Ekim 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği
Transkript
Bilişim Uzmanları Bülteni Cilt 2, Sayı 5 8 Ekim 2012 Sunuş Cumhuriyetimizin 89. Yılı Kutlu Olsun! Hücresel Sistemlerin Meskun Mahal Sınırları Dışına Çıkarılması Mümkün mü? Ürün Güvenliği ve CE İşareti Uygulamaları Sayısal Ortamdaki Başvurular Sayesinde Ağaçlar Kesilmeyecek Çalış(ama)mak... Cennetten Bir Parça: Doğu Karadeniz Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Bu bültende yer alan yazılarda ifade edilen yorum ve görüşler yazarlarına ait olup, Bilişim Uzmanları Derneği‟nin görüşlerini yansıtmamaktadır. Bu ay Kurban Bayramı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı arka arkaya geldi. Çifte bayramınızı kutluyoruz! 17‟nci sayımızla merhaba, Zaman ne kadar da çabuk geçiyor. Bir bülteni yayımlar yayımlamaz, bir sonraki bültenin hazırlıklarına başlamamız gerekiyor. Bu çerçevede Eylül ayını da tamamlayıp, Ekim ayına merhaba dedik. Geçtiğimiz ayın en önemli olayı okulların açılması oldu kuşkusuz. Küçük prensler ve prensesler, okula, kreşe başladılar ama hala gözleri yaşlı ayrılıyorlar anne- babalarından. Her gün sabah bir pazarlık yaşanıyor bizim evde de, minik prensim –cevabını bilmekle birlikte- “anne bugün okul var mı” diye yalvaran gözlerle soruyor. Cevabı alır almaz da yaygarayı basıyor. Ağıt-figan fayda etmeyince, B planını devreye sokuyor ve nasıl olduğunu anlayamıyorum ama her gün karnı ağrıyor. Kreşe geldiğimizde ise, tüm direnişleri boşa çıkmış olan oğluşum son silahını, gözyaşlarını kullanıyor. Öğretmenin de öğütlediği şekilde, çabucak onu bırakıp çıkıyorum ama gelin görün ki o ağlamaklı güzel yüzü, akşama kadar gözümün önünden gitmiyor. Umarım tüm çocuklar bu yeni düzene kısa zamanda alışırlar. Bu ay itibariyle, 4. Dönem uzmanlarımızın hazırladığı yurtdışı yüksek lisans eğitimlerine ilişkin tespitlerimizi içeren raporu, İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı ile Kurul Başkan ve Üyelerimize sunduk. Taleplerimiz temelde iki hususu içeriyor. Birincisi, diğer pek çok kamu kurum ve kuruluşunda olduğu gibi bir yerine iki yıl süreyle eğitime gidilmesi, ikinci olarak da 35 yaş sınırının 40‟a çıkartılması. Konuyla ilgili yakın zamanda size iyi haberler verebilmeyi umuyoruz. Bu ayki konuğumuz Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Dairesi Başkanımız Sayın Osman Nihat Şen oldu. Çok zeki ama bir o kadar da mütevazi bir insan kendisi. Bu röportajda Osman beyi size daha yakından tanıtmaya çalıştık, İnterneti, erişim engellenmelerini, 5651 sayılı Kanunu, Elif Özdemir, BiliĢim Uzmanları Derneği BaĢkanı akademik çalışmalarını konuştuk. Bültenimiz bu ay da oldukça zengin. Tüm yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Ekim ayında yine çifte bayram var. Bu vesileyle Kurban Bayramınızı ve Cumhuriyet Bayramınızı tebrik ediyorum. Bu bayramda da sevdiklerinize kavuşmanızı diliyorum. Keyifli okumalar. Sayfa 2 Cumhuriyetimizin 89. Yılı Kutlu Olsun! 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan yeni ve bağımsız bir Devlet kurma savaşı başarıyla sonuçlanarak Türkiye Cumhuriyeti‟nin ilk temelleri atılmıştır. Cumhuriyet, arkasında milletinin desteği ile yola çıkan Mustafa Kemal Paşa‟nın kazanılması aynı yollarla başka bir millete nasip olmayan eşsiz eseriydi. Nigar Samsa BiliĢim Uzmanı SDD, BTK “...Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919'da Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için devletinin bir gemisi ile Samsun'a gönderilmiştir. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenlemiş ve yurdun her tarafından gelen ulus temsilcilerini 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplamıştır. Meclis Mustafa Kemal Paşa'yı 'Meclis Başkanı' seçmiştir. Millet, 39 yaşındaki genç bir dehanın önderliğinde Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatmıştır. Halk ve düzenli ordular düşman kuvvetlerine karşı savaş vermiş, omuz omuza mücadele etmiştir. 24 Temmuz 1923 günü İsviçre‟nin Lozan şehrindeki Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri Lozan Barış Antlaşmasını imzalamıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır fakat devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir. Lozan'n kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti'nin siyasal yapısını belirleyecek devlet şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kalmıştır. (1) eserleriyle ispat edecektir. Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yapmıştır ve 13 Ekim 1923'te Ankara başkent ilan edilmiştir. Türkiye'de Cumhuriyeti ilân eden 29 Ekim 1923 tarihli "Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddının Tavzihen Tadiline Dair Kanun," "Türkiye Devletinin şekl-i Hükümeti, Cumhuriyettir" demek suretiyle, cumhuriyeti bir hükümet şekli olarak nitelemiştir. muzaffer olacaktır...” -29 Ekim 1923 20:30- Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923 saat 18:45'de yaptığı toplantıdan sonra 20.30'da "YAŞASIN CUMHURİYET" sesleri arasında Cumhuriyet ilan olundu ve yeni Türk Devleti'nin adı kondu. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ". Hemen arkasından da Türk Ulusu'nun kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Kürsüye gelen Cumhurbaşkanı M. Kemal, kendisini Cumhurbaşkanı seçen Meclis'e teşekkür ettikten sonra şunları söyler: "Son yıllarda Ulusumuzun fiili olarak gösterdiği kabiliyet ve istidat, kendi hakkında kötü düşüncede bulunanların ne kadar tetkikten uzak görünüşe önem veren insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Ulusumuz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, hükümetin yeni adıyla uygarlık dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir... Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır." (1) Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 3 Cumhuriyetimizin 89. Yılı Kutlu Olsun! 1923 yılında, bu erdemli temeller üzerine kurulu Devleti ileriye taşıyacak imkânlar ne ölçüdeydi? Cumhuriyet kurulduğunda tüm Türkiye‟nin nüfusu 10 milyon civarındaydı, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da hareket noktası çok gerilerdeydi. Türkiye'de lise sınıflarında okuyan öğrencilerin sayısı 1247 kadardı. Hiçbir alanda yeterli sayıda yetişmiş eleman yoktu. 1911 Trablus ve 1912'deki Büyük Zafer'e kadar, Türk Milleti, üç ayrı kıt'ada ve bir çok cephede adeta aralıksız savaşmaya mecbur kalmıştı. Kurtuluş Savaşı destanı ülke bu şartlar içinde iken yazılmıştı. (2) Cumhuriyetin ilan edildiği yılda Türkiye‟de sadece 86 hastane ve 554 doktor bulunuyordu. Türkiye‟nin 1927 yılında toplam nüfusunun 13.648.270 olduğu dikkate alındığında bu rakamların azlığı dikkat çekicidir. O dönemdeki adı ile “memleket hastanesi” olan devlet hastaneleri sayıca az ve imkânları kısıtlıydı.(3) Nigar Samsa BiliĢim Uzmanı SDD, BTK Fransız düşünürü Montesquieu’ya İzmir İktisat Kongresi, Lozan‟da yapılan barış görüşmelerinin özellikle iktisadi konulardaki uyuşmazlık nedeniyle kesintiye uğradığı bir sırada 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında toplandı. İzmir‟de toplanması uygun görülen kongreye çiftçi, tüccar, sanayi erbabı, işçiler ile bütün şirket, banka, borsa ve diğer iktisadi kurumlar davet edilmişti. Kongre‟de Ticaret ve Sanayi Odaları‟nın alması gereken yeni şekil konusuna ilişkin kararlar, 1925‟te kabul edilecek olan Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu ve Nizamnamesinin ana çizgilerini belirleyecekti.(4) göre, despotizmin prensibi korku, monarşinin prensibi şeref, Ünlü Fransız düşünürü Montesquieu‟nun şu sözleri, Cumhuriyetimizin bu manzaralarla geçen ilk yıllarına kıyasla 89. ve gelecek yıllarına ilişkin temennimizi güçlendiriyor: “Despotizmin prensibi korku, monarşinin prensibi şeref, demokrasinin (cumhuriyet) prensibi ise, fazilettir.” demokrasinin (cumhuriyet) prensibi ise, fazilettir. Kaynaklar: (1) Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün. Basımevi, 1986, ss. 359-366 (2) Ergun ÖZBUDUN (http://www.meb.gov.tr/) (3) Mehmed Hayri, Türkiye‟nin Sıhhi-İçtimai Coğrafyası Niğde Sancağı, 1922. 76. (4) http://www.izto.org.tr Sayfa 4 Hücresel Sistemlerin Meskûn Mahal Dışına Çıkarılması Mümkün mü? - 2 Bu bilgiler rehberliğinde şimdi hep beraber baz istasyonlarının neden şehir dışına taşınmalarının mümkün olamayacağı hususuna tekrar dönelim ve aşağıdaki bilgiler ışığında teknik olarak bu durumun analizini yapalım: Nihat ArslantaĢ Teknik Uzman Ankara Bölge Md. BTK Hücresel sistemler hem sinyal alan hem de sinyal veren (Rx/Tx) sistemlerdir. Veri alışverişi için baz istasyonlarından yayılan sinyal kadar mobil telefonlardan yayılan sinyal de bir o kadar önemlidir. Dolayısıyla baz istasyonlarının şehir içlerinden uzaklaştırılması demek, iletişimin kesilmemesi için hem baz istasyonundan hem de mobil telefonlardan yayılan sinyal gücünün artırılması dolayısıyla ortama yayılan elektromanyetik ışımanın artması anlamına gelmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki Rd/Tv vericileri şehirlerin tamamını kapsama alanına almak için kilowatt (kW) mertebesinde güçlerle sinyal çıkışı yapmaktadırlar ve bu yüzden ortama yaydıkları elektromanyetik alan değerleri çok yüksektir. Baz istasyonlarının çok sayıda kurulmalarının en önemli gerekçesi ise bu sistem ağına bağlı bir baz istasyonunun görüştürebileceği kişi sayısının sınırlı olmasıdır. Baz istasyonları kendilerine tahsis edilen sayıdaki frekans ile mümkün olan en fazla sayıda aboneye hizmet vermek için tasarlanmışlardır. Bir baz istasyonu teknik olarak gelinen bugünkü noktada en fazla aynı anda 96 (teorik) kişiyi konuşturabilmektedir. Dolayısıyla nüfus yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde daha fazla sayıda aboneye hizmet verebilmek için daha fazla istasyon kurulumu teknik bir zorunluluktur. İstasyon sayısındaki artış ile alıcı/verici mesafesi kısalır ve doğal olarak daha düşük güç ile çalışmaları sağlanır. Bunun sonucunda ise ortamdaki elektromanyetik ışıma miktarında düşüş gözlemlenir. Bir diğer önemli konu ise kıt kaynak olan frekansın etkin kullanılması yoludur. Operatörler kendilerine tahsis edilen kıt sayıdaki frekans ile milyonlarca aboneyi konuşturmak zorundadırlar. Türkiye‟ de üç operatöre tahsis edilen frekans sayısı 55, 55 ve 81‟dir. Dolayısıyla 55 frekans (kanal) alan bir operatör, bir frekans üzerinden teknik olarak en fazla 8 kişi konuşturabildiği için toplamda belli bir bölgede aynı anda en fazla 8x55=440 kişiyi konuşturabilir. Dolayısıyla şehir dışındaki bir emisyon noktasından yapılacak bir yayında da en fazla 440 kişiyi konuşturabilir. Milyonlarca aboneyi aynı anda konuşturabilmek için hücresel yapıya ihtiyaç vardır ve bu kaçınılmaz bir durumdur. Ancak o zaman aynı frekansların bir komşu hücrede kullanılması söz konusu olabilir. İletişimin kesilmemesi için hem baz istasyonundan hem de mobil telefonlardan yayılan sinyal gücünün artırılması ortama yayılan elektromanyetik ışımanın artması anlamına gelmektedir. Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 5 Hücresel Sistemlerin Meskûn Mahal Dışına Çıkarılması Mümkün mü? - 2 Nihat ArslantaĢ Teknik Uzman Ankara Bölge Md. BTK Şimdi ise gelelim bu değerlendirmeler ışığında çevremizdeki diğer elektromanyetik kaynakların incelenmesine. İnsan ve çevre sağlığını tehdit eden yegane unsur olarak her ne kadar GSM baz istasyonları ve Radyo/TV istasyonları suçlu ilan edilse de, diğer elektromanyetik alan kaynaklarının da bu dağılımdaki rolleri hatırdan çıkarılmamalıdır. Çevremizdeki birçok elektrikli cihazın yaymış olduğu elektromanyetik ışımanın da hatırı sayılır etkileri olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla ortamda oluşturulan elektromanyetik alan seviyeleri yalnızca hücresel sistemlere bağlamak da doğru olmaz. Ülkemizde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), elektromanyetik alan maruziyetine ilişkin düzenlemeleri ile sıkı denetim mekanizmaları oluşturmuştur. Bu kapsamda çıkarılan yönetmelik hükümleri gereği, haberleşme maksatlı kurulan her türlü vericinin denetimi, hem BTK hem de BTK tarafından yetkilendirilmiş Ölçüm Yetki Belgeli kuruluşlar aracılığıyla titizlikle sürdürülmektedir. Haberleşme maksatlı kurulan her türlü vericinin denetimi, hem BTK hem de BTK tarafından yetkilendirilmiş Ölçüm Yetki Belgeli kuruluşlar aracılığıyla titizlikle sürdürülmektedir. Sayfa 6 Ürün Güvenliği ve CE İşareti Uygulamaları Yusuf Özcan Candemir Mühendis, PGM BTK Ulusal uygunluk değerlendirme sisteminin etkinliğinin ve güvenirliğinin artırılmasına ve uluslararası gelişimine katkı sağlamak gereklidir. Dünyadaki iletişim, sağlık, elektronik ve ulaştırma alanlarındaki hızlı teknolojik gelişmeler ve değişimler sonucunda ortaya çıkan globalleşme; özellikle dünya ticareti ve malların serbest dolaşımı konularında yeni kavramların çıkmasına ve yeni yapılanmalara neden olmuştur. Herhangi bir ülkede üretilen mal veya hizmetlerin dünyanın her yerinde piyasaya sunulmasının kolaylaşması, dünya çapında standartlaşmaya neden olmuştur. Piyasaya sunulan ürünlerin ortak olan minimum gereksinimlerinin karşılanması ihtiyacı; bu ürünlerin uygunluğunun değerlendirilmesi ve aynı uygulamaların küresel alanda karşılıklı tanınırlılığı ve yaygınlaştırılması fikrini oluşturmuştur. „‟Uygunluk Değerlendirme‟‟ terimi ile özetlenebilecek olan bu olgu; dünyadaki yaygınlaşmanın yanı sıra, AB sürecindeki yürütülen faaliyetlerle Ülkemizde de iyice ivme kazanmış ve ilgili tüm mevzuatımız bu yönde değiştirilerek kamu ve özel sektör alt yapılarımızda hızlı bir değişim başlamış ve artarak devam etmektedir. Ayrıca, temel olarak, ürün piyasaya arz edilmeden önce yürütülen faaliyetler olan Uygunluk Değerlendirmesi [1] ile, ürün piyasaya arz edildikten sonra gerçekleşen faaliyetler olan PGD arasındaki ayrımı burada vurgulamak gerekmektedir. Eğer bir AB üyesi ülkede, Uygunluk Değerlendirme Kuruluşu (UDK) ile Piyasa Gözetim Denetimi‟nden (PGD) sorumlu Yetkili Kuruluş (YK) daha üst bir kuruluş altında bir araya gelmişse, sorumluluk alanları PGD‟ nin uygunluk değerlendirmesinden bağımsız olmasını sağlayacak şekilde organize edilmelidir [2]. Bu kuruluşlar, bağımsız olmalı ve faaliyetlerini ayrı olarak, tarafsız ve ayrımcılık yaratmayacak şekilde yürütmelidirler[2], [3]. Ulusal uygunluk değerlendirme sisteminin etkinliğinin ve güvenirliğinin artırılmasına ve uluslararası gelişimine katkı sağlamak gerekmektedir. Bu doğrultuda, uygunluk değerlendirme alanında tüm paydaşlar arasında işbirliğini geliştirmek, koordinasyonu sağlamak ve yasal düzenlemelerin tasarımı, uygulaması ve geliştirilmesi ile sektörün varsa sorunlarına çözümler üretilmesi konusunda adımlar atılabilmesi için uygun görülmektedir. Elektronik haberleşme sektöründe, Ülkemizde herhangi bir Onaylanmış Kuruluş (OK) bulunmamakta ve bu alanda OK talepleri oluşması için özel sektörün ikna ve teşvik edilmesi, Uluslararası paydaşlar arasında tanınma, gelişme ve dövizlerimizin ülkemizde kalması açılarından tavsiye edilmektedir. Şimdiye kadar sadece TÜBİTAK UME ve Yıldız-Cell, YK olan kurumumuza OK olmak için müracaat etmiş, fakat neticeye ulaşılamamıştır. CE işaretinin literatürdeki anlamı 'European Conformity', Avrupa normlarına uygunluktur. CE işareti taşımayan ürünler, Avrupa Birliği ülkelerine giremez, bu nedenle bu işaret, ürünlerin Avrupa Birliği iç pazarında serbestçe dolaşımına olanak veren bir "Endüstriyel ürün pasaportu" olarak tanımlanabilir fakat asla bir kalite işareti değildir ve tüketiciye de bir kalite güvencesi sağlamaz, sadece ürünün ilgili direktiflerce belirlenen tüm şartlara uygun olarak üretildiğini ve kontrol edildiğini, asgari güvenlik koşullarına sahip olduğunu gösterir. Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 7 Ürün Güvenliği ve CE İşareti Uygulamaları " CE İşareti" iliştirilmesi zorunlu olan ürün grupları aşağıdaki gibidir: Alçak Gerilim Cihazları, Basit Basınçlı Kaplar, Oyuncaklar, ĠnĢaat Malzemeleri, Elektromanyetik Uygunluk, Makineler, Kişisel Korunma Donanımları, Otomatik Olmayan Tartı Aletleri, Vücuda Yerleştirilebilir Aktif Tıbbi Cihazlar, İn Vitro Tıbbi Tanı ve Diagnostik Cihazları, Gaz Yakan Aletler, Sıcak Su Kazanları, Sivil Kullanım Ġçin Patlayıcılar, Patlayıcı Ortamlarda Kullanılan Ekipmanlar, Asansörler, Dondurucular, Basınçlı kaplar, Gezi amaçlı tekneler, Radyo ve Telekomünikasyon terminal cihazları Oyuncaklar için ürün güvenliği şartlarından birkaç örnek verecek olursak; keskin uçları ve parmakların sıkışabileceği mekanizmaları olmamalı, çocuğun yutup boğulmasına sebebiyet verebilecek küçük parçalardan oluşan veya çocuğun boynuna dolanıp sıkıp boğabilecek uzunlukta iplerden oluşmaması, 3 yaş ve altı çocuklar için üretilen oyuncaklarda aranılan şartlardan bazılarıdır. Cep telefonu için de ürün güvenliği kapsamında bir kaç örnek verecek olursak; yangına neden olmaması, elektrik çarpmasından koruması, keskin kenarı olmaması, açıklıklarına çocuk parmağının dahi girememesi, kullanırken ve taşırken insan vücuduna veya beynine ve diğer canlılara zarar vermemesi, aranılan şartlardan sadece bir kaçıdır. 4703 sayılı kanuna göre, ürünlerin güvenlik denetimleri kamu kurumları tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu denetimler neticesinde güvenli olmadığı tespit edilen ürünlerin piyasaya arzının yasaklanması, piyasadan toplatılması ve imha edilmesine yönelik bir dizi önlem alınmaktadır. Şikâyet ve ihbarlar, kamu kurumlarının piyasadaki güvenilir olmayan ürünlerinin tespit edilmesini sağlayacak diğer bir önemli bilgi kaynağıdır. Dolayısıyla tüketicilerin CE iĢareti olmayan ürünlerin 4077 sayılı ‘’Tüketici Koruma kanunu’’na göre satın alınmaması gerektiğini bilmeleri ve gerektiğinde de bilinçli vatandaĢ olarak Ģikâyet ve ihbarlarda bulunmaktan çekinmemeleri gerekmektedir. Ülkemizde tüm ürünlerde yapılan 2011 PGD denetimlerinde; 2011 yılında bir önceki yıla göre %208‟ lik bir artış olmuştur. Denetimlere bağlı olarak piyasaya arzı durdurulan, piyasadan toplatılan ve imha edilen ürünlerle ilgili uygulanan idari yaptırımlarda ise, yine 2011 yılında bir önceki yıla göre %54 oranında bir artış kaydedilmiştir.[4] Elektronik haberleşme alanında telsiz ve telekomünikasyon terminal ekipmanlarının ürün güvenliği açısından PGD‟ den sorumlu YK olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), PGD faaliyetlerini yerine getirebilmek için yeterli sayıda ve yetkin teknik personele ve altyapıya sahiptir. Bu itibarla, PGD yapılan ürünlerin ürün güvenliği kapsamına uygun olarak üretilip Yusuf Özcan Candemir Mühendis, PGM BTK CE İşareti, ürünlerin amacına uygun kullanılması halinde insan can ve mal güvenliği, bitki ve hayvan varlığı ile çevreye zarar vermeyeceğini, gösteren bir işarettir. Sayfa 8 Ürün Güvenliği ve CE İşareti Uygulamaları üretilmediği, diğer bir ifadeyle, güvenli olup olmadığı hususunun tespitinde yapılacak test ve muayeneler, bu konuda yeterli ve ehliyetli olan BTK-Piyasa Gözetim Laboratuvarı Müdürlüğü (PGM) laboratuvarlarında yaptırılmaktadır. Yusuf Özcan Candemir Mühendis, PGM BTK Satın aldığımız ürünlerde CE işareti olup olmadığını mutlaka kontrol etmeliyiz. Test sonuç verilerinin güvenilirliği ve uluslararası geçerliliğinin sağlanması amacıyla BTK tarafından kullanılan PGM test laboratuvarı;TS EN ISO/IEC 17025 "Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği için Genel Şartlar‟‟ standardının şartlarını sağlayarak TÜRKAK tarafından düzenlenen akreditasyon belgesini almıştır. Buna ilave olarak da her yıl yapılan TURKAK gözetim denetimleri ile PGM laboratuvarları kontrol edilerek, Test Laboratuvarı olarak akreditasyonunu devam ettirmekte ve uluslararası alanda geçerliliğini korumaya devam etmektedir. Güvenli ürün; insan sağlığına, can ve mal varlığına, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığına ve çevreye zarar vermeyen üründür. 4703 sayılı „‟Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanması‟‟ na dair kanuna göre, piyasaya arz edilen bütün ürünlerin güvenli olması zorunludur. Piyasaya güvenli ürün arz etme yükümlülüğü ise üretici veya ithalatçıdadır. Bu kapsamda tüketici tarafından kullanılan pek çok ürünün CE işareti ile piyasaya arz edilmesi zorunludur. CE işareti, ürünün ilgili mevzuatta belirtilen asgari güvenlik şartlarını taşıdığını ve bir üçüncü taraf uygunluk değerlendirme kuruluşu ve onaylanmış kuruluş vs. gerekli bütün uygunluk değerlendirme faaliyetlerinden geçtiğini gösteren bir işarettir. Oyuncaklar, düdüklü tencereler, elektrikli ev eşyaları ve diğer elektrikli cihazlar, asansörler ve cep telefonları CE işareti taşıması gereken ürün gruplarından sadece bir kaçıdır. Bu yüzden satın aldığımız „‟Ürün Güvenliği‟‟ gerektiren ürünlerde ürünün üzerinde „‟CE işareti‟‟ olup olmadığını, üretici veya ithalatçı isim ve adreslerinin de yazılı olup olmadığını mutlaka kontrol etmemiz gerekmektedir. Modern toplumlarda tüketici bilinci yüksek olmakta ve bu konu çok önemsenmektedir. Üreticiler unutmamalılar ki, kendileri de aynı zamanda başka ürünlerin tüketicileridir. Vatandaşların güvenli ürün kapsamında herhangi bir ürün alırken çevre ve sağlık açısından denetimlere tabi tutulan „‟CE işaretli‟‟ ürünleri tercih etmeleri tavsiye edilmektedir. Yetkili kurumların tüketici bilincini oluşturmak için ortak çaba göstererek televizyonda ve radyoda bilgilendirme yayınlarını ve kısa etkili tanıtım filmlerinin reklam aralarında verilmesini artırarak devam etmeleri gerekmektedir. Tüketicilerin yanı sıra üreticilerin de ürün güvenliği, standartlar ve piyasa gözetim denetimi konularında bilgilendirilmesini amaçlayan geniş kapsamlı farkındalık kampanyalarına devam edilmesi fayda sağlayacaktır. Kaynaklar: [1] EC, 11.04.2001, Working Paper on the Implementation of New Approach Directives, Brussels [2] EC, 2000, Guide to the Implementation of Directives Based on New Approach and Global Approach, Italy [3] 23 şubat 2012 tarihli ve 28213 sayılı UDK‟larına İlişkin „‟Genel Esaslar Yönetmeliği‟‟ [4] Ekonomi Bakanlığı Uzmanı Derya Yağmur Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 9 Sayısal Ortamdaki Başvurular Sayesinde Ağaçlar Kesilmeyecek Malumları olduğu üzere, (kamuoyunda bilinen adıyla) baz istasyonu yönetmeliğimiz gereği, GSM/UMTS (2G/3G) İşletmecileri; alt yapılarında kullanılan baz istasyonları sistemlerine düzenlenen “Güvenlik Sertifikası” başvurularını, ilgili BTK Bölge Müdürlüklerine elektronik ortamda sayısal olarak göndermeye başlamışlardır. Kurumun düzenlemeleri çerçevesinde 2001 yılından itibaren İşletmecilere, kuracakları baz istasyonlarına ait Güvenlik Sertifikalarının; BTK Bölge Müdürlükleri tarafından düzenlenmekte olduğu bilinmektedir. Bugün ülkemiz genelinde faal olan yaklaşık 74.000¹ baz (GSM/UMTS toplam) istasyonuna, BTK Bölge Müdürlükleri tarafından mevzuat gereği 360.000¹ den fazla Güvenlik Sertifikası düzenlenmiştir. Her bir baz istasyonu sisteminin işletmeye açılabilmesi maksadıyla İşletmeciler; Güvenlik Sertifikası talebinde bulunurken, içeriğinde Yönetmelik gereği baz istasyonu kurulumuyla ilgili çeşitli bilgilerin bulunduğu ortalama 20 sayfalık bir dosya hazırlamaktadır. Bu dosyaların içeriği bazen kurulacak olan baz istasyonunun konuşlandırılacağı yere göre 50-60 sayfaya kadar da çıkabilmektedir. Baz istasyonunun ilk kurulumundan sonra İşletmecilerin istasyonlarda yapacağı değişiklikler (revizyonlar) nedeniyle de aynı şekilde başvuru dosyalarının hazırlanması ilgili yönetmelik gereği istenmektedir. Baz istasyonlarındaki bu değişiklikler kimi zaman 5‟den fazla da olmaktadır. Böylece her defasında istenilen başvuru evraklarından dolayı bu istasyonların dosya içerikleri gittikçe artarak kabarmaktadır. Bölge Müdürlüklerinde Güvenlik Sertifikası işlemleri kamuoyunda önemli bir faaliyet arz etmektedir. Bu nedenle istasyonların kurulumu ile ilgili olarak düzenlenen Güvenlik Sertifikasına ait tüm bilgi ve belgeler, gerektiğinde yasal işlemlerde de kullanılması nedeniyle Bölge Müdürlüklerince güncel olarak tutulup arşivlenmek zorundadır. Ancak bu zorunluluktan dolayı da sayıları gün geçtikçe artan baz istasyonlarının Güvenlik Sertifikası başvurularına ait evrakların muhafaza edildiği arşiv alanları fiziki olarak Bölge Müdürlüklerinde büyük bir yer kaplamaktadır. Bu durumun sürekliliği Bölge Müdürlüklerindeki yeni arşiv alanları ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Ali Feyyaz Uygur Teknik Uzman, Ankara Bölge Md. BTK …ülkemiz genelinde faal olan yaklaşık 74.000¹ baz (GSM/ UMTS toplam) istasyonuna, BTK Bölge Müdürlükleri tarafından mevzuat gereği 360.000¹ den fazla Güvenlik Sertifikası düzenlenmiştir. Sayfa 10 Sayısal Ortamdaki Başvurular Sayesinde Ağaçlar Kesilmeyecek Ali Feyyaz Uygur Teknik Uzman, Ankara Bölge Md. BTK İşletmeciler, İFİS üzerinden kendilerinden Yönetmelik gereği olarak istenen başvuru dosya evraklarını sayısal ortamında “pdf” olarak gönderecekler ve bu evraklar sayısal ortamda saklanacaktır. Bu nedenle, her bir başvuru için istenilen çok sayıdaki evrakın basılı olarak ayrıca Bölge Müdürlüklerine gönderilmesine gerek kalmayacaktır. Güvenlik Sertifikaları düzenlenmesi işlemlerinin İFİS üzerinden yapılması, işlemleri hızlandıracağı gibi evrak yoğunluğu ile boğuşan personelin konuyla ilgili işlerini daha da kolaylaştıracaktır. İşletmecilerin baz istasyonlarına ait teknik bilgilerin yanında kurulum bilgileri evraklarının kullanılan ortak veri tabanında sayısal olarak arşivlenmesi nedeniyle, Bölge Müdürlüklerince yerinde kontrol ve denetimi yapan teknik personel; görevi esnasında meraklı izleyicilerin bakışları arasında işlemlerini yaparken kabarık dosyalar ile boğuşmayacak, yerine, beraberinde taşıyacağı bilgisayara önceden yüklenmiş baz istasyonları bilgilerine ulaşarak çok daha hızlı ve güvenilir, aynı zamanda Kurum adına yakışır olarak işlemlerini tamamlayacaktır. Yukarıda bahsedildiği şekilde işletmecilerin Güvenlik Sertifikası taleplerine ait başvuruların internet ortamında yapılması nedeniyle Yönetmelik gereği istenilen onlarca dokümanı içeren başvuru dosyalarının Bölge Müdürlüklerine gönderilmesine gerek kalmadığından, Bölge Müdürlüklerinde bunların muhafaza edildiği arşivdolap alanları (fiziki olarak) artık büyümeyecek, aksine küçülecektir. Sayısal ortamda saklanan evrak ve dokümanlara sadece ihtiyaç durumunda ulaşılacaktır. Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 11 Sayısal Ortamdaki Başvurular Sayesinde Ağaçlar Kesilmeyecek Güvenlik Sertifikası iĢlemlerinin sayısal ortamda yürütülmesinden elde edilen elde edilen önemli bir tasarruf da, çevreye ve ekonomiye olan önemli bir katkı sağlanmasıdır. ġöyle ki; Ali Feyyaz Uygur Teknik Uzman, Ankara Bölge Md. BTK Her bir baz istasyonu Güvenlik Sertifikası başvurusu için ortalama 20 sayfa evrak gönderildiğini kabul edelim. Bir yılda tüm BTK Bölge Müdürlüklerine (yeni kurulan, üzerinde değişiklik yapılmasına izin verilen ve ölçüm değerleri gelen) yaklaşık 20 bin¹ baz istasyonu için başvuru işlemi yapılmaktadır. Bu durumda Bölge Müdürlüklerine, Güvenlik Sertifikası işlemleri için bir yılda ortalama 20.000 x 20= 400.000 sayfa gönderiliyor demektir. 1m² 80 gramlık A4 kâğıdının 15 adet A4 kâğıdına eşit olduğunu biliyoruz. Bu kadar müracaat evrakı yaklaşık 2,13 Ton A4 kâğıdına eşdeğerdir. 1 ton kâğıt için ormanlarımızdan yaklaşık 17 ² ağaç kesilmektedir. ...başvuru işlemlerinin İFİS üzerinden sayısal ortamda yapılmasından dolayı, bir yılda en az 35 adet ağaç kesimi önlenebilecektir. Görüleceği üzere sadece Güvenlik Sertifikası ile ilgili başvuru işlemlerinin İFİS üzerinden sayısal ortamda yapılmasından dolayı, bir yılda en az 35 adet ağaç kesimi önlenebilecektir. Her yıl sadece bu işlemlerdeki kâğıt kullanımından dolayı yapılacak tasarruf ile hem bu işleri yapan işletmecilerin giderleri azalacak, hem de çevresel olarak sıkıntı yaşayan ülkemiz ve dünyamıza daha yeşil bir ortamın devamlılığı sağlanacaktır. Not: (1) Baz istasyonları için alınan rakamlar MFYS/GSS raporlama programlarından alınmıştır. (2) Orman Genel Müdürlüğü web sitesinden Sayfa 12 Çalış(ama)mak… Abdurrahman Er BiliĢim Uzmanı, SDD, BTK “...Çalışmak maharet ister, memlekette her önüne gelen müteahhit, siyasetçi olur da herkes çalışabilen olamaz.” Çalış(ama)mak… Bu konuya kendimi kandırmadan, olabildiğince doğal ve mizahi açıdan yaklaşmak istedim; hal böyle olunca da ciddiyeti bir kenara bırakıp içinden geldiği gibi olmak, sözü akışına, duygulara bırakmak gerekti, e hadi bırakalım o zaman… Bu çalışma meselesi nasıl iştir akıl erdiremedim. Çalışmak iyidir, güzeldir, insan üretir denilir de neden rastlayamayız çalışmanın bu iyi yüzüne. Bu iyi, güzel olan şeyi neden canımız bir türlü istemez. Çalışmak maharet ister, memlekette her önüne gelen müteahhit, siyasetçi olur da herkes çalışabilen olamaz. İtina ister, özen ister çalışmak. İnsan kendini salmayı, tembelliği, uyumayı, gezmeyi, tüketmeyi daha çok seviyor. Sorarım size zorunluluk olmasa sabah sabah uyumak varken, bir o yana bir bu yana dönüp sıcak yatağın keyfini çıkarmak varken işe gitmek ister miydiniz? Kim ister ki. Özellikle çalışmaya başlamak bela kabilinden bir durumdur. Sürekli erteleyip durursunuz işlerinizi de bir türlü başlayamazsınız çalışmaya. Aslında herkes bilir o küçük tepeyi aşınca gerisi gelecektir ama kardeşim o ne zorlu tepedir öyle, değil aşmak çoğu kez yanaşmaya bile cesaret edemiyor insan. İnsanın hoşuna giden şeyler, lezzetli şeyler, çoğu zaman ya kilo aldırır ya da ahlaki değildir. Çalışmak ahlakidir ve kilo da aldırmaz ama iyi hoş da eğlenceli de değil, eğlenceli olsaydı ya. Bir taraftan çalışıp bir taraftan eğlenirdik, kimse de bizi çalış, sınavı kazan veya işi bitir diye zorlamazdı. Girersiniz odaya veya ofise güzel bir masa, üzerinde bilgisayar… pencereden ışık vururken içerideki loşluğu, kasveti söküp alıyor… her şey güzel ama bir türlü koyulamazsınız çalışmaya. Hani siz çalışacaksınız ya, zaten o isteği kolay kolay yakalayamazsınız ama velev ki yakaladınız herkes anlaşmışçasına sizi arar, sorar. Hiç gelmeyecek misafirler gelmeye, hiç aramayanlar aramaya başlar. Ya bir telefon gelir, ya bir arkadaşınız uğrar ya da gerçekten önemli bir şey olmuştur ve siz yine çalışamazsınız. Ha bu arada son zamanların modası facebook, twitter gibi sanal ortamlara takılma ihtimaliniz de yok değildir. Hadi bunlar olmadı diyelim, bu sefer de TV de çok güzel bir film başlamıştır veya ilginizi çeken bir konuda haber programı düzenleniyordur ve sonuç yine aynı.. Çalışamazsınız. Vaktiniz azalır ve stres başlar. Stres oldukça da hiç çalışamaz, çalışamadıkça da daha çok stres olursunuz, artık bir kısır döngünün içindesiniz bilemem artık ne zaman çıkarsınız oradan. Çalış(a)mayıp da rahat etseniz ya, o da olmaz. Olmaz çünkü aklınız da halen yapamadığınız işler, çalışmadığınız ders durur; dururken de bir ses, öyle bir ses ki ne kimden ne nereden geldiği belli… kulagınıza sürekli fısıldar; çalışmadın, çalışamadın vakit bitti hapı yuttun… ne yapsanız içinize sindirmez. Bu şekilde ister film izleyin ister sonra çalışmak üzere gezmeye çıkın zevk alamazsınız, yine mümkün değildir aklınızdan çalışmayı çıkarmak. Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 13 Çalış(ama)mak… Ne yapacak ne edecek çalışma safhasına geçeceksiniz, kararlısınız. Bir de şu epostalarıma bir bakayım da öyle çalışayım dersiniz ve yine hata edersiniz, bu seferde cevap yazmadan edemeyeceğiniz bir e-posta gelmiştir... Neyse ki en sonunda bütün engelleri aşar ve oturur başlarsınız çalışmaya. Aman Allah‟ım o da ne! en önemli ders notlarını veya iş ile ilgili dokümanlarınızı arkadaşınız almış ama vermemiştir. Artık kendinize mi kızarsınız, arkadaşınıza mı kızarsınız, yoksa bir yanınızın sürekli aradığı ama bir türlü bulamadığı vicdanınızı rahatlatacak olan bahaneyi yani çalışmamak için bulamadığınız bahaneyi mi bulursunuz bilemem. Böylesi durumlarda önce kendime sonra arkadaşıma kızar, sonra da kendimi yapacak bir şey olmadığına ikna etmeye çalışırım. Artık ne kadar ikna ederim orası meçhul. Ve nihayet çalışmamak için sığınacağım bir bahanem vardır, çünkü yapacak birşey yoktur o anda. Ama bu sefer de vicdanıma söz dinletemem. Yahu kardeşim artık yapacak bir şey yok bıraksana yakamı, bırakır mı hiç; şunu yapmasaydın, şu zaman şöyle etseydin de bu duruma düşmeseydin vesaire vesaire… Görünmeyen ama içinizde var olan o harp bittikten sonra zaman geçmiş çalışmak için 15 dakika ya kalmış ya kalmamıştır. Ve elbette yeterli değildir bu süre çalışmaya başlamak için! Şimdi sorarım size haksız mıyım başta söylediğim gibi çalışmak maharet ister herkes cüret etmesin demeye, hiç de abartmıyormuşum değil mi? Çalışabilmek için öncelikle bu vartaların hepsinden sıyrılmak gerek. Bunun için de plan, tertip, düzen lazım. Yani bizde, çoğu Türk insanında olmayan disiplinler, özellikler lazım. Abdurrahman Er BiliĢim Uzmanı, SDD, BTK Sayfa 14 Cennetten Bir Parça: Doğu Karadeniz - 2 Doğu Karadeniz turumuza Trabzon ve Rize ile devam ediyoruz… Roma döneminde Trapezus olarak adlandırılan ve Trabzon İmparatorluğu‟nun hüküm sürdüğü Trabzon, 1461 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedildikten sonra eyalete ve nihayetinde vilayete çevrilmiştir. Trabzon‟un en popüler turistik mekânlarının başında Maçka ilçesinde, Karadağ üzerinde bulunan ve Ortodokslar için kutsal öneme sahip Sümela Manastırı gelmektedir. AyĢe Gül Mirzaoğlu, BiliĢim Uzmanı BTD, BTK (Sümela Manastırı, Trabzon*) Günümüzden yaklaşık 1600 yıl önce inşa edilen Manastırın içinde (Sümela Manastırı’nda Hz. Yunus’un (a.s.) balığın karnından kurtuluşunu tasvir eden bir fresk, Trabzon*) pek çok kutsal varlığı ve hikâyeyi tasvir eden freskin, boyaları solmadan korunmuş olması çok ilginçtir. (Sümela Manastırı’nda Cebrail’i (a.s.) tasvir eden bir fresk, Trabzon*) Trabzon‟un bir başka doğal güzelliği ise kartpostallarda gördüğüm sisli görüntüsü ile yer ile gök birleşiyormuş hissi uyandıran ve bu haliyle Karadeniz turu öncesinde en çok merak ettiğim mekân olan Uzungöl‟dür. Bilinçsiz yapılaşma nedeniyle kartpostallardaki görüntüsünden bir nebze uzaklaşmış olduğunu görmek üzücü olsa da, Çaykara sınırlarında bulunan bu mekân hala büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. “Çektiklerimiz” köşesinde Bilişim Uzman Yardımcısı arkadaşım Hasan Özköse‟nin Uzungöl fotoğraflarını bulabilirsiniz. Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 15 Trabzon‟un doğal güzelliklerinin yanı sıra el sanatları da görülmeye değerdir. Özellikle altın ve gümüş takı/hediyelik eşya yapımı şehirde oldukça gelişmiştir. (Büyük el emeğiyle örülen Trabzon hasırı**) (“Kazaziye” tarzı örülmüş gümüş bir kolye**) Sık orman dokusu nedeniyle fazla arkeolojik inceleme olanağı sunmayan, dolayısıyla Osmanlı öncesi tarihine dair fazla bilgi bulunmayan Rize‟nin 1924 yılına kadar Trabzon vilayetine bağlı bir kaza olduğu bilinmektedir. Rize‟de dik yamaçlı, tam anlamıyla “V” şeklindeki vadiler arasında akan sayısız dere bulunmakta, bu vadiler ve dere yatakları boyunca uzanan yemyeşil ormanlar ise seyrine doyulmaz bir güzellik sergilemektedir. (Fırtına Deresi, Rize*) Bu vadilerden olan Fırtına Vadisinde yürüyüş yapmak ve vadi sonundaki şelaleyi görmek son derece huzur vericiydi. (Fırtına Vadisi’nde yürüyüş, Rize*) (Fırtına Vadisi sonundaki şelale, Rize*) AyĢe Gül Mirzaoğlu, BiliĢim Uzmanı BTD, BTK Sayfa 16 Fırtına Vadisi‟nin bazı kesimlerde deniz seviyesinden yaklaşık 4000 m‟ye kadar yükselmesiyle dünyanın en dik yamaçlarından biri oluşmaktadır. Yıllık ortalama yağış miktarının 2000 mm‟yi bulduğu vadide, “endemik” olarak tanımlanan, bir başka ifadeyle sadece o yörede yetişen pek çok bitki türü vardır. AyĢe Gül Mirzaoğlu, BiliĢim Uzmanı BTD, BTK (Fırtına Vadisi, Rize*) (Fırtına Vadisi, Rize*) Rize‟deki son durağımız olan Ayder Yaylası‟nın kendine özgü mimariye sahip evlerini, doğal güzelliğini ve temiz havasını anlatmak içinse fazla söze gerek yok, mutlaka gidip görülmeli diye düşünüyorum. Doğu Karadeniz bölgesi başta olmak üzere ülkemizin pek çok yöresinde yaşanan “bitki kaçakçılığı” kültürel mirasımızı ve turistik potansiyelimizi büyük ölçüde tehdit etmektedir. (Ayder Yaylası, Rize*) (Ayder Yaylasında sırtında torunuyla tipik bir Karadeniz kadını, Rize*) Yörede üretilen ve oldukça değerli olan Ayder balı, kendine özgü aromasını Doğu Karadeniz‟in başka yörelerinde de olduğu gibi Ayder Yaylasında bulunan “endemik” bitkilerden almaktadır. Kişisel izlenim paylaşımı amacı taşıyan bu tür bir gezi yazısında; vadi ve yayla gezilerimizde tur rehberimizin belirttiği ve aklımda yer eden biyoloji bilimine özgü “endemik” tabirini özellikle vurgulamak istiyorum. Şöyle ki; Doğu Karadeniz bölgesi başta olmak üzere ülkemizin pek çok yöresine sadece bu tür bitkilerin tohumlarını veya soğanlarını alıp, ülkelerine döndüklerinde bunların DNA‟larını üreterek tekrar bize veya farklı ülkelere pazarlamak amacıyla birçok bilimsel araştırmacı gelmektedir. Bu kişiler sadece turistik amaçlı gelmiş göründüğü için faaliyetlerinde veya ülkeye giriş çıkışlarında herhangi bir denetime tabi tutulmamakta ve ülkemize özgü bitkiler giderek yok olmaktadır. “Bitki kaçakçılığı” olarak tanımlanan bu durum, kültürel mirasımızı ve turistik potansiyelimizi büyük ölçüde tehdit etmektedir. Ülkemizin Cennet köşelerini gezerken “bitki kaçakçılığı”na karşı da duyarlı olmak dileğiyle, sizlerin de gezip gördüğünüz yerlere veya memleketlerinize has izlenimlerinizi bültende paylaşmaktan mutluluk duyacağımızı hatırlatmak isterim. Kaynaklar: www.trabzon.gov.tr – www.rize.gov.tr http://www.tarimtv.gov.tr/HD811_israil-de--cakma--ayder-yaylasi-.html * Çekildiği tarih: Ekim 2008, Çeken: İ. Mirzaoğlu Sayfa 17 Van Gogh Alive Digital Sanat Sergisi Haftasonu farklı bir Ģey yapmak isterseniz Cermodern’e bir uğrayın. Hazırlayan: Editör Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 18 Devlet Tiyatroları Sezonu Açıyor. Hazırlayan: Editör Sayfa 19 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Elif Özdemir BUD BaĢkanı, YED Dai. BĢk.V. BTK Osman Nihat ġen Ġnternet Dairesi BĢk., TĠB, BTK Yavuz Göktaylar BiliĢim BaĢuzmanı, SAD, BTK Bu sayımızın konuğu olduğu için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Dairesi Başkanı Sayın Osman Nihat Şen’e teşekkür ederiz. Eylül ayı sonunda Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Dairesi Başkanı Sayın Osman Nihat Şen ile röportaj yapmak üzere Kurumun İncek‟teki binasındayım. Binayı içeriden ilk görüşüm. Bina güzel. Şehrin buraya uzak köşesinde yaşayan arkadaşlarımız için buraya geliş gidişin çok zaman alacağı ve yorucu olacağı açık. Epey fazla güvenlik önlemi de dikkat çekiyor. Neyse aklımda bunlar varken Dernek Başkanımız Elif Hanım ve fotoğraflarıyla bize yardımcı olacak olan Ayşegül Hanım ile Osman Beyin odasında buluşuyoruz. Keyifli bir sohbet oluyor: Sayın ġen Röportaj talebimizi kabul edip bize vakit ayırdığınız için teĢekkür ediyoruz. Öncelikle, sizi hiç tanımayan okuyucularımıza kendinizi kısaca anlatır mısınız? Nerede ve hangi yılda doğdunuz ve büyüdünüz? 2 Şubat 1972 Maraş doğumluyum. Kahramanmaraş‟a Maraşlılar olarak Maraş diyoruz. Maraş‟ta büyüdüm. İlkokulu Maraş‟ta okudum. Anadolu Lisesi‟ni Maraş‟ta okudum. Yani üniversiteye gelene kadar. 1990‟da üniversite sınavına girdim. ODTÜ bilgisayar mühendisliğini kazandım ve ODTÜ‟de okudum. 1995 ile 1997 arasında yüksek lisans yaptım. Emniyet‟te çalışıyordum o zaman. 657‟nin devlet memurlarının yetiştirilmesiyle ilgili maddesi gereğince personelin yurtdışına gönderileceği söylendi. Başvurdum ve kazandım. Hangi üniversitede? Kuzey Teksas üniversitesinde bilişim suçlarıyla mücadele konulu yüksek lisans yaptım. Dallas‟a çok yakın küçük bir şehirdeydi üniversite. Döndük geldik. BTK‟ya geçtikten sonra da doktora çalışmalarına devam ettim. Neyse geçtiğimiz ay itibarıyla da geçici mezuniyet belgemi aldım. 2012 yılı Ağustos ayı itibarıyla Polis Akademesi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü‟nde doktora çalışmasını bitirmiş oldum. Elif Özdemir: Erken bitirdiniz sanırım. Yani çalıĢkan bir öğrencisiniz. Pek erken bitirdim sayılmaz aslında. Ek bir çabam olmadı. Neyse bir şekilde bitirdim Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik biriminde ki doktora programını. Elif Özdemir: Hayırlı olsun diyelim. Fotoğraflar: Ayşe Gül Mirzaoğlu Evet. MaraĢ merkezde mi büyüdünüz? Evet. Merkezde. 78 Maraş olaylarını da iyi hatırlıyorum. Şu seksenler dizisini biz ailece düzenli seyrediyoruz. Ben diziyi izlerken kızlarıma da o olayları da anlatıyorum. Çok canlı olarak yaşadım çünkü. 80 ihtilalini hazırlayan olaylardan biriydi. Gerçi dizide çok bahsetmiyorlar. Cilt 2, Sayı 5 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Elif Özdemir: MaraĢlısınız öyle değil mi? Hani memuriyet nedeniyle mi ordaydınız diye soruyorum. Hayır hayır. Maraşlıyım. Babam devlet su işlerinde ayniyet mutemeti olarak çalışıyordu. Annem ev hanımı. Benden iki yaş büyük bir abim var. Bir de Ankara‟da öğretmenlik yapan bir kız kardeşim. Eşim Kastamonulu. ODTÜ‟de tanıştık. Ben bitirirken o başlıyordu. Elif Özdemir: EĢiniz öğretmen diye aklımda kalmıĢtı. Kimya öğretmeni. Ama eşimin öğretmenlik yapmaya pek fazla fırsatı olmadı. Elif Özdemir: Çocuklar nedeni ile sanırım. Evet. Zaten bir süre ABD‟ye gitmiştik. Kaç çocuğunuz var? Üç. İki kızım ve bir oğlum var. Elif Özdemir: Ben kızları biliyordum ama oğlanı bilmiyordum. Oğlum yeni doğdu sayılır. 11 ay oldu. Yani güncel bir konu. (Gülüşmeler) O zaman hayırlı olsun diyelim tekrar. Tabi arada 9-10 yıllık bir fark olunca ablalar biraz anne gibi oldu. Bazen evde bakım için pazarlık yapıyorlar. Sayfa 20 Sayfa 21 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Elif Özdemir: Kızlar büyük olunca genelde kardeĢlerine bakıyorlar. Evet. Eskiden hep öyleymiş. Neyse eşim okulu bitirdikten sonra yüksek lisans için ABD‟ye gittik. Orası bizim için bir nevi balayı oldu. Dönünce de büyük kızımız vardı. Eşimde kimyadan çok İngilizce öğretmenliği yapmak istiyordu. Arkadaşları da genelde İngilizce öğretmenliği yapıyordu. 2003 yılında Milli Eğitim ODTÜ gibi İngilizce eğitim yapan okullardan mezun olanların İngilizce öğretmenliği yapabilmeleri uygulamasını kaldırdı. Bu arada da küçük kızımızda dünyaya geldi. Yani eşimin pek öğretmenlik yapma fırsatı olmadı. İngilizce öğretmenliği yapmak istiyordu ama olmayınca artık kimya öğretmenliği de yapmak istemedi. Bilgisayar mühendisi olduğunuzu biliyoruz. Üniversite de okuduğunuz bölüm bilinçli bir tercih miydi? Mühendis olmayı istiyordum. Bizim zamanımızda genelde başarılı öğrenciler teknik branşa yöneliyordu. Orada da iki seçenek vardı. Ya tıp ya da mühendislik. Ben aslında ikisi arasında gidip geldim. Ailem tıp istemişti. Ben mühendislik istiyordum. Tercih listesine ikisini de yazdım. Tabi tıbbın olmayacağını ben az çok tahmin ediyordum ama ailem heyecanla bekliyordu. Ancak tercih sıralamasında aşağıda olduğu için bir anlam ifade etmedi. Şimdi geriye bakınca farklı sebeplerde var tıp okumamak istemememin. Ancak o zaman ki gerekçem uzun olmasıydı. Peki çocukluk hayallerinizde farklı bir meslek var mıydı? Hayır. Şimdiki bilincim ve algı düzeyim olsaydı Hukuk tercih edebilirdim. Dediğim gibi bizim zamanımızda bir iki branş popülerdi. Bilgisayarla ilgili tercihlerde bulundum ve ODTÜ Bilgisayar Mühendisliğini kazanmış oldum. Cilt 2, Sayı 5 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Tabi ciddi bir Matematik, Fizik, Kimya sorusu yapmak gerekiyor üniversite sınavında o bölümü kazanabilmek için. Yani yeteneğiniz de varmıĢ. Ben ortalama bir öğrenciydim. Elif Özdemir: Tabi o zamanlar Anadolu Liseleri’nin Anadolu Lisesi olduğu zamanlardı. Yani ilk binde beş kişi vardı hatırladığım kadarıyla Maraş Anadolu Lisesi‟nde. Ben dördüncü müydüm üçüncü müydüm tam emin değilim şimdi. İlk yüzde bir arkadaş vardı. Ben o zamanlar diğer öğrenciler arasında kendimi çok başarılı görmüyordum. Çünkü genelde herkes başarılıydı. Toplam 40 kişi mezun olmuştuk. Elif Özdemir: Herkes bir yere yerleĢmiĢtir. Evet. Matematiği herkes az çok yapardı. Türkçe hocası bile konuşurken dikkat ederdi öğrencilere. Yanlışımı düzeltirler mi diye. Öyle bir ortamdı. Bu arada matematik ile ilgili bir anımı anlatayım. Ben 99‟da ki yüksek lisanstan itibaren sosyal bilimlere kaydım. Sosyal bilim derken Criminal Justice yani Ceza Adaleti gibi bir bölümde yüksek lisans yaptım. Yani hakim, avukat, gardiyan, polis de var o programda. Yani geniş bir kitleye hitap eden bir bölüm. Tabi benim için çok zor oldu. Ben teknik bir branştan geldiğim için. Mesela Supreme Court (Yüksek mahkeme, Danıştay) kararlarının yorumlandığı bir dersimiz vardı. Tabi ben ne Supreme ne de Court‟u biliyorum. (Gülümsemeler) Sayfa 22 Sayfa 23 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Zor olmuĢtur sizin için. Belki her ders için yüzlerce kelime ezberleyip giriyorduk. Oradan itibaren sosyal bilimlere kaydım. Yaşadığım şeylere geriye dönüp baktığımda üzüldüğüm bir nokta Türkiye‟de başarılı öğrencilerin sosyal bilimlere yönlendirilmemeleri. Halbuki Amerika‟da benim gördüğüm tam tersi bir durum söz konusu. Şimdi anıma gelirsek benim gittiğim üniversite de GRE sınavına giriyorlar. Bende mecburen girdim. Quantitative yani matematik bölümünde 800 almışım. Hocalar tebrik ediyor falan. Fakülte de ilk 800 alanmışım. Kayınbiraderi aradım. 800 almışım dedim. “-Ee?” dedi. “-Ben 800 almayan birini görmedim ki”dedi. Yani demek istediğim sayısal branştaki adamlarla sosyal alandakilerin hayatları ve algılamaları çok farklı. Ġzninizle, biraz sıkıcı konulardan bahsedelim. Telekomünikasyon ĠletiĢim BaĢkanlığı’nda Ġnternet Daire BaĢkanı olarak görev yapıyorsunuz. Son yıllarda 5651 sayılı Kanun kapsamında yapılan eriĢim kısıtlamaları, filtreleme gibi uygulamalar kamunun gündemine yoğun bir Ģekilde yer aldı. Bu konuda kamuoyunda hem bu kanuna hem de uygulamalara dönük farklı ve eleĢtirel görüĢlerin ortaya çıktığını da gözlemledik. Bu kanunun amacından ve idareye ne gibi görevler verdiğinden kısaca bahsedebilir misiniz? Tabi. Gerçi Elif Hanım‟da bu süreci iyi biliyor. Sağolsun bize epey de yardımcı oldu 2007‟de. İsterseniz Kanundan okuyayım amaç ve kapsamı. İçerik sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile internet ortamında işlenen belirli suçlarla içerik, yer ve erişim sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir. Kanunda verilen görevlerde kapsamlı ve çok geniş. Örneğin bir tanesini okuyayım. Bilişim ve internet alanındaki uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon. Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 24 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Eleştirilerden bahsettiniz. Eleştirileri çalışmalarımıza anlam ve değer katması adına önemsiyorum. Eleştirileri daha yapıcı bir öneri bulabilmek için dikkatlice incelerim. Yani eleştiri yapıcı olduğunda çok katkısı olan bir şey. Birincisi bu. İkinci olarak kamuoyunda ortaya çıkan eleştirilere baktığımızda şöyle bir durum var: Bizim toplumsal hafızamız biraz zayıf. Geçmişe dönüp baktığımızda neyi eleştirdiğimizi de pek sorgulamıyoruz. Ayrıca, özellikle uluslararası kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor. Bir örnek vereyim hemen. Güvenli internet ile ilgili olarak geçen yıl çok ciddi bir tartışma yaşandı kamuoyunda. Süreci hatırlarsınız. Hatta ben Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı‟nın (AGİT) basın sayfasından duyuruları aldım tekrar. AGİT‟in özgür medya temsilcisi Dunja Mijatovic 17 Mayıs 2011‟de açıklama yapmış. Zorunlu bir filtreleme dönemi başlıyor. Bunun böyle olmaması gerekir. Seçenekli olması gerekir. Buna benzer bir miktar daha açıklamaları vardı. Biz bu hanımefendiyi Kurul İkinci Başkanımız ile beraber ziyaret ettik. Türkiye‟ye davet ettik. Aralık ayında güvenli internet uygulaması başladıktan sonra Türkiye‟ye geldi. Teker teker başlıklar halinde uygulamayı anlattık. Bize sizin anlattıklarınızla bana anlatılanlar çok farklı dedi. Bazı uygulamaların Avrupa‟da sadece burada yapıldığını belirtti. Bazı açılardan en özgün ortamın burada olduğunu belirtti. Tabi Dışişleri Bakanlığı‟nda yaptığı açıklama biraz daha resmi, farklı ve politik. Sistemin asla internet kullanıcılarına empoze edilmeyeceğine inanıyorum gibi falan. İkinci örnek olarak da şunu söyleyeyim. Bundan önce AGİT bir rapor hazırladı. Dünya da ve Türkiye de internet kısıtlamaları veya erişim kısıtlamaları ne dersiniz deyin artık. İnternet içerik düzenlemeleri. Teknik olarak öyle adlandırılıyor. Türkiye bölümünü bir akademisyen yazmış. Daha sonra biz kendileriyle de görüştük. Türkiye‟de ki hiçbir kaynaktan istifade edilmediği gibi bize de sorulmamış ve tamamen genel yorumlarla yazılmış. Biz uygulamanın ve durumun farklı olduğunu da anlattık. Uluslararası bir örgüt olan AGİT 56 ülkeye ilişkin bir rapor hazırlıyor ve bir çok araştırmacı ve kurum tarafından bu rapor bir referans olarak gösteriliyor. Özetle kamuoyunda ki eleştirilerin makul ve haklı olmadığını düşünüyorum. Diğer ülkelerdeki uygulamalar Türkiye‟dekinden çok da farklı değil. Hatta Türkiye pek çok konuda diğer ülkelerden çok daha dengeli. Son olarak şunu da eklemek istiyorum. Türkiye‟de ki pek çok insan ve özellikle basın mensupları bu konuda dünyadaki uygulamaları iyi bilmiyor. O yüzden sağlıklı yorum yapmakta zorlanıyorlar. Sayfa 25 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Evet. Sanırım bir de Youtube gibi çok fazla kullanılan sitelere eriĢimin engellenmesi de bu tür tepkileri artırdı. Şöyle söyleyeyim. Mesela İngiltere‟de Wikipedia‟ya erişim engellendi. Almanya‟da Flickr‟a erişim engellendi. Binlerce insan sokaklarda yürüdü. Şimdi yargı kararıyla yapılan bir uygulamayı hukuk çerçevesinde değerlendirmek lazım. Bizim Türkiye‟de ki eleştiri hukuk sınırlarını aşıp başka noktalara kaydı. Şimdi Youtube‟a erişimin kapatılmasına bir mahkeme karar veriyorsa bu kararın düzeltilmesi de değiştirilmesi de hukuk çerçevesinde olmalı. Ben size dünyadan çok daha kötü örnekler sunabilirim. Örneğin Amerikan Adalet Bakanlığı Ocak 2012‟de on bin siteye erişimi engelledi. İnsanlar itiraz etti. Yanlışlık oldu dediler. Türkiye de yanlışlıkla on bin site erişime kapatıldı sonra da yanlışlık oldu dendi mi? Amerikan Adalet Bakanlığı yaptı bu açıklamaları. Basında var. EleĢtirilerde çok da bilinç yok diyorsunuz. Evet. Türkiye‟de içerik düzenlemesinin hiç olmaması gerektiğini söyleyen insanlar var. Bu tabi her alanın hukukla düzenlenip düzenlenmemesi tartışmasının bir parçası olarak ele alınabilir. Ama ben burada sadece şunu söyleyebilirim içerik düzenleme bir ihtiyaç. Ġnternet içeriği ve sansür konularında çalıĢan uluslararası sivil toplum kuruluĢlarının çalıĢmalarını incelediğimizde hemen her ülkede belli içeriklerin engellenebildiğini (Örneğin çocuk istismarının önlenmesi amacıyla yapılan içerik engelleme gibi) görüyoruz. Bununla birlikte, ülkenin siyasi yapısının demokrasiden uzaklaĢtıkça bu tür uygulamaların etki sahasının hızla geniĢlediğini gözlemleyebiliyoruz. Bu kapsamda, içerik düzenleme – ifade özgürlüğü arasında bir denge olduğunu söyleyebilir miyiz? Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 26 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Sorunun içinde cevabı da var. Dedikleriniz doğru. Her ülke de var içerik düzenlemesi. İkinci olarak ülkelerin demokratik teamüllerine göre bu olaylara bakış çok değişiyor. Bir sivil toplum kuruluşu 4 aşamalı bir kıstas geliştirmiş, Amerikalı bir başka örgütün ise 39 soruluk bir testi var. 4‟lü kıstasa gelirsek uygulamalarda ki şeffaflık önemli. En kritik madde de siyasi konular içerik düzenlemeleri içinde var mı yok mu sorusunun cevabı. Şimdi o açıdan bakıldığında Türkiye çok net olarak demokratik tarafta. Yani mevzuat olarak. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‟nin ifade özgürlüğünü düzenleyen temel olarak 8‟nci madde ve 10‟ncu madde olmak üzere iki maddesi var. Bu maddelerde istisnaları düzenleyen bir de 2‟nci fıkra var. Bizim düzenlemelerimizde bu hükümler var. Burada birinci bakılması gereken mevzuat yapılması. Bir çok ülke bu konuda mevzuat yapmamayı da seçebiliyor. Mesela Almanya bu konuda verilebilecek güzel örneklerden bir tanesi. İkincisi meşru amaç. Anayasamız da yer verildiği üzere gençlik ve ailenin korunması. Üçüncüsü demokratik bir toplum için gerekli olup olmadığı. Mevzuat, Ceza Kanununda sayılan suçları içeriyor. Yani yoruma neden olacak bir konu yok. Dördüncüsü de mevzuatta suç olarak bulunsa bile cezanın orantılı olup olmadığı. Buradaki dört başlığın ilk üçü yasal ve adli süreçlerle ilgili. Dördüncüsü ise daha çok uygulamayla ilgili. Eğer biri bu konuda Türkiye‟ye eleştiri de bulunacaksa şöyle eleştiri de bulunmalı: Bir, yasa var mı? İki, yasanın meşru bir amacı bulunup bulunmadığı tartışılabilir. Var mı? Var. Son olarak demokratik bir toplum için gerekli olup olmadığı ve uygulamada ki ölçüsüzlük. Uygulamada bize ilişkin böyle bir eleştiri yok. Bence bu konudaki kritik nokta mevzuattaki denge ve ölçülülük ile uygulamadaki denge ve ölçülülüktür. Ama hala yapılması gereken var mı? Var. Sayfa 27 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Uluslararası kurumlar ve düzenlemeler kapsamında hangi içeriğin düzenlenmesi hangi içeriğin düzenlenmemesi konusunu tartıĢan, üzerinde çalıĢan veya bir standart belirleyen yok galiba? Hayır yok. Bu konuda ülkelerin birleştiği tek nokta ihbar merkezleri. INHOPE adıyla bilinen bu organizasyona bizde Kurum ve ülke olarak üyeyiz. İçeriğe ilişkinde genel olarak Siber Suçlara ilişkin bir sözleşme var. Türkiye‟nin de üye olduğu Avrupa Konseyi‟nin hazırladığı bir metin. Üzerinde en geniş şekilde uzlaşılan metin odur. O metine bakıldığında da çocuk istismarı ile ilgili bir başlık var. Bunun dışında Avrupa‟da bazı ülkeler nefret ve ırkçılık suçu içinde yeni bir organizasyon oluşturdular. Tabi Ģimdiye kadar daha çok içerik konusunu ele aldık. Ġnternet kapsamında birde fikri mülkiyet hakları konusu var. Dosya paylaĢımı ile müzik indirmek gibi Ģeylerde sıkıntı oluyor. Bu konuyu iyi ki daha önce sormadınız. Oldukça uzun bir konu bu. Şimdi yeni bir kanun yapılıyor Adalet Bakanlığınca. Bu kapsamda TİB‟e de görev verilmesi düşünülüyor. Belki basından duymuşsunuzdur. Tabi idari kurumlar kanunun kendilerine yüklediği görevleri yerine getirmek zorunda. Doğal olarak kanunlar yasa yapıcının tercihlerini de yansıtıyor. Bununla birlikte, uygulamanın uzun yıllar içinde yer alan biri olarak, 5651 sayılı Kanunun Ģu kısımları yenilense veya Ģu hükümler netleĢtirilmesi iyi olur dediğiniz hususlar var mı? Benim kişisel olarak bir şey söylemem doğru olmaz. Kurumsal olarak zaten sorulduğunda görüş veriyoruz. Hukuk canlı bir organizmadır. 7 yıllık bir kanun uygulama sonrası gözden geçirilmesi gerekebilir. Hele de İnternet gibi dinamik bir ortam için bu iyi olabilir. Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 28 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Daha eğlenceli konulara geçelim isterseniz. Burcunuz nedir? Özellikleri nelerdir? Kova burcu; teknik insan, duygusal değil mantık insanı, vücutları hassastır, elektronik eşyalar ilgisini çeker, detaycıdır. Genelde beraber çalıştığımız arkadaşlar bunun dezavantajını yaşıyorlar sanırım. Mutfak kültürü ile aranız nasıl? Daha doğrusu yemeğe düĢkün müsünüz diyelim. Kötü de iyi de diyemem. Yemeğe düşkün bir insanım diyemem. Ama yurtdışında yemeklerimizi ararım. Sanırım çoğu insan için böyle. Memleketinizin yemeklerini arar mısınız? Pek aramam. Sanırım uzun yıllardır memleketin dışında olmanın verdiği bir durum. 23 yıldır Ankarada‟yım. Eşim de Maraşlı değil. Aslen Kastamonulu. Yemek kültürleri farklı. Maraş yemekleri de genelde zor hazırlanır. Ben biraz mantık ekseninde düşünüyorum. Bazı yemeklerin hazırlanması örneğin bir buçuk gün sürüyor. Yarım saatte yiyorsunuz. Bunları anlamsız buluyorum. YurtdıĢına gittiniz. Yeni lezzetlere açık mısınız? Pek değilim. Mecburen yediğim ve yedikten sonra fark ettiğim timsah eti gibi durumlar var tabi. Güzelmiş. Tavuk zannetmiştim. Afrika’da mı yediniz? Hayır. Amerika‟da iken. Luisiana timsahlarıyla ünlü bir eyalet, orada yemiştim. Sayfa 29 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen En sevdiğiniz yemekler nelerdir? Elif Özdemir: EĢiniz en çok size ne yemek yapar diye de sorabiliriz. Maraşlıların işli köfte dediği içli köfte en sevdiğim yemek diyebilirim. Eşimde sağolsun yapıyor. Zor bir yemek. Maraşta bile herkes iyi yapamıyor. Günlük yemeklerden ilk aklınıza gelen birkaç tane sayabilir misiniz? Çok klasik olacak ama kuru fasulyeyi çok severim. Ayrıca patates sulusu denen yani patates yemeğini de çok severim. Eşimde pek yapmıyor ve dışarıda da pek bulamıyorum. Kıyma ile yapılan. Evet kıyma veya parça et ile. Elif Özdemir: Evet genelde hazırlaması basit bir yemektir. O yüzden bayanlar pek hazırlamıyor. Valla basit ama ben çok seviyorum. Fazla da bulamıyorum. İşyerinde patates yemeği çıktığı zaman hemen gidip yemeye çalışıyorum. Tatillerinizi nasıl geçirirsiniz? Ailemle beraber geçiriyorum. Tercihimiz, akraba ziyareti, deniz ve dağ turizmi gibi şeyler. Çocuklar nedeniyle daha çok deniz turizmi ağırlıklı oluyor. İlk defa bu sene kapsamlı bir tatil yaptık. En son Kastamonu Kanyonu‟nu gezdik. Dünya da gördüğümüz büyük kanyonlardan hiçbir farkı yok. Unutamadığınız belli bir yer var mıydı? Türkiye‟de iki hafta önce Ahlat ve Bitlisi görmüştüm. Ahlat ve Bitlis mükemmel yerlermiş. Yurt dışında Paris‟i çok beğendim. Roma da güzel ama Paris çok farklı bir şehir. Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 30 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Sporla aranız nasıldır? Sevdiğiniz, izlediğiniz veya yaptığınız belirli spor türleri var mı? Öğrencilik döneminde sporla ilgilendim. Lisedeyken iki yıl futbol takımında oynadım. Bir yıl basket takımında oynadım. Bir yıl amatör basket takımında oynadım. Ortaokuldayken uzun saatler masa tenisi oynadım. Fırsat bulunca arada sırada yüzüyorum. Spor müsabakalarını bir toplulukla beraber olunca seyrederim. Fanatik bir futbol taraftarı değilim. BoĢ zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz? Pek boş zamanım olmuyor. Küçük fırsatları değerlendiriyorum. Çantamda taşıdığım ayrı bir bilgisayarım var. Peki sevdiğiniz müzik türleri nelerdir? Halk müziği, pop gibi. Halk müziğini severim. Amerikan halk müziği country‟yi de severim. Televizyonla aranız nasıl? Ġzliyor musunuz? Takip ettiğiniz diziler ve televizyon programları ile sevdiğiniz film türleri nelerdir? 80‟ler ve Avrupa Avrupa gibi dizileri seyrederken televizyonu açarım. Daha sonra televizyonu kapatırım. Sayfa 31 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Arabalar ve araba kullanmak ilginizi çekiyor mu? Çeker tabii. Arabanızın markası nedir? Ford Focus. Arabayla ilgili de küçük bir anı anlatayım. Master‟dayken 99‟da, arkadaşlarla bir yerde konferansa katılacağız. Arkadaşlar araba kiralama işini bana verdiler. Bende onlara en pahalısını kiralayacağımı söyledim. Olsun dediler. 4000 motorlu Grand Marque arabalar var. Motor frenli. Tepeleri hiç zorlanmadan çıkıyor. Kullanması zevkliydi. Ford Focus Mercury Grand Marquis Herhangi bir arabayı fiyatına bakmadan alabilecek durumda olduğunuzu varsayalım. Hangi marka ve modeli satın almak isterdiniz? CADILLAC Escalade. Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 32 Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen Cadillac Escalade Kendinizi nasıl bir teknoloji kullanıcısı olarak görüyorsunuz. Bir tarafta hiç kullanmıyorum bir tarafta bağımlıyım yazan bir sıkala yapsak kendinizi nereye koyarsınız? Teknoloji kullanımında biraz geriden gelirim. Oturan ve olgunlaşan teknolojileri kullanmayı severim. İlk çıkan şeyleri deneyen olmak istemem. Orta düzeyde bir kullanıcıyım. Yeni çıkan geliĢmiĢ ürünleri hemen alır mısınız? Hayır. Güvenlik endişesi olan biriyim. Teknolojinin olgunlaşmasını beklerim. İlk gördüğüm şeyi hemen almam. Evde internet bağlantısı var tabi? Evet. Telefonu ne sıklıkla kullanıyorsunuz. Zorunlu olduğu kadar kullanırım. Konuk olduğunuz, bize vakit ayırdığınız ve sorularımıza samimi yanıtlar verdiğiniz için size teĢekkür ediyoruz. Ben teşekkür ederim. Sayfa 33 ÇEKTİKLERİMİZ Hasan Özköse BiliĢim Uzm. Yrd. UĠD, BTK Uzungöl, Trabzon Cilt 2, Sayı 5 Sayfa 34 Kaçırmayın... Hazırlayan: Editör Aralık sonuna kadar kalacak bu sergiyi kesinlikle görmenizi tavsiye ediyorum. Hayata ve vücudunuza bakıĢınız değiĢebilir… YetiĢkinler için bilet fiyatı 25 TL. BĠLĠġĠM UZMANLARI DERNEĞĠ BĠZ KĠMĠZ? Bilişim Uzmanları Derneği, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu‟nda çalışan bilişim uzmanları tarafından 11 Ekim 2010 tarihinde kurulmuştur. YazıĢma Adresi Anadolu Bulvarı Öz Ankara Toptancılar Sitesi 1. Blok No: 41 Yenimahalle Ankara AMACIMIZ NEDĠR? Amacımız, Derneğimiz üyeleri arasında sosyal, kültürel, ekonomik ve mesleki yardımlaşmayı sağlamak; üyelerimizin meslekî gelişmesini teşvik edecek faaliyetlerde bulunmak ve ülkemizde bilgi teknolojileri ve iletişim alanlarında farkındalığın artırılmasını sağlamaktır. Telefon 0 (123) 456 78 90 Faks 0 (123) 456 78 90 E-posta: BĠLĠġĠM UZMANLARI DERNEĞĠ YÖNETĠM KURULU [email protected] Elif Özdemir bilisimuzmanlari.org Bültene Katkıda Bulunanlar Abdurrahman Er Ali Feyyaz Uygur Ayşe Gül Mirzaoğlu Elif Özdemir Harun Başaran Hasan Özköse Nigar Samsa Nihat Arslantaş Nur Saygı Osman Nihat Şen Yavuz Göktaylar Yusuf Özcan Candemir BİLİŞİM UZMANLARI BÜLTENİ Salim Ketevanlıoğlu Cengiz Eken Ahmet E. Turgut Beytullah Kuşcu Nigar Samsa Mehmet Özcan Editörün Notu Yine yeniden bir Sonbahar... Ekim ayına girdik. Sonbahar nedense Ankara’da çok güzel oluyor. Özellikle etrafta bol ağaç varsa. En azından benim düşüncem bu yönde. Siz ne dersiniz? Bu ay çifte bayram kutlayacağız. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Kurban Bayramı. Hepinizin bu köşeden bayramlarını bir kez daha kutluyorum. Gerçi pek çok arkadaşımızın gönlünden “- Keşke bayram öncesi 2,5 günde resmi tatil olsaydı...” cümlesini geçirdiğini duyar gibiyim. Ancak görünen o ki bu hayal gerçekleşmeyecek. Yine de üzülmeyin. 6 günde az sayılmaz. Tabi her bayram olduğu gibi yollara döküleceğiz. Dikkatli araba kullanıp gittiğiniz yere sağ salim varmanızı diliyo- rum. Gönüllü katkılara dayanan bültenimiz 17’nci sayısına ulaştı. Bu ayda ilginç yazılarımız var. Yine okurken zaman zaman düşüneceğiniz zaman zaman gülümseyeceğiniz keyifli bir röportajımız var. Bülten ile her ay keyifli bir 10-15 dakika geçirmenizi umuyorum. Yazarlarımıza ve katkıda bulunan herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bu arada, aklında bir şeyler yazmak olan ama üşenen arkadaşlara da ha gayret diyorum. Önümüzdeki sayılara katkıda bulunmaya çağırıyorum. Ayrıca, aklında eğlenceli veya düşündürücü farklı fikirler olan arkadaşları da fikirlerini hayata geçirmeye davet ediyorum. Yavuz Göktaylar BiliĢim BaĢuzmanı SAD, BTK Kapımız herkese açık olmaya devam ediyor. Lütfen çekinmeyin. Saygılarımla; Yavuz Göktaylar [email protected]
Benzer belgeler
Haziran 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği
Donörün ailesi açısından da bu iĢin zorlukları vardı: Birilerinin derdine deva olmak
elbet güzeldi ama yüzü bağıĢlarken bilinçaltında yatan nedenlerden biri onun kaĢını, gözünü istedikleri zaman gö...
Mart 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği
lisans eğitimlerine ilişkin tespitlerimizi
içeren raporu, İnsan Kaynakları ve
Eğitim Dairesi Başkanlığı ile Kurul
Başkan ve Üyelerimize sunduk. Taleplerimiz temelde iki hususu içeriyor.
Birincisi, ...
Temmuz 2011 - Bilişim Uzmanları Derneği
içeren raporu, İnsan Kaynakları ve
Eğitim Dairesi Başkanlığı ile Kurul
Başkan ve Üyelerimize sunduk. Taleplerimiz temelde iki hususu içeriyor.
Birincisi, diğer pek çok kamu kurum
ve kuruluşunda old...
Ocak 2013 - Bilişim Uzmanları Derneği
yaklaşmak esastır. Su kaynaklarımız yok oluyor, bu gidişle havada oksijen kalmayacak, dünyamız yaşanamayacak bir hal alacak gibi yaklaşımları kabul etmeyen
fütüristler, bu görüşleri tersine çevirme...