Mercanada
Transkript
Mercanada
edito De¤erli hekimlerimiz ve eczac›lar›m›z Bu say›m›zda yine dopdolu bir içerikle karfl›n›zday›z. Can Dündar’›n Türkan fioray’la yapt›¤› söylefliyi ilgiyle okuyacaks›n›z. Sinemadan edebiyata, filmlerden hayata dair konular› konufltuklar› bu söyleflide Türk sinemas›n›n Sultan’›n› hiç bilmedi¤iniz yönleriyle tan›yacaks›n›z. Komedyen Ata Demirer’iyse özel hayat›n›n gizli yönleriyle tan›yaca¤›z. Kufllara, özellikle de saka kufllar›na duydu¤u sevgiyi, denize tutkusunu, müzikal zevklerini, Zeki Müren’e olan hayranl›¤›n› ve daha pek çok farkl› yönünü ö¤renece¤iz. Geçti¤imiz ay Mor adl› roman›yla Orhan Kemal Roman Arma¤an›’n› kazanan ‹nci Aral ise bu kez Picus dergisi için yapt›¤› bir söylefliyle sayfalar›m›zda. Avokadolu karides pifliren Aral’›n bir yazar olarak portresi de ilgi çekici. Mercanada sayfalar›nda balonla uçufl e¤itimlerinden Denizi Piflirdik sergisine, onlarca müzisyenin katk›lar›yla yarat›lan ‹stanbul Senfonisi’nden Gus van Sant’in ödüllü filmi Fil’e, yeni yay›nlardan Afife Jale ödüllerine kadar daha pek çok konu var. Ödüllü bulmacam›za gösterdi¤iniz yo¤un ilgiye ise çok teflekkürler. Mutlu bir yaz geçirmeniz dile¤iyle... Sayg›lar›m›zla, Kültür Sanat ve Medikal Haber Dergisi Y›l:1 Say› 4 Mustafa Nevzat ‹laç Sanayi A.fi.’nin t›p camias›na sundu¤u bir kültür hizmetidir. Epsilon Yay›nc›l›k Hizmetleri Tic. ve San. Ltd. fiti. ad›na ‹mtiyaz Sahibi Grafik Uygulama Film - Grafik Hülya Bilgin Ç›¤ Ömer Yenici ‹dari Müdür Ebru Grafik ve Matbaac›l›k A.fi. Türbedar Sk. No:8 Ca¤alo¤lu/‹stanbul Tel: 0212 520 85 21 Erol fiahnac› Genel Yay›n Yönetmeni Gülenay Börekçi Yaz› ‹flleri Müdürü (sorumlu) Meltem Erkmen Kapucuo¤lu Editör Sat›fl Koordinatörü Abdül Vardar Pazarlama Koordinatörü Banu Yal› Kosifo¤lu Esen Tezel Reklam Grafik Tasar›m Arzu Tuna 0 212 244 82 82 /125 Sevil Ürel [email protected] Bask› Kelebek Matbaac›l›k Litros Yolu 4/1 A Blok Topkap› / ‹stanbul Tel: 0212 622 19 00 Faks: 0212 622 19 59 Adres Osmanl› Sk. Osmanl› ‹fl Merkezi No: 24/4-5 80090 Taksim/‹stanbul Tel: 0212 244 82 82 pbx Faks: 0212 252 47 29 Web: www.epsilonyayinevi.com e-mail: [email protected] 1 içindekiler 4 8 4 . . . . . . . Zaman ‹çinde: Minyatürlü el yazmalar›nda t›p 8 . . . . . . . Sualt› Sergisi: Denizi pifliriyorlar 12 . . . . . . . Röportaj: Prof. Dr. Eyüp Sabri Uçan ile Pnömani üzerine 15 . . . . . . . Sa¤l›k: Pnömoni 18 . . . . . . . Türkan fioray - Can Dündar: Filmler gerçek, hayat yalan 24 . . . . . . . Balon: Balon’la uçufl e¤itimleri 26 . . . . . . . Özel Koleksiyon: Ata Demirer’in dünyas› 30 . . . . . . . Mutfakta: ‹nci Aral, avokadolu karides salatas› yapt› 33 . . . . . . . Okuma Biçimleri 34 . . . . . . . Sinema 36 . . . . . . . Sergi: Günter Grass 38 . . . . . . . Müzik: ‹stanbul senfonisi 40 . . . . . . . Yerli ve yabanc› albümler 42 . . . . . . . Kitap 50 . . . . . . . Tiyatro: Afife Jale’nin geç hat›rlanan hikayesi 52 . . . . . . . Sahaf 53 . . . . . . . Ödüllü bulmaca 54 . . . . . . . Satranç 56 . . . . . . . Astroloji: 2004 y›l›nda burçlar 12 26 24 18 2 zaman içinde O¤uz Erten Minyatürlü el yazmalar›nda t›p T›bbi konular› içeren minyatürlü el yazmalar›, Arapça’dan çevrilen ve Selçuklu üslubunda resmedilen De Materia Medica ve Pergamonlu Galenos’tan çevrilen Kitab el-Tiryak, sanatla bilimin bir araya geliflinin en güzel örnekleri... 1050 y›l›nda Büyük Selçuklu Sultan› Tu¤rul Bey ‹ran’a girmifl, 1055 y›l›nda Abbasi Halifesi onu dünyevi lider olarak tan›m›fl ve 1071 tarihindeki Malazgirt savafl›ndan sonra da Selçuklular Malazgirt Savafl› ile Anadolu, Suriye ve Mezopotamya’ya yay›lm›fllard›r. Buralarda yeni kültürlerle tan›flm›fl, kendi kültürlerini buralarda yay›p baflka kültürlerden de etkilenmifllerdir. Selçuklular bu özellikleri dolay›s›yla bilim ve sanata da önem vermifllerdir. Çal›flmalar› aras›nda kitap çevirileri önemli yer tutmaktad›r. ‹slam dünyas›nda çeviriye 9. yüzy›l gibi erken bir dönemde bafllanmakla birlikte, minyatürlü el yazmalar›na 11. yüzy›lda, Selçuklu devrinden itibaren rastlanmaktad›r. Bu çeviri el yazmalar› içinde edebiyat, astronomi, t›p ve bulufllarla ilgili kitaplar en çok ra¤bet görenlerdi. Selçuklu devrinde çeviriler yap›l›rken yazar›n yap›t› tercüme edilir, kitab›n sonuna da çeviren, konu ile ilgili kendi araflt›rma sonuçlar›n› ve bilgilerini yazard›. Bu kitaplardaki minyatürler tamamen Selçuklu resim üslubunu yans›tmaktayd›. Bilinen tabirle “ay yüzlü badem gözlü” figürler Selçuklu resminin tipik özelli¤ini oluflturmaktad›r. Bu yaz›m›z›n konusu, t›bbi konular› içeren Selçuklu devri minyatürlü el yazmalar›. O devirde Arapça’dan çevrilmifl ve tamamen Selçuklu üslubunda resmedilmifl olan De Materia Medica (‹laç bilgisi üzerine) ve antik yazar Pergamonlu Galeno’dan çevrilen Kitab el-Tiryak (Panzehirler kitab›)... DE MATER‹A MED‹CA De Materia Medica M.S.1. yüzy›lda farmakolojinin babas› olarak bilinen Yunanl› hekim Dioskorides taraf›ndan yaz›lm›flt›r. Dioskorides, ‹skenderiye’deki büyük t›p okulunda e¤itim görmüfl ve Roma ‹mparatoru Neron (‹.S.54-68) zaman›nda orduda askeri hekim ve cerrah olarak çal›flm›flt›r. Asker olmas›ndan dolay› çok gezen ve neredeyse Neron’un tüm savafllar›na kat›lan Dioskorides gitti¤i yerlerde çok say›da bitki ve mineralin niteliklerini, co¤rafi da¤›l›m›n› ve t›bbi özelliklerini inceleme olana¤› bulmufltur. ‹.S. yaklafl›k 77 y›l›nda yazd›¤› befl ciltlik yap›t› De Materia Medica’da, aralar›nda kenevir, çi¤dem, subald›ran› ve nanenin de bulundu¤u alt› yüz kadar bitkiyi tan›mlam›fl, ilaç olarak kullan›labilecek bin kadar maddeye yer vermifltir. 4 Deri hastal›klar›n›, yara, ç›ban ve kafl›nmalar› tedavi eden bitki. (Paris Nüshas›.) Yunanca yaz›lan eser k›sa bir süre sonra Latince’ye çevrilmifltir. Modern bask›s› yaklafl›k yedi yüz elli sayfa tutan bu kitap antikça¤da ancak befl cilt halinde yay›mlanabilmifltir. Bu kadar çok bitkiyi ve bu kadar çok bilgiyi bir insan hayat›na s›¤mayaca¤›n› düflünen bilim adamlar›, Dioskorides’in bu bilgiyi daha önceki yazarlardan edindi¤ini iddia etmektedirler. Fakat flu ana kadar ne böyle bir bilgi, ne de el yazmas› bulunabilmifltir. Dioskorides yap›t›nda; bitkilerin yetifltikleri bölgeleri, t›pta kullan›lan k›s›mlar›n› (yaprak veya tohumu), saklama yöntemlerini, tedavideki kullan›m (hangi bitkinin hangi hastal›kta kullan›ld›¤›) ve bitkinin ilaca dönüfltürüm yollar›n›, kullan›m dozlar› ve tedavi sürelerini, ilac›n yan etkilerini ve hangi bit- Selçuklu döneminde bir eczane (Orijinali bugün New York’ta.) Dioskorides’in bir ö¤rencisine hangi bitkilerin hangi hastal›¤a iyi geldigini anlat›fl›n› gösteren minyatür. (Topkap› Saray›’nda.) kinin t›p mesle¤inde, kozmetik alan›nda ve veterinerlikte kullan›lmas› gerekti¤ini anlatm›flt›r. De Materia Medica tedaviyle ilgili t›p prati¤inde kullan›lacak bir baflvuru kitab›yd›. Hekim hastay› muayene ettikten sonra hastal›k tan›s› koyar, hastal›ktan etkilenen organ›n iyileflmesi için vücuda d›flsal ürünler (ilaçlar) verilmesini önerirdi. Hastal›k ve tedavi flekli tespit edildikten sonra, kullan›lmas› gereken do¤al maddeden ilaç yap›m›na geçilirdi. Doktorlar bu dönemde ilac› kendileri haz›rlar ya da hastaya reçete yazarlar, hasta da ilac› bir eczac›dan temin ederdi. De Materia Medica, çok uzun bir süre önemini korumufltur. En erken tarihli nüshas›, Bizans devrinde 520 y›l›nda yap›lm›fl çevirisidir. 13. yüzy›ldan önce eserin befl kopyas› bulunurken, 13. yüzy›ldan sonra bu say› yüze ç›km›flt›r. Bu da, De Materia Medica’n›n yüzy›llar içinde ne kadar çok kullan›ld›¤›n›n bir kan›t›d›r. Bu elyazmalar› kitaplardan yirmisi minyatürlü olup içlerinde en güzeli Selçuklu zaman›ndan kalan ve bugün bir k›sm› Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan elyazmas›d›r. 1224 y›l›nda Kuzey Irak’ta haz›rlanm›fl olan bu nüsha, 9. yüzy›lda yap›lan Arapça çevirisinden kopya edilmifltir. Bu kopya Selçuklu devletinin da¤›lmas›ndan sonra Ba¤dat’ta bir kütüphaneye gitmifl, 1534’te Kanuni Sultan Süleyman’›n Ba¤dat’› almas›ndan sonra oradaki kütüphane ile ‹stanbul’a getirilmifltir. 19. yüzy›la kadar Osmanl› sultanlar›n›n koleksiyonunda bulunan nüshan›n 20. yüzy›l›n bafllar›nda, otuzdan fazla sayfas› kopar›l›p çal›nm›flt›r. Bu sayfalardan baz›lar›, 1910 y›l›nda Münih’te düzenlenen ‹slam Sanatlar› Sergisi’nde yer alm›fl, daha sonra uluslararas› pazara sunulan bu de¤erli sayfalar, dünyan›n dört bir yan›ndaki ‹slam sanat› koleksiyoncular› taraf›ndan sat›n al›nm›fl ve o günlerden bafllayarak birçok kez el de¤ifltirmifltir. Yazma eserin söz konusu sayfalar› bugün Baltimore, Brüksel, Boston, Cleveland, Kopenhag, Kansas City, Kiev, Londra, Lüksemburg, New York, Paris, Richmond, Washington vb. kentlerdeki özel koleksiyonlar ve müzelerde bulunmaktad›r. Dioskorides’in De Materia Medica’s› flu an t›p alan›nda de¤ilse de sanatsal aç›dan hala yo¤un ilgi görmektedir. K‹TAB EL-T‹RYAK Kitab el-Tiryak 2. yüzy›lda Bergama’da yaflam›fl, deneysel fizyolojinin kurucusu say›lan eski Yunanl› hekim Galenos’tan 12. yüzy›l›n sonunda yap›lm›fl bir çeviridir. Galenos’un gençlik ça¤›nda t›bba ilgi duymas›nda, Hekimlik Tanr›s› Asklepios’a adanm›fl bir tap›na¤›n (Pergamon Asklepionu) bulundu¤u Bergama’da do¤mufl olmas›n›n büyük etkisi vard›r. Asklepios’un hastalar›n düfllerine girerek dertlerine çare önerdi¤ine inan›ld›¤›ndan, Roma imparatorlu¤unun ileri gelenleri iyileflmek için bu tap›na¤a gelirlerdi. T›p e¤itimini ‹zmir, Korinthos ve ‹skenderiye gibi önemli bilim merkezlerinde sürdüren Galenos, hayvanlar üzerindeki diseksiyon çal›flmalar›yla anatomi bilgisini artt›rm›fl, gladyatörlerin baflhekimi olarak Bergama’ya döndü¤ünde de uygulamal› anatomi bilgisini gelifltirerek yaralar›n tedavisi için en etkili yöntemleri araflt›rm›flt›r. En önemli bulufllar›ndan biri, atardamarlar›n hava de¤il kan tafl›d›¤›n› göstererek 400 y›ll›k yanl›fl bir inan›fl› y›kmas› olmufltur. 9. yüzy›lda eski Yunan elyazmalar›n› derleyen Arap bilginler bu yazmay› da Arapça’ya çevirip ço¤altm›fllard›r. Eser, 12. yüzy›l›n sonunda Selçuklu sülalesinden olan Zengi hükümdar› Bedrettin Lülü için tekrar kopyalanm›flt›r. Panzehirler kitab› Kitab el-Tiryak tüm yaralanmalara karfl› tedavi 5 zaman içinde Hekim Andromakhos’un tarlada çal›flanlar› izleyifli yöntemlerini anlatmaktad›r. Galenos kitab›nda hekim Andromakhos’a baflvuran yaralanma vakalar›n› öykülemifltir. Minyatürler Selçuklu resim üslubunda olup günlük yaflam sahnelerine özen gösterildi¤i göze çarpmaktad›r. ‹lk minyatürde hekim Andromakhos, tarlada çal›flanlar› izlerken resmedilmifltir. Minyatür friz halinde iki s›ral› bir kompozisyonu gösterir. Resmin sol üst köflesinde hekim Andromakhos’u k›rm›z› bafll›¤›yla görürüz. Yan›nda kendisine yemek getiren ve bafl›nda tepsi, elinde küp tafl›yan ufla¤›n› görürüz. Metinde, ufla¤›n elindeki küpte zehri cüzzam hastal›¤›na iyi gelen bir y›lan oldu¤u yaz›l›d›r. Resmin geri kalan bölümünde tarlada çal›flan iflçiler yer almaktad›r. Ora¤›yla bitkileri biçen, kazmas›yla topra¤› kabartan ve çift sürenler çift süren ›rgatlar vard›r. Bu motifler, bir günlük hayat görünüflü katarlar minyatüre. ‹kinci minyatürdeyse hükümdar›n gözdesinin, y›lan taraf›ndan zehirlenmesi tasvir edilmektedir. Yine ayn› frizli kompozisyon, eli kazmal› figürler ve a¤açlara tüneyen kufllar bize bir hükümdar› günlük yaflamda göstermesi aç›s›ndan ilginçtir. Mekan›n üst taraf›n› iflgal eden hükümdar› ve maiyetini tasvir eden sahnede, hükümdar›n elindeki kadehte y›lan sokmas›na karfl› panzehir oldu¤u metinden anlafl›lmaktad›r. Alt taraftaysa hükümdar›n gözdesi ve y›lan› küreklerle arayan saray muhaf›zlar› görülmektedir. Hikayenin kahraman› 6 Sultan›n gözdesini y›lan sokmas›n› gösteren minyatür. olan hekim Andromakhos, bir önceki resimdekinin ayn›s› olan k›yafetiyle hükümdar›n sa¤ taraf›nda, köflede oturmaktad›r. Ne yaz›k ki bu elyazmas› da yurtd›fl›na kaç›r›lm›flt›r. fiu an Paris’te Bibliothèque Nationale müzesinde bulunan bu nadide eser Türk resim sanat› aç›s›ndan önemli bir üslubu aksettirmektedir. sualt› sergisi Denizi pifliriyorlar Dünyada ilk kez gerçeklefltirilen “Denizi Piflirdik Sualt› Seramik Sergisi”nin dördüncüsü düzenleniyor. Bu sergi kapsam›nda çeflitli seramik sanatç›lar› seramikten yapt›klar› bal›klar›, mercanlar›, yosunlar› ve di¤er sualt› canl›lar›n› “yerinde”, yani tam da suyun alt›nda sergileyecek. 2001 y›l›nda Antalya'n›n güzel beldesi Kafl'ta, denize duyduklar› sevgi ve özlemlerini eserleriyle anlatmak isteyen dört seramik sanatç›s›n›n tamamen kendi olanaklar›yla açt›klar› ilk sergi, beklenenin çok üzerinde bir ilgi görünce “Denizi Piflirdik” süreklilik kazand›. Bu güne kadar geliflerek de¤iflik tatil yörelerinde sürdürülen sergi art›k yerleflik bir mekana kavufltu: Bodrum. Dal›fl ve su sporu merakl›lar›yla sanatseverleri Bodrum’da bir araya getirecek olan Denizi Piflirdik, seramik sanatç›lar› Alp Ça¤par, ‹nci ‹yibafl ve Tekin Özkurt'un kendi imkanlar›yla gerçeklefltirdikleri çok özel bir sergi. A¤ustos 2004’te Bodrum'da Kaçakç› Koyu dal›fl noktas›nda gerçeklefltirilecek. Tüplü dal›fl›n yan› s›ra, su üstünden maske ve flnorkelle de rahatl›kla izlenebilecek olan sergide, eserler befl-on metre derinlikte deniz dibine yerlefltirilecek. Uluslararas› olma yolundaki ilk ad›m› bu y›l atan organizasyonda yurtiçi ve yurtd›fl›ndan kat›lan otuzu aflk›n sanatç›n›n yap›tlar› yer alacak. Denizi Piflirdik 2004’ün bir di¤er yenili¤i de bu y›l ilk kez bir atölye çal›flmas›n›n da gerçeklefltirilecek olmas›. Bodrum Marina’n›n katk›lar›yla, antik Osmanl› Tersanesi’nde düzenlenecek bu atölye çal›flmas›nda sanatç›lar›n bir hafta sürecek üretim aflamalar› ziyaretçiler taraf›ndan izlenebilecek. Hatta ziyaretçiler dilerlerse çal›flmalara katk›da bulunacaklar. Denizi Piflirdik 2004’e kat›lan sanatç›lar›n gerek önceden yapt›klar›, gerekse atölye çal›flmas›nda ortaya ç›kard›klar› deniz ve sualt›nda yaflam konulu yap›tlar, Bodrum aç›klar›ndaki Karaada/Kaçakç› Koyu dal›fl bölgesinde, üstelik sualt›nda sergilenecek. Yap›tlar›n bir bölümüyse, geçti¤imiz befl y›l süresince kapal› bulunan Bodrum Sualt› Arkeoloji Müzesi, Haluk Elbe Sanat Galerisi’nde sergilenecek. Bu mekan›n yeni sergilere aç›lmas› Denizi Piflirdik organizasyon komitesinin çal›flmalar›yla gerçeklefltirilmifl. fiimdi de Denizi Piflirdik’in yarat›c›lar›n› tan›yal›m... ‹NC‹ ‹Y‹BAfi 1988 y›l›nda Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nden mezun oldu. Ayn› y›l kendi seramik atölyesini kurup seramik piyasas›na h›zl› bir girifl yapt› ve 9 sualt› sergisi Alp Ça¤man Tekin Özkurt Sibel Düzel ‹nci ‹yibafl dekorasyona yönelik seramik formlara kendi sanat anlay›fl›n› katarak oldukça zengin bir form ve renk çeflitlili¤ine ulaflt›. Halen bu çal›flmalar›n› ‹stanbul Çukurcuma'daki atölyesinde sürdürürken, serami¤i seven insanlara da kap›s›n› aç›yor. TEK‹N ÖZKURT: 1988’de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nden mezun oldu ve Toprak Seramik Fabrikas›'nda tasar›mc› olarak çal›flmaya bafllad›. Dört y›l sonra Eczac›bafl› Seramik Fabrikas›'na geçerek ‹stanbul'a döndü. Yurtiçi ve yurtd›fl› fuarlar›nda fonksiyonel banyo tasar›mlar›n› dünyaya sergiledi. fiu anda Eczac›bafl› Seramik Fabrikas›'nda tasar›mc› olarak çal›flmaya devam ederken, y›llard›r yapt›¤› kiflisel tasar›mlar›n›n bir bölümünü Denizi Piflirdik sergisinde ortaya koydu. ALP ÇA⁄MAN: “Pino” lakapl› sanatç›, 1988’de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nden mezun olduktan sonra iç mimarl›¤a yöneldi. On y›ll›k bir dekorasyon serüveninden sonra 2000 y›l›n›n bafl›nda yeni serüvenler için serami¤e dönüfl yapt›. Bunca y›l›n birikimini, mekan ve fonksiyon kayg›lar›n› da gözeterek serami¤e aktarmaya bafllad›. Bugüne kadar üretti¤i formlar üzerindeki renk ve desenleri tekrarlamamaya özen gösterdi, ürettiklerinin “tek” olmas› kayg›s›n› tafl›d›. Çal›flmalar›n› halen ‹stanbul Çukurcuma'daki atölyesinde sürdürürken, seramik sanat›n› sevenlere de rehberlik ediyor. 10 S‹BEL DÜZEL:1990’da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nden mezun olduktan sonra Heykel Bölümünde yüksek lisans e¤itimi ald› ve sonras›nda seramik formlar üzerine desenler tasarlay›p uygulamaya bafllad›. Resimsel kayg›larla çok sade birimler üzerine desen çal›flmay› tercih etti. Bu sergide desen üslubuna form anlay›fl›n› da ekleyerek denizi yorumlad›. Çal›flmalar›n› 1999'da ‹stanbul'dan kaçarak yerleflti¤i Kafl'ta sürdürüyor. Denizi Piflirdik ekibinin sanatseverlere bir de müjdesi var. Önümüzdeki y›ldan itibaren proje öteki sanat dallar›na da aç›lacak ve böylece bir deniz ve sanat festivaline dönüflecek. 2004 program› • 17 Temmuz-24 Temmuz Osmanl› Tersanesi’nde atölye çal›flmas› • 24 Temmuz-8 A¤ustos Karaada/Kaçakç› Koyu Sualt› sergisi • 24 Temmuz-8 A¤ustos Sualt› Arkeoloji Müzesi/Haluk Elbe Sanat Galerisi sergisi Ayr›nt›l› bilgi için e-mail adresi: [email protected] röportaj Pnömoni: Ülkemizde ilk 10 ölüm nedeninden biri Pnömoni, halk aras›nda bilinen ad›yla zatürre, A.B.D'de ölüm nedenleri aras›nda alt›nc›, enfeksiyondan ölüm nedenleri aras›nda ise ilk s›ray› almaktad›r. Ülkemiz için pnömoni ciddi bir sorun say›labilir. Bu önemli konuda Prof. Dr. Eyüp Sabri Uçan’la konufltuk. Pnömoni, halk aras›nda bilinen ad›yla zatürre, A.B.D'de ölüm nedenleri aras›nda alt›nc›, enfeksiyondan ölüm nedenleri aras›nda ise ilk s›ray› almaktad›r. Ülkemiz için pnömoni ciddi bir sorun mudur? Pnömoni tüm dünyada oldu¤u gibi ülkemizde de ilk on ölüm nedeni aras›nda yer almaktad›r. Özellikle çocuklarda ve yafll›larda ölüm nedenleri aras›nda öne ç›kmaktad›r. Pnömoniler son otuz y›lda toplumlar›n giderek daha yafll› nüfuslara sahip 12 olmalar›, yafll› ve diabet/kalp hastal›klar› gibi altta yatan kronik hastal›klar› olan hasta popülasyonunun artmas›, ba¤›fl›kl›¤› bask›lanm›fl hastalar›n (transplant al›c›lar›, kanser ya da romatolojik hastal›klar nedeniyle immunosupresif tedavi görenler) artmas› ve antibiyotiklere giderek artan dirençlerden ötürü yeniden sorun haline gelmifltir. Son otuz y›lda pnömoniler hem geliflmifl hem de geliflmekte olan ülkelerde ciddi bir halk sa¤l›¤› problemi olarak ele al›nmaya bafllanm›flt›r. Sorunun korkutucu bir boyutu da hastaneye yat›fl gerektirecek kadar a¤›r olan hastalarda mortalite oranlar›n›n %10-15, yo¤un bak›m gerektiren olgularda ise %30-45 düzeyinde olmas›d›r. Bir baflka nedenle hastanede yatarken geliflen pnömonilerde, yani hastane kökenli pnömonilerde ise mortalite oranlar› daha da yükselmektedir. Pnömoni aç›s›ndan risk gruplar›, hem pnömoninin s›k görüldü¤ü hem de a¤›r seyretti¤i gruplar› ifade eder. Yafll›lar, altta yatan önemli kronik hastal›¤› olanlar (diabet, kronik bronflit, bronflektazi, kalp hastal›klar›, kronik böbrek hastal›klar›, splenektomi, ba¤›fl›kl›¤› bask›lanm›fl hastalar) risk gruplar›d›r. Pnömoni nas›l bir hastal›kt›r, en çok hangi yafl grubunda görülür, belirtileri nelerdir? Pnömoni akci¤er parankimas›n›n akut yang›s›d›r. Hastan›n kendi a¤›z-bo¤az floras›ndaki bakterilerin mikroaspirasyonu, inhalasyon ya da hematojen yolla bakteriler akci¤ere alveollere ulafl›rlar. Mukosilier transport ve di¤er korunma mekanizmalar› ile uzaklaflt›r›lamazlarsa, ulaflan bakteri say›s› büyük ya da virulanslar› fazlaysa pnömoni geliflir. Akut bafllang›çl› atefl, yan a¤r›s›, öksürük, pasl› – pürülan balgam en s›k gözlenen bulgulard›r. Pnömoni tan›s› için fizik muyenede konsolidasyon bulgular›n›n saptanmas›, grafide hava bronkogramlar› içeren konsolidasyonlar›n görülmesi, lökositoz, sola kayma, CRP yükselmesi, balgam›n Gram bak›s› ve kültürü ile hemokültür önemli veriler sa¤layacakt›r. Ancak hekim, pnömoni düflündü¤ü anda kültür antibiyogram sonuçlar›n› beklemeden h›zla uygun tedaviyi bafllamak zorundad›r. Birçok çal›flmada ilk sekiz saatte uygun tedaviye bafllanmas›n›n mortaliteyi azaltt›¤› görülmüfltür. Tedavide kullanaca¤›n›z ajanlar› seçerken hangi kriterleri göz önüne almaktas›n›z ve kaç günlük tedavi uygulamaktas›n›z? Tan› konuldu¤u anda do¤ru tedaviye bafllanabilmesi ancak hastaya iliflkin risk faktörleri (yafl›, altta yatan hastal›klar) ile pnömoninin a¤›rl›¤›n›n irdelenerek hastalar›n kategorize edildi¤i rehberlerle olas›d›r. Toraks Derne¤i taraf›ndan haz›rlanan “pnömoniler tan› ve tedavi rehberleri:www toraks.org.tr” ülke deneyimini, ülke direnç paternini yans›tt›¤› için temel anahtar niteli¤indedir. Ülkemizde yap›lan çal›flmalarda rehberin kullan›lmas› ile mortalitenin ve tedaviyi de¤ifltirme gereksiniminin azalt›labildi¤i gösterilmifltir. Pnömoni tan›s› konuldu¤u anda hekim risk ve a¤›rl›k faktörlerini göz önüne alarak hastay› evde mi, yat›rarak m›, yoksa yo¤un bak›mda m› izlemesi gerekti¤ini de¤erlendirebilecek ve do¤ru antibiyotik seçimini yapabilecektir. Risk faktörü olmayan, a¤›rl›k kriterlerini tafl›mayan hastalar için Türk uzlafl› raporunda di¤er ülkelerden farkl› olarak penisilin yer almaktad›r. Pnömoniden nas›l korunabiliriz? Pnömoniden korunman›n en ucuz ve etkin yolu altm›fl befl yafl›ndan daha yafll› olan bireylere hiçbir ek hastal›klar› olmasa, tümüyle sa¤l›kl› olsalar bile her y›l grip afl›s› yapmakt›r. Dünya Sa¤l›k Örgütü ise yafl s›n›r›n› elli olarak bildirmek13 röportaj tedir. Di¤er yandan daha genç yafltaki bireylerde de daha önce sözü edilmifl olan risk faktörü niteli¤inde ek kronik hastal›klar varsa afl›lama yap›lmal›d›r. Toplumla iç içe olan polisler ve ö¤retmenlerin de afl›lanabilece¤i DSÖ önerileri aras›nda yer almaktad›r. Sa¤l›k personeli de her y›l afl›lanmal›d›r. Pnömokok afl›s›n›n koruyuculu¤u daha tart›flmaya aç›kt›r ve endikasyon alan›, altm›fl befl yafl›ndan büyük olanlarla, ek ciddi kronik hastal›¤› olanlarla s›n›rl›d›r. Türk toplumunda sigara içenlerin yüzdesi oldukça yüksek. Sigara içenlerde pnömoniye yakalanma riski içmeyenlere göre nas›ld›r? Ülkemizde tütün ürünlerine karfl› mücadele son 20 y›lda yo¤un bir flekilde sürdürülmekte; ancak karfl› cephede de tütün üretiminin çokuluslu flirketler tekelinden ç›kar›lmas›, özel flirketlere ait tütün fabrikalar› aç›lmas›, Tekel’in özellefltirilmesi gibi yo¤un çabalar ve kazan›mlar vard›r. 1996 y›l›nda ç›kar›lmas› için Toraks Derne¤i olarak yo¤un çaba harcad›¤›m›z 4207 say›l› yasa son derecede ça¤dafl hükümler ve toplum sa¤l›¤›n› koruma amac›na yönelik yasaklar içermektedir. Ancak çokuluslu flirketlerin yasay› delme, hükümsüz hale getirme çabalar› da sürmektedir. Sonuçta ülkemiz, çok say›da geliflmekte olan ülkede de yafland›¤› gibi sigara tüketimin artt›¤› bir ülke niteli¤indedir. Sigaraya bafllama yafl› ortalama 13-14 düzeyindedir. Eriflkin erkeklerin %63’ü, kad›nlar›n %25’i sigara içmektedir. Sigara mukosilier klirensi bozdu¤u, akci¤erin savunma mekanizmalar›n›n tümünü olum14 suz etkiledi¤i için pnömoniler aç›s›ndan önemli bir kolaylaflt›r›c› faktördür. Kolaylaflt›r›c› faktör niteli¤i hem içenler, hem de kapal› ortamlarda çevrelerinde içilen sigaraya maruz kalan pasif içiciler için de geçerlidir. Yo¤un çal›flma temponuzdan f›rsat buldukça neler yapmay› seviyorsunuz. Kitap okumak en önemli hobim. T›p kitaplar›n›n yan› s›ra klasikler, felsefe kitaplar›, bilim felsefesi ve politik kitaplar en çok ilgimi çekenler. Okudu¤umuz kitaplar›n hafta sonlar› sabah kahvalt›da tart›fl›lmas›, irdelenmesi heyecan verici bir gelene¤imiz. Vakit ay›rma¤a çal›flt›¤›m ve gerçeklefltirdi¤imde çok mutlu oldu¤um di¤er bir u¤rafl›m ise bahçe bak›m› ve do¤ayla iç içe olmak.. Eflim ve çocuklar›mla hafta sonlar›nda yürüyüfl yapmak çok nadiren gerçeklefltirebildi¤imiz, ama çok zevk ald›¤›m›z ortak etkinli¤imiz. Mercanada dergisi okuyucular› ad›na teflekkürler. Prof. Dr. Eyüp Sabri Uçan kimdir? 1957’de Kars’ta do¤du. ‹stanbul T›p Fakültesi’ni 1981 y›l›nda bitirdi. Ege Üniversitesi T›p Fakültesi’nde uzmanl›k e¤itimini tamamlad›. Daha sonra Gö¤üs Hastal›klar› Anabilim Dal›’nda 1988’de doçent, 1994’te profesör ünvan› ald›. ‹ki yüze yak›n yurt içi ve yurt d›fl› makaleyi yay›nlayan ekiplerde yer ald›. Çok say›da en iyi araflt›rma, sunu ödüllerini kazanan araflt›rmalar› yay›nlad›. Yirmiye yak›n kitapta editör, bölüm editörü ve yazar olarak görev ald›. Ayr›ca dergi ve çeviri editörlü¤ü yapt›. Prof. Dr. Eyüp Sabri Uçan evli ve iki çocuk babas›d›r. sa¤l›k Pnömoni* Pnömoninin kökenine göre mortalitesi yüksek olabilmektedir. Enfeksiyon öncesi ba¤›fl›kl›k sistemi iyi çal›flan hastalarda prognoz genelde iyiyken, ba¤›fl›kl›k sistemini bask›layan bir etken sonucu bu hastal›¤a yakalananlarda mortalite yüksektir. Akci¤er parankiminin akut enfeksiyonu olan pnömonide akci¤erlerdeki gaz al›flverifli bozulmufltur. Akci¤erleri sa¤lam olan ve enfeksiyon öncesi savunma sistemi yeterli çal›flan kiflilerde prognoz genellikle iyidir. Hastal›k kökenine ve yerleflim yerine göre s›n›fland›r›labilir. Toplum kökenli pnömoniler (TKP) Kiflinin günlük yaflam› s›ras›nda ortaya ç›kan, risk gruplar›nda mortalite ve morbiditesi yüksek bir pnömonidir. Mortalite h›z›; ayaktan tedavi hastalar›nda % 1-5, hastanede tedavide % 12, yo¤un bak›m hastalar›nda % 40’d›r. Hastane kökenli pnömoniler (nosokomial pnömoniler) Hasta hastaneye yat›fl öncesinde enkübasyon döneminde de¤ilse hastaneye yat›fltan ya da hastaneden ç›kt›ktan k›rk sekiz saat sonra oluflan pnömonidir. Yine hastane kökenli pnomoniler aras›nda say›labilecek Ventilatör ile ‹liflkili Pnömoni (V‹P), entübasyon s›ras›nda pnömonisi olmayan, invaziv mekanik ventilasyon deste¤indeki hastada entübasyondan k›rk sekiz saat sonra geliflen pnömonidir. Mortalite h›z›% 30- 87’dir. Ba¤›fl›kl›¤› bask›lanm›fl hastalardaki pnömoni(BBP) AIDS hastalar›; nötropeni, humoral, hücresel veya kombine ba¤›fl›kl›k sistemi yetmezlikleri bulunanlar, organ transplantasyonlar› geçirenler, kortikosteroid ve immunosupressif ajanlar kullananlarda gözlenen pnömonidir. Mortalitesi, hastan›n genel durumu ve immun supresyonun derecesine göre de¤ifliklik göstermekle beraber çok yüksektir. Pnömoni yerleflim yerine göre de, lober pnömoni, lobüler pnömoni, bronkopnömoni ve interstisyel pnömoni olarak da adland›r›labilir. ET‹YOLOJ‹ Bakteri, virüs, mantar ve parazitler etiyolojide rol alabilirler. Patojen mikroorganizma vakalar›n %56’s›nda saptanamam›fl, %14’ünde ise etiyolojinin polimikrobiyal oldu¤u görülmüfltür. Toplum kökenli pnömoniler, tipik pnömoni ve atipik pnömoni olarak iki alt grupta incelenirler. Tipik pnömonilere s›kl›kla bakteriler neden olurken, atipik pnömoni etkenleri mycoplasmalar, chlamydialar, ricketsialar ve virüslard›r. (tablo.1.) Hastane kökenli pnömoniler di¤er hastal›klar nedeniyle hastaneye yat›r›lan kiflilerde görülen pnömonilerdir. Etken hastanenin floras›na göre de¤ifliklik gösterebilir. S›kl›kla etken bakterilerdir ve bunlardan en s›k olarak Klebsiella pneumönia ve Pseudomonas aeruginosa pnömoniye neden olurlar. ‹mmün yetersizli¤i olan hastalarda görülen pnömonilerin etken mikroorganizmalar›, immün yetersizli¤in sebebine göre de¤iflmektedir. Bakteriler, virüslar ya da mantarlar pnömoniye neden olabilirler. Semptom ve bulgular: Atefl, öksürük, balgam, plöretik a¤r›, dispne, hemoptizi, halsizlik, ifltahs›zl›k gibi flikayetler, ince raller, tuber sufl, matite, siyanoz, takipne, taflikardi gibi fizik muayene bulgular› olabilir. Radyolojik incelemede; lober, interstisyel ve bronko-pnömoni lehine bulgular; ayr›ca abse, pnömatosel, plevral s›v› gibi ek lezyonlar gözlenebilir. Tan›: Ayaktan hastalarda akci¤er grafisi, kan say›m›, biyokimya, balgam›n Gram boyamas›, incelenmelidir. Yatan hastalarda ise ek olarak balgam kültürü, kan kültürü, seroloji, flüphelenilirse; idrarda Legionella antijeni, plevral s›v› varsa; torasentez ve oksijen satürasyonu ölçümü yap›lmal›d›r. Tedavi: Toplum Kökenli Pnomonide, antibiyotik tedavisi geciktirilmemelidir. Gerekli örnekler al›nd›ktan sonra emprik tedavi bafllanmal›d›r. Seçilecek olan antibiyotik; etken spektrumunu örtmeli, ucuz olmal› ve direnç geliflimini önleyici olmal›d›r. Hastalar, risk faktörleri, a¤›rl›k faktörleri yo¤un bak›m yat›fl endikasyonlar›, özgün risk faktörleri ve tipik-atipik klinik ay›r›m› göz önünde bulundurularak grupland›r›l›r (tablo.1., tablo.2., tablo.3.). Emprik tedavi bu gruba uygun olarak bafllan›r. Yat›fl› gereken hastalarda parenteral uygulamaya geçilmelidir. Tedaviye, atefl düfltükten sonra bir hafta veya Pnömokok pnömonisinde yedi - on gün, Legionella pnömonisinde on dört - yirmi bir, Mycoplasma ve C. Pneumoniae pnomonisinde ise on - on dört gün devam edilir. A¤›r pnömonilerde bu sürelerin iki - üç haftaya kadar uzat›lmas› gerekebilir. Tedaviye yan›t de¤erlendirilirken; k›rk sekiz - yetmifl iki saat içinde klinik düzelme beklenir. Atefl genellikle iki - dört günde düfler. Lökosit say›s› dört güne kadar normale döner. Fizik muayene bulgular› geç kaybolabilir. Radyolojik bulgular daha geç silinir. *Türk Toraks Derne¤i, Toplum Kökenli Pnomoni Tedavi rehberi esas al›nm›flt›r. 15 sa¤l›k Tablo 1 Tipik ve atipik TKP aras›ndaki farklar Tipik Atipik Patogenez Üst hava yolu floras› aspirasyonu Çevresel rezervuardan organizmalar›n inhalasyonu Mikrobiyoloji Piyojenik bakteri (S.pneumoniae ,H. influenzae en s›k) Nonpiyojenik bakteri(Legionella), Mycoplasma, Chlamydia, virüsler,funguslar Klinik bulgular Prodüktif öksürük, lokalize gö¤üs hastal›¤› Prodrom s›k, kuru öksürük, diffüz hastal›k olabilir. Tan› Balgam Gram boyamada predominant organizm, kan kültürü pozitif Gram boyamada organizma yok, özel boyalar ile serolojik çal›flma Tablo 2 A⁄IRLIK FAKTÖRLER‹ R‹SK FAKTÖRLER‹ Laboratuvar Fizik Muayene Efllik eden hastal›k KOAH, bronflektazi, kistik fibroz Diyabet Neoplastik hastal›k Karaci¤er Hastal›¤› Konjestif Kalp Yetmezli¤i Serebrovasküler Hastal›k Kronik Böbrek Yetmezli¤i 65 yafl ve üzeri Aspirasyon flüphesi Alkolizm Malnütrisyon Splenektomi Bak›mevinde yaflama Pnömoni geçirme öyküsü (1 y›l içinde) 30000 < Lökosit < 4000 PaO2<60 mmHg, Solunum say›s› >30/dak PaCO2>50 mmHg, Atefl < 35 C0 veya >40 C0 pH<7.35, Sat<%92 Sistolik KB<90 mmHg Na< 130 meq/l; BUN>30 mg/dl Diyastolik KB<60 mmHg Radyografik yayg›nl›k (multilober, kavite, efüzyon, h›zl› progresyon) Konfüzyon Siyanoz Sepsis bulgular› (Metabolik Asidoz; uzam›fl PT , aPTT; trombositopeni; FDP>1:40) Not: Risk ve a¤›rl›k faktörleri pnömoninin komplike olabilece¤inin ve kötü prognozun habercisidir. Bu faktörlerden herhangi birini tafl›yan hastalar hastaneye sevk edilmelidir. A¤›rl›k faktörleri ayn› zamanda hastaneye yat›fl endikasyonlar›d›r. Tablo 3 Özgün risk faktörleri Penisiline dirençli pnömokok Pseudomonas aeruginosa • Yafl > 65 • Son 3 ayda beta-laktam kullan›m› • Alkolizm • Ba¤›fl›k bask›layan durum • (Kortikosteroid tedavisi dahil ) • Birden fazla efllik eden hastal›k • Krefl çocu¤u ile temas • Yap›sal akci¤er hastal›¤› ( Bronflektazi, kistik fibroz ) Kortikosteroid tedavisi (Prednizon >10mg /gün ) • Genifl spektrumlu antibiyotik tedavisi (Son bir ayda 7 günden daha uzun) • Malnutrisyon 16 Staphylococcus aureus Legionella pneumophila • ‹leri yafl, malignite, KOAH, KS tedavi • Sigara kullan›m öyküsü • Yak›n zamanda konaklamal› seyahat, otel, ofis ortam›nda kalma • Ev su tesisat›nda de¤ifliklik • Huzurevinde yaflama • Fronkül, karbonkül, endokardit gibi di¤er enfeksiyon oda¤›n›n varl›¤› • Yak›n zamanda grip geçirmifl olmak • IV ilaç al›flkanl›¤› Haemophilus influenzae • Sigara kullan›m› öyküsü • KOAH tan›s› Gram negatif enterik bakteriler Anaerob bakteriler • Huzurevinde kalmak • Efllik eden kardiyopulmoner hastal›k • Birden fazla efllik eden hastal›k • Yak›n geçmiflte antibiyotik kullan›m› • Periodontal hastal›k, kötü a¤›z hijyeni • Aspirasyon kuflkusu • IV ilaç kullan›m› • Hava yolu t›kanmas› Tablo 3 Gruplar Grup 1 Ayaktan tedavi • S.pneumoniae • M.pneumoniae • C.pneumoniae • H.influenzae • Virüsler • Di¤erleri Risk faktörü Yok A¤›rl›k faktörü Yok Grup 2 Poliklinikte tedavi Risk faktörü Var A¤›rl›k faktörü Yok Grup 3a Yat›r›larak tedavi • S.pneumoniae • M.pneumoniae • C.pneumoniae • H.influenzae • Miks enfeksiyon (tipik+atipik patojen) • Enterik Gram negatifler! • Virüsler Grup 4a Yo¤un bak›m ünitesinde tedavi Grup 4b Yo¤un bak›m ünitesinde tedavi A¤›rl›k faktörü Var Yo¤un bak›m kriteri Var Pseudomonas riski Yok Atipik tablo, penisilin allerjisi, tipik / atipik ay›r›m› yap›lam›yor ⇒ Makrolid veya doksisiklin veya 2. Kuflak sefalosporin beta laktam / beta laktamaz inhibitörü ± Makrolid veya doksisiklin Makrolid veya penisilin Parenteral / oral ! • S.pneumoniae (PDSP dahil) • H.influenzae • M.pneumoniae, • C.pneumoniae • Miks enfeksiyon (tipik+atipik patojen) • Enterik Gram negatifler • Anaeroblar • Virüsler • Legionella • Di¤erleri 2. veya 3. kuflak nonpseudomonal sefalosporin veya beta laktam/ beta laktamaz inhibitörü + Makrolid veya Doksisiklin ya da Tek bafl›na yeni florokinolonlar** A¤›rl›k faktörü Var Grup 3b Yat›r›larak tedavi Tipik pnömoni klini¤i / balgamda Gram (+) diplokoklar ⇒ Penisilin (amoksisilin , prokain penisilin) • S.pneumoniae • H.influenzae • M.pneumoniae • C.pneumoniae •Miks enfeksiyon • Legionella • Virüsler Risk faktörü Yok Risk Faktörü Var Önerilen empirik bafllang›ç tedavisi Olas› etkenler Grup kriteri • S.pneumoniae (PDSP dahil) • Legionella pneumophila • H.influenzae • Enterik Gram negatifler • S. aureus • M.pneumoniae • Virüsler Yo¤un bak›m kriteri Var Pseudomonas riski Var Grup 4 a‘ daki etkenlere ek olarak P.aeruginosa 2. veya 3. kuflak nonpseudomonal Sefalosporin veya beta laktam/ beta laktamaz inhibitörü + Makrolid veya Doksisiklin ya da Tek bafl›na yeni florokinolonlar** Anti-psödomonas betalaktam + Makrolid + Siprofloksasin, ofloksasin veya aminoglikozid*** * Bafllang›ç tedavisine 48-72 saat içinde klinik yan›t al›namayan hastalar ileri bir merkeze sevk edilmelidir. ** Penisiline dirençli S. Pneumoniae riski, önerilen antibiyotiklere karfl› yetersizlik veya allerji ya da pnömokoklara karfl› dökümante edilmifl penisilin direnci durumunda kullan›labilirler *** Siprofloksasin tercih edilecekse makrolide gerek yok. 17 röportaj Röportaj: Can Dündar / Foto¤raflar: Orhan Cem Çetin Filmler gerçek, hayat yalan Can Dündar Picus dergisi için Türkan fioray’la bir söylefli yapt›. Sinemadan edebiyata özel hayat›ndan Türkiye’nin Sultan’› olmaya kadar her konuda soru sordu. fioray’sa kimi zaman konuflarak yan›tlad› onu, kimi zaman susarak… Evle bafllayal›m. Bu ev meselesinin sizi çok üzdü¤ünü biliyoruz. Evet, çok üzüldüm. Bir hayal k›r›kl›¤› oldu mu? 45 y›l bu sinemaya emek verdim, Avrupa’da olsayd›m flimdi villalarda oturuyor olurdum, gibi. Böyle bir gerçek var tabii, ama ben 18 flöyle düflünüyorum: Türkiye flartlar›na göre, güzel imkânlar sa¤lad› bana sinema. Bunu dünya sinemas›yla karfl›laflt›rd›¤›n›z zaman, elbette farkl›. Oradaki oyuncular bir film yap›yor, sonra befl y›l yapm›yor, havuzlu villalar, falan. Türkiye’de her alanda durum ayn› de¤il mi zaten? Yok. fiark›c›lar›n durumu farkl›. Do¤ru. ‘Star’l›ktan konufluldu¤u zaman hep, ‘Ben star de¤ilim, sinema emekçisiyim,’ diyorum. Gerçekten çok emek verdim sinemaya, birden flöhret olmad›m, tan›nmad›m, çok a¤›r koflullarda çal›flt›m, aylarca sabah 4’lerde kalkt›m, so¤uk sulara, derelere girdim, attan düfltüm, gerçekten 40 y›l emek verdim. K›z›m olmasayd› belki önemli olmazd›, ben küçük bir apartman dairesinde de otururdum, ama insan çocu¤una daha iyi bir gelecek vermek istiyor. Böyle düflünürsek, evet, içimde gerçekten bir burukluk yaflad›m. Onca y›l onca emek. Yine de çok flükür. Art›k bir evim var. Elinizden gidiyordu eviniz ama. Evet gidiyordu ve bana elini uzatan bir tek kifli yoktu. Dizi çal›flmalar›mla karfl›lamayacak olsayd›m, gidecekti... Ben flahsen bir seyirci olarak isyan ediyorum. Türkiye, bu kadar y›l›n eme¤ini size ödeyemedi. ‹çinde huzur içinde oturaca¤›n›z bir ev bile veremedi Yeflilçam. Bu büyük hayal k›r›kl›¤› yaratm›fl olmal›. Ben Türk sinemas›n› suçlayam›yorum. Zaten kendi içinde var olmaya çal›fl›yordu, bir sektör olamam›flt›, imkânlar bu kadard›. Sinema bir yan›. Di¤er yanda da evin sahibi oldu¤unu söyleyen, evi almak isteyen taraf. K›rg›nl›¤›n›z oldu mu? As›l onlara k›rg›n›m iflte. Vefas›zl›k. Neyse. Rüçhan beye k›rg›n m›s›n›z? Çünkü as›l onun halletmesi gerekiyordu hayattayken. Bayramlarda annemin mezar›na gidiyorum. Gitmiflken Rüçhan Beyin mezar›n› da ziyaret ediyorum ve ona, ‘Sana k›rg›n›m,’ diyorum. Hakikaten k›rg›n›m, çünkü bunlar›n bafl›ma gelece¤ini biliyordu. Fiziksel olarak da ruhsal olarak da çok h›rpaland›m. Neyse ki son üç y›ld›r, sa¤l›¤›m izin verdi de çal›flabildim. Ama foto¤raf› duruyor odan›zda. Tabii, o ayr› bir fley. Yüre¤imin iyi taraf›yla onu affetmeye çal›fl›yorum hâlâ. O mücadele içindeyim, affetsem mi, affetmesem mi? Haydi dursun yine, diyorum. Baflka bir eve ç›kmay› düflünmediniz mi? Bas›nda, ‘k›z›na bo¤az manzaral› ev b›rakmak için,’ türü yaz›lar ç›kt›. Mesele bu de¤ildi, bu kadar direnmemin nedeni baflkayd›. A¤r›ma gitti. Benim hakk›m olan bir fleydi, sonra kamyon getirt kap›ya baflka eve tafl›nmak için, bin tane kamera, di¤erlerinin ellerini ovuflturmalar›, hazmedemedim k›sacas›. Manzaral› evde oturmak de¤ildi çabam. Onur meselesi yapt›m. Nas›l kurtard›n›z evi? Çok borçland›m. Diziyle ödedim, hâlâ da ödüyorum. Bir de devlete borcum. Eve 1 trilyon 300 milyar ödedim, devlete de 700 milyar ödeyince, alt›ndan kalkam›yorsunuz. ‹nflallah bir iki ay içinde hepsi bitecek. Reklam filminde de oynad›n›z. Evet, Allah beni seviyor diyelim, o s›ra bir de reklam filmi imdad›ma yetiflti, onunla tamamlad›m. Gönderilmemifl Mektuplar içinize sindi mi? ... Çok iyi niyetli ç›kt›k yola. Çok inand›k. Yusuf Kurçenli çok sevdi¤im bir yönetmen. Kadir ‹nan›r’la eski filmlerimiz hep çok sevildi. San›r›m bunun yan›lg›s›yd›. ‹nsanlar›n kafas›nda bu ikilinin baflka bir yeri vard›, y›llar sonra belki bunu bulamad›lar. Siz bulabildiniz mi? ... Gazeteciler böyle sorar iflte! Tamam sizi zorlamayal›m, ama siz de bu filmin bir Selvi Boylum Al Yazmal›m olmad›¤›n› gördünüz herhalde. O film bambaflka bir fleydi. Bir kere Aytmatov’un inan›lmaz bir hikâyesiydi. O baflka bir dönemdi, flimdi o dönem geçti, insanlar baflka bir fley mi ar›yorlar, yoksa bu film, bu ikili yine ifl yapard› ama bu film mi olmad›? ‹kisi de. Bu filmlerin de hâlâ bir seyircisi var. Evden ç›kmayan seyirci. Eski Türk filmleri seyircisi evinde televizyon seyrediyor, ç›km›yor art›k. Filmin bir iki seans›na gittim, o seyirci vard›, kad›n doluydu salon. Mektubunu gönderememifl kad›nlar... Ne güzel söz! Evet, ama yeterli seyirciye ulaflamad›. Kaç kifli izledi? 360 m› 368 mi, öyle bir fley! Yönetmen al›nmas›n, hani kötü ev sahibi kirac›y› ev sahibi yaparm›fl, siz de art›k kendi filmimi çekeyim diyor musunuz? Tabii. Erendiz Atasü’nün bir hikâyesini yapmak istiyorum. Ama ondan da önce Erhan Bener’in Bir Tren Hikâyesi’ni. Yönetmenli¤ini düflünmüyorum bunun ama. Yani art›k sinema yapmak istiyorum. Diziyi seyrederken, okyanuslarda yüzmüfl birinin akvaryumda yüzdü¤ü duygusuna kap›l›yorum. Küçücük bir setin içinde, hep ayn› fleyi yapman›n s›k›nt›s›n› yafl›yormuflsunuz 19 röportaj gibi geliyor. Do¤ru mu? .... Yaln›zca bir izlenim aktarmak içindi. ... O kadar çok fley yapmak istiyorum ki, oyunculuk, yönetmenlik, iki sene sonra da b›rakmay› düflünüyorum. Zaman›n›n geldi¤ini düflünüyorum. Nereden ç›kt› flimdi bu? Zaman› m› var bu iflin? Tabii. Gerçekten böyle bir karar m› ald›n›z? Ald›m. Birkaç iyi ifl yap›p b›rakaca¤›m. Yorgunluk mu, küskünlük mü? Hay›r, de¤il. Bir fleyleri zaman›nda b›rakmak gerekti¤i duygusu. Ama sizin Oscar düflünüz var. Alacak m›y›m Oscar’› dersiniz?!! Peki, Türk sinemas›n› nas›l görüyorsunuz? Bir patlama var çünkü. Farkl› filmler yap›l›yor, çok sevdi¤im yönetmenler var, baflta Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan. Türk sinemas› geleneksel anlat›m tarz›ndan kurtuldu. Hepsinin kendi kiflisel sinemalar›, dünyalar› var. Ama verdi¤iniz örnekler seyirci aç›s›ndan baflar›l› olamad›. Çok ac›kl› de¤il mi? Evet çok, meselâ ‹nflaat, meselâ Ömer Kavur’un Karfl›laflma’s›. Bunlar film gibi filmler. Biraz özelefltiri denemesi yapsak. fiu gözlem do¤ru mu? Türk sinemas› biraz toplumun gerisinde kald›. Dünya sinemas›n›n toplumsal sorunlarla u¤raflt›¤› bir dönemde, bizim sinemam›z çok geride kald›. Darbeler oldu, Güneydo¤u’da bir savafl oldu, deprem oldu, bunlar› perdede görmedik. Bizde tam anlam›yla politik bir film de yap›lmad›. Y›llarca büyük sansür uyguland› çünkü. Hâlâ içlerinde o otosansürü hissediyor belki insanlar. Y›llar sonra yap›l›r belki. Depremde büyük travmalar yaflad› insanlar. Bu yap›labilirdi. Çok büyük bir yap›m olurdu. Hâlâ ciddi para sorunlar› var. Ben bir 11 Eylül filmi seyrettim. 11 k›sa filmden oluflan. Sean Penn’inki 20 tek bir odada geçiyordu. Nas›l bakt›¤›n›za bakar. Bu noktada ifl yarat›c›l›¤a geliyor tabii. Evet, yarat›c› olursan, ‹kiz Kuleler’i devirmen gerekmiyor. Y›lmaz Güney yapabildi bunu. Televizyonda eski filmlerinizi seyredince ne hissediyorsunuz? Befl alt› ay önce evde yaln›z›m, televizyonu açt›m, benim bir filmim bafllad›, sanki o ben de¤ilim, filmi hüngür hüngür a¤layarak seyrettim. Filmdeki kad›na çok ac›d›m, aflka a¤lad›m ama kendim gibi bakmad›m. Bir dönem çok küçümseniyordu bu filmler. Oysa hâlâ o kadar s›cak, o kadar do¤al, o kadar içten. Temiz duygular, temiz aflklar.. Bu kuflak için yok böyle aflklar, sizin kufla¤›n›zda var m›yd›? O zaman aflklar öyleydi herhalde. Aflk›n flekli bu kadar h›zl› m› de¤iflti sahi? Oyuncu olarak kimi be¤eniyorsunuz? Ya da flu rolü ben oynasayd›m, dedi¤iniz bir rol var m›? Demet Akba¤’› çok be¤eniyorum. ‹nan›lmaz biri. Yenilerden de Baflak Köklükaya. Jön yok diyorlar, kat›l›yor musunuz? Siz vars›n›z ya! Gerçekten bir filmde oynasan›z çok ifl yapar. Genç k›zlar, kad›nlar sizi çok be¤eniyor. Böyle düflündü¤ünüz için teflekkür ederim. Gözünüzün tuttu¤u bir jön var m›? Düflünüyorum... Gerçekten kad›n oyuncu daha fazla. fiimdi zor bölüme geldik: Özel hayat. Sizin de gönderilmemifl mektuplar›n›z var m›? ... Var. Saklar m›s›n›z? Sakl›yorum. ‹mha edeyim mi, etmeyeyim mi bilmiyorum. fiimdilik sakl›yorum. Sizinle bugüne kadar birçok fley konufluldu belki ama, birçok yönünüzün yans›mad›¤›n› düflünüyorum kamuoyuna. Meselâ çizimleriniz... Çok karamsar günler geçirdim. Resme yeniden bafllamak niyetindeyim art›k. Çok yak›n bir zamanda çizimlerimi her yerde görebilirsiniz. Sergi açmay› dü- flünüyorum. Peki albüm? Bunlar düflündü¤üm zaman can›m› s›kan fleyler. Kaç tane flark› haz›rd›. Ticari bir proje de¤il bu. Okul için düflündü¤üm bir fley. Hiçbir fley olmazsa ben tamamlayaca¤›m. Albüm dolay›s›yla belki konserler olur, bütün geliri okula aktaraca¤›m. Marilyn Monroe, kendisini çok güzel ve seksi bulan toplulu¤un önüne ç›karken çok mahcup olurmufl. Ama kamera çal›flmaya bafllad›¤› zaman bambaflka biri oluyormufl. ‹kiniz aras›nda çok benzerlik görüyorum. Evet, bana, sen normal hayat›nda çok munis birisin, nas›l her türlü karakteri oynuyorsun diye soruyorlar. Fahifle, flirret, falan. Belki toplum içinde bask›lar yüzünden yaflayamad›¤›n›z fleyleri yaflayabilmek bu. Çünkü orada çok özgürsünüz, özel hayat›n›zda öyle olamazs›n›z. Belki bast›r›lm›fl duygular›n ortaya ç›kmas›. Nas›lsa o siz de¤ilsiniz. ‹nsan› çok sa¤l›kl› k›lan bir fley. Çünkü her fleyi yafl›yor oluyorsunuz. O zaman ‘filmler gerçek, hayat yalan’ gibi bir fley söylenebilir mi? Çok do¤ru, evet. Siz bugün harikas›n›z! Hayatta rol yaparken, rollerinizde hayat› yafl›yorsunuz. Ben meselâ kahkaha atmay›, dans etmeyi çok severim. Geçenlerde bir programa kat›ld›m, ‘Siz çok kendi halinde birisiniz,’ dediler. Bir rol biçilmifl bana, oysa hiç öyle de¤ilim. Bunu siz yapt›n›z biraz... ‘Türkân Sultan böyle yapmaz’ oldu... Ben ne yapt›m ki? Hiçbir fley yapmad›m özel olarak. Dans etmediniz, denize girmediniz... Gazeteciler ne yapacak ki, alt taraf› dans ederken resminizi çekecek. Kastetti¤iniz meselâ fiamdan’da sabah 5’e kadar dans etmekse, ediyorum bazen. Bas›n görmüyorsa ben ne yapay›m! Marilyn Monroe’dan bir cümle yine: “Bütün hayat›m boyunca Marilyn Monroe’yu oynad›m. Sonuç ne? Yaln›zca kendi taklidimi yapm›fl ol- dum.” Bunlar›n ac›s›n› çekmifl birinin sözleri... Ben kendimi oynuyor muyum diye düflünüyorum, hay›r, ben biraz da buyum. Okumakla nas›l aran›z? Sormay›n. Buradaki kitapç›dan, yeni ç›kan her kitab› getirtiyorum. Bu arada zaten günlük dergi, gazete, dünya olaylar›, köfle yaz›lar›... Bende her fleyi bilmek gibi bir telâfl bafllad›. Y›llar önce böyle de¤ildi. Zaman›n bofl geçmesi beni çok huzursuz ediyor flimdi. Müthifl bir açl›k içindeyim. Belki okuyamam›fl olman›n kompleksinden de geliyor. Hep eksi¤im var duygusu. Ne bulursam okuyorum. Nereden ne ö¤renebilirim telâfl›. Sevdi¤iniz Türk yazarlar› kimler? Y›llard›r Orhan Kemal hastas›y›m, onun o s›radan insanlar›n›n dünyas›. Son zamanda Oya Baydar’›n S›cak Külleri Kald› kitab› çok etkiledi. Daha çok kad›n yazarlar›m›z beni etkiliyor. ‹nci Aral, Erendiz Atasü... Yaz›yor musunuz hiç? Bir ara günlük gibi yaz›yordum, b›rakt›m. ‹lerisi için yaz› b›rakay›m gibi bir düflüncem vard›. Hâlâ da var. Vaktim ve ömrüm olursa yazaca¤›m. Bir insan hakk›nda ne kadar kitap yaz›l›rsa yaz›ls›n, hiçbiri yeterince derinlemesine olmaz. Kendi iç dünyam, yaflad›klar›m, anlatamad›klar›m, kimsenin bu güne kadar bilmedi¤i fleyler. Öldükten sonra yay›nlans›n. ‹nsanlar beni flimdi flu kadar seviyorlarsa, o zaman çok çok daha fazla sevecekler! Görüyorsunuz de¤il mi egoistli¤i, öldükten sonra sevilmenin hesab›n› yap›yorum. fiimdiden anlatsan›z da, hayattayken daha çok sevseler, daha iyi de¤il mi? Herkes yaz›yor. Beni biraz rahats›z ediyor. Kasaya koyup, k›z›ma emanet edece¤im. fiimdi ben de size bir fleyler soray›m. Baflar›l› bir gazetecisiniz, kitaplar›n›z, belgeselleriniz... Yüzy›l›n Aflklar› çok güzel. Melih Kibar ve Çi¤dem Talu beni çok etkiledi. Herkes ‘Türkân han›ma s›ra ne za- ÖMRÜM OLURSA YAZACA⁄IM. KEND‹ ‹Ç DÜNYAM, YAfiADIKLARIM, ANLATAMADIKLARIM. BUNLARI YAZIP KIZIMA BIRAKMAYI DÜfiÜNÜYORUM. ÖLDÜKTEN SONRA YAYINLANSIN. ‹NSANLAR BEN‹ fi‹MD‹ fiU KADAR SEV‹YORLARSA, O ZAMAN ÇOK, ÇOK DAHA FAZLA SEVERLER! man gelecek,’ diye soruyorlar. Türkiye’de sayd›¤›n›z zaman kaç kifli aflkla özdefllefliyor ki? Hangi aflk›m acaba! Bin tane aflk›m var. Bunlardan iki tanesi kamuoyuna mal olan aflklar: Rüçhan ve Cihan beyler. Bence hiç bilinmeyen bir tane olsun ki, ikisine de haks›zl›k olmas›n! Tabii, bu daha da sansasyonel olur. Ben soru soruyordum güya, unuttuk yi- ne. Bundan sonra çok yapmak istedi¤iniz bir belgesel var m›? Uluslararas› alana aç›labilir miyim, diye düflünüyorum. Meselâ bir Atatürk belgeseli. Yurtd›fl›na gitti¤inizde, dünya liderlerinin kasetlerini buluyorsunuz. Atatürk yok aralar›nda. Arafat’› da yapmay› çok isterim. Bir de Kudüs belgeseli projesi var. D›flifllerinden istediler. Arap yaparsa Bat›’da ifl yapmaz, Bat›l› yaparsa bi21 röportaj zim dilimizden anlamaz, diye. Filistin Kültür Bakan›’yla görüfltük, senaryo olufltu. Derken ‹srail sald›r›s› bafllad›, bizim masada görüfltü¤ümüz adam elinde silah, yollarda bir hale geldi ve aksad› ifl. Hayata nas›l bak›yorsunuz? Ciddiye mi al›rs›n›z, pembe gözlük mü takars›n›z? Bir yaflad›¤›m›z, bir de yaflamay› özledi¤imiz hayat var. ‹lkini ciddiye al›yoruz. Di¤erine pembe gözlüklerle bak›yoruz. Birisi yaflamak zorunda oldu¤umuz ve üzerinde çok söz sahibi olmad›¤›m›z bir fley. Bizi sürükleyen bir nehir. Hepimiz sonunda bu 22 nehrin iyi bir denize dökülmesini umuyoruz herhalde. Karamsars›n›z siz. Yok, her durumda bir yere dökülüyor iflte. Kimi güzel bir yere dökülüyor, kimi döküldü¤ünde o kadar örselenmifl oluyor ki, yüzecek hali kalm›yor. Ben kendi ad›ma iyi yaflad›¤›m› düflünüyorum. Siz an›lar›n›z› yazmayacak m›s›n›z? Gün be gün yaz›yorum zaten. Bir de senaryo yazmay› ö¤renebilir miyim diye merak ediyorum. G›pta ediyorum çünkü. Olay› nas›l örmüfl, karakterleri nas›l yedirmifl o örgüye... En çok ihtiyac›m›z olan fley iyi senaryo. Ben y›llard›r hiçbir yönetmenin Türkan fioray’a hakk› olan senaryoyu vermedi¤ini düflünüyorum. Ben de öyle düflünüyorum! Pek mütevaz› olmad› ama, gerçekten ben de öyle düflünüyorum. Beni zorlayacak, sanc›lar çektirtecek, zor ve ayk›r› bir rol olsayd›, iflte o zaman iyi oyuncu denirdi. fiunu keflke ben oynasayd›m dedi¤iniz bir rol var m›? Yabanc› filmleri seyretti¤im zaman çok k›skanarak ç›k›yorum. K›skanç bir yap›m yoktur, ama bunu k›skan›yorum. Omuzlar›m fena halde çöküyor. hobi Balonla uçufl e¤itimleri Dünyada ilk ortaya ç›k›fl› 18. yüzy›l sonlar›na uzanan balonla uçufl sporu ülkemizde de yo¤un ilgi görüyor. Balonla uçufl uzun y›llard›r bireysel sportif amaçl› yap›ld›¤› gibi, turistik yörelerimizdeki yerel etkinliklerde balonla flehir turlar› da düzenleniyor. Balon, içine doldurulan s›v› propan gaz›n›n ›s›t›lmas›yla havalan›yor. 10 km/h'in alt›ndaki uygun rüzgarda da oldukça uzun süreler sakin bir uçuflla havada kalabiliyor. Ortalama seyir yüksekli¤i 500-1500 ayak aras›nda olan balona yön vermek, irtifa kazand›r›p kaybettirmek, h›z›n› de¤ifltirmek, tecrübeli bir pilot taraf›ndan kolayl›kla yap›labiliyor. BALONUN YAPISI Balonun yolcular›n› tafl›yan, genellikle hafif ve sentetik bir madde olan "vimin"den üretilen sepette propan gaz› tüpleri, altimetre, termometre, havaalan›yla haberleflmeyi sa¤layan telsiz, variometre ve yang›n söndürücüler bulunuyor. Sepetin içindeki her biri yaklafl›k yirmi kilogram a¤›rl›¤›nda olan propan tüpleri, balonun fliflmesini sa¤layan propan gaz›yla dolu. Her tüp balona yaklafl›k k›rk k›rk befl dakikal›k bir uçufl imkan› sa¤l›yor. Balonun toplam kald›rma kuvveti 1.700 pound civar›nda. Balona doldurulan propan gaz›n›n alttaki ocaklar vas›tas›yla ›s›t›lmas›yla balon havalan›yor. Ocaklar balon hacmine göre iki ya da üç tane olabiliyor. Uzmanlar›n uyar›s›na göre, balonun içindeki ›s›n›n 120 dereceyi kesinlikle geçmemesi gerekiyor. Uçuflu durdurarak inifli sa¤lamak için içerideki k›rm›z› halat çekiliyor. Böylelikle harekete geçen düflme sübab› içerideki havan›n h›zla boflalmas›n› sa¤l›yor. ‹çerdeki havan›n boflalma h›z› yetmezse balonun en tepesinde bulunan acil güvenlik deli¤i aç›l›yor. Jules Verne Balonla Befl Hafta’y› yazd›¤›nda kitap neredeyse bir bilimkurgu roman› gibi karfl›lanm›flt›. Bugünse dileyen ve e¤itimi göze alan herkes kolayl›kla balonla uçufl lisans› alabiliyor. 24 YABANCILAR ‹Ç‹N UÇUfi KURALLARI Balonla uçufl öncesinde, uçulacak olan hava arac› tescil iflareti, uçufl amac›, uçufl tarihi, uçufl saati, uçufl bölgesi belirtilerek Ulaflt›rma Bakanl›¤› Sivil Havac›l›k Genel Müdürlü¤ü’ne müracaat ediliyor. Balonla on befl günü aflan bir süre uçufl yap›lacaksa yabanc› pilotlar›n lisanslar›n›n Ulaflt›rma Bakanl›¤› Sivil Havac›l›k Genel Müdürlü¤ü taraf›ndan geçerli k›l›nmas› gerekiyor. BALONLA UÇUfi KURSLARI Türkiye’de balon e¤itimi Türk Hava Kurumu taraf›ndan veriliyor. Balon kurslar› uçufl saati yüz Dolar karfl›l›¤› Türk liras› olarak ödeniyor. K›rk alt› buçuk saatlik e¤itimi tamamlayanla- ra Sivil Havac›l›k Genel Müdürlü¤ü onayl› lisans› veriliyor. Balon bafllang›ç kursu: 30 günlük kurs süresince balon pilotlar›n›n uçufl kurallar›na göre yetifltirilmesini sa¤layacak e¤itim veriliyor. Lisans seviyesine kadar uçmak isteyenler için toplam maliyet 5 bin ABD Dolar›. Bafllang›ç kursu iki aflamada yap›l›yor. Yer E¤itimi: Bafllang›ç devresinde k›rk sekiz saat yer dersi görülüyor. E¤itimin sonunda ö¤renciler genel kurallar ve ilk yard›m s›nav›na tabi tutuluyorlar. Bu s›navlardan, ilk yard›mdan yüz üzerinden yüz, genel kurallardan ise yüz üzerinden yetmifl geçerli not almas› gerekiyor. S›navlar› geçenler uçufl e¤itimine bafllat›l›yor. Uçufl E¤itimi: Bafllang›ç kursu toplam on bir sortilik (on buçuk saat) uçufltan ibaret. Bu uçufllar›n dokuz buçuk saati çift kumanda, otuz dakikas› kontrol uçuflu, otuz dakikas› da tek bafl›na uçuflla tamamlan›yor. Balon tekamül kursu: Kursun süresi altm›fl gün. Bu e¤itime temel uçufl e¤itimini bitirenler kat›l›yor. Tekamül e¤itim safhas› k›rk dört saat kuramsal e¤itim, yirmi alt› buçuk saat çift kumanda ve sekiz buçuk saat tek bafl›na uçufltan olufluyor. Tekamül kursu da bafllang›ç kursu gibi iki aflal›. Yer E¤itimi: Kuramsal ders süresi toplam k›rk dört saat. Dersler günde bir saat olarak planlan›yor. Ö¤renci, kuramsal ders s›navlar›nda yüzde yetmifllik baflar› sa¤lamak zorunda. Uçufl E¤itimi: Uçufl e¤itimi yirmi alt› buçuk saat çift kumanda ve sekiz buçuk saat tek bafl›na uçufl yapt›r›l›r. Uçufllar yer dersiyle birlikte yürütülür. Tekamül safhas›n› baflar›yla bitirenlere Sivil Havac›l›k Genel Müdürlü¤ü taraf›ndan onaylanm›fl bir "balon pilot lisans›" düzenlenir. Uçufl dersleri için baflvuru adresi: Ulaflt›rma Bakanl›¤› Sivil Havac›l›k Genel Müdürlü¤ü Bosna Hersek Cad. No: 5 06338 Emek-Ankara Telefon: 0312 212 1430 Faks: 0312 212 4684 25 özel koleksiyon Röportaj: Selen Birsam / Foto¤raf: Selen Özer Ata Demirer’in dünyas› Kufl sesleri ve sanat müzi¤i flark›lar› eflli¤inde konufltu¤umuz Ata Demirer, eviyle sayfalar›m›za konuk oldu. ‹çeride akla gelebilecek bin bir çeflit ilginç tutku nesnesi vard›. Ayr›ca gemici aksesuarlar›yla döflenmifl gizemli yatak odas›, çok sevdi¤i kufllar› için yapt›rd›¤› özel bir mekan, hatta pikab›, posterleri, kafesleriyle nevi flahs›na münhas›r meyhane... VAL‹Z: “G‹TMEK ‹Y‹ B‹R fiEY” Burada gördü¤ünüz her bavul ‘ yaflam›fl’. Birileri askerden gelmifl onlarla; uzak ülkelere gidenler olmufl, trenlerde, otobüslerde bagajlara girmifller. Buldu¤um her eski valizi biriktiriyorum ben. Özellikle ahflap olanlar› seviyorum. Ahflap, derinli¤i olan, ‘canl›’ bir fley. Yani ahflab› öldürmek çok güçtür! Her haliyle severim. Zamanla çatlarsa, rengi de¤iflirse bile cila ya da vernik vurmam üstüne. Objeler de insanlar gibi bence, zaman›n yüzlerine yerlefltirdi¤i k›r›fl›kl›klar hofl duruyor. Bu odaya bak›n… Eski bir valizi CD raf› haline getirdim, içinde Sinatra filmleri, rebetiko albümleri duruyor. Bir baflka valizi sabah kahve içerken sehpa niyetine kullan›yorum. ‹çinde de kendi yazd›¤›m fleyler duruyor. fiurada duran da, içki dolab› ifllevi görüyor. Yatak odas›nda daha küçükleri var, foto¤raflar›m› istifliyorum. Valiz insanda niye bir saplant› nesnesi olur? Gitmekle ilgili... Gitmek iyi bir fley. 26 KAFES: “ONUN EV‹ GÜZEL OLSUN YAN‹!” Kufllar›, yani bu kadar sevdi¤in hayvanlar›, kendilerine yarafl›r evlerde yaflatman laz›m. Bu da tak›nt›lar›mdan biri. ‹ngiltere’de milyarlarca liral›k kafesler sat›l›r, Araplar sedef kafesler yapt›r›rlar, ifllemeli olanlar›, oymal› olanlar› vard›r. Saka kuflu! Onun evi güzel olsun yani. Beni öfkelendiren fleyler var kufllarla ilgili. Onlar› yakalay›p sat›yorlar. Sabah yakalananlar, akflama kadar dayanam›yor, ölüyor. Bu kiflileri ihbar ediyoruz. Bazen de toptan sat›n al›yoruz kufllar› ve götürüp ormana b›rak›yoruz. SAKA KUfiU: “TAKL‹TÇ‹ VE ÜÇKA⁄ITÇI...” Kufllar›, özellikle saka kuflunu çok seviyorum. Ötüflü, vahfli karakteri büyülüyor beni. Sen bir saka kufluna senelerce bakars›n evinde, kap›y› açt›¤›nda uçup gider. Çok güzel bir hayvand›r ayr›ca. ‹nsan› oyalar. Nas›l ötüyor ama! Sabahlar› kalk›nca onlar› dinlerim. Ormanda uyanm›fl›m gibi. Bütün hayvanlar bak›c›s›n› tan›r. Bunlar da beni görünce “Yem veren fliflman adam geldi,” diyorlar. Sevildiklerini anlarlar. Bir de çok üçka¤›tç›d›r saka kuflu. Ses araklar diflisini etkilemek için, bülbülü taklit eder. Taklitçilik aç›s›ndan benzefliyoruz. Bir saka, saka gibi ötmeyebilir yani. ‹spinoz öter, bülbül öter... Ufac›k kufl kendini y›rtar diflisini etkilemek için. O kur kabiliyeti beni çok etkiliyor. YEMEK: “TAR‹FE GEREK DUYMUYORUM, KOKLAYARAK YAPIYORUM.” Do¤açlama yemek yapar›m, fena de¤ilim o konuda. Yemek yap›fl›m, bir vampirin kan kokteyli yapmas›n› and›r›yor. Tarife gerek duymuyorum, koklayarak yap›yorum. Bizim hep içkiye göredir yemeklerimiz, öyle durduk yerde yemek yapmam. Meze filan haz›rlar›m, sar›msa¤›, zeytinya¤›n›, keki¤i iyi kullan›r›m. Oradan yürür gider. MEYHANE: “BURADA YALANLAR B‹TER.” Sadece yalan söylemeyecek adamlar bu odada oturma hakk›na sahip. Misafir a¤›rlamam ben, eve birini al›yorsam, o benim dostumdur art›k. Yoksa d›flar›da buluflurum. fiu öteki oda, buraya göre daha sahtekar bir mekan. Rahat koltuklar filan var, güzel bir yer, cinsellik de yaflan›r orada. Buras› daha namahrem bir yer. Orada rahat etmek için oturulur, buradaysa ‘yaflamak için’. ‹skemlede saatler geçirilir, plak dinlenir… Kendi kurallar›n› koymufl bir yer buras›. Orada sen mekana hakimsin, burada mekan sana hakim olur. 27 özel koleksiyon SINATRA: “GÜZEL KADINLAR, ‹KT‹DAR, GÖRKEM.” Frank Sinatra, Jack Daniels, tek buzlu ve flu kahverengi koltuk. Ayr›lmaz üçlü. Fly me to the Moon… Çok fena! Erkek dedi¤in Frank Sinatra gibi bir fley. Anthony Quinn. Sigara tutufl, k›yafetler, hareketler, bak›fllar, bitti gitti yani. Sa¤lam adamlar bunlar. Kendimi öyle görmüyorum, yanlar›nda oluyorum, bak›p hayran kalan biri gibi, imrenerek seyreder gibi. Sinatra’n›n hayat›na öykünüyorum belki de. Birbirinden güzel kad›nlar, iktidar, görkem... Bu hikayeleri seviyorum. Bir de Jack! Buzsuz içebildi¤in viski çok güzeldir. Pat, bir tane dik kafaya! Yan›nda biraz soda, Marlboro Lights’› yap›flt›r. Matara ve Gitanes sigaras› da yan›m›zda tafl›maktan zevk ald›¤›m›z iki dostumuz. Matara sürpriz yapt›r›r adama. Hayat›nda öyle bir an gelir ki bir kadeh bir fley içsem çok mutlu olurdum diye düflünürsün, o zaman iflte. ‹çki seven adam›n kredi kart› matarad›r. An›nda çözüm. T›k t›k. Nakit yok üzerinde, ama matara var. Faizsiz. DEN‹Z: “BEN‹M ‹Ç‹N AfiK DEMEK.” En büyük aflk›m deniz. Dalg›c›m ben. Z›pk›nla bal›k avlar›m, su alt›nda foto¤raf çekerim, çeflit çeflit bal›k yemekleri yapar›m. Dedim ya, deniz aflk benim için. Her limanda bir sevgili derler, o de¤il de her limanda bir hikaye bulursun. Bir gün denize kesin gidifl yapaca¤›m. Gelip filmlerde filan oynar›m, ama as›l hayat›m denizde olacak. Baflka türlü yaflayamam ben. Görüyorsunuz evimi; ben gidemeyince, eve sokuyorum denizi çare olarak. Bunun bir yolu da kufllar. Kufllar da denize aittir. Öyle acayip fleyler yaflad›m ki ben. Kilometrelerce k›y› dal›fl› yap›yorum, yorulunca karaya ç›k›yorum, soyunup dökünüyorum... O s›rada biri gelip arkamdaki likene konuyor, bafll›yor ötmeye. Öyle anlarda m› vuruldum kufllara ben acaba? Ama yok, çocuklu¤umda da böyleydim. Deniz kabuklar›, istiridyeler, orfoz. Bak›n bir olay: Restoranda oturuyoruz. Garsonun biri küçük bir orfoz getirdi, akvaryumdan ç›kar›lm›fl, canl›. Üç kiloluk orfoz kesilmez, b›raksan yüz kilo olacak çünkü. “Kaç lira?” “25 milyon.” “Al flu paray›.” Ödedim paray›, sald›m bal›¤› denize. “Abi ne yapt›n?” “O bal›¤›n yaflama hakk›n› sat›n ald›m senden.” Türkiye’de hayvanlar›n yaflama hakk› yoktur. Dünyan›n hiçbir yerinde yavru hayvanlar› öldürmezler. Küçük orfoz simgesel bir fley benim için, teknemin ad›n› öyle koydum bu yüzden. ZEK‹ MÜREN: “O, BÜLBÜLDÜR!” Zeki Müren, bülbüldür. Tek tarifim bu. fiimdi Popstar’lar filan ç›kt›, oralarda arad›klar› en son fley ses güzelli¤i. ‹nanam›yorum buna. Ses rengi çok güzel olmayan iyi yorumcular vard›r, bir de sesiyle sevdi¤in adamlar vard›r. Zeki Müren hem yorumcudur, hem ola¤anüstü bir sestir. Dedim ya, bülbüldür o. Yumuflak, ak›flkan… Yorum ve ses, bu ikisi bir arada oldu¤u zaman çok tehlikelidir. Zeki Müren’i sabah dinleyemem, yoksa gün boyu ritmim düfler. Gece müzi¤idir onunki. Ama o da unutuluyor. Ölümünün sene-i devriyesinde bir haber bile geçmediler televizyonda. Y›prat›c› bir fley bu. Yeni fleyler de ö¤reniyorum ona dair. Mesela bir vakitler Aya¤›nda Kundura flark›s›n› okumufl. Bak›n, albümün ismi Sükse. ‹brahim Tatl›ses’e sükse olsun diye yapm›fl; öyle okunmaz, böyle okunur diyor yani. Dinleyelim mi? Çok baflka okumufl hakikaten. A¤l›yor söylerken. 28 UD: “BU MÜZ‹KLE YALAN SÖYLEN‹R M‹!” Bak›n, bu çald›¤›m makam, Nihavend… Dinleyin, az sonra rahatlayacak müzik. Daha bitmedi diyor. Nihavend ada müzi¤idir. Bahar akflam› gibidir. Salata ›smarlan›r, karidesler gelir, güzel bir k›z vard›r, yan masadan selam verirler size, “efendim, afiyet fleker olsun”. Çapk›n makamd›r. Hicaz’a geçelim… fiopar mahallesi makam›d›r. Hicaz’dan kan akar. Kara sevdan›n bafllad›¤› noktad›r, hava de¤iflmeye bafllar birden. Bütün ac›kl› türküler Hicaz’d›r… Daha beteri de vard›r. Biraz daha topra¤›n alt›na inelim. Segah ve Hüzzam… Kader yüzünü göstermifltir art›k. Dualar, ölü gömmeceler, kurban keserken okunan ilahiler filan hep segaht›r. Hüzzam’dan da çok güzel meyhane flark›lar› ç›kar. Mazoflizm girmifltir devreye. Kalbime saplanan dikenler hangi güldendir… Meyhanelerde ço¤u zaman böyle toplu mazoflizm yaflan›r. Dinleyin, bu müzikle yalan söylenebilir mi hiç! REBET‹KO: “YÜRE⁄‹M SIZLIYOR, DEL‹R‹YORUM ÖZLEMEKTEN.” Piyano, buzuki, mandolin, klavye, hepsini çalar›m. Konservatuarda okudum ben; hatta bir süre piyanist flantörlük yapt›m. Müzikhollerde çal›p söyledim. Rebetiko’yla ilgilendim. Rebetiko’da ayr›l›k var, gurbet ac›s› var. Hiçbir zaman ne Yunanl› olabilmifl buradan oraya gidenler, ne Türk kalabilmifl. Yanlar›na zeytin a¤ac›n›, zeytinya¤›n›, saka kuflunu götürmüfller. Bir de ba¤lamay›, onu orada buzuki haline getirmifller. Ben biliyorum o ac›y›. Baflka bir ülkeye gitti¤imde iki gün sonra yüre¤im s›zlamaya bafll›yor, deliriyorum özlemekten, dönmek istiyorum. Ben iki günde öyle oluyorsam, onlar oralarda ne haldedirler, kimbilir! Düflünün yani, çok acayip! S‹NEMA: “BÜTÜN AfiK F‹LMLER‹ DEN‹Z KENARINDA GEÇER.” Burada film seyrediyorum. Kahverengi koltu¤a oturup denizi hat›rlatan fenerleri yak›yorum. Güzel duruyorlar duvarda. Ifl›¤› k›s›yorum önce, bir süre sonra hafif hafif sallan›yormufl gibi hissediyorum kendimi. Yunan müzi¤i iyi gider yan›nda. Buzuki. Dikkat ettiniz mi, suyun ak›fl› gibidir buzukinin sesi. Bütün iyi aflk filmleri deniz kenar›nda geçer. Balt›k Cumhuriyetlerinin aflk›n› ben ne yapay›m! Hiç iflim olmaz. Deniz kokacak aflk dedi¤in, kanl› b›çakl› olacak, baharatl›... Sevdi¤im filmler, Fellini’nin, Angelopoulos’un, Almadovar’›n çektikleri. Annem Hakk›nda Her fiey, Muhsin Bey, Zorba. Sinema bende baba bir tak›nt›, hakikatten kaçman›n en güzel yolu. Seyrederken böyle, filmin içine girmeceler var bende. Perdedeki karakterin çekti¤i ›st›rab›n ayn›s›n› çekerim ben de, ald›¤› zevki al›r›m. Empati. Çok acayip bir durum. Hem keyifli hem y›prat›c›. Dört y›l sonras› için bir senaryo yaz›yorum. Benim hikayem. Ondan önce gülmek için, kafay› rahatlatmak için belki, Peter Sellers tarz› bir fley yazar›m, ötekine zaman var. S›ras› geldi¤inde tokat gibi çarpacak. Benim için bir hesap kapama ifli o. Geçmifl y›llar›n muhasebesi, kendimle konuflma durumu. Baflar›l› olmas› kaç›n›lmaz. Ben kötü oynayabilirim, yönetmen de kötü çekebilir, ama gerçeklik duygusu aç›s›ndan müthifl olacak. 29 mutfakta Röportaj: Dürrin Tunç / Foto¤raflar: Uluç Özcü Elinden zehir olsa okunur Son olarak Mor adl› roman›yla Orhan Kemal Roman Arma¤an›’n› kazanan ‹nci Aral Picus okuyucular› için Avokadolu karides salatas› yapt›. Bu arada da yazarl›k hayat›n›, kitaplar›n› ve yazma sürecini anlatt›. ‹nci Aral yemek piflirmekten biraz b›kt›¤›n›, mutfakta son y›llarda beceriksizleflti¤ini söylemesine karfl›n, yeme¤i düzenleyifliyle bile asl›nda öyle olmad›¤›n› ele veriyor. Yeme¤i ne de olsa önce gözümüzle alg›lar, tad›na sonra bakar›z. Nas›l olsa midemde kar›fl›yor diyenlere ald›rmay›n siz... Ama ikimize de yemek piflirme sürecinden daha ilginç ve gizemli gelen bir süreci, yazma sürecini konufluyoruz biz. Yani ister istemez, evsahibeli¤ini ikinci plana itiyoruz. O kadar öykünün, roman›n ‘mutfaktaki’ sürecini bizimle bu denli aç›kyüreklilikle paylaflt›¤›na göre belli ki, yemek yapman›n tersine, yazmaktan b›kmaya hiç niyeti yok. Piflmifl, bitmifl, ’sindirilmeye haz›r’ yaz›nsal ürünlerden de söz ediyoruz. Dedi¤ine göre, onlara olan ilgisini de daha matbaadayken kaybediyormufl. Bir söyleflinizde içimdeki karmaflay› bir düzene sokmak için yaz›yorum demiflsiniz. Bildi¤im kadar›yla resim okumuflsunuz. Resim ö¤retmenli¤i, galeri yöneticili¤i yapt›¤›n›z dönemler var. Ama biz sizi yazar kimli¤inizle tan›yoruz. ‹çinizdeki karmaflay› bir düzene sokmak için neden resimi de¤il de, yaz›n› seçtiniz? Sözcüklerin dünyas› 30 daha m› özgür geldi? Karar verme süreciniz nas›l geliflti? Asl›nda uzun süre karar veremedim. Deneme yan›lma yoluyla bir kanal buldum diyebilirim. Kendimi ifade etme iste¤im çok güçlüydü. Ben buraday›m, ben var›m, benim de bir fikrim var demek istiyordum. Bir yandan resim yap›yor, bir yandan foto¤raf çekiyor, bir yandan da ud çalmay› ö¤renmek istiyordum. Resim daha dolayl› bir dile getirifl tarz›yd›, oysa benim acelem vard›. O dönem yazd›¤›m öyküler bana daha çabuk karar verdirtti, flöyle ki, yazd›¤›m ilk hikayeleri ortaya ç›kartt›¤›mda çok ilgi gördü, böylece önümde bir kanal aç›lm›fl oldu. Anlayaca¤›n›z, biraz da rastlant›lar biçimlendiriyor insan›n yaflam›n›. Örne¤in Türk Sanat müzi¤ini çok severdim. Çocuklu¤umda önümde öyle bir kanal aç›lm›fl olsayd›, belki de flark›c› olurdum. Bir dile getirifl biçimi olarak, dil hepimizin ortak mal› say›l›yor de¤il mi? Müzik, resim gibi sanatsal ifade biçimlerinin biraz daha ifllenmesi, ö¤renilmesi gerekiyor. Bunun bir yans›mas› da flu: Ressam olmak için akademiye, oyuncu, müzisyen ya da yönetmen olmak için konservatuvara ille de gidilmeli demiyorum ama, gidildi¤inde kim- se yad›rgam›yor. Oysa b›rak›n yazarl›k okulunu, yarat›c› yaz›n kurslar›na bile, biraz küçümseyerek, biraz horgörüyle bak›l›yor... Sanki dilden bir fley yaratmak için bir e¤itim sürecine gerek yokmufl, ya da her yazar aday› bu süreci tek bafl›na yaflamak zorundaym›fl gibi. Çok yaln›z, sevgisiz bir çocukluk geçirmeme ra¤men kitaplarla dolu bir evde büyümek gibi bir flans›m oldu. Kitaplar hayat›mda çok önemli bir yer tuttu. O ilgi, o merak sizi ister istemez bir yere götürüyor. Siz de yazmaya heves ediyorsunuz. Bu çok bireysel, insan›n kendi kendine yapt›¤› bir fley. Dille hiç yard›m almadan sonsuza dek kendiniz oynayabilirsiniz. Ama öteki sanat dallar› için baflka koflullar gerekiyor. Biraz önce sayd›¤›n›z bu etkinlikler, bu acele hangi döneme denk geliyor? Biraz önce sayd›klar›m› yaparken otuz yafllar›ndayd›m. Bir evlili¤i bitirmifltim, çocu¤um vard›, meslek sahibiydim. Ama bu kadar m›yd›? Yok muydu hayatta bunlar›n ötesinde bir fley? Ben bunu merak ediyordum. Bu kadarsa çok s›¤, çok düz her fley diye düflünmeye bafllam›flt›m. Otuz yafl›n özellikle kad›nlar için bu aç›dan özel bir önemi oldu¤una inan›yor musunuz? Otuz yafl gerçekten de bir sorgulama yafl›. Özellikle benim kufla¤›m belli hedeflerle yetifltirildi. Bunlar›n içinde bafll›cas› evlenmekti. Tabii, bir meslek sahibi olunsa iyi olurdu, ama evlenmek baflka ilgilerin de serpilip geliflmesi için bir ön kofluldu. Ben 24 yafl›mda evlendim ve gördüm ki, evlilik hayat için bir amaç de¤il. Mesle¤inizde ilerlemek, çocuk sahibi olmak gibi amaçlar›n›za da ulafl›nca, hayat birden yavanlafl›yor. Bunu bütün kad›nlar›n hissetti¤ini düflünüyorum, ama kimileri çok gecikiyor, örne¤in eflini kaybetti¤inde, ya da çok geç yaflta bofland›¤›nda, çocuklar evden ayr›ld›¤›nda bütün yaflamlar›n› bofla geçirmifl duygusuna kap›l›yorlar. Ben bunu daha otuz yafl›ma varmadan hissettim. fiimdi dönüp bakt›¤›mda cesaretime flafl›yorum, çünkü taflrada yafl›yordum, olanaklar›m k›s›tl›yd›. Ama yetersiz ve k›s›r buluyordum yaflad›¤›m hayat›, bu bende bir saplant› haline gelmiflti. Bu tutkunuz yazmaya bafllad›ktan sonra dönüfltü mü? Örne¤in ‘art›k diledi¤im gibi bir yaflama ad›m att›m’ diye bir rahatlama, tatmin duydunuz mu? Ya da tam tersi? Yetinmezlik duygunuz sürdü mü? Bu duygular›n yazma sürecinizdeki uzant›lar› neydi? Bugüne kadar yazd›¤›m hiç bir fleyden tatmin olmad›m. Bu bir kendini aflma, kendi s›n›rlar›n›n sonuna kadar gitme iste¤i. Az önceki sorunuza dönecek olursak, ben bu enerjiyi 30 yafl›mdan sonra duymaya bafllad›m. Zaman zaman çok yükleniyorum kendime, daha istedi¤im fleyleri yazamad›m. Bunun iyi bir duygu oldu¤unu düflünüyorum. Çünkü yapt›klar›yla tatmin olmufl insanlara bakt›¤›mda, daha ileri gidemediklerini görüyorum. Onun için bu duyguyu korumaya çal›fl›yorum. Gördü¤üm ilgi beni yan›ltmas›n diye çok çabal›yorum. ‘Bitmifl’, yay›nlanm›fl ürünlerinizle aran›z nas›l? Biraz önce söylediklerinizden bir öykünün, roman›n sizin için as- la bitmedi¤ini ç›karsayabiliyorum tabii, ama yay›nc›ya teslim ettikten sonra, yay›nlan›nca o kitapla ba¤lant›n›z sürüyor mu? Bas›lm›fl kitaplar›ma çok uzun süre bakam›yorum. O roman ya da öyküyle iliflkim tamamen kesiliyor. Sanki o kitab›n kapa¤›nda gördü¤üm isim bir baflkas›na aitmifl gibi. O sadece bir isim, ben de¤ilmiflim gibi. O kadar ki, ben yazd›klar›m› unuturum. Bazen yeni bir fley yazarken, ‘ben bunu daha önce yazm›flt›m’ duygusuna kap›l›yorum ve ancak o zaman gidip kitaba bak›yorum. Çünkü b›km›fl, usanm›fl oluyorum. ‹nsanlar san›yorlar ki, çok kolay yaz›yorum. Oysa öyle de¤il, bir paragraf›n bafl›nda sabahlad›¤›m oluyor. Özellikle ilk otuz sayfa defalarca okunur ve de¤iflir. Yazd›¤›m süre içinde yazd›klar›m› neredeyse ezbere biliyorum. O ezberin unutulmas›, metnin bana yabanc›lafl›p yeniden ilginç gelebilmesi için aradan y›llar geçmesi gerekiyor. Ama tabii ilk yaz›fl çok heyecanl›d›r. A¤lar›m, gülerim, bütün duygular›m ayaktad›r. Sonra bu heyecan metnin üzerinden bir kaç kez geçince so¤ur, tükenir. Ben bu durumu biraz hazin buluyorum. Ama elbette ödülü de var, bir insan› s›rf bunal›m duygular›yla bir masan›n bafl›nda oturtamazs›n›z. Biraz mazoflistçe olsa da gene de bir haz var orada. Gündelik yaflam›n içinde olmayan, çok daha büyülü bir dünya. Örne¤in bazen yazd›¤›m bir fley hofluma gider, çok heyecanlan›r, mutlu olurum, ertesi gün umutsuzlu¤a kap›l›r›m. Bu kadar gel-git, bu kadar savrulma bile insana yaflad›¤›n› derinden hissettiren, coflku verici bir fley. Yoksa zaten dayanmak mümkün olmazd›. Yazmaya bafllayan, bir süre iyi de yazan, ama s›rf bu strese dayanamad›¤› için yazmay› b›rakan arkadafllar›m›z var. “Ad›n› Anmamaya And ‹çiyorum” adl› öykünüzün kahraman› olan flu antikac› kad›n›, boflanmas›n›n ard›ndan duygusal açl›¤a mahkum edip kilo ald›r›yorsunuz. Duygusal açl›k, hani gündelik dilde ‘h›rs›n› yemekten almak’ denir ya, daha çok kad›nlarla iliflkilendirilen konular. Sizin yaflam›n›zda bir izdüflümü var m› bu teman›n? Geçmiflte afl›k olup, yemeden içmeden kesildi¤im, çok h›zl› kilo verdi¤im dönemler oldu hayat›mda. Tersine, yazarken çok zorland›¤›m s›k›nt›l› bir dönem geçiriyorsam, çok yemeye bafllar›m. Do¤ru dürüst yemek de¤il, abur cubur daha çok, 31 mutfakta çikolata, kuru yemifl, fleker. Çal›flma odamda çanak çanak fleker vard›r. Çantamda çikolata paketleriyle dolafl›r›m. Normalde kiloma çok dikkat etmeme ra¤men, yazarken bütün barajlar y›k›l›r. Gerçekten de duygusal açl›¤› yaflar›m, umdu¤um kadar verimli olamamak, çok s›k›lmak... Kafan›zda her fley haz›rd›r da, ka¤›da dökerken baflar›l› olamazs›n›z, ak›p gitmez. Çözülmesi zaman al›r. Çözülene kadar da sürekli bir oyalanma iste¤i duyar›m, örne¤in ben pek sigara içmem, ama yazd›¤›m dönemlerde çok içerim. fiimdi bile bunun yans›malar›n› görebilirsiniz, çünkü bir roman›n ilk altm›fl sayfas›nday›m. Ben ilk yüz sayfay› hep ‘olmuyor’ diye yazar›m. Bitti¤i zaman da niye yazd›m flimdi ben bunu, ne anlams›z ne gereksiz bir ifl yapt›m diye pani¤e kap›ld›¤›m, o panikle baflka yazarlar›n kitaplar›n› kar›flt›r›p, ne güzel fleyler yazm›fllar, benim yazd›¤›m ne rezil fley diye düfl k›r›kl›¤›na u¤rad›¤›m çok olmufltur. Ama olumlu elefltiriler gelmeye bafllay›nca rahatlar, kitab› tamamen unuturum. Uzun süre görmedi¤im dostlar›m› ça¤›r›r, onlarla zaman geçiririm, d›flar›da ak›p giden yaflama geri dönerim. Kimi profesyonel yazarlar sabahlar› iki saat çal›fl›r, sonra yaflamlar›n› b›rakt›klar› yerden sürdürürler. Benim öyle bir yazma tarz›m yok, daha çok havale geçirir gibi yaz›yorum, günde on saat, on iki saat. Beni masaya ba¤layan o duyguyu kaybetmekten, da¤›lmaktan çok korkar›m. fiimdi de onu yafl›yorum, o kadar çok iflim var ki, ister istemez da¤›laca¤›m. May›sa bitirmeyi düflündü¤üm roman önce a¤ustosa, sonra aral›¤a sarkt›, soranlara seneye diyorum. Anlafl›lan yazmak söz konusu olunca bir doygunluk noktas› yok sizin için. Demin de konufltu¤umuz gibi, matbaa ya da yay›nc› taraf›ndan kesintiye u¤rat›lan bir süreç söz konusu. Her seferinde yazmaya geri döndü¤ünüze göre, 32 gündelik yaflam›n bir doygunluk noktas› olmal›? O noktaya varmak afla¤› yukar› iki y›l›m› al›r. Sosyal yaflam, ev, mutfak derken bir anda her fleyin rengi atar. O zaman anlar›m ki, yeniden masam›n bafl›ma oturma vaktim gelmifl. Tabii bu ara dönemler ayn› zamanda bir biriktirme süresi. Bir de ben bir sonra yazaca¤›m fleyi yazmakta oldu¤um romandan önce kurmufl olurum. fiimdi bu yazmakta oldu¤um roman› bitirdikten sonra ne yazaca¤›m› biliyorum. Yoksa yazmaya oturamam. Bu herhalde bir süreklilik arzusu. Ya son noktay› koyarsam ve her fley orada kal›rsa, biterse diye bir korku. Haz›r süreklilikten söz etmiflken, yazd›¤›n›z metinlerin bir bütün olarak süreklili¤i var m›? Öyküleriniz, romanlar›n›z, günceleriniz, yazd›¤›n›z tüm metinler birbiriyle iletiflim halinde, ya da birbirinin devam› m› sizce? Daha önceki bir söyleflide “hep kendimizi yazar›z” demifltim. Benim bütün yazd›klar›m yaflam›mdan izler tafl›r, bu anlamda da aralar›nda bir iliflkinin varl›¤›ndan söz edilebilir; ben bu izleri kahramanlar›m üzerinden okura sunar›m. Bir yazar›n seçti¤i konular, kendi dünyas›n› aktarmas› olarak anlafl›labilir, ama tabii yazar›n tak›nt›lar›n› da gözler önüne serer. Son roman›mda bunun d›fl›na ç›kmaya çal›flt›m, bambaflka bir fley anlatmay› denedim. Ço¤u okur, biz seni bulamad›k bu kitapta dedi. Amac›m da zaten o kitapta olmamakt›. Son roman›n›zda üslubunuz da biraz farkl›, okurlar›n›z›n kast etti¤i belki biraz da buydu? A¤›rl›kl› olarak geriye dönüfllere, bilinç ak›fl›na dayal› bir anlat›m biçimim var. Bir de zaman› kavray›fl›m›z çok önemli benim için. Geçmifl zaman› bugün içinde ele al›yorum, anlat›y› tek bir zaman yani flimdiki zaman içinde, yer yer ileriye s›çramalarla kurgulad›¤›m› söyleyebilirim. Bence bu insan›n düflünme biçimine de uygun. Çocuklu¤u çok önemsiyorum, ama çocuk öyküleri yazmaya kalkt›¤›mda yazamad›¤›m›, çocuklu¤umu kaybetti¤imi gördüm. Çocuklu¤un insan›n ileriki hayat›n› etkiledi¤ine inan›r›m. Yazmak içimdeki bütün zehiri ak›tmam› sa¤lad›. Yazarak daha iyi bir insan oldu¤umu düflünüyorum. Bütün bunlar› benim çözümlemem zor. Bir araflt›rmac› metinlerimdeki izlerden yola ç›karak ipuçlar› toplayabilir ve bir yaflam öyküsü ortaya koyabilir. Ama gene de anlat›l›rken de¤ifltirilmifl, dönüflüme u¤ram›fl, ya da anlat›lamam›fl fleyler kalacakt›r geriye. Karidesli avokado ‹lk kez ‹sveç’te istiridyeli avokado yemifltim. Sonra çeflitlemelerinin yap›labilece¤ini düflündüm. Mutfakta do¤açlama yapmay› sevdi¤im için karideslisini denedim. Avokadolar› ortadan kesip, çekirde¤ini ç›kart›yorsunuz. Çekirdek yuvalar›na önceden haz›rlad›¤›n›z, hafllanm›fl karides, taze so¤an, sar›msak, zeytinya¤›, ince k›y›lm›fl maydanoz, dereotu kar›fl›m›ndan koyuyorsunuz. Kar›fl›ma biraz karabiber, pulbiber ve ceviz de ekleyebilirsiniz. okuma biçimleri Selen Birsam Shakespeare için Kültür Bozumu Resimde Monticelli, dantel mendil, fl›kl›¤›n simgesi beyaz eldivenler, kristal vazoda duran tek gül, minik dürbün, Shakespeare’in bütün eserlerinin topland›¤› kal›n cilt ve susuzlu¤unu gidermeye çal›flan zarif bir kad›n var. 1940’lar›n sonunda haz›rlanm›fl bir içecek ilan›. Slogan› “Susuzluk da kalite peflinde…” Kalle Lasn dilimize C. Pekman ve A. Ilgaz’›n çevirdi¤i Kültür Bozumu’nda diyor ki: “Hayat›n›z›n envanterini ç›kar›n. Kulland›klar›n›za, yediklerinize, içtiklerinize, okuduklar›n›za bir bak›n. Bu nesneler siz misiniz? Bir antropolog sahip oldu¤unuz bu eflya y›¤›n›na bakarak kiflili¤inizi yans›tan do¤ru bir portre çizebilir miydi?” Sorular› art›r›rsak… “Geçen y›l ald›¤›n›z dizüstü bilgisayar Independence Day’de dünyay› kurtaran bilgisayar›n ayn›s› de¤il mi? Ya düflünmeden ald›¤›n›z gazoz? Forrest Gump da ayn›s›n› içmemifl miydi?” • Kültür Bozumu, Ba¤›ms›z Yay›nlar Üflengeçler için dönen kitapl›k ‹talyan mühendis Agostino Ramelli 1588’de bir dizi yararl› makineyi anlatan bir kitap yay›mlar. Makinelerden biri de “Okuma Çark›”d›r. Ramelli “Bu, güzel, dahiyane ve çok yararl› bir makinedir, okumaktan zevk alan herkes için son derece kullan›fll›d›r, özellikle de gut denen illetten çekenler için. ‹nsan bir sürü kitab› ayn› anda yerinden hiç kalkmadan okuyabilir. Dahas›, az›c›k zekas› olan herkesin bu çizimden anlayabilece¤i gibi, makine pek az alan iflgal eder,” diye yazm›fl. Ayr›ca iflinin ehli bir zanaatkar kitap say›s›n› müflterinin iste¤ine göre ayarlayabilirmifl. Yani dilerseniz resimdeki gibi yedi de¤il, 17 kitap da okuyabilirmiflsiniz. Ramelli’nin okuma çark› tam dört yüz y›l boyunca bir tasar› olarak, ka¤›t üstünde kalm›fl. (Belki yeterince usta bir zanaatkar bulunamam›flt›r.) Daha yak›n tarihlerdeyse Ian Seymour adl› bir zengin bu çark›n modern bir uyarlamas›n› yapt›rmak istemifl ve tasar›mc› Daniel Libeskind’i görevlendirmifl. Alberto Manguel yönetmen Richard Lester’›n 1974 yap›m› filmi Dört Silahflörler için bu ola¤anüstü çark›n bir kopyas›n› yapt›rd›¤›n› söylüyor. • Okuman›n Tarihi, YKY Tarot ya da Ecstacy Club Bir komün oluflturmay› hedefleyen ve akla gelebilecek her çeflit uyuflturucu eflli¤inde eski bir piyano fabrikas›n› iflgal eden birkaç genç Ecstasy Club ad›n› verdikleri bu mekanda zaman› durdurmak ve baflka bir boyuta geçmek için deneyler yapmaya bafllarlar. Ama bu ifl sand›klar›ndan daha zordur. Yöredeki tüm partilerin harac›n› yiyen polis, kendi bulufllar› sand›klar› deneyimi çok önceden yaflam›fl tilkiler ve bafllar›na gelen tüm s›k›nt›lar›n kayna¤› oldu¤unu düflündükleri bir tarikat pefllerindedir. Cyberia, Media Virus ve Playing the Future gibi çok satan kitaplar›n yazar› Douglas Rushkoff ilk roman› Ecstacy Club’da bolca müzik, aflk, uyuflturucu, clubber'l›k, bilgisayar, hacker'l›k, siberpunk, edebiyat, psikedelizm, kozmoloji ve nümorolojiye yer veriyor. Zaten kendisi bu konulara pek de uzak say›lamayacak ilginç bir adam. Bir yazar için al›fl›lmad›k maharetleri var. Mesela 1994 y›l›nda Cyber Tarot ad›n› tafl›yan bir bilgisayar program› yaratm›fl. ‹nternetten bilgisayar›n›za ücretsiz olarak yükleyebilece¤iniz programla, iki ayr› kart destesi ve farkl› aç›l›mlar aras›ndan seçiminizi yaparak geçmiflinize, bugününüze ve gelece¤inize dair yorumlar› ö¤renebiliyorsunuz. Sitede yine Douglas Rushkoff imzas›n› tafl›yan bir program daha var: Ad›n›z› -veya can›n›z›n istedi¤i baflka birinin ad›n›- yaz›yor ve nümerolojik yorumunu okuyabiliyorsunuz. (www.douglasrushkoff.com) • Ecstacy Club, Stüdyo ‹mge 33 sinema Onur Bafltürk Gus van Sant’ten “fliddet filleri”... Alt›n Palmiye ödüllü Elephant, yönetmen Gus Van Sant’in deneysel, minimalist köklerine iyiden iyiye dönüfl yapt›¤›, kurgusuyla, anlat›m›yla dupduru, ama bir o kadar sert bir film. Çözüm önermiyor, sadece “gösteriyor”... Michael Moore, Benim Cici Silah›m adl› belgeselinde önce “Amerika’n›n kanl› tarihi”ni animasyonla beyazperdeye getiriyor, sonra da objektifini günümüz Amerika’s›na, ergenlerin silahla dans›na çeviriyordu. Columbine Lisesi’nde iki ö¤rencinin nedensiz yere on üç arkadafl›n› öldürdükten sonra kendilerini de vurmalar›, belgeselin ç›k›fl noktas›yd›. 34 Benzer bir kurmaca -belgeseli ifistanbul’un (Ba¤›ms›z Filmler Festivali) bu seneki program›nda izledik. “Amerika?” kufla¤›nda gösterilen Ben Coccio’nun yönetti¤i S›f›r›nc› Gün, Columbine Lisesi’ni basan ö¤rencilere benzer iki karakterin hikayesini gün be gün sona yaklaflarak anlat›yordu. Kendilerine “iki kiflilik ordu” diyen Andre ve Cal, romantik bir inançla ba¤l› olduklar› “son görev”leri için haz›rl›k yaparken, bir yandan da görüntülerini -öldüklerinde CNN’e ulaflt›r›lmas› umuduyla- videoya kaydediyorlard›. Üstelik Andre eylemlerinden önce, ille de “neden-sonuç” iliflkisi arayanlar› tokat gibi çarpacak bir not düflmeyi de ihmal etmiyordu: “Herkesi kand›rabildik. Sonuçta kim kendi o¤lunun, ö¤rencisinin, çal›flan›n›n böyle bir fley yapaca¤›n› düflünmek ister ki? Hiçbir sebebi yok. Hepiniz sebep arayacaks›n›z, ama bulamayacaks›n›z!” ‹flte bu nedensizlik, Amerikan Ba¤›ms›z sinemas›n›n önde gelen yönetmenlerinden Gus Van Sant’in son filmi Elephant’›n da ana izle¤i. Burada da iki ö¤renci var: Alex ve Eric. Okullar›n› bas›p herkesi taramak için günler öncesinden so¤ukkanl›l›kla plan yap›yorlar. ‹nternetten silah siparifl edip sonra da okulun krokisini ç›kar›yorlar. Bu arada “büyük gün” öncesi aralar›ndaki arkadafll›¤›n cinsel temasa dönüflmesini de izliyoruz (duflta öpüflüyorlar). Ard›ndan derste ya- p›lan bir tart›flmay› görüyoruz: Ö¤renciler sokakta yürüyen birinin “gay” olup olmad›¤›n› nas›l anlayabileceklerini konufluyorlar. Söyledikleri ço¤unlukla “görünür” kliflelerden ibaret kal›yor; pembe giymek gibi! Sant’in Alex ve Eric’in eflcinselliklerine gönderme yapt›¤› ortada, ama yine de cinsel kimliklerini aç›k b›rak›yor; yaln›zl›klar›n› öne ç›kar›yor. Çünkü Alex ve Eric’i di¤er ö¤rencilerden ay›ran, futbol, kantin, ders gibi sosyal ortamlardan kendilerini yal›t›p iki kiflilik dünyalar›na kapanm›fl olmalar›. Onun d›fl›nda ay›rt edici özellikleri yok. Öyle ki Van Sant, s›rf bu “özelliksizli¤i” vurgulamak için hem onlar›, hem de di¤er karakterleri sessizce kamerayla izleyerek filmi bafltan sona “takip” sahnelerinden ibaret k›lm›fl. Dolay›s›yla, bildik film izleme al›flkanl›¤›ndan kalma görsel kodlar; yani Amerikan usulü çekimler, omuz planlar› ya da türlü süslü kadrajlar bu filmde pek az var. Çünkü Sant, bir karakteri kameras›yla izleyerek malum katliam öncesinde yapt›klar›n› seyirciye aktarmay› ye¤liyor. Bunu yaparken de herhangi bir sinematik numaraya baflvurmuyor. Arada sinefiller için güzel hoflluklar da yapm›yor de¤il. ‹ki arkadafl›n koridorda karfl›laflmas›n›, ikisinin takip sahnesinden ayr› olarak görüyor ve daha önce alg›lamad›¤›m›z ayr›nt›lar› bu sayede fark etmemizi sa¤l›yor. Kamera kullan›m›n›n yan› s›ra Sant’in filmini bu kadar do¤ala yak›n k›lan fleylerden biri, tabii ki oyuncular. Hepsi de gerçekten lise ö¤rencisi. Üstelik onlara rollerini kendi yaflamlar›na göre flekillendirme, deneyimlerini aktarma, do¤açlama yapma olana¤› tan›nm›fl. Bu tav›r filmi belgesele yak›n bir çizgiye getiriyor. San›r›m Sant’in amac› da bu: Seyirci olup biteni, Alex ve Eric’in malum eylem öncesi oturup bol adam vurmal› bilgisayar oyunu oynamas› gibi izliyor. Bu yüzden filmin finalinde kanlar f›flk›rm›yor, 盤l›klar at›lm›yor, kamera oradan oraya koflturmuyor. Sadece duruyor ve çekiyor. Bu tav›rdan ötürü izleyicinin gereksiz “katharsis”lere girip ç›kmas› önlenmifl oluyor, yani gözyafllar›n›z akm›yor ya da durup dururken gülmüyorsunuz. Sürekli “Neden böyle oldu”yu düflünmeniz elzem k›l›n›yor. Film öyle bir yerde bitiyor ki, sanki yönetmen “pause”a basm›fl ve devam›n› zihninizde getirmenizi istemifl. Filmi bu denli farkl› alg›lamaya yol açan görüntüler konusunda görüntü yönetmeni Harris Savides’in de hakk›n› teslim etmek gerek. Savides, Finding Forrester ve Gerry’den sonra üçüncü kez çal›fl›yor Gus Van Sant’le. ‹kilinin filmin görsel esteti¤ine ulaflmak için Frederick Wiseman’›n Domestic Violence ve The Store belgeselleriyle William Eggleston’›n foto¤raflar›ndan yararland›¤›n› da altyaz› geç- memiz gerek. Sonuç: Ifl›k neyse o, durumlar abart›s›z ve kadrajlar cilas›z... Sonuçta Elephant, Gus Van Sant’in deneysel, minimalist köklerine iyiden iyiye dönüfl yapt›¤› (ki yine ifistanbul’da izledi¤imiz 2002 yap›m› Gerry bu dönüflün ilk müjdesiydi), kurgusuyla, anlat›m›yla dupduru, ama bir o kadar sert bir film. Çözüm önermiyor, sadece “gösteriyor”. Son söz yönetmenin: “Bir fleyi aç›klad›¤›n›z an, onu o flekilde aç›klad›¤›n›z için olumsuza dönen befl farkl› ihtimal ortaya ç›k›yor. Tabii bir de aç›klamas› olmayan bir fleye aç›klama bulmak gibi bir sorun da var. O yüzden çözüm göstermeyi tercih etmedim”. filmin ad› neden fil Birinci etken, Alan Clarke’›n büyük övgü alan 1989 BBC yap›m› “Elep- sa, bu da o kadar kolay”. Van Sant, Alt›n Palmiye ödülü kazanan filmine hant/Fil” çal›flmas›. O filmde Kuzey ‹rlandal› bir sekreterin ac›mas›z bir fle- Clarke’›nkiyle ayn› ad› vermeye karar veriflinin nedenini flöyle aç›kl›yor: kilde önüne geleni öldürmesi iflleniyordu. Clarke filmin ad›n›, katil kad›n›n “Bu film farkl›, ama özellikle fliddet dolu bir dönemde yaflayan çocuklar› bir repli¤inden alm›flt›: “Odadaki bir fili görmezden gelmek ne kadar kolay- konu al›yor”. 35 sergi Sezer Duru Nas›l bir adam bu Günter Grass Yazar m› ressam m› oldu¤u soruldu¤unda “Yazan bir ressam, iki iflinde de mürekkebi kullanan kiflidir,” diyen Günter Grass’›n gravürlerinden oluflan Pisi Bal›¤› adl› sergi 4 May›s tarihinde ‹stanbul Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde aç›lacak. Nobel ödüllü Alman yazar›, arkadafl› Sezer Duru anlatt›. 36 Günter Grass’›n gravürlerinden oluflan bir seçki yak›nda Milli Reasürans Galerisi’nde Goethe Enstitüsü iflbirli¤iyle aç›l›yor. Ne yaz›k ki ‹stanbul’da olamayaca¤›m. Çok üzülmem gerekmiyor, çünkü ben onun ola¤anüstü büyük sergilerini Berlin’de gördüm. Yaln›z son yapt›¤› erotik gravürleri do¤rusu merak etmiyor de¤ilim. Gene de onun tüm gravürlerinde erotizmin izleri oldu¤unu, hatta bal›klar›nda, sümüklü böceklerinde bu yarat›klar›n yüzlerini kendi yüzüne benzetti¤ini biliyorum. Günter Grass’la Berlin Sanatlar Akademisinin bir davetinde tan›flt›m. Beni ona sevgili yazar arkadafl›m Berlinli Aras Ören tan›flt›rd›. Ben onun bize do¤ru geldi¤ini görünce “Aaa Grass!” diye ba¤›rd›m, o da “Evet benim, sen kimsin?” dedi ve bana sar›ld›. Müthifl bir davetti, bol bol yenildi, içildi ve gülündü. Ne kadar içten bir adam oldu¤unu hemen anlad›m. Son kar›s› Ute de yan›ndayd›. ‹lk kar›s› Anna dansç›yd›, Ute ise orgcu. ‹ki evlilik, ama bir y›¤›n evlilik d›fl› çocuk. Hepsini seviyor. Kad›nlar› özellikle sevdi¤ini herkes biliyor. 1927 eski ad›yla Danzig, yeni ad›yla Gdansk (Polonya) do¤umlu. Orada yaflayan Kaflubi adl› bir etnik gruptan oldu¤unu söylüyor. Bu etnik grup Almanca konufluyor. Savafl›n son y›llar›nda en genç erkek çocuklar da cepheye gönderiliyor Nazi Almanyas› taraf›ndan. Bunlar›n aras›nda ergenlik ça¤›ndaki Grass da var 1944’de. Savafltan sonra fliir yazmaya bafll›yor. As›l iste¤i ise tafl yontucusu olmak. Mezar tafllar› falan yapar bu meslektekiler. Mutlaka bu meslekten heykele geçmek niyeti vard›, nitekim son zamanlarda heykeller de yap›yor. Grafik e¤itimi al›yor, Paris’e gidiyor. 1959’da ise ünlü roman› Teneke Trampet’i bitiriyor. Bu roman ak›l almaz bir ilgi görüyor, sonradan filme de al›n›yor. Romandaki büyümeyen çocuk Oskar kendisi. Büyüklerin yapt›¤› i¤rençliklere kat›lmamak için. Bundan sonra yazd›¤› büyük romanlar birbiri ard›ndan geliyor. Onun edebiyat›yla ilgilenenler kitaplar›n› okumal›. Zaten Türkçe’ye de epeyce çevrildi. Bir büyük roman› bitirdikten sonra “fliir yazarak ve grafikle u¤raflarak dinleniyorum,” diyor. Dili barok bir dil, dilde dönüflüm yapmak Grass’›n edebi program› oluyor. Savafl sonras› kuflak 3. Reich’›n kulland›¤› sözcükleri kullanmak istemiyor, yeni bir dil yaratmak Grass, Lenz, Böll gibi yazarlar için amaç oluyor. Almanya ikiye ayr›ld›ktan sonra dili birleflmenin köprüsü olarak görüyor. Savafltan sonra kurulan Grup 47 edebiyat örgütü üyesi. Sosyal demokrat. Willy Brandt’la tüm seçim gezilerine kat›l›yor. Bugün Schröder’le de gidiyor birçok yere. Sosyal demokrat ama dik kafal›. Her zaman elefltirel bir bak›fla sahip. 1968 olaylar›nda bile. Kafas› k›z›nca Almanya’y› terk ediyor. Bir ara Hindistan’da yaflad›. Yeni faflistler Türk aileleri yak- t›klar›nda çok önemli konuflmalar yapt› ve ölen Türkler için baladlar yazd›. Alfred Döblin’i hocas› olarak görüyor, epik anlat›m› öncü seçti. Kendi edebiyat anlay›fl›nda her zaman ulusun vicdan› olma inanc› a¤›r bast›. 1999’da Nobel’i ald›¤› zaman tören için ‹sveç’e ailesiyle birlikte gitti. Törenden sonra verilen baloda Rock and Roll yapt›, çünkü içindeki genç hiç ölmedi. K›zlar›ndan biriyle de kendi fliirlerini flark›laflt›rarak Berliner Ensemble’de sundu. Schleswig Holstein’da bir çiftlik evinde oturuyor. Do¤ayla iliflkisi ola¤anüstü. Mantar toplamay› seviyor. Ayr›ca çok iyi bal›k ve büyükannesinin piflirdi¤i usulde mercimek türlüsü pifliriyor. Dünyaca ünlü ve say›s›z dile çevrildi¤i halde alçak gönüllü¤ünden, sivri dilinden ve neflesinden hiçbir fley kaybetmedi. D‹L‹M‹ZE ÇEVR‹LEN ESERLER‹ • Difli Fare, Çev: Kamuran fiipal, Gendafl Yay›nlar› • Kafadan Do¤umlar, Çev: Füsun Ant, Gendafl Yay›nlar› • Kedi ve Fare, Çev: O¤uz Tarihmen, Gendafl Yay›nlar› • Teneke Trampet, Çev: Kamuran fiipal, Gendafl Yay›nlar› • Yengeç Yürüyüflü, Çev: ‹lknur Özdemir, Can Yay›nlar› • Yüzy›l›m, Çev: Nihat Tezeren, Gendafl Yay›nlar› Mürekkebi kullanan adam Gençlik y›llar›nda Düsseldorf’ta mermer ve tafl yontmay› ö¤renen Günter Grass daha sonra Berlin’de grafik ve heykel e¤itimi ald›. Paris’te yaflad›¤› dönemde ilk roman› Teneke Trampet’i dünya edebiyat›na kazand›rd›. Dilimize bu kitab›n yan› s›ra Kafadan Do¤umlar, Yüzy›l›m, Difli Fare gibi yap›tlar› da çevrilen Grass, sosyal demokrat bak›fl aç›s›yla politikada da etkin rol oynad›, insan haklar› ve bar›fl için düzenlenen etkinliklerin vazgeçilmez karakteri oldu. Edebiyat dal›nda alm›fl oldu¤u birçok ödüle 1999 Nobel Edebiyat Ödülü’nü de ekledi. Grass’›n ‹stanbul Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde 4 May›s-12 Haziran tarihleri aras›nda gezilebilecek olan gravür sergisinin ad› Pisi Bal›¤›. Kendisine “Önce yazar m›s›n, yoksa çizer mi,” diye soranlara “Beyaz olan sadece ka¤›tt›r. Ka¤›t lekelere bulanmal›, sert ya da k›r›lgan çizgilerle canlanmal› ya da hakikati yeniden ve her defas›nda baflka türlü anlatan sözcüklerle bezenmelidir. Yazan bir ressam, iki iflinde de mürekkebi kullanan kiflidir” cevab›n› veren Grass sözlerini flöyle sürdürüyor: Her zaman resim yapar›m. Resim yapmad›¤›m zamanlarda bile. (...) Yazmak, s›k›flt›rarak ya da peflinden sürükleyerek zaman› yok eder. Daha dar alanda ifade kendini resim yapmakta bulur. Pisi bal›¤›n›n masal›n› 700 sayfal›k bir roman olarak yazmadan önce büyük yass› bal›¤› f›rçayla, tüy kalemle, yumuflak kömürle ve kurflunla resmettim. Sonra pisi bal›¤› konuflan bir bal›k olarak sözü ald›¤›nda ve ilk bölümler taslaklar halinde konunun etraf›nda dönmeye bafllad›¤›nda, kronolojik zaman ak›fl› ortadan kalkt›¤›nda ve anlat› zaman›na dönüfltü¤ünde kezzaplama, so¤uk bask› gibi tekniklerde gravürler ç›kt› ortaya, bunlar ilüstrasyon de¤ildi, epik temati¤in bir parças›yd›lar ya da bu temati¤i düzyaz›n›n giremeyece¤i, sadece fliire aç›k olan alanlara kadar geniflletiyorlard›.” Nobel ödüllü Alman yazar Günter Grass, kendi yüzüne benzer biçimde resmetti¤i ve ‹stanbul’da sergilemifl oldu¤u pisi bal›¤› gravürlerini çizdikten bir süre sonra 700 sayfal›k bir de roman kaleme ald›. 37 müzik P›nar Cartier ‹stanbul Senfonisi fiefi ve orkestras› olmayan tek senfoni Surlar›, saraylar›, kubbeleri ve Bo¤aziçi’yle do¤u ve bat› aras›nda bir köprü olan ‹stanbul’un erguvan kokular›, geceleri, düflleri, hüzünleri ve aflklar› 12 enstrümantal albümden oluflan bir projeye esin kayna¤› oldu. ‹stanbul Senfonisi ad›n› tafl›yan projeyi, yap›mc›s› Metin G›m anlat›yor. ‹stanbul Senfonisi nas›l olufltu? Fikir befl y›l öncesine dayan›yor. ‹stanbul Senfonisi’ndeki albümler bir set oluflturuyor olman›n telafl›yla alelacele haz›rlanmad›. Her biri alan›nda önemli baflar›lara imza atm›fl sanatç›lar taraf›ndan büyük bir özenle ve zamana yay›larak oluflturuldu. Bu ismi belirlerken neyi göz önüne ald›n›z? ‹stanbul, Türkiye ve Dünya kültürünü, farkl› yönleriyle yans›tan eflsiz bir flehir. Müzi¤in de önemli bir yeri var bu kültürel yans›mada. Dolay›s›yla bu flehrin ismi ve görselli¤i proje için biçilmifl kaftand›. Bir de, turizm baflta olmak üzere birçok alanda markalaflt›r›lmaya çal›fl›lan ‹stanbul’un, müzikte de ad›yla an›lan bir yans›mas› olsun istedik. Projenin içeri¤inden söz eder misiniz? Setteki albümlerin ço¤u Türk müzi¤i formundaki özgün bestelerden olufluyor. Ayr›ca saz semâileri, taksimler gibi klasik Türk müzi¤i ürünü olan eserleri bar›nd›ran albümler de var. Kanun, tanbur, ud, yayl› tanbur, klasik kemençe, ney gibi ‹stanbul’un ve klasik Türk müzi¤inin etkisini tafl›yan enstrümanlar›n yan› s›ra; kaval, kavala, mey, klarnet ve keman gibi Türkiye’nin farkl› kültürlerinin enstrümanlar› da albümde yerini al›yor. Dolay›s›yla bu çal›flma sadece ‹stanbul’u de¤il, asl›nda tüm Türkiye’yi yans›t›yor. Piyano ve gitar baflta olmak üzere baz› bat› enstrümanlar›n›n bu ahenge katt›¤› güzellikler de var. ‹stanbul Senfonisi neyi amaçl›yor? Türkiye’de yaflananlar› müzikal olarak 38 projeye kat›lan sanatç›lar ‹stanbul Senfonisi’nde dünya çap›nda birçok baflar›ya imza atm›fl virtüözlerin albümleri var. • Göksel Baktagir, New Age ve Caz gibi türlerde ürün vermifl, bat›l› caz topluluklar›yla çal›flm›fl. Mercan Dede’nin Secret Tribe grubuyla konserleri olmufl. Punk rock müzisyeni Peter Murphy’nin albümünde çalm›fl. Projede dört albümü var. • Yurdal Tokcan Amsterdam Perküsyon Grubu ve Oda Orkestras›’n›n ‘Ud Etraf›nda Avrupa Müzi¤i’ adl› konserinde solist sanatç› olarak yer alm›fl. Mercan Dede Ensemble’yle çal›flmalar›n›n ard›ndan Burhan Öçal’la yapt›¤› bir çal›flma 1998’de Fransa’da, en iyi etnik albüm seçilmifl. • ‹srailli perküsyoncu Yinon Muallem, Yurdal Tokçan sayesinde Türk müzi¤iyle tan›fl›p ud dersleri almaya bafllam›fl. ifade etmek, popüler yap›mlar›n d›fl›ndaki çal›flmalardan haberdar olmayanlara bu ülkenin güzelliklerini notalar›n diliyle anlatmak istedik. Bizce, flefi ve orkestras› olmasa da bir senfonisi var ‹stanbul’un ve yaflayanlara her an güzel sesler sunuyor. Enstrümantal müzi¤e olan ilgiyi nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Türk Müzi¤i’nde “söz” aç›s›ndan yeni üretimler yok denecek kadar az. Popüler müzikse katlan›lmayacak kadar s›radan. Asl›nda müzi¤in özünde saz vard›r, enstrüman vard›r, söze sonradan ihtiyaç duyulmufltur. Zamanla da flark›lardaki sözler yetersiz kalmaya bafllam›flt›r. Müzi¤i, üzerine eklenen sözcüklerin bask›s›ndan kurtar›p özgürlefltirme vakti geldi de geçiyor bile. Zaten bu yüzden olsa gerek, enstrümantal müzik dünyan›n birçok ülkesinde gün geçtikçe daha fazla ilgi görmeye bafllad›. Türkiye’de de yavafl yavafl bu tür müzi¤e yönelim bafllad›. yerli albüm Kar›fl›k Söz Vermifl fiark›lar Ada Müzik Söz vermifl flark›lar... Hayal gibi Kanun sanatç›s› ve besteci Göksel Baktagir, yeni ç›kan onuncu enstrümantal albümü Hayal Gibi-2’yi anlat›yor... • Hayal Gibi’de kanun ve piyanonun t›n›lardaki dans›n› yakalamaya çal›flm›flt›k. Çok be¤enildi, öyle ki flimdi T.B.M.M.’yi arad›¤›n›zda telefon ba¤lant›lar›nda bile dinleyebilirsiniz. K›sacas› Meclise girdik! Esprisi bir yana olumlu tepkilerden yola ç›karak ikinciyi yapmaya karar verdik ve kanun-piyano düetine keman da katarak notalar›n ard›nda aflk›n derinli¤ini yakalamaya çal›flt›k. Onuncu enstrümantal albümüm olan Hayal gibi2’nin altbafll›¤› “Hat›ra Defteri“ oldu. • Türk musikisinde daha çok sözlü formatlar ifllenmifl, ama bana göre saz müzi¤i daha ayr›cal›kl› bir yere sahip. Do¤rudan insan ruhuna hitap eden enstrümanlar›m›z var, bu enstrümanlar›n büyülü dünyas›n› keflfetmek gerek. Onlar›n t›n›lar›ndaki ›fl›¤› kalplere yans›tmak için 40 icrac›l›¤›m›zdan ve yarat›c›l›¤›m›zdan yararlan›yoruz, bu ifle gönül veren sazendelerin ufkunu açacak eserler vermeye çal›fl›yoruz. • ‹lk albümüm Okyanustaki Sesler’di. Geleneksel Türk müzi¤i tarz›nda bestelerimden olufluyordu. Ard›ndan New Age tarz›ndaki Günlük ç›kt›. Yirmiyi aflk›n önemli müzisyenle çal›flt›k. Sonra Okyanustaki Sesler-2 geldi. Do¤u Rüzgar›, 2000’de Türkiye Yazarlar Birli¤i taraf›ndan ödüllendirildi. • Müzikte tarz› bir anlamda içerik belirliyor, ama onu hangi bahçede flekillendirece¤inize karar veren sonuçta siz olursunuz. Bir beste bu anlamda çok de¤iflik tarzlarda kurgulanabilir. Benim en fazla gayret gösterdi¤im fley o bestenin anlam gücünü kaybetmemesini sa¤layacak formu yakalamak. fiair ve yazar Murathan Mungan’›n daha önce farkl› sanatç›lar taraf›ndan seslendirilen flark› sözleri, Söz Vermifl fiark›lar adl› albümde günümüzün önemli flark›c›lar› ve topluluklar› taraf›ndan yeniden yorumland›. Albüm konseptini ve flark›lar›n da¤›l›m›n› bizzat Mungan’›n yapt›¤› projenin haz›rl›klar› uzun süredir devam ediyordu. Murathan Mungan’›n Türk pop müzi¤inin farkl› dönemlerine damgas›n› vuran flark› sözlerine “sayg› duruflu” niteli¤indeki projede Ayten Alpman’dan Aylin Asl›m’a, Cem Karaca’dan Teoman’a, Ajda Pekkan, Candan Erçetin, Nükhet Duru, Sezen Aksu, Zerrin Özer gibi pop müzi¤in divalar›ndan, Gülden Karaböcek, Müslüm Gürses gibi arabeskin güçlü seslerine, Deniz Türkali ve Zuhal Olcay gibi tiyatroculardan Athena, Mor ve Ötesi ve Rashit gibi rock gruplar›na kadar pop, arabesk, rock gibi farkl› müzik türlerinden sanatç›lar yer alm›fl. Dinleyiniz! Saska Sokkur Saska Elec-trip Records Masals› bir albüm Saska yeni bir yerel müzik yaratma iste¤inden do¤an bir grup. Grup üyelerinin “y›llarca konufltuktan sonra üç günde kaydettik” diye anlatt›klar› albümleri, Çuvaflça kör atsine¤i anlam›na gelen Sokkur Saska ad›n› tafl›yor. Çünkü kanatlar› ve uçma yetene¤i olan ama gözleri görmedi¤i için yolunu bir türlü bulamayan atsine¤inin masal›n› çok sevmifller. Hem zaten uzak diyarlarda flaman›n davuluna resmedilmemifl tek hayvan da oymufl. Sokkur Saska Kuzey Asya ve Kafkasya’n›n farkl› noktalar›ndan seçilmifl geleneksel müzik ve anlat› formlar›, cin dualar› ve çocuk flark›lar›yla oluflturulmufl bir “hayal” albüm. Saska üyeleri hiç gitmedikleri bir co¤rafyan›n müzi¤ini yapmak istemifller. Ortaya bir rüya ç›km›fl. yabanc› albüm Mich Gerber The Endless String Universal Sirenlerin ça¤r›s› Faultline Your Love Means Everything EMI A¤›r beat’ler... Aslen DJ ve prodüktör olarak tan›nan David Kosten, Faultline kimli¤iyle Talk Talk, Teardrop Explodes ve Brian Eno gibi müzikal zevklerini kendi elektronik anlay›fl›yla birlefltiriyor. Karanl›k melodileri a¤›r beat’lerle besleyen müzikal tavr› asl›nda ne kadar ilgi görürdü bilinmez ancak Kosten albüme öyle bir davetli listesi haz›rlam›fl ki Your Love Means Everything’i dikkate almadan, en az›ndan vakit ay›rmadan geçemiyorsunuz. Flaming Lips, Ras B, R.E.M.’den Michael Stipe, Coldplay’den Chris Martin gibi isimleri bir albüme konuk ederseniz her durumda satar zaten, o yüzden Faultline’a fazla da bir ifl düfltü¤ünü sanm›yorum. Yine de Greenfields Stipe’dan uzun zamand›r duymad›¤›n›z kadar farkl› bir parça, Chris Martin’in el att›¤› Your Love Means Everything de güzel. Sonuç olarak yer yer fena de¤il, ama klasik elektronikler üzerine kula¤a hakikaten z›rva gelen fleyler var. Prince Musicology Sony Prince’in geri dönüflü 80’lerin en önemli müzik ikonlar›ndan biri olan Prince befl y›ll›k sessizli¤ini Musicology albümüyle bozuyor. Asl›na bakarsan›z, onu “80’ler” damgas›yla k›s›tlamak çok büyük bir hata olur. Prince, abart›s›z bat› müzik tarihinin görüp görebildi¤i en iyi müzisyenlerden biri, bir dahi. Binlerce bestesinin yan› s›ra 20’den fazla enstrümana hakim oluflu ve kategorize edilmesi güç müzi¤iyle genifl kitlelerce dinlendi¤i gibi kendisine s›k› s›k›ya ba¤l› bir fanatik hayran kitlesine de sahip özel bir isim. Son befl y›ld›r sadece evinde yapt›¤› kay›tlar› s›n›rl› say›da bas›p bu özel hayranlar›na da¤›tan Prince, hangi sebeptendir bilinmez, geri dönmeye karar verdi. Albüm yine kendisinin dahiyane fikirlerinden al›nt›lar içeriyor ancak eski çal›flmalar›n ötesine de pek geçemiyor. Yine de bize kal›rsa yeni bir Prince albümü dinlemek her zaman heyecan verici say›l›r. ‹sviçre’nin müzik dünyas›na kazand›rd›¤› en önemli isimlerden biri olarak gösterilen çift bas virtüözü Mich Gerber Türk dinleyicisinin ziyadesiyle kula¤›na hitab eden bir çal›flmayla müzik marketlerdeki yerini al›yor. A¤›r çellolar, etnik ritimler, mistik atmosfer, önüne geçilemeyen elektronikler... Imogen Heap’in vokalleriyle efllik etti¤i Sirens Call ile Embers of Love var çal›flmay› önemli k›l›yor. ‹lginizi çekiyorsa en k›sa zamanda albümü edinebilirsiniz. Aflk›n Arsunan One A Day Aura Müzik Etnik ve elektronik dokunufllar Aflk›n Arsunan Türkiye’de ad›n› 2000 y›l›nda ‹stanbul Caz Festivali kapsam›nda Ethno Karma Project grubuyla verdi¤i konserle duyurmufltu. Önemli bir caz piyanisti olan Arsunan’a bu ilk albümünde tenor ve soprano saksofonda Levent Alt›nda¤, trompette fienova Ülker, trombonda Aycan Teztel, kontrbasta Volkan Hürsever, bas gitarda Eylem Pelit, davulda Volkan Öktem ve bir parçada vokalde Sibel Gürsoy efllik ediyor. Standart caz kal›plar›ndan etnik ve elektronik dokunufllarla uzaklaflan, ancak eksenine sad›k kalan bir caz çal›flmas›. Zuco 103 One Down, One Up Equinox-Ziriguiboom Bizden bir yabanc› Babylon konserlerinin Türkiye’de tan›n›r k›ld›¤› pek çok yabanc› grup var. dünyan›n dört bir yan›ndan ülkemize gelerek performanslar›n› sergileyen bu gruplardan biri de Brezilya müzi¤iyle kafay› bozmufl olan Hollanda Zuco 103. Türkiye’de hat›r› say›l›r bir hayran kitlesi bulunan grubun son ç›karmas› ise çift CD’lik One Down, One Up adl› bir albüm. One Down, One Up bize sevimli ve enerjik topluluk Zuco 103’ün yeni ürünlerinden ziyade, farkl› performans denemelerini sunuyor. Üç ayr› bölümden oluflan çal›flmada Zuco 103’ün art›k çok iyi tan›d›¤›m›z eski baz› parçalar›n›n akustik performanslar› ve remiksleri yer al›yor. Gerçe¤i söylemek gerekirse remiksler umuldu¤u kadar baflar›l› de¤il. Ancak Latin ateflini yaflatan akustik bölümler son derece keyifli, k›p›r k›p›r. Albümü özellikle Brezilya t›n›lar›n› sevenlere tavsiye ediyoruz. 41 çok satan kitaplar Türkiye / Edebiyat Türkiye / Edebiyat d›fl› 1. ‹çimizde Bir Yer Ahmet Altan Alk›m Yay›nlar› 2. Da Vinci fiifresi Dan Brown Alt›n Kitaplar 3. Kardelenler Ayfle Kulin Remzi Kitabevi 4. Melekler Ve fieytanlar Dan Brown Alt›n Kitaplar 5. Yollar›n Bafllang›c› Amin Maalouf Yap› Kredi Yay›nlar› 6. Truva Lindsay Clarke Bilgi Yay›nevi 7. Hayalet Öyküleri P›nar Kür Everest Yay›nlar› 8. Hayat›n Ta Kendisi Lokantas› Maeve Binchy Do¤an Kitapç›l›k 9. Araf Elif fiafak Metis Yay›nlar› 10. Bahçedeki Çiçekler V.C. Andrews Epsilon Yay›nlar› 11. Üç Kader Tanr›ças› Nora Roberts Epsilon Yay›nlar› 12. Fidye Danielle Steel Kariyer Yay›nlar› 13. Mor ‹nci Aral Epsilon Yay›nlar› 14. Paramparça Duygu Asena Do¤an Kitapç›l›k 15. Baflucumda Müzik Kürflat Baflar ‹fl Kültür Yay›nlar› 1. Hâlâ Ciddiyim Gülse Birsel Epsilon Yay›nlar› 2. Efendi Soner Yalç›n Do¤an Kitapç›l›k 3. Savaflç› Keflifller Tarikat› M. Baigent, R. Leigh Nokta Yay›nlar› 4. Hafifleyin Gençleflin Osman Müftüo¤lu Do¤an Kitapç›l›k 5. Gezi 2004 Ekin Yaz›m Merkezi 6. Mabet Ve Loca M. Baigent, R. Leigh Nokta Yay›nlar› 7. Bir Kad›n Birkaç Hayat Zeynep Özal Grinet Bas›m 8. Ceo Olmaya Giden Yol Jeffrey J. Fox Alteo Yay›nlar› 9. Ben Dünyan›n En Ak›ll› ‹nsan›y›m Erdal Demirk›ran Beyaz Sanat Yay›nlar› 10. Gayet Ciddiyim Gülse Birsel Epsilon Yay›nlar› 11. Apolet K›l›ç Ve ‹ktidar Faruk Mercan Do¤an Kitapç›l›k 12. Madalyal› Mahkum Sayg› Öztürk Ümit Yay›nc›l›k 13. Büyük Ortado¤u Projesi Mahir Kaynak ‹lk Yay›nlar 14. Da Vinci fiifresinin K›r›lmas› Darrell L. Bock Nokta Yay›nlar› 15. Sakall› Celal Orhan Karaveli Pergamon Yay›nlar› Kaynak: Yeni Çizgi Yay›n Da¤›t›m Ltd (23 Haziran 2004 itibariyle) 42 Türkiye / Çocuk ve ilk gençlik 1. Her Güne Bir Oyun Tar›k Demirkan Yap› Kredi Yay›nlar› 2. Kimse Beni Anlam›yor Rosia Rushton Epsilon Yay›nlar› 3. ‹nternetin En Komik Esprileri - 2 Derleme Yakamoz Yay›n Da¤›t›m 4. Yaln›z Kalmak ‹stiyorum Cathy Hopkins Epsilon Yay›nlar› 5. Mucitler Ve Parlak Fikirler Mike Goldsmith Timafl Yay›nevi 6. Hayvanlar Tehlikede Disney Do¤an Egmont Yay›nc›l›k 7. Anneannem Sihirbaz Muzaffer ‹zgü Bilgi Yay›nevi 8. Vahfliler Futbol Tak›m› Korkusuz Vanessa Joachim Masannek Epsilon Yay›nlar› 9. Küçük Bir K›z Tan›yorum 7 Yafl›nda Nezihe Meriç Alk›m Yay›nlar› 10. Matematik Oynuyorum Hülya Gelmedi Kök Yay›nc›l›k 11. Cad› Lili Ve Futbol Tutkusu Knister Epsilon Yay›nlar› 12. Tafl Devri Boyama Kitab› Epsilon Yay›nlar› 13. Kaplan Tak›m› Dinozor Serüveni Thomas Brezina Do¤an Egmont Yay›nc›l›k 14. Tom Ve Jerry Boyama Kitab› Epsilon Yay›nlar› 15. Her Güne Bir Masal Tar›k Demirkan Yap› Kredi Yay›nlar› ABD / Edebiyat Almanya / Edebiyat ‹ngiltere 1. The Da Vinci Code Dan Brown, Doubleday 2. The Rule of Four Ian Caldwell/Dustin Thomason Dial 3. The Five People You Meet in Heaven Mitch Albom, Hyperion 4. Angels & Demons Dan Brown, Atria 5. The Taking Dean Koontz, Bantam 6. Hidden Pray John Sandford, Putnam 7. Bergdorf Blondes Plum Sykes, Miramax/Hyperion 8. The Narrows Michael Connelly, Little, Brown 9. The Jane Austen Book Club Karen Joy Fowler, Marian Wood / Putnam 10. Memorial Day Vince Flynn, Atria 1. Verschwiegene Kanäle Donna Leon, Diogenes 2. Sakrileg Dan Brown, Lübbe 3. Monsieur Ibrahim und die Blumen des Koran, Eric-Emmanuel Schmitt Ammann 4. Der Schwarm Frank Schätzing Kiepenheuer&Witsch 5. P.S. Ich liebe Dich Cecilia Ahern, W. Krüger 6. Harry Potter und der Orden des Phönix Joanne K. Rowling, Carlsen 7. Pompeji Robert Harris, Heyne 8. Die Woche mit Sara Carl J.L.Almqvist, Kindler 9. Der Klang der Zeit Richard Powers, S. Fischer 10. Die Liste John Grisham, Heyne 1. A Short History of Nearly Everything Bill Bryson, Black Swan 2. The Curious Incident of the Dog in the Night-time, Mark Haddon, Vintage 3. Blow Fly Patricia Cornwell, Time Warner Paperbacks 4. Brick Lane Monica Ali, Black Swan 5. Being Jordan Katie Price, Blake Publishing Ltd 6. The Da Vinci Code Dan Brown, Corgi Adult 7. The Lake House James Patterson, Headline 8. Lots of Love Fiona Walker, Hodder & Stoughton General 9. The Lovely Bones Alice Sebold, Back Bay Books 10. A Royal Duty Paul Burrell, Penguin Books ABD / Edebiyat d›fl› Almanya / Edebiyat d›fl› Fransa 1. Dress Your Family in Conduroy and Denim, David Sedaris, Little, Brown 2. Eats, Shoots & Leaves Lynne Truss, Gotham 3. Big Russ and Me Tim Russert, Miramax 4. Plan of Attack Bob Woodward, Simon & Schuster 5. Father Joe Tony Hendra, Random House 6. Battle Ready Clancy/Zinni/Koltz, Putnam 7. Alexander Hamilton Ron Chernow, Penguin Press 8. More than Money Neil Cavuto, Regan Books/Harper Collins 9. Founding Mothers Cokie Roberts, Marrow 10. On the Down Low J.L.King / Karen Hunter Broadway 1. Moppel-Ich Susanne Fröhlich, W. Krüger 2. Das Methusalem-Komplott Frank Schirrmacher, Blessing 3. Meines Vaters Land Wibke Bruhns, Econ 4. Mensch bleiben - High-Tech und Herz eine liebevolle Medizin ist keine Utopie Dietrich Grönemeyer, Herder 5. Achtung! Vorurteile Peter Ustinov, Hoffmann und Campe 6. Volle Deckung, Mr. Bush Michael Moore, Piper 7. Offen will ich sein - und notfalls unbequem, Horst Köhler, Hoffmann und Campe 8. Deutschland- der Abstieg eines Superstars, Gabor Steingart, Piper 9. Weltmacht im Treibsand Peter Scholl-Latour, Propyläen 10. Auf, lasst uns gehen! Johannes Paul II., Weltbild 1. Lorgo Winch, Le Prix de l’Argent Franq / Van Hamme, Dupuis 2. Los Angeles River Michael Connelly, Seuil 3. La Ligne Noire Jean-Christophe Grangé, Albin Michel 4. Joe Bar Team Fane, Vents d’Ouest 5. Da Vinci Code Dan Brown, Lattes 6. Avant le Big-bang Igor et Grichka Bogdanov Grasset 7. La Nuit est Mon Royaume Marry Higgins Clark Albin Michel 8. Ensemble, C’est Tout Anna Gavalda, Dilettante Le 9. L’Homme-sœur Patrick Lapeyre, P.o.l 10. 8 Minutes par Jour pour Maigrir du Bas Philippe Blanchemaison Albin Michel Kaynak: ABD (The New York Times), Almanya (Der Spiegel), ‹ngiltere (The Guardian), Fransa (Fnac) (23 Haziran 2004 itibariyle) 43 kitap Toplumlar ve ‹nsanlar Epsilon, Toplumlar ve ‹nsanlar dizisiyle arka arkaya birbirinden önemli ve ilginç kitaplar yay›nlamaya devam ediyor. Dizinin editörü fiemsa Ye¤in’le bu dizi üzerine konufltuk. Toplumlar ve ‹nsanlar projesini anlat›r m›s›n›z? Çevirmenlik ve editörlük geçmiflim, yaz›n ve bilim adamlar›n›n yan› s›ra Bat› ülkelerinde onlarca y›l önce yay›mlanm›fl insanbilimsel yap›tlarla iç içe. Bunlar antropoloji ö¤rencilerinin hatta akademisyenlerin gereksinim duydu¤u, yay›mlanmas›nda hayli geç kal›nm›fl yap›tlar. Ben, daha yak›n geçmiflte ya da flimdiki zamanda kendi kültürlerini koruyarak yaflamlar›n› sürdüren halklar› da tan›mak ve tan›tmak, antropolojinin sadece eskil ya da ilkel yaflant›lar› kapsamad›¤›n› anlatmak iste¤i tafl›yordum. Epsilon Yay›nevi de ticari kayg› gütmeksizin kültür yaflam›na bu alanda da katk›da bulumak amac›yla kendi bünyesinde bir antropoloji dizisi oluflturmak iste¤ini dile getirdi. Böylece daha önce hiç yay›mlanmam›fl bafll›klardan oluflan bir dizi ortaya ç›kt›. Bu yap›tlar› Toplumlar ve ‹nsanlar bafll›¤› alt›nda toplamam›z, bize daha genifl bir hareket alan› sa¤lad›. K›z›lderili ve Aborijin halk öyküleri, masallar›, yarad›l›fl öyküleri, hatta insan›n evrimini an44 latan Uygarl›¤›n Do¤uflu gibi yap›tlar› Türkçe’ye kazand›rd›k. Yaln›zca günümüz halklar›n› anlatan kitaplar› m› seçiyorsunuz? Böyle bir kural›m›z yok, ancak yay›mlanm›fl yap›tlar› tekrar yay›mlam›yoruz. Ama örne¤in Suç ve Gelenek (Malinowski), Papago Kad›n› (Ruth M. Underhill) ve bu ay ç›kan T›p, Büyü ve Din (W. H. R. Rivers) gibi yap›tlar antropoloji literatüründe eski say›lacak kitaplar. Güncel sorunlar›m›z› anlamam›za yard›mc› olaca¤›n› düflündü¤ümüz yap›tlar› seçiyoruz. Diziyi olufltururken amac›n›z neydi? Antropoloji, ya da insanbilim, asl›nda insanl›¤›n tarihini, insan topluluklar›n›n oluflumunu ve kültürlerinin geliflimini inceleyen bir bilim dal›. Temel konusu insan. Bildi¤imiz ve hâlâ insan topluluklar›n› yönlendirme arac› olarak kulland›¤›m›z dinsel ya da kutsal kitaplar da içinde olmak üzere, Sümerler’in tabletlerindeki öyküler de içinde olmak üzere bize aktar›lan bütün tarihsel öyküler, bu öykü ya da söylencelerdeki töreler, ö¤ütler, yaflam biçimleri bana bazen çok k›sa, bazen de çok uzun gelen binlerce (milyonlarca?) y›ll›k insan evriminin tarihinden baflka bir fley de¤il. Darwin’in ‘do¤al ay›klanma’ dedi¤i olgu, ilk insandan bugüne dek insan yaflam›nda kendini göstermifl, göstermeye de devam ediyor. Güçlü olan güçsüze hükmetmifl, hükmediyor. Bu biraz kötümser kaçacak ama, bence insanl›¤›n tarihi, insano¤lunun özgün do¤al niteliklerini yitirmesinin, insan›n bozulmas›n›n tarihi. Elbet zihinsel yetilerin geliflmesi de söz konusu, ama ne pahas›na? Bu geliflmifllik gerçekten insansal geliflmeye katk›da bulunuyor mu? Uygarlaflm›fl toplum nedir? Uygar insan nedir? Asl›nda ben bu sorular›n yan›tlar›n› ar›yorum ve yaln›zca akademisyenlerin ya da antropoloji ö¤rencilerinin de¤il, insan›n içinde bulundu¤u durum üzerine, insan›n gelece¤i üzerine düflünen herkesin bu sorular› yan›tlama çabas› içinde olmas›n› diliyorum. Çünkü sonuçta, kendimizi, günümüzü anlamak, gelece¤imizi haz›rlamak istiyorsak, geçmiflimizi, uygarlaflm›fl denilen insandan birkaç basamak altta olan topluluklar› bilmemiz gerekiyor. Günümüzdeki toplumlar›n içinde bulunduklar› durumlar›, gelenekleri, inançlar›, kültürleri nas›l bir evrim sonucu, hangi gereksinimlerden do¤mufl, bunlar› bilmek gerekiyor. Özellikle de inanç, toplumlar›n yönlendirilmesinde nas›l bir rol oynuyor, bilmemiz gerekiyor. Elbet bu dizinin bütün bunlar› yapaca¤›n› söylüyor de¤ilim. Ancak antropolojiyi bütün düflünen insanlar›n ilgi alan›na sokmak yolunda do¤ru bir ad›m att›¤›m›za inan›yorum. Kitaplar› nelere göre seçiyorsunuz? Her fleyden önce flunu belirtmekte yarar var, Epsilon bu diziden büyük ticari baflar›lar beklemedi¤ini, as›l amac›n›n kültüre bu alanda da katk› sa¤lamak oldu¤unu iflin bafl›nda belirtti. Kendi ad›ma az önce sözünü etti¤im sorulara yan›t getirecek, insan davran›fllar›n›, inançlar›n sömürülmesini, geleneklerin kaynaklar›n› aç›klayacak bafll›klar seçmeye çal›flt›m. Ama itiraf edeyim, ticari baflar›y› kitaplar› çok say›da kiflinin okumas› fleklinde anlarsak, ben için için böyle bir baflar› ummad›¤›m› söyleyemem. Bu umudum gerçekleflmedi, ya da ‘çok satan’ kitaplarla yar›flamad›k. Ama bir umudum daha vard›, o da akademisyenlerin, konusu antropoloji olmayan ayd›nlar›n bu dizinin yay›mlanmas›ndan adeta sevinç duymas›yd›. Bu, gerçekleflti. Sorunuza bir de flöyle yan›t verebilirim: Yaflad›¤›m›z uygarlaflm›fl toplumlardaki büyük sorunlar› daha iyi anlamam›za yard›mc› olacak yap›tlar› seçmeye çal›fl›yorum. Ama biliyorsunuz, bilim reçete sunmuyor, bilgileri, bulgular› seriyor önümüze ve bize her zaman oldu¤u gibi çok ifl düflüyor. En son yay›mlad›¤›n›z kitaplar hangileri? Yanomamö (Napoleon A. Chagnon) Amazon ormanlar›nda hâlâ duygular›n› savaflarak dile getiren, baz›lar› tek bir uygar insan yüzü görmemifl bir halk› tan›t›yor bize. Antropologlar için incelenmesi çok güç bir topluluk. Asl›nda bu kitap dünyada bir milyondan fazla okura ulaflm›fl. Tabancas› Gümüflten, Américo Paredes’in Meksika halk›n›n dayan›flmas›n›, kültürüne, insan›na sahip ç›kmadaki ›srar›n› eflsiz bir titizlikle inceledi¤i gerçek bir öyküyü anlat›yor. fieyhin Konuklar›, Bush’un askerlerinden otuz y›l önce Irak’›n bir köyüne gitmifl Amerikal› profesör Elizabeth Warnock Fernea’n›n gözlemleri. Yaln›zca gözlemlerini de¤il, Irak’l› köylü kad›n›, köylülerin yaflant›s›n›, geleneklerini, davran›fllar›n› yönlendiren törelerini bir roman tad›nda anlat›yor yazar. Bu ve bugünlerde yay›mlanm›fl olan Kad›nlar›n Dünyas›-Bedevi Öyküleri (Lila Abu-Lughod) Müslüman halklar›n geleneklerini, yaflant›lar›n› anlatmalar› aç›s›ndan bize baflka toplumlar› kendi toplumumuzla k›yaslama olana¤› sunuyor. Yerli araflt›rmac›lar›n kitaplar›n› yay›mlayacak m›s›n›z, bu tür bir proje de sözkonusu mu? Her f›rsatta bu dile¤imi aç›kl›yorum. Hatta, Joe E. Pierce’›n Bir Türk Köyünde Yaflam adl› yap›t›n› biraz da kendi bilim insanlar›m›z› bu tür incelemeler yapma yönünde yüreklendirmek amac›yla yay›mlad›m. Bekliyorum. r kitap Nefleli ve iyimser bir polisiye Henry Sen Neden Buradas›n ‹smet Özel, fiule Yay›nlar› 102 sayfa Bir Numaral› Kad›nlar Dedektiflik Bürosu Alexander McCall Smith, T ürkçesi: P›nar Güncan Çitlembik Yay›nlar›, 246 sayfa “60 y›ll›k hayat›m›n göze ac› veren bir uyanma süreci oldu¤unu söylersem, onu yerli yerince tavsif etmifl olmam. Art›k beynimi her gün biraz daha elektriklenmifl hale sokan, yüre¤imi burkan bir ay›kma sürecidir yaflad›¤›m. Ne kadar ay›kt›ysam o kadar keyfim kaçt›? Keyfimi güvendi¤im da¤lara kar ya¤mas› m› kaç›rd›? Bilakis! Yan›mda yöremde bulunanlara o çok güvendikleri da¤lar› iflaret ederek ‘bu da¤lar çok kar kald›r›r,’ demifl olmam› kimsenin ilgiye de¤er bulmay›fl› sebebiyle keyifsizim. Nas›l bir toplumda veya dünyada yaflad›¤›m›, u¤rad›¤›m toplum katmanlar›n›, hayat çizgimin hangi eksenler aras›nda, nerelerde seyretti¤i hakk›nda bilgim her gün biraz daha ço¤ald›; ama bu bilgimi kendisine nakletmemden memnuniyet duyacak kifliyle bütün gayretime ra¤men tan›flmad›m. Dünyan›n hangi ahvalde oldu¤una dair itminana kavufltukça dünyal›lardan yal›t›ld›m. On dört yafl›mdayken gazetede Yahya Kemal’in ölüm haberini gördü¤üm gün çok flafl›rm›fl ve içimden ‘Bu adam çoktan ölmemifl miydi’ sorusunu geçirmifltim.” Yar›n Yapayaln›z Selim ‹leri Do¤an Kitap 448 sayfa “Herhangi bir k›fl akflam›yd›... Kayna¤›n› keflfedemedi¤im mavi ›fl›k, bir yerden ak›yor, boyuna ak›yor ve mavi ›fl›k, gündüzlerin son ›fl›klar›n› and›rarak, evin ürkek eflyas›n› örtmek istiyor. Eflya sanki uzuyor, e¤riliyor, bükülüyor, kendi olmaktan ç›k›yordu. Öyleyken, bu eflyan›n belli bir zevkle seçildi¤i, ama dar olanaklarla ancak bunlar›n al›nabildi¤i hissediliyordu. Heves edilmifl goblen kumafl, en ucuzundan. fiimdi mavi ›fl›k ona ince bir perde çekmifl. Üç karpuzlu lamba, sanki bir sanatkar boyam›fl karpuzlar›ndaki çiçekleri, oysa renkler dökülmüfl. ‹skemlelere hayat geliyordu ve taflk›n bir sevincin zaman› gibi odada k›p›r k›p›rd›lar. Balkona ç›kt›¤›m›zda, Elem, mum çiçe¤inin üstündeki, delik deflik pofleti al›yor, çiçek, onun söyledi¤i gibi a¤lamaya bafll›yor... Derken akflam iyice bast›r›yor, mavi ›fl›k sönüyor. Hiçbir fley göremiyorum. Oda kayboldu”. 46 “Modise (Tanr›) onu yaratt›¤›nda topra¤› ilk süren bizlerdik. Yeme¤i yapan bizlerdik. Erkeklere bakan bizleriz, onlar küçük birer çocukken, genç adamlarken ve yafll› ve ölmek üzereyken. Her zaman oraday›z. Ama, biz sadece kad›n›z ve kimse bizi görmez” diyor eski bir Setswana fliiri. Bir Numaral› Kad›nlar Dedektiflik Bürosu’nun kahraman› Precious Ramotswe de Afrikal› bir kad›n. Do¤um yeri Botswana. Bu topraklarda yaflamaktan o da herkes gibi gurur duyuyor. Ne k›tl›k var, ne de savafl. ‹ngilizler yönetiminde Bechuanaland Protektoras› sona ermifl ve özgür Botswana kurulmufl... Burada yaflayanlar “Afrika’da bafl›m›z› bizim gibi dik tutabilen bir baflka ülke daha yok” diyor. Öyküden ö¤rendi¤imiz üzere, topraktan ç›kart›lan elmas sayesinde Botswana Bankas› her zaman para dolu. Hapishanede tek bir siyasi suçlu bile yok. Çünkü, demokrasi var... Ve bir de kad›nlarla erkekler aras›ndaki o ele gelmez, ama içten içe hissedilen fark: Erkekler nedense hep daha yetenekli, hep daha ak›ll› ve güçlü. Kad›na yak›flt›r›lansa evlenip çocuk yetifltirmek. Bu, toplum taraf›ndan kabul görüyor. Ola ki kad›n k›s›r ç›karsa, kocas› taraf›ndan terk edilebiliyor. Eski kafal›lar da bunu hofl görüyor. Bu topraklarda, kad›nlar kendilerine yaraflan ifllerde çal›flabilir. Hemflire olabilir, bir kasap dükkan› ya da bir züccaciyeci açabilir örne¤in. Ama, özel dedektif olmak öyle herkesin harc› de¤il. Ola ki günün birinde s›n›rdan geçerken gümrük memuru kolunuzdan tutup hesap sorar: “Meslek k›sm›nda dedektif oldu¤unuz yaz›yor. Bir kad›n nas›l dedektif olabilir?” ‹flin do¤rusu, kahraman›m›z Mma Ramotswe dedektiflik bürosunu bu iflle ilgili hiçbir deneyimi olmadan aç›yor. Özel Dedektifli¤in ‹lkeleri adl› bir kitab› var, ama baflar›s›n›n alt›nda zekas› ve becerikli olmas› yat›yor. Her fleyden önce önsezileri var. Bunlar› kullanmas›n› iyi biliyor. Önsezileri hiç yabana atmay›n. Onlar bilginin bir baflka biçimi. “Neler döndü¤ünü gerçekten bilenler, asl›nda kad›nlard›r,” diyor Mma Ramotswe, “Gözleri olan kad›nlard›r.” Bir Numaral› Kad›nlar Dedektiflik Bürosu Zimbabwe do¤umlu, ‹skoçyal› yazar Alexander McCall Smith’in ilk polisiye roman›. Afrika’da henüz bozulmam›fl bir do¤ada, henüz bozulmam›fl insanlar›n bafl›ndan geçen olaylar› sürükleyici bir dille anlat›yor. Alt›nda tavuklar›n gezindi¤i bir akasya a¤ac›n›n alt›nda oturmak, k›rm›z› çal› çay› içmek ya da balkaba¤› yemek gibi. Mma Ramotswe’nin dedi¤i gibi bazen “ayaklar›m›z›n yere basmas›n› sa¤layan fleyler bunlard›r.” Tazesi Makbuldür Aylak Bilgi Savafl Alan› Arman K›r›m Galata Yay›nlar›, 283 sayfa Tahir M.Ceylan Bileflim Yay›nlar›, 140 sayfa Baflar Akflan Simurg Yay›nlar› 170 sayfa Mor ‹ne¤in Ak›ll›s› adl› kitab›yla çok satan listelerini altüst eden Arman K›r›m bu kez bir yemek kitab›yla karfl›m›zda... Tazesi Makbuldür adl› kitab›nda, Marcel Proust’un ‘yitik zaman›’ Madeleine’lerde bulmas› gibi, an›lar›n› gastronomik bir gezintide buluyor Prof. Dr. Arman K›r›m. “Her fley kalburabast›yla bafll›yor”, ama “kalbur bile kalm›yor” sonunda. Hikaye Söke’de bafll›yor ve bir bak›ma yine orada, annesinin evinde bitiyor. Böylece döngü tamamlan›yor. Bu döngünün içinde buldu¤umuz özelefltiri ve elefltiriler ise yemek tariflerine kat›lan baharatlarla farkl› tatlar al›yor. Arka plan›n› mutfak ve yemek kültürünün oluflturdu¤u anlat›n›n dönüm noktas› olan demli çay; çocukluk, safl›k ve kaybedilen tüm de¤erlerin pefline düflürüyor yazar›. “Demli çay›mdan bir yudum al›yorum. O tat beni birden, çok eskilere götürüyor. Söke’deki mutfa¤›m›za erkenden indi¤im o bayram sabah›na gidiyorum ans›z›n. Her fley bir flerit gibi gözlerimden geçiyor. Tüm hayat, tüm sevdiklerim, sevinçler, üzüntüler, baflar›lar, baflar›s›zl›klar, hepsi... Bunlar›n hepsini yazmal›y›m diye düflünüyorum birden.” ‹fsak Yay›nlar›’ndan ç›kan ilk kitab›nda Tahir M. Ceylan, foto¤raf üzerine denemelerini toplam›flt›. Bileflim Yay›nlar›’ndan ç›kan Aylak Bilgi’de ise incelemeleri daha çok insana yöneliyor. Kitab›n “Kendini bekleyenlere” adl› bölümünde Ceylan kendisine flöyle sesleniyor: “Seni ar›yorum, aramaya hakk›m var m› yok mu bilemiyorum. Kendi içimde sana ait bitimsiz izler var; iz ararken kendimi kaybediyorum, izi sorgularken sorunun kendisi oluyorum; bir soru iflaretiyim flimdi, yani ka¤›t üzerinde, asl› astar› olmayan bir varl›k sorunu gibi.” Daha önce bir k›sm› makale olarak Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi’nde baflka bir bafll›kla yay›nlanan “Post-Human” bölümüyse insan›n gelecekteki bedeni hayal edilirken Evrim Teorisi’nin temel al›nd›¤› gerekçesiyle baz› çevrelerde polemi¤e yol açm›flt›. Yer yer karamsar bulabilece¤imiz, ama ilginç sorulara ilginç aç›lardan ilginç yan›tlar veren bu denemelerde belki biz de biraz olsun kendimizi buluruz. Kendi için yüzy›l sonra “farkl› kombinasyonlar yapan ola¤anüstü bir elektriksel devreydi” denece¤ini düflünen Ceylan, umar›z k›sa devre yapmaz! Kitapta Cumhur, hayat›n› para üzerine kurmufl, 80 sonras› yuppie kufla¤› temsil ediyor. Yaflad›¤› dünya hisse senetlerinden, batan bankalardan, spekülatörlerden ve yat›r›mc›lardan oluflan, bir andan ötekine büyük mali de¤iflimlerin yafland›¤› bir ‘savafl alan›’. 1999 depreminden sonra borsa tepe taklak olunca Cumhur iki seçenekle karfl› karfl›ya kal›yor: Çekilmek ya da bu sürecin içinde yer almak. O, savaflmay› seçiyor ve kapitalist dünyada ayakta kalmas›n› sa¤layacak tüm strateji oyunlar›n› oynuyor. Bunun için de yat›r›m konusundaki keskin sezgileriyle yol al›yor. Kaybetmeye hiç niyeti yok; çünkü Warren Buffett’nin deyimiyle, “Yat›r›m›n iki kural› vard›r. Birinci kural: Kaybetme. ‹kinci kural: Birinci kural› unutma.” (s.60) Savafl alan› d›fl›nda geçen, markalar ve sahte dostluklar üzerine kurulu yaflam›ndaki tek gerçek de¤er ise, bir kad›n, yani Jülide. Yazar, Osmanl› arflivlerinde yapt›¤› araflt›rmalar ›fl›¤›nda bir di¤er karakter, Cenko arac›l›¤›yla Galatal› bankerler gerçe¤ine de ›fl›k tutuyor. Karaya yak›n bir mizah Beraber ve Solo Kayg›lar Gani Müjde Parantez Yay›nlar› 155 sayfa Beraber ve Solo Kayg›lar’da Gani Müjde, ülkemizde ve dünyada olup biten, ilginç ama s›radan olaylar› mizahî bir anlat›mla ele al›yor. Tabii bu flekilde dile getirilen olaylar, ‘bal›k haf›zal›lara’ ya da ‘duyars›z’ diyebilece¤imiz kiflilere bile, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin kendini hat›rlat›yor. ‹ronik kelime oyunlar›yla gönderme yapmad›¤› neredeyse hiçbir fley, hiç kimse kalmam›fl Gani Müjde’nin. Ayfle Teyze’den Tansu Bac›’ya, “Bize AIDS virüsü bi’fley yapmaz,” diyenlerden ‘ahlak bekçisi’ okul müdürlerine, Çeçenler’den Japonlar’a kadar yok yok bu kayg›lar (ya da bozuk plaklardaki ‘beraber ve solo flark›lar’) aras›nda. Amaç tabii ki bu trajikomik olaylar› hafife al›p e¤lenmek de¤il, aksine zaman zaman karaya çalan mizahla düflündürmek. Metin Üstünda¤’›n çizgileriyle bu ‘f›kralara’ efllik eden Oris ile Vonti de Laurel ile Hardy’yi and›ran tipleriyle kitaba ayr› bir renk kat›yor. 47 kitap s Ödev kitaplar ve okumak Çocu¤umuz kaç yafl›nda olursa olsun, onunla kitap okumaya mutlaka zaman ay›rmal›; bir kitab›n sat›rlar› aras›nda gülmeyi, meraklanmay›, hüzünlenmeyi, neflelenmeyi, düflünmeyi denemeliyiz. Ö¤renciler için yaz tatiliyle birlikte ortaya ç›kan konulardan biri de, tatil ödevleri. Çocuklar›n deyimiyle, iflin ‘en tats›z’ k›sm›. Bunlar›n aras›nda okuma ödevi olarak verilen kitaplar da varsa, evlere flenlik! Bir grup ‘ilgili’ veli hemen listeleri kullan›ma sokarak önerilen ya da bildirilen kitaplar› al›yor. Bilmem hiç rastlad›n›z m›, bu ‘ödev kitap’lar al›n›rken, çocuk ya da genç ço¤unlukla bulan›k bir yüz ifadesiyle geride durur ve ürkek nazarlarla bakar. Art›k kaç›fl yoktur, prangalar tak›lmak üzeredir! Çocuk ve gençlik kitaplar› için kafa yormaya bafllad›¤›mda en çok yapt›¤›m fley, çevremdeki de¤iflik yafl gruplar›ndan çocuklar ve gençlerle sohbet etmekti. E¤lence tutkular›n›, zekâlar›n› zorlayan fleylere heveslerini, iç s›k›nt›lar›n›, beklentilerini konuflurduk. Kitapla iliflki kurman›n onlara olanaks›z göründü¤ünü bu sohbetlerde fark ettim. Büyüklerinin pek kullanmad›¤› bu ‘fleye’ iliflkin görüflleri ço¤unlukla olumsuzdu. Ülkemizde büyüyen s›radan bir çocu¤un kitapla do¤al bir iliflki kurmas› ne yaz›k ki mümkün de¤il. fiansl› bir az›nl›k buluflabiliyor kitaplarla ancak. Bafllang›çta onlara heyecan verici gelen bu buluflma, büyüklerin yanl›fl yönlendirmesiyle k›sa sürede ac›kl› iliflkilere dönüflüyor. Ço¤u daha 13 yafl›na gelmeden bu ‘iflten’ vazgeçmifl, kitap okumay› sevmedi¤ine inanm›fl, bu konuda ciddi biçimde afla¤›lanm›fl, hatta örselenmifl buluyor kendisini. Gün›fl›¤› Kitapl›¤›’n›n kuruluflundan bugüne dek ilkö¤retim okullar›nda 25 binden fazla çocukla Okuma Sohbetleri gerçeklefltirdim. Ço¤u, okuma üzerine konuflmay› hiç istemediklerini bak›fllar›yla, beden dilleriyle bafltan belirttikleri halde, o k›sac›k sürelerde 48 onlarla heyecanl› tart›flmalar yapt›k. Karfl›lar›nda bulunma nedenimin onlara bir fley ö¤retmek olmad›¤›n›, ‘flunu okuyun, bunu okumay›n’ gibi reçetelerle iflimin olmad›¤›n› anl›yorlard›. Kimli¤im aç›kt›: Çocuklar ve gençler için kitaplar yazan, yay›mlayan ve onlarla sürekli iletiflim içinde olmak isteyen biriydim. Bana, kendileri için nas›l daha do¤ru üretebilece¤imi ö¤reteceklerdi. Onlardan ö¤rendi¤im temel gerçeklerden biri de, okullar›n tatil ya da dönem ödevi olarak verdikleri kitaplar›n ço¤unluk taraf›ndan okunmad›¤›yd›. Ö¤retmenleriyle en temel konularda bile sa¤l›kl› iletiflim kuramayan çocuklar›m›z, okumay› bafltan kaybettikleri ‘batak’ bir konu say›yorlar. Birkaç ay önce okullardan birinde yapt›¤›m bir okuma sohbeti s›ras›nda, 8. s›n›f ö¤rencisi güzel bir genç k›z flunlar› söyledi: “Ödev verdiler, flöyle bir bakt›m, okuyamad›m!” Bunun hangi kitap oldu¤unu sordum. Cevab› flu oldu: “‹¤renç bir fleydi; Çal›kuflu!” Baz›lar›m›z ona, “Sen kim oluyorsun da, Türk roman›n›n baflyap›tlar›ndan Çal›kuflu’nu afla¤›lamak hakk›n› görüyorsun kendinde!” diyebilir, ama o s›rada bunun önemi yoktu. Nas›l duymak is- tersek isteyelim, sonuçta ‘feryat’ bir genç insandan geliyordu. Ama sesindeki ‘adam sende’ci t›n› az sonra söndü. Art›k konuya hep birlikte kafa yoruyorduk. Bir ara, “Okumak sürekli de¤iflen, son derece kifliye özel bir eylem,” dedim, “Örne¤in 80 yafl›n›zda da edebiyattan nasibini almam›fl macera romanlar›ndan bugünkü gibi zevk alaca¤›n›z› sanmay›n. Kendinize güvenin ve zaman›n sizi de¤ifltirmesini sa¤lay›n.” Tart›flman›n bir yerinde genç k›z araya girdi ve “Ben Çal›kuflu’nu okumak istemedim,” dedi, “Ama evde baflka bir kitap vard›, o birkaç günde bitti.” Genç k›z okuyaca¤› kitab› seçme do¤al hakk›n› -ayr›cal›¤›n› demek daha do¤ru olabilir- kullanm›flt›. Çocuklara okuma sohbetlerinde kitap okuman›n bireysel bir keyif konusu oldu¤unu, kitapla kurulacak iliflkinin zorlamaya de¤il, gönüllülük esas›na dayanmas› gerekti¤ini anlatmaya çal›fl›yorum. ‹natla iflaret etti¤im nokta hep ayn›: S›rad›fl› seçimler yapabilen ak›ll› ve farkl› bireyler olabilmeleri için kendilerine daha fazla flans tan›malar›, ellerine geçen her kitab› taramalar›, ‘ifle yarar’ bulduklar›n› kayda geçirip geri kalan›n› unutmalar› gerekiyor. T›pk› yaflamak gibi! Büyüklere düflense, yavrular›n›n, ö¤rencilerinin hak etti¤i özenli ve ‘ak›ll›’ kitaplar› aray›p bulmak. Sonra da okuman›n ayd›nlatan, ›s›tan, birlefltiren gücüyle dolmak. Çocu¤umuz kaç yafl›nda olursa olsun, tatilde onunla birlikte kitap okumaya mutlaka zaman ay›rmal›; bir kitab›n sat›rlar› aras›nda gülmeyi, meraklanmay›, sinirlenmeyi, hüzünlenmeyi, neflelenmeyi, düflünmeyi, dinlenmeyi denemeliyiz. Mine Soysal Mine Soysal Gün›fl›¤› Kitapl›¤›’n›n yay›n yönetmenli¤ini yap›yor. Kritik karfl›laflma an› Wittgenstein’in Maflas› David Edmonds-John Eidinow Çeviren: Asl› Biçen YKY 273 sayfa 25 Ekim 1946 Cuma akflam›, Cambridge Ahlak Kulübü, haftal›k toplant›lar›ndan birini her zamanki gibi King’s College’daki Gibbs Binas›’nda, H3 odas›nda yapmaktayd›. Üyeler çok önceden gelmifl, k›sa bir süre önce Aç›k Toplum ve Düflmanlar› isimli eseriyle dikkatleri üzerine çeken konuk konuflmac› Karl Popper’›n (1902-1994) kula¤a zarars›z gelen “Felsefi Sorunlar Var m›d›r?” bafll›kl› bildirisini sunmas›n› bekliyorlard›. Oda, flömine önündeki sandalyesinde elinde piposuyla oturan felsefe duayeni Bertrand Russell’dan G. E. Moore’a birçok kifli taraf›ndan t›ka basa doldurulmufltu. Aralar›nda R. B. Braithwaite, J. Wisdom, A. C. Erwing ve Wittgenstein’›n müritleri C. Lewy ve P. Geach de vard›. Kulübün baflkanl›¤›n› yapan ve dönemin en parlak filozofu kabul edilen Ludwig Wittgenstein’›n (1889-1951) gelmesiyle toplant› bafllad›. Wittgenstein felsefesini alt etme hayalleri kuran Popper hemen felsefi meselelerimizin sadece dil kullan›m›m›zdan kaynakland›¤›n› ileri süren ve her fleyin bilmecelerden olufltu¤unu savunan Wittgenstein’a, dilin yüzeyinin alt›na inerek çözülebilecek baz› zorluklardan bahsetmeye bafllad›. Wittgenstein itiraz etti, örneklerden ikna olmam›flt›. Karfl›l›kl› z›tlaflma s›ras›nda, bir nevi refleksle, flömine maflas›n› kap›p, sözlerini vurgulamak için elinde sallamaya bafllad›. O gün toplant›da bulunanlar, genel olarak hikayenin bu k›sm›na kadar fikir birli¤i içindeler; fakat toplant›n›n devam› konusunda herkesin farkl› an›lar› var ve kimse de geri ad›m atmaya pek niyetli de¤il. Toplant›da bizzat bulunan J. Vinelott bile, Ahlak Kulübü’nün bu toplant›s›n›n ‘tarihten ziyade mitolojinin konusu olma tehlikesiyle yüz yüze’ oldu¤unu belirtmeden edemiyor. “Popper flunu söyledi, Wittgenstein flöyle dedi, kap›y› vurup ç›kt›, hay›r, Popper onu söyledi¤inde Wittgenstein çoktan gitmiflti,” gibi at›flmalar, bugün birço¤u en önemli felsefe kürsülerinde bulunan, hatta bunlar› yöneten ‘büyük’ akademisyenler aras›nda hala sürüp gitmekte. Tart›flmalar› son olarak alevlendiren, 1998’in fiubat ve Mart aylar›nda Times Literary Supplement dergisinin okur mektuplar› bölümünde yay›nlanm›fl yedi mektupluk seri. Elimizdeki kitab›n sonuna da eklenmifl olan bu mektuplar, Profesör P. Geach ve Profesör J. Watkins aras›ndaki at›flmalar ve di¤er tan›klar›n tart›flmaya müdahale etmesiyle ortaya ç›km›fl. tiyatro Cengiz Korucu Afife Jale’nin geç hat›rlanan hikayesi Afife Jale Ödülleri’nin sahiplerini buldu¤u flu günlerde Türk tiyatrosunda sahneye ç›kan ilk Müslüman kad›n oyuncu olan Afife Jale’yi anmak istedik. çilmesi gibi konular vard›. II. AbdülhaAfife Jâle ad›na ilk olarak TRT ekranlar›nmit’in yasaklamalar›yla üzerine ölü topda rastlam›flt›m. Haldun Dormen, sahra¤› serpilen tiyatro; bu dönemde yenineye ç›kan ilk Müslüman Türk kad›n› oladen ata¤a kalk›yor, sansürün de etkisiyrak tiyatro tarihimize ad›n› yazd›ran Afife le duraklama devrine giren oyun yazarl›Jâle’nin öyküsünü ele alarak, belleksiz ¤›, tekrar ra¤bet görüyor, eli kalem tutan bir toplum oluflumuzun bir kez daha alt›herkes, aceleyle bir piyes yaz›yor, ortal›k n› çizmiflti bu programla; ilk yapt›¤›m hetiyatro toplulu¤undan geçilmiyordu. Anmen Remzi Kitabevi’nden edindi¤im cak gene de sahneye ç›karak yaflam›n› Türk Tiyatrosu Ansiklopedisi’ne bakkazanan sanatç› say›s› parmakla göstemak olmufltu. M. Nihat Özön ile Baha rilecek kadar azd›. Üstelik e¤itim vereDürder’in birlikte haz›rlad›klar› kitap o cek bir tiyatro okulu da yoktu. günler için türünün tek örne¤iydi san›r›m. Meflrutiyet’in ilan›ndan alt› y›l sonra, Tiyatroseverler için 8. sayfada A harfinde 1914’teyse dönemin Belediye Baflkan› Afife maddesinde bak›n›z neler yaz›l›yd›: Cemil Topuzlu, Bat›l› anlamda bir Kon“(1902-24. 7. 1941). Oyuncu. (...) Sahneservatuar açmak üzere kollar› s›v›yor, bu ye ç›kan ilk Müslüman k›z› oldu¤u gibi düflüncesini yaflama geçirmek üzere birçoklar›n›n da sahneye ç›kmas›na yol Afife Jale, (1902-1941) Oyuncu. Sahneye Fransa’dan ünlü tiyatro adam› Mösyö göstermek gibi öncülü¤ü vard›r. Bu baç›kan ilk Müslüman k›z›. Antoine’› ‹stanbul’a ça¤›r›yordu. Darülk›mdan tiyatro tarihimizde önemli yer albedayi ad› verilen bu kurum, e¤itimli bir oyuncu kufla¤› yem›flt›r. Sonralar› morfin ve kokain düflkünlü¤ü sanat gücünü tifltirmeyi amaçl›yordu asl›nda. Çünkü toplumun geliflmesinsarst›¤› gibi hayat dengesini de bozmufl, çok ac›kl› bir flekilde, bir gereksinim olarak görülüyordu art›k tiyatro sanat›. de ölmüfltür.” Onu disipline edecek, yararl› bir hale sokacak insan kaynakAfife Jâle hakk›ndaki 25 sat›r› geçmeyen bu bilgi benim lar›n› bulmak ise Antoine’›n göreviydi. gibi merakl› bir konservatuar ö¤rencisini kesmemiflti tabii. Ö¤renci kayd› için ‹stanbul Belediyesi, gazeteler arac›l›Ertesi gün solu¤u Sahaflar’da alacakt›m. O’nun yaflad›¤› y›l¤›yla duyuruda bulunuyor, bunun üzerine Darülbedayi’ye, lar› ve tiyatro ortam›n› daha iyi ö¤renmek için Elif Kitabesekizi kad›n 197 kifli baflvuruyordu. Ancak Müslüman Türk vi’nde önceden görüp, param ç›k›flmad›¤›ndan, ileride alkad›n›n sahneye ç›kmas› günah kabul edildi¤inden, ilk elemak üzere, raf›n en arkas›na gizledi¤im Metin And’›n Meflmeye hiçbir Türk k›z› kat›lmam›flt›. rutiyet Döneminde Türk Tiyatrosu 1908-1923 kitab›yla Cemil Topuzlu’dan boflalan göreve talip olan yeni BeleÖzdemir Nutku’nun Darülbedayi’nin Elli Y›l› (Darülbedadiye Baflkan› ‹smet Bey, kapanma tehlikesiyle yüz yüze geyi’den fiehir Tiyatrosu’na) adl› kitab›n› edinecektim hemen. len kurumu canland›rmak için yeni bir yönetmelik haz›rlat›Tabii, kad›n oyuncular aras›nda Müslüman bir Türk sayordu. Bu yönetmelik sayesinde, Darülbedayi yaln›zca bir natç›s›n›n ad›na rastlamak, mümkün de¤ildi. Ataerkil bir Ose¤itim kurumu olarak kalm›yor, ayn› anda temsiller veren bir manl› toplumunda; kad›na söz hakk› ne yaz›k ki yoktu. Geletiyatro toplulu¤una da dönüflüyordu. Böylece kurulufl amac›neksel Türk Tiyatrosu’nda kad›n rolleri, zenneler taraf›ndan n› yeniden düzenleyen bu kurum; bir yandan sahnelere oynanm›fl, Tanzimat dönemindeyse kad›n karakterleri, gayr›oyuncu yetifltirirken, öte yandan da yeni oyun yazarlar›n›n müslim kad›nlar› canland›rm›flt›. Meflrutiyet’in ilk y›llar›, bir yetiflmesine yard›mc› oluyor, ayr›ca oluflturaca¤› seyirci kitçok sorunun masaya yat›r›l›p tart›fl›ld›¤› bir dönemdi. Günlesinin de tiyatro kültürünü ve be¤enisini yukar› çekmeyi hedemi oluflturan maddeler aras›nda kad›n-erkek ayr›mc›l›¤›defliyordu. n›n ortadan kald›r›lmas› ve örtünmeden k›smi de olsa vazge50 Darülbedayi’nin kurulmas›yla h›zlanan Müslüman Türk kad›n›n›n sahneye ç›kma savafl›m› ivme kazan›yor, Muhsin Ertu¤rul, konuyla ilgili görüfllerini Temaflah dergisinde flöyle s›ral›yordu: “Epeyi uzun zamandan beri oyun oynam›yorum. Türk han›mlar›ndan biri ibraz-› cesaret edip de benimle oynay›ncaya kadar da oynamayaca¤›m. Bu ebedi uykuya dald›¤› zannolunan afif (iffetli) Türk kad›nl›¤› aras›ndan büyük ruhlu biri ç›ksa da tiyatro intisab ile kökleflmifl iki taassubu defaten parçalasa: Hiç flüphesiz ki bu ilk cesaret flerefi kendisine ait olacak ve o kad›n, o han›m kendisini yüzlerce di¤er Türk han›mlar›n›n takip edece¤ine flimdiden emin olabilir.” Muhsin Ertu¤rul’un gereksinim duydu¤u cesur Türk kad›n›n›n sahneye ç›kmas› için bir y›l daha geçmesi gerekecekti. Bu yürekli han›m, Afife ad›nda bir Türk’tü. Orta halli bir ailenin k›z› olarak; 1902 y›l›nda ‹stanbul Kad›köy’de dünyaya geldi. 1918 y›l›n›n 18 Aral›k günü Afife ‘mülazim artist’ (stajyer oyuncu) kadrolar›na dahil edildi. Afife, bir y›l boyunca bütün provalara devam etti, ama ancak ertesi y›l, Kad›köy’de Apollon Tiyatrosu’nda Hüseyin Yalç›n’›n Yamalar adl› yap›t› yeniden sahnelenirken, bu oyunda Emel rolünü oynayan Eliza Binemeciyan’›n Paris’e gitmesiyle boflalan bafl rol için teklif ald›, ve Jâle takma ad›yla sahneye ç›kan ilk Müslüman Türk kad›n› oldu. O tarihi geceyi 6 y›l sonra Refik Ahmet Sevengil’e anlat›rken: “Hayat›mda mesut oldu¤um ilk gece… Sanat›n ruhuma verdi¤i güzel bir sarhoflluk içindeyim. O piyeste güzel bir sahne vard›r; o sahnede taflk›n bir saadetle a¤lad›m, a¤lad›m… Sahiden a¤lad›m… Alk›fl, alk›fl, alk›fl. Perde kapand›… bana çiçekler getirdiler. Muharrir Hüseyin Suat Bey kuliste bekliyormufl, ben ç›karken durdurdu, anl›mdan öptü ve ‘Bizim sahnemize bir sanat fedaisi lâz›md›; sen iflte o fedâisin,’ dedi, diye not düflüyordu Afife Han›m. 1921’de Dahiliye Nezareti’nin bir buyru¤u ile Belediye 27 fiubat 1921 tarihli 204 say›l› bildiriyi Darülbedayi yönetim kuruluna gönderdi. Bu bildiride Müslüman kad›nlar›n kesinlikle sahneye ç›kar›lmamas› isteniyordu. Belediye taraf›ndan kaleme al›nan ikinci buyruk ise Afife’nin tiyatrodan ç›kar›lmas›n› zorunlu k›ld›. Yönetim kurulu karar›yla tiyatroyla olan iliflkisi kesildi. Afife için zor günler bafllam›flt›. Ailesinin gösterdi¤i tepkiler sonucu evden ayr›lmak zorunda kald›. Güvencesiz ve paras›z olmas›na karfl›n, yüre¤i hâlâ tiyatro için çarp›yordu. Bu arada sa¤l›¤› giderek bozuldu. fiiddetli bafla¤r›lar› çekiyordu. Sonradan afl›k oldu¤u bir doktorun uygulad›¤› morfinle tedavi O’nda kötü bir al›flkanl›k yaratm›flt›. Ortal›k biraz yat›fl›nca, birkaç y›l sonra Burhanettin Tepsi’nin toplulu¤una kat›larak, Anadolu turnesine ç›kt›. Ard›ndan da ‹bnürrefik Ahmet Nuri’nin kurdu¤u Yeni Tiyatro toplulu¤unda çal›flt›. Daha sonra Fikret fiâdi’nin Milli Sahnesi ile yeniden Anadolu yollar›na düfltü. 1923’te Atatürk’ün emriyle Müslüman Türk kad›nlar›na uygulanan tiyatro yasa¤› kald›r›ld›. Bu sevindirici habere karfl›n, gün geçtikçe kötüye giden sa¤l›¤› ve uyuflturucu ba¤›m- l›l›¤› onun tiyatrodan uzaklaflmas›na neden oldu. 1928’de bir arkadafl›yla Haf›z Burhan’›n konserine giden Afife, ona tamburu ile efllik eden Selahâttin P›nar ile tan›flt›. K›sa sürede birbirlerine deliler gibi afl›k olan çift, 1929 y›l›nda evlendi. Selahâttin P›nar “Huysuz ve Tatl› Kad›n” ile “Nereden Sevdim O Zalim Kad›n›” gibi pek çok flark›y› onun için besteledi. Ama bir süre sonra evlilikleri yürümedi. P›nar, eflinin morfin ba¤›ml›l›¤› ile bafl edemez oldu. 1935 y›l›nda bofland›lar. Bu ayr›l›ktan sonra Afife, kendini uzun zaman toparlayamad›. Darülbedayi’deki dostlar›n›n yard›m›yla Bak›rköy Ak›l Hastanesi’ne yat›r›ld›. Ömrünün son günlerini burada geçirdi. 24 Temmuz 1941 y›l›nda henüz 39 yafl›ndayken, sessizce, kimsesiz bir halde bu dünyadan göçüp gitti. Tiyatro sevgisi u¤runa kendi iste¤iyle at›ld›¤› bu serüven, ona çok pahal›ya mal olmufltu. Öldükten sonra bir iki yaz› d›fl›nda uzun y›llar Afife’yi anan kimse ç›kmad›. Türk Tiyatrosu için ne kadar önemli ve de¤erli oldu¤u y›llar sonra Unutulanlar dizisindeki bölümüyle bir kez daha anlafl›ld›. ‹kinci Perde kitab›nda Dormen, bu bahts›z oyuncunun hazin öyküsünden nas›l duyguland›¤›n› flu sat›rlarla dile getiriyordu: “Afife ile ilk tan›flmam 1941 y›l›n›n yaz aylar›nda oldu. Ben küçücük bir çocuktum, o bir ölüydü. Unutulmufl, terkedilmifl, kimsesiz ve de befl paras›z bir aktrisin, hem de öyle kimseden korkmadan ilk kez 1919 y›l›nda sahneye ç›km›fl devrimci bir Müslüman k›z›n›n, Bak›rköy Ak›l Hastanesi’nin bir köflesindeki dramatik ölümü beni öylesine etkilemiflti ki, sanki y›llard›r onu tan›yormuflum ve ona yard›m etmek için hiçbir fley yapmam›fl›m gibi düflünmeye itmiflti beni. Bu düflüncem y›llarca beni terk etmedi ve ölümünden sonra da olsa Afife için bir fleyler yapma iste¤i bende bir tutku haline geldi.” Afife’nin Unutulanlar’la yeniden gündeme gelmesi sanatç›lar› harekete geçirir. Nezihe Araz 1987 y›l›nda Afife Jâle’yi konu alan iki perdelik bir oyun yazar. Sinemadaki Afife Jâle ise genç yaflta yitirdi¤imiz foto¤raf sanatç›s› fiahin Kaygun’un ilk filmidir. Baflrollerini Müjde Ar, Alev Sezer ve Tar›k Tarcan’›n paylaflt›¤› yap›t›n senaryosu Nezihe Araz ile Selim ‹leri’ye aittir. Haldun Dormen’in giriflimleriyle itibar› iade edilen Afife Han›m, as›l ününe ad›na konan tiyatro ödülleri ile ulafl›r. 1995 y›l›nda Halk Sigorta’n›n (fiimdiki Yap› Kredi Sigorta) sanat dan›flmanl›¤›na getirilen Dormen, ilk toplant›da Afife’nin ad›na bir tiyatro ödülü bafllatmay› önerir. Periyodik olarak her y›l verilecek olan bu ödüllerle alanlar›nda en baflar›l› tiyatro sanatç›lar› seçilecektir. Sigorta flirketi bu öneriyi hemen benimser. Tiyatro’nun Oskarlar› olarak nitelendirilen bu ödüller, tiyatro çevresinde tatl› bir rekabete yol açacakt›r. 1998 y›l›nda Afife Jâle’nin yaflam›; bu kez modern bir bale yap›t› olarak haz›rlan›r. Ankara Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlü¤ü Modern Dans Toplulu¤u taraf›ndan sergilenen iki perdelik yap›m›n reji ve koreografisini Beyhan Murphy’ye müzi¤iyse Turgay Erdener’e aittir. Nice Afife ödüllerine… 51 sahaf K⤛t eskidikçe... fiimdiki k⤛tlar kimyasal. Eski k⤛d›n kokusu, dokusu, hatta tozu bile bir baflka, tabii bar›nd›rd›¤› bilgi de... Beyo¤lu Sahaflar Çarfl›s›’n›n uzak bir köflesinde dükkân›. Kendisi ‘derviflhane’ diyor. Kap›s›n› kapatmay› sevmiyor çünkü. Mesai bitiminde pek de korumaya yönelik olmayan kap›y› çekiveriyor, dükkân›n önünde sergiledi¤i eski kartpostallar›, foto¤raflar›, haritalar› içeri tafl›m›yor. Baz› sabahlar dükkâna geç geldi¤inde, kutular›n üzerinde para buluyor ve bazen de bir not: “‹ki kartpostal ald›m...” Parayla çok da derdi yok zaten. Bazen sergideki kutular› tasnif ederken, k⤛tlar›n aras›na kar›flm›fl müflteriden kalma paralar da buluyor. Ben onu biraz filozof yan› a¤›r basan Don Kiflot’a benzettim. Gerçi kendisi baflka sahaflar için kullanm›flt› bu yak›flt›rmay›. Halil Bingöl 1966’dan beri sahafl›k yap›yor. Beyo¤lu Sahaflar Çarfl›s›’ndaki Bar›fl Kitabevi ad›n› verdi¤i dükkân› ‘eski ka¤›t’larla dolu. Y›¤›nlar›n birinden sararm›fl bir gazeteyi çekiyor. “Bak›n flimdiki k⤛tlarda olmayan bir dokusu var,” diyor ve ilk kez görüyormufl gibi, okumaya bafll›yor. ‹lginç bir fleye rastlam›fl olmal›. Neden sonra bizim onu bekledi¤imizin fark›na var›yor. “Milliyet Gazetesi,” diyor “1927 y›l›n›n Milliyet Gazetesi. 339’uncu nüsha.” Özenle katlad›¤› gazeteyi yerine koyarken, “Bu has k⤛t, flimdikiler gibi kimyasal de¤il,” diyor. Eski foto¤raflar›n, kartpostallar›n, haritalar›n, eski gazetelerin onlar› sevecek, belki duvar›na asacak, bir muhafazaya yerlefltirip incelemekten b›kmayacak müflterilerine gitmesini bekliyor. Halil Bingöly›llard›r bu mesle¤in içinde. Tutkusu belgeler, bugün unutulmufl yazarlar›n kitaplar› ve onlar› yeniden tan›tmak. Örne¤in ‹stanbul’un iflgali s›ras›nda duvarlara as›lan beyannamelerden biri eline geçti¤inde çok heyecanlanm›fl. ‹flgale karfl› insanlar› örgütlenmeye ça¤›ran propaganda metninin alt›nda Mustafa Kemal’in imzas› varm›fl. Anlafl›lan sahafl›k biraz da hofl tesadüfler mesle¤i. “Bir kütüphaneyi toptan sat›n almaya gidiyorsunuz meselâ. Bir sürü kitap var. ‹nsanlar albümlerini de kütüphanelerine koyarlar ya da kitaplar›n aras›ndan foto¤raflar ç›kar. Kütüphanenin sahibinin bir foto¤raf›n› bulursunuz, yan›nda Mustafa Kemal, foto¤raf›n arkas›n› da imzalam›fl,” diyor. Halil Bingöl’ün kafas›na tak›lan soru flu olurmufl hep: “Kim bu adam?” Sonra bafllarm›fl bir araflt›rma. Kendisi Avanzade Mehmet Süleyman’› keflfetmifl meselâ. Yüz Çeflit Yumurta Tarifi, Aynaya Bakarak Keflf-i ‹stikbal gibi oldukça ilginç konularda 1900-30 y›llar› aras›nda yüze yak›n kitap yazan Avanzade’nin eczac› binbafl› oldu¤unu ortaya ç›karm›fl. Avanzade, Dilber Kontes adl› bir de dergi yay›mlam›fl. Halil Bingöl keflfedene kadar bilinmeyen bu unutulmufl yazar›n eserleri art›k müzayedelik, edebiyat an52 tolojilerine al›nmaya da bafllanm›fl. Bingöl son zamanlarda Avukat Orhan Mithat Barbaros’u araflt›r›yor. 1920 bas›m› fiiflli’de Hayat adl› bir kitab›n› bulunca keflfetti¤i yazar›n, 100’e yak›n polisiye çevirisi yapt›¤›n› ö¤renmifl. “Gittikçe daha ilginçlefliyor,” diyor. Tel: (212) 243 08 46 ödüllü bulmaca Haz›rlayan: Ersin Tezcan fiefkatli, müflfik Beddua Ülkemiz plaka imi Bir s›v›y› a¤z›na al›p yutma Kirya verme ‘ 5 ‹lk peygamber ‘ Bir nota Kaçma, kurtulma ‘ Bir kad›n flark›c›m›z Kad›n hastal›klar› dal› ‹lk say› ‘ 3 6 ‘ 8 Satrançta yenilgi ‘ “Evet” anlam›nda kullan›lan bir ünlem 7 Rusça’da evet ‘ ‘ 10 ? ‘ Osmanl› do- ‘ nanmas›nda tümgeneral Iris Murdoch roman› ‘ 9 ‹sim Lityumun simgesi ‘ ‘ ‘ “Türkan...” (aktris) ‘ En k›sa zaman süresi ‘ ‘ Yay›mc› Bofl, bilgisiz kimse 13 Asker ‘ Enteresan ‘ ‘ Telefon sözü ‘ ‘ ‘Behiç ..” (karikatürist) ‘ Bas›mevlerin- “.. Derek” aktris de bir dizgi makinesi Izgara Bir et yeme¤i 1 ‘ 4 ‘ ‘ ‘ ‘ ‘ ‘ Bir kumafl ‘ türü Kavuklu’nun arkadafl› K›sa ve özlü söz, veciz Germanyumun simgesi ‘ Otlak Asya’da bir Ön araflt›rma, ›rmak yoklama Çalg›l› ‘ meyhane Balç›kla s›vanmazm›fl Bir erkek ad› 14 ‘ ‘ ‘ 2 Müzikte bir çalg› Tabaklanm›fl ceylan derisi Bir bat› fliiri türü D›fla vuran sevinç ‘ Gelecek bilimi Bir erkek flark›c›m›z 12 Araba okunun ekseni Ayak Anahtar sözcük: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 Bulmacam›zdaki anahtar sözcü¤ü bulup, yan›t›n› [email protected] adresine gönderen ilk 7 hekimimize, EPS‹LON Yay›nevi taraf›ndan yay›na haz›rlanan bestseller dizisinin alt› kitab› Mustafa Nevzat ‹laç San. A.fi. taraf›ndan arma¤an edilecektir. Geçen say›n›n çözümü 2 ‹ 3 4 O 5 6 ‘ Yabanc› Bir ba¤laç ‹ L E D E N Bafllang›c› ‘ olmayan, eski, ezeli Maksim Gorki roman› Eflek sesi ‘ ünlemi S›k›lmak 4 K 11 ‘ T L E A R Y›lan Shakespeare ’in bir kral› Nikelin simgesi N ‹ U T A N M A K M A R Klor’un simgesi D 9 “... Aral” (kad›n yazar) R A N ‘ ‹ N C Almanya’da bir kent ‹ M ‘ Vilayet 6 H U L U S ‹ 1 ‘ 3 ‘ Naz›m Hikmet’in soyad› ‘ Anahtar sözcük: A S ‘ D A ‹ M L A L L Gayret ünlemi P A H ‘ Bak›fl›ms›z Favori 8 Dilsiz ‘ Halat ucu ABD’nin bir ‘ eyaleti Atefl Sürekli, sonsuz ‘ ‘ U M A A R ‘ Ç “... Kit (yaln›z ‘ kovboy) “... Thurman” (aktris) ‘ ‘ K ‘ Seçkin ‘ E Bir iflaret s›fat› A R fi I Ü R E M D K Yabanc› bir ‘ müzik grubu A E R O B ‹ ‘ ‘ Rütbesiz asker Geçen ay›n kazananlar›: Dr. Orhan fien - MEB Sa¤l›k E¤itim Mer., ANKARA Ort.Dr. Hamza Özer - Gazi Üniv., ANKARA Dr. Aynur Toksun - Çimento S.O., ‹ZM‹R Ped. Dr. Yüksel Öztürk, AYDIN Dr. Peruze Kayan - Belek Gazel S.O., ANTALYA Dr. Gülçin Bozgan, AÇS Merk., B‹NGÖL Ped.Dr. Miraç Ergen, ‹STANBUL Faiz 10 Y Y E¤ik olarak kesilmifl kenar A N N E Müzikli jimnastik Yüzy›l (k›sa) 6 Valide Jack London roman› ‘ Ak›c›, s›v› “... almak” ‘ (fliflmanlamak) Danimarka plaka imi Aslana¤z› ‘ çiçe¤i ‘ B “... ‹skender” ‘ (flair, yazar) N A Ç M A R K A M A R T ‹ N E ‘ 7 ‘ 12 ‘ Bir ay ad› Çaresiz olan ‘ Güzel, hofl ‘ Yavru, çocuk 1 N E M A Resim, harfle yap›lan iflaret ‘ fi 2 M A T A ‘ Satranç tafl› T E H A L Ü “... Hari” kad›n casus Büyüme, geliflme R U J ‘ ‘ Dudak boyas› Çok isteme, can atma ‘ T Etyemez D U V A R A K ‘ Fatih Ak›n filmi O¤uz Atay roman› U L B E H Ç E T 7 8 9 10 11 12 53 satranç DÜNYADAN HABERLER Avrupa Bireysel Satranç fiampiyonas› 4 Antalya’da 14-31 May›s 2004 tarihleri aras›nda oynanan Avrupa Bireysel Satranç fiampiyonas›n› Vassily Ivanchuk kazand›. 1 GM Ivanchuk Vassily 9p 2 GM Nikolic Predrag 9p 3 GM Aronian Levon 8_p 4 GM Istratescu Andrei 8_p 5 GM Miroshnichenko Evgenij 2599 8_p 6 GM Navara David 8_p 7 GM Gurevich Mikhail 8_p 8 GM Kempinski Robert 8p 9 GM Krasenkow Michal 8p 10 GM Agrest Evgenij 8p Bosna 2004 4 XXXIV “Bosna 2004” Turnuvas› 18-27 May›s 2004 tarihleri aras›nda Sarajevo da oynand›. Shirov 7.5/9 puanla Sergei Movsesian’›n yar›m puan önünde birinci oldu. S›ralama: 1. Shirov, Alexei g ESP 2713 7.5; 2. Movsesian, Sergei g SVK 2647 6.0; 3. Sokolov, Ivan g NED 2690 5.5; 4. Bologan, Viktor g MDA 2665 5.5; 5. Kozul, Zdenko g CRO 2627 5.0; 6. Dizdarevic, Emir g BIH 2520 4.0; 7. Short, Nigel D g ENG 2712 3.5; 8. Predojevic, Borki m BIH 2490 3.0; 9. Atalik, Suat g BIH 2554 2.5; 10. Kurajica, Bojan g BIH 2540 2.5; Rusya fiampiyonas› 4 57 nci Rusya Satranç fiampiyonas› 20-31 May›s 2004 tarihleri aras›nda St-Petersburg ve Tomsk da oynanacak, ödül - $50,000. ‹ki yar›flmada ilk üçe kalan oyuncular muhtemelen Eylül ay›nda Moskova da Garry Kasparov, Vladimir Kramnik, Anatoly Karpov, Peter Svidler, Evgeny Bareev, Alexander Grischuk ve Alexander Morozevich ile beraber $300,000 ödül için süper final oynayacaklar. Haz›rlayan: Cem Pekün SATRANÇ ÖZDEY‹fiLER‹ Düflük reytingli oyuncu sadece kendi planlar›n› düflünmeye meyillidir, onun için rakibinin kendisi için haz›rlad›klar›n› kaç›r›r. BENT LARSEN Satranc›n özü, satranc›n ne oldu¤unu düflünmektir. DAVID BRONSTEIN Satranç alternatif bir hayat tarz›d›r. SARAH HURST Satranç sadece bir e¤lencedir, bir meslek de¤ildir. VLADIMIR LERIN Satranç, bizi kaç defa geri çevirirse çevirsin hep ona geri döndü¤ümüz güzel bir metrestir. BENT LARSEN Üstün bir pozisyonda bile ne kadar güçlü olursa olsun bir oyuncu dikkatini bir hamle için bile gevfletme riskine giremez. JOSE R. CAPABLANCA ‹yi bir pozisyon çökmeye bafllad›¤› zaman, normal olarak eflitli¤e de¤il, y›k›ma do¤ru gider. BORIS GULKO AYIN ‹LG‹NÇ OYUNU 4 Izoria,Z (2573) - Gurevich,M (2672) [D12] 5th IECC Antalya TUR (9), 24.05.2004 1.d4 d5 2.c4 c6 3.Af3 Af6 4.e3 Ff5 5.Ac3 e6 6.Ah4 Fg6 7.Axg6 hxg6 8.g3 Fe7 9.Fg2 dxc4 10.Ve2 Abd7 11.0-0 Va5 12.Vxc4 Vh5 13.h3 g5 14.e4 e5 15.d5 Ab6 16.Vb3 g4 17.h4 Ah7 18.Kd1 g5 19.d6 Fd8 20.d7+ fif8 21.a4 gxh4 22.a5 fig7 23.axb6 Fxb6 24.Ae2 h3 25.Ff1 Af6 26.Fe3 Axe4 27.fih2 Vf5 28.Fxb6 axb6 29.Vxb6 c5 30.Kxa8 Vxf2+ 31.fih1 Vf3+ 32.fih2 Af2 33.Vh6+ Kxh6 34.Kg8+ fixg8 35.d8V+ fih7 0-1 1 SATRANÇ ALINTILARI 4 1972 Fischer - Spassky maç›na gelen aylar ola¤anüstü satranç dram› ile doluydu. 1971 y›l›nda Fischer üç candidate maç›nda süper GM’ler Bent Larsen, Tigran Petrosian ve Mark Taimanov’a karfl› yüzde doksan oran›nda baflar› gösterdi, 18 _ - 2 _ skor yapt›. Rating enflasyonundan önceki günlerde Fischer’in bu performans› 2939 olarak hesapland›. Herceg Novi dünya y›ld›r›m flampiyonas›nda o güne kadar bir araya gelen en güçlü arenada 19-3 skor yapt›, 4 _ puan farkla birinci oldu. Fischer’in A¤ustos 1971 de Manhattan Chess Club Y›ld›r›m Turnuvas›ndaki derecesi 21 _ - _. 4 II nci Dünya Savafl› s›ras›nda Amerikan Deniz Kuvvetleri Dünya Satranç fiampiyonu Reuben Fine’› ihtimal hesaplar›na göre düflman denizalt›lar›n›n en çok nerede su yüzüne ç›kacaklar›n› hesap etmesi için askere ald›. Y›llar sonra projenin nas›l sonuçland›¤› hakk›ndaki soruya Fine alçak gönüllü flekilde “iyi sonuçland›” diye cevap verdi. 4 Bir defas›nda GM Arthur Bisguier’e oyuna bafllarken hangi aç›l›fl› yapaca¤›n› rakibinin tahmin edip edemeyece¤i soruldu. “Ben ne oynayaca¤›m› bilmiyorum ki, rakibim bunu nas›l bilebilir” diye cevap verdi! 54 astroloji Leyla Mavili Yaz s›caklar›n›n iyiden iyiye bast›rd›¤› flu günlerde y›ld›zlar›n iyi etkisi hiç de¤ilse ruhumuzu biraz hafifletiyor. Olumlu aç›lar, uygun kesiflmeler... Gökyüzü flu s›ralar p›r›l p›r›l ve ayd›nl›k. Siz de olabildi¤ince bu durumun tad›n› ç›kar›n. tabii yaz›n, güneflin, ›l›k akflamlar›n da... Astrolo¤unuzun verdi¤i ipuçlar›n› ise kesinlikle kulak ard› etmeyin. KOÇ (21 Mart-20 May›s) Bu ay tüm enerjinizi evinizle ilgili meselelerde yo¤unlaflt›racaks›n›z. Birtak›m karars›zl›klar yaflad›¤›n›z kesin, acaba tafl›nmal› m›s›n›z, yoksa evi yeniden dekore etmek yeterli mi? ‹flle ilgili olaraksa pek fazla sorun yaflam›yorsunuz, tam aksine tüm geliflmeler olumlu yönde. Gelece¤iniz size gülümsüyor. BO⁄A (21 Nisan-21 May›s) Anahtar kelimeniz iletiflim. Hem ifl yerinizde hem de dostlar›n›zla mükemmel uyum içindesiniz. Belki kazanc›n›z› yeterli bulmuyor veya daha fazlas›n› hak etti¤inizi düflünüyor olabilirsiniz ama yine de genel tablo hiç fena görünmüyor. Hayat›n›zda -olumlu yönde- de¤iflikliklerin bafllad›¤›n› siz de fark etmifl olmal›s›n›z. ‹K‹ZLER (22 May›s-21 Haziran) Geçmiflte yapt›¤›n›z yat›r›mlar meyvesini vermeye bafllad›. fiansl› bir döneme girmifl bulunuyorsunuz. Efliniz ya da hayat arkadafl›n›zla aran›zda küçük sürtüflmeler yaflanabilir ama hepsi de gelip geçici fleyler ve sonuçta ikinizin hayat› üzerinde de fazla etkili olamayacaklar. Bekarsan›z bir birliktelik için bir süre bekleyin. YENGEÇ (22 Haziran-23 Temmuz) Kafan›z kar›fl›k. Kimi zaman her fleyin size karfl› çal›flt›¤›n› düflünüyorsunuz, bir miktar paranoid oldu¤unuz bile söylenebilir. Ama biliyorsunuz ki bu dünyan›n ac›lar› da sevinçleri herkes için. Nas›l bilmiyoruz ama bir arkadafl›n›z›n, hem de hiç akl›n›za gelmeyecek birinin, size yard›m edece¤ini de söylemek gerek. 56 ASLAN (24 Temmuz-23 A¤ustos) Sizin için hayat›n›zdaki en önemli konu iliflkiniz. Onunla gelece¤inizi belirlemek, ilerideki hayat›n›z›n nas›l olaca¤›n›n krar›n› vermek ve o yönde ad›mlar atmaya bir an önce bafllamak istiyorsunuz. Ancak bir uyar›: ‹liflkinizle o kadar ilgilisiniz ki mesleki f›rsatlar› görmüyor, önemli detaylar› gözden kaç›r›yorsunuz. BAfiAK (24 A¤ustos-23 Eylül) Baz› arkadafllar›n›zla aran›zda bir süredir sorun yaflan›yordu. Bu sorunlar›n çözülme zaman› gelmifl gibi görünüyor. Arkadafllar aras›ndaki sorunlar› çözmenin en iyi yolu meseleleri ameliyat masas›na yat›rmakt›r. Maddi aç›dan sorunsuz bir dönemdesiniz. Sa¤l›k problemleriniz olabilir ama bunlar önemsiz fleyler. TERAZ‹ (24 Eylül-23 Ekim) Hiç beklemedi¤iniz bir yerden büyük denilebilecek bir para kazanacaks›n›z. Har vurup harman savurmamaya dikkat edin. Bir yat›r›m arac› olabilir bu para çünkü. Yaln›zsan›z tatile ç›k›n. Kafan›zdaki sorunlar› boflaltacaks›n›z. Arkadafll›k düzeyinde bir iliflkiniz var, ama yak›n zamanda baflka bir fleye dönüflece¤ini de söylemeliyiz. AKREP (24 Ekim-22 Kas›m) Evli de¤ilseniz tek bafl›n›za uzun bir yolculu¤a ç›kacaks›n›z. Ancak beklenmedik engeller bu seyahati biraz geciktirecek. Bunlar›n hepsi sonuçta hayat›n›z› olumlu etkilecek. Hayat kimi zaman kat› görünebilir ama ders ç›karmay› bilen bir Akrep için bunlar›n hepsi de afl›labilir fleylerdir. ‹fl yerinizde küçük sorunlar›n›z var. YAY (23 Kas›m-21 Aral›k) Para, para, para... Varl›¤› da yoklu¤u da bir dert. Sizin için de bu ay›n en büyük problemlerinden biri bu. Elinize ne yapaca¤›n›z› bir türlü kestiremeyece¤iniz bir miktar para geçecek. Yay burcunun flansl› dönemi, bu yüzden piyango bileti ya da benzeri bir fley alman›n da tam s›ras›. Tabii ifrata kaçmadan. O⁄LAK (22 Aral›k-20 Ocak) Yaln›z O¤lak’lar için iyi bir haberimiz var. Yak›nda sizin için evlilik çanlar› çalacak. Hep bunu istiyordunuz ama gerçekleflme aflamas›nda evlili¤in belki de k›s›tlay›c› olabilece¤ini düflüneceksiniz. Ancak bir O¤lak asla yanl›fl karar vermez, o yüzden iyi düflünün ve karar›n›z› geciktirmeden uygulamaya koyun. KOVA (21 Ocak-19 fiubat) Evli ya da hayat arkadafl› olan Kova’lar eflleriyle bir yanl›fl anlamadan do¤an gergin zamanlar yaflayacaklar. Darg›nl›k döneminin iyi bir etkisi de olacak, sahip olduklar›n›z›n de¤erini ö¤reneceksiniz. ‹flinize yo¤unlaflt›¤›n›z için mesleki aç›dan ilerleme kaydedeceksiniz. Ama tatile ihtiyac›n›z olabilece¤i hiç akl›n›za gelmiyor mu? BALIK (20 fiubat-20 Mart) Bir enerji kayb› hissediyorsunuz. Biraz spor yap›n, sa¤l›kl› beslenmeye özen gösterin, e¤lenmeyi de ihmal etmeyin. Belki de flu s›ralar fazla eve kapand›n›z. Daha do¤rusu hayat›n›z ifl ile ev aras›nda geçiyor ve sanki baflka bir fleye müsaade etmiyorsunuz. Bir an önce hayat›n tad›n› ç›kartmaya bafllamal›s›n›z.
Benzer belgeler
Bülten 38 - Hindistan Gezi Rehberi
20. yüzy›l›n bafllar›nda, otuzdan fazla sayfas› kopar›l›p çal›nm›flt›r. Bu sayfalardan baz›lar›, 1910 y›l›nda Münih’te düzenlenen ‹slam Sanatlar› Sergisi’nde yer alm›fl, daha sonra
uluslararas› pazara...