Kongre Kitapçiğı, PDF - 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
Transkript
Kongre Kitapçiğı, PDF - 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi
4. ULUSAL KİMYA ÖĞRENCİ KONGRESİ 18 - 20 MAYIS 2013 KONGRE KİTAPÇIĞI CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ KİMYA BÖLÜMÜ MANİSA 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa ÖĞRENCİ KURULU ÜYELERİ Adı Soyadı Üniversitesi Görevi Ömercan Aslıhan KILINÇ SAĞLAM Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Öğrenci Kurulu Başkanı Öğrenci Kurulu Başkanı Yardımcısı Cem Volkan Gökçe Fatih Gözde Aslıhan Gamze Nalan Fikriye Melis Erdi Dilek Fatih İlke Kağan Emine Aycan Remzi Can Emine Süleyman Fatih Fatma Ecem Cevat Selda Murat Efakan Burcu Selim Sercan Emrah Fahri AKSAKAL ATEŞ ATİK BAYRAK BEKTAŞOĞLU ÇETMEN ÇOLAK DEMİR DOĞRU EDİZ GÜLŞEN GÜNAL HASKÖY HELVACI İMAM KAÇAN KAHRIMAN KARAN KAYA KAYAHAN Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Adnan Menderes Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi KÖSELER KULA KUZU KUZU KÜÇÜK ÖZTEKİN PETEK TAT TEKE TOSUN YILDIRIM Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Adnan Menderes Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Ege Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi I 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa BİLİM KURULU ÜYELERİ Unvan Adı Soyadı Üniversitesi Görevi Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Mahir Sait Mansur Ahmet ALKAN ÇELİK HARMANDAR EROĞLU Rektör Rektör Rektör Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Osman Bekir Saim Hüseyin SERİNDAĞ ÇETİNKAYA ÖZKAR KARA Balıkesir Üniversitesi Uşak Üniversitesi Muğla Üniversitesi İzmir Yüksek Tek. Üniversitesi Abdullah Gül Üniversitesi Ege Üniversitesi ODTÜ Necmettin Erbakan Üniversitesi Muğla Üniversitesi Prof.Dr. Bedrettin MERCİMEK Prof.Dr. Mustafa DEMİR Prof.Dr. Latif ELÇİ Prof.Dr. Yüksel Prof.Dr. Levent ABALI ARTOK Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Prof.Dr. Doç.Dr. Doç.Dr. Doç.Dr. Adnan Menderes Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi İzmir Yüksek Tek. Üniversitesi O. Yavuz ATAMAN ODTÜ Tülin AYDEMİR Celal Bayar Üniversitesi İnci DURUCASU Celal Bayar Üniversitesi Şeref GÜÇER Uludağ Üniversitesi Emür HENDEN Ege Üniversitesi Alev KARAGÖZLER Adnan Menderes Üniversitesi Mustafa SOYLAK Erciyes Üniversitesi Yusuf YAĞCI İstanbul Teknik Üniversitesi Mehmet YAMAN Fırat Üniversitesi Kadir YURDAKOÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Ayşe ZEHRA İstanbul Üniversitesi AROĞUZ Osman DAYAN Onsekiz Mart Üniversitesi Şerafettin DEMİÇ Katip Çelebi Üniversitesi Funda DEMİRHAN Celal Bayar Üniversitesi II Rektör Yardımcısı TÜBA Üyesi TÜBA Üyesi Fen Fakültesi, Dekan Fen Fakültesi, Dekan Kimya Bölüm Başkanı Kimya Bölüm Başkanı 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa 18 Mayıs 2013, Cumartesi Saat Etkinlik 08:30-10:00 Kayıt Ömercan KILINÇ (Öğrenci Kurulu Başkanı) Prof.Dr. Çetin Güler (Kimyagerler Derneği Başkanı) Prof.Dr. Ali ÇELİK (Kongre Başkanı) Prof.Dr. Mehmet PAKDEMİRLİ (Kongre Onursal Başkanı) Halil İbrahim DAŞÖZ (Manisa Valisi) Plaket ve Teşekkür Belgesi Takdimi) Ara, Çay, Kahve Murat AKYÜZ (İKMİB Başkanı) Müzik Dinletisi Öğle Yemeği Ekrem UYGUN (SOCAR-TÜRKİYE, Petkim AR-GE Müdürü) Yasemin YILDIRIM Fatma ÖZKAFALI, Seda YETİM, Ali ÇELİK Ceviz Kabuğunun Krom (VI) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin Araştırılması Burak KORKMAZ, Ufuk Saim GÜNAY, Gürkan HIZAL, Ümit TUNCA Azid Yan Grupları İçeren Polikarbonat Zincirlerinin Sentezi Ara, Çay, Kahve Merve KENTOĞLU, Harika GÖÇMEN, Süleyman KOÇAK Platin ve Altın nanoparçacık modifiye edilmiş iletken polimer yüzeylerinde NADH’ın elektrokimyasal davranışı Pınar ÖZDEMİR, Nilgün YENİL, Şebnem ÜZMEZ, Pelin KARATEKİN, Sema EKİNCİ, Selime İPEK Üzüm Çekirdekleri, Özütlenmeleri ve Kimyasal Yapıları Poster Sunumları Serbest Zaman CBU Kokteyli 10:00-10:10 10:10-10:20 10:20-10:30 10:30-10:40 10:40-10:50 11:00-11:30 11:30-11:45 11:45-12:15 12:15-12:30 12:30-14:00 14:00-14:30 14:30-14:50 14:50-15:10 15:10-15:25 15:25-15:45 15:45-16:05 16:30-18:30 18:30-20:00 20:00-22:00 III 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa 19 Mayıs 2013, Pazar Saat Etkinlik 09:30-10:00 Celal TOPRAKÇI (Kimya Mühendisi) 10:00-10:20 Selda KUZU, Nilgün YENİL, Cevat KUZU, Özlem KİRİŞ, Şemsedtin ÖZDEMİR Kloralozların Üronik Asit Türevlerinin Sentezi 10:20-10:40 Sibel TUNALI AKAR, Okan TUNA, Yasemin YETİMOĞLU BALK, Tamer AKAR Sulardaki Ağır Metal ve Boyarmadde Kirliliğinin Gideriminde Adsorpsiyon ve Biyosorpsiyon Yöntemlerinin Önemi 10:40-11:00 Sedat KARABULUT, Devran UYSAL 2-Asetil-1,3-İndandionun Tautomer Oranlarının Hesapsal Olarak İncelenmesi 11:00-11:15 Ara, Çay, Kahve 11:15-11:45 İbrahim ÇETİN (DYO Üretim Sorumlusu) 11:45-12:05 Necivan BERBER Antiviral Ajan Olan Asiklovirin ve Diğer Guanozin Türevlerinin Etki Mekanizmaları ve Metal Komplekslerinin İncelenmesi 12:05-12:25 Aslıhan Yılmaz, İmren Paçman, Emre Cantemur, Derya Gülcemal, Özgen Alankuş-Çalışkan Astragalus longifolius’tan elde edilen sikloartan tipi saponin glikozitler 12:30-14:00 Öğle Yemeği 14:00Gezi, Manisa Turu Serbest Zaman IV 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa 20 Mayıs 2013, Pazartesi Saat Etkinlik 09:30-09:50 Erhan DEMİREL, Aydan DAĞ, Mehtap AYDIN, Hakan DURMAZ, Gürkan HIZAL, Ümit TUNCA Diels-Alder ‘Click’ Reaksiyonu İle Çeşitli Polikarbonat Aşı Kopolimerlerinin Hazırlanması 09:50-10:10 Sema ÇAKI, Sezgin BOZKURT, Metin AÇIKYILDIZ Maclura Pomifera Meyve Posası ile Sulu Çözeltiden Metilen Mavisinin Adsorpsiyonu 10:10-10:30 Ceren GÜDÜCÜ, Vildan ÖZER, Seda YETİM, Ali ÇELİK Yer Fıstığı Kabuğunun Arsenik (III) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin Araştırılması 10:30-10:45 Ara, Çay, Kahve 10:00-11:00 Canten KAYA (İletişim Uzmanı) 11:00-13:00 Panel (Kimyagerlik Öğretiminin Dünü, Bugünü ve Yarını) Ödül Töreni Genel Değerlendirme 13:00-14:30 Öğle Yemeği 14:30HPLC Eğitimi, SEM Lab V 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa ÇAĞRILI KONUŞMACILAR Sunum No Ç1 Ç2 Ç3 Ç4 Ç5 Konuşmcı Adı Soyadı ve Görevi Murat AKYÜZ İKMİB Başkanı Ekrem UYGUN Petkim AR-GE Müdürü Celal TOPRAKÇI Kimya Mühendisi İbrahim ÇETİN DYO Üretim Sorumlusu Canten KAYA İletişim Uzmanı VI 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa SÖZLÜ SUNUMLAR Sunum No S1 S2 Yazarlar Yasemin YILDIRIM, Fatma ÖZKAFALI, Seda YETİM, Ali ÇELİK Burak Korkmaz, Ufuk Saim Günay, Gürkan Hızal, Ümit Tunca Merve Kentoğlu, Harika Göçmen, Süleyman Koçak S3 S4 S5 S6 S7 Pınar Özdemir, Nilgün Yenil, Şebnem Üzmez, Pelin Karatekin, Sema Ekinci, Selime İpek S10 S11 S12 Azid Yan Grupları İçeren Polikarbonat Zincirlerinin Sentezi Platin ve Altın nanoparçacık modifiye edilmiş iletken polimer yüzeylerinde NADH’ın elektrokimyasal davranışı Üzüm Çekirdekleri, Özütlenmeleri ve Kimyasal Yapıları Selda KUZU, Nilgün YENİL, Cevat KUZU, Özlem KİRİŞ, Şemsedtin ÖZDEMİR Sibel TUNALI AKAR, Okan TUNA, Yasemin YETİMOĞLU BALK, Tamer AKAR Sedat KARABULUT, Devran UYSAL Kloralozların Üronik Asit Türevlerinin Sentezi Necivan BERBER Antiviral Ajan Olan Asiklovirin ve Diğer Guanozin Türevlerinin Etki Mekanizmaları ve Metal Komplekslerinin İncelenmesi Astragalus longifolius’tan elde edilen sikloartan tipi saponin glikozitler S8 S9 Sunum Adı Ceviz Kabuğunun Krom (VI) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin Araştırılması Aslıhan Yılmaz, İmren Paçman, Emre Cantemur, Derya Gülcemal, Özgen Alankuş-Çalışkan Erhan Demirel, Aydan Dağ, Mehtap Aydın, Hakan Durmaz, Gürkan Hızal, Ümit Tunca Sema Çakı, Sezgin Bozkurt ve Metin Açıkyıldız Ceren GÜDÜCÜ, Vildan ÖZER, Seda YETİM, Ali ÇELİK Sulardaki Ağır Metal ve Boyarmadde Kirliliğinin Gideriminde Adsorpsiyon ve Biyosorpsiyon Yöntemlerinin Önemi 2-Asetil-1,3-İndandionun Tautomer Oranlarının Hesapsal Olarak İncelenmesi Diels-Alder ‘Click’ Reaksiyonu İle Çeşitli Polikarbonat Aşı Kopolimerlerinin Hazırlanması Maclura Pomifera Meyve Posası ile Sulu Çözeltiden Metilen Mavisinin Adsorpsiyonu Yer Fıstığı Kabuğunun Arsenik (III) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin Araştırılması VII 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa POSTER SUNUMLARI Sunum No P1 P2 P3 P4 P5 P6 P7 P8 P9 P10 P11 Sunum Adı Yazarlar Ayşegül DEMİRSOY, Burcu DURANOĞLU, Belgin İZGİ Aysun KOCAKAYA, Gülşen GÜVEN, Mustafa DEMİR Rezene Çayında Alevli Atomik Absorbsiyon Spektrometresi ile Mg Ve Zn Analizi Ecem KULA, Orkide EVRAN, Süleyman SARIKAYA, V. Nüket TİRTOM Saç Örneklerinde Cıva Tayini için Bozundurma Yöntemlerinin İncelenmesi Ayşegül POLAT, Zülkifl KESKİN, Mehmet Sefa KOÇAK, Cengiz SARIKÜRKÇÜ Isparta Yöresinde Halk Tarafından Çay Olarak Tüketilen Yayla Çayının (Sideritis perfoliata L.) Farklı Çözücü Özütlerinin Antiradikal, Toplam Antioksidan, İndirgeme Gücü, Metal Şelatlama Aktivitelerinin Karşılaştırılması Taze Üzüm Örneklerinde Pt-Halkalı Atomik Emisyon Spektrometresi ile Lityum Tayini Esin ÖZTEN, Müge YOL, İlknur DEMİR, Belgin İZGİ Hasan TOZLUYURT, Çağrı ELİCE, Belgin İZGİ Kerim BÜTÜN, Esra BALOĞLU, Emrah KILINÇ Mücahit Erhan ARSLAN, Muhammed Zeki BAYBURTLU, Işıl AYDIN, Elif VARHAN, Fırat AYDIN Nihal KÖSE, Şadi ŞEN Osman BURGAZ, Gülşen GÜVEN, Mustafa DEMİR Rıdvan AKSOY, Gülşen GÜVEN, Mustafa DEMİR Marketlerde Satılan Konserve Gıdalarda Bulunan Majör ve Minör Elementlerin Tayinleri Örnek Baharat Olarak Kullanılan Fesleğen Bitkisinde Alevli Atomik Absorpsiyon Spektrometresi ile Mg ve Zn Analizi Bir Grup Antifungal İlaç Etkin Maddesinin Elektrokimyasal (Voltametrik) Tayinleri Çeşitli Ruj Örneklerinde ICP-OES ile Metal Tayini CV Yöntemi ile Kan Plazmasında L-Askorbik Asit Tayini Aydın İlinde Üretilen ve Tüketilen Bazı Sebzelerde Çeşitli Elementlerin Tayinleri Bazı Meyvelerdeki Elementlerin ICP-OES ile Tayinleri VIII 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa P12 P13 P14 P15 P16 P17 Sinem Çisil GİRGİN, Esra DOĞAN, Aybüke ÖZYENİCE, Süleyman KOÇAK, Levent PELİT Beyza YILDIRIM, Pınar ALKAN, Burak BERAN, Berin YENİGÜL Seda KAPLAN, Armağan FİLİZFİDAN, Mehmet Sefa KOÇAK, Cengiz SARIKÜRKÇÜ Tuğba ŞEKER, Leyla İLHAN, Kenan DOST Yüksel ABALI, Sevim SAKA, Şebnem DAĞLI Yüksel ABALI, Dilşad ERDOĞAN Dilek BAŞARAN Vanadyumun Progallol Red ile Spektrofotometrik Tayini Thiamethoxam Baskılı Polimerin Hazırlanması ve Performansının İncelenmesi Yalancı Akasya Ağacı (Robinia pseudoacacia) Çiçeklerinin Çözücü Özütlerinin Antioksidan Aktivitelerinin Belirlenmesi Atomik Absorpsiyon Spektroskopisi ile Tırnakta Arsenik ve Ağır Metallerin Tayini Manisa ve İzmir Bölgesi İçme Sularının Kimyasal Analizi Balıkesir Termal Sularında Arsenik Araştırılması Kirliliğinin 1,2,3,4-Tetrahidrokinazolin Grubu İçeren Yeni Bir Oksim-Nikel Kompleksinin Sentezi ve Karakterizasyonu P19 Hasene Mutlu GENÇKAL, Ahmet Süleyman GÜLER, Gazi İREZ Elif NERSE, Özlem KOÇ P20 Mehmet Keleş ÖNEN, Ahmet BALCI Doğal ve Sentetik Malzemeler Kullanılarak Mikro Boyutlu Partikül Sentezi, Yapısı ve Karakterizasyonu Pridin Halkası İçeren Schiff Bazlarının Co(II) Kompleksleri: Sentez, Karakterizasyon ve DNA Etkileşim P18 Vanadyum Katkılı Partikül Sentezi Fotoaktif (Işığa Duyarlı) P22 Merve KÖSTEK, Abbas OKUR, Ramazan GÜP, Bedrettin MERCİMEK Murat TOK, Ahmet BALCI P23 Neşe YAMAN, Ümit ERGUN ONNO Tipindeki Schiff Bazı Kompleksinin Koordinasyon Bağ Enerjisinin Hesaplanması Şeyma TAKINYALIOĞLU, Derya KAYA, Ogün KASAPÇI, Hülya AVCI ÖZBEK, Funda DEMİRHAN Kobalt (III) Komplekslerinin Spektrokimyasal Serisi P21 P24 Biomateryal Kullanarak TiO2 Katkılı Membran Sentezi IX 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa P25 Şafak DEMİR, Meltem İSKENDER, Ahmet BALCI Fotokatalitik Madde Olarak Kullanılan TiO2 Sentezinde Kalsinasyon Sıcaklığı ve H2O2 Etkisi P26 Meltem İSKENDER, Şafak DEMİR, Ahmet BALCI Fotoaktif (Işığa Duyarlı) Madde Olan TiO2 Sentezine Çıkış Maddesinin ve Nötralizasyon Reaktanlarının Etkisi Aslıhan DALMAZ, Sefa DURMUŞ Farklı Fonksiyonel Gruplar İçeren Bazı Kimyasalların Antimikrobiyal ve Antifungal Özelliklerinin İncelenmesi Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar P27 P28 P29 P30 P31 P32 Pınar ÖZDEMİR, Nilgün YENİL, Büşra PEHLİVAN, Şebnem ÜZMEZ Selda KUZU, Elif BARKIN, Nilgün YENİL Pınar ÖZDEMİR, Nilgün YENİL, İnci DURUCASU, Gamze ATAHAN, Eren ÖZKAN, Ecem TURP Selda KUZU, Nilgün YENİL, Işılay TOPALOĞU, Ozan OĞUR Uğur ERDAĞ Saç ve Saç Boyalarının Kimyasal Yapısı ve Birbirleri ile Olan Etkileşimleri Beta-Laktam Antibiyotikler; Kimyasal Yapıları ve Kullanım Alanları Dondurmada Kullanılan Gıda Katkı Maddeleri Diyabet Hastalarında HbA1c Düzeyleri ile Platelet Parametreleri Arasındaki İlişki P33 P34 P35 P36 P37 Doğukan KARA, Cem ESEN Cd(II) İyon Baskılanmış Polimer Sentezi Dilara KAYA, Melis KAYNAKER, Çiğdem SARI, Gülçin ŞENGÜL, Hasan Orhan IRMAK, Avni ASLAN Sibel TUNALI AKAR, Elif ŞAN, Yasemin YETİMOĞLU BALK, Tamer AKAR Ezgi AVCI, Seda YETİM, Ali ÇELİK Zeytin Çekirdeği ve Zeytin Yaprağı Adsorbanları ile Çözeltilerdeki Cr(VI) Giderilmesi Alünit–Kitosan Sorbent Sistemi ile Sulu Ortamdan Boyarmadde Kirliliğinin Giderimi Antep ve Yer Fıstığı Kabuğunun Krom (VI) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin Araştırılması X 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa P38 Hacer ELGİT, Berna KOÇER, Yasemin TURHAN, Mehmet DOĞAN, Mahir ALKAN Kaolinitin [3-[Tri(Etoksi/Metoksi)Sili]Propil]Üre ile Modifikasyonu Kadir DÖLEKER, Abdülmüheymin GÜRBÜZ, Baturay ANKARALI, Şerif TARGAN, Nüket TİRTOM Kestane Kabuğunun Arsemik İyonlarının Sulu Çözeltilerden Giderilmesinde Adsorban Olarak Kullanılması Savaş ERTAŞ, Aylin ALTINIŞIK, Yoldaş SEKİ Yüksel ABALI, Koray YAMAN, Emir OKUR, Fatih ESEN Doğal Liflerle Sulu Çözeltiden Malahit Yeşil Adsorpsiyonu P45 Ahmet ORMANCI, Nevin Arıkan ÖLMEZ Sekonder Aminlerin Akrilonitril'e Aza-Michael Katılması P46 Ali TUNA, Barbaros AKKURT Williamson Türü Ftalosiyaninlerin Sentezi ve Karakterizasyonu Seyit Ali GÜNGÖR Bis(2,4-Diklorobenzil)-4-Metil-1,2-Diaminin Bileşiğinin Sentezi, Yapısal Karekterizasyonu, Elektrokimyasal ve Fotolüminesans Özelliklerinin İncelenmesi Organik Fotovoltaik Güneş Hücrelerinde Kullanılan Çinko Ftalosiyaninler P39 P40 P41 P42 P43 P44 P47 P48 P49 P50 P51 Duygu GÜLŞEN, Sema ÜSTÜNDAĞ, Rabia HALICI, Gönül S. BATIBAY, Bahadır KESKİN Eren ÇİÇEK, Ufuk KAHRAMAN, Aliekber KIZILKAYA, Emriye AY, Kadir AY Selda KUZU, Elif BARKIN, Nilgün YENİL, Kaan KAYMAZ Zeliha IŞIK Manisa Bölgesi Atık Bitkisel Yağlarının Biyodizele Dönüştürülme Potansiyelinin Araştırılması Kuru Portakal Kabuğundan Elde Edilen Yağın GCMS ile Analizi Bitki Estraktlarından Organik Saç Boyası Üretimi Multidentat Bis(diazoimin) Ligandının Sentezi ve Karakterikterizasyonu XI 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa P52 P53 P54 P55 Feryal YALÇINKAYA, Esra ÇELİK, Hatice DOĞAN, Tuğba KABAKCI, Ersin ORHAN Nazlı BÖKE SARIKAHYA, H. Uğur TEKİN, Ersel SÜNGER, Süheyla KIRMIZIGÜL Emine İNTAŞ, Nevin Arıkan ÖLMEZ Naftalimit Halkası İçeren Fotokromik Floresans Bileşiklerine Ait Başlangıç Maddesinin Sentezlenmesi Cephalaria aristata Bitkisinden Doğal Bileşik İzolasyonu ve Yapı Tayini Bazı Amidoksimlerin Sentezi Neslihan TEZBAŞARAN, Salisilaldehit ile 1,3-diaminopropanın İminleşme Elif TEZBAŞARAN, Reaksiyonunun FT-IR Sıvı Hücresinde Onur TURHAN, İncelenmesi Hilmi NAMLI Hamza ADIGÜZEL Multifonksiyonel bis(diazoimin) Ligandının Sentezi, Elektrokimyasal ve Fotolüminesans Özellikleri Ali TUNA Yeni Luminol Schiff Bazı Karakterizasyonunun İncelenmesi Ahmet Doğuş GÖÇER, Binnaz CANOL, Ufuk Saim GÜNAY, Gürkan HIZAL, Ümit TUNCA Umut AYAN, İlker BOSTANCIOĞLU, Ozan DENİZ, Sıla BALCAN, Mehmet BALCAN Seda KÖŞKER Antrasen ve Allil Yan Gruplar İçeren Alifatik Polikarbonat Zincirlerinin Sentezi P62 Cansu KOZBEKCİ, Nazlı ÖZOKUR, Candan ERBİL N-izopropil akrilamid Kopolimer Hidrojelleri P63 Ceyda ŞİMŞEK, Bestenur KURTULUŞ, Candan ERBİL Katyonik Gruplar Taşıyan Komonomer ve Çaprazbağlayıcı İçeren Poli(N-izopropilakrilamid) Hidrojelleri P64 Caner TETİK, Aylin ALTINIŞIK, Yoldaş SEKİ Hidroksi Etil Selüloz (HEC) ve Karboksi Metil Selüloz (CMCNa) Tabanlı Çapraz Bağlı Hidrojel Filmlerin Sentezi ve Şişme Davranışları P56 P57 P58 P59 P60 P61 Sentezi ve Gümüş Kompleksleri Kullanılarak Poli(Laktit-KOGlikolit) Sentezi ve Karakterizasyonu Kimyasal Olarak Modifiye Edilmiş Aktif KarbonSilika Kompozitinin Eldesi XII / Monoalkil İtakonat 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa P65 P66 P67 P68 P69 P70 P71 P72 P73 Deniz KANKALE, Özgür AVCIERİ, Ayça TUNALI, Esra Evrim YALÇINKAYA, Mehmet BALCAN Eyüp KARACA, Özgün ARSLAN, Nursel Pekel BAYRAMGİL İrem ÇOKGEZ, Gülçin TORUNOĞLU TURAN, B. Filiz ŞENKAL, Ayfer SARAÇ Betül ARSLAN, Sinem Cansu AÇIKGÖZ, Fehmi SALTAN, Hakan AKAT Özgün ARSLAN, Eyüp KARACA, Nursel Pekel BAYRAMGİL Simge SİVRİOĞLU, Aylin ALTINIŞIK, Yoldaş SEKİ Poli(DMAA)/Kil Miktarının Etkisi Nanokompozitlerine Tarık YAKIN, Mahmut YILDIRIM, Gözde GÜNDÜZ, Esra KABAK, Fehmi SALTAN, Hakan AKAT Aslı BADUR, Gözde HARDALOĞLU, Burak Hüseyin DEMİR, Kamil ŞİRİN Doymamış Poliesterin Metilmetakrilat ile Çapraz Bağlı Graft Kopolimerinin Sentezi ve Karakterizasyonu Buket ES, Buket GÜL, Aygül HAMAMCI, A. Hilmi KARAKULAK, Burak Hüseyin DEMİR, Kamil ŞİRİN Alçak Yoğunluklu Polietilenin Termal ve Mekanik Özellikleri Poli(ε-kaprolakton) İçeren Örtülerinin Hazırlanması Biyobozunur Kil Yara Arkopal N 100 Esaslı Katyonik-İyonik Olmayan Yüzey Aaktifin Hazırlanması ve Vinil Asetatın Emülsiyon Polimerizasyonunda Kullanılması Grafen Bazlı Poliester-Nanokompozitlerin Sentezi ve Karakterizasyonu Elektroeğirme Yöntemiyle Hazırlanmış Biyobozunur Nanolif Örtülerden Kontrollü Doxorubicine Salımı Sodyum Aljinatın (NaAlg) Çapraz Bağlı Hidrojel Filminin Sentezi ve Şişme Davranışları Polivinil Klor'ün Analiz Yöntemleri XIII 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ 1 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S1 Ceviz Kabuğunun Krom (VI) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin Araştırılması Yasemin YILDIRIM, Fatma ÖZKAFALI, Seda YETİM, Ali ÇELİK Celal Bayar Üniversitesi FEF Kimya Bölümü-MANİSA [email protected] Atık su arıtımında temel amaç, suyun kirlilik derecesinin kullanım yerine göre istenilen düzeye indirilmesidir. Atık sularda bulunan ve canlılara zarar veren maddeler arasında ağır metaller önemli bir yer tutar. Ağır metaller farklı yollarla bünyeye girer ve önemli bir kısmı farklı dokularda birikerek toksik etki yapar, emilemeyen ağır metal iyonları ise boşaltım sırasında vücuttan atılır[1]. Toksik ağır metal iyonları arasında krom önemli bir yer tutar. Krom; hava, toprak, su ve tüm biyolojik metaryellerde çeşitli konsantrasyonlarda bulunur. Modern endüstride krom ve bileşiklerinin geniş kullanımı (alaşımlar, elektrolizle yapılan kaplamacılık, deri tabaklama prosesleri, madencilik, fotoğrafcılık ve boya endüstrisi vb) çevreye zarar vermektedir. Kromun özellikle altı değerlikli bileşikleri diğer türlerine göre daha toksiktir. Cr(VI) iyonu hücre zarına kolaylıkla girer ve Cr(III)’e indirgenir, Cr(VI)’nın yüksek toksik etkisi bu indirgeme reaksiyonundan kaynaklanmaktadır [2]. Atık sulardan metal iyonlarını gidermek amacıyla iyon değiştirme, ters osmoz, kimyasal çöktürme, elektrokimyasal çöktürme, çözücü ekstraksiyonu ve adsorbsiyon yöntemleri sıklıkla kullanılmaktadır. Son zamanlarda ucuz ve kolay bulunması nedeniyle doğal adsorbanlar, adsorbsiyonla yapılan ayırmalarda yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Atık sulardan Cr(VI) iyonlarının giderimi için birçok doğal adsorban denenmiştir. Bunların arasında ceviz kabuğu, fıstık kabuğu, hindistan cevizi kabuğu, fındık kabuğu, mısır koçanı, badem kabuğu, lignin, palamut meşesi gibi doğal adsorbanlar bulunmaktadır[3]. Atık sularda bulunmasına izin verilen Cr(VI) miktarı önemli standartlar için ( WHO, TSE, EPA ve EC ) 0.05 mg/L olarak belirlenmiştir. Literatürde atık sulardan Cr(VI) iyonlarının gideriminde farklı doğal adsorbanların denendiği görülmektedir. Bu çalışmada Cr(VI) iyonlarının gideriminde adsorban olarak ceviz kabuğu denenmiş ve maksimum adsorbsiyonun olduğu adsorbsiyon parametreleri (zaman, pH ve sıcaklık) belirlenmiştir. Çalışmalar kesikli yöntemle yapılmış olup, başlangıçta ve çözeltide adsorblanmadan kalan krom miktarı Alevli AAS ile ölçülmüştür. Deneylerde Ceviz kabuğunun doğrudan kullanılması durumunda önemli bir adsorbsiyon gözlenmemiştir. Bunun üzerine ceviz kabuğu 0,5 M FeCl 3 ile modifiye edilmiş ve daha sonra adsorbsiyon parametreleri incelenmiştir. Modifiye edilmiş ceviz kabuğu için; 30 0C, pH=4 ve 8 saat lik sürede maksimum adsorbsiyon elde edilmiş ve bu şartlarda adsorbsiyon kapasitesi 15,55 mg Cr(VI) / g ceviz kabuğu olarak belirlenmiştir. KAYNAKLAR [1]. Ekici H., Yarsan E., Akuakültür Canlılarında Zehirli Etki Oluşturabilecek Maddeler, E.Ü. Su Ürünleri Dergisi, 26 (3), 229-233, (2009). [2]. Collins, Bradley J.at al., Exposure to Hexavalent Chromium Resulted in Significantly Higher Tissue Chromium Burden Compared With Trivalent Chromium Following Similar Oral Doses to Male F344/N Rats and Female B6C3F1 Mice, Toxicological Sciences, 118(2), 368-379 ( 2010). [3]. Erhan Demirbas, at al., Adsorption kinetics for the removal of chromium (VI) from aqueous solutions on the activated carbons prepared agricultural wastes, Advances in Environmental Research, 6(4), 533-540 (2002) . 2 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S2 Azid Yan Grupları İçeren Polikarbonat Zincirlerinin Sentezi Burak Korkmaz1, Ufuk Saim Günay1, Gürkan Hızal1, Ümit Tunca1 1 Kimya Bölümü, İstanbul Teknik Üniversitesi, 34469, İstanbul, Türkiye. E-mail: [email protected] Alifatik polikarbonatlar son zamanlarda artan bir oranda ilgi çekmiştir.[1,2] Halkalı karbonatların halka açılma polimerizasyonu (ROP) ile alifatik polikarbonatlar sentezlenebilmektedir. Çeşitli fonksiyonel grupların bu halkalı karbonat monomerlerine takılması polikarbonatların fiziksel özelliklerini çeşitlemek için kullanılmaktadır. Bu sayede ‘click’ reaksiyonları gibi yüksek verimde çeşitli kimyaların uygulanması mümkün olmaktadır. Bu çalışmada azido fonksiyonlu halkalı karbonat monomeri, 3'-Azido-3'-deoksitimidin-5'-yl O(8-hidroksioktil) karbonat, oda sıcaklığında 5-((azidooksi)karbonil)-2,2,5-trimetil-1,3-dioksan’ın etil kloroformat ile tetrahidrofuran kullanılarak yapılan reaksiyonları ile sentezlenmiştir [3]. Azido fonksiyonlu halkalı karbonat monomerlerinin kopolimerizasyonu, benzil alkol başlatıcılığında, 1,8diazabisiklo[5.4.0]undek-7-en ve (1-(3,5-bis(trifloromethil)fenil)-3-siklohekzil tiyoüre) katalizörlüğündeki halka açılma polimerizasyonu ile gerçekleştirilmiştir [4]. Çalışmanın sonraki kısmında azido fonksiyonlu polikarbonat zinciri uygun koşullarda azid-alkin Click tepkimelerinde kullanılacaktır. Polikarbonatların molekül ağırlığı ve kompozisyonları 1H NMR ve GPC ile karakterize edilmiştir. KAYNAKLAR [1] Feng, J.; Zhuo, R.-X.; Zhang, X.-Z. Prog. Polym. Sci. 37, 211–236, 2012. [2] Suriano, F.; Coulembier, O.; Hedrick, J. L.; Dubois, P. Polym. Chem. 2, 528–533, 2011. [3] Zhang X, Zhong Z, Zhuo R, Macromolecules, 44: 1755–1759, 2011. [4] Sanders DP, Fukushima K, Coady DJ, Nelson A, Fujiwara M, Yasumoto M, Hedrick LJ, J. Am. Chem. Soc., 132: 14724–14726, 2010. 3 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S3 Platin ve Altın nanoparçacık modifiye edilmiş iletken polimer yüzeylerinde NADH’ın elektrokimyasal davranışı Merve Kentoğlu, Harika Göçmen, Süleyman Koçak Celal Bayar Üniversitesi, Fen Edeb. Fak. Kimya Bölümü, Muradiye Kampüsü, Manisa [email protected] Nikotinamid Adenin Dinüleotit (NADH) yaşam hücrelerinin canlılığını sürdürebilmeleri için gerekli olan çok önemli bir moleküldür. Vücut enerjisinin üretilebilmesi için oksijen, glikoz ve NADH’a gereksinim vardır. Yaşlanma ile vücudun enerji seviyesinin düşerek belli bir oranın altına inmesiyle vücut hastalığa yakalanma ihtimali artmaktadır. Aynı zamanda NADH’ın eksikliği de hücrelerin ölümüne yol açmaktadır [1-4]. NADH yükseltgendiğinde NAD+ formuna dönüşür. Her ikisi de adenin’in bir türevidir. NADH’ın NAD ’ya yükseltgenmesi, moleküldeki C-H bağı kırılarak bir proton ve iki elektrot transferi ile gerçekleşir (1). NAD+ yaşam hücrelerinde 300 den daha fazla dehidrojenaz bazlı enzim için bir kofaktör olarak görev yapar. Enzimatik reaksiyonlar redoks mekanizması ile NADH/NAD+ sistemi tersinir bir şekilde işler. Biyoyakıt hücrelerinde NADH’ın yükseltgenme ve indirgenme mekanizması kullanılarak yeniden şarj edilebilir biyobataryaların geliştirilmesinde kullanılabilmektedir [5]. + NADH NAD+ + H+ + 2e- (1) Vücut sıvısında NADH miktarının tayini oldukça önemlidir. NADH elektroaktif olması nedeniyle daha çok elektrokimyasal ölçüm sistemlerinde tayini mümkün olmaktadır. En çok döngüsel voltammetri, puls teknikleri, karedalga voltammetrisi gibi voltammetrik teknikler kullanılır. Döngüsel voltammetri ile NADH’ın çeşitli elektrot yüzeyindeki yükseltgenme mekanizması incelenip yükseltgenmesi sırasında kaç elektron ve kaç protonlu bir ürünün oluştuğu bulunabilmektedir. NADH’ın aşırı pozitif potansiyelde yükseltgenmesi nedeniyle bu potansiyelin daha küçük potansiyellere çekilmesi amaçlanmaktadır. Bu potansiyelin kayması ile NADH’ın yükseltgenme mekanizmaları daha iyi aydınlatılabilir. Bunun için farklı elektrot yüzeylerinde elektrokimyasal davranışlar yoğun bir şekilde araştırma konusu olmuştur. Bu çalışmada camımsı karbon elektrot (GCE) yüzeyleri fosfat tamponu ortamında iletken bir polimer (Taurin v.b.) ile elektrokimyasal olarak kaplanarak NADH’ın elektrokimyasal yükseltgenmesi döngüsel voltammetri ile incelenmiştir. Bu elektrot yüzeyinde polimer filmin kalınlığı optimize edilmiştir. Polimer filmin NADH potansiyeline ve akımına yaratacağı pozitif etki ortaya konmuştur. Bu iletken polimer film tabakası üzerine metal nano parçacıklar (Au, Pt) eklenmesiyle yüzeylerin karakterizasyonu Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM-EDX) ile yapılmıştır. Elde edilen sonuçlarda NADH’ın yükseltgenme pik potansiyeli yalın camımsı karbon elektrotta 510 mV da iken Pt nanoparçacık yüklü elektrotta 330 mV’a kaymıştır. KAYNAKLAR [1] Ni F., Feng H., Gorton L. Cotton T. M., Langmuir, 6, 66-73, 1990. [2] Teymouriana H., Salimia A., Hallaj R., Talanta, 90, 91-98, 2012. [3] Vasantha V.S., Chen S.M., Electrochim. Acta, 52, 665–674, 2006. [4] Balamurugan A., Ho K.C., Chen S. M., Huang T.Y., Colloid. Surface. A:Physicochem. Eng. Aspects, 362, 1– 7, 2010. [5] Arechederra M.N., Addo P.K., Minteer S.D., Electrochimica Acta, 56, 1585-1590, 2011. 4 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S4 Üzüm Çekirdekleri, Özütlenmeleri ve Kimyasal Yapıları Pınar Özdemir, Nilgün Yenil, Şebnem Üzmez, Pelin Karatekin, Sema Ekinci, Selime İpek Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye e-posta: [email protected] Meyvesi gibi, üzümün çekirdeği de insanlığın hizmetine sunulan faydalı bir üründür. İlk kez 1947 de, aşırı ödemden kaynaklı acı çeken hamile bir hanıma tesadüfî olarak üzüm çekirdeği yedirildiğini ve 48 saat içinde kadının iyileştiğini gören Fransız Dr. Jack Masquelier tarafından keşfedilmiştir. 1950'de Dr. Masquelier ve meslektaşları tarafından üzüm çekirdeğinin varis üzerindeki etkisini doğrulayan ilk deneyler yapılmıştır. [1] Üzüm çekirdeğinin içeriğinde kateşin, epikateşin, prosiyanidin dimerleri (B 1-B2), trimerler, oligomerler ve polimerler bulunur. Üzüm çekirdeği ekstresi %92-95 oranında oligomerik proantosiyanidin (OPC) içerir ki bu yapı biyoflavonoid ailesinin benzersiz bir tipidir. Üzüm çekirdeği ve ekstresinde OPC nin yanında A ve E vitaminleri bulunmaktadır. Bu sebeple güçlü bir antioksidan olan üzüm çekirdeği hücre zarını güçlendirme, hücreleri oksidatif hasarlardan koruma[2,3], protein oksidasyonunu ve eritrosit zarlarının eskimesini önleme [2] ve UV radyasyon oksidasyon basıncını azaltma gibi özelliklere sahiptir. Fransa’da 1985 yılında, İtalya’da ise 1995 yılında yapılan iki farklı araştırmada üzüm çekirdeği ekstresinin bacak krapları ve ödemin hafifletilmesinde, ağrı, yanma ve karıncalanma hissinin %50’den daha fazla azaltılmasında ve atardamarların şişme derecesinin düşürülmesinde, diş eti ve burun kanamaları, bazı göz hastalıkları, arterit, saman nezlesi, alerji ve deri hastalıkları gibi birçok patalojik bulgunun tedavisinde[2] faydalı etkilerinin olduğu rapor edilmiştir. Ayrıca, üzüm çekirdeği ekstresi verilen yaşlı farelerin protein karbonil seviyelerinde azalma ve hafıza performanslarında artış olduğu[2], kolon ve bağırsak kanseri olan fareler de ise polip sayısının azaldığı tespit edilmiştir. Tıpta tedaviye yönelik olarak etkin biçimde kullanılan üzüm çekirdeği ve ekstresinin kozmetik sanayisinde güzellik ürünü olarak da kullanılmakta olduğu ve bu kapsamda bağ dokularının güçlendirilerek cilt sarkmalarının önüne geçilebildiği bilinmektedir. [4] Bu çalışmada, siyah dimrit, pembe gemre, koreş üzümü, kızlar tahtası ve besni ağüzüm (ak üzüm) gibi 5 farklı üzüm türü ile çalışılmıştır. Bu üzümlerin çekirdeklerinin yağları Soxhlet cihazı kullanılarak özütlenmiş ve en fazla verim koreş üzümünden elde edilmiştir. Elde edilen ekstraktların IR spektrumları alınarak sonuçlar birbirleri ile kıyaslanarak değerlendirilmiştir. Şekil 1. Üzüm ve çekirdeği[5] KAYNAKLAR [1]. Ardalı, D., “Üzüm Çekirdeği Ekstresi”, Gıda ve Çevre Kontrol Şube Müdürlüğü, Bursa, (http://www.bsm.gov.tr/bugep/cekirdek.asp?sira=8) (10.04.2013). [2]. Karatekin, P., Ekinci, S., İpek, S., “Üzüm Çekirdekleri, Özütlenemleri ve Kimyasal Yapıları”, Bitirme Tezi, C.B.Ü Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa, 2007. [3].http://www.saglikbilgisi.gen.tr/proantosiyanidin-guclu-flavonoid-ailesinin-bir-parcasi.html (10.04.2013). [4]. http://www.beslenmedestegi.com/dogal-urun/uzum-cekirdegi-faydalari (10.04.2013). [5]. http://www.inzardergisi.com/Haber/Uzum-Cekirdegi-71.html#!prettyPhoto ve http://www.haberekspres.com.tr/uzum-cekirdegi-sifa-kaynagi-h40109.html (10.04.2013). 5 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S5 Kloralozların Üronik Asit Türevlerinin Sentezi Selda KUZU, Nilgün YENİL, Cevat KUZU, Özlem KİRİŞ, Şemsedtin ÖZDEMİR Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, Manisa, 45030, Türkiye e-posta: [email protected] Karbohidrat ve türevleri, doğal olarak bulunabildikleri gibi sentetik olarak da elde edilebilmektedirler. Bu moleküller kanser, AIDS, diyabet gibi pek çok hastalığın tedavisinde terapötik ajan olarak kullanılmaktadır. [1] Kloraloz türevi karbohidrat birimleri, ilginç ve son derece orjinal moleküllerdir. Trikloroetiliden asetalleri diğer asetaller ile kıyaslandıklarında; asidik ortam koşullarına direnç göstermeleri ve kararsız davranışlar sergilememeleri gibi önemli avantajlara sahiptiler. Bu avantajlarından ötürü araştırmacıların ilgi odağı olan kloraloz türevlerinden -glukokloraloz iskelet yapısında trikloroetilen halkası taşıyan, anestezik ve hipnotik etkilere sahip olduğu bilinen biyoaktif bir moleküldür. [2] Yapısında aldehit ve karboksilik asit birimlerini bulunduran karbohidrat türevleri ise üronik asitler olarak bilinmektedir. Üronik asitler ve bunların türevleri tıp, farmakoloji ve sanayinin birçok alanında kullanılabilme özellikleri taşıdıkları için büyük öneme sahiptirler.[3–5] Özellikle ilaç keşiflerinde başlangıç ham maddesi olarak kullanılıyor olmaları bu önemi daha da arttırmaktadır. Bu çalışmada, ilaç AR-GE çalışmalarında ham madde olarak kullanılabileceği düşünülen furanoüronik asit türevlerinin [1,2-O-(R)-trikloroetiliden-α-D-ksilo-glukofuranoüronik asit (I), 1,2-O-(S)-trikloroetiliden-α-Dksilo-glukofuranoüronik asit (II), 1,2-O-(S)-trikloroetiliden-α-D-ksilo-galaktofuranoüronik asit (III)] sentezlenmesi hedeflenmiştir. Bu üronik asit türevlerinin sentezi için -kloraloz, β-kloraloz ve β-galaktokloraloz basit şeker birimleri başlangıç materyali olarak kullanılmıştır. Bu moleküller üzerinde uygun kimyasal reaksiyonlar yapılarak iskelet formunda karboksil grubu bulunduran kloraloz türevi üronik asit birimleri elde edilmiştir.[6] Elde edilen üronik asit türevlerinin. kolon kromatografisi ile saflandırılarak fiziksel analizleri yapılmış ve kimyasal yapıları IR spetroskopisi ile aydınlatılmıştır. Üronik asit yapılı ürünlerin biyolojik aktivite testleri üzerindeki çalışmalarımız halen devam etmektedir. O HO O O OH HO OH O O O O O R1 R1 R2 R2 I : R1= H , R2= CCl3 II: R1= CCl3, R2= H III: R1= CCl3 , R2= H KAYNAKLAR [1]. Gemmell, N., Meo, P., Osborn, H. M. I., Organic Letters, 5, 10, 1649-1652, 2003. [2]. Yenil, N., Ay, E., Ay, K., Oskay, M., Maddaluno, J., Carbohydrate Research, 345, 1617- 1621, 2010. [3]. Ferrier R. J., Collins P. M., Monosaccharide Chemistry, Penguin Books Ltd., Middlesex, 1972. [4]. Pigman W., The Carbohydrates: Chemistry, Biochemistry, Physiology, Academic Press, New York, 1957. [5]. Gonzalez Z., Gonzalez A., Carbohydrate Research, 317, 217–222, 1999. [6]. Kuzu, S., Kiriş, Ö., “Üronik Asit Sentezi ve Disakkarit Oluşumları”, Bitirme Tezi, C.B.Ü Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa, 2006. 6 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S6 Sulardaki Ağır Metal ve Boyarmadde Kirliliğinin Gideriminde Adsorpsiyon ve Biyosorpsiyon Yöntemlerinin Önemi Sibel TUNALI AKAR, Okan TUNA, Yasemin YETİMOĞLU BALK, Tamer AKAR Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 26480 Eskişehir/Türkiye [email protected] Su kirliliği; suya karışan maddelerin suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirmesidir. İstenmeyen zararlı maddelerin (endüstriyel ve kentsel atıklar, boyarmadde, deterjan vb.) canlılara ve çevreye zarar verecek miktarda suya karışması sonucu su kirliliği ortaya çıkmaktadır [1]. Atıksu arıtımında kullanılan fiziksel arıtım yöntemleri, adsorpsiyon, membran filtrasyonu ve iyon değişimi gibi yöntemleri içerir. Endüstride fiziksel arıtımda arıtılacak suyun çökeltme havuzlarında 2 saat kalması genellikle yeterli olmaktadır [2]. Kimyasal arıtımda (ozonlama, kimyasal çöktürme, fotokimyasal yöntem vb.) uygulanan yöntemlerin büyük bir bölümünde maliyetin yüksek olması, arıtım sonucunda oluşan konsantre çamur birikiminin yarattığı giderim problemi ve aşırı kimyasal kullanımı gibi bazı dezavantajlar ile karşılaşılmaktadır [3]. Biyolojik arıtım sistemlerinde ise diğer arıtım sistemlerine oranla daha az çamur üretilmesi, maliyetinin düşük olması ve alıcı ortamlar için zararlı yan ürünlerin oluşmaması gibi özelliklerden dolayı atıksu arıtımı için ideal bir çözüm olarak görülmektedir [4]. Adsorpsiyon; bir katının veya sıvının sınır yüzeyindeki konsantrasyon değişimi olarak tanımlanır. Yüzeyde konsantrasyonu artmış olan maddeye adsorplanan madde, adsorplayan maddeye de adsorban (kil, alünit,aktif karbon, zeolit vb) adı verilir. Adsorpsiyon, fiziksel ve kimyasal adsorpsiyon olmak üzere iki farklı yolla gerçekleşir. Fiziksel adsorpsiyon sadece katı yüzeyinde gerçekleşirken, kimyasal adsorpsiyonda adsorplanan moleküllerle yüzey molekülleri arasında kimyasal bir etkileşim söz konusudur [5]. Biyosorpsiyon ise, biyolojik materyallerin (bakteri, alg, mantar küf, vb) sulu çözeltilerdeki atık maddelerin hücre yüzeyi veya içinde tutunması olarak tanımlanabilir. Biyosorpsiyon teknolojisinin en önemli avantajının ekonomik materyaller kullanılarak atıksu arıtımında kirliliğin düşük seviyelere kadar azaltılabilmesi olduğu belirtilmektedir [6]. Bu araştırmada, çalışma grubumuz tarafından incelenmiş olan çeşitli özellikte adsorban ve biyosorban maddelerin, sulardaki ağır metal, anyon ve boyarmadde gideriminde kullanımına örnekler sunulmuştur. Bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, adsorpsiyon ve biyosorpsiyon yöntemlerinin su arıtımı açısından etkili yöntemler olduğu, incelenen materyallerin maliyeti gözönüne alındığında ise ekonomik yöntemler olarak düşünülebileceği sonucuna varılmıştır. KAYNAKLAR [1]. Haktanır, K., Çevre Kirliliği, Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Ankara, 1987. [2] Doğan, A., "Bir pamuklu tekstil fabrikası atık suyunun adsorpsiyon yöntemiyle arıtabilirliğinin incelenmesi", Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 1989. [3] Crini, G., Bioresource Technology, 97, 1061–1085, 2006. [4] Slokar, Y.M., LeMarechel, A.M., Dyes and Pigments, 37, 335-356, 1997. [5] Yetimoğlu, Y., "Mihallıççık Yöresi Killeri İle Sulardan Cr6+, Cr3+ ve Zn2+ İyonlarının Adsorpsiyonla Uzaklaştırılması", Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir, 2004. [6] Yılmazer, D., "Dimetilglioksim ile Modifiye Edilmiş Pyracantha coccinea Biyokütlesi ile Sulu Çözeltilerden Metilen Mavisi Boyarmaddesi Giderimi", Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir, 2012. 7 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S7 2-Asetil-1,3-İndandionun Tautomer Oranlarının Hesapsal Olarak İncelenmesi Sedat KARABULUT1, Devran UYSAL2 [email protected](1),[email protected](2) 1,3 İndandionun antikoagulant ve antioksidan gibi biyolojik açıdan büyük öneme sahip birçok türevi sentezlenmiştir. 1,3 İndandion ve türevlerindeki karbonil gruplarına komşu olan alfa hidrojenlerinin oldukça asidik olması tautomerleşme özelliğinin ortaya çıkmasını sağlamıştır [1]. Bir molekülün, yapısındaki en az bir çift bağın ve bir hidrojen atomunun yer değiştirmesiyle başka bir moleküle dönüşmesine tautomerleşme, bu moleküllere de tautomerler denir. Tautomerizasyon olayının çok hızlı gerçekleştiği göz önüne alındığında, molekülün herhangi bir özelliğinin (biyolojik aktivite, polarite, dipol moment, v.b) hangi tautomerden kaynaklandığının tespit edilmesi deneysel zorlukları da beraberinde getirir. Bu tür durumlarda hesapsal kimya daha çabuk ve ucuz yollardan sonuç elde edilmesini sağlayabilir [2]. Bu çalışmada 1,3 indandion türevi olan 2-asetil-1,3-indandionun tautomer oranları farklı temel kümeler ve yöntemler kullanılarak hesapsal yöntemler ile belirlenmiştir (Şekil-1). Temel kümelerin (631 g+(d,p) ve 6-311 g++(2d,2p)) değişimiyle göreceli tautomer oranlarının nasıl değiştiği tartışılmıştır. Şekil-1: 2-Asetil-1,3-İndandionun tautomer dengesi. KAYNAKLAR [1]. Turhan O., “1,3 İndandionun Aminlerle Reaksiyonlarının İncelenmesi” Balıkesir Üniversitesi, 2003. [2]. Karabulut S., “Bazı Düz Zincirli İmitlerin Sentezi, İmitlerin Ve 1,3-Dikarbonil Bileşiklerinin Tautomer Oranlarının Deneysel Ve Hesapsal Olarak İncelenmesi” Balıkesir Üniversitesi, 2011. 8 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S8 Antiviral Ajan Olan Asiklovirin ve Diğer Guanozin Türevlerinin Etki Mekanizmaları ve Metal Komplekslerinin İncelenmesi Necivan BERBER1 1 Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Görükle Kampüsü / Bursa [email protected] Viral replikasyonu baskılayan ilaçlar 1950’lerden beri bilinmesine rağmen, klinikte yararlanılan antiviral ajanlar son yıllara kadar oldukça düşük sayıda kalmış HIV epidemisiyle birlikte yoğunlaşan çalışmalar sonucu sayı neredeyse ikiye katlanarak 20 dolayında ilaç viral enfeksiyonların tedavisinde kullanılmak üzere onay alabilmiştir(1). Guanozin türevlerinin ilk örneği olan Asiklovir, (2-Amino-9[(2-hidroksietoksi)metil]-1,9-dihidro-6H-purin-6-on),1977 yılında Welcome grubu tarafından geliştirilmiş, güçlü ve seçici anti-herpes etkisi ve düşük toksisitesi ile önemli bir yere sahip olmuştur. Asiklovir,viral DNA polimerazlarla etkileşerek DNA zincir sonlandırıcısı olarak rol oynar. Aşağıdaki şekilde bu mekanizma verilmiştir(2). Şekil- 1. Asiklovirin etki mekanizması(2) Asiklovire benzer yapıdaki ilaçlar; Gansiklovir, Pensiklovir, Valasiklovir, Vidarabin gibi guanozin türevi ilaçlardır. Bu antivirallerin bazı metal kompleksleri (Cu(II), Co(II), Ni(II), Zn(II), Pt(II)) sentezlenmiştir. Metal komplekslerinin değerlendirilmesi sonucunda, örneğin 1,2phenanthroline asiklovir ya da pensiklovirin platinyum(II) kompleksinin Herpes Symplex virüsüne karşı antiviral etkinliği sürdürmede ve Sitomegalovirüse karşı serbest asiklovir veya pensiklovirden daha büyük etkiye sahip olduğu gözlemlenmiştir(3). Anahtar Kelimler: Antiviral ajan, Asiklovir, Herpes Simplex, Sitomegalovirus, DNA, RNA. KAYNAKLAR [1] Fincancı M., ANKEM Journal, 13 (No.3), 286-287, 2009. [2] Küçükgüzel İ., mimoza.marmara.edu.tr/~ikucukguzel/antiviral.pdf, 9-11. [3] Margiotta N., Bergamo A., Sava G., Padovano G., Clercq E., Natile G., Journal of Inorganic Biochemistry, 98, 1, 2004. 9 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S9 Astragalus longifolius’tan elde edilen sikloartan tipi saponin glikozitler Aslıhan Yılmaz1, İmren Paçman1, Emre Cantemur1, Derya Gülcemal1, Özgen AlankuşÇalışkan1 1 Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Bornova, 35100, İzmir, Türkiye e-mail: [email protected] Astragalus L., Leguminosae familyasındaki en geniş cinstir ve Türkiye florasında 224 ü endemik olan yaklaşık 445 tür ile temsil edilmektedir [1,2]. Astragalus türlerinin kökleri çok eski yıllardan beri halk arasında terlemeyi önleyici, tonik ve diüretik olarak kullanılagelmektedir. Ayrıca yine şeker hastalığının nefritin, löseminin ve rahim kanserinin tedavisinde kullanım alanı bulmaktadır [3]. Anadolu’da, Türkiye’nin Güney-Doğusu’nda Astragalus köklerinin sulu ekstreleri geleneksel olarak lösemiye karşı ve yara iyileştirici olarak kullanılmaktadır. Oleanan ve sikloartan yapısındaki saponinlerin en zengin kaynağını oluşturan Astragalus (Leguminosea) cinsine ait türler, bu türlerin ekstreleri ve bunlardan izole edilen bileşikler, bağışıklık uyarıcı, karaciğer koruyucu, antioksidan, antiviral, ateş düşürücü, kardiovasküler, iltihap giderici ve anti kanser etkiler göstermeleri nedeniyle giderek artan bir şekilde ilgi odağı haline gelmiştir [4,5]. Yaptığımız çalışma sonunda bitkinin MeOH ekstresinden klasik kromatografik yöntemler (Açık kolon kromatografisi, Vakum sıvı kromatografisi v.b.) ve SiO2 , RP (C-18) dolgu materyalleri kullanılarak sikloartan tipi iki saponin elde edilmiştir. Elde edilen bileşiklerin yapıları Astragaloside IV (1) and Brachyoside B (2) olarak kimyasal (bazik hidroliz) ve spektral (LC-ESI MS, 1D-, 2D-NMR) yöntemlerle aydınlatılmıştır. KAYNAKLAR [1] Davis, P.H., Flora of Turkey and East Aegean Islands, vol. 3., pp. 49–254, Edinburgh University Press, Edinburgh, 1970. [2] Aytaç, Z. Astragalus L.-In: Güner, A., Ozhatay N., Ekim, T., Başar, K. H. C. (eds.), Flora of Turkey and the East Aegean Islands, vol. 11, pp. 79-88, Edinburgh University Press, Edinburgh, 2000. [3] Mamedova, R.P., and Isaev, M.I., Chemistry of Natural Compounds, 40(4), 303-357, 2004. [4] Rios, J.L. and Waterman, P.G., Phytotherapy Research, 11(6), 411-418, 1997. [5] Verotta, L. and El-Sebakhy, N.A., Studies in Natural Products Chemistry, Vol. 25, Atta-urRahman (Ed.), Elsevier Science Publishing Company, 179-234, 2001. 10 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S10 Diels-Alder ‘Click’ Reaksiyonu İle Çeşitli Polikarbonat Aşı Kopolimerlerinin Hazırlanması Erhan Demirel1, Aydan Dağ1, Mehtap Aydın1, Hakan Durmaz1, Gürkan Hızal1, Ümit Tunca1 Kimya Bölümü, Fen – Edebiyat Fakültesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Maslak, İstanbul, 34469, Türkiye. E-posta: [email protected] 1 Alifatik Polikarbonatlar biyolojik uyumlulukları, oldukça düşük toksik değerleri, biyolojik olarak stabil oluşlarından ötürü son zamanlarda artan bir oranda ilgi çekmiştir.[1,2] Halkalı yapıdaki karbonatların halka açılma polimerizasyonu (ROP) anyonik polimerleşme olarak gerçekleşir ve yaygın kullanılan anyonik başlatıcılar kullanılmaktadır.[3] Çeşitli fonksiyonel grupların halkalı karbonat monomerleri ile kullanılması polikarbonatların fiziksel özelliklerinin kontrolünü mümkün kılmaktadır, fonksiyonel gruplar sayesinde ‘click’ reaksiyonları gibi yüksek verimde çeşitli kimyaların uygulanması olanaklı hale gelir. Bu çalışmada, antrasen uçlu halkalı karbonat monomeri hazırlanmıştır ve hazırlanan bu monomer antrasen türevli polikarbonat sentezlemek üzere 1,8-diazabisiklo[5.4.0]undek-7-en (DBU) ve 1-(3,5-bis(triflorometil)fenil)-3-siklohekziltiyoüre (TU) katalizliğinde, oda sıcaklığında, başlatıcı olarak benzilalkol kullanılarak, CH2Cl2 ortamında reaksiyona sokulmuştur. Daha sonra, α-furan korumalı maleimid uç fonksiyonlu lineer polimerleri, PMMA-MI, PEG-MI Diels-Alder reaksiyonu ile antrasen uç fonksiyonlu polikarbonata takılmıştır ve PC-g-PMMA, PC-g-PEG aşı kopolimerleri elde edilmiştir. Oluşan ürünler 1H NMR ve 13C NMR spektrumları ve GPC sonuçları değerlendirilmiştir.[4] KAYNAKLAR [1]. Feng, J.; Zhuo, R.-X.; Zhang, X.-Z. Prog. Polym. Sci. 37, 211–236, 2012. [2]. Suriano, F.; Coulembier, O.; Hedrick, J. L.; Dubois, P. Polym. Chem. 2, 528–533, 2011. [3]. Guillaume, S. M.; Carpentier, J.-F. Catal. Sci. Technol. 2, 898–906, 2012. [4]. Dag, A., Aydin, M., Durmaz, H., Hizal, G. and Tunca, U. J. Polym. Sci. A Polym. Chem., 50: 4476–4483, 2012. 11 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S11 Maclura Pomifera Meyve Posası ile Sulu Çözeltiden Metilen Mavisinin Adsorpsiyonu Sema Çakı, Sezgin Bozkurt ve Metin Açıkyıldız a Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 79000-Kilis Endüstriyel prosesler sonucu oluşan boya konsantrasyonu yüksek atık sulardan renk giderim prosesleri çevresel açıdan kritik önem taşır. Bu amaçla alternatif adsorbentlerin bulunması ve endüstriyel kullanımı hala güncelliğini korumaktadır [1, 2]. Bu çalışmada katyonik boyar madde olan Metilen mavisinin Maclura Pomifera (Yalancı portakal) meyvelerinin posası kullanılarak sulu çözeltiden giderimi incelenmiştir. Etil asetat ekstresi uzaklaştırılan meyve posaları kurutularak öğütülmüş ve süre, sıcaklık, pH ve katı/sıvı oranı gibi parametrelerin etkisinin incelendiği adsorpsiyon deneylerinde kullanılmıştır. Adsorplanan boya miktarının artan sıcaklıkla azaldığı, artan pH ile önce arttığı sonra kısmen azaldığı ve adsorpsiyon dengesine erişmek için 1 saatlik sürenin yeterli olduğu belirlenmiştir. Termodinamik niceliklerden, izosterik adsorpsiyon entalpisi -15,14 kJ/mol ve izosterik adsorpsiyon entropisi ise 48,36 J/molK olarak hesaplanmıştır. Sonuç olarak doğal meyve posalarının % 90 gibi yüksek bir giderim oranıyla alternatif bir adsorbent olarak kullanılabileceği belirlenmiştir. Kaynaklar [1] Karaca, S., Gürses, A., Açıkyıldız, M., Ejder, M., Microporous and Mesoporous Materials, 115, 376-382, 2008. [2] Doğar, Ç., Gürses, A., Açıkyıldız M,. Özkan, E., Colloids and Surfaces B: Biointerfaces, 76, 279285, 2010. 12 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Sözlü Sunum, S12 Yer Fıstığı Kabuğunun Arsenik (III) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin Araştırılması Ceren GÜDÜCÜ, Vildan ÖZER, Seda YETİM, Ali ÇELİK Celal Bayar Üniversitesi Fen-Ed. Fak. Kimya Bölümü-MANİSA [email protected] Arsenik bilindiği gibi arsenik içerikli minerallerin çözünmeleri ve antropojenik faaliyetler sonucu doğal sulara karışan bir su kirleticisidir[1]. Yeraltı içme sularında bulunan yüksek konsantrasyondaki arsenik insan sağlığını tehdit etmektedir. Arsenik vücuda solunum, gastrointestinal ve parenteral yollarla alınır. Kronik arsenik zehirlenmesi reflekslerin yok olması, yorgunluk, gastrit, kilo kaybı, saç dökülmesi ve kusma gibi belirtililerle ortaya çıkmaktadır. Arseniğin hava ve besin ile uzun süreli alımı, kardiyovasküler hastalıklara, sinir sistemi bozukluklarına, egzamaya, dolaşım bozukluklarına, yağ dokusunda deformasyona, karaciğer ve böbrekte ağrılara neden olmaktadır. Kronik alımlarda arsenik saçta, tırnaklarda ve kemiklerde birikmektedir[2,3]. Bu nedenle 50 µg/L olan içme suyu limiti WHO ve USEPA tarafından 10 µg/L düşürülmüştür[4,5]. Sağlığa olan olumsuz etkisi nedeniyle limitlerin üzerinde tespit edilen arseniğin içme sularından uzaklaştırılması zorunludur. Bu amaçla değişik yöntemler kullanılmaktadır. Adsorbsiyon ekonomik olması nedeni ile yaygın olarak kullanılmakta olup, adsorban olarak ucuz ve kolay temin edilebilmesi nedeniyle farklı doğal materyaller denenmektedir[6]. Bu çalışmada As(III) iyonlarının gideriminde adsorban olarak yer fıstığı kabuğu denenmiş ve maksimum adsorbsiyonun olduğu adsorbsiyon parametreleri (zaman, pH, sıcaklık ve konsantrasyon) belirlenmiştir. Çalışmalar kesikli yöntemle yapılmış olup başlangıçta ve adsorbsiyon işlemi sonucu çözeltide adsorblanmadan kalan arsenik miktarı Hidrür Oluşturmalı Atomik Absorpsiyon Spektrometresi (HG-AAS) ile ölçülmüştür. Yer fıstığı kabuğunun doğrudan kullanılması durumunda önemli bir adsorbsiyon gözlenmemiştir. Bunun üzerine yer fıstığı kabuğu 0,5 M FeCl3 ile modifiye edilmiş ve bunun sonucu daha yüksek adsorbsiyon değerlerine ulaşılmıştır. Modifiye edilmiş Yer fıstığı için, 20 0C, pH=9 ve 6 saat lik sürede maksimum adsorbsiyon elde edilmiş ve bu şartlarda adsorbsiyon kapasitesi 456,5 µg As(III) / g Yer fıstığı olarak belirlenmiştir. KAYNAKLAR [1] Mandal BK, Suzuki KT. Arsenic round the world: a review, Talanta, 58, , 201-235 (2002). [2] Bissen, M. and Fritz, H.F.,. Arsenic – a Review Part I: Occurrence Toxicity Speciation Mobility, Acta Hydrochim. Hydrobiol., 31, 1, 9 – 18 (2003. [3] Xia, Y. , Liu, J. ,An overview on chronic arsenism Via Drinking Water in PR China. Toxicology. 198, 25-29, (2004). [4]. WHO. (2004). Guidelines For Drinking-Water Quality,Vol: 1, Recommendations (3rd Ed.), WHO, Genova. [5] USEPA. (2007). United States Environmental Protection Agency, Drinking Water Contaminant Candidate List, 3, 35, 9627–9654. [6] Xu, Y., Nakajima, T., & Ohki, A. (2002). Adsorption and removal of arsenic(V) from drinking water by aluminum-loaded Shirasu-zeolite, Journal of Hazardous Materials, 92, 275–287. 13 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa POSTER SUNUM ÖZETLERİ 14 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P1 Rezene Çayında Alevli Atomik Absorbsiyon Spektrometresi İle Mg Ve Zn Analizi Ayşegül DEMİRSOY¹ , Burcu DURANOĞLU¹, Belgin İZGݲ ¹Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 4.sınıf öğrencisi,Bursa ²Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,Bursa [email protected] Rezene (Foeniculum vulgare) veya Arapsaçı olarak bilinen maydanozgiller familyasından gıda ve tıbbi alanda kullanılan kokulu otsu bir bitkidir. Bitkinin yapraklarından, kurutulmuş ve öğütülmüş tohumlarından baharatlar elde edilmektedir [1]. Ayrıca bitkinin kök özütleri kozmetik alanında tonik üretiminde etken madde olarak da kullanılmaktadır. Rezenenin özü primer dismenore hastalığı, diüretik ve hipertansiyon tedavisi için etkili bir bitkisel ilaç olarak güven ile kullanılabilmektedir. Rezene çayı, mineral içeriği ve polifenolik yapısı nedeniyle grip ve soğuk algınlığında önerilmektedir. Rezene bir fitöstrojen kaynağıdır. Fitöstrojenler; anne sütünü arttıran östrojen hormonunu taklit eden bitkisel yapıda bulunan moleküllerdir. Bu önemli özelliği sebebiyle anne sütünü arttırmada yaygın olarak kullanılır. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) yaptığı bir çalışma fitöstrojenlerin sıklıkla tüketildiği doğu ve uzak doğu ülkelerinde göğüs kanserine yakalanma oranlarının dünyanın gelişmiş batı ülkelerine oranla 4 kat daha az olduğunu ortaya koymuştur [2]. Ayrıca rezene mide rahatlatıcı, sindirim kolaylaştırıcı, gaz giderici özelliklerinden dolayı bebek ve hamilelere tavsiye edilmektedir. Rezene çayı tüketimiyle anne sütüne geçen ve dolayısıyla bebeğe geçebilecek olan mineral tespiti için rezene çayı üzerinde literatür bilgilerinden yararlanılarak deneysel çalışmalar yapılmıştır [3]. TSE’nin içme sularında belirttiği sınır değerler magnezyum ve çinko için 50 ve 5 mg/L’ olarak sırasıyla verilmektedir. WHO’ya göre günlük Mg ihtiyacı 300 mg’dır ve günlük gereksinimin karşılanmaması halinde ölüme kadar gidebilen riskler içerdiği ifade edilmektedir. Magnezyum eksikliğinde psikolojik değişimler, yorgunluk, iştahsızlık, kas krampları, uyku sorunları, kalp ritminde bozulmalar, zihinsel konsantrasyonda azalma gibi sorunlarla karşılaşılır [4]. Emzirme döneminde annenin bağışıklık sisteminin güçlü olması, bebeğin büyüme-gelişme, zeka gelişimi, üreme ve bağışıklık sisteminin tam işlemesi için Zn seviyesinin yeterli olması gerekir [5]. Bu çalışmada ticari olarak satışa sunulan rezene çaylarından hazırlanan infüzyonlarda Mg ve Zn içerikleri alevli atomik absorbsiyon spektrometresi ile optimum çalışma koşullarında belirlenmiştir. KAYNAKLAR; [1]-Anonim 2013,http://en.wikipedia.org/wiki/Fennel, erişim tarihi:27.03.2013 [2]-Anonim 2013,http://www.fitoostrojen.com,erişim tarihi:26.03.2013 [3]-Özcan M. ,Ünver A. , Uçar T. , Arslan D. , Food Chemistry , 106 (2008) 1120–1127 [4]-Özata M. , Vitamin , Mineral ve Bitkisel Ürün Rehberi, Gürer Yayınları , 2008 [5]-anonim 2013, http://www.adeka.com.tr/cinko.asp?menu=4&tedavimenu=1,erişim tarihi:10.04.2013 15 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P2 Marketlerde Satılan Konserve Gıdalarda Bulunan Majör ve Minör Elementlerin Tayinleri Aysun KOCAKAYA, Gülşen GÜVEN, Mustafa DEMİR Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, AYDIN [email protected] Bu çalışmada marketlerde satılan hazır gıdalarda bulunan çeşitli elementlerin (alkali, toksik ve ağır metaller) düzeyleri araştırıldı. Bu amaçla başlıca 10 farklı konserve türü (Bezelye, nohut, turşu, asma yaprağı, garnitür, mısır, mantar, domates, fasulye, ananas) alındı ve literatürde daha önce yapılmış olan yaş yakma ve kuru yakma yöntemleri ile çözünürleştirildi[1]. Örneklerin çözünürleştirme işlemlerine takiben ICP-OES ile tayin edildi. Kaynaklar: [1].Tuzen M.- Soylak M. , Food Chemistry 102 (2007) 1089–1095, 2006. 16 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P3 Saç Örneklerinde Cıva Tayini için Örnek Bozundurma Yöntemlerinin İncelenmesi Ecem KULA, Orkide EVRAN, Süleyman SARIKAYA, V. Nüket TİRTOM Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa, Türkiye. [email protected] Çeşitli kaynaklardan toprağa ve suya (deniz, göl, yer altı suyu) karışan her türlü cıva maddeleri anaerobik ve aerobik şartlarda bakteriler ve kimyasal reaksiyonlarla çok toksik form olan mono veya dimetil cıvaya dönüşürler. Bu maddeler küçük organizmalar (planktonlar gibi) tarafından absorbe edilir. Küçük canlılar küçük balıklar tarafından yendiğinde ağır metaller balık vücuduna geçer. Bu madde balıkların dokularında birikir. Bu balıklar yolu ile besin zincirine girerek insanlar üzerinde toksik etkilere sebep olabilir. Uzun süre ile cıvaya maruz kalmak kronik zehirlenmeye sebep olur. Bunun sonucu iştahsızlık, salya çoğalması, böbrek tahribatı, sinir bozukluğu ve kansızlık gibi hastalıklar meydana gelir [1]. Cıva merkezi sinir sistemine, beyne, karaciğere, böbreklere ve ana rahmindeki cenine zarar veren bir maddedir. Cıva plasentaya geçer ve ana rahmindeki ceninde tedavisi mümkün olmayan nörolojik zarara neden olur. Cıvanın kanda yarılanma süresi ortalama 3 gün, dokularda yarılanma süresi ise 90 gündür [2]. Vücuda alınan cıva saçta birikim yaptığından, cıva metalinin düzeyi saç örneklerinin analizi ile belirlenir. Saç örneklerindeki cıva derişimleri için referans değerler 0,50-12,20 µg g-1 aralığındadır [3]. Saç örneklerde izin verilen cıva derişimleri çok düşük olduğu için kullanılan analiz yönteminin çok duyar ve doğruluğunun yüksek olması yanında örnek bozundurma yöntemi de önemlidir. Klasik yöntemlerle örnek bozarken fazla miktarda reaktif kullanılması ve sistemlerin dışarıya açık olması nedeniyle örnek ve kör sinyalleri yüksek çıkmakta bu ise doğruluk ve belirtme sınırını olumsuz etkilemektedir [4]. Kapalı mikrodalga yönteminde ise örnek çevreden izole olarak çok az miktarda reaktifle bozundurulmakta ve kör sinyalleri de düşük olmaktadır [5]. Yapılan çalışmada cıva analizi için erkek, bayan ve çocuk gruplarından alınan saç örnekleri ve yöntemin doğruluğunu tespit etmek için referans saç örneği kullanılmıştır. Tüm saç örnekleri bozundurulmadan önce, literatürde verilen yıkama prosedürüne göre yıkanıp etüvde kurutulmuştur. Örnek bozundurma yöntemlerini kıyaslamak amacıyla iki farklı bozundurma yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemler, mikrodalga bozundurma yöntemi ve yaş bozundurma yöntemidir. İki yöntem sonunda elde edilen çözeltilerin atomik absorpsiyon spektrofotometresinde soğuk buhar yöntemi ile cıva ölçümleri alınmıştır. Elde edilen değerler incelendiğinde mikrodalga bozundurma yöntemiyle bozundurulan saç örneklerine ait sonuçların, yaş bozundurma yöntemine göre daha güvenilir olduğu saptanmıştır. Anahtar Kelimeler : Saç, Cıva, AAS, Mikrodalga bozundurma yöntemi KAYNAKLAR [1] Cıva Özellikleri, www.turkcebil.com/ansiklopedi/cıva, 15.11.2012 [2] Öztürk, M., Cıva Kirliliğinin Çevre ve Sağlık Üzerine Etkileri, enginsalli.blogcu.com, 15.11.2012 [3] Iyenger V, Volttlez J Trace Elements in Human Clinical Specimens. Clinical Chemistry 34, 3 (1988) 474. [4] S.B. Adeloju, H.S. Dhindsa, R.K. Tandon, Anal. Chim. Acta 285 (1994) 359. [5] I. Rokkjaer, B. Hoyer, N. Jensen, Talanta 40 (1993) 729. 17 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P4 Isparta Yöresinde Halk Tarafından Çay Olarak Tüketilen Yayla Çayının (Sideritis perfoliata L.) Farklı Çözücü Özütlerinin Antiradikal, Toplam Antioksidan, İndirgeme Gücü, Metal Şelatlama Aktivitelerinin Karşılaştırılması Ayşegül Polat1, Zülkifl Keskin1, Mehmet Sefa Koçak1, Cengiz Sarıkürkcü2 1 Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey MYO, Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı, 32670 Atabey-ISPARTA (email: [email protected]) 2 Necmettin Erbakan Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, KONYA Yaşamımızın vazgeçilmez unsurlarından olan ve beslenmemizin temelini oluşturan gıda maddeleri, tüketim aşamasına gelinceye kadar bir dizi olaylar zincirinden geçmektedir. Bu gelişmelerin paralelinde de üretilen gıdaların besin değerlerinin ve kalitelerinin korunabilmesi oldukça önem arz etmektedir. Bu koruma tedbirlerinden biride oksidasyonu önlemek amacıyla antioksidan maddelerin katkı maddesi olarak kullanılmasıdır. Bu katkı maddeleri genellikle sentetiktir. Bütillenmiş hidroksi toluen (BHT), bütillenmiş hidroksi anisol (BHA) ve propil gallat (PG) en çok kullanılan sentetik antioksidanlardır. Ancak son zamanlarda sentetik antioksidanların yan etkilerinin rapor edilmesiyle, hem gıda endüstrisinde hem de tıbbi amaçlı olarak sentetik antioksidanlar yerine doğal içerikli antioksidanlara olan talep artmaktadır [1]. Bu nedenle bu talebi karşılaması açısından bu çalışmada Isparta yöresinde halk tarafından bitkisel çay olarak tüketilen Sideritis perfoliata bitkisinin etil asetat, metanol ve su özütlerinin antiradikal (1,1-difenil-2-pikrilhidrazil (DPPH), 2,2 azino-bis (3-etilbenzotiyoazolin-6-sulfonik asit) (ABTS), nitrik oksit radikal (NO)), toplam antioksidan ( karoten ve fosfomolibdenyum), indirgeme gücü (Cu2+-neokuproin, Fe3+-TPTZ, Ferrosiyanür) kapasitesi ve metal şelatlama (Fe2+) aktivitelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca her üç özütteki toplam fenolik, flavonoit ve kondense tannin bileşik miktarları da tespit edildi. Sonuçlar standart antioksidanlar olan BHA, BHT ve trolox ile kıyaslandı. Antiradikal aktivitenin belirlenmesinde DPPH, ABTS ve nitrik oksit (NO) radikal giderim testleri uygulandı. DPPH ve ABTS testlerinde, 0.2 mg/mL derişimde su özütü %77.48 ve %90.77 aktivite göstermiştir. NO radikal giderim aktivite testinde ise metanol (232.07 mg trolox/g özüt) ve su (259.45 mg trolox/g özüt) özütleri hemen hemen benzer aktivite gösterdikleri tespit edildi. Uygulanan diğer tüm aktivite testlerinde özütlerin aktivite sonuçları su>metanol>etil asetat olarak belirlendi. Etil asetat, metanol ve su özütlerinin toplam kondense tannin bileşik, toplam flavonoit ve toplam fenolik bileşik miktarları sırasıyla; 7.41, 10.65, 10.76 mg kateşin ekivalent/g özüt, 21.96, 40.90, 29,13 mg quarsetin ekivalet/g özüt ve 36.68, 41.64, 52.18 mg gallik asit ekivalent/g özüt olarak belirlendi. Buradan da özütlerin ihtiva ettiği fenolik bileşik miktarı ile aktivite arasında pozitif bir korelasyon mevcut iken toplam flavonoit ve kondense tannin miktarları arasında aynı ilişki gözlemlenememiştir. Sonuçta halk tarafından çay olarak tüketilen bu bitkinin özellikle su özütünün in vitro şartlarda gıda endüstrisinde antioksidan gıda katkı maddesi olarak kullanılabileceği söylenebilir. Ancak in vitro şartlarda elde edilen bu aktivite sonuçlarının in vivo şartlarda da test edilmesi ve sonuçların birlikte değerlendirilerek nihai kararın verilmesi önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Antiradikal aktivite, kondense tannin, ABTS, DPPH KAYNAKLAR [1]. Sarıkürkcü, C. “Yaygın Olarak Yetişen Bazı Orman Bitkilerinin (Alkanna tinctoria (L.) Tausch subsp. tinctoria, Thymus longicaulis C. Presl subsp. longicaulis var. longicaulis ve Phlomis bourgaei Boiss.) Kimyasal İçerik Bazında Total Karakterizasyonu”. Celal Bayar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010. 18 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P5 Taze Üzüm Örneklerinde Pt-Halkalı Atomik Emisyon Spektrometresi ile Lityum Tayini Esin ÖZTEN1,Müge YOL2, İlknur DEMİR3,Belgin İZGİ4 1 Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi,Kimya Bölümü,4.Sınıf Öğrencisi Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi,Kimya Bölümü,3.Sınıf Öğrencisi 3 Uludağ Üniversitesi,Fen Bilimleri Enstitüsü,Kimya Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi 4 Uludağ Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi,Kimya Bölümü 16059 Bursa [email protected] 2 Günümüzde lityum psikolojik bozuklukların tedavi edilmesinde yaygın olarak kullanılan ilaç preparatlarında yer almaktadır [1]. Özellikle sinir ve kas hücrelerindeki sodyum alışverişine yardımcı olması nedeni ile tercih edilmektedir. Hastalara genellikle lityum karbonat kapsülü halinde önerilmektedir. Kapsüller hastalığın evresine göre 150-600 mg aralığında verilir. Hastaların kan serumu lityum düzeyleri 1,0 -1,5 mEq/L aralığında değişim gösterdiği bildirilmektedir [2]. Son yıllarda onkoloji ve dermatoloji alanlarında da kullanılmaya başlanmıştır [3]. Mevcut deneysel çalışmalarla lityumun lüzumlu element sınıfında olduğu düşünülmekte olup, 70 kg’lık bir yetişkin için 1 mg Li/gün alımı önerilmektedir. Diyette lityum alımı yaşanılan konuma ve tüketilen gıdaların türüne bağlı olarak değişmektedir. Lityum alımındaki kaynaklar açısından tahıllar, sebzeler %66-90 arasında etkili olurken kalan kısmı da hayvansal gıdalardan sağlanmaktadır [3]. Üzüm fenolik bileşikler, Ca, P, Fe, Mg gibi mineraller açısından zengin bir meyve olup, yetiştiği toprağa bağlı olarak lityum içerebileceği de düşülmektedir [4]. Bu açıdan bakıldığında çalışmamızda, lityum alımında üzümün kullanılabilirliği araştırılmıştır. Lityum analizi için spektroskopik teknikler yaygın olarak kullanılmaktadır. Platin halka tekniği ile atomik emisyon spektrometresi ile lityum analizi için optimum koşullar araştırılarak, market ve pazardan alınan üzüm örnekleri üzerinde inceleme yapılmıştır. KAYNAKLAR [1].http://www.slhd.nsw.gov.au/MHealth/cms/files/Consumer_Info/Medication_Brochures/How_Med ication_Can_Help_Bipolar_Disorder.pdf [2]. http://www.accessdata.fda.gov/drugsatfda_docs/label/2011/017812s028,018421s027lbl.pdf [3]. Schrauzer GN.,Journal of The American College of Nutrition , 21(1),14-21,2002. [4]. Özdemir Y.,Karagözler E., Güçer Ş., Journal of Analytical Atomic Spectrometry , 9, 797-800, 1994. 19 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P6 Baharat Olarak Kullanılan Fesleğen Bitkisinde Alevli Atomik Absorpsiyon Spektrometresi ile Mg ve Zn Analizi Hasan TOZLUYURT 1, Çağrı ELİCE 1, Belgin İZGİ 2 1. Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 4. Sınıf Öğrencisi, Bursa 2.Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bursa [email protected] Fesleğen (Ocimum basilicum), ballıbabagiller familyasından tek yıllık ve genellikle ılıman bölgelerde yetişen bir bitki türüdür. Fesleğenin kullanılan kısımları; taze çiçekleri, dalları ve tohumlarıdır. Bitkinin yapısında estragol, linalol ve pinen gibi uçucu yağları bulundurması sebebiyle kozmetik, gıda ve ilaç sanayinde kullanım alanı bulunmaktadır. Ayrıca dekorasyonda ve yaz aylarında böceklerin uzaklaştırılmasında da kullanılmaktadır. Hem taze hem de kurutularak kullanılan fesleğen bitkisi, domatesli ürünlerde, sebze ve et yemeklerinde, salatalarda, pizzalarda, çorbalarda ve deniz ürünlerinde, özellikle Akdeniz mutfağında çok fazla kullanılır [1-2]. Türk Standartları Enstitüsü tarafından belirlenen içme sularındaki standart değerler, magnezyum ve çinko için sırasıyla 50 ve 5 ppm’dir. İnsan vücudu için hayati önem taşıyan minerallerden biri olan magnezyum, enerji gerektiren tüm metabolik olayların yürütülmesinde başrol oynar. Magnezyum eksikliği olması durumunda en yaygın etkisi kas kramplarının artmasıyla belirlenebilir. Ayrıca kalp ritminde bozukluklara yol açar. Birçok besinde fazlasıyla bulunan çinko minerali ise bağışıklık sisteminde anahtar rol oynar. Özellikle enfeksiyonlara karşı zayıf bağışıklık gösterme, çinko eksikliğinin en önemli belirtisidir. Bunun yanında saç dökülmesi, koku ve tat alma duyusunun azalması, çocuklarda gelişim bozukluklarının görülmesi çinko eksikliği ile ortaya çıkmaktadır. Çalışmamızda ticari olarak satılan fesleğenin, yaş ve kurutulmuş hali üzerinden HNO3+ H2O2 karışımı ile çözünürleştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Salata vb. ürünlerde kullanımını temsil etmek üzere limon suyu ile elde edilen özütlerde alevli atomik absorpsiyon spektrometresi kullanılarak Mg ve Zn için optimum çalışma koşullarında hazırlanan numunelerde Mg ve Zn analizleri yapılmıştır. Kaynaklar [1]Özcan, M. , Arslan, D. , Ünver, A. , Journal of Food Engineering 69 (375-379), 2005 [2]Vinod J. , Sapana, G. , Environmental & Analytical Toxicology, http://dx.doi.org/10.4172/2161-0525.1000161 20 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P7 Bir Grup Antifungal İlaç Etkin Maddesinin Elektrokimyasal (Voltametrik) Tayinleri Kerim BUTUN1, Esra BALOGLU2, Emrah KILINC1,* Ege Üniversitesi, 1Analitik Kimya Anabilim Dalı, 2Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 35100 Bornova, İZMİR *Sorumlu yazar: [email protected] ÖZET GİRİŞ Bir grup antifungal ilaç etkin maddeleri olan itrakonazol, klotrimazol, mikonazol ve ekonazol’ün literatürde tayinlerine dair çoğunlukla kromatografik çalışmalar olmak koşuluyla kısıtlı sayıda makaleye rastlanmaktadır [1,2]. Elektrot modifikasyonlarının yapıldığı elektrokimyasal (voltametrik, amperometrik) tayinlere ise rastlanmamaktadır. Mevcut çalışmamızda bahsi geçen etkin maddelerin elektrokimyasal tayinleri için voltametrik tayin yöntemleri geliştirilmeye çalışılmıştır. N N CH3 H3C N N N O N N N O O Cl A Cl N N N Cl N Cl Cl O B N Cl N Cl Cl C Cl O D ŞEKİL 1. İtrakanazol (A), klotrimazol (B), MATERYAL METOD mikonazol (C) ve ekonazol’e (D) ait açık Deneysel aşamalarda kullanılan analitik saflıktaki kimyasal formüller. etkin maddelere (Şekil 1) ait 5mM’lık stok çözeltileri 20mM tetrabutilamonyum perklorat (TBAP) içeren asetonitril çözgeniyle hazırlanmıştır. Kullanılan elektrokimyasal donanım Bioanalytical Systems (BAS, West Lafayette, USA) 100B/W electrochemical workstation potentiostat olup C3 hücre standı ve PA–1 düşük akım modülü ile birlikte çalıştırılmıştır. Ölçüm çözeltisinde bulunan çözünmüş oksijen gerekli durumlarda, saf argon gazı kullanılarak uzaklaştırılmıştır. Üçlü elektrot sistemi için kullanılan elektrotlar Ag/AgCl referans elektrodu(BAS RE-5B with flexible connector, part # MF–2052), platin tel yardımcı elektrot (BAS, 6cm with gold-plated connector, part # MW-4130) ve camsı karbon çalışma elektrodu (CKE)’dur(BAS GCE, 3.0 mm dia., part # MF-2012). CKE ile standart maddelerin redoks pik potansiyellerinin tespiti amacıyla, 24 ± 2ºC ’de, 0 ve +2000 mV ile 0 ve -2000mV aralıklarında, 50 mV/saniye’lik tarama hızıyla döngüsel voltamerik (CV) ve diferansiyel puls voltamerik (DPV) ölçümler gerçekleştirilmiştir. BULGULAR 5Mm itrakanazol’e ait tipik indirgenme(A) ve yükseltgenme (B) DPV voltamogramları Şekil 2’deki gibidir. Benzer şekilde tüm etkin maddeler için elde edilen pik potansiyelleri ise itrakonazol -985mV(ind.), +724mV (yük.), klotrimazol -892mV(ind.), +1129 ile +1831mV (yük.), mikonazol -876 ile -1085mV(ind.), +1251mV(yük.) ve ekonazol -743 ile -887mV(ind.), A +1157mV(yük.) şeklindedir. Kalibrasyon ve analitik yöntem geçerliliği (metod validasyonu) çalışmaları devam etmekte olup sonlanmak üzeredir. Elde edilen analitik yöntem geçerliliği verileri tablolar halinde poster sunumunda yer alacaktır. Sonuç olarak 4 adet antifungal ilaç etkin maddesinin tayini için basit ve ucuz voltametrik (CV, DPV) yöntemler geliştirilmiş olup mediyatör madde kullanılarak elektrot modifikasyonu çalışmaları devam etmektedir. Poster sunumunda detaylarıyla tablolar halinde sunulacak verilerin orjinal bilimsel makale B olarak yayımlanması planlanmaktadır. ŞEKİL 2. 5Mm itrakanazol’e ait indirgenme (A) ve yükseltgenme (B) DPV voltamogramları. KAYNAKLAR [1].Hermawan, D., Wan Ibrahim, W. A., Sanagi, M. M. S., Aboul-Enein, H. Y., Journal of Pharmaceutical and Biomedical Analysis, 53(5), 1244-1249, 2010. [2].Gaona-Galdos, A. A. G., García, P. L., Aurora-Prado, M. S., Miritello Santoro, M. I. R., Kedor-Hackmann, E. R. M., Talanta, 77(2), 673-678, 2008. 21 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P8 Çeşitli Ruj Örneklerinde ICP-OES İle Metal Tayini Mücahit Erhan Arslan1, Muhammed Zeki Bayburtlu2, Işıl Aydın3,Elif Varhan3,Fırat Aydın3 1 2 Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi 3 Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü Diyarbakır e-mail:[email protected] Kozmetik, bir kimseyi daha çekici hale getirmek ya da görünüm sorunlarını gidermek için kullanılan ürünleri, bakımları ve tedavileri kapsayan bir kavramdır.[1]. Kozmetiğin bir alt alanı olan makyaj; ruj, maskara ve fondöten gibi yüze ve çevresine güzelleştirmek veya farklı bir görünüm vermek için uygulanan kozmetik ürünleri ve işlemleri kapsar.[2]. Makyaj malzemeleri haricinde saç boyası, saç spreyi, saç jölesi, parfüm, banyo tuzu, vücut yağ ve kremleri gibi pek çok ürün kozmetik sınıfına girer. Kozmetik kavramı Türkçeye, Fransızcadan geçmiştir[3]. Bu kavramın kökeni Yunanca kozmos (düzen veya güzelleştirme, çeki düzen verme) kavramına dayanır[1]. Bu kökten Yunanca “kosmein” (güzelleştirmek, çeki düzen vermek) fiili ve “kosmetikos” kavramı türemiştir[1]. Kozmetiğin Asya'da başladığı kuvvetli bir ihtimaldir. Meşhur Hindu makalelerinde, kadınlara dövme, dişleri, giysileri, saçı, tırnakları ve vücudu renklendirme sanatını öğrenmeleri tavsiye edilir. Şu an bile birçok Hindu kadını kozmetikleri hala eski yolla kullanır; göz kapakları bazlı bir boya ile boyanır; yüz ve kolları safran tozu ile sarartılır, ayak tabanları da kına ile kızıllaştırılır. Deneysel çalışmamızda ticari olarak satın alınan markalı üç adet katı ruj örnekleri ve 2 adet ’de likit ruj örnekleri belirli miktarlarda alınarak mikrodalga’da uygun asitlerle çözünürleştirme işlemine tabi tutuldu. Örnekler çözünerek analize hazır hale getirildi[4]. Bundan sonraki aşamada, çözelti ortamına alınan örneklerde, bazı ağır metal düzeylerini belirlemek için, Perkin-Elmer DV 2100 ICPOES ile ağır metallerin miktar tayini yapıldı. Yapılan analizler sonucu rujlarda sağlık örgütlerinin belirlediği sınırları aşan numune bulunmadığı tespit edildi. Kaynaklar: [1].Oxford Dictionary of English Oxford University Press, 2003. [2].Wikipedia.org [3].Güncel Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu. Erişim: 26 Aralık 2011. [4]. M. Zahir Duz, K. Serdar Celik, Isil Aydin, Sait Erdogan, Firat Aydin, Candan Hamamci Atomic Spectroscopy Vol. 33(3), May/June 2012. 22 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P9 CV Yöntemi ile Kan Plazmasında L-Askorbik Asit Tayini Nihal KÖSEa , Şadi ŞENa a Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü [email protected] Voltametrik teknikler, analitik teknikler arasında kimlik ve L-askorbik asit gibi birçok biyolojik moleküllerin konsantrasyonlarının tespitinde kullanılan önemli metotlardandır[1]. Bu çalışmada dönüşümlü voltametri ( CV) ile çalışılmıştır. CV yöntemi ile indirgenme ve yükseltgenme potansiyeli ölçülür. Bu yöntemde hücrede çalışma elektrodu ile karşıt elektrodu arasında zamanla değişen potansiyel uygulanır. Buna karşın çalışma elektrodu ile karşıt elektrot arasından geçen akım ölçülür. İstenilen potansiyel aralığında yapılan bu taramalar sonucunda elde edilen akım gerilim değerleri grafiğe geçirilerek voltamogramlar elde edilir[2]. Askorbik asit, kapalı formülü C6H8O6 olan bir ketolaktondur. L-Askorbik asit ve D-Askorbik asit olmak üzere iki şekli vardır. D-Askorbik asit inaktiftir. L izomeri ise biyolojik olarak aktif formudur. C vitamini dendiği zaman aktif olan L-Askorbik asit anlaşılır. Askorbik asit kuvvetli indirgen bir bileşiktir. Bu özellik enediol (C-2, C-3 ) hidroksil gruplarından hidrojen atomlarının ayrışmasına bağlıdır. Oksitlenmenin ilk ürünü, dehidroaskorbik asittir. Bu reaksiyon geri dönüşümlü olduğundan uygun koşullar altında dehidroaskorbik asidin redüksiyona uğramasıyla yeniden askorbik asit oluşur. Her iki şekilde de fizyolojik olarak aktiftir. Hem askorbik asit hem de dehidroaskorbik asit vücut doku ve sıvılarında bulunur[3]. Bu çalışmada L-Askorbik asidin değişken konsantrasyonlardaki sulu çözeltilerinin akımpotansiyel analizine dayanır. Askorbik asit miktar tayini için dönüşümlü voltamogram ile tespit edilen yükseltgenme potansiyelinde akım şiddeti değerlerinden gidilerek bir yöntem uygulanır. L-Askorbik asit farklı konsantrasyon değerlerinde(25 µg/ml ile 1000 µg/ml arasında) hazırlanan çözeltilerin dönüşümlü voltamogramları alındı. Voltamogramlardan akım şiddeti-derişim kalibrasyon grafiği çizildi. Kan plazma örneğinden alınarak hazırlanan çözeltinin dönüşümlü voltamogramları alındı. Buradan belirlenen akım şiddeti değeri hazırlanan kalibrasyon eğrisinden yararlanılarak askorbik asit derişimi tespit edildi. KAYNAKLAR [1]. Behfar AA , Sadeghi N, Jannat B ve Oveisi MR, Iranian Journal of Pharmaceutical Research , 9(2), 123-128, 2010 [2]. Cesur E, “Polipirolün Asidik Çözeltilerde Elektrokimyasal Olarak Eldesi ve Karakterizasyonu” , Bülent Ecevit Üniversitesi, Zonguldak-2008 [3]. Alem N, “Askorbik Asidin Hücre Yaşlanması Üzerine Etkisi” , Gazi Üniversitesi, Ankara-2007 23 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P10 Aydın İlinde Üretilen ve Tüketilen Bazı Sebzelerde Çeşitli Elementlerin Tayinleri Osman BURGAZ, Gülşen GÜVEN, Mustafa DEMİR Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, AYDIN [email protected] Bu çalışmada Aydın ilinde çeşitli pazarlardan toplanan sebzelerde bulunan çeşitli elementlerin (alkali toksik ve ağır metaller) düzeyleri araştırıldı. Bu amaçla başlıca 27 farklı sebze türü (ıspanak, dereotu, maydanoz, domates, salatalık, kabak, patlıcan, pancar, marul, pırasa, kereviz, mantar, patates, taze soğan, yeşilbiber, kırmızıbiber, bakla, taze fasulye, bezelye, ısırgan otu, havuç, turp, brokoli, karalâhana, roka, tere, pazı) toplanmış ve bu sebzeler yaş yakma ve kuru yakma yöntemleri ile çözünürleştirildi. Örneklerin çözünürleştirme işlemleri literatürde daha önce yapılmış yöntemlere göre[1]., elementlerin tayinleri ise ICP-OES kullanılarak yapıldı. Kaynaklar: [1]. Altundag H.,Tüzen M., Food and Chemical Toxicology, 49: 2800–2807, 2011. 24 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P11 Bazı Meyvelerdeki Elementlerin ICP-OES İle Tayinleri Rıdvan AKSOY, Gülşen GÜVEN, Mustafa DEMİR Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, AYDIN [email protected] Bu çalışmada Aydın ilinde pazarlardan toplanan mevsimlik meyvelerde bulunan çeşitli elementlerin (alkali, toksik ve ağır metaller) düzeyleri araştırıldı. Bu amaçla başlıca 11 farklı meyve türü (Çağla, portakal, kivi, armut, limon, ayva, elma, kestane, çilek, mandalina ve muz) toplandı ve bu meyveler yaş yakma ve kuru yakma yöntemleri ile çözünürleştirildi. Çözünürleştirme işlemleri literatürde daha önce yapılmış yöntemlere göre[1]. elementlerin tayinleri ise ICP-OES kullanılarak gerçekleştirildi. Kaynaklar: [1]. Altundag, H.,Tüzen M., Food and Chemical Toxicology, 49: 2800–2807, 2011. 25 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P12 Vanadyumun Progallol Red ile Spektrofotometrik Tayini Sinem Çisil Girgin1, Esra Doğan1, Aybüke Özyenice1, Süleyman Koçak1, Levent Pelit2 1 Celal Bayar Üniversitesi, Fen Edeb. Fak. Kimya Bölümü, Muradiye Kampüsü, Manisa 2 Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi Kimya Bölümü, Bornova, İzmir [email protected] Vanadyum çevre ve biyolojik çalışmalar için önemli bir elementtir. Vanadyum sulu çözeltilerinde V(II) ile V(V) arasındaki farklı yükseltgenme basamaklarında bulunabilir. Vanadyum(V) vanadyum (IV)’den daha toksik bir etkiye sahiptir [1]. Vanadyum ng/mL düzeylerinde yaşam hücreleri için gerekli olurken, µg/mL düzeyleri toksik etki göstermektedir. Bu etkiler, öksürük, kusma, ishal, anemi ve akciğer kanseri olarak ortaya çıkabilmektedir. Vanadyumun AAS, ICP-MS gibi tekniklerle tayinleri mümkündür fakat bu yöntemlerin analiz maliyeti yüksektir [2]. Bu nedenle daha ucuz, hızlı ve kolay bir yöntem olan spektrofotometrik yöntemin geliştirilmesine ihtiyaç vardır [1-3]. Bu çalışmada vanadyum, progallol red varlığında kompleks vererek 603 nm dalga boyunda maksimum absorbans göstermiştir. Deneysel çalışmalarda kompleksin pH’ı, progallol red derişimi, vanadyum derişimi, iyon şiddetinin etkisi, kompleksin kararlılığı gibi parametreler optimize edilmiştir. Kompleksin vanadyum derişimine karşı absorbansının değişimi doğrusal bir şekilde artma göstermiştir (Şekil.1). Şekil.1 Vanadyum-PGR kompleksinin spektrofotometrik analizi a) 3x10-5 M PGR + pH 5.5 Asetat tamponu, b) 1x10-7, c) 2,5x10-7, d) 5x10-7, e) 7.5x10-7, f) 1x10-6, g) 2x10-6, h) 4x10-6, ı) 6x10-6, j) 8x10-6, k) 1x10-5 M V(IV) KAYNAKLAR [1]. Nakano S., Tanaka E., Mizutani Y., Talanta, 61, 203-210, 2003. [2].Amin A.S., Spectrochimica Acta Part A, 59, 1025-1033, 2003. [3]. Koçak S., Ertaş F.N., Analytical Methods, 5, 741-747, 2013. 26 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P13 Thiamethoxam Baskılı Polimerin Hazırlanması ve Performansının İncelenmesi Beyza YILDIRIM, Pınar ALKAN, Burak BERAN, Berin YENİGÜL Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100, Bornova, İZMİR [email protected] Özet: Thiamethoxam; dünyada zararlılara karşı zirai mücadelede en yaygın olarak kullanılan pestisitlerdendir. Bitkiler tarafından hızla emilir ve bitkinin tüm bölümlerine taşınır. Böylece bitkiyle doğrudan temas halinde olan veya bitkiyle beslenen böceklerin (yaprak bitleri, kın kanatlılar, termitler, kırkayaklar, yaprak kemirgenleri) felç olmasıyla sinir hücreleri arasında bilgi aktarımı engellenir. Thiamethoxam’ın sudaki çözünürlüğü (4.1 g/L) yüksektir.Bu yüzden suda yaşayan canlılar ve bu pestisit ile ilaçlanmış olan bitkilerle beslenen canlılar için oldukça zehirlidir. Tüm bu nedenlerden dolayı bu neonicotinoidin(nikotine benzer şekilde merkezi sinir sistemine etki eden böcek ilacı sınıfı) hem ticari formülasyonların hem de çevrede gerçek örneklerin analizinde seçimli ve duyar yeni analitik yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır. Moleküler baskılama bir kalıp molekülü etrafında fonksiyonel monomerlerin kovalent veya non-kovalent etkileşimlerle organize edilmesi ve sonrasında uygun bir işlem süreci ile kimyasal fonksiyona sahip katı malzemelerin oluşturulmasını amaçlamaktadır. İşlem sonrasında kalıp molekülün uzaklaştırılması ile yapıda kalıp molekülüne özgü oyuk bölgeler oluşmakta ve ayırma, kimyasal tayin ve kataliz gibi işlemler için ideal bir malzeme elde edilmektedir[1-5]. Bu çalışmada yığın polimerizasyonu ile thiamethoxam baskılı polimer hazırlanmıştır. Elde edilen polimerden kalıp molekül olarak kullanılan Thiamethoxam’ ın uzaklaştırılması için metanol ile sokslet ekstraksiyonu yapılmıştır. Ekstrakte edilmiş çözeltideki kalıp molekülün derişimi UV-VIS spektrofotometresi ile ölçülerek ~ %70 oranında Thiamethoxam’ın polimerden uzaklaştırıldığı saptanmıştır. Kalıbın uzaklaştırılmasıyla, kalıba spesifik boşluklar oluşmuştur. Bu boşlukların Thiamethoxam’ ı tanıma kapasitesini belirlemek için batch yöntemi ile geri bağlama yapılmıştır. Geri bağlama sonucunda ~ % 80 tutunmanın gerçekleştiği gözlenmiştir. Daha fazla tutunmanın olup olmadığını incelemek için çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca moleküler baskılı polimerler gerçek örneklerdeki pestisit tayininde önderiştirme için SPE kolonlara (MIP-SPE) doldurulup paketlenmektedir. Bu nedenle Thiamethoxam’ ın MIP-SPE ile ayrımında koşullandırma, yükleme, yıkama ve elüsyon basamaklarının optimizasyonu yapılacaktır. KAYNAKLAR [1]. [2]. [3]. [4]. [5]. Shea, K. I., Doughertly, T. K., 1986, J.Am. Chem. Soc., 108, 1091. Wulff, G., Poll, H.G., 1987, Makromol. Chem. 188, 741. Sellergren P. and Shea, K.J., 1994, Tetrahedron: Asymmetry, 5, 1403-1406. Mosbach, K., Ramström, O., 1996, Bio/Technology, 14, 163. Andersson, H.S., Koch-Schmidt, A.C., Ohlson, S., Mosbach, K., 1996, J. Mol. Recogn. 9, 675. 27 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P14 Yalancı Akasya Ağacı (Robinia pseudoacacia) Çiçeklerinin Çözücü Özütlerinin Antioksidan Aktivitelerinin Belirlenmesi Seda Kaplan1, Armağan Filizfidan1, Mehmet Sefa Koçak1, Cengiz Sarıkürkcü2 1 Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı, 32670 Atabey-ISPARTA (email:[email protected] ) 2 Necmettin Erbakan Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, KONYA Antioksidanlar, oksidasyona duyarlı materyallerin oksidasyon başlangıcını geciktiren ya da oksidasyon hızını azaltan maddeler olarak bilinmektedirler. Günümüzde gıda endüstrisinde oksidasyona duyarlı gıda maddelerinin raf ömürlerini uzatmak amacıyla çoğunlukla BHA, BHT ve PG gibi sentetik antioksidanlar kullanılmaktadır. Ancak, son yıllarda sentetik antioksidanların kendilerinin veya bulundukları ortamda oluşturdukları yan ürünlerinin kanserojen olduğu veya negatif sağlık etkilerine neden olduğu pek çok araştırmacı tarafından rapor edilmiştir [1,2]. Bu nedenle son yıllarda farklı materyallerin alternatif antioksidan kaynağı olabilirliği üzerine araştırmalar yoğunlaşmıştır. Bu çalışmada halk arasında beyaz çiçekli yalancı akasya olarak bilinen Robinia pseudoacacia ağacı çiçeklerinin in vitro antioksidan aktivitelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, öncelikle çiçeklerin etil asetat, aseton, metanol ve su özütleri hazırlandı. Bu özütlere 12 farklı antioksidan test uygulandı. 2 mg/mL derişimde, etil asetat, aseton, metanol ve su özütleri -karoten-lineloik asit sistemiyle toplam antioksidan aktivitenin belirlenmesinde sırasıyla; %42.65, %33.66, %16.20 ve %71.91 aktivite gösterirken; fosfomolibdenyum yöntemiyle aktivite belirlemede aynı özütler sırasıyla; 85.33, 99.43, 110.41 ve 83.20 mg askorbik asit ekivalent/g özüt olarak aktivite göstermiştir. DPPH, ABTS ve NO radikal süpürüm/giderim aktivite testlerinde tüm özütler özüt derişiminin artmasına bağlı olarak artan bir radikal süpürüm/giderim aktivite göstermişlerdir. Aseton ve metanol özütleri sırasıyla; 300.45 ve 283.68, 231.90 ve 210.45, 226.95 ve 227.66 mg trolox ekivalent/g özüt değerleriyle ferrosiyanür, FRAP ve CUPRAC yöntemleriyle yapılan indirgeme gücü kapasitelerinin belirlenmesinde en iyi aktivite göstermişlerdir. Etil asetat, aseton, metanol ve su özütlerinin toplam fenolik bileşik ve toplam flavonoit bileşik miktarları sırasıyla; 46.90, 56.74, 36.42, 27.17 mg gallik asit ekivalent/g özüt ve 51.99, 50.31, 54.88 ve 42.49 mg quarsetin ekivalent/g özüt olarak belirlendi. Tüm analiz sonuçları birlikte değerlendirildiğinde özellikle aseton ve metanol özütlerine ait test sonuçları, yalancı akasya ağacı çiçeklerinin alternatif bir doğal antioksidan kaynağı olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Beyaz çiçekli yalancı akasya (Robinia pseudoacacia), toplam antioksidan, FRAP, CUPRAC, toplam fenolik ve flavonoit bileşik KAYNAKLAR [1]. Pokorny, J. Trends in Food Sci. Tech., 9, 223-227, 1991. [2]. Namiki, M. Crit. Rev. Food Sci. & Nutr., 29, 273-300, 1990. 28 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P15 Atomik Absorpsiyon Spektroskopisi ile Tırnakta Arsenik ve Ağır Metallerin Tayini Tuğba Şeker, Leyla İlhan, Kenan Dost Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45140-Manisa [email protected] Çeşitli yollarla vücuda alınan arsenik kan yoluyla tüm vücuda dağılır. Fakat bir kısmı özellikle vücudumuzun keratin bakımından zengin olan saç ve tırnak bölgelerinde birikir. Bunun nedeni bu bölgelerin trivalan arsenikle kolayca bağlanabilen sülfidril (SH) grupları içeren keratince zengin olmasıdır. Ayrıca sistein miktarının fazla olmasından dolayı tırnakta arsenik dışında bazı diğer ağır metallerde bulunur. Bu metaller çeşitli gıdalardan, içme suyundan ve solunum yolu ile vücuda alınır.[1] Bu çalışmada eser miktardaki Cu, Zn, Pb, Cd metallerin nicel analizleri yaygın olarak kullanılan alevli ve arsenik analizleri için ise tayin duyarlılığını arttıran, örnek matriksindeki olası girişimleri azaltan hidrür oluşturmalı atomik absorpsiyon spektroskopisi kullanılmıştır. Tırnak örnekleri (12 farklı kişiden alınan el ve ayak tırnakları) nitrik asitli ortamda özel olarak hazırlanan ve tepesinde bir geri soğutucu olan cam hücre içerisinde yaş yakma yöntemi bozundurulmuştur. Yapılan çalışmada analiz edilen metallerin konsantrasyon aralıkları; As için 130.62-3942.37 µg/kg, Cu için 7.72-41.39 mg/kg, Cd için 1.23-5.10 mg/kg, Pb için 0.63-39.78 mg/kg, Zn için 352.64-1212.80 mg/kg olarak bulunmuştur. Sonuçları tırnakta en çok Zn ve Cu metalinin bulunduğunu göstermektedir. Bunun nedeni bu iki elementin diğer elementlere göre doğada daha yaygın ve vücuda alınımının daha kolay olmasıdır. Bulunan bu değerler literatürde tırnak ile yapılan çalışmalarda bulunan değerler ile uygunluk göstermektedir [2]. KAYNAKLAR [1]. http://www.frmtr.com/lise-bilgi-istekleri/877068-agir-metallerin-insan-vucuduna-zararlariyardimci-olana-rep.html [2]. Cesur, H. ,Atomik Absorpsiyon Spektroskopisi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi , Kimya Bölümü, Samsun, 2008. 29 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P16 Manisa ve İzmir Bölgesi İçme Sularının Kimyasal Analizi Yüksel Abalı, Sevim Saka, Şebnem Dağlı Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa [email protected] ÖZET Su; insan hayatı için olduğu kadar tabiat ve diğer canlılar için de en temel ihtiyaçtır Yeryüzünün büyük bir bölümü sularla kaplı olmasına rağmen, sadece % 2.53'ü tatlı sudur. Bu suların da 2/3'si buzul ya da daimi kar örtüsü şeklindedir. Hâlihazırda dünya nüfusunun üçte biri önemli derecede su sıkıntısı çekmekte, 2025 yılına kadar bu oranın, özellikle kalkınmakta olan ülkelerde daha üst sınırlara yükselmesi beklenmektedir. Son zamanlarda büyük şehirlerimizdeki şebeke suları, mikrobiyolojik kaliteleri yanı sıra fizikokimyasal özellikleri yönünden de sorgulanır olmuştur. Sağlık Bakanlığı verilerine göre; ülke genelinde il merkezlerinden alınan şebeke sularının %17'si, kaynak sularının %31.4'ü; ilçelerden alınan şebeke sularının %36.6'sı, kaynak sularının ise %36.3'ü standartlara uygunluk göstermemiştir. Ayrıca, değişik bölgelerdeki su kaynaklarının hijyenik kalitesinin incelendiği çalışmalarda örneklerin birçoğu standartlara uygun bulunmamıştır. Yapılan bu çalışmada Manisa bölgesi, İzmir bölgesi çevresinden temin edilen musluk, kuyu ve piyasada ticari olarak satılan suların bazı mikrobiyolojik ve fizikokimyasal parametreler yönünden incelenerek verilerin ulusal ve uluslararası standartlara uygunluğu araştırılmıştır. Bu kapsamda su numunelerine geçici sertlik, EDTA ile toplam sertlik tayini, kalsiyum sertliği, magnezyum sertliği tayini, klorür tayini, iyodometrik yöntemle aktif klor tayini ve organik madde tayini yapılmıştır. Deneylerimizin sonucunda geçici sertlik değerleri; 2,8 ile 22,96 (AS◦) arasında; EDTA yöntemiyle toplam sertlik, 10-200 ppm CaCO3; kalsiyum sertliği, 44 ile 616 ppm CaCO3 ; ,magnezyum sertliği 10 ile 416 ppm CaCO3 ; klorür 1,42 ile 4,26 ppm CI- ; iyodometrik yöntemle aktif klor 21,3 ile 85,2 ppm CI2 ; organik madde, 14,7 ile 9.44 ppm O2 arasında değerler bulunmuştur. KAYNAKLAR 1. Alemdar, S., Kahraman, T.,Ağaoğlu, S. Ve Alişarlı, M. “Bitlis İli İçme Sularının Bazı Mikrobiyolojik ve Fizikokimyasal Özellikleri” Ekoloji 19, 73, 29-38 (2009) 2. Anonymous (2003b) Water for People Water for Life. The United Nations World Water Development Report. http://unesdoc.unesco.org/images/0012/001295/129556e.pdf. Eriþim Tarihi: 15.11.2008. 30 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P17 Balıkesir Termal Sularında Arsenik Kirliliğinin Araştırılması Yüksel ABALI, Dilşad ERDOĞAN ve Dilek BAŞARAN Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü MANİSA [email protected]; [email protected]; [email protected] ÖZET Termal sularda Arsenik (As) çevresel sorunlara ve kirlenmeye neden olan en önemli kirleticilerdendir. Arsenik: pirit, arsenopirit, demir, bakırlı şeyllerden ve fosfatlı kayaların oksidasyonundan sıcak sulara olaylıkla geçer [1]. Bu nedenle bazı yörelerdeki sıcak sularda As, içme suyu standartlarının üzerinde değerler verir. Bu konuda yapılan çalışmalarda, Ege bölgesinde yer alan bazı termal sahalarda standartların üzerinde As belirlenmiştir [2]. Arsenik içeriğinin, içme ve kullanma sularında standartların üzerinde olması ekosistemde yaşayan canlılar için zehirleyici etki yapar. [3,4]. Arsenik (As) sulama suyunda yüksek olması durumunda bitki bünyesine geçer ve inorganik arsenik olarak depolanır [5], bitkinin kurumasına neden olur. Arsenik içeriği yüksek olan içme suyundan uzun süre tüketilmesi neticesinde, insanlarda deri ve iç organlarda tahribatlar görülür [4]. Özellikle yüksek As içeren suların; insanlar üzerinde kanser yapıcı etkisi olması nedeniyle dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Genel popülasyonda toplam günlük arsenik alımı 0.200 mg/kg olarak belirlenmiştir [6]. Balıkesir il ve ilçeleri termal kaynak zenginliğinin yanı sıra fiziksel ve kimyasal bileşimleri açısından ülkemizin üstün nitelikli şifalı suları arasında yer almaktadır. Bu çalışmada Balıkesir termal sularında insan ve bitkiler için toksik etki gösteren arsenik (As) yoğunluğu araştırılmıştır. Arsenik içme ve banyo suyu kalitesini etkileyen, insan sağlığını tehdit eden elementlerin başında gelir. Balıkesir’in bekletilmiş termal sularında ortalama 0.45 mg/l arsenik belirlenmiştir KAYNAKLAR [1] Gemici, Ü., Tarcan, G. “ Distribution of boron in thermal waters of western Anatolia, Turkey, and examples of their environmental impacts”, Environmental Geology, 43: 8798, 2002. [2] Gemici, Ü., Tarcan, G. “ Hydrogeological and Hydrogeochemical Features of the Heybeli Spa, Afyon, Turkey: Arsenic and the Other Contaminants in the Thermal Waters”; Bulletin of Environmental Contamination and Toxicology, 72; 11071114, 2004 [3] TSE–266, “İçme suyu standartları” Türk Standartlar Enstitüsü, , Ankara, 1987. [4] EPA. “United States Environmental Protection Agency”, Office of Groundwater and Drinking Water Standarts, 2001. [5] Badruk , M. “Jeotermal enerji uygulamalarında çevre sorunları”, Termal Enerji, Doğrudan ısıtma sistemleri; temel ve tasarımı seminer kitabı,345358, 2003 [6] Yılmaz, O., Kesici, Y.,. “Van yöresinde içme sularında arsenikle kirlenme düzeyleri”, YYÜ Fen ve Veterinerlik Dergisi, 15; 4751, 2004 31 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P18 1,2,3,4 Tetrahidrokinazolin Grubu İçeren Yeni Bir Oksim Nikel Kompleksinin Sentezi ve Karakterizasyonu Hasene Mutlu Gençkal1, Ahmet Süleyman Güler1, Gazi İrez1 1 Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, Görükle, 16059, Bursa Koordinasyon kimyasında önemli bir ligand grubunu oluşturan oksimler, yapısında azometin (>C=N ) ve ( OH) gruplarını ihtiva eden amfoter maddelerdir. Oksim bileşikleri gösterdikleri çeşitli özellikler nedeniyle organik, analitik, anorganik, endüstriyel ve biyokimyanın birçok alanında kullanılmaktadır. Bu çalışmada, literatür yöntemi[1, 2] kullanılarak bir α karbonil oksim ile 2 aminobenzilaminin kondenzasyon tepkimesinden 1,2,3,4 tetrahidrokinazolin grubu içeren bir oksim ligandı, (HL), elde edilmiş ve bu ligandın da nikel(II) tuzu ile tepkimesinden Ni(II) kompleksi sentezlenmiştir. Elde edilen bileşiklerin karakterizasyonu elementel analiz, LC MS, 1H NMR, 13C NMR, FT IR yöntemleri ile gerçekleştirilmiş, ayrıca Ni(II) kompleksinin yapı aydınlatmasında manyetik duyarlılık ve iletkenlik ölçümlerinden de yararlanılmıştır. Elde edilen bileşiklerin termik özellikleri ise eşzamanlı TG/DTA cihazıyla araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler : 1,2,3,4 Tetrahidrokinazolin oksim, Ni(II) kompleks, 2 aminobenzilamin KAYNAKLAR [1] Mutlu, H., İrez. G. Turkish Journal of Chemistry, 32, 731–741, 2008. [2] Mutlu, H., İrez, G., Çolak, A.T., Yılmaz. F. Journal of Coordination Chemistry, 65, 2192–2200, 2012. 32 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P19 Vanadyum Katkılı Fotoaktif (Işığa Duyarlı) Partikül Sentezi *Elif NERSE ve Özlem KOÇ Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü [email protected] Uzun yıllardır canlı hayatını tehdit eden en önemli sorun, yaşanılan ortamlara endüstriyel kuruluşlar tarafından kontrolsüz bir şekilde bırakılan zehirli organik kirlilikler olup, bulundukları ortamdan nasıl uzaklaştırılacaklarıdır. Bu amaçla, klorlama, ozonlama ve adsorplama yöntemleri yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu yöntemlere alternatif bir başka ve son derece başarılı uygulanan yöntem ise, kirliliklerin bulundukları ortamda parçalanarak tamamen zararsız olan su ve karbondioksit’e dönüşmelerini sağlayan “fotokataliz” yöntemidir. Fotokatalizde, yarıiletken metal oksitler kullanılmaktadır. Yarıiletken fotokatalizörler UVışınları etkisi ile katalitik aktivite kazanmakta, zararlı organik moleküllerini, yüzeyinde oluşturduğu “indirgen ve yükseltgen” bölgelerle parçalamaktadır. Kullanılan metal oksit yarıiletkenler arasında, TiO2’in en etkin fotokatalizör olduğu belirlenmiştir. Ancak, fotokatalizörün görünür bölge ışınları ile fotokatalitik aktivite kazanması en önemli çalışma konularından birisidir. Bunun içinde değişik geçiş metal iyonları, değişik miktarlarda TiO2 kristal yapısına yerleştirilmektedir. Böylece metal iyonundan TiO2’ye ya da TiO2’den metal iyonun uygun bandları arasında elektron transferi sağlanarak, görünür bölgede aktivitenin sağlanmasına ve artırılmasına çalışılmaktadır. Bu çalışma sol jel yöntemi kullanılmıştır. Yöntem özellikle TiO2 yarı iletkeninin sentezinde en fazla kullanılan yöntemlerden biridir. Yapmış olduğumuz deneylerde sol-jel yöntemini kullanarak vanadyum katkılı fotoaktiviteye sahip olan TiO2 partükülleri üretildi, üretilen TiO2 partüküllerin UV ışığı altında uygulaması yapıldı. Yapılan bu çalışmalarda pH ve vanadyum miktarları gibi parametreler değiştirilerek partikülün fotoaktivitesi incelendi ve elde edilen veriler grafiklere döküldü. Bu çalışmaların sonucunda vanadyum katkılı TiO2 partiküllerinin fotokatalitik özelliğinin %50 oranında artığı gözlenmiştir. KAYNAKLAR [1]. Npo, M., Kawamura, T., Kodama, S., Maruya, K. ve Onishi, T., (1988). [2]. Photocatalysts on Ti-Al Binary Metal Oxides: Enhancement of the Photocatalytic Activity of TiO2 Species, Journal of Physical Chemistry, 92, 2, 438-440. Burda, C., Lou, Y., Chen, X., Samia, A.C.S., Stout, J. ve Gole, J.L., (2003). 33 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P20 Doğal ve Sentetik Malzemeler Kullanılarak Mikro Boyutlu Partikül Sentezi, Yapısı ve Karakterizasyonu *Mehmet Keleş ÖNEN, Ahmet BALCI Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi [email protected] Son yıllarda yarı iletkenlerin fotokatalizör özellikleri hakkında çeşitli araştırmalar ve geliştirmeler yapılmaktadır. Bu yarı iletken partiküller şu anda yüz yüze olduğumuz çevresel ve enerji odaklı sorunlarda çok büyük bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. Bu yarı iletkenler çok fazla enerji gereksinimi olmadan çevresel kirleticilerin gideriminde büyük rol oynamaktadır. Yarı iletken biyokatalitik ve biyomimetik sentezi popülaritesi artmaktadır örneğin TiO2 biyokatalitik bir yol ile yeşil yaprak, bambu içzarı, yumurta akı gibi çeşitli biyomateryaller kullanılarak modeller sentezlenmiştir[1]. Wen He ve arkadaşları düşük maliyetli ekmek mayası (saccharomyces cerevisiae) hücre kambinasyonu ile yeni bir yöntem geliştirerek biomimetik ve mineralizasyon ile ekmek mayası hücresine bundan sonra may@TiO2 olarak adlandırdılar, bu yöntem ile TiO2 biomodeli hazırlanmak için kullandılar[1]. Maya@TiO2 biyosensör, güneş pilleri ve fotoelektrik cihazlarda uygulamalar için umut verici olarak kullanılmıştır[1]. Son zamanlarda popüler hale gelen şablon olarak mikroorganizmalar kullanılarak, inorganik içi boş küreler sentezlemiştir[1]. Bo Bai ve arkadaşları ise kalıp olarak maya kullanarak Cr2O3 içi boş parçacıklar sentezlerken[2], Han Zhou ve arkadaşları ise şablon olarak ‘lactobacillus’ kullanarak içi boş ZnO partikülleri üretmişlerdir[3]. Bu çalışmada sol-jel yöntemiyle maya, polen, polistiren gibi malzemeler kullanılarak yarı iletken TiO2 nin bazı yüzey özelliklerinin değiştirilmesi ile daha fotoaktif hale gelen içi boş mikro kürecikler elde edilmeye çalışılmıştır. Sentezlenen bu içi boş mikro küreler SEM, FTIR, ışık mikroskobundan yararlanarak partiküllerin yapısı ve spektroskopik özellikleri incelenmiştir. Son olarak içi boş mikro partiküller laboratuar koşullarında fotoaktiviteleri incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Mikro boyutlu içi boş partikül, ışığa duyarlı partikül sentezi KAYNAKLAR [1] Wen H., Xiuying T., Yi D., Caiyun S., Xiuxiu H., Shanshan H., Xianan S., Xiaoyong D., Yuanzheng Y., (2010) biologically formed hollow cuprous oxide microspheres; Volum 30; 758762; Materials Science and Engineering C; Denmark, China [2] Bo B., Pengpeng W., Le W., Li Y., Zhihong C. (2009) A novel yeast bio-template route to synthesize Cr2O3 hollow microspheres; Volum 114;26-29; Materials Chemistry and Physics; PR China [3] Han Z., Tongxiang F., Di Z. (2007) hydrothermal synthesis of ZnO hollow spheres usingspherobacterium as biotemplates; Volum 110; 322-327; Microporous and Mesoporous Materials, PR China 34 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P21 Pridin Halkası İçeren Schiff Bazlarının Co(II) Kompleksleri: Sentez, Karakterizasyon ve DNA Etkileşim Merve KÖSTEK1, Abbas OKUR1, Ramazan GÜP1, Bedrettin MERCİMEK1 1 Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Muğla, 48000 [email protected] Yapay metallonükleazların, gen düzenlenmelerinde, DNA etkileşimlerinde, protein eşleştirmelerde ve kanser tedavilerinde kullanılması üzerine yapılan çalışmalar son zamanlarda oldukça ilgi çekmektedir [1]. Anti kanser ilaçların birçoğu bir şekilde DNA’ ya bağlanak antitümör etkisi gösterirler. Böylece kanserli hücrede DNA çoğalmasını bloke ederek, tümör hücrelerinin büyümesini inhibe eder. DNA bağlanmasının ve kesmesinin mekanizmasını anlamak, etkili antitümör ilaçlarının dizayn edilmesinin en önemli temelidir. Bu tür ilaçların başarısı, DNA’ ya ilgilerine ve bağlanma modlarına bağlıdır [2]. Dolayısıyla DNA’ ya fizyolojik şartlar altında bağlanabilen metal kompleksleri antitümör etki mekanizmasındaki özellikle yapı aktivite ilişkisini anlamak için önemlidir[3]. Bu çalışmada yapısında, OH ve OCH2COOC2H5 grupları ile pridin halkası içeren iki yeni arilhidrazon sentezlenmiş ve bu ligandların Co(II) metali ile kompleksleri elde edilmiştir. Elde edilen ligand ve komplekslerin yapıları çeşitli karakterizasyon teknikleri (13C-NMR, 1H-NMR, IR, UV-vis., elementel analiz, TGA ve powder-XRD) ile aydınlatılmıştır. Yapıları aydınlatılan ligand ve komplekslerin DNA kesme ve DNA bağlanma aktiviteleri incelenmiştir. Bu çalışma sonucunda, komplekslerin önemli derecede aktivite gösterdikleri buna karşılık ligandların aktivite göstermedikleri bulunmuştur. Özellikle yapısında ester grubu içeren komplekslerinin daha iyi aktivite gösterdikleri gözlemlenmiştir. KAYNAKLAR [1] Klausner, R. D., Donaldson, J. G., Lippincott-Schwartz, J., Brefeldin A: Insights into the control of membrane traffic and organelle structure, J. Cell Biol., 116, 1071–1080, 1992. [2] Tullius, T.D., Greenbaum, J.A., Mapping nucleic acid structure by hydroxyl radical cleavage, Curr. Opin. Chem. Biol., 9, 127-134, 2005. [3] Connors, T. A., Cleare, M. J., Harrap, K. R., Structure–activity relationships of the anti-tumour platinum coordination complexes, Cancer Treatment Rep., 63, (9–10), 1499–1502, 1979. 35 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P22 Biomateryal Kullanarak TiO2 Katkılı Membran Sentezi Murat TOK, Ahmet BALCI Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, MUĞLA [email protected] ÖZET; İlaç teknolojilerini ve buna benzer teknolojileri geliştirmek adına yapılan kalıplama yöntemi günümüzde dikkat çekici konulardan biridir. Biomateryallerin kaplanması ve yüksek sıcaklıkta kalsine edilmesinin ardından oluşan kalıpların UV ışık altındaki fotokatalitik aktivitelerini arttırmak adına araştırmalar günümüzde sıkça yapılır. Biomateryal olan yumurta kabuğunun iç zarı(YZ) ise biokalıp olarak kullanılabiliyor [1]. YZ’nın biokalıp olarak kullandığımız bu çalışmamızda titanyum kaynağı olarak Titanyum (IV) bütoksit(TBT), çözücü olarak da izopropanol kullanıldı[2]. Reaksiyon esnasında titanyum YZ’nın lifli olan yapısını kapladı. Kalıbı oluşturmak içinde bileşim kalsine edildi. Karakter analizi ile fonksiyonel grup tayini Fourier Transform Infrared Spektroskopisi (FTIR)’nde yapıldı ve değerlendirildi. YZ’nın yapısı da Scanning Electron Mikroskop (SEM)’da görüntülendi [3]. Deneyler sonucunda YZ’nın fotokatalitik aktivasyonunun %40’a yaklaşık bir değerde olduğu görüldü. KAYNAKLAR [1]. Chen, Z. , Liu C. , Chen F. , Cao Y. , Fan J. ., Procedia Engineering, 27, 512-518, 2011 [2]. Wang Q. , Jiang Z. , Wang Y. , Chen D. , Yang D. ,, J Nanopart Res, 11, 375-384, 2009 [3]. Prabakaran K. , Rajeswari S. ,, Spectrochimica Acta , 74, 1127 – 1134, 2009 36 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P23 ONNO Tipindeki Schiff Bazı Kompleksinin Koordinasyon Bağ Enerjisinin Hesaplanması Neşe YAMAN, Ümit ERGUN Düzce Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 81620, Düzce [email protected] Bu çalışmada belli bir yaklaşımla basit termodinamik hesaplamalardan yararlanarak termal bozunma sırasında incelenen Schiff bazı kompleksinden kopan ligandın bağlanma enerjisi hesaplanacaktır. Ölçümler Termogravimetri (TG), Diferansiyel Termal Analiz (DTA) ve Diferansiyel Taramalı Kalorimetri (DSC) sistemleri ile yapılmıştır. Çalışılan Schiff bazı kompleksinde özellikle H 2O gibi küçük ligandın bakır (II) kompleksine bağlanmasındaki bağ enerjisinin hesaplanması amaçlanmıştır. Tasarlanan deneyleri tüm komplekslere uyarlamak mümkün değildir, burada planlanan koordinasyon bileşiklerinin yapıları göz önüne alınarak önerilmiş ve gerçekleştirilmiştir[1]. Bulunan bağ enerjileri, kovalent bağ enerjisinden daha düşük olmakla beraber hidrojen bağlarının enerjisi seviyesindedir. Hidrojen bağlarının enerji seviyesi dipol-dipol etkileşimlerinin en yüksek seviyesi olduğundan bu bağlar koordinasyon bağları ile karşılaştırılabilmektedir. Bulunan tüm değerler kuramsal hesaplamalar sonucunda elde edilmişlerdir. Anahtar Kelimeler: Termal Bozunma, Bağ Enerjisi KAYNAKLAR [1] ERGUN, Ü., “ONO ve ONNO Tipindeki Schiff Bazlarının Geçiş Metalleri Komplekslerinin Termal Bozunma Tepkimelerinde Kinetik Parametrelerin Belirlenmesi ve Bazı Koordinasyon Bağ Enerjilerinin Hesaplanması”, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Anabilim Dalı Doktora Tezi, Ankara, 2009. 37 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P24 Kobalt (III) Komplekslerinin Spektrokimyasal Serisi Şeyma TAKINYALIOĞLU1, Derya KAYA1, Ogün KASAPÇI1, Hülya AVCI ÖZBEK1, Funda DEMİRHAN1 1 Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü [email protected] Çok sayıda kobalt (III) kompleksi, ortamda ligant varlığında kobalt (II) iyonunun yükseltgenmesi ile hazırlanır. Bu yöntem ligantın yükseltgenmeye karşı inert olması ve merkez atoma bağlanma eğiliminin yüksek olması durumunda yaygın kullanılır [1]. Kobaltın farklı ligantlar [(NO 2 , NH3, CO 3 2 , H2O, gly (glisin), ox (okzalat), en (etilendiamin)] ile oluşturduğu komplekslerin renkleri ve UV-görünür bölge spektrumlarındaki λmax değerleri gözle görülür derecede farklıdır. Bu farklılıklar, metal-ligant etkileşiminde önemlidir [2]. Bu çalışmada bir seri kobalt (III) kompleksleri sentezlenerek, komplekslerin 250-700 nm aralığında UV-görünür bölge spektrumları alınmıştır. Elde edilen spektrumlarda komplekslerin λmax1 , λ max2 değerleri belirlenmiştir. Bu veriler kullanılarak komplekslerin 10 Dq (Δ o) değerleri hesaplanıp, Co(III) komplekslerine ilişkin spektrokimyasal seri elde edilmiştir [3-5]. [Co(NO2)6]-3>[Co(en)3]+3>[Co(NH3)6]+3>[Co(gly)3]+3>[Co(H2O)6]+3>[Co(ox)3]-3>[Co(CO3)3]-3 KAYNAKLAR [1]. Bauer H.F., Drinkard W.C. J. Am. Chem. Soc. 82(19), 5031-5032, 1960. [2]. Riordan A,D., Jansma A., Fleischman S., Green D.B., Mulford D.R. Chem.Educator, 10, 115119, 2005. [3]. Miessler G.L., Tarr D.A. Inorganic Chemistry, 373-377, Prentice-Hall,Inc,1999. [4]. Huheey J. E., Keiter E. A., Keiter R. L. Inorganic Chemistry, 4th ed.; 442–447, Benjamin Cummings: San Francisco, CA, [5]. http://wwwchem.uwimona.edu.jm: 4/courses/Tanabe-Sugano/TanSugdhs.html 38 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P25 Fotokatalitik Madde Olarak Kullanılan TiO2 Sentezinde Kalsinasyon Sıcaklığı Ve H2O2 Etkisi Şafak DEMİR, Meltem İSKENDER, Ahmet BALCI Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü 48000 Muğla-Türkiye [email protected] ÖZET Işığın katalizör etkisi yani fotokataliz uygulamasının bilinen en yaygın görevi çevre kirliliğini temizlemesidir. Titanyum fotokatalitik aktivitesi ışıkla bir araya geldiğinde temas ettiği organikleri parçalama şeklidir. Böylelikle temizleme işlemi kendiliğinden olmaktadır. [1] Bu çalışmamızda Titanyum (IV) bütoksit (TBT) ve TiCl4 kullanılarak yapılan TiO2 aktivitesine yükseltgeyici (H2O2) varlığının ve farklı sıcaklıklarda (450-600 oC) kalsine edilmesinin nasıl etkilediği gözlemlendi. Sentezlenen malzemenin fotokatalitik aktivitesi UV ışık altında metiloranj boyar maddesinin parçalanma oranı ile ölçüldü. [2] Deneyler sonucunda peroksit (H2O2) kullanımının ve sıcaklığın arttırılmasının fotokatalitik aktiviteyi arttırdığı görüldü.(Şekil 1) [3] A B Şekil 1: “TiO2’in zamana karşı yükseltgen varlığındaki fotokatalitik etkisine (A) ve farklı sıcaklıklardaki fotokatalitik etkisine (B) ait grafikler” KAYNAKLAR [1]. C.A. Martiez-Huitle, E. Brillas, Decontamination of wastewaters containing synthetic organic dyes by electrochemical methods: a general review, Applied Catalysis B: Environmental 87 (2009) 105–145. [2]. Z. Bouberka, S. Kacha, M. Kameche, S. Elmaleh, Z. Derriche, Sorption study of an acid dye from aqueous solutions using modified clays, Journal of Hazardous Materials B 119 (2005) 117– 124. [3]. J.P. Scott, D.F. Ollis, Integration of chemical and biological oxidation process for water treatment: review and recommendation, Environmental Progress 14 (2) (1995) 88–103. 39 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P26 Fotoaktif (Işığa Duyarlı) Madde Olan TiO2 Sentezine Çıkış Maddesinin Ve Nötralizasyon Reaktanlarının Etkisi Meltem İSKENDER, Şafak DEMİR, Ahmet BALCI Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü 48000 Muğla-Türkiye [email protected] Özet Günümüzde daha temiz ve ucuz olan arıtım yöntemi arayışına fotokatalitik arıtım cevap olmuştur. Yarı iletken olan TiO2 karalı bir yapıya sahip olması ve toksik olmaması nedeniyle fotokatalitik alanda en çok tercih edilmektedir. [1] Yapılan çalışmada fotokatalizör olan TiO2 farklı çıkış maddeleri ve nötralleşme amacıyla kullanılan reaktifler değiştirilerek, sol gel yöntemi ile sentezlendi. TiO2 sentezlemek için çıkış maddesi olarak TiCl4 ve TBT kullanıldı. TiO2 kullanılırken nötralizasyon için NH3 ve NaOH kullanılarak yöntem değişikliğine gidildi. Sentezlenen TiO2’in kalsinasyon sonrasında fotokatalitik etkisine bakıldı. [2] Fotokatalitik deneyler UV ışık kaynağı altında model olarak seçilen boyar maddenin giderilmesi ile gerçekleştirildi. Sonuç olarak TiCl4’ün TBT’ye oranla daha iyi sonuç verdiği görülmüştür. Nötralizasyonda kullanılan reaktif olarak ise NH3 daha verimlidir. Şekil.1’de bu giderime ilişkin grafik görülmektedir. [3] (a) (b) Şekil-1: “TiO2’in fotokatalitik etkisinin zamana karşı nötralizasyon reaktantlarıyla değişimi (a) ve çıkış maddesinin değişimi (b) ile ilgili grafikler” KAYNAKLAR [1]. C.J. Barbe´, F. Arendse, P. Comte, M. Jirousek, F. Lenzmann, V. Shklover, M. Gra¨tzel, Nanocrystalline titanium oxide electrodes for photovoltaic applications, J. Am. Ceram. Soc. 80 (1997) 3157–3171. [2]. E. Traversa, M.L. Di Vona, S. Licoccia, M. Sacerdoti, M.C. Carotta, M. Gallana, G. Martinelli, Sol–gel nanosized semiconducting titania-based powders for thick-film gas sensors, J. Sol–Gel Sci. Technol. 19 (2000) 193–196. [3]. G.J.D.A.A. Soler-Illia, A. Louis, C. Sanchez, Synthesis and characterization of mesostructured titania-based materials through evaporation-induced self-assembly, Chem. Mater. 14 (2002) 750– 759. 40 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P27 Farklı Fonksiyonel Gruplar İçeren Bazı Kimyasalların Antimikrobiyal ve Antifungal Özelliklerinin İncelenmesi Aslıhan DALMAZ, Sefa DURMUŞ Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü 81620 Düzce [email protected] Mikroorganizmaların yapıları incelendiğinde, kuru ağırlıklarının %95'inden fazla bir kısmını bazı temel elementlerin (karbon, oksijen, hidrojen, nitrojen, sülfür, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve demir) oluşturduğu görülür. Bunlara, aynı zamanda, fazla gereksinim duyulur ve bulundukları ortamdan fazla miktarlarda alınırlar. Bu maddelere, makro element (makro nütrient) adı da verilmektedir. Bunlardan ilk 6 tanesi (major elementler), protein, karbonhidrat, lipid, nukleik asit, vs. yapısında da yer almaktadırlar. Geri kalan 4 tanesi de (minör elementler), hücre içinde katyon olarak kalırlar ve çeşitli biyokimyasal olgularda görev alırlar. İnsanoğlunun bakteriler, küfler, mayalar ve virüsler gibi mikroorganizmalar tarafından yaşadıkları çevrede sık sık enfekte olması çeşitli doğal ve inorganik maddeleri içeren anti-bakteriyel malzemelerin araştırılmasını yoğunlaştırmıştır. Mikroorganizmalar, uygun besi yeri ve çevresel koşullar altında, türlerine özgü bir süratle ve sürekli ürerler. Ancak, laboratuvarlarda, mikroorganizmaları üretmede sınırlı miktarda besi yerleri kullanıldığından, mikropların üremeleri kısıtlanır. Mikroplar üredikçe, ortamdaki gıda maddeleri azalır ve tükenir. Optimal koşulların değişmesi (pH, osmotik basınç, oksijen, yüzey gerilimi, vs.) ve besi yerinde toksik metabolitlerin birikmesi, miktarı az olan besi yerinde üremeyi kısa bir süre sonra baskılar ve durdurur[1]. Bu çalışmada bakteri, maya gibi çeşitli mikroorganizmaların uygun koşullar altında üremelerine kullanılan bazı kimyasal maddelerin antimikrobiyal aktivitesi(etkisi) disk difüzyon yöntemiyle incelenmiştir. Anahtar kelimeler: Bakteri, Maya, Antifungal, Antimikrobiyal KAYNAKLAR [1]. Arda Mustafa“Temel Mikrobiyoloji”; Genişletilmiş İkinci Baskı Medisan Yayın Serisi No 46. 2000. Medisan Yayınevi, Ankara” [2]. Halkman A.K “Anonymous, 2005. Merck Gıda Mikrobiyolojisi Uygulamaları” . Başak Matbaacılık Ltd.Şti., Ankara 41 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P28 Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Pınar ÖZDEMİR, Nilgün YENİL, Büşra PEHLİVAN, Şebnem ÜZMEZ Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye e-posta: [email protected] Genetik ve moleküler biyolojide meydana gelen gelişmeler, organizmaların genetik yapılarının mühendislik işlemleriyle işlenebilmesini ve biçimlenebilmesini mümkün kılmıştır. Bu sayede, gen teknolojisinin olanaklarıyla başta tarım bitkileri olmak üzere gen değişiminin doğal durumlarca mümkün olmadığı canlı türleri arasında gen aktarımı yapılabilmekte ve organizmaların gen yapıları amaçlanılan şekilde değiştirilebilmektedir. Bir organizmanın genetik olarak modifiye edilebilmesi için, o canlının DNA kodunun insan tarafından müdahale edilip doğrudan değiştirilmesi gerekir.[1] Bitkiler üzerindeki ilk genetik mühendisliği çalışmaları 1982-1983 yıllarında başlamış olup genetiği değiştirilmiş organizmalar(GDO) artık günümüz tarım ve hayvancılık uygulamalarında birçok ürün üzerinde kullanılır hale gelmiştir. GDO en çok mısır, pamuk, kolza ve soya yetiştiriciliğinde yabani otların önüne geçilmek maksadıyla kullanılmaktadır. Ayrıca bitkilerin zararlılardan korunması ve hastalıklara dayanıklılıklarının arttırılması amacıyla patates, çeltik, mısır, domates, pamuk ve buğday gibi birçok tarımsal ürün üzerinde de kullanılmaktadır.[2] Benzer biçimde son dönemlerde, hayvanlar üzerinde yapılan genetik modifikasyon çalışmaları insanlığa hizmet etmek amacıyla geliştirilmektedir. Hayvanlar üzerindeki GDO uygulamaları hayvansal ürünlerin verim ve kalitesini arttırmakla birlikte birçok hastalığın tedavisinde ve hayvandan insana doku nakillerinin yapılabilmesinde kullanılmaktadır. GDO’lu ürünler, ürün verimi ve besin kalitesinin arttırılması, meyve ve sebzelerin raf ömürlerinin uzatılması ve insan hastalıklarının tedavisinde ve organ nakil çalışmaları başta olmak üzere birçok faydalı yan dikkate alınarak, bilinçli üreticiler tarafından gerçekleştirilmelidir. Aksi durumda GDO’lu ürünlerin yetiştirilmesi bilinçsizce yapılırsa eğer; başta insan olmak üzere tüm canlıların barındığı doğa ve çevrenin olumsuz etkilere maruz kalması kaçınılmazdır. Şöyle ki; GDO’lu gıdalardaki DNA’nın memeli hücrelerine aktarılması ve böylece yatay gen transferinin insan vücuduna sıçraması gibi olumsuz bir etki oluşabilir ki bu gıda güvenliğini risk altına alır. İlaveten gen aktarım teknolojisiyle organizmaya yerleştirilen yeni genin özellikleri insanlar üzerinde alerjik reaksiyonlar ve toksik etkiler yaratabilir. Doğa ve bitki florası açısından bakıldığında ise genetiği değiştirilmiş bitki türleri ile rekabete giremeyen doğal bitki türlerinin hızla kaybolması, genetik çeşitliliğin yanı sıra biyolojik çeşitlilik içinde tehdit unsuru oluşturabilir.[3,4] KAYNAKLAR [1]. Erzincanlı, O. H., “Tarımda Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizmalar ve Bunların Değerlendirilmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir, 2006. [2]. Çelik, V., Balık, T. D., “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)”, Erciyes Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 23(1-2) 13-23, Kayseri, 2007. [3]. Pehlivan, B., Üzmez, Ş., “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar”, Bitirme Tezi, C.B.Ü Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa, 2012. [4]. http://www.greenpeace.org/turkey/tr/campaigns/tarim-ve-gdo/ (10.04.2013). 42 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P29 Saç ve Saç Boyalarının Kimyasal Yapısı ve Birbirleri ile Olan Etkileşimleri Selda KUZU, Elif BARKIN, Nilgün YENİL Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye e-posta: [email protected] Bir insanda yaklaşık olarak 150000 adet saç bulunmaktadır. Bu, insan vücudundaki kılların sadece %3’lük bir kısmıdır. Kılın, ağırlığının yaklaşık %65-96’sını proteinler, %3’ünü su, geri kalanını ise serbest aminoasitler, pigmentler, lipitler, fenoller, üre, ürik asit ve eser elementler oluşturmaktadır. Saç teli ise vücut kıllarından farklı olarak ayrıca fosfolipitler, kolesterol ve yağ asitlerini de içermektedir. Saçın temel yapısı keratin olarak adlandırılan aminoasit zincirinden oluşmuştur. Keratin, saçın elastikiyetini sağlarken aynı zamanda molekül zincirindeki hidrojen, tuz ve su köprülerinin varlığı ile saçın sağlamlığını arttırmaktadır. [1] Keratin yapısındaki fiziksel ve kimyasal değişimler genetik faktörlere bağlı olduğu kadar çevresel etkilere de bağlı olarak bireysel değişkenlikler göstermektedir. Bu bağlamda saçın renginin zaman içinde solması ve beyazlaması kaçınılmazdır. Güzel görünmek için saç boyamanın da ötesinde rengi solmuş, beyazlamış bir saç teline daha genç bir görünüm vermek amacıyla saçı boyamak insanın vazgeçilmezi haline gelmiştir. Dolayısıyla kozmetik sektörü, insanoğlunun taleplerini karşılamak için saç boyalarının geliştirilmesi ve kullanıma sunulması üzerinde araştırmalar yapmak zorunda kalmıştır. Saç boyaları temel olarak doğal ve kimyasal saç boyaları olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Doğal saç boyaları kına başta olmak üzere çeşitli bitki ekstraktlarından elde edilebilmektedir. Bu boyalar saç telinin kimyasal yapısı içine nüfus etmedikleri için saçın genel bütünlüğünü ve sağlığını bozmazlar. Ancak renk haslıkları çok zayıftır ve yıkamayla kolayca akarlar. Kimyasal saç boyaları ise saçın dış katmanını oluşturan kütikül pulcuklarını açarak orta katmanda bulunan korteks keratin liflerine bağlanarak boyamayı sağlarlar. Bu sebeple de doğal boyalara oranla kalıcılıkları daha fazla olmaktadır. Genel sınıflandırmanın ötesinde saç boyalarını kimyasal yapılarına (metal, oksidasyon ve kombine saç boyaları vb.) veya saç boyasının saç ile etkileşimine (geçici, yarı sabit ve sabit saç boyaları vb.) göre de sınıflandırmak mümkündür. Bu çalışmada saçın ve boyanın kimyasal yapıları birlikte değerlendirilmiş, saç rengini açmak için kullanılan açıcıların bileşimi, çeşitleri ve saç üzerindeki kimyasal etkileri araştırılmış ilaveten saçın kendi doğal pigment cinsine uygun ve amaca yönelik olarak boya seçimi ve uygulanabilirlikleri tartışılmıştır. [2] Şekil 1. Basit bir saç telinin kesiti [3] KAYNAKLAR [1]. Demir, B., “Ceviz, kızılağaç, havaciva otu, muhabbet çiçeği ve kök boya ekstraktlarının doğal saç boyama özelliklerinin incelenmesi ve boya reçetelerinin hazırlanması”, Yüksek Lisans Tezi, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tokat, 2007. [2]. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, “Güzellik ve saç bakım hizmetleri saç boyama teknikleri”, 815SBG050, Ankara, 2011. [3]. http://www.bilgiustam.com/sacin-yapisi-ve-sac-dokulmesi/ (10.04.2013). 43 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P30 Beta-Laktam Antibiyotikler; Kimyasal Yapıları ve Kullanım Alanları Pınar Özdemir, Nilgün Yenil, İnci Durucasu, Gamze Atahan, Eren Özkan, Ecem Turp Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye e-posta:[email protected] Antibiyotikler, doğada, bakteriler veya mantarlar tarafından biyolojik olarak üretilirler. Öte yandan kimyasal sentez yollarıyla da üretilebilen antibiyotikler, düşük konsantrasyonlarda insanlara verildiğinde diğer mikroorganizmaların büyümesini ve çoğalmasını engelleyen, bazı hastalıkların tedavisinde ilaç olarak kullanılan, insanlara zararı olmayan veya çok az olan kimyasal maddelerdir.[1] Dünyada yaklaşık 5000 kadar antibiyotik türünün var olduğu tahmin edilmektedir. Bunların yaklaşık 1000 tanesinin ilaç olarak kullanılabileceği araştırılmış aktif olarak 100 kadarının günümüz klinik uygulamalarında kullanılabilir olduğu görülmüştür.[1] Antibiyotik grupları; beta-laktamlar, sülfonamidler, tetrasiklinler, amiloglikozitler, makrolidler, linkozamidler, polipeptidler ve bunların kombinasyonları olarak bilinir. Antibiyotik denilince akla ilk gelen hiç kuşkusuz ki beta-laktam grubu antibiyotiklerdir. Molekül yapısı içinde beta-laktam halkası içeren antibiyotikler hücre duvarında var olan belli proteinlere bağlanarak hücre duvarı sentezini inhibe etme özelliğine sahiptirler. Bu nedenle, beta-laktamlar, hücre duvarı olmayan bakterilere karşı etkisizdirler. Bu sınıfın başlıca üyeleri penisilinler (penamlar), sefalosporinler (sefemler), karbapenenler, monobaktamlar ve betalaktam/betalaktamaz inhibitör kombinasyonları (klavamlar) olarak sınıflandırılabilir. Penisilin türevleri, birçok mikroorganzimaya karşı bakterisidal etkinlik gösteren, mükemmel güvenlik profiline sahip olan ilaçlardır. Hem gram pozitif hem de gram negatif mikroorganizmalara karşı etkili olan antibiyotik türlerinin yanı sıra sadece gram pozitif veya sadece gram negatif mikroorganizmalara karşı etkili olan antibiyotik türlerinin de olduğu, son yıllarda ise üretimi yapılan yeni nesil antibiyotik türevlerinin daha ziyade gram pozitif mikroorganizmalara karşı etkili oldukları bilinmektedir. Beta-laktamlar genellikle, üst ve alt solunum yolu, kulak, cilt ve yumuşak doku, santral sinir sistemi, bağırsak ve safra yolları, idrar yolu, kemik ve eklem enfeksiyonlarında kullanılmasının yanında infektif edokardit ve cerrahi profilakside kullanılmaktadır. Beta-laktam antibiyotiklerin kullanımında her ilaçta olduğu gibi yan etkilerini de mevcuttur. Hastanın tedavisinde hekimin ilacın fayda ve zarar orantısını dikkate alması gerekir. Zira bilindiği üzere birçok penisilin türevinin insanlar üzerinde farklı yan etkiler gösterdiği özellikle alerjik reaksiyonlara sebep olduğu bilinmektedir.[2-4] Antibiyotik türevleri kimyasal sentez, mikrobiyal fermentasyon veya kimyasal modifikasyonlarının kombinasyonuyla sentezlenebilmekte, üretimin hangi proses ile yapılacağı ise günümüz teknolojisinde hem ekonomik hem de ihtiyaca yönelik tercihlere göre belirlenmektedir. [1] NH O Şekil 1. Beta-laktam halkasının yapısı KAYNAKLAR [1]. Çetin E.T., “Beta-Laktam Antibiyotikler”, Kükem Dergisi, Cilt:9, No:1, Sayfa:104-112, 1986; Atahan, G., Özkan, E., Turp, E., “Beta-Laktam Antibiyotikler”, Bitirme Tezi, Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, YAYINLANMAMIŞ SONUÇLAR, Manisa. [2]. Utuş, G., Kayın, S., “Tetrasiklin ve Sülfonamid Grubu Antibiyotiklerin Yapı ve Fonksiyonları”, Bitirme Tezi, Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, Manisa, 2011. [3]. Ulusoy, S., “Beta-laktam Antibiyotikler”, Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Ders Notları, Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi (http://infek.med.ege.edu.tr/dersnotlari/betalaktam.pdf)(10.04.2013). [4]. Aktaş, F., “Antibiyotik Kullanımında Genel Prensipler”, İnönü Üniv. Tıp Fakültesi (web.inonu.edu.tr/~tsahin/.../antibiyotiklerin_klinik_kullanimi.doc) (10.04.2013). 44 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P31 Dondurmada Kullanılan Gıda Katkı Maddeleri Selda KUZU, Nilgün YENİL, Işılay TOPALOĞU, Ozan OĞUR Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye e-posta: [email protected] Dünya nüfusunun hızlı artışı, gıda sektörünü besleyen hammadde kaynaklarının azalmasına sebep olmaktadır. Günümüz dünyasında, insanoğlu hemen her alanda yaşam standardını yükseltme gayretini sergilemekte ve bu gayretini özellikle gıda tüketim maddeleri üzerinde göstermektedir. Bu bağlamda gıda sektöründe yeni ve üstün teknolojilerin geliştirilmekte olduğu dünyamızda gıda ürünlerinin çeşitlendirilmesinde tüketicinin başrol oynadığı bir gerçektir. Gıda sektöründe tüketicinin beğenisinin yanı sıra bilinçli olmasının da zorunlu olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Tüketici beğenisinin değişkenliği, mevsimlik gıdaların yılın her döneminde tüketilme arzusunun yoğunlaşması, ürünlerin raf ömürlerinin uzatılması ve bozulmalarının geciktirilmesi talebi gıda sektöründe “gıda katkı maddeleri” nin de kullanımını gündeme getirmiştir. Elbette ki gıda güvenliği kapsamında önemli ve ciddi sorunların önünün alınması açısından kalitenin standardize edilmesinin gerekliliği ve kontrol mekanizmasının işler olması zorunludur.[1] Yaz aylarının vazgeçilmez tatlısı olarak tüketilmekte olan dondurma artık yılın her mevsiminde tüketilme talebi ile karşı karşıya bulunan bir gıda maddesidir. Bu gıda maddesinin hazırlanması, dondurulması ve renklendirilmesi oldukça kompleks olup birçok farklı katkı maddesinin kullanılmasını gerektirmektedir. Dondurmanın hazırlık evrelerinde doğal olduğu kadar yapay gıda katkı maddelerinin de kullanılmakta olduğu unutulmamalıdır. Sentetik yollardan elde edilen yapay gıda katkı maddelerinin doğal gıda katkı maddelerine oranla üstün yanları olmakla birlikte dezavantajlı yanları da bulunmaktadır. Bu çalışmada dondurmada kullanılan gıda katkı maddeleri, bunların hangi amaca yönelik olarak kullanıldıkları ve avantajlı yanları ile dezavantajlı yanlarının kıyaslamalı olarak incelemesi üzerinde bir araştırma yapılmıştır.[2,3] KAYNAKLAR [1]. Akalın, S., Karagözlü, C., “Dondurma Teknolojisi-Ders Notları”, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Süt Teknolojisi Bölümü, İzmir (http://www.agr.ege.edu.tr/sutteknolojisi/Ders_ Notlari/Dondurma_hepsi.pdf) (11.04.2013) [2]. http://www.kimyaevi.org/TR/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF679A664062 02CCB0B48A2ED314157011#ren0301 (11.04.2013) [3]. http://www.zootekni.org.tr/upload/File/GIDA%20KATKI%20MADDELERI.pdf (11.04.2013) 45 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P32 DİYABET HASTALARINDA HbA1c DÜZEYLERİ İLE PLATELET PARAMETRELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ Uğur ERDAĞ1 1 Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Ağrı [email protected] Özet; Diyabet, yüksek kan şekeriyle karakterize bir metabolik hastalık grubudur ve en yaygın olarak görülen hastalıklardan biridir. Platelet aktivitesi bu metabolik bozukluğun etyopatogenezinde bir rol oynayabilir [1]. Bu çalışmanın amacı, diyabet hastalarında HbA1c ile platelet parametreleri arasındaki ilişkiyi belirlemekti. Diyabetli 30 hasta çalışmaya dahil edildi. HbA1c ve platelet parametreleri (MPV, PLT, PCT ve PDW), sırasıyla, Abbott Architect c16000 ve Beckman Coulter LH780 otoanalizörlerinde ölçüldü [2]. MPV ile HbA1c arasında pozitif bir korelasyon görüldü (p = 0.019 ve r = 0.426). Bununla birlikte, PLT, PCT ve PDW ile HbA1c seviyeleri arasında herhangi bir ilişki yoktu. Bizim sonuçlarımız plateletlerin diyabetin etyopatogenezinde bir rol oynayabileceğini ve MPV’nin bu hastalığın değerlendirilmesinde basit bir parametre olarak kullanılabileceğini göstermektedir. KAYNAKLAR [1]. Yamane S, Inagaki N. Clinical biomarkers for diabetes mellitus. Nihon Rinsho. 2012; 70:846-851. [2]. Zander R, Lang W, Wolf HU. Alkaline haematin D-575, a new tool for the determination of haemoglobin as an alternative to the cyanhaemiglobin method. I. Description of the method. Clin Chim Acta. 1984; 136:83-93. 46 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P33 47 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P34 Cd(II) İyon Baskılanmış Polimer Sentezi Doğukan KARA, Cem ESEN Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 09010 Aydın [email protected] Kadmiyum elementi ekosistemdeki en tehlikeli ağır metal kirleticilerinden biri olup, canlı organizmalar için toksiktir. Biyosferdeki kadmiyumun varlığı, doğal ve insan kökenli emisyon kaynakları ile ilişkilidir. Sulardaki, topraktaki ve bunların sonucu olarak besinlerdeki yüksek kadmiyum derişimlerinin nedeni, bu metalin sanayinin birçok alanındaki farklı uygulamalarından dolayıdır [1]. Çevresel sularda ve biyolojik örneklerde bulunan kadmiyum iyonlarının tayininde öncelikle kadmiyum iyonlarının ayrılması ve/veya önderiştirilmesi gereklidir. Bu amaçla değişik ayırma ve önderiştirme yöntemleri kullanılmaktadır. Kadmiyum iyonlarının ayrılması ve önderiştirilmesi için seçici sorbentlerin araştırılması ve uygulamaları günümüzde çok ilgi çekmektedir [2]. Bu yeni sorbentlerden gelecek vadeden en önemli grup ise iyon-baskılanmış polimerlerdir. Son yıllarda metallerin seçici olarak ayrılmaları ve önderiştirme işlemleri için metal iyonu baskılanmış polimerik sorbentler önem kazanmıştır [3]. İyon-baskılama, iyonik kalıp (hedef iyon) kullanarak çapraz bağlı sentetik polimerlerde seçici bağlanma bölgeleri oluşturan bir yöntemdir [4]. Polimerizasyondan sonra, hedef iyonun yapıdan uzaklaştırılması ile polimer hedef iyona çok seçici hale gelir. İyon-baskılanmış polimerler seçici tanıma yeteneğine sahip ve oldukça kararlıdırlar. İyon baskılama yönteminde, baskılanacak olan metal iyonu uygun bir ligand ile kompleksleştirilir ve daha sonra çapraz bağlı polimerik matriks içerisinde immobilize edilir. Metal iyonunun polimerik yapıdan ekstraksiyonu ile sorbent yapısında uzaysal olarak önceden düzenlenmiş bağlanma bölgeleri kalır. Bu yüzden önceden belirlenmiş seçicilikleri nedeniyle bu şekilde elde edilen sentetik malzemeler, polimerizasyon sürecinde kalıp olarak kullanılan metal iyonunu tanıma ve bağlama kabiliyetine sahiptirler. Kısacası, hedeflenen metal iyonuna karşı çok seçici hale gelirler. Bu çalışmanın amacı, sulu çözeltilerdeki Cd(II) iyonlarının seçimli olarak adsorpsiyonuna yönelik yeni Cd(II)-baskılanmış polimerik partiküllerin sentezidir. Polimerik partiküller, yığın polimerizasyon tekniği ile kalıp (Cd(II)), monomer (4-vinil piridin) ve ligand (8-hidroksi kinolin) ile oluşturulan bir ön-polimerizasyon kompleksi kullanılarak sentezlenmiştir. Polimerden kalıp Cd(II) iyonları uzaklaştırılarak, Cd(II) iyon-baskılanmış polimer elde edilmiştir. Bu sayede, polimerik yapıda Cd(II) iyonlarına uygun oyuklar oluşturulmuştur. Sentezlenen Cd(II)-baskılanmış polimerik partiküller, sulu çözeltilerden seçimli Cd(II) adsorpsiyonunda kullanılacaktır. Anahtar Kelimeler: iyon-baskılanmış polimer, kadmiyum(II), moleküler baskılama, moleküler tanıma KAYNAKLAR [1] Bruce King, R. (Editor-in-Chief), Encyclopedia of Inorganic Chemistry, vol. 1, 455, John Wiley & Sons, Chichester, 1994. [2] Pyrzynska, K., Kilian, K., Water Research, 41, 2839-2851, 2007. [3] Esen, C., Andac, M., Bereli, N., Say, R., Henden, E., Denizli, A., Materials Science & Engineering C, 29, 2464-2470, 2009. [4] Prasada Rao, T., Kala, R., Daniel, S., Analytica Chimica Acta, 578, 105-116, 2006. 48 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P35 Zeytin Çekirdeği ve Zeytin Yaprağı Adsorbanları ile Çözeltilerdeki Cr(VI) Giderilmesi Dilara KAYA, Melis KAYNAKER, Çiğdem SARI, Gülçin ŞENGÜL, Hasan Orhan IRMAK ve Avni ASLAN Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü 45040 – MANİSA e-mail: [email protected] Endüstriyel atık sularda bulunan ve önemli metal kirleticilerden olan krom, genellikle krom bileşikleri üreten tesislerden, tarımsal atıklardan, metal kaplama, krom işleme, boya üretimi, deri tabaklama ve çelik imalatı gibi endüstriyel prosesten sulu ortamlara verilmektedir. Krom doğada +2, +3 ve +6 yükseltgenme basamaklarında bulunmaktadır. Bunlardan +6 oksidasyon basamağında bulunan Cr(VI) diğer krom atomlarına göre daha toksiktir. Son yıllarda çeşitli araştırmacılar endüstriyel atık sularda bulunan metal kirleticilerin etkin bir şekilde giderilmesi için düşük maliyetli adsorbanlar üzerinde çalışmışlardır [1-2]. Yapılan bu çalışmanı amacı; endüstriyel atık sulardan Cr(VI)’nın adsorbsiyon yöntemiyle giderilmesinde doğal adsorban olarak zeytin çekirdeği ve zeytin yaprağının kullanılabilirliğinin araştırılmasıdır. Bu amaçla Manisa yöresine ait zeytin çekirdeği ve zeytin yaprağı kullanılmıştır. Zeytin çekirdeği ve yaprağı etüvde kurutuldu yüzey alanları 1.40 µm kadar olacak şekilde öğütülerek kullanılmıştır. pH ve denge süresi gibi analitiksel parametrelerin adsorpsiyon üzerine etkileri incelenmiştir. Bu amaçla adsorbsiyon deneyleri için 0.1 g adsorban ve 25 ppm Cr(VI) çözeltileri kullanılmıştır. Çalışmalar sonucunda zeytin çekirdeğinde optimum pH 4 ve denge süresi 2 saat iken zeytin yaprağında ise optimum pH 4 ve denge süresi 4 saat olarak belirlenmiştir. Zeytin çekirdeğinde pH 4 ve 2 saat temas süresinde 25 ppm başlangıç Cr(VI) derişimi için adsorplanma yüzdesi % 41 iken, zeytin yaprağında pH 4 ve 4 saatlık temas süresinde adsorplanma yüzdesi % 44 olarak belirlenmiştir. Ancak zeytin çekirdeğinde 2 saatten ve zeytin yaprağında ise 4 saatten daha uzun temas süreleri için adsorpsiyon yüzdesinin sırasıyla % 33 ve % 21’e kadar düştüğü görülmüştür. Sonuç olarak; zeytin çekirdeği ve zeytin yaprağının sulu çözeltilerden uzaklaştırılmasında uygun adsorbanlar olarak kullanılabileceğini göstermiştir. Cr(VI)’nın Anahtar kelimeler: adsorban, krom(VI), zeytin çekirdeği ve zeytin yaprağı KAYNAKLAR: [1]. Özsoy, H.D, “Palmiye Kını ve Susam Kozasının Adsorbent Olarak Kullanımı ile Sulu Çözeltilerinden Krom İyonlarının Gideriminin Araştırılması”, Doktora Tezi, Mersin Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2007, Mersin. [2]. Aoyama, M., “Removal of Cr(VI) from Aqueous Solution by London Plane Leaves”, Journal of Chemical Technology and Biotechnology, J Chem Technol Biotechnol, 78, 601-604, 2003. 49 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P36 Alünit –Kitosan Sorbent Sistemi ile Sulu Ortamdan Boyarmadde Kirliliğinin Giderimi Sibel TUNALI AKAR, Elif ŞAN, Yasemin YETİMOĞLU BALK, Tamer AKAR Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü 26480 Eskişehir [email protected] Özet: Endüstriyel uygulamalar sonucu açığa çıkan atıksular yüksek konsantrasyonlarda organik ve inorganik kimyasallar içerebilmektedir. Bu atıksuların yeterince arıtılmadan alıcı su kaynaklarına verilmesi, günümüzde önemli bir çevre sorununu oluşturmaktadır. Örneğin, boyarmaddelerle kirlenmiş sularda oluşan görsel kirliliğin yanında suyun ışık geçirgenliği azalmakta ve fotosentetik aktivite olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca boyarmaddeler sulu ortamda birikerek toksik ve kanserojenik ürünler meydana getirebilmektedir. Atıksulardaki boyarmaddeler, su ekosistemini olumsuz yönde etkilemektedir[1]. Adsorpsiyon, bu atıksuların arıtımında yaygın olarak kullanılmakta olan ve yüksek maliyetli kimyasal ve fiziksel yöntemlere alternatif olabilme potansiyeline sahip bir yöntemdir. Kullanılan materyalin kolay elde edilebilir olması ve az miktarda adsorban ile yüksek verim elde edilmesi bu yöntemi elverişli kılan en önemli özelliklerdir. Bu çalışmada, Kütahya’nın Şaphane bölgesinden alınan alünit minerali kitosan ile immobilize edilerek çeşitli boyarmaddelerin giderimi için adsorban olarak kullanılmıştır. En uygun kalsinasyon sıcaklığının belirlenmesi amacıyla 105-800◦C arasında farklı sıcaklıklarda kalsine edilen alünitler kullanılarak biyokompozit sorbent materyaller hazırlanmıştır. Bu materyaller kullanılarak Reaktif Kırmızısı 2 (RK2), Reaktif Mavisi 49 (RM49), Asit Kırmızısı 1 (AK1), Bazik Mavisi 7 (BM7), Asit Mavisi 40 (AM40) ve Metil Violet (MV) boyarmaddelerinin giderim verimleri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, en yüksek adsorpsiyon verimleri RK2, AK1 ve RM49 boyarmaddeleri için gözlenmiştir. ANAHTAR KELİMELER: Adsorpsiyon, kitosan, alünit, boyarmadde kirliliği. Kaynaklar [1] Gedikbey, T., Tunali, S., Özcan A.S., Özcan, A., Journal of Hazardous Materials, B 135, 141– 148, 2006. 50 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P37 Antep ve Yer Fıstığı Kabuğunun Krom (VI) Adsorbsiyonunda Kullanılabilirliğinin Araştırılması Ezgi AVCI, Seda YETİM, Ali ÇELİK Celal Bayar Üniversitesi Fen-Ed. Fak. Kimya Bölümü-MANİSA [email protected] Çağımızda endüstriyel atık sular, kentsel atıkların ve kanalizasyon sularının yanında yüzey sularını kirleten önemli kaynaklar haline gelmiştir. Evlerde ve endüstride kullanıldıktan sonra atılan suların tümü atık su olarak adlandırılır. Kullanıldıkları yerlere göre değişik tür ve oranda kirlilik içerirler. Metaller medeniyetin gelişmesinde önemli rolü olan en değerli maddeler arasında yer alır. Bazı metal bileşikleri doğası gereği direk çevreye yayılır ve çevreyi kirletirler. Metalik kirlenmelerin çoğu sularda toplanır. Krom ve bileşikleri; çeşitli çelik alaşımları, elektrolizle yapılan kaplamacılık, deri tabaklama prosesleri, madencilik, fotoğrafcılık ve boya endüstrisi gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Bu faaliyetler sırasında yeterince önlem alınmadığında önemli sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu sağlık sorunlarının başında deride iritasyon, akciğer kanseri, midede yanma, bulantı, kusma, kanama ve ishal gibi hastalıklar yer almaktadır [1]. Kromun özellikle altı değerlikli bileşikleri diğer türlerine göre daha toksiktir. Cr(VI) iyonu hücre zarına kolaylıkla girer ve Cr(III)’e indirgenir, Cr(VI)’nın yüksek toksik etkisi bu indirgeme reaksiyonundan kaynaklanmaktadır [2]. Atık sulardan metal iyonlarını gidermek amacıyla iyon değiştirme, ters osmoz, kimyasal çöktürme, elektrokimyasal çöktürme, çözücü ekstraksiyonu ve adsorbsiyon yöntemleri sıklıkla kullanılmaktadır. Son zamanlarda ucuz ve kolay bulunması nedeniyle doğal adsorbanlar, adsorbsiyonla yapılan ayırmalarda yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Atık sularda bulunmasına izin verilen Cr(VI) miktarı, bilinen bazı önemli standartlar için ( WHO, TSE, EPA ve EC ) 0.05 mg/L olarak belirlenmiştir. Literatürde atık sulardan Cr(VI) iyonlarının giderimi için farklı doğal adsorbanların kullanılmış olduğu görülmektedir[3]. Bu çalışmada Cr(VI) iyonlarının gideriminde adsorban olarak Antep ve Yer fıstığı kabuğu denenmiş ve maksimum adsorbsiyonun olduğu adsorbsiyon parametreleri (zaman, pH, sıcaklık ve konsantrasyon) belirlenmiştir. Çalışmalar kesikli yöntemle yapılmış olup, başlangıçta ve adsorbsiyon işlemi sonucu çözeltide adsorblanmadan kalan krom miktarı Alevli AAS ile ölçülmüştür. Antep ve yerfıstığı kabuğunun doğrudan kullanılması durumunda önemli bir adsorbsiyon gözlenmemiştir. Bunun üzerine her iki adsorban 0,5 M FeCl 3 ile modifiye edilmiş ve bunun sonucu daha yüksek adsorbsiyon değerlerine ulaşılmıştır. Modifiye edilmiş Antep fıstığı için; 40 0C, pH=7 ve 8 saatlik sürede maksimum adsorbsiyon elde edilmiş ve bu şartlarda adsorbsiyon kapasitesi 1,21 mg Cr(VI) / g Antep fıstığı olarak belirlenmiştir. Modifiye edilmiş Yer fıstığı içinse; 40 0C, pH=9 ve 1 saat lik sürede maksimum adsorbsiyon elde edilmiş ve bu şartlarda adsorbsiyon kapasitesi 1,65 mg Cr(VI) / g Antep fıstığı olarak belirlenmiştir. KAYNAKLAR [1]. Vinod K. Gupta at al,, Removal of chromium(VI) from electroplating industry wastewater using bagasse fly ash-a sugar industry waste material, The Environmentalist, 19, 129-136, (1999). [2]. Collins, Bradley J.at al., Exposure to Hexavalent Chromium Resulted in Significantly Higher Tissue Chromium Burden Compared With Trivalent Chromium Following Similar Oral Doses to Male F344/N Rats and Female B6C3F1 Mice, Toxıcologıcal Scıences, 118 ( 2 ), 368-379, ( 2010 ). [3]. Erhan Demirbas at al., Adsorption kinetics for the removal of chromium (VI) from aqueous solutions on the activated carbons prepared agricultural wastes, Advances in Environmental Research, 6 ( 4 ), 533-540, (2002). 51 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P38 52 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P39 KAOLİNİTİN [3-[TRİ(ETOKSİ/METOKSİ)SİLİ]PROPİL]ÜRE ile MODİFİKASYONU Hacer ELGİT, Berna KOÇER, Yasemin TURHAN, Mehmet DOĞAN ve Mahir ALKAN Balıkesir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü [email protected] Kil, kristal yapıları birbirinden farklı birkaç mineralin oluşturduğu bir karışımın genel ismidir[1]. Kaolinit, 1:1 dioktahedral tabakalı yapıya sahip ve tabakaları arasında hidrojen bağları bulunan bir kil mineralidir. Kaolinit, kolay işlenebilme, ucuz, homojenlik, dolgu maddesi olarak kullanılabilme, yüksek adsorbent kabiliyeti ve kolay temin edilebilme gibi özelliklerinden dolayı endüstrinin birçok alanında kullanılmaktadır. Çeşitli yöntemler kullanılarak kil yüzeyinin özelliklerinin değiştirilmesine modifikasyon denir. Bu çalışmada kaolinitin fizikokimyasal özellikleri, 3-[tri(etoksi/metoksi)sili]-propil]üre (3-TEMSPU) modifiyeri ile değiştirilmiştir. Bunun için ilk önce kaolinit örnekleri öğütülüp elenerek 25 mikronun altında tanecik boyutuna sahip örnekler elde edilmiştir. Kaolinitin tabakalar arası uzaklığını arttırmak için dimetilsülfoksit (DMSO) kullanılarak, kaolinit interkale edilmiş ve elde edilen kil KD olarak isimlendirilmiştir[2]. Tabakalar arası uzaklığı artan KD, 3-TEMSPU ile belirli şartlar altında modifiye edilmiştir. Elde edilen kil KD-3-TEMSPU olarak isimlendirilmiştir. Modifiye kaolinitin karakterizasyonu FTIR-ATR, XRD, SEM, BET, TG/DTA cihazları ile yapılmıştır. 3-[tri(etoksi/metoksi)sili]-propil]üre‘nin açık yapısı Anahtar kelimeler: Kaolinit, 3-[tri(etoksi/metoksi)sili]-propil]üre, modifikasyon, interkalasyon KAYNAKLAR [1]Ming H., Clay Minerals 39, 349–362, (2004). [2]Turhan, Y., Doğan, M., Alkan, M., 2010. “Poly(vinyl chloride)/Kaolinite Nanocomposites:Characterization and Thermal and Optical Properties” Ind. Eng. Chem. Res., (49), 1503-1513, (2010). 53 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P40 Kestane Kabuğunun Arsemik İyonlarının Sulu Çözeltilerden Giderilmesinde Adsorban Olarak Kullanılması Kadir Döleker, Abdülmüheymin Gürbüz, Baturay Ankaralı, Şerif Targan, Nüket Tirtom Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Manisa [email protected] Antik çağlarda metallerin cevherleri işlenmeye başlandığından beri metaller insan faaliyetleri sonucu olarak doğal çevrimler dışında atmosfere, hidrosfere ve pedosfere yayılmaya başlamışlardır. Her gün yüzlerce kirletici doğaya deşarj edilmektedir.Bu kirleticilerin başında As3+ iyonu gelmektedir. As3+ iyonunun düşük konsantrasyonları insan üzerinde toksik etki göstermektedir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü suda izin verilen As3+ miktarını 1993’te 50 ppb’ den 10 ppb’ ye çekmiştir [1]. As3+ iyonunun insan ve hayvan sağlığına etkilerinin bu denli tehlikeli olması sonucunda, bu iyonun atık sulardan veya kullanım sularından uzaklaştırılması büyük önem arz etmektedir. Çöktürme işlemleri, adsorpsiyon işlemleri, iyon değiştiriciler, membran filtrasyon, demir oksit kaplanmış kum, nanofiltrasyon ve granüler demir oksit yöntemleri As3+ ün sulu çözeltilerden uzaklaştırılması için kullanılan yöntemlerdir. Bu yöntemler arasından en çok kullanılanı ise adsorbsiyon işlemidir. Ucuz ve toksik olmayan adsorbanların araştırılması günümüzde büyük önem kazanmış durumdadır. Bu amaç doğrultusunda değişik doğal adsorbanlar sulu çözeltilerden As3+ iyonlarını adsorblamak için denenmektedir. Bu çalışmada, kestane kabuğu sulu çözeltilerden As3+ iyonlarının giderilmesinde kullanılmak üzere öğütüldü. Hazırlanan kestane kabuklarının metal bağlama kapasitelerinin optimizasyon çalışmalarında ilk olarak optimum temas süresi belirlendi. Bu amaçla, As3+ iyonları içeren çözeltiler ile kestane kabuğu farklı sürelerde muamele edildi ve optimum süre 4 saat ve adsorbsiyon %12.8 olarak belirlendi. Elde edilen adsorbsiyon değerlerinin düşük çıkması sonucunda kestane kabuğunun modifikasyonu için kestane kabuğu NaOH ve FeCl3 içeren çözeltide ve yalnızca FeCl3 içeren çözeltide 24’er saat bekletildi. Yalnızca FeCl3 ile modifiye edilmiş kestane kabuğunun yaptığı adsorbsiyon en yüksek 24 saatte ve %44 olarak belirlendi. KAYNAKLAR [1]. Flanagan, SV, Johnston RB andZheng Y (2012). Arsenic in tubewellwater in Bangladesh: healthandeconomicimpactsandimplicationsforarsenicmitigation. Bull World Health Organ90:839846. 54 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P41 55 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P42 56 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P43 DOĞAL LİFLERLE SULU ÇÖZELTİDEN MALAHİT YEŞİL ADSORPSİYONU Savaş ERTAŞ, Aylin ALTINIŞIK, Yoldaş SEKİ Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Fizikokimya Anabilim Dalı, Tınaztepe Kampusu, Buca /İZMİR Tekstil atıkları geri dönüşümü olmayan toksik maddeler içerir. Sanayiden çevreye atılan atık ve tekstil boyaları çevreye zarar verir[1]. Atık sudaki kirliliklerin giderilmesi için yeni yöntemler üzerinde çalışılmaktadır. Bu alanda dünyada birçok ilgi çekici yayın sunulmaktadır.[2] Son zamanlarda doğal lifler ve bitki posaları kullanılarak adsorbsiyon ile atık sulardaki boyaların giderilmesi üzerine çalışılmıştır.[3] Doğal ürünler düşük maliyetli ve çevre dostu olmaları sebebiyle adsorbent olarak kullanılır[4]. Malahit yeşili boyamada kullanılan zehirli bir kimyasal maddedir. Suda uygun derişim aralıklarında çözündüğü zaman, deniz canlıları için antiseptik, parazit önleyici, mantar ve bakteriyel enfeksiyonlarını önleyici özellik göstermesine rağmen tekstil uygulamalarında aşırı derişimler kullanıldığı için toksik özelliği öne çıkmaktadır. Yapılan bu çalışmada Malahit Yeşili boyar maddesi Agave Amerikana bitkisinden elde edilen liflerle sulu çözeltisinden uzaklaştırılmıştır. Çalışmalarda pH etkisi, iyon etkisi, sıcaklık etkisi, adsorbent miktarının adsorpsiyon kapasitesine etkisi incelenmiştir. Ayrıca termodinamik özellikleri incelenmiş ve olayın kendiliğinden gerçekleştiği görülmüştür. Adsorbent miktarı arttıkça adsorpsiyon kapasitesinin arttığı gözlenmiştir. Ayrıca kullanılan boya katyonik özellik gösterdiğinden dolayı bazik bölgeye gidildikçe daha fazla boya adsorplanmıştır. Tuz derişiminin etkisine bağlı olarak Na + artmasıyla adsorpsiyon belli bir derişime kadar artarken tuz oranın aşırı artışıyla tutunma azalmıştır. Kaynaklar: 1. N.T. Abdel-Ghani, M. Hefny, G.A.F. El-Chaghaby, Removal of lead from aqueous solution using low cost abundantly available adsorbents, Int. J. Environ. Sci.Technol. 4 (1) (2007) 67–73. 2. E. Forgacs, T. Cserhati, G. Oros, Removal of synthetic dyes from wastewaters: a review, Environ. Int. 30 (2004) 953–971 3. O. Hernandez-Ramirez, S.M. Holmes,Novel and modified materials forwastewater treatment applications, J. Mater. Chem. 18 (2008) 2751–2761. 4. Andrzejewska, A. Krysztafkiewicz, T. Jesionowski, Adsorption of organic dyes on the aminosilane modified TiO2 surface, Dyes Pigments 62 (2004) 121–130. 57 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P44 MANİSA BÖLGESİ ATIK BİTKİSEL YAĞLARININ BİYODİZELE DÖNÜŞTÜRÜLME POTANSİYELİNİN ARAŞTIRILMASI Yüksel ABALI, Koray YAMAN, Emir OKUR, Fatih ESEN Celal Bayar Üniversitesi Fen edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü MANİSA [email protected] ÖZET Çevre Bakanlığı'nca yayımlanan 19.04.2005 tarih ve 25791 sayılı Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği'ne göre bitkisel atık yağların dökülmesi, çöpe atılması veya satılması yasaklanmıştır. Bitkisel atık yağların ayrı kaplarda biriktirilerek sadece lisanslı toplayıcılara teslim edilmesi gerekmektedir. Bilindiği gibi 1 lt atık yağ 1 milyon litre içme suyunu kirletebilmektedir. Kullanılmış bitkisel atık yağlar evsel atık su kirliliğinin % 25’ini oluşturmaktadır. Atık yağlar ekotoksik özelliğe sahiptir; bulunduğu ortamı kirletir, ortamda yaşayan canlılara zarar verir. Arıtılmayan atık suların içindeki bitkisel ve hayvansal atık yağlar; denizlere, göllere ve akarsulara döküldüğü zaman o suyun kirlenmesi ve sudaki oksijenin azalması sonucu; ortamdaki, başta balıklar olmak üzere diğer canlılar üzerinde büyük tahribata yol açar. Atık yağların fırınlarda yakılması, içindeki ağır metal ve klor bileşimleri atmosfere salınarak havayı kirletir ve insan sağlığına zarar verir. Bu nedenle bu işlem yasaklanmıştır. Yapılan bu çalışmada; Manisa’daki restoran, otel, yurt ve lokantalardan temin edilen atık bitkisel yağlar çöktürme yöntemiyle temizlendi ve asit miktarları tayin edilerek nötralleştirildi. Yönetmelikçe tehlikeli atık kabul edilen bu bitkisel atık yağların çevresel bir problemden çevresel bir avantaja çevrilmesi amacıyla; aşağıdaki reaksiyona göre transesterifikasyon yöntemiyle biyodizele dönüşümü aşağıdaki reaksiyona göre gerçekleştirilmiştir: Transesterifikasyon reaksiyonunda yağ, monohidrik bir alkolle (etanol, metanol), bir katalizör (genellikle NaOH) varlığında ana ürün olarak yağ asidi esterleri (biyodizel) ve gliserin vererek esterleşir. Biyodizel dizel araçlarda yakıt olarak kullanılır, gliserin ise sabun ve deterjan sanayinde hammadde olarak değerlendirilir. KAYNAKLAR 1. Abalı,Y., Arısoy,K., Atik, E., Gümüş, R., ”Kullanım süresi geçen mayonezden biyodizel üretimi”, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Semp. Bildiriler Kitabı sh. 137-141, (YEKSEM 2009), 19-21 Haziran 2009, Diyarbakır. 58 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P45 Sekonder Aminlerin Akrilonitril’e Aza-Michael Katılması *Ahmet Ormancı, Nevin Arıkan Ölmez Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bursa *E-mail:[email protected] Aza-Michael katılmaları organik kimyada özellikle C-N bağı içeren heterohalkalı bileşiklerin sentezinde önemli reaksiyonlardır. Farmakolojide antibiyotik, antikanser ilaçların sentezlerinde kullanılan β-amino keton, β-amino karboksilik ester, β-amino nitril ve β-amino amitlerin sentezinde aza-Michael katılmaları oldukça kullanışlıdır[1]. Michael katılmaları, C,N,O ve S atomları içeren nükleofiller ile α,β-doymamış keton, nitril, nitro ve ester bileşikleri gibi aktif olefin veya alkin grupları arasında gerçekleşen konjuge katılmalardır. Eğer reaksiyon N atomu üzerinden gerçekleşiyorsa bu katılma aza-Micheal katılması olarak adlandırılır [2]. Alifatik aminlerin aza-Michael katılmaları iyi bilinmektedir. Ancak aromatik aminler daha zayıf nükleofilik özellikte olduklarından bu tür katılmalar kolay oluşmaz [3]. AzaMichael katılmaları klasik bir yöntem olarak bazik ya da asidik koşullarda yapılmaktadır [2]. Bunun dışında, bazı katalizörler ve iyonik sıvılar beraberinde ultrasaund ve mikrodalga gibi yöntemler de bu amaçla kullanılmaktadır [1,2,3]. ‘Yeşil Kimya’nın önem kazandığı günümüzde yapılan çalışmaların basit, ekonomik ve çevre sağlığı açısından zararlı olmayan yöntemlerin geliştirilmesi önem kazanmıştır. Bu amaçla reaksiyonun katalizörsüz, düşük sıcaklık ve çözücüsüz ortamda gerçekleştirilmesi için yöntemler geliştirilmektedir[4]. Bu çalışmada, bazı sekonder aminlerin su içerisinde çözücüsüz ortamda oda sıcaklığında akrilonitril’e aza-Michael katılmaları sonucu karşılık gelen katılma ürünleri elde edilmiştir. Elde edilen bileşiklerin yapıları analitik ve spektroskopik yöntemlerle (FTIR, 1H-NMR) karakterize edilmiştir. R NH + N ODA SICAKLIGI R' R N N R' Aminler: Dimetilamin, dietilamin, diizopropilamin, difenilamin, piperidin, pirolidin, imidazol Anahtar Kelimeler: Aza-Michael katılması, sekonder amin, akrilonitril Kaynaklar: [1]. Roy A.,Kundu D.,Kumar Kundu S.,Majee A.,Hajra A: The Open Catalyst Journal, 3, 34-39, 2010. [2]. Mishra,R.: “Sonication Assisted Aza-Michael Addition to Acrylonitrile under Neat and Catalyst Free Conditions”, Thapar University, Patiala, 2009. [3]. Jiang X. ,Ye,W., Song X., Ma W., Lao X., Shen R.: İnternational Journal of Molecular Sciences, 12, 7438-7444, 2011. [4]. Surendra K.,Srilakshmi N.K.,Sridhar R.,Rao Rama K. Tetrahedron Letters 47,2125-2127, 2006. 59 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P46 Williamson Türü Ftalosiyaninlerin Sentezi ve Karakterizasyonu 1 Ali TUNA , 2Barbaros AKKURT 1 2 İstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Bölümü, İSTANBUL İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, İSTANBUL [email protected] Bu çalışmada periferal tetrasübstitüe ftalosiyaninlerin öncül maddesi olan 4-nitroftalonitril, 3 kademeli bir sentez tepkime zinciri ile hazırlandı [1]. 4-Nitroftalonitril, DMF ortamında Na2CO3 bazının varlığında 2-merkaptoetanol ile tepkimeye sokuldu ve 4-(2-hidroksietilsülfanil)-1,2disiyanobenzen bileşiği (ligand) elde edildi. Ligandın hidrokinon eriyiğinde ısıtılması sonucu metalsiz (H2Pc), NiCl2 ve Zn(CH3COO)2 ile DMF içinde kaynatılması sonucunda da sırası ile nikel (NiPc) ve çinko (ZnPc) ftalosiyaninler elde edildi [2]. Hidroksi uçlu bu bileşikler, piridin içinde tiyonil klorür etkisiyle klorlandı [3]. Uygun bir bazik ortam ile metanol, etanol, 2-propanol ve tert-butanolden proton koparıldı ve Williamson eterleri elde edildi. Elde edilen bileşikler IR, UV-Vis, 1H-NMR, 13C-NMR, ESI-MS yöntemleriyle karakterize edildi. O NH O N O NH 2 NH - O + - N O O O NH 2 + N N O O - N HO + S N O N O O Cl Cl OH HO S S S S N N N N N HO S N N M N N N N M N N N N N N N S S S S OH Cl HO Cl R Cl Cl O O S S N N N S N N N N N N N M N S N N N S Cl Cl N N M R S S S R O R O M = 2H, Ni, Zn R= CH3, C2H5, (CH3)2CH, (CH3)3C KAYNAKLAR [1]. Young, J.G., Onyebuagu, W., J. Org. Chem., 55(7), 2155-2159 (1990). [2]. Özçeşmeci, İ., Gül, A., Dyes Pigm., 75(3), 761-765 (2007). [3]. Akkurt, B., Koca, A., Hamuryudan, E., New J. Chem., 2009(33), 2248-2254 (2009). 60 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P47 Bis(2,4-Diklorobenzil)-4-Metil-1,2-Diaminin Bileşiğinin Sentezi, Yapısal Karekterizasyonu, Elektrokimyasal Ve Fotolüminesans Özelliklerinin İncelenmesi Seyit Ali Güngör K.Maraş Sütçü İmam Üni. Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 46100, K.Maraş [email protected] Schiff bazları aldehit ve ketonlar ile primer yapıdaki aminler arasındaki kondenzasyon reaksiyonu sonucu oluşan bileşiklerdir. Azometin grupları kararlı olmaları ve birçok kimyasal ve fiziksel etkilere karşı sağlam olmaları sebebiyle birçok alanda kullanılabilmektedir [1]. Mitscherlich tarafından nitro benzenin metil alkollü ortamda sodyum hidroksit ile etkileştirilmesi sonucu elde edilen diazo bileşiklerinin ilk sentezlenen üyesi azo benzendir [2]. Diazo Schiff bazları; hem diazo hem de azometin gruplarına sahip olan bileşiklerdir. Diazo grupları, hem kararlı yapıları ile hem de güçlü koordinasyonları sebebiyle koordinasyon kimyasında önemini korumuştur. Hem diazo grubu hem de azometin grubu gibi iki iyi donör grup içeren multifonksiyonel ligandlar geçiş metalleriyle kararlı kompleksler oluşturabilirler [3]. Bu çalişmada 4-metilbenzen-1,2diamin ile 2,4-diklorobenzaldehit alkollü ortamdaki reaksiyonundan Schiff bazı ligandı(L) elde edilmiş ve analitik ve spektroskopik yöntemlerle karakterize edilmiştir. Ayrıca hazırlanan schiff bazı ligandının(L) elektrokimyasal ve fotoluminesans özellikleri incelenmiştir. Şekil 1: Ligant(L) KAYNAKLAR [1] Burrous, R.C. Bailar, J.C. J. Am. Chem, 153,1989 [2] Zolinger,H.,.Methods of Preparing Diazo Compounds,Azo and Diazo Chemistry,15, 1961 [3] N. C. Oforka, V. N. Mkpenie.ChineseJournal of Chemistry,25,2007 61 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P48 Organik Fotovoltaik Güneş Hücrelerinde Kullanılan Çinko Ftalosiyaninler Duygu GÜLŞEN, Sema ÜSTÜNDAĞ, Rabia HALICI, Gönül S. BATIBAY, Bahadır KESKİN 1 Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Bölümü, TR 34210, İstanbul, TÜRKİYE. Email: [email protected] Ftalosiyaninler pigment boyar madde, fotovoltaik cihazlar, katalizör, fotodinamik tedavi (PDT) gibi birçok önemli uygulama alanına sahip düzlemsel makrohalkalı yapılardır. Görünür bölgenin kısa ve uzun dalga boylarında yüksek absorpsiyon değerlerine sahip olmalarından ötürü optik uygulamalarda kullanım alanları geniştir. Ftalosiyaninlerin merkez metal atomunun ve periferal grupların değiştirilmesi ile optik ve elektriksel özellikleri uygulama alanına uygun olarak tasarlanalabilir [1]. Düşük maliyetli fotovoltaik piller (PV) performans faydalarını ftalosiyaninin ışığı absorblamasından sağlayabilirler. Ftalosiyanin iyi bir organik yarı iletken olarak bilinir, ayrıca fiziksel ve kimyasal dayanıklılığı çok yüksektir. Bu özelliklerinden dolayı fotovoltaik güneş pillerinde ve cihazlarda kullanılması için uygundur. Son günlerde organik yarı iletken fonksiyonel özellikleri, uygulama yönleri ve temeli ile ilgili oldukça çok çalışma yürütülmektedir. Ftalosiyaninler; optik, elektronik ve foto elektronik özellikleri iyice araştırılmış, metal ftalosiyaninler ve çeşitli metallerle sentezlenmiş ftalosiyaninler gibi birçok türevlerinden farklı alanlarda yararlanılmıştır [2]. Bunların arasında çinko ftalosiyanin (ZnPc) fotovoltaik uygulamalar için umut verici bir organik yarı iletkenidir. ZnPc görünür bölgede ışığın büyük bir kısmını absorbe eder ve foto taşıyıcı nesline katkıda bulunur. Uyarılmış taşıyıcılar, fotovoltaik pil verimliliklerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynarlar. Güneş pillerinin ftalosiyaninler ve polimer karışımları ile C60 türevleri aktif katman karışımları bulkheterobileşim (BHJ) olarak yayınlarda gösterilmiştir [3]. KAYNAKLAR [1]. Nombona, N., Chidawanyika W., Nyokong, T., Polyhedron, 30, 654-659, 2011. [2]. Senthilarasu S., Velumani S., Sathyamoorthy R., Subbarayan A., Ascencio J.A., Canizal G., Sebastian P.J., Chavez J.A., Perez R., Appl. Phys. A 77, 383-389, 2003. [3]. Alessandro V., Chang-Yong N., Ivana R., Joao P.C.T., Jose A.S.C., Charles T. B., Charles M.D., J. Am. Chem. Soc., 132, 2552-2554, 2010. 62 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P49 Kuru Portakal Kabuğundan Elde Edilen Yağın GC-Ms ile Analizi Eren ÇİÇEK, Ufuk KAHRAMAN, Aliekber KIZILKAYA, Emriye AY, Kadir AY Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü [email protected] Portakal (Citrus sinensis) ülkemizde C vitamini kaynağı olarak bilinen ve Akdeniz bölgemizde yetiştirilen meyvedir. Son yıllarda, güneşte kurutulan portakal kabuğu ihraç edilen ürünlerimiz arasına katılmıştır. Öyle ki kuru kabuğunun kilogramı meyvesinden daha pahalıdır[1]. Portakal kabuğu, pektin başta olmak üzere flavanonlar ve terpenler gibi organik bileşikleri içermektedir. Bu bileşikler gıda, kozmetik ve ilaç endüstrisinde kullanılmaktadır[2-5]. Bu nedenle, portakalın meyvesi kadar kabukları da ticari öneme sahiptir. Bu çalışmada, öğütülmüş kuru portakal kabukları hekzan ile Soxhlet ekstraksiyonu yapılmıştır. Çözücü uzaklaştırıldığında % 0,14 verimle turuncu renkli yağ elde edilmiştir. Bu yağ CH 2Cl2 ile seyreltilerek GC-Ms cihazıyla analiz edilmiştir. Analiz sonucunda, cihazda Wiley7n kütüphane taraması ve yağın bileşiminde bulunan yapısı belirlenebilen bileşikler şunlardır; % 5,7 limonen (1), % 31,7 valensen (2), % 9,1 nutkaton (3), % 9,2 metil palmitat (4), % 13,7 metil Z,Z-9,15-oktadekadienoat (5). Yapısı belirlenen ürünler büyük oranla terpenler olarak bilinen bileşiklerdir. Yapısı belirlenen terpen bileşikleri; limonen, valensen ve nutkatondur. Ayrıca uzun zincirli yağ asitlerinin metil esterleri de bu yağın içinde tespit edilmiştir. 1 2 3 5 4 Anahtar Kelimeler: portakal kabuğu, GC-Ms, Soxhlet ekstraksiyonu, terpen KAYNAKLAR [1]. http://www.zaman.com.tr/gundem_kabugu-meyvesinin-7-kati-pahali_1255673.html [2]. Gopal, P. V., Pharmacia, 1 (3), 107-109, 2012. [3]. Siddique, S., Shafique, M., Parveen, Z., Khan, S. J., R. Khanum, Pharmacologyonline, 2, 499507, 2011. [4].Suryawanshi, J. A. S., African Journal of Plant Science, 5(7), 390-395, 2011. [5]. McKenzie, L. C., Thompson, J. E., Sullivan, R., Hutchison, J. E., Journal of Green Chemistry, 6, 355-358, 2004. 63 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P50 Bitki Estraktlarından Organik Saç Boyası Üretimi Selda KUZU, Elif BARKIN, Nilgün YENİL, Kaan KAYMAZ Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 45030, Muradiye, Manisa, Türkiye e-posta: [email protected] Güzel görünme isteği insanoğlunun varoluşuyla birlikte başlamıştır. Toplum içerisinde beğenilmek hemen her insanın en büyük arzusudur. Özellikle kadın asırlardır güzellik konusunda çok daha hassas davranmış ve kendini daha iyi ve hoş hissedeceği birçok malzemeyi kullanma eğiliminde ve ilgisinde olmuştur. Öte taraftan günümüz şartlarında güzellik mevzu olduğunda artık kozmetik ürünlerin erkekler tarafından da kullanılmakta olduğu görülmektedir. Netice itibarıyla insan her daim hoş ve alımlı görünme arzusunda olan bir varlıktır ve kozmetik teknolojisi insanoğlunun bu güzelleşme isteğine cevap vermek için sürekli çalışmaktadır.[1] Saç, kozmetik ve güzellik dünyasının kuruluşundan beri inanların en büyük ilgi alanı olmuştur. Saçın bakımı ve şekillendirilmesinin ötesinde renklendirilmesi de estetik görünüşüne katkı sağlamaktadır. Saçın renklendirilmesi uygulamaları M.Ö. 3000 yıllarında ilk kez eski Mısır’da yapılmış olup günümüze kadar uzanmaktadır. Bu süreçte birçok doğal ve sentetik saç boyası insanoğlunun hizmetine sunulmuştur. Sentetik saç boyalarının renk haslıkları ve ömürleri doğal boyalara oranla çok daha iyi olsa da sağlık açısından dezavantajlı yanlarının bulunduğu bilinmektedir. Sentetik bir saç boyasının saçın keratin yapısına zarar vererek saçın kırılma ve dökülmesine sebep olmasının ötesinde insanoğlunun çok ciddi hastalıklara yakalanma riskini de oluşturabileceği tartışma götürmez bir gerçektir. Çünkü saçın boyanması esnasında boyanın kimyasal içeriğinin deri ile temas etmesi söz konusu olup bu kimyasalların deri yoluyla emilimi ve vücuda geçişi mümkündür.[2] İnsanoğlunun sağlığını koruyarak güzellik arayışlarına katkı sağlamanın hedeflendiği bu çalışmada, “portakal kabuğu” ve “hibisküs çiçekleri”nin ekstraktlarından elde edilen doğal saç boyaları hazırlanmıştır. Bu doğal boyalar farklı renk ve tonlardaki daha önce hiçbir kimyasal işlem görmemiş doğal saç örneklerinde ve ayrıca kimyasal işleme maruz bırakılmış olan saç örneklerinde de uygun boyama teknikleri ile ayrı ayrı test edilmiştir. Saç örneklerinin laboratuvarda grubumuz tarafından hazırlamış olan bu doğal boyalar ile boyanabilir oldukları gözlenmiştir.[3] KAYNAKLAR [1]. http://arsiv.sabah.com.tr/2004/05/03/cp/iyi101-20040425-102.html (10.04.2013). [2]. Demir, B., “Ceviz, kızılağaç, havaciva otu, muhabbet çiçeği ve kök boya ekstraktlarının doğal saç boyama özelliklerinin incelenmesi ve boya reçetelerinin hazırlanması”, Yüksek Lisans Tezi, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tokat, 2007. [3]. Kaymaz, K., Barkın, E., “Bitki Estraktlarından Organik Saç Boyası Üretimi”, C.B.Ü Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bitirme Tezi, Manisa, 2011. 64 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P51 Multidentat Bis(diazoimin) Ligandının Sentezi ve Karakterikterizasyonu Zeliha Işık Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, 46100, K.Maraş, Türkiye [email protected] Schiff bazları iyi bir azot donör ligandı olarakta bilinmektedir. Bu ligandlar koordinasyon bileşiğinin oluşumu sırasında metal iyonuna elektron çifti sunmaktadır. Schiff bazları oldukça kararlı bir yapıya sahip olup 4,5 ya da 6 halkalı kompleksler oluşturabilmesi için azometin grubuna mümkün olduğu kadar yakın ve yer değiştirebilir hidrojen atomuna sahip ikincil bir fonksiyonel grubun bulunması gerekir. Bu grup genellikle hidroksil grubudur [1]. Schiff bazları RCH=NR 1 genel formülüyle de gösterilebilir. Bu formülde R ve R1 alkil veya aril sübstitüentleridirler. Schiff bazlarının metal komplekslerinin kullanım alanları oldukça geniştir. Bu çalışmada 1,4-diaminobenzen, NaNO2/ HCl ile 0-2oC de bis(diazonyum) katyonu elde edildi ve 2,4-dihidroksibenzaldehit elektrofilik olarak kenetlendi [2]. Daha sonra 2-aminofenol ile mikrodalga gücü altında reaksiyon gerçekleştirildi ve elektrokimyasal özellikleri dönüşümlü voltametri ile incelendi. Ayrıca FT-IR ve fotolümenisans alınarak karakterize edildi. Şekil: Multidentat bis(diazoimin) Ligandı KAYNAKLAR [1] S. Patai, “Chemistry of the Carbon-Nitrogen Double Bond”, pp. , (1970),238-47 [2] S.Uruş, S.Purtaş, G.Ceyhan, F.Tümer Chemical Engineering Journal 220,(2013),420–430. 65 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P52 Naftalimit Halkası İçeren Fotokromik Floresans Bileşiklerine Ait Başlangıç Maddesinin Sentezlenmesi Feryal YALÇINKAYA, Esra ÇELİK, Hatice DOĞAN, Tuğba KABAKCI, Ersin ORHAN Düzce Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 81620, Düzce [email protected] Fotokromizm bir tek kimyasal maddenin iki hali arasında A ve B ayırt edilebilir absorpsiyon spektrumu verebilecek şekilde, bir yönde veya her iki yönde de elektromanyetik radyasyon (hv) ile tersinir dönüşüm vermesi şeklinde açıklanabilir. Bu tür özellik gösteren maddelere fotokromik maddeler ve bu olguya da fotokromizm denir[1]. R R hv A UV ışık B hv veya Fotokromizm R R X R R Görünür ışık X R Açık form (genelde renksiz) R X R X R Kapalı form (genelde renkli) Fotokromik bileşikler fotoreaksiyon tiplerine göre birçok gruba ayrılabilir. Üzerinde en çok çalışılan fotokromik seriler fulgideler, spiropiranlar ve diariletenlerdir. Bunlar arasında diariletenler yorulmaya karşı dirençleri ve üstün termal kararlılıkları nedeniyle birçok endüstriyel aplikasyon için en fazla gelecek vaat eden bileşiklerdir. Fotokromik floresans diariletenler, moleküler anahtarlar ve optik hafıza sistemleri gibi optik-elektronik araçların geliştirmesi gibi olası kullanım alanları nedeniyle son yıllarda oldukça dikkat çekmiştir[2-3]. Bu çalışma, diarileten sınıfı bileşiklerinden olan ve naftalimit halkası içeren fotokromik floresans bileşiklerinin başlangıç maddelerinin sentezini içermektedir. Bu amaçla uygun dihalojenürler içeren naftalimit bileşiği, He Tian ve grubunun kullandığı yöntemlere göre sentezlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Fotokromizm, Naftalikanhidrit, Floresans KAYNAKLAR [1] Heller H.G., Fulgides and related systems. CRC Handbook of Organic Photochemistry and Photobiology, Horspool, W. M. and Song, P. S., Eds., CRC Pres, Boca Raton, Fl, (1994), chapter 13. [2] H. Bouas-Laurent and H., Dürr Organic Photochromism, Pure Appl. Chem., Vol. 73, No: 4, pp. 639- 665, (2001). [3] Meng X., Zhu W., Zhang Q., Feng Y., Tan W. and Tian H., Novel Bisthienylethenes Containing Naphthalimide as the Center Ethene Bridge: Photochromism and Solvatochromism for Combined NOR and INHIBIT Logic Gates, J. Phys. Chem. B 112,15636-15645, (2008) 66 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P53 Cephalaria aristata Bitkisinden Doğal Bileşik İzolasyonu Ve Yapı Tayini Nazlı BÖKE SARIKAHYA, H. Uğur TEKİN, Ersel SÜNGER ve Süheyla KIRMIZIGÜL Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi Kimya Bölümü, 35100, Bornova, İzmir, TÜRKİYE [email protected] Dipsacaceae familyasının bir üyesi olan Cephalaria cinsinin başta Akdeniz iklim kuşağı olmak üzere Asya, Avrupa ve Orta Afrika’ da yayılış gösterdiği bilinmektedir. Dünyada 94 taksonu bulunan bu cinsin ülkemizde 24’ ü endemik toplam 40 türü bulunmaktadır [1,2]. Birçok türü üzerinde yapılan araştırmalar, bu türlerin enfeksiyon önleyici, ateş düşürücü, sakinleştirici ve kas gevşetici özelliklerinin olduğunu göstermektedir [3,4]. Ayrıca başta ekmek katkı maddesi olarak gıda endüstrisinde olmak üzere, çeşitli endüstri kollarında kullanıldığı da bilinmektedir [5]. Yapılan kimyasal çalışmalarda, pek çok Cephalaria türünün özellikle glikozidik bileşiklerce zengin olduğu rapor edilmiştir [6,7]. Bu türlerin içerdiği bileşiklerin pek çoğunun biyolojik aktif bileşikler olması da bu cinse olan ilgiyi giderek arttırmaktadır. Projemizde, yukarıda özetlenen veriler nedeniyle çalışma materyali olarak Cephalaria aristata bitkisi seçildi. Çiçeklenme döneminde toplanan bitkinin toprak üstü kısmı, uygun koşullarda kurutulduktan sonra içerdiği doğal bileşikler, çeşitli kimyasal ve kromatografik yöntemler (VLC, MPLC, CC, TLC) kullanılarak izole edilip, saflandırıldı. Elde edilen iki saf doğal bileşiğin kimyasal yapısı 1D- ve 2D- NMR yöntemleri kullanılarak tayin edildi. Bileşiklerden birinin pentasiklik triterpenoik asit olan oleanolik asit (Bileşik 1), diğerinin ise monodesmosidik steroidal glikozit olan 3-O-β-D-sitosterol glikozit (Bileşik 2) olduğu belirlendi. Daha pek çok doğal bileşik içerdiğini düşündüğümüz bu ve buna benzer bitkilerin başta biz öğrenciler olmak üzere pek çok araştırıcıya katkı sağlayacağı düşüncesindeyiz. Anahtar Kelimeler: Dipsacaceae, Cephalaria aristata, triterpen, sterol glikozit Bileşik-1 Bileşik-2 KAYNAKLAR [1]. Davis, P. H., Flora of Turkey, Edinburgh University Pres, Edinburgh, 4, 585-589, 1972. [2]. Göktürk, R. S.,Akdeniz Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Antalya, 2002. [3]. Kırmızıgül, S., Anıl, H., Uçar, F., Akdemir, K., Phytother. Res.,10, 274–276, 1996. [4]. Kırmızıgül, S., ve Rose, M.E., Planta Med., 63, 51-54, 1997. [5]. Karaoğlu, M. M., Int. J. Food Sci. Tech., 41, 36-37, 2006. [6]. Nazlı Sarıkahya, N.B. ve Kırmızıgül, S. J. Natural Products, 73, 825-830, 2010. [7]. Sarıkahya, N.B., Pekmez, M., Arda, N., Kayce, P., Yavaşoğlu, N.Ü.K. ve Kırmızıgül, S., Phytochemistry Letters, 4, 415-420, 2011. 67 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P54 Bazı Amidoksimlerin Sentezi *Emine İntaş, Nevin Arıkan Ölmez Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bursa *E-mail: [email protected] Amidoksimler; antitümör, antibakteriyal, analjezik, antimaleriyal, anti-inflammatuar tripanosid, antitüberküloz ve tansiyon düşürücü gibi çok çeşitli biyolojik aktiviteye sahip bileşiklerdir [1,2]. Bu özellikleri nedeniyle ilgi çekici bir bileşik grubunu oluşturmaktadırlar. Amidoksimler, aynı karbon atomunda hidroksiimino ve amino grubu taşıyan bileşiklerdir. Bu nedenle, oksadiazoller gibi önemli biyolojik aktiviteye sahip birçok heterohalkalı bileşiğin sentezinde kullanılan ara ürünlerdir. Ayrıca amidoksimlerin bir çok metalle kompleks oluşturma özelliğinden dolayı çözeltilerde ağır metal katyonlarının kalitatif ve kantitatif analizlerinde kullanılmaktadır. Amidoksim grupları içeren adsorbanlar deniz suyu gibi çeşitli ortamlardan eser metallerin izolasyonu ve ayrılmaları için olanak sağlar[3]. Amidoksimler genel olarak; nitrillerin hidroksilamin hidroklorür ile reaksiyonundan elde edilirler. Bunun dışında, amid veya tiyoamidlerin hidroksilamin ile reaksiyonundan, nitrosolik ve nitrolik asitlerin hidrojen sülfit ya da hidrojen gazı ile indirgenmesi sonucu, hidroksamik asit klorürlerin amonyak ile reaksiyonundan, oksiamidoksimlerin indirgenmesi ile, iminoeterlerin hidroksilamin ile reaksiyonundan ve amidin hidroklorürler ya da imino eterlerin hidroksilaminler ile reaksiyonu sonucunda amidoksimler elde edilirler[4]. Bu çalışmada; bazı aromatik nitrillerin Na2CO3 beraberinde hidroksilamin hidroklorür ile alkolsu karışımında ısıtılmasıyla karşılık gelen N-substitue olmayan amidoksimler yüksek verimlerle elde edilmiştir. Elde edilen amidoksimlerin yapıları analitik ve spektral yöntemlerle (FTIR, 1H-NMR) karakterize edilmiştir. X X N NH2OH.HCl OH Na2CO3 N H2 N X: H, 4-OMe, 4-CH3, 4-Cl, 4-NO2, 3-OMe, 3-CH3, 3-Cl, 3-NO2, 3,4-(OMe)2 Anahtar kelimeler: Amidoksim, nitril, sentez Kaynaklar: [1]. Fylaktakidou KC.,Hadjipavlou-Litina DJ.,Litinas KE.,Varella EA.,Nicolaides DN. “Recent developments in the chemistry and in the biological applications of amidoximes” Curr. Pharm.Des.;14(10):1001-47,2008. [2] Karl P. Flora, Bart van't Riet, Galen L. Wampler “Antitumor Activity of Amidoximes (Hydroxyurea Analogs)in Murine Tumor Systems” Cancer Res. 38:1291-1295,1978. [3]. Sung Ok Kang, Sinisa Vukovic, Radu Custelcean, and Benjamin P. Hay “Cyclic Imide Dioximes : Formation and Hydrolytic Stability Chemical Sciences Division” Ind. Eng. Chem. Res. 51, 6619−6624,2012. [4]. Eloy, F., Lenaers, R. “The chemistry of amidoximes and releated compounds”, Chemical Reviews, 62:155, 1961. 68 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P55 Salisilaldehit ile 1,3-diaminopropanın İminleşme Reaksiyonunun FT-IR Sıvı Hücresinde İncelenmesi Neslihan TEZBAŞARAN, Elif TEZBAŞARAN, Onur TURHAN, Hilmi NAMLI Balıkesir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 10145, BALIKESİR [email protected] Salisilaldehitin 1,3-diaminopropan ile olan reaksiyonu in-situ FT-IR yöntemi kullanılarak incelenmiştir.[1-2] Kullanılan yöntem ‘‘reaksiyon başlangıcı background tanımlaması’’ yöntemidir. Yöntem reaksiyonun başlangıç anındaki tüm bileşenlerinin titreşimlerinin FT-IR cihazı tarafından yok sayılması mantığına dayanmaktadır. Bu yöntemle izlenen tüm reaksiyonlar çözelti ortamında gerçekleştirilmiştir.[3-4] Çalışma dahilinde salisilaldehit ile 1,3-diaminopropanın kloroform içerisinde oda sıcaklığındaki reaksiyonu reaksiyon başlangıcı background tanımlama yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Reaksiyon ortamlarının in-situ olarak alınan FT-IR spektrumları giriş maddelerinden ve oluşan ürününden kaynaklanan titreşimleri bir spektrum üzerinde transmitans çizgisinin ayrı taraflarında olacak şekilde elde edilmiştir. KAYNAKLAR [1]. Youssef, T.A., J. Coord. Chem., 61, (5), 816-822, (2008). [2]. Sabry,D.Y., Youssef, T.A., J. Coord. Chem., 56, 1375-1381, (2003). [3]. Namli, H. and Turhan, O., Vibrational Spectroscopy, 274-283, (2007). [4]. Namli, H. and Turhan, O., Spectrochimica Acta Part A, 93-95, (2006). 69 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P56 Multifonksiyonel bis(diazoimin) Ligandının Sentezi, Elektrokimyasal ve Fotolüminesans Özellikleri Hamza ADIGÜZEL Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,46100,K.Maraş [email protected] Schiff bazları aldehit ve ketonlar ile primer yapıdaki aminler arasındaki kondensasyon reaksiyonu sonucu oluşan bileşiklerdir. Multifonksiyonel Schiff bazları, -CH=N- çift bağının azot atomu ve orto pozisyonundaki grupların O veya S donörleri üzerinden metale koordine olabilme özelliğine sahiptir. Ayrıca, silikaya bağlanmış diazo ve azometin grupları kararlı olmaları ve birçok kimyasala ve fiziksel etkilere karşıda sağlam olmaları sebebiyle birçok uygulamada kullanılabilmektedir [1]. Diazo ve imin grubu içeren ligandlar ve metal kompleksleri birçok kimyasal ve fiziksel etkiye karşı çok kararlıdırlar. Bu nedenle yüksek sıcaklık ve ağır kimyasal şartlarda bozunmadan katalizör olarak kullanılabilmektedir. [2]. Bu çalışma da ; 1,3-diaminobenzen, NaNO2 / HCl ile 0-2 oC de bis-diazonyum katyonu elde edildi ve 2,4-dihidroksibenzaldehit elektrofilik olarak kenetlendi [3]. İkinci aşamada ise elde edilen bileşiğe mikrodalga gücü altında 2-aminofenol ile bis(diazoimin) bileşiği elde edildi. Elde edilen bis(diazoimin) bileşiği; FT-IR, UV ve Elementel analiz metotları kullanılarak karakterize edildi. Ayrıca bis(diazoimin) bileşiğinin elektrokimyasal (CV) davranışı ve fotolüminesans özelliği de incelenmiştir Şekil: Multifonksiyonel bis(diazoimin) KAYNAKLAR: [1] Burrous, R.C. Baılar, J.C. J. Am. Chem. Soc. 88 (1996) 4150. [2] N. C. Oforka, V. N. Mkpenie, Chinese Journal of Chemistry, 25 (2007) 869-871. [3] S. Uruş, S. Purtaş, G. Ceyhan, F. Tümer, Chemical Engineering Journal, 220(2013) 420–430. 70 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P57 71 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P58 Yeni Luminol Schiff Bazı Sentezi ve Karakterizasyonunun İncelenmesi Ali TUNA İstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Bölümü, İSTANBUL [email protected] Çalışmalarımızda başlangıç maddesi olarak kullanılan ftalik anhidritin verdiği farklı reaksiyonlar sonucunda luminol ve quinizarin maddeleri elde edildi [1,2]. Çalışmanın ikinci aşamasında quinizarin ile kloroaseton maddelerinin reaksiyonunda oluşan yapı ile luminol maddesi bir schiff bazı yapısıyla birbirine bağlandı. Kazanılan bu yapı kompleksometrik ve spektroskopik yöntemlerle ( IR, UV-Vis, 1H-NMR, 13C-NMR, MS, vb.) karakterize edilip floresans özelliği incelendi. O O O NH O NH NH + NH H2N O NH2 O O OH O O O O R R OH O O O O X X O O O OH O R H N O O NH O NH NH O O R R O O O O O O O O R O O O O O O N NH + NH NH2 R R O NH + O O N NH H2N O O O R N O O O O R R N NH NH O O O KAYNAKLAR [1]. Organic Syntheses, Coll. Vol. 1, p.476 (1941); Vol. 6, p.78 (1926). [2]. Organic Syntheses, Coll. Vol. 3, p.656 (1955); Vol. 29, p.78 (1949). 72 N H NH 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P59 Antrasen ve Allil Yan Gruplar İçeren Alifatik Polikarbonat Zincirlerinin Sentezi Ahmet Doğuş Göçer1, Binnaz Canol1, Ufuk Saim Günay1, Gürkan Hızal1, Ümit Tunca1 1 Kimya Bölümü, İstanbul Teknik Üniversitesi, 34469, İstanbul, Türkiye E-mail:[email protected] Özet; Yapılan çalışmada, allil ve antrasen fonksiyonlu halkalı karbonat monomerleri, allil 5-metil-2okso-1,3 dioksan-5-karboksil ve antrasen-9-ol-metil 5-metil-2-okso-1,3-dioksan-5-karboksilat, oda sıcaklığında sırasıyla; allil 3-hidroksi-2-(hidroksimetil)-2-metilpropanat ve antrasen-9-ol-metil 3hidroksi-2-(hidroksimetil)-2-metilpropanatın tetrahidrofuran ve etil kloroformat kullanılarak yapılan reaksiyonları ile sentezlenmiştir.[1] Benzil alkol başlatıcılığında, 1,8-diazabisiklo[5.4.0]undek-7-en ve (1-(3,5-bis(trifloromethil)fenil)-3-siklohekzil tiyoüre) katalizörlüğündeki, allil ve antrasen fonksiyonlu, halkalı karbonat monomerlerinin kopolimerizasyonu, halka açılma polimerizasyonu ile gerçekleştirilmiştir.[2] Polikarbonatların molekül ağırlığı ve kompozisyonları 1H NMR ve GPC ile karakterize edilmiştir. KAYNAKLAR [1] Zhang X, Zhong Z, Zhuo R, Macromolecules, 44: 1755–1759, 2011. [2] Sanders DP, Fukushima K, Coady DJ, Nelson A, Fujiwara M, Yasumoto M, Hedrick LJ, J. Am. Chem. Soc., 132: 14724–14726, 2010. 73 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P60 GÜMÜŞ KOMPLEKSLERİ KULLANILARAK POLİ(LAKTİT-KO-GLİKOLİT) SENTEZİ VE KARAKTERİZASYONU Umut Ayan, İlker Bostancıoğlu, Ozan Deniz, Sıla Balcan, Mehmet Balcan Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100 Bornova, İzmir, Türkiye [email protected] Biyomalzemeler, insan vücudundaki canlı dokuların işlevlerini yerine getirmek ya da desteklemek amacıyla kullanılan doğal ya da sentetik malzemelerdir. Tipik bir biyomalzemenin; biyouyumlu olması, toksik olmaması, biyobozunur ise biyobozunma ürünlerinin toksik etkiler göstermemesi, gerekli fiziksel özelliklere (mekanik ve termal dayanım gibi) sahip olması istenir. Biyomalzemeler metalik, seramik, polimerik ve kompozit malzemeler olmak üzere dört başlık altında toplanabilirler. Son zamanlarda endüstride sentetik biyobozunur polimerlere karşı olan ilgi hergeçen gün artmaktadır. Bu polimerlerin içinde poliesterler, polilaktonlar, polihidratlar, polikarbonatlar, poliortoesterler, polifozfozen, polifosfonat vb. bulunur[1]. Bunlar arasından özellikle glikolik ve laktik asitin homopolimerleri ve kopolimerleri; biyouyumlulukları ve biyobozunurlukları yönünden oldukça ilgi çekicidirler[2]. Bu poliesterler, eczacılık ve biyomedikal uygulamalarda kullanım alanı bulmaktadır. Örneğin; doku mühendisliğinde, kontrollü ilaç salınım uygulamalarında, cerrahi dikiş malzemelerinde, diş ve ortopedik tedavilerde, vücuda yerleştirilen materyallerde kullanılmaktadır[3,4,5]. Poli(laktit-ko-glikolit) PLGA; sentezi için başlıca iki metod vardır. Bu metodlardan ilki, laktik asit ve glikolik asitin direkt polimerizasyonudur. Diğer bir sentez yolu ise; bu iki asitin siklik dimerlerinin halka açılma polimerizasyonudur. İkinci sentez yolu çok daha elverişli bir yoldur. Bunun sebebi zincir uzunluğunun kontrolü ve yan tepkimelerin en aza indirilmesi yoluyla kısa sürede yüksek molekül kütleli polimerlerin sentezlenebilmesidir[3,6,7]. O O O O H3C + O O Güm üş kom pleksi O CH3 O O glikolit laktit O CH3 O H O O HO O O CH3 O x+ y poli(laktit-ko-glikolit) Bu araştırma kapsamında biyobozunur ve biyouyumlu olan laktit ve glikolit monomerlerinden yola çıkılarak poli(laktit-ko-glikolit) kopolimeri, antibakteriyal özelliğe sahip olan gümüş kompleksleri kullanılarak halka açılma polimerizasyonu ile sentezlenmiştir. Ürünün fiziksel ve kimyasal özellikleri FTIR, H-NMR, GPC ve TG ile incelenecektir. KAYNAKLAR [1] W. S. Shalaby, Biomedical Polymers, (1994) [2] M. Vert, S.M. Li, G. Spenlehauer, P.J. Guerin, Mater. Sci. 3 (1992) 432–446 [3] D.K. Gilding, A.M. Reed, Polymer, 20 (1979) 1459-1464 [4] C.C. Chu, J. Anthony von Fraunhofer, H.P. Greisler Wound Closure, Biomaterials and Devices [5] J. Kohn, R. Langer, B.D. Ratner, A.S. Hoffman, F. J. Schoen, J. K. Lemons, Academic Press, [6] D.D. Hile, M.V. Pishko, J. Polym. Sci. Part A 39 (2001) 562–570 [7] M. Okada, Prog. Polym. Sci. 27 (2002) 87–133 74 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P61 Kimyasal Olarak Modifiye Edilmiş Aktif Karbon-Silika Kompozitinin Eldesi Seda Köşker Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü,46100,K.Maraş Türkiye [email protected] Aktif karbon çok sayıda karbon içerikli başlangıç maddelerinden elde edilen yüksek adsorpsiyon kapasiteli maddelerdir [1].Adsorblayıcı olarak aktif karbon yaygın olarak kullanılır ve özellikle de çevresel tehlike oluşturan materyalleri adsorblar [2]. Kimyasal olarak modifiye edilmiş silika-jelin adsorpsiyon yeteneği çok iyi olduğundan özellikle toksik maddelerin (ağır metaller, pestisitler..vb) ekstraksiyonunda verimli bir şekilde kullanılabilmektedir. Ayrıca, ağır kimyasal ve fiziksel ortamlarda bile seçici katalizör olarak kullanabildiğimiz katı destekli katalizörlerin sentezinde kullanılmaktadır [3]. Schiff bazları iyi bir azot donör ligantı olarak da bilinmektedir. Bu ligantlar kordinasyon bileşiğin oluşumu sırasında metal iyonuna elektron çifti sunabilmektedir. Bu çalışmada, aktif karbonun yüzeyinde, hidroklorik asit ve nitrik asit kullanılarak karboksil uçları elde edildi. Elde edilen bu karboksiller açil klorür formlarına dönüştürüldü ve 1,3-fenilendiamin bağlandı. Aktif karbona bağlanan diaminin diğer bir ucundaki amin grupları ise kloro-modifiye edilmiş silika-jelle desteklendi. Sentezlenen kimyasal olarak modifiye edilmiş aktif karbon-silika-jel, FT-IR, SEM ve EDX görüntüsü ile karakterize edildi. Şekil: Kimyasal Olarak Modifiye edilmiş aktif karbon-silika kompoziti KAYNAKLAR [1]. UZUN İ. “Aktif Karbonla Sulu Çözeltiden Bazı Ağır Metallerin Adsorpsiyon Kinetiği İle İzotermlerinin İncelenmesi Ve Diğer Bazı Adsorblayıcılarla Yüzde Adsorpsiyon Sonuçlarının Karşılaştırılması”, Yüksek Lisans Tezi, D.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü. Diyarbakır(1997). [2]. D. Li , X. Chang ,Z. Hu , Q. Wang , Z. Tu , R. Li, Microchim Acta 174 (2011) 131–136 [3]. S. Uruş,, S. Purtaş, G. Ceyhan, F.Tümer , Chemical Engineering Journal 220 (2013) 420–430 75 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P62 N-izopropil akrilamid / Monoalkil İtakonat Kopolimer Hidrojelleri Cansu KOZBEKCİ1, Nazlı ÖZOKUR1 ve Candan ERBİL1 1 İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 34469Maslak, İSTANBUL e-mail: [email protected] Özet; Sıcaklık kontrollü hacim faz geçişinin gözlendiği hidrojel sistemleri arasında, poli(N-izopropil akrilamid)’in (PNIPAAm) en ilgi çeken üç boyutlu polimerik ağ yapı olmasının nedeni, vücut sıcaklığına yakın olan (~32-34oC) oldukça iyi tanımlanmış hacim faz geçiş sıcaklığı (VPTT) dır. Ancak, geleneksel yöntemler ile sentezlenen PNIPAAm hidrojellerinin şişmiş haldeki mekanik dayanımları düşüktür. Aynı hidrojel yapısında şişme ve modül değerlerinin iyileştiği kombinasyonların oluşturulması biyomekanik uygulamalar açısından önemlidir [1,2]. Itakonik asit (IA) farklı pKa değerlerine sahip (pKa1 = 3.85 and pKa2=5.44) iki tane iyonlaşabilen grup taşır. İki karboksil grubundan bir tanesinin esterleştirilmesi ile sentezlenen monoitakonatların NIPAAm ile oluşturacağı üç boyutlu polimerik ağ yapıların sıcaklığa duyarlılıkları korunurken, hem pH’a duyarlı hem de hidrofobik etkinin gözlenebileceği, şişme ve mekanik dayanımların iyileştiği hidrojeller oluşması beklenir [6]. Çalışmada, PNIPAAm hidrojelinin modül değerleri, NIPAAm’in IA, monooktil itakonat (MOcI), monosetil itakonat (MCeI) ve monosiklohekzil itakonat (MCHI) komonomerleri ile, çapraz bağlayıcı olarak N,N’-metilenbis metakrilamid (BIS) (dört fonksiyonlu) ve tetra allilamonyum bromür (TAB) (sekiz fonksiyonlu) kullanılarak 1,4- Dioksan içerisinde, başlatıcı olarak AIBN varlığında sentezlenen kopolimer hidrojellerinin pH ve sıcaklığa bağlı modül değerleri incelenmiştir. Tablo1. NIPAAm’in 4 ve 8 Fonksiyonlu Çapraz Bağlayıcılarla Sentezlenen Homopolimer ve Kopolimer Hidrojellerinin 37oC ve pH 5’deki Sıkıştırma Modülleri (MPa) Monomer/Komonomer/Çapraz bağlayıcı Destile-deiyonize su pH = 5 NIPAAm / IA (% 5 mol) / BIS 0.003 0.517 NIPAAm / IA (% 5 mol) / TAB 0.049 0.123 NIPAAm/MOcI (% 2.5 mol) / TAB 0.035 0.022 NIPAAm/MOcI (% 5.0 mol) / TAB 0.526 0.191 NIPAAm/MOcI (% 10 mol) / TAB 0.815 0.682 NIPAAm/MCeI (% 2.5 mol) / TAB 0.350 0.188 NIPAAm/MCeI (% 5.0 mol) / TAB 0.431 0.158 NIPAAm/MCeI (% 10 mol) / TAB 0.445 0.247 NIPAAm/MCHI (% 5.0 mol) / TAB 0.704 0.083 NIPAAm/MCHI (% 5.0 mol) / BIS 0.526 0.004 Yan zincirlerinde uzun alkil zincirleri ve 6 karbonlu halkalı yapı taşıyan komonomerlerin hidrojellerin mekanik dayanımlarını, beklendiği gibi, sentez çözeltisindeki komonomer miktarına, hidrofobik birimin ve çapraz bağlayıcının yapısına bağlı olarak değiştirdiği bulgulandı. Hidrofobik yan zincir konformasyonu ile pH arasında ilişki olabileceği tartışıldı. Anahtar kelimeler: N-izopropilakrilamid hidrojelleri, Sıcaklığa ve pH’a duyarlılık, Monosetil ve monooktil itakonatlar, Monosiklohekzil itakonat, sıkıştırma modülü Kaynaklar: [1]. H. Inomata, H., Wada, N., Yagi, Y., Goto, S., Saito, S., Polymer 36 (4) 875-877 (1995) [2]. Mujumdar, S.K., Siegel, R. A., J Polym Sci A Polym Chem. 46(19), 6630–6640 (2008) [3]. Erbil, C., Yıldız, Y., Uyanık, N., Polym. Adv. Technol. 20, 926–933 (2009) 76 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P63 Katyonik Gruplar Taşıyan Komonomer ve Çaprazbağlayıcı İçeren Poli(Nizopropilakrilamid) Hidrojelleri Ceyda ŞİMŞEK1, Bestenur KURTULUŞ1,2, Candan ERBİL1 1 İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 34469Maslak, İSTANBUL 2 Bahçeşehir Üniversitesi, , Fen-Edebiyat Fakültesi, Beşiktaş/İSTANBUL Poli (N-izopropilakrilamid) (PNIPAAm), suda vücut sıcaklığı civarındaki (~ 32 oC) alt kritk çözelti sıcaklığı (LCST) nedeni ile, sıcaklığa duyarlı polimerler arasında en çok araştırma konusu olandır [1]. Poli (dimetilaminoetil metakrilat) (PDMAEMA), sıcaklığa ve pH’a duyarlı ve bakterilerin büyümesini önleme yeteneği olan bir polimerdir [2]. Poli (N-[3-(dimetilamino) propil] metakrilamid) (PDMAPMAAm) hidrojeli suda, 34oC civarında hacim faz geçişi gösteren tipik bir sıcaklığa duyarlı hidrojeldir. Ancak, mekanik dayanımı zayıftır [3]. (Metakrilamido) propil trimetilammonium klorür (MAPTAC) ise süperabsorban hidrojellerin hazırlanmasında kullanılan katyonik bir monomerdir. Çalışmada, NIPAAm’in DMAPMAAm, DMAEMA ve MAPTAC komonomerleri ile, çapraz bağlayıcı olarak N,N’-metilenbis metakrilamid (BIS) (dört fonksiyonlu) ve tetra allilamonyum bromür (TAB) (sekiz fonksiyonlu) kullanılarak 1,4- Dioksan ve sulu sodyum hidroksit çözeltileri içerisinde, başlatıcı olarak AIBN ve KPS varlığında sentezlenen kopolimer hidrojellerinin denge şişme ve modül değerleri değerleri incelenmiştir. Çapraz Bağlayıcı BIS TAB BIS BIS TAB BIS BIS TAB TAB 1,4-Dioksan (1. polimerizasyon ortamı) DMAPMAAm-NIPAAm DMAPMAAm-NIPAAm DMAEMA-NIPAAm DMAEMA-NIPAAm MAPTAC-NIPAAm MAPTAC-NIPAAm - Sulu NaOH Çözeltisi (2. polimerizasyon ortamı) DMAEMA-NIPAAm MAPTAC-NIPAAm MAPTAC-NIPAAm Qm (g. su/g. kuru polimer 45.78 78.42 17.47 14.65 59.55 38.87 45.27 81.63 888.15 Qv (v/v) 48.38 70.94 20.15 17.03 44.62 34.10 54.06 69.25 - Tablodaki kütlece ve hacimce şişme denge değerleri: (i) DMAPMAAm durumunda 1,4-dioksanın, her iki çapraz bağlayıcı içinde daha uygun çözücü olduğunu, (ii) Kuaterner amonyum tuzu yapısındaki çapraz bağlayıcı, TAB kullanıldığı durumlardaki şişme değerlerinin nötral BIS molekülleri kullanılması durumundakilerin yaklaşık iki katı olduğunu, (iii) trimetilamonyum iyonu taşıyan MAPTAC komonomeri ve TAB çapraz bağlayıcısı ile sulu NaOH çözeltisinde sentezlenen P(NIPAAm-ko-MAPTAC) hidrojelinin şişme değerinin tüm sentez kombinasyonları ile elde edilen şişme değerlerinden çok yüksek, ancak mekanik dayanımının ölçülemeyek kadar zayıf olduğunu gösterdi. Anahtar Kelimeler: Sıcaklığa duyarlı poli (N-izopropilakrilamid) hidrojeli, Hidrofobik etkileşimler, Katyonik komonomer ve çapraz bağlayıcı, Denge şişme oranları, Sıkıştırma modülü. Kaynaklar: [1]. Rosellini, E., Cristallini, C., Guerra, G. D., Giusti, N. B. P., Biomedical Materials 5, 1-9 (2010) [2]. Liu, G., Wu, D., Ma, C., Zhang, G., Wang, H., Yang, S., Chem. Phys-Chem 8, 2254–2259 (2007) [3]. Mishra, R. K., Ray, A.R., Journal ofApplied Polymer Science 119,3199–3206 (2011) 77 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P64 Hidroksi Etil Selüloz (HEC) ve Karboksi Metil Selüloz (CMCNa) Tabanlı Çapraz Bağlı Hidrojel Filmlerin Sentezi ve Şişme Davranışları Caner TETİK, Aylin ALTINIŞIK, Yoldaş SEKİ Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Fizikokimya Anabilim Dalı, Tınaztepe Kampusu, 35160, Buca /İZMİR Hidrojeller fiziksel ve kimyasal çapraz bağları içeren suda şişme özelliği gösteren polimerlerdir. [1] Akıllı hidrojeller ısıya, pH’ a, elektrik alana ve kimyasal çevreye karşı cevap verebilen ‘akıllı’ olarak adlandırılan polimerlerdir. Hidrojellerin ilaç sanayinde ve biyoteknolojide geniş bir uygulama alanı mevcuttur.[2-5] En çok suda çözünebilen selüloz türevleri olan metil selüloz(MC),hidroksipropil metil selüloz (HPMC), etil selüloz (EC), hidroksi etil selüloz (HEC) ve soyum karboksimetil selüloz(NaCMC) selülozun eterleşmesi sonucu elde edilirler. Selüloz eterleri arasında, sadece NaCMC polielektrolittir ve pH’a ve iyonik kuvvete karşı hassasiyeti vardır. [3-5] Selüloz tabanlı hidrojeller farklı yollarla çapraz bağlanarak oluşturulabilirler. Bu polimerik yapılar şişme davranışları çapraz bağ yoğunluğuna göre değişmektedir. [4-5] Bu çalışmada sodyum karboksimetil selüloz (NaCMC) ve hidroksi etil selüloz (HEC) tabanlı hidrojeller; fumarik asit (FA) ve malik asidin (MA) farklı oranları kullanılarak sentezlenmiştir. Fumarik asit (FA) ve malik asit (MA) çapraz bağlayıcı olarak kullanılmıştır. Sentezlenen bu hidrojellerin şişme-büzülme davranışları; suda, çeşitli tuz çözeltilerinde ve farklı pH çözeltilerinde incelenmiştir. Farklı tuz çözeltilerinde iyon etkisi incelendiğinde, şişme kapasitesi metal katyonunun yükünün artması ile (Al3+< Ca2+< Na+) düştüğü görülmüştür. Ayrıca tuz derişiminin etkisine bağlı olarak Na+ katyonunun derişimi artmasıyla şişme kapasitesi düşmektedir. Sentezlenen hidrojellerin pH etkisine bakıldığında bazik bölgedeki şişme oranının asidik bölgeye oranla daha fazla olduğu gözlenmiştir. Ayrıca hidrojellerin pH duyarlı olduğu belirlenmiştir. Tekrarlanan çalışmalar sonucunda bazik bölgede şişen bir hidrojel asidik bölgeye alındığında büzüşme davranışı göstererek pH duyarlı olduğunu göstermiştir. Kaynaklar 1) Lowman, A. M., & Peppas, N. A. (1999). Hydrogels. In E. Mathiowitz (Ed.), Encyclopedia of controlled drug delivery (pp. 397–418). New York: Wiley. 2) Hoffman, A. S. (2002). Hydrogel for biomedical applications. Advanced Drug Delivery Reviews, 54, 3–12. 3) Flory, P. J. (1953). Principles of polymer chemistry. Ithaca, NY, USA: Cornell University Press. 4) Benke, N., Takacs, E., Wojnarovits, O. L., & Borsa, J. (2007). Pre-irradiation grafting of cellulose and slightly carboxymethylated cellulose (CMC) fibres. Radiation Physics and Chemistry, 76, 1355–1359 5) Altinisik, A., Yurdakoc K., (2011) Synthesis, Characterization, and Enzymatic Degradation of Chitosan/PEG Hydrogel Films Journal of Applied Polymer Science, Issue 3, Vol. 122, 1556– 1563. DOI: 10.1002/app.34278 78 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P65 Poli(DMAA)/Kil Nanokompozitlerine Kil Miktarının Etkisi Deniz Kankale, Özgür Avcıeri, Ayça Tunalı, Esra Evrim Yalçınkaya, Mehmet Balcan Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100 Bornova, İzmir, Türkiye [email protected] Nanokompozit malzemeler; aynı veya farklı gruplardaki malzemelerin en iyi özelliklerini, yeni ve tek bir malzemede toplamak amacıyla, nano seviyede birleştirilmesiyle oluşturulan malzemelerdir. Nanoparçacıkların ve nanotüplerin kullanım alanlarından birisi de kompozitlerdir. Nanomalzemeler kullanılarak yapılan nanokompozitler yüksek dayanım/ağrlık oranı imkanı sağlamaktadırlar. Örneğin yapısında karbon nanotüp bulunan epoksiler rüzgar türbinlerinin kanatlarında kullanılmaktadır. Bu sayede çok daha hafif bir o kadar da dayanıklı kanatçıklar elde etmek mümkündür ki bu da rüzgar türbinlerinin verimlerinin artması anlamına gelmektedir. Nanokompozitler ağırlık dayanım oranının ön planda hava taşıtlarının tamamında kullanılmaktadırlar. Makro yapıda üretilen seramikler sert ve kırılgan yapılarından dolayı işlenemezler. Ancak, malzemelerde tane boyutları nanoboyuta doğru küçültülürse seramiklerin sürekliği artar. Normalde çok sert ve kırılgan bir yapıya olan zirkonya eğer nano yapıda üretilebilirse %300 kadar uzatılabilir bir yapıya ulaşılır [1]. Nanokristal seramiklerden silikon nitrat ve silikon karpit koyla işlenebilirliğinin yanında yüksek kimyasal ve ısıl dayanım göstermelerinden dolayı otomotiv endüstrisinde yüksek dayanımlı yaylar, rulmanlar, valf sürgüleri üretmek için kullanılmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle nanokompozitlere olan ilgi her geçen gün artmaktadır. Tabakalı silikat yapısında olan killer, bol ve ucuz olmaları nedeniyle nanokompozit hazırlanmasında sıklıkla kullanılmaktadır [2]. Bu çalışmada farklı kil yüzdeleri (%1-2-3-4-5) kullanılarak poli(N,N-dimetilakrilamit) (DMAA)/kil nanokompozitlerinin sentezi ve karakterizasyonu amaçlanmıştır. Nanokompozit hazırlanmasında kil miktarının etkisi ayrıntılı bir şekilde araştırılmıştır. (DMAA)/kil nanokompozitleri in-situ polimerizasyon yöntemi ile hazırlanmıştır. Elde edilen nanokompozitlerin karakterizasyonu XRD, FTIR, TG-DTG, SEM, TEM yöntemleriyle gerçekleştirilmiştir. Anahtar kelimeler: poli(N,N-dimetilakrilamit), kil, nanokompozit Kaynaklar: [1] Biswas M., Ray S.S., Advances in Polymer Science 155 (2001) 167-221. [2] Giannelis E.P., Krishnamoorti R., Manias E., Advances in Polymer Science 138 (1999) 107-147. 79 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P66 Poli( -kaprolakton) içeren Biyobozunur Yara Örtülerinin Hazırlanması Eyüp Karaca, Özgün Arslan, Nursel Pekel Bayramgil Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 06800, Beytepe-Ankara [email protected] Nanolifler, incelikleri nanometre boyutlarında (çapları 0,5 mikrondan daha az) olan lifler olarak tanımlanmaktadır. Nanolifler yüksek yüzey alanı (yüksek uzunluk/kütle), yüksek gözeneklilik, rijitlik, esneklik gibi özelliklere sahip olduğundan elektrik ve optik uygulamalarda, savunma ve uzay uygulamalarında, filtrasyon, tarım, biyomedikal, kompozit ve daha pek çok alanlarda geniş bir kullanım imkânı sunmaktadır [1,2]. Eektro eğirme tekniği nanometreden mikrona kadar değişen lif çapında nanolifler üretmek için günümüzde en umut verici yöntem olarak kabul edilmektedir. Elektro eğirme yöntemi, polimerlerin önce çok yüksek voltajlı elektrik akımı ile yüklenmeleri daha sonra da bir düzeden topraklı bir plakaya doğru akmaları esnasında katılaşmaları ve lif halini almaları şeklinde özetlenebilir. Nanolif esaslı dokumaların en yaygın kullanım alanlarından birisi yara örtüleridir. Yara örtüleri; kanamayı durdurmak, salgıyı emmek, ağrıyı yatıştırmak, yarayı enfeksiyondan korumak, iyileşmeye yardımcı olmak vb. amaçlar için ilk yardım ve bakım ünitelerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Yüksek-teknoloji ile üretilen yara örtüleri, yara ve örtü arasındaki nem seviyesini kontrol edebilmekte ve böylece nemli ancak ıslak olmayan bir yara ortamı oluşturmaktadır. Poli(ε-kaprolakton) (PCL), biyouyumlu ve biyobozunur bir polimer olmasından dolayı doku onarımı ve yara iyileştirme uygulamalarında oldukça sık kullanılan bir polimerdir [3]. Bu çalışmada, farklı bileşimde hazırlanan poli( -kaprolakton)-polistiren karışımlarından elektro eğirme yöntemi ile nanolif esaslı biyobozunur yara örtüleri elde edilmiştir. Nanolif boyutuna etki eden parametreler incelenmiştir. Nanolif esaslı biyobozunur örtülerin yüzey ve yapı özellikleri SEM ve FT-IR ile incelenmiştir. Poli( -kaprolakton)-polistiren nanolif esaslı yara örtülerinin biyobozunma kinetiği, lipaz enzimi içeren çözeltilerden gravimetrik olarak incelenmiştir. KAYNAKLAR [1]. Lee, S., Obendorf, S.K., Textile Research Journal, 77, 696-702, 2007. [2]. Ma, Z., Kotaki, M., Ramakrishna, S., Journal of Membrane Science, 265, 115-123, 2005. [3].Merrell, J.G., McLaughlin, S.W., Tie, L., Laurencin, C.T., Chen, A.F., Nair, L.S., Clin. Exp Pharmacol Physiol, 36, 1149-1156, 2009. 80 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P67 ARKOPAL N 100 ESASLI KATYONİK-İYONİK OLMAYAN YÜZEY AKTİFİN HAZIRLANMASI VE VİNİL ASETATIN EMÜLSİYON POLİMERİZASYONUNDA KULLANILMASI İrem Çokgez1, Gülçin Torunoğlu Turan1, B. Filiz Şenkal1, Ayfer Saraç2 İstanbul Teknik Üniversitesi, Kimya Bölümü, 34469 Maslak-İstanbul, Türkiye. 2 Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Bölümü, 34220 Esenler-İstanbul, Türkiye. E-posta:[email protected] 1 Özet; Yüzey aktifler ilaç sanayi, deterjan, boya ve tekstil gibi birçok alanında kullanılmaktadır. Yüzey aktifler 4 gruba ayrılır: a) anyonik, b) katyonik, c) zwitteriyonik ve d) iyonik olmayan. Birçok emülsiyon polimerizasyon sisteminde anyonik veya anyonik ile iyonik olmayan yüzey aktifler birarada kullanılır [1-3]. Bu çalışmada iyonik olmayan ticari bir yüzey aktif olan ARKOPAL N 100 klorasetil klorür ile modifiye edildikten sonra tetrametilenetilendiamin ile reaksiyonu sonucu iyonik olmayan-katyonik tip yüzey aktif sentezlenmiştir. O O n OH O O Cl-C-CH2Cl n O-C-CH2Cl C9H19 C9H19 CH3 H3C 1/2 O O CH3 H3C N-CH2CH2N O-C-CH2Cl n H3C N-CH2CH2N CH3 H3C O Cl-H2C-C-O n CH3 C9H19 O C9H19 Şema 1.Yüzey aktif bileşiğin sentezi Elde edilen yüzey aktifin spektroskopik karakterizasyonu yapıldıktan sonra kritik misel konsantrasyonu kondüktometrik yöntemle saptanmıştır. Elde edilen yüzey aktif farklı miktarlarda kullanılarak değişen yüzey aktif konsantrasyonuna göre vinil asetatın emülsiyon polimerizasyonunda kullanılmıştır. Elde edilen latekslerin yüzey gerilim, reolojik ölçümleri, partikül analizleri ve zeta potansiyelleri incelenmiştir. Elde edilen polimerlerin molekül ağırlıkları viskozite yöntemi ile ölçülmüştür. KAYNAKLAR [1] E. Unzueta, J. Forcada, Polymer, 36, 1045, 1995. [2] B. Emelie, C. Pichot, J. Guillot, Makromol Chem Suppl, 10, 43, 1985. [3] B. Emelie, C. Pichot, J. Guillot, Makromol Chem, 192, 1629, 1991. 81 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P68 GRAFEN BAZLI POLİESTER-NANOKOMPOZİTLERİN SENTEZİ VE KARAKTERİZASYONU a Betül ARSLAN , Sinem Cansu AÇIKGÖZa, Fehmi SALTANa, Hakan AKATa Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100 Bornova, İzmir [email protected] a Nanobilim kendi alanında son yirmi yıl içinde minyatür bilgisayar, biyosensörler, biyomedikal gibi alanlarda ve birçok diğer uygulamalarda daha önemli hale gelerek nanoteknolojinin önemi artacaktır. Bu bilim dallarının gelişmeleri büyük ölçüde çeşitli malzemelerin boyut ve şekillerinin nanopartukullerını sentezleyebilmek, bunların yanı sıra kompleks yapıları bir araya getirmeye bağlıdır. [1] Şuan nanometeryaller yapısal ozellıklerı sebebiyle cok genıs bır uygulama alanına sahiptirler. Ancak metaryal bilim dalları, degıstırılmıs fızıkokımyasal özelliklerin daha uygun nanobılım ve teknoloji alanında boyutlu malzemelerle incelenmektedir. Bu bağlamda grafen ve grafen bazlı polimer nanokompozitlerin buluşu anahtar rol oynayan modern bilim ve teknolojide nanobilim alanında önemli bir katkı sağlamaktadır.[2] Sentetik polimerler arasında en çok kullanılan ve ticari olarak öneme sahip olan polimerler poliesterlerdir. Günümüzde kaplamacılıkta, dokuma sanayinde, plastikleştirici ve fiberler olarak da kullanılmaktadır. Endüstriyel uygulamalarda büyük bir ticari öneme sahip olmasına rağmen poliesterlerin termal ve mekaniksel özellikleri zayıftır. Bu nedenlerden Grafenin termal ve mekaniksel özelliklerinden yararlanarak, sentezlenen grafen-poliester graft polimerlerin termal özellikleri incelendi, karakterizasyonu (FT-IR, NMR, TG) yapıldı. Graphene Oxide Polyesther/GO Nanocomposite Kaynaklar [1] David D, Evanoff J, Chumanov G., Chem Phys Chem, 6, 1221–31, 2005. [2] Stankovich S, Dikin DA, Dommett GHB, Kohlhaas KM, Zimney EJ, Stach EA, et al., Nature, 442, 282–6, 2006. 82 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P69 Elektroeğirme Yöntemiyle Hazırlanmış Biyobozunur Nanolif Örtülerden kontrollü Doxorubicine salımı Özgün Arslan, Eyüp Karaca, Nursel Pekel Bayramgil Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 06800, Beytepe-Ankara [email protected] Geleneksel ilaç salım sistemlerinde (tablet, enjeksiyon), sık sık ve tekrarlayan dozlarda ilacın vücuda alınması gerekmektedir. Ayrıca ilaç vücuda alındıktan sonra ilacın kandaki derişimi, ilaç etki alanının üzerinde toksik bölgeye çıkmakta veya etki alanının altında kalarak ilacın verimini azaltıp istenmeyen yan etkiler oluşmasına sebep olmaktadır. Öte yandan kontrollü ilaç salım sistemleri, ilaç vücuda alınmasını müteakip ilacın tedavi edici miktarının alımının sürekliliğini sağlamakta, hedef bölgeye konumlandırılmasından dolayı zararlı yan etkilerini azaltmakta, doz miktarını azaltabilmekte, yarı ömrü kısa veya uzun olan ilaçlar için farklı ilaç yönetimleri sağlamaktadır. Kontrollü ilaç salım sistemleri, bu iyileştirici ve yenilikçi yönlerinden dolayı hızla tıp dünyasında uygulanmaya başlamış ve kısa sürede kardiyoloji, endokrinoloji, immünoloji, oftalmoloji ve onkoloji alanlarında kullanılan öncelikli sistemler olmuştur [1,2]. Nanolifler, incelikleri nanometre boyutlarında (çapları 0,5 mikrondan daha az) olan lifler olarak tanımlanmaktadır. Nanolifler yüksek yüzey alanı (yüksek uzunluk/kütle), yüksek gözeneklilik, rijitlik, esneklik gibi özelliklere sahip olduğundan elektrik ve optik uygulamalarda, savunma ve uzay uygulamalarında, filtrasyon, tarım, biyomedikal, kompozit ve daha pek çok alanlarda geniş bir kullanım imkânı sunmaktadır [3,4]. Eektro eğirme tekniği nanometreden mikrona kadar değişen lif çapında nanolifler üretmek için günümüzde en umut verici yöntem olarak kabul edilmektedir. Elektro eğirme yöntemi, polimerlerin önce çok yüksek voltajlı elektrik akımı ile yüklenmeleri daha sonra da bir düzeden topraklı bir plakaya doğru akmaları esnasında katılaşmaları ve lif halini almaları şeklinde özetlenebilir. Bu çalışmada, elektro eğirme yöntemi ile hazırlanan poli( -kaprolakton)-polibütilensüksinat nanolif örtülerden bir kanser ilacı olan doxorubicine in kontrollü salımı incelenmiştir. İlaç salımı üzerine, pH ve derişim etkileri, UV-vis spektrofotometresi kullanılarak izlenmiştir. Nanolif esaslı biyobozunur örtülerin yüzey ve yapı özellikleri SEM ve FT-IR ile incelenmiştir. KAYNAKLAR [1]. Venugopal, J., Zhang, Y.Z., Ramakrishna, S., J. Nanoeng Nanosystems, 218, 35-45, 2005. [2]. Verreck, G., Chun, I., Rosenblatt, J., Peeteis, J., Van Dijck, A., Mensch, J., Noppe, M., Brewster, M.E., J. Control. Release. 92, 349-360, 2003. [3]. Lee, S., Obendorf, S.K., Textile Research Journal, 77, 696-702, 2007. [4]. Ma, Z., Kotaki, M., Ramakrishna, S., Journal of Membrane Science, 265, 115-123, 2005. 83 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P70 Sodyum Aljinatın (NaAlg) Çapraz Bağlı Hidrojel Filminin Sentezi ve Şişme Davranışları Simge SİVRİOĞLU, Aylin ALTINIŞIK, Yoldaş SEKİ Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Fizikokimya Anabilim Dalı, Tınaztepe Kampusu, 35160, Buca /İZMİR Hidrojeller yüksek miktarda su tutabilen çapraz bağlı hidrofilik polimerlerdir.[1] Hidrojeller ilaç sanayinde ve biyoteknolojide kapsamlı çalışma ve uygulama alanlarına sahiptir[2-5]. Hidrojeller üç boyutlu yapılardır ve temelde hidrofilik homopolimer veya kopolimerlerin suyla şişirilmesiyle oluşan yapılardır. Kimyasal yada fiziksel çapraz bağlarıyla çözünmez durumdadırlar. Çapraz bağlar ağ yapıyı oluşturur ve fiziksel bütünlüğü sağlar. Ağ örgülü yapısı dış çevre koşullarına bağımlı şişme davranışı tasarlamak için hidrojellerin kullanılmasına olanak tanır. [3] Sodyum aljinat, aljinik asidin sodyum tuzudur. Aljinat, kahverengi deniz yosunu türlerinde bulunan yapısal bir polisakkarittir. Aljinat, 100-3000 arasında değişen yapıtaşlarının esnek bir bağ ile birbirine bağlandığı polisakkarit yapıdadır. Doğal olarak oluşan bu polimerik yapılar, biopolimer olarak adlandırılmaktadır. Aljinat, b-D-Mannuronik asit ve a-L-Guluronik asit birimlerinden oluşan lineer ko-biopolimer bir yapıya sahiptir. Yüksek su tutma kapasitesine sahiptir. Soğuk ya da sıcak suda tamamen çözünebilen aljinatın viskozitesi ortam sıcaklığına, iyon konsantrasyonuna, molekül ağırlığına ve metal iyonlarının varlığına bağlıdır. Ayrıca jelin sertliğini ve jelleşme süresini kontrol etmek mümkündür.[4]. Biyolojik olarak çözünebilen sodyum aljinatın (NaAlg), N,N-dimetilen bisakrilamit (MBA) çapraz bağlayıcısı ve farklı oranlarda atık çay ile hidrojelleri oluşturulmuştur. Başlatıcı reaktif olarak amonyum persülfat (APS), hızlandırıcı olarak sodyum metabisülfit (SMBS) kullanılmıştır. Sentezlenen bu hidrojellerin şişme-büzülme davranışları; suda ve farklı pH çözeltilerinde incelenmiştir. Atık çay oranı arttıkça şişme kapasitesinin arttığı gözlemlenmiştir. Sentezlenen hidrojellerin pH etkisi çalışıldığında bazik bölgedeki şişme oranının asidik bölgeye oranla daha fazla olduğu gözlenmiştir. KAYNAKLAR 1) G. Gerlach, K.F. Arndt, Hydrogel Sensors and Actuators: Engineering and Technology, Springer, London, 2009 2)Hoffman, A. S. (2002). Hydrogel for biomedical applications. Advanced Drug Delivery Reviews, 54, 3–12. 3)Encyclopedia of Smart Materials,Gels,Anthony M. LOWMAN, Thomas D. DZIUBLA, Drexel University, Philadelphia, PA, 490-503 4) Martinsen A, Skja>k-Brñk G, Smidsr+d O. Alginate as immobilzation material. I. Correlation between chemical and physical properties of alginate gel beads. Biotechnol Bioeng 1989;33:79Ð89. 5)Altinisik, A., Yurdakoc K., (2011) Synthesis, Characterization, and Enzymatic Degradation of Chitosan/PEG Hydrogel Films Journal of Applied Polymer Science, Issue 3, Vol. 122, 1556–1563. DOI: 10.1002/app.34278 84 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P71 Doymamış Poliesterin Metilmetakrilat ile Çapraz Bağlı Graft Kopolimerinin Sentezi ve Karakterizasyonu Tarık Yakın1, Mahmut Yıldırım1, Gözde Gündüz1, Esra Kabak1, Fehmi Saltan1, Hakan Akat1 Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 35100, Bornova, İzmir [email protected] 1 Herhangi birinin bir çift bağ içerdiği bir diol ile bir dikarboksilik asidin polikondenzasyonu bir doymamış poliester ile sonuçlanır. Doymamış poliesterler genellikle ergime kondenzasyonu yoluyla hazırlanır. Elde edilen ürünler genellikle viskoz veya bal mumuna benzer nispeten düşük molekül ağırlıklı maddelerdir [1]. Doymamış poliesterler, cam elyafı veya diğer elyaf ürünlerle takviye edilerek; otomobil gövdelerinin, sandalyelerin, ev ısıtma sistemlerinin, tepsilerin vb. ürünlerin imalatında geniş bir uygulama alanına sahiptir. Metaller üzerinde düşük ağırlık-yüksek mukavemet oranının ayarlanması, korozyona karşı direnç ve parça tasarım esnekliği yaratması bu tür ürünlerin avantajlarından bazılarıdır. Yukarıda geçen teknik ürünlerin önemli bir dezavantajı, takviye elyaflarının karakteristik bir özelliğini sergileyen pürüzlü ve dalgalı yüzeylere sahip olmalarıdır. Bu pürüzlü yüzeyler, polimerleşme meydana geldiğinde en azından kısmen hacimdeki küçülmeye dayandırılabilir. Bu, kötü yüzey oluşuna katkıda bulunan tek faktör olmasa da, baskın bir faktör olduğu düşünülmektedir [2]. KAYNAKLAR [1]. Braun, D., Cherdron, H., Rehahn, M., Ritter, H., Voit, B., Polymer Synthesis: Theory and Practice, Sayfa No:283, Springer-Verlag Berlin Heidelberg, 2005. [2]. Kroekel, C. H., Unsaturated Polyester Resinous Composition, Bölüm 1, Rohm & Haas Company, Philadelphia, Pa. 1972. 85 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P72 POLİVİNİL KLOR’ ÜN ANALİZ YÖNTEMLERİ Aslı BADUR, Gözde HARDALOĞLU, Burak Hüseyin DEMİR, Kamil ŞİRİN Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,MANİSA [email protected], [email protected] GİRİŞ Polivinil klorür (PVC) vinil klorür monomeri (VCM)’den hazırlanan bir polimerin n tekrarlanan birimini gösterir ve günümüzde üretilen PVC türleri 700-1500 oranında değişir. Oldukça ucuzdur ve sınırsız olarak çok geniş uygulama alanlarında kullanılır. PVC molekül yapısı ve morfolojisi, her alanda kullanılabilirliği açısından oldukça önemli bir polimerdir [1-2]. PVC doğal olarak partikül yapısındadır ve üretim yöntemlerine göre iki ana boyutta üretilir. Süspansiyon ve kütle polimerizasyonları 100-180 m çaplı, emülsiyon prosesi ise 0.1 -3.0 m partikül çaplı lateks tanecileri verir. Emülsiyon polimerizasyonu ile üretilen PVC lateksi kurutularak 5 - 50 m’lik çaplı tanecik yapısına ulaşır. Eşsiz partikül yapısı nedeni ile PVC teknologlarının kelime dağarcığında en çok kullanılan kelime “morfoloji”dir. Diğer herhangi bir polimerde morfoloji PVC’de olduğu kadar önemli değildir. PVC polimerizasyonunda büyüyen on birimlik bir PVC zinciri bir araya gelerek VCM’de çözünmez hale gelir . Ancak PVC monomeri tarafından şişirilir ve kısmen çözünür haldedir. Bu durum PVC son ürün özelliklerini ve kullanım alanlarını olduğu kadar polimerizasyonun üzerinde de oldukça etkilidir. Böylece PVC’nin monomerinden ayrılma yolu, büyüme mekanizması ve polimerin monomer tarafından şişirilmesi, PVC’nin oluşumunda ve işlenmesinde oldukça önemlidir [2-3]. PVC numunesinin partikül boyutunun incelenmesi ile başlayarak , bu partiküllerin sıkıştırılmış reçinelerin kapladığı hacim ile ölçülen yoğunluk tayini ile devam ederek standart laboratuar sıcaklığında numunenin absorbladığı DOP miktarının bulunmasıdır.Son olarak ise laboratuarda belli şartlar altında genel amaçlı PVC reçinelerinden hazırlanan vinil kampoundlarındaki jellerin ölçümü analiz edildi [2-4]. Bu çalışmada PETKİM A.Ş ‘de üretilen PVC fabrikasından çıkan PVC’nin kalite kontrol laboratuarları altında analizleri gerçekleştiridi. Yapılan PVC kalite kontrol analizleri ise:Partikül Boyutu (ELEK ANALİZİ),PVC Numunesindeki Yoğunluk Tayini (PSAD),PVC Reçinelerinde Jel (Balık Gözü) Tayini, DOP Absorblama Testi.Ayrıca PVC’nin kullanım alanları, PVC monomeri üretim yöntemi,ülkemizde etilenden VCM monomeri eldesi, PVC özellikleri ve kimyasallara olan direnci, PVC ye eklenen katkı maddeleri ve çevresel etkisi, Türkiye ‘deki PVC üretimi gibi bir çok özelliklerde PVC numunesi incelenmiştir. KAYNAKLAR 1. Şirin,K.,(2008), Preparation of Polymer Blends and Their Composites and Determination of Their Properties,Doktora Tezi, Ege Üniversitesi 2. Ghosh-Dastidar, A., Sengupta, S. S., Flory, A. and Cogen, J. M. (2008) Effect of Silane Grafting Level and Crosslink Structure on Properties of Moisture Crosslinkable Systems. International Wire & Cable Symposium: Proceedings of the 57th IWCS, 2008, (2008) Rhode Island: IWCS. 3. Brandrup, J. (ed.), Imergut, E.H. (ed.) (1975) Polymer Handbook. 2nd Ed. John Wiley and Sons 4. Zweifel H. (ed.) (2001) Plastics Additives Handbook. Vol. 2. 5th Ed. Munich: Hanser. 86 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa 87 4. Ulusal Kimya Öğrenci Kongresi 18-20 Mayıs 2013 Manisa Poster Sunum, P73 ALÇAK YOĞUNLUKLU POLİETİLENİN TERMAL VE MEKANİK ÖZELLİKLERİ Buket ES, Buket GÜL, Aygül HAMAMCI, A. Hilmi KARAKULAK, Burak Hüseyin DEMİR, Kamil ŞİRİN Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü,MANİSA [email protected] GİRİŞ Polimerler küçük monomerlerin bir araya gelmesi ile oluşan makromoleküllerdir. Polimer malzemelerin üretim aşamalarındaki esneklik, ihtiyaca göre çok farklı yapılarda polimerlerin üretilmesine imkan sağlamaktadır. Dolayısıyla bir polimer yapısına göre sert veya yumuşak, rijit veya esnek, doğa şartlarına dayanıklı ya da biyobozunur olabilmektedir. Etilenin polimerizasyonu sonucu oluşan bir polimer olan polietilen, plastik ürünleri arasında dünyada en yaygın kullanımı olan polimer türüdür [1]. Polietilen yöntemine göre çok farklı çeşitlerde üretilebilmektedir. Üretim miktarlarına göre en önemli polietilen türleri Alçak Yoğunluk Polietilen, Lineer Alçak Yoğunluk Polietilen ve Yüksek Yoğunluk Polietilendir. Polietilenlerin dayanıklılık, sağlamlılık, kolay işlenebilme gibi özelliklerinin iyileştirilmesi sayesinde polietilenin oyuncaktan, ev eşyasına bidonlardan poşetlere kadar pek çok alanda kullanılmaktadır. Alçak yoğunluk polietilen etilenin yüksek basınçta peroksit katalizörler yardımıyla polimerizasyonu sonucu oluşur. Alçak yoğunluk polietilen 0.915-0.930 g/cm3 yoğunluğa sahip esnek bir polietilen türdür. Molekül yapısı dallanmış şekilde olduğundan kristallenme oranı nispeten düşüktür. Erime noktası 110°C civarındadır [2-5]. Polimer endüstrisinin gelişmesi ve bu sayede plastik malzeme üretiminin artması polimerlerin bir çok hammaddeyle (metal, cam, ahşap, vb) rekabet eder hale gelmesine sebep olmuştur. Polimerlerin pazarda rekabetçi olmasını sağlayan bazı avantajları aşağıda sıralanmıştır: Düşük ağırlıkları dolayısıyla araçlarda ve nakliye esnasında yakıt tasarrufu, kimyasal dayanım, işleme kolaylığı, korozyona dayanıklılık, elektrik yalıtımı vb [2-6]. Bu çalışmada, Petkim Petrokimya A.Ş de üretilen Alçak yoğunluklu Polietilen türlerinin ( F521T, F2-21T, I22-19T, G03-21T ) termal (DSC ve TG) ve mekanik analizleri (Akmada Gerilme Dayanımı, Kopmada Gerilme Dayanımı, Kopmada Uzama) incelenmiştir. KAYNAKLAR 1.Şirin,K.,(2008), Preparation of Polymer Blends and Their Composites and Determination of Their Properties,Doktora Tezi, Ege Üniversitesi 2.Çengel,Ö.,(2013), Peroksitlerin Alçak Yoğunluklu Polietilen (AYPE) Üzerine Etkisi, Mekanik ve Fiziksel Özelliklerinin İncelenmesi,Yüksek Lisans Tezi, Celal Bayar Üniversitesi,Fen Bilimleri enstitüsü 3.Oral,A.,(2007 Synthesis of polymer-clay nanocomposite,Doktora Tezi, Ege Üniversitesi 4.Plastics Europe (2011) Plastics - the Facts 2011 An analysis of European plastics production, demand and recovery for 2010. http://www.plasticseurope.org/Document/plastics---the-facts2011.aspx [erişim tarihi 13/04/2013]. 5.Brandrup, J. (ed.), Imergut, E.H. (ed.) (1975) Polymer Handbook. 2nd Ed. John Wiley and Sons 6.Eroğlu T. (2011) AYPE-T Fabrikası İşletme Eğitim Kitabı. Petkim. 88
Benzer belgeler
Doç. Dr. Feyyaz DURAP
Sentezi,
Yapısı
ve
Karakterizasyonu
Pridin Halkası İçeren Schiff Bazlarının Co(II)
Kompleksleri: Sentez, Karakterizasyon ve DNA
Etkileşim
Doç. Dr. Murat AYDEMİR
Sentezi,
Yapısı
ve
Karakterizasyonu
Pridin Halkası İçeren Schiff Bazlarının Co(II)
Kompleksleri: Sentez, Karakterizasyon ve DNA
Etkileşim