Turk s Examen VWO
Transkript
Turks Examen VWO Voorbereidend Wetenschappelijk Onderwijs 20 06 Tijdvak 1 Donderdag 18 mei 9.00 – 11.30 uur Tekstboekje 600025-1-10t Begin 600025-1-10t 2 Lees verder Tekst 1 Bu bir ilandÕr 21. YÜZYILIN øLACI “CEP DOKTORU” Bu minik sa÷lÕk kayna÷Õ, vücut üzerinde taúÕma suretiyle migren, kan dolaúÕmÕ bozukluklarÕ, alerjiler, kalpteki ritim bozukluklarÕ, uyku sorunlarÕ, depresyon vs. gibi birçok úikayetleri ortadan kaldÕrÕr. Birkaç yÕl önce Münih’e taúÕnan Bayan Denis B. önceki iki buçuk senelik süre içinde, üç kere iú yerini kaybetmiúti. Sebep ise her defasÕnda aynÕydÕ: Kendisini iyi hissetmeyip, çok çabuk sinirleniyor ve özellikle hava de÷iúimlerinden etkilenerek, geceleri de gerekli miktarda uyku alamamasÕndan dolayÕ performansÕ gittikçe azalÕyordu. Bu süreç içinde ilaç kullanmadan hiç bir úey yapamayacak hale gelmiúti. Bu nedenlerden dolayÕ çok sÕk hasta olup iúe gidemeyince, iúvereni ile sürekli olarak sorunlar yaúÕyor ve sonunda çÕkÕúÕ veriliyordu. Yeni iúbaúÕ yaptÕ÷Õ úirketten de neredeyse iúten atÕlma durumuna gelmiúken, úefine danÕúarak problemlerinden bahsedince, ondan kendisinin de aynÕ sorunlarÕ yaúadÕ÷ÕnÕ ö÷rendi. ùefi ona “Pulsette” isimli küçük bir cihazÕ göstererek, bunu kullandÕ÷Õndan beri tüm sorun ve úikayetlerinden kurtuldu÷unu anlattÕ. de÷il, sizlere daha ziyade bu cihazdan bahsetmek. Burada ola÷anüstü bir olay de÷il, 21. yüzyÕl tÕbbÕnÕn yeni bir icadÕ sözkonusudur. “Pulsette”, biyolojik bir manyetik alan jeneratörüdür. Uzmanlar bu ola÷anüstü cihazÕn etkilerini úöyle izah ediyorlar: “Pulsette”, ELF çevresinde pil ile çalÕúan bir düúük frekans transformatörü olup, de÷iúik akÕmlÕ elektromanyetik sahasÕ olumsuz etki yapan biyolojik sahalarÕ etkisiz kÕlmaktadÕr. Böylece vücutta yeniden dengelenmiú bir reaksiyon meydana geliyor, böylece a÷rÕlardan kurtularak bir ferahlama hissediliyor. DolayÕsÕyla negatif sahalar insanÕn organizmasÕna etki yapamÕyor. Vücudumuzun gösterdi÷i reaksiyon ise kendimizi iyi hissetmemiz, a÷rÕlardan kurtulmamÕz ve performansÕmÕzÕn belli bir miktarda ço÷almasÕ oluyor. KÕsaca, “Pulsette” vücudumuzun etrafÕnda bir koruyucu bir siper oluúturuyor ve kendimizi iyi hissetmemizi sa÷lÕyor. Bu sayede almak zorunda kaldÕ÷ÕnÕz ilaç miktarÕnÕn da azaltÕlabilmesi, hatta tamamÕyla bÕrakÕlmasÕ da mümkündür. “Pulsette” isimli cihaz de÷iúik üniversitelerde ve kliniklerde kontrolden geçmiútir. Çeúitli uygulamalar arasÕnda, migren, depresyon, akci÷er hastalÕklarÕ ve kemik kÕrÕlmalarÕndan úikayetçi hastalar üzerinde denemeler yapÕlmÕútÕr. Tüm test yapÕlan hastalarÕn yüzde 95 ile 98’inde baúarÕ elde edilmiútir. “Pulsette” kullananlarÕn ço÷u, onun kendilerine normal bir yaúantÕyÕ yeniden sa÷ladÕ÷ÕnÕ ve ondan kesinlikle vazgeçmeyeceklerini açÕkça ifade etmektedirler. “Pulsette”yi nasÕl sipariú edebilirsiniz? Almanya’dan 07471-61 77 99 nolu telefonu, Almanya dÕúÕndan ise 0049-7471-617 799’u ararsanÕz Bay Kemal Akil sizlere ayrÕntÕlÕ bilgi verecektir. ønternet’te www.i-bangert.de sitesinden de bilgi edinebilirsiniz. AyrÕca [email protected] adresimize bir email veya 07471-126 21 nolu hattÕmÕza bir faks yollayabilirsiniz. Posta adresimiz ise úöyledir: Kemal Akil, c/o Ivanka Bangert Ehrenbergweg 8, D-72379 Hechingen Denis B. bunun üzerine bu cihazÕ ÕsmarladÕ ve mucizevi úekilde, yaklaúÕk üç hafta içinde kendisi de bütün úikayetlerinden kurtuldu. Tüm dünyada buna benzer öykülerden çok sayÕda örnek verebiliriz. Ancak amacÕmÕz daha fazla anlatarak sizlerin canÕnÕzÕ sÕkmak Cumhuriyet 600025-1-10t 3 Lees verder Tekst 2 Don Quichotte, ‘Göçmen Mizah Dergisi’ olma yolunda 1 2 3 ALMANYA’DA øLGø ARTIYOR Kültür Servisi- Almanya’da aylÕk olarak yayÕnlanmakta olan, Avrupa’nÕn tek Türkçe ve Almanca mizah dergisi Don Quichotte’un ikinci sayÕsÕ çÕktÕ. De÷iúik ülkelerden yazar ve çizerleri biraraya getiren Don Quichotte’ta dünyadaki olaylar ve güncelli÷ini yitirmeyecek konular iúleniyor. Almanya’da yayÕnlanmasÕna ra÷men, sadece Türk ve Alman mizahseverleri de÷il, ülkede yaúayan tüm yabancÕlarÕ okur ve yazar-çizer kadrosunda görmeyi hedefleyen Don Quichotte’un, gerek dergi, gerek sanal yoldan yirmi bin üzerinde bir kitleye ulaútÕ÷Õ tahmin ediliyor. Ön kapa÷Õnda Schröder’e atÕlan tokatÕ, arka kapa÷Õnda ise Metin Kaplan’Õn sÕnÕrdÕúÕ komedisini konu alan Don Quichotte’un ikinci sayÕsÕ geniú alanda Frankfurt, Berlin, Stuttgart, Augsburg, Ulm, Mannheim ve çevresinde da÷ÕtÕlÕyor. Eylül ayÕndan itibaren ücretli olarak satÕlmasÕ ve abone sistemine geçilmesi düúünülüyor. Geçti÷imiz hafta, Don Quichotte’un tanÕtÕmÕ için østanbul’a giden derginin yayÕn yönetmeni karikatürist Erdo÷an Karayel’e medyanÕn ilgisi büyük oldu. 5 6 7 Don Quichotte dergisi yayÕn yönetmeni karikatürist Erdo÷an Karayel 4 600025-1-10t O÷uz Aral’la da görüúen Karayel, ustasÕnÕn övgü dolu sözleriyle karúÕlaútÕ. 55. sanat yÕlÕnda kendisine arma÷an edilen dergiyi dikkatle inceleyen büyük karikatür ustasÕ, sa÷lÕk nedenlerinden dolayÕ artÕk eskisi kadar çizemedi÷ini, ancak Don Quichotte’un yaúamasÕ için elinden gelen deste÷i yapaca÷Õna söz verdi. 8 4 Don Quichotte’a ilgi Almanya’da da gün geçtikçe artÕyor. Stuttgarter Zeitung gazetesi, MultiKulti 1 haber portalÕ, SWR.DE-Funk, Türkiye’nin Sesi ve Essen radyolarÕ dergiyle ilgili geniú haber yaparak, Karayel’i canlÕ yayÕnda konuk ettiler. Almanya’nÕn belli baúlÕ kentlerine gittikçe yayÕlmaya baúlayan Don Quichotte, Berlin’de yaúayan derginin aynÕ zamanda yönetim kurulu üyesi olan gazeteci-karikatürist Hayati BoyacÕo÷lu ve derginin teknik sorumlulu÷unu yürüten gazeteci-webmeister Ali YÕldÕrÕm’la hedef kitlesini geniúletmeye çalÕúÕyor. Geçti÷imiz haftalarda Berlin’i ziyaret eden TBMM BaúkanÕ Bülent ArÕnç ve CHP milletvekili Kemal Derviú de, Don Quichotte’u be÷enen ve övgü dolu sözler söyleyen siyasetçiler arasÕndaydÕ. Schröder’li ikinci sayÕyÕ inceleyen Bülent ArÕnç ve beraberindekiler, bazÕ karikatürlere kahkahayla gülerken, bazÕ karikatürleri de uzun uzun inceleyip, yorum yaptÕlar. Üçüncü sayÕsÕnÕn hazÕrlÕklarÕnÕn yapÕldÕ÷Õ bugünlerde, gittikçe artan yazar-çizer kadrosuyla dünyanÕn tek “Göçmen Mizah Dergisi” olmaya aday Don Quichotte’a Türkiye’nin yanÕsÕra; Kanada, øngiltere, Lees verder 9 10 Bosna, Ürdün, KKTC, Hollanda, Belçika, øsviçre ve Almanya’da yaúayan sanatçÕlar, yazÕ ve çizgileriyle destek veriyorlar. Bunlardan bazÕlarÕ úunlar: O÷uz Aral, Nezih Danyal, Bülent ArabacÕo÷lu, Gürbüz Do÷an Ekúio÷lu, Tan Oral, Erdo÷an Baúol, Raúit YakalÕ, Semih BalcÕo÷lu, Yakup Karahan, Gürcan Gürsel, øsmail Do÷an, Hayati BoyacÕo÷lu, Siyami Yozgat, Mehmet Ünal, Morad Tienti, Reshad Sultanovic, Emad Hajjaj, Atay Sözer, Muammer Kaylan, Varujan Hanamirian, Orhan Coplu, M. Ali Taúkoparan, Fevzi KaúlÕ, ølhami KÕzÕlay... Avrupa’nÕn tek Türkçe ve Almanca mizah dergisi Don Quichotte úu anda sadece ilan gelirleriyle ayakta durmaya çalÕúÕyor. Hedefleri, en kÕsa zamanda Türk ve Alman iú dünyasÕndan sponsorluk deste÷i alarak, Almanya genelinde daha geniú bir mizahsever kitlesine ulaúabilmek. Böylelikle, AB’ye girme hedefinde ve mücadelesinde olan Türkiye’nin öncelikle kültürüyle ve sanatÕyla AB’ye girmesini baúarmak onun birincil hedefi. Don Quichotte yönetim kurulu, dergiyi uzun süreli yaúatabilmek için úimdiden gerekli önlemleri almÕú bile. Sponsor bulunamadÕ÷Õ takdirde, en baúta Erdo÷an Karayel olmak üzere di÷er kurul üyeleri sÕrasÕyla arabalarÕnÕ satarak, daha geniú kitlelere ulaúabilecek kayna÷Õ sa÷lamaya çalÕúacaklar. Cumhuriyet Hafta 600025-1-10t 5 Lees verder Tekst 3 TarÕm kültürünün yeni yÕl ve takvime katkÕsÕ 1 2 3 4 Bir çok ansiklopediye göre, en eski yÕlbaúÕ kutlamalarÕ Babillilerde mart ortasÕ; Asurlularda güzün ÕlÕman ayÕ olan eylül ayÕnda (MÖ 2000 yÕllarÕnda); Fenikeliler, Persler yÕlbaúÕnÕ ÕlÕman güz aylarÕnda ve YunanlÕlar ise MÖ 5. yüzyÕlda kÕúÕn kutluyorlardÕ. Kimi, Hazreti øsa’nÕn do÷um günü olarak 25 AralÕk’ta, Ermeni Kilisesi 6 Ocak’ta kutluyor. øranlÕlar, tanrÕlarÕndan Mitra’nÕn do÷um günü olan 25 AralÕk tarihini yÕlbaúÕ olarak benimsemiú. Gregoryan takvimi 1 Ocak tarihini yeni yÕlÕn baúlangÕcÕ olarak kabul ederken, eski RomalÕlar 17 AralÕk tarihinde Satürn úenli÷ini kutlar; Roma takvimi ve MezopotamyalÕlar 21 Mart tarihini kutlar, MÕsÕrlÕlar da 15 Temmuz’u Nil’in taúma günü olarak kutlarlardÕ. Yeni yÕl geldi÷inde úimdiki renkli görüntülere benzer görüntüler Roma’da varmÕú. Evler yeúillendirilir, ÕúÕklandÕrÕlÕr, çocuklara ve yaúlÕlara arma÷an verilirmiú. Gerçi ülkemiz yeni yÕla yabancÕ de÷il. BatÕ aleminin her yÕl Noel olarak kutladÕ÷Õ Noel Baba Santa Claus Demre’de oldu÷u için Anadolu halklarÕ yeni yÕl kutlamalarÕnÕ eskiden beri biliyorlar. OsmanlÕ döneminde de yeni yÕl kutlamalarÕ yapÕlÕrmÕú. Dönemin yüksek devlet memurlarÕ ve vezirler padiúahÕ ziyaret ederek kutlarlarmÕú (padiúahÕm çok yaúa). Padiúah da kendilerine muharremiye adÕ altÕnda altÕn, para ve baúka arma÷anlar verirmiú. Ülkemizde geleneksel kültürü ve dini inanÕúlarÕ gere÷i halen yeni yÕlÕ farklÕ zamanlarda kutlamakla beraber, artÕk yÕlbaúÕ gecesi yerleúik duruma geldi. 8 9 10 11 12 13 øyi ürün dile÷i 5 6 7 600025-1-10t Yeni yÕlÕn hep úenliklerle kutlanmasÕnÕn temelinde, verimli ürün beklentisi ve gelecek yÕlÕ iyi geçirmek dile÷i yatar. Temeli insanÕn besin kayna÷Õ olan gÕda güvencesine dayanÕr. TarÕmla u÷raúan çiftçiler için ekim, dikim ve hasat zamanÕ hayati önem taúÕmaktaydÕ. Bu anlamda güneúli ve ya÷murlu geçen dönemlerin, nehirlerin ne zaman taúaca÷ÕnÕn, ne zaman gel-git olaca÷ÕnÕn bilinmesi, yerleúim yerlerinin seçimi ve tarÕmsal üretimin güvencesi için de önemliydi. Bunun için insanlar Güneú, Ay ve yÕldÕzlarla yakÕndan ilgileniyordu. Bu 14 6 amaçla astroloji (müneccimlik) geliútirilmiúti. Nil, düzenli olarak 15 Temmuz’da taútÕ÷Õ için MÕsÕrlÕlar bu günü yeni yÕlÕn baúÕ olarak kutlarmÕú. ønsanlar yaúamlarÕnÕ yerleútikleri nehre göre úekillendirmek zorundaydÕ. Örne÷in Nil nehrinin taúmasÕ sonucu tarÕm alanlarÕ ve sÕnÕrlarÕ bozuldu÷u için, toplumsal sorunlar oluúuyordu. Eski tarÕm alanlarÕnÕ ölçümle yeniden saptamak için geometri bilimi geliútirilmiúti. Dönemin hermetik rahipleri takvim geliútirirken yÕlÕ üç mevsime ayÕrmÕúlardÕ: 1) Nil nehrinin taúmasÕ, 15 Temmuz, 2) Alüvyonlu topraklarÕn ekim mevsimi, 3) Hasat mevsimi Gökyüzünün sürekli olarak gözlenmesi sonucu bazÕ gök cisimlerinin di÷er yÕldÕzlardan farklÕ olarak belirli sürelerde hareket etti÷ini görmüúler ve bununla iklim de÷iúimi arasÕnda bir iliúki kurabilmiúlerdi. Bilgili kiúiler o dönemde büyük önem taúÕyordu ve ürünlerde önemli bir pay bilginlere veriliyordu. Pratik ihtiyaçtan do÷an bu süreçte, gözlem, saymak ve hesaplamak astronomi bilimini do÷urdu. Dönemin astronomlarÕ veya gök bilimcileri en saygÕn kiúilerdi. TarÕmÕn yaygÕn bir úekilde yapÕlmasÕ için önem verilen gökyüzü incelemesi zorlu ve süreklilik isteyen bir iúti. MÕsÕr’da Nil’in taúmasÕnÕn yarattÕ÷Õ pratik sorun ve sorunu çözme ihtiyacÕ, MÖ 2700 yÕllarÕnda Güneú takvimini do÷urdu. Bir yÕlÕn 365.2422 gün oldu÷u o zaman belirlendi. Sümerler ve MezopotamyalÕlar ayÕn 29 günlük periyotlar içinde de÷iúim gösterdi÷ini saptadÕ. Daha sonralarÕ güneú takvimi ve ay takvimi birleútirildi. Dönemin bilginleri o zaman 6 tabanlÕ takvim sistemini geliútirdi. YÕlÕn 12 ay (2 x 6), ayÕn 30 gün (5 x 6) ve (6 x 60) 360 gün oldu÷u o zaman belirlendi, aradaki 5 gün de tatil ve e÷lenceye ayrÕldÕ. Temeli 60 sayÕsÕna dayanan segzegesimal sistem, Mezopotamya’da geliútirildi, bir günün 24 saat, bir saatin 60 dakika, bir dakikanÕn 60 saniyeye bölündü÷ü o zaman belirlendi. Tabii bu denli bilgiyi oluúturmak için matematiksel cetvellerin kullanÕlmasÕ gerekiyordu. Bugün bile kullandÕ÷ÕmÕz Babillilerden Lees verder kalma rakamlar ve cebir o günün ürünüdür. 16 Takvimin baúlangÕcÕ 15 600025-1-10t Her ne kadar yÕlbaúÕ 2003-2004 yÕldÕr Gregoryan takvimi, yani øsa’nÕn do÷um tarihi dikkate alÕnarak kutlanÕyorsa da, insanlÕ÷Õn yazÕlÕ tarihi MÖ 3000-4000 yÕl önceye kadar dayanÕr. Ancak de÷iúik toplumlarÕn takvim baúlangÕcÕ farklÕlÕklar oluúturuyor. MÕsÕr takvimi Sirius gezegeniyle Güneú’in kesiúti÷i yÕl (MÖ 4241), Hicri takviminde Hicret 16 Temmuz 622 ve Fransa’da yakÕn geçmiúe kadar 1805 yÕlÕna kadar 22 Eylül 1792, takvimin baúlangÕcÕ olarak kabul edilmiúti. 7 Hangi tarih yeni yÕl olarak alÕnÕrsa alÕnsÕn, temel amaç sürdürülebilir bir tarÕm için yÕlÕn bütün süreçlerinin do÷ru tespit edilmesidir. Bugün artÕk resmi olarak 31 AralÕk’Õ 1 Ocak’a ba÷layan gece, yeni yÕlÕn baúlangÕcÕ olarak kabul görmüútür. Ancak úimdi bile dünya co÷rafyasÕnda bulundu÷unuz konuma göre, bazÕlarÕndan erken veya geç yeni yÕla girebilirsiniz. Siz yÕlbaúÕ akúamÕna hazÕrlÕk yaparken, Yeni ZelandalÕlar, AvustralyalÕlar, Çinliler, MalezyalÕlar çoktan yeni yÕlÕ kutlamÕú olacaklardÕr. Biz yeni yÕlÕ kutlarken bazÕlarÕ geleneksel hindi yemeklerini hazÕrlamaya baúlÕyor olacaklardÕr. Prof. Dr. øbrahim Ortaú, Çukurova Üniversitesi Lees verder Tekst 4 Tomris Uyar, edebiyatÕmÕzÕn en narin yerinde duran anlatÕcÕydÕ Gündökümü sona erdi oluyor. YaratÕrken çekti÷iniz zahmet bu karamsarlÕ÷a itiyor sizi.”(1) FERøDUN ANDAÇ Öyküleri yalÕn ve etkileyiciydi Tomris Uyar, öykülerinde yalÕn, etkileyici bir duyarlÕk evreni kurmasÕyla dikkati çekti. Toplumun de÷iúik kesimlerindeki insanlarÕn acÕlarÕnÕ, kaygÕlarÕnÕ, sevinç ve özlemlerini dile getirdi. Giderek, toplumsal yaúamdaki de÷iúimi, geçiú dönemi insanÕnÕn gerçekliklerini yansÕttÕ÷Õ gözlendi. ‘Dizboyu Papatyalar’ ve ‘Yürekte Buka÷Õ’ öykücülü÷ünde yeni bir evrenin ürünleri toplamÕnÕ oluúturdu. Birey ve toplum iliúkisinin özüne yönelik gözlemlerinde ayrÕntÕlara önem verdi. Kurdu÷u bütünlük, oluúturdu÷u anlatÕ biçemi ile ça÷daú Türk öykücülü÷üne yeni açÕlÕmlar kazandÕrdÕ. Geleneksel anlatÕ ö÷elerinin dÕúÕnda bir anlatÕm örgüsü kurdu. DÕú ve iç gözleme önem verdi. Betimlemeler, ruh çözümlemeleri, izlenimler, anÕlar, imgeler toplamÕyla oluúturdu÷u öykülerinde; ça÷rÕúÕmlar, içkonuúmalar, bilinçakÕúÕ yöntemi anlatÕsÕnÕn baúat ö÷eleridir. ‘OtuzlarÕn KadÕnÕ’, onun öyküde yenilikçi arayÕúÕnÕn örne÷ini getirir. Uyar, topluma ve insan gerçekli÷ine bakarken; bir de÷iúim sürecindeki bireyin durumunu yansÕtÕr. KadÕnlarÕn dünyasÕndan yansÕyanlarda gösterdikleri ise bir mozaiktir. O bütüne tek tek baktÕrÕr. Her bir yaúamÕn ardÕndaki öykünün sÕrlÕ yanlarÕnÕ gösterir. AnlamÕn peúinde olan bir öykücü kimli÷i daha da belirginlik kazanÕr bu yapÕtÕyla. Uyar, ‘Gündökümü’ adÕnÕ verdi÷i günlüklerinde yaúama tanÕklÕ÷Õn bir baúka boyutunu öne çÕkarÕyor: ønsanlara, yaúadÕklarÕ ortama, iliúkilerine dÕútan de÷il içten bakan bir tavrÕ geliútiriyor. Son kitabÕ ‘Güzel YazÕ Defteri’ ile geldi÷i yeri, anlatÕcÕlÕ÷ÕnÕ daha çözümleyici bir çizgiye eriútirmiú olmasÕ biçiminde de÷erlendirebiliriz. Ça÷daú Türk öykücülü÷üne yeni açÕlÕmlar kazandÕran Tomris Uyar bugün Teúvikiye Camii’nde kÕlÕnacak ö÷le namazÕndan sonra Zincirlikuyu MezarlÕ÷Õ’nda topra÷a verilecek. 1 Öyküleri, gündökümleri ve øngilizce’den yaptÕ÷Õ çevirileriyle edebiyatÕmÕza sürekli ‘yeni kan’ taúÕyan Tomris Uyar, bir dil ve yazÕ ustasÕdÕr. Yaúama biçiminin ayrÕlmaz bir parçasÕ olan yazmak eylemi onun için soluk almak gibi bir úeydi. Gününe, gecesine a÷an yazmanÕn tÕnÕsÕnÕ hissetmekti. O, bunu, biraz da úöyle yorumluyordu: “Bizim hastalÕ÷ÕmÕz bir tür metodlu olan delilik. Çok sÕkÕ disiplin gerektiriyor. øyi bir ön hazÕrlÕk úart. Bu durumda hastalanmak için epey çaba harcamÕú olursunuz. Galiba da dünyayÕ kendi bildi÷inizce de÷iútirmek, yeni bir düzen ya da düzensizli÷e sokmak için böyle bir kaygÕyla yazÕyorsunuz. Üstelik öbür hastalarÕn sandÕ÷Õ gibi zevk veren bir hastalÕk da de÷il. Bazen ‘Ne yazÕyorum, kime yazÕyorum?’ dedi÷iniz de 600025-1-10t 1) Oya Ayman, “Yazmak metodlu bir delilik” (söyleúi), Güneú, 28.5.1988 8 Lees verder olmayan úeylerdi. YaúamÕ ciddiye alÕrdÕ ve bu konuda son derece titizdi. Hiçbir ayrÕntÕyÕ kaçÕrma izniniz yoktu onun yanÕnda. Ama asÕk suratlÕ de÷ildi. Çok güçlü mizah duygusu engellerdi bunu. Bütün titizli÷i ile ba÷lÕydÕ yaúama ve insan Tomris’ten her úeyden önce yaúamÕn tadÕnÕ çÕkarmayÕ, hakkÕnÕ vermeyi ö÷renirdi. HayatÕmda doldurdu÷u yer için her zaman borçlu kalaca÷Õm ona. 3 30 YILLIK DOSTLUöUN ARDINDAN... Yolum kesildi HULKø AKTUNÇ Tomris Uyar’Õn ölümüyle, öykücülü÷ümüzün duyarlÕk atardamarlarÕndan biri kesildi... YalnÕz duyarlÕk da de÷il, bilinç atardamarlarÕndan biri de kesildi. 1965 sonrasÕndaki öykü açÕlÕmÕnÕn önemli adlarÕ, örne÷in Tomris, öykü yazmakla yetinmez, öykü üstüne düúüncelerini de okuruna iletirdi. “OtuzlarÕn KadÕnÕ” ile, günlükleri (“gündökümleri”) arasÕnda sözgelimi, sayÕsÕz duyarlÕk ve bilinç ba÷Õ vardÕr. “AydÕnlanma anlarÕ” ayrÕca anÕlmalÕ. Biz tanÕúalÕ, dost, arkadaú olalÕ, 30 yÕlÕ geçti. Konuúurduk, tartÕúÕrdÕk, didiúirdik. Asla küsmedik birbirimize. O bana “Yedinci Günah”tan bir öykü yollamÕútÕ; ben de ona “Güz Her ùeyi Bilir”den bir öykü yollamÕútÕm. Ama, úu apaçÕk ortadaydÕ: Bir mektuplaúma yaratÕyordu yaúamÕmÕz, duyarlÕ÷ÕmÕz, bilincimiz. Her öykü birer mektuptu aslÕnda. YalnÕzca bu de÷il. Bir yerde “Hulki Aktunç’un naif salatalarÕnÕ severim” demiúti. Birlikte Beúiktaú PazarÕ’na gider, delicesine bahar alÕúveriúi yapar, bizi kurt gibi bekleyenlere sofra düzenlerdik. Eúim Semra’yÕ da orada tanÕdÕm (1971). Tomris öldü, Beúiktaú PazarÕ’na yolum kesildi. 2 øNSANIN YAùAMINA APANSIZ GøRERDø Hayat doluydu SIRMA KÖKSAL Tomris, insanÕn hayatÕna apansÕz giren ve hep orada kalan insanlardandÕ. Yavaú yavaú, a÷Õr a÷Õr girmezdi kimsenin hayatÕna. Tek karúÕlaúma yeterdi. ÇarpÕcÕydÕ, ÕúÕklÕydÕ ve hiç kuúkusuz hayatÕmda tanÕdÕ÷Õm en güçlü kiúiliklerden biriydi. Hatta öyle ki, güçlü kiúilik oldu÷u varsayÕlan birçoklarÕnÕn aslÕnda böyle bir nam için nasÕl da boú yere çabalayÕp durduklarÕnÕ anlardÕnÕz onu tanÕyÕnca. O, sizi etkilemek için çabalamazdÕ. Zaten öyleydi, kendisiydi ve bununla büyülerdi sizi. En zorlayÕcÕ sorularÕ sorardÕ, en acÕmasÕz eleútirmeniniz de yine o olurdu, görmezden gelmenize, boúvermenize, vazgeçmenize izin vermezdi. Çünkü bunlar onun hayatÕnda Cumhuriyet 600025-1-10t 9 Lees verder Tekst 5 Can DÜNDAR ADA Televizyon körlü÷ü 1 12 Eylül’den sadece 8 hafta sonraydÕ. Gazetelerin birinci sayfasÕnda “Katili ö÷renmek için aranacak telefon numaralarÕ” yazÕlÕydÕ. ArarsanÕz, Dallas dizisinin kahramanÕ JR’Õ kimin vurdu÷unu ö÷renebilecektiniz. KanlÕ bir iç savaúta on binlerce evladÕnÕ topra÷a gömen ülke, bir askeri darbeden iki ay sonra ekran baúÕna geçmiú, kendi evlatlarÕnÕn de÷il, JR’Õn katilini soruúturuyordu. Benim için “televizyon körlü÷ü”nün miladÕ orasÕdÕr. 2 12 Eylül’den sonra renklendirildi televizyon... YayÕn saatleri artÕrÕldÕ. Askeri yönetim, hem propagandasÕnÕ hem uyutma kampanyasÕnÕ o kutudan yürüttü. Sonra Özal’la özel kanallar açÕldÕ. Beyin yÕkayan bir borazana dönüúmüú “kamu yayÕncÕlÕ÷Õ”nÕn tekeli kÕrÕldÕ; yayÕn ortamÕ piyasanÕn insafÕna bÕrakÕldÕ. O güne kadar yasak, tehlikeli, ayÕp bilinen ne varsa 20 yÕl boyunca ekrandan ya÷dÕrÕldÕ: Kan, úiddet, küfür, seks, arabesk, dansöz, kumar... YÕllar yÕlÕ dünyaya tek siyah beyaz kutudan bakmaktan bunalmÕú toplum, bu rengarenk úenli÷i görünce akÕn akÕn ekran baúÕna toplandÕ. Bu izleyici, reklamcÕya satÕldÕ. Ve öldüresiye bir düzey düúürme yarÕúÕ baúladÕ. En çok izlenen, en berbatÕ sunandÕ. “DünyanÕn en çok televizyon seyreden toplumu” böyle yaratÕldÕ. 3 Milli E÷itim BakanlÕ÷Õ’nÕn bir raporu, günlük TV izleme süremizi 3.5 saatten 4 saate çÕkararak - ABD ile birlikte - “DünyanÕn en telekolik halkÕ” tahtÕna oturdu÷umuzu bildiriyor. 20 yÕlda ekrana kilitlenmiú 50 milyon insan yarattÕk her yaútan... HalkÕmÕz ne eúine, ne sevdi÷ine, ne çocu÷una ayÕrdÕ÷Õ vakti beyazcama veriyor. Peki seyretti÷i ne? Rating yarÕúÕnÕn seyrine göre kah yerli film, kah reality show, kah yarÕúma, kah yerli dizi... BaúÕnda keseka÷ÕdÕyla çocukken u÷radÕ÷Õ tecavüzü ballandÕrarak anlatan kadÕnlar, bir turnike baúÕnda kendisiyle dalga geçen sunucuya “Biraz yardÕm” diye yalvaran yoksullar, hangi kaynana hangi gelini seçecek, hangi pop star adayÕ elenecek, ünlüler çiftli÷inden ilk kim gidecek diye uykusu kaçanlar, ... ve ekrandan kovulan (veya kalÕp günbegün çamura bulanan) usta haberciler, belgeselciler, yayÕncÕlar... TV seyircisi patlarken kitap okuru yok oluyor. Bir Japon yÕlda 25 kitap okurken, Türkiye’de 6 kiúiye yÕlda ancak bir kitap düúüyor. 4 Son 20 yÕlÕn televizyon yöneticileri bu tabloya bakÕp “Biz ne yaptÕk?” diye dövünüyor mudur, yoksa eseriyle övünüyor mudur acaba? Evlerine sokmayacaklarÕ adamlarÕ star yaparken, abazanlara gezi programÕ satarken, kaliteli yapÕmlara inatla kapÕyÕ kaparken “YaydÕ÷ÕmÕz úiddet ileride bizi de vurur, cehaleti övmek çocuklarÕmÕzÕn gelece÷ine mal olur, bunca saçmalÕ÷Õ izleyen bir toplum hepten aptal olur” diye düúünmüúler midir? Yoksa “Bizim iúimiz sinekleri cama yapÕútÕrmaktÕ; onlar da bu kadar hevesle yapÕúmasaydÕ” mÕ diyorlardÕr. 5 Onlar ne derse desin; kesin olan bir úey var ki, onarÕmÕ kuúaklar sürecek bir tahribat yaúadÕk son 20 yÕlda... Müsebbiplerinden insaf beklemek saflÕk olur. YapÕlacak úey, durumdan rahatsÕz olan yayÕncÕlarÕn, izleyicilerin örgütlenmesi ve yeni bir yayÕncÕlÕk anlayÕúÕnÕn zorlanmasÕdÕr. Son TV seyircisi de körleúmeden... [email protected] 600025-1-10t 10 Lees verder Tekst 6 DEFNE GÖLGESø TURGAY FøùEKÇø [email protected] vurula vurula gösteriliyor. Kapitalist toplumun dayattÕ÷Õ insan iliúkileri insanlarÕ insanlÕ÷Õndan çÕkardÕ. Hasta bireyler, hasta toplumlar oluútu. Böylesine para pul, mal mülk, alÕm satÕm, yalan dolan iúlerine batmÕú bir toplumun bireyleri, ancak insanÕ saflÕk, güzellik ve karúÕlÕksÕzlÕ÷Õn bir sonucu olarak ortaya çÕkabilecek aúk duygusunun yanÕndan geçebilirler mi? Sahte de÷erlerin peúinde mutlu olacaklarÕnÕ düúünen insancÕklarÕmÕz hayatta bir türlü bulamadÕklarÕ aúk duygusunu romanlarda arÕyorlar. Aúk üstüne yazÕlan romanlarÕn bunca satÕlmasÕ, aúkÕn de÷il, aúksÕzlÕ÷Õn göstergesi. ønsano÷lu, do÷asÕndan gelen bir dürtüyle kendini de÷erli hissetmek ister. Seçti÷i siyasetçilerce, iúyerindeki üstlerince, okudu÷u rengârenk gazetelerce, izledi÷i televizyon kanallarÕnca, dinledi÷i müziklerce, hayatÕn her alanÕnda sürekli aúa÷Õlanan insan elbet aúk duygusuyla yücelmek, de÷erlenmek, insan oldu÷unu anÕmsamak istiyor. Ama aúk da insana görünmek için önce onun insan olmasÕnÕ, insani de÷erlerle donanmasÕnÕ, aúkÕ görebilecek gözleri olmasÕnÕ ister. Günümüzün çok satÕlan aúk romanlarÕnÕn da do÷rusu, aúka özgü temel de÷erlerden çok, insanlarÕn zayÕf yanlarÕna seslenip onlardaki açlÕ÷Õ kullanan ürünler oldu÷unu düúünüyorum. ønsanlarÕmÕz aúkÕ okuyacaklarÕ kitaplarÕ alÕrken bile sermaye düzeninin kendilerine tanÕtÕm kampanyalarÕyla sunduklarÕ ürünlere yönlendiriliyorlar. Konu aúk ise, NâzÕm Hikmet úiirlerinin peynir ekmek gibi satÕlmasÕ gerekmez mi? Oktay RÕfat’Õn yazdÕ÷Õ aúk úiirlerini dünyayÕ gezseniz bulamazsÕnÕz. TanpÕnar’Õn Huzur’unun da en az öteki çok satanlar kadar satÕlmasÕ gerekmez mi? AúksÕz Toplum Yaúar Kemal’in, TÜYAP Kitap FuarÕ sÕrasÕnda gerçekleúen bir panelde, günümüzün edebiyat ortamÕnÕ eleútirmek için söyledi÷i, “Sanki bütün Türkiye sabah akúam aúkla yatÕp kalkÕyormuúçasÕna nedir bu aúk romanlarÕ?” sözleri türlü ilginçlikler taúÕyor. Roman türü için toplumun aynasÕdÕr, ona bakarak içinden çÕktÕ÷Õ toplumu tanÕyabilirsiniz denir. Buradan yola çÕkarsak, bunca aúk romanÕ yazÕlmasÕ, bunlarÕn da okurlarca kapÕúÕlmasÕ toplumumuzun aúk içinde yüzdü÷ünün mü göstergesi? Elbette günümüz edebiyatÕyla günümüz toplumu arasÕnda bir iliúki vardÕr. Bunca kitap yazÕlÕp bunca da satÕldÕ÷Õna göre bu ba÷larÕn toplumbilimciler tarafÕndan araútÕrÕlmasÕ da ilginç sonuçlar verebilir. Ben günümüz Türk edebiyatÕnÕn günümüz Türkiye toplumunu -elbet aykÕrÕ örnekler dÕúÕnda- yansÕtan bir edebiyat oldu÷unu düúünmüyorum. O halde satÕúlarÕ elli binleri, yüz binleri bulan bu romanlar nasÕl bir gereksinimi karúÕlÕyor? ønsanlarÕn bunca alÕm gücünü kamçÕlayan úey, ellerinde olana de÷il, olmayana ulaúma çabasÕ olmasÕn? Orhan Kemal, ÇamaúÕrcÕnÕn KÕzÕ adlÕ kitabÕnÕ tanÕdÕ÷Õ bir emekçi kadÕna vermiú. Birkaç gün sonra kitabÕ getiren kadÕn, “Ben bu yazÕlanlarÕ biliyorum, bilmedi÷im úeyleri anlatan bir kitap yok mu?” demiú. Ünlü roman eleútirmeni György Lukács da, romanÕn insan yaúamÕndaki de÷ersizleúmeyle iliúkili oldu÷unu söyler. ønsan ne zaman de÷ersizleúti? SÕnÕflÕ toplumlarÕn ortaya çÕkÕúÕndan beri. Ama romanÕn ortaya çÕkÕúÕ kapitalist toplumla birlikte. Kapitalizmin insano÷luna getirdi÷i de÷ersizlik duygusu önceki toplumsal yapÕlardan çok farklÕ. Bireyin sermaye karúÕsÕnda ne denli de÷ersiz oldu÷u her gün, her an kafasÕna Cumhuriyet 600025-1-10t 11 Lees verder Tekst 7 Diú hekimli÷i, inúaat mühendisli÷i out Psikiyatri ve biyoloji mühendisli÷i in Milyonlarca gencin her yÕl üniversite kapÕsÕnda yÕ÷ÕldÕ÷Õ, diploma hayali kurdu÷u bu günlerde, “hangi meslek gözde” sorusunun yanÕtÕnÕ bulmak pek de kolay olmadÕ. Gençlerin gelecekleriyle ilgili en önemli kararÕ verdikleri bu dönüm noktasÕnda ne yazÕk ki önlerinde bir veri yok. 22 , “ülkemizde hangi mesle÷e, ne kadar insan gerekli, gelecekte hangi meslek mensuplarÕna ihtiyaç duyuluyor” sorusunu yanÕtlayan bir araútÕrma yok. Gelecekte hangi mesleklerden insanlara ihtiyaç duyulaca÷Õ, ne kadar kiúinin istihdam edilece÷inin araútÕrmasÕnÕ ne Yüksekö÷retim Kurulu ne Milli E÷itim BakanlÕ÷Õ ne de Devlet Planlama TeúkilatÕ yapmÕú. mühendisli÷inden yana tercih kullananlarÕn iú bulma úansÕ gelecekte yüksek. Ancak, ortaö÷retim ö÷retmeni, mimar, inúaat mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi, maden ve petrol mühendisi, jeodezi 1) mühendisi, ziraat ve orman mühendisi ve veteriner olmak isteyenlerin gelecekte iú bulma úanslarÕ 25 . GENÇLER ĥNLĥ OLMAK VE PARA KAZANMAK øSTøYOR Devlet Planlama TeúkilatÕ’nÕn bu verileri bulunurken, üniversite kapÕsÕnda yÕ÷Õlan adaylarÕn gönlünde farklÕ meslekler yatÕyor. 26 , ĦnlĦ olacaklarÕ ve para kazanacaklarÕ meslekleri kartvizitlerine yazmak iste÷inde. UzmanlarÕn gençlere önerisi ise yükselen de÷er olarak kabul edilen bazÕ gözde mesleklere yönelmeleri. Önümüzdeki yÕllarda önemi artacak mesleklerle ilgili konuútu÷umuz U÷ur Dershaneleri Rehberlik Birimi BaúkanÕ Turgay Polat “Hayat koúullarÕ meslek tercihlerini de de÷iútirdi” diyor. “Gelece÷in meslekleri sÕralamasÕnda psikiyatri, spikerlik ve imaj mühendisli÷i ‘in’ inúaat mühendisli÷i ve diú hekimli÷i out!” Polat, dershanede ö÷renim gören 5 bini aúkÕn genç üzerinde yapÕlan araútÕrmada, tÕbbÕn yÕldÕzÕnÕn geçmiúe oranla çok az parladÕ÷ÕnÕ, gayrimenkul danÕúmanlÕ÷Õ yani emlakçÕlÕk ve doktorlu÷un hâlâ 27 meslekler arasÕnda yer aldÕ÷ÕnÕ belirtiyor. AraútÕrmaya göre, geleneksel mesleklerin papucu dama atÕldÕ. ùöhret ve bol kazancÕn kapÕlarÕnÕ açan meslekler gençlerin yeni gözdesi. BøLGø TOPLUMU MESLEKLERøNø SEÇøN MEF Dershaneleri Rehberlik Bölüm BaúkanÕ Erdem Kaya ise giderek artan uzmanlÕk alanlarÕna dikkat çekiyor: “Birçok meslek de teknoloji ve geliúen ihtiyaçlar do÷rultusunda fonksiyonunu yitirip yok olmakta, úekil de÷iútirmekte. Daktilo tuúlarÕnÕn yerini bilgisayar 28 , pla÷Õn yerini CD aldÕ. øúler, iúlevler hÕzla de÷iúiyor. Elektronik posta, edevlet ça÷ÕndayÕz. Bilgisayar, iletiúim, elektronik teknolojileri ça÷ÕmÕza damgasÕnÕ vurdu. Bu üstünlük sürecek.” Erdem Kaya üniversitelerin lisans programÕnda gelece÷in bazÕ gözde meslekleri hakkÕnda e÷itim almanÕn mümkün oldu÷unu, DEVLETøN øù SAHASI RAPORU YOK Sadece Devlet Planlama TeúkilatÕ, 8’inci Beú YÕllÕk KalkÕnma PlanÕ’nda 23 ile ilgili bölümünde daha çok sa÷lÕk ve teknik alanlardaki mesleklerle ilgili ihtiyaçlara yer verdi. Ancak, bu da bu yÕl sÕnava giren ve daha sonra iú hayatÕna atÕlacak üniversite mezunlarÕ için gelecekteki istihdam durumunu net olarak ortaya çÕkarmasa da 24 . DPT’nin verilerine göre hekim, diú hekimi, hemúire, ilkö÷retim ö÷retmeni, polis, bilgisayar mühendisli÷i, çevre noot 1 600025-1-10t jeodezi: yer ölçme bilgisi 12 Lees verder mekartonik mühendisli÷i, üretim sistemleri mühendisli÷i, biyomühendislik, uluslararasÕ ticaret, uluslararasÕ hukuk, akademisyenlik. bazÕ mesleklerin yolunun yüksek lisanstan geçti÷ini vurguluyor. Üniversite adayÕ gençlerin öncelikle yapmasÕ gereken, hedefledikleri mesle÷in e÷itimi hakkÕnda ayrÕntÕlÕ bilgi edinmek. Kaya, DPT verilerinin bazÕlarÕnÕn aksine gelece÷in gözde mesleklerini úöyle sÕralÕyor: “Elektrik-elektronik mühendisli÷i, elektrikelektronik onarÕm elemanlarÕ, elektronik yarÕ iletkenlik uzmanlarÕ, bilim adamlarÕ, sistem analistleri, iletiúim, stratejik iletiúim, strateji uzmanlarÕ, psikolojik danÕúmanlar, siber pazarlamacÕlÕk, teknoloji hukuku, imaj danÕúmanlÕ÷Õ, yaúam antrenörlü÷ü, bireysel yatÕrÕm danÕúmanlÕ÷Õ, ses ve görüntü uzmanlÕ÷Õ, akustik uzmanlÕ÷Õ, lojistik, Hürriyet 600025-1-10t 13 Lees verder Tekst 8 Vitrindekiler Hava AtÕúÕ/ Utku Eriúik/ ÇÕnar YayÕnlarÕ/ 200 s. RÕfat Ilgaz’Õn AkçakocalÕ gençleri spor yapmaya alÕútÕrmasÕ ile, iúleri durma noktasÕna gelen kahvehane sahibinin öfkesi, 1953’te kÕzlarÕn kendisinden Pia istedi÷i Attilâ ølhan; 2003’te kÕzlarÕn kendisinden imza ve öpücük istedi÷i BeúiktaúlÕ ølhan, Can Yücel’in ‘yumurta’sÕnÕn bir Fenerbahçe-Galatasaray maçÕnda Hasan ùaú’Õn kafasÕnda patlamasÕ, Sait Faik’in sessiz sedasÕz futbol oynayan çocuklu÷u. Hava AtÕúÕ, ustalarÕnÕn önünde saygÕyla e÷ilirken, bugüne eleútirel gözlerle bakan genç bir yazarÕn farklÕ gözlemlerini özgün bir dille anlattÕ÷Õ kitabÕ, okuru úeref tribününe oturmaya ça÷ÕrÕyor. BatÕ’ya açÕlan iletiúim kanallarÕnÕn hemen hepsinde varlÕk göstermiú, yalnÕzca kendi döneminin de÷il sonrasÕnÕn düúünce hayatÕnÕ da etkilemiútir. Ancak, yenileúme denilince, genellikle, Mustafa Reúid Paúa, ùinasi ve NamÕk Kemal eksenli bir hareket anlaúÕlageldi÷i için, devrin birçok ismiyle birlikte Münif Paúa adÕ da gölgede kalmÕútÕr. ÇalÕúmamÕzÕn çÕkÕú noktasÕ bu tespite dayanmaktadÕr. Zaman zaman bir tür karúÕlaútÕrma metodunun benimsenmesi, TanpÕnar’Õn söyleyiúiyle; ùinasi ile NamÕk Kemal’in karúÕsÕna behemahal bir adam çÕkarmak amacÕnÕ taúÕmamaktadÕr. YapÕlmak istenen; olsa olsa gecikmiú bir borcu öderken, devre yönelik dar bakÕú açÕsÕnÕ da biraz olsun geniúletmektir. 2 4 1 Güvercine A÷Õt/ Gürsel Korat/ Can YayÕnlarÕ/ 278 s. Güvercine A÷Õt, 1294 yÕlÕnÕn a÷ustos ayÕnÕn son gününde, Anadolu’nun beú ayrÕ noktasÕnda ya÷mur altÕnda yaúanan olaylarla açÕlÕr. Romandaki tarihsel zenginlik, roman kiúilerinden de bellidir: øspanya’dan Venedik’e, Balkanlar’dan Kayseri’ye kadar geniú bir co÷rafyanÕn insanlarÕ, etnik özellikleri ve dilleri, úaúÕrtÕcÕ bir sahilik içinde verilmiútir. Tarihimizin bu özel alanÕ ve dönemi, Korat’Õn kitaplarÕna bütünlüklü bir yapÕyla girerken, birbiri içine girmiú inançlarÕn yarattÕ÷Õ farklÕ dünya, Bektaúisi, keúiúi, emiri ve derviúiyle geniú bir yelpazenin insanlarÕ, romandaki yerini alÕyor. Bir Kutu Daha/ Murathan Mungan/ Metis YayÕnlarÕ/ 187 s. Murathan Mungan, 2000 yÕlÕnda kültür sanat sorunlarÕ üzerine yazdÕ÷Õ düzyazÕlarÕnÕ “Meskalin 60 draje” adÕyla bir araya getirmiúti. KitabÕn prospektüsünü bitirirken “E÷er bu kitaptaki yazÕlarÕ severseniz ya da sizi yeni tartÕúmalara kÕúkÕrtmayÕ baúarÕrsa, bu kitaptaki yazÕlarÕn birço÷unun tamamlayÕcÕsÕ, sürdürücüsü oldu÷unu düúündü÷üm yeni yazÕlardan belki “Bir Kutu Daha” diyordu. Kitapta bahsedilen yazÕlarÕn tamamlayÕcÕsÕ “Bir Kutu Daha” yayÕmlandÕ. 3 Münif Paúa – BatÕlÕlaúma Sürecinde Çok Yönlü Bir OsmanlÕ AydÕnÕ/ Ali Budak/ Kitabevi/ 685 s. Münif Paúa, XIX. yüzyÕlÕn ikinci yarÕsÕna damgasÕnÕ vurmuú sayÕlÕ aydÕnlardan biridir. 600025-1-10t 14 Lees verder en a÷Õr koúullarÕnÕn yaúandÕ÷Õ ülkesi Macaristan’da orduya yazÕlÕr ve ne yazÕk ki bir süre sonra esir düúer. YÕllar süren ayrÕlÕk ve acÕlar iki genci derinden yaralar. Ama yaúadÕklarÕ aúk her zorlu÷a katlanmalarÕ için tek dayanaklarÕdÕr. Peter savaúÕn oradan oraya savurdu÷u yitik hayatlar içinde ayakta kalmaya çalÕúÕrken Sibirya’nÕn en ücra köúelerinde yaúam savaúÕ verir, ama bu iki gencin öyküsü burada, bu lanet yerde hiç beklenmedik bir biçimde birbirine ba÷lanÕr. 5 Güvercincik/ Özlem Süyev Zat/ Genç Mephisto Kitabevi/ 153 s. AslÕnda, yaúamda her úey bir “an”lÕktÕr. Ve birden bu gerçe÷i duyumsarÕz. Koskoca sandÕ÷ÕmÕz yaúamlar sadece bir “an”dÕr, sevdalarÕmÕz, umutlarÕmÕz, kaybediúlerimiz de öyle. Ve o bir “an”da gizlidir tüm varoluúumuz. O, bir “an”lÕk ömürlerde, kimi zaman bir kartal, güvercincik’e, masum bir çocuk, acÕmasÕz bir zalime dönüúür. Hayatla bazen úakalaúÕrÕz, bizi güldürebilir. Ama o yine de sÕrlarÕnÕ vermek istemeyen bir ketumdur. SavaúÕn nefesini hissederken, barÕú türküleri tuttururuz. Yaúam aslÕnda bir düú denizi ve hepimizin içinde farklÕ dünyalar saklÕ. Bu kitaptaki öykülerin her biri içimizdeki o saklÕ dünyalara kapÕlar açÕyor. 7 Resimli Dünya/ Nedim Gürsel/ Do÷an Kitap/ 318 s. Nedim Gürsel’in ilk kez 2000 yÕlÕnda yayÕmlanan, gerek yurtiçinde gerek yurtdÕúÕnda büyük yankÕ uyandÕran romanÕ “Resimli Dünya”, sanat tarihi profesörü Kâmil Uzman’Õn øtalyan Rönesans resmindeki OsmanlÕlarÕn izini sürmek için gitti÷i Venedik’te geçiyor. Roman boyunca tüm Rönesans ressamlarÕnÕn eserleri arzÕ endam ediyor, tÕpkÕ su úehrinin kanallarÕ, köprüleri, tarihi binalarÕ gibi... Görselli÷in romanÕ diyebiliriz “Resimli Dünya” için. Gürsel kitaba, profesörün zaman zaman çocuklu÷una, zaman zaman da yaúadÕ÷Õ kente, østanbul’a yaptÕ÷Õ hayal yolculuklarÕyla baúka bir açÕ kazandÕrmayÕ da ihmal etmemiú. 6 øki Esir/ Lajos Zilahy/ Çeviren: Füsun Doruker/ AltÕn Kitaplar/ 445 s. YaúadÕklarÕ aúkÕ hiçbir úeyin yok edemeyece÷ine inanan Peter ve Miette, o yakÕn düúmanÕn zulmünü en derinden yaúayan iki gençtir. Peter, I. Dünya SavaúÕ’nÕn Cumhuriyet 600025-1-10t 15 Lees verder Tekst 9 ‘Genetik bilime yatÕrÕm yapan kazanÕr’ Reyhan Oksay D ergimizle yaptÕ÷Õ röportajda Enriquez, geneti÷in dünyayÕ ve ülkemizi nasÕl de÷iútirece÷i konusundaki görüúlerini úöyle dile getiriyor: 4 1 2 3 600025-1-10t Bilim Teknik- KitabÕnÕzda genetik biliminin dünyada köklü de÷iúiklikler yarataca÷ÕnÕ söylüyorsunuz. AyrÕca “Teknoloji kibar de÷ildir... Lütfen demeyi bilmez” diyerek, bu de÷iúikli÷in aniden ortaya çÕkaca÷Õna dikkat çekiyorsunuz. Sizce dünya ve Türkiye bu de÷iúikli÷e ne kadar hazÕr? • KorkarÕm dünyanÕn büyük bir kÕsmÕ bu de÷iúikli÷e hazÕr de÷il. Genetik bilimi dünyayÕ pek çok açÕdan etkileyecek. BunlarÕn baúÕnda tarÕm, sanayi, tÕp ve iú hayatÕ geliyor. ùu anda, biz konuúurken bile, dünya dönüúü olmayacak biçimde de÷iúiyor. Sözgelimi eskiden hamile kalmanÕn tek bir yolu vardÕ. ùimdi ise 17’den fazla yolu oldu÷unu biliyoruz. Tüp bebekler, taúÕyÕcÕ anneler, hamile kalan büyükanneler, yetim embriyolar... ønsanlar bu de÷iúimin farkÕnda bile de÷il. • Bu farkÕnda olmama halinin bir bedeli olmalÕ. ønsanlar bu bedeli nasÕl ödeyecek? • Önce úu iki soruyu yanÕtlamamÕz gerekiyor. Dünya bütün olarak 100 yÕl öncesine göre daha mÕ iyi durumda? Bunun yanÕtÕ evet, çünkü pek çok açÕdan yaúam kalitesi yükseldi. Sözgelimi çocuk ölümleri azaldÕ; pek çok insan daha konforlu bir yaúam sürdürüyor, daha iyi besleniyor. KÕsaca dünyanÕn genel olarak daha zengin oldu÷unu iddia edebiliriz. Ancak bu arada uluslar arasÕndaki refah seviyesindeki uçurumlar kapanacak mÕ? Yoksul ülkeler var güçleri ile bu farkÕ kapatmaya u÷raúÕyorlar. øúte bu aúamada genetik konusuna yatÕrÕm yaparlarsa bu farkÕ çok hÕzla kapatabilirler. KÕsaca bilgi odaklÕ bir ekonomi oluúturmayÕ baúaran ülkelerde dünyanÕn en zengin insanlarÕndan bazÕlarÕ yaúÕyor. Bu ülkelere en güzel örnek Singapur. • Bu fÕrsatÕ yakalamak için ne yapmalarÕ gerekiyor? • Önce e÷itime yatÕrÕm yapmalÕlar. Yine Singapur’u örnek vereyim. 1950 yÕlÕnda Singapur çevresinden soyutlanmÕú, küçücük, yoksul bir adaydÕ. Hatta 1965’e kadar devlet bile olamadÕ. Bu ülkenin tek seçene÷i insanlarÕnÕ e÷itmek, devletini yeniden yapÕlandÕrmak, bilgiyi kendisine çekmek ve iúe 5 6 16 koyulmaktÕ. Böyle de oldu. 1985 yÕlÕnda Singapur’da kiúi baúÕna gelir 8.116 dolardÕ. Eski sömürgeci devleti olan øngilizler ise 11.237 dolar kazanÕyordu. 1999’da Singapurlular øngilizlerden yüzde iki oranÕnda daha zengindi. • E÷itilmiú beyinlerin yararlÕ olmasÕ için sa÷lam bir altyapÕ gerekmez mi? Bu altyapÕnÕn olmadÕ÷Õ ülkelerde beyin göçünün çok hÕzlandÕ÷ÕnÕ görüyoruz. • Beyin göçü tahmin etti÷iniz gibi kötü bir úey de÷il. ønsanlarÕn ülkelerine yararlÕ olmalarÕ için mutlaka kendi ülkelerinde olmalarÕ gerekmez. ønternet aracÕlÕ÷Õ ile her yerde çalÕúabilir ve bilgi alÕúveriúinde bulunabilirler. Üretim ekonomisinde bir fabrikaya gidip ortaya mal çÕkartmanÕz, ya da masanÕza oturup çeúitli belgeleri elden geçirmeniz gerekirdi. ùimdi bilgi ekonomisinde evinizde, masanÕzÕn baúÕnda, otelde, uçakta çalÕúmanÕz mümkün. Size örnek olarak Kaliforniya’daki çalÕúan nüfusu gösterebilirim. Bu eyalette çalÕúanlarÕn yalnÕzca üçte biri dokuzdan beúe, ofiste yapÕlan bir iúte çalÕúmaktadÕr. økincisi Vietnam niçin baúarÕlÕ, Tayvan niçin baúarÕlÕ diye kendimize sorarsak, bu ülke çocuklarÕnÕn yurt dÕúÕnda e÷itildikleri halde, kendi ülkelerinde yatÕrÕm yaptÕklarÕnÕ görüyoruz. Bunlar da÷ÕtÕm a÷larÕ kurup bilgi akÕúÕnÕ sa÷layabiliyorlar. Buna en güzel örnek Çin ve Hindistan’dÕr. YurtdÕúÕnda e÷itilen ve deneyim kazanan Çinli ve Hintliler ülkelerinde kurduklarÕ úirketlerle dünyada seslerini duyurabiliyorlar. Hindistan’Õn Bangalore eyaleti, dünyanÕn ikinci büyük yazÕlÕm üreticisi haline geldi. Her gün kullandÕ÷ÕnÕz yazÕlÕmlarÕn bir kÕsmÕnÕn Hindistan’da üretildi÷ini biliyor muydunuz? Ya da Prodigy CampUSA’nÕn sahibinin bir MeksikalÕ oldu÷unu? • Bu ba÷lamda Atatürk’ün reformlarÕnÕ nasÕl de÷erlendiriyorsunuz? • KomúularÕnÕzÕn yapamadÕ÷ÕnÕ Atatürk’ün liderli÷inde siz yaptÕnÕz; veri aktarÕmÕ için sizin için en uygun ortamÕ yarattÕ. Bunun adÕ harf devrimiydi. Atatürk harf devrimi ile veri iletimini büyük ölçüde kolaylaútÕrdÕ. O yüzden Türkiye bugün çok daha ileride. • Genetik geliúmeler dünya barÕúÕnÕ güçlendirebilecek özelli÷e sahip mi? • Bence evet. Genetik bilgilerin yardÕmÕyla geliúmiú bir ülkenin baúkalarÕnÕn topra÷Õna göz dikmesine gerek kalmayacak. Sözgelimi tarÕmda genetik yapÕsÕ de÷iútirilmiú ürünlerle sa÷layaca÷ÕnÕz üstünlük, daha fazla miktarda topra÷a ihtiyaç bÕrakmayacak. KÕsaca Lees verder 7 8 çok önemli. Türkiye AB ile bütünleúecekse yapmasÕ gereken úey teknoloji, bilim, yaratÕcÕlÕk ve yenilikçilik konusunda bakÕú açÕsÕnÕ de÷iútirmek ve patent geliútirmek. Bir de bundan 15 yÕl sonrasÕnda Türkiye’nin en büyük rakibi Avrupa olmayacak. Rakipleriniz Çin, Kore, Singapur gibi ülkeler olacak. Bu ülkeler sizi korkutmalÕ. KÕsaca 21. yüzyÕlda Avrupa ile de÷il, Asya ile rekabet etmeniz gerekecek. nitelik, niceli÷i sollayacak. Size bu konuda örnek olarak Rusya’yÕ gösterebilirim. Sovyetler ortadan kalktÕktan sonra Rusya e÷itilmiú beyinleri kaçÕrdÕ. Ve koskoca ülke giderek parçalandÕ. KaldÕ ki dünyada yeni e÷ilim, büyük ülkelerin giderek küçülmesi. Bu da úu anlama geliyor; Büyük ülkeler bölünüyor ve yerlerinde çok sayÕda küçük ülkeler kuruluyor. • Bu trende küreselleúme de diyebilir miyiz? • Küreselleúme etmenlerden yalnÕzca biri. Demokrasi ve farklÕ ekonomik sistemler de bu gidiúatta önemli rol oynuyor. • Türkiye’nin sizce bu yarÕútaki úansÕ ne? • Bana kalÕrsa do÷ru bir yönetim ile yarÕúta úansÕnÕz büyük. E÷er kartlarÕ do÷ru oynarsanÕz, 15 yÕl içinde geliúmiú ülkelerin arasÕnda yer almamanÕz için hiç bir neden kalmaz. ùu anda bir dönüm noktasÕnda oldu÷unuzu görüyorum. Bu aúamada do÷ru yolu seçerseniz bir daha önünüzü kimse kesemez. YapmanÕz gereken tek úey bilimin gerisinde kalmamak. Bu ba÷lamda bilime yönelmiú, bilime meraklÕ çocuklar yetiútirmek EczacÕbaúÕ’nda yaratÕcÕ ve yenilikçi buluúmalar 2003’ün konuk konuúmacÕsÕ Juan Enriquez Cumhuriyet Bilim-teknik 600025-1-10t 17 Lees verder Tekst 10 Bir Portre Piyango... Size de çÕkabilir? ørfan KalaycÕ 1 “Büyük ikramiye... size de çÕkabilir!..” YÕlbaúÕ yaklaúÕrken sÕkça duydu÷umuz bu sözün, ekonomiden politi÷e kadar uzanan bir derinli÷i vardÕr. Bir anda ve çok zengin olma duygusunun dayanÕlmaz a÷ÕrlÕ÷ÕnÕ taúÕ(ya)mayacak insan yok gibidir. Bütün dünyada piyangoculu÷un, taraflarÕna sa÷ladÕ÷Õ tatlÕ kârlara ve toplumdaki gelir bölüúümünde yarattÕ÷Õ dalgalandÕrmalara bakÕlÕrsa, kendine özgü çok güçlü bir iúlevselli÷i sözkonusudur. 5 Nereden nereye? 2 3 4 600025-1-10t BatÕ dillerinde “Lotarya” (Lotterie) terimiyle anlatÕlan ve Tanzimat’la birlikte ortaya çÕkan piyango sözcü÷ünün kökeni; “bir zamanlar øtalya’nÕn kimi yörelerinde bazÕlarÕ beyaz kartlarla oynanan bir lotaryada kazanan ka÷ÕtlarÕn rengi olan beyaz’Õn (bianco) øtalyancasÕ...” Dünyada ilk sistemli piyangoculu÷a geçiú, 1530 tarihinde øtalya’da “Floransa Piyangosu” adÕ altÕnda gerçekleúmiú. Piyangoculuk, ulusal boyutunu ilk kez 1539’da Fransa’da almÕú: Kral I. François, gelirinin bir kÕsmÕnÕn devlete bÕrakÕlmasÕ koúuluyla “Fransa Kraliyet Piyangosu”nu kabul etmiú. øngiltere’de ise, devlet piyangosu ilk kez 1568’de bir liman inúaatÕnÕn giderlerini karúÕlamak amacÕyla düzenlenmiú ve ardÕndan lotaryacÕlÕk bütün Avrupa’ya yayÕlmÕú. OsmanlÕ dönemi için tarihsel piyango çekiliúi ùubat 1889 yÕlÕnda olup çekiliúin birinci ikramiyesi 15.500 kuruútur. Cumhuriyet’in ilanÕndan sonra, hava savunma gücünü desteklemek amacÕyla piyango düzenleme hakkÕ 1926’da Türk Tayyare Cemiyeti’ne verildi. 5.7.1939 tarihli 3670 sayÕlÕ yasayla yine aynÕ amaçla ve Maliye BakanlÕ÷Õ’na ba÷lÕ olarak Milli Piyango ødaresi (MPø) kuruldu. Ülkemizde MPø’nin düzenledi÷i pek çok úans oyunu var: Baúta Piyango olmak üzere; SayÕsal Loto, Süper Toto, Skor Toto, KazÕKazan, 10 Numara, ùans Topu, Futbol ùans ve At YarÕúlarÕ. BunlarÕn arasÕnda en eski ve popüler olanÕ piyango biletidir. AyrÕca, kolayca zenginleúme yöntemleri konusunda arayÕúlar sürdükçe ve do÷al olarak teknoloji geliútikçe ulusal ve küresel düzeyde daha bir çok úans oyunu çeúidi ortaya çÕkacaktÕr. 6 18 YakÕn bir geçmiúte, Türkiye’den de katÕlÕmÕn sa÷landÕ÷Õ bir Avrupa Piyangosu çekiliúi yapÕlmÕútÕ. ønsano÷lunun sÕnÕrsÕz parasal hayalleri bir “dünya piyangoculu÷u”nu zorlamaktadÕr. ùans oyunlarÕnÕn ekonomi politi÷i için üç önerme ileri sürülebilir: ùans oyunlarÕnÕn ülkelerin geliúmiúlik düzeyi ile, bir toplumun sÕnÕfsal yapÕsÕ ile ve ekonomik kriz ile iliúkisi nedir? Geliúmiú ülkelerde (GÜ) de az geliúmiú ülkelerde (AGÜ) de çeúitli düzeylerde ve beklentilerle úans oyunlarÕ oynanÕyor. 2003 yÕlÕnda yapÕlan bir araútÕrmada geliúmiúlik düzeyleri farklÕ bir dizi ülkenin úans oyunlarÕna ne kadar para yatÕrdÕ÷Õ gösterildi. øncelenen 58 ülke arasÕndan, úans oyunlarÕnda gerçekleútirilen satÕú hacmine göre ilk sÕrayÕ 6.2 milyar $ ile ABD alÕrken, onu Fransa, Almanya ve Japonya izliyor. Kiúi baúÕna yatÕrÕlan para açÕsÕndan ise ilk üç sÕrada 122, 97 ve 92 $ ile CebelitarÕk, Norveç ve Finlandiya yer alÕyor. AGÜ karakterinin baskÕn oldu÷u Çin, toplam 1 milyar $’dan fazla para yatÕrmasÕna karúÕn, bu rakam kiúi baúÕna 1$’dan daha azdÕr. Türkiye, ciro liginde 28., kiúisel harcamada 41. sÕrada. Dikkat edilirse, GÜ’de úans oyunlarÕna ilgi daha fazla, AGÜ’de ise daha azdÕr. Ülkelerin geliúme düzeyleri ile úans oyunlarÕna ilginin ters orantÕlÕ oldu÷unu ölçen deneysel bir çalÕúmaya rastlanmamaktadÕr. Ekonomik kriz konjonktürlerinde, umutlarÕ pazarlayan úans oyunlarÕna olan ilgideki de÷iúme de önemlidir. YapÕlan bir araútÕrmaya göre, kriz dönemlerinde iúsizler ve orta sÕnÕftan gelenler piyangodan uzaklaúmakta, Lees verder kadar baúkalarÕnÕn aleyhine zengin olmasÕ ve buna karúÕlÕk tepkisel bir “servet düúmanlÕ÷Õ” riski vardÕr. DolayÕsÕyla, özellikle her yÕlbaúÕnda güncelleúen piyango çekiliúleri, gelir bölüúümü sorununu bir ölçüde azaltmakta mÕdÕr, yoksa bu sorunu daha da mÕ derinleútirmektedir? Özellikle büyük “talih kuúu”nun kondu÷u insanlarÕn ço÷u, kazandÕklarÕ paralarÕn baúlarÕna “bela” olduklarÕnÕ anlatÕrlar. paradoksal olarak, zenginler daha fazla bilete yönelmektedir. Bu durumun psikolojik yorumu úöyledir: ‘Bir loto oyuncusunun 6 do÷ru numarayÕ yakalamasÕ 13.938.816’da 1 olasÕlÕktÕr. Yani kiúi, yüzde 0,000.007 oranÕnda úanslÕ. Buna göre, ekonomik kriz ortamÕnda insanlar çok az úansa sahip olduklarÕ bu alandan çekilip, bu küçük paralarÕ bile biriktirmeyi hedeflerler.’ Bu araútÕrmanÕn ulaútÕ÷Õ sonuca göre, krizlerden etkilenmeyen tek sektör varsa, o da piyango sektörüdür. Neticede; 8 2003 yÕlbaúÕ çekiliúi için MPø 160 trilyon TL tutarÕnda bilet bastÕ ve 94.6 trilyon TL de da÷Õtacak. Gayri safÕ hasÕlatÕn %10’u TanÕtma Fonu’na, toplam kârÕn %95’i Savunma Fonu’na, bir bölümü vergi ve di÷er katkÕlar olarak Hazine ile di÷er kamusal fonlara aktarÕlacaktÕr. Bütün bu rakamlar karúÕsÕnda úu sorularÕ sormamak elden de÷il: Acaba! 7 En zorundan baúlanÕrsa... Bu kadar paranÕn da÷ÕtÕlmasÕyla, gerçekten toplum zenginleúecek mi ya da ne kadar zenginleúecek? Zengin-yoksul makasÕnÕn fazlasÕyla açÕldÕ÷Õ, bir toplumda; úans oyunlarÕyla bazÕ yoksullarÕn zenginleúerek sÕnÕf atlamasÕ olasÕdÕr. Ancak buradaki zenginleúme salt bireyseldir, toplumsal de÷il. Bir ülkede ne kadar kolaycÕ para kazanma anlayÕúÕ ve davranÕúÕ egemense, bireylerin o Piyango ikramiyeleri astronomik rakamlÕ olmamalÕ. Salt birkaç kiúiye büyük rakamlÕ paralar yerine, pek çok kiúiye küçük-orta hacimli paralar ödenmelidir. Bu, belki bilet satÕú hacmini daraltabilir, ama öte yandan yapay zenginleúmeye karúÕ toplum vicdanÕnÕ rahatlatabilir. Piyangodan iyi kazanmÕú bir kiúiye, daha sonra yine kazansa bile, ödeme yapÕlmamalÕdÕr. Aksi halde, zengini bir kez daha zengin yapmak olur ki, bu, bir baúka yoksulun zengin olabilmesini engellemek anlamÕna gelecektir. Günümüzde, Türkiye baúta olmak üzere, bütün dünya için en büyük ve asÕl “piyango”, iú-aú sahibi ve sa÷lÕklÕ olmak, dahasÕ insan gibi yaúamak olsa gerek. Bir anda çok para kazanmak ise, bu insanca yaúamanÕn yanÕnda bir “fantazya” olabilir ancak. Cumhuriyet 600025-1-10t 19 Lees verder Lees bij de volgende teksten steeds eerst de vraag voordat je de tekst zelf raadpleegt. Tekst 11 Kaya÷Õn Tarihçesi 1 2 3 4 5 600025-1-10t Tarihçiler insanlarÕn daha tekerlek icat edilmeden önce kar ve buz üzerinde kayak veya benzeri araçlarla hareket edebildikleri görüúünde birleúiyorlar. 1921 yÕlÕnda øsveç’te bulunan çam a÷acÕndan yapÕlmÕú ilkel kaya÷Õn (Hoting Ski) 4500 yaúÕnda oldu÷u saptanmÕútÕr. Finlandiya ve øzlanda’da, öte yandan Kuzeydo÷u Asya’da ve Kanada’da kayak ve benzeri araçlarÕn kalÕntÕlarÕnÕn bulunmasÕnÕ açÕklamaya çalÕúan Alman araútÕrmacÕ C. I. Luther’in teorisine göre, tarih öncesi kaya÷Õn Orta Asya’da Sibirya ve Mo÷olistan ile komúu olan Altay bölgesinden üç yöne do÷ru yayÕldÕ÷Õ varsayÕlmaktadÕr: - Buzul devrinin sonlarÕnda kuzeydo÷uya Mançurya yarÕmadasÕna ve Bering yolu ile Kuzey Amerika’ya - Kuzey batÕya; øskandinavya ve øzlanda’ya - Balkanlar’a ve Anadolu’ya. Tarih öncesi kayak veya benzeri araçlarÕn bulundu÷u bölgelerin jeolojik yapÕlarÕ incelendi÷inde, bu araçlarÕ kullanan ilkel insanlarÕn av hayvanlarÕ ve balÕklarÕn bol oldu÷u bataklÕk göl gibi su kenarlarÕnda yaúadÕklarÕ anlaúÕlÕr. Bir teoriye göre bu insanlar yazÕn çamurda, kÕúÕn da karda batmamak için de÷iúik biçimlerde a÷aç parçalarÕnÕ kullanmayÕ ö÷rendiler. 1929 yÕlÕnda Norveç’te ortaya çÕkarÕlan ve 2500 yÕlÕnda oldu÷u tahmin edilen kayak ise daha geliúmiútir ve özellikle uçlarÕn bükülü olmasÕ ile dikkati çeker. BazÕ araútÕrmacÕlara göre Laponlar’Õn kullandÕklarÕ kayaklarÕ geliútirmeleri de aúa÷Õ yukarÕ 2000 yÕl kadar sürdü. Laponlar bir ayaklarÕna kÕsa ve dar, di÷erine uzun ve geniú kayak takarak de÷iúik araziye uyum sa÷lÕyorlar, örne÷in düzlüklerde kÕsa kaya÷Õn itmesinden yararlanarak hÕz kazanÕyorlardÕ. Bu zekice buluú 19.yüzyÕla kadar ortadan kaybolmadÕ. 6 7 Orta Ça÷da M.S. 1000-1200 yÕllarÕ arasÕndaki Norveç ve Fin kayÕtlarÕna göre avcÕlar, bazÕ askeri birlikler kayaklarla hareket ediyorlardÕ. 16. yüzyÕldan itibaren øskandinavya, Rusya gibi kÕúÕn uzun süre karla kaplÕ ülkelere giden ve izlenimlerini yazan araútÕrmacÕlar gördükleri 20 kayakçÕlardan bahsettiler ve resimlerini yaptÕlar. Orta Avrupa ve Kuzey Amerika’da: Kuzey ülkelerinde ulaúÕm aracÕ olarak kullanÕlan kayak, göçler ve savaúlar nedeniyle Orta Avrupa’ya do÷ru yayÕldÕysa da 17. ve 18. yüzyÕldaki yöresel birkaç uygulamanÕn dÕúÕnda 19. yüzyÕl sonlarÕna kadar Alpler’deki yüksek vadilerde yaúayan insanlarÕn kullandÕ÷Õ bir araç haline gelmedi. Bunda da÷larÕn yapÕsÕnÕn ve kar örtüsünün Kuzey Avrupa’ya göre çok farklÕ oluúu da rol oynadÕ. Öte yandan Orta Avrupa ve Alpler’den önce, 19. yüzyÕl ortalarÕnda Kuzey Amerika’da Norveçli altÕn arayÕcÕlarÕnÕn etkisiyle sportif amaçlÕ kayakçÕlÕ÷Õn baúladÕ÷Õ görülür. Avrupa’da úehirleúme ve sanayileúme sürecinin baúlamasÕyla birlikte kentlerde yaúayan ve ekonomik güçleri de giderek artan insanlar sa÷lÕklÕ bir ortamda dinlenmek ve spor yapmak için yazÕn deniz kÕyÕlarÕna, kÕúÕn da da÷lara yöneldiler. Böylece Alpler’de da÷ turizmine ve kayakçÕlÕ÷a dayalÕ büyük bir faaliyetin baúlamasÕ için uygun ortam hazÕrlanmÕú oldu. Endüstrinin geliúmesi, kayak malzemelerinin yapÕmÕnÕ da olumlu yönde etkiledi; de÷iúik amaçlar için kullanÕlan Lees verder 8 9 10 kayaklar, ba÷lamalar geliútirildi. Mekanik tesisler devreye girmeye baúladÕ. Bu çerçevede Avrupa’da ilk kayak kulüplerinin 19. yüzyÕl sonlarÕnda kurulduklarÕnÕ görüyoruz; 1891 Viyana, 1893 Glarus-øsviçre, 1896 Grenoble gibi. ølk uluslararasÕ yarÕú ise 1907 yÕlÕnda düzenlendi. Alp KayakçÕlÕ÷ÕnÕn geliúmesi AvusturyalÕ Matthias Zdarsky (1856-1940) Alp kayakçÕlÕ÷ÕnÕn öncüsü olarak tanÕnÕr. Zdarsky 20. yüzyÕla kadar geçerli olan Norveç tekni÷inin yerine, kayak ayakkabÕlarÕnÕ yeni tip bir ba÷lamayla kayaklara iyice tespit ederek, yüksek Alp da÷larÕna uygun bir kayak tekni÷i geliútirdi. Böylece vücudun döndürme hareketleri kayaklara daha iyi iletilebiliyordu. Oysa Telemark dönüúüne dayanan Norveç tekni÷inde ayakkabÕlar sadece kaya÷a ucundan ba÷lÕydÕlar. Bu arada Fransa ve Avusturya’da kayakçÕlÕ÷Õn geliúmesinde ordu da büyük rol oynadÕ. Avusturya’da Zdarsky’nin teknik bilgilerinden yararlanan Albay Georges 11 12 Bilgeri bu konuda geliúmelere önayak oldu, ancak Zdarsky’nin tek sopalÕ tekni÷ine karúÕn Bilgeri çift sopa öneriyordu. 1920’lerde AvusturyalÕ Hannes Schneider Arlberg tekni÷ini ortaya koydu. Bu tekni÷in temelini alçak pozisyonda alÕkomalÕ dönüú içeriyordu. Daha sonra hem AvusturyalÕlar hem de FransÕzlar «kayaklarÕ, yeterli hÕz kazanÕldÕktan sonra, sÕnÕrlandÕrÕlmÕú bir rotasyon hareketi ile döndürme» tekni÷ine geçtiler. Ne var ki 1950’lerde Alberg’de Prof. Stephan Kruckenhauser kÕsa paralel dönüúleri (Wedeln) dünyaya tanÕttÕ ve Avusturya ekolünü yerleútirdi. 1970’lere kadar çeúitli ülkelerin, bu arada özellikle Avusturya ve Fransa’nÕn kendi ekollerini savunduklarÕ görüldü, yarÕúmalarda alÕnan parlak dereceler de kanÕt olarak gösteriliyordu. Ancak bu tarihten sonra kaya÷Õn úu veya bu ekole kesinlikle ba÷lanarak kayÕlmasÕnÕn do÷ru olmadÕ÷Õ; karÕn niteli÷i, arazinin biçimi ve hÕza ba÷lÕ olarak de÷iúik tekniklerin uygulanabilece÷i kabul edilmeye baúlandÕ. Kaynak: Adam Kayak 600025-1-10t 21 Lees verder Tekst 12 melodramÕ. Baúrollerinde TarÕk Akan, Perihan Savaú, Eúref Kolçak gibi oyuncular var (1977). GÜNÜN FøLMLERø Arlette Mahúere Kadar 10.00 TRT 1 Armatör babasÕnÕn yazlÕk köúkünde bekçilik yapan elektrikçiyle evlenen kÕzÕn aúk ve serüven öyküsü. Lütfü Ö. Akad’Õn yönetti÷i filmde, Kartal Tibet, Fatma Girik gibi oyuncular var (1971). 13.00 Show TV YÕldÕz Tepe Filmde, kimsesiz kalÕnca Anadolu’nun ÕssÕz bir yöresindeki akrabalarÕnÕn yanÕna sÕ÷Õnan bir genç kÕzÕn, gizemli bir köúkte ona âúÕk iki kardeúle baúÕndan geçen ürkütücü olaylarÕn öyküsü anlatÕlÕyor. Yönetmen: Ya÷mur Taylan. Oyn: Özge Özberk, U÷ur Polat, Ozan Güven (2000). Önce Aúk Yedi Evlat… 13.55 CINE 5 Aúk ZamanÕ 14.20 Kanal D Sahilde Cinayet 15.30 TGRT 15.45 TRT INT Sevdi÷i yoksul kÕzla, ölümcül hasta varlÕklÕ kÕz arasÕnda seçime zorlanan üniversiteli bir gencin öyküsü. Osman F. Seden’in Safa Önal’Õn senaryosundan çekti÷i film, duygusal akÕú içinde aúk, özveri, alÕnyazÕsÕ gibi klasik Yeúilçam motiflerini iúleyen, daha çok oyuncularÕyla ilgi çeken sÕradan bir aile 600025-1-10t 23.35 CINE 5 (Seaside Seduction) – Jess, genç ve güzel bir striptizcidir. Ucuz ve gürültülü gece kulüpleriyle dolu bir sahil kasabasÕnda yaúayan genç kadÕn, artÕk buralarÕ terk etmek niyetindedir. Fakat bir gün sevgilisinin cesedi sahile vurmuú bir úekilde bulununca, Jess suçlu durumuna düúer. Bu iúten kurtulmaya çalÕúan genç kadÕn, kendini karmaúÕk olaylarÕn içinde bulur. Yön: Patrick Coppola. Oyn: Belinda Coppola, Monique Parent (1999 ABD, 90 dk). Gözleri görmeyen bir kÕzla, âúÕk oldu÷u bestecinin acÕklÕ öyküsü. Muzaffer Aslan’Õn filminde, Türkân ùoray, Cüneyt ArkÕn, Münir Özkul, Gülgün Erdem ve Kayhan YÕldÕzo÷lu var (1970). ùeref Sözü 21.00 CINE 5 (In The Mood for Love) – Bir gazetede editörlük yapan Chow karÕsÕnÕn onu aldattÕ÷ÕnÕ ö÷renir. Üstelik komúularÕ Lizhen’in kocasÕyla. Chowk, kÕskançlÕktan adeta deliye dönmüútür ve intikam almaya karar verir. Bunun için sinsice bir plan yapar. Lizhen’e kur yaparak onu a÷Õna düúürecektir. Böylece hem de Lizhen’in kocasÕndan intikamÕnÕ almÕú olacaktÕr. Sonunda amacÕna ulaúÕr. Yön: Kar-W-al Wong. Oyn: Tony Leung Chiu Wai, Maggie Cheung, Ping Lam Slu (2000 Hong Kong, 98 dk). Gecekonduda yaúayan üç kÕzkardeúten fabrika iúçisi en küçü÷ünün, kendisine göz koyan ablalarÕndan birinin kocasÕ, öbürünün o÷lu ve bir semt kabadayÕsÕyla iliúkilerinin öyküsü. Yönetmen: Süreyya Duru. Oyuncular: Hülya Avúar, Selçuk Özer, Tulu÷ Çizgen, Savaú Yurttaú (1987). HayatÕm Sana… 16.30 Show TV Yedi tane çocu÷u olan dar gelirli bir memurun çocuklarÕndan iki tanesini evlendirirken baúÕna gelen trajikomik olaylarÕn öyküsü konu alÕnÕyor. Yönetmenli÷ini Halit Refik’in üstlendi÷i yapÕmda, Cüneyt Gökçer, Perihan Savaú, Neriman Köksal var. (First Comes Love) – Bennett, patronunun güzel kÕzÕyla yeni niúanlanmÕútÕr. Genç adam sanki bir rüyada gibidir. Fakat iú konusunda yaptÕ÷Õ büyük bir hata herúeyi altüst edebilecek niteliktedir. Bir müze müdürüne yanlÕúlÕkla mail atar. Kalib, aslÕnda düzeltilmesi çok zor olan bu hatayÕ telafi edebilmek için elinden geleni yapar. Yön: Ron Lagomarssino. Oyn: John Stomas, Annabeth Gish, Jane Sibbett, Robert Stack, Angie Dickinson (1999 ABD, 94 dk). Çil Horoz 15.45 CINE 5 (Arlette) – Arlette isimli genç ve güzel bir kadÕna, yakÕúÕklÕ bir genç kur yapmaktadÕr. Fakat genç kadÕnla evlenmek isteyen sadece o de÷ildir. Arlette’nin en son talibi ise Frank adÕnda bir kumarbazdÕr. Frank, Las Vegas’Õn en ünlü kumarbazlarÕna borç yapmÕútÕr. AslÕnda Arlette’yle evlenmesi de bir oyundan baúka bir úey de÷ildir. Çok zengin bir kadÕn olan Arlette’le evlenince onun parasÕna da sahip olabilece÷ini düúünmektedir. Yönetmen: Claude Zidi. Oyuncular: Josiane Balasko, Christopher Lambert, Arnelle. (1997 Fransa, 100 dk). Kusursuz Hedef 23.45 atv (Perfect Target) – ParalÕ bir asker yabancÕ bir ülkeye gönderilir. Gönderilme sebebi o ülkenin baúkanÕnÕ korumaktÕr. Fakat gitti÷i ülkede bulunuúunun asÕl amacÕnÕn baúkana suikast giriúimini desteklemek oldu÷unu farkeder. Yönetmen: Sheldon Lettisch. 22 Lees verder Bunun için grup terapisine katÕlÕr. Yönetmen: Eric Blakeney. Oyuncular: Liam Neeson, Oliver Platt, Sandra Bullock (2000 ABD 100 dk). Oyn: Daniel Bernhardt, Jim Pirri, Brian Thopson, Rober Englund (1997 ABD, 89 dk). Aúk SilahÕ 01.05 TRT 1 (Gun Shy) – Gizli Dea ajanÕ öldürülmekten kÕl payÕ kurtulmuútur. Ancak görevine yeniden dönebilmesi için psikolojik tedavi görmesi gerekmektedir. øzleyin Orta De÷mez YabancÕ Yerli Einde 600025-1-10t 23 Lees verder
Benzer belgeler
Turks Examen VWO
Yakalı, Semih Balcıoğlu, Yakup Karahan,
Gürcan Gürsel, İsmail Doğan, Hayati
Boyacıoğlu, Siyami Yozgat, Mehmet Ünal,
Morad Tienti, Reshad Sultanovic, Emad
Hajjaj, Atay Sözer, Muammer Kaylan,
Varujan...
Turk s Examen VWO
ve mucizevi úekilde, yaklaúÕk üç hafta içinde
kendisi de bütün úikayetlerinden kurtuldu.
Tüm dünyada buna benzer öykülerden çok
sayÕda örnek verebiliriz. Ancak amacÕmÕz
daha fazla anlatarak sizleri...
Eindexamen Turks vwo 2006-I
Yakalı, Semih Balcıo÷lu, Yakup Karahan,
Gürcan Gürsel, øsmail Do÷an, Hayati
Boyacıo÷lu, Siyami Yozgat, Mehmet Ünal,
Morad Tienti, Reshad Sultanovic, Emad
Hajjaj, Atay Sözer, Muammer Kaylan,
Varujan...
Turks 1 ,2 Examen HAVO
sayÕda örnek verebiliriz. Ancak amacÕmÕz
daha fazla anlatarak sizlerin canÕnÕzÕ sÕkmak