane birincil sonlanım noktası konulmuştur. Bunlar: 6. aydaki ACR20 yanıtı görülen hasta oranı, 3. ayda bazale göre HAQ-DI değişimi ve 6. ayda DAS28-ESR skoruna göre remisyona (DAS28 < 2,6) giren hasta ora- Tablo 5. Doz gruplarının 12 ve 24. hafta yanıtları 12. hafta yanıt oranları (%) ACR 20 ACR 50 ACR 70 DAS28 CRP bazale göre değişim DAS28 CRP <2.6 hasta oranı% 6.1 Plasebo 33.3 -0.84 Tofasitinib 1 mg 2x1 45.7 -1.42* Tofasitinib 3 mg 2x1 52.9* Tofasitinib 5 mg 2x1 50.7* Tofasitinib 10 mg 2x1 58.1* Tofasitinib 15 mg 2x1 56* * Tofasitinib 20 mg/g 53.8* * * * -1.79* * -1.69* 24. hafta yanıt oranları (%) ACR 20 ACR 50 ACR 70 DAS28 CRP bazale göre değişim DAS28 CRP <2.6 hasta oranı% * * * * * * * * * 23.1* * -1.83* 27.5* * * -2.03* 29.2* * * * * * * -1.69* 20.8* * * * * * *Plaseboya göre istatistiki anlamlılık. © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. 37 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar Cilt 3, Sayı 2 Tablo 6. Tedavi grubunun primer etkinlik parametreleri 3. ayda HAQ-DI bazale göre azalma 6. ayda 12. ayda bazale göre değişim ACR20 yanıtı (%) DAS28 ESR<2,6 olan hastalar (%) Nötrofil sayısı 10-3/ mm3 Hemoglobin g/dL LDL kolesterol, % Kreatinin, mg/dL Tofasitinib 5 mg 2x1 0.55* 51.5* 6.2* -0.66±0.14 0.31±1.06 10.28±2.10 0.06±0.01 Tofasitinib 10 mg 2x1 0.61* 52.6* 12.5* -0.93±0.14 -0.01±2.65 21.12±2.12 0.07±0.01 Adalimumab 40 mg 2 haftada bir 0.49* 47.2* 6.7* -1.19±0.13 0.46±1.16 1.45±2.05 0.03±0.01 Plasebo 0.24 28.3 1.1 nıdır. Altıncı aydaki ACR20 yanıt oranı TOFA 5 mg (%51.5), 10 mg (%52.6) ve ADA (%47.2) tedavisi alanlarda PBO’ya (%28.3) göre anlamlı oranda yüksek bulunmuştur. Benzer şekilde aktif tedavi gruplarında 6. aydaki remisyona girme oranı ve 3. aydaki HAQ-DI skorundaki azalma plaseboya göre anlamlı oranda daha fazla gözlenmiştir (Tablo 6). Bu yanıtlar 12 ay boyunca sabit devam etmiştir Yan etkiler TOF gruplarında PBO’ya göre daha fazla oranda bildirilmiştir. ADA dahil tüm tedavi gruplarında nötrofil sayılarında hafif ve ciddi olmayan azalmalar görülmüştür. Çalışma boyunca ciddi enfeksiyon 5 mg dozda %3.4, 10 mg dozda %4 ve ADA grubunda %1.5 hastada gözlenmiştir. 10 mg TOF tedavi grubunda 2 adet pulmoner tüberküloz bildirilmiştir. Sonuç olarak MTX alan hastalarda TOF tedavisinin ADA ile benzer etkinlikte olup PBO’ya göre üstün olduğu bildirilmiştir. 38 Kaynaklar 1. Fleischmann R, Cutolo M, Genovese MC, Lee EB, Kanik KS, Sadis S, et al. Phase IIb dose-ranging study of the oral JAK inhibitor tofacitinib (CP-690,550) or adalimumab monotherapy versus placebo in patients with active rheumatoid arthritis with an inadequate response to disease-modifying antirheumatic drugs. Arthritis Rheum. 2012 Mar; 64(3):617-629. 2. Fleischmann R, Kremer J, Cush J, Schulze-Koops H, Connell CA, Bradley JD, et al. Placebo-controlled trial of tofacitinib monotherapy in rheumatoid arthritis. N Engl J Med. 2012 Aug 9; 367(6):495-507. 3. Kremer JM, Cohen S, Wilkinson BE, Connell CA, French JL, Gomez-Reino J, et al. A phase IIb dose-ranging study of the oral JAK inhibitor tofacitinib (CP-690,550) versus placebo in combination with background methotrexate in patients with active rheumatoid arthritis and an inadequate response to methotrexate alone. Arthritis Rheum. 2012 Apr; 64(4):970-981. 4. van Vollenhoven RF, Fleischmann R, Cohen S, Lee EB, Garcia Meijide JA, Wagner S, et al. Tofacitinib or adalimumab versus placebo in rheumatoid arthritis. N Engl J Med. 2012 Aug 9; 367(6):508-519. © 2013 Sigma Publishing. Tüm hakları saklıdır. ISSN: 1309-2596 Cilt: 3, Sayı: 2, 2013 BioExPERT Romatoid Artrit ve Biyolojik Tedaviler: 201 2’den Seçilmiş Çalışmalar Bioexpert’in bu yılki ilk sayısında RA ile ilgili 2012 yılında yayınlanmış ve yukarıdaki tanımlanan çerçeveye uygun olarak seçilmiş makaleleri sizler için özetleyen derlemeleri bulacaksınız. Dr. Vedat Hamuryudan ve Dr. Gülen Hatemi RA’da hem anti-TNF ajanları karşılaştıran çalışmaları ve hem de yalnızca etanercept ile yapılmış klinik çalışmaları; Dr. Nevsun İnanç infliksimab, golimumab ve certolizumab ile ilgili klinik çalışmaları; Dr. İsmail Sarı adalimumab, abatacept ve JAK inhibitörleri ile ilgili klinik çalışmaları; Dr. Umut Kalyoncu ise tocilizumab ve rituksimab ile yapılmış klinik çalışmaları gözden geçirdiler. Umarım hepinize yararlı olur. “ “ Prof. Dr. Nurullah Akkoç
Benzer belgeler
Bio ExPERT
her iki grupta da ACR 20, 50 ve 70 ve de HAQ-DI ile
belirlenen klinik yanıttaki sayısal düzelmenin devam
ettiği gösterilmiştir. Benzer olarak güvenlik ile ilişkili
olayların her iki grupta aynı old...