BTTDD`den Başbakan Çipras`a mektup
Transkript
BTTDD`den Başbakan Çipras`a mektup
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 1 Gündem oku, gündemi yakala... 6 Mart 2015 GÜNDEM Y ›l : 1 8 Haftalık Siyasi ve Aktüel Gazete Sayı: 920 Fiyatı: 0.80 Euro BTTDD’den Başbakan Çipras’a mektup »12, 13 DK’de Ahmet Mete’yle devam kararı Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu seçimleri, 1 Mart Pazar günü GTGB’de gerçekleşti. İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete oybirliğiyle yeniden başkan seçildi. »6 MERKEZİ İstanbul’da bulunan Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği (BTTDD), Başbakan Aleksis Çipras’a iletilmek üzere Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu Nikos Matthiudakis’e bir mektup verdi. Çipras’ın ilk Türkiye ziyaretinde, BTTDD heyetini kabul etmesi veya derneklerini ziyaret etmesi taleplerini Başkonsolos Matthioudakis’e ilettiklerini belirten Genel Başkan Taner ABTTF’nin eğitim yasasına tepkisi BM’de Azınlıkta kadın olmak... AVRUPA Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF), Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi 28. Oturumu’na sunduğu yazılı bildiride, azınlığın görüşüne başvurulmadan hazırlanan ve azınlık eğitiminin özerk yapısına darbe niteliğinde olan eğitim yasasının iptalini istedi. »15 dünya 19’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Batı Trakya Türk kadını için ne ifade ediyor? Cevabını, yine azınlık kadınlarından almaya çalıştık. GÜNDEM’in sorularını yanıtlayan kadınlar, kadınların toplumdaki konumunun güçlenmesi için önerilerde bulundular. Batı Trakya Kadım Platformu Sözcüsü Cahide Haseki, Batı Trakya’daki kadınların konumunun önceki yıllara oranla iyileştiğini söyledi. Haseki, kadınların özgüvenlerini önemli ölçüde kazandıklarını vurguladı. »9 Mart bilim “IŞİD’in mali kaynaklarını kurutmalıyız” Mustafaoğlu, “Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Yunanistan ziyaretleri sırasında buradan oraya göçmüş olan Rum azınlığın derneklerini ziyaret ettiğini biliyoruz. Biz de bir eksiğin tamamlanması açısından bir teklifte bulunduk” dedi. Mustafaoğlu GÜNDEM’e yaptığı açıklamada, azınlık konularının Türk – Yunan ilişkilerinde daha fazla ön plana çıkartılması gerektiğini söyledi. » 6, 7 ekonomi MWC’den 2015 yenilikleri 11’de 14’de spor Merkel’den büyük çağrı 23’te Galatasaray Gümülcine’ye gelemiyor Piperingos Atina’ya döndü Dışişleri Bakanlığı’nın İskeçe’deki Siyasi İşler Bürosu Sorumlusu Nikos Piperingos’un görevden alındığı ve Atina’ya döndüğü bildirildi. Piperingos’un yeni görev yeriyle ilgili henüz bir bilgi yok. »15 ‘Yerel yönetim yap - boz tahtası olamaz’ İçişleri Bakanı Nikos Vuçis, Kallikratis planında önemli değişiklikler yapılacağını açıkladı. Ülkenin idari yapısının değiştirilmesiyle ilgili GÜNDEM’in sorularını yanıtlayan Doğu Makedonya - Trakya Eyalet Başkanı Yorgos Pavlidis, eyalet sisteminin değiştirilmesinin büyük bir yanlış olacağını söyledi. »8 gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 2 2 GÜNDEMhaber 6 Mart 2015 “Turizm bölgemiz için fırsat olabilir” İSKEÇELİ turizmci Cengiz Uzun’la, turizmin bölgemiz için ne anlam ifade ettiğini ve sektörün gelişmesi için yapılabilecekleri konuştuk. Son yıllarda komşu ülkelerden ve özellikle Türkiye’den bölgeye gelen turist sayısında ciddi bir artış olduğunu söyleyen Cengiz Uzun, Batı Trakya’nın bu hareketlilikten yararlanması için tanıtım çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğine, ayrıca turizm işletmelerinin yeniden yapılanmasının şart olduğuna dikkat çekti. eskiden olduğu gibi sadece güneş, deniz, kumsal üçgeninden çıkıp kültür, tarih, gastronomi ve alternatif turizm konseptlerini ön plana çıkarmıştır. Şu anda da bu stratejinin meyvelerini toplama yıllarını yaşıyor Yunanistan. GÜNDEM: Turizm bölgemize ekonomik anlamda gelir getirme açısından bir çare olabilir mi ve bunun için neler yapılabilir? Cengiz UZUN: Bölgemiz, turizm açısından son derece gelişmeye yatkın bir bölgedir. Doğa, gastronomi, tarih, kültür, din ve sağlık turizmi gibi turizmin son yıllarda sürekli gelişen, önemli ve popüler konsptleri bölgemizde rahatça geliştirilebilir. Bölgemizde arkeolojik açıdan önemli sayılan Avdira (Bulustra) ve Maronya bölgeleri, arkeoloji müzesi ve şarap evleri, İskeçe’de eski şehrin buram buran tarih kokan sokakları ve güzel bir şekilde restore edilmiş tarihi evleri, yeme içme açısından sunulan sayısız olanakları, dağlık kesimde gerek doğası, gerekse termal sularıyla ünlü Ilıca köyü, bölgede turizm açısından öne çıkan unsurlar. Porto Lagos bölgesinde bulunan Vistonida gölü, Avrupa, Amerika ve diğer ülkelerden çok sayıda doğa aşığını çekebilecek kapasiteye sahiptir. Son olarak da tabii ki iki ayrı kültürü barındıran, iki ayrı dine mensup insanların birarada yaşama örneği de kendi başına turizm açısından ilgi doğurabilecek nedenlerden biridir. Bu ve buna benzer örnekleri artırmak mümkün. yolunu kullanırım. Ksanthi,yani İskeçe şehrinin tabelalarını hep gördüm, ancak şehrin içine girmek için hiç nedenim GÜNDEM: Son dönemde Türkiye’den olmadı. Ksanthi hakkında ne bir fotoğraf, Yunanistan’a gelen turizm akımını nasıl ne bir reklam, ne bir makale, ne bir değerlendiriyorsunuz? Bu turizm akımı promosyon gördüm. Bu toplantı bölgemiz için de bir fırsata çevrilebilir münasebetiyle şehrinizi ziyaret ettim ve mi? hayran kaldım. Yaşadığınız şehrin Cengiz UZUN: Son dönemde değerini (turizm açısından) bilmediğinizi bölgemize Türkiye’den gelen turist düşünüyorum.’ Ve orada bulunan bütün sayısında çok ciddi bir artış sözkonusu. turizmciler utandık. Çünkü bu çok Bunda, Türkiye Cumhuriyeti TURİZMİN, ülke halklarının birbirini vatandaşlarının Shengen vizesi alabilmek yerinde ve isabetli bir tespitti. Batı tanımaları için ideal bir fırsat olduğunu Trakya’da yaşayan insanlar olarak ne için sağlamak zorunda oldukları ifade eden Tonias Turizm Satış ve yazık ki bölgemizin turizm açısından ne belgelerin azalması, vize başvurularını Rezervazyon Sorumlusu Cengiz Uzun, kadar zengin bir bölge olduğunun son derece yorucu, vize başvurularının “Artan turizm sayesinde iki ülke konsolosluk yerine vize başvuru büroları farkında değiliz. Bu bölgemizin bir eksiği. insanları, aslında ne kadar çok ortak Eyalet Başkanımız’ın turizm konusunda özelliğe sahip olduğunu anlayacaktır. Bu üzerinden yapılması çok önemli bir çok istekli ve aktif olduğunu bizzat daha faktördür. Son yıllarda yeşil pasaport da ülkelerin ve halkların birbirini öğrencilik yıllarımda vali olarak görev sahibi T.C. vatandaşların vizeden muaf tanıması ve yakınlaşması için ideal bir yaptığı dönemde bir görüşmemizde tutulmaları da Türkiye’den gelen turist fırsattır.” diye konuştu. Uzun, “Batı gördüm. Ancak eyalet başkanlığında sayısının artmasında son derece etkili Trakya’da yaşayan insanlar olarak ne bulunan ve turizm planlaması ile olmustur. Ayrıca anavatanımız yazık ki bölgemizin turizm açısından ne görevlendirilen kişiler, Bulgaristan, Türkiye’nin ekonomisinin son yıllarda kadar zengin bir bölge olduğunun Romanya gibi ekonomik açıdan kısıtlı umut verici oranda gelişmesi, farkında değiliz. Bu bölgemizin bir vatandaşlarının gelir seviyesinin artması imkanlara sahip ülkelere yönelmeyi eksiği.” dedi. doğal olarak komşu Yunanistan’a ziyaret tercih ediyor. Bu ülkelerden gelen ziyaretçinin de harcayacağı para kayda sayısını arttırmıştır. Türkiye’den GÜNDEM: Turizm sektöründe çalışan Yunanistan’a gelen bu turizm akımından değer bir para değildir. Buna özellikle bir kişi olarak Yunanistan turizminin Balkan kolunda yaşayan ve özellikle yaz maalesef Batı Trakya ekonomisi az bulunduğu durumu değerlendirir aylarında Zlatograd kapısından gelen faydalanmaktadır. Genelde turistlerin misiniz? binlerce Bulgar vatandaşı güzel bir Cengiz UZUN: Ülkemiz Yunanistan son Selanik, Kavala, Taşöz ve Dedeağaç gibi örnektir. Lokal ekonomiye sağladıkları bölgeleri tercih ettiklerini görüyoruz. iki yıldır gerek turist girişi açısından, gelir yok denecek kadar azdır. Hem konaklama, hem yeme – içme gerekse gelen turistlerin ülke Türkiye’den Yunanistan’a gelen turizm ekonomisine sağladıkları gelir açısından ihtiyaçlarını bu şehirlerde karşılamaktalar. Bunun en önemli sebebi akımından bölgemiz de faydalanacak ise son derece umut verici rakamlara en basit ve atılacak en etkili adımlardan ulaşmıştır. 2013 yılından itibaren de turist de, Türkiye’de ve Türkiye ekonomisinin birkaçını şöyle özetleyebiliriz; İstanbul, lokomotifi olan İstanbul gibi büyük bir giriş oranlari %15 artış gösterip Bursa, Kocaeli, İzmir gibi şehirlerde gerek merkezde, bölgenin pazarlama ve turizmcilerin yüzünü güldürmüştür. Bu fuarlarda katılımcı olarak yer almak, promosyonu için hiçbir adımın artışın nedenlerinden bazıları komşu gerekse yerel medyaya reklam vermek atılmamasıdır. İki yıl önce bu tespiti bir ülkelerin siyasi açıdan çalkantılı zorundayız. Ayrıca teknolojiyi kullanarak toplantıda TURSAB Marmara bölgesi dönemlerin yaşanması ve tabii ki asıl internet ve sosyal medya aracılığı ile önemlisi ülkemizin pazarlama açısından başkanı da yapmıştı. Vermiş olduğu orada yaşayan potansiyel turistleri örneği unutmak mümkün değil. Şöyle zekice organize edilmiş kampanyalardır. varlığımızdan haberdar etmek Açıkçası Avrupa, Amerika ve son yıllarda demişti bize: ‘Ben Yunanistan’ı 25 yıldır zorundayız. Buna ilaveten bölgemizde işim gereği ziyaret ediyorum. Selanik, Asya’dan gelen turistler Yunanistan’ı bulunan yerel işletmeler de altyapılarını Kavala, Atina gibi sehirlere karayolu ile turizm destinasyonu olarak yeniden kesfetmiş durumdalar. Kampanyalarında İstanbul’dan ulaşmak için sürekli Egnatia gelecek olan turiste göre organize etmek zorundalar. Levhalar, lokantadaki menüler, tanıtım broşürleri ve posterleri Türkçe hazırlayıp, gelecek olan misafirlerin dil konusunda sıkıntı çekmemeleri için girişimlerde bulunmak gerek. Kısaca söylemek gerekirse, eğer turizmden yararlanmak istiyorsak, düzenli bir şekilde çalışmalo, tanıtım faaliyetleri için uzun vadeli planlama yapmalo ve bölgemizdeki işletmeleri buna hazırlamalıyız. GÜNDEM: Turizm sektörünün gelişmesini ülke halkları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Turizm ülkelerin yakınlaşmasına yardımcı olabilir mi? Cengiz UZUN: Turizm sektörü her zaman halkları yakınlaştırıp birbirlerini daha iyi anlamak için müthiş bir fırsattır. Turizmin gelişmesi ile iki halk birbirini hem daha iyi tanıma firsatı bulacak, hem de aslında iki halkı birleştiren ne kadar çok unsur olduğunun farkına varacaklar. Yani iki halkın aslında ne kadar çok ortak özelliği olduğunu anlayacaktır. Londra’da eğitimimi tamamlayıp 6 yıl turizm sektörünün birçok alanında çalıştıktan sonra Batı Trakya’ya dönüp 10 yıl da burada bu alanda emek verdikten sonra şunu rahatça ifade edebilirim ki; turizm sektörü bölgemizin birçok şehir ve köyünde (özellikle Balkan kolundaki köylerde) iyi bir gelir kaynağı olabilecektir. Altyapıyı hazırladığımız, sağlam bir turizm politikası oluştuğu takdirde hem doğrudan birçok insanımıza gelir sağlayacak, hem dolaylı şekilde turizm köylerimizi ekonomik olarak kalkındırıp, yüksek olan işsizlik oranını düşürecek, gençlerimiz yurtdışına çıkmak zorunda kalmayacaktır. Bunun gerek ülkemizde, gerekse dünyanın birçok bölgesinde örnekleri mevcut. Yeter ki devlet bazında ve belediye bazında turizm sektörünü destekleyelim ve bu yüksek potansiyelin farkına varalım. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 3 Çınar FM’in antenleri tahrip edildi HAFTANIN YORUMU Hülya EM‹N [email protected] @HulyaEmin1 Gümülcine’den Türkçe yayın yapan Çınar FM’in antenleri soru işaretlerine neden olabilecek bir saldırıya uğradı. Radyo yetkilileri, antenlere bilinçli olarak büyük çapta zarar verildiğini açıkladılar. ÇINAR Derneği yayın organı olan Çınar FM’in Genel Sorumlusu Cengiz Ömer tarafından yapılan açıklamaya göre, kimliği belirsiz kişi veya kişiler metrelerce yükseklikteki anten direğine tırmanarak büyük çaplı zarara sebebiyet verdiler. Cengiz Ömer konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Radyo dinleyicilerinin radyo frekansının zayıfladığına ilişkin yaptıkları şikayetler üzerine yaptığımız kontrollerde anten parkındaki radyo antenimizin saldırıya uğradığını tespit ettik. Anten parkında bulunan anten üzerinde bazı kabloların koptuğunu gördükten sonra tamir etmesi için bir uzman çağırdık. İlk başta kötü hava koşulları nedeniyle kabloların kopmuş olabileceğini düşündük. Ancak uzman radyo teknisyenimiz yaptığı incelemelerden sonra böyle bir hasarın en sert rüzgar sebebiyle dahi oluşamayacağını söyledi. Uzman, mevcut hasarın ancak ‘el yardımıyla’ verilebileceğini belirtti. Ayrıca böyle bir zararın, anten işinden anlayan ve nasıl zarar verileceğini çok iyi bilen kişi veya kişilerce yapılabileceğini ifade etti. Burada bir noktaya dikkat çekmek isterim. Eğer bu zararı kasıtlı olarak birileri yapmadıysa rüzgar yapmıştır. Ancak ne gariptir ki, bu rüzgar onlarca antenin bulunduğu anten parkında sadece Çınar FM’in antenini hedef alıyor ve öyle sert esiyor ki, özel üretilmiş, son derece sert, kalın ve dayanıklı kablo ve kablo bağlantılarını koparmakla kalmıyor, aynı zamanda bir alet kullanılmış gibi parçalayarak hasar veriyor. İlginç olan asıl husus, bu şiddetli rüzgar böyle bir fırtınayı koparırken diğer antenleri teğet geçiyor. Anlaşılan odur ki, burada Çınar FM anteni bilinçli bir şekilde hedef alınmıştır. Anten parkında hiçbir antenin üzerinde kime ait olduğu belirtilmiyor. Demek ki bu zararı verenler antenimizin yerini ve zararın nasıl yapılacağını gayet iyi bilen kişilerdir. Şimdilik, tahminlerimiz olmasına rağmen kimseyi töhmet altında bırakmak istemediğimiz için, bu zararı kimlerin yapmış olabileceği hususunda fikir 3 GÜNDEMhaber 6 Mart 2015 beyan etmek istemiyoruz. Bu işin sıkı bir şekilde takipçisi olmaya devam edeceğiz.” Çınar FM yöneticilerinden Bilal Budur ise, “Uzman teknisyenin yaptığı tespitlerden anladığımız kadarıyla bu zararı yapan kişi veya kişiler, kesinlikle bilinçli bir şekilde yapmışlardır. Verdikleri hasarın, sözkonusu anten sisteminde verilebilecek en büyük hasar olduğu anlaşılmıştır. Çünkü metrelerce yükseklikteki anten girişlerinde bulunan özel kablo bağlantıları, yerlerinden özel gayretle parçalanmak suretiyle sökülmüş. Dolayısıyla, sadece kablolar değil, aynı zamanda kabloların bağlandığı özel anten girişleri de parçalanarak tamamen onarılamaz duruma getirilmiş. Bu şekilde anten direği üzerinde bulunan dört adet verici antenin ikisi tamamen kullanılamaz hale gelmiştir. An itibariyle iki anten devredışı kaldığı için verici cihazımız da risk altındadır. Çünkü verici cihazı dörtlü anten sistemine göre çalışır. Vericinin bu haliyle çalışmaya devam etmesi büyük risk oluşturmaktadır ve bütün cihazların bozulması söz konusu olabilir. Şu anda teknisyenin tavsiyesi üzerine hasarı giderene kadar riski azaltmak için vericinin gücünü en düşük seviyeye düşürerek yayınımıza devam ediyoruz. Son olarak şunu belirtmek istiyorum. Tamamen gönüllü bir şekilde, toplumumuza hizmet gayesiyle çalıştırdığımız dernek malı olan Çınar FM’e bu şekilde binlerce euroluk zararı yapanları Allah’a havale ediyoruz. “ ifadelerine yer verdi. Çınar FM yetkilileri, bundan sonraki süreçte, hiçbir emniyet önleminin olmadığı anten parkında, benzer bir olayın yinelenmemesi için kamera sistemi başta olmak üzere hukukun öngördüğü her türlü caydırıcı güvenlik tedbirlerinin alınacağını ifade ettiler. Dünya Kadınlar Günü... Mart Dünya Kadınlar Günü… Tüm dünyadaki kadınlara adanmış bu günün bu yıl 105. yıldönümü. 8 Mart, New York’ta kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için başkaldırışının tarihi. 1857 yılında bir tekstil fabrikasında kadın işçilerin başlattığı grev, polisin işçilere saldırması ve işçilerin kilitlendiği fabrikada yangın çıkmasıyla bir faciaya dönüşmüştü. 8 Mart 1857 tarahinde yaşanan bu elim olayda 129 kadın işçi can vermişti. 1910 yılında, Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplanan 2. Enternasyole bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin’in, New York’taki tekstil fabrikası yangınında ölen kadınların anısına 8 Mart’ı “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını önermesiyle bu gün bir sembol haline geldi. 1977 yılında da 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanması Birleşmiş Milletler’de kabul edildi. O günlerden bugünlere gelinceye kadar köprünün altından çok sular aktı. Bu süreç içerisinde kadının toplum içerisindeki yeri, istisnalar dışında büyük değişimler geçirdi. Ama bu değişim, istenilen ya da olması gereken düzeyde gerçekleşmedi. Bugün dünya nüfusunun 7 milyara ulaştığı söyleniyor. Bu nüfusun yarısını da kadınlar oluşturuyor. Ancak kadınların “nüfuz” oranı, “nüfus” oranlarıyla paralellik arzetmiyor. Uluslararası raporlar, kadının toplum içindeki yerinin olması gerektiği noktada olmadığını, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın halen süregeldiğini gösteriyor. BM Kadın (UNWomen) verilerine göre, 2013 yılında dünya genelindeki kadınların yüzde 35’i fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı tarafından yapılan bir çalışmaya göre, Avrupa Birliği’nde (28 ülkede) her üç kadından biri 15 yaşından itibaren cinsel veya fiziksel şiddete maruz kalıyor. Dünyada okuma yazma bilmeyen insanların sayısı 773 milyon. Bunların üçte ikisini de kadınlar oluşturuyor. BM ve Parlamentolar Arası Birlik’in (IPU) 2010 yılı verilerine göre, kadınların mecliste temsil oranları yüzde 18,8, hükümette 8 SAHİBİ: HüLYA EMIN Genel Müdür ve Yay›n Yönetmeni: Hülya Emin Yaz› ‹şleri: Ozan Ahmetoğlu Adres: P. Mavromihali 4-6 Komotini 69100 Tel-Fax: 2531070929 email: [email protected] web sitesi: www.gundemgazetesi.com ABONE ŞARTLARI Y›ll›k (52 say›) 40 Euro. Kuruluşlar: 100 Euro. Belediyeler:150 Euro. Resmi Daireler:200 Euro. Yurtd›ş›:100 Euro. temsil oranları ise yüzde 16. Velhasıl, kadın olmak zor… Ya Batı Trakya’daki durum?.. Küçük toplumlarda kadına yüklenen role, Batı Trakyalı kadının azınlık bireyi olması da eklenecek olursa, omuzlarında nasıl bir yük taşıdığını anlamak daha kolay olacaktır. Kadınlar, toplumsal yapı içerisinde eskisiyle kıyas götürmeyecek düzeyde söz sahibi olmaya başladılar. İstenilen düzeyde olmasa da, hemen hemen her alanda Batı Trakyalı kadın artık varlığını hissettiriyor. İçe dönük, korumacı ve muhafazakar yapısıyla kadın olmanın zaman zaman daha da zorlaştığı bu coğrafyada kadının yeri hakkında söylenecek çok söz, yapılacak çok iş var şüphesiz. Ancak, azınlık olmanın kadına getirdiği ek yüklerden söz etmekten de kendimi alıkoyamayacağım. Bu noktada eğitim alanında kız çocuklarının yaşadığı sıkıntılara özellikle değinmek gerek diye düşünüyorum. Bir dönem Batı Trakya’daki aileler için, azınlık eğitimi üzerindeki siyasi baskılardan kaçış yöntemlerinden biri çocuklarını Türkiye’deki yatılı orta eğitim kurumlarına göndermek olmuştu. Ancak “kız evladı koruma” içgüdüsüyle, kız çocuklarının çoğu evlerinde, köylerinde kaldı. Bu da kadının eğitim alanında geri kalmasında önemli bir neden oldu. 19. madde nedeniyle birçok kızkardeş, birçok anne kendi kanından, canından uzak bırakıldı. Birçok annenin yüreği hasret acısıyla yandı; ömürler evlat yolu gözleyerek tükedi. Neticede hasret, gurbet, ayrılık kader kabul edildi; kadere boyun eğildi. Azınlığa karşı önyargılı olan çevrelerin, azınlık kadınına yönelik önyargıları da süregeldi. Örneğin Yunan medyasında çıkan birçok haberde, azınlık kadınına istenilen etiketler konuldu, ona ait olmayan söylemler onun ağzından söyleniyormuşçasına dile getirildi. Sivil örgütlenmede, yılların hayali olan kadınlar derneği kurulamadı. Rodop ve İskeçe illerinde kadınları kültürel faaliyetler çatısı altında toplamayı hedefleyen iki derneğe, isminde, Batı Trakya kadınının etnik kimliğinden bir parça taşıdığı için kuruluş izni verilmedi. Velhasıl kadın olmak zor… Hele azınlık kadını olmak… O daha da zor… Ιδιοκτὴτρια-Εκδὸτρια: Χουλγιὰ Εμὶν Γενικὴ Διευθὺντρια: Χουλγιὰ Εμὶν Συντὰκτης: Οζὰν Αχμὲτογλου Π. Μαυρομιχὰλη 4-6 ΚΟΜΟΤΗΝΗ 69100 Τηλ - φαξ: 25310 70920 Κωδικὸς: 2764 gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 4 4 GÜNDEMhaber 6 Mart 2015 AYDIN DÜŞÜNCE Aydın AHMET [email protected] 8 Mart... ünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır. 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde, 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000’i aşkın kişi katıldı. 26 -27 Ağustos 1910 tarihlerinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Internationaler Frauentag” (International Women’s Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi. Bu öneri oybirliğiyle kabul edildi. İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı. Fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda tarih 8 Mart olarak belirlendi. Adı da “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak karara bağlandı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de anılmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti. Birleşmiş Milletler’in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York’ta ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır. Tarihçesi böyle gelişen Kadınlar Günü demokrasi ile yönetilen tüm ülkelerde kutlanmaktadır. 21. yüzyılda hala kadınların hak peşinde koşuyor olması, insanlığın bir ayıbıdır. Kadın haklarının, insan hakları dışında büyük bir başlık oluşturması, erkek egemen toplumlarda kadınlara bakışın ilkellikten hala kendisini kurtaramamasındandır. Hayatın her noktasında var olmaya ve hak ettiği yeri alma mücadelesi veren kadını, eve hapsetmeye çalışmak, üretkenliğe, yeniliğe, aydınlığa ve gelişmeye vurulan bir darbedir. Kadın erkeğinin ne bir adım önünde, ne de bir adım gerisinde olmalıdır. Kadın erkeğinin yanı başında, onun safında olmalıdır. Birlikte verilen yaşam mücadelesine ortak edilen kadın, bu mücadelenin cefasına olduğu kadar sefasına da ortak edilmelidir. Biliriz ki kadınlar daima başka birileri için yaşarlar, kendi hoşlandıkları müziği, sinemayı, sporu, sanat dalını bilmezler, ama eşlerinin veya çocuklarının nelerden hoşlandıklarını çok iyi bilirler. Onlar birileri için yeri geldiğinde kıyasıya savaşırlar, ama sorun kendileri olunca kollarını indirirler, D boynunu eğerler. Ev işlerinin boğucu etkisi onun yaratıcılığını, üretkenliğini, girişkenliğini törpüler. Çalışma yaşamına katılmak, kadının özgürleşmesi yolunda ileri bir adımdır. Ancak kadının kurtuluşu anlamına gelmez. Çünkü bir emekçi olarak sömürülmesinin yanı sıra ayrımcı, cinsiyetçi, yasal yaklaşımlar, gelenekler ve toplumsal kurallardan dolayı bir yığın sorunla karşı karşıyadır. Yaşadığımız bu erkek egemen sömürü düzeninde, hayatın her alanında kadınla erkeğin yan yana, omuz omuza zorluklarla ve sorunlarla mücadele ettiği çok az görülür. Bu nedenledir ki, kadınlar demokrasi mücadelesinde aktif olarak yer alamaz. Yönetici kadrolarında yer alsalar bile çok azınlıktadırlar. Bu nedenledir ki, hangi siyasi partiye oy verileceğini babalar, kocalar veya ağabeyler belirler. Bu nedenledir ki, çocuk dünyaya getirdiğinde her türlü sorumluluğu kendisi üstlenecek olmasına rağmen, dünyaya getirip getirmeme konusunda başkalarının onayını almak zorundadır. Bu nedenledir ki, kendi hayatlarını her zaman başkalarının istediği gibi yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu nedenledir ki, hep başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak uğruna toplumsal mücadeleden, demokrasi mücadelesinden, üretkenlikten uzak kalmışlar, uzak bırakılmışlardır. Çünkü toplumun kendisine biçtiği role uygun olarak evindedir. Daha küçükken beynine iyi bir insan olmaktan öte “iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir ev kadını” olmak düşüncesi kazınmıştır. Ailesinden, toplumdan, yakın çevresinden yalnız bunu görmüştür. Gelenekler, töreler, toplumsal ve dinsel kurallar kadınları böyle biçimlendirmiştir. Uysal, her söylenilene itaat eden varlıklar haline getirmiştir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, kadınlar yine de mücadeleci, direngen ve dayanıklı yapılarıyla mücadeleye katkı sunmak için çaba harcamaktadırlar. Ve kadınlar dört vardiyalı bir yaşam içindedirler; yani onların bir günde kendilerine ayıracak, kendilerini geliştirmek için sarf edecek bir saatleri bile yoktur. Bu nedenle kadınlar 25’inci saati yaratmak peşindedirler. Kadınlar üzerindeki her türlü sömürü ve baskıya son verecek, kadının toplumsal ve siyasal yaşama etkin bir şekilde katılmasının yolunu açacak olan demokrasi mücadelesinin içinde olmalıdır. Bu mücadele kadınlar için eşitliğin ve özgür gelişmenin yolunu açacağı gibi, mücadele içerisinde yer almak, kadının beynine vurulan prangaları kırıp, mutfak duvarlarını yıkarak özgürleşmenin ilk ve temel adımını oluşturacaktır. Ne erkeğin ne de kadının, bu ataerkil kültürü, yüzyıllardan beri süregelen alışkanlık ve gelenekleri, erkeğin bu eşitsiz ilişkideki ayrıcalıklı konumunu, gizli-açık sürdürme çabasını, kadınının boyun eğmiş, edilgen durumunu, birden bire yok etmesi olanaksızdır. Bunların alt edileceği yer ve ortam mücadelenin ta kendisidir. Kadınlar, bizler Dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturuyoruz ve en önemlisi nüfusun diğer yarısı ile aynı haklara sahibiz ve bu sorunlardan kurtulmamız mücadeleye sunacağımız katkı ile doğru orantılıdır, dedikleri gün, kadınların gerçek kurtuluş günü olacaktır. Kalın sağlıcakla. SİRİZA heyeti Diyarbakır Belediyesi’ni ziyaret etti SİRİZA Partisi’nden bir heyet, Türkiye’de Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ı ziyaret etti. SİRİZA heyetinin başkanı Yorgos Karaçiobanis, “Kürtler ve Yunan halkı arasındaki köprü önemli. Bizleri deniz bölmüş olabilir, ama ortak kültürlerimiz var.” dedi. Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak ise, Yunan halkının tarihte büyük acılar çektidiğini belirterek, “Direnişler sergiledi, Kürtler de böyledir.Yunanistan’da faşizme karşı direniş ile Kobani’deki direniş bizim için aynı anlamı taşıyor.” dedi. ZİYARETİN AMACI KOBANİ’YE DESTEK SİRİZA partisinden 22 kişilik bir heyet, IŞİD’ten temizlenen Kobani’ye destek vermek amacıyla Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ı ziyaret etti. Heyeti kapıda Kışanak, tek tek karanfil vererek karşıladı. SİRİZA heyetinin başkanı Karaçiobanis, Kobani’de IŞİD’e karşı savaşanları övüp, Kobani ile dayanışma amacıyla Yunanistan’da kampanya başlattıklarını ve bu kampayalar çerçevesinde gıda yardımında bulunduklarını kaydetti. Kobani’nin savunulmasının çok önemli olduğuna değinen Karaçiobanis şunları söyledi: “Bu bölgeye de ilk kez geldik ve çok heyecanlıyız. Kobani’nin savunulması çok önemliydi. Bütün dünya ve Avrupa’da özellikle de Yunanistan’da bununla ilgili dayanışma organizasyonları düzenledik ve halen düzenliyoruz. Kobani ile sadece dayanışma için değil, aynı zaman yakın bir temas için de geldik. Amacımız Kürtler ve Yunanlılar arasındaki yakınlığı sağlamak ve temas diyaloğunu arttırmaktır. İki halk arasındaki köprü bizim için çok önemli. Bizleri deniz bölmüş olabilir, ama ortak kültürlerimiz var. Onun dışında faşizme karşı, kapitalist sisteme karşı savaşta da Yununistan’da da bir direniş var. Aynı zamanda Kobani’de de böyle direniş var. Bir çok noktada kazandı ve bu direniş devam ediyor. Aynı zamanda sizin oluşturmuş olduğunuz demokratik model de bizi heyecanlandırıyor ve bu bizler açısından da çok önemli.” Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Kobani konusunda SİRİZA Partisi’nin gösterdiği duyarlılık ve dayanışmadan dolayı heyete teşekkür etti. Karşılıklı konuşmalardan sonra SİRİZA partisi yöneticileri, Kışanak’a, “Kobani dayanışma afişi” ile partinin İngilizce, Yunanca, Türkçe ve Kürtçe, “direniş” yazılı afişini hediye etti. Kışanak da heyet başkanı Yorgos Karaçiobanis’e, Diyarbakır’ı anlatan bir seramik hediye etti. İskeçe’de tecavüz zanlıları yakalandı İSKEÇE’de 21 yaşındaki bir genç kız kendisine tecavüz edildiği gerekçesiyle polise giderek iki kişiden şikayetçi oldu. Genç kız polise verdiği ifadede, sarhoşluğundan faydalanan kişilerin kendisini kenevir kullanmaya teşvik ettiğini, sonra da cinsel ilişkiye zorladığını söyledi. Şikayet üzerine harekete geçen İskeçe polisi, 29 ve 35 yaşlarındaki iki kişiyi, 21 yaşındaki kıza tecavüz etme suçlamasıyla gözaltına aldı. Polis tarafından yayımlanan basın bülteninde, 28 Şubat 2015 tarihinde sabahın erken saatlerinde 21 yaşındaki kızın sarhoşluğundan istifade eden iki kişinin genç kızı 35 yaşındaki zanlının evine götürdüğü, daha sonra da kenevir içmeye teşvik ederek cinsel ilişkiye zorladığı belirtildi. Polis, olay sonrası 29 ve 35 yaşlarındaki kişilerin evlerinde yaptığı aramada 16 gram ağırlığında 2 naylon poşet içinde işlenmemiş kenevir, 18 adet farklı hap, 1 tablet bilgisayar, 2 laptop bilgisayar, 3 cep telefonu, 6 hard disk ve giyim eşyalarına el koydu. İki zanlının sevkedildikleri mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 5 HAYATIN İÇİNDEN Ozan AHMETOĞLU [email protected] Asıl “kışkırtıcı” ve “bölücü” kim? atı Trakya Türklerinin taleplerini dile getirmesinden rahatsız olan çevreler yeni hükümetin göreve başlamasıyla adeta nöbet tutmaya başladı. Azınlık yeni hükümetten beklentilerini, taleplerini - ki bu talepler haklı talepler olmakla birlikte yıllardır dile getiriliyor dillendirdikçe malum odaklar son derece abartılı bir “milli hassasiyetle” harekete geçip “azınlığın istediklerini vermeyiz” pozisyonunu alıyor. Bu çevrelerin gösterdiği “milli hassasiyet” abartılı olduğu kadar da haksız. Zira, Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu, kendisine tanınan ve yıllar öncesinde elinden alınan demokratik haklarının haricinde bir şey istemiyor. Azınlığın kendi talepleri için mücadele etmesini bırakın bunları basit bir şekilde ve üstelik de kısık bir sesle dile getirmesine bile tahammül edemeyen bir zihniyet sözkonusu. Bu zihniyet, azınlığımızın bugüne kadar çoktan tatmin edilmesi gereken taleplerinin haksız olduğunu savunurken, azınlık adına konuşan veya görüş beyan edenleri de hedef tahtasına oturtuyor. B 5 GÜNDEMhaber 6 Mart 2015 Bu düşünce yapısına göre şöyle bir şey sözkonusu: azınlığın temsilcileri (millevekilleri, belediye başkanları, azınlık kurumları, eyalet ve belediye meclis üyeleri) Batı Trakya Türklerinin milli kimliğimizin inkarıyla ilgili veya vakıflar ve müftülüklerle ilgili fikir beyan edemez. “Bu sorunlar çözülsün” diyemez. Böyle diyenler de “aşırı uç” olmak ve “bölgeyi karıştırmak”la itham ediliyor. Bu zihniyet, benimsediği tutum ve politikalarla aslında Batı Trakya Türk azınlığına demokrasiyi ve demokratik mücadeleyi yasaklıyor diyebiliriz. Mesela, adında “Türk” kelimesi olan tarihi azınlık derneklerinin resmiyetlerinin iade edilmesi ve bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin azınlık dernekleriyle ilgili kararlarının uygulanmasını istemek, toplumu bölmek, ayrıştırmak ve kışkırtmakla eşdeğer sayılıyor. Yani “Türk azınlık” deyince, “İskeçe Türk Birliği’nin resmiyeti iade edilsin” deyince “Müftülük sorunu çözülsün” çağrısı yapınca, “vakıflar sorunu çözüme kavuşsun” deyince, kışkırtmak, bölmek ve ayrıştırmak oluyor(muş)! Hele hele bu talepleri dile getirenler seçimle işbaşına gelen yöneticilerse bu “ayıp” ve bu “günah” iki katına çıkartılıyor. Bu “yöntemin” bilinçli bir şekilde yapıldığını düşünüyorum. Böylelikle hem toplumdaki demokratik mücadele iradesi zayıflatılmış oluyor, hem de aznlık temsilcileri bir süre sonra bu demokratik talepleri dile getirmekten “çekiniyor” veya “ürküyor”. Peki sormak istiyorum. Bu durumda kıştırtan, bölen, ayıran, toplumda “ötekiler” yaratan kim? Halk arasında birinci ve ikinci sınıf vatandaş grubu oluşturan zihnihet ve düşünce yapısı hangisi? Azınlığın uluslararası anlaşmalardan ve temel hukuk kurallarından doğan haklarını isteyenler mi “kışkırtıcı” ve “bölücü” yoksa azınlığın milli kimliğini tanımayan, derneklerin kapatan, eğitim ve din kurumunda azınlığa söz sahibi olmasını yasaklayan, azınlığın sesini kısan politikalar mı? Hangisi kışkırtıcı? Azınlığın oylarıyla seçilen ve azınlığın yıllarca yerine getirilmemiş taleplerini dile getiren, hatta gürültü yaparcasına değil de, çok kısık bir sesle bunları dillendiren azınlık temsilcileri mi, yoksa azınlığın temsilcilerini “hedef” olarak gösteren ve azınlığı terörize eden bakış açısı mı? Neymiş efendim? Kozlukebir belediye başkanı, yasal olmayan Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu’nun asbaşkanı olmayı kabul etmiş! Vay ne büyük “günah” işlemiş! Burada suç işleyen kim acaba? Seçilmiş azınlık temsilcilerinin biraraya geldiği ve toplum meselelerinin tartışılmaya çalışıldığı bir kurulu “yasadışı” ilan ederek, hedef haline getirmek ve hiç yoktan suç isnat etmek mi, yoksa tamamen meşru bu kurulda yer almak mı suç? Dediğim gibi bunun bilinçli olarak benimsenen bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Böylece; azınlık temsilcilerinin sadece vatandaşlık konularıyla ilgilenmesi (ekonomi, işsizlik, bürokratik işlemler, v.s) sağlanacak ve “azınlık konuları”yla ilgilenmek “cesaret” gerektiren “teklikeli” bir konu haline getirilmek isteniyor. Azınlık temsilcisinin “hastane – postane sorunu”yla ilgilenmesi ama “azınlık meselerini” gündeme getirmemesi, bunlar hakkında konuşmaması amaçlanıyor. Bu taktik, yeni hükümetin de göreve başlaması ve azınlığın yeni hükümetten beklentilerini dile getirdiği bir dönemde bariz bir şekilde arttı. nedeni de azınlığın olası bir kazanımını daha doğrusu hakkını engelleyebilmek. Kökü, “eyvah azınlık imtiyaz kazanıyor...” şeklinde biraz da “paranoyak” bir düşünce yapısına dayanan bu durum, demokrasi, hoşgörü ve farklıya saygı kavramlarına büyük zarar veriyor. Batı Trakya Müslüman Türk Toplumunun ve temsilcilerinin bu antidemokratik “saldırı” ve “sindirme gayreti”nden şüphesiz ki etkilenmemesi gerekir. Aksi takdirde “azınlık sorunu” diye bir olgunun değer yitirmesi ve toplum tarafından “önemsizmiş” gibi algılanması, “azınlık politikacısı” ve “azınlık temsilcisi” kavramlarının değersizleşmesi ve zamanla bunun uzantısı olarak, azınlığın da kendisini değersizleştirmesi ve reddetmesine yol açabilir. Tarım beyanı bildirimleri başladı 2015 yılı tarım beyanı bildirimlerinin başladığı ifade edildi. Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi, 2015 yılı tarım beyanları için hangi evrakların gerekli olacağı, dönüm başına çiftçiden kaç para alınacağı ve beyanların hangi bölgelerde ve ne zaman yapılacağı konusunda yayınladığı bildiri ile çiftçileri bilgilendirdi. Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi Başkanı Hüseyin Esat imzalı bildiride, kooperatifin 2015 tarım beyanlarını 2 Mart Pazartesi gününden itibaren yapmaya başlayağı belirtiliyor. Kooperatifte tarım beyanı yapmak için son tarih 15 Mayıs Cuma günü. Kooperatif temsilcileri, 9 Mart Pazartesi günü itibarı ile Sirkeli, Kozlukebir ve Yassıköy bölgelerinde tarım beyanlarını yapmak için hazır bulunacak. Temcilciler, beyanları üç bölgede de hafta için 08:00 ile 15:00 saatleri arası, Cumartesi günü ise 08:00 ile 13:00 arasında yapacak. 2015 tarım beyanı için hangi gereken belgeler şöyle: - Kimlik fotokopisi - 2014 yılı temiz belgesi (ekkatharistiko 2014) - OGA defteri fotokopisi (sadece resimli sayfa) - AMKA numarası - E9 belgesi (kendine ait tarlalar içi) - Banka defteri - Kira sözleşmesi (enikiastirio hrisidanio) - Küçük baş hayvanlar için mitroo - Pamuk üreticileri için fatura ve kartlar (1.6 kilo tohum/ dönüm başına) - Sert buğday üreticileri için fatura ve kart (12 kilo tohum / dönüm başına) - Traktör ve iş aracı olanlar için ruhsat fotokopisi - Yağ gündöndüsü ekenlerin sözleşmeleri (varsa) - Tarla domatesi ve pancar ekenlerin sözleşmeleri (varsa) ÇİFTÇİ DÖNÜM BAŞINA KAÇ PARA ÖDEYECEK? Çiftçiler tarım beyanı yaparken en az iki ürün bilgirmeleri gerekiyor. Trakya Türün Üreticileri Kooperatifi çiftçilerden: -1 ile 6 dönüm için 30 euro -6 ile 50 dönüm için 45 euro -50 ile 100 dönüm için 65 euro -100 ile 130 dönüm için 120 euro -130 ve üzeri dönüm için 150 euro alınacak. -Hayvan besicileri ise her şekilde 65 euro ödeyecek. İki türlü ödeme yapılabilecek Tarım beyanını Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi ile yapacak çiftçiler ödemelerini iki türlü yapabilecek. Birinci ödeme, tarım beyanını yaptıktan sonra peşin ödeme, ikinci ödeme ise banka vekaleti ile ödeme şeklinde yapılacak. Tarım beyanı yapacak çiftçilerin her türlü ödeme sonrasında kasadan belge almayı unutmaması gerektiği ifade edildi. ELEMAN ARANIYOR İskeçe’de kuaförde çalışmak üzere çırak aranıyor. Bilgi için Rıdvan Manav. Telefon No: 6947192253, 2541077666 gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 6 6 GÜNDEMhaber 6 Mart 2015 Türkiye’deki Batı Trakyalılar’dan Başbakan Çipras’a mektup MERKEZİ İstanbul’da bulunan Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği (BTTDD), Başbakan Aleksis Çipras’a iletilmek üzere Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu Nikos Matthiudakis’e bir mektup verdi. BTTDD Genel Başkanı Taner Mustafaoğlu ve şube başkanları, Başkonsolos Matthiudakis’i 2 Mart Pazartesi günü makamında ziyaret ettiler. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği (BTTDD) Genel Başkanı Taner Mustafaoğlu, Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu Matthiudakis’e Başbakan Aleksis Çipras’a iletilmek üzere bir mektup sundu. Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda gerçekleşen görüşmenin ardından açıklama yapan Mustafaoğlu, görüşmede Başbakan Çipras’a kutlama mektubu sunduklarını söyledi. ÇİPRAS’LA GÖRÜŞMEK İSTİYORUZ Çipras’ın ilk Türkiye ziyaretinde, heyetlerini kabul etmesi veya derneklerini ziyaret etmesi taleplerini Başkonsolos Matthioudakis’e ilettiklerini belirten Mustafaoğlu, “Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Yunanistan ziyaretleri sırasında buradan oraya göçmüş olan Rum azınlığın derneklerini ziyaret ettiğini biliyoruz. Biz de bir eksiğin tamamlanması açısından bir teklifte bulunduk” dedi. Mustafaoğlu, “Batı Trakya Türkleri 3 milletvekilini SİRIZA’ya vererek yeni hükümete olan inançlarını ortaya koymuşlardır. İnşallah bunun karşılığını Batı Trakya Türkleri ve tüm Yunanistan halkı bulur ve başarılı bir hükümet görürüz önümüzdeki dönemde.” ifadelerini kullandı. YUNANİSTAN’A GİRİŞ YASAĞI Değişim yapacağına inanarak, Batı Trakya Türkleri’nin SİRİZA hükümetine büyük destek verdiklerini belirten Mustafaoğlu, ‘’İki ülke yasaklarla bir yere varamaz. Yunanistan Başbakan’ı Çipras’tan benim konumumda olan ve Yunanistan’a girişi engellenen insanlara seyahat hakkı tanımasını bekliyoruz.’’ diye konuştu. BTTDD’nin mektubunda Başbakan Çipras’a hitaben, “SİRİZA’nın Türk adaylarının aldığı yüksek oylar azınlığımızın sizden ve partinizden beklentisini samimi bir şekilde yansıtmaktadır. Batı Trakya Türk azınlığı Yunanistan ‘ın ayrılmaz parçası olarak, sizden azınlık konularına olumlu yaklaşımlar beklemektedir.” ifadelerine yer verildi. Danışma Kurulu’nda Mete’yle devam kararı BATI Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (BTTADK) seçimleri, 1 Mart Pazar günü Gümülcine Türk Gençler Birliği’nde gerçekleşti. İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete oybirliğiyle yeniden başkan seçildi. Asbaşkanlık görevine Kozlukebir Belediye Başkanı Rıdvan Ahmet ve Mustafçova Belediye Başkanı Cemil Kabza seçilirken, Genel Sekreterlik görevini Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan üstlendi. Toplantıyla ilgili olarak BTTADK tarafından yapılan açıklama şöyle: “Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu seçimleri, 1 Mart 2015 Pazar günü gerçekleştirilmiştir. Gümülcine Türk Gençler Birliği lokalinde yapılan toplantıda Danışma Kurulu’nun bir yıl boyunca görevde olacak yönetimi belirlenmiştir. Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanlığına tekrar aday olan İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete, oybirliğiyle bu göreve getirilmiştir. Danışma Kurulu Asbaşkanlığı görevine; Rodop ilinden Kozlukebir Belediye Başkanı Rıdvan Ahmet, İskeçe ilinden Mustafçova Belediye Başkanı Cemil Kabza ve Meriç ilinden Batı Trakya Azınlığı Güney Meriç Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Bekir Mustafa seçilmiştir. Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Genel Sekreterliği görevine ise Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan getirilmiştir. Danışma Kurulu yönetimiyle ilgili kararlar oybirliğiyle alınmıştır.” “AZINLIK İÇİN ATACAĞINIZ ADIMLARI BEKLİYORUZ” Türkiye’de 1923’ten beri Yunanistan’dan göç etmiş 750 bin civarında Batı Trakya Türkü’nün yaşadığı belirtilen mektupta, “Bizler de 1946 yılında kurulmuş, 16 şubesi ve 20 bin civarında üyesi olan Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği çatısı altında, heyecanla azınlık için atacağınız adımları bekliyoruz. Derneğimizin, Batı Trakya’da yaşayan azınlığın eşit Yunan vatandaşı olarak yaşamasını istemekten başkaca bir amacı bulunmamaktadır.” denildi. Yunanistan ve Türkiye arasındaki dostluktan en çok iki ülkede yaşayan azınlıkların faydalanacağı dile getirilen mektupta şu ifadeler yer aldı: “Yunan halkı ile iç içe yaşamış ve onları en iyi tanıyan Türk vatandaşları olarak, Türkiye’de Türk - Yunan dostluğuna en büyük katkıyı sunmaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz. Türkiye’ye yapacağınız ilk ziyaretinizde derneğimiz üyelerini kabulünüz veya derneklerimizi ziyaret etmeniz bizleri onurlandıracaktır.” Taner Mustafaoğlu: “Azınlık meseleleri daha ön plana çıkarılmalı” BATI Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Taner Mustafaoğlu, azınlık konularının Türk – Yunan ilişkilerinde daha fazla ön plana çıkartılması gerektiğini söyledi. Merkezi İstanbul’da bulunan BTTDD Genel Başkanı Taner Mustafaoğlu, Yunanistan’ın yeni Başbakanı Aleksis Çipras’la görüşme talebiyle ilgili olarak GÜNDEM’e konuştu. “Batı Trakya Türkleri de, İstanbul Rumları da iki ülkenin yakınlaşmasını isteyen, barışı ve dostluğu isteyen topluluklardır. Sayın Çipras’ın Türkiye’ye yapacağı ziyarette, Türkiye’de yaşayan Batı Trakyalılar olarak kendisiyle görüşmek istiyoruz.” diyen Mustafaoğlu, Başbakan Çipras’a ulaştırılmak üzere, mektubu Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na teslim ettiklerini söyledi. Rumları’yla bir biraraya gelmişti. Biz de dernek olarak bu olaydan esinlendik. Şu anda Yunanistan’da yeni bir hükümet var. Sayın Aleksis Çipras Yunanistan hükümetinin başbakanı. Dernek olarak sayın Çipras’la görüşmek istiyoruz. Bu isteğimizi ve talebimizi bir mektupla başbakana ulaştırılmak üzere İstanbul’daki Yunanistan Başkonsolosu sayın Nikos Matthiudakis’e verdik. Herşeyden önce bu çabamızın karşılık görmesi memnuniyet verici. Biz sayın başkonsolosla görüşmek için akşam saatlerinde randevu için başvurduk. Sabahı için randevu verilmişti. Bu hoş bir şey. Başkonsolosluğa gittiğimizde çok güzel bir şekilde karşılandık. Başbakan Aleksis Çipras’a verilmek üzere mektubumuzu sayın başkonsolosa teslim ettik.” “AHMET DAVUTOĞLU’NUN ZİYARETİNDEN ESİNLENDİK” “HEM SOMUT HEM SEMBOLİK BİR HAREKET” BTTDD Genel Başkanı Taner Mustafaoğlu şöyle konuştu: “Bundan bir süre önce Başbakan Ahmet Davutoğlu kalabalık bir heyetle Atina’yı ziyaret etmişti. Orada hükümet yetkilileriyle yaptığı görüşmelerin yanısıra Atina’daki İstanbul Türkiye’deki Batı Trakya Türkleri’nin çatı kuruluşu olan Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği’nin bu hareketinin hem sembolik, hem de somut bir adım olduğunu dile getiren Taner Mustafaoğlu, “Biz ileriye bakmak istiyoruz. Batı Trakya Türkleri olarak gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 7 6 Mart 2015 7 GÜNDEMhaber geleceğe bakmak istiyoruz. Tüm bu düşüncelerimizi sayın başkonsolosa da aktardık. Karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Kendisi de Türkiye’de bulunduğu süre içinde Türkiye’yi daha iyi ve yakından tanıdığını ve çok sayıda dostluklar kurduğunu söyledi. Biz hem Yunanistan’ı, hem Türkiye’yi tanıyan bir toplumuz. Dolayısıyla Türkiye ile Yunanistan arasında oluşturulacak dostluk ve işbirliği köprüsünde en önemli görevi yerine getirebiliriz.” ifadelerini kullandı. “BİR TÜRK VATANDAŞI YUNANLIYA ALMANDAN DAHA YAKINDIR” Türklerin, Yunan halkına ve Yunanistan’a bir Alman’dan veya İngiliz’den daha yakın olduğunu vurgulayan BTTDD Genel Başkanı sözlerine şöyle devam etti: “Yunanistan’ın son yıllarda bir ekonomik kriz yaşadığını hepimiz biliyoruz. Bu krizi biz de yaşadık. Krizi yaşayan ve krizden etkilenen ortalama Yunan vatandaşını, bir Türk bir Avrupalı’ya göre çok daha iyi anlar. Fakat krizden de öte, bir Türk vatandaşı Yunan halkına ve Yunanistan’a, bir Alman’dan, bir İngiliz’den veya bir İsveçli’den daha yakındır. Dolayısıyla biz ileriye bakmak zorundayız. Ben hala Yunanistan’a girme yasağı olan bir dernek başkanı olarak bunları söyledim. Evet, ileriye bakmak ve geleceğe barış ve dostlukla hazırlanmak zorundayız. Bu arada Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu Nikos Matthiudakis’in de İstanbul doğumlu olduğunu öğrendik. Ve sonuç itibarıyla çok iyi bir görüşme gerçekleştirdik. Kendisini haftasonu yapacağımız Batı Trakyalı sağlık çalışanları buluşmasına davet ettik. O da bizi başkonsolosluğun kültür merkezinde gerçekleştirdikleri etkinliklere davet etti.” “DEVLET KARAR VERİRKEN AZINLIKLARLA KONUŞMALI” GÜNDEM’in, “Sayın Çipras Türkiye’yi ziyaret ettiğinde kendisiyle görüşme imkanınız olursa kendisinden ne isteyeceksiniz?” sorusunu yanıtlayan Taner Mustafaoğlu şöyle konuştu: “Bir defa şunu söylemek isterim. Biz mektubu sayın başkonsolosa teslim ettiğimizde, böyle bir ziyaret olduğunda talebimizi bir öneri olarak sunacağını ifade etti. Herşeyden önce sayın Çipras’ı en kısa zamanda Türkiye’de görmek istiyoruz. Kendisiyle görüşme talebimize de olumlu yanıt vereceğine inanıyoruz. Böyle bir görüşmede biz sadece Batı Trakya Türkleri olarak değil, İstanbul Rum azınlığının meselerini de değerlendirmenin doğru olacağını düşünüyorum. Dolayısyla iki azınlığın da sorunları ve istekleri ele alınmalı. Evet iki devlet var, ama burada yaşayan iki azınlık da var. İki devlet karar verecek ama bu kararlar verilirken, azınlık toplumu da dinlenmeli. Azınlığın görüşü dikkate alınmalı, kısaca azınlık dikkate alınmalı. Bu anlamda son yıllarda Türkiye’de ciddi adımlar atıldı. Bu adımların daha da ileriye gitmesini ve Yunanistan’ın da Batı Trakya Türkleri’nin sorunlarına ciddiyetle eğilmesini arzu ediyoruz.” Lambakis: “Vizesiz ziyaret için çaba harcıyoruz” DEDEAĞAÇ Belediye Başkanı Evangelos Lambakis, Türk vatandaşlarının Yunanistan’da 72 saat vizesiz seyahat edebilmeleri için çaba harcadıklarını söyledi. Keşan Ticaret ve Sanayi Odası’nda (KTSO) 4 Mart Çarşamba günü düzenlenen toplantıda, Dedeağaç ile Keşan, İpsala ve Enez ilçeleri arasında, turizm ve işbirliğini geliştirme konuları tartışıldı. Dedeağaç Belediye Başkanı Lambakis toplantıda, yıllarca Yunanlı turistlerin Keşan pazarında alışveriş yaptığını, şimdilerde ise Türk turistlerin bölgeye akın ettiklerini belirtti. Türklerin bölgeye gelirken vize sorunu yaşamaması için çalışma yürüttüklerini ifade eden Lambakis şöyle konuştu: “Yunanistan’da kurulan yeni hükümetin Turizm Bakanlığı nezdinde, Türk turistlerin bölgeye 72 saat süre ile vizesiz seyahat edebilmeleri için çaba sarf ediyoruz. İnanıyorum ki böyle bir şey olursa bölgemize çok daha faydası olacak. Semadirek - Enez arasındaki feribot seferlerini ise hiç aklımdan çıkarmıyorum. Israrla bunun olmasını istiyorum. Hatta Gökçeada ve Çanakkale olarak da düşünüyoruz” dedi. Keşan Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Yüksel Alioğlu da Lambakis ile ticaret ve sanayi odası, esnaf odası ve meclis Yunanistan’a önemli destek “AZINLIK MESELELERİNDEKİ İLERLEME DİĞER KONULARA DA OLUMLU YANSIYACAK” Devletle azınlık arasında kuşkucu yaklaşımdan uzak, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde bir güven ilişkisinin oluşturulması gerektiğini ifade eden Mustafaoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Gerek Türk azınlığın, gerekse İstanbul’daki Rum azınlığın varsa meseleleri çözüme kavuşturulmalı. Bunlar çözülemeyecek sorunlar değil. Batı Trarkya Türkleri’nin meseleleri, Batı Trakya Türkleri dinlenerek çözüme kavuşturulmalı. Herşeyden önce niyet önemli. Çünkü azınlığın meseleleri çözülmeyecek meseleler değil. Sorunlar arasında en insani boyutu olan sorun azınlık meselesi. Bu azınlık meselesi şu anda Türk – Yunan ilişkilerinde arka sıralarda. Halbuki insanların hayatını ilgilendiren mesele bu konu. Bu konunun daha ön plana çıkartılmasını isteyeceğiz. Çipras’a bu mesajları vermek istiyoruz. Azınlık meselelerindeki ilerleme diğer problemlerin çözümüne çok olumlu bir sinerji getirecek. Eğer azınlık konularında bir düzelme olursa, diğer daha zor olan konuların konuşulması ve dolayısıyla çözümü de daha kolay olacak. Biz buna inanıyoruz.” üyelerinin ziyaretinden memnun olduğunu dile getirdi. Toplantıda ortak noktalarda sorunları belirlediklerini vurgulayan Alioğlu şöyle konuştu: “İki ülke arasındaki ticaretin gelişmesi gerekiyor. Ancak vize sorununun da halledilmesi lazım. Bunun için Yunanistan’da yerel yönetimler çalışma yapıyor. Yakın bir zamanda Edirne ve Dedeağaç’ta bulunan tüm belediyelerin katılımıyla bir toplantı yapılması planlandı.” dedi. Toplantıda, Meriç Nehri’nde meydana gelen sel baskınları ile sınır bölgesinde görülen hayvan hastalıkları konusunda da çalışma yapılması kararlaştırıldığı belirtildi. AVRUPA İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Yunanistan’ın ekonomik revizyonunu teşvik etmek amacıyla ülkeye 2020 yılına kadar finansman sağlanacağını açıkladı. Merkezi Londra’da bulunan EBRD’den yapılan yazılı açıklamada, bankanın hissedarlarının, Yunanistan otoritelerinden kendilerine gelen talep üzerine ülkede ekonomik büyümenin ve reformların desteklenmesi amacıyla 2020 yılına kadar finansman sağlanması yönünde karar verdiği bildirildi. Açıklamada, “Teknik yardım ve politika diyaloğu ile desteklenen bankanın yatırımları, Yunanistan ekonomisinin reformlarının ilerleyişini güçlendirerek iyileşmeye katkıda bulunmayı amaçlamaktadır” ifadesine yer verildi. EBRD’nin Yunanistan’da yerli ve yabancı yatırımların artırılması, bölgesel entegrasyonun derinleştirilerek özel sektörün rolünün güçlendirilmesi alanlarındaki uzmanlığını kullanacağı vurgulandı. EBDR’nin sermaye sıkıntısı çeken özellikle küçük ve orta ölçekli şirketlere destek olacağı belirtilirken, KOBİ’lerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların büyüme önündeki kilit engellerden birisi olduğunun altı çizildi. EBRD Başkanı Suma Chakrabarti, “Özel sektör konusundaki uzmanlığımızı Yunanistan’a uygulayabilecek olmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz” değerlendirmesini yaparak, bankanın Yunanistan’ın reformlarını gerçekleştirmesi konusunda özel sektöre katkıda bulunmaya devam edeceğini bildirdi. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 8 8 GÜNDEMhaber 6 Mart 2015 Kallikratis planı yeniden ele alınacak Yorgos Pavlidis: “Yerel yönetim yap - boz tahtası olamaz” YUNANİSTAN’daki idari yapının belirlendiği “Kallikratis” planının değişeceği bildirildi. İçişleri Bakanı Nikos Vuçis, Kallikratis planında önemli değişiklikler yapılacağını açıkladı. Bakan Vuçis, belediyelerin sınırları dahil, ülkenin idari yapısının yeniden ele alınacağını ifade etti. İdari yapıyla ilgili değişikliklerin uzun bir zamana yayılacağını belirten Vuçis, değişikliklerden önce ilgili kişi ve kurumların bilgilendirileceğini söyledi. COĞRAFİ DEĞİŞİKLİK İçişleri Bakanı Nikos Vuçis, belediyelerin coğrafi yapısının da ele alınabileceğini belirterek, “Bu konuda Kapodistrias ve Kallikratis örneklerinde olduğu gibi hazır bir kostüm biçmeyeceğiz.” diye konuştu. Vuçis, belediyelerin coğrafi sınırlarının değiştirilmesiyle ilgili olarak yerel yönetim birimleriyle ayrıntılı bir diyalog yapılacağını kaydederek, bölgelerin üretim, kalkınma, tarihi ve kültürel özelliklerinin dikkate alınacağını anlattı. Yapılacak idari reform kapsamında ülke genelindeki belediyelerin küçültülebileceği belirtilirken, eski nahiye sistemine dönme ihtimalinin de değerlendirildiği ifade edildi. SEÇİM YASASI DA DEĞERLENDİRİLECEK Bakan Vuçis, ülkedeki idari yapıya getirilecek reformun seçim yasasını da kapsayacağını, ayrıca belediyeler birliğinin seçimleriyle ilgili yasal düzenlemelerin de masaya yatırılacağını vurguladı. Yerel yönetimlerin giderlerinin tasarruf amaçlı yeniden ele alınacağını ve bu alanda israfın önleneceğini kaydeden Vuçis, bunun için ayrı bir denetim sisteminin oluşturulacağını belirtti. İDARİ GENEL SEKRETERLİKLER İPTAL EDİLECEK İçişleri Bakanı Vuçis, yeni düzenlemeyle birlikte, 2010’da hayata geçirilen Kallikratis planıyla oluşturulan idari genel sekreterliklerin (apokendromeni diikisi) iptal edileceğini, eyalet yönetimleriyle, belediyelerin yetkilerinin arttırılacağını duyurdu. Rodop milletvekilleri hangi komisyonlarda görev alacak? RODOP ili milletvekillerinin mecliste hangi komisyonlarda yer alacağı ve görevleri belli oldu. SİRİZA milletvekilleri Ayhan Karayusuf ve Mustafa Mustafa ile Yeni Demokrasi Partisi’nden Evripidis Stilyanidis üç farklı komisyonda yer alacak. Rodop ilinden SİRİZA Milletvekili Ayhan Karayusuf; Kültür, Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı’nın ilgilendiği konulardan sorumlu olan Daimi Eğitim İşleri Komisyonu üyesi oldu. Diğer SİRİZA Rodop Milletvekili Mustafa Mustafa ise, Çalışma ve Sosyal Dayanışma Bakanlığı ile Sağlık ve Sosyal Sigortalar Bakanlığı’nın ilgi alanındaki konulardan sorumlu olan Daimi Sosyal İşler Komisyonu üyesi oldu. Yeni Demokrasi Partisi Rodop Milletvekili Evripidis Sitlyanidis ise Milli Savunma Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın ilgi alanına giren Daimi Milli Savunma ve Dışişleri Komisyonu üyesi oldu. Doğu Makedonya - Trakya Eyalet Başkanı Yorgos Pavlidis, ülkenin idari yapısının değiştirilmesiyle ilgili olarak GÜNDEM’in sorularını yanıtladı. Pavlidis, eyalet sisteminin değiştirilmesinin büyük yanlış olacağını söyledi. Yunanistan’ın idaris yapısıyla ilgili tartışmanın çok uzun yıllardan beri devam ettiğini belirten Pavlidis, 1994 yılında valilerin seçimle işbaşına geldiğini, 1998 yılında Kapodistrias planıyla nahiyelerin büyük ölçüde kaldırıldığını ve büyük belediyelerin oluşturulduğunu, 2010 yılında da Kallikratis planının uygulamaya konduğunu hatırlattı. “EN ÖNEMLİ ADIM VALİLERİN SEÇİMLE İŞBAŞINA GELMESİYDİ” Pavlidis, “Kallikratis planıyla birlikte valilikler birleştirilerek eyaletler ve eyalet meclisleri oluşturuldu. Kanımca 20 yıllık bu süreç içinde atılan en önemli adım valilerin halk tarafından seçimle işbaşına gelmesini öngören düzenlemedir. Valiliklerde yapılan değişiklik, ülkemize çok ciddi değişiklikler getirdi. Ancak son dönemde Avrupa Birliği’nden kaynaklanan finansman konuları gereğince, valilikler birleştirilerek eyaletler oluşturuldu. Hatta bu konuyla ilgili raporu hazırlayanlar arasında ben de vardım. Sonuçta Kallikratis planı hayata geçti. Tabii hala gerekli performansı yakalayamayan yerel yönetimler var. Sorun yaşayan yerel yönetim birimleri var. Ancak birkaç yılda bir yeni bir yapıya da gidemeyiz. Yerel yönetim yap - boz tahtası olamaz. Kurumların kendi ayakları üzerinde durabilmesi için belli bir zamana ihtiyaç var.” diye konuştu. “EYALET SİSTEMİNİN DEĞİŞMESİ BÜYÜK YANLIŞ OLUR” Kendisinin eyalet (periferia) sistemiyle alakalı olarak görüş beyan edebileceğini söyleyen Doğu Makedonya - Trakya Eyalet Başkanı Yorgos Pavlidis, eyalet sisteminin değiştirilmesinin büyük yanlış olacağını vurguladı. Pavlidis, “Bugünkü eyalet sisteminin değiştirilmesi doğru olmaz. Yunan kırsal bölgesi için haksızlık olur. İster idari anlamda olsun, isterse coğrafi anlamda olsun, yani daha küçük birimler oluşturularak değişikliğe gidilmesi halinde bunun yanlış olacağını düşünüyorum. Bugüne kadar yapılanların kaybedilmesi anlamına gelir. Bugün bazı aksamalar olsa da, eyalet sisteminin doğru olduğuna inanıyorum. Topluma çok daha yakın, halkın günlük problemlerine yakın bir yapı var. Bu sistem halkın takdirine de çok daha fazla imkan veren bir sistem.” dedi. “İDARİ GENEL SEKRETERLİKLERİN KATKISI YOK” Hükümet tarafından atanan idari genel sekreterliklerin iptal edilmesi ihtimalini de değerlendiren Eyalet Başkanı Pavlidis, “İdari genel sekreterliklerin bir katkısının olduğuna inanmıyorum. Tabii anayasadan kaynaklanan mecburiyetler nedeniyle bazı yetkilerin eyaletlere verilmesi biraz zor. Fakat birçok konuyla alakalı yetkiler seçimle işbaşına gelen eyalet yönetimlerine geçebilir. Benim de bulunduğum bir toplantıda sayın bakan idari genel sekreterliklerin iptal edileceğini söyledi.” ifadelerine yer verdi. “DEĞİŞİKLİKLER ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİME KADAR” GÜNDEM’e konuşan Eyalet Başkanı Yorgos Pavlidis, idari genel sekreterliklerle ilgili kararın birkaç ay içinde netleşebileceğini, diğer konuların ise zaman alabileceğini dile getirerek şöyle dedi: “İdari yapıyla ilgili değişiklikler birkaç gün içinde olacak şeyler değil. İdari genel sekreterliklerle alakalı karar birkaç ayda alınabilir. Diğer konular zamana yayılarak ele alınacak. İdari yapıda yapılacak muhtemel değişikliklerin önümüzdeki seçime kadar, yani dört yıllık bir süre içinde tartışılıp, hayata geçirilmesi mümkün olabilir. Tabii dört yıl çok uzun bir süre. Bu süre içinde çok şeyler olabilir.” gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 9 9 GÜNDEMhaber 6 Mart 2015 Azınlıkta kadın olmak... CAHİDE HASEKİ CAHİDE HASEKİ BATI TRAKYA KADIN PLATFORMU SÖZCÜSÜ ŞÜKRAN RAİF ELMAS HÜSEMOĞLU AYŞE GALİP tüm kalbimle inanıyor ve destekliyorum. Dolayısıyla azınlık kadınımızın sosyal olumsuz yansıyor. Bizler tarıma dayalı bir toplum olduğumuz için, azınlık kadını ailesinin ve çocukların geleceği için emeğini ortaya koymuştur. Hem ev hanımı, hem tarlada işçi olmuştur. Bence kadınların ortak kaygılarının aile ekonomisi olduğunu düşünüyorum. Özellikle de son dönemde.” ifadelerini kullandı. Raif sözlerine şöyle devam etti: “Kadın sorunlarının birbirinden farklı olmadığına inanıyorum. Kadınları taciz, şiddet ve tecavüz gibi konuların toplum vicdanında oldukça büyük hassasiyet kazandığını ifade etmek istiyorum. Kadınlar bu sorundan ciddi bir şekilde rahatsızlık duyuyor. Bu tip konuların cinsiyet farklılığından ötürü bizleri yaraladığını ve bedenlere yapılan saldırıların son derece kötü olduğunu vurgulamak istiyorum. Batı Trakya Türk kadınına da şiddet uygulandığını biliyorum. Fakat bizlerde çocukluktan beri ‘kol kırılır yen içinde kalır’ düşüncesi ve içe dönük bir toplum olduğumuz için bu gibi konular pek duyulmaz. Kadınlarımız bu tip konuları dile getiremedikleri gibi, azınlığımız içinde bu konuda çok mağdur olan kadınların olduğunu düşünüyorum.” dolayı farklı sorunları var. Bunun yanında erkeklere bağlı ve erkeklerden kaynaklanan sorunları da olabilir. Fakat Batı Trakya Türk kadınına baktığımızda ilk muayenehanemi açtığım zamandan şu ana kadar 32 yıl boyunca ortaya çıkan farklılığı göz önünde bulundurduğumda; ilk zamanlarda kadınlarımız daha çok tarıma dayalı yaşantı biçimi içerisinde, hakkından ve hukukundan haberdar değildi. Kadınlarımızın dışa dönük bir yaşam tarzı yoktu. Kadınlar o dönemde diğer işlerin yüküyle beraber evlerin içinde hizmet etmekle beraber, zaman zaman eğlence ve düğüne katılan kadın profili çiziyordu. Fakat zaman geçtikçe, eğitim arttıkça erkeğin yanında kadın da dışa dönük bir eğilim göstermeye başladı. Bunun devamında televizyonların eve girmesi, sosyal medya gibi iletişim araçlarının hayatımıza girmesi neticesinde kadınımızın sosyal hayatında da son derece ciddi değişiklikler olmuştur. Sosyal medya kullanımının çok olumsuz yönleri olduğu gibi yaşantımıza haberleşme anlamında çok olumlu katkıları olduğunu da düşünüyorum. Dolayısıyla çalışma hayatı içinde de aktif rol aldığımızı düşünürsek, Türk kadını olarak iyi yolda olduğumuzu belirtmek isterim.” Şiddetin ister Müslüman, ister Hıristiyan olsun tüm toplumlarda olduğuna dikkat çeken Ayşe Galip, “Bizde, çevremizdeki toplumlar kadar kadına fiziksel şiddet olduğunu pek zannetmiyorum. Ama şiddet olayı da insanların doğasında var olduğunu düşünüyorum. Yani bu Müslüman olmuş, Hıristiyan olmuş bence fark etmiyor. Bu toplumların haricinde insan yapısıyla da ilgili. Şiddet az da olsa elbette ki vardır. Bu olaylar daha çok içeride kalıyor, dışarıda yaşanmıyor ve haberimiz olmuyor. Batı Trakya kadınının ve erkeklerinin de Batılı görüşten etkilenip, daha farklı yaşam tarzını benimsediğini ifade etmek 8 Mart Dünya Tüm kadınlarımızın hepsi birbirinden hayattaki yerini de düşünecek olursak, değerli birer mücevherdir, değer taşıdır. sorumlulukları oldukça fazla. Bana göre Kadınlar Günü, Batı Kendilerine güvenmelerini, bu dünyadaki en fedakar kadınlardan biri, değerlerini fark etmelerini ve bu Türk azınlık kadınıdır. Batı Trakya Kadın Trakya Türk kadını değerleri doğrultusunda hareket Platformu’nun diğer etkinliklerin dışında etmelerini tavsiye ediyorum.” yılda bir defa kadınlara özel olarak için ne ifade ediyor? düzenlediği eğlenceye azınlık kadınımızın yoğun ilgi göstermesinin Cevabını, yine ŞÜKRAN RAİF sebebi, bir kaç saatliğine de olsa tüm bu sorunlardan uzaklaşmak istemesidir. Bu azınlık TOÇEK TİYATRO vesileyle, tüm bayanlarımızın Dünya kadınlarından Kadınlar Günü’nü kutluyorum.” TOPLULUĞU YÖNETMENİ almaya çalıştık. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün dünyanın pek çok yerinde olduğunu gibi AYŞE GALİP GÜNDEM’in azınlık kadını tarafından da kutlandığını belirten Şükran Raif, “Her yıl Batı Trakya DİŞ HEKİMİ – BT KADIN sorularını Kadın Platformu olarak platformun PLATFORMU YÖNETİCİSİ yanıtlayan kadınlar, sözcüsü başkanlığında Batı Trakya çapında bir gece düzenleniyor. Bu Batı Trakya Kadın Platformu yöneticisi eğlence gecesinin dışında, kültürel ve Batı Trakya’daki ilk kadın diş hekimi kadınların etkinlikler de yapılıyor.” diye konuştu. Ayşe Galip, sorunlar yaşanmasına toplumdaki Batı Trakya Türk azınlık kadınının rağmen azınlık kadınının geliştiğine ekonomik krizden etkilendiğini dile söyledi. Ayşe Galip şöyle konumunun daha getiren Şükran Raif, “Ülkemizin içinde inandığını dedi: “Öncelikle dünyanın her yerinde bulunduğu ekonomik krizi göz önünde kadınların sorunları var. Bu sorunları güçlenmesi için bulundurduğumuzda, azınlık kadınımız genel ve bölgesel olarak iki şekilde çok zor günler geçiriyor. Böylece çalışma tanımlayabiliriz. Her kadının yaşadığı önerilerde hayatı içinde daha çok görev alma isteği bölgeye göre yaşam şartlarından, kadınlarımızın sosyal hayatına da ezilmişliğinden, örf ve adetlerinden bulundular. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle GÜNDEM’e konuşan Batı Trakya Kadım Platformu Sözcüsü Cahide Haseki, Batı Trakya’daki kadınların konumunun önceki yıllara oranla iyileştiğini söyledi. Haseki, kadınların özgüvenlerini önemli ölçüde kazandıklarını vurguladı. Cahide Haseki şunları dile getirdi: “Dünyada kadının yeri erkeğe göre biraz daha farklıdır. Şu anda Batı Trakyamıza münhasır konuşacak olursak, kadınların durumunda geçmiş dönemlere nazaran bir iyileşme gözlemliyorum. Kadınlarımızın özgüvenlerini kazandıklarını ve içe dönük hayattan dışa dönük bir geçiş olduğu görülmektedir. Tüm bunların nedeni olarak da başta eğitimin artması, görsel medyanın etkisi gibi etkenleri sıralayabiliriz. Günümüzde hayata farklı pencerelerden bakıldığını görmekteyiz. Şiddet konusuna gelince, azınlığımızda kadına yönelik şiddetin olduğunu düşünmüyoroum. Kadına cinsel taciz, tecavüz gibi şiddetin diğer ülkelere oranla kıyasladığımızda, bölgemizde bu oranın çok düşük düzeyde olduğunu söyleyebilirim. Olsa bile, bunun çok ileri düzeyde olduğuna imkan vermiyorum. Başka bir konuya da dikkat çekmek istiyorum. Azınlığımız arasında şöyle de bir önyargının olduğunu düşünüyorum; azınlık tabiriyle ‘pempe hap’ kullanımı. Neredeyse azınlık kadınının çoğu içine kapalı olduğu için genelde bunu kullanıyor ve çözümü bu şekilde arıyor gibi bir izlenim var. Ben buna da katılmıyorum. Bunu sadece Batı Trakya kadınına maletmenin de bir anlamı yok. Azınlık kadınına şu mesajı vermek istiyorum: Ben azınlık kadının çok güçlü ve fedakar olduğuna inanıyorum. Buna ELMAS HÜSEMOĞLU GÜMÜLCİNE TÜRK GENÇLER BİRLİĞİ KADINLAR KOLU BAŞKANI Gümülcine Türk Gençler Birliği Kadınlar Kolu Başkanı Elmas Hüsemoğlu, azınlık kadınının dünya kadınlarına oranla daha zor durumda olduğunu anlattı. Hüsemoğlu şu ifadelere yer verdi: “Dünya kadınlarına nazaran azınlık kadınının daha zor durumda olduğunu düşünüyorum. Azınlıkta yaşadığı için kimlik sorununun yanında kadın, çocuklarının eğitim sorunlarıyla da başa çıkmak zorunda kalıyor. Ayrıca, köylerdeki hanımlarımız aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla, zor şartlar altında tarlalarda çalışmaktadır. Devamı 10. sayfada gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 10 10 GÜNDEMhaber VETERİNER BAKIŞI Cevat ABDURRAHMAN VETERİNER HEKİMİ [email protected]@hotmail.gr Sığırların Afrika hastalığı lkemizde şimdiye dek görülmeyen bu hastalık, Türkiye’nin güney doğu bölgesinde görülünce basın tarafından Afrika Hastalığı adı verildi. Asıl adı “Sığırların Nodüler Ekzantemi” dir. İngilizce olarak “Lumpy Skin Disease” diye bilinir ve dünyadaki yaygın bilinirliği bu isimle olur. “ihbarı mecburi hastalıklar” listesinde yer alır. Hastalık İngilizcesinden tam tercüme ile yumrulu deri hastalığıdır. Etkeni koyun-keçi çiçek virusu ile aynı gruptan bir virustur. Virus ailesi Capripoxvirus olarak bilinir. İlk olarak 1929 yılında Afrika’nın güney ülkelerinde çıkan Lumpy Skin Disease daha sonra Mısır ve İsrail’de de salgınlar yapmıştır. Lumpy Skin Disease (LSD) deri üzerinde şişliklerle görülür. Aynı şişlikler iç organlarda da oluşur. Sütün birdenbire azalması, şiddetli düşkünlük hali, gebelerde yavru atma, hızla zayıflama, topallık ile kendini gösterir. Hastalık sokucu sineklerle bulaştırılır. Doğrudan temas da bulaşma yoludur. Ağız ve burundan gelen akıntılarla veya süt ile temas bulaşma kaynağı olabilirse de hastalığın sokucu, kan emici sineklerle bulaşması başlıca yayılma yoludur. Hastalığın yayılması %3-85 olarak bildirilmektedir. Ölüm oranı düşüktür. LSD ( Lumpy Skin Disease)’den ölüm oranı %3 olarak bildirilse de ikincil enfeksiyonlarla bu oran yükselebilmektedir. Kuluçka dönemi 2-5 haftadır. Ergin sığırlar biraz daha dayanıklı olup, buzağılar çok hassastırlar. Ü Jersey ırkı sığırların ise, diğer ırklara göre daha hassas olduğu bilinmektedir. Baş, boyun, merme çevresi ve ayaklarda sert şişlikler kendini gösterir. Ayrıca, karaciğer, işkembe, dalak, akciğer ve sindirim yolunda bu şişkinliklerin aynısı oluşur. LSD böcek ısırması, kurdeşen, deri tüberkülozu, nokra ve benzer deri hastalıklarıyla karışabilir. Tam olarak serolojik testler veya virus izolasyonu ile kesin teşhis yapılır. Hastalığın tedavisi yoktur. İkincil enfeksiyonlar için antibiyotik kullanılabilir. Uzun bir süre içerisinde tedavi mümkündür. Hastalıktan korunma için iki yöntem vardır. Birincisi sineklerle mücadele, ikincisi ise aşılamadır. Afrika ülkelerinin birçoğunda, Güney Afrika, Etiyopya, Mısır, Namibya, Kenya, Zimbabwe gibi ülkelerde aşısı vardır. Hastalıktan korunmada bilinen tüm biyogüvenlik uygulamaları tamamen yerine getirilmelidir. Örneğin; hayvan nakillerinin kontrol altına alınması, karantina, temizlik, dezenfeksiyon, hastalıktan dolayı kesilen hayvanların imhası gibi önlemler ihmal edilmemelidir. LSD sığırlarda görülen bir viral hastalık olarak bilinir. Ama; aynı zamanda zoonoz’dur. Yani insanlara da bulaşma ihtimali vardır. Bu yüzden gerek patlamış şişliklerden gelen akıntılar, gerekse ağız, burun ve göz akıntılarından sakınmak, antiseptik, dezenfektan, deterjan kullanmayı ihmal etmemek gerekir. Virusun yara kabukları içerisinde 35-40 gün canlı kalabildiği saptanmıştır. 6 Mart 2015 9. sayfanın devamı İSTİYORUM. Dolayısıyla Batı Trakya’daki erkeklerin anormal derecede baskıcı olmadığına inanıyorum. Hatta tam tersine hepimizin evinde annelerimizin sözü geçer. Azınlık kadınının kendisine güvenmesi gerektiğini, bunun yanında mümkün olduğu kadar kendini geliştirmesi ve ekonomik olarak da mümkün olduğu kadar bağımsız olması gerektiğini düşünüyorum. Burada en büyük unsur kendine güven duygusunun olmasıdır. Tüm kadınlarımızın, Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.” dedi. SEVGİ RODOPLU SEVGİ RODOPLU BATI TRAKYA AZINLIĞI YÜKSEK TAHSİLLİLER DERNEĞİ KADINLAR KOLU BAŞKANI Son dönemde tüm dünyada kadına yönelik şiddetin arrtığına inandığını ifade eden Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği Kadınlar Kolu Başkanı Sevgi Rodoplu, toplumların bu şiddeti önlemesi için düzenli bir çalışma içine girmesinin şart olduğunu söyledi. Bunun için eğitimin en önemli gereksinim olduğunu ifade eden Rodoplu, kadınların eğitimine önem vermeyen toplumların geri kalmaya mahkum olduklarını söyledi. Sevgi Rodoplu şöyle konuştu: “Batı Trakya Türk azınlığı kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Kadınlarımızı sadece 8 Mart’ta değil, yılın diğer 364 gününde de anmak, saymak ve değer vermek gerektiğine inanıyorum. Batı Trakyamız’da kadın; çiftçi, anne, işçi, eş ve kısacası kadın her şey demektir. Günümüzde kadınlara uygulanan olumsuz tutum ve davranışların ve tabii ki kadına yönelik şiddetin arttığını gözlemliyoruz. Bunun sona ermesini temenni ediyorum. Toplumlar, ülkeler, hükümetler bu amaçla uzun vadeli, sistematik bir çalışma içine girmek zorundadır.” SEVTAP HİNT SEVTAP HİNT OKUTAN ANNE PROJESİ SORUMLUSU Okutan Anne Projesi Sorumlusu Sevtap Hint, son yıllarda okuyan kız çocuklarının artmasıyla kendine güvenen, toplumda roller üstlenmeye başlayan bir kadın profilinin oluştuğunu söyledi. Tabuların yavaş yavaş yıkılmaya başladığını belirten Hint, “Batı Trakya Türk toplumu ataerkil bir toplum olmasına rağmen kadına her zaman önem verilmiş ve kadın aile içinde alınan kararlarda önemli rol oynamıştır. Ancak ‘kız çocuğu okumaz’ gerekçesiyle evinden dışarıya çok fazla çıkamamıştır. Gelişen dünya ile birlikte 1960’lı yılların başında bu tabu yavaş yavaş yıkılmaya başlamış,o dönemde bir elin beş parmağını geçmeyen ‘okuyan’ kadınımız hızla artmaya ve günümüzde yüzler hatta binlerle ifade edilmeye başlamıştır.” dedi. Sevtap Hint şöyle konuştu: “Batı Trakya Türk Kadını için 8 Mart; birliği, beraberliği, dayanışmayı ve geleceğe umutla bakmayı ifade ediyor. Çünkü artık Batı Trakya Türk kadını dünyanın dört bir yerinde olduğu gibi ayakları yere sağlam basan, güçlü bir kadın profili çiziyor ve gelecek nesiller için çok önemli bir örnek teşkil ediyor.” Kadının şiddete maruz kalmaya devam ettiğini kaydeden Hint, “Keşke kalmıyor diyebilsem. Ancak Batı Trakya Türk kadınının küçük bir kesimi de olsa maalesef şiddete maruz kalıyor, ama bunu pek fazla dillendiremiyor. ‘Kol kırılır, yen içinde kalır’ mantığı ile hareket edip çoğu zaman şiddet uygulayan eşini bile savunmaya çalışıyor.Tabii kendini savunan ve şiddetin sonlanması için çaba sarfeden kadınlarımız da mevcut. Bu şekilde hareket eden kadınlarımız olduğu sürece şiddetin azalacağını ümit ediyorum. Sebebi ne olursa olsun bir kadına şiddet uygulanması kabul edilemez. En acısı da çocuklarının da buna şahit olması ve o küçücük kalblerinde kocaman, kapanması zor yaraların açılmasıdır. Batı Trakya Türk kadını eğitimini tamamlayıp Batı Trakya’ya dönmeye başladığı günden itibaren bir yandan bitirdiği bölümle ilgili topluma hizmet vermeye başlamış, diğer yandan da hemcinsi ve onun sorunlarına çözüm üretmeye çalışmıştır. Birçok kadın kolları, kadın dernekleri ve son olarak 2008 yılında tüm bu kurulan dernek ve kadın kollarını bünyesinde toplayan, Batı Trakya Kadın Platformu kurulmuş ve kadına yönelik çalışmalar yapmaya başlamışır. Batı Trakya kadını zeki, çalışkan ve üretkendir. Böyle olunca da hem sorunlarını dile getirmede, hem de var olan sorunlara çözüm üretmede başarılı olmaktadır.” diye konuştu. Evros yeni bir hastalığın tehdidi altında ÜLKE genelinde ve özellikle Evros bölgesinde hayvanların telef olmasına neden olan mavi dil ve çiçek hastalığından sonra, bölgenin yeni bir salgın tehdidi altında olduğu bildirildi. İnternet sitelerinde yer alan haberlerde, sığırlarda nodüler deri hastalığının veya nodüler ekzantemi (Lumpy Skin Disease) olarak bilinen hastalığın Türkiye kıyılarında görüldüğü ve Yunanistan’a sıçrama tehlikesi olduğu belirtildi. Doğu Makedonya - Trakya Eyaleti Başkanı Yorgos Pavlidis konuyla ilgili açıklamasında, hastalığın sivrisinek ısırması ile bulaştığını, sığır sürüsünde bir hayvana dahi bulaşması durumunda tüm sürünün itlaf edilmesi gerektiğini bu hastalığın insana bulaşma tehlikesinin bulunmadığını belirtti. Avrupa Birliği’nde sözkonusu hastalığa rastlanmadığını söyleyen Pavlidis, sözkonusu hastalık için tedavi veya aşı olmadığına da dikkat çekti. Hastalığın son aylarda Türkiye’nin güney ve güneybatı bölgelerinde, özellikle de Sakız ve Lesvos adalarının karşı kıyılarında etkili olduğu kaydedildi. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 11 6 Mart 2015 11 GÜNDEMbilim-teknik MWC’ten 2015 yenilikleri SONY, tablet piyasasını elinde bulunduran Apple iPad’e karşı yeni rakibini MWC 2015’te gösterdi. Yüksek teknik özelliklere sahip Xperia Z4 Tablet, tasarımıyla da etkiliyor. 10.1 inç’lik tablet, Z3 Tablet Compact’ın üzerine geliştirilmiş. Ancak Sony, teknik özellik konusunda eli açık davranmış ve Snapdragon 810 işlemci, 3GB RAM, 2K ekran, minimum 32GB depolama ve microSD genişleme olanağı gibi özellikleri yeni tabletine ilave etmiş. Tabletiyle fotoğraf çekmeyi sevenler için 8 megapiksellik arka kamera ve 5.1 megapiksellik ön kamera atlanmamış. Sadece 396 gram ağırlığındaki tablet, 6.1mm’lik profili ile çok da ince. Z4 Tablet, PS4 Remote Play gibi Sony’nin amiral gemisi özelliklerini de üzerinde taşıyor. Android Lollipop ile çalışan tablet, “laptop moduna” geçiş yaptığında ilginç biçimde bir başlat menüsü ve görev çubuğu göstermeye başlıyor. Z4 Tablet’in ne zaman piyasaya sürüleceği ve fiyatı, şimdilik bilinmiyor ancak Nisan sonunda mağazalardaki yerini alması bekleniyor. Çinli mobil işlemci üreticisi Mediatek, MWC 2015’te çok güçlü yeni işlemcisini tanıttı! Mobil işlemcileri yaygın olarak kullanılan Qualcomm, Samsung gibi büyük firmalardan, “aşırı ısınan” Snapdragon işlemcileri nedeniyle şikayetler alıp pazar kaybederken, Çinli mobil işlemci üreticisi MediaTek, ürünleri ile dikkat çekmeye başladı. Çinli üretici Mediatek’in, MWC 2015 sırasında tanıttığı yeni işlemcisi MT8173 bu atmosferde büyük ilgi çekecek gibi görünüyor. ARM Cortex-A72 yapısına sahip olan yeni işlemci, ARM ve Mediatek’in bir yıllık ortak çalışması sonucunda ortaya çıktı. Mediatek’in açıklamasına göre yeni işlemci 2015’in ilk yarısından itibaren telefon üreticilerine gönderilmeye başlanacak. MWC 2015’te referans bir cihaz tanıtan Mediatek, işlemcide ikişer A72 ve A53 çekirdeklerini birlikte kullandığının altını çiziyor. İşlemcinin hızı ise 2.4 GHz. Mediatek, MT8173 işlemcisini Apple’ın iPad Air 2’de kullandığı güçlü A8X işlemcisiyle karşılaştırıyor. Performans testlerinde MT8173’ün, A8X’den daha iyi sonuçlar verdiğinin altını çiziyor. Bakalım bu yeni mobil işlemci, Apple cihazlarına karşı savaş veren Android telefon ve tabletlerinin aradığı taze kan olmayı başarabilecek mi? Dev boyutlu microSD kart, MWC 2015’te ortaya çıktı! Sandisk’in ilk 128GB’lık microSD kartıyla geçen seneki MWC’de tanışmıştık. Firma, bununla yetinemeyenler için 200GB’lık yeni modelini ortaya çıkardı. “Ultra microSDXC UHS-I card Premium Edition” adıyla ortaya çıkan yeni 200GB’lık kart, saniyede 90MB aktarabiliyor. Yani kapasite için performanstan ödün vermek gibi bir durum sözkonusu değil. Ancak kartın fiyatı sizi biraz korkutabilir: Yılın ikinci çeyreğinde piyasaya sürülmesi planlanan microSD kart için 400 dolar ödemeniz gerekecek. 4K videolarınız veya dev müzik arşiviniz için yer arıyorsanız, Sandisk’in yeni kartı ilginizi çekebilir. Lenovo’dan 2 yeni 64-bit tablet! Lenovo, Mobile World Congress 2015 etkinliğinde, iki yeni tablet modeli tanıttı. Tab 2 A10 ve A8 modelleri, orta seviye BULMACA GEÇENHAFTAK‹ BULMACANIN ÇÖZÜMÜ Soldan Sa€a: 1) Karni, Sahil 2) Aş, Üsteleme 3) Tan, Tünel 4) Ameli, Amade 5) Nasihat, La 6) Spot, Si 7) Berat, Amir 8) Ba, İlah, Eti 9) Aday, Lahza 10) Tam, Sauna 11) Adalet, Sn 12) Na, Azade, An 13) Ara, Arakıye, 14) Karar, Viran. Yukar›dan Afla€›ya: 1)Katana, Bakanak 2) Aşama, Bad, Dara 3) Nesne, Ata, Ar 4) Nü, Li, Riyala 5) İstihsal, Mezar 6) Tü, Aptal, Tar 7) Senato, Has, Dav 8) Alem, Ta, Haseki 9) Helal, Mezun, Ir 10) İm, Dasitan, Aya 11) Leke, İri, Aynen. SOLDANSAĞA 1) Kale korkuluğu – Deriden sızan tuzlu sıvı 2) (felsefe) Fikir – İnce kabuklu bir tür erik 3) Kırmızı – Kürk başlık 4) (tiyatro) Oyuncuların bir defada söylediği parça – İlgi 5) Gelişigüzel kırılmış buğday – Atılmış, atılan 6) Tatlı çörek – Cüretkar – Radyum’un simgesi 7) Yassı demir çelik ürünü – (halk dili) Zatürre 8) (ünlem) Sıkıntı, bezginlik bildirir – Sarhoş bağırması – Temel besin maddesi 9) Fön çekme aleti – Bunama, ihtiyarlık yüzünden alık duruma gelme 10) Kar üzerinde kayma aracı – Güzel kokulu madde 11) Kuşatma 12) Telli balıkçıl – Şarap – Titan’ın simgesi 13) (eskiden) Yahudi mahallesi – Arkadaş 14) Dolaylı olarak anlatma – Mavi – (tiyatro) Antrakt. YUKARIDANAŞAĞIYA 1) Boyun eğme – Kısaltması CR olan element – Yoga felsefesini uygulayan kimse 2) Hukuk işlerini gören devlet kuruluşları – Tuzak – Kötü göz 3) Bir nota – Bir tür dans – Gürültü, patırtı 4) (halk dili) Öküz, sığır – Anavatan 5) Yırtıcı küçük bir kuş – Beddua, ilenme – (fizik) Elektrik direnç birimi 6) Çok ince dokuma – Binek hayvanı – Sayıları gösteren işaretler 7) Buğdaygillerden bir bitki – Bayındır – Dizi 8) (halk dili) Dalkavuk – Emayla kaplanmış olan 9) Bir şeyi yapabilme gücü, derman – Erteleme – Bir nota 10) İki yüzey arasındaki uzaklık – İki desigramlık ölçü birimi – (edebiyat) Yergi 11) İki yüzlü, yüze gülen – Beyaz – Yapma, etme. 1 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 tabletler olarak kullanıcının karşısına çıktı. 200 doların altındaki fiyat etiketiyle A10 ve A8 tabletlerde Lenovo büyükçe piller kullanmış. Bu da tabletlerin uzun süre şarj edilmeden çalışmasını sağlıyor. Android 5.0 işletim sistemine sahip tabletlerin piyasaya çıkma zamanı ise Haziran’ı bulacak. A10, 10.1 inç boyutunda ve Full HD IPS ekrana sahip olarak piyasaya çıkacak. MediaTek 64bit işlemciye sahip olacak 2 3 4 5 6 tabletin Dolby Atmos ses sistemine sahip olduğu da gözden kaçmıyor. 8.9 mm kalınlığındaki tabletin kamerası ise 8 MP çözünürlüğünde. Tabletin ağırlığı ise 509 gram. 8 inç boyutlarındaki A8’in kamerası ise 5 MP çözünürlüğünde, ayrıca kalınlığının da 9.3mm, ağırlığının ise 360 gr olduğu dikkat çekiyor. Diğer teknik özellikler ise, 10 inç’lik model ile aynı. 7 8 9 10 11 gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 12 12 GÜNDEMbuket 6 Mart 2015 Sevgili dostlar Doğuma kadar olan 9 ay 10 gün kadar uzun bir süreyi doğru ya da yanlış beslenerek geçirmiş olabilirsiniz. Siz ne kadar doğru beslenmeseniz dahi bebeğe gerekli olan bütün vitamin ve mineraller annenin kendi depolarından bebeğe aktarıldı. Yani hamilelik döneminde bebek için değil anne için daha kritik bir durum söz konusudur. Ancak doğumdan sonra bebek ile anne arasında bulunan beslenme bağı koptuğundan annenin bebeği emzirmesi gerekmektedir. Aynı şekilde bu sefer bebeğin beslenmesi, bebeğe gerekli olan kalsiyum, vitamin ve bütün mineraller anne sütünden bebeğe geçecektir. Emzirme döneminde annenin kendine hamilelikten daha fazla dikkat etmesi gerekmektedir. Eğer anne doğum kilolarından bir an önce kurtulmak, hemen zayıflamak uğruna sıkı bir diyet uygularsa, maalesef bebek için süt üretimi yapılamayacak ve bebek doğru ve sağlıklı bir şekilde beslenememiş olacaktır. Emzirme dönemide ilk olarak anne süt üreteceği için günlük sıvı alımına fazlasıyla önem vermelidir. Ortalama 2,5 – 3 litre civarında su tüketmelidir. Gazlı, asitli, çok şekerli ve alkollü içeceklerden kesinlikle uzak durmalı, meyve sularını bile taze taze sıkıp içmelidir. Emziren her anne protein ve kalsiyum bakımından Emzirme döneminde beslenme nasıl olmalı? yüksek besin gruplarını almaya özen göstermelidir. Her gün mutlaka 1 tane haşlanmış yumurta yemelidir. Mutlaka günde 3 öğün yemek yemeli ve 1 öğünde mutlaka etli yemek olmasına dikkat etmelidir. Eğer et yoksa kuru baklagillerden tüketmelidir. Asla salam, sosis, sucuk, pastırma gibi içinde katkı maddesi bulunan yiyecekleri yememlidir. Kuru fasülye, barbunya, nohut, mercimek ve bulgur gibi besinler C vitamininden zengin olan maydanoz, portakal suyu, mandalina, yeşil soğan gibi sebze veya meyvelerle birlikte tüketilirse sindirim sırasında daha faydalı olacaktır. Emzirme döneminde annenin kendine hamilelikten daha fazla dikkat etmesi Ayrıca yemeklerde iyotlu tuz kullanılmalıdır. Çünkü bebeğin ve annenin bu dönemde iyot mineraline ihtiyacı olacaktır. D vitamini yiyecek ve içeceklerin içinde bulunmadığı, sadece güneşlenerek vücutta aktif olduğu için anne ve bebek günde 20 ila 25 dakika kadar güneş ışınından yararlanmalıdır. Kuru meyve ve kuru yemişler vitamin ve mineral bakımından oldukça zengindir. Günlük olarak tüketmeli, ancak fazla aşırıya kaçılmamalıdır. Eğer bebeğin kakasında Mem le ketimden Man za ra lar... Foto: Hasan Hasan gerekmektedir. kan, cildinde deri döküntüleri, yüzünde veya deride kızarıklık, sivilce gibi alerjik belirtiler varsa anne mutlaka hangi besine alerjisi olduğunu bulmalıdır. Eğer bebeğin inek sütü proteinine alerjisi varsa anne süt ve süt ürünlerini yemeyi bir süreliğine kesmeli ve bebekte bu durum geçene kadar asla tüketmemelidir. Böyle bir durum olursa şayet anne doğal yollardan kalsiyum alamayacağı için kalsiyum tabletlerine başlamalıdır. Sevgiyle kalın, Feride... Balık Kroket Malzemeler 2 adet patates 1 su bardağı süt 1 kg haşlanmış kefal 2 çorba kaşığı tereyağı 2 adet taze soğan (yalnızca yeşil kısımları) 2 adet yumurta ½ çay kaşığı kimyon ½ çay kaşığı tuz ½ su bardağı su Galeta unu Sıvı yağ (kızartmak için) Hazırlanışı Patateslerin kabuklarını soyup haşlayın. Haşlanan patatesleri çatal yardımıyla ezin. üzerine tereyağı ve sütü ekleyin, çatal yardımıyla ezmeye devam edin. Küçük küçük parçalar halinde kestiğiniz kefali patatesli karışıma ekleyin.Soğanların yeşil kısımlarını da minik minik doğrayıp ilave edin. Ardından baharatları ve tuzu bu karışımın üzerine serpip iyice yoğurun. Karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp elinizle şekil verin. Ayrı bir kasede yumurta ve suyu karıştırın. Sıvı yağı tavada kızdırın. Kroketleri önce yumurtalı karışıma sonra galeta ununa buladıktan sonra kızgın yağa atarak kızartın. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 13 13 GÜNDEMbuket 6 Mart 2015 Saçları güçlendirmenin 5 yolu Saç bakımı kişisel bakımlardan en zoru ve en meşakkatli olanıdır. Saçlar birçok faktöre bağlı olarak yıpranmakta, kırılmakta ve dökülmektedir. Bunların en çok zarar vereni ise hava değişimi ve hava kirliliğidir. Ayrıca saçları sık sık boyamak, rengini açmak için açıcı kullanmak, günlük stres, yeterli bakımı yapmamak ve doğru beslenmemek saçların yıpranmasına neden olan diğer etmenler arasında sayılabilir. Ancak saçların bakımı için çok fazla endişe etmenize gerek yok. Saçları güçlendirme önerilermizi dikkate alırsanız daha sağlıklı ve daha güçlü saçlara sahip olacaksınız. hızlandırır. Bu şekilde saçlara daha fazla oksijen taşınır. Saçların hızlı uzaması için masajı her duşta mutlaka yapın. 5. STRESTEN UZAK DURUN Stres insanın tüm dengelerini alt üst eder. Vücut stres altındayken sağlıklı çalışamaz ve bu saçları da etkiler. Olabildiğince problemlerden uzak durun ve kendinize dert etmemeye çalışın. 1. GÜNLÜK BESLENMENİZE DİKKAT EDİN Yanlış ve düzensiz beslenme bütün hastalıkların ve problemlerin temelini oluşturur. Dengeli ve doğru beslenme, hem vücudunuza hem de saçlarınıza iyi gelecek. Özellikle de E vitamini bakımından zengin yiyecekler saç köklerinin güçlenmesini sağlar. Düzenli alınan E vitamini saçların kalınlaşmasına ve daha sağlıklı görünmesine yardımcı olur. 2. SAÇ DİPLERİNE MASAJ YAPIN 2. Saç diplerine masaj yapın Saç diplerine masaj yapmak saç köklerindeki kılcal damarları harekete geçirir ve kan dolaşımını 3. HER AY SAÇLARINIZI KESİN 3. Her ay saçlarınızı kestirin Saçlar uzarken uçları da kırılmakta ve çatallaşmaktadır. Bu da saçtaki proteinlerin kaybolmasına neden olur. Bu yüzden her ay düzenli olarak saç uçlarından kestirin. 4. SAÇINIZA UYGUN DOĞRU ŞAMPUAN KULLANIN Şampuanı tercih ederken kendi saçınıza uygun olanı almak saçlarınızı hem besler, hem de zarar görmesini engeller. Topuk çatlağı nasıl geçer? Ayaklarınızın altında özellikle de topuk kısmı yanlış ayakkabı seçimi, bütün ağırlığı yüksek oranda topuklara verme, kuru cilt ve mantar enfeksiyonu gibi bazı faktörlerden dolayı çatlama görülebilir. Ayak tabanı, özellikle de topuklar vücudun bütün yükünü çektiği için bir süre sonra deri kalınlaşmaya başlıyor. Kalınlaşan deri ise eğer yeterli nem ihtiyacını gideremezse çatlamaya başlıyor. Bu önceleri hafif şekilde görülürken daha acı veren bir durum oluşturabiliyor. Ayak bakımını el bakımı kadar sık yapmasanız da gerek gördüğünüzde mutlaka yapın veya yaptırın. Ancak benim pediküre ne ayıracak vaktim, ne de harcayacak param var diyorsanız evde kendiniz pratik ve etkili topuk bakımını yapabilirsiniz. Malzemeler 1 çay (küçük) bardağı süzme bal 3 yemek kaşığı süt 1 adet portakal suyu Neden Bal? Çünkü bal cilt kuruluğunun giderilmesinde yardımcıdır ve çatlaklarda oluşmuş bakterilere karşı da oldukça etkilidir. Neden Süt? Çünkü süt, A vitamini bakımından zengindir. Süt deriyi yumuşatır, nemlendirir ve besler. Neden Portakal? Çünkü portakalda yüksek oranda C vitamini vardır. C vitamini cildin esnek olmasını sağlayan kolajen üretimini destekler. Bu da topuklara sağlık kazandırır. Uygulanışı Öncelikle topuğunuzda çok fazla çatlak ve yarıklar varsa bunları topuk taşı veya diğer topuk temizleme aletleri ile temizleyin. Portakalın suyunu sıkın ardından bal ve sütle iyice karıştırın. Hazırladığınız bu maskeyi ayağınıza uygulayın ve 30 – 45 dakika kadar bekletin. Ilık su ile yıkayın ve kurulayın. Alınması gereken önlemler nelerdir? Topuk çatlaklarının oluşmaması için yapacağınız şeyler çok fazla değil. Ayağınıza uygun kaliteli, mümkünse deri ayakkabı kullanmak, çok kuru, nemsiz bir bölgede yaşıyorsanız sıkça nemlendirmek ve mutlaka duştan sonra ayaklara yeterli nem sağlanmak alınabilecek önlemlerin başında gelir. Haftada 1 defa ponza taşı kullanılmalıdır. BAlınması gereken önlemler nelerdir? Topuk çatlaklarının oluşmaması için yapacağınız şeyler çok fazla değil. Ayağınıza uygun kaliteli mümkünse deri ayakkabı kullanmak, Çok kuru, nemsiz bir bölgede yaşıyorsanız şayet mutlaka duştan sonra ayaklara yeterli nem sağlanmalı, Haftada 1 defa ponza taşı kullanılmalı. En uygun zaman ise banyo yaptıktan sonra ayaklar yumuşak olacağı için tabanlardaki ölü deriyi ponza taşı ya da ayak törpüsü ile kaldırabilirsiniz.anyo yaptıktan sonra ayaklar yumuşak olacağı için tabanlardaki ölü deriyi ponza taşı ya da ayak törpüsü ile kaldırabilirsiniz. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 14 14 GÜNDEMekonomi LÜZUMLU TELEFONLAR HASTANELER Dedeağaç Hastanesi: 25510 74000 Gümülcine Hastanesi: 25313 51100 ‹skeçe Hastanesi: 25413 51100 Polis imdat: 100 ‹tfaiye: 199 Elektrik Kurumu (DE‹): 1050 OTE: 122 OTOBÜS TERMİNALLERİ Dedeağaç: 25510 26479 Gümülcine: 25310 22912 ‹skeçe: 25410 22684 TREN İSTASYONLARI Dedeağaç: 25510 26935 Gümülcine: 25310 22650 ‹skeçe: 25410 22581 HAVAYOLU ŞİRKETLERİ OLYMPIC Havayollar›: 25310 36900 AEGEAN Havayollar›: 25310 89150 SAĞLIK OCAKLARI Yass›köy: 25340 22780 Şapc›: 25320 22222 Hemetli: 25310 30866 Mehrikos: 25310 30592 6 Mart 2015 Merkel’den büyük çağrı Almanya Başbakanı, Avrupa Yatırım Bankası’nın Berlin’deki konferansında, AB üyesi ülkelerin ekonomilerini koordine etmede başarısız olmaları durumunda Euro Bölgesi’nin daha fazla iş yapamayacağını söyledi. ALMANYA Başbakanı Angela Merkel, AB çerçevesinde finansal ve ekonomik reform çağrısı yaparak, "Ekonomik birliğimiz olmadan uzun vadede para birliğimizin iyi bir sonuç vermeyeceğini açıkça söylemek istiyorum" dedi. Avrupa Yatırım Bankası'nın Berlin'deki konferansında bir konuşma yapan Merkel, AB üyesi ülkelerin ekonomilerini koordine etmede başarısız olmaları durumunda Euro Bölgesi’nin daha fazla iş yapamayacağını söyledi. Merkel sorulması gereken sorunun, "Ekonomik bir birliğimiz olmadan para birliğimiz olabilir mi?" olduğunu belirterek, "Ekonomik birliğimiz olmadan uzun vadede para birliğimizin iyi bir sonuç vermeyeceğini açıkça söylemek istiyorum" ifadelerini kullandı. AB üyesi ülkelere yaşanan ekonomik krizden ders almaları ve reformlara odaklanmaları çağrısında bulunan Merkel, "Bu, rekabeti kuvvetlendirecek" değerlendirmesinde bulundu. Merkel sözlerine şöyle devam etti: "Büyümeyi meydana getirmek için yapmamız gereken şey, AB üyesi ülkelerdeki rekabet yeteri kadar olmaması durumunda taçlandırılamaz. Euro Bölgesi ülkeleri olarak bizim ekonomik politikalarımızı daha fazla koordine etmek için hazır olmamız lazım." AB üyesi ülkelerin bir sonraki konsey toplantısında AB'yi daha etkin yapmak için görüşmelere başlaması gerektiğini söyleyen Merkel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Avrupa Komisyonu, Euro Bölgesi Başkanlığı ve Avrupa merkez bankası krizin altında yatan nedenleri bulmak için yakından çalışmışlardı. Şimdi de AB'yi ilerde nasıl daha dirençli yapabileceğimiz hakkındaki teklifleri tartışacağız." “YUNANİSTAN REFORMLARI AYRINTILANDIRMALI” Başbakan Merkel, İrlanda'nın, Portekiz'in ve İspanya'nın ekonomik programlarını başarılı bir şekilde sonlandırarak krizin üstesinden geldiklerini kaydederek, "Yunanistan için uygulanan mali programın 4 ay uzatılmasını destekliyorum" dedi. Merkel, Yunanistan'a Euro Bölgesi için iyi bir gelecek dilediğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı: "Yunanistan reform tedbirlerinden oluşan ilk listeyi masaya koydu. Şimdi bu reform tedbirlerini ayrıntılandırmalı ve Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF ile birlikte bir karara bağlamalı." Varufakis: “Taştan kan sıkıp ödeyeceğiz” MALİYE Bakanı Yanis Varufakis, IMF’ye olan borçları taştan kan sıkıp ödeyeceklerini söyledi. Maliye Bakanı Yanis Varufakis, Uluslararası Para Fonu’na (IMF) yapmaları gereken geri ödemelerin ülkenin birinci önceliği olduğunu söyledi. IMF’nin yaptırımlarına uymak istemeyen ilk ülke olmadıklarını kaydeden Varufakis, “IMF’ye borcumuzu taştan kan sıkıp ödeyeceğiz” dedi. Avrupa Merkez Bankası’na borçlarının ise farklı bir ligde olduğunu savunan Varufakis, bu borçların geri ödenmesi konusunda kreditörlerle görüşeceklerini açıkladı. Yunanistan’ın bu ay vadesi dolan tahviller için kreditörlere 2 milyar euro, IMF’ye 1.6 milyar euro, temmuz-ağustos aylarında ise Avrupa Merkez Bankası’na 7.5 milyar euroluk geri ödeme yapması gerekiyor. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 15 6 Mart 2015 GÜNDEMhaber 15 Piperingos Atina’ya döndü Dışişleri Bakanlığı’nın İskeçe’deki Siyasi İşler Bürosu Sorumlusu Nikos Piperingos’un görevden alındığı bildirildi. Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Trakya Siyasi İşler Bürosu Sorumlusu olarak görev yapan Nikos Piperingos’un Dışişleri Bakanlığı kararıyla görevine son verildiği öne sürüldü. Basında çıkan haberlerde, Piperingos’un geçen haftasonu bölgeden ayrıldığı bildirildi. Piperingos’un Atina’ya döndüğü ifade edilirken, yeni görev yeriyle ilgili herhangi bir bilgi verilmedi. Bu arada, Nikos Piperingos’dan boşalan Siyasi İşler Bürosu Sorumluluğu’na henüz bir atama yapılmadığı ifade edildi. Büronun şu anda iki personelle çalıştığı kaydedildi. Basında çıkan bazı haber ve yorumlarda, Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Siyasi İşler Bürosu’nun kapatılacağı veya yeniden yapılandırılacağı iddia edildi. Konunun önümüzdeki günlerde netleşmesi bekleniyor. ABTTF’nin eğitim yasasına tepkisi BM’de Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF), Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi 28. Oturumu’na sunduğu yazılı bildiride, azınlığın görüşüne başvurulmadan hazırlanan eğitim yasasının iptalini istedi. ABTTF, 2 - 27 Mart tarihlerinde Cenevre’deki BM Evi’nde düzenlenen İnsan Hakları Konseyi 28. Oturumu’na, Batı Trakya Türk azınlığının eğitim alanındaki özerk yapısına darbe olarak nitelendirilen yasa ile ilgili yazılı bildiri sundu. ABTTF, Batı Trakya Türk azınlığına danışılmadan hazırlanan bu yasanın iptal edilmesini talep ederek, Yunan hükümetinden azınlık ile resmi bir diyalog mekanizması oluşturmasını istedi. Lozan Barış Antlaşması ile Batı Trakya Türk azınlığının eğitim alanında özerk olduğunun altını çizen ABTTF, bir dizi yönetmelik ve uygulamalar neticesinde bu özerk yapının tahrip edildiğini kaydetti. ABTTF, geçen Kasım sonunda parlamentodan geçen yeni yasanın da eğitimdeki özerk yapıya yeni bir müdahale olduğunu kaydetti. Yeni yasa ile Azınlık Eğitimi Koordinatörlüğü’nün ilga edilerek yerine Azınlık Eğitimi Bürosu’nun kurulduğunu aktaran ABTTF, Azınlık Eğitimi Bürosu’nun Doğu Makedonya - Trakya Eyalet Eğitim Müdürlüğü’ne dahil edildiğini kaydetti. Yasa ile getirilen diğer idari değişiklikleri aktaran ABTTF, idari değişikliklerin mevcut sorunları ortadan kaldırmak yerine devletin azınlık okul sistemindeki kontrolü ve yetkisini artırdığını belirtti. 4310/2014 sayı ve tarihli yeni yasa ile Dedeağaç’ta Trakya Dimokritios Üniversitesi’ne bağlı Azınlık Programı Öğretmen Okulu’nun kurulacağını belirten ABTTF, bu programda öğrenim görme hakkının yalnızca Yunanistan’daki ilköğretim pedagoji bölümlerinden mezun azınlık üyelerine verilmesinin doğru olmadığını kaydetti. Avrupa ve diğer ülkelerdeki ilgili bölümlerden mezun olan ve diploma denkliği alan azınlık mensuplarının da bu programda öğrenim görmesine izin verilmesi gerektiğini kaydeden ABTTF, bu program ile verilecek bir yıllık eğitimin azınlık okullarında yüksek kalitede Türkçe müfredat eğitimi için yeterli olmayacağını belirtti. ABTTF, azınlık okullarında Türkçe müfredatta görev yapacak olanlar için Türk Dili ve Edebiyatı bölümünün açılmasını tavsiye etti. ABTTF, yasa metninde “Yunanca programı” ifadesi kullanılırken, Türkçe müfredat için “Azınlık programı” kullanılmasına dikkat çekerek, bu durumun Batı Trakya Türk azınlığına kendisini “Türk” olarak tanımlama ve içinde “Türk” kelimesi geçen dernek kurma izni verilmemesinden kaynaklandığını belirtti. Ayrıca ABTTF, yasadaki azınlık ilkokullarındaki Yunanca müfredatta bundan böyle azınlık mensuplarının görev yapmaması hükmünün anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu savundu. İlköğretim ve ortaöğretimdeki azınlık okullarında görev yapmak üzere iki okul danışmanı kadrosu oluşturulduğunu kaydeden ABTTF, ayrıca Müslüman medreseleri ile 4115/2013 sayı ve tarihli yasa ile devlet okullarında din dersi veren eğitimciler için bir okul danışmanı kadrosu oluşturulduğunu belirtti. ABTTF, adı geçen 4115/2013 sayı ve tarihli yasanın Batı Trakya Türk azınlığının görüşü alınmadan hazırlandığını hatırlatarak, adı geçen yasanın azınlığın din alanındaki özerk yapısına zarar verdiğini, yasayla devletin din aracılığıyla azınlık üzerindeki kontrolünü arttırmanın amaçlandığını kaydetti. 4310/2014 sayı ve tarihli yasanın azınlık okul sistemindeki bir dizi soruna çözüm bulmak amacıyla getirildiğini iddia eden Yunan hükümetine karşılık ABTTF, Batı Trakya Türk azınlığının pekçok kez dile getirdiği Türkçe – Yunanca iki dilli azınlık anaokulları sorununa bu yasada yer verilmemesini eleştirdi. İki dilli azınlık sorunları konusunu aktaran ABTTF, BM Eski Bağımsız Azınlıklar Uzmanı Gay McDougall’ın 2008 yılındaki Yunanistan ziyaretinin ardından iki dili anaokulların Türkçe ve Yunanca’nın öğrenilmesi açısından daha iyi olacağını kaydettiğini belirtti. ABTTF, Yunan hükümetinden Lozan Antlaşması’na uyarak azınlığın eğitim alanındaki özerk yapısının güçlendirilmesine yönelik önlemler almasını istedi, Yunan hükümetini Yunanistan’ın Lozan ve taraf olduğu diğer antlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırdı. Yükseklerde kar sürprizi 5 Mart Perşembe sabahı dağlık kesimde kar yağışı görüldü. İskeçe ve Rodop ilinin yüksek kesimlerinde sabah saat 09:00’dan sonra başlayan kar yağışı vatandaşlar tarafından sürprizle karşılandı. Yüksek tepelerde ince beyaz bir örtünün oluşmasına neden olan kar yağışı, ilerlereyen saatlerde etkisini yitirdi. Selanik’te ambargo görüşmesi TARIM Kalkınma Bakan Yardımcısı Panayotis Sguridis,Yunanistan ürünlerine Rusya tarafından uygulanan ambargo dolayısıyla Rusya Tarım Bakanı Aleksie Aleksenko ile Selanik’te görüştü. Sguridis görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, Yunanistan’ın üç ürününe yani şeftali, portakal ve çileğe Rus ambargosunun kalkma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. Yunanistan’ın artık üretime geçmesi ve ihracat yapması gerektiğini belirten Sguridis, “Biz dedelerimizden borcun, borç ile ödenemeyeceğini gördük. Yunanistan’ın üretim ve ihracat yapması için çalışmalarımız devam edecek.” ifadelerini kullandı. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 16 16 GÜNDEMhaber 6 Mart 2015 Ali Çavuş Kozdere halkına teşekkür etti DEB Partisi İskeçe Teşkilatı’ndan Sinikova ziyareti DOSTLUK Eşitlik Barış (DEB) Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, 27 Şubat Cuma günü Kozdere köyünü ziyaret ederek Cuma namazını köy halkı ile birlikte kıldı. Ali Çavuş burada yaptığı konuşmada, 25 Mayıs AP seçimlerinde Kozdere halkının DEB Partisi’ne gösterdiği destekten dolayı teşekkür etti. Bölgede uygulanan ayrımcı politikaların olduğunu kaydeden Ali Çavuş, bir çok gencin çeşitli nedenlerden dolayı köyleri terketmek zorunda kaldığının altını çizdi. Partinin kurucusu rahmetli Dr. Sadık Ahmet’ten devraldıkları mirası layıkıyla daha ileriye taşımak için çalıştıklarını söyleyen Ali Çavuş, göreve geldikleri 2010 yılından bu yana partilerini yapılandırma hususunda oldukça yol aldıklarını ve geleceğe dönük hedeflerinin azınlık adına güzel işler yapmak olduğunu dile getrdi. Son olarak, Avrupa Halkları Federal Birliği’nin (FUEN) kongresini Batı Trakya’da yapacağını hatırlatatan Ali Çavuş, bunun önemine vurgu yaptı. DEB Partisi Başkanı, AP seçimlerindeki desteğinden dolayı köy halkı adına köyün mütevelli heyeti başkanına teşekkür belgesi takdim etti. Yunan firması Keşan’a yatırım yapacak YUNANİSTAN’da faaliyet gösteren Fotovoltaik Enerji Sistemleri firması, Edirne’nin Keşan ilçesinde yatırım yapmaya hazırlanıyor. Güneş enerjisinden elektrik üreten firmanın yetkilisi Kalenteridis Evaggelos, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, ülkelerine komşu Keşan ilçesinde faaliyet gösterecek olmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Bir süredir yeni pazar aradıklarını, organize sanayi bölgesi bulunmasının ilçeyi seçmelerinde etkili olduğunu belirten Evaggelos, “Keşan’dan Trakya’ya ve sonrasında Türkiye’ye açılmak istiyoruz. Üretimimiz şimdilik Gümülcine’de devam edecek. İlerleyen süreçte üretimimizi Keşan’a kaydırmak istiyoruz” diye konuştu. Keşan Ticaret ve Sanayi (KTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Helvacıoğlu ise Gümülcine’de, güneş enerjisinden elektrik üreten firmanın, odalarının üyesi olarak bölgede faaliyet göstereceğini ifade etti. Firma yetkilileri Mehmet Hüseyin ve Kalenteridis Evaggelos’un odayı ziyaret ederek, bölgede yapılacak muhtemel yatırımlarla ilgili bilgi verdiklerini aktaran Helvacıoğlu şunları anlattı: “Oda olarak bölgeye yerli ve yabancı yatırımcıyı çekme gayretindeyiz. KTSO olarak komşumuz ile işbirliği yapmaktan ve bu değerli yatırımcılarımızın Keşan’da olmasından mutluluk duyuyoruz. Bölgeye yatırımların devam etmesini ve artmasını arzu ediyoruz. Bölgemizde istihdam yaratacak bu yeni oda üyelerimizin, işlerini geliştirmek açısından bizleri karşılıksız bir ortak olarak kabul etmelerini istiyoruz.” Helvacıoğlu, üyelerinin toplantı salonlarında ve çalışma ofislerinde çeşitli tanıtım çalışmaları yapabileceğini ve organizasyonlar düzenleyebileceğini dile getirdi. KTSO’nun, üyelerin odası olduğunu vurgulayan Helvacıoğlu, “El ele çalışmaya ve gelecek muhtemel yatırımlar konusunda her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bölgemiz adına hayırlı olmasını temenni ediyoruz.” diye konuştu. DOSTLUK Eşitlik Barış (DEB) Partisi İskeçe İl Teşkilatı, 1 Mart Pazar akşamı İskeçe’nin Balkan kolundaki Sinikova ve Cami Mahallesi köylerini ziyaret etti. DEB Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İskeçe İl Teşkilatı Sorumlusu Ozan Ahmetoğlu başkanlığındaki heyet ilk olarak Sinikova köyüne gitti. Burada halkla sohbet etme imkanı bulan heyet daha sonra Cami Mahallesi köyüne geçti. AP SEÇİMLERİNDEKİ BAŞARI DİKKAT ÇEKTİ Ziyaretler sırasında konuşan Ozan Ahmetoğlu, parti olarak köy ziyaretlerini sadece seçim öncesinde veya belirli dönemlerde değil, sürekli ve düzenli bir şekilde sürdürdüklerini söyledi. Ozan Ahmetoğlu, “Verdiğimiz aradan sonra tekrar köy ziyaretlerimize başlamış bulunuyoruz. İlk ziyaretimizi de Sinikova ve Cami Mahallesi köylerine yapıyoruz. 25 Mayıs 2015 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde bizlere buradaki soydalarımız oyları ile büyük bir destek verdi. Bizler aldığımız bu büyük destek ile Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının sorunlarını dile getirmeye ve azınlığımızın sesinin duyulması için mücadelemize devam ediyoruz. 25 Mayıs seçimlerine girerken amacımız, azınlığımızın sesini hem Atina’ya, hem de Avrupa’ya duyurmaktı. O gün alınan sonuçlarla beraber yeni bir sürece girdik. Seçim başarımız ve partimizin İskeçe ve Rodop ilinde açık ara farkla birinci parti olması Yunanistan’daki birçok kesimin dikkatini çekti. Bunun yanısıra Avrupa ve diğer yabancı ülkelerin de dikkatini çekti. Örneğin seçimlerin ardından iki kez ABD yetkilileri bizlerle görüştü. Bölgemizde yaptıkları temaslarda partimizi de ziyaret ettiler. Onlara azınlığımızın sorunları hakkında bilgi verdik. Bunun dışında Avrupa Parlamentosu’nda çok sayıda milletvekili olan EFA grubu seçim başarımızdan dolayı DEB Partisi’ni kutladı. EFA’yla da ilişkilerimizi sıklaştırdık. Sizlerle paylaşmak istediğim bir diğer önemli konu ise Avrupa ülkelerinde yaşayan azınlık kuruluşlarının çatı örgütü FUEN’in 2015 yılı kongresiyle ilgili. DEB Partisi olarak bizim de üyesi olduğumuz FUEN’in bu yılki kongresi Batı Trakya’da yapılacaktır. Avrupa’nın birçok bölgesinden yaklaşık 150 kişilik bir grup bölgemizi ziyaret edecek ve sorunlarımızı yakından görme fırsatı bulacak. FUEN çatışı altında bulunan 90 azınlık kuruluşu yetkililerinin bölgemizde bulunacak olması son derece önemli bir gelişmedir.” diye konuştu. AZINLIKLA SAMİMİ DİYALOG YAPILMASINI BEKLİYORUZ Güncel gelişmelere de değinen Ozan Ahmetoğlu şunları ifade etti: “Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı olarak ülkemizde yapılan son seçimler sonucunda oluşan yeni hükümetten de bekletilerimiz olduğunu parti olarak daha önce yaptığımız açıklamalarla duyurmuştuk. Yıllardır çözüm bekleyen azınlık sorunları ile ilgili olarak artık Yunanistan devletinin azınlık ile samimi bir diyalog içine girmesi en büyük beklentimizdir. Başta eğitim sorunu olmak üzere yıllardır çözüm bekleyen müftülük, vakıflar, milli kimliğin inkarı gibi sorunlarda ne yazık ki hiçbir gelişme göremedik. Yeni hükümetten beklentimiz bu konularda samimi bir yaklaşım içinde olmasıdır. Ülkemiz Yunanistan son yıllarda ciddi bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kaldı. Ülke genelinde kriz sebebiyle işsizlik oranlarında büyük artışlar yaşandı. Ancak krizin en derinden etkilediği bölge hiç tartışmasız Batı Trakya’dır. Özellikle azınlık insanımız, yıllardır maruz kaldığı ekonomik baskı ve kısıtlamalara son ekonomik kriz de eklenince son derece zor durumda kalmıştır. İşsizlik sorunu özellikle Balkan bölgesinde korkunç boyutlara ulaşmıştır. Hatta bu konuda ekonomik krizin toplumumuz üzerindeki etkisiyle alakalı olarak bir de anket çalışması yapıyoruz. Bu kriz sebebiyle birçok aile bölgeden göç etmek durumunda kaldı. Azınlığımız çok ciddi problemler yaşıyor, ama sesini çıkarmıyor. Bu sıkıntıların giderilmesi için azınlık insanı acil önlem alınmasını bekliyor. Yeni hükümetten beklentimiz bu konularda acil çözümler üretmesi ve azınlığımız yıllardır maruz kaldığı ekonomik baskı ve haksızlıklara bir son verilmesidir. Bizler DEB Partisi olarak Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının haklı taleplerini ve uğradığı haksızlıkları elimizden geldiği kadar ve her zaman demokrasi ve hukuk çerçevesinde duyurmaya ve azınlığımızın sesi olmaya devam edeceğiz.” DEB Partisi heyetini karşılayan ve 25 Mayıs seçimlerinde DEB Partisi’nden Avrupa Parlamentosu milletvekili adayı olan Sinikova eski nahiye müdürü Niyazi Avcı da köy halkı adına parti yöneticilerine teşekkür etti. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 17 6 Mart 2015 17 GÜNDEMhaber Bağlarmahallesi gençlerinden kermes etkinliği DİN VE TOPLUM Ahmet HRALOĞLU İSKEÇE MÜFTÜ YARDIMCISI İnsanın iman etme ihtiyacı nanma ve ibadet ihtiyacı, insanın havaya ve suya olan ihtiyacı kadar önem arz etmektedir. İnsanın tabiatı gereği iman ve ibadet konusunda yönlendirilmeye ihtiyaç duyması nedeniyle bütün dinler, onları Allah’tan başka ilah olmadığını kabul etmeye ve sadece Allah’a ibadet etmeye çağırmıştır. Bu çağrı, tarih boyunca peyderpey peygamberler gönderilerek gerçekleştirilmiştir. Son olarak da, Hz. Muhammed (s.a.s) gönderilmiş ve Allah’ın insanlığa olan din nimeti tamamlanmıştır. “Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. O hâlde kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkâr ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisa, 4/170) Yukarıda zikri geçen ayet-i kerimede yüce Rabbimiz bizleri Resûlullah’ın getirdiği gerçeğe (Kur’an’a) inanmaya çağırmakta ve bunun bizim hayrımıza olduğunu vurgulamaktadır. Allah’ın bizleri imana ve iyi davranışlarda bulunmaya çağırması, kendisinin buna ihtiyacı olduğu için değildir. Çünkü biz insanlar da dâhil olmak üzere bütün yaratılmışlar O’na aittir, O’nun mülküne dâhildir. İman ve sâlih ameller biz insanlara lazımdır, buna muhtaç olan bizleriz, dünya ve âhiret mutluluğumuz imana ve güzel davranışlar sergilememize bağlıdır. Bu sebeple bizler için hayırlı olan davranış, dini inkâr ve ilâhî emirlere isyan etmek veya bunlara karşı ilgisizlik değil, iman ve salih amellerdir. İslam dininin ortaya koymuş olduğu inanç sistemini kabul eden, Allah’a inanan ve güvenen her insan manevi açıdan büyük bir güç elde etmiş olur. Çünkü bizler bazı özelliklerimiz sebebiyle çok güçlü gibi gözüksek de, her zaman Allah’ın yardımına muhtacız. Muhtaç olduğumuz o yüce varlığa inanıp bağlanmak bizlere huzur verir ve hayatımızı güven içinde sürdürmemize vesile olur. Allah’a iman, bizleri yalnızlıktan, boşlukta kalmaktan kurtarır. Hepimiz günlük hayatımızda hastalık, fakirlik ve bir yakınımızın vefatı gibi çeşitli sorunlarla karşılaşabiliriz. Böyle durumlarda kalplerimizde bulunan Allah inancı ümitsizliğe kapılmamıza engel olur. Yüce Rabbimize sığınır, O’na güvenir ve O’nun yardımıyla bütün İ GÜMÜLCİNE’nin Bağlarmahallesi’nde 1 Mart Pazar günü Kermes etkinliği düzenlendi. Kermesten elde edilecek gelirin, mahallede mevlit etkinliği düzenlemek için kullanılacağı belirtildi. Mahalle gençleri tarafından ilk defa organize edilen kermes havanın da iyi olması nedeniyle başarıyla gerçekleşti. Kermese, Bağlarmahallesi sakinlerinin yanısıra Yenicemahalle, Harmanlık, ve Kırmahalle’den de soydaşlar büyük ilgi gösterdi. Kermese özellikle kadınların ilgi gösterdiği dikkat çekti. Kermeste, bölge kadınlarının ve genç kızlarının yaptıkları birbirinden güzel ve lezzetli yiyecekler satıldı. Kermese, bazı hayırseverlerin yaptıkları bağışlarla katkıda bulunduğu bildirildi. Başkonsolos Akıncı Cuma namazını Gencerli’de kıldı TÜRKİYE’nin Gümülcine Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı, 27 Şubat Cuma günü İskeçe ilinin ova köylerinden Gencerli’yi ziyaret ederek soydaşlarla birlikte Cuma namazı kıldı. Başkonsolos Akıncı’ya, Muavin Konsoloslar Adnan Öztürk ve Alper Atak’ın yanısıra Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete, İskeçe SİRİZA Milletvekili Hüseyin Zeybek, İskeçe Türk Birliği Başkanı Ramadan Nizam ve Topiros Belediye Başkan Yardımcısı Sunay Hüseyin eşlik etti. Köy camiinde kılınan Cuma namazı sonrasında Başkonsolos Akıncı, bölge halkına ilgilerinden dolayı teşekkür etti. sıkıntılarımızın üstesinden gelebiliriz. Buna karşılık sağlam bir inanç ve sâlih amellerden mahrum olanlar ise, huzursuzluk içinde kıvranırlar. Belki de sıkıntılardan kurtulmak düşüncesi ile huzuru içkide, uyuşturucu madde kullanmakta ararlar ve daha büyük felaketlere sürüklenirler. Böylece hem dünya hem de ahiret mutluluğunu kaybetmiş olurlar. Ayrıca iman ve ibadetler bizi birbirimize bağlar, toplumsal barışa ve kardeşliğe katkıda bulunur. Nitekim kâinatın efendisi Hz. Muhammed (s.a.s); “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız.” (Müslim, “Îmân”, 93; Tirmizî, “Sıfâtu’l-Kıyâme”, 56) buyurarak imanı toplumsal barışın temel taşı yapmıştır. İbadetler ise bir taraftan Allah ile ilişkilerimizi düzenlerken diğer taraftan da insanlarla ilişkilerimizi en güzel kıvama getirmeyi hedeflemektedir. İnsanî değerlerin alt-üst edildiği, ilişkilerin menfaate, maddeye ve beklentilere dayalı olarak yürütüldüğü bir zaman diliminde yaşamı paylaşıyoruz. Bize düşen inancımızın ve ibadetlerimizin sevgi, kardeşlik ve yardımlaşma boyutunu hayata yansıtmak ve yaşadığımız toplumda barışın ve huzurun hâkim olması için gayret sarf etmektir. Bununla birlikte insanlarla olan ilişkilerimizden doğan görev ve sorumluluklarımızı ilahî ölçüleri gözeterek yerine getirmektir. Bu bağlamda herkese adaletle davranmak, kimseyi aldatmamak, komşusu açken tok olarak yatmamak, yalancılık ve dolandırıcılık yapmamak, kimseye iftira etmemek gibi dinimizin Allah’a imanla irtibatlandırdığı ahlaki davranışlarımıza çok dikkat etmeliyiz. Bu anlayışla hareket etmemiz hâlinde dinin rahmet ikliminde hep birlikte huzuru yakalamamız daha kolay olacaktır. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Hakiki mutluluk ve huzur, yalnız sağlam bir imana sahip olmak ve sâlih ameller yapmakla elde edilebilir. Hayatlarını Allah’ın emirleri doğrultusunda geçirenler, hem ailelerine hem de içinde yaşadıkları topluma faydalı birer kişi olurlar ve böylece dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşabilirler. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 18 18 GÜNDEMyorum Καλημέρ - Χαμπα Δάμων ΔΑΜΙΑΝΟΣ [email protected] Ο Μάρτιος θα δείξει πολλά για τα αιτήματα της Μειονότητας α είναι πολύ ενδιαφέρουσες οι πρωτοβουλίες και οι πολιτικές που θα ασκήσει η νέα κυβέρνηση στον χώρο της Θράκης. Και είναι ένα ενδιαφέρον εγχείρημα η άσκηση αυτών των πολιτικών, γιατί η παρούσα κυβέρνηση συντίθεταισυναποτελείται από τους πολιτικούς οργανισμούς του Σύριζα και των ΑΝΕΛ που έχουν σε θέματα μειονοτήτων και ανθρωπίνων δικαιωμάτων ριζικά αντίθετες και ενίοτε συγκρουόμενες απόψεις. Ακόμα, όμως και στο εσωτερικό του κόμματος του Σύριζα υπάρχουν διαφορετικές προσεγγίσεις στα λεγόμενα «εθνικά θέματα». Είναι, για παράδειγμα, άλλη η θεώρηση αυτών των θεμάτων του υποψηφίου ευρωβουλευτή και μέλος του ΚΕΜΟ, Δημήτρη Χριστόπουλου και άλλη του υπουργού Εξωτερικών Νίκου Κοτζιά, ο οποίος έχει γράψει βιβλίο με τίτλο «Πατριωτισμός και Αριστερά». Σύμφωνα με τον συγγραφέα «Πατριωτισμός σημαίνει πολιτικός αγώνας για τη διαφύλαξη και ενδυνάμωση: α) των δημοκρατικών και κοινωνικών δικαιωμάτων του λαού· β) των δικαιωμάτων και δυνατοτήτων της χώρας στο διεθνές σύστημα. Αποτελεί βασικό κριτήριο προσδιορισμού των "εθνικών συμφερόντων" που διασφαλίζει η ενεργητική δημοκρατική εξωτερική και αμυντική πολιτική. Πεποίθηση του συγγραφέα είναι ότι η αριστερά που νικά σε "πολιτισμικούς" αγώνες, όπως είναι αυτός του πατριωτισμού, αυξάνει τις προοπτικές επιτυχίας της. Διευκολύνεται για ευρύτερες συμμαχίες και τη συγκρότηση μιας Κυβέρνησης Σωτηρίας». Θα είναι, εντωμεταξύ, εξαιρετικά Θ ενδιαφέρουσα η επιρροή των απόψεων των υπουργών Εθνικής Άμυνας, Πάνου Καμένου, Επικρατείας, Τέρενς Κουίκ και Αγροτικής Ανάπτυξης, Παναγιώτη Σγουρίδη, στην διαμόρφωση της πολιτικής της κυβέρνησης Τσίπρα στα μειονοτικά ζητήματα της Θράκης. Ο Σύριζα διαθέτει στην Θράκη μια συντριπτική πολιτική κυριαρχία με 7 εκλεγμένους βουλευτές εκ των οποίων οι 3 προέρχονται από τον χώρο της Μειονότητας. Είναι η πρώτη φορά μετά από αρκετά χρόνια που η Μειονότητα διαθέτει μονοκομματική πολιτική εκπροσώπηση στο κοινοβούλιο και η πρώτη φορά μετά από δεκαετίες που ένα κόμμα έχει εκλέξει ταυτόχρονα 3 βουλευτές από την Μειονότητα της Θράκης. Συνεπώς, η πολιτική δύναμη του Σύριζα στην Μειονότητα, τα συντριπτικά ποσοστά που έλαβε στις εκλογές της 25ης Ιανουαρίου, προδιαθέτουν για δυναμικές πολιτικές παρεμβάσεις στην κατεύθυνση υλοποίησης της πολιτικής του συγκεκριμένου κόμματος. Κατά το παρελθόν ο Σύριζα έχει περιγράψει σε αδρές γραμμές τις θέσεις του για την Μειονότητα, για τα πολιτικά και κοινωνικά δικαιώματα και γενικότερα τις θέσεις για τα μείζονος σημασίας μειονοτικά ζητήματα που κατά καιρούς έχουν τεθεί. Όμως, όπως έχουμε γράψει ξανά σε αυτήν εδώ την στήλη, στο προεκλογικό πρόγραμμα του Σύριζα κατά τις πρόσφατες εκλογές δεν υπήρξαν συγκεκριμένες δεσμεύσεις για την Μειονότητα ούτε ο κ. Τσίπρας ανέφερε κάτι συγκεκριμένο στην προεκλογική του ομιλία στο Μέγαρο Μουσικής της Κομοτηνής. Πριν τις εκλογές ο βουλευτής κ. Καραγιουσούφ έκανε λόγο για αποκατάσταση της νομιμότητας των κατηργημένων συλλόγων της Μειονότητας στην βάση των δικαστικών αποφάσεων. Σε ομιλία του στην Βουλή για τις προγραμματικές δηλώσεις της κυβέρνησης άφησε και μια αιχμή για τα σχολεία που συγχωνεύθηκαν και για κάποια άλλα που καταργήθηκαν. Πριν λίγες μέρες έγινε γνωστό ότι αντικαθίσταται τις επόμενες εβδομάδες ο μέχρι σήμερα διευθυντής του γραφείου Πολιτικών Υποθέσεων Θράκης με έδρα την Ξάνθη και πως πρόκειται να αποσταλεί από την κυβέρνηση στην περιοχή ένα πρόσωπο εμπιστοσύνης της παρούσης κοινοβουλευτικής πλειοψηφίας. Ενδιαφέρουσα εξέλιξη, αν μη τι άλλο. Μέσα στον Μάρτιο αναμένεται να τοποθετηθεί και ο νέος περιφερειακός διευθυντής εκπαίδευσης στην θέση του κ. Σάββα Μελισσόπουλου με αποφασιστικές αρμοδιότητες στον τομέα της μειονοτικής εκπαίδευσης. Θα είναι καθοριστικής σημασίας αυτό το πρόσωπο που θα κληθεί υπηρεσιακά να αντιμετωπίσει, τα κενά, τις αντιφάσεις και τα ανοιχτά ζητήματα που άφησε πίσω της φεύγοντας από την εξουσία η προηγούμενη ηγεσία του υπουργείου Παιδείας στον τομέα της μειονοτικής εκπαίδευσης. Και θα φανεί από την πολιτική που θα ακολουθήσει η κυβέρνηση και ο νέος περιφερειακός διευθυντής εκπαίδευσης, κατά πόσο τελικά η μειονοτική εκπαίδευση θα συνεχίσει να αντιμετωπίζεται ως ένα θέμα μάλλον «εθνικό» παρά εκπαιδευτικό. Οι πρόσφατες επιστολές των εκπροσώπων των συλλόγων των δασκάλων των αποφοίτων της ΕΠΑΘ της Ξάνθης από την μία και της Ροδόπης-Έβρου από την άλλη, αποκαλύπτουν ένα τεράστιο χάσμα μεταξύ των ιδίων των μελών της μειονοτικής εκπαιδευτικής κοινότητας για τις πρόσφατες αλλαγές στην μειονοτική εκπαίδευση. Οι δάσκαλοι της Ξάνθης τα βρίσκουν σχεδόν όλα λάθος και οι συνάδελφοι τους της Ροδόπης και του Έβρου είναι περίπου ευτυχισμένοι(!) για ό,τι έχει συμβεί. Αφού λοιπόν οι αλλαγές που έγιναν είναι προς την σωστή κατεύθυνση, όπως πιστεύουν οι δάσκαλοι Ροδόπης και Έβρου, δικαιούμαστε και εμείς από εδώ και πέρα να αναμένουμε ότι οι χρόνιες παθογένειες της μειονοτικής 6 Mart 2015 εκπαίδευσης θα αρθούν στο άμεσο μέλλον και θα έχουμε την χαρά στην Θράκη να βλέπουμε αριστούχους απόφοιτους των μειονοτικών σχολείων με επαρκή γνώση των ελληνικών και των τουρκικών που θα μπορούν να σταθούν στο ιδιαίτερα ανταγωνιστικό περιβάλλον της δευτεροβάθμιας και της τριτοβάθμιας εκπαίδευσης! Την ίδια στιγμή, πρόσφατη έρευνα του υπουργείου Παιδείας αποκαλύπτει ότι οι νομοί Ξάνθης και Ροδόπης παραμένουν μέσα στους πρώτους δέκα νομούς της χώρας με την μεγαλύτερη καταγεγραμμένη διαρροή μαθητών. Θα συνεχίσει, άραγε, η σημερινή κυβέρνηση την τακτική της προηγούμενης να συνομιλεί στην Θράκη μόνο με αρεστούς, με κομματικούς, με μόνιμους συνομιλητές και «μειονοτολόγους», ερήμην των φορέων της μειονότητας, των συλλόγων και των ίδιων των μελών της εκπαιδευτικής κοινότητας; Θα συνεχίσει να συμπεριφέρεται με ενοχικά σύνδρομα απέναντι στην μειονοτική εκπαίδευση αντιμετωπίζοντας την με όρους «εθνικού συμφέροντος» ακόμα και στον διορισμό των σχολικών συμβούλων και όχι με όρους διαφάνειας, αξιολόγησης και αξιοσύνης; Θα καταργηθεί η αντισυνταγματική διάταξη της απαγόρευσης διορισμού στο ελληνόγλωσσο πρόγραμμα των μειονοτικών σχολείων, μειονοτικών εκπαιδευτικών που έχουν αποφοιτήσει από ελληνικά πανεπιστήμια ή αντίστοιχα της αλλοδαπής; Θα αρθεί η απόφαση της προηγούμενης κυβέρνησης που είχε θέσει στο χρονοντούλαπο της ιστορίας το αίτημα για δίγλωσσα νηπιαγωγεία; Υπάρχουν πολλά ανοιχτά θέματα και προκλήσεις στον χώρο της Μειονότητας για την νέα κυβέρνηση. Η οποία ασφαλώς ψηφίστηκε από τους πολίτες, κυρίως, για να δώσει λύσεις στα οικονομικά τους αδιέξοδα. Δεν μπορεί όμως να διαχωριστούν σε καμία περίπτωση τα θεσμικά ζητήματα από τα οικονομικά και να δοθεί η αίσθηση ότι οι κοινωνικές και θεσμικές αλλαγές που είναι επιβεβλημένες και αναμενόμενες από μια κυβέρνηση με αριστερή ή προοδευτική κατά βάση πολιτική ταυτότητα μπορούν να περιμένουν. Τα προβλήματα είναι εδώ και όλοι κρίνονται στο τέλος από τις αποφάσεις και τις πολιτικές τους πρωτοβουλίες... Dimetoka dernek başkanından mevlit DİMETOKA Müslümanları Spor, Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Süleyman Macur, kısa bir süre önce vefat eden eşi için mevlit okuttu. 1 Mart Pazar günü Dimetoka’da okutulan mevlide Dimetoka’daki soydaşların yanısıra azınlık kurum yöneticileri de katıldı. Dimetoka Müslümanları Spor, Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Süleyman Macur'un okuttuğu mevlide, Gümülcine Müftü Yardımcısı Fehim Ahmet, DEB Partisi Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği Başkanı Ahmet Kara, Batı Trakya Camileri Din Görevlileri Derneği adına Ahmet Arif, Meriç Vaizleri Başkanı Abdurrahim Kuru, Meriç ili din görevlileri İbrahim Kuru, Hilmi Kuru, Erol Yoluç, Mehmet Bölükbaşı, Mehmet Sar, Ahmet Padalı, Muhammet Çilingir, Kur’an kursu öğretmenleri Fazilet Kabakçı ve Havva Padalı katıldılar. Mevlitte Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosluğu’nu Ramadan Duban temsil etti. Camide okutulan mevlidin ardından misafirler Dimetoka Müslümanları Spor, Kültür ve Eğitim Derneği’ni ziyaret ettiler. Buradaki görüşmede dernek yöneticileri ile Dimetoka’yı ziyaret eden konuklar, derneğin sorunları hakkında fikir alışverişinde bulundular. Ziyaretin sonunda dernek başkanı Süleyman Macur günün anısına konuklara plaket takdim etti. Macur, eşi için okuttuğu mevlide katılan azınlık kurum temsilcilerine teşekkür etti. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 19 19 GÜNDEMdünya 6 Mart 2015 “IŞİD’i durdurmak için mali kaynaklarını kurutmalıyız” ABD'nin Avrupa'daki Kara Kuvvetleri Komutanı Hodges, IŞİD tehdidini ortadan kaldırmak için özellikle mali kaynaklarının kurutulması gerektiğini belirtti. ABD'nin Avrupa'daki Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Ben Hodges, IŞİD tehdidini ortadan kaldırmak için askeri önlemlerin yanı sıra diplomasi, enformasyon ve ekonomi alanlarında adımlar atılması gerektiğini belirterek, "IŞİD'i durdurmak için özellikle mali kaynaklarını kurutmamız gerekiyor" dedi. IŞİD'in güç kazanmasında Körfez bölgesindeki bazı ülkelerin verdiği mali desteğin rol oynadığını ifade eden Hodges, bunun son bulması gerektiğini kaydetti. Hodges, "IŞİD'in mali kaynağı, Musul'daki bankadan ele geçirdiklerinin çok çok ötesinde. Neredeyse sınırsız mali kaynakları var. Bu bir yerlerden geliyor. IŞİD'i durdurmak için özellikle mali kaynaklarını kurutmamız gerekiyor." diye konuştu. ABD'den ve Avrupa ülkelerinden bazı gençlerin IŞİD propagandasının etkisine girerek Suriye'ye gitmelerinin önemli bir sorun olduğunu kaydeden Hodges, örgütün gerçekte İslam'ı temsil etmediğini, bunun bilinmesi gerektiğini vurguladı. Hodges, saygın İslam alimleri ve yetkililerinin açıklamalarının, gençlerin IŞİD propagandasından etkilenmelerini ve örgüte katılmalarını engelleyebileceğini söyledi. “TÜRKİYE’YE YETERLİ DESTEK SAĞLANMADI” Türkiye'nin zor bir coğrafyada bulunduğunu, Suriye'deki iç savaştan doğrudan etkilendiğini belirten Hodges, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu tehlikeler konusunda NATO'nun desteğine güvenebileceğini vurguladı. "Türkiye'nin endişelenmekte haklı olduğunu düşünüyorum" diyen Hodges, şunları söyledi: "Şunu hatırlamamızın önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye destek talep ettiğinde, NATO Türkiye'nin istediği şekilde karşılık verdi. Türkiye, NATO Şartı'nın 4. Maddesi çerçevesinde, Suriye kaynaklı potansiyel füze tehdidine karşı koruma talebinde bulundu. ABD, Almanya ve Hollanda çok hızlı bir şekilde harekete geçtiler ve Türkiye'de Patriotları konuşlandırdılar. Ardından Hollanda'nın yerini İspanya aldı. ABD ve Almanya ise Patriot görevlerini sürdürüyor. Patriotlar, Türkiye'nin NATO ittifakına güvenebileceğinin önemli bir göstergesi." Türkiye'nin Suriye'deki iç savaştan kaçan mültecilere kapılarını açmasını öven Hodges, uluslararası toplumun Türkiye'ye yeterli yardımda bulunmamasını eleştirdi. Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin sayısının bir milyonu aştığını belirten Hodges, "Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye'ye yeterli destek sağlanmadı. Türkiye şu anda büyük bir yükü omuzlamış durumda, bu adil değil" dedi. “TÜRKİYE GÜVENLİ MÜTTEFİK” Türkiye'nin stratejik olarak önemli bir coğrafyada, NATO'nun en önemli müttefiklerinden biri olduğunu kaydeden Hodges, Türkiye'nin ittifaka önemli katkılar sunduğunu vurguladı. TÜRKMEN KÖYLERİNE SALDIRI Bu arada, Suriye'de Esad rejimine ait birlikler Lazkiye'nin Bayırbucak Türkmen Bölgesi'ne saldırı düzenledi. Alınan bilgiye göre, rejim güçleri muhaliflerin kontrolündeki Bayırbucak Türkmen Bölgesi Türkmen Dağı mevkisine gece saatlerinden itibaren ağır silahlarla saldırı başlattı. Kızıldağ, Fırınlık, Murtlu ve Göğdağ köyleri ve çevrelerinin hedef alındığı saldırılara muhaliflerin de karşılık vermesi sonucu bölgede zaman zaman şiddetli çatışmalar yaşandı. Öte yandan, Suriye'nin Halep kentinde, rejime bağlı Hava İstihbarat Şube binasının altına kazılan tünelin patlayıcılarla havaya uçurulması sonucu 50 askerin öldüğü bildirildi. Halep'teki yerel aktivistlerden Ebu Firas el-Halebi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, muhalif birliklerin kentin Cemiyet'uz-Zehra bölgesindeki Hava İstihbarat Birimi binasının altında 3 aydır kazıldığı ifade edilen tünelin patlatıldığını belirtti. Patlamada ilk belirlemelere göre 50 rejim askerinin yaşamını yitirdiğini söyleyen Halebi, söz konusu binanın büyük bir bölümünün çöktüğünü aktardı. Everest’in zirvesi mikrop saçıyor New York’ta Ramazan ve DÜNYANIN en yüksek dağı olan Everest'in başı dağcılarla dertte. Dağcıların dışkılarının dünyanın en yüksek zirvesinde birikmesi insan sağlığını tehdit ediyor. Bu nedenle salgın hastalıkların ortaya çıkma tehlikesi söz konusu. Her sezon dağda ortalama 2 ay kalan 700'den fazla dağcı ve rehber Everest'e tırmanış yapıyor. Kısa zamanda bu kadar fazla insanın dağa çıkması ise beraberinde bazı lojistik zorluklar getiriyor. Bunlardan birisi de dağcıların ve şerpaların idrar ve dışkılarını dağda kaldıkları sürece buraya yapması. Kurban bayramı tatili KAMPTA TUVALET BULUNMUYOR Everest'te Mart ayında başlayan tırmanış sezonu Mayıs ayı boyunca devam ediyor. Everest'in zirvesine kadar 4 kamp bulunuyor. Ana kamp 5 bin 300 metrede, son kamp ise 8 bin 850 metrede, yani zirvede bulunuyor. Kamplarda çadırlar ve zorunlu ihtiyaçlar için çeşitli olanaklar bulunmasına rağmen, tuvalet bulunmuyor. DAĞCILAR KARDA ÇUKUR KAZMAK ZORUNDA Dağcılar tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için karda çukurlar kazmak zorunda. Yıllar boyunca biriken bu çukurlardaki dışkılar da artık çözülmesi gereken bir soruna dönüştü. 2008'den beri Everest'te rehberlik yapan Şerpa Dawa Steven, bazı dağcıların yüksek kamplarda kullanmak üzere yanlarında tuvalet torbaları taşıdığını belirtti. Nepal hükümeti henüz bu sorunun çözümü için nihai bir plan ortaya koyabilmiş değil. Hükümetin Dağcılık Departmanı yetkilisi Puspa Raj Katuwal, ana kamptaki görevlilerin bu sezondan itibaren atıkları sıkı bir şekilde denetlemeye başlayacağını söyledi. Bunun yanı sıra hükümet zirveden inen her dağcının yanında 8 kg. atığı da yanında getirmesini zorunlu kıldı. Bunun bir nebze de olsa dağda oluşan kirliliğin önüne geçeceği düşünülüyor. 1953'de Yeni Zelandalı dağcı Edmund Hillary ve rehberi Tenzing Norgay tarafından keşfedildiğinden beri 4 binden fazla dağcı Everest Dağı'na tırmandı. Yüzlercesi de bu uğurda hayatını kaybetti. NEW York'ta Ramazan ve Kurban bayramları, yeni eğitim döneminden başlamak üzere öğrenciler için resmi tatil ilan edildi. New York Belediye Başkanı Bill de Blasio, İslam dininin kutsal günleri olan Ramazan ve Kurban bayramlarının tatil olacağını açıkladı. Blasio, kararı "şehrin çeşitliliğine saygı duyan bir değişim" olarak nitelendirdi. Blasio sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamanın ardından Eğitim Müdürü Carmen Fariña'la kararla ilgili bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından New York Belediyesi'nden yapılan açıklamada, New York'ta devlet okullarındaki ilk resmi tatilin, 2015-2016 eğitim döneminde 24 Eylül tarihinde Kurban Bayramı'nın birinci günü olacağı belirtildi. Belediyenin açıklamasında ayrıca öğrencilerin yüzde 36'sının Kurban Bayramı tatili sırasında okula devam etmediği kaydedildi. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 20 20 GÜNDEMtarih 6 Mart 2015 KORE savaşının 65. yıldönümü Haftanın Sohbeti RIZA KIRLIDÖKME [email protected] Muhterem hemşehrilerim; 21 Şubat’ta Türkiye’de KORE savaşı gazilerinin, bir anma etkinliği düzenlediklerini televizyonda gördük. Biz de bu etkinlikten esinlenerek 1950 – 1953 yıllarında cereyan eden ve bütün dünyayı allak – bullak eden bu olayın kahramanlarından, 86 yaşında, aramızda yaşayan, çok sevgili bir Kore gazisi ile yaptığımız bir sohbeti genç nesillere örnek olur düşüncesiyle sizlere sunmak istedik. Hem tarihe bir not düşmek, hem de genç nesillere muhtemelen bilmedikleri bu olayı anlatabilmek ümidiyle. KORE YARIM ADASI KORE yarımadası bizden yaklaşık 8 bin kilometre uzaklıkta, Asya’nın doğusundadır. KORE yarımadası 1945’te Kuzey ve Güney KORE diye ikiye ayrılmıştır. KORE savaşı için bundan 10 -12 yıl önce, aramızda yaşayan ve bizim gibi azınlık ferdi olan İstanbul Rum azınlığı üyelerinden KORE gazisi Thanasis KREONAS’ın anılarını sizlere takdim etmiş ve paylaşmıştık. Bu haftaki sohbetimizde, KORE savaşı için biraz daha geniş bilgi ve enteresan bazı fotoğrafları, buna ilaveten devlet teşekkür belgeleri ile bu tarihi olayı bir daha hatırlatmayı uygun gördük. Ümit ediyoruz ki, 28 Ekim 1940’ta Yunanistan’ın İtalya’ya karşı savaşında vatanlarını savunmak için İtalya – Yunanistan savaşına katılan ve şehit düşen büyüklerimizden birinin de hikayesini sizlerle paylaşırız. Batı Trakya Türkleri için çok önemli ve aynı zamanda acılarla dolu olan bu olayı genç nesillerin bilmesinde fayda var diye düşünüyoruz. *** KORE savaşına tekrar dönelim ve devam edelim. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünya doğu ve batı diye iki bloka ayrılınca, Güney KORE batı blokunun himayesinde kaldı. Doğu blokunun gölgesinde bulunan Kuzey KORE, 15 Haziran 1950’de güney KORE’ye saldırınca Batı devletleri müttefikleri olan bu devleti korumak için Birleşmiş Milletler kararı ile bir Batı bloku devletleri ordusu kurdu. Bu orduya 21 ülke asker verdi. Bunların arasında Türkiye ile Yunanistan da vardı. Türkiye beşbin kişilik bir tugayla bu savaşa katılmış, dokuz yüz şehit vermiş, epey yaralı ile kayıp askerleri de olmuştur. Biz, bu haftaki sohbetimizde Batı Trakya Türkleri gibi azınlık statüsünde bulunan İstanbul Rumları’ndan vatanının emri ile bu savaşa katılan ve hala seksen altı yaşında aramızda yaşayan bir KORE savaşı gazisinin savaş ve hayat hikayesini ele alacağız. Kim bu KORE gazisi? İstanbul Rumları’ndan olan bu gazi, (fotoğraflarda da gördüğünüz gibi) 1929’da Küçük Ayazma, Elçi sokak No: 8 - Arnavutköy adresinde, İstanbul’da doğdu. Babası Aristidis, annesi Kaliopi olan Thanasis (Tanaş) KREONAS’tır. Evet, KORE gazisi İstanbul Rum azınlığı ferdi Tanaş KREONAS, ricamız üzerine KORE savaşı hikayesini bize şöyle anlattı: “Ben, 1949 yılı sonunda asker oldum. İlk altı aylık devrem Karadeniz Ereğlisi Piyade Alayı’nda geçti. Oradan Ankara’da Ayaş’a gittim. 1950 yılı ortası Yukarıdaki fotoğrafta KORE askerleri ile vatanlarını kurtarmaya gelen yabancı askerler hep beraber olmuşlardır. Tanaş KREONAS’ın iki KORE askeri ile görmektesiniz. ve Yukarıdaki fotoğrafta Türk askeri sayın Tanaş KREONAS, Koreli tercümanlarla birlikte görülüyor. Ailesinden ve İstanbul’dan aldığı kültür gereği, yoksul KORE aileleri ile de hep ilişki içinde olmuş. İstanbul’da izinde iken çok acele Ankara’ya dönmem için emir aldım. Ankara Ayaş’tan, Mamak’a gittim. Oradaki komutanım “Arkadaş siz KORE’ye gideceksiniz” dedi. Ankara’da birkaç gün yeni Amerikan silahlarını öğrendikten ve KORE’deki bazı özel durum talimi yaptıktan sonra trenle İskenderun’a gittik. İskenderun limanından Amerikan General Makree gemisi ile Türk tugayı askerleri olarak 21 günlük yolculuktan sonra KORE, PUSAN limanına vardık. KORE topraklarına ilk ayak basan Türk askeri ben oldum. Gemiden ilk inen ben oldum. 216 piyade alayı bölük komutanım üst teğmen Turan SAN refakatinde Amerikan askeri araçlarıyla SEULE, PRİON YAKTA KORE savaşında KUNURİ adı ile anılan 431 rakımlı tepeye çıkarak hemen Çinliler ile savaşa girdik ve sel gibi gelen Çinlilerden bu tepeyi geri aldık. Ancak bizim 11. takımdan iki kişi hayatta kaldık. Bu savaşta daima ön safta bize rehber olan bütün üstlerimiz ve gedikli başçavuşlarımız şehit düştü. Bu çetin çatışmada İstanbul Ortaköylü Ermeni Davit ile Arnavutköylü Rum Koço BUGADAKİ hayatını kaybetti. Ben diğer çarpışmalarda yaralanınca tugay komutanım Tahsin YAZICI’nın Türk askeri sayın Tanaş KREONAS, KORE’deki askeri vazifesi esnasında KORE askeri ve KORE çocukları ile de insani ilişkilerdahilinde yukarıda gördüğünüz gibi hep ilgilenmiş. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 21 21 GÜNDEMtarih 6 Mart 2015 aramızda yaşayan KORE gazisi Yukarıdaki fotoğrafta Türkiye Gaziler Derneği’nin, KORE savaşında vatanının emrettiği şekilde savaşan asker Tanaş KREONAS’a verdiği onur belgesini görmektesiniz. Yukarıdaki fotoğrafta İstanbul’da yaşayan ve zamanı geldiğinde vatani hizmetini yapan İstanbullu Tanaş KREONAS ile arkadaşı Miltos Vasiliadis görülüyor. 1949 yılı sonunda Karadeniz Ereğli’de askerliğini yaptığı sırada Türk askerinin giydiği tipik ve çok sevimli üniforması, tipik mavzeri – süngüsü – palaskası ve botlarını bir anı fotoğrafı. emri ile geri hizmete alınarak yarbay Natık POYRAZOĞLU’nun emir eri oldum. General Tahsin YAZICI, albay Celal BORA komutanıma sık sık toplantı için gelirlerdi. Ben kendilerine kendi elimle yaptığım Emirgan çayını takdim ederdim. KORE’ye ilk giden 41. Alayın en iyi çayını takdim ederdim. KORE’ye ilk giden 41. Alay en iyi yetişmiş askerlerden oluşuyordu. Çoğu İstanbullu idi. Bu alayda oldukça çok sayıda azınlık genci vardı. KORE’ye ilk giden alaydan çok az kişi geri geldik. Yukarıda dediğim gibi yakın arkadaşım Koço BOGADAKİ şehit düştü. Ben, Mario KUZİ ve Yorgo HALKA geri geldik. KORE’de 11 ay kaldık. Vatana geri döndüğümüzde hemen bizi terhis ettiler. Koreliler çok yoksul olmalarına rağmen çok kibar ve nazik insanlardı. Bize verilen yemeklerin çoğunu kışlanın Yukarıda, KORE Cumhuriyeti Muhasıp Gaziler Derneği tarafından vatanları için savaşan Türk askeri sayın Tanaş KREONAS’a verilen teşekkür belgesini görmektesiniz. dışında bekleyen aç KORE çocuklarına veriyorduk. Ben KORE’ye giden Türk ordusunun bir eri idim. KORE Amerikan ordusu baş komutanı General MacArthur bana bizzat kendisi yakama başarı madalyasını takmıştır. Ayrıca fotoğraflarda gördüğünüz gibi Türk KORE GAZİLERİ derneğinden, KORE CUMHURBAŞKANI’ndan takdirnamelerim var. 1975’ten sonra Almanya’ya işçi olarak gittim. Oradan Atina’ya... Şimdi de İskeçe’de aranızda bulunmaktayım. Bundan da çok mutluyum. Bana gösterdiğiniz ilgi ve yakınlık için teşekkür ederim. Ben halen T.C. KORE GAZİLERİ derneği üyesiyim.” Evet, sevgili dostumuz, kardeşimiz Türk ordusunun KORE gazisi İstanbul Rum azınlığı ferdi sayın Tanaş KREONAS böyle anlattı KORE savaşını. Sayın Tanaş KREONAS’la çok sıkı dostuz ve hayatta kaldığımız müddettce hep öyle olacağız. İstanbul Rum azınlığı ve Batı Trakya Türk azınlığı ailesi olarak, sayın Tanaş KREONAS’ın KORE anılarını, ayrıca bir de 28 Ekim 1940’ta İtalya – Yunanistan savaşına katılmış bir Türk şehidin anılarını bir belgesel yapmak istediğimizi de hatırlatmak isteriz. Yine ayrıca tabii ki kısmet olursa, 28 Ekim 2015’te, faşist İtalya’ya karşı savaşıp şehit düşen muhterem büyüklerimizden bazılarının anılarını sizlere sunacağımızı bilmenizi isteriz. SON SÖZ MÜ? ZARURET OLMADIKÇA SAVAŞ CİNAYETTİR Yukarıda KORE savaşına asker vererek katılan ülkelerin bayraklarını görmektesiniz. Ayrıca KORE Cumhurbaşkanı’nın vatanları için savaşan Türk askeri sayın Tanaş KREONAS’a takdim ettiği teşekkür belgesini görmektesiniz. Mustafa Kemal ATATÜRK gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:14 PM Page 22 22 GÜNDEMhaber EĞİTİMCİ GÖZÜYLE Emine Tabak Ahmet 6 Mart 2015 Kadın Aile ve Kültür Kolu yeni yönetimini belirledi Çocuğun ailesiyle geçireceği ortak zamanın önemi apılan araştırmalar sonucu çocuğun özellikle ilk beş yıl ailesiyle paylaştığı ortak zamanın çok verimli olabildiği kanıtlanmıştır. Anne babanın, günlük işleri dışında, sadece çocuklarına ayırabilecekleri bir zaman diliminin olması gerekmektedir. Bu zaman dilimi çocuğun psiko-sosyal gelişimine büyük katkılar sağlayacaktır. Öncelikle çocuğun öz güveninin gelişimine destek olacaktır. Ona, “ben sana zaman ayırıyorum, çünkü sana değer veriyorum” mesajı verilmiş olacaktır. Varlığı ile yokluğu pek hesaba katılmayan, sanki evde yokmuş gibi kendi başına oynamaya bırakılan çocukta öz güven gelişemez. Özellikle çok çocuklu ailelerde bu daha da önemlidir. Tek çocuklu ailelerde de, çocuğun tek başına sıkılmaması için, yine kendisine çok zaman ayrılabilmelidir. Çocukla geçirilecek ortak zaman, onun zorlukları daha kolay yenmesine yardımcı olacaktır. Yine yapılan araştırmalar, çocukluğunda ailesinden yakın ilgi görmüş kişilerin, büyüdüklerinde stres ve depresyonla daha kolay başedebildiklerini göstermiştir. Çocukla ne kadar fazla kaliteli zaman geçirilebilirse, onun ailesine o kadar daha yakın olması sağlanır. Böylelikle de çocuğun, ailesine karşı güveni artacağı için, problemlerini de daha rahat gelip anlatabilecektir. Kendisine vakit ayrılmayan çocuk, ailesinden uzaklaşarak, duygularını ifade edemeyen, içe dönük, sorunlarını içinde yaşamaya çalışan, mutsuz bir birey olacaktır. Y Çocukla geçirilecek ortak zamanın uzunluğundan çok, bu zamanın faydalı ve verimli olması daha önemlidir. Özellikle çalışan anneler için, bu zaman ayırabilme, önemli bir sorun oluşturmaktadır. Ancak iyi bir programlama ile anneler bunu çok iyi başarabilirler. Önemli olan, çocuklarıyla geçirecekleri zaman kısa da olsa, o zamanı çocuk için kaliteli, faydalı ve verimli hale getirebilmektir. İyi bir ruh sağlığına sahip çocuklar yetiştirebilmek için, dikkat edilmesi gerekenler onlara yakın olmak, sorunlarına yardımcı olabilmek, sıkıntılarını giderebilmek ve en önemlisi de bol sevgi verebilmektir. Yine, yapılan bazı araştırmalar, çocukların anne babalarından aldıkları sevginin, onları mutlu insanlar yaptığını, kendilerinin de diğer insanlara sevgiyle yaklaştığını göstermiştir. Bazen de anne babalar, çocuğa gerektiğinden fazla zaman ayırarak, sürekli onun üzerine düşerek çocuğu bıktırabilmektedirler. Bu da yanlış bir tutumdur. Çünkü böyle davranıldığında da çocuk anne babasına karşı gelerek isyankar tavırlar gösterebilir. Dolayısıyla burada önemli olan, dengeyi sağlayabilmektir. Her şeyin ortası iyi olduğuna göre, aşırıya kaçmadan, her aile, çocuklarını bıktırmadan, onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışarak mutlu bireyler yetiştirmeyi hedef edinmelidir. Küçük yaşlardan itibaren atılmaya başlayan sevgi ve güven tohumları, çocuklarımız büyüdükçe çok güzel meyveler vererek bizleri de huzurlu ve mutlu edecektir. BATI Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD) Kadın Aile ve Kültür Kolu, 27 Şubat Cuma günü gerçekleştirilen seçimlerle yeni yönetimini belirledi. Görev dağılımı 3 Mart Salı günü BTAYTD Başkanı Ahmet Kara’nın da hazır bulunduğu toplantıda şu şekilde yapıldı: Başkan ve Halkla İlişkiler Sorumlusu: Sibel Osmanoğlu (Mütercim-Tercüman) Asbaşkan ve Platform Sözcüsü: İlknur Tuzlacı (Sigorta Danışmanı) Sekreter: Seval Alidayı (Sınıf Öğretmeni) Kasadar: Pervin Tüccar (Okul Öncesi Öğretmeni) Eğitim Kolu Sorumluları: Ebru Kuruk (Okul Öncesi Öğretmeni), Fatma Onbaşı (Din Görevlisi) Sağlık Kolu Sorumluları: Fatma Nizam (Halk Sağlığı Danışmanı), Pelin Ahmetçik (Psikolog) Kültür Kolu Sorumluları: Gülsem Belez (Optisyen), Seval Alidayı (Sınıf Öğretmeni). Cami kapısına dört domuz ayağı bırakıldı ABONELER‹M‹Z‹N D‹KKAT‹NE Y›ll›k abone ücretlerini ödemeyen abonelerimizin, Gümülcine’deki P. Mavromihali (İdadiye Sokağı) 4-6 adresinde bulunan büromuza gelerek abone ücretlerini ödemeleri önemle rica olunur. GÜNDEM BULGARİSTAN’da, 3 Mart Milli Bayram gününde Blagoevgrad (Yukarı Cuma) kasabasındaki cami kapısının önüne dört tane domuz ayağı ve iki domuz kalbi atıldı. Blagoevgrad’daki camiye, Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Onursal Başkanı Ahmed Doğan ve parti karşıtı yazılar yazıldı. Bir hafta önce ise Gotse Delçev’de bulunan bölge müftülüğü kapısına İslam dinine nefret içeren yazılar yazılmış ve gamalı haç işareti çizilmişti. Bunun üzerine Cuma günü yaklaşık 500 Müslüman, Gotse Delçev’de bir araya gelerek, etnik ve dini hoşgörünün sağlanması için protesto gösterisi yapmıştı. Gotse Delçev’deki cami bundan önce de birçok kez saldırıya uğramıştı. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:14 PM Page 23 23 GÜNDEMspor 6 Mart 2015 Galatasaray Gümülcine’ye gelemiyor RODOP Amatör Kulüpler Birliği eski yöneticisi Ömer Ömer, Türkiye’den Galatasaray futbol takımının Panthrakikos ile yapacağı dostluk maçına gelemeyeceğini açıkladı. Sarı Kırmızılı takımın Gümülcine’ye gelmesi için aracılık yapan Ömer Ömer, konuyla ilgili olarak Gümülcine’den yayın yapan Joy FM radyosuna yaptığı açıklamada, “Galatasaray kulübüne, 16 Şubat 2015 tarihinde dostluk maçı yapmak için Panthrakikos takımı adına resmi davetiye gönderildi. Ancak Galatasaray yönetiminden, Galatasaray’ın ligde vermiş olduğu mücadeleden dolayı takımın dinlenmesi gerektiği bizlere iletildi. Aynı şekilde bizler Panthrakikos takımını İstanbul’a götürme teklifinde bulunduk. Bu da kabul edilmedi. O yüzden çok üzgünüz. 50 kişilik bir kafilenin 3 günlüğüne Batı Trakya’yı ziyaret edeceği doğrultusunda bir program hazırlanmıştı. Bugün her şey yıkıldı. Galatasaray kulübünden gönderilen yazıda Gümülcine’ye gelemeyecekleri bize bildirildi. Çok üzgünüm. Keşke böyle olmasaydı.” dedi. Arena’da heyecanlandıran gelişme Olimpiakos Başkanı Marinakis’ten Takıma ceza SİYAH-Beyazlı camianın bitirilmesini merakla beklediği Vodafone Arena’daki yapım çalışmalarında büyük aşama kaydedildi. 41 bin 903 kişilik dev spor kompleksindeki prekastların (tribünlerin üzerindeki beton kalıplar) yüzde 85’nin takıldığı ve sadece yüzde 15’lik bölümünün de montajının tamamlanmasının ardından kaba inşatın sona ereceği bildirildi. Yapımına 7 gün 24 saat boyunda devam edilen Beşiktaş’ın yeni mabedinin çatısındaki çalışmaların da dün itibariyle başlaması, taraftarları heyecanlandırdı. Konuyla ilgili haberlere göre; Kendi elektriğini üretecek olmasından dolayı Türkiye’nin ilk akıllı stadı olma özelliğini elinde bulunduran Vodafone Arena’yı yeni sezona yetiştirebilmek için ellerinde geleni yapan yönetim, bütün maddi olanaklarını stat için sonuna kadar zorluyor. Açılış tarihinin ileriki bir tarihe sarkmaması için büyük bir özveri sarf eden Başkan Fikret Orman başta olmak üzere birçok SiyahBeyazlı yöneticinin, sık sık stat inşaatına gidip bilgi aldığı biliniyor. Hüseyin FINDICAKLI Yeterli değil Futbol kamuoyunda özellikle de Fenerbahçeliler tarafından Fenerbahçe Kadıköy’de yenilmez söylentileri ortada dolaşmaktadır. Bu doğrrudur. Fakat bu söylenti tamamen bir safsatadır. Çünkü bir takım kendi sahasında her takımı yendi diye o takıma şampiyonluk vermezler. Öyle olmuş olsaydı, Fenerbahçe’nin şampiyonlukları 19 değil 30’un üzerinde olurdu. Başa güreşen bir takımın dış sahada da galip gelmesi puan veya puanlar getirmesi lazımdır. Çünkü ister kendi sahanda isterse de rakip sahada yani hangi takım olursa olsun 3 puan galibiyete verilmektedir. Onun için böyle safsatalarla uğraşılmaması lazımdır. Eskiden ise üç büyüklerin aralarında yaptıkları derbi OLYMPİAKOS Kulübü Başkanı Vangelis Marinakis, son iki maçta sergilenen kötü performans nedeniyle oyuncu ve teknik kadroya 500 bin euro ceza verdiğini bildirdi. Olimpiakos Kulübü Başkanı Vangelis Marinakis, son iki maçta sergilenen kötü performans nedeniyle oyuncu ve teknik kadroya 500 bin euro ceza verdiğini bildirdi. Vangelis Marinakis, yaptığı açıklamada, kulübün başına geldiği ilk günden beri oyuncu ve teknik kadronun her zaman yanında yer aldığını ifade ederek, son iki maçta sergilenen performansın kendisini ve taraftarları üzdüğünü belirtti. Marinakis, Karayskaki Stadı’nda, AEK ile oynanan Yunanistan Kupası çeyrek final ilk maçı ve UEFA maçlarında en çok puan toplayan takım şampiyon olur deniliyordu. Bunun böyle olmadığını çok defalar görmüşüzdür.Kısa bir örnek vereyim. Geçtiğimiz yılda Galatasaray Beşiktaş’ı iki defa yenip 6 puan alımıştır. Fenerbahçe’yi de birdefa yenerek ondan da 3 puan almıştır. Yani kısacası toplamda 9 puan toplamış olmasına rağmen şampiyon Fenerbahçe takımı olmuştur. Onun için bir takımın şampiyon olabilmesi için 18 takımla bir ligde dışarıda oynayacağı 17 maçın en azından 10 tanesini kazanmazsa şampiyon olamaz. Bu sadece Türkiye’de değil Avrupa ülkelerinde de aynıdır. Şu anda Avrupa’nın en iyi ligi İspanya’da oynanmaktadır. Orada bile ister Real Madrid isterse de Barcelona olsun dış Avrupa Ligi’nde, Kiev’de yapılan Dnipro müsabakasında alınan kötü sonuçlar nedeniyle oyuncu ve teknik kadroya 500 bin euro ceza verdiğini kaydetti. Oyunculara çağrıda bulunan Marinakis, “Eğer takımla ilgili bir sorunu olan varsa şu an gitsin. Şampiyon olmaktan başka bir seçeneğimiz yok. Oyunculardan da sadece bu fikri düşünmelerini istiyorum” ifadesini kullandı. sahalarda daima zorlanmaktadırlar. Bu sene Türkiye’deki ligler o kadar zor ki, bir duruma geldi. Değil rakip sahada kendi sahanda bile misafir takıma karşı galip gelmeleri çok zordur. Doğrusu da budur. Ufak takımlar eskisi gibi öyle büyük takımlardan korkmuyorlar. Bunun da sebebi, havuz sisteminden ileri gelmektedir. Kendimizi öyle boş sözlerle aldatmayalım. Gerçi bunu futbolu takip eden futbolseverler gayet iyi bilirler. Yazılarımın başında dediğim gibi yeterli değildir. Siz ne dersiniz? Beşiktaş şampiyonluk kovalarken, Galatasaray ve Fenerbahçe gökteki milyonlarca yıldızdan birini alma peşinde savaş veriyorlar. Bekleyelim göreceğiz, bakalım yıldızda hayat var mı? Bu hırsızlık Almanya’yı sallladı Aralık 2013’te Fransız Alpleri’nde kayak yaparken kaza geçiren ve başını taşa çarpan eski Formula 1 pilotu Michael Schumacher’in doktoru Johannes Peil’in ofisi hırsızlar tarafından soyuldu. Alman Bild gazetesinin haberine göre ofisi soyan hırsızlar, Dr. Peil’in kişisel ve özel eşyalarının yanı sıra tıbbı reçete ve laptop’unuda çaldı. Laptopta Michael Schumacher’e ait 15 aylık raporlarında yer aldığı söylentisi ise Alman basınında büyük yankı uyandırdı. Bugüne kadar sağlık durumu ve tedavisi hakkında çok az açıklama yapılan Schumacher’in raporlarının basına sızıp sızmayacağı ise merak konusu oldu. Fenerbahçe genç gurbetçinin peşinde Kerem Demirbay, Fenerbahçe’nin kendisiyle ilgilendiğini açıkladı. Almanya’nin Kaiserslautern takımında kiralık olarak forma giyen Kerem Demirbay, Fenerbahçe’nin kendisiyle ilgilendiğini açıkladı. Napoli’nin de kendisini istediğini belirten 21 yaşındaki, gurbetçi oyuncu verdiği demeçte, Hamburg’ta yeteri kadar iyi olmadığını düşünüldüğü için Kaiserslautern’e kiralandığını belirtti. Demirbay, şu anda Hamburg’ta forma giyecek kadar iyi olduğunu ama kendisinin ayrılmak istediğini ve teklifleri değerlendirmeyi düşündüğünü belirtti. gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:14 PM Page 24 ΓΚΙΟΥΝΔΕΜ 6 Μαρτὶου 2015 ΕΒΔΟΜΑΔΙΑΙΑ ΕΦΗΜΕΡΙΔΑ Τεύχος: 920 Τιμή: 0.80 Ευρώ Çocuklar “Sihirli Orman”la eğlendi... Yalova Gri Sanat Derneği Tiyatrosu oyuncularının sahneye koyduğu oyunu çocuklar beğeniyle izledi. BATI Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi (BAKEŞ) tarafından, 1 Mart Pazar günü, çocuklara yönelik “Sihirli Orman” adlı müzikli çocuk oyunu sahnelendi. Gümülcine’deki eski Rex sinema salonunda sergilenen müzikli çocuk oyununu, Türkiye’den Yalova Gri Sanat Derneği Tiyatrosu oyuncuları sahneye koydu. Erdal Yıldırım’ın yazdığı, Funda Yıldız’ın yönettiği tiyatro oyunu, Rodop ve İskeçe illerinin değişik bölgelerinden gelen çocuklar tarafından büyük bir ilgiyle izlendi. Çevre ve doğa sevgisinin anlatıldığı oyuna çocuklar da katılarak katkıda bulundu. Gösteriyle ilgili olarak GÜNDEM’e konuşan BAKEŞ Genel Müdürü Pervin Hayrullah şunları söyledi: “Yalova’dan gelen ekip çok iyi bir ekipti. Kendilerine teşekkür ederiz. ‘Sihirli Orman’ adlı oyun interaktif bir oyundu. Yani çocukların da oyuna katılarak, aktif olarak rol almaları sağlandı. Salonda boş bir koltuk bile kalmadı. Çocuklarımızın ilgisi görülmeye değerdi. Doğa sevgisini, çocukların ilgisini çekecek sekilde anlatan bir oyun oldu.” BAKEŞ’in çocuklara tiyatro sevgisini aşılamayı amaçladığını ifade eden Hayrullah, bu tür etkinliklerin önümüzdeki dönem de devam edeceğini söyledi. Aynı gün iki kez sahnelenen tiyatro oyununu izleyenler arasında, Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif, Rodop Milletvekili Mustafa Mustafa, Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı ve eşi Hülya Akıncı, BAKEŞ Başkanı Galip Galip, Batı Trakya Medrese Mezunu Müslüman Muallimler Cemiyeti Başkanı Asım Çavuşoğlu ve diğer kuruluş temsilcileri yer aldı. Ciğerci Niyazi Usta “Lezzetin doğru adresi” Edirne’deki adresiniz ?ND?R?M KUPONU Merkez: Alipaşa Ortakapı Cad. No: 5/2 Tel: +90 284 2133372 Şube: Alipaşa Ortakapı Cad. No: 9 Tel: +90 284 2125244 www.cigerciniyaziusta.com.tr
Benzer belgeler
Cumhuriyet - Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu
Mete’yle
devam kararı
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma
Kurulu seçimleri, 1 Mart Pazar günü
GTGB’de gerçekleşti. İskeçe Seçilmiş
Müftüsü Ahmet Mete oybirliğiyle
yeniden başkan seçildi. »6