3 Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarında
Transkript
3 Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarında
T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI Danışman: Yrd. Doç. Dr. Serdar Selçuk KÖKSAL 3 Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarında Genel Sağlık Durumu ve Tükenmişlik Düzeyi (Halk Sağlığı Uzmanlık Tezi) Dr. Ebru YÜCEL TÜFEKÇİOĞLU İSTANBUL - 2015 ÖNSÖZ Uzmanlık eğitimi sürecinde yanımda olan, tez çalışmamda bilgisini, yardımını ve hoşgörüsünü eksik etmeyen, her alanda örnek olan Sayın Hocam Yard. Doç. Dr. Serdar Selçuk Köksal’a, Eğitim ve tez hazırlanma sürecinde destek veren, büyük bir titizlik ve özveri ile yardımcı olan, iş sağlığı ve hastalıkları, epidemiyoloji alanlarındaki derin bilgisi ve deneyimlerinden yararlandığım Sayın Hocam Prof. Dr. Mehmet Sarper Erdoğan’a, Uzmanlık eğitimim boyunca engin bilgilerinden faydalanıp, halk sağlığı gibi geniş bir başlığın altını her alanda dolduran, öngörüsü ve tecrübesiyle ufkumu genişleten Anabilim Dalı Başkanı Sayın Hocam Prof. Dr. Ethem Erginöz’e, Eğitim sürecinde bana her konuda destek olup derin bilgilerinden faydalandığım Sayın Hocam Doç. Dr. Suphi Vehid’e, Sayın Hocam Doç. Dr. Günay Can’a, Sayın Hocam Doç. Dr. Eray Yurtseven’e ve Sayın Hocam Yard. Doç. Ahmet Yüceokur’a, Uzmanlık eğitimim boyunca desteklerini eksik etmeyen asistan arkadaşlarıma, Anabilim Dalı personeline ve tez çalışmamdaki yardımı için Dr. Bernard Tahirbegolli’e teşekkür ederim. Dr. Ebru YÜCEL TÜFEKÇİOĞLU Hayatımın her döneminde desteklerini esirgemeyen annem, babam ve kardeşime, sevgili eşime ve tez hazırlama süreci içinde hep yanımda olan oğluma ithaf ederim. 2 İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ ............................................................................................................................. 1 İÇİNDEKİLER ............................................................................................................... 3 KISALTMALAR ............................................................................................................ 5 TABLO LİSTESİ ............................................................................................................ 6 GRAFİK LİSTESİ ....................................................................................................... 10 ÖZET.............................................................................................................................. 11 ABSTRACT ................................................................................................................... 12 1. GİRİŞ VE AMAÇ .................................................................................................... 13 2. GENEL BİLGİLER ................................................................................................ 13 2.1. Tükenmişlik Tanımı 2.2. Maslach’ın Tükenmişlik Tanımı ve Üç Boyutlu Tükenmişlik Modeli 2.2.1. Duygusal Tükenme 2.2.2. Duyarsızlaşma 2.2.3. Kişisel Başarı 2.3. Tükenmişlik Sendromunu Etkileyen Faktörler 2.3.1. Kişisel Faktörler 2.3.2.Örgütsel Faktörler 3 2.4. Tükenmişlik Sendromu Belirtileri 2.4.1. Fiziksel Belirtiler 2.4.2. Ruhsal Belirtiler 2.4.3.Davranışsal Belirtiler 2.5. Tükenmişliğin Evreleri 2.5.1. І. Evre: Şevk ve Coşku Evresi (Enthusiasm) 2.5.2. Evre: Durağanlaşma Evresi (Stagnation) 2.5.3. Evre: Engellenme Evresi (Frustration) 2.5.4. Evre: Umursamazlık Evresi (Apathy) 2.6. Tükenmişlik ve Depresyon 2.7. Çağrı Merkezleri 3. GEREÇ VE YÖNTEM ............................................................................................ 34 4. BULGULAR ............................................................................................................ 38 5. TARTIŞMA ............................................................................................................. 69 6. SONUÇ VE ÖNERİLER ........................................................................................ 89 KAYNAKLAR ANKET FORMU 4 KISALTMALAR DT : Duygusal Tükenme DYS : Duyarsızlaşma KB : Kişisel Başarı GSA : Genel Sağlık Anketi TUİK : Türkiye İstatistik Kurumu 5 TABLO LİSTESİ Tablo 1: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Araştırmaya Katılım Oranları .......................................................................................................................... 38 Tablo 2: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Cinsiyet Dağılımı ............ 39 Tablo 3: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı .......................................................................................................................... 40 Tablo 4: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Medeni Duruma Göre Dağılımı .......................................................................................................................... 41 Tablo 5: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı .......................................................................................................................... 42 Tablo 6: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Sigara İçme Durumuna Göre Dağılımı.................................................................................................................. 42 Tablo 7: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Cinsiyete Göre Sigara İçme Durumu Dağılımı ............................................................................................................ 43 Tablo 8: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Hobi Edinme Durumlarına Göre Dağılımı.................................................................................................................. 43 Tablo 9: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Mesleği İsteyerek Seçme Durumlarına Göre Dağılımı ............................................................................................ 44 Tablo 10: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Mesleği Kendine Uygun Bulma Durumlarına Göre Dağılımı ................................................................................ 44 Tablo 11: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Mesleği Kendine Uygun Bulma Durumlarına Göre Dağılımı ................................................................................ 45 6 Tablo 12: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Çalışma Süresine Göre Dağılımı .......................................................................................................................... 46 Tablo 13: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Sektör Tecrübesine Göre Dağılımı .......................................................................................................................... 47 Tablo 14: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Vardiyalı Çalışma Durumuna Göre Dağılımı ............................................................................................... 47 Tablo 15: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Çalışma Pozisyonuna Göre Dağılımı .......................................................................................................................... 48 Tablo 16: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Çağrı Cevaplama Durumlarına Göre Dağılımı ............................................................................................ 48 Tablo 17: Araştırma Kapsamına Alınan Müşteri Temsilcilerinin İş ile İlgili Sıkıntıları 49 Tablo 18: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının İşe Başladıktan Sonraki Sağlık Şikayetleri ............................................................................................................ 50 Tablo 19: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının İş Yerinde Yaşadıkları Sağlık Şikayetlerinin Ortaya Çıkış Zamanına Göre Dağılımı......................................... 50 Tablo 20: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Sadece İş Yerinde Yaşadıkları Sağlık Şikayetleri ......................................................................................... 51 Tablo 21: Şehire Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi .......................................... 52 Tablo 22: Cinsiyete Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ..................................... 52 Tablo 23: Yaş Gruplarına Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi............................ 53 Tablo 24: Medeni Duruma Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ......................... 54 Tablo 25: Çocuk Sayısına Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ........................... 54 Tablo 26: Öğrenim Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi .................... 55 Tablo 27: Sigara İçme Duruma Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ................... 55 Tablo 28: Hobi Edinme Duruma Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi................. 56 7 Tablo 29: Mesleği İsteyerek Seçme Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ..................................................................................................................... 56 Tablo 30: Mesleği Kendine Uygun Bulma Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ..................................................................................................................... 57 Tablo 31: Ücretten Memnuniyet Duruma Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ... 57 Tablo 32: Çalışma Süresine Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ........................ 58 Tablo 33: Sektör Tecrübesine Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi .................... 59 Tablo 34: Vardiyalı Çalışma Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ..... 59 Tablo 35: Çalışma Pozisyonuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ................. 60 Tablo 36: Çağrı Karşılama Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi ........ 60 Tablo 37: Şehire Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ......................................... 61 Tablo 38: Cinsiyete Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi .................................... 61 Tablo 39: Yaşa Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi............................................ 61 Tablo 40: Medeni Duruma Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ......................... 62 Tablo 41: Çocuk Sayısına Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi........................... 62 Tablo 42: Öğrenim Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ................... 62 Tablo 43: Sigara İçme Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi .............. 63 Tablo 44: Hobi Sahibi Olma Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi .... 63 Tablo 45: Mesleği İsteyerek Seçme Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ..................................................................................................................... 64 Tablo 46: Mesleği Kendine Uygun Bulma Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ..................................................................................................................... 64 Tablo 47: Alınan Ücretten Memnun Olma Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ..................................................................................................................... 65 8 Tablo 48: Çalışma Süresine Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ........................ 65 Tablo 49: Sektörde Edinilmiş Tecrübe Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ..................................................................................................................... 66 Tablo 50: Vardiyalı Çalışma Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi .... 66 Tablo 51: Çalışma Pozisyonuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ................. 66 Tablo 52: Çağrı Karşılama Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi ....... 67 Tablo 53: Genel Sağlık Anketi ve Maslach Tükenmişlik Anketi Alt Gruplarının Korelasyonun İncelenmesi .............................................................................................. 67 Tablo 54: Depresyon Gelişiminde Değişkenlerin Etkisinin İncelenmesi ....................... 68 9 GRAFİK LİSTESİ Grafik 1: Çağrı Merkezi Çalışanlarının Cinsiyet Dağılımı ............................................. 39 Grafik 2: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı .......................................................................................................................... 40 Grafik 3: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı .......................................................................................................................... 41 Grafik 4: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Çalışma Süresine Göre Dağılımı .......................................................................................................................... 46 10 ÖZET 3 Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarında Genel Sağlık Durumu ve Tükenmişlik Düzeyi Amaç: Türkiye’de 3 farklı bölgede (İstanbul, Yozgat, Bingöl) 1345 çağrı merkezi çalışanında genel sağlık durumu ve tükenmişlik düzeyi araştırılması amaçlanmıştır. Metod: Araştırmanın yürütüldüğü merkezdeki tüm çalışanlar çalışmaya dahil edilmiş olup örneklem alınmamıştır. Çalışmayı kabul eden, yasal olarak izinli olmayan 908 kişi ile yüz yüze görüşme tekniği uygulanarak 01.01.2013- 31.05.2013 tarihleri arasında veriler toplanmıştır. Verilerin toplanmasında sosyodemografik bilgiler, Maslach Tükenmişlik Anketi ve Genel Sağlık Anketinden oluşan anket formları kullanılmıştır. Bulgular: Bingöl’de görev alanlar, 18-24 yaş arası çalışanlar, kadınlar, bekarlar ve hobileri olmayanlar tükenmişlik için hassas gruplardır. Çalışma populasyonunun % 63,9’unda depresyon skoru yüksek bulunmuştur. Depresyon riskini öngörmede duygusal tükenme, cinsiyet ve hobi durumu önemli etmenlerdir. Sonuçlar: Çağrı merkezi çalışanlarında tükenmişlik ve depresyon gelişimini önlemek ve çalışanları meslek hastalıklarından korumak için bireysel ve örgütsel önlemler alınmalı, hassas gruplar öncelikli tutulmalıdır. 11 ABSTRACT Burnout and General Health Status of Call Center Workers in 3 Region Aim of study: The aim of this study is to determine the burnout and general health status of 1345 call center workers in 3 different region. Method: All call center workers were included in the study without sampling. Data were collected face to face between 01.01.2013- 31.05.2013 with 908 call center workers whom accepted to take part in the study. Sociodemographic Questionnaire, Maslach Burnout Questionnaire and General Health Questionnaire were used to collect data. Findings: The vulnerable groups were women, employees whom were 18-24 years old and call center workers in Bingöl. High rate of depression score (% 63,9) viewed in the population. High depression scores significantly associated with emotional exhaustion, gender and hobbies. Conclusion: Organizational and individual precautions must be taken to prevent from burnout, depression and occupational diseases with keeping priority to vulnerable groups. 12 1. GİRİŞ VE AMAÇ Çalışma yaşamında sanayi sektöründen hizmet sektörüne olan hızlı geçiş ile bireylerin işyerinde karşılaştıkları riskler farklılaşmaktadır. Sürekli ve hızlı olan bu değişim çalışma yaşamında fizyolojik, psikolojik ve sosyal yönden çalışanların sağlığını olumsuz olarak etkilemekte ve tükenmişliğe yol açmaktadır. Doğrudan insana hizmet eden, hizmetin kalitesinde insan etmeninin çok önemli bir yere sahip olduğu alanlarda tükenmişlik daha sık görülmektedir. Bu durum sunulan hizmeti ve hizmetin kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu konuda yapılan çalışmalar tükenmenin iş kaybından, aile içi ilişki sorunlarına, psikosomatik hastalıklardan, alkol-madde-sigara kullanımına ve hatta uykusuzluk, depresyon gibi ruhsal hastalıklara kadar uzanan çok çeşitli ciddi sonuçları olduğunu göstermektedir (1). Maslach ve Jackson (1986)’a göre tükenmişlik; çalışanlar tarafından sağlanan hizmetin ve ilginin kalitesinde azalmaya yol açmakta, işten ayrılma, işe devamsızlık ve düşük morale neden olmaktadır. İlk olarak 1960’ların sonlarında istek ve şikayet iletme aracı olarak ortaya çıkan çağrı merkezleri günümüzde büyük ve uluslar arası bir sektör haline gelmiştir (2). Türkiye’de 1200 çağrı merkezi olduğu tahmin edilmektedir. Çağrı merkezlerinde gerçekleştirilen araştırmalarda, çağrı merkezi çalışmasının stresli bir iş olduğu saptanmıştır (3). İşin yol açtığı stres faktörleri; aşırı iş yükü, konsantrasyon sorunu, karmaşık ve belirsiz iş ortamı, tekrarlayan işlerin yapılması, hedef baskısı ve sosyal stres üretenler (çalışma arkadaşları ve yönetici)’dir. İşin aşırı bölünmesi, rutin işleri uzun süreler aynı işi yapmak, bireyin görüşünü gerektirmeyecek görev yapısı, yeteneklerden sınırlı olarak yararlanma ve iş üzerinde düşük kontrol birçok olumsuz sonuçları beraberinde getirmektedir. İşin belli bir süreden sonra monotonlaşması, devamlı kontrol edilme hissi ve çalışanların yaptıkları işe yönelik kariyer beklentilerinin olmaması, iş gücü devir 13 hızlarının yüksekliği, düşük tatmin ve motivasyon, fiziksel aktivite yetersizliği ve işe bağlı ortaya çıkan sağlık sorunları birçok çalışma için konu oluşturmuştur. Bu çalışmada Türkiye’de 3 farklı bölgede çalışan çağrı merkezi çalışanlarında tükenmişlik düzeyi ve genel sağlık durumu araştırılmıştır. 14 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Tükenmişlik Tanımı Tükenmişlik (burnout), ilk olarak 1970’lerde Amerika’da, müşteri hizmetlerinde çalışan insanların yaşadığı meslek bunalımını ifade etmek amacıyla kullanılmış olup kavram kavramı ilk kez, 1974 yılında Herbert Freudenberger tarafından tanımlanmıştır. Tükenmişlik kavramını “mesleki bir tehlike” olarak vurgulayan Freudenberger, “başarısızlık, yıpranma, enerji ve güç kaybı veya insanın iç kaynakları üzerinde karşılanamayan istekler sonucunda ortaya çıkan bir tükenme durumu” olarak tanımlamıştır (4,5). Tükenmişlik kavramı ile ilgili çok sayıda tanım bulunmaktadır. Tükenmişlik kavramının sözlük anlamı; “Enerji, güç ya da kaynakların aşırı talepler yoluyla tükenmesi, yorulma, gücünü yitirme, başarısız olma” şeklindedir (6). Özyurt, tükenmişliği, belirli bir zaman sürecinde gelişen ve sonunda acı çeken kişinin fiziksel, ruhsal ve zihinsel olarak resmen kendini bitmiş hissettiği nokta olarak tanımlamaktadır (7). Demirtaş ve Güneş, tükenmişliği, öznel olarak yaşanan, duygusal taleplerin yoğun olduğu ortamlarda uzun süre çalışmaktan kaynaklanan, fiziksel yıpranma, çaresizlik, ümitsizlik duygusu, hayal kırıklığı, olumsuz bir benlik kavramının gelişmesi, ise, iş yerine, çalışanlara ve yaşama karsı olumsuz tutumların gelişmesi gibi belirtilerin eşlik ettiği bir durum olarak tanımlamaktadır (8). Baysal’a göre ise tükenmişlik, bazen fiziksel rahatsızlıklarla karakterize olan, değişmeden kalan, işe ilişkin kronikleşmiş stres durumlarından sonra gelişen ruhsal ve fiziksel enerji azalması durumu için kullanılan bir terimdir (4,9). 15 Cherniss’ e göre tükenmişlik; bireyin mesleğinde yaşadığı stres ve gerginliğe bir yanıt olarak, işine profesyonel olarak ilgisinin azalmasıdır (9). Edelwich ve Brodsky’ye göre tükenmişlik; çalışma şartlarına bağlı olarak, bireyin enerji ve idealizminde gittikçe artan bir hasardır (10). Santinello, tükenmişliği kişiler arası ilişkilerde mesafeyi, duyarsızlığı ve ilgisizliği içeren psikolojik bir sorun olarak tanımlamaktadır (11). Fong ise duygusal tükenmeyi, kişilerle kurulan empatinin azalması, kişisel başarıdaki azalma duygusu ve işle ilgili stresin sık sık hissedilmesi olarak tanımlamış ayrıca kişinin iş ortamındaki stres yapıcı unsurlarla başa çıkamaması olarak belirtmiştir (12). Pines, Aranson ve Kafry (1981) duygusal yükü ağır işlerde uzun süre çalışma sonucunda fiziksel, ruhsal ve zihinsel tükenme olarak tanımlamaktadır (13). Charmichael tükenmişliğin, bireysel kaynakların, esnekliğin, pozitif enerjinin tükenmesinden veya erken bir yeterlilik krizinden doğduğunu belirtmektedir (8). Dorothy ve Cotton tükenmişliği stresle etkin şekilde başa çıkmadaki başarısızlığın sonucu olarak görmektedirler (9). Tükenmişlik stresle ilişkili bir durum olarak tanımlanmış olup kimi zamanda stresle eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Stres, çevrenin istekleri ile bireyin yapabilecekleri arasında dengesizlik olduğu zaman ortaya çıkar. Birçok uzman tarafından tükenmişlik, çeşitli olumsuz stres durumları ile başa çıkmada başarısız girişimlerin sonucu olarak değerlendirmiştir (14). Tükenmeyi örgütsel kökenli stres kaynaklarından ayıran özellik, çalışanların iş gereği karşılaştıkları kişilerle kurdukları sık ve yoğun etkileşimler sonucunda ortaya çıkmasıdır (15). Günümüzde kabul gören en yaygın tükenmişlik tanımı Maslach ve arkadaşları tarafından yapılan ve tükenmişliği üç boyutlu bir kavram olarak algılayan tanımdır. Bu tanımda tükenmişlik; işi gereği sürekli olarak diğer insanlarla yüz yüze çalışan kişilerde sıklıkla ortaya çıkan üç boyutlu bir sendrom olarak kabul edilmektedir. Bu üç boyut duygusal tükenme (emotional exhaustion), duyarsızlaşma 16 (depersonalization) ve kişisel başarıda düşme hissi (diminished personal accomplishment) olarak adlandırılmıştır (16). 2.2. Maslach’ın Tükenmişlik Tanımı Ve Üç Boyutlu Tükenmişlik Modeli Maslach ve Jackson’a göre tükenmişlik, bireyin işinden duygusal olarak uzaklaşması ve tükenmesi (emotional exhaustion), duyarsızlaşma (depersonalizasyon) ve kişisel başarısının (personal accomplishment) düşmesini içeren üç boyuttan oluşmaktadır (17). Birinci boyut olan duygusal tükenmede birey kendini yorgun, duygusal yönden aşırı yıpranmış hisseder. İkinci boyut olan duyarsızlaşmada birey hizmet verdiği kişilere olumsuz, alaycı tutum ve duygular geliştirir. Üçüncü boyut olan kişisel başarı eksikliğinde birey kendini çalıştığı işle ilgili olumsuz değerlendirir, başarısız hisseder. Bireyde tükenmişliğin duygusal tükenme ve duyarsızlaşmanın artması, kişisel başarının azalması ile ortaya çıktığı belirtilmektedir (18). 2.2.1. Duygusal Tükenme Maslach’a göre tükenmişliğin en önemli bileşeni duygusal tükenmişliktir. Çalışanların örgütsel ve kişisel yöndeki beklentilerinin duygusal tükenmişlikle doğrudan ilişkili olduğu bilinmektedir. Maslach duygusal tükenmeyi "Çalışanların fiziksel ve duygusal açıdan kendilerini aşırı yorgun ve yıpranmış hissetmeleri" (19) seklinde tanımlanmıştır. Çalışanların kendilerini işlerine verememeleri ve kendilerini hizmet sundukları bireylere karşı eskisi kadar sorumlu hissetmemeleri gibi sonuçlar oluşturmaktadır (20). Genellikle insanlarla çok yoğun ve yüz yüze çalışmanın gerekli olduğu mesleklerde, "işte aşırı derecede psikolojik ve duygusal taleplere maruz kalmaktan dolayı yaşanan enerjinin bitmesi durumu" (21) olarak ifade edilen duygusal tükenme boyutu, tükenmişliğin en temel boyutu ve tükenmişlik sendromunun başlangıcı, merkezi ve en önemli bileşenidir (4,22). Duygusal tükenme, işin gerektirdiği taleplerinin ve değişikliklerin yarattığı strese verilen ilk tepkidir (4). Bireyler, tükenmişlik sendromunu yaşayan diğer insanları 17 veya kendilerini tanımlarken, daha çok "duygusal tükenme" hissi yaşadıklarını belirtmektedirler. Tükenmişliğin üç boyutu arasında en çok rapor edilen ve en çok analiz edilen boyut, duygusal tükenme boyutudur (22, 23). 2.2.2. Duyarsızlaşma Maslach tarafından geliştirilen modelin ikinci bileşeni olan duyarsızlaşma bileşeni, tükenmişliğin kişiler arası boyutunu temsil etmektedir ve çalışan kişinin hizmet sunduğu bireylere yönelik negatif, katı tutumları ve işe karşı tepkisizleşmeyi belirtmektedir (22, 24). "Hizmet götürülen kişilere karşı katı, soğuk, ilgisiz ve hatta insancıl olmayan tarzda olumsuz bir tavır sergilenmesi" şeklinde tanımlanan duyarsızlaşma, işe yönelik idealizmde önemli bir azalmaya işaret eder ve özellikle işyerinde hizmet verilen kişilere yönelik tutumlarda olumsuz değişimler görülmektedir (25). Duygusal tükenme yaşayan kişi, kendisini diğer insanların sorunlarını çözmede güçsüz hisseder ve duyarsızlaşmayı bir kaçış yolu olarak kullanır. İnsanlarla olan ilişkilerini işin yapılabilmesi için gerekli olan en az düzeye indirir. Duyarsızlaşma ile diğerlerinden bilişsel bir uzaklaşmaya yönelen bireyin, yaşadığı bu duyarsızlaşma ve uzaklaşmanın aslında duygusal tükenmişliğe yönelik bir tepki, bir anlamda da kendini koruma stratejisi olduğu vurgulanmaktadır (4, 22). Maslach'ın üç boyutlu tükenmişlik modeli, geleneksel iş stresi teorilerinden farklı olmakla birlikte; duygusal tükenme boyutu kuvvetli bir iş stresi değişkenini andırmaktadır. Maslach ve Jackson'a (26) göre, bireyin diğer bireyleri kendisinden uzaklaştıracak şekilde davranması, diğer bireylere ilgi göstermemesi, reddetmesi, düşmanca davranması ve olumsuz reaksiyonlar vermesi gibi faktörlerle karakterize olan duyarsızlaşma boyutu, tükenmişliğin en problemli boyutudur (27). 2.2.3. Kişisel Başarı Maslach’ın tükenmişlik modelinin üçüncü boyutu olan "kişisel başarı/kişisel yeterlilik" işinin işindeki yeterlilik ve başarı duygularını tanımlar. Bu anlamda, düşük kişisel başarı hissi tükenmişliğin bir parçasını oluşturmaktadır. Yetersizlik, başarısızlık 18 duygusu, düşük moral, iş verimliliğinde azalma, düşük üretkenlik, kişiler arası anlaşmazlık, sorunlarla başa çıkmada yetersiz kalma, benlik saygısında azalma gibi belirtilerle karakterize edilen düşük kişisel başarı/kişisel yeterlilik duygusu, kişinin kendisini olumsuz değerlendirme eğiliminde olmasını ifade eder (20, 22, 24, 25). 2.3. Tükenmişlik Sendromunu Etkileyen Faktörler Tükenmişlik, iş ortamındaki aşırı yoğun ve uzun süreli stres ve gerilim tarafından tetiklenen bir süreçtir (28). İş yükünün fazla olması, çalışma saatlerinin uzun olması, kronik, ölümcül hastalar ile uğraşmak, işyerinde ilişki ve görev paylaşımı sorunlarının yaşanması gibi işin kendisi ve iş koşullarına yönelik etkenlerin tükenmede rol oynayan başlıca özellikleri olarak bildirilmektedir (29). Bu sürecin gelişimini kişisel ve çevresel faktörler etkilemektedir. 2.3.1. Kişisel Faktörler Kişisel Faktörler, kişinin tükenmişliğe neden olan çevresel faktörlerden etkilenmesini hem azaltıcı hem de güçlendirici bir özelliğe sahiptir (30). Tükenmişliğin kişisel nedenlerinden bazıları: • Kişilik özellikleri, • Medeni durum, • Kişisel duyguların analizi, paylaşımı, • Demografik özellikler, • Eğitim düzeyi, • Çalışma yılı, • Motivasyon düzeyi, • Benlik gücü, 19 • Engellenmeye dayanıklılık düzeyi, • İşe aşırı düşkün olunması, • Kişisel beklenti düzeyi ve tolerans düzeyi tükenmişliğin kişisel nedenlerinden bazılarıdır. Yaş, tükenmişlik araştırmalarında en tutarlı sonuçları veren etkendir. Genç ve tecrübesiz çalışanlarda yaşlı ve tecrübeli çalışanlara oranla daha çok tükenmişlik görülmektedir. Bu da genç çalışanların beklenti düzeylerinin yüksek olmasından dolayı yaşadıkları hayal kırıklığı ile açıklanmaktadır. Buradan hareketle yaşla tükenmişlik arasında negatif bir ilişki olduğu belirtilmektedir. Medeni durum ile tükenmişlik düzeyi arasındaki ilişkiye bakıldığında bekarların evlilere göre ve çocuksuz olanların çocuk sahibi olanlara göre daha yüksek oranda tükenmişlik yaşadıkları görülmektedir. Aile sahibi olmanın tükenmişlik açısından olumlu etkisi, bireyin ihtiyacı olan sosyal desteği ailesinden alabilmesi ile açıklanmaktadır (31). Yüksek eğitim alanlarda daha az tükenmişliğe rastlandığı belirtilmekle birlikte, artan eğitimle paralel olarak çevreye olan duyarlılığın arttığı, bunun da tükenmişlik riskini arttırdığı da belirtilmektedir. Eğitim ve tükenmişlik arasındaki ilişkiye yönelik olarak, üniversiteyi terk etmiş veya üniversite okumamış çalışanların tükenmişliğe daha az yakalandıklarını, üniversite mezunlarının ise yüksek lisans mezunlara göre daha çok duyarsızlaşma, daha az kişisel başarı ve daha çok duygusal tükenme yaşadıklarını belirtmektedir (26, 32). Dayanıklılık (günlük aktivitelere katılım, olaylar üzerindeki kontrol hissi, değişime açıklık) düzeyi düşük olan kişiler daha fazla tükenmişlik (özellikle duygusal tükenmişlik) yaşarlar. Yaşadıklarını olaylara, yetkili kişilere ya da şansa atfetme eğilimindeki dış kontrol odaklı kişilerde, yaşadıklarını kendi yetenek ve çabalarına atfetme eğiliminde olan iç kontrol odaklılara göre tükenmişlik düzeyi daha yüksektir. Başa çıkma biçimleri açısından ise pasif, savunmacı kişiler daha fazla; sorunlardan kaçmayan, yüzleşen kişiler ise daha az tükenmişlik yaşamaktadırlar. 20 Benlik saygısı da tükenmişliğin her üç boyutu ile ilişkilidir. Büyük beşli kişilik faktörleri üzerinde yapılan araştırmalarda tükenmişlik nevrotiklikle (kaygılılığı, düşmanlığı, depresyonu, kendilik bilincini ve incinebilirliği kapsar) ilişkilidir. Nevrotik kişilerin duygu durumu değişkendir ve psikolojik sorunlara eğilimlidirler. Tükenmişliğin duygusal tükenme boyutu A Tipi kişilik özellikleri (rekabetçi, zamanbaskılı yaşam tarzı, düşmanca davranışlar, aşırı kontrol etme isteği) ile de ilişkili bulunmuştur (22). 2.3.2. Örgütsel Faktörler İş yerindeki tükenmişliği arttıran faktörler üzerindeki deneysel çalışmalar, tükenmişliğin oluşmasında kişiden kaynaklanan faktörlere nazaran örgütsel faktörlerin daha fazla etkisi olduğunu göstermiştir (33). Araştırmalar sonucu tükenmişliğe yol açan, örgütsel faktörler: • Aşırı iş yükü ve dinlenme zamanlarının az olması, • Müşterilerin gereksinimlerinin finansal, bürokratik ve idari nedenlerden dolayı karşılanamaması, • Yöneticilerin yetersizliği, denetim yetersizliği, • Yetersiz uzman eğitimi ve yönlendirme, • Yaptığı işi kontrol etme ya da etkileme duygusundan yoksun olma, • Çalışanlar arasında destek ve sosyal ilişkilerin olmaması, • Aşırı zor ve yoğun iş ortamı, • İş yükü, iş ilişkileri, • Rol karmaşası, rol belirsizliği, • Mesleki kıdem, 21 • Sosyal desteklerin azlığı, • Mesleğin tanımının açık bir biçimde yapılmamış olması, • Yönetime ilişkin sorunlar, ekonomik sorunlar, • İşyerinin fiziksel koşulları (yüksek ses kasvetli veya monoton bir görsel düzenleme), • Çalışma saatlerinin uzunluğu, • İlerleme fırsatlarının olmaması, • İdari baskı, • Yetersiz ücret, • Örgüt içinde kararlara katılamama, • Ailesel ve toplumsal nedenler gibi çok sayıda faktör sıralanabilir. Tükenmişlik riskinin yüksek olduğu işlerin ortak noktası, aşırı iş yüküdür (16). Aşırı iş yükü sonucunda, çalışanda aşırı bilişsel, duyumsal ve duygusal bir yük oluşmakta ve başa çıkma davranışı olarak duyarsızlaşma gelişmektedir (34). İş ortamında bulunan ve karşı karşıya gelinen insanlarla geçirilen zamanın uzaması, sık etkileşim kurulması, hizmet verilen kişi sayısının artması, yüz yüze ilişki kurulması ve hizmet verilen kişilerin ağır sorunları olması ve iş ile ilgili çok az kontrole sahip olma tükenmişlik düzeyini arttırmaktadır (15). Örgütlerde kişiler arası ilişkilerin sıklığı ve yoğunluğu arttıkça duygusal tükenme artmakta, azaldığı ölçüde de azalmaktadır. İnsan ilişkilerinin yoğunluğu azaldıkça insan ilişkilerinde gerilimde azalmakta, buna bağlı olarak tükenmişlik daha az yaşanmaktadır (16). Bireylere gerçekçi hedefler konmaması, motivasyonu düşük iş arkadaşları ile 22 çalışma, bireyin karakteri ile yaptığı iş arasındaki uyumsuzluk, işle ilgili objektif deneyim ve işin subjektif baskısı, bürokrasi ve çalışanlarla yönetim arasındaki ilişkiler, pozitif geribildirim alamama, yapıcı olmayan eleştiriler, bireylerin mesleki gelecekleri ve kariyerleri konusunda kendilerini güvensiz hissetmeleri, belirsizlik ve engellenme durumunda olmaları, mola verebilecek, birbirleri ile iletişim kurabilecek zaman ve ortamlarının olmaması, işleri ile ilgili bilgi ve becerilerini güncelleyebilecekleri sürekli bir eğitim imkanının olmaması da tükenmişliği etkileyen diğer organizasyonel nedenlerdir (10,35). 2.4. Tükenmişlik Sendromunun Belirtileri Tükenmişlik yavaş başlangıçlı, sürekli gelişen, kronik bir olgudur. Tükenme durumuna gelmeden kısa bir süre önce arka arkaya gelen stres yaratıcı olaylar gibi bazı çevresel koşullara rastlanır. Çok seyrek de olsa tükenmişlik herhangi bir olay olmadan birdenbire ortaya çıkabilir (4). Tükenmişlik aynı zamanda pozitif duyguların yokluğu ile de ilişkilidir. İş yaşamında bireyler, işine karşı duyduğu heyecanla, işini iyi yaptığında aldığı doyumla, çalışma arkadaşlarıyla arasındaki keyifli ilişkilerle ve sahip olduğu değerlerin övünç kaynağı olmasıyla zenginleşecektir. Bu gibi olumlu duygular, çalışanın işine bağlılığını ve motivasyonunu artıracaktır. Nitekim yaptığı iş bireyi mutlu ediyorsa, o da işini daha iyi yapma çabasına devam edecektir. Ayrıca kendisini iyi hisseden birey; yaratıcı ve yeni çözümlere daha açık bir hale gelerek, işinde özel şeyler yapmak için ayrıca bir çaba göstermekten de çekinmeyecektir. Ancak, pozitif duyguların negatif duygularla dengelenmesi ve gücünü kaybetmesi durumunda duyarsızlaşma kendini gösterir ve bireyde her şeyi güvensiz ve düşmanca bir bakış açısıyla yargılama başlar (36). Potter (29), iş dünyasında tükenmişliğin küçük sinyaller vererek başlayabileceğini, bu uyarı sinyallerinin engellenmişlik hissi, duygu patlamaları, rahatsız edilmeme isteği, yabancılaşma duygusu, düşük performans, ilaç ve alkol kullanımında artış şeklinde olabileceğini belirtmektedir. Tükenmişlik yaşayan birey, mesleki doyumsuzluk ve yorgunluk duyguları yaşadığını fark eder ve işe gitmeyi istememe, terslik ve tahammülsüzlük, kendinden şüphelenme hissi, benlik (kendilik) imajına uygun olmayan davranışlar sergileyip garip, 23 eleştirici, kızgın, katı, önerilere/eleştirilere kapalı ve insanları iten davranışlar içine girebilir. Tükenmişlik belirtileri fiziksel, ruhsal ve davranışsal olmak üzere 3 başlıkta incelenmektedir. 2.4.1. Fiziksel Belirtiler Tükenmişlik yaşayan çalışanlarda en sık görülen belirtilerdir (4, 37, 38). • Yorgunluk ve bitkinlik hissi, • Geçmeyen soğuk algınlıkları/grip, baş ağrıları, mide, bağırsak hastalıkları, • Yüksek kolesterol, • Yüksek tansiyon, • Kas gerilmeleri, • Kronik yorgunluk, • Alerji, • Uyku bozuklukları, • Solunum güçlüğü ve taşipne, • Kilo kaybı veya şişmanlık, • Uyuşukluk, • Deri şikâyetleri (deride kabarma ve kızarıklıklar), • Diyabet, • Ülser, 24 • Koroner kalp rahatsızlığı riskinde artış, • Genel ağrı ve sızılar. 2.4.2. Ruhsal Belirtiler Tükenmişliğin ruhsal belirtileri diğer belirtilerine oranla görece daha az gözle görülür olsa da, dikkat edildiğinde hem birey hem de çevresi tarafından kolaylıkla fark edilebilir (4, 37, 38,39). • Engellenmişlik hissi, • Duygusal bitkinlik, kronik bir sinirlilik hali, • Çabuk öfkelenme, • Zaman zaman bilişsel becerilerde güçlükler yaşama, • Hayal kırıklığı, • Çökkün duygu durum, • Anksiyete, • Huzursuzluk, • Sabırsızlık, • Benlik saygısında düşme, • Değersizlik, • Eleştiriye aşırı duyarlılık, • Karar vermede yetersizlik, • Apati, 25 • Boşluk ve anlamsızlık hissi, • Ümitsizlik, • Alınganlık, • Asılsız şüpheler ve paranoya, • Öz saygı ve özgüvende azalma, • Başarısızlık hissi, • Suçluluk, • İçerlemişlik, çaresizlik. 2.4.3. Davranışsal Belirtiler Tükenmişliğin diğer belirtilerine kıyasla, başkaları tarafından daha kolay gözlemlenebilen davranışsal belirtiler aslında tükenmişliğin ciddi bir boyuta ulaştığının da göstergesidir (4, 37, 38). • Çabuk öfkelenme, • Ani sinir patlamaları, • Gözyaşlarını tutamama, • Aşırı alınganlık, • Yalnız kalma isteği, • İşe gitmek istememe, • İşe geç gelme/gelmeme, • İşyerinde işi yavaşlatma ya da sürüncemede bırakma, 26 • Örgütleme güçlüğü, • İlaç (özellikle trankilizan), alkol ve tütün vb. almaya eğilim ya da bunların kullanımında artış, • Az/çok yemek yeme, • Evlilik çatışmaları ve boşanma, • Aile çatışmaları, • Aile ve arkadaşlardan (dış çevreden) uzaklaşma ve içe kapanma, • Kişilerarası problemler, • Sıkıntı, konsantrasyon güçlüğü, • Unutkanlık, • Başkalarına fazla güvenmeme veya onlardan kaçınma, • Kuruma yönelik ilginin kaybı, bazı şeyleri erteleme ya da sürüncemede bırakma, • Çalışmaya yönelmede direnç, • Hizmet sunulan kişilere tek tip davranma, onları küçümseme ve onlarla alay etme, • Değişime direnç ve katılık, • Çalışma arkadaşlarıyla iş konusunda tartışmaktan kaçınma, • Alaycı ve suçlayıcı olma gibi davranışsal belirtiler gözlenmektedir. 27 2.5. Tükenmişliğin Evreleri Tükenmişlik Edelwich ve Brodsky tarafından 4 evrede tanımlanmıştır (41). Fakat bireylerde tükenmişlik bir evreden diğerine kesikli bir süreç olarak değil sürekli bir olgu olarak görülebilir. Kişilerde tablonun mutlaka bu evreleri izlemesi gerekmez, evreler atlanabilir, bir evrede takılıp kalınabilir ve dalgalanmalar olabilir (29). 2.5.1. I - Evre: Şevk ve Coşku Evresi (Enthusiasm) Coşku dönemi, çalışma motivasyonu, heyecan ve beklentilerin en yoğun olduğu dönemdir. İşi ile ilgili gerçekçi olmayan beklentiler içindedir. Mesleği her şeyin önündedir ve işini yaparken sıklıkla hizmet sunduğu insanlarla gereğinden fazla özdeşleşmektedir. Uzun ve yorucu bir çalışma içindedir, gereksiz yükler altına girer, kendisinden çok şey beklemekte, dinlenmeye zaman ayırmamakta, tüm durumlarda en ideal biçimde davranmaya çalışmakta, her zaman başarılı olmayı beklemektedir. Ancak bu çalışma tarzı ve hizmet verilen kişilerle aşırı özdeşleşme kişinin enerjisini hızlı ve verimsiz bir biçimde tüketmesine yol açar. Zamanla daha zorlu durumlarla karşılaştıkça, mesleğindeki bilgi ve deneyim eksikliğinin de eklenmesi ile yıpranmaya, mesleki doyumu azalmaya, hayal kırıklığı giderek artmaya başlar. Hayal kırıklığı içinde gayretle çalışan birey, tükenmişliğin durgunluk dönemine girmeye başlar. Durgunluk; genellikle çalışmaya başladıktan bir yıl sonra ortaya çıkar (42). 2.5.2. II. Evre: Durağanlaşma Evresi (Stagnation) Bu evre de kişi artık mesleğini uygularken karşılaştığı güçlükler, hayal kırıklıkları, iş yeri sorunları, düşük ücret; fazla mesai gibi nedenlerle coşku evresindeki enerjisini, çalışma ve insanlara yardım etme arzusunu yitirmeye başlamış, ilkelerin, kıdemliliğin önemi azalmıştır. Durgunluk dönemi içine giren birey, olasılıkla görevle ilgili beklentilerinde hayal kırıklığı yaşamaktadır. İnsanlarla çalışan mesleklerde tükenmişliği araştıranlar, durgunluğu ‘yolun sonuna gelme’, ‘son’, ve ‘tünelin sonunda bir ışık görememe’ gibi tipik ifadelerle belirtmişlerdir. Daha önce düşünmediği ya da 28 önem vermediği düşük ücret, fazla mesai, boş zamanın olmaması gibi sorunlar giderek dikkatini çekmeye ve onu rahatsız etmeye baslar. Bu dönemde kişi için iş, önemini yitirmeye başlamıştır. Çalışmalar yavaşlatılır ve ilgi işin dışında bireysel gereksinimleri karşılamaya yönelir (41). Kişi o zamana kadar özel yaşamını geri plana ittiği ve geliştirmediği için yaşamın başka alanlarında da doyum elde edemeyecek ve mutsuz olacaktır. 2.5.3. III. Evre: Engellenme Evresi (Frustration) Bu dönemde duygusal, davranışsal ve fiziksel sorunların ortaya çıkmaktadır. İnsanlara yardım ve hizmet etmek için çalışmaya başlamış olan kişi, insanlara istediği gibi yardım edemediğini görmüştür. İnsanları, sistemi ve olumsuz çalışma koşullarını değiştirmenin ne kadar zor olduğunu anlar; yoğun bir engellenmişlik duygusu yaşar. Bu döneminde kişi hayal kırıklığını yaşayarak işinin sınırlarını fark eder, kendi yeterliliğini ve bulunduğu sahada kalmasının nedenlerini sorgulamaya başlar. Çalışan kişi, bu döneme girdiğinde, yaşadıklarını kendi kafasında yeniden değerlendirmeye başlar. Gerçekleştirmek istediği amaçlarının, genellikle engellendiğinin farkına varır. Taşıdığı yüke rağmen yetkisi yoktur ya da çok sınırlıdır, karar mekanizmalarında yer alamamaktadır ve değerinin bilinmediğine inanmaya baslar. Düşük ücret, düşük statü ve uzun çalışma saatleri bir türlü düzelmemektedir. Üstelik hizmet sunduğu kişilerden aldığı olumsuz tepkiler de onu daha çok yıpratmakta ve bu işi yapıp yapmamayı sorgulamasına neden olmaktadır. Bu durumda kişi adaptif savunma ve başa çıkma stratejilerini harekete geçirme, maladaptif savunmalar ve başa çıkma stratejileri ile tükenmişliği ilerletme ve durumdan kendini çekme olarak tanımlanan 3 yoldan birini seçmektedir. Çalışan kişi eğer kendini ifade edebilir, sorunların çözümü için adım atabilir ve sorumluluk alabilirse tükenmişliğin son evresine ilerlemekten kurtulabilir. Ancak eğer kişi maladaptif baş etme yollarına başvurur ya da kendini ifade etmek yerine içine kapanır, kendini ifade etmez, sorunlardan ve sonunda hizmet vermekten de kaçınmaya başlarsa, bu tutum bir süre sonra kişiyi tükenmişliğin son evresine götürecektir. 29 2.5.4. IV. Evre: Umursamazlık Evresi (Apathy) Umursamazlık evresi tükenmişlik sürecinde en güç ifade edilebilen dönemlerden birisidir. Bu evrede kişi engellenmişlik ve öfke duygularını yitirir, yaptığı iş ile olan duygusal bağını kaybeder. Yüksek düzeyde ilgisizlik, sık yakınmalar, çekişmeler şeklinde de ortaya çıkmaktadır. Apati yaşayan kişiler, işlerinin verdiği doyumsuzluğu bu şekilde kapatmaya çalışmaktadırlar. Bu nedenle apatiye ilerlemiş bir “baş etme” dönemi de denilmektedir. Bu dönem aynı zamanda verilen hizmeti de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu dönemde çalışanlar işe geç gelme, işten kaçma ve hizmet verdikleri kişiler ile olabildiğince yüz yüze gelmeme eğilimi gösterebilmektedir. Böyle bir durumda iş yaşamı kişi için bir doyum ve kendini gerçekleştirme alanı olmaktan çok uzak, kişiye ancak sıkıntı ve mutsuzluk veren bir alan olacaktır (40,43). Bu evreye kadar gelen bir bireyin tükenmişliğinin giderilmesi oldukça zordur. Eğer iş koşullarında kapsamlı değişiklikler yapılmazsa ya da gerekli psikiyatrik yardım sağlanmazsa bu tablo meslek yaşamı boyunca sürebilir. 2.6. Tükenmişlik ve Depresyon Depresyon; biyolojik, psikolojik, sosyal nedenlerden kaynaklanan ve sonuçları itibariyle insan hayatını olumsuz etkileyen bir duygu durum bozukluğudur. Depresyon sadece birey üzerinde olumsuz etkileri olmamakta, bireyin ailesini ve çalışma hayatını da olumsuz etkilemektedir. Duygusal olarak kişi kendisini yalnız ve mutsuz hisseder ve kimsenin ona değer vermediğini düşünür. Yaptığı iş ve geçmişte zevk aldığı birçok şey artık keyif vermez, ümitsizlik hissine kapılır. Sosyal faaliyetlerinde belirgin düşüşler yaşar, toplumla iletişiminde kendini hep geri plana çeker. Depresyon zihinsel olarak ise; unutkanlık, dikkat kaybı ve sürekli intihar düşüncesi ve intihara teşebbüse kadar varabilir. Davranışsal olarak ise, iş ve diğer faaliyetlerindeki performansının düşmesi, halsizlik ve kilo alma veya verme görülmektedir. Basit günlük işler bile kişi için bir yük olmaya başlar. Uykuya dalamama, uykunun sık sık bölünmesi veya sabah çok erken uyanma şeklinde sorunlar görülebilir. Bazı kişilerde aşırı uyuma eğilimi olabilir. Bu kişiler çok uyumalarına rağmen dinlenmiş olarak uyanmazlar. Baş, boyun sırt, eklem ağrıları, 30 mide-bağırsak şikâyetleri eşlik edebilir. Çalışanlar üzerinde iş verimsizliği ve iş bırakma şeklinde kendini göstermektedir. Nitelikli çalışanların, depresyon yüzünden işi bırakmaları, örgütlere zarar verdiği gibi aile içinde ekonomik kaygıların artmasına da neden olmaktadır (45). Depresyon ve tükenmişlik birbirinden ayrı iki kavram olarak değerlendirilmekte fakat tükenmenin son döneminde depresyon gelişimi görülebilmektedir. Belirtileri incelendiğinde, çökkünlük, uykusuzluk, yorgunluk, kendini soyutlama, ikili ilişkilerde zorlanma, kişisel başarıda düşüş belirtilerinin ortak belirtilerdir. İki kavramın birbirleriyle birçok noktada benzerlik göstermektedir. Ancak, sebep ve sonuçları açısından incelendiğinde; depresyon sadece iş kaynaklı değil her türlü yaşamsal nedene bağlı olabilir, birden bire ortaya çıkabilir ve kişisel rehabilitasyon veya ilaç tedavisi ile tedavi edilir. Buna karşın tükenmişlik çalışma ortamı kaynaklı olup uzun sürede oluşmakta, ciddi verimlilik kaybına neden olup çözümün yine çalışma yaşamı içerisinde yer almaktadır. Depresyondan kurtulmak için uzun süre ilaç ve uzman desteği gerekli iken, tükenmişlik sendromundan kurtulmak için ilaç ve uzman takibi gereli olmamakta, çalışma şartlarının düzeltilmesi ve bireyin tükenmişlik yaşamakta olduğunu anlaması ve mücadele etmesi yeterli olmaktadır (46). 2.7. Çağrı Merkezleri Çağrı merkezi; kurumların temasta oldukları müşteriler, tedarikçiler, bayiler ile başta telefon olmak üzere diğer tüm temas biçimlerini (web, faks, e-mail) kullanarak iletişimlerini yürüttükleri, yazılım, donanım, insan kaynakları ve iş akışlarından oluşan etkileşim merkezleridir. Çağrı merkezleri 1960’ların sonlarında istek ve şikayet iletme aracı olarak ortaya çıkmış olup günümüzde büyük ve uluslararası bir sektör haline gelmiştir (2). ‘Müşteri İlişkileri Yönetimi’ kavramının en önemli araçlarından biri olan çağrı merkezlerinde müşteri temsilcileri inbound veya outbound olarak hizmet vermektedirler. Çağrı alan, "gelen çağrılara yanıt veren" inbound çağrı merkezleri belirli bir telefon numarası vasıtasıyla gelen çağrılara yanıt veren türdeki çağrı merkezleridir. 31 Bunlar genellikle hizmet, destek, yardım, bilgi alma, işlem yapma, satış gibi ihtiyaçlara cevap vermektedirler. Dış arama, "çağrı gerçekleştiren" outbound çağrı merkezleri ise belirli bir amaç için, bir grup insan tarafından belirli telefon numaraların aranması ile sürdürülen faaliyetlerin gerçekleştirilmesidir. Bunlar daha ziyade telefonla satış (telesatış) veya telemarketing çağrı merkezleridir (46). Çağrı merkezlerinde iş 15-20 müşteri temsilcisinden oluşan takımlar etrafında örgütlenmekte ve her bir takımın başına yüksek performans gösteren kişilerden bir takım lideri seçilmektedir. Bu takımların liderlerine; problemlerin çözümünde koçluk yapmak, kalite standartlarına ulaşılabilmesi için işçilerin oturma düzenini ayarlamak ve düzenli bir çalışma ortamı sağlamak gibi görevler verilmektedir (47). Müşteri temsilcilerinin performansı çeşitli elektronik denetim mekanizmaları sürekli izlenmektedir. Denetim için Yönetim Bilgi Sistemleri (YBS) ve çağrıların otomatik olarak müsait olan temsilciye yönlendirilmesini sağlayan Otomatik Çağrı Dağıtımcısı (OÇD) kullanılmaktadır. Bu iki mekanizmadan elde edilen verilerle birlikte; müşteri memnuniyeti bilgileri, kayda alman telefon görüşmeleri vasıtasıyla ölçümlenen hizmet kalitesi, gelir veya satış hedeflerini tutturma başarıları dikkate alınarak sürekli olarak çalışanların performansı ölçülmektedir. "Çağrı başına performans" ölçütleri kullanılmakta ve çalışanlar bu performans ölçütlerine göre terfi almakta veya ödüllendirilmektedir (48). İşin yoğunluğu ve üretim süreci üzerinde denetim ve kontrolün yaygınlaşması; işçileri kendi dinlenme, yemek ve ihtiyaç molalarından taviz vermeye ve bu süreleri yöneticilerin insiyatifinde kullanmaya zorlamaktadır. Tüm bu faktörler çağrı merkezlerinde çalışan kişilerin üzerinde yoğun bir baskı oluşturarak yüksek bir stres yaratmaktadır. Türkiye’de 2014 yılı itibariyle ortalama 1200 çağrı merkezi bulunmaktadır ve geliştirilen politikalarla sayılarının hızlı bir şekilde artması beklenmektedir (2). Çağrı merkezi çalışanları iş yerinde ergonomik, biyolojik, fiziksel ve psikososyal risk faktörleriyle karşılaşmaktadırlar. İş ortamındaki fiziksel ve ergonomik riskler 32 çalışanlarda kas iskelet sistemi rahatsızlıkları, görme bozukluğu, ses kısıklığı ve akustik yaralanmalara neden olmaktadır (49,50). Vardiyalı çalışma, iş üzerinde düşük kontrol, kötüye kullanılan çağrılar, takım lideri tarafından kötü yönetim gibi psikososyal risk faktörleri çalışanlarda stres, tükenmişlik ve depresyona neden olmaktadır (51). 33 3. GEREÇ VE YÖNTEM 3.1 Araştırmanın Amacı ve Türü Türkiye’de 3 farklı bölgede (İstanbul, Yozgat, Bingöl) hizmet veren 1345 çağrı merkezi çalışanında, genel sağlık durumu ve tükenmişlik düzeyi kesitsel tipte bir çalışma ile araştırılmıştır. 3.2. Araştırmanın Evreni Araştırma, 1345 idari ve müşteri temsilcisinin görev yaptığı, 3 farklı ilde şubesi bulunan ve 11 farklı sektöre ( Elektronik, Telekomünikasyon, e-Ticaret, Havacılık, Bankacılık) hizmet veren bir merkezde yürütülmüştür. Evrenin tamamına ulaşmak hedeflendiği için örneklem yöntemi kullanılmamıştır. Araştırmaya İstanbul'dan 589, Yozgat'tan 377 ve Bingöl'den 379 olmak üzere toplam 908 kişi katılmıştır. 437 kişi hizmet içi eğitim, sağlık sorunu, yasal izin ve çalışmaya katılmayı kabul etmeme nedeniyle kapsam dışında tutulmuştur. Analizler, 97 kişi anket formunu eksik doldurduğundan, 811 kişi ile yapılmıştır. 3.3. Veri Toplama Araçları Araştırmaya başlamadan önce İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan yazılı izin alındı. Araştırmaya katılmak istemeyenler ve veri toplama sürecinde ulaşılamayanlar çalışma dışı tutuldu. İstanbul'da çalışan 30 çağrı merkezi çalışanı ile pilot uygulama yapıldı. Araştırmada veri toplama, araştırmacı tarafından hazırlanan anket ile 01.01.2013- 31.05.2013 tarihleri arasında yüz yüze görüşme tekniği uygulanarak tamamlandı. 34 Araştırmada kullanılan anket formu 3 bölümden oluşmaktadır. 3.3.1. Sosyodemografik Veri Formu Katılımcılara ait sosyodemografik bilgilerin sorulduğu bölüm araştırmacı tarafından literatür bilgileri taranarak hazırlanmıştır. İlk bölümde katılımcıların yaş, cinsiyet, medeni durum, çocuk sahibi olma durumu, eğitim, sigara kullanma durumu, hobileri için vakit ayırıp ayıramadıkları, tanı konmuş hastalık varlığı, mesleğin isteyerek mi seçildiği, mesleği kendine uygun bulma durumu, alınan ücretten memnun olma durumu, benzer sektörde çalışma tecrübesi, vardiyalı çalışma durumu, işyerinde görev aldığı pozisyon, müşteri temsilcileri için inbound veya outbound çalışma durumu, şu anki işyerinde işe başladıktan sonra ortaya çıkan sağlık sorunları, sağlık şikayetlerinin ortaya çıkış zamanı, sadece işyerinde yaşanan sağlık şikayetleri soruldu. 3.3.2. Maslach Tükenmişlik Ölçeği Tükenmişlik düzeyi ölçümünde Christina Maslach ve Susan Jackson (1986) tarafından geliştirilen ve Türkçe uyarlaması ve geçerlilik-güvenilirlik çalışması Ergin (1992) tarafından yapılmış olan ‘Maslach Tükenmişlik Ölçeği (Maslach Burnout Inventory)’kullanılmıştır (52,53). Ölçeğin Cronbach’s alfa katsayıları duygusal tükenme için 0.83, duyarsızlaşma için 0.72 ve kişisel başarı için 0.67’dir. Yapılan faktör analizinde çalışma için Cronbach’s alfa katsayıları duygusal tükenmişlik alanında 0,90, duyarsızlaşma alanında 0,77 ve kişisel başarı alanında 0,71 olarak bulunmuştur. Maslach Tükenmişlik Ölçeği, algılanan tükenmişlik düzeyini ölçmek üzere oluşturulmuştur. Maslach Tükenmişlik Ölçeği’nin, dokuz maddeden oluşan duygusal tükenme, beş maddeden oluşan duyarsızlaşma ve sekiz maddeden oluşan kişisel başarı olmak üzere üç alt ölçeği bulunmaktadır. 35 I. Duygusal tükenme boyutunda 9 (1, 2, 3, 6, 8, 13, 14, 16, 20), II. Duyarsızlaşma boyutunda 5 (5, 10, 11, 15, 22), III. Kişisel başarı boyutunda 8 (4, 7, 9, 12, 17, 18, 19, 21) madde yer almaktadır. Türkçe uyarlaması ise “duygusal tükenme” ve “duyarsızlaşma” alt ölçek puanları, her bir madde için Hiçbir zaman (0), Çok nadir (1), Bazen (2), Çoğu zaman (3), Her zaman (4) olarak puanlandırılmakta, “kişisel başarı” alt ölçek puanı ise, bunun tersi şekilde hesaplanmakta ve düşük kişisel başarı olarak değerlendirilmektedir. Buna göre ölçeğin alt boyutlarından alınabilecek puanlar, duygusal tükenme için 0-36; duyarsızlaşma için 0-20 ve düşük kişisel başarı için de 0-32 arasında değişmektedir. Duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma boyutları olumsuz, kişisel başarı boyutu olumlu ifadelerden oluşmaktadır. Bu nedenle her alt boyutun puanı ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Tükenmişliği yaşamakta olan bireylerde duygusal tükenme (DT) ve duyarsızlaşma (DYS) puanlarının yüksek, kişisel başarı (KB) puanlarının düşük olması beklenmektedir (54). Duygusal tükenme alt ölçeği, kişinin mesleği tarafından ve aşırı yüklenilmiş olma duygularını; duyarsızlaşma alt ölçeği, kişinin hizmet tüketilmiş verdiği kişilere karşı duygudan yoksun bir şekilde ve umursamaz davranmasını; kişisel başarı alt ölçeği ise, kişinin, başarı ile sorunların üstesinden gelme duygularını tanımlar. 3.3.3 Genel Sağlık Anketi Genel Sağlık Anketi–12 (GSA-12) David Goldberg tarafından geliştirilen, toplumda ve birinci basamak sağlık kuruluşlarında ruhsal durumu saptamak amacıyla oluşturulmuş, kişinin kendisinin doldurduğu bir ölçektir. Soruların kısa, anlaşılır olması, uygulama süresinin kısalığı, geçerlilik çalışmasının yapılmış olması, duyarlılık ve özgüllüğünün yüksek olması nedeniyle çalışmalarda sıklıkla tercih edilmektedir (55, 56). Genel Sağlık Anketi (GSA) genel ruhsal rahatsızlığı ayırt etmek için geliştirildiği halde, aralarında zevk alma, durgun hissetme, dikkat dağınıklığı ve uykusuzluk gibi temel depresyon belirtilerini sorgulayan maddeler bulunmaktadır. Bu nedenle yapılan çalışmalarda psikiyatri uzmanının bulunmadığı merkezlerde depresyon taramasında da kullanılabileceği belirtilmiştir (57). 36 GSA-12’nin Türkiye’de geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları Kılıç tarafından gerçekleştirilmiş olup Türkiye için geçerli ve güvenilir bir testtir (Cronbach’s alfa = 0.78) (58,59). Faktör analizi sonucu çalışma için Cronbach’s alfa değeri 0,85’dir. Puanlamada sorulara verilen yanıtlardan a ve b şıklarına “0”, c ve d şıkları için “1” puan verilmekte ve katılımcılar 0–12 arasında puan alabilmektedir. Araştırmada “2 ve üzerinde” puan alanlar GSA–12 sonucuna göre depresyon gelişimi açısından riskli grup olarak kabul edilmiştir. Bu kesme noktası için duyarlılık (%74) ve özgüllük değeri (%82) olarak belirlenmiştir (58,59). 3.4.Araştırma Verilerinin İstatistiksel Analizi Araştırmada kullanılan veriler, katılımcılarla yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanmış ve literatür bilgisi doğrultusunda araştırmacı tarafından geliştirilen, katılımcıların tanımlayıcı özelliklerini saptamaya yönelik soruların yanı sıra Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Genel Sağlık Anketi-12’yi içeren bir anket formu aracılığıyla toplanmıştır. Toplanan veriler SPSS for Windows 21.0 paket programı ile analiz edilmiş olup değişkenler arası ilişkiler Ki-kare, Bağımsız Gruplar T Testi, Tek Yönlü Varyans Analizi, Post-Hoc değerlendirmelerde Tukey Testi, Pearson Testi ve Lojistik Regresyon Analizi ile değerlendirilmiştir. 37 4. BULGULAR Araştırmaya katılan çağrı merkezi çalışanlarının sosyodemografik özellikleri, ölçek sonuçları ile ilgili tanımlayıcı veriler ve değişkenler arası ilişkiler incelenmiştir. Araştırmaya İstanbul’dan 358, Yozgat’tan 226 ve Bingöl’den 227 çağrı merkezi çalışanı katılmayı kabul edip anketleri geçerli olarak değerlendirilmiştir (Tablo 1). Toplam katılım oranı % 60,2’dir. Tablo 1: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Araştırmaya Katılım Oranları Şehir Hedeflenen Çalışan Çalışmaya Katılan Katılım Oranı İstanbul 589 358 % 60,7 Yozgat 377 226 % 59,9 Bingöl 379 227 % 59,8 Toplam 1345 811 % 60,2 Araştırmaya toplam 337 erkek (% 41,6) ve 474 (% 58,4) kadın katılmıştır (Grafik 1). Çalışmanın yürütüldüğü bölgeler arasında cinsiyete göre anlamlı fark saptanmıştır (Pearson Ki-Kare, p<0,001). İstanbul ve Bingöl’de kadın çalışan oranı yüksek olup, Yozgat’ta ise erkeklerin oranı daha fazladır (Tablo 2). 38 Grafik 1: Çağrı Merkezi Çalışanlarının Cinsiyet Dağılımı Tablo 2: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Cinsiyet Dağılımı Şehir Kadın Erkek Toplam n % n % İstanbul 140 39,1 218 60,9 358 Yozgat 137 60,6 89 39,4 226 Bingöl 60 26,4 167 73,6 227 Toplam 337 41,6 474 58,4 811 p <0,001* *Pearson Ki-Kare Araştırmaya katılanların yaş ortalaması 24,35’dir. Araştırma evreninin % 62’si 18-24 yaş grubunda, % 28,9’u 25-29 yaş grubunda, % 9,1’i de 30 yaş ve üzeri grupta yer almaktadır (Tablo 3). Her üç ilde 18-24 yaş arası çalışan sayısı diğer yaş gruplarından anlamlı olarak yüksektir (Grafik 2), (Pearson Ki-Kare, p<0,001). 39 Grafik 2: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı 80 73,6 67,7 70 60 51,1 50 35,2 40 25,7 30 22 13,7 20 6,6 10 0 İstanbul Yozgat 18-24 4,4 Bingöl 25-29 30 ve üzeri Tablo 3: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı 18-24 yaş 25-29 yaş n % n % n % İstanbul 183 51,1 126 35,2 49 13,7 358 Yozgat 153 67,7 58 25,7 15 06,6 226 Bingöl 167 73,6 50 22,0 10 04,4 227 Toplam 503 62,0 234 28,9 74 09,1 811 Şehir 30 ve üzeri Toplam p <0,001* *Pearson Ki-Kare Çalışma evreninin % 86’sı bekar olup, evliler % 14’ü oluşturmaktadır. İstanbul’da çalışanların % 81,6’sı, Yozgat’ta çalışanların % 87,2’si ve Bingöl’de çalışanların % 92,1’i bekardır (Tablo 4). Bekar çağrı merkezi çalışan sayısı evlilere göre anlamlı olarak yüksektir (Pearson Ki-Kare, p=0,001). Evli olanların 55’i (% 48,7) bir çocuk sahibi, 16’sı (% 14,2) iki çocuk sahibi iken 42’si (% 37,2) henüz çocuk sahibi değildir. 40 Tablo 4: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Medeni Duruma Göre Dağılımı Şehir Bekar Evli Toplam n % n % İstanbul 292 81,6 66 18,4 358 Yozgat 197 87,2 29 12,8 226 Bingöl 209 92,1 18 7,9 227 Toplam 698 86,1 113 13,9 811 p 0,001* *Pearson Ki-Kare Çalışma evreninin % 0,9 ‘u ilköğretim, % 50,8’i lise ve % 48,3’ü üniversite mezunudur (Tablo 5). İstanbul’da çalışan çağrı merkezi çalışanlarının % 44,1’i lise mezunu ve % 54,7’si üniversite mezunudur. Yozgat’ta çalışanların % 50’si lise mezunu ve % 49,6’sı üniversite mezunudur. Bingöl’de çalışan çağrı merkezi çalışanlarının % 62,1’i lise mezunu ve % 37’si üniversite mezunudur (Grafik 3). İlköğretim mezunu olanların sayısının azlığı nedeniyle istatistiksel değerlendirme yapılamamıştır. İlköğretim mezunları dışarıda tutularak analiz yapıldığında iller arasında eğitim durumlarına göre anlamlı fark saptanmış olup, Bingöl’de daha az sayıda üniversite mezunu çalışan olduğu görülmüştür (Pearson Ki-Kare, p<0,001). Grafik 3: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı 41 Tablo 5: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı Şehir İlköğretim Lise Üniversite Toplam n % n % n % İstanbul 4 1,1 158 44,1 196 54,7 358 Yozgat 1 0,4 113 50,0 112 49,6 226 Bingöl 2 0,9 141 62,1 84 37,0 227 Toplam 7 0,9 412 50,8 392 48,3 811 Araştırma kapsamına alınan çağrı merkezi çalışanlarının sigara kullanma durumu incelendiğinde 414’ü (% 49,0) sigara içmektedir. Sigara içme oranı İstanbul için % 47,8, Yozgat için % 56,6 ve Bingöl için % 43,2’dir (Tablo 6). Yozgat’ta çalışanlar diğer iki ilden daha fazla sigara içmektedir (Pearson Ki-Kare, p=0,014). Cinsiyete göre sigara kullanımı incelendiğinde; erkeklerde sigara içme oranı % 65 iken kadınlarda sigara içme oranı % 37,6’dır (Tablo 7). Sigara içen erkek çalışan sayısı kadınlardan anlamlı olarak fazladır (Pearson Ki-Kare, p<0,001). Tablo 6: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Sigara İçme Durumuna Göre Dağılımı Şehir Sigara İçen Sigara İçmeyen Toplam n % n % İstanbul 171 47,8 187 52,2 358 Yozgat 128 56,6 98 43,4 226 Bingöl 98 43,2 129 56,8 227 Toplam 397 49,0 414 51,0 811 P 0,014* *Pearson Ki-Kare 42 Tablo 7: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Cinsiyete Göre Sigara İçme Durumu Dağılımı Cinsiyet Sigara İçen Sigara İçmeyen Toplam n % n % Erkek 219 65,0 118 35,0 337 Kadın 178 37,6 296 62,4 474 Toplam 397 49,0 414 51,0 811 p <0,001* * Pearson Ki-Kare Katılımcıların % 36,3’ünün boş zamanlarını değerlendirdikleri hobileri vardır (Tablo 8). İstanbul’da bu oran % 51,7, Yozgat’ta % 28,8 ve Bingöl’de ise % 19,4’dür. Araştırmanın yürütüldüğü bölgeler değerlendirildiğinde İstanbul’da hobisi olanların sayısı diğer 2 ile göre anlamlı olarak yüksektir (Pearson Ki-Kare, p<0,001). Tablo 8: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Hobi Edinme Durumlarına Göre Dağılımı Şehir Hobisi Olan Hobisi Olmayan Toplam n % n % İstanbul 185 51,7 173 48,3 358 Yozgat 65 28,8 161 71,2 226 Bingöl 44 19,4 183 80,6 227 Toplam 294 36,3 517 63,7 811 p <0,001* * Pearson Ki-Kare Katılımcılara daha önce bir doktor tarafından tanı konulmuş mevcut hastalıkları olup olmadığı sorulmuştur. Doktor tarafından tanı alıp mevcut hastalığı olduğunu belirten çalışan sayısı 110’dur. En sık tanı alınmış ilk 3 hastalığa bakıldığında 17 (% 15,4) kişi sindirim sistemi rahatsızlığı, 15 (% 13,6) kişi astım ve üçüncü sırada ise 14 (% 12,7) kişi kas- iskelet sistemi rahatsızlığı olduğunu belirtmiştir. Araştırma kapsamına alınan çağrı merkezi çalışanlarının 537’si (% 66,2) meslek olarak çağrı merkezi elemanlığını isteyerek seçtiklerini belirtmektedir (Tablo 9). Bu 43 oran İstanbul için % 63,1, Yozgat için % 65 ve Bingöl için % 72,2’dir. Mesleği isteyerek seçme durumuna göre iller arasında anlamlı fark yoktur (Pearson Ki-Kare, p=0,069). Cinsiyete göre bakıldığında mesleği isteyerek seçme oranı erkeklerde % 65, kadınlarda ise % 67,1’dir. Tablo 9: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Mesleği İsteyerek Seçme Durumlarına Göre Dağılımı Mesleği İsteyerek Mesleği İsteyerek Seçen Seçmeyen Şehir Toplam n % n % İstanbul 226 63,1 132 36,9 358 Yozgat 147 65,0 79 35,0 226 Bingöl 164 72,2 63 27,8 227 Toplam 537 66,2 274 33,8 811 p 0,069* * Pearson Ki-Kare Çağrı merkezi çalışanlarına icra ettikleri mesleği kendilerine uygun bulup bulmadıkları sorulmuştur. Çalışma evreninin % 66,5’i çağrı merkezi elemanlığını kendine uygun bir meslek olarak tanımlamaktadır (Tablo 10). Bu oran erkeklerde % 65,9 iken, kadınlarda % 66,9’dur. Yapılan istatistiksel değerlendirmede mesleği kendine uygun bulma durumuna göre her üç il arasında fark görülmemiştir (Pearson Ki-Kare, p=0,251). Tablo 10: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Mesleği Kendine Uygun Bulma Durumlarına Göre Dağılımı Mesleği Uygun Mesleği Uygun Bulan Bulmayan Şehir Toplam n % n % İstanbul 230 64,2 128 35,8 358 Yozgat 160 70,8 66 29,2 226 Bingöl 149 65,6 78 34,4 227 Toplam 539 66,5 272 33,5 811 p 0,251* * Pearson Ki-Kare 44 Katılımcılara alınan ücretten memnun olup olmadıkları sorulmuştur. % 9,9’u memnun olduğunu ve % 90,1’i memnun olmadığını belirtmiştir (Tablo 11). İstanbul’da çalışanların % 93,3’ü, Yozgat’ta çalışanların % 87,2’si ve Bingöl’de çalışanların % 88,1’i aldığı ücretten memnun değildir. Yapılan analizde üç bölge arasında anlamlı fark bulunmuş olup (Pearson Ki-Kare, p=0.026), ücretten memnun olmayanların oranı en yüksek İstanbul’da çalışanlardadır. Tablo 11: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Mesleği Kendine Uygun Bulma Durumlarına Göre Dağılımı Ücretten Memnun Ücretten Memnun Olan Olmayan Şehir Toplam n % n % İstanbul 24 6,7 24 93,3 358 Yozgat 29 12,8 29 87,2 226 Bingöl 27 11,9 27 88,1 227 Toplam 80 9,9 80 90,1 811 p 0,026* * Pearson Ki-Kare Çalışma süreleri incelendiğinde işyerinde 6 ayını henüz tamamlamamış olanların oranı İstanbul’da % 39,1, Yozgat’ta % 46 ve Bingöl’de % 35,7’dir (Tablo 12). Her üç ilde, çalışanların çoğu 0-6 aylık kıdem grubunda yer almaktadır. Araştırma evreninde 06 ay arası çalışanların oranı % 40,1, 7-12 ay arası çalışanlarım oranı % 31,3, 13-24ay arası çalışanların oranı % 17,4, 25 ay ve üzeri çalışanların oranı % 11,2’dir (Grafik 4). Çalışmanın gerçekleştirildiği 3 bölgede, 6 aydan kısa çalışanların sayısı diğer kıdem gruplardan anlamlı olarak fazladır (Pearson Ki-Kare, p<0,001). 45 Grafik 4: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Çalışma Süresine Göre Dağılımı Tablo 12: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Çalışma Süresine Göre Dağılımı 0-6 ay 7-12 ay 13-24 ay 25 ay ve Şehir üzeri Toplam n % N % n % n % İstanbul 140 39,1 91 25,4 53 14,8 74 20,7 358 Yozgat 104 46 99 43,8 21 9,3 2 0,9 226 Bingöl 81 35,7 64 28,2 67 29,5 15 6,6 227 Toplam 325 40,1 254 31,3 141 17,4 91 11,2 811 p <0,001* * Pearson Ki-Kare Araştırma kapsamına alınan çağrı merkezi çalışanlarının % 26,6’sı bu işyerinde çalışmaya başlamadan önce sektörde tecrübesi olduğunu belirtmektedir (Tablo 13). Bu oran İstanbul’da çalışanlarda % 39,1 iken, Yozgat’ta % 22,1 ve Bingöl’de % 12’dir. İstanbul’da çalışanların daha fazla sektör tecrübesi bulunmaktadır (Pearson Ki-Kare, p<0,001). 46 Tablo 13: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Sektör Tecrübesine Göre Dağılımı Sektör Tecrübesi Sektör Tecrübesi Olan Olmayan Şehir Toplam n % n % İstanbul 140 39,1 218 60,9 358 Yozgat 50 22,1 176 77,9 226 Bingöl 26 11,5 201 88,5 227 Toplam 216 26,6 595 73,4 811 p <0,001* * Pearson Ki-Kare Araştırmaya katılanlara vardiyalı çalışma durumları sorulmuştur. Çalışma evreninin % 58,4’ü vardiyalı çalışırken, vardiyasız çalışanların oranı % 41,6’dır (Tablo 14). En fazla vardiyalı çalışan Yozgat’tadır (Pearson Ki-Kare, p<0,001). Tablo 14: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Vardiyalı Çalışma Durumuna Göre Dağılımı Şehir Vardiyalı Çalışan Vardiyasız Çalışan Toplam n % n % İstanbul 151 42,2 207 57,8 358 Yozgat 221 97,8 5 02,2 226 Bingöl 102 44,9 125 55,1 227 Toplam 474 58,4 337 41,6 811 p <0,001* * Pearson Ki-Kare Araştırmaya İstanbul’dan 307, Yozgat’tan 225 ve Bingöl’den 220 müşteri temsilcisi katılmış olup, İstanbul’dan 51, Yozgat’tan 1 ve Bingöl’den 7 idari personel araştırmaya dahil olmuştur (Tablo 15). İller arasında katılımcıların çalışma pozisyonuna 47 göre anlamlı fark saptanmış olup en fazla sayıda müşteri temsilcisi ve idari personel katılımı İstanbul’dan olmuştur (Pearson Ki-Kare, p<0,001). Tablo 15: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Çalışma Pozisyonuna Göre Dağılımı Şehir Müşteri Temsilcisi İdari Personel Toplam n % n % İstanbul 307 85,8 51 14,2 358 Yozgat 225 99,6 1 0,4 226 Bingöl 220 96,9 7 3,1 227 Toplam 752 92,7 59 7,3 811 p <0,001* * Pearson Ki-Kare Çağrı merkezinde çalışan müşteri temsilcileri inbound (gelen çağrı) ve outbound (giden çağrı) çalışma pozisyonuna göre değerlendirilmiştir. İstanbul’da çalışanların % 57’si, Yozgat’ta çalışanların % 83,1’i, Bingöl’de çalışanların % 44,5’i inbound olarak görev yapmaktadır (Tablo 16). Çağrı karşılama durumuna göre iller arasında anlamlı fark görülmüştür (Pearson Ki-Kare, p<0,001). Yozgat’ta inbound olarak görev yapanlar her iki ilden anlamlı olarak fazladır. Tablo 16: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Çağrı Cevaplama Durumlarına Göre Dağılımı Inbound Outbound (Gelen Çağrı) (Giden Çağrı) n % n % İstanbul 175 57,0 132 43,0 307 Yozgat 187 83,1 38 16,9 225 Bingöl 98 44,5 122 55,5 220 Toplam 460 60,9 294 39,1 752 Şehir Toplam p <0,001* * Pearson Ki-Kare 48 Araştırmaya katılan ve çağrı merkezinde müşteri temsilcisi olarak görev alan çalışanlara literatür bilgileri derlenerek iş yerinde yaşanılan iş ile ilgili sıkıntılar soruldu. Müşteri temsilcilerinin en sık karşılaştığı ilk 3 sorun kısa mola süreleri (% 54,5), uzun zaman alan çağrılar (% 37,4) ve zor müşterileri (% 33,2) desteklemektir (Tablo 17). Tablo 17: Araştırma Kapsamına Alınan Müşteri Temsilcilerinin İş ile İlgili Sıkıntıları Yaşanan Sıkıntı Sayı % • Kısa mola süreleri 442 54,5 • Uzun zaman alan 303 37,4 Yaşanan Sıkıntı çağrılar Sayı % • Hedef baskısı 210 25,9 • Ortalama sürede 200 24,7 167 20,6 77 9,5 71 8,8 müşteriye hizmet verme güçlüğü • Zor müşterileri 269 • Kötü amaçlı 33,2 çağrılar desteklemek • Gelecek beklentisi 265 • Takım liderinin 32,7 düşük kötü yönetimi • Vardiyalı çalışma 223 • Takım liderinin 27,5 denetimleri Katılımcılara işe başladıktan sonra gelişen sağlık sorunları soruldu. Katılımcıların % 63’ü yorgunluk, bitkinlik, % 61,7’si baş ağrısı ve % 54’ü boğaz ağrısı, boğaz kuruluğu şikayeti olduğunu belirtmiştir (Tablo 18). 49 Tablo 18: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının İşe Başladıktan Sonraki Sağlık Şikayetleri Şikayeti Olan Çalışan Şikayetler Sayısı % Yorgunluk, bitkinlik 511 63,0 Baş ağrısı 500 61,7 Boğaz ağrısı, boğaz kuruluğu 438 54,0 Uykusuzluk 381 47,0 Ses Kısıklığı 306 37,7 Kulak çınlaması 287 35,4 Gözlerde görme güçlüğü 252 31,1 Kilo alma 227 28,0 Balgamlı sürekli öksürük 175 21,6 Mide Ağrısı 169 20,8 Kilo kaybı 143 17,6 İşitme kaybı 119 14,7 Sık idrara çıkma 121 14,9 Göğüs ağrısı 103 12,7 Araştırmaya katılanlara günün en çok hangi saatinde sağlık şikayetleri olduğu sorulduğunda, katılımcıların % 12’si sabah, % 36,1’i öğle, % 44,1’i akşam ve % 7,8’i gece sağlık şikayeti yaşadığını belirtmiştir (Tablo 19). Araştırmaya katılanlar en sık öğle ve akşam saatlerinde sağlık problemleri yaşamaktadırlar. Tablo 19: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının İş Yerinde Yaşadıkları Sağlık Şikayetlerinin Ortaya Çıkış Zamanına Göre Dağılımı Zaman N % Sabah 97 12,0 Öğle 293 36,1 Akşam 358 44,1 Gece 63 7,8 Toplam 811 100 50 Katılımcılara sadece iş yerinde yaşadıkları sağlık şikayetleri açık uçlu olarak sorulmuştur. Katılımcıların % 60,2’si herhangi bir sağlık problemi belirtmemiştir. En sık yaşanan şikayetler baş ağrısı (% 18), boğaz ağrısı ve ses kısıklığı (% 5,5), ve baş ağrısı, boğaz ağrısı ve ses kısıklığıdır (% 2,6) , (Tablo 20). Tablo 20: Üç Farklı Bölgedeki Çağrı Merkezi Çalışanlarının Sadece İş Yerinde Yaşadıkları Sağlık Şikayetleri Sağlık Şikayeti Sağlık Şikayeti Olan % Çalışan Sayısı Baş ağrısı 146 18 Boğaz ağrısı, ses kısıklığı 42 5,5 Baş ve boğaz ağrısı ve ses kısıklığı 21 2,6 Çökkünlük 18 2,2 Baş ağrısı, mide rahatsızlıkları 17 2,1 Nefes alma sıkıntısı 12 1,5 Kulakta ağrı, çınlama 12 1,5 Mide şikayetleri (ağrı, bulantı) 12 1,5 Sırt ve bel ağrısı 10 1,2 Yorgunluk 9 1,1 Göz rahatsızlıkları 8 1,0 Öksürük 6 0,7 Tansiyon düşüklüğü 6 0,7 Baş dönmesi 2 0,2 Uykusuzluk 1 0,1 Alerji 1 0,1 Tükenmişlik Düzeyi, ‘Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı’ olmak üzere 3 boyutta incelenmiştir (17). Katılımcılar bulundukları şehire göre incelendiğinde duygusal tükenme (p=0,001) ve duyarsızlaşma alanlarında (p=0,045) iller arasında fark saptanmıştır (Tablo 21). Yapılan Post-Hoc değerlendirmelerde Bingöl’de yaşayanlarda duygusal tükenme en fazla görülmektedir (Tukey, (1-3 p<0,001), (2-3, p=0,021)). Duyarsızlaşma alanında 51 da Bingöl’de yaşayanların puanları en yüksektir (Tukey (1-3, p=0,047)). Kişisel başarı alanında kentler arasında fark saptanmamıştır (p=0,661) Tablo 21: Şehire Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Duygusal Tükenme Kişisel Başarı Duyarsızlaşma Şehir N Ort±St.Sapma p* İstanbul (1) 358 16,26±8,20 0,001** Yozgat (2) 226 16,86±8,67 Bingöl (3) 227 18,97±8,37 İstanbul 358 12,82±5,64 Yozgat 226 12,38±6,27 Bingöl 227 12,59±5,57 İstanbul (1) 358 6,55±4,45 Yozgat (2) 226 7,17±4,65 Bingöl (3) 227 7,45±4,37 0,661 0,045*** *Tek Yönlü Varyans Analizi **Post-Hoc Tukey (1-3, p<0,001), (2-3, p=0,021) ***Post-Hoc Tukey (1-3, p=0,047) Cinsiyete göre tükenmişlik düzeyine bakıldığında kadın ve erkekler arasında duygusal tükenme alanında anlamlı fark saptanmış olup kadınlarda duygusal tükenme ortalamasının yüksek olduğu görülmüştür (p=0,001), (Tablo 22). Cinsiyete göre duyarsızlaşma (p=0,121) ve kişisel başarı (p=0,147) alanlarında anlamlı fark yoktur. Tablo 22: Cinsiyete Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Cinsiyet N Ort±St.Sapma p* Duygusal Erkek 337 16,00±8,40 0,001 Tükenme Kadın 474 18,02±8,38 Kişisel Başarı Erkek 337 12,29±5,88 Kadın 474 12,89±5,79 Erkek 337 06,68±4,32 Kadın 474 07,18±4,62 Duyarsızlaşma 0,147 0,121 *Bağımsız Gruplarda T Testi 52 Araştırmaya katılanlar 18-24 yaş, 25-29 yaş ve 30 yaş ve üzeri olmak üzere 3 grupta incelenmişlerdir. Duygusal tükenme (p=0,037) ve duyarsızlaşma (p=0,001) alanlarında yaş grupları arasında anlamlı fark saptanmıştır (Tablo 23). En fazla duygusal tükenme 18-24 yaş grubunda görülmektedir. Yapılan Post-Hoc değerlendirmelerde ikili gruplar arasında anlamlılık saptanmamıştır. Duyarsızlaşma alanı incelendiğinde 18-24 yaş grubundakilerin ortalama puanları diğer yaş gruplarından anlamlı olarak yüksektir (Post-Hoc Tukey (1-2, p=0,027), (1-3, p=0,003)). Yaş grupları arasında kişisel başarı alanında fark yoktur. Tablo 23: Yaş Gruplarına Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Yaş N Ort±St.Sapma p* Duygusal 18-24 (1) 503 17,70±8,40 0,037 Tükenme 25-29 (2) 234 16,67±8,83 30 ve üzeri (3) 74 15,27±7,13 18-24 503 12,70±5,84 25-29 234 12,93±5,78 30 ve üzeri 74 11,29±5,46 18-24 (1) 503 07,40±4,48 25-29 (2) 234 06,49±4,55 30 ve üzeri (3) 74 05,56±4,02 Kişisel Başarı Duyarsızlaşma 0,099 0,001** *Tek Yönlü Varyans Analizi **Post-Hoc Tukey (1-2, p=0,027), (1-3, p=0,003) Araştırma evreninde tükenmişlik düzeyi medeni duruma göre incelendiğinde duygusal tükenme alanında evli ve bekarlar arasında anlamlı bir fark vardır (p=0,015) (Tablo 24). Bekarlarda duygusal tükenme daha yüksektir. Duyarsızlaşma alanında da evli ve bekarlar arasında anlamlı fark saptanmış olup bekarların duyarsızlaşma puanlarının yüksek olduğu görülmüştür (p=0,012). Kişisel başarı alanında medeni duruma göre fark yoktur (p=0,360). 53 Tablo 24: Medeni Duruma Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Medeni Durum N Ort±St.Sapma p* Duygusal Evli 113 15,39±8,44 0,015 Tükenme Bekar 698 17,47±8,42 Kişisel Başarı Evli 113 12,17±5,96 Bekar 698 12,71±5,77 Evli 113 05,99±4,47 Bekar 698 07,13±4,48 Duyarsızlaşma 0,360 0,012 *Bağımsız Gruplarda T Testi Çocuk sayısına göre değerlendirme yapıldığında henüz çocuk sahibi olmayanlar ve olanlar arasında duygusal tükenme (p=0,056), kişisel başarı (p=0,535) ve duyarsızlaşma (p=0,073) alanlarında anlamlı fark saptanmamıştır (Tablo 25). Tablo 25: Çocuk Sayısına Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Çocuk Sayısı N Ort±St.Sapma p* Duygusal Çocuk yok 724 17,43±8,49 0,056 Tükenme Bir çocuk 71 15,26±7,40 İki çocuk 16 14,62±9,64 Çocuk yok 724 12,69±5,77 Bir çocuk 71 11,97±5,96 İki çocuk 16 13,37±6,36 Çocuk yok 724 7,10±4,52 Bir çocuk 71 6,01±4,05 İki çocuk 16 5,62±4,81 Kişisel Başarı Duyarsızlaşma 0,535 0,073 *Tek Yönlü Varyans Analizi Öğrenim durumlarına göre tükenmişlik boyutları değerlendirildiğinde, her üç alanda (duygusal tükenme p=0,267, kişisel başarı p=0,732, duyarsızlaşma p=0,910) fark görülmemiştir (Tablo 26). 54 Tablo 26: Öğrenim Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Öğrenim Durumu N Ort±St.Sapma p* Duygusal İlköğretim 7 13,28±10,41 0,267 Tükenme Lise 412 16,91±8,52 Üniversite 392 17,54±8,33 İlköğretim 7 12,85±6,59 Lise 412 12,79±5,72 Üniversite 392 12,47±5,88 İlköğretim 7 07,00±4,50 Lise 412 07,04±4,61 Üniversite 392 06,90±4,39 Kişisel Başarı Duyarsızlaşma 0,732 0,910 * Tek Yönlü Varyans Analizi Sigara içme durumuna göre tükenmişlik düzeyleri incelendiğinde kişisel başarı alanında anlamlı fark saptanmış olup (p=0,007), sigara içmeyenlerde kişisel başarının daha yüksek olduğu görülmüştür (Tablo 27). Duygusal tükenme (p=0,836) ve duyarsızlaşma (p=0,389) boyutlarında sigara içen ve içmeyenler arasında anlamlı fark yoktur. Tablo 27: Sigara İçme Duruma Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Sigara N Ort±St.Sapma Duygusal İçen 397 17,12±8,47 Tükenme İçmeyen 414 17,24±8,44 Kişisel Başarı İçen 397 12,08±5,71 İçmeyen 414 13,17±5,84 İçen 397 07,11±4,51 İçmeyen 414 0 6,84±4,48 Duyarsızlaşma p* 0,836 0,007 0,389 *Bağımsız Gruplarda T Testi Hobi edinme durumuna göre tükenmişlik düzeyleri incelendiğinde duygusal tükenme (p<0,001) ve duyarsızlaşma (p<0,001) alanlarında anlamlı fark saptanmıştır (Tablo 28). Hobisi olmayanlarda duygusal tükenme ve duyarsızlaşma puanları anlamlı 55 olarak yüksektir. Hobi edinme durumuna göre kişisel başarı alanında anlamlı fark görülmemiştir (p=0,215). Tablo 28: Hobi Edinme Duruma Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Hobi N Ort±St.Sapma p* Duygusal Evet 294 13,32±7,63 <0,001 Tükenme Hayır 517 19,38±8,10 Kişisel Başarı Evet 294 12,30±6,08 Hayır 517 12,83±4,55 Evet 294 05,58±4,06 Hayır 517 07,76±5,63 Duyarsızlaşma 0,215 <0,001 *Bağımsız Gruplarda T Testi Katılımcılar mesleği isteyerek seçme durumuna göre 2 grup altında incelendiğinde, mesleği isteyerek seçmeyenlerde duygusal tükenme puanı (p<0,001) ve duyarsızlaşma puanı (p<0,001) yüksek saptanmıştır (Tablo 29). Kişisel başarı alanında mesleği isteyerek şeçenlerde kişisel başarı puanı anlamlı olarak düşük saptanmıştır (p=0,001). Tablo 29: Mesleği İsteyerek Seçme Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Mesleği İsteyerek N Ort±St.Sapma p* <0,001 Seçme Duygusal Hayır 274 21,29±8,15 Tükenme Evet 537 15,09±7,81 Kişisel Başarı Hayır 274 13,62±5,46 Evet 537 12,13±5,91 Hayır 274 08,06±4,68 Evet 537 06,42±4,30 Duyarsızlaşma 0,001 <0,001 *Bağımsız Gruplarda T Testi Araştırmaya katılanlar mesleğe uygunluk durumuna göre iki grup altında incelenmiştir (Tablo 30). Mesleğe uygun olmadığını belirtenlerde duygusal tükenme 56 (p<0,001), duyarsızlaşma (p<0,001), ve kişisel başarı (p<0,001) puanları anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. Tablo 30: Mesleği Kendine Uygun Bulma Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Mesleki Uygunluk N Ort±St.Sapma p* Duygusal Hayır 272 22,01±8,00 <0,001 Tükenme Evet 539 14,75±7,58 Kişisel Başarı Hayır 272 14,37±5,34 Evet 539 11,76±5,83 Hayır 272 08,27±4,68 Evet 539 06,32±4,26 Duyarsızlaşma <0,001 <0,001 *Bağımsız Gruplarda T Testi Alınan ücretten memnun olup olmadıkları sorulduğunda, aldıkları ücretten memnun olmayanların duygusal tükenme (p<0,001), duyarsızlaşma (p<0,001) ve kişisel başarı (p=0,036) puanları anlamlı olarak yüksek saptanmıştır (Tablo 31). Tablo 31: Ücretten Memnuniyet Duruma Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Ücret Memnuniyeti N Ort±St.Sapma p* Duygusal Hayır 731 17,82±8,30 <0,001 Tükenme Evet 80 11,35±7,65 Kişisel Başarı Hayır 731 12,78±5,77 Evet 80 11,35±5,96 Hayır 731 07,16±4,53 Evet 80 05,30±3,83 Duyarsızlaşma 0,036 <0,001 *Bağımsız Gruplarda T Testi Araştırmaya katılanlar şu an çalıştıkları iş yerlerindeki çalışma süresine göre 4 grupta değerlendirilmiştir (Tablo 32). Duygusal tükenme ve duyarsızlaşma (p<0,001), alanlarında çalışma süresine göre anlamlı fark saptanmıştır (p<0,001). Altı aydan az çalışanların duygusal tükenmişlik durumu diğer kıdem gruplarından anlamlı olarak düşüktür (Post-Hoc Tukey (1-2 p=0,001), (1-3 p<0,001), (1-4 p=0,001)). En yüksek 57 duygusal tükenmişlik puan ortalaması 13-24 ay arası çalışanlarda saptanmıştır. Duyarsızlaşma alanın da ise benzer şekilde en düşük ortalama 0-6 ay arası çalışanlardadır. Altı aydan az çalışanlar diğer kıdem gruplarına göre daha az duyarsızlaşmaktadırlar (Post-Hoc Tukey (1-2 p=0,001), (1-3 p=0,004),(1-4,p=0,036)). Kıdem grupları arasında kişisel başarı alanında anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,499). Tablo 32: Çalışma Süresine Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Çalışma süresi N Ort±St.Sapma p* Duygusal 0-6 Ay (1) 325 15,19±8,46 <0,001** Tükenme 7-12 Ay (2) 254 17,87±7,87 13-24 Ay (3) 141 19,35±8,35 25 ve üzeri (4) 91 19,04±8,69 0-6 Ay 325 12,99±5,84 7-12 Ay 254 12,37±5,49 13-24 Ay 141 12,60±6,05 25 ve üzeri 91 12,16±6,13 0-6 Ay (1) 325 06,11±4,20 7-12 Ay (2) 254 07,50±4,53 13-24 Ay (3) 141 07,65±4,52 25 ve üzeri (4) 91 07,53±4,94 Kişisel başarı Duyarsızlaşma 0,499 <0,001*** *Tek Yönlü Varyans Analizi **Post-Hoc Tukey ((1-2 p=0,001), (1-3 p<0,004), (1-4 p=0,001) ***Post-Hoc Tukey ((1-2 p=0,001), (1-3 p=0,004), (1-4 p=0,036) Benzer sektör tecrübesi sorulduğunda, sektörde tecrübesi olmayanlarda duygusal tükenme (p<0,001), duyarsızlaşma (p<0,001), ve kişisel başarı (p=0,004), puanları anlamlı olarak yüksektir (Tablo 33). 58 Tablo 33: Sektör Tecrübesine Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Sektör Tecrübesi N Ort±St.Sapma P* Duygusal Yok 595 18,00±8,38 <0,001 Tükenme Var 216 14,93±8,24 Kişisel Başarı Yok 595 12,99±5,72 Var 216 11,67±5,91 Yok 595 07,31±4,54 Var 216 06,04±4,26 Duyarsızlaşma 0,004 <0,001 *Bağımsız Gruplarda T Testi Vardiyalı çalışma durumu incelendiğinde, vardiyalı çalışanlarda duyarsızlaşma puanları (p<0,001) anlamlı olarak yüksektir (Tablo 34). Vardiyalı ve vardiyasız çalışanlar arasında duygusal tükenme (p=0,096), ve kişisel başarı (p=0,352) puanına göre anlamlı fark saptanmamıştır. Tablo 34: Vardiyalı Çalışma Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Vardiya N Duygusal Hayır 337 16,60±8,59 Tükenme Evet 474 17,60±8,33 Kişisel Başarı Hayır 337 12,86±6,05 Evet 474 12,48±5,62 Hayır 337 06,22±4,40 Evet 474 07,50±4,49 Duyarsızlaşma Ort±St.Sapma p* 0,096 0,352 <0,001 *Bağımsız Gruplarda T Testi Katılımcılar çalışma pozisyonlarına göre müşteri temsilcisi ve idari personel olarak iki grupta incelenmiştir (Tablo 35). Müşteri temsilcilerinin duygusal tükenme (p=0,001), duyarsızlaşma (p=0,001), ve kişisel başarı (p=0,036) puanları idari personele göre anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. 59 Tablo 35: Çalışma Pozisyonuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Pozisyon N Ort±St.Sapma p* Duygusal Müşteri Temsilcisi 752 17,46±8,45 0,001 Tükenme İdari Personel 59 13,72±7,59 Kişisel Başarı Müşteri Temsilcisi 752 12,76±5,81 İdari Personel 59 11,11±5,43 Müşteri Temsilcisi 752 07,12±4,54 İdari Personel 59 05,03±3,47 Duyarsızlaşma 0,036 0,001 *Bağımsız Gruplarda T Testi Müşteri temsilcileri çağrı karşılama durumlarına göre iki grupta değerlendirilmiştir. Inbound ve outbound çalışan müşteri temsilcileri arasında duygusal tükenme ve kişisel başarı alanlarında fark saptanmamıştır (Tablo 36). Duyarsızlaşma incelendiğinde, inbound çalışanların puanları outbound pozisyonunda çalışanlara göre anlamlı olarak yüksektir (p=0,045). Tablo 36: Çağrı Karşılama Durumuna Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi Çağrı Türü N Ort±St.Sapma Duygusal Inbound 460 17,47±8,39 Tükenme Outbound 292 17,43±8,58 Duyarsızlaşma Inbound 460 7,39±4,64 Outbound 292 6,71±4,34 Inbound 460 12,54±5,85 Outbound 292 13,10±5,75 Kişisel Başarı p* 0,941 0,045 0,199 *Bağımsız Gruplarda T Testi Katılımcılara Genel Sağlık Anketi (GSA) uygulanarak depresyon gelişim riski değerlendirilmiştir. Araştırma evreninin % 63,9’u 2 puan ve üstü alarak depresyon ve ruhsal sağlık sorunları açısından risk taşımaktadır. GSA toplam puan ortalamaları üç il arasında değerlendirildiğinde fark görülmemiştir (p=0,780), (Tablo 37). 60 Tablo 37: Şehire Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Şehir N Ort±St.Sapma Genel Sağlık İstanbul 358 3,10±3,16 Anketi Toplam Yozgat 226 3,27±3,05 Puan Bingöl 227 3,68±2,80 p 0,780* *Tek Yönlü Varyans Analizi Araştırmaya katılanların GSA toplam puan ortalamaları cinsiyete göre değerlendirildiğinde anlamlı fark saptanmıştır (p<0,001), (Tablo 38). Kadın çalışanların GSA skoru erkeklere göre daha yüksektir. Tablo 38: Cinsiyete Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Cinsiyet N Ort±St.Sapma Erkek 337 2,76±2,88 Kadın 474 3,70±3,09 Genel Sağlık Anketi Toplam p <0,001* Puan *Bağımsız Gruplarda T Testi Üç farklı yaş grubunun GSA puan ortalamaları değerlendirildiğinde gruplar arasında anlamlı fark yoktur (p=0,310), (Tablo 39). Tablo 39: Yaşa Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Yaş N Ort±St.Sapma Genel Sağlık 18-24 503 3,36±2,92 Anketi Toplam 25-29 234 3,35±3,37 Puan 30 ve üzeri 74 2,79±2,66 p 0,310* *Tek Yönlü Varyans Analizi 61 Araştırmaya katılanların GSA toplam puan ortalamaları medeni duruma göre değerlendirildiğinde evli ve bekarlar arasında depresyon gelişimi açısından anlamlı fark görülmemiştir (p=0,222), (Tablo 40). Tablo 40: Medeni Duruma Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Medeni Durum N Ort±St.Sapma Evli 113 2,97±2,98 Bekar 698 3,36±3,04 Genel Sağlık p Anketi Toplam Puan 0,222* *Bağımsız Gruplarda T Testi Katılımcıların sahip oldukları çocuk sayısına göre GSA toplam puan ortalaması değerlendirildiğinde gruplar arasında fark yoktur (p=0,121), (Tablo 41). Tablo 41: Çocuk Sayısına Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Çocuk Sayısı N Ort±St.Sapma Çocuk yok 724 3,38±3,05 Bir Çocuk 71 2,61±2,67 İki Çocuk 16 3,06±3,51 Genel Sağlık p Anketi Toplam Puan 0,121* *Tek Yönlü Varyans Analizi Öğrenim durumları arasında GSA toplam puan ortalamaları değerlendirildiğinde GSA puanları arasında fark yoktur (p=0,222), (Tablo 42). Tablo 42: Öğrenim Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Öğrenim Durumu N Ort±St.Sapma İlköğretim 7 3,42±3,20 Lise 412 3,35±3,18 Üniversite 392 3,28±2,88 Genel Sağlık Anketi Toplam Puan p 0,972* *Tek Yönlü Varyans Analizi 62 Araştırmaya katılanların GSA toplam puan ortalamaları sigara içme durumlarına göre değerlendirildiğinde içen ve içmeyenler arasında anlamlı fark yoktur (p=0,114, Tablo 43). Tablo 43: Sigara İçme Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Genel Sağlık Sigara N Ort±St.Sapma Hayır 414 3,14±2,90 Evet 397 3,48±3,17 Anketi Toplam Puan p 0,114* *Bağımsız Gruplarda T Testi Araştırmaya katılanların GSA ortalamaları hobi edinme durumuna göre değerlendirildiğinde hobisi olan ve olmayanlar arasında anlamlı fark saptanmıştır (p<0,001), (Tablo 44). Hobisi olmayanlar, depresyon gelişimi açısından daha risklidir. Tablo 44: Hobi Sahibi Olma Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Hobi Sahibi Genel Sağlık N Ort±St.Sapma Hayır 517 4,04±3,02 Evet 294 2,03±2,62 p Olma Anketi Toplam Puan <0,001* *Bağımsız Gruplarda T Testi Katılımcıların mesleği isteyerek seçme durumuna göre GSA toplam puan ortalamaları değerlendirildiğinde isteyerek seçen ve seçmeyenler arasında anlamlı fark saptanmıştır. Mesleği isteyerek seçmeyenlerde depresyon gelişme riski daha fazladır (p<0,001), (Tablo 45). 63 Tablo 45: Mesleği İsteyerek Seçme Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Mesleği İsteyerek Seçme N Ortalama Hayır 274 4,52±3,24 Evet 537 2,69±2,73 p Durumu Genel Sağlık Anketi Toplam Puan <0,001* *Bağımsız Gruplarda T Testi Mesleği kendine uygun bulma durumuna göre GSA puanları değerlendirildiğinde gruplar arasında anlamlı fark bulunmuş olup mesleği kendine uygun bulmayanlar depresyon gelişimi için daha risklidir (p<0,001), (Tablo 46). Tablo 46: Mesleği Kendine Uygun Bulma Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Mesleki Uygunluk Genel Sağlık Anketi Toplam N Ort±St.Sapma Hayır 272 4,71±3,36 Evet 539 2,60±2,59 p Durumu Puan <0,001* *Bağımsız Gruplarda T Testi Alınan ücretten memnun olma durumu değerlendirildiğinde gruplar arasında anlamlı fark vardır (p<0,001), (Tablo 47). Aldığı ücretten memnun olmayanlar depresyon için daha risklidir. 64 Tablo 47: Alınan Ücretten Memnun Olma Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Ücret Memnuniyet N Ort±St.Sapma Hayır 731 3,47±3,07 Evet 80 1,80±2,20 p Durumu Genel Sağlık Anketi Toplam Puan <0,001* *Bağımsız Gruplarda T Testi Kıdeme göre çalışanlar arasında depresyon gelişim riski anlamlı olarak farklıdır (p<0,001), (Tablo 48). Altı aydan az çalışanların GSA toplam puan ortalaması yapılan Post Hoc değerlendirmede diğer kıdem gruplarına göre anlamlı olarak düşüktür (p<0,001). Çalışma süresi arttıkça GSA ortalamaları da yükselmektedir. Depresyon gelişimi açısından en riskli grup 25 ay ve daha uzun süre çalışanlardır. Tablo 48: Çalışma Süresine Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Süre N Ort±St.Sapma 0-6 ay 325 2,57±2,61 7-12 ay 254 3,68±3,02 13-24 ay 141 3,75±3,29 25 ve üzeri ay 91 4,21±3,54 Genel Sağlık Anketi Toplam Puan p <0,001* *Tek Yönlü Varyans Analizi Araştırmaya katılanlar sektörde edinilmiş tecrübeye göre değerlendirildiğinde, 2 grup arasında fark saptanmıştır (Tablo 49). Sektörde iş tecrübesi olmayanların GSA skorları daha yüksektir (p=0,002). 65 Tablo 49: Sektörde Edinilmiş Tecrübe Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Genel Sağlık Sektör Tecrübesi N Ort±St.Sapma Anketi Toplam Yok 595 3,51±3,09 Puan Var 216 2,76±2,81 p 0,002* *Bağımsız Gruplarda T Testi Katılımcıların vardiyalı çalışma durumları değerlendirildiğinde 2 grup arasında fark bulunmamıştır (p=0,915), ( Tablo 50). Tablo 50: Vardiyalı Çalışma Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Vardiyalı Çalışma Durumu N Ort±St.Sapma Hayır 337 3,29±3,13 Genel Sağlık Anketi Toplam p 0,915* Puan Evet 474 3,32±2,97 *Bağımsız Gruplarda T Testi Çalışma pozisyona göre değerlendirme yapıldığında, müşteri temsilcisi ve idari konumda çalışan personel arasında GSA puanlarına göre fark görülmemiştir (p=0,258), (Tablo 51). Tablo 51: Çalışma Pozisyonuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Genel Sağlık Anketi Toplam Pozisyon N Ortalama Müşteri Temsilcisi 752 3,34±3,06 Puan p 0,258* İdari personel 59 2,88±2,78 *Bağımsız Gruplarda T Testi Inbound ve outbound çalışanlar karşılaştırıldığında GSA puanları arasında fark bulunmamıştır (p=0,708), (Tablo 52). 66 Tablo 52: Çağrı Karşılama Durumuna Göre Genel Sağlık Düzeyinin İncelenmesi Genel Sağlık Çağrı Karşılama Durumu N Ortalama Inbound 460 3,38±3,14 Anketi Toplam p 0,708* Puan Outbound 292 3,29±2,92 *Bağımsız Gruplarda T Testi Araştırmaya katılanların GSA toplam puanı ve Maslach Tükenmişlik Anketi alt grupları arasındaki korelasyona bakılmıştır (Tablo 53). Tükenmişlik anketi alt grupları (duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı) ile GSA toplam puanı arasında anlamlı korelasyonlar vardır. GSA toplam puanı ve duygusal tükenme puanı arasında iyi derecede korelasyon saptanmıştır (r=0,626). GSA toplam puanı ve duyarsızlaşma puanı arasında orta derecede korelasyon saptanmış (r=0,505) olup kişisel başarı puanı ile de çok düşük dereceli bir korelasyon bulunmuştur (r=0,104). Tablo 53: Genel Sağlık Anketi ve Maslach Tükenmişlik Anketi Alt Gruplarının Korelasyonun İncelenmesi Duygusal Duyarsızlaşama Kişisel Başarı Tükenme Genel Sağlık r 0,626 0,505 0,104 Anketi p <0,001 <0,001 0,003 N 811 811 811 Depresyon riskini öngörmek için duygusal tükenme, hobi varlığı, mesleği isteyerek seçme ve cinsiyet değişkenleri lojistik regresyonla değerlendirilmiştir (Tablo 53). Depresyon gelişiminde duygusal tükenme 1.189 kat etkilidir. Mesleği isteyerek seçme durumunun modelde anlamlı etkisi yoktur. Erkek cinsiyet (OR=0,669) ve hobi varlığı (OR=0,447) ise depresyon gelişimi için koruyucu olarak bulunmuştur. 67 Tablo 54: Depresyon Gelişiminde Değişkenlerin Etkisinin İncelenmesi В p OR GA 0,173 <0,001 1,189 1,154 - 1,225 -0,408 0,052 0,665 0,441 - 1,00 Hobi Varlığı -0,806 <0,001 0,447 0,311 - 0,642 Cinsiyet -0,402 0,028 0,669 0,467 - ,959 Duygusal Tükenme Mesleği İsteyerek Seçme 68 5. TARTIŞMA Hizmet sektörü son yıllarda hem dünya hem de ülkemizde ciddi atılım içindedir (60). Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) 2013 verilerine bakıldığında hizmet sektörünün toplam istihdam içindeki payı % 50’dir (61). Hizmet sektörü, istihdam ettiği çalışan sayısına bakıldığında, yıllar içinde ülke ekonomisindeki yeri açısından önemli bir gelişme grafiği çizmektedir. Hizmet sektörünün hızlı bir şekilde büyüyerek çok sayıda insanı istihdam etmesi çalışma yaşamı açısından yeni sorunları gündeme getirmektedir. Sektör diğerlerinden farklı olarak bazı özgünlüklere sahiptir. Bu özgünlüklerin başında çalışanların müşterilerle yoğun etkileşim içinde olmaları gelmektedir (60). Müşteri memnuniyetinin ön plana çıkması ve bu etkileşimi arttırmak için kullanılan stratejiler sektör çalışanları üzerine farklı yükler yüklemektedir. Müşteri ilişkileri yönetiminde çağrı merkezleri bir hizmet bütünlüğü olarak ifade edilmektedir. Çağrı merkezleri müşteriye ve şirkete değer katmak amacı ile şirketin kaynaklarının ve farklı iletişim kanallarının etkili bir şekilde bütünleştirildiği; insanlardan, süreçlerden, teknolojilerden ve stratejilerden oluşan koordineli bir sistem olarak tanımlanmaktadır (62). Bilişim alanındaki teknolojik yenilikler ve esnek çalışma formları sonucunda gelişen 7/24 hizmet verebilen yeni bir iş organizasyonudur (63). Bu ulaşılabilirlik sayesinde çağrı merkezleri, müşteri memnuniyeti ve bağlılığının devam etmesini sağlamaktadır (64). Çağrı merkezleri dünyada gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde hızla büyümekte olan bir çalışma alanıdır (2,65). Ülkemizde de yıllar içinde hizmet sektörü içindeki payı ve istihdama katkısı çok hızlı olarak artmaktadır (2, 66). Türkiye’de stratejik çalışma alanlarından biri haline gelmesi ile 5084 sayılı kanun kapsamında belirli kentlerde “sigorta primi işveren hissesi teşviği” ile sektörün payı ve istihdam oranının artması beklenmektedir. Bu teşvik bazı kentlerde 31 Aralık 2016’ya, belirlenmiş diğer illerde ise 31 Aralık 2018 ‘e kadar devam edecektir (66). 69 Çağrı merkezleri hem endüstriyel pozisyon bakımından, hem de çalışanların maruz kaldıkları fiziksel, ergonomik ve psikososyal riskler açısından birçok çalışmaya konu olmuştur (60). Yapılan bazı araştırmalarda, çağrı merkezi çalışmasının bireyler üzerindeki olumsuz sonuçları ortaya konmuştur (67,68). Çalışanlarda iş ile ilişkili stres gelişimi, tükenmişlik, kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları gibi birçok sağlık problemi geliştiği saptanmıştır. Çağrı merkezi çalışanlarının yaşadıkları olumsuz sonuçların temel nedenleri, bu merkezlerde iş yükünün fazla olması, çalışanların iş üzerindeki kontrolünün az olması ve çalışanların yöneticiler tarafından sürekli gözleniyor olmasıdır. Sektörün hızlı gelişen dinamiklerinin olması ve çalışanlar üzerinde oluşturduğu riskler göz önünde bulundurularak planlanan bu çalışma ile farklı sosyoekonomik durumdaki 3 kentte çağrı merkezi çalışanlarına dair sosyodemografik özellikler, çalışma durumları, iş yerinde yaşadıkları sorunlar, sağlık şikayetleri, tükenmişlik durumları ve ruhsal sağlık problemleri incelenmiştir. Araştırmaya İstanbul’dan 358, Yozgat’tan 226 ve Bingöl’den 227 çağrı merkezi çalışanı katılmıştır. Çalışmaya toplam katılım oranı % 60,2’dir. İdari ofisin İstanbul’da olması ve çalışma kapasitesinin büyüklüğü nedeniyle en fazla sayıda katılım İstanbul’dan olmuştur. Araştırmanın yürütüldüğü illerin sosyoekonomik sınıflamasına bakıldığında, 2011 yılında Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığı tarafından 81 ilde yapılan çalışmada İstanbul 1., Yozgat 65., ve Bingöl 72. sırada yer almaktadır. Çalışmanın yürütüldüğü bölgelerin gelişmişlik kademeleri de farklıdır. İstanbul 1. kademe gelişmiş iller içinde yer alırken Yozgat 5. grupta ve Bingöl 6. grupta yer almaktadır (69). Türkiye’de bu konuda daha önce yapılmış olan çalışmalar incelendiğinde, araştırma farklı sosyoekonomik ve gelişmişlik düzeyindeki iller arasında yapılan ilk çalışmadır. Araştırmaya toplam 337 erkek (% 41,6) ve 474 (% 58,4) kadın katılmıştır. Yürütülen bölgeler arasında cinsiyete göre anlamlı fark saptanmış olup İstanbul ve Bingöl’de kadın çalışan oranı, Yozgat’ta ise erkeklerin oranı daha fazladır. Çağrı merkezleri ile ilgili yapılan tez ve hazırlanan makalelerde çalışan kadın sayısının yüksekliği dikkat çekicidir (31,48,60,70-74). Çağrı Merkezi Derneği’nin 2014 yılında yürüttüğü çalışmada sektörde çalışan kadınların oranı % 65, erkelerin oranı % 35 olarak saptanmıştır (2). Başbuğ ve arkadaşlarının yürütmüş olduğu çalışmada katılımcıların % 70 76,7’sini, Lin ve arkadaşlarının yürüttüğü çalışmada ise % 84’ünü kadınlar oluşmaktadır (60, 72). Kadın çalışan oranının yüksekliği çağrı merkezi çalışmasının niteliği ile ilişkili olabilir. İşe alım sürecinde kadın çalışanların diksiyonunun düzgün olması, konuşma ve ikna kabiliyetleri ve problem çözümündeki esnek yaklaşımları öncelikli tercih edilme sebepleri arasında yer alabilir. Araştırmaya katılanların yaş ortalaması 24,35’dir. Üç farklı yaş grubu içinde değerlendirildiğinde, araştırma evreninin % 62’si 18-24 yaş grubunda, % 28,9’u 25-29 yaş grubunda, % 9,1’i de 30 yaş ve üzeri grupta yer almaktadır. Her üç ilde 18-24 yaş arası çalışan sayısı diğer yaş gruplarından anlamlı olarak yüksektir. Yapılan sektör araştırmasında müşteri temsilcilerinin % 14,2’si 18-20 yaş arasında, % 44,5’i 21-24 yaş arasında, % 26,7’si 25-29 yaş arasında ve % 14,6’sı 30 yaş ve üzerindedir (2). Çalışma grubunda yaş dağılımı sektörün diğer çalışanlarıyla benzerlik göstermektedir. Yurtiçi ve yurtdışında yapılmış araştırmaların sonuçlarına bakıldığında çağrı merkezi çalışanlarının yaş ortalamalarının düşük olduğu görülmektedir. Başbuğ ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada yaş ortalaması 24,62, Zapf tarafından Almanya’da gerçekleştirilmiş bir araştırmada çalışanların yaş ortalaması 31, Grebner tarafından İsviçre’de gerçekleştirilen bir araştırmada da yaş ortalaması 27’dir (71). Çağrı merkezleri, işin niteliği, dinamizmi ve teknoloji yoğunluğu nedeniyle gençler tarafından, özellikle de iş bulma sıkıntısı yaşayan yeni mezunlar tarafından tercih edilmektedir. Yaşanan sıkıntılar (kariyer imkanının azlığı, düşük otonomi, yüksek baskı vs) nedeniyle işe giriş ve çıkışlar sık yaşanmaktadır. Çalışma evreninin % 86’sı bekar olup, evliler % 14’ü oluşturmaktadır. İstanbul’da çalışanların % 81,6’sı, Yozgat’ta çalışanların % 87,2’si ve Bingöl’de çalışanların % 92,1’i bekardır. Başbuğ tarafından yapılmış çalışmada bekarların oranı % 81,5 ve Parlak tarafından yapılmış çalışmada ise % 77 olarak saptanmıştır (48,60). Önceki yıllarda yapılmış diğer çalışmalarda bekarların oranı % 79,4, % 78,5 ve % 81,6 ile benzerlik taşımaktadır (31, 70,71). Çalışma koşullarının zorluğu ve 7/24 hizmet verilmesi nedeniyle bekarlar daha yüksek oranda çalışmaktadır. Vardiyalı çalışma ve iş yükünün yoğun olması nedeniyle evliler daha az oranda çağrı merkezlerinde çalışmayı tercih etmektedirler. 71 Çalışma evreninin % 0,9 ‘u ilköğretim, % 50,8’i lise ve % 48,3’ü üniversite mezunudur. İstanbul’da çalışan çağrı merkezi çalışanlarının % 44,1’i lise mezunu ve % 54,7’si üniversite mezunudur. Yozgat’ta çalışanların % 50’si lise mezunu ve % 49,6’sı üniversite mezunudur. Bingöl’de çalışan çağrı merkezi çalışanlarının % 62,1’i lise mezunu ve % 37’si üniversite mezunudur. Bingöl’de üniversite mezunu olarak çalışanların azlığı dikkat çekicidir. 2014 yılındaki sektör araştırmasında çağrı merkezi çalışanlarının % 34,7’si lise ve % 62,4’ü üniversite mezunudur (2). Parlak ve Çetin tarafından bankacılık sektöründe yapılmış bir araştırmada katılımcıların % 81’inin üniversite mezunu olduğu saptanmıştır. Telekomünikasyon, Finans ve Teknoloji sektörlerindeki çağrı merkezlerinde görev yapan müşteri temsilcilerinin katıldığı bir araştırmada ise üniversite mezunlarının oranı % 67,6 olarak saptanmıştır (70). İllerin gelişmişlik indekslerinin belirlenmesinde ‘Yüksek Okul veya Fakülte Mezunu Nüfusun 22+ Yaş Nüfusa Oranı’ kullanılan eğitim göstergeleri arasındadır (69). İller arasında eğitim durumlarına göre fark beklenmektedir. Yozgat ve Bingöl’ün sosyoekonomik düzeyi İstanbul’dan geride olduğu için farkın bundan kaynaklandığı düşünülebilir. İstanbul’da daha çok üniversite olması ve iş arayan üniversite mezunlarının sayıca yüksekliği de önemli bir faktördür. Bankacılık gibi özgün hizmet veren çağrı merkezleri, kendi çalışma niteliklerine uygun personel arayışında olacakları için üniversite mezunu çalışanların işe alınması bu oranı yükseltmektedir. Çalışmanın yürütüldüğü üç merkezde toplam 11 farklı firmaya hizmet verilmektedir. Hizmet verilen iş kolları arasında havacılık, telekomünikasyon ve haberleşme, elektronik, e-ticaret gibi çok farklı sektörler mevcuttur ve işe alım esnasında başvuranların üniversite mezunu olması ön koşul değildir. Çalışanlarının sigara kullanma durumu incelendiğinde 414’ü (% 49,0) sigara içmektedir. Sigara içme oranı İstanbul için % 47,8, Yozgat için % 56,6 ve Bingöl için % 43,2’dir. Yozgat’ta çalışanlar diğer iki ilden daha fazla sigara içmektedir. Çağrı merkezi çalışanlarında sigara kullanımı ile ilgili yapılmış çok fazla çalışma bulunmamaktadır. 2006 yılında İstanbul’da 174 çağrı merkezi çalışanı ile yürütülen bir çalışmada sigara içme sıklığı % 49,4 olarak saptanmıştır (31). Bu oran İstanbul için benzerlik taşımaktadır. 2012 yılında yapılan Küresel Yetişkin Tütün Araştırmasında Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki bireylerin % 27’si tütün ve tütün mamulü kullanmaktadır (75). Çalışmada saptanan oranlar Türkiye ortalamasının üstündedir. İş 72 yerindeki yoğun ve baskı altında çalışma sigara içme sıklığını yükseltebilir. Yozgat’ta yürütülen operasyonun yoğunluğu ve çalışanlarda yarattığı stres sigara içim sıklığı ile ilişkilendirilebilir. Cinsiyete göre sigara kullanımı incelendiğinde; çalışma evreninde erkeklerde sigara içme oranı % 65 iken kadınlarda sigara içme oranı % 37,6’dır. Sigara içen erkek çalışan sayısı kadınlardan daha fazladır. 2012 Küresel Yetişkin Tütün Araştırmasında erkeklerde sigara içme sıklığı % 41,4, kadınlarda % 13,1 olarak saptanmıştır. Hem kadın hem de erkeklerde Türkiye ortalamasının üstünde değerler saptanmıştır. İşle ilgili faktörler dışında kişilerin sigaraya başlama yaşı, yakın aile ve arkadaş çevresinde sigara tüketimi gibi durumlar kişilerin tüketim sıklığını etkilemektedir. Katılımcıların boş zamanlarını değerlendirdikleri hobileri olup olmadığı sorulduğunda % 36,3 ‘ü olduğunu belirtmiştir. İstanbul’da bu oran % 51,7, Yozgat’ta % 28,8 ve Bingöl’de ise % 19,4’dür. İstanbul’da hobi sahibi olanların sayısı diğer 2 ile göre anlamlı olarak yüksektir. İstanbul’da mevcut sosyal imkanların fazlalığı hobi edinmede önemli bir avantaj sağlamaktadır. Çalışanların daha önceden tanı almış ve ilaç kullanmayı gerektiren hastalıkları sorulduğunda 110 çalışan mevcut hastalığı olduğunu belirtmiştir. En sık tanı alınmış hastalıklar içinde ilk sırada sindirim sistemi rahatsızlıkları (% 15,4), ikinci sırada astım (% 13,6) ve üçüncü sırada ise kas- iskelet sistemi (% 12,7) rahatsızlıkları vardır. Çağrı merkezi çalışanlarında işle bağlı olarak ortaya çıkan sağlık sorunlarını araştıran çalışmalar mevcuttur. Stres seviyesi arttıkça mide ve bağırsağa giden nöronal uyarımın artmasıyla fonksiyonel mide ve barsak hastalıkları sık yaşanmaktadır. 2009 yılında Tayvan’da çağrı merkezi çalışanlarında yapılan bir çalışmada erkeklerde fonksiyonel mide ve barsak rahatsızlığı sıklığı % 22,6 ve kadınlarda % 46,4 olarak saptanmıştır (72). Kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları çağrı merkezi çalışanlarında en sık görülen sağlık problemlerinden biridir. 2009 yılında 239 çağrı merkezi ile yürütülen yabancı bir çalışmada inbound çalışanların % 88’inde ve outbound çalışanların % 57’sinde kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarının olduğu saptanmıştır (76). Çalışmada ilgili uzman tarafından tanı konmuş hastalıkların sorulması literatüre göre oranların düşük bulunmasını açıklayabilir. Diğer çalışmalarda oranların bu kadar yüksek çıkmasındaki ana faktör bu kişilere sadece şikayetleri olup olmadığının sorulmasıdır. 73 Araştırma kapsamındaki çalışanlarının 537’si (% 66,2) meslek olarak çağrı merkezi elemanlığını isteyerek seçtiklerini belirtmektedir. Bu oran İstanbul için % 63,1, Yozgat için % 65,0 ve Bingöl için % 72,2’dir. İller arasında mesleği isteyerek seçme durumuna göre anlamlı fark yoktur. Türkiye’deki işsizlik problemi nedeniyle yeni mezunlar için sosyal haklara ve iş tecrübesine sahip olmak önemli bir avantajdır. Çoğu çağrı merkezinde çalışmayı geçici bir iş olarak görse de, kariyer basamağı olarak düşünüp isteyerek bu işi seçmiştir. Özellikle Yozgat ve Bingöl’de istihdam alanının çok kısıtlı olmasından ötürü gençler bu alanda çalışmaktadır. Çağrı merkezi çalışanlarına icra ettikleri mesleği kendilerine uygun bulup bulmadıkları sorulduğunda çalışma evreninin % 66,5’i çağrı merkezi elemanlığını kendine uygun bir meslek olarak tanımlamıştır. Bu oran erkeklerde % 65,9 iken, kadınlarda % 66,9’dur. Üç il arasında mesleği kendine uygun bulma durumuna göre anlamlı fark yoktur. Yeni teknolojik donanımla çalışma imkanı, sosyal hakların varlığı, ilerleme düşüncesi ve yapılan işin otomatikleşip refleks haline dönüşmesi çalışanların bu mesleği kendine uygun bulmasını sağlamaktadır. Katılımcılara alınan ücretten memnun olup olmadıkları sorulmuştur. % 9,9’u memnun olduğunu ve % 90,1’i memnun olmadığını belirtmiştir. İstanbul’da çalışanların % 93,3’ü, Yozgat’ta çalışanların % 87,2’si ve Bingöl’de çalışanların % 88,1’i aldığı ücretten memnun değildir. Ücretten memnun olmayanların oranı en yüksek İstanbul’dadır. Çalışanların tümü sigorta, yemek, ulaşım gibi sosyal haklara sahiptir, fakat yapılan iş karşılığında alınan ücreti yetersiz olarak görmektedirler. İstanbul’daki yaşam şartlarının zorlu ve pahalı olması çalışanların ücret konusunda daha memnuniyetsiz olmalarına yol açmaktadır. Çalışma süreleri incelendiğinde her üç ilde en fazla sayıda çalışan 0-6 aylık kıdem grubunda yer almaktadır. İşyerinde 6 ayını henüz tamamlamamış çalışanların oranı İstanbul’da % 39,1, Yozgat’ta % 46 ve Bingöl’de % 35,7’dir. Araştırma evreninde 6 aydan kısa çalışanların oranı % 40,1, 7-12 ay arası çalışanlarım oranı % 31,3, 13-24ay arası çalışanların oranı % 17,4, 25 ay ve üzeri çalışanların oranı % 11,2’dir. Yapılan analizde 6 aydan kısa çalışanların sayısı diğer kıdem gruplardan anlamlı olarak fazladır. Çağrı merkezlerinin toplum tarafından henüz tanınmamış olması ve çalışanların işe girmeden önce bu sektöre dair bilgilerinin olmaması çalışma süresini etkilemektedir. 74 İşin rutin, monoton ve bıktırıcı vasıflar taşıması, ücret yetersizliği, performans baskısı gibi nedenlerden ötürü işe giriş çıkışlar sık yaşanmaktadır. Çalışanlar için uzun dönemli bir kariyer hedefi oluşturmadığı gibi terfi olanaklarının da sıkıntılı olması çalışma süresini kısaltmaktadır. İşin yorucu ve yoğun stresli temposundan ötürü uzun süreli bir çalışma profili izlenmemektedir. Yurtiçi ve yurtdışında yapılmış çalışmalarda da benzer durum mevcuttur. Parlak ve Çetin tarafından yapılan çalışmada kıdemi 1 yılın altında olan çalışanların oranı % 52,7’dir (60). Lin ve arkadaşlarının Tayvan’da 2008 yılında yürüttüğü çalışmada erkeklerin % 60’ı, kadınların % 61,8’i 2 yıl ve altında sürede çağrı merkezinde çalışmaktadır (72). Araştırmaya katılanların % 26,6’sı bu işyerinde çalışmaya başlamadan önce de aynı sektörde çalışmıştır. Bu oran İstanbul’da çalışanlarda % 39,1 iken, Yozgat’ta % 22,1 ve Bingöl’de % 12’dir. İstanbul’da çalışanların daha fazla sektör tecrübesi bulunmaktadır. Türkiye’deki çağrı merkezlerinin % 42’si İstanbul’da bulunmaktadır (2). İstanbul’da bulunan merkez sayısının Yozgat ve Bingöl’e göre fazla olması çalışanlar için deneyim edinme fırsatı doğurmaktadır. Türkiye genelinde çok yakın zamanda yeni merkezler açılmakta ve 2018 kadar yaygınlaşması için devlet teşviği devam etmektedir. Araştırmaya katılanlara vardiyalı çalışma durumları sorulmuştur. Çalışma evreninin %58,4’ü vardiyalı çalışırken, vardiyasız çalışanların oranı %41,6’dır. Vardiyalı çalışanların sayısı en fazla Yozgat’tadır. 7/24 hizmet verme zorunluluğu olan sektörlerle ilgili hizmetin Yozgat şubesi tarafından sunulması vardiyalı çalışan personel sayısını arttırmaktadır. Araştırmaya İstanbul’dan 307, Yozgat’tan 225 ve Bingöl’den 220 müşteri temsilcisi katılmış olup, İstanbul’dan 51, Yozgat’tan 1 ve Bingöl’den 7 idari personel araştırmaya dahil olmuştur. Yönetim merkezinin İstanbul’da olması nedeniyle çalışmaya İstanbul’dan katılan idari personel sayısı diğer illere göre yüksektir. İstanbul’da çalışanların % 57’si, Yozgat’ta çalışanların % 83,1’i, Bingöl’de çalışanların % 44,5’i inbound olarak görev yapmaktadır. Yozgat’ta inbound olarak görev yapanlar her iki ilden anlamlı olarak fazladır. Projenin gerçekleştirildiği sektörün özelliğine göre çağrı merkezleri tarafından inbound veya outbound hizmet sunumu olmaktadır. Müşteri hizmetleri, şikayet yönetimi, satın alma gibi hizmetlerin ön planda 75 olduğu projelerde inbound olarak çalışılmaktadır. Yozgat’ta inbound pozisyonunda çalışanların fazlalığı bu projelerin Yozgat’ta yürütülmesiyle ilişkilidir. Müşteri temsilcilerine iş yerinde yaşanılan sıkıntılar sorulmuştur. Müşteri temsilcilerinin % 54,5’i kısa mola sürelerinden, % 37,4’ü uzun zaman alan çağrılardan, % 33,2’si zor müşterileri desteklemekten, % 32,7’si gelecek beklentisinin düşük olmasından, % 27,5’i vardiyalı çalışmadan,% 25,9’u hedef baskısından, % 24,7’si ortalama sürede müşteriye hizmet verme güçlüğünden, % 20,6’sı kötü amaçlı çağrılardan ve % 9,5’i takım liderinin kötü yönetiminden, % 8,8’i takım lideri tarafından uyarılmaksızın denetlenmekten dolayı sıkıntı yaşadıklarını belirtmiştir. Çalışmada en sık yaşanan sıkıntı mola sürelerinin kısalığı olarak belirtilmiştir. Çalışanları gün içinde öğle yemeği dahil toplam 90 dakika mola alabilmektedir. Gelen çağrıların yoğunluğu, performans baskısı ve takım liderinin izniyle alınan molalar kimi zaman daha kısa tutulmaktadır. Çalışanların mola kullanım süresinde bilgisayarlarını kullanım dışı konuma alması gerekmektedir. Bilgisayarların gün içinde kaç dakika bu konumda kaldığı takım liderleri tarafından denetlenmekte ve çalışanların performanslarına yansıtılmaktadır. Performans yönetim sistemi içinde çalışanlar için önce hedefler belirlenmekte, sonra o hedeflere ulaşıp ulaşmadığı takım liderleri tarafından denetlenmektedir (60,77). Çalışanların çağrılar ile ilgili performansları hem niceliksel hem de niteliksel olarak değerlendirilmektedir (78). Niceliksel olarak, çalışanın kaç konuşma yaptığı ve konuşmalarının süresi değerlendirilirken, niteliksel olarak konuşmanın kalitesi, müşterinin sorununa çözüm bulunup bulunmadığı, müşteriye kapsamlı bilginin sağlanıp sağlanmadığı veya satışın gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmektedir. Değerlendirmenin yapılabilmesi için görüşme canlı ya da kayıttan gözlenmektedir (60). Tayvan’da 239 banka sektöründe görev alan çağrı merkezi çalışanı ile yürütülen araştırmada inbound çalışanların % 23,9’u, outbound çalışanların % 11,9’u yetersiz mola süresinden şikayetçidir (76). Inbound çalışanlar müşteriden gelen çağrıları karşıladıkları için daha yoğun çalışabilmektedir. Yaşanan sorunlar içinde uzun zaman alan çağrılar ikinci sıklıkla belirtilmiştir. Di’Tecco ve arkadaşları da çağrı merkezinde en sık yaşanan sorunu belirlenen sürede çağrı karşılama zorunluluğu olarak saptamışlardır (67). Lin ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise zor müşterileri desteklemek hem erkek hem de kadın müşteri temsilcileri 76 tarafından en sık belirtilen şikayettir (72). Çalışmada zor müşterileri desteklemek % 33,2’lik oranla üçüncü sıklıkla yaşanan sorun olarak belirtilmiştir. Çalışanların % 32,7’sinin sektördeki geleceklerine dair beklentisi düşüktür. Uzun süreli olarak bu işi yapmayı planlamamaktadırlar. Terfi imkanlarının kısıtlı olması ve takım lideri veya grup sorumlusu olduklarında daha da stresli bir sorumluluk altına girecekleri için böyle bir kariyer beklentisi içinde değildirler. Müşteri temsilcilerinin % 27,5’i vardiyalı çalışma ile ilgili sıkıntı yaşadıklarını ifade etmiştir. Vardiyalı çalışma kişilerin günlük düzenlerini etkilemekte sosyal yaşamlarını kesintiye uğratabilmektedir. 2005 yılında bankacılık sektöründe yapılan bir araştırmada çalışanların % 49’u vardiyalı çalışmanın aile yaşantılarını olumsuz etkilediğini, % 69,98’i ise uyku düzeninin bozulduğunu ifade etmiştir (48). 2013 yılında 302 banka sektöründe görevli müşteri temsilcileri ile yürütülen çalışmada ise çalışanların % 73,1’i vardiyalı çalışmaktan memnun değildir (71). Katılımcıların % 20,6’sı suistimal edilen çağrılar yüzünden sıkıntı yaşamaktadır. Yapılan iş gereği kişilerle sürekli etkileşim içinde olmak tatmin edici olsa da çalışanları stres ve gerilime sürükleyen tarafları da mevcuttur. Çağrı merkezi çalışanları için suistimal edilen çağrılar ve müşterilerin olumsuz davranışları sıkıntı yaratmaktadır. Parlak ve Çetin tarafından yürütülen çalışmada, çalışanların % 72’si müşteriler tarafından hakaret, taciz, küfür gibi davranışlara maruz kaldıklarını belirtmiştir (48). Çalışanların % 9,5’i takım liderinin kötü yönetiminden şikayetçidir. Ulaşılması gereken hedeflerin olması ve performansların hedefe göre değerlendirilmesi, elektronik ortamdan yapılan iş ile ilgili haberli veya habersiz takip edebilme, mola ve izin sürelerinin kullanımı gibi konulardan takım liderleri sorumlu olduğu için çalışanlarla sık sık etkileşim içindedirler. Bu iletişimi etkileyen tüm sorunlar ve uygun olmayan yönetim şekli müşteri temsilcilerinin çalışma performanslarını olumsuz yönde etkileyecektir. Araştırmaya katılanlara işe başladıktan sonra gelişen sağlık sorunları sorulmuştur. Çalışanların belirttikleri ilk 3 şikayet; yorgunluk, bitkinlik (% 63), baş ağrısı (% 61,7) ve boğaz ağrısıdır (% 54). Çağrı merkezi çalışanlarının yaşadığı sağlık şikayetleri ile ilgili çok sayıda çalışma ve hazırlanmış kılavuzlar mevcuttur. 77 Çağrı merkezi çalışanlarında işin niteliği gereği kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları, görme güçlüğü, ses kaybı, işitme kayıpları, yorgunluk, işe bağlı stres gibi sağlık sorunları sık rastlanmaktadır (51,79). Çalışanlar en sık yorgunluk şikayeti yaşadıklarını belirtmişlerdir. Gün boyu konuşarak çalışanlarda genel yorgunluk, ses kısıklığı, boğaz ağrısı, kuru öksürük ve uzun süre monitörle çalışma nedeniyle gözlerde yorgunluk şikayetleri sık rastlanmaktadır (50). Kulaklıklı setler kullanmak ve sürekli konuşmaya bağlı olarak kulakta çınlama, akustik şok, işitme kaybı, ses kısıklığı, boğaz ağrısı şikayetleri görülmektedir. Önceki yıllarda yapılan yabancı çalışmalarda en sık rastlanan sağlık şikayetleri kas iskelet sistemi rahatsızlığı (servikal bölge), görme güçlüğü, ses kısıklığı ve boğaz ağrısı olarak saptanmıştır (72,73,76). Parlak ve Çetin tarafından yürütülen çalışmada en sık rastlanan sağlık problemleri kulakta rahatsızlık, stres ve psikolojik rahatsızlıklar olmuştur (48). Araştırmaya katılanlara günün en çok hangi saatinde sağlık şikayetleri olduğu sorulduğunda; % 12’si sabah, % 36,1’i öğle, % 44,1’i akşam ve % 7,8’i gece sağlık şikayeti yaşadığını belirtmiştir. Araştırmaya katılanlar en sık öğle ve akşam saatlerinde sağlık problemleri yaşamaktadırlar. Çağrıların öğle saatinde yoğunlaşması sağlık sorunlarının yaşanmasında etkili olabilir. Çalışmanın kısıtlılıklarından biri günde karşılanan ortalama çağrı sayısı ve gün içinde dağılımının sorulmamış olmasıdır. Yoğun iş temposu içinde çalışan kişilerde birikimli yorgunluğa bağlı olarak akşam saatlerinde sağlık şikayetleri yaşanabilir. Katılımcılara sadece iş yerinde yaşadıkları sağlık şikayetleri açık uçlu olarak sorulduğunda % 60,2’si herhangi bir sağlık problemi belirtmemiştir. % 18’i baş ağrısı, % 5,5’i boğaz ağrısı ve ses kısıklığı, % 2,6’sı baş ağrısı, boğaz ağrısı ve ses kısıklığı şikayetleri yaşadığını belirtmiştir. Literatürde çalışanların çoğunda (% 60-80) kasiskelet sistemi rahatsızlıkları, ses kısıklığı ve görme güçlüğünün saptandığı çalışmalar mevcuttur (72,73,76). Araştırmaya katılanlar literatür ile uyumlu sağlık şikayetleri mevcuttur fakat soruların açık uçlu sorulması nedeniyle çoğu kişi tarafından sorunların belirtilmediği düşünülmektedir. Katılımcıların tükenmişlik durumları, Maslach Tükenmişlik Ölçeği ile değerlendirilmiş olup ölçek 3 alt gruba ayrılarak incelenmiştir. Çalışanlar bulundukları 78 şehire göre incelendiğinde duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alanlarında iller arasında anlamlı fark vardır. Bingöl’de yaşayanlarda duygusal tükenme en fazla görülmektedir. Duyarsızlaşma alanında da Bingöl’de yaşayanların puanları en yüksektir. Bu alanlarında Bingöl’de puanların yüksek saptanmasının nedeni çalışanların kişisel özellikleri, yönetime ilişkin sorunlar, mevcut olanakların kısıtlılığı ve kentin sosyoekonomik yapısı ile ilişkili olabilir. 18-24 yaş arası görev yapanların, kadınların, lise mezunu çalışanların ve bekarların oranı en yüksek Bingöl’dedir. Çalışanların kişilik özellikleri, yaş, eğitim, medeni durumları gibi faktörler tükenmişlik üzerinde belirleyici rol oynamaktadır. Aynı meslekte görev alan bekâr çalışanların evli çalışanlara göre, çocuksuz bireylerde çocuklulara göre, lise mezunu olanların üniversite mezunlarına göre daha yüksek düzeyde tükenmişlik yaşadığı gözlenmiştir (20). Çalışanların sosyal haklarını koruyarak tercih edebilecekleri istihdam alanları çok sınırlı olması da önemli bir faktördür. Sektörün yeni olması nedeniyle yapılacak işin nitelikleri detaylı olarak bilinmemektedir. Çalıştıkları işe başladıktan sonra memnun olmasalar da alternatif çalışma alanlarının olmaması, kişileri duygusal tükenme ve duyarsızlaşmaya yöneltmektedir. Bingöl’ün 6. kademe gelişmiş iller kategorisinde yer alması nedeniyle şehrin sağladığı sosyal imkanlar da kısıtlıdır (69). Bu da çalışanların iş dışında motivasyonlarını yükseltecek, dayanıklılıklarını arttıracak fırsatlara ulaşmalarını zorlaştırmaktadır. Kişisel başarı alanına bakıldığında kentler arasında fark saptanmamıştır. Cinsiyete göre tükenmişlik düzeyine bakıldığında kadın ve erkekler arasında duygusal tükenme alanında anlamlı fark saptanmış olup kadınlarda duygusal tükenme ortalamasının yüksek olduğu görülmüştür. Maslach, Schaufeli ve Leiter tükenmişlikte cinsiyet değişkeni için kesin ifadelerde bulunmanın zor olduğunu belirtmiştir (22). Bazı araştırmalarda kadınların tükenmişlik düzeyleri daha yüksek bulunurken, bazılarında ise erkeklerin daha yatkın olduğu saptanmıştır. Kadınlarda tükenmişlik, iş ve iş dışındaki faktörler (kişilik yapısı ve toplumsal rol) ile de ilişkilendirilmiştir (81). Cinsiyete göre duyarsızlaşma ve kişisel başarı alanlarında anlamlı fark bulunmamıştır. Araştırmaya katılanlar 18-24 yaş, 25-29 yaş ve 30 yaş ve üzeri olmak üzere 3 grupta incelendiğinde, duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alanlarında yaş gruplarına göre anlamlı fark saptanmıştır. En fazla duygusal tükenme ve duyarsızlaşma 18-24 yaş grubunda görülmektedir. Yaş arttıkça duygusal tükenme ve duyarsızlaşmanın azalması literatür ile uyumludur. Gezer çalışmasında; işe yeni başlayan, çok heyecanlı ve 79 istekli olan çalışanlarda daha fazla görüldüğünü, bu kişilerin ilk heyecanlarıyla çok enerji harcayıp kısa zamanda da tükendiğini belirtmiştir (82). Yaşı ileri olanların işlerinde deneyim kazanmaları, karşılaşılan zorluklara karşı tecrübe edinmeleri ve direnç kazanmaları genç çalışanlara oranla daha az tükenmişlik yaşamalarına neden olmaktadır. Yaş grupları arasında kişisel başarı alanında anlamlı fark saptanmamıştır. Katılımcılarda tükenmişlik düzeyi medeni duruma göre incelendiğinde duygusal tükenme alanında evli ve bekarlar arasında anlamlı bir fark vardır. Bekarlarda duygusal tükenmenin daha yüksektir. Maslach ve Jackson’a göre medeni durum tükenmişliğin alt boyutlarından duygusal tükenme ile anlamlı olarak ilişkilidir (84). Evli olmayan bireyler toplumsal sorumluluklarını kendi başlarına yerine getirmeye çalışmaktadır ve bu durum iş yaşantılarında da sorun çözme kapasiteleri için çoğu zaman zorlayıcı olabilir. Evlilerde çalışan bireye ailenin destek olması, sorunların paylaşımı, mevcut düzenlerini korumak için edinilen sorumluluklar ve gelir için daha ciddi adımlar atmaları tükenmişlikten koruyucu etmenler arasındadır. Duyarsızlaşma alanında da evli ve bekarlar arasında anlamlı fark saptanmış olup, bekarların duyarsızlaşma puanlarının yüksek olduğu görülmüştür. Literatürde farklı sektörlerdeki çalışmalarda duyarsızlaşma alanının medeni durumdan etkilendiği belirtilmiştir. Evli bireylerin ailesini geçindirme ve ihtiyaçlarını giderme kaygıları, işlerinde daha özverili ve dikkatli olmalarına yol açarak duyarsızlık düzeylerini önemli ölçüde düşürmektedir. Kişisel başarı alanında medeni duruma göre anlamlı fark yoktur. Katılımcılar sahip oldukları çocuk sayısına göre değerlendirildiğinde, henüz çocuk sahibi olmayanlar ve olanlar arasında duygusal tükenme, kişisel başarı ve duyarsızlaşma alanlarında anlamlı fark yoktur. Duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alanlarında istatistiksel olarak fark saptanmasa da en yüksek tükenmişlik puanı henüz çocuk sahibi olmayandadır. Goodfellow ve arkadaşları evlilerde ve çocuk sahibi olanlarda tükenmenin daha az olduğu saptanmış ve çocuğun iş yaşamına karşı sosyal bir destek olduğu ileri sürmüştür (85). Farklı sektörlerde yapılan araştırmalarda çocuk sahibi olmanın, çalışanlarda kişisel başarıyı arttırdığı saptanmıştır (86). Araştırmada kişisel başarı alanında çocuk sahibi olma durumuna göre istatistiksel fark saptanmamıştır, fakat en yüksek kişisel başarı puan ortalaması iki çocuk sahibi olanlardadır. Çocuğu olan bireyler, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak için işlerine 80 daha çok bağlanmaktadır. Çocukların geleceği için hedeflerini gerçekleştirmede daha mücadeleci duruşları daha az tükenmişlik yaşamalarına neden olmaktadır. Sigara içme durumuna göre tükenmişlik düzeyleri incelendiğinde kişisel başarı alanında sigara içen ve içmeyenler arasında anlamlı fark saptanmış olup, sigara içmeyenlerde kişisel başarı daha yüksektir. Maslach stres sonucu oluşan uykusuzluk, artmış ilaç ve alkol kullanımın tükenmişlik ile ilişkili olabileceğini öne sürmüştür (87), fakat literatürde yapılmış çoğu çalışmada sigara içme durumu ve tükenmişlik arasında ilişki saptanmamıştır (88,89). Çalışmada sigara içenlerde kişisel başarının düşük olması kişisel faktörlerin etkisine bağlı olabilir. Sigara içme durumuna göre duygusal tükenme ve duyarsızlaşma boyutlarında anlamlı fark saptanmamıştır. Araştırmaya katılanlar arasında hobi edinme durumuna göre tükenmişlik düzeyleri incelendiğinde, hobisi olmayanlarda duygusal tükenme ve duyarsızlaşma puanları anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Hobi edinme durumuna göre kişisel başarı alanında anlamlı fark görülmemiştir. Hobi varlığı tükenmişliği önlemede veya kontrol altına alıp ilerlemesinin önüne geçmede en önemli unsurlardan biridir (4). Kişinin ilgisini severek yönelteceği farklı bir alan varlığı ve artmış motivasyon iş yerinde yaşanan zorluklarla baş edebilme kapasitesini arttırmaktadır. Katılımcılar mesleği isteyerek seçme durumuna göre 2 grup altında incelendiğinde mesleği isteyerek seçmeyenlerde duygusal tükenme ve duyarsızlaşma puanı anlamlı olarak yüksektir. Farklı sektörlerde yapılan çalışmalarda benzer şekilde mesleği isteyerek seçmenin tükenmişliği azalttığı saptanmıştır (32,90,91,92). Kişisel başarı alanında mesleği isteyerek seçenlerde kişisel başarı puanı anlamlı olarak düşük bulunmuştur. Çalışanlar zaman içinde isteyerek seçtikleri meslekte kendilerini yetersiz hissedebilir ve kendi başarılarını arka planda tutmaya eğilimli olabilir. Tam tersine mesleği isteyerek seçmeyenler iş yerinde sorunlarla baş etme kaygılarından ötürü başarısız görünmemek için yanıltıcı cevap vermiş olabilirler. Her ne kadar çalışmada saptanan bu bulgu literatür ile çelişse de yapılan faktör analizi ile ölçeğin kişisel başarı alanının değerlendirmesinde kullanılabileceği ve soruların kümelenmesinde sorun olmadığı belirlenmiştir. Tükenmişlik ölçeğinde en zayıf çalışan boyutun kişisel başarı alanı olması sonuçları etkileyebilir. 81 Araştırmaya katılanlar mesleğe uygunluk durumuna göre iki grup altında incelenmiştir. Mesleği kendine uygun bulmadığını belirtenlerde duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı puanları anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. Tekin mesleklerini kendine kısmen uygun bulanlarda, duygusal tükenme ve duyarsızlaşmanın, mesleği kendine uygun bulanlarda ise kişisel başarı düzeylerinin yüksek olduğunu (36), Taycan ve arkadaşları çalışmalarında mesleği kendine uygun bulmadığını ifade edenlerde tükenmişlik oranının yüksek olduğunu (91), Kırılmaz ve arkadaşları ise mesleğini kendilerine uygun bulanların genel tükenmişlik düzeylerinin daha düşük olduğunu vurgulamışlardır (90). Kişilerin icra ettikleri mesleği kendilerine uygun bulmamaları zaman içinde hayal kırıklıklarının yaşanmasına ve tükenmişliğe neden olmaktadır. Araştırmada çalışanlar her ne kadar mesleği kendilerine uygun bulmasalar da başarısız olmama kaygıları bu şekilde cevap vermelerine neden olmuş olabilir. Katılımcılara aldıkları ücretten memnuniyetleri sorulduğunda aldıkları ücretten memnun olmayanların duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı puanları anlamlı olarak yüksektir. Literatürde ücret ile tükenmişlik ilişkisinin görülmediği çalışmalar mevcuttur. Yapılan çalışma sonucunda çalışanın ücret olarak hak ettiği karşılığı alması kişilerin işleriyle ilgili motivasyonunu arttıracaktır. Alınan ücretten memnun olmayanlarda duygusal tükenme ve duyarsızlaşma saptanması beklenen bir durumdur. Ücretten memnun olmayanların kişisel başarısının yüksek çıkması çalışanların iş yerlerindeki başarılarının ücretten çok etkilenmediğini düşündürmektedir. Araştırmaya katılanlar şu an çalıştıkları iş yerlerindeki çalışma süresine göre 4 grupta değerlendirildiğinde duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alanlarında çalışma süresine göre anlamlı fark vardır. Altı aydan az çalışanların duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma puanlarının düşüklüğü dikkat çekmektedir. İşe yeni başlayanlarda iş ile ilgili yüksek heyecan, beklenti ve hedefler doğrultusunda gösterilen yoğun istek kişileri tükenmişlikten korumaktadır. İşe başladıktan sonra ideallerin boşa çıkması, iş ortamındaki uygulamalar, değer verilmeme düşüncesi, fazla çalışma gibi etmenler çalışanlarda moral ve motivasyon kaybına yol açar. Zaman içinde tecrübenin artması, karşılaşılacak problemlerle baş edebilme yeteneğinin gelişimi ileriki yıllarda çalışanları tükenmişlikten korumaktadır. Araştırmada literatürde değinilen bu süreç benzer şekilde izlenmektedir. En düşük duygusal tükenme ve duyarsızlaşma 6 aydan az çalışanlarda görülmektedir. En yüksek duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma puan ortalaması 13-24 ay arası çalışanlarda olup, çalışma 82 süresi 25 ay ve üzerine çıktıkça ortalama puan düşme eğilimindedir. Kıdem grupları arasında kişisel başarı alanında anlamlı fark saptanmamıştır. Araştırmaya katılanlara daha önce benzer sektörde çalışıp çalışmadıkları sorulmuştur. Sektörde tecrübesi olmayanlarda duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı puanları anlamlı olarak yüksektir. Çalışanlarda sektör tecrübesi olması yapılan işin niteliklerini bilme, karşılaşılacak sorunların farkında olma ve problem çözme yönündeki başarılarını arttırmakta tükenmişlikten korumaktadır. Sektörde tecrübesi olmayanlarda kişisel başarının yüksek olması bu kişilerin işle ilgili hedeflerini gerçekleştirmede daha gayretli ve yoğun çaba içinde olmaları ile ilişkili olabilir. Araştırmaya katılanlara vardiyalı çalışıp çalışmadıkları sorulduğunda vardiyalı çalışanlarda duyarsızlaşma puanları anlamlı olarak yüksektir. Vardiyalı ve vardiyasız çalışanlar arasında duygusal tükenme ve kişisel başarı puanına göre anlamlı fark yoktur. Vardiyalı çalışma kişilerin fizyolojik düzenine ters düşen, fiziksel ve psikolojik olarak yıpratan bir durumdur. Araştırmalar, gece çalışmasının her açıdan bireyleri olumsuz etkilediği yönündedir. Vardiyalı çalışma saatleri yaşam düzenini bozmakta, sosyal ilişkileri kesintiye uğratmakta ve uykusuzluk gibi fiziksel sorunlara yol açmaktadır. Vardiyalı çalışanlarda, bütün hayatının başkaları tarafından ele geçirildiği düşüncesi, işi gereği karşılaştığı diğer insanlara ve işine karsı soğuk, ilgisiz, katı tutumlar geliştirme, idealizm de azalma davranışların sergilenmesi duyarsızlaşma boyutundaki artışı açıklamaktadır. Katılımcılar çalışma pozisyonlarına göre müşteri temsilcisi ve idari personel olarak iki grupta incelendiğinde müşteri temsilcilerinin duygusal tükenme duyarsızlaşma ve kişisel başarı puanları idari personele göre anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. Çağrı merkezinde müşterilerle sürekli diyalog içinde, yoğun çalışma ve hedef baskısı altında çalışan kişiler müşteri temsilcileri olduğu için idari personele göre duygusal tükenme ve duyarsızlaşma puanlarının yüksek olması beklenen bir durumdur. Müşteri temsilcilerinde kişisel başarının yüksekliği mevcut performans baskısı ile hep daha yüksek hedeflere uygun çalışmak zorunda kalmaları ile açıklanabilir. Inbound ve outbound çalışan müşteri temsilcileri arasında duygusal tükenme ve kişisel başarı puanlarına göre anlamlı fark yoktur. Duyarsızlaşma alanı incelendiğinde, çağrı alan yani inbound çalışan çağrı merkezi çalışanlarında outbound çalışanlara göre 83 anlamlı bir yükseklik saptanmıştır. Inbound konumda çalışanlar genelde müşterilerden gelen sorun veya şikayetlere cevap vermekte olup, outbound çalışanlar ise satış amacıyla müşteriyi arayan konumda çalışmaktadırlar. Müşteriler bir ürün ile ilgili sorun yaşadıklarında çağrı merkezini arayıp agresif tavırlar sergileyebilir veya suistimal edebilirler. Inbound çağrıları karşılayanlar zor müşterileri destekledikleri için zamanla daha soğuk ve ilgisiz bir tutum geliştirerek duyarsızlaşmaları beklenmektedir. Çağrı merkezi çalışanları için iş yerinde yaşanan sorunlar tükenmişlik için risk oluşturmakta ve gerekli önlemler alınmazsa depresyon gibi daha ileri ruhsal sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Depresyon yaygınlığı ve yol açtığı yeti yitimi ile hem kişi hem de toplum için ciddi bir sağlık sorunudur. Yaşam boyu prevalansı % 10 ile % 21 arasında değişmektedir (93). Dünya Sağlık Örgütünün 1997 yılında yaptığı çalışmanın sonuçlarına göre depresyonun 2020 yılına kadar zaman kaybına, yeti yitimine ve ölüme neden olan etkenler arasında ikinci sırada yer alacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca 2020 yılında depresyonun hastalık yükü açısından gelişmiş ülkelerde ilk sırada, gelişmekte olan ülkelerde ise üçüncü sırada olacağı bildirilmektedir (94). Depresyon sadece birey üzerinde olumsuz etkileri olmamakta, bireyin ailesini ve çalışma hayatını da olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden araştırmada Genel Sağlık Anketi-12 kullanılmış olup değişkenler ve tükenmişlikle ilişkisi incelenmiştir. Araştırmaya katılanların GSA toplam puanları üç il arasında değerlendirildiğinde iller arasında anlamlı fark bulunmamıştır. İstatistiksel olarak fark saptanmamış olmasına rağmen Bingöl’de çalışanların toplam puanlarının her iki ile göre daha yüksek olması dikkat çekicidir. Burada çalışanların duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma puanlarının da anlamlı yüksekliği depresyon gelişimi açısından da risk oluşturmakta ve alınacak hem kişisel hem de iş yerindeki önlemler için öncelik taşımaktadır. Katılanların GSA toplam puan ortalamaları cinsiyete göre değerlendirildiğinde kadın çalışanlarda erkeklere göre depresyon skorunun daha yüksek olduğu saptanmıştır. Epidemiyolojik çalışmalar kadınlarda yaşam boyu hastalanma riskinin depresyon için % 20-25 olduğunu göstermiştir. Bu oran erkekler için % 8- 12 ‘dir. Türkiye’de ve dünyada diğer ölçekler ve klinik görüşme ile yapılan çalışmalarda da kadınlarda ruhsal bozukluk 84 yaygınlığın yüksek olduğu gösterilmiştir. Kelleci ve arkadaşları İstanbul’da yaptıkları çalışmada kadınlarda ruhsal sağlık sorunları sıklığını % 58,3 (95), Buzlu % 45 (96) ve Belek araştırma grubunda % 35,7 (97) kadınlarda ise % 40 olarak saptamıştır. Kadınlar da erkeklere göre daha sık görülmesinin nedeni, kadınların eğitim, medeni durum, doğurganlık ve sosyoekonomik durumları ile de yakından ilişkili olabilir. Çalışanların GSA toplam puan ortalamaları 3 farklı yaş grubuna göre değerlendirildiğinde gruplar arasında anlamlı fark yoktur. Bu konuda yapılan çalışmalarda benzer şekilde yaş grupları ve depresyon gelişimi arasında ilişki saptanmamıştır (90, 99). Araştırmaya katılanların GSA toplam puan ortalamaları medeni duruma değerlendirildiğinde evli ve bekarlar arasında istatistiksel fark yoktur. Analizde fark görülmemesine rağmen bekarların ortalama puanının evlilere göre daha yüksek olduğu gözlenmektedir. Literatürde de medeni durumla depresyon gelişimi arasında saptanmış ortak bir bulgu yoktur. Belek evlilerin ruhsal açıdan bekarlara göre daha sağlıklı olduğunu belirtmiş (97), Kaplan ve Saddock ise evlilikte sorunlu ilişkilerin depresyona zemin hazırladığını ve bu nedenle evliliğin depresyon açısından risk oluşturabileceğini iddia etmişlerdir. Bekarlarda yalnızlık, destek yoksunluğu sorunlara yol açabilirken, evliler için iyi olmayan ilişkiler, sorumlulukların artması, ailenin geçimi ile ilgili endişeler ruhsal sorunlar için risk oluşturmaktadır. Katılımcıların sahip oldukları çocuk sayısına göre GSA toplam puan ortalaması değerlendirildiğinde çocuk sayısına göre anlamlı bir fark saptanmamıştır. Gruplar arasında en yüksek puan ortalaması henüz çocuk sahibi olmayanlardadır. Çocuk sahibi olmak karşılaşılan zorluklara karşı sosyal bir koruyucu olarak değerlendirilmektedir, fakat çocuk sayısının artmasıyla GSA puanının arttığını belirten çalışmalarda mevcuttur (95). Çalışanların GSA toplam puan ortalamaları ve öğrenim durumları değerlendirildiğinde öğrenim durumuna göre anlamlı fark saptanmamıştır. Öğrenim grupları arasındaki ortalamalara bakıldığında en yüksek puan ilköğretim mezunlarındadır. Yurt içi ve yurt dışında yapılan çalışmaların büyük kısmında eğitim düzeyinin düşük olması ruhsal bozukluklar için bir risk faktörü olarak bildirilmiştir. Blacker ve Clare, eğitim düzeyinin düşük olmasının depresyon riskini arttırdığını 85 belirtirken (100), Almeida ve arkadaşları, Brezilya’daki çalışmalarında, eğitim alınan yıl sayısının artmasıyla ruhsal bozukluk yaygınlığının azaldığını ve daha az eğitim alanlarda ruhsal bozuklukların daha fazla görüldüğünü bildirmişlerdir (101). Araştırmaya katılanlarda, sigara içen ve içmeyenler arasında GSA toplam puan ortalamalarına göre anlamlı fark yoktur. Yapılmış çalışmalarda da sigara ile ruhsal bozukluklar arasında ilişki olduğu gösterilmemiştir (99, 102-104). Katılımcılar hobi edinme durumuna göre değerlendirildiğinde hobisi olan ve olmayanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır. Hobisi olmayanlar, depresyon gelişimi açısından anlamlı olarak daha risklilerdir. Hobi edinmek bireyleri negatif düşüncelerden uzaklaştırarak, algılarını sevdikleri şeylere yöneltmekte, dinlenmelerini ve rahatlamalarını sağlayarak sosyal ilişkilerini güçlendirmektedir. Günlük aktivitelerini terk etme eyleminde olanların ihmal edilen hobilerle ilgilenmesi kişileri ruhsal sağlık sorunların korumada önemli rol oynamaktadır. Mesleği isteyerek seçmeyenler ve mesleği kendine uygun bulmayanlar GSA puanlarına göre depresyon gelişimi açısından daha risklidirler. İş yerinde karşılaşılan sorunların üstesinden gelememe çalışanları tükenmişliğe yöneltmektedir. Çalışmada da bu bireylerde tükenmişlik puanlarının yüksekliği dikkat çekmektedir. Bireysel ve iş yaşamında gerekli iyileştirmelerin yapılmaması kişilerdeki tükenmişlik durumunun depresyon gibi ruhsal sorunlara dönüşmesine yol açmaktadır. Çalışanların mesleği isteyerek seçmeleri ve icra edilen mesleği kendilerine uygun bulmaları iş yaşamında performanslarını arttırmakta, verimliliklerini ve başarılarını yükseltmektedir. İş yaşamında motivasyonu arttırıcı etmenler çalışanları tükenmişlik ve depresyon gelişiminden korumaktadır. Ücret memnuniyeti incelendiğinde, aldığı ücretten memnun olmayanlar, depresyon gelişimi için daha risklilerdir. Yapılan iş karşılığında hak ettiğini düşündüğü geliri kazanamamak kişileri olumsuz olarak etkilemektedir. Geçim kaygısı içinde olmak, yaşam standartlarının yüksek olmaması, bunlarla ilgili yüksek endişe ve gerginlik hissetmek çalışanları depresyona sürükleyebilmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalarda düzenli geliri olmama ve düşük sosyoekonomik düzeyin depresyon riskini arttırdığı gözlenmiştir (97, 105-107). 86 Katılımcıların GSA toplam puan ortalamaları çalışma süresine göre değerlendirildiğinde çalışma süreleri arasında fark saptanmıştır. 6 aydan az sürede çalışanların puan ortalaması diğer gruplara göre anlamlı olarak düşüktür. Çalışma süresi arttıkça GSA toplam puan ortalaması da yükselmektedir. Çalışmada depresyon gelişimi açısından en riskli grup 25 ay ve daha uzun süre çalışanlardır. Hindistan ‘da benzer sektörde yapılmış araştırmada 6 ay ve üzerinde çalışanlar depresyon için daha riskli olarak saptanmıştır (108). Çalışma süresinin artmasıyla kişilerin karşılaştıkları sorunların üstesinden gelememesi ve yaşanan problemlerin kronikleşmesi depresyona yol açabilir. Benzer sektörde edinilmiş tecrübe sorulduğunda, iş tecrübesi olmayanlar, olanlara göre depresyon gelişimi açısından anlamlı olarak daha risklidir. Çalışanlar için iş yaşamında edinilmiş tecrübeler, karşılaşılacak sorunlarla mücadele ve çözüm sürecinde etkili olmaktadır. İş arama sürecinde yapılacak işin niteliklerini bilmek, zorluklarını ve karşılaşılabilen problemleri tanımak tükenmişlik ve depresyon gelişiminden koruyucu bir faktördür. Vardiyalı ve vardiyasız çalışanlar arasında GSA toplam puan ortalamasına göre istatistiksel fark saptanmamıştır. Literatürde gece vardiyasında çalışanlarda stres ve depresyon gelişiminin saptandığı çalışmalar mevcuttur. Kişilerin fizyolojik düzenlerinin bozulması depresyon gelişimi için risk oluştursa da çalışmada etkili bulunmamıştır. Çalışma pozisyona göre, müşteri temsilcisi ve idari konumda çalışan personel arasında depresyon gelişim riski açısından fark saptanmamıştır. Müşteri temsilcilerinin GSA puan ortalaması idari konumda çalışanlara göre yüksektir. Bu yüksekliğe kişilerle sürekli iletişim içinde olma ve yoğun baskı altında çalışma neden olabilir. Katılımcılar çağrı karşılama durumlarına göre değerlendirildiğinde gruplar arasında anlamlı fark yoktur. Inbound çalışanların GSA puan ortalaması outbound çalışanlara göre yüksektir. Inbound çalışanlar sorun ve şikayetlere yanıt vermesi daha sert, agresif veya suistimal edilen çağrılarla karşılaşması puan yüksekliği ile ilişkili olabilir. GSA toplam puanın, tükenmişlik anketi alt grupları ile korelasyonuna bakıldığında her boyut ile anlamlı korelasyon görülmektedir. GSA toplam puanı ve duygusal tükenme puanı arasında iyi derecede korelasyon (r=0,626), duyarsızlaşma 87 puanı arasında orta derecede korelasyon (r=0,505) ve kişisel başarı puanı ile de çok düşük dereceli bir korelasyon bulunmuştur (r=0,104). 2013 yılında Hindistan’da çağrı merkezinde yapılan çalışmada GSA puanlarının duygusal tükenme boyutu ile korelasyonu r=0,57, duyarsızlaşma ile r=0,46 ve kişisel başarı boyutu ile de r=-0,07 bulunmuştur (108). Duygusal tükenme ve duyarsızlaşma boyutundaki korelasyonlar çalışma ile benzer niteliktedir. Tükenmişlik ölçeğinde en iyi çalışan boyut duygusal tükenmedir. Depresyon ve tükenmişlik bulgularında olan benzerlikler ve beraber görülebilmeleri buradaki yüksek ve orta dereceli korelasyonu açıklamaktadır. Depresyon skoru ile kişisel başarı alanında negatif korelasyon gelişimi beklenmektedir, fakat ilgili çalışmada saptanan korelasyonun da neredeyse sıfıra yakın olması ölçeğin kişisel başarı alanının zayıflığı ile ilişkili olabilir. Depresyon gelişimini öngörmek için yapılan lojistik regresyon analizinde, duygusal tükenme depresyon gelişiminde 1,189 kat etkili bulunmuştur. Çalışanların tükenmişlikten korunması, sonrasında ortaya çıkabilecek ruhsal sağlık sorunları için de koruyucu olacaktır. İş kayıplarının veya işten çıkarılmaların önüne geçilmesi, kişiye ve topluma olan hastalık yükünün önlenmesi bakımından bireysel ve örgütsel koruyucu önlemler çok değerlidir. Erkek cinsiyet (OR=0,669) ve hobi varlığı (OR=0,447) depresyon gelişimi için koruyucudur. Çalışanların hobi edinmesi, sosyal hayatlarını zenginleştirmesi tükenmişliğin önlenmesinde alınacak bireysel önlemler arasındadır. 88 6. SONUÇ VE ÖNERİLER Çalışma ile 3 farklı bölgede hizmet veren 1345 çağrı merkezi çalışanının genel sağlık durumu ve tükenmişlik düzeyi araştırılmıştır. Bekarlar, 18-24 yaş arası çalışanlar ve kadınlar her 3 bölgede sayıca çoğunluktadır. Araştırma evreninin yansıtmaktadır. Araştırma evreninin demografik yarısı özellikleri sektör profilinide sigara kullanmakta olup Türkiye ortalamasının üzerinde bir oran saptanmıştır. Çalışanların sadece üçte biri hobi sahibidir. Çalışanlar büyük kısmı 6 aydan kısa süredir çağrı merkezinde görev almaktadır. En sık karşılaşılan işle ilgili sorunlar kısa mola süreleri, uzun zaman alan çağrılar ve zor müşterileri desteklemektir. İşe başladıktan sonra gelişen sağlık şikayetleri yorgunluk-bitkinlik, baş ağrısı ve boğaz kuruluğudur. Sadece iş yerinde yaşanılan sağlık sorunları ise; baş ağrısı, boğaz ağrısı ve ses kısıklığıdır. Bu belirtiler çağrı merkezi çalışanlarında görülen meslek hastalıkları için çok değerlidir. Çalışmanın kesitsel oluşu sağlık sorunları ile ilgili kısıtlılıklar doğursa da prospektif çalışmaların yapılması için yol gösterici olacaktır. Tükenmişlik düzeyleri incelendiğinde bölgeler arasında en yüksek tükenmişlik Bingöl’dedir. Kadınlar, 18-24 yaş arası çalışanlar, bekarlar ve henüz çocuğu olmayan çalışanlarda tükenmişlik daha yüksek düzeydedir. Hobisi olmayanlarda daha çok görülmektedir. Çalışma süresi olarak en yüksek tükenmişlik 13-24 ay arası çalışanlarda görülmüştür. Mesleği istemeyerek seçen, kendine uygun bulmayan ve aldığı ücretten memnun olmayanlarda tükenmişlik daha fazladır. Sektör tecrübesinin olmaması ve müşteri temsilcisi olarak görev yapmak çalışmada saptanan risk etmenlerindendir. GSA ile yapılan değerlendirmede depresyon gelişim riskinde saptanan yükseklik dikkat çekicidir. Çalışmanın kısıtlılıkların biri saptanan değerin sadece ölçek ile değerlendirilen niteliklerle sınırlı olmasıdır fakat, bu durum alınacak önlemler için uyarı niteliği taşımaktadır. Araştırmada, kadın cinsiyet, hobinin olmaması, mesleği istemeden seçme ve kendine uygun bulmama, alınan ücretten memnuniyetsizlik, 25 ay ve üzeri sürede çalışma ve sektör tecrübesinin olmaması depresyon skoru yüksekliğinde anlamlı rol oynamaktadır. 89 Çalışanların iş yaşantılarında karşılaştıkları stres faktörlerine karşı yanıtlarında bireysel ve örgütsel faktörler önemli rol oynamaktadır. Tükenmişliğin önlenmesinde bu alanlara dair önlemler alınması ve hassas gruplara öncelikli yaklaşımlar tükenme ile başa çıkmada etkili olacaktır. Tükenmişlikle ilgili bilgi sahibi olmak, kendini iyi tanımak, ihtiyaçlarını ve sınırlarını belirlemek, işle ilgili gerçekçi beklenti ve hedefler geliştirmek, işe başlamadan önce işin niteliği ile ilgili detaylı bilgi edinmek bireysel olarak dikkat edilmesi gereken öncelikli noktalardır. Stresle başa çıkma ve zaman yönetimi gibi konularda kendini geliştirmek, olumlu açıları görmek çalışanların dayanıklılığını arttıracaktır. Sakin bir yaşam tarzının belirlenmesi, özel yaşamda monotonluktan kurtulmaya çalışmak, spor yapmak, keyif veren hobiler edinmek tükenmişlik ve diğer ruhsal sorunlardan korunmada alınabilecek bireysel önlemler arasındadır. Tükenmişlik ile ilgili alınması gereken örgütsel önlemler bireysel düzeydekilere göre daha etkili ve kalıcıdır. Örgütün, tükenmişliği bir risk olarak ortaya koyması ve gerekli önlemlerin alınması iş yerinde verimliliği arttıracaktır. Görev tanımının açık ve net ifade edilmesi, düzenli işleyen bir çatışma yönetim sisteminin kurulması, serbest karar verme imkanı ve kararlara katılım artması örgütsel bağlılığı arttırarak iletişimi güçlendirecektir. Ulaşılabilir hedeflerin konulması, gösterilen performansa karşılık adil bir ödül sisteminin geliştirilmesi, denetimlerin daha etik çerçevede yapılması, tüm çalışanlardan geri bildirimlerin alındığı sistemlerin geliştirilmesi, uzun çalışma saatlerinin kısalıp mola sürelerinin uzaması, vardiyalı çalışma saatlerinin düzenlenmesi, hizmet içi eğitimlerin artması, kariyer imkanlarının geliştirilmesi, iş yerinde sosyal faaliyetlerin düzenlenmesi, tatil veya izin imkanlarının arttırılması önemli unsurlardır. İş ortamı ile ilgili fiziksel, biyolojik, psikososyal ve ergonomik önlemlerin alınması ve çalışanların meslek hastalıklarından korunması da örgütsel bir sorumluluktur. Çalışma ortamındaki gürültü düzeyi, iç ortam hava kalitesi (sıcaklık, nem, ortam içi serbest partikül vb.) ile ilgili ölçümlerin yapılması, çalışanlarda kasiskelet sistemi rahatsızlıklarının önlenmesi için ergonomik olarak tasarlanmış masa, sandalye ve monitör kullanımı, düzenli göz ve kulak burun boğaz muayenelerinin yapılmış olması önemlidir. Çalışanların kulaklıklı setlerin kullanımında dikkatli olması, seslerini iyi kullanmak için belirli aralıklarla dinlenip bol su tüketmesi, doğru nefes 90 tekniklerini kullanılması ve kafeinli içeceklerden uzak durması meslek hastalıklarına karşı alınacak bireysel önlemler arasındadır. 91 KAYNAKLAR 1. Aslan H, Alpaslan NZ, Aslan O, Ünal M. “Hemşirelerde tükenme, iş doyumu ve ruhsal belirtiler”. Nöro Psikiyatri Arşivi, Sayı: 33:192, 1996. 2. Çağrı Merkezi Derneği, Erişim Adresi: http://www.cagrimerkezleridernegi.org/Public/Upload/Catalog/HJL4QBCGU2WLWJB. pdf, (Erişim Tarihi: 14.05.2015) 3. Taylor P, Bain P, “An assembly line in the head: Work and employee relations in the call center”, Industrial Relations Journal, Vol: 30 Issue: 2, pp.101-117, 1999. 4. Süregevil O, “Çalışma Hayatında Tükenmişlik Sendromu Tükenmişlikle Mücadele Teknikleri”, 1. Basım, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, Nisan 2006. 5. Freudenberger H.“Social Issues”, Journal of Social Issues, 30, 159 – 1, 65 6. Türk Dil Kurumu Tükenmişlik Tanımı, Erişim Adresi: http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts&kategori1=veritbn&kelim esec=320524, (Erişim Tarihi: 22.09.2014) 7. Özyurt A. “İstanbul Hekimlerinin İş Doyum ve Tükenmişlik Düzeyleri”, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2004. 8. Dinç K. “Yardımcı Mesleklerde Tükenmişlik Sendromu”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Dönem Projesi, Ankara, 2008. 9. Baysal A. Lise ve Dengi Okul Öğretmenlerinde Tükenmişliğe Etki Eden Faktörler.Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Doktora Tezi, İzmir, 1995. 10. Muldary, TW,“Burnout And Health Professionals: Manifestations And Management”, A Capistrano Publication, CA, 1983. 11. Pedrabissi, Rollan, Santinello. “Stress and Burnout Among Teacher’s in Italy and France” The Journal of Psychology, 127, 1993. 12. M.C. Fong, “A longitudinal study of Relationships Between Overload, Social Support and Burnout Among Nursing Educators”, J. of Nursing Education.32, January 1993. 13. Aslan H, “Tıpta Uzmanlık Öğrencisi Hekimlerde Tükenmişlik Düzeyi”, Türk Psikiyatri Dergisi, 7, 1997. 92 14. Maraşlı M, “Lise Öğretmenlerinin Bazı Özelliklerine ve Öğrenilmiş Güçlülük Düzeylerine göre Tükenmişlik Düzeyleri”, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü 2003. 15. Torun A, “Stres ve Tükenmişlik”, Endüstri ve Örgüt Psikolojisi içinde, Ed.Suna Tevrüz, 2.Baskı, Türk Psikologlar Derneği ve Kalite Derneği Ortak Yayını, İstanbul, , 1997, ss 43- 53. 16. Izgar H, “Okul Yöneticilerinde Tükenmişlik”, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara 2003 17. Erol A, Sariçiçek A, Gülseren Ş. Asistan Hekimlerde Tükenmişlik: İş Doyumu Ve Depresyonla İlişkisi Burnout İn Residents: Association with Job Satisfaction And Depression. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2007; 8: ss 241–247. 18. Maslach C, Jackson S.E., “The Role and Family Variables in burnout”, Sex Roles. 12,1985. 19. Girgin G. İlkokul Öğretmenlerinde Meslekten Tükenmişliğin GelişiminiEtkileyen Değişkenlerin Analizi ve Bir Model Önerisi. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İzmir, 1995. 20. Cordes Cynthia L, Dougherty TW, “A Review and in Integration of Research on Job Burnout”. Acad Manag Rev 18(4):621–656, 1993. 21. Jackson SE, Schwab RL, Schuler RS, “Toward an Understanding of The Burnout Phenemenon”, J Appl Psychol 71(4):630–640, 1986. 22. Maslach C, Schaufeli WB, Leiter MP, “Job Burnout”, Annu Rev Psychol52(1):397– 422, 2001. 23. Etzion D, Eden D, Lapidot Y, “Relief From Job Stressors and Burnout. ReserveService as a Respite”, J Appl Psychol 83(4):577–585, 1998. 24. Wright TA, Bonett DG, “The Contribution of Burnout to Work Performance”, J Organ Behav 18(5):491–499, 1997 25. Hock R, “Professional Burnout Among Public School Teachers”, Publ Person Manag 17(2):167–189, 1988. 26. Maslach C, Jackson SE, “Burnout in Health Professions, A Social Psychological Analysis”, Ed: Sanders G Suls J, Social Psychology of Health And Illness, pp. 227– 251, Hillsdale, Erlbaum, 1982. 27. Sılığ A, “Banka Çalısanlarının Tükenmislik Düzeylerinin Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Eskisehir, 2003. 93 28. Brunt G, Burnout, Erişim Adresi: http://www.corporatetraining.co.za/news3.htm, News &Views, (Erişim Tarihi: 18.12.2013) 29. Özgüven HD, Haran S, “Tükenmişlik Sendromu”, Bireyden Topluma Ruh Sağlığı, ss.165–180, Erler Matbaacılık, İstanbul, 2004. 30. Örmen U, “ Tükenmişlik Duygusu Ve Yöneticiler Üzerinde Bir Uygulama”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993. 31. Çiper A, “Tükenmişlik Sendromunun Hizmet Kalitesine Etkişi ve Çağrı Merkezi Uygulaması ”,Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003. 32. Maslach C, “Burnout A Social Psychological Analysis”. Ed: Jones JW. The burnout syndrome, House Press, London, 1981. 33. Maslach C. and Goldberg J, “Prevention of Burnout: New Perspectives”, Applied and Preventive Psychology, Vol.7, 1998. 34. Örmen, Uğur. “Tükenmişlik Duygusu Ve Yöneticiler Üzerinde BirUygulama”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993. 35. Nyssen AS, Hansez I, Baele P, Lamy M, De Keyser V, “Occupational Stress AndBurnout in Anaesthesia” Br J Anaesth, Mar; 90(3): 333-7, 2003. 36. Tekin A, “Yönetici Hemsirelerin Tükenmislik Düzeylerinin Belirlenmesi” HaliçÜniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009. 37. Potter BA, “Preventing Job Burnout Transforming Work Pressures intoProductivity”. Erisim Adresi: http://site.ebrary.com/lib/deulibrary.(Erişim Tarihi: 5.07.2014) 38. Gürşimşek I, Girgin G, “İzmir Örnekleminden Okul öncesi Milli EğitimBakanlığına Bağlı Okullarda Hizmet Veren Öğretmenlerde Görülen TükenmişlikDüzeyi”, II.Ulusal Öğretmen Yetiştirme Sempozyumu, ss.314–320, Çanakkale, 10–12Mayıs 2000. 39. Lewandowski Cathleen A, “Organizational Factors Contributing to WorkerFrustration, The Precursor to Burnout”, J Sociol Soc Welfare 30(4):175–185, 2003. 40. Kaçmaz N, “Tükenmişlik (Burnout) Sendromu” İstanbul Tıp Fakültesi Dergisi 68(1):29 32, 2005. 41. Çimen M, “Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Personelinin Tükenmişlik, İş Doyumu, Kuruma Baglılık ve İşten Ayrılma Niyetlerine İlişkin Bir Alan Araştırması” , Doktora Tezi, Genel Kurmay Başkanlığı GATA, 2000. 94 42. Özdemir H, “Üniversite Akademik Personelinin Görev Ünvanları Açısından Tükenmşliğin Düzeylerinin Araştırılması”Yüksek Lisans Tezi, Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüüsü, 2001 43. Düzyürek S, Ünlüoğlu G, ” Hekimlerde tükenmişlik(burnout) sendromu”, Psikiyatri Bülteni, 1:108-112,1992. 44. Beuten S, Hess K,"Call Centre: Realität und Vision", Computer-Fachwissen, Nr. 3, 1999. 45. Karadağ N,“Tükenmişlik ve İş Doyumu (Kırklareli Devlet Hastanesi Hemşireleri Örneği”, Beykent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, ss.13– 14 İstanbul, 2013. 46.Taycan O, Kutlu L, Çimen S, Aydın N “Bir Üniversite Hastanesinde Çalışan Hemşirelerde Depresyon ve Tükenmişlik Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklerle İlişkisi”, Anadolu Psikiyatri Dergisi, C.2, S.7, İstanbul, s.101, 2006. 47. Greenbaum J, "The Times They are A'Changing: Dividing and Recombining Labour Through Computer Systems".Workplaces of the Future, P. Thompson. Ch. Warhurst (eds.). London: MacMillan, Houndsmills,s. 128 1998. 48. Parlak Z, Çetin B, “Bilgi toplumu ve Bilgi İşçisi Bağlamında Çağrı merkezleri Emek Süreci: İş ve İstihdam”, Sosyal Siyaset Konferasları Dergisi, s52, 2007. 49. Norman K, Nilsson T, Hagberg M, Tornqvist EW, Toomingas A“Working Conditions and Health Among Female and Male Employees at a CallCenter in Sweden” Amerıcan Journal Of Industrıal Medıcıne 46:55–62, 2004. 50. Code of Practice, Occupatıonal Safety and Health in Call Centres, 2005 51. Call Centers, A guide to safe work, Australian Government, 2nd Edition, 2012. 52. Maslach, C. & Jackson, S.E. Maslach Burnout Inventory: Second Edition. Palo Alto, CA: Consulting Psychologists Press, 1986. 53. Ergin C, “Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Türkiye Sağlık Personeli Normları”,4: 28-34. 1996. 54. Ökkeş A, “Beden Eğitimi Öğretmenlerinin İş Doyumu ve Mesleki Tükenmişliklerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Kastamonu Eğitim DergisiCilt:15 No:2 765-780 Ekim 2007. 55. Goldberg D, Williams P, A user’s guide to the General Health Questionnaire. Windsor: NFER-Nelson, 1988 56. Goldberg D, Hillier V, “A scale version of the General Health Questionnaire”, Psychol Med 1 979; 9: 1 39–145.54. 95 57. Özdemir H, Rezaki M , “Depresyon Saptanmasında Genel Sağlık Anketi-12”, Türk Psikatri Dergisi, 2007; 18(1): 13-21. 58. Kılıç C, Rezaki M, Rezaki B, Kaplan I, Ozgen G, Sagduyu A, Ozturk MO, “General Health Questionnaire (GHQ12 &GHQ28): psychometric properties and factor structure of the scales in a Turkish primary care sample”,Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol, 32(6):327-31, 1997. 59. Stock C, Kücük N, Miseviciene I, Guillén-Grima F, Petkeviciene J, AguinagaOntosoI, “Differences in health complaints among university students from three European countries”Prev Med 2003;37(6 Pt1):535-43. 60. Başbuğ G., Ballı E., Oktuğ Z, “Duygusal Emeğin İş Memnuniyetine Etkisi: Çağrı Merkezi çalışanlarına Yönelik Bir Çalışma”, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi Sayı:58 2010. 61. Türkiye İstatistik Kurumu, Erişim Adresi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16015, (Erişim tarihi: 25.05.2015) 62. Kohen A, "Çağrı Merkezleri: Yararları ve Bileşenleri", http://www.alpkohen.com/, (Erişim Tarihi: 20.05.2014) 63. Erdem Z, Tele Çalışma, Filiz Kitap Evi, İstanbul, 1998, s. 28-36. 64. Zapf D, Isic, A, Bechtoldt, M. & Blau, P. “What is Typical for Call Centre Jobs, Job Characteristics, and Service Interactions in Different Call Centres”. European Journal of Work and Organizational Psychology, 12/4, 311–340. 65. Norman, K, Tornquist, E, Toomingas, A, “Working conditions in a selected sample of call centre companies in Sweden”, International Journal of Occupational Safety and Ergonomics 14 (2), 177e194, 2008. 66. Hürriyet Gazetesi İnsan Kaynakları Eki, ss1-4, 25.10.13. 67. DiTecco D, Cwitco G, Arsenault A, Andre M, “Operator stress and monitoring practices”, Appl Ergon23, 29–34,1992. 68. Sprigg CA, Stride CB, Wall TD, Holman DJ, Smith PR, “Work characteristics, musculoskeletal disorders and the mediating role of psychological strain: a study of call center employees” J Appl Psychol 92, 1456–66, 2007. 69. T.C. Kalkınma Bakanlığı İllerin Gelişmişlik Sıralaması 2011 http://www.ab.gov.tr/files/ardb/evt/2_turkiye_ab_iliskileri/2_2_adaylik_sureci/2_2_8_d iger/tckb_sege_2013.pdf, Erişim Tarihi: 25.05.2015 96 70. Atlandı D, “Çağrı Merkezi Çalışanlarında Tükenmişlik Ve İş Doyumu Düzeylerinin İncelenmesi” Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010. 71. Ağyüz N, “Bankacılık Sektöründe Çağrı Merkezi Çalışanlarının Tükenmişlik Ve Örgütsel Bağlılık Düzeyleri Üzerine Bir Araştırma” 72. Lin Y. H, Chen C. Y, Lu S, “Physical discomfort and psychosocial job stress among male and female operators at telecommunication call centers in Taiwan”, Appl Ergon. 2009 Jul;40(4):561-8. doi: 10.1016/j.apergo.2008.02.024. Epub 2008 Aug 8. 73. Charbotel B, Croidieu S, Vohito M, Guerlin A, Renaud L, Jaussaud J, Bourboul C, Imbard I, Ardiet D, Bergeret A, “Working conditions in call-centers, the impact on employee health: a transversal study. Part II”, International Archives of Occupational and Environmental Health May 2009, Volume 82, Issue 6, pp 747-756. 74. Keser A, “Çağrı Merkezi Çalışanlarında İş Yükü Düzeyi İle İş Doyumu İlişkisinin Araştırılması”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (11) 2006 / 1 : 100-119 75. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13142 Erişim tarihi:26.05.15 76. Lin Y. H, Chen C. H, Hong W, Lin Y. C, “Percived job stress and health complaints at a bank call center comparations between inbound and outbound services”, Ind Health, 2010,48(3),349-56 77. Bain P, Watson, A.,Mulvey, G.,Taylor, P. &Gall, G.2002). “Taylorism, Targets and the Pursuit of Quantity and Quality by Call Centre Management”.New Technology, Work and Employment, 17/3, 170–185. 78. Holman, D.Chissick, C. & Totterdell, P.2002). “The Effects of Performance Monitoring on Emotional Labor and Well–Being in Call Centers”Motivation and Emotion, 26/1, 57–81. 79. Amicus Guide to Health and Safety in Call Centers, 2006. 80. A Guide to Health and Safety in Call Center Industry (Workplace Health and Safety Queensland), 2003. 81. Yang HJ, Farn CK. “An investigation the factors affecting MIS student burnout in technical-vocational college”. Computers in Human Behavior 21 (2005): 917-932. 82. Gezer, E, “Stres Veren Yaşam Olaylarının Öğretim Elemanlarının, Depresyon ve Tükenmişlik Düzeylerine Etkisi”, GÜ, SABE, YYLT, Ankara, 2008. 83. Polatçı, S., “Tükenmişlik Sendromu ve Tükenmişlik Sendromuna Etki Eden Faktörler Gaziosmanpaşa Üniversitesi Akademik Personeli Üzerinde Bir Analiz”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, SBE, YYLT, Tokat, 2007. 97 84. Maslach C, Jackson S E. “The Measurement Of Experienced Burnout. Journal of Organizational Behavior”, 1981; 2: 99–113. doi:10.1002/job.4030020205. 85. Executive Board Resolution EB101.R2 on the amendments to the constitution. WHO, Geneva, 1998. 86. Memiş, M, Durmuş, S, Çırak, K, Örnek, M, Kaya, M, Yavuz, E, Aslan, A., “Sağlık Çalışanları Sosyo-Demografik Durum Belirleme ve Tükenmişlik Araştırması” (Ed. M. Kaya), Sağlık-Sen Yayınları, Ankara, 2013. 87. Kurçer M A. “Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hekimlerinin İş Doyumu ve Tükenmişlik Düzeyleri”. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005; 2(3): 10–15. 88. Toral-Villanueva R, Aguilar-Madrid G, Juárez-Pérez C A, “Burnout and patient care in junior doctors in Mexico City”. Occupational medicine, 2009; 59(1): 8–13. doi:10.1093/occmed/kqn122. 89. Ertuğryl E, “Üniversite Uygulama Ve Araştirma Hastanesinde Çalisan Hemşire, Ebe, Sağlik Memuru Ve Acil Tıp Teknisyenlerinde Tükenmişlik Ve Depresyon Düzeyinin Değerlendirilmesi”, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, sağlık Bilimleri Enstitüsü, Halk Sağlığı anabilim Dalı, 2010. 90. Kırılmaz AY, Çelen Ü, Sarp N. “İlköğretimde Çalısan Bir Öğretmen Grubunda Tükenmislik Durumu Arastırması”, İlköğretim-Online Dergisi 2(1):2–9, 2003. 91. Taycan O, Kutlu L, Çimen S, Aydın N. “Bir Üniversite Hastanesinde Çalısan Hemsirelerde Depresyon ve Tükenmislik Düzeyinin Sosyo-demografik Özelliklerle İliskisi”, Anadolu Psikiyatri Dergisi 7(2):100–108, 2006. 92. Altan B, Gönener D, Demirkıran C. “Bir Üniversite Hastanesinde Çalısan Hemşirelerin Tükenmislik Düzeyleri ve Aile Desteğinin Etkisi”, Fırat Tıp Dergisi 15(1):10–16, 2010. 93. Noble RE, “Depression in women”. Metabolism; 54(5 Suppl 1):49-52,2005. 94. Murray C, Lopez A, “Alternative projections of mortality and disability by cause 1999-2020: Golden burden of disease sudy. Lancet, 349:1498-1504, 1997. 95. Buzlu, S., Bostancı, N., Özbaş, D., Yılmaz, S, “İstanbul’da Bir Sağlık Ocağına Başvuran Kadınların Genel Sağlık Anketine Göre Ruhsal Durumlarının Değerlendirilmesi”, STED, 15(9); 134-138, 2006. 96. Kelleci M., Aştı,N.,Küçük,L, “Bir Sağlık Ocağına Başvuran Kadınların Genel Sağlık Anketine Göre Ruhsal Durumları”, C.Ü. Hemşirelik Yüksek Okulu,7(2), 2003. 98 97. Belek, İ. “Genel Sağlık Anketi İle Ölçülen Ruhsal Sorunlar ve Sosyodemografik Eşitsizlikler”, Antalya'da Bir Alan Araştırması, Türk Psikiyatri Dergisi, 10(3):163-172, 1999. 98. Kaplan, H. I. Sadock, B. J, Klinik Psikiyatri. (Çev. Ed. Abay, E.) Nobel Tıp Kitapevleri s159, 2004. 99. Karabulut Ş, Gül H, Oruç A, Gedik D, Mayadağli A, Aksu A, Ceylaner A, “Radyasyon Onkolojisi Kliniği Çalışanlarında Depresyon ve Tükenmişlik Düzeylerinin Sosyodemografik Özelliklerle İlişkisinin Değerlendirilmesi”100. Blacker, C.V.R., Clare, A.W. (1987) Depressive Disorder İn Primary Care, Br J Psychiatry, 150: 737751. 101. Almeida, O.P., Forlenza, O.V., Lima, N.K., Bigliani, V., Arcuri, S.M., Gentile, M., Faria, M.M., Lourenco, C.C., De Oliveira, D.A. (1997) Psychiatric Morbidity Among The Elderly İn A Primary Care Setting--Report From A Survey İn Sao Paulo, Brazil. Int J Geriatr Psychiatry,12(7):728-36. 102. Nalbantoğlu D, “Denizli İl Merkezinde Yaşayan Erişkin KadınlarınGenel Ruh Sağlığı Durumu, Ruh SağlığıHizmetlerinden Yararlanmaları Ve EtkileyenFaktörler”, 2011. 103. Özyurt C. B., Deveci, A. “Manisa’da Kırsal Bir Bölgedeki 15-49 YaşEvli Kadınlarda Depresif Belirti Yaygınlığı ve Aile İçi Şiddetle İlişkisi”.,Türk Psikiyatri Dergisi;22(1):10-6, 2011. 104. Türkol E, “İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde İhtisas Yapan Asistanların, Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ve Ruhsal Sağlık Durumu” 2012 105. Baum, A., Garofalo, J.P., Yali, A.M, “Socioeconomic Status And Chronic Stress. Does Stress Account For SES Effects On Health” Ann N Y Acad Sci, 896:131-44, 1999. 106. Çetin, İ., Bilici, M., Bekaroğlu, M., Köroğlu, M.A., Uluutku, N. “Sağlık Ocaklarına Başvuran Hastalarda Depresyon Yaygınlığı Ve Depresyonun Sosyodemografik Değişkenlerle İlişkisi”, 35. Ulusal Psikiyatri Kongresi ve Uluslar Arası Kros-Kültürel Psikiyatri Uydu Sempozyumu, Trabzon, Cilt: 2 Sayı: 2 Sayfa: 9297, 1999. 107. Doğan, O,. Gülmez, H., Ketenoğlu, C. “Ruhsal Bozuklukların Epidemiyolojisi”, Dilek Matbaası, Sivas, 1995. 108. Machado T, Sathyanarayanan V, Bhola P, Kamath K “Psychological vulnerability, burnout, and coping among employees of a business process outsourcing organization” , Jan;22(1):26-31. doi: 10.4103/0972-6748.123609, 2013 99 ÇAĞRI MERKEZİ ÇALIŞANLARINDA SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLER TÜKENMİŞLİK VE GENEL SAĞLIK DURUMU ANKET FORMU Değerli Katılımcı, Bu anket, çağrı merkezi çalışanlarının sosyodemografik özellikleri, iş doyumları ve tükenmişliklerini saptamaya yönelik sorulardan oluşmaktadır. Yapacağımız değerlendirmenin objektif olabilmesi için sorulara özenle vereceğiniz yanıtlar büyük önem taşımaktadır. Yanıtlarınız mutlak surette korunacak ve bilimsel değerlendirme dışında kullanılmayacaktır. Katkılarınız için teşekkür ederiz. İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı 1. Cinsiyetiniz: Erkek Kadın 2. Yaşınız: ………………….. 3. Medeni Durumunuz: Evli Bekar Boşanmış (Belirtiniz)………………….... Eşi ölmüş Diğer 4. Çocuğunuz var mı? Cevabınız evet ise kaç tane olduğunu belirtiniz. Hayır Evet, …….. çocuğum var 5. Eğitim durumunuz nedir? İlkokul mezunu Lisans üstü mezunu Ortaokul mezunu Lise mezunu Üniversite mezunu 6. Sigara kullanıyor musunuz? Evet Hayır 7. Hobileriniz için vakit ayırabiliyor musunuz? Evet Hayır 8. Tanı konmuş, sürekli ilaç kullanmanızı gerektiren bir hastalığınız var mı? A) Hayır. Hiçbir kronik hastalığım yok. B) Evet. (Aşağıdakilerden hangileri olduğunu belirtiniz) Hipertansiyon Diyabet Kalp Hastalığı Kanser KOAH Kas-İskelet hastalığı 100 Diğer (belirtiniz) ……………............................................................................ 9.Mesleğinizi isteyerek mi seçtiniz? Evet Hayır 10.Mesleğinizi kendinize uygun buluyor musunuz? Evet Hayır 11.Aldığınız ücret sizi memnun ediyor mu? Evet Hayır 12.Şuanki iş yerinizde ne kadar süredir çalışıyorsunuz? …...............ay …………………yıl 13. Daha önce benzer sektörde çalıştınız mı? Evet Hayır 14. Vardiyalı çalışıyor musunuz? Evet Hayır 15. İşyerinde görev aldığınız pozisyonunuz nedir? Müşteri temsilcisi İdari personel 16. Müşteri temsilcisi olarak hangi tür çağrılarda görev alıyorsunuz? (Bu pozisyonda çalışmıyor iseniz 19. soruya geçiniz.) Inbound Outbound 17. Müşteri temsilcisi olarak işinizle ilgili yaşadığınız en önemli sıkıntılar nelerdir? (Birden fazla şık işaretleyebilirsiniz.) Zor müşterileri desteklemek Uyarılmaksızın takım lideri tarafından denetlenmek Uzun zaman alan çağrılar Kötüye kullanılan (suistimal) çağrılar Ortalama hizmet süresinde müşterilere hizmet verme güçlüğü Hedef baskısı Vardiyalı çalışma Sektördeki geleceğine dair beklentinin düşük olması Takım lideri tarafından kötü yönetim 101 18. Şu anki işyerinizde işe başladıktan sonra yaşadığınız sağlık şikayetlerini ve bunlarla ilgili tedavi gördüyseniz belirtiniz. Şikayetim Şikayetim var yok A) Baş ağrısı B) Gözlerde görme güçlüğü C) Kulak çınlaması D) İşitme kaybı E) Boğaz ağrısı, boğaz kuruluğu F) Balgamlı sürekli öksürük G) Ses kısıklığı H) Göğüs ağrısı I) Mide ağrısı J) Sık idrara çıkma K) Kilo alma L) Kilo kaybı M) Uykusuzlık N) Yorgunluk, bitkinlik 19.Sağlık şikayetleriniz varsa bu problemler çalışma ortamınızda günün hangi zamanında daha çok ortaya çıkmaktadır? Sabah Öğle Akşam Gece 20. Sadece iş yerinde iken yaşadığınız bir sağlık şikayeti var mı? Var (Lütfen belirtiniz)…………………………………………… Yok 21. Aşağıda sunulan Genel Sağlık Anketi 12’de her soru için yazılan ifadelerden kendi durumunuzu en iyi yansıtan seçeneği işaretleyiniz. 102 GENEL SAĞLIK ANKETİ - 12 Endişeleriniz nedeni ile uykusuzluk çekiyor musunuz? Hayır hiç çekmiyorum Her zamanki kadar Her zamankinden sık Çok sık Kendinizi sıkıntı altında hissediyor musunuz? Hayır hiç hissetmiyorum Her zamanki kadar Her zamankinden sık Çok sık Yaptığınız işe dikkatinizi verebiliyor musunuz? Her zamankinden iyi Her zamanki kadar Her zamankinden kötü Her zamankinden çok kötü Çevrenizde yararlı bir rol oynadığınızı düşünüyor musunuz? Her zamankinden çok Her zamanki kadar Her zamankinden az Her zamankinden çok az Sorunlarınızla başa çıkabilmek için kendinizi yeterli görüyor musunuz? Her zamankinden çok Her zamanki kadar Her zamankinden az Her zamankinden çok az Karar vermekte güçlük çekiyor musunuz? Hayır hiç çekmiyorum Her zamanki kadar Her zamankinden sık Çok sık Hayır hiç hissetmiyorum Her zamanki kadar Her zamankinden sık Çok sık Değişik yönlerden baktığınızda kendinizi mutlu hissediyor musunuz? Her zamankinden çok Her zamanki kadar Her zamankinden az Her zamankinden çok az Günlük işlerinizden zevk alabiliyormusunuz? Her zamankinden çok Her zamanki kadar Her zamankinden az Her zamankinden çok az Hayır hiç hissetmiyorum Her zamanki kadar Her zamankinden sık Çok sık Hiç yok Her zamanki kadar Her zamankinden çok Her zamankinden çok fazla Hayır hiç görmüyorum Her zamanki kadar Her zamankinden sık Çok sık Karşılaştığınız güçlüklerin üstesinden gelemediğinizi hissediyor musunuz? Kendinizi mutsuz ve bitkin hissediyor musunuz? Kendinize güveninizde azalma var mı? Kendinizi değersiz biri olarak görüyor musunuz? 103 22. Aşağıda sunulan Maslach Tükenmişlik Ölçeği’nde işinizin çeşitli yönleri ile ilgili 22 ifade bulunmaktadır. Her ifadede belirtilen seçeneklerden size uygun olan ifadeyi işaretleyiniz. Hiçbir zaman 1 İşimden soğuduğumu hissediyorum. 2 İş dönüşü kendimi ruhen tükenmiş hissediyorum. 3 Sabah kalktığımda bu işi kaldıramayacağımı hissediyorum. 4 İşim gereği karşılaştığım kişilerin ne hissettiğini hemen anlarım. 5 İşim gerği karşılaştığım bazı kişilere sanki insan değilmiş gibi davrandığımı fark hissediyorum 6 Bütün gün insanlarla uğraşmak benim için gerçekten çok yıpratıcı. 7 İşim gereği karşılaştığım insanların sorunlarına en uygun çözüm yolunu bulurum. 8 Yaptığım işten yıldığımı hissediyorum. 9 Yaptığım iş sayesinde kişilerin yaşamına katkıda bulunduğuma inanıyorum. 10 Bu işte çalışmaya başladığımdan beri insanlara karşı sertleştim. 11 Bu işin beni giderek katılaştırmasından korkuyorum. 12 Çok şeyler yapabilecek güçteyim. 13 İşimin beni kısıtladığını hissediyorum. 14 İşimde çok fazla çalıştığımı hissediyorum. 15 İşim gereği karşılaştığım insanlara ne olduğu umurumda değil. 16 Doğrudan doğruya kişilerle çalışmak bende çok fazla stres yaratıyor 17 İşim gereği karşılaştığım insanlarla aramda rahat bir hava yaratıyorum. 18 İnsanlarla yakın bir çalışmadan sonra kendimi canlanmış hissediyorum 19 Bu işte birçok kayda değer başarı elde ettim. 20 Yolun sonuna geldiğimi hissediyorum. 21 İşimdeki duygusal sorunlara serinkanlılıkla yaklaşırım. 22 İşim gereği karşılaştığım insanların bazı problemlerini sanki ben yaratmışım gibi davrandıklarını hissediyorum. Çok nadir Bazen Çoğu zaman Her zaman ANKETİMİZE KATILDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ. 104
Benzer belgeler
bankacılık sektöründe çalışanların tükenmişlik düzeylerinin maslach
Tablo 21: Şehire Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi .......................................... 52
Tablo 22: Cinsiyete Göre Tükenmişlik Düzeyinin İncelenmesi .......................................
PDF İndir - Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi
Çalışma yaşamında sanayi sektöründen hizmet sektörüne olan hızlı geçiş ile
bireylerin işyerinde karşılaştıkları riskler farklılaşmaktadır. Sürekli ve hızlı olan bu
değişim çalışma yaşamında fizyolo...