Eylül 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği
Transkript
Eylül 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği
Bilişim Uzmanları Bülteni Cilt 2, Sayı 4 7 Eylül 2012 Sunuş Brievik ve hatırlattıkları Sinyal Engelleme ve Karıştırma Cihazları Hücresel Sistemlerin Meskun Mahal Sınırları Dışına Çıkarılması Mümkün mü? Cennetten Bir Parça: Doğu Karadeniz Ayın Konuğu: Nihat Sümer BiliĢim Uzmanları Derneği’nin Kurumumuzun 12. KuruluĢ Yıldönümü münasebetiyle hazırladığı Fotoğraf Sergisi’nin açılıĢı Sayın Dr. Tayfun Acarer tarafından yapıldı. 16’ncı sayımızla merhaba, Bu bültende yer alan yazılarda ifade edilen yorum ve görüşler yazarlarına ait olup, Bilişim Uzmanları Derneği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır. Ağustos ayını da hızlı bir şekilde tamamladık. 15 Ağustos’ta Kurumumuzun kuruluş yıldönümünü kutladık. Derneğimizin organizasyonu olan Fotoğraf Sergimizin açılışını da o gün yaptık. Sergimiz oldukça beğeni topladı. Bizim için güzel olansa, pek çok Kurum personelimizin sergimize katkı sağlaması oldu. Gelen 700’ü aşkın fotoğraf arasından 27 tanesi sergi için uygun görüldü. Seçim, Fotoğrafçılık Kulübü eğitmenlerimiz Sayın Sevinç Ünal, Ahmet Emin Turgut ve M. Salim Ketevanlıoğlu tarafından yapıldı. Seçici Kurul, fotoğrafları sanatsal ve teknik açıdan inceledi, kararını verirken çok objektif davrandı. Tüm katılımcılarımıza ve seçici kurula teşekkür etmek istiyorum. Sergiden sonra, “aslında benim de fotoğraflarım vardı” diyen pek çok arkadaşımız oldu, onları da 2013’ün ilk aylarında yapılması planlanan ikinci sergimize şimdiden davet etmek istiyoruz. Bu ayki konuğumuz Bilişim Sistemleri Dairesi Başkanımız Sayın Nihat Sümer oldu. Nihat beyi size daha yakından tanıtmaya çalıştık, teknolojiden ve tabii ki İskilip’ten konuştuk. Bültenimiz bu ay da oldukça zengin. Tüm yazarlarımıza teşekkür ediyor, ayrıca bu ay doğan köşemizin konukları Eylül’e ve Burak’a nice güzel yaşlar diliyorum. Eylül ayıyla birlikte, okullar açılacak. Tüm öğrencilerimize verimli bir eğitim yılı diliyorum. Dernek Yönetim Kurulu üyemiz sevgili Ramazan Yılmaz’ı da Ağustos ayında ABD’ye gönderdik. Ramazan çok çalışkan ve üretken bir arkadaşımızdı. Derneğimize ve organizasyonlarımıza çok katkısı oldu, dernek çalışmaları kapsamında kendisini tanıdığıma çok memnun oldum. Bu vesileyle yurtdışına yüksek lisans için giden tüm bilişim ve iletişim uzmanlarımıza başarılar diliyorum. Eğitimini tamamlayıp gelen arkadaşlarımız da hoş geldiler. Umarım geçen bir yılda edindikleri bilgi ve tecrübeyi en iyi şekilde Kurumu- Elif Özdemir, BiliĢim Uzmanları Derneği BaĢkanı muza aktarırlar. Geçtiğimiz ay, üst üste terör olayları oldu maalesef. Her birinde yüreğimiz burkuldu. Askerlerimize mi yanalım, bayram ziyaretinden dönen vatandaşlar için mi ağlayalım, bilemedik. Tüm milletimizin başı sağolsun. Bu acıların tekrar yaşanmaması dileğiyle, iyi okumalar. Sayfa 2 Sinyal Engelleme ve Karıştırma Cihazları (Jammer) Enver Temel BiliĢim Uzmanı PGM, BTK … özellikle kamu organları eliyle olmak üzere milli güvenlik, kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik olarak örtülü ya da Sinyal Engelleme ve Karıştırma Cihazları zararlı elektromanyetik girişim üretmek suretiyle çalıştığı frekans aralığında her türlü istenen ve istenmeyen haberleşmeyi bloke etmekte ve frekans bandı, çıkış gücü gibi parametrelerine bağlı olarak çok geniş bölgede haberleşmenin durmasına sebep olabilmektedir. Can, mal, ülke güvenliği açısından kritik haberleşmenin yapılamaması, haberleşmenin bütünüyle ortadan kalkmadığı durumda ise hizmet kalitesinin düşmesi ve ortama yüksek güç ve geniş frekans bandı içinde elektromanyetik yayınlar yapılması nedeniyle insan sağlığı açısından risklerin artmasına yol açabilmektedir. Söz konusu cihaz çalıştırıldığında, istenilen mekanla sınırlı kalmayıp yakın çevredeki haberleşmeyi de engellediğinden ciddi sorunlara neden olmaktadır. Ayrıca acil durum haberleşmesinin de engelleneceği bir gerçektir. Bu nedenle, teknik standartları, frekans bandları belirlenmemiş, sivil amaçlı üretimi, satışı ve kullanılmasına engellemeler getirilmiştir. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), AB uyum süreci nedeniyle de AB Komisyonu ve Teknik Düzenlemeler bakımından Avrupa Posta ve Telekomünikasyon Komitesi (CEPT), çeşitli uluslararası standart kuruluşları düzenleme ve yaklaşımları incelendiğinde net bir sonuç olarak "Sinyal Engelleme ve Karıştırma Cihazlarının bütünüyle yasak ve daima mücadele edilmesi gereken unsurlar olduğu" görülmektedir. Ülkeler de yasal zeminde bu doğrultuda pozisyon almakta ve mevzuatlarında aynı yaklaşımı vurgulamaktadır. Gerçek durumda ise bu ülkelerin özellikle kamu organları eliyle olmak üzere milli güvenlik, kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik olarak örtülü ya da kısıtlı uygulama tanımları ile bir sinyal engelleme ve karıştırma cihazları kullanımının olduğu görülmektedir. Konu detaylandırıldığında ihtiyaçlar ve karşılığında kullanılan teknolojilerin çeşitlendiği ortaya çıkmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen bilgiler çerçevesinde SEK cihaz çeşitleri aşağıda verilmektedir. kısıtlı uygulama tanımları ile bir sinyal engelleme ve Sinyal Engelleme ve KarıĢtırma (SEK=Jammer) Cihaz çeĢitleri karıştırma cihazları Tip A: Jammer kullanımının olduğu Türkçe'de 'Sinyal Karıştırıcı Cihaz' olarak kullanılmaktadır. görülmektedir. Elektromanyetik girişim yapacak sinyaller yayınlamak suretiyle ortamdaki haberleşmenin engellenmesi mantığına dayanan klasik sinyal karıştırıcı cihazlardır. Teknolojisi ve üretimi en kolay ve bu nedenle piyasada en yaygın ve en ucuz cihaz kategorisidir. İstenen alan yanında daha geniş bir alanda da istenmeyen elektromanyetik girişim oluşturması nedeniyle de düzenleyici kurumlar tarafından illegal kullanım olarak sayılmakta ve engellenmesi için yoğun faaliyet gösterilmektedir. Zararlı etkisi güç ve karıştırdığı frekans bandlarının genişliği ile artmaktadır. Kullanıcı profili incelendiğinde günümüzde en fazla talebi Mobil Telefon hizmetlerinin engellenmesi ihtiyacında olan kesimden almaktadır. Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 3 Sinyal Engelleme ve Karıştırma Cihazları (Jammer) Tip B: Intelligent Cellular Disablers Device Akıllı Hücresel Engelleme Cihazı olarak Türkçeleştirilebilir. Ortama karıştırma sinyali yayılmamaktadır. Mobil telefon veya PCS baz istasyonunu özelliklerine sahip bir donanım sessiz toplantı odasına konulmakta ve işletmecilerle irtibatlandırılmaktadır. İçeri giren el setlerini bu donanım belirleyerek işletmeciye bir elektronik mesaj göndermektedir. İşletmeci şebekesinde otomatik olarak bu mesaj üzerine o numaranın erişimini engellemektedir. Yani çağrı da alamamakta ve çağrı da gönderememektedir. Aynı cihaz tarafından o telefonun sessiz odadan çıktığı bilgisi işletmeciye geldiğinde tekrar haberleşme yapabilir hale getirilmekte ve kendisine gelen çağrılara ilişkin bilgiler SMS mesajı halinde gönderilmektedir. Böylece ortamın huzuru temin edilmiş olmakta ve üstelik herhangi bir şekilde bozucu sinyal yayınlanmamaktadır. Ortamdaki elektromanyetik alan şiddetini arttırmadığından insan sağlığı açısından da tercih edilen bir durum sağlamaktadır. Kullanımdaki tüm GSM ve PCS el setleri ile uyumludur. Bu sistemin işletilebilmesi için tek koşul mobil telefon ve PCS işletmecilerinin düzenlemeyi yapan makam ile bu uygulama için işbirliği yapmasının sağlanmasıdır. İşletmecilerin giderek artan ve kontrolsüz kullanılan sinyal karıştırıcı cihazlardan dolayı yaşadıkları sıkıntıya göre; haberleşme trafiğini tamamen yok etmeden kontrollü bir şekilde daha sonraki bir zaman aralığına kaydırıldığı bu seçeneği tercih edeceği değerlendirilmektedir. Dünyada belli ölçüde bu tür cihazların kullanımının düzenlendiği ve illegal sayılmadığı görülmektedir. Tip C: Intelligent Beacon Disablers Akıllı Çağrı Engelleme olarak Türkçeleştirilebilir. Sessiz toplantı odasına giren el setlerine ulaşılarak kendisini kapatması, sessize alması, vb bir moda geçirmesi sağlanmaktadır. Sessiz odadan uzaklaşırken de eski ayarlarına geri döndürülmektedir. Bu amaçla GSM irtibatı dışında el setlerinin mevcut Bluetooth, WiFi, IrDa gibi bir bağlantısının olması ve o an için açık durumda bulunması gerekmektedir. Bu nedenle kullanımdaki tüm el setleri ile uyumlu olmadığından etkinliği de sınırlıdır. Enver Temel BiliĢim Uzmanı PGM, BTK Dünyada belli ölçüde bu tür cihazların kullanımının düzenlendiği ve illegal sayılmadığı görülmektedir. Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 4 Sinyal Engelleme ve Karıştırma Cihazları (Jammer) Tip D: Otomatik Devreye Girme Fonksiyonlu Jammer Klasik sinyal karıştırıcı donanıma eklenen özelliklerle, karıştırıcı cihaz normalde kapalı dururken ortama el seti girdiğini algıladığı zaman aktif hale gelmektedir. Ortamda el seti kalmadığında bir süre sonra tekrar çıkışını kapatarak sadece dinleme modunda olmaktadır. Enver Temel BiliĢim Uzmanı PGM, BTK Tip E: Faraday Kafesi Faraday Kafesi olarak bilinen fiziksel olgu esas alınmaktadır. İletken ile kaplı bir cismin içinde elektrik alan şiddeti her noktada sıfır değerindedir. Bu cisim elektromanyetik yayılım ortamında bulunduğunda üzerinde oluşan manyetik akı dış çeperden akmaktadır. Buna göre sessiz toplantı odası tamamen iletken levhalar, folyolar yahut iletken tel örgüler ile kapatılmaktadır. Herhangi bir istenen ya da istenmeyen sinyal yayınlanmadan fonksiyonunu yerine getirmesi, sadece belli bandlarla sınırlı kalmayıp tüm elektromanyetik dalgaları engellemesi nedeniyle; sessiz toplantı odası oluşturulmasında en tercih edilmesi gereken yöntemdir. Yöntemin bina inşaatı sırasında uygulanması halinde kolay ve maliyetler kabul edilebilir düzeydedir. Ancak sonradan her mekana tatbik edilmesinde ciddi güçlükler ortaya çıkmaktadır. Sonuç: Bu cihazların salt sinyal üreterek bir elektromanyetik girişim yaratan ve bu yolla haberleşmeyi karıştıran türden olanları, uluslararası düzenlemelerde kesin olarak yasaklanmakta ve çözüm oluşturulması zorlaşmaktadır. Ancak benzeri sonucu elektromanyetik girişim yaratmadan sağlayabilen akıllı cihazlar söz konusu olduğunda daha ılımlı yaklaşılabilmektedir. Bu durum etkinlik, teknolojik yeterlik ve maliyet üçgeninde değerlendirilerek belli ölçüde dikkate alınmalıdır. Ancak daha da önemlisi akıllı sinyal engelleme cihazlarındaki gelişmelere bağlı olarak uluslararası bir düzenleme yaklaşımının gelişebileceği hususunda umutlu olunmasında fayda olacağı ve müteakip aşamalar bakımından bu sürecin takip edilmesi gerekmektedir. Şu andaki uygulamaya bakıldığında SEK cihazlarının, zararlı etkisi ve riski yüksek olması nedeniyle, Kamu haberleşmesi ile haberleşme hak ve hürriyetlerine zarar verilmeden sadece; Gereken Kurumların, Gerektiği zaman, Gerektiği kadar, Kullanım amaçlarıyla sınırlı kullanabilmesi gerekmektedir. Kaynak: Jordan University of Science Technology “...sessiz toplantı odası oluşturulmasında en tercih edilmesi gereken yöntemdir.” Sayfa 5 Hücresel Sistemlerin Meskûn Mahal Dışına Çıkarılması Mümkün mü? - 1 Nihat ArslantaĢ Teknik Uzman Ankara Bölge Md. BTK Günümüzde hücresel radyo şebekeleri üzerinden verilen hizmetlerin hızlı artışı, mobil erişimi kolaylaştırınca gelecek kablolu şebekelerin aleyhine dolayısıyla kablosuz şebekelerin de hızla lehine şekillenmeye başlamıştır. WebOnomics’in önem kazandığı bir ortamda klasik “Wireline-Network” uygulamalarının “Out”, “Wireless-Network” destekli iş modellerinin ise “in” olduğu bu sistem, her zaman-her yerde mobilite sağlanmasının temel yapı taşlarından olan baz istasyonları sayısında hızlı artışı gündeme getirmiştir. Çevremizde hemen her yerde görmeye başladığımız bu istasyonların mobilite için vazgeçilmezliği anlaşılmaz bir şekilde kulak ardı edilerek ufak bir kavram kargaşasıyla elektromanyetik alanların insan sağlığı üzerindeki etkileri ön plana çıkarılmış ve kamuoyunda bir takım tedirginliklerin oluşmasına sebebiyet verilmiştir. Son günlerde sıkça duymaya başladığımız sağlık sorunları yaşayan insanların, sorunlarının temelini baz istasyonlarından yayılan elektromanyetik ışımaya bağlaması sonucunda bu istasyonların kaldırılması istemiyle mahkemelere olan müracaatlarında hızlı bir artış görülmeye başlamıştır. Mahkemeler ise günümüze kadar yapılan araştırma ve çalışma sonuçlarına göre baz istasyonlarının kanser yapıcı etkisine rastlanılamamış olması, kanser yapıcı etkisine yönelik şüphenin ileride yapılacak çalışmalarda bu etkinin ortaya çıkmayacağı anlamına gelmeyeceğinden bahisle bireysel de olsa bu istasyonların sökülmesi yönünde kararlar almaktadırlar. Böylesi kararlar ışığında başlayan tartışmalar baz istasyonlarının şehir dışına taşınmaları hususunu gündeme getirmiştir. Hücresel sistemler makro (kırsal alanda), mikro (şehir içi) ve piko (bina içi) sistemlerden oluşup kapsama sağlarlar. Her ne kadar bu istekler makul olarak görünse de teknik açıdan baz istasyonlarının şehir dışına taşınmalarının mümkün olamayacağı bilinmelidir. Bunun neden olamayacağı hususuna değinmeden önce hücresel sistemleri tanımak adına aşağıda vereceğim kısa bilgilere göz atmanın herkes için faydalı olacağını düşünmekteyim. Hücresel sistemler makro (kırsal alanda), mikro (şehir içi) ve piko (bina içi) sistemlerden oluşup kapsama sağlarlar. Kullanım yerlerine göre de kapsama mesafeleri ve çıkış güçleri farklılık göstermektedir. Genelde kırsal alanda kullanılan makro sistemler 40W ile, Şehir içi mikro sistemler 10-30W ve bina içi piko sistemler de 0,5-3W arası bir güç ile çıkış yaparlar. Buradaki en önemli hususlardan birisi de mobil telefonların çıkış güçleridir ve bunlar da 0,25-2W arası bir güç ile çıkış yapmaktadırlar. İstasyonların gücü baz istasyonunu ile mobil telefonlar arasındaki uzaklığa göre değişiklik göstermektedir. Bu durum bizlere yakın mesafedeki bir baz istasyonu ile haberleşmede, mobil telefonlarımızın daha düşük güç ile çıkış yapmasını sağlar. Bu da doğal olarak ortama yayılan elektromanyetik ışımanın azalması anlamına gelmektedir. Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 6 Hücresel Sistemlerin Meskûn Mahal Dışına Çıkarılması Mümkün mü? - 1 Diğer bir önemli konu ise baz istasyonlarından yayılan elektromanyetik ışımanın, verici konumdaki antenin paterni doğrultusunda yayılıyor olmasıdır. Bu yüzden anten paternlerinin yaşam alanlarından Güvenlik Mesafesi (GM) miktarınca uzak olması hedeflenmiştir. Baz istasyonlarından yayılan elektromanyetik dalganın gücü uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak çok hızlı bir şekilde azaldığı bilinmeli ve GM dışında ölçülen değerlerin ise uluslararası kuruluşların belirlemiş olduğu limit değerlerin çok altında olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Nihat ArslantaĢ Teknik Uzman Ankara Bölge Md. BTK Hücresel sistemler radyo frekansıyla (RF) çalışan sistemlerdir ve kullandıkları frekans Hücresel sistemler radyo frekansıyla (RF) çalışan sistemlerdir ve kullandıkları frekans bandı iyonize olmayan radyasyon grubunda yer alır. Oysa, kavram olarak karıştırılan iyonlaştıran kategorideki elektromanyetik dalgaların yüksek enerjileri sebebiyle biyolojik dokuda hasara yol açarak canlının DNA yapısını etkilediği ve moleküler değişikliklere yol açtığı bilinmektedir. Oysa RF dalgaların enerji seviyeleri atom ve molekülleri iyonlaştıracak düzeyde olmadıklarından günümüze kadar kanıtlanmış herhangi bir zararlı etkisine henüz rastlanılamamıştır. Uluslararası araştırmalar bu gurupta yer alan dalgaların ısıl etkilerinin olduğunu ve oluşan bu vücut sıcaklığındaki artışın ise kan dolaşımı yoluyla atılarak vücut ısısının dengelendiğini belirlemiştir. Yine araştırmalar ısıl etkilerin yanı sıra beyin aktivitelerinde ve algılama fonksiyonlarında değişiklikler, uyku bozukluğu, dikkat dağınıklığı ve baş ağrısı gibi etkilerin oluşabileceğini, bu etkilerin ortaya çıkmasının ise ancak yüksek dozda dalgalara uzun süreli maruz kalınması halinde geçerlilik kazanabileceği görüşünü ortaya koymaktadır. Not: Yazının 2. bölümünü Ekim sayımızda bulabilirsiniz. bandı iyonize olmayan radyasyon grubunda yer alır. Sayfa 7 Breivik ve hatırlattıkları M. Bilal Ünver Daire BaĢkanı SRD, BTK Evleri ırkçılar tarafından yakıldığında beş çocuklarını kaybeden Mevlüde ve Durmuş Genç’in 1993’te yaşadığı Solingen dramından bugüne değişen çok şeyin olmasını beklerken yakın zamanda 8’i Türk toplam 10 kişiyi öldüren Neonazi örgütünü hatırlayınca durumun değişmediği, hatta iç karartıcı bir hal aldığını kim Breivik deyince aklınıza ne geliyor diye sorsam çoğumuz hatırlamak dahi istemez sanırım. Bazılarımız da istemeyerek zulüm, kan, acımasızlık ve dehşeti mırıldanırız herhalde. 26 Ağustos günü aldığı mahkûmiyet nedeniyle yeniden gündeme gelen Norveçli katil, mahkeme salonundan ayrılırken yaptığı Nazi selamıyla da sergilediği vahşeti bir anlamda göndere çekti kendince. Tüm bunlar karşısında, 21 yıllık mahkûmiyet cezasının 77 kişiyi bilerek ve taammüden öldürmenin karşılığı olduğuna mı yansam ve dövünsem yoksa bu dehşet tiyatrosundan elini kolunu sallayarak çıktıktan sonra tüm dünyaya meydan okuyarak, hüküm giydiği mahkeme salonunda yaptığı gösteri ve şova mı kızsam diye kendi kendime düşüncelere daldım. Ama asıl acımı tazeleyen ve derinden bir “of” çekmeme yol açan olay, bu dehşet tiyatrosunun baş aktöründen ziyade tarihi aktörlerin canlı ve soluk çehresini karşımda görmem oldu. Evet, yanlış tahmin etmediniz, Avrupa’nın tek dişi kalmış medeniyet harikasından bahsediyorum. Bu öyle bir canavar ki medeniyeti kendine kisve yapmış; girebildiği her ülkede modernite kampları kurmuş; oturuşu, kalkışı ve hatta tepkileriyle insanları tek tipleştirme sevdasında olan ve farklı kültür ve yaşayış biçimlerine savaşı kendine hedef seçmiş bir mantık ve yaklaşımı içinde barındırıyor. “Öteki”ni tarihî birikim ve farklılıkları nedeniyle, mesela farklı dil, ırk ve ten rengine sahip olmasından ötürü yok sayan, bekası için tehdit olarak gören, eskilerin ifadesiyle “acuze-i şemta” yani makyajı yüzünden akan, şık ve modern görünümlü bir ihtiyar ikiyüzlüden bahsediyorum. Bahsettiğim ikiyüzlü, sadece diğer ülke ve milletleri birbirine kırdırmakla kalmamış kendi içindeki farklılıkları dahi hazmedememiş bir paranoya kültürünü temsil ediyor. Bu kültür, daha doğrusu kültür katili, aslında kendinden dahi korkan ve bu sebeple başkasına hiç güvenmeyen ve netice itibariyle kendi gibi olanların dışındaki insan formatına tahammülü olmayan; yok edecek bir karşı güç kalmadığında da kendi içinde savaşmayı, didişmeyi marifet bilenlerin meydana getirdiği; kökleri, kendi içlerindeki farklı mezhep ve ırkları -Avrupalı dahi olsa- yok etme yarışına giren (ör: 13. yy İspanyasında ve 20. yy Almanyasında olduğu gibi) Engizisyon zihniyetine dayanan, Orta Çağın derinliklerine kadar uzanan bir bilinçaltını yansıtıyor. düşünmez ki? Anders Behring Breivik Maalesef Orta Çağın karanlık dünyasının modern şövalyeleri günümüzde yeniden kılıçlarını kuşanmış, nereye savurursa orada bir kavis çizme peşinde. Kâh ülkemizden ayrılıp Avrupa içlerine giden gurbetçilerimizi hedef seçip ortalığı kana bulayan Neonazilerle, kâh ifade hürriyeti adı altında bir dinin peygamberini aşağılayan karikatürleri yayınlatma cüretkârlığıyla, kâh “kurban” gibi son derece yerleşik ve dini bir hadiseyi suç sayma hamlesiyle, kâh en ağır şartlar altında çalışmaya mahkûm edilen insanlara uygulanan modern asimilasyon araçları ve ekonomik zorbalıklarla ve daha nice farklı olanı tehdit gören ve dışlayan başkaca yeni formül, düzenleme ve stratejilerle bunu yapmaya devam ediyorlar. Bu ve benzeri türden aklımıza gelebilecek, pek çoğumuzu bilhassa akrabalarımızın yaşadığı bölgelerdeki trajediler nedeniyle daha çok ilgilendiren söz konusu dramatik olaylar, aslında sadece teknolojik ve modern silahları, yer altı örgütlerini ve acımasız püskürtme ve sindirme faaliyetlerini değil, aynı zamanda artan hoşgörüsüzlüğü, Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 8 Breivik ve hatırlattıkları “öteki”nden tiksinme ve kurtulma psikolojisini, iyice açığa çıkan ayrımcı ve sömürücü mantığı da ifşa etmektedir. Evleri ırkçılar tarafından yakıldığında beş çocuklarını kaybeden Mevlüde ve Durmuş Genç’in 1993’te yaşadığı Solingen dramından bugüne değişen çok şeyin olmasını beklerken yakın zamanda 8’i Türk toplam 10 kişiyi öldüren Neonazi örgütünü hatırlayınca durumun değişmediği, hatta iç karartıcı bir hal aldığını kim düşünmez ki? 1961’de büyük ümitlerle yola çıkan gurbetçilerimizin ekmeğine katık yaptığı gözyaşlarının dinmesini beklerken son dönemde artan bu olaylar, Breivik’in hatırlattıklarından sadece birkaç kare ve anekdot olarak sayabildiklerim... Gurbetçiler Bir Neo-Nazi M. Bilal Ünver Daire BaĢkanı SRD, BTK Son dönemde farklı suretlerle, yeni planlarla üstümüze gelen bu zihniyet, Tabi ki, Noveçli katil Breivik’in hatırlattıkları sadece bunlarla sınırlı değil. Avrupa’nın yeni senaryolarla beslediği tektipleştirme serüveni, yapımcı ve yönetmeni aynı, fakat çekim yeri ülkemiz olan yeni filmleri de hatırlatmıyor değil. Eski Avrupa Klasiğine, yarım yüzyılı aşkındır ülkemizde kendini gösteren toplumsal kırılmalar ve sun’i kamplaşmalar nedeniyle yabancı olmadığımızı söylemek mümkün. Son dönemde farklı suretlerle, yeni planlarla üstümüze gelen bu zihniyet, coğrafyamızın maalesef alışık olduğu, ancak hiç benimsemediği ve bu sebeple senaristlerin yeni aktörler, mekanlar ve yollar bulup içimize sürekli enjekte etmek istediği, can havliyle etrafa saldıran bir canavara dönüşmüş durumda. Sürekli ters tepmesine rağmen içimize bir yol bulup girmek için çırpınıp duran bu paranoyak ruhun, mezhep, etnik köken, vb unsurlar temelinde tetiklediği tahrik ve kargaşa ortamını pompalama gayretlerine son dönemde hız verdiği bir gerçek. Aslında, ruh ikizi ve akıl hocası bu coğrafyanın tamamen dışında olan terör örgütlerinin artan bir ivmeyle, kışkırtıcı bir tarzda (ör: Ramazan Bayramında) asırlardır devam eden kardeşliği baltalama girişimleri, ülkemizdeki farklılıklara kurşun sıkma hamlesi ve Avrupalı senaristlerinden ilham alarak bizi birbirimize düşürme çabasından başka bir şey değil. Ama yukarıda tarifini yaptığım bu paranoyak insanların unuttukları bir şey var ki o da kökü on asır derinlerde olan ülkemizdeki kardeşlik ruhudur. Bu ruha ve gönüle -eskimeyen tabirimizle- yetmiş iki buçuk millet sığar. Yeter ki bu geniş gönlü birileri harap etmesin… Yeter ki millet hamuru çok sağlam bu ülkenin insanları paranoyaya kapılmasın… coğrafyamızın maalesef alışık olduğu, ancak hiç benimsemediği ve bu sebeple senaristlerin yeni aktörler, mekanlar ve yollar bulup içimize sürekli enjekte etmek istediği, can havliyle etrafa saldıran bir canavara dönüşmüş durumda. Solingen, 1993 Sayfa 9 Cennetten Bir Parça: Doğu Karadeniz - 1 Geçen sayıda İstanbul’un Ramazan ayıyla özdeşleşen güzelliklerini tasvir etmeye çalıştığım yazı sonrasında, bazı arkadaşlar yazının kendilerini gurbette hissettirdiğine dair bir sitemle karışık beğenilerini ilettiler. “Bir dahaki sefere Ankara’nın güzel bir tarafını yazsanız da teselli olsa...” diyen Bilişim Uzmanı arkadaşım Uğur Özüdoğru başta olmak üzere diğer arkadaşlarımın affına sığınarak, bu sayıda da sizlere ülkemizin cennet bir köşesi olan Doğu Karadeniz’i tanıtmak istiyorum. AyĢe Gül Mirzaoğlu, BiliĢim Uzmanı BTD, BTK Güz ve Karadeniz kelimeleri bir araya gelince hemen aklınıza bol yağmurlu, sisli bir manzara gelebilir ve tereddüt İçinde bulunduğumuz güz ayları için çok uygun bir tatil alternatifidir Doğu Karadeniz Turları. Güz ve Karadeniz kelimeleri bir araya gelince hemen aklınıza bol yağmurlu, sisli bir manzara gelebilir ve tereddüt edebilirsiniz. Ancak bizim şansımızdan mıydı, küresel ısınmanın etkisi miydi bilmiyorum, Ekim ayında orada geçirdiğimiz bir hafta boyunca sadece yarım saatliğine hafifçe yağmura yakalandığımızı, yanımıza aldığımız yağmurlukları ve botları bir kez olsun giymediğimizi hatırlıyorum. Doğu Karadeniz turlarının birkaç farklı alternatifi var. Bazıları genellikle Samsun’dan başlıyor, Ordu-Giresun-Trabzon-Rize güzergâhını takip ederek Ayder Yaylası’na (Rize) kadar varıyor ve ters güzergâhı takip ederek Samsun’da sonlanıyor. Bir kısmı da Rize’den sonra Artvin ve Sarp Sınır Kapısı üzerinden Batum’a (Gürcistan) kadar ulaşarak geri dönüyor. Bunlar daha ziyade turistik turlar. Bir başka alternatif ise sadece Kaçkar Dağları ve Elevit, Anzer gibi Doğu Karadeniz yaylalarını kapsayan, yürüyüş ağırlıklı turlar. Planlama aşamasından bugüne kadar bölge halkı başta olmak üzere pek çok vatandaş ve sivil toplum kuruluşu tarafından eleştirilen Karadeniz sahil yolu, turistik Doğu Karadeniz turlarının ulaşım sorununu büyük ölçüde çözerek son yıllarda bu turların sayısının artmasına vesile olmuştur. Bu yol, bir yandan çevreye verdiği zarar, diğer yandan ticaret ve turizme sağladığı katkı ile daha epeyce tartışılacak gibi görünmektedir. Karadeniz sahil yolu üzerinden, Samsun-Ordu-Giresun-Trabzon-Rize güzergâhında adeta aynı şehir içinde ilçeden ilçeye geçer gibi rahatça ulaşım sağlanmaktadır. Samsun’da daha yoğun bir şehirleşme ve sanayileşme hâkimken, doğuya doğru gidildikçe yeşilin ve mavinin çeşitliliği artmaktadır. edebilirsiniz. Ancak ... Temsili 19 Mayıs tablosu, Samsun* Amisos hazineleri, Samsun* Bizim turumuz esnasında, Samsun’un doğal güzelliklerinden Havza, Ladik, Vezirköprü gibi bölgeleri gezme şansımız olmasa da Samsun’un olmazsa olmazı Tütün İskelesi’ne yerleştirilen balmumu heykeller ile oluşturulan temsili 19 Mayıs tablosu ve Samsun Müzesi’nde bulunan Amisos hazinelerini görebilmiştik. Amisos, Yeşilırmak ve Kızılırmak nehirleri arasında MÖ 7. yy’dan MS 8. yy’a kadar yerleşim yeri ve Karadeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olmuş, bugünkü Samsun’a adını veren büyük bir medeniyetmiş. Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 10 Samsun ile Ordu arasında inşa edilen yaklaşık 4 km uzunluğundaki Türkiye’nin en uzun tüneli sayesinde sahil yolu mesafesi daha da kısalmış durumdadır. Tünele adı verilen Nefise Akçelik ise tünelin yapımında emeği geçen ve tamamlandığını göremeden hayatını kaybeden başarılı bir inşaat mühendisidir. 1920 yılına kadar Trabzon vilayetine bağlı bir kaza olan ve eşsiz doğal güzelliklere sahip bulunan Ordu’nun en turistik merkezlerinden biri bir tarafında uçsuz bucaksız Karadeniz manzarasına sahip, bir tarafında yemyeşil tepelere hâkim Boztepe’dir. Son yıllarda yamaç paraşütü de yapılan Boztepe’de kurulan büyük bir dürbün ile şehir ve doğa manzarası seyredilebilmektedir. Ordu’da gün doğumunu izlemek müthiş bir güzellikti. AyĢe Gül Mirzaoğlu, BiliĢim Uzmanı BTD, BTK (Ordu’da gün doğumu*) Roma ve Bizans dönemlerinde Kerasus adıyla anılan Giresun’da (Ordu’da bir kayıkçı kulübesi*) (Ordu’da gün doğumu*) Roma ve Bizans dönemlerinde Kerasus adıyla anılan Giresun’da dünyanın en lezzetli fındığının yetiştirildiği iddia edilmektedir. Tur rehberimizden aldığımız bilgiye göre, dünya fındık üretiminin %70’ini sağlayan ülkemizde ilk sırayı üretim miktarı olarak Ordu fındığı, kalite olarak ise Giresun fındığı almaktadır. Giresun fındığı elenerek boyut bakımından küçük olanlar “pikola” adıyla piyasaya sunulmakta ve yağ oranı daha düşük olan bu fındıkların da ayrı bir alıcı kitlesi bulunmaktadır. (Giresun Kalesi’nden şehir ve Giresun Adası*) (“Çotanak” olarak adlandırılan, üzerinde 3 fındığın bir arada bulunduğu yeşil dal**) Gelecek sayıda daha görsel ve “yeşil” ağırlıklı bir yazı ile Trabzon-Rize turunda buluşmak dileğiyle… Kaynaklar: www.samsun.gov.tr - www.ordu.gov.tr * Çekildiği tarih: Ekim 2008, Çeken: İ.Mirzaoğlu ** Anonim dünyanın en lezzetli fındığının yetiştirildiği iddia edilmektedir. Sayfa 11 Ünlü Fotoğrafçıların Eserlerinden Seçmeler Robert Capa Yazar Ernest Hemingway oğlu Gregory ile birlikte Sun Valley, Idaho, A.B.D., Ekim 1941 “If your pictures aren't good enough, you are not close enough.” Hazırlayan: Ahmet E. Turgut II. Dünya SavaĢı’nda Ġtalyan sivillerin Amerikan askerlerini karĢılaması Monreale, Palermo, Ġtalya, Temmuz 1943 Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 12 Ünlü Fotoğrafçıların Eserlerinden Seçmeler Robert Normandiya Çıkarması sonrası Omaha Sahili Fransa, Haziran 1944 Capa “If your pictures aren't good enough, you are not close enough.” Hazırlayan: Ahmet E. Turgut Pablo Picasso oğlu Claude ile Juan Körfezi, Fransa, Ağustos 1948 Sayfa 13 Ayın Konuğu: Nihat Sümer Elif Özdemir BUD BaĢkanı, YED Dai. BĢk.V. BTK Nihat Sümer BiliĢim Sistemleri Dairesi BĢk., BTK Yavuz Göktaylar BiliĢim BaĢuzmanı, SAD, BTK Ramazanın son günleri yaklaşırken bir öğleden sonra Bilişim Sistemleri Dairesi Başkanı Sayın Nihat Sümer ile röportaj yapmak üzere Kurumun merkez binasındayım. Bilişim Uzmanları Derneği Başkanımızın, köşemizin konuğunun makam odasına benden önce ulaşmış olduğunu görüyorum. Hemen birkaç dakika sonra da fotoğraflarıyla bize yardımcı olacak olan Dernek Yönetim Kurulu üyemiz ve değerli arkadaşımız Sayın Mehmet Özcan katılıyor. Hayli keyifli bir sohbet oluyor: Sayın Sümer Röportaj talebimizi kabul edip bize vakit ayırdığınız için teĢekkür ediyoruz. Öncelikle, sizi hiç tanımayan okuyucularımıza kendinizi kısaca anlatır mısınız? Nerede ve hangi yılda doğdunuz ve büyüdünüz? 1971’de Çorum’un İskilip ilçesinde doğdum. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi hep orada okudum. 1988’de Gazi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Elektronik Mühendisliği bölümünü kazanarak Ankara’ya geldim. O gün bugündür de Ankara’lı oldum. Hayatım da iki yıl hariç hep Maltepe’de geçti. Bu sayımızın konuğu olduğu için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Bilişim Sistemleri Dairesi Başkanı Sayın Nihat Sümer’e teşekkür ederiz. (Gülüşmeler) E. Ö.: Nihat Bey Ġskilip konusunda yani memleketi konusunda biraz hassastır. Yani benim için Yozgat ne ise Nihat Bey içinde Ġskilip odur. Yani herkesin memleketi nasılsa benim içinde o kadar önemli diyelim. E. Ö.: Ġskilip ile ilgili tanıtıcı internet siteleri vardı. Bir ara ilgilenmiştim bende. Gerçi şimdi artık bıraktım, uğraşamıyorum. E. Ö.: Sağolsun Nihat Bey’in sayesinde tanıdık Ġskilip’i. Bize Ġskilip’i biraz anlatabilir misiniz. Küçük. Yıllardır küçük. Büyümeyen ve küçülmeyen de bir ilçe. Kendim bildim bileli nüfusu 19.800’dür. DıĢarıdan fazla göç almıyor veya vermiyor o zaman. Peki genel hayat tarzı daha çok tarıma mı dayalı? Fotoğraflar: Mehmet ÖZCAN Genelde esnaflığa dayalı. Yol üstünde değil. En büyük handikabı o. Yoksa daha farklı olabilirdi. Genelde hayat esnaflığa dayalı. Ayakkabıcılık, dericilik ve keçecilik gibi meslekler devam ediyor. Aslında bunlar yörenin geleneksel işleri. Ayakkabıcılık biraz daha öne çıktı son zamanlarda. Greyder markası var mesela. O İskilip’te yapılır. Togo’da var. Gerçi fabrikası orada değil ama aslen İskilipli’dir. Ayakkabıcılık ve dericilik ilçemizin geleneksel mesleği diyebilirim. Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 14 Ayın Konuğu: Nihat Sümer Biraz mesleğinizden bahsedebilir misiniz? Üniversiteyi Ankara’da okudum. Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Elektronik Mühendisliği bölümünü kazandım. Daha sonra yüksek lisans eğitimini de orada aldım. Araştırma görevlisi olarak çalıştım. Doktora programına da başladım ancak farklı nedenler dolayısıyla bırakmak zorunda kaldım. Daha sonra Telsim’e geçtim ve bir süre orada çalıştım. İlerleyen dönemde eski devlet memuru olmam dolayısıyla Kuruma geçtim. Mühendis olarak başlayıp, tez hazırlayarak bilişim uzmanı oldum. Uzun süre eski adıyla Lisans ve Sözleşmeler Dairesi Başkanlığı’nda çalıştım. Bilişim Sistemleri Dairesi Başkanlığı kurulduktan sonra da buraya Daire Başkanı olarak atandım. Üniversite de okuduğunuz bölüm bilinçli bir tercih miydi? Bölüm tercihim bilinçli bir seçimdi diyebilirim. Mühendislik seçeceğim kesindi. Üç tercihim vardı: Elektronik, bilgisayar ve makine. Makine Mühendisliğini de sevdiğim bir alandı. Aslında ilgim elektromekanik üzerineydi diyebilirim. Tabi bir de annenim gönlü olsun diye tıp yazmıştım. (Gülüşmeler) 2-3 soru daha az yapsaydım, şimdi tıptaydım. Allah’a şükür böyle bir şey olmadı. Tıpta çok zor bir meslek. Haklısınız. Ġlgi alanı çok önemli. Eğer ilgi alanınıza girmeyen bir bölümde okuyorsanız oldukça zor bir süreç olabilir. E.Ö.: Tıpta severek yapılması gereken bir meslek. Kesinlikle. Benim açımdan katlanılması çok zor bir durum olurdu. Sayfa 15 Ayın Konuğu: Nihat Sümer O zaman istediğiz bölümü okuyan Ģanslı azınlıktan biriydiniz sonucuna varıyoruz. Peki çocukluk hayallerinizde farklı bir meslek var mıydı? Pek öyle bir şey hatırlamıyorum. Ama şunu söyleyebilirim. O zamanlar ben oyuncakları kırmaya ve incelemeye meraklıydım. Buradan mühendis olacağım belliymiş diyebilirim belki. (Gülüşmeler) Bazı oyuncakları da o zamanlar kendimiz yapardık. Mesela bir seferinde buharlı gemi yapmaya niyetlendim. Maket tarzı bir Ģey mi? Hayır hayır. Tahtası oyması hepsi benden. İlaç kutusunun üzerine pervane, altına mum falan. Tabi bir şey unutmuşum. Sonuçta çocuk aklı. Isınan suyu pervaneye aktaracak aksamı plastikten yapmışım. İlk denemede eridi yani. Ama en azından çaba vardı diyebilirim. (Gülüşmeler) Yanılmıyorsam özel sektör tecrübeniz de var. Kamu ile özel sektörü karĢılaĢtırdığınızda gündelik iĢ yaĢamı kapsamında ne tür farklılıkların var olduğunu düĢünüyorsunuz? Şöyle söyleyeyim. Bir kıyaslama yapabilmek için belki özelde ve kamuda paralel bir pozisyonda çalışmak lazım. Ben Telsim’de çalışırken o zamanlar Uzanlar vardı biliyorsunuz. Şirket ise en kötü zamanlarını yaşıyordu. Maaşlar düzenli yatmıyordu. Her hafta Cuma günü işten çıkartmalar olurdu. Çalışanlar arasında yoğun ve sürekli bir endişe vardı. Cilt 2, Sayı 4 Ayın Konuğu: Nihat Sümer O zaman normalin dıĢında bir özel sektör tecrübeniz olmuĢ. Evet. O yüzden karşılaştırma yapmak pek doğru olmaz diye düşünüyorum. Aslında bazı açılardan özel sektör de kamuya benziyor. Kişisel ilişkiler profesyonel iş yaşamında özel kamu fark etmez önemli. Tabi her halükarda özel sektör kamudan daha zor ve yıpratıcı diyebilirim. Türk iĢ yaĢamında profesyonellik anlayıĢı geleneksel olarak geliĢmiĢ dünya standardından farklı olduğu yargısı yanlıĢ olmaz sanırım. En azından benim tecrübem bu yönde oldu. Tabi özel sektörde de daha kurumsal düzgün çalışan firmalar vardır eminim. Bilgi Teknolojileri ve ĠletiĢim Kurumu’nun bilgi teknolojileri alt yapısından sorumlusunuz. Kurum çalıĢanlarının size ilettiği ve en sık karĢılaĢtığınız Ģikâyetler nelerdir? İlk atandığım zaman karşılaştığım şikâyetler daha çok şu siteye giremiyorum şeklinde idi. Gerçi bu tür şikâyetler epey azaldı. Doğrudan iş ile ilgili olmayan sitelere girişi engellemek zorunda kaldık. O zamanlar internet bağlantısında ciddi sorunlar mevcuttu. Yani bantgenişliği Elif Hanım’ın dediği gibi kısıtlı bir kaynak ve paylaştırmak zorundayız. Bazı arkadaşlar yüksek bantgenişliği gerektiren ve iş ile doğrudan ilgisi olmayan uygulamaları çalıştırıyordu. Tabi bu da darboğazlara neden oluyordu. Sonuçta, bu tür darboğazlar iş açısından diğer çalışanları da engelliyordu. Bu nedenle bazı kurallar koymak zorunda kaldık. İlk başta bu anlamda epey şikâyet aldık. Ancak artık insanlar alıştılar ve uygulamada nispeten oturdu. Ayrıca bantgenişliği artırımına da gittik. Bölge müdürlüklerin bağlantılarında bazı sorunlar vardı. Bantgenişliklerini %50 ve %100 gibi oranlarda artırdık. Altyapımız VPN’ye dayanıyor. Yani tüm bölgelerin trafiği merkeze geliyor ve oradan internete çıkıyor. Ayrıca, VPN’nin sağladığı en önemli avantajlardan biri herhangi bir müdahaleyi farklı noktalardan yapabiliyoruz. Sayfa 16 Sayfa 17 Ayın Konuğu: Nihat Sümer Kurumun internet sayfası da yenileniyor bu arada. İnsan kaynağımız sınırlıydı biliyorsunuz. Şimdi yeni teknik uzman yardımcılarından oluşan bir ekibimiz var. Diğer işlerden vakit bulabildikleri kadarıyla da uğraşıyorlar. Şu anki sayfayı da ben hazırlamıştım. Bu arkadaşlar ile daha Kurumsal bir internet sayfası oluşturulması amacı doğrultusunda çalışıyoruz. E.Ö.: Özellikle Ġngilizce sayfayı bekliyoruz. Evet, bu konuya da önem veriyoruz. Yakın zaman içerisinde İngilizce sayfamızın da açılmasını planlıyoruz. Özellikle mevzuat ve duyurular gibi hususlar içerik olarak yer alır diye düşünüyorum. Konuyu biraz daha eğlenceli bir noktaya getirip, burcunuz nedir diye soralım. Bana göre burcumun ne olduğu pek belli değil. 22 Haziran doğumluyum. E.Ö.: Ġkizler yani. Geçiş dönemi olduğu için sanırım gece doğarsan ikizler gündüz doğarsan yengeç oluyorsunuz galiba. E.Ö.: Hangi burca daha yakın hissediyorsunuz peki? İki burcun özellikleri de iyi mi emin değilim doğrusu. E.Ö.: Yengeç iyidir. Yengecin bazı özellikleri iyidir derler. Duygusaldır. Evine bağlıdır. Çok gezmeyi tozmayı sevmez. Öyle denir. E.Ö.: Öylesiniz zaten. O şekilde bakarsak kendimi Yengeç olarak görüyorum. Elif Hanımın tespitler genelde isabetli oluyor. Evet. Ne zaman doğduğumu sorabileceğim kimse de kalmadığı için artık işime hangi burç gelirse onu sahipleniyorum. E.Ö.: Benim kardeĢlerim de yengeç. Özellikleriyle falan övünürler. Yengecin olumlu özellikler fazla anladığım kadarıyla. EĢinizin bir yorumu var mı bu konuda? Valla, eşim yengeç özellikleri taşıdığımı söylüyor. Burçları falan iyi biliyor. Hangi gün doğduğunuzu söylerseniz burcunuzu bilir, özellikleri de sayar. (Gülüşmeler) Cilt 2, Sayı 4 Ayın Konuğu: Nihat Sümer Yemek konusuna gelirsek, yemeğe düĢkün müsünüz? Pek belli etmiyorsunuz ama. Kesinlikle düşkün değilim. Aşırı yemek seçerim. Soğan ve sarımsak yemem mesela. Sonradan olan bir şey değil. Üniversite de üçüncü sınıfa kadar domates yemezdim. O zamana kadar Kanuni gibi adamdım anlayacağınız. O da domates yemezmiş. (Gülüşmeler) Sonradan domates yemeğe başladım. Yani yemek ile aram pek yok. Soğan ve sarımsakta yemek kültürümüzün temel taĢlarından gerçi. Her Ģeye konur. Peki çocukluktan kalan bir sıkıntı var mı. Mesela kimi insan balık puluna veya Ģeftalinin tüylerine karĢı hassas olur. Vallahi o tarz bir şey hatırlamıyorum. Ama kazara soğan yersem kendimi çok kötü hissediyorum. Memleketinizin yemeklerini arar mısınız? Erişte çorbasını, yaprak sarmasını severim. E.Ö.: Küçük küçük doğranmıĢ eriĢtelerden öyle değil mi? Tabi tabi. Bayağı incedir. Parmakları kesecek gibi derler. E. Ö.: Kare kare mi keserler. Hayır. İnce ve uzun kesiyorlar. Sayfa 18 Sayfa 19 Ayın Konuğu: Nihat Sümer E.Ö.: Bizim orada daha çok kare kare yaparlar da. Maydanoz da koyarlar. Çorbalık küçük küçük keserler. Bizim oralarda o tarz çorbaya mantı çorbası deriz. Yaprak sarma ve yoğurt var birde. Kesinlikte yoğurtsuz sofraya oturamam. Güzel bir yemek olsun. Örneğin tavuk ve pilav olsun. Ama yanında yoğurt olmazsa olmaz. Yemek olmasa bile, örneğin eşim sadece cacık yapsa yer kalkarım. Yoğurtta çok yararlı bir Ģey. Her yaĢta tüketilmesi lazım. Gerçekten abartı değil. Kahvaltı hariç yoğurtsuz öğünüm yoktur. M.Ö.: Köy yoğurdu, taze ekmek ve çayda güzel olur. Denemek lazım. Ben denemedim ama güzel olur. Katı yoğurt yani süzme yoğurt olur. Kahvaltılarda falan bazı yerlerde yenir. E.Ö.: Bizim oralarda da koyun yoğurdu olur. Çok güzel olur. AkĢam vakti, sanırım canımız çekti. (Gülümsemeler) Cilt 2, Sayı 4 Ayın Konuğu: Nihat Sümer O zaman yemek konusunu biraz hızlı geçelim. Peki yurtdıĢına gittiniz. Yemek konusunu nasıl hallediyorsunuz. Evet, bu büyük bir sorun benim için. Macaristan’da bir toplantıda neredeyse baygınlık geçiriyordum. Ciddi misiniz? Evet, açlıktan. Yiyecek bir şey bulma fırsatım olmamıştı. Başağrısı, yorgunluk. Ancak otele gidince bir şeyler yiyebildim. O zaman böyle bir durumda markete gidip sebzeydi, domatesti falan o tür Ģeyler bulmak zorunda kalıyorsunuz. Evet. Yurtdışına fazla çıkmadım ama her seferinde sorun yaşadım doğrusu. M.Ö.: Ben de domates ekmek bulursam Ģayet, sorun olmaz atlatırım böyle durumları. Avrupa’da ekmek falanda satıyorlar. Yani bu tür Ģeyler bulunuyor marketlerde orada. Bu anlamda çok sıkıntı olmaz sanırım. Editör olarak bir tek Barselona’da öyle bir sıkıntı yaĢamıĢtım. Her Ģeyin içine domuz eti katmıĢlardı. En sonunda marketten domates, ekmek ve kola alarak ile idare etmiĢtik. (Gülüşmeler) Uzak doğuda Asya’da ekmekte mi yok? Pirinç kültürü var herhalde orada. Vallahi yemek kültürleri çok farklı. Deniz ürünleri yaygın. Eğer deniz ürünleri ile aranız iyiyse sorun yok. Sayfa 20 Sayfa 21 Ayın Konuğu: Nihat Sümer Farklı bir konuya geçelim isterseniz. Tatillerinizi nasıl geçirirsiniz? Benim için tatil uyku anlamına geliyor. (Gülüşmeler) Artık eşim ve çocuklar nereye isterse onları götürürüm. Yani şoförlüğü yaparım. Gidince de, çocuklar ne yapar karışmam. O zaman evde tatil kararlarını verenler eĢiniz ve çocuklar. Aynen öyle. Peki onlar nereyi tercih ediyor. Deniz, doğa, kültür gezisi. Değişiyor. Ama genelde deniz tatilini tercih ediyorlar. E.Ö.: Nihat Beyin iki çocuğu var bu arada. Liseye giden bir kızı ve 2’ye geçen bir oğlu var. Allah bağıĢlasın diyelim. En son geçen ay tatile çıktım. Tabi derdim öğlene kadar uyumaktı. (Gülüşmeler) Sıcağı pek sevmem. Ege o anlamda daha iyi diye düşünüyorum. YeĢillik sever misiniz peki. Kimi insan yayla ve ormanlık yerleri tercih ediyor. Karadenize gittiğimizde oranın yaylalarından hoşlanmıştım. Ama Karadeniz biraz uzak. Samsun’dan Artvin Hopa’ya kadar gezmiştik. Ayder Yaylası, Sümela Manastırı, Uzungöl gibi yerleri dolaştık. Gerçi Uzungöl’de öyle kartpostallardaki gibi de değildi. Daha yapılaĢmıĢtır herhalde. Tabi. Epey bir yapılaşma olmuş. Kişisel olarak sorarsanız deniz mi yoksa serinlik ve yeşillik mi diye, tercihim serinlik ve yeşillik olur. Ama son kararda çocuklar etkili. Cilt 2, Sayı 4 Ayın Konuğu: Nihat Sümer Unutamadığınız belli bir yer var mıydı? Sümela çok güzeldi. Aşağıdan itibaren yürüyerek çıkıyorsunuz ve gerçekten muhteşem bir yer. Sporla aranız nasıldır? Sevdiğiniz, izlediğiniz veya yaptığınız belirli spor türleri var mı? Yürümeye çalışıyorum. Genelin aksine futboldan hoşlanmıyorum. Seyretmekte zevk vermiyor. O zaman hangi takımı tutuyorsunuz sorusunu size yöneltemeyeceğiz. Zamanında Beşiktaşlıyım derdim. E.Ö.: Olimpiyatları biraz izlediniz mi? Zaman zaman. Gerçi ilk başta biraz ümidi kesmiştim. Kötü başladığınca çok sıkı takipte etmedim açıkçası. Ama atletizmde madalya güzel bir sürpriz oldu. BoĢ zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz? Genelde işle ilgili hususlarla ilgilendiğim söylenebilir. Program yazıyorum. İnternette biraz araştırma yapıyorum. Tabi çocuklarla vakit geçirmek, oynamak gibi aktiviteleri söylemeye gerek yok herhalde. Birde boş duramam. Mutlaka bir şeylerle uğraşırım. Peki sevdiğiniz müzik türleri nelerdir? Halk müziği, pop gibi. Türkü severim. Özgün müzik dinlerim. Ama çok popüler parçaları da sevmediğimde oluyor gerçi. Sarı gelin türküsü gibi. Kızımla beraber bazen pop müzikte dinliyoruz. Müzik ve sanatçı konusunda özel bir tercihim veya saplantım yok diyebilirim. Sayfa 22 Sayfa 23 Ayın Konuğu: Nihat Sümer Televizyonla aranız nasıl? Ġzliyor musunuz? Takip ettiğiniz diziler ve televizyon programları ile sevdiğiniz film türleri nelerdir? Sürekli ve tutkulu bir şekilde takip ettiğim bir şeyler yok. Vakit buldukça izliyorum. Genellikle odaklanarak izlemem. Örneğin haberler açıktır ama mutlaka bir şeylerle de uğraşıyorumdur. Kızımla beraber bazen CNBC’de dizi izliyoruz. Hanımla beraber seyrettiğimiz Avrupa Avrupa gibi diziler var. Seksenler var. M.Ö.: Seksenlerde ki mahalle benimde yaĢamak istediğim mahalledir. Evin babası dıĢarı çıkar bakkala, berbere laf atar. Doğrusu aynı yaşam standardını sürdürebilsem bende bir esnaf olmayı isteyebilirdim sanırım. Dükkanın önüne iskemle atmayı, konu komşuya çay ısmarlamayı, laf atmayı, merhabalaşmayı isterdim açıkçası. Belgesel tarzı programlar ilginizi çekiyor mu? Bazen denk geldiğinde ilgimi çekiyorsa izliyorum. Ama her Pazar şu belgesel varmış. Aman izleyeyim kaçırmayayım gibi bir derdim yok. Arabalardan ve araba kullanmaktan hoĢlanır mısınız? Kısa mesafelerde araba kullanmak ilgimi çekiyor. Düzgün yollarsa kısa mesafede güzel. Ama uzun mesafelerde araba kullanmak ilgimi çekmiyor. Uzun mesafe yorucu oluyor. Tatile giderken 8 – 10 saat araba kullanmayı doğrusu sevmiyorum. Arabanızın markası nedir? Honda Civic. Japon arabalarına özel bir ilginiz var mı? Önceki arabam da Toyotaydı. Japon arabaları güzel bence. Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 24 Ayın Konuğu: Nihat Sümer Herhangi bir arabayı fiyatına bakmadan alabilecek durumda olduğunuzu varsayalım. Hangi marka ve modeli satın almak isterdiniz? Volvo alırdım. Güvenli algılanmasından dolayı sanırım. Hani derler ya “- Volvo al git duvara vur”. Araba güven duygusu sağlarsa o zaman özgürlük sağlar. Volvo S60 Kendinizi nasıl bir teknoloji kullanıcısı olarak görüyorsunuz. Bir tarafta hiç kullanmıyorum bir tarafta bağımlıyım yazan bir sıkala yapsak kendinizi nereye koyarsınız? Sanırım bağımlı dersek yanlış olmaz. Mesleğim gereği tabi. Evde beş tane bilgisayar var. Yeni çıkan geliĢmiĢ ürünleri hemen alır mısınız? Takip ediyorum. Ama iPhone’u kurum verdi. Bana kalsa Samsung’un Galaxy S3 modelini alırdım. E.Ö.: Samsung Galaxy S3 daha mı iyi? EĢimde onu almak istiyor ama. Benim tavsiyem iPhone yerine Samsung Galaxy S3. Sayfa 25 Ayın Konuğu: Nihat Sümer M.Ö.: Sanırım mühendis kökenliler Android iĢletim sistemli Samsung cihazlarını daha fazla tercih ediyor. Teknolojiyi daha fazla kontrol edip kullanmak isteyenler için Android daha iyi bana göre. iPhone ise sade ve görselliği ön planda. En azından benim algım o yönde. Android tabanlı iĢletim sistemlerinde program yükleyebiliyorsunuz bilgisayar gibi. USB giriĢi falanda var. Evet. Aslında IOS’un da Android’in çekirdeğinde de Linux var. Ama Steve Jobs sağolsun sistemi kapalı tasarlamış. Sanırım bu zaten Apple’ın stratejisi. Evet. Pazarlama stratejisi. Teknolojik bir zorunluluk değil. Apple’da dosya aktarmak için iTunes’a mahkumsunuz. Doğrusu kullanımını çokta pratik bulmuyorum. Kendimi iyi bir teknoloji kullanıcısı olarak görmeme rağmen bazen ben bile zorlanıyorum. USB olmaması çok büyük bir eksiklik. Pili dahi çıkmıyor. (Gülüşmeler) Mühendis kökenli biri olarak sanırım parçalara ayırıp kurcalayabileceğiniz, iĢletim sistemine müdahale edebileceğiniz bir alet arıyorsunuz. Kesinlikle. Ama iPhone’da bu konuda fazla şansınız yok. Evde internet bağlantısı var tabi? ADSL. Sınırsız 8 Mbit/sn’ye kadar. Yakın zamanda eve fiber döşendi. Hızımız artacak inşallah. Telefonu ne sıklıkla kullanıyorsunuz. Gerekli olduğunda kullanıyorum. Çok uzun süre telefonda konuşmaktan pek hoşlanmıyorum. Konuk olduğunuz, bize vakit ayırdığınız ve sorularımıza samimi yanıtlar verdiğiniz için size teĢekkür ediyoruz. İskilip Dolmasını konuşamadık yalnız. O zaman hemen Ġskilip dolmasına geçiyoruz. Cilt 2, Sayı 4 Ayın Konuğu: Nihat Sümer İskilip dolmasının Osmanlı askerlerinin sefer yemeği olduğu söylenir. Şu an bizim geleneksel sünnet ve düğün yemeğimizdir. E.Ö.: Arda’nın sünnet düğününü ne zaman yapacaksınız? Olmadı bu sene maalesef. Seneye inşallah. E.Ö.: Geçen senede öyle demiĢtiniz ama. Ġskilip dolmasını bekliyorum. Aslında tek dolma değil ama menüsü var diyelim. Şehriye çorbası ama et suyuna hazırlanmış. O dolmanın piştiği et suyuna. Dolma büyük kazanlarda pişirilir. Bir kazanda pişen ile 120 kişi falan doyar. Tabi artık düğünü yapanın çevresine göre bir kazan, iki kazan veya yirmi kazan. Zenginler mesela yirmi kazan yapar. O zaman Ġskilip’in ciddi bir kısmı için yapıyorlar. Evet. Herkese açıktır zaten. Pişirilirken kazanın altına meşe odunu konur. Önce et konur kazana. Ama her ette olmaz. İçine soğan konur. Ben sadece İskilip dolmasında soğan yiyebilirim. Ama oda zaten ölüdür. Pek gözle de görülmez. Neyse dibine et, suyunu koyarsınız. Üstünde saç ayak olur. Üzerine şeker çuvalı “ca” denir. İçine nemlendirilmiş pirinç konur. Yani ıslanmış ve yıkanmış pirinç. Hamurla kapatırlar ağzını. Düdüklü tencere gibi olur. Alttan odunu yakarlar. Bizde adet yemeğin Pazar günü verilmesidir. Düğün Cuma günü başlar ama. Cumartesi devam eder. Pazar günü davet verilir. Sabah namazı ile başlar davet. İlk camiden çıkanlara ikram edilir. Kazanı bir önceki gün akşam namazında yakarlar. Sabaha kadar kazan ustalarının gözetiminde yanar. Ateş sönmez, çıkan buhara göre ateşi ayarlarlar. Pirinç hiç suya değmeden etin buharıyla pişer. Açıldıktan sonra bizim orada lenger denen bakır kaplar ile sunulur. Pilavın üzerine et ve et suyu ilave edilir. Yanına da ayran veya sirke salatası derler bizim oralarda içine sirke atılmış bildiğiniz cacık ikram edilir. Dolmanın kendisi biraz ağır olduğu için hazmı kolaylaştırır. Peşinden de un helvası. Böyle bir menümüz vardır bizim. Tabi dolma deyince insanların aklına biber dolması geliyor ama aslında farklı. Yani bir çeşit etli pilav. Çok teĢekkür ediyoruz. Sayfa 26 Sayfa 27 ÇEKTİKLERİMİZ Fuat Tolga Yalçın BiliĢim Uzmanı SAD, BTK BudapeĢte Estergon Kalesi’nden Tuna’ya bakıĢ. Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 28 DURUP BAKTIKLARIMIZ Richard Brocken, “Eva”, Hollanda Sony Dünya Fotoğrafçılık Ödülleri, Portre Dalında Birincilik Ödülü, 2010 Hazırlayan: Ahmet E. Turgut Hayri Kodal, “Ġstila”, Türkiye Sony Dünya Fotoğrafçılık Ödülleri, Manzara Dalında Birincilik Ödülü, 2010 Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 29 Bu Ay Doğan Canlarımız Ġyi ki doğdun Burak! Bu ay doğan çocuklarımızı bu köĢede konuk etmeye devam ediyoruz. “Burakçım, Yeni yaşın kutlu olsun, umut ışığın hiç sönmesin.” Elif Özdemir Cilt 2, Sayı 4 Sayfa 30 Bu Ay Doğan Canlarımız Ġyi ki doğdun Eylül! Bu ay doğan çocuklarımızı bu köĢede konuk etmeye devam ediyoruz. “İyi ki doğdun Eylül! ” Aynur Yaman IĢık BĠLĠġĠM UZMANLARI DERNEĞĠ BĠZ KĠMĠZ? Bilişim Uzmanları Derneği, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nda çalışan bilişim uzmanları tarafından 11 Ekim 2010 tarihinde kurulmuştur. YazıĢma Adresi Anadolu Bulvarı Öz Ankara Toptancılar Sitesi 1. Blok No: 41 Yenimahalle Ankara AMACIMIZ NEDĠR? Amacımız, Derneğimiz üyeleri arasında sosyal, kültürel, ekonomik ve mesleki yardımlaşmayı sağlamak; üyelerimizin meslekî gelişmesini teşvik edecek faaliyetlerde bulunmak ve ülkemizde bilgi teknolojileri ve iletişim alanlarında farkındalığın artırılmasını sağlamaktır. Telefon 0 (312) 294 72 99 0 (312) 294 70 85 Faks 0 (312) 294 71 52 0 (312) 294 71 53 E-posta BĠLĠġĠM UZMANLARI DERNEĞĠ YÖNETĠM KURULU [email protected] Elif Özdemir bilisimuzmanlari.org Salim Ketevanlıoğlu Cengiz Eken Ahmet E. Turgut Beytullah Kuşcu Ramazan Yılmaz Mehmet Özcan Editörün Notu Kara Eylül... Bültene Katkıda Bulunanlar Ahmet Emin Turgut Aynur Yaman Işık Ayşe Gül Mirzaoğlu Elif Özdemir Enver Temel Fuat Tolga Yalçın Harun Başaran M. Bilal Ünver Mehmet Özcan Nihat Arslantaş Nihat Sümer Nur Saygı Yavuz Göktaylar BİLİŞİM UZMANLARI BÜLTENİ Eylül ayı şehit haberleri, büyük can kaybına mal olan kazalar ve felaketlerle başladı. Ölenlere Allah’tan rahmet yaralananlara da acil şifalar diliyorum. Bunların bir kısmı elimizde olmayan nedenlerden. Ancak bazı kazalar ise maalesef önlenebilirdi... Olgun modern endüstriyel toplumlarda kurallara uyum yüksektir. Bu kurallar olmadan o toplumun o etkinlikte bir üretim ve tüketim yapması mümkün değildir. Bu toplumlar aynı zamanda öğrenen toplumlardır. Herhangi bir iş yapıyorsunuz hata yaparsınız. Bu kaçınılmazdır. Başarılı bir ülkeyi başarısız ülkelerden ayıran ise yapılan hatalardan öğrenmek ve aynı hatayı tekrarlamamaktır kanımca. Türkiye ise kırsal bir toplumdan modern endüstriyel bir topluma geçiş sürecini yaşayan bir ülke. Maalesef kuralsızlık, insanların kendilerini diğer herkesten ve doğal olarak var olan kurallardan üstün görmeleri ve bunun sonucunda oluşan kaosu yaşıyoruz. Bu satırları yazdığım şu andan bir saat önce sokağın elli metre ilerisinde üç araç birbirine girmişti. Patlayan mühimmat depolarını ise zaten biliyorsunuz... Gönüllük esasına dayalı olarak çıkardığımız bülten bu sayı ile 16’ncı sayısına ulaştı. Bu süreçte bültene katkı veren herkese teşekkür etmek istiyorum. Bu sayıda da güzel ve eğlenceli bir röportajımız ve yazılarımız var. Bize Brezilya’nın balta girmiş ormanlarını harika bir şekilde tanıtan yazarımız Yahya Emre Gülersoy yurtdışında yüksek lisans eğitiminde. Yavuz Göktaylar BiliĢim BaĢuzmanı SAD, BTK Dolayısıyla bu sayımızda katkı sağlayamadı. Kendisine eğitiminde başarılar diliyoruz. Ayrıca bulmaca kısmımıza da hazırlayan arkadaşlarımızın iş yoğunluğu nedeniyle bu ay ara veriyoruz. Kapımız herkese açık olmaya devam ediyor. Lütfen çekinmeyin. Saygılarımla; Yavuz Göktaylar [email protected]
Benzer belgeler
Ekim 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği
Bu ayki konuğumuz Bilişim Sistemleri
Dairesi Başkanımız Sayın Nihat Sümer
oldu. Nihat beyi size daha yakından
tanıtmaya çalıştık, teknolojiden ve tabii