Cumhuriyet - Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu
Transkript
Cumhuriyet - Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu
Cumhuriyet Sizin Sesiniz... BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN HAFTALIK YAYIN ORGANI Cuma 28 Kasım 2008 - Yıl: 5 - Sayı: 2270- Fiyat: 1 Euro Adres: Bizaniu 23 - 69100 Komotini Meğer İmamların Maaşa Bağlanmasını Hükümetten Dönemin Milletvekili İstemiş!.. L E ÖZ R E B HA Sayfa 7’de... “Atatürk Milliyetçiliğini Bilmeyenler, Yuraş Olma Bilincine Erişemezler!” Araştırmacı - Yazar Aydın Ömeroğlu, geçmişten, günümüze, Azınlık içinde yaşanan gelişmeleri, Cumhuriyet’e değerlendirdi… Diğer yandan, son dönemde, özellikle, Türkiye kamuoyunda yoğun olarak tartışılan “ATATÜRK” ve “ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ” konusunu, Batı Trakya Türk Azınlığı açısından ele alan Ömeroğlu, ilginç açıklamalarda bulundu!.. Azınlık çiftçisine bir darbe de AB’den Tütün primlerinin % 30’u kesildi! İ.T.B. tabelasını geri istiyor!.. Sayfa 3’te... Amerikalı diplomatlar BTAYT Derneğini ziyaret etti... Sayfa 12’de... Encümenler Olağanüstü Toplandı Sayfa 6 ve 7’de... Sayfa 8’de... “Mustafa Kemal’in öğretmenleri, Öğretmenler Gününüz kutlu olsun…” Son yıllarda, çok zor günler geçiren Azınlık çiçilerine, bir darbe de Avrupa Birliği’nden geldi… Belçika’nın başkenti Brüksel’de toplanan Avrupa Birliği (AB) Tarım Bakanları Kurulu, tütün üreticilerine sağlanan prim desteğinin, % 30 oranında, kesilmesine karar verdi… Sayfa 2’de... Sayfa 12’de.... 2 - Cumhuriyet - ARKA BAHÇE Cuma - 28 Kasım 2008 Azınlık çiçisine bir darbe de AB’den… Tütün primlerinin % 30’u kesildi! Son yıllarda, çok zor günler geçiren Azınlık çiçilerine, bir darbe de Avrupa Birliği’nden geldi… Belçika’nın başkenti Brüksel’de toplanan Avrupa Birliği (AB) Tarım Bakanları Kurulu, tütün üreticilerine sağlanan prim desteğinin, % 30 oranında, kesilmesine karar verdi… 18 – 19 Kasım 2008 tarihlerinde toplanan AB Tarım Bakanları, Birlik üyesi 8 bakanın itirazlarına rağmen, tütüncüsü için, hiçbir faydası olmaz diye de, ilave ediyorlar... Tabii hal böyle olunca, hangi oranın doğru, hangisinin yanlış olduğu konusunda, tütüncülerin kafası karışıyor… Ancak, şu da bir gerçek ki, hangi oran doğru olursa olsun, geçimini sadece tütünden sağlayan yüzlerce, haa binlerce Azınlık ailesi, önümüzdeki yıllarda, ekonomik anlamda, çok çok zor durumda kalacak. Çünkü zaten, primlerin % 100’ünü almasına rağmen, son dört - beş yıldır, ürünlerin para etmemesi nedeniyle özelde tütüncüler, genelde ise tüm çiçiler, sıkıntılı günler yaşıyordu… Ortak Tarım Politikası kapsamında, Nisan 2004 tarihinde alınmış olan kararın, uygulanmasını kararlaştırdı. Buna göre, 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren, tütün primlerinin % 30’u kesilecek ve kesilen miktar da, kırsal kesimin kalkınmasına yönelik kullanılacak. Yani bugün 4 Euro civarında olan prim, alınan son kararla, 2,80 Euro’ya düşecek. Ancak açıklamaya göre, kesilen bu paralar, ortak bir fonda biriktirilecek ve isteyen çiçiler, tarım aletleri veya arazileri almak için, bu fondan yararlanabilecek. Fondan yararlanan çiçiler ise, aldıkları miktarı, geri ödemeyecek… Diğer yandan, muhalefet kanadından yapılan açıklamalar da ise, tütün primlerindeki bu söz konusu kesintinin, % 30 değil, % 50 olduğu dile getiriliyor. Ayrıca, ortak tarım fonunda birikecek paradan yararlanmanın, hiç de öyle söylendiği gibi basit olmadığı ve belli kurallara bağlı olduğu belirtilerek, bundan yararlanmak isteyen tütüncülerin, mutlaka bir program yapması gerektiğini vurguluyorlar. Şu andaki koçan sahibi Azınlık tütüncülerinin, büyük bir çoğunluğunun da, çeşitli nedenlerden ötürü, herhangi bir program yapamayacağının altını çizerek, söz konusu fonun, Azınlık Cumhuriyet ΤΖΟΥΜΧΟΥΡΙΕΤ Sahibi: THRAKİ MEDİA KOLL. ŞİRKETİ Ιδιοκτησία: ΤΗΡΑΚΙ ΜΕDIA O.E Εκδοτής - Γενικός Διευθυντής: ΡΙΖΑ ΣΕΖΕΡ Genel Yayın Yönetmeni: Sezer RIZA Διευθύντρια: ΟΣΜΑΝ Ντιλεκ Yayın Yönetmeni: Dilek OSMAN Email: [email protected] Adres: Bizaniou 23 69100 Komotini GSM: 694 632 24 95 Tel: 25310 81451 Faks: 25310 26805 Γραφεία: Μπιζανίου 23 69100 Κομοτηνή Τηλ: 25310 81451 - 81452 Φαξ: 25310 26805 Κωδικός: 7202 Abone KoşullarıYıllık Yurt içi: 45 Euro - Dış ülkeler: 90 Euro Kuruluşlar ve Resmi Daireler: 150 Euro ΔΗΜΟΣΙΕΥΣΕΙΣ 1. Τελικοί μειοδότες δημοπρασιών: 0,45Ε/χιλιοστό 2. Ν.Π.Δ.Δ: 0,17Ε/χιλιοστό 3. Ν.Π.Ι.Δ: 0,26Ε/χιλιοστό 4. Α.Ε – Ε.Π.Ε: 0,45Ε/χιλιοστό 5. Τραπεζών: 0,38Ε/χιλιοστό GENEL GÜNDEM - Cumhuriyet - 3 Cuma - 28 Kasım 2008 İ.T.B. tabelasını geri istiyor!.. İskeçe Türk Birliği (İTB), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (A.İ.H.M.) haklı bulunmasının ardından, tabelasını geri istiyor… İTB, AİHM’nin bundan bir süre önce verdiği karara dayanarak, resmiyete kavuşmak ve yıllar önce mahkeme kararıyla indirilen tabelasını yeniden asmak için, Asliye Hukuk Mahkemesi’ne müracaat ei… İTB’nin yıllar önce m a h ke m e kararıyla indirilen tabelasının, boş kalan yeri... Konuyla ilgili olarak, başkan Ozan AHMETOĞLU ve Genel Sekreter Hüseyin MEHMET USTA imzasıyla, İ.T.B. adına 26 Kasım tarihinde yayınlanan yazılı açıklamada şöyle denildi: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 29 Eylül 2008 tarihinde İskeçe Türk Birliği’nin kapatma davasıyla ilgili olarak verdiği ve derneğimizin haklılığını teyit eden nihai kararından sonra, hakkında yıllar önce verilen kapatma kararının geri alınması ve derneğimizin resmiyetinin iade edilmesi amacıyla gerekli hukuki girişimler yapılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 29 Eylül 2008 tarihinde İskeçe Türk Birliği’nin kapatma davasıyla ilgili olarak verdiği ve derneğimizin haklılığını teyit eden nihai kararından sonra, hakkında yıllar önce verilen kapatma kararının geri alınması ve derneğimizin resmiyetinin iade edilmesi amacıyla gerekli hukuki girişimler yapılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, İskeçe Türk Birliği’yle ilgili verdiği kararın uygulanmaya konması ve derneğimizin resmiyetinin iade edilerek hukuki süreç öncesi statüye kavuşması için Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde başvuru yapılmıştır. Bu amaçla İskeçe Türk Birliği, avukat Sayın Orhan Hacıibram aracılığıyla İskeçe Çok Hâkimli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gerekli dilekçeyi sunmuştur. Söz konusu mahkemede yapılacak duruşma tarihi geçtiğimiz günlerde tarafımıza bildirilmiştir. Derneğimizin; İskeçe Çok Hâkimli Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki duruşması 11 Aralık 2008 Perşembe günü yapılacaktır. İskeçe Türk Birliği camiası ve tüm halkımız, derneğimizin kapatılmasını öngören mahkeme kararının biran önce geri alınmasını ve derneğimizin resmiyetinin iade edilmesini beklemektedir.” Meğerse, Vekil(imiz) İstemiş!!! Şimdi siz, okuyup - öğrenince ne yapacaksınız, bilemem… Kim bilir; belki de siz, zaten daha önceden, konuyu biliyorsunuzdur!.. Ama ben bilmiyordum ve öğrenince de, doğrusu ya, çok şaşırdım… Nasıl şaşırmayayım ki? [email protected] Düşünün bir kere: Size birisi veya birileri tarafından, herhangi bir şey verildiğinde, toplum içinde, “istemem” diye, basıyorsunuz yaygarayı… Ancak, o “istemem” dediğiniz şeyi, aslında bir aracı vasıtasıyla, el altından muhtemelen, siz talep ediyorsunuz… Yani, tam bir: “İstemem; ama yan cebime koy…” hikâyesi… Neden mi bahsediyorum? Hemen söyleyeyim… Şu ilân edildiğinde, Azınlık olarak: “İstemeyiz; kati’yen istemeyiz…” diye, büyük yaygara koparttığımız, imamların devlet tarafından maaşa bağlanıp, devlet memuru statüsüne geçirilmesinden bahsediyorum… Hani, Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni’nin, 5 – 6 Şubat 2007 tarihinde gerçekleştirdiği Batı Trakya ziyaretinde açıkladığı meşhur “Azınlık Paketi” içerisinde yer alan ve halk arasında da “İMAM YASASI” olarak bilinen, 240 imamın devlet tarafından maaşa bağlanması konusundan… Meğerse, bunu hükümetten, dönemin Azınlık Milletvekili İlhan Ahmet talep etmiş… Evet, yanlış okumadınız; milletvekilimiz İlhan Ahmet, 11698 / 13.06.05 sayı ve tarih numarasıyla ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI’na hitaben, “Müslüman Azınlığa Mensup Din Adamları İle İlgili Maaş ve Sigorta Düzenlemeleri” başlığı ile verdiği soru önergesinde, imamların hiçbir sosyal güvencesinin ve maaş garantisinin olmadığını vurgulayarak, önergenin sonunda aynen şöyle demiş: “….Sonuç olarak, din ayrımı gözetmeksizin Yunan vatandaşlarının tamamı, dinsel haklardan eşit bir biçimde faydalanmalıdırlar. Yunan devleti tarafından da benimsenen bu düşünceden yola çıkarak, Yunan Ortodoks Kilisesi bünyesinde görev yapan din görevlilerine maaş ve sosyal sigorta hakkı tanınırken, Müslüman Azınlığa mensup din görevlilerinin bu haklardan mahrum bırakılması, akla hayale sığmaz; zira bu iki gurup arasındaki tek fark, dinleridir... Yukarıdakiler doğrultusunda SAYIN BAKANA SORULUR: Azınlık toplumuna mensup din görevlilerinin içine düştükleri çıkmazdan kurtulmaları, onların da maaş ve sosyal sigorta hakkından faydalanmaları için ne gibi önlemler almayı tasarlıyor?” Şimdi herhalde, milletvekili böyle bir talebi, kendi başına yapmamıştır!.. Mutlaka toplum önderleriyle, imamlarla veya onların temsilcileriyle görüşüp, görüşlerini aldıktan sonra harekete geçmiştir!.. Eğer böyleyse, bence imamların devlet memuru olmalarına olanak tanıyan yasanın çıkmasında, bu soru önergesini veren milletvekili ve de hükümetten daha ziyade, bu yönde talepte bulunanlar birinci derecede sorumludurlar. Ama tabii, milletvekilinden böyle bir talepte bulunulmadıysa, o zaman iş değişir. Bunun da ne anlama geldiğine, varın siz karar verin… Ancak; geçtiğimiz günlerde, Tayinli Gümülcine Müftüsü adına bize gönderilen bir açıklamada, bu imam yasasının savunulmasını ve yasadan yararlanmak için müracaatların yapıldığı bilgisini de göz önüne alırsak, imamların en azından bir bölümünün, hükümetten böyle bir talebi, olmuş demektir… Diğer yandan, eğer bu iş, toplumun ilgili kesiminden gelen talep doğrultusunda yapıldıysa, o zaman biz de basın olarak, haftalarca boşuna yaygara koparmışız demektir… Aslında kim bilir? Bekli de birileri: “Saman altından su yürütüp…” kendi işlerini uydurmak için, bütün bu olanları, önceden plânlamış olabilir. Bakalım; bekleyip - göreceğiz… Özellikle bizim bu haftaki yayınımızdan sonra da, bu işin tez zamanda, mutlaka aslı ortaya çıkacaktır!!! 4 - Cumhuriyet - HABER - YORUM Cuma - 28 Kasım 2008 BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ve Emperyalizmin Güdümünde ‘Devletler’ (4) Dünya Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana en büyük değişimi yaşıyor. 1975’deki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) Zirvesi’nde Batı ile Doğu Bloku liderleri Helsinki Nihai Senedi’ne imza koymuşlardı. Helsinki Belgesi iki kutup arasındaki sınırları karşılıklı olarak tanırken, insan hakları kavramını da evrensel bir değer olarak Sovyet Bloğuna kabul ettirmişti. Bu da Soğuk Savaş boyunca Batı’ya önemli bir siyasi manevra olanağı vermişti... Bugün pek çok siyaset bilimci ve uzman, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasında Helsinki metnindeki “düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlüklerini de kapsamak üzere, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı” başlıklı 7nci maddenin etkili olduğunu düşünüyor. Batı ülkeleri bu maddeden güç alarak Doğu Avrupa’daki muhaliflere destek oldu, Komünizmin yerel muhalif güç odaklarına yaptığı baskılara karşı faaliyetlere girişti. Bu müdahaleler sonunda özgürlük yanlısı güçlerin gelişerek devrimi gerçekleştirdiği düşünülüyor. Doğu Avrupa’da komünizmi yıkan adam olarak görülen Polonyalı Lech Walessa’nın ayakta kalabilmesi bu sayede oldu. Yukarıda da belirtildiği gibi, Soğuk Savaşı sona erdiren Paris Şartı’nın yine bir AGİK Zirvesi’nde imzalanması bu savı güçlendiriyor. Soğuk Savaş’ın sona ermesi, özellikle Avrupa’da, büyük bir özgürlük ve demokrasi rüzgârının esmesine yol açmıştı. Ama 1990’lar, bu sistemin çöküşüne bağlı güçlükleri de beraberinde getirdi. Avrupa’da makro düzeyde ulaşılan barış havası ne yazık ki mikro düzeyde yıllar boyunca dondurulan eski düşmanlıkları su yüzüne çıkardı, daha küçük ölçekli çatışmaların önü alınamadı. SSCB’nin dağılması mikro milliyetçiliğin yayılmasına, uzun yıllar komünizmin baskısı dolayısıyla kuluçkada bekleyen kökten dinci akımların gelişmesine fırsat verecek bir ortam doğurdu. Bu çatışmaların adresi ise Balkanlar oldu. Ortadoğu’da öne çıkan ise Irak’ın Kuveyt’i işgaliydi. ABD’nin tek süper güç olarak ortaya çıktığı günlerde uluslararası toplum Sad- dam rejiminin bölgeye egemen olmasına izin vermedi. ABD, Irak’ın Kuveyt’i işgalini önlerken uluslararası meşruiyete önem verdi, Avrupa ile uzlaşma içinde hareket etmeye çalıştı. Bunun için de uluslararası kuruluşları bir araç olarak kullanma gayreti gösterdi. Soğuk Savaşı sonrası yaşanan bu karmaşık dönem de artık sona erdi denebilir. Yeni Kaan Turhan dönemin miladı 11 Eylül saldı[email protected] rılarıdır. Her ne kadar bu değişim 2000 seçimlerinde ABD’de Cumhuriyetçilerin Beyaz Saray’a yerleşmesiyle başlasa da 11 Eylül saldırıları bu sürece ivme kazandırdı, önünü açtı. Başkan Bush, 11 Eylül saldırılarının yıldönümünde New York Times’a yazdığı makalede “Bu büyük trajedi bize büyük fırsatlar verdi” cümlesini yazarak bu gerçeği gizleme gereği bile duymadı. 11 Eylül 2001 sabahı New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne kamikaze dalışı yapan uçaklar sadece bu iki kuleyi değil, uluslararası sistemi de alt üst etti. ABD’nin kendi evinde vurulması Washington için alarm zillerinin çalmasına yeterken yeni düşmanın adresini de gösteriyordu: Ortadoğu’da kökleşen Amerikan karşıtı radikal İslam. Aslında ABD 1998’deki Kenya ve Tanzanya’daki büyükelçiliklerinin havaya uçurulmasından, 2000 yılında Yemen’deki USS Cole gemisine yönelik saldırılardan bu yana Usame Bin Ladin liderliğindeki Amerikan karşıtı terörizme karşı uyanıktı. Hatta Başkan Clinton’un Bin Ladin’i yakalamak için hazırlık yaptığı, CIA’nin bu konuda çalışmalar yürüttüğü de biliniyor. Ancak Amerikan güvenlik güçleri bu kovalamacada yavaş kaldı ve 11 Eylül saldırılarının önüne geçemedi. ABD komünizmden sonraki düşmanla, radikal İslamcı El Kaide terörüyle karşılaştı. Saldırılardan sonra Bush yönetimi, aslında bu saldırılar olmasa da bir dizi girişim yapacağı Büyük Ortadoğu’ya tüm ağırlığıyla girdi. Önce Bin Ladin’in üs olarak kullandığı Afganistan’daki Taliban rejimi devrildi. Ardından Irak’ta Saddam rejimi yok edildi. Ama Washington, ne Afganistan’a, ne de Irak’a hakim olabildi. Hatta Irak terörün yeni merkezi oldu. Üstelik Afganistan’daki terör kamplarının dağıtılmasıyla, bu ülkede bulunan pek çok yabancı radikal İslamcı militan, kendi ülkelerinde faaliyete geçtiler. Son bir yılda Suudi Arabistan, Fas, Endonezya, Irak, Türkiye ve İsrail’de binlerce kişi El Kaide bağlantılı teröristlerin gerçekleştirdiği intihar saldırılarında hayatını kaybetti. Geniş bir coğrafyada gerçekleşen saldırılar karşısında ABD, Bin Ladin ve arkadaşlarıyla ya da tek tek terör örgütleriyle değil onların beslendiği rejimlerle ve ideolojiyle savaşma niyetinde. İşte İslam dünyasında görünüşte fikri devrim, açıklık ve demokrasi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin ortaya atılmasındaki en önemli neden bu. ABD yıllardır istikrar adına desteklediği, ayakta tuttuğu, pek çoklarına göre maşa olarak kirli işlerini gördürdüğü Arap rejimlerini değişmeye zorluyor. Büyük Ortadoğu Projesi hala üzerinde çalışılan bir olgu, ayrıntıları netleşmiş değil. Proje, 06 Şubat’ta ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin Davos’ta yaptığı konuşma ile boyut kazandı. Cheney konuşmasında “Bugün Afganistan’daki koalisyon güçlerinden ve ele geçirilen teröristlerin sorgularından biliyoruz ki, onlar kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar elde edebilmek için her şeyi yapmaya hazırlar. Onlar bu silahları ya kendi çabalarıyla ya da rejimlerin desteğiyle elde ettiklerinde kendilerini durduracak hiçbir ahlaki gerekçe olmayacak. “Bu tehlike karşısında acil harekete geçmeliyiz” diyerek; Bush yönetiminin çıkış noktasını özetledi. Cheney’nin Davos’ta ana hatlarıyla ortaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi “özgürlüklerin geliştirilmesi yoluyla şiddetin yok edilmesi” cümlesiyle özetlenebilir. Proje, Kuzey Afrika’dan, Arap yarıma- dasına, Güney Asya’dan Orta Asya’ya kadar uzanan İslam coğrafyasında demokratikleşmeyi, ekonomide liberalleşmeyi ve modernizasyonu hedefliyor. Bu amaçla temelde; * Kadınların özgürleştirilmesi, * Yargı reformlarının yapılması, * Medyanın yeniden yapılandırılarak iktidarın baskısından uzaklaştırılması, * Parlamentoların güçlendirilmesi, * Sivil toplum örgütlerinin öne çıkarılması planlanıyor. ABD’deki Ilımlı İslamcı, Kürtçü Merkezler ‘Karanlıklar Prensi’ olarak anılan Savunma Bakanlığı eski Danışmanlarından Richard Perle, CIA’nın Ankara’daki eski İstasyon Şefi ve Rand Coorporation adlı ‘Think Tank / Düşünce Kuruluşu’nun başındaki ‘Yeşil Kuşak’ın mimarlarından Graham Fuller, CSIS / Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Dr. Bülent Ali RIZA, Zeyno BARAN, Yahudi Kuruluşu JINSA, Washington Institute’tan Türkiye Uzmanı Alan Makowsky, Henry Barkley, James Woolsey, gibi isim ve kurumlar bu gazetecilere ve ekranlarına sık sık konuk oldu. Aynı isim ve kuruluşlar yine bir tesadüf ki Türkiye’nin özellikle son 30 yılında aktif rol üstlenmişler, bugün gelinen ılımlı İslamcı, Kürtçü - ayrılıkçı dönüşümde büyük pay sahibi olmuşlardı. Anakronik biçimde ele alınan bu konu, kişi ve olaylarda ve faaliyetlerinde bugün de değişen bir şey yok. Paul Wolfowitz, Francis Fukuyama, Samuel Huntington ve daha niceleri tarafından Türkiye’ye bu projede biçilen rol “ılımlı İslam” modeli ve ABD’nin tek kutuplu Atlantik İmparatorluğunda vurgun yemeden Orta Asya ve Ortadoğu’ya girişini kolaylaştıracak alt yapı ve tesisatı oluşturmak olacaktır. Burada asıl olan diğer bir nokta Osmanlı İmparatorluğunun dağılması ve bölgedeki petrolün emperyalist güçlerle paylaşılmasına neden olan ve 100 sene önce sahnelenen “Büyük Oyun”, bugün de karşımıza günümüzün stratejik ve kıt kaynağı durumunda olan suyun ve diğer kıt kaynakların paylaşılmasını sağlayacak şekilde Orta Asya ve Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması demek olan “Yeniden Büyük Oyun”un eski senaristlerinin, yeni işbirlikçilerin de katılımıyla tekrar sahnelenmesidir. Devamı haftaya... HABER - YORUM - Cumhuriyet - 5 Cuma - 28 Kasım 2008 BİR TOPLUMA KARŞI YILLARCA İNKÂR POLİTİKASI UYGULANMAZ!.. Bir ülke, içinde yaşayan bir toplumun kimliğini görmezden gelerek, o topluma karşı yıllarca bir inkâr politikası yürütemez… Hele ki bu ülke, bir Avrupa Birliği üyesiyse, o zaman yaşanan bu kimlik inkârın kabul görmesi, kesinlikle mümkün değildir… Dünya artık eski dünya değildir; değişmiştir… Dolayısıyla, ülkemiz Yunanistan da, değişmiştir. Şimdi bu yenidünyada, Yunanistan’ın da, yerini tespit etmesi gerekiyor. Ve bu da, o eski politikaların belirlendiği eski pusulalarla, yapılamaz… Bir kere herkes, şunun bilincinde olmalıdır: Anayasa hükümlerine göre, her vatandaşa karşı eşit davranılması, Yunan idaresinin öncelikli görevidir. Her yuraşın, başta özgürlüğü olmak üzere, tüm hakları devletin güvencesi altındadır. Hiç kimseye, milliyeti, ırkı, dili, dini inancı ve siyasi görüşü nedeniyle ayrım uygulanamaz… Diğer yandan, uluslararası hukukun en önem verdiği nokta, insan hakları konusudur. Yunanistan da, bir hukuk devleti ve bu dünyanın bir parçası olduğuna göre, hem kendi kanunlarına, hem de, uluslararası kanunlara uymakla yükümlüdür. Bu nedenle de, vatandaşlarının bir bölümünün taleplerini, görmezden gelerek, onların haklarını yok sayamaz… Ancak gel gör ki, tüm bu söylediklerimize rağmen, Yunanistan, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının varlığını yıllardır inkâr ederek, onların istekleri ve arzularını görmezden gelmektedir… Gerçi Yunanistan’ın, insan hakları konusundaki sicilinin pek parlak olmadığını düşünürsek, çok ta yadırganacak bir durum değil aslında, Batı Trakya Türk Azınlığına karşı takınılan tavır… Ama Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı da, dernek kurma hürriyetlerinin engellenmesi ve de milli kimliklerin kabul edilmeyişi gibi, antidemokratik uygulamalara karşı, hukuka dayalı olarak yürüüğü onurlu mücadele sonucunda, haklılığını tüm Avrupa’ya karşı ispat etmiştir. Azınlık tarafından, Avrupa’ya taşınmış olan İskeçe Türk Birliği davasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Yunanistan’ı haksız bulmuştur. Aslında bu, Azınlıkla ilgili olarak Yunanistan’ın, haksız bulunduğu ilk dava da değildir… Hatırlanacağı üzere AİHM, Gümülcine Seçilmiş Müüsü İbrahim Şerif’in, müülükle ilgili yapmış olduğu bir başvuru üzerine de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesi uyarınca, Yunanistan’ı haksız bulunmuştu… Sonuç olarak, haklılığı belgeleriyle böylesine ortaya konulan bir topluma karşı, yıllardır yürütülen antidemokratik inkar politikaları, artık son bulmalıdır diye düşünüyorum!!! Amerikalı diplomatlar BTAYTD’ ı ziyaret ei... Amerika’nın Atina Büyükelçiliği’nde ve Selanik Başkonsolosluğu’nda görevli diplomatlar, 19 Kasım Çarşamba günü BTAYTD’ı ziyaret ei.... Dernekten yapılan yazılı açıklamada, Amerikalı diplomatlarla yapılan yaklaşık bir buçuk saatlik görüşmede, başkan Ahmet Kara, yönetim kurulu üyeleri Tülay Külçioğlu ve Gülay Köroğlu ile dernek eski başkanı Cemil Kabza ve eski asbaşkanı Pervin Hayrullah’ın da hazır bulunduğu kaydedildi. ABD tarafından her yıl yayınlanan insan hakları raporunu hazırlamak üzere, Batı Trakya’da temaslarda bulunan ABD’li diplomatlara, azınlığın son durumu hakkında bilgi verildiği bildirildi. Dernek başkanı Ahmet Kara’nın dernek ve faaliyetler hakkında bilgi vererek, azınlığın karşılaştığı sorunları dile getirdiği ifade edildi. Öte yandan yönetim kurulu üyeleri Tülay Külçi- oğlu ve Gülay Köroğlu’nun, KÖYEP ve kadın kollarının çalışmaları hakkında bilgi verdiği, Cemil Kabza ile Pervin Hayrullah’ın ise, Batı Trakya Türk azınlığının karşılaştığı insan ve azınlık hakkında bilgi verdiği kaydedildi. 6 - Cumhuriyet - HABER - YORUM Cuma - 28 Kasım 2008 “Atatürk Milliyetçiliğini Bilmeyenler, Yuraş Olma Bilincine Erişemezler!..” Araştırmacı - Yazar Aydın Ömeroğlu, geçmişten, günümüze, Azınlık içinde yaşanan gelişmeleri, Cumhuriyet’e değerlendirdi… Diğer yandan, son dönemde, özellikle, Türkiye kamuoyunda yoğun olarak tartışılan “ATATÜRK” ve “ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ” konusunu, Batı Trakya Türk Azınlığı açısından ele alan Ömeroğlu, ilginç açıklamalarda bulundu!.. Aydın Ömeroğlu, Batı Trakya Türkleri’nin, buradaki varlığının, Osmanlı Devleti’nin, yükselme döneminde gerçekleştirmiş olduğu Rumeli fetihlerine kadar uzandığını belirterek, fetihler çerçevesinde Anadolu’dan bölgeye nakledilen mühim miktarda Müslüman Türk’ün, bölgede yaşamakta olan Hıristiyan halk ile birlikte, tımar sistemine uyarlandığı söyledi. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nun, çözülme sürecinde tımar sisteminin bozulduğunu ve onun yerini, geniş arazileri mülklerine geçirmiş olan, çiftlik sahibi beylerin aldığını dile getiren Ömeroğlu, şöyle devam etti: “Osmanlı Devleti 1363’te fethettiği toprakları, 1913’te yitirince, Batı Trakya Türkleri Osmanlı uyruğu olmaktan çıktı. Önce Bulgar, ardından Fransız ve nihayet Yunan yönetimi altında yaşadı. 1913 – 1923 arası dönemde Batı Trakya Türkleri, kurtuluş hareketlerine giriştiler, ancak bunlar kalıcı başarılarla sonuçlanmadı. Lozan Barış Konferansı’nda Katılımcılar arasında yapılan tartışmalar sonucunda, Batı Trakya Türkleri İstanbul Rumlarına karşılık bir “denge unsuru” olarak, Yunanistan’ın ulusal sınırları içine terk edilen Batı Trakya’da bırakıldı…”. Lozan Antlaşması’nın, neden ulusal değil de, dinsel Azınlıkların korunmasını öngördüğü konusuna da değinen Ömeroğlu, “özet olarak söylemek gerekirse, İngiltere ve Fransa, fakat özellikle o dönemin süper gücü olan İngiltere, Türkiye’nin Kürk kökenli yurttaşlarının da azınlık kapsamında koruma altına alınması için, Türk tarafına baskı yapmıştı. Türkiye bu talebi reddetti ve sadece Hıristiyan Azınlıkların korunmasında ısrar etti. Tartışmalar sonunda, ulusal değil dinsel azınlık kavramı üzerinde uzlaşıldı. Buna göre, İstanbul’un Rum, Ermeni ve Yahudi nüfusu ‘Müslüman-olmayan Azınlıklar’, Batı Trakya’nın Türk nüfusu da, ‘Müslüman Azınlık’ olarak tanımlandı. Söz konu Azınlıkların azınlık hakları ve görevleri Antlaşmanın 37’den 45’e kadar olan maddelerinde yer alan hükümlerle güvence altına alınırken, yurttaşlık hakları ve görevleri ise, yurttaşı oldukları ülke Anayasa ve yasalarında yer almaktadır” dedi. Yüzyıllar boyu ümmet sistemi içinde Osmanlı uyruğunda yaşamış olan Batı Trakya Türkleri’nin iradeleri dışında Batı Trakya’da dinsel azınlık olarak bırakıldıklarının altını çizen Ömeroğlu, “Türk devrimi askeri zaferin ardından, Lozan’da başlayan barış görüşmelerini tamamlamış, ülke içinde devrimlere yönelmişti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk devriminin önderi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile birlikte devrimi yönetiyordu. Türk devrimi Batı Trakya Türklerini de etkiliyordu. Ümmet düşüncesinin yerini milliyetçilik düşüncesi alıyordu. Azınlık içinde o tarihlerde, Türk devrimi yandaşları ile karşıtları arasında, bir mücadele başladı. Türk devrimi yandaşları Atatürk milliyetçiliğini benimsiyor ve güncel yaşamlarına uyarlamaya çalışıyorlardı. İskeçe Türk Gençlik Yurdu ve Gümülcine Türk Gençler Birliği, Türk devriminin aydınlanmacı düşüncelerinin konuşuldu- ğu, tartışıldığı ve Azınlık saflarına yayıldığı merkezlerdi” şeklinde konuştu. Atatürk milliyetçiliğinin, özünde insan ve yurt sevgisi olduğunu söyleyen Ömeroğlu, bu milliyetçilikte, “yurttaşın, etnik kökeni ve dini değil, insan ve yurt sevgisi bilinci belirleyici olmaktadır” diyerek şöyle devam ediyor: “Atatürk Milliyetçiliği konusunda, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun yayın organı olan “İŞVEREN” dergisinin Kasım 1998 tarihli sayısında yer almış olan, Av. Bekir Uzun’un “Kemalizm” başlıklı yazısını okuyucularınızla paylaşmak istiyorum… Uzun yazısında şöyle diyor: “Atatürk milliyetçiliğinin bir dışa, bir de içe yönelik, iki hedefi olduğunu söyleyebiliriz…Kemalist ulusçuluğun dışa yönelik hedefi, çağdaş uluslar topluluğunun eşit haklara sahip bağımsız bir üyesi olmaktı. Atatürk evrensel ve insancıl bir milliyetçilik anlayışına sahipti. Bu anlayış O’nun sözlerinde ifadesini bulmaktadır: ‘Yurtta barış, dünyada barış…’ Sömürgecilik ve yayılmacılık yeryüzünden yok olacak ve yerlerine, uluslar arasında hiçbir renk, din, soy farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır. Kemalist milliyetçiliğin içe yönelik hedefi ise, çağdaş bir ulus yaratmaktı. M. Kemal’in insanlar arasında ‘renk, din ve soy farkı’ gözetmemek gerektiğine olan inancı, O’nun ‘ulus’ anlayışına da yansımıştı. O anlayışta ne ‘ırk’ın ne de ‘din’in önemi vardır. Bir ulusu var eden temel öğeler olarak; ortak geçmiş, ortak dil (anadil değil) ve ortak kültür sayılıyordu. Böyle bir anlayış, sadece ulusların doğuş sürecindeki tarihsel olgulara uymakla kalmıyor; aynı zamanda Anadolu gerçeğine de uygun düşüyordu. Kurtuluş Savaşı sonrasında hep ‘Türkiye milleti’ deyimini kullanmış; ‘Ne Mutlu Türk Olana’ değil, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ demiştir. Atatürk’e göre ‘Türk’, Anadolu toprakları üzerinde yaşayan, ‘kaderde, kıvançta’ dayanışma içinde olan insanların ‘ortak’ adıdır. Nitekim 1935 yılında yapılan resmi tanımlamada ulus şöyle tarif edilmektedir: ‘Ulus, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı yurttaşlardan meydana gelen siyasal ve sosyal bir bütündür…’(s.6)” Atatürk’ün, ölüm yıldönümü olan her 10 Kasım’da, tüm Türkiye’de olduğu gibi, T.C. Gümülcine Başkonsolosluğu’nda düzenlenen törenle, Batı Trakya’da da anıldığını, belirten Ömeroğlu, ancak bunun yeterli olmadığını söyledi. Atatürk’ü anmaktan çok, anlamak gerektiğini vurgulayan araştırmacı – yazar Ömeroğlu, şöyle devam ei: “Çünkü anladığınız zaman, anma bir anlam kazanır… Anladığınız zaman, niçin andığınızı da bilirsiniz… Batı Trakya Türklerinin yüzde yüzü, Atatürk’ü tanır. Fakat yüzde kaçı Atatürk’ü gerçekten anlamıştır veya anlamaktadır sorusunun yanıtına gelince, bu konuda ne yazık ki, çok az sayıda Azınlık bireyinin Atatürk’ü gerçekten anlamış veya anlamakta olduğunu söyleyebiliriz… Geçmişte, 1920’lerde, 1930’larda, bir ölçüde 1940’larda, Batı Trakya Türkleri Atatürk milliyetçiliğini çok daha iyi bi liyor ve günlük yaşamda uyguluyordu. Bu gerçeği kanıtlayan birçok somut örnek içinden iki örnek ile yetineceğim: Birincisi şu: 1936 yılında kurulmuş olan “Evros-Rodos Türk Öğretmenler Birliği” tüzüğünün ikinci maddesinde şöyle denilmektedir: “Cemiyet, okulların ehemmiyet ve ihtiyaçları hususunda halkı tenvire (aydınlatmaya), Türk talebelerine resmi Devamı sayfa 7’de... HABER - YORUM - Cumhuriyet - 7 Cuma - 28 Kasım 2008 Meğer İmamların Maaşa Bağlanmasını Hükümetten Dönemin Milletvekili Talep Etmiş!. Hükümet tarafından açıklandığında, Azınlık Kamuoyu’nun büyük tepkisini çeken imamların maaşa bağlanmasını, aslında dönemin Azınlık Milletvekili istemiş!!! Halk arasında “İMAM YASASI” olarak bilinen ve Azınlık mensubu imamlara, devlet tarafından maaş ödenmesiyle, sigorta güvencesinin sağlanmasına olanak tanıyan yasayı, meğerse hükümetten dönemin Azınlık Milletvekili İlhan Ahmet talep etmiş!.. Milletvekili İlhan Ahmet, “Azınlık Mensubu İmamlar” için, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na hitaben verdiği bir soru önergesinde, imamların, ekonomik olarak çok zor durumda olduğunu ve sigorta güvencelerinin bulunmadığını belirterek, bu durumun düzeltilesi gerektiğini vurgulamış ve bakana da, durumu düzeltmek için, ne gibi önlemler alacağını sormuş… İşte Milletvekilimizin, 11698 / 13.06.05 sayı ve tarih numarasıyla, yukarıda ismi geçen bakanlığa hitaben, “Müslüman Azınlığa Mensup Din Adamları İle İlgili Maaş ve Sigorta Düzenlemeleri” başlığıyla, parlamentoya verdiği soru önergesi: “Müslüman Azınlığa Mensup Din Adamları ile ilgili 1920/91 sayılı kanunun 5. maddesi, 1. paragrafında, Müftü’nün görevleri belirtilmektedir. Buna göre: “Müftü Müslüman din adamlarını atar, denetler ve görevlerine son verir. Müslüman kişiler arasında nikâh kıyar, Şeriat kanunları ile ilgili konularda danışmanlık yapar…”. Yasaya göre, Trakya’daki Azınlığa mensup din görevlilerini, resmen Müftü atar. Bugün Rodop ilinde, Gümülcine Müftülüğü tarafından atanan din görevlileri üç guruba ayrılır; imamlar (130 kişi), müezzinler (30 kişi) ve hatipler (25 kişi). Her ne kadar söz konusu din görevlileri resmen atanmış olsalar da, maalesef bugüne kadar maaş ve sosyal sigortaları konusunda herhangi bir itina gösterilmemiş, tüm gelirleri inananların Trakya’daki camilere yaptıkları bağışlarla sınırlı kalmıştır. Din görevlilerinin büyük bir bölümü, kendi kişisel girişimleri sonucunda Çiftçi Sigortaları Kurumu’nda (OGA), küçük bir bölümü ise IKA ve TEBE’de sigortalıdır. PASOK hükümeti, Trakya’ya gönderdiği temsilcilerinin ağzından, Müslüman Azınlığa mensup din adamlarının maaş ve sigorta düzenlemeleri ile ilgili önlemler açıklamış, fakat bunların hiç biri uygulanmamıştır. Theodoros Pangalos, 1998 Temmuz ayında, Dışişleri Bakanı olarak Gümülcine’ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, Doğu Makedonya ve Trakya Bölge Genel Sekreterliği Binası’nda gerçekleşen bir toplantıya başkanlık etmiş ve buradan; “Dışişleri Bakanlığı, Müslüman Azınlığa mensup din görevlilerinin terfi etmelerini arzulamakta, bu çerçevede Trakya’daki camilerde görev yapan imamların maaşa bağlanmaları ve emeklilik hakkı kazanmaları için çözüm aranmaktadır” dilin tedris (eğitim) hususuna ve bunların Yunan vatanını sevmelerine, (…) gayret sarf eyler.” İkincisi şu: 1920’lerde ve 1930’larda, Türk devrimi yandaşları tarafından aydınlanan Batı Trakya Türkleri, Atatürk milliyetçiliğinin insan ve yurt sevgisi bilinciyledir ki, yurttaşı oldukları ülkeye ihanet sayılacak hiçbir eylemin takipçisi olmamışlardır… Ancak maalesef, geçmişteki durumun, günümüz için geçerli olduğu söylenemez. 1950’lerden itibaren ivme kazanan Türk devrimine yabancılaşma sürecinin olumsuz etkileri Batı Trakya Türkleri üzerinde de kendini göstermektedir. Geçmişte Batı Trakya Türkleri sorunların çözümünü Atina - Ankara merkezli çizgide ararken, 1950’lerden sonra dış güçlerin etkilerine açık hale gelinmiştir. 1980’lerin sonlarından itibaren gelişen süreç, Batı Trakya Türklerine Atatürk milliyetçiliğini her vesileyle unutturmaya çalışmakta, sorunlara çözümü Atina - Ankara dışındaki merkezlerde aramaya teşvik etmektedir… Fakat Batı Trakya Türklerinin ezici çoğunluğu Atatürk milliyetçiliğini tam şeklinde bir açıklama yapmıştır. Anayasa hükümlerince korunan, Yunan Ortodoks Kilisesi bünyesinde görev yapan din görevlileri, Yunan devleti sınırları içinde yaşayan ve başka dinlere mensup din görevlilerinin yoksun bırakıldıkları imtiyazlardan yararlanmaktadırlar. Yunan devleti dinsel hoşgörüyü ve dini özgürlükleri desteklemektedir. Sonuç olarak, din ayrımı gözetmeksizin Yunan vatandaşlarının tamamı, dinsel haklardan eşit bir biçimde faydalanmalıdırlar. Yunan devleti tarafından da benimsenen bu düşünceden yola çıkarak, Yunan Ortodoks Kilisesi bünyesinde görev yapan din görevlilerine maaş ve sosyal sigorta hakkı tanınırken Müslüman Azınlığa mensup din görevlilerinin bu haklardan mahrum bırakılması, akla hayale sığmaz; zira bu iki gurup arasındaki tek fark, dinleridir. Yukarıdakiler doğrultusunda SAYIN BAKANA SORULUR: Azınlık toplumuna mensup din görevlilerinin içine düştükleri çıkmazdan kurtulmaları, onların da maaş ve sosyal sigorta hakkından faydalanmaları için, ne gibi önlemler almayı tasarlıyor?” bilmese de içgüdüsüyle ve deneyimleriyle, onun insan ve yurt sevgisine sahip çıkmaktadır. Azınlık halkımızın ıs-marlama ve göstermelik etkinliklere değil, gerçek manada bilgilenmeye ve aydınlanmaya büyük ihtiyacı vardır. Çünkü Atatürk milliyetçiliğini bilmeyenler, yurttaş olma bilincine erişemezler…”. Atatürk Milliyetçiliği’ni, Batı Trakya Türklerine tanıtma, onları bilgilendirme ve aydınlatma konusunda ne gibi çalışmalar yapılabileceği konusuna da değinen Ömeroğlu, “her toplum aydınları sayesinde aydınlanır başarı ve saygınlık kazanır. ‘Aydın’ kendini toplumdan sorumlu sayan insandır. ‘Sözde Aydın’ için ise, toplum sadece bir ‘araç’tır... Amaç, kendi kişisel çıkarlarıdır. Batı Trakya Türklerinin, gerçek aydınlara şiddetle ihtiyaç duyduğunu görüyorum. Bu ihtiyaca cevap vermek amacıyla buradan gerçek aydınlara çağrıda bulunuyorum: Gelin, insan ve yurt sevgisi temelinde güç birliği edelim; halkımızı aydınlatalım… Sorunlara, Atina -Ankara merkezli çözümler için, yasal ve demokratik mücadele yürütelim!” diyerek sözlerini tamamladı… 8 - Cumhuriyet - HABER - YORUM Cuma - 28 Kasım 2008 DEVRİMCİ BİR BATI TRAKYA MÜMKÜN MÜDÜR? Bu soruyu sormamın temel nedeni, aslında bugüne kadar Batı Trakya’da siyasetin yönünün, ideolojik açıdan belirlenememiş olmasıdır… Azınlık siyasetinin sıkıntılarını ortaya koymaya çalışırken, çoğu zaman, karşı karşıya kaldığımız sorun temelde ideolojik anlamda yetersiz kalması, azınlık haklarını savunmaya çalışırken bunun bir doktrin etrafında toparlanamamasıdır. Neyi kasteiğimizi kısaca açalım… Yunanistan, 20. yüzyıl boyunca uzun yıllar faşizan yönetimlerin idaresi altında yaşamış bir ülkedir. Metaksas döneminden tutun da, askeri cunta dönemi, sonrasında PASOK ve Yeni Demokrasi iktidarlarında dahi baskıcı devlet politikalarının harfiyen uygulanması, kimsenin inkâr edemeyeceği bir olgudur… Peki, nasıl oluyor da böyle bir ülkede bir azınlık, sistemin karşısında bir siyaset uygulayamamakta, bilakis sistem yanlısı siyasi parti ve siyasi grupların içinde kendisine yer bulmaya çalışmaktadır? Galiba bugün, Batı Trakya’nın sorunlarını tartışırken içinden çıkamadığımız durum işte budur. Tavır almayan, sistem yanlısı bir azınlığın, sorunlarının çözülmesini bekliyoruz. Temel yanlış, burada başlıyor… Azınlık siyaseti, ki bütün Avrupa’da bunun örneklerini görmek mümkün, bir yönüyle devrimci olmalıdır. Devrimci olmak komünist olmak, dinsiz olmak değildir; bu iyi bilinmelidir… Devrimci olmak, var olan sisteme karşı gelebilmeyi başarmak, sistemin uysal bir parçası olmak yerine, içinde bazen isyankâr bir ruh taşımak, bu isyankâr ruhu da, şiddetsiz bir siyasete taşımaktır. Batı Trakya’da bunun mümkün olup, olmadığını sorduğumuz zaman, iyimser olmalıyız. Bunun bütün sosyal göstergeleri, mevcut aslında… Tarihsel süreç bunu kanıtlarken, günümüzdeki durum da, sistemin yaraığı yozlaşmanın, ahlaksızlaşmanın ve kimi zaman ihanetin örnekleri ile dolu… Ne demektir bu sizce? Topyekûn yeni bir siyasi anlayışın ortaya çıkışı için, bir zemindir. “Her şerde, bir hayır vardır” mantığının siyasi literatürdeki karşılığı diyebiliriz. Neden olmasın? O zaman biraz devrimci bir ruhu içimizde yeşertmeye başlamak, azınlığın lehine olacaktır; inanın… Yoksa kanımca, ne PASOK’tan, ne Yeni Demokrasi’den, ne de diğer sistem yanlısı partilerden, azınlığa hayır yoktur!.. Encümenler Olağanüstü Toplandı... Rodop – Meriç (Evros) İlleri Encümenler Yüksek Kurulu, Azınlık okullarında ilan edilen encümen seçimlerini görüşmek üzere, olağanüstü toplandı. Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’nde, 21 Kasım Cuma günü yapılan toplantıya, encümen heyetleri ve Encümen Yüksek Kurulu üyeleri ile Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Başkanı Sami Toraman da katıldı. Toplantı, “Azınlık okullarında 16/12/2008 tarihinde encümen seçimlerinin ilan edildiği, çocuk ebeveyn ve velilerinin 20/11/2008 – 26/11/2008 tarihleri arasında adaylık için okullara başvurmaları gerektiği; belediye veya nahiyelerden ikamet belgelerini almaları ve emniyete onaylatmaları, aday başvurularının beş kişinin altında olması halinde seçimlerin yapılmayacağı ve encümenlerin atanacağı” ana maddesi çerçevesinde gerçekleşti. Rodop – Meriç (Evros) İlleri Encümen Heyetleri Başkanı İbrahim HALİL HASAN başkanlığında yapılan toplantı sonunda, şu kararlar alındı: 1- Seçimler sonucunda oluşacak encümen heyetlerinin görev ve yetkilerinin basın aracılığıyla halka duyurulmasına. 2- Milli bayramlarda okutulan Türkçe şiirlerin Yunanistan Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı tarafın- dan yasaklanması ve devamında yapılan girişimlerin sonuç vermemesi üzerine, haklarımızın iadesi konusunda görüşme ve çalışmaların devam eirilmesine. 3- Encümen heyeti başkanlarının keyfi olarak görevden uzaklaştırılmamaları ve bu konuda bazı haksız uygulamalara karşı etkin çalışmaların başlatılmasına. 4- Encümen heyetlerinin okullardaki sorunlar karşısında birlik içinde hareket etmeleri, ortak kararlar almaları, yılsonu etkinliklerinin okul müdürü ve öğretmenleriyle birlikte karar alınarak başlatılmasına. 5- Okullardaki eksikliklerin tamamlanması, hijyenik şartların tam olarak yerine getirilmesi için belediye gibi çeşitli kurumlardan yardım istenmesine ve bütçenin zorlanarak özel şirketler aracılığıyla okulların ilaçlanmasına. 6- Eğitimle ilgili bir konferansın düzenlenmesine. 7- Okul kütüphanelerinin yeniden düzenlenmesine. 8- Okullarda sportif ve diğer faaliyetlerin yapılabilmesi için merkezlerin oluşturulmasına ve bu talebin Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı’na iletilmesine. 9- Büyük Derbent’teki (M. Derio) encümen heyetine ve velilere destek verilmesine. 10- Sorunlara çözüm getirecek türde toplantıların daha sık aralıklara düzenlenmesine. HABER - YORUM - Cumhuriyet - 9 Cuma - 28 Kasım 2008 MÜSLÜMAN ALMAN Türkiye’deki etnik ayrımcılığı körükleyen ve güya ayrıma tabi tutulan, hakları çiğnenen insanlara sahip çıkarmış görüntüsü verenler (bunların içinde Yunanistan da var) kendi ülkelerindeki diğer etnik unsurlara nasıl bakıyorlar dersiniz? Örneğin, Almanya... Geçen haa yazmıştım. Alman Yeşiller Partisi eşbaşkanlığına aslen Tokat’lı bir göçmen ailenin oğlu olan Cem Özdemir getirildi. Basında, ’’Almanya Obama’sını seçti... Bir Türk, Almanya’ya Başbakan olabilir mi?’’ tarzında ifadeler kullanılmaya başlandı. Bana en ilginç gelense, Almanya’nın en çok satan gazetesi olan ’’BILD’’ te ısrarla ’’Yeşillere Müslüman bir yönetici’’, tabiri kullanılmasıydı. Yani BILD, Özdemir’in Türklüğünü değil, Müslümanlığını ön plâna çıkarıyordu. Hiç kuşkusuz, büyük çoğunluğu Katolik ve katı hristiyan olan Almanla’rın bilinçaltına vurgu yapılıyordu. Yani son günlerin moda tabiri ile DEU-TÜRK (Alman-Türk’ü) yerine Müslüman Alman sıfatı kullanılıyordu. Dikkatinizi çekerim, Yunanistan da bize hep ’’Müslüman Yunanlılar’’ demiyor mu? Bugüne kadar 620 bin Türk vatandaşı (Alman İstatistikler Dairesi) Alman vatandaşı statüsündedir. Yani başka bir deyişle, normal bir Alman vatandaşı ile (görüTENCERE YUVARLANMIŞ… Karalana, karalana, İçim döndü bil katrana! Karalandın, karalama! Neden yazdın, anlatsan! Varmışsın sen, altmışına, Yakışmıyor, inan sana! Etrafına, bir baksana. Onaylayan, var mı Aga! Uğraşamam Rızalarla! Anlaşama Paşalarla! Demokrasi uyar bana! Bilim sanat yeter bana! DENSİZLİK Akıllı, yaşlı dede, Devamlı gelişinde, Katılıyor sohbete, Haykırıyor bizlere! Söylersen söz oluyor. Söylemezsen, dert olur. Değerler harcanıyor. İnsanlar tükeniyor! Katılmamak mümkün mü? Gelecek aydınlık mı? Rodosluya sordun mu? Bu lokma yutulur mu? Dr. Hasan Ahmet [email protected] nürde) aynı haklara sahiptir. Uygulama tabii ki çok farklıdır. Cem Özdemir’in durumu çok istisnai bir durumdur. Bugüne kadar genellikle SPD’ye (sosyalist partiye) giden Türk oylarını, Yeşillere yönlendirmektir amaçlanan. Yeri gelmişken şunu da not edelim. Geçtiğimiz hafta Alman ikinci kanalı ZDF’te Yeşiller’in iki eşbaşkanı da konuk olmuştu. Bir ara sunucu her ikisine de şu soruyu yöneli: ’’Türkiye Avrupa Birliği’ne girmeli mi?’’ Claudia Roth hiç tereddütsüz başını sallayarak ’’EVET, EVET’’ derken, bizim Cem çok bilmiş bir edayla; ’’Türkiye, AB’nin üyelik için öngördüğü gerekli şartları yerine getirirse olabilir’’ yani hiç te o kadar, kolay değil demeğe getirdi… Bu arkadaş geçenlerde de malum Avrupa Parlamentosu Milletvekili sıfatıyle ’’Türkiye Ermeni soykırımını kabul etsin’’ demişti. Gerçek olup olmadığı araştırılsın dese hadi neyse, ama direkt ’’soykırımı tanısın’’ demek, önyargılı veya yönlendirmeli hareket gibi geldi bana. Bu gidişle yakında Nobel ödülüne de aday olabilir herhalde. Alman Federal Meclisi’nde halen çoğu kadın 25 Türkiye kökenli milletvekili var. Bilerek Türkiye kökenli dedim, zira bunların çoğu Kürt kökenli veya bazıları Almanlar’la evli olup, Türklük ve Türkiye’nin hayrına çalıştıklarına pek tanık olmadık. İnşallah biz yanılırız ve gerçekten son günlerde yaşanan bu gelişmeler Türklüğün hayrına olur… Ne yazık şu da bir gerçek ki, eşit vatandaş olmak, devletin imkânlarından hakça faydalanmak, ne müslüman Alman, ne de müslüman Yunanlı olmakla mümkün olabiliyor. Müslüman her yerde ikinci sınıf vatandaş, üvey evlât demek oluyor. Hele bununla Türkofobi de birleşince, işte o zaman istenmeyen vatandaş olup çıkıyor… Modern Tarım Konusundaki Bilgilendirme Toplantısı Şapçı’da Yapılacak... Tarım Ekonomisi ve Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü Merkezi, (I.GE.K.E) “Tarımsal Alanda Yenilik Girişimi” adı altında, Şapçı’da bir bilgilendirme toplantı düzenliyor… 1 Aralık 2008 Pazartesi günü saat 17:30’da Şapçı Belediyesi Kongre Salonu’nda (Papadima 1) yapılacak olan toplantıda, tarım alanında denenmiş ve çok olumlu sonuçlar alınmış olan ürünler hakkında bilgiler verilerek, bunların işlenmesi ve de pazarlanması hakkında, çeşitli sunumlar yapılacak. Herkese açık olan ve maliyeti OPEKEPE’nin Avrupa Birliği Tütün Bütçesinden karşılanacak olan toplantıda, kokulu bitkiler, baklagiller, sanayi bitkileri, fidancılık, ekolojik hayvancılık bitkileri, biyolojik koyun yemleri hakkında bilgiler verilecek… ABONELERİMİZE Yıllık Abone ücretlerini ödememiş olan abonelerimizin, Bizaniou 23 (Gümülcine) adresinde bulunan büromuzdan geçerek, ücretlerini ödemelerini, önemle rica ederiz... “CUMHURİYET” 10 - Cumhuriyet - FAL Cuma - 28 Kasım 2008 HAFTALIK FALINIZ Koç: Bugün günlük uğraşlarınıza devam ederken bazı endişeler duyabilir kararsızlıklar içine girebilirsiniz. Duygusal davranışlarda bulunmanız mümkün. Bu nedenle dikkat gerektiren işler yaparken tedbirli davranın. Boğa: Uzun zamandır görmediğiniz bir dostunuzdan haber alabilirsiniz. Olumlu gelişmeler içinde bulunduğunuz bir dönemdesiniz. İsteklerinizin gücü sizi harekete geçirecek. İkizler: Yeni dostluklar kurabilir ilginç kişilerle karşılaşabilirsiniz. Katılacağınız organizasyonlardan keyif alacaksınız. Olumlu duygu ve beklentiler içinde bulunun. Yengeç: Bugün kendinizi disiplin altına alırken veya çalışmaya yönelirken bazı engeller çıkabilir. Bu engeller bir kişiden ya da üst üste gelen dış etkenlerden kaynaklanabilir. Amaçlarınızı gerçekleştirme yolunda otorite engelleriyle karşılaşabilirsiniz. Aslan: Alışkanlıklarınızı ve şartlarınızı değiştirmek için gayret gösterebilirsiniz. İlginç gelişmeler içinde bulunduğunuz bir dönemdesiniz. Farklı istekler içine girebilir, düşüncelerinizi yeniden düzenlemeye başlayabilirsiniz. Başak: Karamsar ve sert bir tavır içinde bulunmaktan kaçının. Yakınlarınızın desteğiyle kendinizi iyi hissedeceksiniz. Birden fazla konuyla ilgilenmeniz gerekebilir. İçinizden yükselen istekler giderek artıyor. Sabırsız telaşlı ve büyük istekler içine girebilirsiniz. Terazi: Çalışmalarınızı serinkanlılıkla sürdürebilirseniz bir süre sonra işinizden keyif aldığınızı görebilirsiniz. Karamsarlığa kapılmayın ve olayları gidişine bırakın. Tartışmalardan uzak durun. Akrep: Daha farklı beklentiler içine girmeniz mümkün. Beklemediğiniz bazı gelişmeler olduğu duygusuna kapılabilir ve bundan sıkıntı duyabilirsiniz. İlginç gelişmeler içinde bulunduğunuz bir dönemdesiniz. Farklı istekler içine girebilir düşüncelerinizi yeniden düzenlemeye başlayabilirsiniz. Yay: Parasal konulara yönelik çalışmalarınızda ufak tefek terslikler olabilir. Çok ilginç tekliflerle karşılaşabilirsiniz. Ancak kararsızlık ve gerginlik yüzünden sıkıntı duyabilirsiniz. Oğlak: Hesapta olmayan beklemediğiniz durumlarla karşılaşabilirsiniz. Bu gelişmelerden bazılarının umut verici olduğunu anlayacak ve yeni atılımlarda bulunmak için büyük bir istek duyacaksınız. Kova: Bugün parasal konulara yönelik harcamalarınıza özen göstermeniz gerekiyor. Hesapta olmayan ödemeler ve harcama gerektiren konular çıkabilir. Farklı isteklerinizi sürdürmeye devam edeceksiniz. Balık: Evinizle ilgilenebilir yararlı çalışmalarda bulunabilirsiniz. Biraz daha sakin ve tedbirli davranmanız gerekiyor. Olaylar karşısında hemen karar vermeyin. Söylenenleri doğru anlayın. Lezzet Sofrası... Balık Köftesi... Malzemeler: 2 adet palamut balığı 2 baş soğan 2 dilim bayat ekmek 3 adet yumurta 1 küçük demet maydanoz 2 fincan zeytinyağı Yeteri kadar tuz, karabiber 1 çay bardağı un Yemeğin Tarifi Palamutiarı temizleyin. 1 adet soğanı dört parçaya bölerek bolca su içerisinde iyice haşlayın. Balıkları sudan alıp etleri kılçıkiarından ayırın. Buna ıslatılmış, suyu sıkılmış ekmek içi, rendelenmiş soğan, 1 yumurta, tuz, karabiber ve kıyılmış maydanoz katarak iyice yoğurun. Yoğrulan bu karışımdan cevizden büyük parçalar alıp avuç içinde yuvarlak köfteler yaparak una bulayın. Kalan iki yumurtayı çırpın. Una bulanmış köfteleri yumurtaya bulayıp kızdırılmış yağda tavanın sapından tutup sallayarak kızartın. Yanında soğan, maydanoz ile servise sunun. İki deli... Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce, iri gövdeli bir çınarın arkasına saklanmışlar... Ancak onların ayak seslerini duyan bekçi: “Kim o?” diye sormuş... Bunun üzerine, delilerden biri, kedi gibi miyavlamış. Bu başarılı miyavlamadan sonra, bekçi yürüyüp gidiyormuş ki, delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdamış... Bekçi geri dönüp, yine seslenmiş: “Kim var orada?” Bu kez ikinci deli cevap vermiş: “ Bir kedi daha...”. Delik! Adamın biri, deliler hastenesine ziyarete gitmiş. Hastane içinde yürürken bir de bakmış ki, deliler toplanmış, bir kapı deliğinen içeri doğru bakıyorlar ve bakan da, tekrar sıraya geçiyor... Devamlı bir döngü gibi, olay yineleniyor... Tabii bu durumu gören adam, delilerin neye baktığını çok merak etmiş ve o da, hemen sıraya girmiş. Derken sıra kendisine gelmiş ve eğilip kapı deliğinden içeri bakmış. Ama nafile. İçerisi zifiri karanlık hiç birşey görünmüyor. Bunun üzerine delilerden birine sormuş: “Yahu ben, içeride birsey goremedim? Siz nereye bakıyorsunuz öyle?” Deli şöyle bir adama bakmış ve demiş ki: “Ulan biz, iki yıldır sürekli bakıyoruz, ama birşey göremiyoruz. Sen, ilk bakışta mı göreceksin?” Duvar Yazıları... Artık devir değişti, tabi ÇELİKte degişti. PLASTİK oldu. Hayat pahalılığı o kadar arıki, KİRALIK evler artık KRALLIK. Artık yalan söyleyeni, dokuz köye muhtar yapıyorlar. TOPLUM - SAĞLIK - Cumhuriyet 11 Cuma - 28 Kasım 2008 Zayıflatan 5 süper yiyecek... İstiyor ama bir türlü kilo veremiyorsanız işte sizi zayıflatacak 5 süper besin... Bazı besinlerle kilo vermek gerçekten zordur. Bu besinler yeniden yeme isteği oluşturur (“bir daha yiyeyim!”), kan sekerinizle savaşır ve sonuçta galip geldiğinde beliniz kalınlaşır. Fakat bazı besinler bunun tam tersi tepki verirler. Mutlaka brokoliyi ve yaban mersinini duymuşsunuzdur, bunlar sizin bedeninizi dengede tutar. Bu yiyeceklerinizi günlük diyetinizin bir parçası haline getirin ve kilolarınız kayboluşunu izleyin. Greyfurt: Hiç greyfurt diyetini denediniz mi? Uzun araştırmalar sonucunda greyfurt kilo savaşçısı olarak ün kazandı. Son zamanlarda Kaliforniya Scripps Kliniği’ndeki bilim adamları greyfurdun etkileri üzerinde yaptıkları çalışmalarında yemekten önce yenilen yârim greyfurdun, kilo vermeye yardımcı olduğunu buldu. Buna göre greyfurt kapsülleri, greyfurt suları içmek ve greyfurt yemek kilo vermede çok etkili. Bu 3 sık arasında en iyi etkiyi gerçek greyfurt sağlıyor. Bunlara ek olarak greyfurt içerisinde kanserle savaşan liminoids ve lycopene içerir. Kırmızı greyfurt da insan vücudundaki kolesterol oranını düşürmeye yardımcı olur. Bir greyfurdun yarısı sadece 39 kaloridir. tabolizmaya sahip olmanızı sağlar. İkinci büyük deposu devasa 3’ tür. Sadece kardiyovaküler bölgeyi güçlendirmekle kalmaz moral ve motivasyonunuzu yükseltmenizi sağlar. (İyi hissetisiniz için abur cubursan uzak durmaya baslarsınız.) Sardalye besin zincirinde türüne az rastlanacak derece zarar verici özelliği en az olan bir besindir. Balkabağı: En iyi kilo verdirebilecek besinler arasındadır. Uzun süre konserve halinde saklanılmış balkabağında yüksek olanda lif vardır ve buna karşılık 40 kalori kadar düşük bir kalori oranına sahiptir. Uzun araştırmalar sonucunda elde edilen bilgilere göre, lifler insan sağlığı için çok önemlidir ve kilo düzenlenmesinde de büyük yararları bulunur. Balkabağı dünyada yetiştirilmesi en kolay sebzelerdendir. Tatlandırıcılarla tatlandırıp, bir tutam tarçın, badem ve Hindistan cevizi ekleyerek kan sekerinizi düşürebilirsiniz. Sığır eti: Et çok iyi bir diyet besinidir çünkü içinde antibiyotik, steroid ve hormon içermez. Eğer een kendimizi sakınırsak kötü sonuçlarla karsılaşabiliriz. Yüksek protein diyetleri çeşitli sebeplerden dolayı kilo kaybına neden olur. İçerdiği protein metabolizmayı uyarır, daha uzun süre tok hisseirir ve iştahınızı azaltır. Ayrıca, sığır eti yüksek miktarda devasa 3 içerir bu da size sağlıklı bir hayat kazandırır. Sardalye: Sardalye bu zamana kadar ki en sağlıklı besindir ve kilo vermek için çok iyi bir ortaktır. Her şeyden önce Sardalye protein yüklü bir besindir ve kan sekerini dengeleme özelliğine sahiptir. Tam ve yenilenmiş bir me- Yeşil çay: Besin değeri taşımayan bitki kilo vermenizi hızlandırır ve incelmemizde bize çok yardımcı olur. Yüksek oranda antioksidan içerir, kalp sağlığımızı destekler, sindirime yardımcı olarak kan sekerini ve vücut sıcaklığını ayarlar. Metabolizmayı hizlandiri, yağ oksidasyonunu artırır. Bu şekilde kilo vermemizde bize yardımcı olur. Bazı araştırmalara göre günde 5 fincan yeşil çay kilo vermek için sihirli bir dokunuş, rahatlamak için iyi bir yoldur. Şok diyetler, saçların dökülmesine neden oluyor Vitamin Hapları İçin Kötü Haber... Bu dönemde yapılan şok diyetler ve bu diyetlerin yol açtığı kansızlık, saçların güçsüzleşmesiyle birlikte, hızla dökülmesine neden oluyor. Protein ağırlıklı beslenme, sigara ve alkol kullanımından vazgeçmek saç sağlığını olumlu yönde etkilerken, sigara kullanımı saçların erken beyazlamasına yol açıyor. Saç sağlığını korumanın yolunun düzenli ve dengeli beslenmekten geçtiğini belirten uzmanlar, şöyle diyor: “Son yıllarda fast-food tarzı beslenme alışkanlıklarının arttığını görüyoruz. Bu tarz dengesiz ve düzensiz beslenme alışkanlıklarının saç sağlığı üzerindeki zararları her geçen gün artıyor. Sağlıklı ve dökülmeyen saçlar istiyorsanız, beslenmenizde protein, çinko, B 12 vitamini, folik asit ve bakır eksikliği olmamasına özen göstermeniz gerekiyor. Bu besinlerin eksikliği saç sağlığınızı olumsuz yönde etkiliyor…”. Araştırmalar vitamin haplarının yararlarının abartıldığını gösteriyor Amerika Birleşik Devletleri’nde, E ve C vitaminlerinin uzun dönemde alınmasının başta kalp krizi olmak üzere çeşitli kalp rahatsızlıkları riskini ne ölçüde etkilediğini değerlendirmek üzere yapılan bir araştırmanın sonuçları açıklandı. 1997 yılında 50 ve üzeri yaş grubundan 14 bin 641 erkek doktorun denek olarak katılımıyla başlatılan araştırmada denekler dört gruba ayrıldı. Her gruba değişik dozlarda E ve C vitaminleri verilirken bir kısmına da vitamin yerine “ placebo” olarak bilinen ve hiçbir ilaç etkisi olmayan haplar verildi. Amerikan Kalp Derneği Dergisi Jama’da (The Journal of the American Medical Association) yayınlanan araştırma sonucuna göre, ilk 8 yıl içinde deneklerden 1245’i ciddi kalp rahatsızlıkları geçirdi. 12 SAYFA Ü BU SAYFALAR ÜZERİNDEN R BOŞ OLACAK 12 SAYFA Ü BU SAYFALAR ÜZERİNDEN R BOŞ OLACAK TZOYMXOYΡΙΕΤ ΒΔΟΜΑΔΙΑΤΙΚΗ ΤΟΥΡΚΟΦΩΝΗ ΕΦΗΜΕΡΙΔΑ ΤΗΣ ΜΕΙΟΝΟΤΗΤΑΣ ΕΤΟΣ: 5 ΤΕΥΧΟΣ: 270 Μπιζανιου 23 69100 Koμoτηνή 28 NOEMΒΡΙΟΣ 2008 Τηλ / Φαξ: 25310 81451 - 26805 ΤΙΜΗ: 1 ΕΥΡΟ E-mail :[email protected] “Mustafa Kemal’in öğretmenleri, Öğretmenler Gününüz kutlu olsun…” 24 Kasım Öğretmenler Günü, Türkiye’de olduğu gibi, Batı Trakya’da da kutlandı. Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği tarafından, Gümülcine’de düzenlenen kutlamaya, çok sayıda eğitim emekçisi katıldı. Gecenin açılışında BTTÖB Başkanı Sami Toraman, günün anlam ve önemini belirten kısa bir konuşma yaptı. Batı Trakya Türk Azınlığı’nda öğretmen olarak hizmet vermenin önemine değinen Toraman, “ Bizler, doğruluktan ve haklı davadan bir gün dahi olsa sapmamış ve her zaman Azınlık insanının yanında olmuş, Azınlık çocuklarına şekil vermiş ve kimliklerini tanımlamalarını sağlamış, Azınlık insanının güvenini kazanmayı başarmış kişileriz” dedi. Batı Trakya’da, Türk kültürünü ve misyonunu onurla taşıyan bir kültür kuruluşunun üyeleri olarak, zaman zaman bedel ödemek durumunda kaldıklarını belirten Toraman, “Çok kırıldık ama Rodop Dağları gibi başımızı hep dik tuttuk, hiç eğmedik. Çünkü bu misyonu taşırken, Azınlık insanı da hep yanımızdaydı” diye konuştu. AİHM tarafından, İskeçe Türk Birliği hakkında Mart 2008 de alınan kararın, davası süren Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği için de emsal teşkil etmesini umduğunu ifade eden Sami Toraman, “Böylece, bize göre büyük bir yanlıştan dönülmüş olunacaktır” dedi. Öğretmenliğin önemini vurgulayan Toraman sözlerini, “Atatürk, en büyük eserim dediği Cumhuriyet’i gençlere emanet etmişti. ‘Muallimler, genç nesil sizin eseriniz olacak’ diyerek, o gençleri ise öğretmenlere emanet etmiştir” diyerek tamamladı. Mustafa Sarnıç: “Emekli öğretmenlerimiz, Batı Trakya Türk Azınlığı’na katkıda bulunmaya devam etmelidir” Gecede konuşan Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu Mustafa Sarnıç, “Dünyanın her yerinde öğretmenler, fedakârlıkları ile toplumda saygın bir yere sahiptirler. Öğretmen, büyük bir sorumluluğu sırtında taşıyan, özverili, çevreye güven ve inanç veren bir kişidir” dedi. ΔΗΜΟΣ ΚΟΜΟΤΗΝΗΣ “Öğretmenin başlıca hedefi, bilinçli bir toplumun oluşmasına katkıda bulunmaktır” diyen Başkonsolos Sarnıç, “Öğretmen, ideallerimizin ve hedeflerimizin her zaman diri tutulmasını sağlayan bir semboldür. Bence hayatta kazanılması gereken en büyük servet, erdem ve bilgeliktir. Yüreğimizi ve ruhumuzu, bu büyük erdemlerle donatmalı ve amaçlarımızdan vazgeçmeden, yolumuza devam emeliyiz” diye konuştu. Batı Trakya Türk Azınlığı’nın eğitim alanında var olan sorunlarını hatırlatan Başkonsolos, “Eğitim alanındaki açıklarımız malumdur. Bu nedenle, özellikle emekli öğretmenlerimizin, deneyimlerini ve bilgi birikimlerini paylaşmayı sürdürmelerinde yarar vardır diye düşünüyorum. Geçmişin öğreticisi ve geleceğin de kurucusu olarak, bir köşeye çekilmeyerek, Batı Trakya Türk Azınlığı’na katkıda bulunmayı sürdürmenizi diliyorum” dedi. Konuşmaların ardından, ilkokul öğrencileri tarafından günün anlam ve önemini belirten şiirlerin okunması, halkoyunları gösterileri ve de Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği TSM Korosu konseriyle devam eden gece, emekliye sevk edilen 17 öğretmene, onurluk (plaket) verilmesiyle sona erdi… “VII. Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyumu” Yapıldı “Avrupa Birliği, İnsan Hakları ve Türkçe Konuşan Topluluklar” konulu VII. Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyumu, Rotterdam Türk Girişimciler Kulübü (STOR) İstanbul salonunda, 15 Kasım Cumartesi günü yapıldı. ΑΝΑΚΟΙΝΩΣΗ Με την αριθμ. 379/2008 απόφαση του Δημοτικού Συμβουλίου, αποφασίσθηκε η απαλλαγή από την καταβολή Δημοτικών Τελών Φωτισμού και Καθαριότητας, των Δημοτών μας των οποίων το ετήσιο εισόδημα δεν υπερβαίνει το ποσό των 12.000,00 ευρώ. Επίσης σύμφωνα με την παραπάνω απόφαση απαλλάσσονται από την καταβολή των Δημοτικών Τελών Φωτισμού και Καθαριότητας, όλες οι νέες επιχειρήσεις που θα ιδρυθούν εντός των ετών 2009 και 2010. Με την παρούσα τροποποιείται η σχετική ανακοίνωση που δημοσιεύθηκε στις 11/11/2008. Açılış konuşmalarını T.C. Lahey Büyükelçisi Selahattin Alpar ve Azerbaycan Cumhuriyeti Lahey Büyükelçisi Fuad İskenderov’un yaptığı sempozyuma, Batı Trakya’dan Ali Hüseyinoğlu katıldı. Sempozyumda, Batı Avrupa, Balkanlar, Türkiye ve dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan Türk toplulukları mensubu yayıncı ve akademisyenler, konuşma ve bildirileriyle yer aldı. 16 ülkeden temsilcinin katıldığı sempozyumda, insan ve azınlık hakları ile ilgili teorik ve pratik konular, pek çok yönüyle dile getirildi. B.T.A.Y.T.D. adına sempozyuma katılan Ali Hüseyinoğlu, “Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’da İnsan ve Azınlık Hakları: Batı Trakya Türk Müslüman Azınlığı Örneği” adında bir sunum yaptı. İlgili sunumda, 1990 öncesi ve sonrası dönemde Batı Trakya’daki insan ve azınlık hakları konuları, katılımcıların bilgisine sunuldu. 1990’dan günümüze kadar, özellikle de insan hakları konularında olumlu gelişmelerin yaşandığı, fakat azınlık hakları konularında ise hala birçok sorunun devam ettiği vurgulandı.
Benzer belgeler
yunan đç savaşı`nda batı trakya türk azınlığı
günümüze, Azınlık içinde yaşanan gelişmeleri, Cumhuriyet’e
değerlendirdi…
Diğer yandan, son dönemde, özellikle, Türkiye kamuoyunda yoğun olarak tartışılan
“ATATÜRK” ve “ATATÜRK
MİLLİYETÇİLİĞİ” konu...