Paris Gezisi 18-22 Nisan 2008 Paris Günleri 18 Nisan 2008 / Cuma
Transkript
Paris Gezisi 18-22 Nisan 2008 Paris Günleri 18 Nisan 2008 / Cuma
Paris Gezisi 18-22 Nisan 2008 Paris Günleri 18 Nisan 2008 / Cuma Cafe-Tur’un düzenlediği Paris gezisine dahil olmak üzere Bostancı’dan 09:45’te kalkan deniz otobüsüyle yolculuğumuz başladı, 10:30 da Bakırköy İskelesindeydik. Havaş otobüsünde, Neşe, Deniz, Pınar ve ben yerimizi aldık 10:35’te otobüsümüz hareket etti 11’de Atatürk havaalanına vardık. Kontuar’ın açılmasına bir hayli zaman vardı bu süreyi havaalanında turlayarak geçirdik. Kontuar 14:15 te açıldı. 14:45’te işlemlerimiz bitti bagajlarımızı vererek hafifledik. Uçağımızın kalkmasına epey bir zaman vardı. İş bankasının Millenium Lounge’na saat 15:00’te girdik. Lounge’a İş Bankası kredi kartı olanlar alınıyor uçağımızın kalkışına kadar yemek yiyerek, içki, çay, kahve içerek vakit geçiriyorsunuz. Ücretsiz olan bu hizmetten yararlandık. Bu mekanda 16:00’ ya kadar oturduk. 16:00-16:40 bu 40 dakikalık süreyi free shopları gezerek sonra da uçakta yerimizi alarak geçti. On air’e ait uçağımızı 16:50’de havaalandı. Bulgaristan-Slovakya-MacaristanSlovenya-Almanya-Avusturya-İsviçre üzerinden geçerek 20:30’da Fransa'nın Paris kentinin Charles de Gaulle havaalanına indik. Pasaport işlemleri ve bagajlarmızın alınışından sonra, Cafe-Tur’un rehberi bizim kafileyi karşıladı. Tur otobüsünde yerlerimizi aldık. Paris bizi puslu ve yağmurlu bir havada karşıladı. Otobüs hareket edince rehber; geçtiğimiz yerler, Paris’te uymamız gereken kurallar, metro, otobüs hakkında bilgilendirdi. 21:50’de 163 bis avenue de Clichy’de “İbis Hotel’e” geldik. Oteldeki odalarımıza yerleştik. şimdi rehberlik Deniz ve Pınar’da idi. Çünkü onlar daha önce Paris’e gelmişler, anne ve babalarına rehberlik edip gezdireceklerdi. Otelden çıkınca Eyfel Kulesinin ışıklarını görüp, lazer gösterisi ile gözlerimiz kamaştı. Önce, Paris sanat koleksiyonun sergilendiği, antika heykellerden Empresyonist resimlere uzanan çeşitli eserlerin bulunduğu Petit Palais (Küçük Palas)’ı sonra yanında bulunan Grand Palais (Büyük Palas)’ı caddeden gördük. Grand Palais; 19. yüzyıl yapısı bu bina büyük sergiler için kullanılırmış ve özellikle muhteşem cam çatısı ile dikkati çekiyordu. 1897-1900 yılları arasında yapılmış, Sen nehrinin üstünde Pont Alexander (Aleksandır köprüsü) köprüsü, lambalar, melekler, periler ve kanatlı atlardan oluşan süsleriyle Paris'in en güzel köprüsünde, Işıklı Eifel kulesi görüntüsünü izledik. Buradan Champs Elysees (Şan zelize) (Cennet Bahçesi) bulvarına geçtik. Şan zelize: iki büyük cadde, bu bölgeye egemen: Avenue des champs Elysees ve Rue St. Honore. Champs Elysees caddesi, Paris'in en tanınmış caddelerinden biri olup son derece geniş. Buranın geniş kaldırımdaki kafeler, sinemalar ve dükkanlar, yemek yemeye, alış-veriş yapmaya ve aynı zamanda görmeye ve boy göstermeye gelen çok sayıda insanı buraya çekmekte. Kestane ağaçları, rengarenk çiçek parkları kaldırımları süslüyor. Buraya aynı zamanda “Zafer Yolu”da deniliyor. Bu Zafer Yolu’nda bir hayli ilerledik. Uzaktan Arc de Triomphe’yi (Zafer Kemeri) gördük. Yorulmuştuk. Metro ile otelimize döndük. Paris iki milyonu aşkın nüfusu ve 1200 km2lik yüz ölçümüyle Fransa’nın kuzeyinde yer alan Sen nehri üzerinde bulunan Fransa'nın başkenti olan bir kenttir. Aslında Paris, M.Ö. (İ.Ö.) 55’te Romalılar tarafından alındığında sürekli su taşkınlarının görüldüğü İle de la Cité (Kayık şeklinde küçük ada) üzerinde Parisli adlı kabilenin yaşadığı küçük bir balıkçı kasabasıymış. Yüzyıllar boyunca Paris Sen nehri’nin sol (Güney) ve sağ (Kuzey) tarafları olarak ayrılmış. Romalılar kısa bir süre Sen Nehri'nin Sol Yakası’nda bir yerleşim bölgesi oluşturmuşlar. Ardından Franklar buraya yerleşip Paris adını vermişler ve şehri krallıklarının merkezi yapmışlar. Tarihsel süreçte çeşitli aşamalardan geçen kent, özellikle XIX. yüzyılda Baron Houssmann (1809-1891) yaptığı “Kent Planlamacılığı” çalışmalarıyla Orta Çağ’dan kalma kenar mahallelerin yerini (34 bin konut yıkıp 20 bine indirmiş) şık yollar ve bulvarlar almış. Tüm tarihi boyunca / Paris, Avrupa'nın en önemli sanat, politika, din, eğitim ve ticaret merkezi olmuştur. Paris, saat yönünde daireler şeklinde sıralanan 20 bölgeye ayrılmış. Baron Houssmann (1089-1891): kalabalık ve dağınık sokakların tamamını yıktırmış ve ızgara sistemi ile şekillendirdiği bulvarlar ağaçlıklı geniş yollarla düzenli bir başkent yaratmış. Su kaynaklarını ve kanalizasyonu geliştirmiş çok güzel parklar inşa etmiş. 19 Nisan 2008 Cumartesi Sabah erkenden kalkıp, traş olup, duş alıp, kahvaltı salonuna indik. Kahvaltıdan sonra, rehberimizin talimatı üzerine saat 9:00’da otelimizin garajındaki tur otobüsüne gurubumuzla birlikte yerleştik. Rehberimiz bizi; Notre Dame, Fransız Akademisi, Place de la Concordes (Konkord Meydanı), Assamble Nationale (Ulusal Meclis) Dikilitaş, Napolyon Bonapart mezarı, Şan Zelize, Grand ve Petit Palas, Aleksandr Köprüsü, İnvalides Bölgesi(Malüller bölgesi), Eyfel kulesi, Zafer Takı, Zafer Kemeri, Charles De Goulle alanı, Musée du Louvre, Rivoli Caddesi, Rue de la Madeleine’de 9. bölgeye operanın önüne getirerek turunu tamamlamış oldu. Her geçtiğimiz yer, bina, anıt hakkında bilgiler veriyordu. 22.4.2008 saat 16:30’da otelimizden uçağa bizi götürmek üzere veda etti. Ersinler başbaşa kaldık. Sabahtan beri üzerimizde biriken yorgunluğu L'entacte opera Cafe’de kahvemizi içerek giderdik. Deniliyor ki opera meydanında uzun süre oturursan, dünyanın tüm milletlerinden insanları görürsün. Bu Cafe’de dikkatimi çeken cafenin kaldırımdaki masalarda oturan insanların yüzü hep sokağa dönüktü. İnsanlar yüzleri sokağa dönük olarak oturuyorlar, bizdeki gibi masanın etrafında kümelenmiyorlar. Opera meydandan metroyla Sacré Coeur çevresine geldik. Sacré Coeur: 1870’lerde yapımına başlanılan ve 1914’te biten Roma-Bizans kilisesi Montmarte(Monmart) tepesinde bulunmakta, Paris’in pek çok yerinden Eyfel Kulesi gibi görünmektedir. Sacré Coeur (Beyaz Kilise) (Kutsal Kalp) kilisesine gitmek için Funiculaire bindik. Monmart yani ressamlar tepesinde akordiyon seslerine turistler eşlik ediyordu. Kiliseyi gezdik. Tepeden Paris’i kuş bakışı seyrettik. Yaya metro istasyonuna geldik. Metro ile Champs Ellysees caddesine geldik. Muharip gazilerin Zafer Takına bando eşliğinde çelenk koyma törenini izledik. Zafer Takı, Napoleon'un 1805 yılındaki zaferleri anısına dikilmiş. Şan Zelize caddesinde Quality Burger Restaurant’ta akşam yemeğimizi yedik. Elize sarayından Rue Saint Honore doğru yürüdük. Palais’de I’E’lysee; 1873 yılından bu yana Devlet Başkanı’nın resmi konutu olarak kullanılmakta. Saraydan Place Vendame Kraliyet Meydanındaki Napoleon heykelini gördük. Buradan metro ile Chatolet (Şatle) alanına geldik. Sen Nehri kenarındaki Au Vieux Chatolet Cafe’de gece kahvemiz içerek metro ile otelimize döndük. 20 Nisan 2008 Pazar Kahvaltıdan sonra 9:30’da otelimizden çıktık. Metro ile İlle de la Cite (Küçük ada) adacığındaki Notre Dame (Nòtr Dam Kilisesi) kilisesine geldik. Tesadüfen pazar ayininin içine düştük. Kilisenin etrafındaki evler Orta Çağ Fransa’sının hatırlatıyor. Kilisenin yapımına 1170’de başlanmış 170 yıl yapımı sürmüş. (1163-1334) Buradan metro ile Bastille meydanına geldik. Bütün yolculuklarımızı metro ile yaptık. Günlük bütün hatlarda kullanabileceğimiz biletlerimizi alıyor, her metroya binişte bilet almak durumunda kalmıyorduk. Bastille-Place de la Bastille (Bastil Meydanı): Fransız ihtilâlinin başladığı hapishane. Bu alanda bir heykel var. Her yıl hem Fransa’da hem de dünyada kutlanan 14 temmuz 1789’daki devrim sırasında yağmalanan hapishaneden geriye hiçbir şey kalmamış fakat hapishanenin taşları Pont de La Concorde’un inşasında kullanılmış. Eski kalenin yerinde bulunan bu büyük meydanda; üzerinde “Özgürlük Dehası” heykelinin bulunduğu bronzdan yapılma bu içi boş sütun 51,5 metre yüksekliği ile alanı süslemektedir. Bastil Meydanından Republik alanına geldik. Oradan St. Sulpice kilisesine oradan da Jardins du Luxemburg (Jarden du lüksemburg) (Lüksemburg bahçeleri) geldik. Bu bahçeler 25 hektarlık bir alanı kaplıyor. Burası Paris’teki en sevilen parklarından biri. Bahçeler Palais Luxemburg'un çevresinde uzanmakta ve oyuncak yelkenlilerle dolu sekizgen bir havuz bahçelere hakim. Bu havuzun kenarında Pınar’ın arkadaşı Ela ve eşi ile buluştuk. Biraz sohbet ettik. Sonra onlarla birlikte Sorbonne Üniversitesi'ne geldik. La Sorbonne: Paris üniversitesinin merkez olan Sorbonne, IX. Louis zamanında teoloji (dinsel) öğrenim için 1253'te kurulmuş. Burada 68 kuşağının ayaklanmasının 40. yılı nedeniyle düzenlenen resim sergisini gezdik. 1968 Kuşağı, efsane kuşakların başında gelir. Paris’te başlayan öğrenci hareketi, bir çok görüşü değiştirmiş, öğrenci kimliğine yeni bir boyut kazandırmış, iktidar devlet kavramlarına bugün de gündemde olan çağdaş bir yaklaşım getirmiştir. Sarbonne’dan Boulevard St. Germain(Sen Jermen Bulvarı) gitmek için Paris’in en eski pasajlarından birisinin içinden geçtik. Bu pasajda Le Procope(Lö Prokop-1686), Paris’in en eski ve ilk kafesi bulunuyor. Bu cafenin önünde durup uzun uzun seyrettik. Lüksemburg bahçelerinde, Neşe, Pınar ve Ela’larla otururken biz Deniz’le gezintiye çıktık. Bu bahçenin bitişindeki Palais de Luxemburg’u (Lüksemburg Sarayı) yani Fransız senatosuna ev sahipliği yapan sarayı doğabilimci Georges Cuvier anısına yapılmış Cuvier Çeşmesi’ni gördük. Sen Jermen Bulvarı; taracalı kafeler, butikler, restoranlar, kitapevleri, sinemalar, barlar ve bunların çevresinde gelişen entelektüel hayatın geçtiği, Les Deux Magots ve Cafe de Flore gibi yerlerin bulunduğu alanı arşınladık. St. Jermen bulvarı, kesen meşhur ve hareketli caddelerden Rue de Buci’de yürüdük. Burada daha çok Parisliler vardı. Pek turist yoktu. Ela’nın eşi Fransız olduğundan böyle bir yere getirerek bizlere kahve ısmarladı. Sonra Sen Jermen’den bu bulvarı kesen Boulevard St. Michel (Sen Mişel) bulvarına geldik. Bu bulvar; önceleri edebiyatçıların buluştuğu kafeleriyle tanınıyormuş. Şimdilerde bu bulvarı giysi mağazaları süslüyor. Bu bulvarın bittği yerde, 17. Yüzyılda İtalyan anıt mezarları biçiminde yapılan Fontaine de Medicis’le (Medicis Çeşmesi) karşılaştık. Oradan ara sokakalardan geçip yine bulvara birleştik ve de son derece otantik bir Restoranda yemek yedik. Metroyla otelimize saat 23:00’da döndük. 21 Nisan 2008 Pazartesi Kahvaltımızdan sonra, alışveriş merkezilerinin bulunduğu Saint lazarra Plaza’ya geldik. Dokuz katlı alışveriş merkezi Printemps (le Pirentam) (ilkbahar mağazaları) dolaştık ve 9.ncu katından Paris’i kuş bakışı izledik. Buradan Galeries La Fayette (Galeri La Fayet) dolaştık. La Fayette; ulusal muhafızların komutanı imiş. General Dükkan Dizisi anlamına da geliyormuş Galeries La Fayette. Her zaman olduğu gibi yine metro ile ve revüleri ile ünlü Pigalle merkezine geldik. Place Pigalle alanından Moulin Rouge (Molin Ruj) (Kırmızı ev) doğru yürüdük. Molin Ruj; 1885 yılında yapılan ve 1900’de dans saloununa dönüştürülen bugün orjinal gece kulübünden geriye değirmen kanatları dışında hiçbir şey kalmadığını gördük. Buradan Place des Abbesses (Abesse meydanına) geçtik. Bu meydan Paris'in en güzel manzaralı meydanlarından biri. Striptiz kulüplerinin olduğu Place Pigalle ve yüzlerce turistle dolup taşan Place du Tertre’in arasında yer alıyor. Metro ile Funiculaire (Füniküler) (kablo ile işleyen) (tramvay) ya da kablolu demiryolunun bulunduğu Rue Fayotier’in sonuna geldik. Bir kez daha Füniküler’e binerek Sacré Coeur kilisesinin altına geldik. Sacré Coeur kilisesinin bulunduğu bölgeye Montmartre deniliyor. Burası, sokak ressamları, yer yer savaş öncesi Paris’in havasının korunduğu renkli bir yer. Kiliseden Place de Tertre (Eski köy meydanı) geçtik. Bu eski köy meydanı; sokak ressamlarının ve hediyelik eşya satıcılarının görüldüğü geniş alan Tertre; tepecik ya da tümsek anlamına geliyor ve bu manzaralı meydan 130 metre yüksekliğinde Paris'in en yüksek noktasıdır. Bu alanda ressamlar resim yaparken, turistleri poz verirken görüp Chez Eugene isimli tipik ve otantik restoranda, soğan çorbası, özel moules marinieres (midyeler sarımsaklı şarap sosunda pişirilmiş) yemeği yedik. Buradan Place des Vosges (Pole dö Vosge) (Vosge meydanı) geldik. Burası, bir zamanlar turnuvaların ve mızrak oyunlarının düzenlendiği bu meydan mükemmel bir simetriye sahip: Place Royale. Burada bir zamanlar yaşayan Victor Hugo'nun evi de var, dıştan gördük. Mükemmel bir simetriye sahip Place Royale’de dinlenip Pınar’ın arkadaşı Ela yalnız başına bize katıldı. Bir otobüsle - ilk defa Paris'te otobüse bindik, - ufak bir şehir turundan sonra Eiffel Kulesi’nin tam altına geldik Ela bir kaç durak öncesi bize veda ederek ayrıldı. Bu görkemli Eiffel Kulesi, 1889’daki Evrensel Fuar’a gelen ziyaretçilerin ilgisini çekmek için mühendis Gustave Eiffel (1832-1923) tarafından tasarlanan yapı, Paris'in sembolü olmuş, bugün yapılan yenilikler ve ışıklandırma ile daha da göz alıcı olmuştur. Zirve antenle birlikte 324 metre yüksekliktedir, ağırlığı 10 tondur. Yedi yılda bir 60 ton boya kullanılarak boyanıyormuş. Asla 7 cm’den daha fazla salınmazmış. Evrensel Fuar sona erip kule işlemini tamamlayınca kuleyi yıkmak istemişler. Fransız Genel Kurmayı karşı çıkmış, yıkılmasını engellenmiş. Sonra kule, haberleşme ve meteoroloji alanında kullanmış. Bu 324 metrelik dev yapının altında bu yapıyı izledik. Kulenin 3 katına ve son katına kadar asansörle çıkılıyor. Çıkmak isteyen turistlerin oluşturduğu uzun kuyruk, cesaretinizi kırdı. Kuleye çıkmaktan vazgeçtik. Saat başı 5 ile 7 dakikalığına ışık gösterisi yapılıyor. Eiffel kulesinde. Saat 21:00’de başlayan bu gösterisini izlemek için yürüyerek Tracedero’ya çıktık. Buradan pek çok turistle Eyfel’in ışık gösterisi izledik. Sonra metroyla Champs Ellysees bulvarının ve zafer takının gecesini görmek için bu bölgeye geldik. Arc de Triomphe: Bu anıtsal yapı, 1836 yılında tamamlanan 50 metre yüksekliğindeki tak, bugün zafer kutlamalarının ve geçit törenlerinin başlangıç noktasıdır. Zafer takı ışıl ışıldı. Asansörle en üst noktaya çıkmadık. Akşam yemeğimizi yedik. Burada Arc de Triomphe Etoile (Zafer Kemeri Yıldızlı)da yıldız şeklinde 12 caddeye açılıyor. Biz buradan Place Charles de Goulle caddesini tercih ettik. On iki cadde takı (Arc de Triomphe) merkez olarak açılıyor. Bazıları Marceou ve Foch gibi Fransız askeri liderlerinin isimlerini taşıyor. Buradan metroyla otelimize geldik. Çok güzel bir dolunay manzarası ile karşılaştık. 22 Nisan 2008 Salı Otelimiz İbis’de son kez kahvaltımızı yaptıktan sonra odalarımızı boşaltıp anahtarımızı verip, otelin bize ayırdığı bölgeye çantalarımızı bıraktık. Otelimiz rahat ve temizdi. Kahvaltılarımız açık büfeydi. Ben Neşe ile Deniz Pınar’la diğer bir odada kaldık. Otelden çıkıp metro ile otelimize en yakın meydanda olan Place de Clichy’ye geldik. Buradan yürüyerek Printemps (Ünlü İlkbahar mağazaları)ın yanından bulvar Houssman’a alışveriş yapmak amaçlı geldik. Sonra tekrar metro ile Place de Clichy’e gelip buradan otelimize yürüdük. Sonra otelimizin dışındaki bankta turumuzun bize ayırdığı havaalanı transfer otobüsünü beklemeye başladık. 16:30’da rehberimizde birlikte otelden havaalanına hareket ettik. 17:00’de havaalanına yine hafif puslu bir havada vardık. 17:15’te check-in yaptık. Çantalarımızı uçağa verdik. Havaalanını dolaştık. Bu geziden dördümüz de memnunduk. 19:45’te havaalandık. İki saat sonra Slovenya'nın Lubiyana havaalanına indik. Aktarma yapmak zorunluluğumuz vardı. Bir saat kadar burada kaldık. Tekrar uçağa bindiğimizde Türklerle karşılaştık. İtiş, kakış, gürültü, patırtı, yüksek sesle konuşma, uçağımızın içindeki manzalardı. Ne kadar yazık. Bir taksiye bindik evimize saat 02:00’de geldik. Bu ailecek gezimiz; tatlı, hoş, mutlu bitti. Her birimiz Avrupa'nın bu güzel kentini görmekten memnunduk. Paris Gezimizin Ayrıntıları 19.04.2008 cumartesi Cafe-Tur’un rehberliğinde ve otobüs ile gezdiğimiz yerlerde bir kaçı; 1. Place de La Concorde (konkord meydanı): Paris’in göbeğinde sekiz hektarlık bir alana yayılan Avrupa'nın en görkemli tarihi meydanlarından biridir. XV. Louis Meydanı olarak bilinen alan daha sonra “uzlaşma” çağrısı olarak adı “Concorde” olarak değiştirilmiş. Bu meydanda XIX. yüzyılda yerleştirilen 3200 yıllık Luksor Dikilitaşı (İstanbul’da var Dikilitaş) iki çeşme (İtalya’dan taklit olsa gerek) ve Fransız şehirlerini sembolize eden sekiz heykelle-heykellerin her birinin yönü ait olduğu şehre bakar daha da göz kamaştırıcı hale gelmiş. Meydanın sağında parlamento solunda Mandeline kilisesi var. 2. Pantheon (Anıt Mezar): Görkemli bir kilise. Fransız büyüklerin mezarlarının konulduğu bir yer. 3. Hotel des İnvalides (İnvalides Hoteli) :XIV. Louis’in yaptırdığı bina. Yaralı ve evsiz askerler için düşünülmüş, sonra II. Dünya Savaşı ertesi savaş gazileri hastanesi olarak kullanılmış. 4. Dame kilisesi ve Napoleon Mezarı: İnvalides bölgesinde Dame kilisesi “askerlerin kilisesi olarak bilinmekte ve birçok askeri dehanın mezarlığın yanında Napoleon’un Bonaparte’nin da mezarı burada bulunmaktadır. Napoleon’un mezarının kubbesi 12 kg altınla kaplanmış. 5. Place de Opera: Paris'in en işlek kavşaklarından birisi. 6. La Mandeline; Place de La Mandeline (Mandeline Meydanı) Mario Magdanelo’ya ithaf edilen bu kilise Paris'in en iyi tanınan yapılarından biri. Place de La Mandeline: Milyonerlerin süpermarketi olan “Fauchon” burada yer alıyor. Not: Paris (Darling Kinderslay Kitabı) III. Baskı Ankara 2005 Dost Yayınları. Bilgiler bu kitaptan aktarılmıştır. Küçük Ayrıntılar Sabah kahvaltıda özellikle Croissants (Kruvasan) yarım ay (hilal) şekilli hamur işi çörek yeniliyor Yine kahvaltıda Croissants’a alternetif olarak pains au Chocolat (Pen o şokola) (ekmek ve çikolata) içi çikolata doldurulmuş pasta tercih edilebilir. Bizim bilgimiz ekmek yerine Bogutte (özel uzun ve çıtır çıtır ekmek) kullanılıyor. Moules marinieres: Midyeler sarımsaklı şarap sosunda pişirilmiş yemeği, Place de Tertre (eski köy meydanı) yedik. Özel bir bir yemek dediler. Yine kahvaltıda Torte Tatin (elmalı tart) tercih ediliyor. Ulaşımda önce trenler kullanılmış. Place Vendome (kraliyet Meydanı): Burada Ostalya savaşı adına III. Napolyon anıtı var. Bu dikili anıt maden eritilerek yapılmış. Kaldırımlarda 5,10 kuruş gibi beyaz daireler dikkatimi çekti. Ela’nın Fransalı eşine sordum. Meğer çiğnenip atılan sakızlarmış. Her otobüs durağında; kentin haritası, otobüsün gideceği duraklar ve varacağı son durak yazılı. 1789 Fransız ihtilâlinden sonra saraylar müze haline getirilmiş Önemli müzeler: Musee du Louvre (Dünyanın en önemli sanat koleksiyonlarından birine sahiptir. Her sanat eserinin önünde 40 saniye durulsa ancak 4 ayda gezileceği bildiriliyor. (Ters cam piramiti Louvre müzesinin yeraltı kompleksine ışık sağlıyor. Musee d ‘ Orsay, Picasso, Carnovalet, de Cluny, Rodin, Guimet gibi çok önemli müzeler. (Eski tren garı imiş.) Seine Nehri: 800 km uzunluğunda, üzerinde 40’a yakın köprü bulunan ve Manş Denizi'ne dökülen bir nehir. Bastil hapishanesi ihtilalde yıkılınca daha sonra bir hapishanenin taşları sökülüp köprülere malzeme oluyor. Eczanelerin bulunduğu yerlerde hac (+) şeklinde sürekli yanıp sönen yeşil ışık levhalar var. Şehrin içine Benzin istasyonları yerine, yollardaki kaldırımlarda benzin pompaları var. arabalar ihtiyaçlarını buradan sağlıyorlar. Türkiye’ye yılda 23-25 milyon turist gelirken sadece Paris’e yılda 30 milyon geliyormuş. Pek çok insan için Paris; modanın ve şıklığın merkezidir. Kentin her yerinde sokak müzisyenleri, paslı kulaklara müzik üfler. Bu kısa sürede iki önemli mağazaya gidebildik. Sürenin kısalığından; müzeler, eğlence hayatı, tiyatro, konserler, gece kulüpleri, diskotekler, sinemalar, spor etkinliklerine gidilemedi. Marie Antoinette: Fransız ihtilali’nin habercisi olan halk ayaklanmaları sırasında ekmek bulamadıklarını haykıran halk için “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” diyen Kraliçe Marie Antoinette. Bu sözü söyledi mi söylemedi mi bilinmez ama bu söylem kraliçeye yakıştırılmış ve O’nun üzerine kalmıştır.
Benzer belgeler
PRAG GEZİSİ
Paris Gezisi 18-22 Nisan 2008
Paris Günleri
18 Nisan 2008 / Cuma
Cafe-Tur’un düzenlediği Paris gezisine dahil olmak üzere Bostancı’dan 09:45’te
kalkan deniz otobüsüyle yolculuğumuz başladı, 10:30 d...