Turk s Examen VWO
Transkript
Turk s Examen VWO
Turks Examen VWO Voorbereidend Wetenschappelijk Onderwijs 20 05 Tijdvak 1 Vrijdag 3 juni 9.00 – 11.30 uur Tekstboekje 500018-1-10t Begin Tekst 1 GÖRÜù HAYRETTøN AYDIN Bir Gençlik Projesi 1 2 3 4 5 Avrupa’da ve özellikle Almanya’da yaúayan genç insanlarÕmÕzÕn, daha önce karúÕlaúmadÕklarÕ, çünkü gündeme hiç gelmemiú yepyeni sorunlarla karúÕ karúÕya oldu÷unu söylemek, aslÕnda bilineni tekrarlamak anlamÕna geliyor. Ama yeni arayÕúlar da devam ediyor. Bu çerçevede, Türkiye AraútÕrmalar Merkezi, Avrupa Birli÷i’nin de÷iúik ülkelerinde yaúayan Türk gençlerini kapsayan bir proje gerçekleútirmeye baúladÕ. Avrupa Birli÷i “Gençlik” (Jugend) fonu tarafÕndan desteklenen proje, 3 ülkede yaúayan 18-22 yaú grubundaki Türk gençlerini, birer haftalÕk buluúmalarda bir araya getirmeyi hedefliyor. ølki SchleswigHolstein eyaletinin Pinneberg ilçesinde yapÕlan gençlik buluúmasÕnÕn ardÕndan, sÕrasÕyla Belçika’nÕn Gent kentinde ve Strasburg’da aynÕ gruplarla buluúmalar gerçekleútirilecek. Proje, toplam iki yÕllÕk bir süreyi kapsÕyor. “Avrupa Birli÷i ülkelerinde yaúayan Türk gençlerinin kimli÷i ve kimlik tanÕmlarÕ” baúlÕklÕ projenin farklÕ boyutlarda amaçlarÕ vardÕr. Amaçlardan biri, de÷iúik ülkelerde yaúayan Türk gençleri arasÕnda iletiúimin kurulmasÕnÕ ve bu iletiúimin süreklilik kazanmasÕnÕ sa÷lamak. Bundan anlaúÕlmasÕ gereken, projenin gençler tarafÕndan örnek alÕnarak kendi inisiyatifleri ile benzeri buluúmalarÕn gerçekleútirilmesidir. Bu, hem sürmekte olan projeye katÕlan, hem de baúka gençler için geçerlidir. Projenin ikinci bir amacÕ, gençlerin yaúadÕklarÕ bölge veya ülke sÕnÕrlarÕnÕ aúarak Avrupa’yÕ “keúfetmeleri” ve tanÕmalarÕdÕr. Proje, bunu, kendileri gibi göçmen ailelerinden gelen insanlarla birlikte yaparak, di÷er Avrupa ülkelerinde yaúayan Türk gençleriyle birlikte ülkeler arasÕndaki benzerlik ve farklÕlÕklarÕ görmelerine olanak sa÷lamayÕ da hedefliyor. Gençler, ülkeler arasÕndaki benzerlik ve farklÕlÕklarÕ görebilmelerini teúvik etmek için buluúmalar sÕrasÕnda aralarÕnda ve konunun uzmanlarÕyla birlikte de÷iúik konularÕ tartÕúacaklar. ProgramÕn bir özelli÷i, gençlerin katÕlÕmcÕ bir biçimde programda yer almalarÕ. 6 7 Buluúmalar, de÷iúik ülkelerdeki partner kuruluúlarÕn önderli÷inde gençlerin istek ve düúünceleri do÷rultusunda planlanÕp gerçekleútiriliyor. Her bir buluúmada, belli konular a÷ÕrlÕklÕ olarak iúleniyor. Pinneberg’deki ilk buluúmanÕn ana konularÕ, “Gelenek ve Ça÷daúlÕk, Türkiye ve Avrupa” baúlÕ÷ÕnÕ taúÕyordu. Sonbaharda Gent’te gerçekleúecek ikinci buluúmanÕn ana konularÕ “e÷itim ve kuúaklar arasÕ iliúkiler” olacak. Strasburg’da yapÕlacak son buluúmanÕn konusu ise, “vatandaúlÕk ve Avrupa vatandaúlÕ÷Õ”. Türkiye AraútÕrmalar Merkezi’nin bilimsel rehberli÷inde hazÕrlanan buluúmalar sÕrasÕnda yapÕlan grup tartÕúmalarÕ kaydedilerek daha sonra bilimsel de÷erlendirmeye tabi tutulacaktÕr. Buluúma programÕnÕn sonunda ise, proje, bir yayÕn úeklinde belgelenecektir. Bütün bunlara neden gerek duyuluyor? Neler kazandÕracaktÕr? KazandÕraca÷Õ çok úey var. Gençlerimize, yaúadÕklarÕ çevrenin sÕnÕrlarÕnÕ aúma olana÷Õ sa÷lanmasÕ baúta geliyor. Bunu hem co÷rafi, hem de “fikri” anlamda görmek gerekir. Co÷rafi anlamda, yaúadÕklarÕ ülke ve Türkiye ile sÕnÕrlÕ kalan gençlere, Avrupa’nÕn di÷er ülkelerini tanÕma olana÷Õ sa÷lanmÕú oluyor. Buna gerçekten “tanÕma olana÷Õ” demek gerekiyor, çünkü her bir buluúmada bir araya gelinen ülkedeki grubun rehberli÷inde, toplumsal yaúamÕ yakÕndan izliyorlar. Buluúma programÕ çerçevesinde davet veya ziyaret edilen toplumsal ve siyasal aktörler ile tanÕúmatartÕúma olana÷Õ sunuluyor. Böylelikle de ziyaret edilen ülkeyi, yaúanan sorunlarÕ veya olumlu geliúmeleri görerek tanÕmalarÕ amaçlanÕyor. Gençler, Avrupa’nÕn baúka ülkelerini ziyaret ederek kendi yaúadÕklarÕ ülke ve toplumu baúka ülke ve toplumlarla kÕyaslayabilecek, böylece hem daha iyi tanÕmalarÕ, hem de daha bilinçli olmalarÕ mümkün olacaktÕr. ølk buluúmada edinilen izlenim, gençlerin baúka ortam ve çevrelerde yaúayan yaúÕtlarÕyla bir araya gelerek durumlarÕnÕ ve sorunlarÕnÕ tartÕúmaya büyük bir ihtiyaç duyduklarÕdÕr. Bu izlenim, projenin baúka gençler için bir örnek teúkil edece÷i umudunu arttÕrÕyor. Ülke sÕnÕrlarÕnÕ aúÕp birey olarak yeni arkadaúlÕklar kurmanÕn yanÕ sÕra kendi inisiyatifleriyle baúka ülkeleri keúfedebileceklerini gösteriyor. ølk deneme olarak yapÕlan buluúma programÕ, hem katÕlan hem de haberdar olan baúka gruplara örnek olabilecek. Öyle görünüyor. Cumhuriyet 500018-1-10t 2 Lees verder Tekst 2 Hollanda’da Türk uydu televizyon yayÕnÕ Mariska Milikowski 1 2 3 4 5 6 Kuúkusuz HollandalÕlar da benzer geliúmelere tanÕk olmuúlardÕr. Marlie Hollands’Õn Yeni Ufuklar kitabÕnda belirtti÷i gibi (1998, s. 230) burada da yeni arayÕúlar vardÕr: “ÇocuklarÕmÕzÕn geçmiúin çok farklÕ oldu÷unu anlamalarÕ çok güçtür. Ama bugünün büyükleri olan bizler için çok fÕrtÕnalÕ bir geçiú dönemi söz konusudur. Bu dönemde eskiler yÕkÕlmÕútÕr ve yenilerin yapÕlmasÕ gerekmektedir (S.111).” “Toplum yaúamÕnda terketmemiz gereken eskimiú úeylerden biri de homojen bir Hollanda kültürü inancÕdÕr. ùimdi biz bu eski ile yeni 7 arasÕndaki (geçiú) döneminde yani boúlukta farklÕ kültürel, etnik ve dini gerçeklerle uyumlu bir úekilde yaúamak için yapÕcÕ yöntemlerin arayÕúÕ içindeyiz (s.237).” Hollanda çok de÷iúmiútir. Bundan kÕsa bir süre önce kÕzÕmla Güney Hollanda adalarÕndan birindeki Ouddorp’ta bir hafta sonu geçirdik. Toplu taúÕma araçlarÕ ile seyahat ettik ve ilk gözümüze çarpan, Spijkenisse’de otobüs her çeúit etnik kökenden 8 yolcularla dolu iken Ouddorp’a vardÕ÷ÕmÕz zaman otobüste sadece bir avuç HollandalÕnÕn kalmasÕydÕ. Randstad (Amsterdam-Rotterdam-Lahey-Utrecht bölgesine verilen ve metropol anlamÕnda kullanÕlan bir söz) ile aradaki fark pazar günü ö÷leye do÷ru köyde yürüyüúe çÕkÕldÕ÷Õnda daha da bariz bir úekilde 9 göze çarpÕyordu. Kilisedeki pazar ayini bittikten sonra sokaklar düzgün giyimli ailelerle doluydu. KadÕnlarÕn ço÷unun ise baúÕnda úapka veya bere vardÕ. Buna kÕzÕm çok úaúÕrdÕ. AmsterdamlÕ bir kÕz olarak türbana alÕúÕktÕ ama o bunu sadece Müslüman kadÕnlara özgü bir adet sanÕyordu. Öte yandan Ouddorp “eski kafa” sÕnÕfÕna da sokulamazdÕ. Çünkü pansiyona yerleúirken gözümüze ilk çarpan úey yerel TV yayÕnlarÕ arasÕnda MTV ve CNN’e yer verilmesi olmuútu. Oysa ki bundan birkaç ay önce sözkonusu yayÕnlar (Amsterdam’da) kablodan çÕkarÕlmÕútÕ. A200 úirketinin bu uygulamasÕ çok tartÕúmaya neden olmuú ve bunun üzerine Amsterdam’da yaúayan birçok HollandalÕ, yabancÕ kökenli hemúehrilerinin çanak antenlerine baúka bir gözle bakmaya baúlamÕútÕ. Yani acaba bu antenler MTV’yi de alÕyor muydu? Eurosport’u alanÕ da var mÕydÕ? Belki de böyle bir çanak antene yatÕrÕm yapmak o kadar da aptalca bir úey sayÕlmazdÕ. øúte aynÕ mantÕkla bir çok HollandalÕ Türk ve FaslÕ çanak anten almÕútÕ. Televizyon istasyonlarÕ arasÕnda gezinmek veya kolaylÕkla bir ülkeden di÷erine gidebilmek bireylere kendi kültür paketlerinin karÕúÕmÕnÕ oluúturmada serbestli÷i sa÷lar. Nitekim úimdilerde genç bir HollandalÕ Türk, burada beú misli fiyat ödememek için ucuz bir biletle Türkiye’ye gidip gelinli÷ini alabilir. Üstelik çifte pasaport böyle bir seyahatte son derece pratiktir. BazÕ gençler pasaport seçimini içlerinde bulunduklarÕ ortamda hangi kimli÷i vurgulamalarÕ gerekiyorsa ona göre yapmaktadÕrlar. Bu açÕdan gümrükte Türk ve Hollanda pasaportuna öncelik verilir. AyrÕca eskiden anne ve babalarÕmÕzÕn çocuklarÕn duymasÕnÕ istemedi÷i úeyleri aralarÕnda FransÕzca konuútuklarÕ gibi karma topluluklarda aranÕzda Türkçe konuúmanÕn da yararlarÕ vardÕr. Ben uydu kanallarÕn hiç kuúkusuz insanlarÕ geliútirdi÷ine inanÕyorum. En basiti izleyici Türk-Hollanda karÕúÕmÕnÕn dozunu kendisi tayin edebiliyor. Bursa’daki milli maçtan önce kendisini Alkmaar’daki Türkler’in Türkü diye tanÕtan AZ’li futbolcu Kenan Durmuúo÷lu ile bir röportaj yapÕldÕ. AdÕ geçen “Belki size saçma gelecek ama Türk kökenli oldu÷um için çok ilginç bir kimli÷im var” diyordu. Bu ilginç nokta çift kimlikli olmasÕydÕ. Overijssel’deki Rijssen’da büyümüútü. Bu köyde 24 farklÕ kilise birbirleriyle rekabet halindeydi. Durmuúo÷lu úöyle diyordu: “Her úey dini bazda bölünmüútü. Futbol kulüpleri bile. Bir Protestan, bir Katolik ve bir de halka açÕk spor kulubü var. Türk çocuklarÕ kural olarak Sv Rijssen yani halka açÕk spor kulübüne gidebilirdi. Burada bir çarpÕklÕk var. Zira biz sapÕna kadar MüslümanÕz”. “Futbol benim úahsiyetimi úekillendirdi. Ama aynÕ zamanda da beni bir kültür úokundan di÷erlerinin içine attÕ, gülünç, garip ve bazen de üzücü durumlara düúürdü.” Türkiye’de bir yabancÕ gibi görüldü÷ünü zaten uzun zamandan beri biliyordu. “Her tatilde Türkiye’ye ve ço÷unlukta da øzmir’e giderim. AkÕcÕ Türkçe konuúuyorum ama Rijssen ve Alkmaar aksanÕyla da konuúuyorum. Türkler benim konuúmamÕ duyduklarÕ zaman “Bu deli Türk nereden çÕktÕ?” diye birbirlerine bakÕyor.” Bununla birlikte Randstad’da yaúadÕktan sonra RijssenlÕlar da onu farklÕ bir Twenteli olarak görmeye baúlamÕúlar. “Üç yÕl önce SC Heracles beni AZ’ye kiraladÕ÷Õnda Alkmaar’a uyum sa÷lamak benim için hayat memat meselesi idi. Güç bir baúlangÕç döneminden sonra bunu baúardÕm ama bu sefer de RijssenlÕlar beni çok batÕlÕlaúmÕú buldular: Yani kimseye yaranamÕyorsun.” ùimdilerde Kenan zevkle futbolunu oynuyor. “AZ’deki arkadaúlarÕmÕn i÷nelemelerine ve laf atmalarÕna ra÷men yakÕnda soyunma odasÕnda Türk bayra÷ÕnÕ asaca÷Õm.” KÕsacasÕ Kenan’Õn çok güzel ifade etti÷i ilginç bir kimlik. Dünya 500018-1-10t 3 Lees verder Tekst 3 SANAL ALEM 500018-1-10t 4 Lees verder 500018-1-10t 5 Lees verder Tekst 4 Yeúil kart çÕkmazÕ HøLMø TOZAN Yeúil kart, Almanya gerçe÷ine uymuyor FRANKFURT – Almanya’da biliúim sektöründe iúgücü açÕ÷ÕnÕ kapatmak için Baúbakan Gerhard Schröder’in giriúimiyle uygulamaya giren Green Card (yeúil kart) bir yÕlÕnÕ doldurdu. Alman ÇalÕúma BakanlÕ÷Õ’nÕn son verilerine göre bu süre içinde Almanya’ya sekiz bin dört yüz biliúim uzmanÕ geldi. Almanya’ya gelenler arasÕnda çok sayÕda Türk de bulunuyor. Ancak, yeni ekonominin krize girmesi Almanya’ya Green Card ile uzman iúçi getiren úirketleri de etkiledi. Türkiye’den de biliúim uzmanlarÕ getiren úirketlerin, sektördeki krizi aúmak amacÕyla ilk önce “Green CardlÕlarÕn” iúine son verdi÷i öne sürüldü. Biliúim sektöründeki krizden etkilenen úirketler arasÕnda merkezi Frankfurt yakÕnlarÕndaki Sulzbach kentinde bulunan danÕúmanlÕk úirketi Accenture GmbH de bulunuyor. DanÕúma úirketinin pazarlama müdürü Ulf Henning konuyla ilgili olarak Cumhuriyet’e yaptÕ÷Õ açÕklamada sektörde yaúanan durgunlu÷un úirket içi planlamalarÕ olumsuz etkiledi÷ine dikkat çekti. Green Card ile Almanya dÕúÕndan getirilen 150 kiúinin arasÕnda 90 Türk’ün de bulundu÷u kaydedildi. Kriz nedeniyle iúe yeni alÕnan personelin yüzde 15’inin iúine son verilece÷ini do÷rulayan Henning úöyle konuútu: “ÇalÕúmalarÕmÕz için iki programÕ yürürlü÷e koyduk. Birinci program bizde iúe baúlamak isteyenlerin baúlangÕç tarihini ertelemeyi içeriyor. økinci program ise ‘flex leave’ adÕnda yürütülüyor. Bu programla, çalÕúanlarÕmÕza, 6 aylÕk veya 1 yÕllÕk süre için ücretlerinin yüzde 20’sini ödemek úartÕyla mola vermelerini öneriyoruz”. Türkiye’den gelen uzmanlarÕn arasÕnda úimdiye kadar 5 kiúinin iúine son verildi. Bu arada Accenture úirketinde çalÕúan 90 Türk uzmanÕn, 6 aylÕk deneme süresi bittikten sonra iúlerine son verilme tehlikesiyle karúÕ karúÕya oldu÷u öne sürüldü. Türk uzmanlar Accenture yönetiminin kendilerine yeterli Almanca bilmemelerinin gerekçe olarak gösterdi÷ini belirterek, úu açÕklamalarda bulundular: 500018-1-10t “Bize Türkiye’de anlaúma imzalamadan önce burada bütün çalÕúma ortamÕnÕn øngilizce olaca÷Õ sözü verildi. Bize sadece AlmancanÕn ilk aúamada günlük yaúamda önem taúÕdÕ÷Õ söylendi. Anlaúma sürecinde hiçbir úekilde kriter olarak yer almayan AlmancanÕn sonra çÕkÕú nedeni olarak öne sürülmesi bizi çok úaúÕrttÕ. Bu anlamda Green Card olayÕ Almanya gerçe÷i ile hiç örtüúmüyor”. Bir di÷er Türk bilgisayar uzmanÕ ise, “Buraya geldikten sonra projelere verildik. Ama bir süre sonra bize projelerin Almanca oldu÷u, bu nedenle baúka projelere verilmeyece÷imiz söylendi” dedi. Yönetimin iúlerine son verilmesi öngörülenlere, “Almanca bilmiyorsunuz, bu nedenle sizi projelere gönderemiyoruz ve iúinize son vermek durumundayÕz” gerekçesinin öne sürüldü÷ünü belirten genç Türk uzman, “Bunun ötesinde resmi olarak hiç kimsenin çÕkÕúÕ verilmedi. Hepimize istifa etti÷imize dair bir ka÷Õt imzalattÕlar” úeklinde konuútu. Türkiye’de kamu oyunda Green Card’Õn sadece olumlu yönlerinin öne çÕkartÕldÕ÷Õna ve uygulamanÕn yanlÕú oldu÷una de÷inip adlarÕnÕn açÕklanmasÕnÕ istemeyen Türk biliúim uzmanlarÕ, Almanya’daki deneyimlerini úu sözlerle özetlediler: “Almanlar her ne kadar Green Card’la gelen insanlara ihtiyaçlarÕnÕn oldu÷unu söylüyorlarsa da, toplumun buna hazÕrlÕksÕz oldu÷unu gördük. Toplumda, yabancÕ bir insan, iúini yapsa bile Almanca konuúmadÕ÷Õ için ciddi bir tepki var. Türkiye’de ise Almanya’nÕn bu kadar insana ihtiyacÕ var tablosu çiziliyor. Belki bu do÷ru, ama göç tartÕúmalarÕnda da ortaya çÕktÕ÷Õ gibi, bu toplumun yabancÕlarÕ kendi içine ne kadar kabul edebilece÷ini, ne kadar istekli oldu÷unu, asÕl biz ‘e÷itimli insanlar’Õn yaúadÕ÷Õ olaylar gösteriyor”. Green Card kararÕ alÕndÕ÷Õnda bakanlÕklarÕn bu tür durumlarÕ göz önüne almadÕklarÕnÕ savunan avukat Gönül Halat-Meç, “Green Card genelgesi sadece olumlu yönler göz önünde tutularak yürürlü÷e konuldu. 6 Lees verder yasalarÕnÕ bilmemelerinden kaynaklandÕ÷ÕnÕ vurgulayan Halat-Meç, sözlerini úöyle sürdürdü: “ønsanlar Almanya’ya 4 veya 6 ay önce gelmiúler ve hiçbir úekilde bu tür durumlarda ne yapÕlmasÕ, hangi kurumlara baúvurulmasÕ gerekti÷ini bilmiyorlar. Bilgilendirilmemiúler”. Federal ÇalÕúma BakanlÕ÷Õ tarafÕndan Cumhuriyet’e yapÕlan açÕklamada ise, Green Card ile Almanya’ya gelen insanlarÕn genelde beú yÕla kadar çalÕúma iznine sahip olduklarÕ anÕmsatÕldÕ ve bu süre içinde biliúim sektöründe iú yeri de÷iúikli÷inin de mümkün oldu÷u kaydedildi. Yani insanlarÕn gelmesi, 5 yÕl burada çalÕúÕp geri dönmesi ön görülmüú. Bunun ötesinde krizlerde ne yapÕlacak, iúten çÕkartmalarda ne yapÕlacak gibi sorulara net bir cevap getirilmedi. Bu durumda sanÕrÕm YabancÕlar YasasÕ yürürlü÷e geçecek. Çünkü Green Card genelgesinde bu durumda hangi yasanÕn uygulanaca÷Õ yer almÕyor” dedi. Genelge ortaya çÕkan sorunlarÕ çözemiyor Almanya’ya gelen uzmanlarÕn en büyük sorununun yabancÕlar yasasÕ ile çalÕúma 500018-1-10t 7 Lees verder Tekst 5 ølettikleriniz Tostla Geliúip, Testle Yetiúen Gençlik Bilim ve Teknik dergisi ile ilkokula baúlamadan önce babam sayesinde tanÕútÕm; o zamanlar henüz bilimin farkÕnda de÷ildim ama bilimin farkÕnda olan birinin etkisindeydim. YÕllar geçti, ilkokulun bitimiyle birlikte artÕk bilime ben de ilgi duymaya baúladÕm ve her ay düzenli olarak Bilim ve Teknik almaya baúladÕm, abone olmaktansa bayiden almanÕn zevkini tattÕm. Nostaljik davranÕyor diyebilirsiniz ama yÕllar geçtikçe derginin içerik yönünden kalitesi giderek düúerken albenisi artmaya baúladÕ, ben de nedense dergiyi bayiden alaca÷Õma abone olmayÕ, emek harcamak yerine hazÕra konmayÕ, tercih eder oldum. Dergideki ilk de÷iúiklikler 1985 yÕlÕndan itibaren belirginleúti. Bilim yerini tekni÷e; teknikse magazine bÕraktÕ. Bu arada derginin tipi de giderek sevimsizleúiyordu. ùu anda evimde 140’a yakÕn dergi var ve arada sÕrada hâlâ eski sayÕlarda ne vardÕ diye bakÕyorum. Ancak var olan úeylerin ço÷u eskilerde kalmÕú; Bilim DamlalarÕ, 500018-1-10t Fizik Deneyleri köúeleriyle birlikte temel bilimler yavaú yavaú yok olmuú. Ben ortaokuldayken ÖYS sorularÕnÕ severek ve kolayca yapabiliyorduysam bunun tek nedeni iyi bir Bilim ve Teknik okuru olmamdÕ. Fizik Deneyleri köúesi sayesinde ö÷rendim, o yÕllarda yayÕnlanan dergi sayesinde ezberci olmadÕm. Bugünkü yerimi Bilim ve Teknik dergisinden ö÷rendiklerime borçluyum dersem fazla abartmamÕú olurum. YÕllardÕr sizlere yazÕp derginin kötü gidiúine bir dur demek istedim ama nedense önemsemedim. Dergimiz gençli÷e seslenen bir yayÕndÕ ve yapÕlan anketlerde hep sizin yaptÕklarÕnÕz onaylanÕyordu; gençli÷im eskimiú herhalde diye düúünüp vazgeçtim. Derginin son zamanlardaki de÷iúikli÷inden beri ise, gelen dergiyi gözden geçirip okumadan bir köúeye atÕyorum, çünkü artÕk okuyamayaca÷Õm kadar kocamanlaúmÕú ve bir magazin dergisi gibi de hafiflemiú. AyrÕca abone olmama ra÷men ebatlarÕ büyüdü÷ünden posta kutusuna sÕ÷amayan derginin iki sayÕsÕ elime ulaúmadan kayboldu÷undan tekrar satÕnalmak durumunda kaldÕm. Sevgili sorumlular, Günümüz gençleri tostla geliúip testle yetiúiyorlar; anlamaktan çok ezberlemeyi tercih ediyorlar. Sizler onlarÕ yönlendirmeniz gerekirken, kolay yolu seçiyor ve onlarÕn istedi÷ini yapÕyorsunuz. Ne pahasÕna? Eskiden beri gelen okuru yitirmek ve magazin a÷ÕrlÕklÕ bir dergi yüzünden de gelecekte bilimi magazin sanan bir gençlik yaratmak pahasÕna mÕ? E÷er yayÕn politikanÕz bütün bunlara ra÷men de÷iúmeyecekse, birkaç ay içinde 13 yÕllÕk Bilim ve Teknik Dergisi ba÷ÕmlÕsÕ birini kaybedeceksiniz. Benim gibi düúünen yüzlerce kiúi sizi terketti÷i zaman sizleri uyaracak kimseyi bulamayabilirsiniz! Gürkan Sözür Sokullu Cad. No: 107/11, 06460 Dikmen/Ankara 8 Toplumdaki Özürlü ønsanÕn Durumu Sakatlar, sa÷lam insanlar gibi yaúamak, okumak ve çalÕúmak arzusundadÕrlar. Dört duvar arasÕna sÕkÕúÕp kalan bunun yanÕnda birçok problemle karúÕ karúÕya olan, çaresizlikler içinde kÕvranan sakatlara karúÕ toplumun da bazÕ davranÕú kararlÕlÕklarÕ göstermesi gerekmektedir. SakatlarÕn da kendileri için, sevdikleri için çalÕúmak ve kazanmak zorunluluklarÕ vardÕr. Bunun için hür ve yarÕnÕndan emin toplum anlayÕúÕ, Devletin yardÕmÕ bu insanlarÕn yanÕnda olmalÕdÕr. øú bulmasÕnda, önce gönüllü yardÕm dernekleri, ilgili kurumlar sonra da toplum yardÕmcÕ olmalÕdÕr. Her sakat bir iú bulabilmeli ve hayatÕnÕ kendi eme÷iyle kazanmalÕdÕr. Bu mümkün olmuyor ise iúsizlik sigortasÕ mutlaka gerçekleútirilmelidir. Di÷er önemli sorun; toplumun, sakatlarÕ kendinden bir parça olduklarÕna inandÕracak olgunluk ve kararlÕlÕk içinde olmasÕdÕr. Bu sorunun çözümlenebilmesi öncelikle toplumun böyle bir sorumlulu÷u oldu÷unu kabul etmesine ba÷lÕdÕr. ABD’de yapÕlan bir araútÕrmanÕn sonuçlarÕna göre devletten bin dolar yardÕm alan bir sakat, sekiz bin dolarlÕk bir yatÕrÕmÕ yeniden topluma geri verebilmektedir. Bu sakat kiúinin üretti÷i maldan ülke ekonomisine katÕlan fayda bunun dÕúÕndadÕr. Görülüyor ki, sakatlarÕn topluma kazandÕrÕlmalarÕ için yapÕlan yatÕrÕm, sa÷lam insanlara yapÕlan yatÕrÕm kadar kârlÕ ve ayrÕca da önemli. Toplumu oluúturan bireylerin birçok davranÕú kararsÕzlÕklarÕ, düúünsel isabetsizlikleri vardÕr. Sa÷lam kiúi birçok bakÕmdan tam oldu÷u, kendi kendisine yetebildi÷i için toplumsal dayanÕúmaya gere÷i kadar önem vermemektedir. Oysa her an o toplumsal çÕkmazlardan birinde kendisinin de mahsur kalmasÕ olasÕlÕ÷ÕnÕn bilincindedir. Kiúisel yardÕmlarÕn uygun olaca÷Õ fikri, toplumsal Lees verder kurumlaúma fikrine dönüúmedikçe, sorunlar tümüyle kavranÕlmÕyacak ve beklenen neticelere ulaúÕlamayacaktÕr. Toplumsal dayanÕúmanÕn en önemli sonucu “sakatÕn rehabilitasyon” unun, kurumlaúmasÕnÕn gerçekleúmesi olacaktÕr. TÕbbi ve mesleki rehabilitasyonu yapÕlmÕú bir sakatÕn, eksikliklerine ra÷men normal bir hayata baúlayabilece÷ine inanmamak için sebep yoktur. Özürlü insanlar okumak, çalÕúmak ve üretken olmak istiyor. Sizlerden bu toplumun kanayan yarasÕna ilaç olmanÕzÕ istiyoruz. Bilim ve Teknik’te bizim sorunlarÕmÕza de÷inerek toplumu bilinçlendirmenizi istiyoruz. Çünkü ülkemizin %10’u özürlüdür. vazgeçilmez bir özelli÷e sahip. Envai çeúit bilgilerinizle geliúmekte olan Türkiye’nin yol göstericisi niteli÷indesiniz. Bilim ve Teknik okumak bir ayrÕcalÕktÕr. Ve bu ayrÕcalÕ÷Õ tüm insanlarÕn da tatmasÕnÕ en içten dileklerimle umuyorum. Bilim ve Teknik biçim ve içerik yönünden çok güzel bir belgesel. Her yaútaki bireye seslenmesi, sürükleyici ve ilgi çekici yönleriyle insanda bir ba÷ÕmlÕlÕk – alÕúkanlÕk yaratÕyor. Bu da dergiyi fazlasÕyla etkili kÕlÕyor. ÇalÕúmalarÕnÕzda baúarÕlarÕnÕzÕn devamÕ dile÷iyle. Sema IúÕk Inceark Mah. M. Uygur Cad. Gezginer Apt. No: 5/17, Içel/Tarsus BazÕ Önerilerim Ayhan Aktürk AcÕpÕnar KasabasÕ, 68250 Aksaray AyrÕcalÕklÕ Olmak Bilim ve Teknik’i dört yÕldÕr zevkle okuyorum ve takip ediyorum. ønsanlÕk için yararlÕ ve 500018-1-10t Derginizi ka÷Õt sÕkÕntÕsÕ yüzünden ikinci hamur ka÷Õda bastÕ÷ÕnÕzdan yani 1979’dan beri okuyorum. Bunca yÕldÕr kalitenize hayranÕm. øúledi÷iniz konular gerçekten çok ilgi çekici ve bilgilendirici. Ben 1979’da henüz ilkokuldaydÕm. Hal böyleyken 9 kültürümün temellerinden biri de Bilim ve Teknik dergisidir diyebilirim. ùu anda YTÜ Elektrik – Elektronik Fakültesi’ndeyim. Gelelim dergimizin yeni haline; görüúlerim belki biraz muhafazakâr ama yine de iletmek isterim. Ebatlar büyük, resim, sayfa kalitesi yüksek, bunlar olumlu izlenimler. Peki ya içerik? Astronomiye sayfalar dolusu yer ayrÕlmÕú. Elektronik Köúesi, Bilgisayar Klübü, AklÕnÕza TakÕlanlar, Do÷adan Esintiler nerede peki? Eskiden “Bilim ve Spor”vardÕ. ArtÕk sporu sadece TV’de seyreden hareket tembeli insanlar olduk. Bu sorunlara neden de÷inilmiyor? SigaranÕn faydalarÕ mÕ bulundu, neden toplumdaki psikolojik etkisi araútÕrÕlmÕyor (Biyolojik zararlar genelde biliniyor)? Briçe yeni baúlayanlar için bir úeyler yapÕlamaz mÕ? øyi niyetle yaptÕ÷ÕmÕz eleútiriler inúallah dikkate alÕnÕr, “Yeni boyutlarÕyla eski doyuruculu÷uyla...” Deniz BarÕú Oltu Lees verder Tekst 6 “Benim AdÕm KÕrmÕzÕ” romanÕ øngiltere’de yayÕmlanan Orhan Pamuk’a göre, hangi sokaktan geldi÷ini unutmamalÕ. Dünyada ‘Türk yazar’ olmak zor 3 BURCU GÜNÜùEN MELTEM KERRAR 1 2 500018-1-10t Orhan Pamuk’un son romanÕ Benim AdÕm KÕrmÕzÕ, øngiltere’de Faber YayÕnevi tarafÕndan yayÕmlandÕ. Edinburgh Kitap Festivali çerçevesinde, konuk olarak Londra’da bulunan Pamuk’la “The Independent” gazetesinden Guy Mannes- Abbot konu üzerine geniú bir söyleúi gerçekleútirdi. Pamuk’u “DünyanÕn yaúayan en iyi yazarlarÕndan biri” olarak tanÕmlayan Independent’taki yazÕ “østanbul SavaúlarÕnÕn Ölümcül TarzÕ” baúlÕ÷Õ altÕnda yayÕmlandÕ. Pamuk’un kÕsa bir biyografisine de yer veren gazete, yazarÕmÕzÕ Türkiye’nin en çok satan yazarÕ olarak tanÕmlarken, onun “øslami yöntemlerle BatÕ’nÕn yöntemlerini harmanladÕ÷ÕnÕ” vurguladÕ. YazÕda, “Benim AdÕm KÕrmÕzÕ, BatÕ’ya iliúkin her úeye karúÕ, onun sanat formlarÕ da dahil, bitmez tükenmez kararsÕzlÕ÷Õ ifade ediyor” denildi. AyrÕca “Pamuk’un romanlarÕ, gerçeklik, yazÕnsal güç ve sürükleyicilik gibi yeni yüzyÕldaki varlÕ÷ÕnÕ güvenceye alacak nitelikleri biraraya getiriyor” görüúüne de yer verildi. øtalya ve Finlandiya’da basÕlan kitap Amerika’da da okur önüne çÕkacak. Önümüzdeki aylarda Kürtçe, FransÕzca, Almanca, øsveççe, Daniúçe ve Yunanca yayÕmlanacak. Pamuk’un, uzun süredir üzerinde çalÕútÕ÷Õ yeni romanÕ ise aralÕk ayÕnda okurlarÕyla buluúacak. -YazÕda øslami ve BatÕ yöntemlerini harmanlayan bir yazar olarak gösteriliyorsunuz… PAMUK- Bu hep söyleniyor. Ben baúka türlü söylerdim. øslami de÷il de Do÷u ile BatÕ’yÕ birleútiren, mümkün oldu÷unca modern, postmodern BatÕ teknikleriyle geleneksel kültürün çekinmeden yan yana gelmesi gerekti÷ini her zaman söyledim zaten. 4 5 6 10 -YazÕda önceleri Borges, Calvino, Faulkner, Salman Rüútü gibi yazarlarla karúÕlaútÕrÕldÕ÷ÕnÕz, ama daha sonra kendine özgü bir yazar oldu÷unuzun anlaúÕldÕ÷Õ söyleniyor. PAMUK- Yeni bir yazar, hiç tatmadÕklarÕ bir meyve gibidir. ùeftaliyle portakal arasÕ bir úey derler. Calvino’yla Borges arasÕ bir úey ya da birkaç ad sayÕlÕr. ùimdi artÕk kendime özgü bir yazar oldu÷umu daha çok yazÕyorlar, normal bunlar. -Genelde yurtdÕúÕnda çÕkan eleútirilerde Do÷u ile BatÕ arasÕnda kilit noktasÕ olarak gösteriliyorsunuz. Bu durum hoúunuza gidiyor mu? PAMUK- Hiçbir yazar, sonuna kadar anlaúÕldÕm, demez. BazÕ úeylerin görülmesi yeterlidir yazar için. Guy Mannes-Abbot, aslÕnda yaptÕ÷Õm úeyi iyi görmüú. (Bu romanda) gelenekselle modernli÷i birleútirdi÷im, bunlar do÷ru, Ama nasÕl görünmeyi tercih ederdim, diye sorsanÕz, dünyanÕn bir numaralÕ yazarÕ olmayÕ isterdim her yazar gibi(!) –BazÕ yazarlar hep bir kalÕba sokulur. Eleútirilerin hep aynÕ noktada toplanmasÕ size de aynÕ úeyi hissettirmiyor mu? PAMUK- Biraz hissediyorum ama ben aynÕ kalÕba kondu÷um için de÷il. Türkiye, o kalÕba kondu÷u için. Türkiye, Do÷u ile BatÕ arasÕnda bocalayÕp duruyor ve her seferinde sorunlarÕ yüzünden insanlarÕn suratÕma acÕyarak sorular sorduklarÕ bir ülke. Hem iyili÷ini istiyorlar Türkiye’nin, hem de bir türlü düzelememesine bakÕyorlar ve ister istemez o sorulardan kopamÕyorlar. AyrÕca kitaplarÕmda da Türkiye’nin Do÷u ile BatÕ arasÕnda kalmÕúlÕ÷Õ elbetteki var. Ülkeme benzetildi÷im için kimseye suçlayamam. Daha iyi bir ülkeye belki benzemek isterdim ama beni alegorilerle, analojilerle benzettikleri ülke Türkiye. KitaplarÕmÕn çÕkmazÕ, Türkiye’nin de çÕkmazÕ. Ne yapayÕm? Bana AmerikalÕ yazar gibi muamele edin, diyemem. –Türk yazarlarÕndan yabancÕ basÕnda çok fazla söz edilmiyor. Bu durum, zaman içinde, size Türkiye’yi ve Türk edebiyatÕnÕ temsil etmek gibi bir sorumluluk yükledi mi? Lees verder PAMUK- Biraz yüklüyor ama çok da de÷il. Bu ikisini birbirinden ayÕrmaya çalÕúÕyorum. Etrafta çok fazla Türk yazar olmadÕ÷Õ için yalnÕzca bir yazar de÷il, ‘Türk yazar’ olarak bakÕyorlar. Bu çÕkmazdan kurtulmak biraz zor. Türkiye deyince, temel olarak insan haklarÕnÕ ihlal eden, ekonomik sorunlu bir ülke geliyor akla. KitaplarÕm da bunlardan uzak de÷il. Garcia Marquez’i de KolombiyalÕ yazar, Latin AmerikalÕ yazar ya da üçüncü dünya ülkesi yazarÕ olarak de÷erlendiriyorlar. Onlardan daha yüksek bir yazar olmak gibi bir kaygÕm yok, ne oldu÷umu biliyorum, Türkiye’den çÕkmÕúÕm, 7 8 Türk yazarÕyÕm. Bu bir olgunluktur, insan hangi sokaktan geldi÷ini bilir. OnlarÕn arasÕna girdim diye yüksek sosyetedenim havalarÕ atmam, ayÕp. Ama bu tamamen edebi bir yazar olarak görülmedi÷im anlamÕna gelmez. øngiltere’nin en çok satan Irwin Welsh, øskoçya’nÕn sorunlarÕnÕ yazÕyor. OnlarÕn da yerellikleri sözkonusu ediliyor, ben neden edilmeyeyim? Onlar da 9 bölgelerle iliúkilendiriliyorlar, ben onlardan niye daha çok evrensel olayÕm? -Do÷u-BatÕ karúÕlaútÕrmalarÕnÕn sonucunda ‘Onlar gördüklerinin resimlerini yapÕyorlar, biz baktÕ÷ÕmÕzÕn resmini yapÕyoruz’ diyorsunuz. PAMUK- ‘Benim AdÕm KÕrmÕzÕ’da iúledi÷im bir úeydi bu. BirazcÕk aklÕn gördü÷ü ile gözün gördü÷ünün resmini yapmak gibi bir ayÕrÕm. Genellikle øslam minyatürü aklÕn gördü÷ü úeyi resmeder, gözün gördü÷ünü de÷il. Son olarak Edinburgh Kitap Festivali’nin konu÷uydunuz PAMUK- Çok güzel örgütlenmiú bir kitap fuarÕ gördüm, her úeyden önce. øngiltere’nin büyükçe bir úehrinde 20 gün içinde bütün bir øngiliz edebiyatÕ sahneden geçiyor. Günün her saatinde orayÕ dolduracak bir kalabalÕk var, ki aynÕ anda büyük bir tiyatro festivali de oluyor. Nüfusun yarÕsÕ da tiyatrocu, ülkenin bütün tiyatrocularÕ birbirini seyrediyor aslÕnda, bu hareketlilik çok hoútu. Edinburgh Kitap Festivali’ne uluslararasÕ diyorlarsa da öyle de÷il. øngilizce yazmayan bir ben, bir øtalyan, bir de DanimarkalÕ yazar vardÕ. øngiliz dünyasÕ çok içine kapalÕ, dÕúarÕsÕnÕ fazla bilmiyor. Bu anlamda Türkiye’yle bir karúÕlaútÕrma yapabilir misiniz? PAMUK- Yapamam, çünkü çok moral bozucu olur. Orada insanlar kitaplarÕ çok okuyorlar ve çok fazla okur var, bizdeki gibi lambayla aranmÕyor okur ya da bir yazar bulundu÷unda çok fazla kÕzÕlmÕyor. Cumhuriyet 500018-1-10t 11 Lees verder Tekst 7 Biz ve onlar Türker Alkan 1 2 3 4 5 Bütün dillerin Türkçeden kaynaklandÕ÷ÕnÕ savlayan ‘Güneú Dil Teorisi’ sadece uluslaúmanÕn ilk aúamasÕnda görülen yersiz bir aúÕrÕlÕktan ibaret de÷ildi sanÕrÕm. AynÕ zamanda, Anadolu’nun kÕraç vadilerinde yüzyÕllardÕr mahsur kalmÕú Türk halkÕnÕ tüm beúeriyetle akraba kÕlarak ‘evrenselleútirmeyi’ de amaçlÕyor olmalÕydÕ. BatÕ dilleri bizim dilimizden kaynaklandÕysa, onlarÕn uygarlÕ÷ÕnÕ benimsemekle onur kÕrÕcÕ bir iú yapmÕú olmuyorduk. YazÕk ki dilimiz için savundu÷umuz bu ‘evrensel ana’ olma ayrÕcalÕ÷ÕnÕ kimse pek ciddiye almadÕ. Ama iddiamÕzÕ farklÕ biçimlerde hâlâ sürdürüyoruz. Gün geçmiyor ki Türk veya Anadolu kökenli bir akrabaya rastlamayalÕm. Amerika’da bir KÕzÕlderili kabilenin Türk kökenli oldu÷u, hatta beysbol oyununun bile Anadolu’dan kaynaklandÕ÷Õ ileri sürülüyor. Bu yetmiyor, JaponlarÕn da aslÕnda Anadolu’dan gittikleri iddia ediliyor. Hatta Japonya’daki bir milyon üyeli Oomoto tarikatÕ, Erzurum’dan göç ettikleri köyü bile saptamÕúa benziyor. Üstelik bu son iddialarÕ ileri sürenler genellikle Türk de÷il. Dünya haritasÕnÕ önünüze açÕn, Anadolu dünyanÕn merkezinde durur. Bu konum, yalnÕz askeri bakÕmdan de÷il, kültürel bakÕmdan da bir özellik sa÷ladÕ mÕ acaba, diye insanÕn aklÕna takÕlÕyor ister istemez. Eski dünyada bir yerden gelip baúka bir yere gidenler Anadolu’yu yol bilmiú. Anadolu, yalnÕz kültürlerin de÷il, ÕrklarÕn da harmanlandÕ÷Õ bir yer olmuú. KalabalÕk bir toplantÕda insanlara úöyle bir bakÕn: Esmeri, sarÕúÕnÕ, çekik gözlüsü, uzunu, kÕsasÕ... Gerçekten evrensel bir tablodur Anadolu. ArtÕk genetik çözümlemelerle Õrksal kökenlere inmek mümkün. Genetik bilimcisi Prof. AslÕ Tolun’un geçen gün söyledikleri bunu do÷rulamÕyor mu? “Genetik bakÕmdan 6 7 8 9 dünyanÕn en karÕúÕk toplumu bizim Anadolu’da,” diyordu Prof. Tolun. Dünkü gazetelerde çÕkan bir haber bu görünümü destekler gibiydi: “87 dilin kökeni Anadolu. Sanskritçeden øngilizceye tüm HintAvrupa dillerinin 8 bin yÕl önce Anadolu’dan do÷du÷u ileri sürüldü.” Üstelik bunu ileri sürenler úoven Türkler de÷il, bizimle bir iliúkisi olmayan Yeni ZelandalÕ bilim adamlarÕ. Gerçi, ‘Güneú Dil Teorisi’nin yerini tutmaz, ama hiç yoktan iyidir. Bugün dünyada konuúulan sözcüklerden bir kÕsmÕnÕ benim atalarÕm türetmiúse, bu güzel bir úey olmalÕ. Ama böyle bir mirasÕ kaldÕracak durumda mÕyÕz, diye kendimize sormamÕz gerekiyor. Evrensel kültüre katkÕda bulundu÷umuzu ileri sürerek böbürlenebilmek için, her úeyden önce o evrensel kültürün bir parçasÕ olabilmeliyiz. IrkçÕlÕk ve kültür úovenizmi yaptÕ÷ÕmÕz oranda evrensel kültüre yaptÕ÷ÕmÕzÕ sandÕ÷ÕmÕz katkÕlar havada kalmaya mahkumdur. øúin aslÕna bakacak olursanÕz, Anadolu’da yaúayan insanlarÕn genetik karmaúÕklÕ÷Õ o boyutta ki, bu ülkede ÕrkçÕlÕk yapmak kadar abes bir úey olamaz. Geçen yÕl Eskiúehir dolaylarÕnda bulunan 8 bin yÕllÕk mezardaki ölüler üzerinde DNA testleri yapÕldÕ. Test sonuçlarÕ, oradaki köyde yaúayanlarÕn DNA’larÕ ile yakÕnlÕk gösterince, köylüler pek bozuldu: “Ne yani” dediler, “bizim atalarÕmÕz Türk de÷il mi úimdi?” Bu sorunun yanÕtÕ, ‘Türk’ü nasÕl tanÕmladÕ÷ÕnÕza ba÷lÕ olarak de÷iúecektir. ‘Orta Asya’dan gelmiú sarkÕk bÕyÕklÕ, börklü’ kiúileri koúul olarak alÕrsanÕz, Anadolu’da Türk bulmakta zorluk çekebilirsiniz. Dünkü bir habere göre, Antalya’da Bergama KralÕ økinci Attolos’un heykeli yapÕlmÕú, kente adÕnÕ verdi÷i için. Binlerce yÕl önce çÕplak yapÕlan heykel, úimdi tesettüre girmiú. Bu da dünya kültürüne yeni katkÕmÕz olmalÕ. Radikal 500018-1-10t 12 Lees verder Tekst 8 TÜRK HAVA YOLLARI / TURKISH AIRLINES INFORMATION E@sy Check-in Faks veya e-mail ile check-in yaptÕrÕp daha sonra uçuúunuzdan vazgeçti÷iniz takdirde, bu kararÕnÕzÕ önce (0212) 663 25 46 no’lu numaraya bildirmeniz daha sonra da rezervasyonunuzu iptal ettirmeniz gerekmektedir. øúlemleriniz sÕrasÕnda herhangi bir sorunla karúÕlaúÕrsanÕz bize (0212) 663 25 46 no’lu telefondan ulaúabilirsiniz. RETURN CHECK-IN Türk Hava YollarÕ, østanbul, Ankara, øzmir, Antalya, Adana, Bodrum, Dalaman, Trabzon istasyonlarÕ arasÕnda aynÕ gün içerisinde gidiú ve dönüú yapacak bagajsÕz yolcularÕmÕz için Return Check-in hizmetini baúlatmÕútÕr. Dönüú uçuúunuza rezervasyonunuz var ise ve bagajsÕz seyahat ediyorsanÕz bu uygulama sayesinde seyahatinize dönüú check-in iúlemlerinizi tamamlamÕú olarak baúlayacaksÕnÕz. NasÕl mÕ? Gidiú seyahatiniz için kontuarÕmÕza müracaatÕnÕzda size önerilen return check-in alternatifine olumlu cevabÕnÕz, dönüú uçuúunuzun da check-in iúlemlerini tamamlamak için yeterlidir. OTEL CHECK-IN Türkiye’nin seçkin otellerinde kalan tüm yolcularÕmÕza havalimanÕna gitmeden biniú kartlarÕnÕ alabilme imkanÕ sunuyoruz. BagajlÕ veya bagajsÕz seyahat etti÷iniz tüm rezervasyonlu uçuúlarÕnÕzda 24 saat süresince otel dahilinde iç hat ve mümkünse dÕú hat seferleri için biniú kartlarÕnÕzÕ alabilirsiniz. Bu iúlem esnasÕnda size TÜRK HAVA YOLLARI tarafÕndan e÷itim verilmiú otel personeli yardÕmcÕ olacaktÕr. Bu sayede havalimanÕndaki check-in kuyruklarÕnda beklemek zorunda kalmayacaksÕnÕz. Otelde yapÕlan iúlem sonrasÕ Biniú KartÕnÕzÕ, Bagaj Etiketlerinizi ve e÷er Business Class yolcu iseniz CIP Salon Giriú KartÕnÕzÕ görevliden hemen teslim alacaksÕnÕz. BagajlarÕnÕzÕ havalimanÕnda sizler için açÕlmÕú özel “Bagaj Teslim KontuarlarÕ”na teslim edip bazÕ uçuúlar için gerekli olan güvenlik iúlemlerinizi tamamladÕktan sonra artÕk pasaport kontrolü için hazÕrsÕnÕz. Otel Check-in hizmetinin geçerli oldu÷u seçkin oteller listesi, bulundu÷u il kapsamÕnda aúa÷Õda belirtilmiútir. øyi uçuúlar! De÷erli YolcularÕmÕz, øú dünyasÕnda baúarÕnÕn en önemli kÕstasÕ olan zaman artÕk uçuúlarÕnÕzda sizin için sorun olmaktan çÕkÕyor! Çünkü siz østanbul çÕkÕúlÕ DÕú Hat Business Class yolcularÕmÕz için faks ve e-mail check-in hizmetini baúlatÕyoruz. Bu hizmet size neler kazandÕracak? En önemlisi zaman kazandÕracak: Yo÷un sezonlarda kalabalÕk terminalde iúlem yaptÕrmak için kuyruklarda uzun süre beklemek zorunda kalÕrsÕnÕz. Bunu bildi÷iniz için terminale erken gelirsiniz. Yo÷un úehir trafi÷ini de dikkate aldÕ÷ÕnÕzda havada geçirdi÷inizden daha fazla süreyi terminale gelirken yolda ve iúlemlerinizi yaptÕrmak için terminalde beklemekle harcarsÕnÕz. Ama artÕk bunlarÕ düúünmenize gerek yok. øúlemlerinizi yaptÕrmanÕn verdi÷i rahatlÕkla uça÷ÕnÕzÕn kalkmasÕna sadece 35 dakika kala terminale gelip, özel kontuardan boarding kartÕnÕzÕ alabilecek ve bagajlarÕnÕzÕ teslim edebileceksiniz. Overbooking nedeni ile uçamama ihtimalinizi oldukça azaltacak. HavalimanÕnda bu hizmet için özel olarak e÷itilmiú CIP personeli size yardÕmcÕ olacak. HavalimanÕna geldi÷inizde iúlemlerinizi sizin için ayrÕlmÕú E@sy Check-in kontuarlarÕnda beklemeden tamamlayacaksÕnÕz. Hizmetin esaslarÕ: Faks ve e-mail kabul saatlerimiz gün içinde saat 07.00 ile 22.00’dir. Tüm formlar uçuú saatinden en erken bir gün önce ve en geç tarifeli uçuúa iki saat kala elimize ulaúmÕú olmalÕdÕr. Faks check-in’inizi (0212) 663 25 45 no’lu faksa çekerek yapabilirsiniz. Faks check-in formunu Türk Hava YollarÕ Business Class kontuarlarÕndan ve CIP salonlarÕndan elde edebilirsiniz. E-mail check-in baúvurunuzu ise Türk Hava YollarÕ’nÕn web sitesine ba÷landÕktan sonra E@sy Check-in seçene÷ini kullanarak karúÕnÕza çÕkan formu doldurup yapabilirsiniz. Faks veya e-mail aracÕlÕ÷Õ ile check-in yaptÕrdÕ÷ÕnÕzda boarding kartÕnÕzÕ almak üzere E@sy Check-in kontuarÕna uça÷Õn tarifeli kalkÕú saatinden en geç 35 dakika önce baúvurmalÕsÕnÕz. Faks check-in için faks no: (0212) 663 25 45 E-mail check-in için internet adresimiz: www.thy.com.tr / www.turkishairlines.com www.turkhavayollari.com.tr Skylife Nisan 500018-1-10t 13 Lees verder 500018-1-10t 14 Lees verder Tekst 9 TarÕmdaki Kepazelik! AmaçlarÕ ne? EROL MANøSALI Tütünde özel sigara fabrikalarÕnÕn yaptÕklarÕ anlaúmalara bakÕyorsunuz; hepsinde de ithal anlaúmalar. tütünü ve mamul sigarayÕ 35 Tekel içerden bitirilmiú; Tekel 2000 sigarasÕnÕ bulamazsÕnÕz; nedense “da÷ÕtÕmÕ özelleútirildikten sonra” bayilere gitti÷inizde, a÷Õz birli÷i etmiúçesine, “Tekel 2000 yok ama Lark’Õn úu sigarasÕ var, tÕpatÕp aynÕ” diyorlar, ne acÕ de÷il mi? Bu iúi “birileri” Fransa’da yapsa savaú çÕkardÕ. “FransÕz sigarasÕ depolarda var ama bayilere da÷ÕtÕlmÕyor, onun yerine Amerikan alÕn” deseler acaba ne olurdu? Sorun içerde, bizi içimizden bitiriyorlar. Tütünde, pamukta, bu÷dayda, çayda, úekerde… aslÕnda bitirilenler bu ürünler de÷il, bu ürünlerin gerisindeki 36 . Nüfusun neredeyse yarÕsÕ: øúte Türk siyasetindeki boúluk burada; büyük bir nüfusa Meclis, hükümet sahip çÕkamÕyor. OnlarÕn yerine çokuluslu úirketler, yerli ortaklarÕ, IMF, Dünya BankasÕ, yani ABD ve AB egemen oluyor…øúlemeyen, olmayan toplumsal demokrasinin bir sonucu bu… Üstelik Türkiye üzerinde “dÕúarÕnÕn egemenli÷ini”, de÷iúim, akÕllÕ yönetim, yeniden yapÕlanma gibi mazeretler ve yalanlar arkasÕna saklÕyorlar. ABD ve AB Türkiye’den tarÕma deste÷in kalkmasÕnÕ istiyorlar. Ancak dünyada tarÕma yapÕlan deste÷in yüzde 80’ini ABD, AB ve Japonya yapÕyor. AB’de tarÕma yÕllÕk sübvansiyon 50 milyar dolara yakÕn. Bizde 1,5 Türkiye’de nüfusun – 2 milyar dolar, 32 yüzde 45’i tarÕmda yaúÕyor. Kiúi baúÕna tarÕmda yapÕlan sübvansiyon AB’de Türkiye’dekinin 40 katÕ. Buna karúÕlÕk Türk tarÕmÕ, devlet deste÷ine daha fazla muhtaç. ABD, AB ve Japonya kendi tarÕmÕnÕ “koruyor”, piyasa koúullarÕnÕn dÕúÕnda tutuyor. øthalata yüksek vergi ve kota koyuyor, hatta ithalat yasa÷Õ da var. Japonya’da pirinçte iç üretimi korumak için uygulanan vergi yüzde bin, yanlÕú okumadÕnÕz “yüzde bin” oranÕnda vergi var. TarÕmÕ ekonomik bir ö÷e olma yanÕnda, korunmasÕ gereken sosyal ve kültürel bir doku olarak görüyorlar. Türkiye’de ise … IMF ve AB Türkiye’ye, piyasa koúullarÕnÕ uygulayÕn diyor. Oysa kendileri uygulamÕyor. Hatta kendi “resmi” iç belgelerinde tarÕmsal ürünler “piyasa kurallarÕ dÕúÕndaki ürünler” olarak 33 . Türkiye’deki tütün, pamuk, çay, bu÷day, úeker gibi temel tarÕmsal ürünler için, a) destek vermeyin, b) dÕúardan (yani onlardan) ithal edin politikasÕ ile yönlendiriliyor. Bunun sonucu ne olur diye baktÕ÷ÕmÕzda ortaya úöyle korkunç bir manzara çÕkar; tütün, pamuk, çay, bu÷day, úeker gibi ürünlerde ithal payÕ artar, iç üretim azalÕr, çiftçinin geliri düúer. 34 . Ve korkunç bir taahhütname; Ankara’nÕn ulusal program adÕ altÕnda Brüksel’e verdi÷i “gayri milli” programda, “önümüzdeki 20 yÕlda Türk tarÕmÕndaki nüfusun 20 milyon azaltaca÷Õ” taahhüdü bulunmaktadÕr. Yani Anadolu topra÷Õndan koparÕlacak yeni 20 milyon insanÕmÕz… ABD, AB ne yapÕyor? Onlar tarÕmÕ koruyorlar, destekliyorlar, bu bizim insanÕmÕzdÕr, ekonomimizdir, kültürümüzdür diyorlar, her türlü deste÷i veriyorlar. Orada çiftçi örgütlenmiú, iúçi örgütlenmiú, siyasetçi bu örgütlenmenin “gereklerini” 37 . Üstelik onlarda nüfusun yüzde 10’u tarÕmda, bizde ise yüzde 45’i. Türkiye “dÕúardan” idare edilmeye baúlayÕnca dÕúardakiler de bizim tarÕmÕmÕzÕ de÷il kendi tarÕmlarÕnÕ sahipleniyorlar; pamu÷u, bu÷dayÕ, tütünü, úekeri, çayÕ biz sataca÷Õz diyorlar. Ve bizim hükümet de “ulusal programda” AB’ye taahhütte bulunuyor; tarÕmdaki nüfus 20 milyon azaltÕlacak diyor. AslÕnda taahhütte bulunmaya da gerek yoktu! TarÕmsal ürünler dÕúardan gelmeye baúlayÕnca nüfus zaten göçmek zorunda kalÕrdÕ. Bizimkiler iúi sa÷lama ba÷lamÕúlar, “dÕúardakilere” bir de taahhütname vermiúler, içleri rahat etsin diye! Affedersiniz ama, Türkiye bir sömürge mi? Cumhuriyet Hafta 500018-1-10t 15 Lees verder Tekst 10 ølk ütopyacÕnÕn baúÕ neden kesildi? AYFER DøNÇKURT 1 2 500018-1-10t Thomas More’a bizi götüren, okudu÷umuz küçücük bir kitaptÕ. KitabÕn adÕ Utopia’ydÕ. AnlamÕ ise hiçbir yer. YazÕldÕ÷Õ ça÷, krallarÕn ve din adamlarÕnÕn despotlu÷u ve baskÕsÕ altÕndaydÕ. Yoksullar ekmek çaldÕ diye dara÷acÕnda sallanÕrken, zenginler zenginliklerini katlamak için yasalar yapÕyorlardÕ. Toplumun iyili÷i için toplumu 3 soyuyorlardÕ. Thomas More, øngiliz kraliyeti adÕna bir hizmet için gönderildi÷i Antwerp’te, arkadaúÕ Peter Gilles’e, bambaúka bir sistemde yaúayan insanlarÕ anlatan bir kitap yazmak istedi÷inden bahsetmiúti. Tek endiúesi Kral Sekizinci Henry idi. Kaprisli mi kaprisli bu delibozuk kralÕn öfkesine pek de güven olmazdÕ. Bir yÕl içinde, Latince olarak yazdÕ÷Õ Utopia’da, yaúadÕ÷Õ sistemi öylesine eleútiriyor ve yepyeni bir sistem öneriyordu. Utopia, çeúitli düúünürler tarafÕndan türlü eleútirilere u÷radÕ. Kimisi hiç ciddiye almadÕ, çünkü Thomas More úakacÕ biriydi ve bu yazdÕklarÕyla da kocaman bir toplum úakasÕ yapmÕútÕ. Üstelik Thomas More, devlet hizmetinde çalÕúÕrken bu yazdÕklarÕnÕ da reddetmemiú miydi? More, Utopia’yÕ yazÕp arkadaúÕ Peter Gilles’a gönderirken baúÕna gelecekleri anlamÕú gibi bir de mektup yazmÕútÕ. “YayÕnlasam mÕ, yoksa yayÕnlamasam mÕ, kararÕmÕ henüz vermiú de÷ilim, bu çabayÕ sadece küçümseyecek yada hiçbir minnettarlÕk göstermeyecek bir toplumu e÷lendirmek ve e÷itmek için çÕrpÕnÕp didinmektense, kiúinin hiçbir úey yapmayÕp hayattan zevk almasÕ belki de daha akÕllÕcadÕr. AyrÕca bazÕ okuyucular da öylesine nankördürler ki, bir kitaptan pek çok hoúlansalar bile, yazarÕna hiçbir sevgileri yoktur, muhteúem bir akúam yeme÷inden sonra tÕka basa evlerine giderken, yeme÷i yapana teúekkür niyetine hiçbir söz etmeyen görgüsüz misafirler gibidirler!” Thomas More 1478’de Londra’da Milk Street’te dünyaya geldi÷inde, yoksullarÕn kÕyÕldÕ÷Õ ‘Güller SavaúÕ’ henüz sona ermemiúti. Küçük Thomas e÷itimine St. Anthon’s School’da baúladÕ ve henüz sekiz yaúÕndayken o ça÷larda adet oldu÷u üzere, görgüsü ve bilgisi artsÕn diye Kardinal John Morton’un ev hizmetine verildi. Kardinal Morton, dünyaya meraklÕ bu çocu÷u, birkaç yÕl sonra Latince ve Yunanca ö÷renmesi için Oxford’a gönderdi. O yÕllarda Yunanca ve Latincenin gençleri kötü düúüncelere yönlendirdi÷ine inanÕlÕrdÕ. Rönesans’la birlikte birçok Avrupa ülkesinde oldu÷u gibi, øngiltere’de de birçok klasik metin øngilizceye çevriliyor, birçok genç aydÕn Latince ve Yunanca ö÷renmeye çalÕúÕyordu. Yunan filozoflarÕnÕn insanÕ bilmeye, sorgulamaya yönelik sorularÕ, onu da kuúatÕyordu. More bir yandan e÷itimine devam ederken, di÷er taraftan komediler yazÕyor, çeviriler yapÕyordu. Erasmus’la arkadaúlÕk 4 5 16 HollandalÕ filozof Desidereous Erasmus da, birçok hümanist filozof gibi, çeúitli üniversite kürsülerinde ders vermek üzere, øngiltere’ye gelmiúti. Thomas More ile tanÕútÕklarÕnda, More on dokuz, Erasmus ise otuz sekiz yaúÕndaydÕ. øliúkileri ö÷retmen – ö÷renci iliúkisini aúacak, yarattÕklarÕ eserlere yansÕyÕp bir ömür boyu sürecekti. Erasmus, ça÷ÕnÕ bütün sistemleriyle taúlayan en ünlü kitabÕ, “Delili÷e Övgü”yü Thomas More’un evinde, onun zoruyla yazmÕútÕ. Thomas More, Oxford’daki ö÷renimini yarÕda bÕrakÕp, Londra’da Lincoln Inn’de hukuk okumaya baúladÕ. BazÕ biyografi Lees verder 6 7 8 yazarlarÕna ve Erasmus’a göre de, More’un bu kararÕnda hukukçu olan babasÕnÕn çok büyük bir payÕ vardÕ. Ama o, büsbütün babasÕnÕn yolundan gitmektense, keúiú olmaya da karar vermiúti. HaftanÕn belli günlerinde Charterhouse ManastÕrÕ’na kapanÕyordu. Bu ça÷da manastÕrlar tek bilgi merkezleriydi. More, sadece oruç tutup dua etmekle kalmadÕ, derin okumalara daldÕ. Mezun olduktan sonra, topluma hizmet duygularÕ baskÕn çÕktÕ ve manastÕrdaki inzivasÕnÕ sona erdirdi, ama yaúamÕnÕn sonuna kadar oruç tutmayÕ ve ibadet etmeyi sürdürecekti. Erasmus ve More, hümanist görüúleri paylaúÕyorlardÕ, ama Erasmus arkadaúÕnÕn manastÕr hayatÕna yakÕnlÕ÷ÕnÕ ve ruhani düúüncelerini asla anlayamÕyordu. E÷itimde reforma inanmalarÕ ve eski metinlere karúÕlÕklÕ düúkünlükleri dostluklarÕnÕn ömür boyu sürmesini sa÷ladÕ. Kendini toplum hizmetine adamaya karar veren genç Thomas More’un ilk vukuatÕ, parlamentoya Yedinci Henry’nin ayrÕcalÕklarÕnÕn sÕnÕrlandÕrÕlmasÕna iliúkin bir tasarÕ sunmak oldu. Bunun karúÕlÕ÷Õnda Yedinci Henry, More’un babasÕnÕ hapsetti ve öngörülen para cezasÕnÕ ödeyene kadar da salÕvermedi. More ise kamu hizmetinden men edildi. Kral Yedinci Henry’nin ölümüyle, umutlar tam bir Rönesans prensi olan, okuyup yazmaktan, çevresinde filozoflar bulundurmaktan hoúlanan genç Henry’ye ba÷lanmÕútÕ. Ama yine de kral kraldÕ, Thomas More’un Utopia’da belirtti÷i gibi, iyilikte kötülükte ya÷mur gibi inerdi halkÕnÕn üstüne. Sekizinci Henry’nin kral olmasÕyla Thomas More’un yasa÷Õ sona erdi ve yeniden baroya döndü. Çok geçmeden, adaletteki tarafsÕz tutumuyla, yoksul hamisi olarak ünü Sekizinci Henry’nin kula÷Õna kadar geldi. Londra’nÕn iki önemli yasa adamÕndan biri olmuútu. Utopia’da kahraman Raphael’in aracÕlÕ÷Õyla, kraliyete hizmet konusunda, ‘ha danÕúman, ha uúaklÕk ikisi de aynÕ úey’ diyen, More’un, Sekizinci Henry’nin hizmetine girmesi merak konusudur. Peter Gilles’la, sohbetleri sÕrasÕnda tasarlamÕú, Londra’da da yazÕya dökmüútü. More Utopia’yÕ eski Yunan klasiklerindeki diyaloglara benzer bir tarzda yazmÕú, Lucia’nÕn kitaplarÕnda oldu÷u gibi mizahÕ do÷ruyu söylemek için kullanmÕútÕr. Kral Sekizinci Henry, halkÕn sevdi÷i ve hürmet etti÷i bir yargÕç olan More’u danÕúma meclisinin en saygÕn üyeli÷ine getirerek ‘Sir’ ünvanÕnÕ verdi. 9 10 11 More Brüksel’de … Kral Sekizinci Henry, 1515’de bir ticaret iúini ba÷lamasÕ için Thomas More’u Brüksel’e gönderdi. Orada Antwerp yurttaúÕ Peter Gilles’la tanÕútÕ. More, kitabÕnÕ Antwerp’te Reform ve Martin Luther More her ne kadar de÷iúikli÷in gereklili÷ini görse de HÕristiyanlÕkta bir tek Katolikli÷in tüm insanlarÕ birleútirece÷ine inanÕyordu. Ama de÷iúim Martin Luther’le ve ProtestanlÕkla geliyordu. Thomas More, Almanya’da bir kilisenin kapÕsÕna çiviledi÷i bildiriyle reform hareketini baúlatan Martin Luther’i dinin en tehlikeli bölücüsü ilan etti. Bütün çalÕúmalarÕ reform isteyenleri cezalandÕrmaya ve øngilizcede yazÕlan “Yeni Ahit”lerin yakÕlmasÕna dönüúmüútü. Oysa bu sÕralarda, Martin Luther “Utopia” yÕ bulmayÕ çok istedi÷ini söylüyordu. Gerçekten de More’un Protestanlara karúÕ davranÕúlarÕ Utopia ülkesindeki dini hoúgörüden çok uzaktaydÕ. DanÕúma meclisi üyeli÷inden sa÷lÕ÷ÕnÕ bahane ederek ayrÕlan More, 8. Henry’nin evlilik törenine de katÕlmayarak derin bir sessizli÷e çekildi. Bu sessizlik onun Londra Kule’sinde bir yÕl kadar hapsedilmesine yol açtÕ. Kral ve adamlarÕ, More’a kralÕn kiúili÷ine dair birúey söyletmek için çok u÷raútÕlar. More, iyi ya da kötü hiçbir úey söylemiyordu. O di÷erleri gibi de÷ildi, belki de ülkeyi kan gölüne çevirecek daha yÕllar sürecek bir ikili÷in altÕna imza koymak istemiyordu. Gerçekten de düúündü÷ü gibi oldu. Katolikler ve Protestanlar arasÕ kanlÕ mücadele onlarca yÕl sürdü. KralÕn kutsal yasasÕnÕ tanÕmadÕ÷Õ gerekçesiyle ölüme mahkûm edilen Thomas More’un cezasÕ 1535’in 7 Temmuz sabahÕnda infaz edildi. BazÕ Protestan tarihçilere göre Thomas More, sadece inatçÕlÕ÷Õ yüzünden ölmüútü. Bir Rönesans ve Hümanizma insanÕyken dinde reforma “hayÕr” demiúti. More’un ruhundaki bu ikilem sonunda ölümüne neden olmuútu. Cumhuriyet 500018-1-10t 17 Lees verder Lees bij de volgende teksten steeds eerst de vraag voordat je de tekst zelf raadpleegt. Tekst 11 500018-1-10t 18 Lees verder 500018-1-10t 19 Lees verder Tekst 12 paraúütçü tarafÕndan açÕlacak olsa büyük ihtimalle patlardÕ. Çok geçmeden ucuzlu÷un ve basitli÷in en son teknoloji ile birleútirildi÷i FransÕzca “Parapente”, Almanca “Gleitschirmfliegen”, øngilizce “Paragliding” ve Türkçe “Yamaç Paraúütçülü÷ü” adÕyla bilinen yepyeni bir spor do÷du. 1980’li yÕllarda yamaç paraúütçüleri düzenli olarak tepelerden havalanmaya baúladÕlar. Rengarenk kanatlar bütün kÕtalarÕn tepelerinde görülmeye baúladÕ. Japonya’daki Fuji Da÷Õ ve Himalayalar’daki Everest zirvesinden bile uçuúlar gerçekleútirildi. Gökyüzünde dans etmenin en kolay yolu Yamaç Paraúütü 1 940’lÕ yÕllarda tÕpkÕ havacÕlÕ÷Õn öncülerinden Otto Lilienthall gibi yamaçlardan koúarak havalanan ve aúa÷Õya kadar süzülerek inen yeni bir hava aracÕnÕn denemeleri yapÕlÕyordu. Bu araç rahatlÕkla sökülüp takÕlabilen çubuklardan ve üzerlerine gerilmiú kumaúlardan yapÕlmÕú bir delta kanattÕ. 1948 yÕlÕnda Dr. Francis Rogallo portatif delta kanadÕ almayÕ baúardÕ. Zamanla delta kanatlar emniyet ve performans açÕsÕndan oldukça geliútiler ve yakÕn zamana kadar en ucuz ve en hafif hava aracÕ olma özelliklerini korudular. Ancak malzeme ve üretim teknolojileri geliútikçe delta kanatlarÕn performanslarÕ ile birlikte fiyatlarÕ da artmaya baúladÕ. Bugün tecrübeli bir pilot, 30-35 kg a÷ÕrlÕ÷Õndaki delta kanadÕna ek olarak yedek paraúüt, hava akÕmlarÕna göre úekillendirilmiú ba÷lantÕ elemanlarÕ, altimetre, variometre, pusula ve hÕz saati gibi bazÕ cihazlara ve telsize ihtiyaç duyar. Elbette bütün bunlarÕ taúÕmak için bir araç ve uçmayÕ düúündü÷ünüz tepedeki kalkÕú noktasÕna kadar uzanan bir yol gereklidir. Bu yüzden 1970’li yÕllarÕn sonlarÕnda bazÕ uçucular yapÕsÕ sabit ve a÷Õr olmayan, daha esnek ve daha hafif bir hava aracÕ arayÕúÕna girdiler. Birkaç öncü paraúütlerle yamaçlardan uçuú denemelerine baúladÕlar. Bunlar uçaktan atlayarak limit hÕzda (yaklaúÕk 198 km/s) düúerken açÕlmak üzere dizayn edilmiú serbest düúüú paraúütleriydi. Çok geçmeden limit hÕzdaki açÕlÕú úokunun do÷urdu÷u aúÕrÕ yüksek gerilimlerin daha yavaú ve daha yumuúak olan yamaç kalkÕúlarÕnda ortaya çÕkmadÕ÷Õ fark edildi ve farklÕ malzemelerden daha büyük boyutlarda paraúütlerin iúe yarayabilece÷i düúünüldü. Üreticiler hava geçirgenli÷i olmayan kumaúlardan daha geniú yüzeyli paraúütler üretmeye baúladÕlar. Bu kumaúlardan üretilmiú bir paraúüt e÷er limit hÕzda düúen bir 500018-1-10t Kimler yapabilir? Yamaç paraúütü yapabilmek için yaú sÕnÕrÕ minimum 16, maksimum ise 55’tir. Bu çok kesin bir sÕnÕr olmamakla birlikte 55 yaúÕn üzerindeki katÕlÕmcÕlar için e÷itimin ilk günü gerçekleútirilen yer çalÕúmalarÕ biraz yorucu geçebilir. Yamaç paraúütüne katÕlacaksanÕz, öncelikle sizden sa÷lÕk koúullarÕnÕzÕn uygun oldu÷una dair form úeklinde bir beyan istenir. Bu beyanÕ verdikten sonra e÷itim faaliyetlerine katÕlabilirsiniz. Epilepsi, astÕm, kalp, bel ve omurga rahatsÕzlÕklarÕ olanlar yamaç paraúütüne katÕlamazlar. Bu tür rahatsÕzlÕklarÕnÕz yoksa ve hafif tempoda yaklaúÕk 10 dakika sorunsuz koúabiliyorsanÕz, Yamaç Paraúütü yapabilirsiniz demektir. Paraúütler de÷iúik kilo gruplarÕna göre farklÕ ebatlarda üretildi÷inden 45-120 kg arasÕndaki herkes aynÕ güvenlikte uçabilmektedir. Bu sporu yapabilmek için on sekiz yaúÕnÕ tamamlamÕú olmak gerekir; ama 16-17 yaú grubundakiler de aile onayÕyla bu sporu yapabilirler. 20 Lees verder Nemrut Da÷Õ, Bolu-Abant Gölü, GökovaSakargeçidi ve Bodrum-Ören en popüler uçuú bölgeleridir. Popüler uçuú bölgeleri Türkiye, yamaç paraúütü sporuna çok elveriúli do÷a ve iklim özellikleri ile kuzey yarÕmkürenin en popüler uçuú bölgesidir. Özellikle Fethiye/Ölüdeniz her yÕl dünyanÕn dörtbir yanÕndan gelen binlerce pilotu a÷ÕrlamaktadÕr. Burada, Nisan, Ekim aylarÕ içerisinde yirmibeú binin üstünde uçuú gerçekleúmektedir. Bir çok yabancÕ okul, e÷itimlerinin büyük bir kÕsmÕnÕ Fethiye/Ölüdeniz’de tamamlamaktadÕr. Bunun dÕúÕnda 1. Dünya Hava OlimpiyatlarÕ Yamaç Paraúütü yarÕúmalarÕnÕn yapÕldÕ÷Õ DenizliPamukkale, østanbul yakÕnlarÕndaki ÇatalcaOrmanlÕ, Nevúehir-Kapadokya, AdÕyaman- Uçuú sezonlarÕ IlÕman bir iklime sahip olan ülkemiz, yamaç paraúütü bakÕmÕndan oldukça verimli bir enlem çizgisinde yer almaktadÕr. Ülkemizde senenin her mevsimi uçuú yapÕlmaktadÕr. KÕú aylarÕnda da Erzurum-Palandöken, BursaUluda÷, Kayseri-Erciyes, Kastamonu-Ilgaz, Bolu-Kartalkaya gibi popüler kayak merkezlerinde ve østanbul-OrmanlÕ, FethiyeÖlüdeniz bölgesinde uçuúlar gerçekleúir. Yol Boyunca Temmuz Einde 500018-1-10t 21 Lees verder
Benzer belgeler
Turk s Examen VWO
yönetiminin kendilerine yeterli Almanca
bilmemelerinin gerekçe olarak gösterdi÷ini
belirterek, úu açÕklamalarda bulundular: