Şiirlerdeki Safranbolu ve Safranbolu Şarkısı
Transkript
Şiirlerdeki Safranbolu ve Safranbolu Şarkısı
XXVIII ŞĐĐRLERDEKĐ SAFRANBOLU VE SAFRANBOLU’NUN ŞARKISI Safranbolu, sadece gazete ve dergilerdeki ya da kitap ve broşürlerdeki yazı, haber, yorum ve fotograflarla değil; şiir diliyle de anlatılmağa çalışılmıştır. Safranbolu’ya ilişkin ulaşılamayan ya da rastlanamayan çok güzel anlatımlar içeren şiirler olabilir; ancak bu bölümde ulaşılabilen, bulunabilen şiirlerden bir demet sunulmuş bulunulmaktadır. SAFRANBOLU’NUN ŞĐĐR DĐLĐYLE ĐLK ANLATIMI Safranbolu’yu anlatan ilk şiir, büyük bir olasılıkla, hem Safranbolu’nun özelliğini ve hem de Cumhuriyetin en değerli eseri demiryolu’nun önemini, 10.yıl marşı gibi vurgulayan şu şiir olabilir: Safranbolu, Safranbolu, Dağın, taşın varlık dolu. Karabük’ün demiryolu, Bir araçtır yükselmeğe. 1946 yılında Kalealtı Đlkokulu’nun 3. sınıfında başöğretmen ve sınıf öğretmeni olan Sayın Mustafa SEVĐNÇ bu şiiri, bu satırların yazarına ve sınıf arkadaşlarına öğretmiş ve sonra şarkı olarak da söyletmiştir. Aradan 60 yıl geçtikten sonra Sayın Aytekin KUŞ’un yaptığı bir araştırma nedeniyle getirdiği “09 Nisan 1936 tarih ve 538 sayılı BARTIN Gazetesi”nden bu şiiri, 1936 yılında Kalealtı Đlkokulu Öğretmenlerinin operet biçiminde yazdığı ve 29 Mart 1936 tarihinde Öğretmenler Birliği salonunda temsil edilen piyeste söylendiği öğrenilmiştir. Kent merkezinin eski bir görünümü 320 TAHĐR KARAUĞUZ’UN ŞĐĐRĐNDE, SAFRANBOLU VE SAFRANBOLULULAR Daha önce ayrı bir bölümde geniş olarak tanıtılmağa çalışıldığı gibi, Sayın Tahir KARAUĞUZ, 1910’lu yıllarda Kastamonu Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarından itibaren şiir yazmağa başlayan, Kurtuluş Savaşı’nda Kastamonu’nun ünlü “Açıksöz” gazetesini çıkaranlardan ve Cumhuriyet döneminin ilk aydınlarındandır. Zonguldak il merkezinde, 1920’li yıllardan itibaren, sadece yerel siyasal ve sosyal konularda değil, basın ve kültür alanında da çok etkin bir kişidir. Çok uzun yıllar Zonguldak Đl Genel Meclisi’nde Safranbolu ilcesini temsilen bulunuyor. Matbaası var; çok sayıda gazete ve dergi yayınlıyor. 1962 yılında Đstanbul’a taşınıyor. Edebiyat, tarih ve sosyal konularla ilişkili kimi dernek ve topluluklarda önemli görevler üstleniyor. Yakın çevresinde Tahir Akın KARAUĞUZ ve daha çok Tahir KARAUĞUZ olarak biliniyor; ancak şiirlerinde Safranbolu’daki aile lakabını, T.A.KARAKULLUKCUOĞLU olarak kullanıyor. Sayın Tahir KARAUĞUZ’un, 1976 yılında, ölümünden 6 yıl önce, Belediye Başkanı olduğum sırada, tarafıma gönderdiği bir kartının ilişiğinde, “Devrei Kaside ve Gazel” başlığını taşıyan iki ayrı şiirinin yer aldığı, küçük boy dört sayfa bir fasikül vardı. Fasikülün kapağında, en üstte “Hemşerilerime armağan” yazan ve 1951’de Karabük’te basıldığı anlaşılan bu şiirlerin, daha önce “Safranbolu-Karabük” Gazetesinin 15-19. sayılarında yayınlanmış olduğu da kapak bilgileri arasındaydı . KARAUĞUZ’un bayram kartı ve ilişiğindeki şiir fasikülünün kapağı Gazel başlıklı şiiri de hiç kuşkusuz, şairin duygularını dile getirdiği çoşku dolu dizelerden oluşmakta ise de, fasikülün başında yer alan “Devrei Kaside” şiirinin tamamına yakın çok büyük bir bölümü, bir önceki yüzyılın ortalarındaki Safranbolu’yu ve kimi Safranbolu’luları konu almakta olduğu için, farklı bir önem ve değer taşımakta; Safranbolulu bir şairin, Safranbolulu çok ünlü bir kişinin eserine, anılarına ve şiirde adları geçen Safranbolulu çok değerli kişilere saygının gereği olarak kaybolup gitmemesi ve unutulmaması için, bugünkü kuşaklara da duyurulmasında yarar bulunmaktadır. Divan edebiyatı şiir türlerinden olan “Kaside” biçiminde yazılmış, “Devrei Kaside” adını taşıyan ve 109 beyit, 218 dize’den oluşan bu çok uzun şiirin 321 başında, çok iri puntolarla “Bu da tarz-i Nedim üzeredir” kaydı yer almaktadır. Nitekim, Đstanbul’a övgüler düzdüğü şiirine, ünlü Divan Şairi NEDĐM’in “Bu şehr-i Stanbul ki bimisl-ü behadır / Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır ; Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında / Hurşid-i cihantab ile tartılsa sezadır” (Şu Đstanbul şehri benzersiz güzeldir / Bir taşı, tüm Acem (Đran) ülkesi değerindedir; Đki deniz arasında tümüyle bir cevherdir / Cihanı parlatan güneşle tartılsa yeridir ) diye başlamasına bir nazire (örnek, taklit) olarak, Şair KARAUĞUZ da, kasidesine “Safranbolu’nun Bağları bir misl’ü behadır / Salkımları yakut ile tartılsa sezadır” (Safranbolu’nun Bağları eşsiz güzeldir / Salkımları yakut ile tartılsa yeridir) dizeleriyle başlamaktadır. Şair KARAUĞUZ şiirinin son beyitinde “Fehmeyleyemez artık bizi ensal-i cedide / Yazdıklarımız çünki betarz-i kudemadır” (Bizi yeni kuşaklar artık hiç anlayamaz / Çünkü yazdıklarımız eskilerin tarzındadır) diyerek bir gerçeği ifade etmektedir. 1950’li yılların gençliğinin anlayamadığı bir şiiri, 2000’li yılların sadece gençleri değil, onlarla birlikte yaşlıları da hiç anlayamayacaktır. Şiirin kuşaklar boyu anlaşılmasını sağlamak, Türkçeleştirilmesini zorunlu kılmakta ve dolayısıyla aşağıda yapılmaya çalışılan çeviri, bu gereksinimi karşılama amacına yönelik bulunmaktadır. Sayın KARAUĞUZ’un, fotokopisi yukarıda sunulan kartının, daktilo ile yazılmış arka sayfasında, kırmızı mürekkepli el yazısıyla, kendisini “62 yıldır kalemi elinden bırakmayan Türkçü ve Türkçeci yazar” olarak tanıtmakta iken, söz konusu şiirinde çok yoğun Osmanlıca sözcük ve deyimlere yer vermesi, yaşı ve yetiştiği dönemin gereği olarak değil, şiirini Divan Şairi NEDĐM’e nazire olarak kaside biçiminde yazmak istemesiyle açıklanmaya çalışılırsa daha doğru olacaktır. Kasidenin özgün metninin başlangıcı Sayın KARAUĞUZ’un 1976 yılında gönderdiği sözkonusu karta eklediği “Devrei Kaside” şiirinin eldeki özgün matbu metninin ilk sayfasının üst bölümünün, yukarıda yer verilen fotokopisinde de görüleceği üzere, herhalde fazla yer kaplamaması amacıyla olsa gerek, özgün metinde kasidenin dizeleri (mısralar) alt alta değil, bir satırda bir dize sola, ondan sonraki dize sağa, sonraki satırlarda da, dizeler tekrar sola ve sağa basılmak suretiyle yayınlanmış ise de, her bir satırın solunda ve sağında yer alan iki dizenin, anlamları ve düzenleniş biçimlerine göre bir “beyit” oluşturmakta olduğu anlaşılmaktadır. 322 Ancak şiirin çevirisi yapılırken, matbu metindeki biçimde değil, Divan Edebiyatı’nın kaside biçimine uyularak ve okuma ve anlama kolaylığı sağlamak amacıyla, aşağıda beyit beyit ve beyitler arasında boşluk verilerek sunulmasının daha uygun olacağı düşünülmüştür. Çeviri yapılırken şiirin, ardı ardına sıralanan 7 ayrı konuda, şairin duygu ve düşüncelerini içerdiği görülmüş; yine anlama ve izleme kolaylığı açısından, şiirin çevirisi bölümler halinde sunulmuştur. Şair, I. bölümdeki 32 dizede Safranbolu’dan ve özelliklerinden övgüyle söz etmekte, II. bölümdeki 36 dizede Safranbolu’nun 1950’li yılların başındaki önde gelen kişilerini, nitelikleriyle birlikte tanıtmakta, III. bölümdeki 22 dizede Safranbolulu olup, önemli görevlerde bulunmuş tarihsel kişilere ve Karabük Demir-Çelik Fabrikalarının, yöre için sağladığı ve sağlayacağı olanaklara yer vermekte, IV. bölümdeki 32 dizede Zonguldak’taki yerel siyasal olaylara değinmekte, V. bölümdeki 30 dizede genel politik konuların yanı sıra, mensubu olmaktan çok mutlu olduğu anlaşılan C.H.P’den ve Kore Savaşı’ndan söz etmekte, VI. bölümdeki 40 dizede kişisel yaşam felsefesini ve uğradığı haksızlıkları anlatmakta ve nihayet VII. bölümdeki 26 dizeyi de, yakınlarını ve kendini konu alan değerlendirmelere ayırmış bulunmaktadır. Yapılan çeviri çalışmasında, aşağıda görüleceği üzere şiirin aslı, basım ve yazım hataları dahi düzeltilmeksizin özgün biçimiyle sol tarafta yer alırken, sağda her dizenin karşısında, günümüz diliyle o dizenin anlamına yer verilmiştir. En yetkin çevirmenler tarafından da kabul edilmekte olan gerçek odur ki, en zor çeviri, şiir çevirisidir. “Devrei Kaside”nin özgün metnindeki ölçünün ve şiirsel ahengin çevirisinde de aynen korunduğu savında bulunabilmek olanağı olmasa da, anlamını olabildiğince aslına uygun ve hiç değilse çok yakın bir biçimde yansıtabilme çabası içersinde olunmuştur. Özgün metinde her beytin son dizesi “dır” ekiyle bittiğinden ve dolayısıyla, şiirin kafiyesini de “dır” eki oluşturduğundan, bir ikisi dışında, çeviride de beyitlerin aynı kafiye ile son bulmasına çalışılmıştır. Şairin değindiği kimi olaylara ve dizelerinde adlarına yer verdiği kişilerin kimliklerine ilişkin olarak da, her bölümün sonunda, bilinebildiği kadar açıklamalarda bulunulmasında yarar görülmüştür. Şiirde geçen Osmanlıca sözcük ve deyimlerin Türkçe karşılıklarının bulunmasında da Mustafa Nihat ÖZÖN’ün “Osmanlıca-Türkçe Sözlük”ü ile “Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi”nden yararlanılmıştır. (ANKARA - Ocak/2006) DEVREĐ KASĐDE - DÖNEMĐN KASĐDESĐ (ŞĐĐRĐ) (Bu da tarz-i Nedim üzeredir) I (Bu da Nedim’in şiirleri biçimindedir) I Safranbolu’nun bağları bi misl-ü behadır Safranbolu’nun bağları eşsiz güzeldir, Salkımları yakut ile tartılsa sezadır. Salkımları yakutla tartılsa yeridir. Yekpare zümürrüt ovalar cuşiş içinde Çam dalgali ormanları hemreng-i semadır. Baştanbaşa yemyeşil ovalar çoşku içinde, Çam dalgalı ormanları gökyüzü rengindedir 323 Yağmış gibi gökten bereket sanki zemine Her su’da tabiat orada feyz nümadır Gökten yere sanki bereket yağmış gibi, Orada tabiat, her yanda bolluk içindedir. Dut elma erik meyvesi bostanları mebzul Safranbolu bir ni’met-i uzma-yi hudadır Bahçeleri dut, elma, erik meyveleriyle dolu, Safranbolu, Tanrı’nın çok büyük bir nimetidir. Tarhlarla havuzlarla o billur sulariyle Safranbolu’nun bahçeleri rişk-i sebadır Çiçekliklerle, havuzlarla, o billur sularıyla, Seba’yı kıskandıran, Safranbolu bahçeleridir. Bülbüller öter güller açar vakt-i seher’de Bidar eden uşşaki leb-i bad-ı sabadır Sabah erkenden bülbüller öter, güller açar, Aşıklar dudağını mutlu eden, sabah rüzgarıdır. Hisler uçacakmış gibidir sanki gönüller Bir başka hayal alemine bal-küşadır Duygular uçacakmış gibidir, sanki gönüller Bir başka hayal alemine kanat açmaktadır. Gençler dökülür kırlara çam gölgelerinde Dönsün yine peymane gönül mest-i sefadır Gençler çam gölgelerinde kırlara dökülür, Kadehler yine dönsün, gönül sefa sarhoşudur. Meşhur idi Safranbolu Bintil’ineb’iyle Nuş eyler iken sanki ineb rayihazadır (*) Safranbolu, üzümün kızı, şarabıyla ünlüydü, Đçerken duyulan koku, üzümünün tadındandır Bir an’anesi var ki yemişli ya yemekli Ya sohbet-i helva’lı o meşhur SIRA’dır Yemişli veya yemekli bir geleneği var, Ya da helvalı söyleşi; onun adı, ünlü sıra’dır Yaran nerede, Mağra’da, yahut Göveren’de Midrab-i safa’dan dökülen hangi nevadır Dostlar nerede? Mağara’da yahut Göveren’de, Sefa mızrabından dökülen, hangi şarkıdır ? Bağlarda havuz başları pür zevk ü tarab’dır Gör cümbüş-i kim ne kadar neş’e fezadır . BÜLBÜLPINAR’ından inüp ARSLANLAR’a doğru Çek bir iki kadeh dem bu dem encam fenadır (**) Bağlar’da havuz başları zevkle neşe doludur Cümbüşü gör, artan neşe, kimde ne kadardır ? Bülbülpınarı’ndan Arslanlara’a doğru inip, Bir iki kadeh iç,vakit bu vakit,sonu yokluktur.(**) Bir çık da DEĞĐRMENBAŞI’na alemi seyret Bak rüzgara cennet’te esen de bu havadır Bir çık da Değirmenbaşı’na dünyayı seyret, Rüzgara bak, Cennet’te esen de bu havadır. Cennet eğer altında ya üstünde değilse Cennet yolu burdan geçiyor dense becadır Cennet eğer altında, ya da üstünde değilse, Cennet yolu buradan geçiyor dense doğrudur.. Safranbolu Safranbolu Ya bu arzın cennetisin, ya sendedir cennet yolu __________________ Safranbolu, Safranbolu; Yeryüzü cennetisin veya sende cennet yolu (*) Şiirin dipnotunda Şair, “rayihazadır” değil, “rayihaza idi” demek gerekirdi diye açıklama yapmıştır. (**) Bağlar’da Bülbülpınarı diye bir semt yoktur, Müftüpınarı veya Çampınarı ile karıştırılmış olabilir (K.Ulukavak) II II Derman arayan varsa HĐDAYET yetişür çün (1) Her derde deva Hane-yi Ecza-yi şifadır (2) Derman arayana HĐDAYET yeter, çünkü (1) Şifa Eczanesi her derdin devasıdır. (2) Soy adı GANĐ kalbi gani, dostluğu zengin KADRĐ yücedir herşeyi şayan-ı senadır (3) Soyadı Gani, kalbi engin, dostluğu zengin Kadri yücedir, her şeyi övgüye layıktır. (3) Doktor Ali Yaver nice hizmetleri mesbuk (4) Sağolsun o Safranbolu’da eski mayadır Doktor Ali Yaver’in çok hizmetleri geçmiştir (4), Sağolsun, o Safranbolu’da eski mayadır Biz hürmet ile yadederiz eski’yi zira Anlar eğer olmazsa yeni’ler de vaya’dır (5) Biz eskileri saygı ile anarız, çünkü Eğer onlar olmazsa yeniler de vayadır (5) Göz nuru kesildiyse de öz nur ile nemlü Kasdım ulu hemşehrimiz ERKUT AMUCA’dır (6) Görmese de gözleri, ıslaktır öz ışık ile Niyetim ulu hemşehrimiz Erkut Amca’dır (6) OSMAN AKIN etmişti şehir’den bağa doğru Şimdi Karabük’ten soruyor bizlere hatır (7) Osman, Şehir’den Bağlar’a doğru akın etmişti Şimdi Karabük’ten soruyor bizlere hatır (7) Halk Partisinin başkanıdır belde reisi Kim belde ve halkın yoluna canı fedadır Belediye başkanı, Halk Partisi’nin de Başkanı, Onun canı, belde ve halk yoluna kurbandır 324 Vaktiyle şehir-bağ deyu ref-i alem etti Halkın dedi çektikleri işkence ezadır (8) Bir zamanlar herkes Şehir, Bağlar diye kalktı Halkın çektiği dedi, işkence ve sıkıntıdır (8) Bir nice emek verdi bu TAHĐR kulunuz da Halk orda hükümet dedi burda ne hatadır Bu Tahir kulunuz da ne kadar çok ilgilendi, Hükümetin halktan ayrı olması, dedi hatadır Halkın yanına gelsün hükümet deyu feryat Etdik de hemen oldu emir nakline sadır Halkın yanına gelsin Hükümet diye haykırdık, Böylece çıkarılan emir, hemen taşınmadır, Kim ki şehiri bağlar’a nakleylemek ister Bittecrübe sabit ki bu bisud ü hebadır Şehir’i Bağlar’a kim taşımak isterse istesin, Denenip kanıtlandı ki, faydasız ve boşunadır. Vazgeçmeli de gayri bu sevda-yi nakilden Bir tutmalı bağ-şehr-i ki tek rah-i reha’dır Artık bu taşınma sevdasından vazgeçmeli, Tek çıkış yolu, Bağ ile Şehir’in bir tutulmasıdır Başkan oluncak beldeye CAYMAZ Cemal ağbey Kalmak dedi zulmetde bu halka ne revadır (9) Cemal Caymaz ağabey belde Başkanı olunca, Bu halka dedi karanlık, hiç yaraşmamaktadır (9) Garketti bütün nura semavatı zemini Safranbolu’dan beklediği şimdi du’adır Gökleri ve yeryüzünü tamamen ışığa boğdu, O’nun Safranbolu’dan beklediği, şimdi duadır. Dün Ankara’dan döndü büyük bir başarıyle Almış ödenek tam iki yüz bin liradır Ankara’da dün büyük bir başarıyla döndü, Aldığı ödenek tam iki yüz bin liradır. Bağlarbaşı’ndan şehre edisün su isale Artık o zaman namı anın musil-i ma’dır Bağlarbaşı’ndan Şehir’e su akıtılsın Su taşıyan, artık o zaman onun ünvanıdır Safranbolu’yu su ve ışık eyliyor ihya Müstakbel’i elbet Karabük’le bir hizadır Safranbolu’yu su ile ışık canlandırıyor, Geleceği kuşkusuz Karabük’le aynı sıradadır Halk Partisinin köylere akıttığı sular Yanında De.Pe.nin bir masura’dır Halk Partisinin köylere akıttığı suların Yanında, Demokrat Partinin bir masuradır. KARAUĞUZ’UN, ŞĐĐRĐNĐN II. BÖLÜMÜNDE ADLARINA YER VERDĐĞĐ SAFRANBOLULULAR Eczacı Hidayet DERMAN Kadri GANĐOĞLU Ahadoğlu Nuri ERKUT Osman AKIN Doktor Ali Yaver ATAMAN Cemal CAYMAZ 325 AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) : (1)Hidayet- Safranbolu’nun ünlü eczacısı Hidayet DERMAN (Eczacı Sayın Hikmet ŞEYHOĞLU’nun babaları) (2) Sayın Hidayet DERMAN’ın eczanesinin adı, “ŞĐFA ECZANESĐ” dir (3)Kadri- Ünlü Đş adamı Kadri GANĐOĞLU, (Đleriki yıllarda Ankara’ya taşınmıştır; evi Bağlar Müftüpınarı’ndadır) (4) Ali Yaver-Safranbolu’nun ünlü doktoru Ali Yaver ATAMAN (Zonguldak Milletvekili Sayın Sebati ATAMAN’ın babaları) (5) Sözlük anlamı bulunamayan buradaki “vaya” sözcüğü, “yaya” olmak gerekirken basım sırasında yanlış yazılmış; yahut kafiye açısından uyum sağlamak üzere, “eski’ler olmasa “yeni’lerin “vay hallerine” anlamında kullanılmış olabilir (6)Erkut Amca- AHATOĞLU Nuri ERKUT (Terzi Celal ERKUT’un babası-Yılmaz ve Nuri ERKUT kardeşlerin dedeleri) (7) Osman AKIN - 1931-1946 yıllarının Belediye Başkanı, (Şiirin yazıldığı sırada Karabük Belediyesi memuru) Soyadı olan “AKIN” sözcüğünü, Şair KARAUĞUZ, halkın Bağlar’a “akın” etmesi isteğinde olduğunu belirtmek için kullanıyor. (8) Şiirin bu bölümünde, Sayın Osman AKIN’ın Belediye başkanlığı döneminde, 1940’lı yıllarda Kale’deki tarihsel Hükümet binasından çıkılarak, kamu hizmet birimlerinin Kıranköy’e götürülmesi ve yapılan kamulaştırmalarla Şehir’deki Çarşı’nın Bağlar Hastarla’ya taşınmak istenmesi konu ediliyor ve CHP’nin 27 yıllık iktidarına son veren 14 Mayıs 1950 seçimlerinden çok kısa bir süre önce, Hükümet’in Kıranköy’den, tekrar Kale’deki tarihsel binaya taşınmasına değiniliyor. (9) Caymaz Cemal Ağabey - Cemal CAYMAZ, 1947-1952 yıllarının Belediye Başkanı (Safranbolu’yu elektrik ve suya kavuşturan Belediye Başkanı olmakla ünlüdür) III III Safranbolu’nun servet ü samanı füzundur Her ferd Keremperver ü meclub-i seha’dır Safranbolu çok zengin ve pek varlıklıdır, Herkes, bağış ve cömertlik tutkunudur. Bir hak-i feyiznak o ki zerrat-i gubarı Esvakda ayaklarda hına çeşme cila’dır Bir verimli toprak ki, tozlarının zerreleri, Pazarda ayaklarda kına, cila kaynağıdır. Tarihte yetiştirdiği bir nice eazım ĐZZET PAŞA ÂLĐ PAŞA bir çok vüzeradır (1) Tarihte nice büyük adamları yetiştirmiştir, Vezirler Đzzet Paşa, Âli Paşa bunlardandır. (1) Derler ki SUAVĐ de bizim toprağımızdan (2) Suavi de, derler bizim toprağımızdandır (2) Safranbolu zira ki diyar-i fuzala’dır Safranbolu ki, erdemli kişilerin diyarıdır CĐNCĐHOCA’dan kalma saray mün’adim amma Han ile Hamam hatıra-i Cincihoca’dır Cinci Hoca’dan kalma saray yok olsa da, Han ile hamam ondan kalan hatıradır. Fışkırdı hemen bir medeniyyet Karabük’ten Menba ise ateş köpüren işbu baca’dır Karabük’ten hemen bir uygarlık fışkırdı, Kaynağı da ateş köpüren işte bu bacadır. Devlet kuşu afaka çelik’den kanadıyla Zillefken olan işte şu Simürg ü hüma’dır (3) Devlet kuşu ufuklara çelik kanat açarken, Koruma sağlayan işte şu kutsal kuşlardır (3) Mazi gibi müstakbel’i (ĐL) olmağa layık Ayrılsa da nahiyyeleri hepsi kaza’dır Geçmişi gibi geleceği de Đl olmaya layık, Ayrılsalar da, ilce olanlar eski bucaklarıdır. ĐSMAĐL HABĐB yazdı sütunlarla makaalat (4) Üstad da fakat başka kalem başka eda’dır Đsmail Habib sütunlarla makaleler yazdı,(4) Üstadın kalemi de, tavrı da bir başkadır. Ati’ye isim koydu ÇELĐKBORLU bu elhak Üstad sesi Hatif sesi ati’ye nida’dır Đlerisi için koyduğu Çelikborlu adı çok doğru, Üstad sesi, melek sesi, geleceğin duyurusudur. Te’sir eden irfanıma üstad SEVÜK’le HAMĐD ve FUZULĐ iki haşmetli deha’dır (5) Benim irfanımı etkileyen de, üstad Sevük ile Hamid ve Fuzuli ki, bunlar ulu şahıslardır (5) AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) : (1) Đzzet Paşa, III. Selim’in Sadrazamı Đzzet Mehmet Paşa - Âli Paşa kim ? (Tanzimatın 3 ünlü paşasından biri olan Sadrazam Ali Paşa mı ?) (2) Suavı, ünlü Ali Suavı, (1878’de Abdülhamit’in yerine, V.Murat’ı yeniden tahta çıkarmak amacıyla Çırağan sarayını bastığında, Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından öldürülmüştür) 3) Simürg, Kaf Dağı’nda olduğu söylenen Anka kuşu, Hüma ise cennetteki kuşun adı (4) Đsmail Habib, edebiyatçı Đsmail Habib SEVÜK, (Kurtuluş savaşı sırasında Kastamonu Lisesi Edebiyat öğretmeni ve AÇIKSÖZ gazetesi başyazarı, sonra milletvekili, 09.01.1948 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde “Bugünkü Safranbolu ve yarınki Sümer-Kent” adlı yazısı yayınlanmıştır. Safranbolu’ya Osmanlı’nın ilk dönemlerinde “TARAKLIBORLU” denilmesi nedeniyle, Demir-Çelik fabrikası kurulduğu için, Đl olunca “ÇELĐKBORLU” isminin uygun görüldüğü anlaşılmaktadır.) (5) Hamid, - Şair-i Azam Abdülhak Hamit TARHAN; Fuzuli, çok ünlü Divan şairi 326 IV IV Bir nebze de ahval ü şuundan açalım söz Var nice havadis ki yeri şimdi bura’dır Bir parça da güncel olaylardan söz açalım, Pek çok ilginç haber var ki, yeri burasıdır. Safranbolu vasfında olan nazm arasında Yazdıklarımız sanki birer ek ve yama’dır Safranbolu’yu niteleyen şiirler arasında, Yazdıklarımız sanki birer ek ve yamadır. Safranbolu’ya nur getiren gayret ü himmet Sahiblerine borcumuz alkış ve yaşa’dır Safranbolu’yu aydınlık saçan çaba ve iyilik, Sahiplerine, yaşa demek ve alkış, haklarıdır. Đhsan’la Muhiddin’i sitayişla anar halk (1) Gördükleri amma ki siyaseten ceza’dır Đhsan ile Muhittin’i halk övgüyle anar,(1) Ancak, onlar politik açıdan cezalıdır. Abdi Karakaş’la Karabük Belde reisi (2) Başkend’e niçün gitdiler esrar-i hafa’dır Abdi Karakaş ile Karabük Belediye Başkanı,(2) Başkente niçin gittiler, bu gizli bir sırdır. Diş Doktoru Nermin Karatav meerd zenandan Olmak ile de sahib-i sit fahr-i nisa’dır (3) Mert kadın Diş Doktoru Nermin Kartav, Hanımlığa layık olmakla övülecek kadındır.(3) Halk Partisinin mülkleri gittiyse de elden (4) Meydanlar anındır yaşasın gülbe ve çadır Halk Partisi’nin malları elinden gittiyse de,(4) Meydanlar onundur, yaşasın kulübe ve çadır. Kalblerde kurarken yeni köşkler ve saraylar Verdikleri eşya ile taş tuğla bina’dır Yeni köşk ve sarayları kalblerde kurarken, Vermiş oldukları, eşya ile taş tuğla binadır. Halkevlerinin hizmetini kim eder inkar Halk şimdi evinden bile hayfa ki cüda’dır Halkevlerinin hizmetini kim inkar eder, Evinden ayrı düşen şimdi, yazık ki halktır Meb’usluğa talib rükabasiyle cidalde Halk Partisinin elinde vardır yine SATIR (5) Milletvekilliğine talip rakipler çekişmede, Halk Partisi’nin elinde vardır yine SATIR (5) Talih denemekçün yine üç parti seferber (6) Her birisi ümmid-i zaferle şen ü şatır Yine üç parti talihini denemede seferber, (6) Her biri, zafer umuduyla şen ve şatırdır. Milletvekili kim çıkacak fal hayırdır Belli olur 16’da yazı ya tura’dır Milletvekili kim çıkacak, uğurlu işaret, Belli olur 16’da, ya yazı ya turadır. Vali Safaeddin Karanakçı’ya tarafsız Dersem D.P. nin hışmına uğrarsa olaa’dır Vali Safaeddin Karanakçı’ya tarafsız Dersem, D.P.’nin hışmına uğraması olasıdır Bir su cereranında duran şişeye benzer Me’mur da ne yapsın ya sağa ya ki solaa’dır Bir su akıntısında duran şişeye benzer, Memur da ne yapsın, yönü ya sağa, ya soladır. Yaklaştı seçim düştü siyasi barumetre Bir fırtına var işte işaret şu civa’dır Seçim yaklaştı, siyasi barometre düştü, Bir fırtına var, işareti işte şu cıvadır Kaanun u Hukuk elde birer fırçadır ancak Sürdükleri hep eski boya eski sıvadır Yasa ve hukuk elde bir fırçadır, ancak Sürdükleri hep eski boya ve eski sıvadır. AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) : (1) Đhsan’la Muhiddin-1950’de iktidara gelen D.P.’nin görevden aldığı, Zonguldak’taki Ereğli Kömür Đşletmeleri (EKĐ) Müdürü Đhsan SOYAK ile Karabük Demir Çelik Đşletmeleri Müdürü Muhittin ERKAN olsalar gerek. (2) Abdi Karakaş- Safranbolu ve Karabük’ün en tanınmış avukatı Abdi KARAKAŞOĞLU (3) Nermin Kartav-Safranbolu’da Diş Hekimi (Dr. Necmettin ŞEYHOĞLU’nun kardeşi) (4) Bu bölümde, D.P.’nin 1951 yılında CHP’nin mallarına el koyması ve Halkevleri’ni kapatması söz konusu ediliyor (5) SATIR-16 Eylül 1951’deki ara seçimlerde Zonguldak CHP adayı Kemal SATIR (1950 öncesi ve 1970 sonrası Bakan) (6) Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokrat Parti (DP) ve Millet Partisi (MP) 327 V V Din Kisvesi altında siyaset yürütenler Ateş ile oynar gibidir acı şakaadır Din kisvesi altında politika yapanlar, Ateşle oynar gibidir, bu acı bir şakadır Her parti yolum halk yoludur hak yoludur der Ancak o zaman mevki’imiz izz ü ula’dır Her parti yolum halk ve Tanrı yoludur derse, Đşte o zaman yerimiz, yüce ve ilk sıradadır, Çaycuma’daki Kaymakam 15 gün izinle Ayrılmağa mecbur edilirse bu kaza’dır Çaycuma’daki Kaymakam 15 gün izinle Ayrılmak zorunda bırakılırsa, bu kazadır. Dostum şu Ulus’tan azıcık baskıyı gevşet (1) Gelmez sıkıya çünkü o halk pek fukara’dır Dostum şu Ulus’tan baskıyı biraz gevşet,(1) Sıkıya gelmez, çünkü o halk pek fıkaradır. Biz yumşağız amma ki zamanın zoru bir gün Sertleşdirecek belki bu bir başka veğa’dır Biz yumuşak olsak da zamanın zoru, bir gün Sertleştirecek belki, bu bir başka savaştır. Öz halkçılarız ĐNÖNÜ’nün peyreviyiz kim (2) Maksud (Demokrasi’de bir bay ü geda) dır Öz halkçılarız, Đnönü’nün ardı sıra gideriz, Demokrasi’de amaç, zengin ile fıkaradır. Biz mu’tediliz şiddete ifrada ve küfre Mail değiliz çünki bu yol bizce sapa’dır Biz ılımlıyız, sertliğe, aşırılığa ve sövgüye Eğimli değiliz, çünkü o yol bizce sapadır. Hürriyet-i vicdan ile serbesti-i basın Olmazsa eğer memleketin hali lapa’dır Vicdan özgürlüğü ile basının bağımsızlığı. Olmazsa eğer, ülke için çok zararlıdır. Hep istiyoruz kim ideal halkcılık olsun Kanunca adaletçe seçimler ki ara’dır Đstiyoruz ki, hep ideal bir halk yönetimi olsun, Sadece oya dayalı seçim, adil ve yasaldır. Baskıyla eğer köylüyü yıldırma olursa Öz Halkçıların bağrına elbette yara’dır Köylü eğer baskıyla yıldırılacak olursa, Öz halkçıların bağrına bu, elbette yaradır Artık bırağup dahili harice baksak Serhadd-i Vatan şimdi uzaklarda kora’dır (3 ) Đçeriyi bırakıp artık, dışarıya baksak, Uzaklardaki Kore, şimdi vatan sınırıdır.(3) Türk askeri oynatdı Kızıl Çini yerinden Türk Askerinin her biri bir canlı bora’dır (4) Türk askeri Kızıl Çin’i yerinden oynattı, Her Türk askeri şimdi canlı bir BORA’dır.(4) Bekler Korede müttefin ordularıyla Olmazsa “ateş kes” olacak sefk-i dema’dır Bekler Kore’de, birleşik devletler ordularıyla, “Ateşkes” olmazsa, akacak olan göz yaşıdır. Göklerde şafaklarda yüzer bayrağımız hür Đnsanlık için girdiğimiz şanlı gaza’dır Bayrağımız, göklerde ve şafaklarda hür yüzer, Đnsanlık için girdiğimiz, şanlı bir kutsal savaştır. Arslanlarımız yurda zaferlerle dönerken Göklerden inenler de tuyuf-i şüheda’dır Arslanlarmız yurda zaferlerle dönerken, Göklerden inenler de şehitlerin ruhlarıdır. AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) : (1) Ulus, Zonguldak’ın (halen Bartın) ilcesi, (Şair KARAUĞUZ, iki yıl Il Genel Meclisi’nde bu ilcenin üyesi olmuştur) (2) Öz halkçılarız- Özden, doğuştan Cumhuriyet Halk Partisi’ndeniz anlamında (3) Bu bölümde Kore’ye Birleşmiş Milletler emrine Türkiye’nin 1950 yılında bir Tugay asker göndermesinden söz ediliyor. (4) Bora-Bu sözcükle, Kasım/1950 ayı sonunda Kore’de, Kunuri savaşında, bayrağı beline sararak kahramanca savaşan Çinlilerin kuşattığı Türk Birliği’nin Alay Komutanı Alb.Celal DORA’nın soyadı çağrışım yaptırılmak isteniyor olabilir VI VI Kaafiyye yüzünden uzayıp gitdi kaside Kaafiyye ne fettan o ne tatlı bela’dır Kafiye yüzünden şliir uzayıp gitti, Kafiye ne çekicidir, o ne tatlı beladır. Tehzil edelim hicvedelim şimdi de Đnsanlık içün ölçü bu dünyada para’dır Şimdi de artık alay edelim ve yerelim, Đnsanlığın ölçüsü bu dünyada paradır. 328 Gözler para hırsiyle kararmış da edeb ar Kalkmış aradan işte bizimçün bu tasadır Para hırsı gözleri karartmış da, ahlak utanç Aradan kalkmış; bizim için işte bu tasadır. Đnsan eder ahlakça kemaliyle tefahhur Kim ki övünür servet ile bil budalaa’dır Đnsan ahlak olgunluğuyla övünç duyar, Varlığıyla övünen kişi, bil ki budaladır. Đnsan bırağur herşeyi hin-i seferinde Ardında kalan kubbede bir hoşça seda’dır Đnsan son yolculuğunda her şeyini bırakır, Ardında kalan, kubbede bir hoş sadadır. Çektiklerimiz sadece mahviyyetimizden Kim kaametimiz fart-i tevazu’la düta’dır Çektiklerimiz sadece alçakgönüllüğümüzden, Đki büklüm oluşumuz, bunun aşırılığındandır. Fahreyle ki TAHĐR hidematin dile destan Ger var ise ta’n eyliyenin yüüzü kara’dır TAHĐR hizmetlerinin dile destan oluşuyla övün, Eğer yeren söven varsa, onun yüzü karadır. Yok belki paran var fakat elmas gibi kalbin Değmez bu ömür minnete zira ki kısa’dır Paran yoksa da, senin elmas gibi kalbin var, Bu ömür minnete değmez, çünkü kısadır. Madamki alnında kader böylece mestur Takdir-i ilahi sana her hale rıza’dır Kader madem ki alnına böyle çizilmiş, Boyun eğdiklerin, sana Tanrı yazgısıdır. Gencine-i iman doludur sine-i saf’ın Hizmetde feragatde sebat sence yasa’dır Temiz göğsünü, inanç hazinesi doldurur, Sence hizmette, özveride kararlılık yasadır. Sen memleket uğrunda emek harcadığınçün Söz eylediler hepsi hasud ü rukaba’dır Sen ülke uğruna emek harcadığın için Söylendiler ama hepsi de kıskanç karşıtlarındır. Anlar ki vatandan idealden dem ururlar Aldanma yalan hepsi yalan mekr-ü riya’dır Onlar vatandan ve ilkeden söz etseler de, Aldanma, düzen, ikiyüzlülük, hepsi yalandır. Anlar ki eder batılı hak hakları ibtal Anlarda şu cevherden eser yok ki haya’dır Onlar yanlışı doğru, doğruyu geçersiz kılar, Onlarda izi bile olmayan özellik, utanmadır. Kır destiyi yahut ki batur keşti-yi sonraa Elbet tutacak var seni arkanda kaya’dır Testiyi kırsan da, gemiyi batırsan da, sonra, Kuşkusuz tutacak olan kaya, senin arkandadır Đnsan ki siyaset denilen dama düşünce Kimi sap olur kimi de ellerde maşa’dır Đnsan siyaset denilen tuzağa düştüğünde, Kimi sap olur, kimi de ellerde maşadır. Tevzi-i mükafat demi bir geldi mi artık Her birisi bey’dir, ağa’dır ya ki paşa’dır Ödül dağıtımı zamanı geldiğinde artık, Her biri beydir, ağadır ya da paşadır. Bir nicesi sandalii ikbale çıkınca Bazar-i ticaret’de işi bey ü şira’dır Bir çoğu makam sandalyesine oturunca, Ticaret pazarındaki işi, alım ve satımdır. Bir kaaide her devr-i dialar’da bu cari Đkbali bütün rahneliyenler Kurena’dır Her sevilen dönemde bir kural yürürlükte, Güzel gidişe zarar verenler, hep yakınlardır. Bilmem bu değirmen suyunun memba’ı nerde Yaptıkları hep bol keseden va’d ü ata’dır Bu değirmenin su kaynağı nerede, bilmem, Yaptıkları hep bol keseden söz ve bağıştır TAHĐR çekil artık şu siyaset batağından Nankörlüğün her türlüsü gördün ki sana’dır TAHĐR çekil artık şu siyaset batağından, Gördüğün her türlü nankörlük, sana yapılandır VII VII Maksud Çivi’ninin hatırasından açıyor bahs (1) Dünkü SABAH imzasının altında ÇĐLAADIR (2) Maksut ÇĐVĐ’nin anısından söz ediyor, (1) Dünkü SABAH, altındaki imza ÇĐLA’dır (2) Safranbolu bir gün dikecek namına heykel Safranbolu’dan doğdu o bir şems-i zeka’dır Safranbolu bir gün adına heykel dikecek, O Safranbolu doğumlu, parlak zekadır. Hürriyete aşıktı elindeydi o meş’al Hala ser’i kabrinde füruzan o ziyadır Özgürlüğe aşıktı, o meşale hep elindeydi, Mezarı başında hala parlayan da, o ışıktır. 329 Bel bağlama ikbaline aslaa bu hayatın Hiç ummadığın lahzada pamal’i kaza’dır Bu yaşamın güzelliklerine asla bel bağlama, Ummadığın anda çiğnenmek,Tanrı yazgısıdır. Bir yılda dayım sonra babam hem iki dostum (3) Göç eylediler yerleri me’va’yi bakaa’dır Bir yılda dayım, sonra babam ve iki dostum (3) Göç ettiler; şimdiki yerleri sürekli konutlarıdır Çaycuma’da var bir bakıcı gözleri a’ma (4) Yok çeşm-i derununda fakat bir kapalı sır Çaycuma’da gözleri görmeyen bir bakıcı var (4) Gözünün içinde bir şey yok, fakat kapalı bir sır, Etdi pederin mevtini ihbar nice evvel Gözler o zamandan beri yaşlar la dolaa’dır Babamın ölümünü haber verdi, çok önceden, Gözlerin yaşlarla dolması, o zamanlardandır. Dünyayı görür gözleriniz kendini görmez Körlük dediğin işte asıl böyle ama’dır Gözleriniz dünyayı görse de, kendini görmez, Körlük dediğin, işte asıl böyle görmez olandır. Hac yolcusu binlerce Arab döndü Mısır’dan Zira ki Yemen’den görünen nar-i veba’dır Hac yolcusu binlerce Arap Mısır’dan döndü, Çünkü Yemen’de görünen veba salgınıdır. Vaktiyle ne bolluk ne ucuzluktu bu iller Heryerde bugün bel büken es’arda gala’dır Vaktiyle ne bolluk, ne ucuzluktu bu iller, Beli büken her yerde bugün, pahalı fiyatlardır. Her Şair eder meskıt-i re’s’inde tebelbül TAHĐR de YEŞĐLYURD’u içün nağmesera’dır (5) Her şairin doğum yerinde dili anlaşılmaz olur, TAHĐR’in şarkıları da, YEŞĐLYURDU’nadır.(5) Safranbolu’ya hayli zaman var ki uzağız Artık bize de vacib olan şimdi sılaa’dır Hayli zamandır Safranbolu’dan uzak kaldık, Artık bize de buyrulan, şimdi yurda kavuşmadır Fehmeylemez artık bizi ensal-i cedide Yazdıklarımız çünki betarz-i kudema’dır Bizi yeni kuşaklar artık hiç anlayamaz. Çünkü yazdıklarımız, eskilerin tarzındadır. KARAUĞUZ (solda) ve yukarıdaki son bölümde adı geçen dayısı Maksut ÇĐVĐ (sağda) (Nisan/1974 tarihli Doğu Dergisi’nden alınmıştır) AÇIKLAMALAR (K.Ulukavak) : (1) Maksut ÇĐVĐ, Zonguldak’ta sosyal ve siyasal konularda etkin bir Safranboluludur Çoğunluk sistemine göre yapılmış olan 14 Mayıs 1950 seçimlerinde aday olduğu Demokrat Parti.’den Zonguldak Milletvekili seçildiğini radyo haberlerinde öğrendiğinde, çok heyecanlanıp kalp sektesinden vefat etmiştir. Ondan boşalan milletvekilliği için CHP’den en fazla oy alan Sebati ATAMAN’ın milletvekilliği, TBMMM tarafından kabul edilmemiş, bu yüzden 1951 yılında Zonguldak’ta ara seçimi yapılmıştır. (2) SABAH ve ÇILA – “SABAH” 1950’li yıllarda Zonguldak’ta çıkan bir gazete; CILA da, hikayeci yazar Ahmet Naim CILADIR’dır. (3) Şair KARAUĞUZ, şiirinin dipnotunda, burada sözünü ettiği dayısını, yukarıda (1) no.lu açıklamada değinilen Maksut ÇĐVĐ olduğunu belirtmekte; bir başka dipnotta, vefat eden diğer iki dostunu da R.GÜNEŞ ve S.AYYILDIZ olarak açıklamaktadır. Şiirden babası Hacı Mehmet Hilmi GÜROL’un da dayısı ile aynı yıl vefat ettiği anlaşılmaktadır. (4) Oğlu Doğu KARAOĞUZ’dan, şairin fal’a meraklı olduğu, sözkonusu Caycuma’lı falcının babasına da 84 yaşında öleceğini söylediği ve falcının dediği yaşta babasının vefat ettiği öğrenilmiştir. (5) O yıllarda Safranbolu, YEŞĐLYURT olarak anılmakta; kentte “Yeşilyurt Spor Kulübü” de bulunmaktadır. 330 BĐR TARĐHSEL OLAYIN ŞĐĐRĐ Safranbolu’da bu satırların yazarının kuşağı, büyüklerinin hep “derin kar” diye bir olaydan söz ettiklerine ve sanki bir milat gibi, başta doğum ve ölümler olmak üzere, kimi olayların da, derin kar öncesi veya sonrası diye anlatıldığına tanık olmuştur. 1908 yılında, o zamanki takvime göre Hicri 1326 yılında yağan ve olağanüstü derinlikte yığılan kar nedeniyle, evlerin kapıları yerine, ancak birinci kat pencerelerinden dışarı çıkılabildiği hep söylenegelmiştir. O dönemde Müftüzade Müderris Ziya Efendi tarafından yazılan ve Prof. A. ABDÜLKADĐROĞLUÜ.(Ayan) ÖZSOY, tarafından hazırlanan “Safranbolu Meşhurları”, (Ankara/2000, Sayfa:64-65) adlı kitaptan alınan aşağıdaki şiir, bu olayı anlatmaktadır. Karlar altındaki Köprülü Camii avlusu (Fotograf: Đsmet Saraçoğlu) KAR DESTANI Kar ile doldu cihan El aman ve’l-aman Fukara hali yaman El-medet ya Rabb eman Bütün yollar kapandı Geçilmez oldu heman Yıkıldı hayli evler Ne dam kaldı ne tavan Đki metre kar oldu Kasabamıza yağan Köylerden haber yoktur Telef olmuş mudur can Şüphesiz yıkılmıştır Yüzlerce han ile man Katık bulmakta müşkil Yenir ekmekler yavan Bulak Bostanbükü hep Mücavir köylü ihvan Şehre gelinmez hala Dayanır mı buna can Hükümet tatil oldu Hem de mekteb-i sibyan Açılmıyor dükkanlar Bahalı acı soğan Tiryakiler pür-telaş Bulunmaz oldu duhan 331 Yeni Hamamı kapattı Odunsuzluktan Osman Eski Hamam sağ amma Yıkıldı gitti külhan Gümüş Hamamı salim Kazandı Yorgacıyan Kasabadan Bağlar’a Gidilmedi bir zaman Dört beş gün sonra ancak Gidilebildi yayan Şu onbeş gün içinde Henüz gitmiyor hayvan Odun sırtla taşınır Dahi ot ile saman Bir ev kürümek için Yüz kuruş oldu elan Hayvan kaldı ahırda Çıkamaz taşra bir an Çar-pa suya çıkamaz Çekemez onu inan Çok davar kırılmıştır Boş kalır hayli çoban Posta gidip gelemez Sürücüdür peşiman Telgraf kısmen bozuk Düzemiyor çavuşan Od ağacı gibi odunu Tartıyor kantar mizan Bir okka kuru odun Yedi paradır inan Yaşına narh beş para Dayansın buna insan Bi’n nisbe tahıl ucuz Bulunur dakik ü nan Tuzu bazı muhtekir Üçe satmıştır nihan Lahm-ı çamuşu dörde Aldılar bi-imtinan Koyun eti tadamaz Ortaca halli dehan Bir kıyye yağ yirmiye Aldırdı bana avan Soğuk zararsız lakin Kar eyliyor perişan Santigrat der ki Gösterdi anı ayan Kasaba sıkılırsa Köylü etmez mi figan Bağlarda bir çok evler Yıkıldı oldu viran Hatta şehirde bile Çöktü beş altı mekan Gümüş Tekyesi göçtü Coştu misl-i dervişan Yüz yaşında adamlar Görmemiş böyle tufan Pencereyi yol etti Kapıları kapanan Bu kıştan gördü ziyan Müslüman Hıristiyan Hele eytam-u eramil Fukara ve hastagan Hüda imdat eylesin Açlık oldu nümayan Himmet etti ehali Yüzlerce ehl-i iman Mevta kalırdı evde Güç açtılar kabristan Bin üç yüz yirmi altı Kanun-i sani bu an Đkisinden başladı Yirmisidir pek yaman Ya rab halas et bizi Ya Rahim ü ya Rahman Ecrini ihsan eyle Lütfun durur firavan (Yağdı kar) tarih-i tam Yazdı (Ziya) dastan 1326 (1908) Müftüzade, Müderris Ziya Efendi ŞEVKET ÖZKÖK’ÜN ŞĐĐRĐ Şevket ÖZKÖK, Safranbolu 1920 doğumlu olup, Müsellimoğlu Hakkı Efendi ile öğretmen Habibe Hanım’ın oğludur, bir süre Fizik Öğretmenliği yaptıktan sonra Đstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Fen Doktoru ünvanı ile Atom Çekirdek Fiziği Kürsüsü’nde çalışmıştır. Aşağıdaki şiiri, Đşte Hayat Budur, (Helvacıoğlu Yayınevi, Đstanbul/1966) adlı kitabından alınmıştır. 332 SAFRANBOLU Ufkunda mavilik, gönlünde bahar, Ne güzel vekarın var, Safranbolu. Hasretle yükselir, alçalır dağlar, Kucakla dağları sar, Safranbolu. Çık artık içinden o derin tasın! Enginlere aksın ümidin yasın... Adın gönüllerde unutulmasın, Güzeller güzeli yar Safranbolu Şevket ÖZKÖK Safran, kekik kokan kırların vardır; Gürül gürül akan soğuk sulardır... Emelin geniştir, yolların dardır, Varsın olsun dar, Safranbolu. (Şair, Safranbolu’nun henüz kültürel bir değer olarak tanınmadığı bir dönemde, unutulmasın diye, derin tasın içinden çıkmasını isterken, asıl o zaman unutulacağını düşünmüyor.K.U.) ARSLAN KAYNARDAĞ’DAN ĐKĐ ŞĐĐR Arslan KAYNARDAĞ, 1970’li yılların ortalarında Safranbolu Mimarlık Değerleri ve Folkloru Haftaları sırasında, Safranbolu’ya gelen konuklardandır. Safranbolu’ya ilişkin çeşitli gazete ve dergilerde Safranbolu’nun önemini ve korunması gereğini vurgulayan yazıları çıkmıştır. Đstanbul Beyazıt Sahaflar Çarşısı’ndaki Elif Kitabevi’nin ve Elif yayınlarının sahibidir, çeşitli kitapları vardır; gazete ve dergilerde şiir ve yazıları yayınlanmıştır. Arslan KAYNARDAĞ’ın aşağıdaki Safranbolu’ya ilişkin iki şiiri, Sevgiler de Gündemdedir-Şiirler, (Elif Yayınları, Đstanbul/1979) adlı kitabından alınmıştır. SAFRANBOLU’DAN ĐZLENĐMLER Bu şehri siz yaptınız, sizin elinizden çıktı bu evler, bu duvarlar, Bu güzel kapılar, pirinçten kapı tokmakları, Elleriniz kadar, yüzleriniz kadar güzeldi yaptıklarınız, Bu saçakları böyle siz uzattınız, Pencerelerle süslediniz evlerinizi, çiçekler bahçelerinizde ve pencerede Havuzlar yaptınız, fıskiye sesleri sardı evlerinizi, bahçelerinizi. Su sesi, kuş sesi ve sizin gülüşleriniz, Yıkadı zamanın kirini. Sevgi dokudunuz tezgahlarınızda, bitmedi sürdü türküleriniz. Bu ağaçları siz diktiniz, bu asmalar, bu çınarlar, bu cevizler sizden kaldı, Siz akıttınız bu suyu şeker gibi çeşmelerden. Tezgahta çalışan sizdiniz, savaşta döğüşen sizdiniz. Sayfa süslediniz, kitap yazdınız, kitabeler görüyorum hep sizin. Şiirler okuyorum mezar taşlarınızda ölümden öte köy yok. Herkes sevdi sizi Safranbolulular, Herkes sevdi sizi en güzel Türkiye’siniz. Arslan KAYNARDAĞ 1976 333 SAFRANBOLU’DA ARASTA Safranbolu’da arasta Asmalar örtmüş arastanın üstünü Arastada kırksekiz dükkan Kırkbeşinin kepenkleri kapalı Yalnız üç dükkanda üç usta Mesci Ahmet Dikici Mehmet Ve Mustafa Sabahtan akşamadek çalışıyorlar eskisi gibi Ahmet usta 10 yaşında çırak girmiş O kadar küçükmüş ki eşiğe zor çıkarmış ayakları Çoğu öldüler diyor eski ustaların Kimi işi bıraktı Karabük’te fabrikaya girdi Kimi dükkan açtı başka illerde Biz üç usta kaldık üç masal gibi Sen bizi Đstiklal harbinde askere ayakkabı yetiştirdiğimiz günlerde görecektin Ben masal gibiyim, aletlerim masal gibi Ceviz kütüğündendir tezgahım Bir rum usta vardı Safranbolu’da Đki liraya ondan aldım Arastanın ön yanında bir çeşme Çeşme dünü bugüne bağlıyor Bir tarih bitiyor arastada Arastanın ötesinde Bir tarih başlıyor 1976 Arslan KAYNARDAĞ Arslan KAYNARDAĞ’ın şiirlerini yazdığı 1976 yılındaki Safranbolu’dan bir görünüm 334 HÜSEYĐN AVNĐ CĐNOZOĞLU’NUN ĐKĐ ŞĐĐRĐ Hüseyin Avni CĐNOZOĞLU, ülkemizde sanat ve edebiyat çevrelerince de yakından tanınan bir şairdir. Karabük !955 doğumludur, avukat’tır. Çeşitli dergilerde yayınlanmış şiirlerinin bir araya getirildiği çok sayıda kitabı bulunmaktadır. Aşağıdaki şiirleri “Safranbolu’da Tek Deniz Feneri” (Safranbolu Hizmet Birliği yayını, 1997) adlı kitabından alınmıştır. SAFRANBOLU’DA ZAMAN sebillere yazılı masalları çağların sesi taş minarelerde zaman hüzün ustasıdır nargile içilen kahvelerde türkmen kızları mı oynayan sevda gözlü evlerde kurtuluş türkülerini seymenler çakmaklı tüfeklerin kabzelerine nakışlamış iki ırmak arası firuze geçmiş zamanın besteleri içedönük kasabada loncalar bir çırak usta olacak arife gününde tükenir gibi hoş sedası sonyazın bağbozan ellerinde ne ki Safranbolu bir eski şiir Paflagonya’da Hüseyin Avni CĐNOZOĞLU SAFRANBOLU ÇARŞILARI düşlerim eski zamanlar ülkesinde kevser abı hayat zümrüt anka destanlar çağırıyor efsanelere dağları gökkuşağıyla yıkanan şehrimde eskil bir güneş doğuyor yitik uygarlıklarından altın tuğlar mıdır gökyüzüne erişen büyük kartalların imrenerek baktığı bir hale yansır pencerede iki ırmak akar çağların ortasında eğer başını, kıyısında nergisler hareli bulutlar mor dağlar yağmurları muştucu şehrimde gün süzülünce kameriyeler şenlendi fetih günleri seymenlerin türküsü çapraz asmışlar mavzerlerini Ulusal Kurtuluş günlerinde savrulur rüzgarda akça duvakları altun nakışlı kemerleri bellerinde gümüş taslarda kınaları bekler kır çiçekleri açmış ellerinde doğuyor eski bir Safranbolu güneşi beyaz bir anka bekliyor kalesini bir kızın saçlarına dolanıyor gökkuşağı hüzün sevinç akşamlarında suyun sabrın hüneri parlıyor demirciler çarşısında atlar arabalar taşıyor erken eski loncaların dualarını dilek tutar gökçe kızları Hıdır Đlyas gününde anlı şanlı gelin alayları güneş batmayacak Safranbolu’da bakıyorum tarihin kapısından şadırvanlarda güvercin tufanı dökülüyor aydınlık suları hayrat yazılı sebillerden gözleri aydınlık ustalar cami avlularında güvercinler muştular getirirler badı sabayla havuzlarda yıldızların gölgesi gidelim zamanlardan öteye Ay serpiliyor pelerinler gibi gizemli hicazkar ut seslerine Hüseyin Avni CĐNOZOĞLU Cenevizlerden Selçuktan Köprülü Mehmet Paşadan ilk alfabe kokusunu duyduğum ilk altın sabahta gökyüzü daha beyaz yıldızlar daha şehla başka şehirlerde var başka bölgelerde Safranbolu’da bulurum yurdumu, yurdumda 335 MUSTAFA YANIK’IN SAFRANBOLU ŞĐĐRĐ Mustafa Yanık Safranboluludur, Kuzyakahacılar köyündendir; Safranbolulu gençlerin çıkardığı “Yöre Dergisi”nde, 1970’li yıllarda yazıları yayınlanmağa başlamıştır. Demir Çelik Đşletmeleri’ndeki görevinden emekli olduktan sonra, 1990’lı yıllardan beri kamuoyu kendisini, yerel basındaki yazıları ve yerel BRTV televizyon kanalında, her akşam yaptığı yorumlarıyla tanımaktadır. Sayın YANIK, 01.02.2007 tarihli “Safranbolu Ekspres” Gazetesinden alınan aşağıdaki Safranbolu adlı şiirini, değerli bestekar Niyazi ŞENGÜL’ün isteği üzerine şarkı yapması için yazdığını; ancak bestekarın tarzına uygun düşmediği için bestelenmesinin mümkün olamadığını, yine aynı gazetede açıklamış bulunmaktadır. safranbolu safranbolum memleketim benim güzel şirin kentim nerde olsam nasıl olsam bil ki seni çok özlerim nice seymenin mavzeri eski günlerini özler kuşları ve çeşmeleri eski türküleri söyler nice yıllardan gelerek yarınlara yürüdüğüm öyküleri dinleyerek sevgilerle büyüdüğüm demirciler bakırcılar eski kapı tokmakları hangi eski yapı saklar o sararmış mektupları cumbalarda ud sesleri taksim yapar yüzyıllardır fesleğenleri gülleri her mevsimi bir bahardır türkmenlerin bastonları kaldırımlara nakıştır safranbolu sokakları tükenmeyen bir alkıştır bindallılı güzel kızlar süpürür kaldırımları duvarlarda suskun sazlar yankılanır akşamları kaç bin yıldır seninleyim solmayan bir çiçek gibi seninle doğan sevgiyim asla ölmeyecek gibi hıdırlıktan doğan güneş uyanır nal sesleriyle anılar dünyalara eş bağlara göç seferiyle aşk sarmaşıkları sarar eskimiş o konakları her sabah sevgili arar Safranbolu akşamları Mustafa YANIK ASIM YAZAR’DAN SAFRANBOLU; EVLERĐ VE MEVSĐMLERĐ Asım Yazar, aşağıdaki şiirlerinin de yer aldığı “Göçmen Kuşlar” adlı şiir kitabının yazarıdır. Bu kitabın (3.Baskı, Şubat/2007) arkasındaki özgeçmişinde “Yusufeli 1930 doğumlu olduğu, okumak için yollara düştüğü, Evliya Çelebi olup yurdu dolaştığı, bir eş bulup uzun süre Safranbolu’da eğleştiği, sonunda ayağının Đstanbul’a düştüğü” yazılıdır. 336 SAFRANBOLU Asırlarca öncesi Üç vadiye kurulmuş Candaroğulları’ndan Osmanlılara kalmış. Zarif Đnceköprü’sü Cinci Hoca’nın hanı Köprülü külliyesi Bir kültür hazinesi. Emanet kutsaldır ya Biz de öyle davrandık Estetiği bozmadan Günümüze taşıdık Kayaboğazı, Gümüş Akçasu dereleri Bizim yaşlı şehirin Sanki yüz çizgileri. Cumbalı muşabaklı O güzelim evleri Beyazlara bürünmüş Sanki gelinlik giymiş Bu şehrin özelliği Mimari güzelliği Đlla görmeğe değer Görmemişseniz eğer Asım YAZAR SAFRANBOLU EVLERĐ Sarıçiçek dağların Arslanların, Bağların Eteklerine yatmış Öyle uyuya kalmış Penguenler gibidir Safranbolu evleri Birbirine sokulmuş Yakın dostluklar kurmuş Bir araya gelmişler Yamaca yaslanmışlar Hepsi eşit olarak Güneşi paylaşmışlar Hepsine güneş vurur Hepsi manzara görür Cumbasıyla oyması Bir sanat harikası Hanları hamamları Camisi, medresesi Açık hava müzesi Bize tarih mirası Asım YAZAR SAFRANBOLU’DA ĐLKBAHAR SAFRANBOLU’DA SONBAHAR Mart çıkınca salkım saçak, Çiçek açar, badem erik, Gökkuşağı renklenirler, Sanki birer Aden’dirler, Bağlar, Çamlıca, Gürleyik. Burada çok değişik Sonbahar Renk, renk olur tüm yapraklar Sarısı var, turuncu var Gelin ismini siz koyun Đsmi konmadık renkler var SAFRANBOLU’DA YAZ SAFRANBOLU’DA KIŞ Sıcak geçer yaz ayları, Çekme sen bu sıcakları. Đster misin serinlemek Al yanına bol içecek Ver elini Sarıçiçek Buzlansa da Kanlı göller Kapansa da bütün yollar Biz mutluyuz yöremizde Sazlar bizde, sözler bizde Tavernalar emrimizde Asım YAZAR 337 RASĐM YILDIRIM’IN SAFRANBOLU’SU VE DEĞĐRMENĐ Safranbolu folklor ekibinin en devamlı ve başarılı elemanlarından rahmetli Rasim YILDIRIM, Eflani’li olup çok küçük yaşta Safranbolu’ya yerleşmiş ve Demir Çelik Fabrikalarından emekli olmuştur. Safranbolu’da saygın kişiliği ile tanınan ve sevilen Rasim YILDIRIM’ın, aşağıdaki şiirlerinden “Safranbolu” başlıklı olanı 02.06.1995 tarihli Safranbolu Gündem gazetesi’nden alınmış, “Değirmen” başlıklı diğer şiiri, 06.09.2000 tarihinde, saat 04’de yazdığını ve 22.09.2000 günü Bağlar Değirmenbaşı’ndaki değirmenin, restorasyonu sonrasında yapılan açılış töreni sırasında okuduğunu söyleyerek, bu satırların yazarına vermiştir. SAFRANBOLU Safrandan almış adı Safranbolu, Buradan geçer tarihin yolu Yaşar bağrında Türkmen Yörük köyü Safrandan almış adı Safranbolu Bağlar üzüm, bahçeler elma dolu Đnsani yapısı bilmez eğri yolu, Toprağı ecdat kanıyla sulu Ne güzel ne şirindir Safranbolu DEĞĐRMEN Değirmenbaşı’m değirmeninde öğüttüm unu Zamanla virane oldu, geldi demiştim artık sonu Ağaç oluğundan kavak dallarına dökülen suyunu Unutma sen de yeniden yapılıp doğduğunu Değirmenci güderdi vardı üç beş koyunu Nasıl unuturum uyutup yedirdiği yoğurdunu Yüzün gülsün, bak akıttılar beklediğin suyunu Çakıldak sesinle karşıla, sana gelen ziyaretçi konuğunu Bak şu Safranbolu’nun eskisine, yenisine Kazanmadı mı ilk defa, Kızıltan ULUKAVAK’la ününe Hizmet bir yarıştır, kimin gelirse önüne Koruyalım eserlerimizi geleceğin günlerine Rasim YILDIRIM M.EMĐN YEŞĐLIRMAK’IN SAFRANBOLU’YA BAKIŞI M. Emin YEŞĐLIRMAK emekli öğretmendir, Safranbolu folklor ekiplerinde görevlidir. Hem sazı ve sözüyle Safranbolu’yu anlatır ve hem de konukları gezdirerek Safranbolu’yu tanıtır. Aşağıdaki iki kıta, “Safranbolu” adlı 10 kıta, 40 dizelik şiirinden alınmıştır. SAFRANBOLU Neresinden başlasam her yanı güzel Suyu, havası, köyü Safranbolu’nun Gürleyik’te bir başka dinlenir insan Her şeyi doğaldır Safranbolu’nun ..................................................... Çıkma çıkmış, yamukluğu düzeltmiş Odaları oymalarla bezemiş Cumbasıyla mahremini giz etmiş Usta eller, şirin evler Safranbolu’nun ................................................... M.Emin YEŞĐLIRMAK 338 YILMAZ SAVAŞ’IN UNUTAMADIKLARI Yılmaz SAVAŞ, Safranbolu’nun yazar ve şairlerindendir. Yerel gazetelerde Safranbolu sorunlarına ilişkin, doğru yaklaşımlar sergileyen yazıları ve zaman zaman da şiirleri yayınlanmaktadır. Aşağıdaki şiiri, 23.07.2002 tarihli “Gazete Safran”ın 7. sayısından alınmıştır. UNUTAMAM SAFRANBOLUM Bize miras oldun, dünyaya müze Seni yapan üç alet; keser, testere, rende Söze gerek yok, bakıver maziye ve öze Unutamam seni Müzekent Safranbolum Camilerine, hamamlarına, hanlarına Cumbalı, çıkmalı konaklarına Binbir çeşit lezzetli mutfaklarına Unutamam seni Müzekent Safranbolum Ortası loncalı Arasta Çarşısı’na Dar, kaldırımlı büklüm sokaklarına Flaşlarını patlatan konuklarına Unutamam seni Müzekent Safranbolum Ressamların renkli fırçalarında Seramiklerin parlak düzeylerinde Rölyeflerin dalgalı yüzeylerinde Unutamam seni Müzekent Safranbolum Hizmetlerin başladı Ulukavak Kızıltan’la Bitmedi devam etti, Caymaz Erdoğan’la Geldik bugünlere Eren Mustafa’nla Kervanın yürüyecek Mehmet Ceylan’ınla Geçmişten geleceğe yaşayan Safranbolum Bürokratlarımız keşfetti seni Konuklarımız yaşatıyor yaşlı bedeni Unutmayız nankör değiliz hizmet edeni Sana kimse diyemez harabe virane Sonsuza kadar yaşayacak Safranbolum Yılmaz SAVAŞ BAKKAL ĐSMAĐL TURGUT’UN SAFRANBOLUSU Bağlar, Arslanlar semtinin renkli siması, dükkanında ne istenirse bulunan, “kirli çıkı” gibi sadece “yok’un yok olduğu” Bakkal Hacı Đsmail TURGUT’un şiirleri de vardır. Safranbolu’da önemli gördüğü olaylara ilişkin görüşlerini şiir diliyle anlatmasını seven Bakkal Đsmail, “milenyum” diye adlandırılan 2000 yılına girildiğinde yazdığı aşağıdaki şiirinde Safranbolu’yu anlatır. SAFRANBOLU Eski meski safran dolu Safranbolu Bünyesinden nice ilceler doğurdu Đçinde varlık dolu, Karabük demir yolu Tutucu lokumu yemeğiyle Unesko burayı buldu Kızıltan ışığında Đstanbul’la sıraya kondu Đkibinmilenyumunda bilinçli konuklarla doldu Đdrak edemeyen nankörlerin bile içi burkuldu Bakkal Đsmail’e nostaljikler soruldu. Arslanlarda Bakkal Đsmail 339 BĐR BELEDĐYE BAŞKANI ĐÇĐN YAZILANLAR Bu satırların yazarı hakkında biri Belediye Başkanı iken; diğeri görevinden ayrıldıktan yıllar sonra, yerel basında 31 yıl ara ile yayınlanmış olan iki şiir bulunmaktadır. Övgü yanında, kısmen yergi de içeren ilki, kim olduğu yayınlandığı sırada da, bugün de bilinmeyen ve yakışıksız olacağı düşünülerek, kimliğini öğrenebilmek için özel olarak herhangi bir araştırmaya da gereksinim duyulmayan, “Aşık M.SEYHAN” takma adını kullanan bir hemşehriye aittir. Yukarda Safranbolu’ya ilişkin şiirlerine yer verilen Asım YAZAR’a ait olan ikincisi ise, şükranla karşılanacak bir sevgi ve saygının, hiç kuşkusuz abartılı olarak seslendirilişidir. Taşlamalar: KIZILTAN (*) Safranbolu senelerdir uyurken Rüyasında gördü seni Kızıltan Uyandı gerindi göz açtı derken Rüyalar hakikat oldu Kızıltan. Bir sorundu Kıranköy’ün pazarı Geçmişlerin rahat olsun mezarı Yarım kaldı Ulucami üzeri Biraz daha düzeltiver Kızıltan. Huyum batsın yağ çekmeyi sevmem Gerçekleri söylemeden geçemem Gördüğümü itiraf edeyim hemen Taş kaldırım beton oldu Kızıltan. Safranbolu sorunları zamanla Çalışır saklamaz aşkla imanla Küpçü tepesini not et planla Atma rafa, sıraya koy Kızıltan Senelerdir değişmeyen filimler Aniden kayboldu uyuşuk eller Senin eserlerin köprüler yollar Dar geçitler uzun oldu Kızıltan. Sıhhi yönden bozuk manavlar Fırsatı bulursa müşteri haklar Soğan diktim eşeliyor tavuklar Đlgililer unutmasın Kızıltan Bir yenilik gördü Kıranköy Bağlar Rahatsızlık duydu mu ki ağalar Bahar geldi kesilmese şu sular Diyecek kalır mı sana Kızıltan Seyhan diler vazifende mutluluk Hak varken hatıra etmesin kulluk Kalbleri çal dağılmasın topluluk Küme küme çevrelensin Kızıltan.. Aşık M.SEYHAN (*) Safranbolu’da ĐLKSES Gazetesi (28.03.1975) BĐR ŞEHĐR – BĐR BAŞKAN (*) Dünya kenti olmuşsa Safranbolu’muz eğer Bunu bize bahşeden Sonsuz şükrana değer. Dünyaya tanıtarak Turizm kenti yaparak Bize bir nimet sundun Sevgili ULUKAVAK. Sana biat etmeli Ellerinden öpmeli En mutena bir semte Heykelini dikmeli. A.Asım YAZAR (*) Safranbolu Ekspres Gazetesi (12.07.2006) 340 NĐYAZĐ ŞENGÜL’ün SAFRANBOLU ŞARKISI’NIN GÜFTESĐ VE BESTESĐ Safranbolulu değerli bestekar Niyazi ŞENGÜL’e ait bir Safranbolu şiiri vardır ve onun tarafından şarkı olarak bestelenmiştir. Bu şarkı, “Korumada 15 Yıl - Safranbolu Mimari Değerler ve Folkloru Haftası” sırasında, 29.06.1990 akşamı Türk musikisinin ünlü sanatkarı Zekai TUNCA tarafından, Safranbolu Arslanlar Kültür Merkezinde seslendirilmiştir. “Yürük Aksak” usulünde ve “Sultanı Yegah” makamındaki şarkının sözleri şöyledir: SAFRANBOLU Safranbolu, Safranbolu her semtin tarih dolu Güzellerden güzeldir, ezelden Safranbolu. Nerde olsam benimlesin, inan ki son bestemdesin. Güzellerden güzeldir, ezelden Safranbolu. Çamlıca’dan esen rüzgar, yeşil Bağlar, Harmanlar; Burunsandal, Kavaklar, cumbalıdır konaklar. Bindallı giyer kızları, billur gibi şen suları Güzellerden güzeldir, ezelden Safranbolu. Kıymetini hiç bilmedim, göz yaşını silmedim Her semtini yazmadım, şarkılara sığmadın. Sitem etme, anla beni; pek çok severim ben seni. Güzellerden güzeldir, ezelden Safranbolu Niyazi ŞENGÜL, güftesini bu şiirin oluşturduğu şarkıyla ilgili olarak, “Besteyi yaptım, radyoya gönderdim” başlığı altında yayınlanan, kendisiyle yapılan bir röportajda (1); “Ben aslen hırdavatçıyım. 940’lı yıllarda ilkokulu bitirdim. Öğretmenimiz Senihe TANSUĞ musikiye meraklıydı. Ud çalardı. Biz de aynı mahalledeyiz. Akşamları ailece gider gelirdik. Bizim evde de bir ud vardı. Đşte öyle gide gele bir merak başladı. Bu merakımı kendi kendime geliştirmeye uğraştım. Hoca aradık yok. Nota öğretecek kişi yok. Musikinin usul gibi bazı inceliklerini öğretecek hiç kimse bulamadım... Azmin elinden hiç bir şey kurtulamaz. Đlkokulda nota olarak ne öğretilir. Beş tane çizgi, soluna bir anahtar yaparlar, sol anahtarı...Bunu temel kabul edip üzerinde çalışmalar yaptım. Çeşitli notalar getirttim, kendi kendime notayı öğrendim. Bu arada Ankara Radyosu ile de bir münasebet kurdum. ...Rahmetli Fahri KOPUZ, Ekrem GÜYER benim mektuplarla tanıştığım insanlar. Kendi kendime usul öğrenirken onlardan da yardımlar istiyordum. Böylece ilk şarkım meydana geldi. Bunu hemen radyoya gönderdim denetime...” demektedir. 1 ( ) TRT Radyo Televizyon – Aylık Haber Yayın Dergisi, Kasım/1990, Sayı:18, Sayfa: 26-27 341 Yanda fotografı görülen Niyazi ŞENGÜL aynı röportajda, Ankara’ya gittiğini, Ekrem GÜYER’ tarafından Fahri KOPUZ’un evine götürüldüğünü, “Kimseye faş eylemezdim, söylemezdim” adlı şarkısını Fahri KOPUZ’un okuduğunu, “kendine mahsus bir stilin var” diyerek teşvik ettiğini, daha sonra bir kaç şarkısının da TRT’de okunduğunu, ancak arada 20-25 yıl bir boşluk oluştuğunu ve 1960-1983 arasında bir durgunluk dönemi yaşadığını anlatarak; “- Neredeyse bırakıyordum. Ancak çevremden çok ısrar ettiler. Bunun üzerine bir kaç şarkı daha yaptım, onları da TRT’ye gönderdim. Son bir yıldır da çok sevdiğim memleketim Safranbolu için sözlerini kendi yazdığım, bestesini yaptığım bir şarkı için çalışıyorum. Bu şarkı ile müzik hayatımı noktalarım derdim. Herhalde başarılı da oldum. Bu şarkım şu anda hazır. Hatta bir kaç ay evvel buraya gelen Sayın Zekai TUNCA da okudu ve çok beğendiğini ifade etti” dedikten sonra, “bestelerinizi nasıl yapıyorsunuz, sözlerini nasıl seçiyorsunuz” sorusunu; “ ...Hangi güfte, hangi makama, besteye gidiyor gibi kimi bilgileri ben kendi kendime öğrendim. 50’li yıllarda çıkan Radyo Mecmuası, Radyo Alemi gibi mecmualarda bestelenecek güfteler diye okuyucuların gönderdiği şiirler yayınlanırdı. Alır bir kenara koyardım. Đçlerinden bana lazım olanları kullanırdım. Güfteyi bulduktan sonra , güfte hangi usule uyuyor, hangi makama yatkın onu araştırıyorum. Kendi kendime mırıldanarak besteyi çıkartıyorum” diyerek yanıtlamış; “Son bestenizi yaptınız. Bu bestenizi ilk olarak kimin seslendirmesini isterdiniz” sorusuna ise, “Hiç düşünmedim... Bu şarkı yürük bir şarkıdır. Bütün dileğim TRT radyolarında çalınmasıdır” diye karşılık vermiştir. Bu röportajın üzerinden 4 yıl geçtikten sonra, Sayın ŞENGÜL bana telefonla, şarkısının 18.10.1994 günü, saat 13.40’da, TRT Radyo 1’de, “Bizden Size” programında çalınacağını bildirmiş, Ankara’da Hukuk Danışmanı olduğum Yüksek Denetleme Kurulu’ndaki odamda, büyük bir zevkle; Zuhal Kaçar EĞĐLMEZ tarafından okunan şarkıyı dinlemiş ve teybe kaydetmiştim. Şarkının okunmasından önce, radyoda programın sunucusu, Safranbolu’yu tanıtıcı bir konuşma yapmış; Safranbolu’ya ilişkin olarak, o sırada teybe alarak not ettiğim şu bilgileri vermişti: “...Geçmişle gelecek arasında giz dolu bağlar kuran Safranbolu evleri, mazinin tüm hoş yanlarını sergiliyor gibi. Konakların, hanların arasında gezerken geçmişten soluk almanın hiç de zor olmadığını anlıyorsunuz. Hepsi de eskiyi günümüze taşıyan zarif birer yadigar. Hepsi de gönüllere hitap ediyor. Geçmiş ile gelecek arasındaki bağların ne kadar değerli olduğunu, insanın içini aydınlattığını, tarifsiz bir huzur sunduğunu Safranbolu evleri o kadar güzel ispat ediyor ki...” 342 Bu güzel sözlerin ardından Safranbolu’nun cami, ham, hamam gibi tüm anıtsal yapıtlarının adlarını ile özelliklerini kısaca sıraladıktan sonra sunucu, “...Bunca güzellik üzerine neler söylenmez ki. Türküler yakılır, şarkılar yapılır... Tabiatla tarihin birbirine en çok yakıştığı yerdir Safranbolu. Anadolu’da bir nazar boncuğudur Safranbolu; hem de üstüne şarkılar bestelenen bir nazar boncuğu.. ” diyerek, önce aşağıdaki şarkının ilk kıtasını şiir olarak okumuştu. SEN NE GÜZEL BELDESĐN Sen ne güzel beldesin sayfaların tarih dolu Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu Maziye sordum ben seni, dediler Đpek yolu Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu Dünden bir efsanesin bugünlere doğru taşan Şarkılarda nağmesin, hanendeler gibi coşan Sevdalıyım ezelden hasretinle sana koşan Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu Ruhuma dolan aşkınla her zaman kalbimdesin Güle sordum güldesin, bülbüle sordum ondasın Nağmelerde aradım, Sultani-Yegah şarkısın Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu Daha sonra ses sanatkarı da, üç kıta olan şarkının, ilk iki kıtasını seslendirmiş; ardından yine program sunucusu, “Safranbolu bu kadar güzel olunca, bu kadar güzel şarkısı da olunca, insan, bir iki gün tatilinde Safranbolu’ya niye gitmeyeyim diye düşünmeden edemiyor” demişti. Ancak şarkının sözleri 1990’da, Safranbolu Mimarlık Değerleri ve Folkloru Haftası sırasında Zekai TUNCA tarafından seslendirilenkinden farklıydı. Bunun nedenini, daha sonraları sorduğumda değerli bestekar, TRT denetiminden geçmesi ve TRT repertuarına alınabilmesi için değişiklik gerektiğini bildirmişti. Şarkı ilki gibi, “Yürük Aksak” usulünde ve yine “Sultani-Yegah makamındaydı. Şarkının daha sonra radyoda bir kez daha çalındığını anımsıyorum. Sayın Niyazi ŞENGÜL, telefonla bilgi verdi; bu kez Safranbolu şarkısı, TRT FM’nin “Akşam Sefası” programında Sultan-ı Yegah eserler arasında, 02.04.1996 tarihinde, saat 19.30’da koro tarafından söylendi. Ancak, herhalde solo olarak okunması, koro olarak söylenmesinden çok daha güzel ve etkileyiciydi. Sayın Niyazi ŞENGÜL’ün, güftesini Yavuz ÖZEN’le birlikte üç kıta olarak düzenleyip bestelediği ve “Sen ne güzel beldesin” adını verdiği Safranbolu şarkısının, her kıtasının sözleri ve notaları aşağıdadır. 343 SEN NE GÜZEL BELDESĐN Sen ne güzel beldesin sayfaların tarih dolu Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu Maziye sordum ben seni, dediler Đpek yolu Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu 344 Dünden bir efsanesin bugünlere doğru taşan Şarkılarda nağmesin, hanendeler gibi coşan Sevdalıyım ezelden hasretinle sana koşan Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu 345 Ruhuma dolan aşkınla her zaman kalbimdesin Güle sordum güldesin, bülbüle sordum ondasın Nağmelerde aradım, Sultani-Yegah şarkısın Seyretsem senelerce doymam sana Safranbolu Bu güzel şarkının bestekarı Sayın Niyazi ŞENGÜL için Aralık/2005’te Karabük Đl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce, Karabük Yenişehir Sineması’nda güzel bir jübile düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçıları tarafından Türk sanat müziğinin çok seçkin eserleri seslendirildi ve bu arada bestekarın Safranbolu şarkısı da söylendi; çok beğenildi, çok alkışlandı. Ancak, ne var ki, başka ortamlarda, başka etkinliklerde Safranbolu şarkısının söylendiğine tanık olunmamaktadır; bu önemli bir eksikliktir ve hatta büyük bir ilgisizliktir. Bir sanatkar için jübile düzenlemek hiç kuşkusuz takdire değer bir davranıştır. Fakat yeterli değildir; bir sanatkara duyulan en değerli saygı ve 346 en anlamlı kadirbilirlik, onun eserine sahip çıkmakla; bir başka anlatımla Safranbolulular olarak, hemşehrileri Sayın Niyazi ŞENGÜL’ün Safranbolu şarkısına sahip çıkılmasıyla kanıtlanabilir. Bestekar Niyazi Şengül’e “Sen ne güzel beldesin” dedirten Safranbolu (Fotograf:Đ.Saraçoğlu) Safranbolu’da sık sık “Safranbolu şarkısı” söylenmeli, hemen herkes, bu şarkının sözlerini ve ezgisini öğrenebilmeliydi. Özellikle Safranbolu’da yapılan çeşitli etkinliklerde Safranbolu şarkısı mutlaka söylenmeli, nağmeleri kulaklarda yer etmeliydi. Bunun gerçekleşmemiş olması üzücüdür. Bu konuda Belediye ile birlikte, kentteki tüm ilk ve orta öğretim kurumları yöneticilerine önemli bir görev düşmektedir. Safranbolu şarkısını zaman zaman Belediye hoparlörlerinde yayınlamak, özellikle okullarda müzik derslerinde öğretmek ve Safranbolu’da yapılan tüm etkinliklerde ve okulların, müzik programları da içeren çeşitli toplantılarında söylenmesini sağlamak, Safranbolu için değerli bir hizmet ve önemli bir kazanım olacaktır. Đlgililere bu gerçekleri, çok geç kalmış olsa da, yerine getirilmesi gerekli bir görev sayıp, bir Safranbolu sevdalısı olarak bu satırların yazarı, Müzekent Safranbolu” Gazetesi’nin, Ekim/2006-Şubat/2007 tarihli 105. sayısındaki yazısıyla da anımsatmış bulunmaktadır. Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir (Beceriye övgü gerekir; alıcısız mal yitirilmiştir) Muallim Naci
Benzer belgeler
Safranbolu`da Eğitim ve Öğretim
Çok uzun yıllar Zonguldak Đl Genel Meclisi’nde Safranbolu ilcesini temsilen
bulunuyor. Matbaası var; çok sayıda gazete ve dergi yayınlıyor. 1962 yılında
Đstanbul’a taşınıyor. Edebiyat, tarih ve sos...
Safranbolulular
“Açıksöz” gazetesini çıkaranlardan ve Cumhuriyet döneminin ilk aydınlarındandır.
Zonguldak il merkezinde, 1920’li yıllardan itibaren, sadece yerel
siyasal ve sosyal konularda değil, basın ve kültür...