Sayı 4 - İbrahim Çeçen Vakfı
Transkript
Sayı 4 - İbrahim Çeçen Vakfı
İbrahim Çeçen Vakfı; bugüne kadar 9.000’e yakın gence karşılıksız burs verdi, onların başarılarını gururla izledi, mutluluklarına ortak oldu. Mezun olmuş eski bursiyerlerimiz şimdi Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerinde başarılara imza atıyor. SİZ de sağlayacağınız katkıyla geleceğimizin gençlerine umut olabilirsiniz. Sen de 1 Bursiyer Okut ! Bir gencin bir yıllık üniversite burs bedeli 2.340 TL. Yani 9 ay boyunca, ayda sadece 260 TL katkı sağlayarak bir genci okutabilirsiniz. Başarılı ve okumak isteyen ancak imkansızlıklardan dolayı güçlük çeken gençlere umut olabilirsiniz. Haydi bir bursiyer de SİZ okutun, onlara umut olun… IC Vakfı “Sen de 1 Bursiyer Okut Projesi”ne katılmak için Vakfımızın 0312. 417 82 64 numaralı telefonundan veya [email protected] ‘den bilgi alabilirsiniz. sayı 04 aralık 2012 1 sayı 04 aralık 2012 Merhaba, İşte bir yılı daha geride bıraktık… Bu yıl Vakıf olarak çok yoğun, dolu dolu bir yıl geçirdik; eğitim Yayın Sahibi İbrahim Çeçen Vakfı adına Ayşe Günseli Çeçen Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aslı Türkan Çeçen Yayın Koordinatörü Dr. Meral Dinçer Yayın Danışmanları Aysel Çeçen Başbuğ Ruhi Yamaner Zeynep Çeçen Koordinatör Yardımcıları Ayça Köktürk Neslihan Arslan Dilek Şahin Dergi Tasarımı Ersin Deniz Durum Yayın İdare Yeri Kızılırmak Sokak No:31 Kocatepe Kızılay / ANKARA Tel.(0312) 417 82 64 Fax.(0312) 417 82 96 www.icvakfi.org.tr toplantıları, seminerler, sosyal projeler ve daha neler neler… 2012 Haziran’ında 578 bursiyerimizden 106’sı mezun olmuştu. Bursiyerlerimizin kimileri çeşitli illerde doktor, mühendis olarak göreve başladılar, kimileri öğretmen olarak atandılar, kimileri farklı işlere girdiler. Onların başarıları ve hayata atılmaları bizlere ayrı bir gurur veriyor. Bu yıl ise Türkiye’nin üniversitelerde okuyan birçok toplam ilindeki 607 çeşitli bursiyerimiz oldu. Eski bursiyerlerimiz ve yeni gelenlerle beraber koskoca bir aile olduk. 2013’e bambaşka bir enerjiyle, motivasyonla başlıyoruz. Yine hep birlikte güzel ve anlamlı projeler yapacağız. Bu sayımızda son aylarda yaptığımız bazı etkinlikleri sizlerle paylaşmak istedik. Özellikle Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi ile işbirliği içinde gerçekleştirdiğimiz Baskıya Hazırlık ve Baskı Majans Ofset Tasarım Reklam Ltd. Şti. Kazım Karabekir Cad. 7/40 İskitler/ANKARA Tel.(0312) 384 06 04 Fax.(0312) 384 06 10 www.majansofset.com projeleri anlattık. Önümüzdeki yıl da üniversite ile çok Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Hayallerinizin gerçekleşmesi, umut ışığınızın hiç Dergideki reklamların sorumluluğu firmalara, yazıların sorumluluğu yazanlarına aittir. Bu yayının bir bölümü ya da tamamı yapımcısının izni olmaksızın çoğaltılmaz ve tekrar yayınlanamaz. Kapak: Ağrı Valiliği İl Kültür Turizm Müdürlüğü Fotoğraf Arşivi (Ali İhsan ÖZTÜRK) daha anlamlı işleri birlikte gerçekleştireceğiz. Yeni yıl yeni umutlar, yeni hayaller demek… tükenmemesi dileklerimizle…. Dr. Meral Dinçer IC Vakfı Müdürü içindekiler 4 3. Akademik Gelişim Semineri 24 AİÇÜ Akademik Yıl Açılış Töreni 34 Araştırma Yarışması Ödülleri 41 IC Holding Projeleri 44 IC Vakfından AİÇÜ’ye Yayın Desteği 46 Söyleşi, TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu 50 Patnos Tıbbi Sekreterlik ve Dökümantasyon Kursiyerleri Sertifikalarını Aldı 51 Çocukların Oyuncak Sevinci 52 Gürsel ve Nezahat Çeçen İlköğretim Okulu Yenilendi 53 Prof. Dr. İrfan Aslan Yeniden AİÇÜ Rektörü 54 İbrahim Çeçen İlköğretim Okulu 55 Okulda Kupa Sevinci 56 Söyleşi, Tredaş Genel Müdürü Yusuf Baykan 60 Dr. Şevin 62 İspanya / Madrid LLP-Proje Toplantısı 63 Azerbaycan Gence Agrar Üniversitesi ile İşbirliği 64 Doğudan Parlayan Kültür Şehir Ağrı 74 Erasmus Mektupları 82 Mezun Bursiyerlerimizden Haberler 86 İçten Bakış, Suat Çakan 87 Eski Bursiyerimizden Örnek Davranış 88 Çin Xiling Mühür Sanatı Sergisi 90 Vakfımız Çalışanları 91 IC Holding Şirketlerinde Çalışan Mezunlarımız 92 Tükenmeyen Enerji Kaynağı: GÜNEŞ 94 IC’de Staj Yapan ve Çalışan Bursiyerlerimiz 96 Bu Yıl 607 Bursiyerimiz Var 04 24 46 56 3. AKADEMİK GELİŞİM SEMİNERİ 11 - 14 Aralık 2012 IC Santai Hotel Belek Antalya 4 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 5 AİÇÜ 3. AKADEMİK GELİŞİM SEMİNERİ DÜZENLENDİ IC İbrahim Çeçen Vakfı ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi işbirliği ile Antalya Belek’teki IC Hotels Santai’de gerçekleştirilen ‘3. Akademik Gelişim Semineri’ açılışına IC Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Vakfımızın kurucusu İbrahim ÇEÇEN, Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Telat YANIK, Prof. Dr. Fahri BAYIROĞLU, Prof. Dr. Mehmet BİBER, IC Vakfı Müdürü Dr. Meral DİNÇER, akademisyenler 6 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 ve idari personel katıldı. Organizasyon dolayısıyla yurtdışından davet edilen 4 üniversitenin akademisyenleri Bulgaristan Prof. Assen Zlatarov Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Petko PETKOV, Rektör Yardımcısı Doç. Dr. Magdalena MITKOVA, Bulgaristan The State University of Library Studies and Information Technology Üniversitesi’nden Prof. Vera BONEVA, Doç. Dr. Evgeni VELEV, Bela TETEVENSKA, Çuvaş Cumhuriyeti’nden Chuvash State Üniversitesi’nden Doç. Dr. Evgenia Grigoryeva ile Polonya The Main School of Fire Service Üniversitesi’den Dr. Oksana GALAROWİCZ de açılışta yer aldı. Seminer boyunca Akdeniz Üniversitesi SEM Müdürlüğü tarafından, AİÇÜ araştırma görevlileri, öğretim görevlileri ve okutmanlarına akademik gelişim konularında sunumlar yapıldı. 7 Semineri düzenleyen IC İbrahim Çeçen Vakfı’nın Müdürü Dr. Meral DİNÇER açılışta yaptığı konuşmada, İbrahim ÇEÇEN’in yaptırdığı ve isminin verildiği üniversitede görev alan akademisyenler olarak, İbrahim ÇEÇEN’in kim olduğunu bilmek, onu iyi anlamak ve bugüne kadar yaptıklarını, projelerini, iş başarısını, kişiliğini tanımak gerektiğini söyledi. Bu sebeple IC Holding’in bugüne kadar inşaat, turizm, enerji gibi konularda yabancı ortaklarla yaptığı önemli işlerden örnekler veren Dr. DİNÇER, Antalya Havalimanı’nın inşaatının yapılmasının yanı sıra işletmesinin yürütüldüğünü, Kütahya, Afyon, Uşak’a hizmet eden Zafer Bölgesel Havaalanı’nın 8 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 yapılarak işletimine başlandığını, Ordu Giresun arasında dünyada 2. örnek denizin üstüne inşa edilecek olan havaalanından söz etti. Hızlı trenin Eskişehir İstanbul 2. etabının da IC tarafından yapılmakta olduğunu, enerji sektöründe pek çok HES yapıldığını ve Trakya bölgesi elektrik dağıtımı TREDAŞ’ın alındığını, Çeşme Marina’nın yapılarak işletilmesinin sürdüğünü anlattı. İstanbul’a 3. köprü yapım ihalesini de IC’nin kazandığını, yine İstanbul’un en büyük otel ve kongre merkezinin Bomonti’de yapılmakta olduğunu, Hilton’la anlaşılarak, 2013 baharında hizmete açılacağını, bu seminerin yapıldığı IC Hotels Santai’nin yanı sıra 3 adet daha 5 yıldızlı IC oteli olduğunu söyledi. Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yapılan Alev Kuleler ve Haydar Aliyev Kültür Merkezi, St. Petersburg’da yapılmakta olan Pulkava Havaalanı ve Çevre Otoyolu, Bulgaristan Varna ve Burgaz Havaalanları’ndan da söz eden Dr. Meral DİNÇER “Vakfımızın kurucusu Sayın İbrahim ÇEÇEN Beyfendi için Ağrı; doğduğu, çocukluk ve gençliğinin geçtiği şehir... Kendisi o topraklarda yetişmiş, eğitim görmüş, ama yurduna olan bu borcu ödeme yükümlülüğünü her zaman taşıyor. Bu sorumluluk duygusu ile ülkesine yapılacak en önemli ve anlamlı yatırımın, “Eğitime verilen destek olduğu” na inanıyor. 1984 yılında şahsen vermeye başladığı eğitim 9 IC Hotels Santai Yönetici ve çalışanlarına konukseverlikleri için çok teşekkürler. burslarını daha kurumsal bir yapıya oturtmak amacıyla Vakfımızı 2004 yılında kurdu. Vakıf, eğitim, sağlık, spor, kültür ve sanat alanlarında farklı kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak yürüttüğü projelerle, ülkemizde yaşanan sorunların çözümüne katkıda bulunmayı amaç edindi. İşte bu hedef doğrultusunda tüm Türkiye çapında faaliyetlerin yanı sıra; özellikle doğup büyüdüğü Ağrı ili pilot bölge olarak seçilmiştir” dedi. Bugüne kadar 43 yıllık iş hayatında gerek ülkemizde, gerekse dünyanın çeşitli ülkelerinde pek çok önemli ve büyük işler gerçekleştiren İbrahim ÇEÇEN için en gurur duyduğu yatırımın Ağrı’da yaptırdığı üniversite olduğuna dikkat çeken DİNÇER, “Üniversitemizin bilim, eğitim, kültür, sanat, spor konularındaki projelerine Vakfımız aracılığı ile gereken destek verilecektir. Üniversitemizi seçkin üniversiteler arasında olmasını sağlamak, uluslararası tanınırlığını ve saygınlığını arttırmak adına üniversite yönetimiyle Vakfımızın fikir birliği ve işbirliği içinde çalışması için gerekenler yapılacaktır. Hep birlikte üniversitemizi daha iyi yarınlara taşıyacağımıza inancımız tamdır” dedi. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi ile işbirliğinde gerçekleştirilen bu seminerle üniversitede yapılacaklar konusunda olumlu sonuçlar çıkacağını söyleyen Dr. Meral DİNÇER “Sayın Rektör ve tüm idarecilerin başarılı çalışmaları neticesinde kısa sürede üniversitede büyük ilerlemeler kaydedildi. Bu seminerde Akdeniz Üniversitesi SEM ile Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin işbirliği içinde olması da bizi mutlu ediyor. Seminer sırasında yurtdışından gelen akademisyenleri ağırlamak ve 3 yabancı üniversite ile karşılıklı işbirliği protokolünün imzalanması da ayrı önem taşıyor, Vakfımız da üniversitemizin daha da gelişmesi için proje desteklerini sürdürecek” dedi. Açılışta konuşan Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, beş yıl önce eğitim gönüllüsü, değerli iş adamı İbrahim ÇEÇEN’in büyük katkılarıyla temelleri atılan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin, kısa zamanda büyük bir gelişme gösterdiğini belirtti. Üniversitelerin bulundukları şehirlere çok önemli katkılar yaptığını belirten Prof. Dr. İrfan ASLAN, görevlerinin sadece öğrenci ve akademisyen yetiştirmek olmadığını söyledi. Halkla beraber hareket ederek şehri kalkındırmaları gerektiğini kaydeden Rektör, “Hepinizin bildiği gibi her türlü dilin, ırkın, mezhebin, insanın ve insanların bir arada 10 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 işbirliği yaptığı kurumlardır. Üniversiteler sadece ve sadece öğrenci ve akademisyen yetiştiren yerler değildir. Üniversiteler, bulundukları yerlerin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısını değiştiren yerlerdir, halktan ayrı değildir. Halkla beraber halkı daha da yukarı seviyeye yükselten kurumlardır. Halkın ekonomik sosyal ve sosyolojik seviyesinin daha da yükselmesinde ana etmenlerin yer aldığı kurumlardır” dedi. Akademisyenlerin insani duygularını insanların yararına kullanması gerektiğini hatırlatan Rektör Prof. Dr. ASLAN, sözlerine şöyle devam etti: “Akademisyen duruşuyla, tavrıyla, vakur hareketiyle, aldığı sorumlulukla, vefasıyla, çalışmasıyla ve dik duruşuyla farklı bir insandır. Etkilenen değil, etkileyendir. Yaptığı çalışmaların başta kendi toplumu olmak üzere dünyanın farklı yerlerindeki insanların kullanımına sunan ve topluma fayda sağlayan insandır. Kıskanan, ötekileyen değil, almış olduğu sorumluluğu, vefa duygusuna binaen milletine ve kurumuna babayiğitçe sergileyendir. Sizler üniversiteyi bu şekilde sahiplenmeye devam ettiğiniz sürece hem yörede hem ülkede büyük başarılara imza atacağımıza inanıyorum.” 11 Seminerde konuşan IC Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve IC Vakfı kurucusu İbrahim ÇEÇEN, Ağrı’dan gelen üniversite akademisyenlerini otelinde ağırlamaktan ve onlarla tanışmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade ederek sözlerine başladı. Yaptıkları turizm yatırımlarına değinen ÇEÇEN “Turgut Özal’ın turizm sektörüne açtığı yoldan biz de yürüyerek bu oteli kurduk. 1983’te 380 milyon dolar olan turizm geliri, bugün 25 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Ben o dönemde ilk kez kendime ait bir yatırım yaptım. 10 yıl önce Türkiye’deki ilk 10 firma arasındaydık. Bugün otel kapasitemizi 3 bin yatağa çıkardık. Bu yatırımla ilk 5 firma arasına girmiştik. Bunu bu ülkedeki her alanda yapılan hızlı gelişmeyi göstermek için anlatıyorum. Ben Ağrı’da doğdum, Antalya’da doyuyorum. Bu nedenle Antalya benim için önemli. Havalimanında 4 bin kişi çalıştırıyoruz. Sizleri de benim için çok önemli olan bu kentte ve turizm sektöründe ilk yatırımım olan bu tesiste ağırlamaktan dolayı çok mutluyum” dedi. Öğrenimi boyunca çok sıkıntı çektiğini ve çok zor şartlar altında eğitimini tamamladığını, varlıklı olduktan sonra da kendisi gibi eğitimde sıkıntı çekenlere destek olmak amacıyla eğitim konusuna büyük önem verdiğini dile getirdi. İbrahim ÇEÇEN, “Okurken çok sıkıntı çekmiş bir insanım. Belirli bir konuma geldikten sonra eğitime yatırım yapmayı hedefledim. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da IC Vakfı olarak üniversitemizin her zaman destekçisi olacağız. Benden sonra da çocuklarım bu anlayışı devam ettirecek. Vakfımız üniversitenin her alanda tanıtımı için gerekenleri arttırarak sürdürecek, özellikle yurtdışındaki yabancı üniversitelerle işbirliği yapılması ve karşılıklı Haziran’da üniversiteye geldiğimde gördüklerim beni çok etkiledi ve yaptığım işin ne kadar doğru insanların elinde olduğunu gördüm. protokollerin imzalanması konusunda da destek verecektir. Üniversite için yaptığım yatırımın ne kadar emin ellerde olduğunu görmenin mutluluğunu yaşıyorum. Evet biz Ağrı’da üniversite için çok güzel binalar yaptık, ancak bu binalar misyonuna hizmet etmiyorsa hiçbir anlamı kalmaz. Haziran’da üniversiteye geldiğimde gördüklerim beni çok etkiledi ve yaptığım işin ne kadar doğru insanların elinde 12 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 olduğunu gördüm. Sayın Rektörüme ve beraberinde emek veren tüm ekibine, idarecilerine, personele de ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi. Doğduğu yer olan Ağrı’nın kendisi için çok önemli olduğunun altını çizen ÇEÇEN, Ağrı’nın kalkınmasına destek verme amacını belirterek üniversite sayesinde Ağrı’da olumlu değişimler yaşandığını vurguladı. Üniversiteye ve özellikle de akademisyenlere Vakıf tarafından her türlü desteğin verileceğini bir kez daha hatırlatan ÇEÇEN, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Vakıf olarak akademisyenlerin gelişmeleri konusunda daha da fazla hizmet etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Size her türlü desteği vereceğiz. Ama sizlerden ricam Ağrı’nın kalkınması ve gelişmesi için kadroların kalıcı olması lazım. Biz size her türlü desteği vereceğiz, lütfen siz de Ağrı’yı sahiplenin, kalkınmasına katkı sağlayın.” 13 Açılış konuşmalarından sonra Prof Dr. İrfan ASLAN, İbrahim ÇEÇEN’e bursiyerinin yaptığı portre resmini hediye etti. İbrahim Çeçen de Rektör’e plaket takdim etti. Açılış konuşmalarının ardından yapılan oturuma başkanlık eden Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fahri BAYIROĞLU, “Akademisyenlerin Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne dair fikir, beklenti ve önerilerini ifade etmelerini” istedi. İbrahim ÇEÇEN’in de başından sonuna takip ettiği oturumda, akademisyenler tek tek söz alarak üniversite hakkında görüş ve önerilerini dile getirdiler. Ayrıca, akademisyenler için hazırlanan anketle, onların Ağrı’da yaşamaları ile ilgili sorunları belirtmeleri, üniversitedeki eksiklikler, diğer üniversitelere göre farklılıklar, olumlu ve olumsuz yanları ile, yapılmasını faydalı gördükleri konuları ifade etmeleri istendi. Anket daha sonra Vakıf tarafından değerlendirilerek, sonuçlar açıklanacaktır. 3 Üniversite ile İkili Anlaşma İmzalandı Seminer için Antalya’ya davet edilen üniversitelerle AİÇÜ arasında ikili anlaşmalar imzalandı. AİÇÜ Rektörü Prof. Dr. İrfan ASLAN, Bulgaristan’ın Burgaz kentindeki Prof. Assen Zlatarov Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Petro Stoyanov PETKOV, Bulgaristan’ın 14 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Sofya kentindeki The State University of Library Studies and Information Technology Üniversitesi’nden Bella TETEVENSKA, Çuvaş Cumhuriyeti’nden Chuvash State Üniversitesi’nden Rektör temsilcisi Doç. Dr. Evgenia Grigoryeva ile ikili anlaşmaları imzaladı. İmza töreninin ardından üniversiteler birbirlerine hediyeler verirken, İbrahim ÇEÇEN’e de plaket takdiminin yanı sıra, Doç. Dr. Evgeni VELEV kendi yaptığı tabloyu hediye etti. 15 Seminer Sunuşları Seminerin koordinasyonunu yapan Akdeniz Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mustafa KINSIZ “Yabancı Dil Sınavları” konusunda yaptığı sunuşunda resmi olarak kabul gören KPDS, ÜDS ve uluslararası sınavların tanıtımı, KPDS soru tipleri ve çalışma önerileri, ÜDS soru tipleri ve çalışma önerileri, uluslararası sınavların soru tipleri ve çalışma önerileri konularını anlattı. Sunuşunun sonunda IC Vakfı Müdürü Dr. Meral DİNÇER, Prof. Dr. KINSIZ’a seminerde gerçekleştirdikleri işbirliği için teşekkür plaketi verdi. Doç. Dr. Arda ARIKAN 16 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 ise Bilimsel Makale Yazımı Sunuşunda “Bilimsel bir makalede olması gereken nitelikler, makale yazım sürecinde karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri, bilimsel makale yazımının geliştirilmesi için uygulamalı öneriler” üzerinde durdu. Daha sonra Bilimsel Dergicilik ve Dergilerin Tanıtımı Sunuşunda “Bilimsel dergilerin genel özellikleri, Dergilerin türleri ve tanıtımları, Uygun derginin seçimi” konularını anlattı. Son olarak Doçentlik Kriterleri, Dergiler ve Yayın Yollama Sunuşunda ise “Doçentlik kriterleri ve bilimsel dergi ilişkisi, Kriterlere 17 uygun dergilerin özellikleri konularını detaylı anlattıktan sonra makale yayımlama süreciyle ilgili önerilerde bulundu. Bilimsel Araştırma Yöntemleri konusunda sunuş yapan Yrd. Doç. Dr. Adil KORKMAZ; Araştırma nedir? Nasıl Başlar? Nasıl Biter?; Soru Türleri (Olguya Dayalı Soru, Zamanda Genişletilmiş Soru, Mekânda Genişletilmiş Soru ve Genelleştirilmiş Soru); Bilgi: Platon’dan Kant’a Bilgi Kavramının Kısa Öyküsü; Bilgiyle Bağlantılı Kavramlar: Duyum, İmge, Algı, Kavram, Düşünce, İnanç vb.; Bilginin Kaynağı; Bilgi Elde Etme Yöntemleri: Tümevarım, Tümdengelim, Örnekseme; Bilim nedir? Ürün Olarak Bilim ve Etkinlik Olarak Bilim (Bilim doğrulanabilir bilgi ya da yanlışlanabilir bilgi seçeneklerinden biri midir, yoksa bilim adamları topluluğunun evreni açıklama çabaları mıdır?); Bağlı bir Soru: Bilimin öznesi bilim adamı mıdır, yoksa bilim adamları topluluğu mudur?; Hipotez Oluşturma, Test Etme ve Yorumlama; Metin Yazma; Düşünceyi Geliştirme (Tanımlama, Karşılaştırma, Örnek Gösterme, Tanık Gösterme ya da Alıntılama, Sayısal Verilerle Destekleme); Anlatımın Temel Birimi Olarak Cümlede Açıklık, Seçiklik ve Duruluk; Kaynakça Yazımı; Yeniden Okuma ve Düzeltme konuları üzerinde durdu. Seminerin ikinci günü yurtdışından gelen üniversite temsilcileri kendi üniversiteleri hakkında sunuş yaparak, üniversitelerini tanıttılar ve AİÇÜ ile ne gibi işbirlikleri yapılabileceğine dikkat çektiler. 18 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 19 Yönetim ve Organizasyon Semineri Akademik Gelişim Semineri kapsamında başka bir salonda ise AİÇÜ idarecilerine yönelik Yönetim ve Organizasyon semineri de düzenlendi. Seminerde Doç. Dr. Beykan ÇİZEL “Motivasyon Yönetimi, Zaman Yönetimi, Takım olmak ve Liderlik “ konularını idari kadroya anlatarak, karşılıklı tartışmalarla etkinliği hareketlendirdi. Sertifika Töreni Seminer bitiminde gerçekleştirilen sertifika töreninde Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telat YANIK, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet BİBER ve IC Vakfı Müdürü Yrd. Doç. Dr. Meral DİNÇER tüm akademisyenlere katılım sertifikası dağıttı. 20 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 21 Akademik Gelişim Semineri kapsamında AİÇÜ İdarecilerine yönelik olarak düzenlenen “Yönetim ve Organizasyon” Seminerinin sertifikalarını AİÇÜ Genel Sekreteri Ali Fuat AÇIKGÖZ dağıttı. Seminer bitimindeki akşam yemeği sırasında Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telat YANIK tüm yabancı konuklara sertifika verdi. Prof. Dr. YANIK üniversitelerin gelişmesinde yabancı üniversitelerle ikili anlaşmaların çok önemli olduğuna değinerek, “AİÇÜ olarak 2013’te karşılıklı işbirliği çalışmalarımızı geliştirerek, üniversitemize yabancı akademisyen ve öğrenci getirimi konusuna da ağırlık vereceğiz. Bu seminer sırasında yabancı konukları davet eden IC Vakfı’nın desteğine de teşekkür ediyoruz, Vakıfla bu konudaki çalışmalarımız önümüzdeki süreçte de artarak sürecektir” dedi. 22 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 23 Seminer sonrası akşam yemeğinin ardından akademisyenler müziğin ritminde dans ederek rahatladılar. Bu seminerle hem akademisyenlerin gelişimlerine katkı sağlanması amaçlanırken, hem de birbirlerini daha iyi tanımaları ve kaynaşmalarına da ortam yaratıldı. 24 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 25 AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK YIL AÇILIŞ TÖRENİ Nezehat Çeçen Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen 2012-2013 Akademik Yılı Açılışı Töreni’ne Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, Ağrı Valisi Mehmet TEKİNARSLAN, YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Şaban ÇALIŞ, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet KOÇAK, Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muammer YAYLALI, IC Vakfı Müdürü Dr. Meral Dinçer kamu kurumlarının temsilcileri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Yaptığı açılış konuşmasında rekabete dayalı yenidünya düzeninde eğitime en fazla yatırım yapan ve eğitilmiş insan gücüne sahip ülkelerin avantaj sağlayacağını ifade eden Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, insanların eğitimine önem vermeyen ülkelerin kendilerine en güçlü düşmanlarının dahi yapamayacağı derecede büyük kötülük yaptığını belirtti. Bilgi üretimi ve paylaşımının günümüzde hayati önem kazandığını belirten Prof. Dr. İrfan ASLAN, “Eğitim, ülkelerin her yönden gelişmelerinde vazgeçilmez temel şartlardan biri haline gelmiştir. Zira rekabete dayalı yenidünya düzeninde eğitime en fazla yatırım yapan ve eğitilmiş insan gücüne sahip ülkeler 26 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 avantaj sağlayacaktır. İnsanların eğitimine önem vermeyen ülkeler, kendilerine en güçlü düşmanlarının dahi yapamayacağı derecede büyük kötülük yapmaktadırlar. Eğitim, hedefi yükselmek olan toplumların asla göz ardı edemeyecekleri bir süreçtir” diye konuştu. İnsana yapılan en pahalı ve en uzun yatırım olan eğitim sürecinde, üniversitelere büyük görev ve sorumluluklar düştüğünü dile getiren Prof. Dr. ASLAN, “Üniversitemizin ilk Rektörü olarak atandıktan sonra ‘özgür, evrensel değerlerle donanmış, insan hak ve hürriyetlerine saygılı, saygın ve bölgenin öncü üniversitesi’ olmayı vazgeçilmez bir hedef olarak önümüze koymuştuk. Bunu sağlamak için ortak akıl ve kararlı iradeyi etkin bir şekilde kullanarak her biri kendi alanında bilimsel ve insanî değerlerle saygınlık kazanmış, farklı dünya görüşü ve düşünme sistematiğine sahip çalışma arkadaşlarımla bir ekip ruhu oluşturarak, takım olmayı sağlama gayreti içine girdik ve yeni bir ‘Üniversite Modeli’ için düğmeye bastık. Dış dinamiklerden yoksun kalmamak için üniversitemizde zaten var olan değerli ekip elemanlarını, üniversitemiz dışından saygın öğretim üyeleriyle destekledik. Yönetim olarak geçen 4 yıllık sürede birlikte çalışıp ürettik ve ekip olma yolunda hızlı bir yol aldık. Kampüsümüzü büyük oranda tamamlayarak fizikî olarak gerçek anlamda üniversite kimliğine kavuştuk. Kuruluş itibariyle 3 olan fakülte sayımızı 6’ya, 2 olan Meslek Yüksekokulu sayımızı 4’e ve 1 olan Yüksekokulu sayımızı 6’ya çıkardık. Öğrenci sayımızı 1500’lerden 9 binlerin üzerine taşıdık. Öğretim üyesi ve öğretim elemanı sayımızı artırarak 300’lere, idari personel sayımızı 180’lere çıkardık. Üstüne basarak ifade etmeliyim ki, Eleşkirt Celal Oruç Hayvansal Üretim Yüksekokulu, Sağlıklı Yaşam Yüksekokulu, Tarihi Eserleri ve Kültür-Doğa Değerlerini Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ahmed-i Hani Bilim, Kültür ve Sanat Araştırmaları Merkezi, Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Programı, Ulaştırma Hizmetleri Programı ve Posta Hizmetleri Programı’nı açarak Türkiye’de ilklerin üniversitesi olduk. 4 yıllık kısa bir süre içerisinde kampüs alanımızın yüzde 80’lik kısmını tamamladık. Bundan sonraki 4 yılda ise hedef ve gayemiz, değerli akademisyenlerimizin katkıları ile Akademik olarak daha güçlü olmak, başarılar elde etmek ve dünya Üniversiteleri arasında yer almak olacaktır” diye konuştu. Binlerce yıllık medeniyet tarihinin entelektüel doruk 27 ‘’Hedef ve gayemiz, değerli akademisyenlerimizin katkıları ile akademik olarak daha güçlü olmak, başarılar elde etmek ve dünya üniversiteleri arasında yer almak olacaktır” noktası olan Üniversitelerin gerçek amacının özgür bir insanlığın inşası olduğunu vurgulayan Prof. Dr. ASLAN, şöyle konuştu: “Gerçek misyonunu taşıyan, yani özgürlüğün peşindeki hiç bir üniversitede ideolojik saplantılar, tek tip dünya görüşleri, önyargılar, ekonomik bağımlılıklar söz konusu olamaz. Temel görevimiz duvarları yıkmak, zincirleri kırmaktır. Yalnızca hakikat arayışı bizi özgür kılacaktır. Bu doğrultuda hareket eden Üniversitemizde, bilimsel ve teknolojik alt yapı anlamında dünya standartlarını yakalayabilecek bir Merkezi Araştırma ve Uygulama Laboratuvarı oluşturulmuştur. Şu anda dünyadaki en gelişmiş laboratuvarlarla aynı standartlara sahip olan laboratuvar, bölgenin sürekli olarak ihtiyaç duyduğu içme suyu, atık su, gıda, agrega, beton, yapı, kömür, akaryakıt ve tarımsal analizler gibi rutin analizleri bünyesinde gerçekleştirecek alt yapıya sahiptir. Laboratuvarımız ileri düzeyde bilimsel çalışmaları ve araştırma faaliyetlerini yürütürken, bir taraftan uluslararası laboratuvarlarla işbirliği yaparak bilim adamı değişimi çalışmalarını yürütmüş, bir taraftan da gerek enstitülerimizin gerekse farklı üniversitelerden bilim insanlarının Ağrı’nın kalkınmasına yönelik yüksek lisans ve doktora projelerini destekleyerek önemli bir adım atmıştır. Sonuç olarak Ağrı Merkezi Araştırma ve Uygulama laboratuvarının Üniversitemizce bölgeye kazandırılmış en önemli yatırımlardan bir olduğunu düşünmekteyiz. Yine aynı şekilde bölgemizin şartlarına uygun olarak, Patnos Hayvancılık Araştırma ve Uygulama Merkezi (HAUM), bölgede şu an çok geri düzeyde bulunan gerek süt ineği ve gerekse besi sığırı yetiştiriciliğindeki genel sorunlar için araştırma altyapısı oluşturacaktır. Modern hayvancılık konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmayan bölge halkı için uygulamalı eğitim seminerleri düzenlemek gibi çok önemli bir faaliyeti olacaktır. Bu eğitimin uygulamalı olarak yapılması gerekmektedir. Bu amaçla 100 başlık modern süt ineği işletmesi kurulacaktır” diye konuştu. Bu kadar hızlı gelişme gösteren üniversite azdır, Ağrı’nın bugüne kadar tarım ve hayvancılık şehri olarak bilindiğini belirten Ağrı Valisi Mehmet TEKİNARSLAN, üniversitenin kısa zamanda gösterdiği büyük aşamayla birlikte kentin artık bir bilim şehri hüviyetine büründüğünü söyledi. Vali TEKİNARSLAN, “Üniversitemizin kısa zamanda büyük bir aşama kaydetmesinden dolayı Buradaki tüm akademisyenler bizim için birer meşale. Üniversitenin tamamına Ağrılılar ve yöneticiler olarak kucak açmış durumdayız. Şunu da memnuniyetle söyleyebilirim ki, 5 yılda bu kadar hızlı gelişme gösteren üniversite azdır. Rektörümüz Prof. Dr. İrfan ASLAN’ı, akademik ve idari kadrosunu kutluyorum. Yaşarken bir üniversiteye çok değerli katkılar sunan ve eğitim kurumuna ismi verilen Sayın İbrahim ÇEÇEN ve ailesini şükranla anıyorum. Sayısı 10 bine yaklaşan öğrencileriyle, genç, başarılı ve çalışkan akademisyen ve idari personeliyle pek çok alanda gelişimini sürdüren Üniversitemizin, kenti 10 yıl sonra bir üniversite şehri konumuna yükselteceğini şimdiden görebiliyorum. Bugün akademik açılışını yaptığımız üniversite, planlı yapısı, özgün mimarisi, geleceğe dönük ihtiyaçlarının iyi düşünüldüğü bir kampüse sahip. Bunun yanı sıra açılan 28 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 yeni bölüm ve programlarla kentin ve ülkenin ihtiyaç duyduğu farklılığı da bünyesinde barındırıyor. Bizim için buradaki 10 bin genç arkadaşımız, hem geleceğimiz hem de misafirimiz. Biz onların her türlü ihtiyacını temin etmekle mükellefiz. Buradaki tüm akademisyenler bizim için birer meşale. Üniversitenin tamamına Ağrılılar ve yöneticiler olarak kucak açmış durumdayız. Şunu da memnuniyetle söyleyebilirim ki 5 yılda bu kadar hızlı gelişme gösteren üniversite azdır. Tabi bunda devletin katkısının yanı sıra işadamı ve eğitim gönüllüsü İbrahim ÇEÇEN Beyfendinin ve Vakıf Müdürünün katkılarını da özellikle belirtmek gerekir. Burada her ne yapıyor isek, hepimizin ortak amacı insanımıza hizmettir. Bu hizmet anlayışıyla son derece yakın bir şekilde çalışacağımız üniversitemize iyi bir eğitim dönemi diliyorum” diye konuştu. Akademik açılışta ‘Dış Politika Nedir’ konulu bir ders veren YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Şaban ÇALIŞ, bir ülkenin sınır aşan para, işlem ve eylemlerinin tamamına dış politika denildiğini söyledi. Dış politikanın devletlerin varlık nedenlerini dış dünyaya ifade ettikleri kesintisiz bir süreci anlattığını dile getiren Prof. Dr. ÇALIŞ, “Bu kavramı kullandığımız zaman bir politikadan söz etmiyoruz. Çoğul bir kavramdan bahsediyoruz. 29 Dış politika kendine has bir alandır. Herkes konuşur, birşey söyler ama özünde seçkincidir. Dış politika, seçkinleriz işidir. Özellikle yapım işi... Çünkü değişkenler ve bu değişkenlere yönelik bilgiye ulaşabilme ancak sınırlı sayıda insana özgüdür. Dış politikada, dönemin dilinin bilinmesi şarttır. Dış politika devletlerin işidir. Dış politika bir sonuç olarak değerlendirilemez. Devamlılığı karşılaştığını, bunun da kendisini etkilediğini söyledi. Başta Ağrılılar olmak üzere, İbrahim Çeçen beyefendiye, Vakfına, Rektörümüz Prof. Dr. ASLAN’a, öğretim elemanlarına ve idari personele üniversitenin gelişimindeki emeklerinden dolayı teşekkür ettiğini aktaran Prof. Dr. ÇALIŞ, “Eskiden Anadolu’da bir yeri ziyaret ettiğimiz zaman, en güzel binalar ya idari yada askeri binalardı. Türkiye’deki olacak. Neyi talep edecek? Bilimi talep edecek. Akademisyen olarak bizler bilimsel bilgiyi talep ederiz. Ama bunu da hikmet ve hakikat için talep ederiz. Bu binalarda hikmet ve hakikati, 5 Yılda kurulan kampüs olağanüstü. olan bir meseleyi bugün ele alıp hüküm vereceğiniz bir mesele değildir.” diye konuştu. Anadolu’ya yaptıkları her yolculuğun biraz kaygılı olduğunu, özellikle üniversite ziyaretlerinde nasıl bir mekanla karşılaşacağını merak ettiğini kaydeden Prof. Dr. Şaban ÇALIŞ, Ağrı’da olağanüstü bir kampüsle değişimin anlamını, yönünü ve kaydettiği gelişmeyi not etmek için söylüyorum. Şimdi hangi şehre gidersek gidelim, en güzel binalar yükseköğretim kurumlarıdır. Türkiye’nin geleceği emin ellerde diye düşünebilirsiniz. Ama biz üniversiteleri sadece binalar olarak görmüyoruz. Binalar bir sembol, gösterge... Üniversiteler öğrencisiz olmaz, talep eden birisi bilimsel bilgi temelinde arayan yoksa o binaların da ciddi bir anlamı yoktur” diye konuştu. Son yıllarda her şehirde üniversite açılmasından sonra ‘Neden bu kadar üniversite açıyorsunuz?’ sorusu ile karşılaştıklarını vurgulayan Prof. Dr. ÇALIŞ, “Bu üniversiteler için ‘Hoca mı var?’ diyorlar. Biz endişe etmiyoruz. Dünyadaki en gelişmiş laboratuvarlarla aynı standartlara sahip olan Üniversitenin laboratuvarı, bölgenin sürekli olarak ihtiyaç duyduğu içme suyu, atık su, gıda, agrega, beton, yapı, kömür, akaryakıt ve tarımsal analizler gibi rutin analizleri bünyesinde yapabilecek alt yapıya sahiptir. 30 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 31 Hoca da, altyapıda, öğrenci de var. Düşünebiliyor musunuz? Bir üniversitenin öğrenci sayısı, 4 yılda 10 kat artıyor. Kampüs alanı yine aynı oranda büyüyor. Bu işler ancak yürürsek olabilecek işlerdir. Bunun için düşünmemiz, tasavvur etmemiz lazım. Biz kendimizi nasıl görürsek görelim dünya değişiyor. Değişen bu dünyada, Türkiye’nin eğer bir yeri olacaksa, bu ancak burada yaşayanların neyi düşündükleri ve istedikleriyle olur. Değişim karşısında sizin de değişmeniz gerekir. Değişim kaçınılmaz ama yönü bize aittir. Değişme, bozulma yönünde de olabilir. Daha iyiye gitme yönünde de olabilir. Bu değişim içinde, biz de YÖK’ün yeniden yapılandırılması konusundaki yasa tasarının taslak metnini pazartesi günü kamuoyuyla paylaşacağız. Bunu değerlendirmenizi, düşüncelerinizi bizimle paylaşmanızı istiyoruz. Süreç nasıl tamamlanır şimdiden bilemiyorum. Ama önümüzdeki bir ayı şöyle planladık. Gelen ve dikkate alınması gereken talepler, Kasım ayı itibariyle metne eklenecek. Bunun için sadece YÖK’e yazmanızı değil, görüşlerinizi medya üzerinden olabilir, mektup yazarak olabilir bize ulaştırın. Bu yasa bize rağmen size rağmen çıkabilir. Ama bu yasa üzerinde görüşlerimizi belirtme konusunda kimse size engel olamaz. Mutlaka görüşlerinizi iletmeye çalışın. Gelen talepler sonucu gerekirse metinden çıkarmalar yapmayı ve sonrasında bunu Hükümete arz etmeyi düşünüyoruz” diye konuştu. Konuşmalar sonrası Vali Mehmet TEKİNARSLAN, 2012-2013 eğitim öğretim döneminin ilk dersini veren Prof. Dr. ÇALIŞ’a teşekkür plaketi verdi. Müzik dinletisi ile devam eden açılış töreni, ödül törenleri ile sona erdi. AİÇÜ Bursiyerlerimize ödüllerini Atatürk Üniver IC Vakfı, 2011-2012 Eğitim Öğretim yılında bursiyer üniversite öğrencilerini başarılarından dolayı ödüllendirdi. Bursiyerlerimizden, Cahit Yancar Erzincan Üniversitesi İnşaat Teknolojisi, Görkem Avcı Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği, Şemsettin Keskin Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Tesisat Öğretmenliği bölümlerinden birincilikle mezun olduklarından dolayı 4 burs miktarı ile ödüllendirildiler. 32 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Yine bursiyerlerimizden Mehmet Demirhan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversite Türkçe Öğretmenliği, Didem Kaya Ankara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı, Abdullah Bayat Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Elif Mine Demirkol Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı, Ercan Şahin Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği, Kasım Kaya Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Biyoloji Öğretmenliği, Makul Yıldırım Ağrı İbrahim 33 Başarılı Bursiyerlerimiz ÖDÜLLENDİRİLDİ rsitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak verdi. Çeçen Üniversitesi Tarih, Semiha Oflaz Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenliği, Songül Duman Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği, Ümit Yerlikaya Hacettepe Üniversitesi Otomotiv Mühendisliği, Fatih Merdan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Türkçe öğretmenliği bölümlerinden sınıf birincileri olarak Vakfımız tarafından para ödülüne ve sertifikaya layık görüldüler. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde okuyan bursiyerlerimizin ödülleri, 2013 yılı Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Akademik Açılış Töreni sırasında Vakfımız adına Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet KOÇAK tarafından verildi. Diğer üniversitelerimizde okuyan birincilerimizin ödülleri ise kendilerine gönderildi. Bursiyerlerimizden Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Öğretmenliği bölümünde okuyan Canan Kılıç’a, ödülü Vakfımız Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Aslı ÇEÇEN tarafından verildi. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Akademisyenleri Arası ‘‘AĞRI İÇİN BİR FİKRİM VAR’’ Araştırma Yarışması Ödülleri verildi İbrahim Çeçen Vakfı tarafından düzenlenen “Ağrı İçin Bir Fikrim Var Yarışması” ile Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi akademisyenlerinin Ağrı İli için neler yapılması gerektiği konusunda çözüm üretebilen projeler yaratarak, Ağrı’ya ve bölge kalkınmasına katkı sağlayabilecek araştırmalar yapmaları hedeflenmiştir. Yarışmaya katılan projelerden sorunları dile getirilmesi değil, var olan sorunlara çözüm yollarının gösterilmesi, eksikliklerin giderilmesi ve somut önerilerde bulunulması istenmiştir. Araştırmaların uygulamaya yönelik ve karar vericilere ve uygulayıcılara yol gösterici olabilmesi de değerlendirmede göz önüne alınmıştır. İşte bu doğrultuda yarışmaya 34 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 katılan araştırmalar arasında birincilik ödülü verilmezken; Sosyal Bilimler Kategorisi’nde Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN ve Arş. Gör. Emre KÖMEK’in “Üstün Zekalılar Enstitüsü Rehberliğinde Ağrı’daki Üstün Zekalı Öğrencilerin Eğitimi” araştırması 2. liğe değer görülmüştür. “Ağrı İlinde İstihdamı Artırmaya Yönelik Yatırım Projesi: Tekstil Fabrikası” çalışması ile Yrd. Doç. Dr. Hasan GÜLER 3., “Ağrı İli Kış Turizmi Potansiyelinin Yeni Bir Kayak Merkezi ile Değerlendirilmesi” projesiyle de Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN ve Arş. Gör. Mustafa GÜRBÜZ’ün ortak çalışması mansiyon almıştır. Fen ve Doğa Bilimleri Kategorisi’in de ise Yrd. Doç. Dr. Ali KELEŞ ve Yrd. Doç. Dr. Aytürk KELEŞ’in birlikte hazırladığı “Ağrı-IC Teknopark Proje Önerisi” 2.lik ödülüne değer bulunurken, “Pomza Tabanlı Nötron ve Gama Radyasyonu Zırhlama Malzemesinin Üretilmesi” ile Yrd.Doç.Dr. Adem ÜN 3.lük ödülü almıştır. “Keşfedilmeyi Bekleyen Hazine: Ağrı Balık Gölü ve Kırmızı Benekli Alabalık” projesi ile de Yrd. Doç. Dr. Pınar Ural KELEŞ mansiyonla ödüllendirilmiştir. Akademisyenlere ödülleri Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İrfan ASLAN ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telat YANIK tarafından verilmiştir. Ödül kazanan akademisyenleri tekrar kutluyor, yarışmaya katılan tüm akademisyenlere de teşekkür ediyoruz. 35 Sosyal Bilimler 2.’lik Ödülü ÜSTÜN ZEKÂLILAR ENSTİTÜSÜ REHBERLİĞİNDE AĞRIDAKİ ÜSTÜN ZEKÂLI ÖĞRENCİLERİN EĞİTİMİ (AĞRI GELECEĞİN DÂHİLERİNİ ARIYOR) İlkim ve topografya koşulları başta olmak üzere doğal çevre şartlarının beşeri ve ekonomik faaliyetleri önemli ölçüde sınırlandırdığı Doğu Anadolu Bölgesi; sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı bölgeler kapsamında olup, informal eğitim imkânları ve eğitim merkezleri (Bilim merkezi, hayvanat bahçesi, botanik bahçesi, bilim müzeleri, sanat ve spor faaliyetlerini içeren merkezler vb.) açısından Marmara ve Ege Bölgeleri başta olmak üzere ülkemizin diğer bölgelerine göre göre çok geri durumdadır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde de bu tür eğitim merkezlerinin kurulması ve bölge çocuklarının bu merkezlerin sağladığı imkânlardan faydalanabilmesi, kuşkusuz çok yönlü yetişmelerine olanak sağlayacaktır. 550.000’i aşan nüfusu sahip olan Ağrı İli, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yıllık nüfus artış hızının en yüksek olduğu illerden biri olup, buna karşın sosyo-ekonomik gelişmişlik ve yaşanılabilirlik açısından Türkiye illeri içinde en geri sıralarda yer almaktadır. Eğitim kaynaklı sorunlar, nüfusun çözüm bekleyen en temel sosyal sorunların başında gelmektedir. Üstün zekâlı ve üstün yetenekli öğrencilerin eğitimine yönelik bir merkez, okul ya da kurumun bulunmaması da Ağrı İli’nde yaşanan eğitim kaynaklı sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Üstün zekâlı ve üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi, bir ilin geleceğine yön veren insan kaynağının yetiştirilmesi bakımından taşıdığı önemin yanı sıra ilin eğitim imajını ortaya koyan göstergeler arasındadır. Ağrı İlinin ulusal sınavlarda (YGS, LYS, SBS vb.) gösterdiği düşük performans ve iller arasındaki sıralamalarda en gerilerde yer alması, ayrıca ulusal (TÜBİTAK vb.) ve uluslararası olimpiyat ve yarışmalarda (Fizik, Kimya, Biyoloji, Sanat, Matematik, Bilgisayar, Çevre vb.) gözle görülür bir başarısının bulunmamasının sebeplerinden biri de üstün zekâlı ve üstün yetenekli öğrencilerin tespiti, eğitimi ve rehberliğine dair ciddi bir çalışmanın olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu proje ile İbrahim Çeçen Vakfı desteğiyle öncelikli olarak İstanbul merkezli faaliyet gösteren ve Bursa, Ankara, Konya illerinde üstün zekâlı ve üstün yetenekli öğrencilere rehberlik yapan Üstün Zekâlılar Enstitüsü’nün Ağrı’daki üstün zekâlı öğrencilere yönelik bir eğitim programı yapması hedeflenmekte, sonrasında ise Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde görev yapan ve konuya ile ilgili araştırma ve uygulama çalışması yapmak isteyen farklı alanlardaki akademik personellerin eğitimi planlanmaktadır. Projenin son aşamasında ise zaman içinde Üstün Zekâlılar Enstitüsü model alınarak Ağrı İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile koordineli çalışacak olan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Üstün Zekâlılar Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin kurulması amaçlanmaktadır. Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN Arş. Gör. Emre KÖMEK Sosyal Bilimler 3.’lük Ödülü Yrd.Doç.Dr. Hasan GÜLER Fransa’da olduğundan ödülünü onun yerine Yrd.Doç.Dr. Coşkun TAŞTAN aldı AĞRI İLİNDE İSTİHDAMI ARTIRMAYA YÖNELİK YATIRIM PROJESİ: TEKSTİL FABRİKASI “Ağrı İlinde İstihdamı Arttırmaya Yönelik Yatırım Projesi: Tekstil Fabrikası” adlı projemizin amacını, Ağrı ilinde erkek ve kadın istihdamını arttırarak yoksuklukla mücadele edebilecek yatırımlara örnek olmak ve bölgesel kalkınmaya katkıda bulunmak şeklinde özetleyebiliriz. Yoksuklukla mücadelenin 36 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 önemli duraklarından biri istihdam olanaklarının genişetilmesi sürecidir. Kalıcı ve güvenli bir işin varlığı, gelir seviyesinin yükselmesinin yanında geleceğe güvenle bakan bir toplumun inşası icin önemli olduğunu düşünmekteyiz. Bundan dolayı imalata yönelik yatırımlar, hem iş olanaklarının fazlalaşmasına hem de çarpan etkisi yaparak, bağlı diğer sektörlerin gelişmesine katkıda bulanarak katma değer yaratacaktır. Projemizin işret ettiği gibi kurulacak bir tekstil fabrikası yukarıda kısaca belirtmeye çalıştığımız amaçlarımızı gerçeklestirebilecek ve Ağrı’nın kalkınmasında etkili olacağı kanısındayız. Yard. Doç. Dr. Hasan GÜLER 37 Sosyal Bilimler Mansiyon Ödülü AĞRI İLİ KIŞ TURİZMİ POTANSİYELİNİN YENİ BİR KAYAK MERKEZİ PROJESİ (YAYLA KAYAK MERKEZİ) İLE DEĞERLENDİRİLMESİ Araştırma sahasını oluşturan Ağrı İli, 2000 m.’nin üzerindeki ortalama yükseltisi, uzun ve soğuk kış koşulları, çok sayıda dağlık ve tepelik alana sahip topoğrafik yapısıyla kış turizmi ve sporları için ideal yapıdadır. Kış turizm potansiyelinin ortaya çıkarılması ve kış sporlarının icra edilebilmesi amacıyla yapılan ilk girişim 1981 yılında Ağrı Bubi Dağı Kayak Tesisleri olup, işletildiği dönem bölgedeki diğer kayak merkezleri (Palandöken, Sarıkamış) ile kıyaslandığında her açıdan eşit düzeyde iken ulaşım imkânlarının yetersizliği, ilgisizlik ve güvenlik sorunu gibi nedenlerden dolayı 1990’lı yılların başında kapatılmıştır. Bu merkezin kapanmasının ardından Doğu Anadolu Kış Turizmi Geliştirme Projeleri kapsamında Ağrı Valiliği’nce 2000 yılında Eleşkirt (Güneykaya) Kış Sporları ve Kayak Turizm Merkezi hizmete açılmıştır. Uygun coğrafi etmenleri nedeniyle kasım ayı ortalarından mart ayı sonuna kadar kayak sporunun yapılabilme potansiyeline sahip bu kayak merkezi; 2 yıl kadar özel idarece işletilmiş sonrasında ise daha çok geliştirilmesi hedeflenerek yapılan özelleştirmeyle 49 yıllığına özel sektöre devredilmiştir. Bu devir sonucu merkez iki yıl kadar işletildikten sonra kapatılmış ve yıllardır kaderine terkedilmiş durumdadır. Ardından gelişen süreçte, kayak sporu talebine bağlı olarak 2008 yılında Ağrı Kent Merkezi’nin güneyinde Aşağı Küpkıran Mahallesi’nde bulunan küçük bir tepe üzerinde yeni bir pist oluşturulmuştur. Hâlihazırda kullanımda olan bu pist; bakı etkisi, kısa olması, ulaşımının kırsal konutların yoğunlukta olduğu bir mahalle üzerinden yapılması vb. nedenlerden dolayı gelişememekte, kayak sporcularından ve halktan beklenen ilgiyi görmemektedir. Bu proje ile Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne 15 km mesafede Yayla Köyü yakınlarında yeni bir kış turizmi ve kayak merkezi kurulması hedeflenmektedir. Yapılan arazi uygulamalarında, bu bölgenin kayak sporu açısından uygun kar yapısına sahip olduğu, topografik olarak elverişli birçok pistin oluşturulabileceği, çığ ve sis olaylarının görülmemesi ile karın yerde kalma süresinin uygunluğu gibi sahip olduğu coğrafi özellikleriyle kısa sürede ulusal ve uluslararası standartlara ulaşabileceği tespit edilmiştir. Kurulmasıyla Ağrı İlinin kış turizminin değerlendirilmesinin en önemli adımını oluşturacak olan bu merkez; Ağrı halkının, üniversite öğrencilerinin ve mevcut sporcuların beklentisini karşılayacak ve aynı zamanda kış sporları kategorisinde henüz istenilen düzeye ulaşmamış olan ülkemizde milli sporcuların yetiştirilmesine de aracılık edecektir. Kayak pisti oluşturulması planlanan yerleşkenin yolunun büyük ölçüde asfalt oluşu, yakınındaki Bubi Dağı ve çevresinin sahip olduğu doğa koşulları bu bölgenin kış mevsimi dışında da kamp ve karavan turizmi, izcilik ve doğa sporları, avcılık ve rekreasyonel faaliyetler açısından da değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır. Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN Arş. Gör. Mustafa GÜRBÜZ Fen-Doğa Bilimleri 2.’lik Ödülü AĞRI-IC TEKNOPARK Ağrı ülkemizin geri kalmış illerinden birisidir. Bu çalışmada Ağrı iline ve bu bölgeye tamamen farklı bir yapı kazandıracak, diğer bütün projeleri de kendi içinde barındırabilecek bir sistem modeli olan AğrıIC Teknopark proje önerisi ortaya konulmuştur. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, teknoparkların ne olup ne olmadıkları (ve de ne olmamaları gerektiği) üzerinde durulmuştur. Ağrı-IC Teknoparkın nasıl kurulacağı, sağlanacak destekler, özellikle Ağrı ili ve bölgesine, ülkemize katkılarından bahsedilmiştir. Bölgede yer alacak firmalara katkıları ve firmaların Ağrı’ya katkıları ele alınmıştır. Ağrı-IC Teknoparkın, ülkemizin bilim ve teknoloji politikaları içindeki yeri üzerinde durulduktan sonra, 38 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 bu bağlamda, beklentiler tartışılmıştır. Ayrıca, AğrıIC Teknoparkın kurucu ortaklarından olan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne ve işbirliği yaptığı diğer üniversitelere katkıları sunulmuştur. Bu projede Ağrı’nın sorunlarını detaylı olarak dile getirmek yerine, var olan sorunlara çözüm yolları gösterilmiş, sıkıntıların giderilmesi için somut öneriler sunulmuştur. Ağrı-IC Teknoparkın bölgeye ve üniversiteye katkılarının temelini oluşturan firmaların teknopark da yapacakları faaliyetler ve üniversiteler ile kurulması beklenen Ar-Ge işbirlikleri üzerine durulmuştur. Ayrıca Ağrı’ya kurulacak teknoparkın ülkemizin gelişmiş şehirlerine kurulanlardan çok farklı ve önemli bir avantajı vardır. Bu da Ağrı’nın İran’a sınır oluşu ve diğer bölge ülkeleri olan Ermenistan, Nahcivan, Suriye ve Azerbaycan’a da oldukça yakın oluşudur. Ağrı-IC Teknopark projesi gerçekleştiği takdirde Ağrı ili ve bulunduğu bölge kalkınmada ciddi katkılar sağlayan önemli bir ekonomik motora sahip olacaktır. Ağrı-IC Teknopark oluşumu kalkınmakta güçlük çeken diğer bölge ve iller içinde de bir örnek model olacaktır. Bölgeye kurulacak bir teknopark uluslar arası teknoloji transferi ve ticareti merkezi haline gelebilir. Gelecekte Ağrı-IC Teknoparkı doğunun silikon vadisi haline dönüşebilir. Dr. Ali KELEŞ Yrd. Doç. Dr. Aytürk KELEŞ 39 Fen-Doğa Bilimleri 3.’lik Ödülü AĞRI’DAKİ POMZA REZERVLERİ Dünya pomza rezervleri bakımından önemli bir yeri olan Türkiye, 10’ a varan renk ve doku kalitesine sahip pomza çeşitleri oldukça yüksek bir pazar şansına sahiptir. Türkiye Dünyanın en önde gelen ham pomza üreticisi olan İtalya, Yunanistan, Almanya ve ABD gibi ülkeler arasında önemli bir yere sahiptir. Ülkemizdeki pomza madenlerinin yaygın üretimine rağmen endüstriyel ürüne dönüşümü dünyadaki üretime kıyasla çok azdır. Doğu Anadolu da özellikle Ağrı, Bitlis, Kars illerinde büyük pomza rezervine rağmen kullanım alnının sadece inşaat sektörü olması pomzanın değerini oldukça düşürmektedir. Hem pomzanın değerini artırmak için hem de Ağrı bölgesinde bulunan pomza madenlerinin daha fazla değerlendirilmesi için pomzanın yeni katma değeri yüksek endüstriyel ürünlerinin geliştirilmesi gereklidir. ışınları için radyasyon Bu amaç doğrultusunda pomzanın hem çok fazla elementten oluşan kompozit yapısı hem de hafif ve sağlam olması göz önüne alındığında, pomza nötronların durdurulması amacıyla kullanılabilir. Ayrıca pomzaya bor ve barit gibi farklı katkı maddeleri eklenerek hem nötron hem de x- ve gama pomza tabanlı nötron ve zırhlama malzemesi elde edilebilir. Gerek ülkemizde gerekse de Dünyada hızlı bir şekilde gelişen nükleer enerji uygulamaları ve buna paralel nükleer teknoloji, radyasyondan korunmayı çok önemli hale getirmektedir. Bu projede önerilen gama radyasyon zırhlama malzemesi, ülkemizde ve Dünyada yaygın kullanım alanına sahip, katma değeri yüksek bir malzeme olacaktır. Üretilecek malzemenin ihracı Ağrı’ya ve ülkemize ekonomik katkı sağlayacaktır. Yrd. Doç. Dr. Adem ÜN Fen-Doğa Bilimleri Mansiyon Ödülü KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN HAZİNE: AĞRI BALIK GÖLÜ ve KIRMIZI BENEKLİ ALABALIK Ağrı Balık gölü, Ağrı ilinin kuzeyinde Ağrı – Kars- Iğdır üçgenindeki Sinek yaylası üzerinde oluşan lav seti gölüdür. Deniz seviyesinden 2250 m. yükseklikte bulunan balık gölü, yurdumuzun en yüksekte oluşmuş tatlı su gölüdür. Alanı 34 km2, olup derinliği 100 m. yi aşmaktadır. Türkiye’nin uluslararası öneme sahip 135 adet “Sulak Alan”larından biri olan Ağrı Balık Gölü faunasının en önemli unsurunu ise günümüzde nesli tükenme noktasına gelen ve bu projeye de konu olan kırmızı benekli alabalık (Salmo trutta labrax natio lacustris) oluşturmaktadır. (Ural,1997; http://bolge13.ormansu. gov.tr). Son dönemlerde Ağrı Balık Gölü’nde yaşayan alabalığın kesif avcılık sebebiyle yok olma noktasına 40 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 geldiği literatürde ve yerel medyada rapor edilmektedir. Bunun göle dışarıdan getirilerek bırakılan ve gölde populasyonu artan değişik cinsteki balık çeşitlerin göldeki alabalık neslini tehdit eden diğer bir faktör olduğu belirtilmektedir. Göldeki alabalık populasyonunun ciddi oranda azalması hem yöre halkının en önemli geçim kaynaklarından olan alabalık avcılığını bitme noktasına getirmiş hem de Ağrı Balık gölünün çehresini değiştirmiştir. Bu durum ise yöre adının, balık gölü ve gölden avlanan leziz alabalıkla değil terör olayları ile anılmasını beraberinde getirmiştir. . İşte bu projenin amacı; Ağrı Balık Gölünde nesli tükenme noktasına gelen Salmo trutta labrax natio lacustris’in göldeki populasyonunu kafes balıkçılığı yaparak yeniden artırmak ve bu yolla yörenin kalkınmasına katkı sağlamaktır. Alabalık yetiştiriciliğinde kafes balıkçılığı ise giderek yaygınlaşan bir üretim sistemidir. Kafes balıkçılığı iç sularda, akarsuların durgun yerlerinde, göllerde, baraj göllerinde ve sulama kanallarında yapılabilmektedir. Göl’de bu kapsamda yürütülecek olan kafes balıkçılığı projesinin; göle özgü alabalık türünün kurtarılmasına, yöre gençlerinin iş imkânı bulmasına ve yöre adının başka olaylarla değil eskiden olduğu gibi leziz alabalığı ile konuşulmasına önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Yrd. Doç Dr. Pınar URAL KELEŞ 1969 yılında temelleri atılan ve bugün bir Holding çatısı altında faaliyetlerini sürdüren IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding A.Ş. (IC Holding) faaliyetlerini temelde İnşaat, Enerji Üretimi ve Dağıtımı, Turizm, Sanayi, Altyapı sektörlerinde sürdürmektedir. IC Holding stratejik yaklaşım, karar süreçlerine katılım, insana saygı ve sosyal sorumluluk bilincini teşvik eden bir yönetim anlayışına sahiptir. Yaptığı işlerde her zaman kaliteyi ve müşteri memnuniyetini ön planda tutan IC Holding, bu politikasından ödün vermeden ve standartlarını koruyarak çalışmalarına devam etmekte ve sürdürülebilir büyüme odaklı bir strateji ile ilerlemektedir. Sürekli büyüyen ve gelişen kurumsal bir yapı içinde Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren IC Holding, son yıllarda başta Rusya, Orta Doğu, Orta Asya ve Avrupa gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde, özellikle nitelikli müteahhitlik hizmetleri ve orta ölçekli sanayi grubu faaliyetleri olmak üzere birçok proje geçekleştirmektedir.. IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding A.Ş.’nin bakış açısı, ülkemizdeki ve dünyamızdaki gelişmeleri izleyerek faaliyette bulunduğumuz sektörlerde kazanılan tecrübe ve imkânları yeni sektör ve projelerde hızlı ve esnek biçimde kullanmaktır. Yönetim anlayışımızın mihenk taşlarından biri de sosyal sorumluluk bilinci ile topluma ve ekonomiye katma değer yaratmaktır. Küreselleşen dünya ekonomisinde 40 yılı aşan tecrübemizi kullanarak, sürekli büyüyen ve gelişen bir yapı içinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. IC Holding uluslararası iş ortaklıklarıyla dünyada bilinen bir marka haline gelmiştir. Küresel oyuncular arasında daha üst sıralarda yer almak ana hedeflerimizdendir. 2012’de IC Holding’den yeni projeler…. IC Holding çatısı altındaki şirketlerimiz birçok önemli projeyi sürdürmekte, yeni projeler ve ödüller almaktadır. 43 yıllık birikimiyle sürekli gelişen bir çizgi çizen IC Holding, bu yıl da çok önemli projelere imza attı. İstanbul Boğazı’na inşa edilecek 3. Köprü’nün yapımını da içeren ‘Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nin ihalesini IC İçtaş - Astaldi ortaklığı kazandı. 3. Köprü çağın teknolojisine göre yapılacak olup, dünyanın en güzel ve en gösterişli köprülerinden birisi olacak. 42 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 St. Petersburg’da Yüksek Hızlı Batı Çevreyolu Projesi imzalandı Böylelikle Rusya sınırları içinde ilk paralı otoyol inşa edilmiş olacak. Proje Rusya’da kamuözel ortaklığıyla hayata geçirilen en büyük proje olma özelliğini de taşıyor. IC Holding’ten elektrik dağıtım sektörünün özelleştirilmesinde büyük adım olarak IC İçtaş Enerji, Tredaş’ı devraldı. Tredaş Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli’de faaliyet gösteren ve 830 bin abone sayısına sahip olan Tredaş, 1.5 milyondan fazla kişiye hizmet vermekte. IC tarafından İstanbul’da yapılmakta olan Bomonti Otel ve Kongre Merkezi 2013 baharında açılacak. Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın 10 büyük oteli arasında yer alacak olan otelin işletmesi için Hilton’la anlaşma imzalandı. Kütahya, Afyon, Uşak üçgenine yapılan Türkiye’nin ilk bölgesel havaalanı Zafer Alanı’nın inşaatı tamamlanarak, işletmeye açılmıştır. 43 IC olarak gurur duyacağımız daha nice önemli projelere… IC Vakfından AİÇÜ’ye Yayın Desteği IC Vakfımız ile Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi arasında imzalanan protokol gereği, üniversite akademisyenlerinin hazırladıkları eserler Üniversite yayını olarak kitap haline getirilmeye başlandı. Bu kapsamda 2012 yılında Doç. Dr. Yusuf ÇETİN’in, 44 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 “Tarihi Kalıntıları ve Kültürel Değerleri ile Ağrı”, Yrd. Doç. Dr. Nazım KARTAL’ın “Türkiye’de İl Özel İdareleri” ve Yrd. Doç. Dr. Aysun DOĞUTAŞ ve Dr. Cemil DOĞUTAŞ’ın “Erken Psikososyal Müdahale ve Düzenlemelerle Okullarda Şiddetin Önlenmesi” çalışmaları IC Vakfımız desteğiyle Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi yayını olarak basıldı. Üniversitenin Akademik Açılış Töreni’nde kitapları yayınlanan akademisyenlere teşekkür plaketi IC Vakfı Müdürü Dr. Meral DİNÇER tarafından verildi. 45 TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ GENEL BAŞKANI SELÇUK PEHLİVANOĞLU İLE EĞİTİME DAİR… Söyleşi: Dr. Meral DİNÇER TED Ankara Koleji ve ODTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu Sn. Selçuk Pehlivanoğlu, Almanya’da İnşaat Mühendisi olarak çalışmasının ardından, 1993 yılında siyasi hayatının başlangıcı olarak, Anavatan Partisi’nin Gönüllüler Grubunu kurdu ve başkanlığını yürüttü. 1999 - 2001 yılları arasında Genel Başkan Yardımcılığı ve Yardımcı Kuruluşlar Başkanlığı yaptı. 2002 yılında Genel Başkan Yardımcılığı, Seçim İşleri Başkanlığı ve Gönüllüler Grubu Başkanlığı görevlerinde bulundu. Selçuk Pehlivanoğlu, 2003 yılından bu yana, Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı olarak hizmet vermektedir. Şu anda, TED Genel Başkanı, TED Yükseköğrenim Vakıf Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı, TED Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı olarak görevlerini sürdürmektedir. 46 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Eğitiminizin ardından, başarılı bir meslek hayatı ve siyaset geçmişiniz var. Türk Eğitim Derneği’nde göreve başlama nedenleriniz neler oldu? Ben TED Ankara Koleji Mezunuyum. Yüksek Öğrenimimi ODTÜ İnşaat Mühendisliği’nde tamamladım ve 2,5 yıl Almanya’da çalıştıktan sonra Türkiye’de kendi şirketimi kurdum. Diğer yandan aktif siyaset hayatım başladı. Bence hayat sadece tatminler ve hayaller üzerine kurulu, yaşın hiçbir önemi yok, hayaller bitince tükenirsiniz… Hayaller de yaşadığımız hayata katkılarımız ve bundan aldığımız haz ile doğru orantılıdır. O senelerde ekip arkadaşlarım TED Mezunlar Derneği’nde çok faaldi, arkadaşlarımızla birlikte, TED ile ilgili çok güzel hayallerimiz vardı. Bunları paylaşırken kongrede Genel Başkan olarak seçildim ve yine 47 arkadaşlarımızla yeni bir yol haritası belirledik. Bizlerle, yola çıkışınızı belirleyen hayallerinizi paylaşır mısınız? Bizler, 1928 yılında, başta Ulu Önder Atatürk’ün katkıları ile kurulan Türk Eğitim Derneği’nin taşıdığı misyon ve vizyonu yerine getirmeye yönelik bir hedef koyduk. Bu ülke bizlere çok şey verdi. Bunları ileri götürmek ve farkındalık yaratmak zorundaydık. Zaten TED böyle bir kurumdu… TED sadece bir kolej değildir. Her zaman farkındalık yaratmıştır. Bizlerin ana amacı, TED’in bir sivil toplum kuruluşuna dönüşmesi ve böyle algılanması idi. İkinci en önemli hedef, 85 yıl önceki ilkeler içinde yer alan, maddi güçlüğü olan çocuklara el uzatmak, üniversite açmak ve okul sayılarını arttırmaktı. O zamanlardaki hayallerinizden bugüne geldiğinizde, nasıl bir ilerleme sağlandı? Finansal güç çok farklılaştı, yatırımların birçoğu tamamlandı. TED arkasında başka hiçbir kurum olmayan, sadece millete ait bir değerdir. Fizibilite için yeni kaynaklar yaratıldı. Okullaşma arttırıldı, bugün 21 ilde toplam 25 TED Okulu bulunmaktadır ve okul sayısı hızla artmaktadır. TED Üniversitesi faaliyete başlamıştır. Toplamda 20.000 talebe ve 35.000 mezunumuz vardır. TED Üniversitesi’nin de açılması ile hayallerimiz gerçek oldu. Yeni hayalimiz ve hedefimiz eğitim eşitliği, yani maddi olanağı olan ve olmayan öğrencilerin tamamen eşit eğitim haklarından yararlanabilmesidir. Okullaşma sadece para kazanılsın diye olmaz, başka birçok farklı amaç gütmekteyiz. Çok somut bir örnek vermek gerekirse, TED Kuzey Kıbrıs Koleji, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül o zaman Dışişleri Bakanımız iken, kendisinin talimatlarıyla açıldı. Bir yıl sonra elçiliğin görüşü, okulun açılması ile birlikte, Rum kesimine olan göçün kesinlikle azalmış olduğudur. TED Okulları açıldıkları illerdeki rekabet koşullarını değiştirir ve il ekonomisine katkı sağlar. Bölgedeki yoksul öğrencilerin eğitimine destek olur, ayrıca devlet okulları öğretmenlerine de ücretsiz eğitim verir. Çünkü amaç sadece iyi bir özel okul olmak değil aynı zamanda devlete de destek olmaktır. TED Okulları’nın hepsi bulundukları bölgede lider konumundadır ve hedefimiz 81 ilde olmaktır. Bizler aslında bir nevi modern Robin Hood’uz. Ana yetiştirme iddiasında olan bir üniversitedir. IC Vakfı olarak bizlerin en önemli misyonu, öğrencilerimize sağladığımız karşılıksız burslardır. TED olarak, sizlerin de en önemli misyonlarınızdan biri olan burs sisteminiz hakkında bizlere bilgi verebilir misiniz? kaynağımız okullarımızdır ama kazanılan paranın geri dönüşü, parası olmayanadır. Hayallerimiz gerçek oldu diye vurguladığınız TED Üniversitesi’nin farkı nedir? Türkiye’de üniversite açmak kolay, ancak kurmak zordur. Özellikle bürokratik kültürlerde, akademik yapıdaki farkı ortaya koymak kolay değildir. Türkiye’de araştırma üniversitesi olarak adlandırılan üniversitelerde bile, işin gerçeğine bakılacak olursa, araştırma için yeterli bütçe dahi yoktur. TED Üniversitesi ise öncelikle tamamen öğrenme odaklı bir eğitim sistemine sahiptir. Yüksek Öğrenim Kurumu, tarihinde ilk defa bizlere güvenip farklı bir programa onay vermiştir. TED 48 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Üniversitesi 3 Fakülte; Eğitim, Mühendislik - Mimarlık, İktisadi İdari Bilimler ve 10 bölüm ile faaliyete başlamıştır. Tamamı en fazla 30 kişilik sınıflarda eğitim verilmektedir ve İngilizce eğitimi çok üst düzeydedir. Hatta Türkiye’de sınıf öğretmenliği bölümünün İngilizce eğitim ile yapıldığı ilk üniversitedir. Bir vakıf üniversitesi olarak, kaynakların çoğunun buraya aktarıldığı, en yüksek burs oranına sahip vakıf üniversitesidir. Bölüm seçmede öğrencilerin yaşadığı zorlukları ve yanlış kararları göz önüne alarak, önce fakülte, ikinci sınıfta bölüm seçme hakkının olduğu ilk üniversitedir. Başka bir disiplinden yan dal yapmanın mecburi olduğu, diplomaya değil 21. yy’a birey Burs verme TED Bünyesinde 2 aşamalıdır: Kendi okullarında burs, ayrıca TED Genel Merkezi’nin bursları vardır ve hepsi karşılıksızdır. İkisinin de ortak tanısı, burs vermenin sadece para verme olmadığıdır. TED Genel Merkez burslu öğrencilerinin tüm eğitim masrafları, cep harçlıkları dahil olmak üzere tarafımızdan karşılanır. Ayrıca bu öğrencilere aile adaptasyonları, kariyer yönetimi gibi konularda da destek verecek özel birimlerimiz ve özel gönüllü komitelerimiz vardır. İkinci kademe ise kendi okullarında aldıkları burslardır. Bursiyerlerimiz üniversite eğitimine başladıklarında, kendilerine akademik koçlar atanır ve bu süreç eğitim hayatlarının sonuna kadar devam eder. Mezun olduklarında ise kendilerine sorumluluklar verilir ve her zaman TED Ailesinin bir üyesi olarak kalırlar. Bursiyerlerimiz, ilköğretim hariç her sene toplanır. Bu sene Şubat ayındaki kış kampımız, Sayın İbrahim Çeçen’in desteği ile Antalya’da IC Otelleri’nde yapılacaktır. Bu vesile ile güzel ülkemizin geleceği olan burslu çocuklarımız adına Sayın İbrahim ÇEÇEN’e şükranlarımızı sunmak isterim. Derneğimiz şu ana kadar 47.000 çocuğumuza öğrenim hayatları boyunca burs vermiştir. Türk Eğitim Derneği’nin Sivil Toplum Kuruluşu olarak tanınması ve algılanması amacınızdan bahsetmiştiniz. Konuya geri dönersek, Sivil Toplum Kuruluşlarının Türkiye’de sizce ilerleyişi nasıldır ve TED’in bu tablodaki yeri ve hedefleri nelerdir? 49 Maalesef sivil toplum kuruluşları Türkiye’de devşirme usulüne uygun bir yapı taşımaktadır ve dayanışma dernekleri doğru bir profesyonel yapıda da değildir. Devletle ilintili olarak, sivil toplum kuruluşu kültürleri, ya tamamen kabul eden, ya da tamamen reddeden, siyah – beyaz, keskin bir yapılanma içindedir. TED olarak, önümüzdeki hafta ‘’Eğitimde Düşünce Kuruluşu’’ nu açacağız. Amacımız 10 yıl önce masaya yatırdığımız kuruluş amacımız olan eğitime yön vermektir. Okul öncesinden yüksek öğrenimin sonuna kadar birçok çalışma gerçekleştirdik. Kampanyalar düzenledik. Velilerin eğitime harcadıkları paranın, Devletin harcadığına eklendiğinde öğrenci başına harcanan tutarda O.E.C.D ülkelerinin ilerisinde olan ülkemizde, sınav sistemi, okuma yazma oranı, eğitimin kalitesi, birleştirilmiş sınıflar gibi birçok sorun halen önümüzde durmaktadır. Bunlarla, sivil toplum kuruluşu olarak mücadele ediyor ve çözümler üretiyoruz. En önemli hedefimiz, eğitimdeki sosyal adaletsizliği ortadan kaldırarak, milli bir program oluşturmak ve bunun kalıcı olmasını sağlamaktır. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, sivil toplum kuruluşlarının en önemli örneklerinden biridir. Sosyal sermayenin devlete destek olması çok değerlidir ancak bu değeri yüceltmek ve korumak devletin görevidir. Hedefiniz nasıl bir gençlik yaratmaktır ve eğitimin Türkiye’nin gelişimindeki payını nasıl yorumluyorsunuz? Özgür düşünen ve aynı zamanda değerlerine bağlı, cumhuriyeti özümsemiş, yüksek nitelikli eğitim almış gençler, kendi hayatlarını kurtaracaktır. Bir çocuğun hayatının kurtulması, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin kurtulması demektir. Aynı zamanda gençlerimize birlikte yaşama kültürünü özümsetebilmemiz çok önemlidir. Ülkemizde genç nüfusun çok büyük olması, bir fırsat olabilecekken, aynı zamanda çok büyük bir tehdittir. 21.Yüzyılda çözüm, nitelikli nüfustur ve bunun da yolu kaliteli eğitimdir. TED olarak çabamız eğitimde ulusal bir programa sahip olmak, sosyal adaletsizliği ortadan kaldırmak, parasız öğrencilere eşitliği sağlayabilmek için yapılacak pozitif ayrımcılıktır. Bu ideoloji değildir, bir neslin geleceğini kurmak için ortaya koyduğumuz çabadır ve bunun tek yolu eğitimdir. TED, dernekten öte bir kuruluştur ve ivmesi giderek artmaktadır. Türkiye’de iyi eğitim almamış, yaşam becerilerini arttırmamış tek bir çocuk kalmayana kadar, tarafsızlığımızı koruyarak, iyi yapıları takdir edip, kötü yapıları, çözüm önerileri ile eleştirip kamuoyuna sunarak yolumuza devam edeceğiz. Sivil Toplum Kuruluşları, vakıflar ve hayırseverliğin, eğitime katkıları açısından neler düşünüyorsunuz? Bağış yapmak bir kültürdür ve Türkiye’de bu kültür vardır. Ancak bunun topluma fayda noktasında yapılıp, sonrasında da takipçisi olmak gerekir. IC Vakfı, kısa sürede bunu çok iyi başardı. Büyük bir holding, profesyonel kurallar çerçevesinde, büyük bir üniversite yapısını kurgulamış, gerçekleştirmiş ve yüksek öğrenim sistemine çok büyük bir kazanç sağlamıştır. Sadece maddi destek değil, aynı zamanda insanların isimlerini ortaya koymaları çok büyük bir emanettir ve bu bilinçle, kurumların da buna layık olmaya çalışması gerekir. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi süreç içerisinde evrim yaşayacak ve daha da fazla gelişecektir. Bizler, TED olarak, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne yapılabilecek her türlü desteğe hazırız çünkü Türkiye’ye hizmet veren herkese destek vermek onurdur. Bağış yapmak bir kültürdür ve Türkiye’de bu kültür vardır. Ancak bunun topluma fayda noktasında yapılıp, sonrasında da takipçisi olmak gerekir. IC Vakfı, kısa sürede bunu çok iyi başardı. Büyük bir holding, profesyonel kurallar çerçevesinde, büyük bir üniversite yapısını kurgulamış, gerçekleştirmiş ve yüksek öğrenim sistemine çok büyük bir kazanç sağlamıştır. PATNOS TIBBİ SEKRETERLİK VE DÖKÜMANTASYON KURSİYERLERİ SERTİFİKALARINI ALDI AİÇÜ Sürekli Eğitim Merkezi ve İbrahim Çeçen Vakfı işbirliğiyle açılan Patnos Tıbbi Sekreterlik ve Dokümantasyon Kursu başarıyla tamamlandı. Programa katılan 35 kursiyere sertifikaları Patnos Devlet Hastanesi Konferans Salonu’nda düzenlenen törenle dağıtıldı. Kurs sonunda, ayrıca AĞRISEM ve IC VAKFI adına Patnos Devlet Hastanesi bahçesine 50 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 230 meyve ağacı dikildi. Kursu bitirerek sertifika alanların gerek devlet, gerekse özel hastanelerde çalışmaya başlamaları kursun faydası ve sonucu açısından son derece önemlidir, Patnos Devlet Hastanesinde 6, Van Gölü Hastanesi’nde 2, Patnos’taki çeşitli eczanelerde 3 ve medikal alanında 3 gencin kursu bitirir bitirmez çalışmaya başlamaları ümit vericidir. Diğer kursiyerler ise hastane alımları ve yapılacak olan ağız ve diş hastanesinde istihdam edilebilecek donanıma sahip olmuşlardır. IC Vakfı olarak bu projenin gerçekleşmesinde büyük emeği geçen Cesim Taştekin ve AĞRISEM Müdürü Yrd. Doç. Dr. Coşkun Taştan’a teşekkür ediyoruz. 51 Çocukların Oyuncak Sevinci İbrahim Çeçen Vakfı’ndan Patnos Gençali İlköğretim Okulu Anasınıfı öğrencilerine oyuncak yardımı yapıldı. Patnos Gençali İlköğretim okulu Müdürü Sait KUNDU “Öncelikle Ağrı’lı iş adamımız İbrahim ÇEÇEN beyfendi ve İbrahim Çeçen Vakfı Müdürü Meral DİNÇER hanımefendiye bizleri düşünüp böyle bir yardımda bulundukları için teşekkür ediyorum” dedi. KUNDU.”Gönderilen oyuncaklar ile çocuklarımızdaki sevinç ve gözlerindeki mutluluk ifadesinden dolayı bizler de mutlu oluyoruz. Emeği geçen herkese teşekkürler ediyorum. Ayrıca bu oyuncakları bize ulaştırmakta büyük emeği olan Patnos Gazeteciler Derneği üyelerine ayrıca teşekkür ediyorum.”diye konuştu.”Anasınıfı öğretmeni Semra TAŞDEMİR ise, emeği geçen herkese teşekkür ederek, şunları söyledi.”Bizleri unutmayıp bize bu oyuncakları gönderen ve bu çocukları sevindiren İbrahim Çeçen Vakfı’na çok teşekkür ediyorum ve gerçekten bu tür yardımlara ihtiyacımız var” Patnos Gazateciler Derneği Başkanı Faruk YAVUZ ise şunları söyledi.”Ben Vakfın müdürü Dr. Meral DİNÇER’le görüştüm ve Patnos ilçemizde oyuncak, giyim, kırtasiye ve buna benzer ihtiyaçlarının olduğunu yazdım, sağolsun kendisi bana dönüş yaptı ve bize çocuklar için oyuncak göndereceklerini söyledi, bir kaç gün sonra bu oyuncaklar bize ulaştı ve biz de aracı olup bu oyuncakları ihtiyaç sahibi okula verdik. Biz Gazeteciler Derneği olarak Vakfa teşekkürlerimizi sunuyoruz ve bu tür yardımların devamını bekliyoruz.” Gürsel ve Nezahat Çeçen İlköğretim Okulu Yenilendi Gürsel ve Nezahat Çeçen İlköğretim Okulu, 2012-2013 Eğitim-Öğretim dönemi, İbrahim Çeçen Vakfı’nın katkıları sayesinde yeni öğretim yılına bir dizi değişikliklerle başladı. Okul Müdürü Mehmet ÜŞEKCİOĞLU “Öncelikle yeni eğitim-öğretim sistemiyle birlikte daha küçük yaşta öğrencilerin okula gelecek olmasıyla, okulumuz 52 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 ilkokul binasındaki 8 lavabo yenilenerek öğrencilere uygun hale getirilmiştir. Okulumuzun iki binasında da giriş merdivenleri tadilattan geçirilmiştir.” dedi. Özellikle kış mevsiminde sorun yaşatan çatının kiremitleri alınarak kalvenizli saca dönüştürüldüğünü söyleyen Üşekcioğlu, “Yaşanan bu değişikliklerin dışında, okulumuz için en önemli yeniliklerden biri de temizlik ve görünüm açısından önem arz eden, iç ve dış cephe boyaları tamamen değiştirilmiş, hem sınıfların içi hem de okulun dışı ferah ve güzel bir görünüme kavuşmuştur. Gürsel ve Nezahat Çeçen İlköğretim Okulu öğretmen, öğrenci ve velileri olarak İbrahim Çeçen Vakfı’na katkılarından dolayı teşekkürlerimizi sunarız’’. dedi. 53 Prof. Dr. İrfan ASLAN Yeniden AİÇÜ Rektörü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 130. ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13. maddeleri uyarınca, Yükseköğretim Kurulu’nun önerdiği adaylar arasından Prof. Dr. İrfan ASLAN, Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL tarafından Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü olarak yeniden atandı. Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, ‘’Eğer bir üniversite ya da devlet kurumu şehirle, halkla barışık değilse, beklenilen başarıyı gösteremez. Bu doğrultuda her zaman şehirle iç içe olduk’’ dedi. El birliğiyle güzel bir kampüs alanı oluşturduklarını dile getiren Aslan, şunları kaydetti: ‘’Bundan sonra inanıyorum ki üniversitemiz dünyada parmakla gösterilecek uluslararası bir üniversite olacaktır. Bu da yine değerli akademisyenlerimiz tarafından meydana getirilecektir. Yeni dönemde üniversiteyi dünya üniversiteleri seviyesine çıkarmayı hedefliyoruz. Üniversiteler, bulundukları şehre, bölgeye ve ülkeye katkı yaptığı sürece gelişimini sürdürür. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi de Ağrı’nın ve bölgenin kalkınmasına bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çok ciddi katkılar sağlayacaktır’’ dedi. Biz de IC Vakfı olarak Sayın Rektörü kutluyor, üniversitemiz için hayırlı olmasını diliyoruz. İBRAHİM ÇEÇEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRENCİMİZ RESİM YARIŞMASI BİRİNCİSİ 10 Kasım Atatürk’ ü Anma Haftası münasebetiyle okullararası düzenlenen yarışmada okulumuz öğrencisi il birincisi oldu. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 74. yıl dönümü münasebetiyle, İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen resim yarışmasında İbrahim Çeçen İlköğretim Okulu 7/B Öğrencisi Cansel KAHRİMAN il birincisi oldu. SBS’DE ÜSTÜN BAŞARI 2011-2012 Eğitim- Öğretim yılı sekizinci sınıflar arası yapılan SBS sınavında İbrahim Çeçen İlköğretim okulu büyük başarı elde etti Yapılan sınavda 450 ve yukarı puan alan 10 öğrencinin Ağrı Fen Lisesine, 6 öğrencimiz de 450 ve daha yuları puanla il dışındaki fen ve Anadolu liselerine kayıt yaptırmışlardır, 430 ve yukarı puan alan 9 öğrenci Ağrı Anadolu Öğretmen Lisesine, 3 öğrenci sağlık meslek lisesine , diğer tüm öğrencilerimiz de yüksek puanla öğrenci alan çeşitli Anadolu liselerine kayıt yaptırmışlardır. Okul Müdürü İsmail DURAK 2011-2012 Eğitim Öğretim yılı SBS sınavında 8/ D sınıfı öğrencilerinden Beyza Aleyna AYAN’ ın 2 yanlışla 493 puan alarak bu yılın Ağrı birinciliğini paylaştığını ve ilin SBS ortalamasında da devlet okulları arasında ilk sırayı elde ettiğini açıkladı. 54 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü salonunda düzenlenen 10 Kasım Anma törenlerinin ardından, öğrencimize ödülü Ağrı Vali Vekili Mehmet Gökhan ZENGIN tarafından verildi. TEKVANDODA ALTIN MADALYA 13-14 Ekim 2012 tarihleri arasında Iğdır ilinde düzenlenen Tekvando Müsabakalarında öğrencimiz Hümeyra SUNAL altın madalya kazandı. İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü tarafından Iğdır ilinde organize edilen “Dostluk Müsabakalarında” 33 kiloda Siyah Kuşakta olan İbrahim Çeçen İlkokulu 6/E sınıfı öğrencilerinden Hümeyra Sunal rakiplerini yenerek altın madalya kazanmıştır. Minik tekvandocuyu tebrik eden okul müdürü İsmail DURAK çeşitli hediyeler vererek başarılarının devamını diledi. Durak SUNAL’ın yapacağı her türlü çalışmalarda okul idaresi olarak sürekli destekçisi olacaklarını da ifade etti. 55 OKULDA KUPA SEVİNCİ Ağrı İbrahim Çeçen İlköğretim Okulu Kız Voleybol Takımının Başarısı İbrahim Çeçen Ortaokulu, Kız Voleybol Takımının il genelinde yapılan müsabakalarda üçüncü olarak almış oldukları kupanın sevincini yaşıyorlar. Milli Eğitim Müdürlüğü ile Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğünün organize ettikleri 2012-2013 Okul Sporları Kızlar Voleybol Müsabakalarında İbrahim Çeçen Ortaokulu Voleybol takımı çıkarmış olduğu başarılı maçlar sonunda İl üçüncüsü oldu. Kutlu Aktaş kapalı spor salonunda yapılan maçlar sonunda, İbrahim Çeçen Ortaokulu Voleybol takımı almış oldukları kupayı okul Müdürü İsmail DURAK’a teslim etmenin heyecanını yaşadılar. IC ENERJİ ve TREDAŞ Yusuf Baykan’la Söyleşi Yusuf Baykan; Orta Doğu Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra Dallas Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı yaptı. Nurol Yatırım Bankası A.Ş., Kurumsal Finansman Bölümü, Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. Uluslararası İş Geliştirme ve Operasyonlar Bölümü, TeliaSonera Eurasia., Bütçe ve Raporlama Bölümü’nde çalıştıktan sonra Kazakistan K’Cell’de Finans Direktörü, Moldova Moldcell’de Genel Müdür ve AES-IC İÇTAŞ Enerji Üretim A.Ş.’de Finans Direktörü olarak görev yaptı. Halen IC Holding bünyesinde Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş. Söyleşi: Dr. Meral DİNÇER IC Holding çatısında enerji sektörüne geçişten başlayabilir misiniz? Ne zaman ve niye enerji sektörüne geçildi? Elektriğin hayatımızdaki yeri ve önemi gün geçtikçe artmaktadır. Son yıllarda ülke ekonomisindeki gelişmeler ile birlikte hem iş ortamında hem de evlerimizde daha yoğun bir şekilde elektriği ve elektrikli 56 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 aletleri kullanmaktayız. Ülkemizde elektrik tüketimi geleneksel olarak ekonomideki genel büyümenin üzerinde bir artış göstermektedir. 19982010 yılları arasında, GSYİH ortalama %3,6 büyürken, aynı dönemde elektrik tüketimi %6 oranında artış göstermiştir. Bu hızlı artışa rağmen ülkemizde kişi başına elektrik tüketimi Avrupa Genel Müdürlüğü görevini sürdürmektedir. ülkelerinin oldukça gerisinde kalmaktadır. Ülkemizde kişi başı elektrik tüketimi 2.5 MWh iken bu oran Fransa’da 8 MWh/kişi’dir. Elektrik tüketimi sınır komşumuz olan Yunanistan’da 5.4 MWH/ kişi ve Bulgaristan’da 4,7 MWh/kişi ile bizden oldukça yüksektir. Söz konusu bu eğilim ve Türkiye’nin diğer ülkeleri yakalamakta 57 gösterdiği başarı IC Holding’in yıllar önce dikkatini çekmiş ve Holding’in enerji alanındaki ilk yatırımı 1998 yılında YİD sistemine dahil olan Girlevik II Hidroelektrik santrali ile başlamıştır. Sizin IC Enerji ile buluşmanız nasıl oldu, IC’de hangi görevlerde bulundunuz? Ben IC Holding’deki yolculuğum 2009 yılının başında, AES ile elektrik üretim projelerinin geliştirilmesi için kurulmuş olan ortaklığa Finans Direktörü olarak çalışmaya başlamam vesilesi ile başladı. Bunu takiben 2012 yılının başında Trakya elektrik Dağıtım A.Ş’nin devir alınması sonrasında Tredaş’a Genel Müdür olarak atandım. 2012 yılı başından beri bu görevi sürdürmekteyim. IC Enerji’nin kuruluşundan bu yana tamamlanan projelerden bahseder misiniz? 1998 yılındaki kuruluşun ardından IC Enerji, ilk olarak Erzincan Girlevik II hidroelektrik santrali ve diğeri de Isparta da fueloil yakıtlı olmak üzere 2 santrali başarı ile tamamlayarak işletmeye almıştır. Sonrasında yine Erzincan Mercanda ikinci hidroelektrik santralini de inşa ederek işletmeye almıştır. IC Holding için bu üç proje enerji sektöründeki kilometre taşları olmuştur. Bu tesislerin operasyona başlaması sonrasında, 2007 yılında AES ile ortaklık gerçekleşmiş ve bu ortaklık kapsamında Karaman’da Damlapınar HES ve Kepezkaya HES, Samsun’da Kumköy HES ve Tokat da Niksar HES inşaatlarına başlanmıştır. Damlapınar, Kepezkaya ve Kumköy santrallerimizin tamamlanması bizim AES ile olan ortaklığımızın son dönemlerine denk gelmiş ve varılan anlaşma ile IC Holding tamamlanan bu santrallerdeki hisselerini AES’e devrederek geri kalan enerji portföyünün tamamını almıştır. 2012 yılı Haziran ayında da Niksar HES 40 MW kurulu gücü ile üretime başlamıştır. Halen devam etmekte olan enerji projelerinden söz edebilir misiniz? Enerji sektöründeki yatırımlarımıza, Erzincan’da Bağıştaş II HES ve Barajı, Trabzon’da Üçhanlar HES, Üçharmanlar HES ve Kemerçayır HES, ve Giresun’da Çileklitepe HES ile devam etmekteyiz. Tredaş’ın özelleştirilmesi önemli bir konu olarak gündemi etkiledi, sizin Tredaş hakkındaki görüşleriniz nedir? Mevcut mevzuat kapsamında elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi 2007 yılından beri devam etmesine rağmen 2010 yılında gerçekleştirilen ihaleler ile birlikte Türkiye’nin gündeminde önemli bir yer almıştır. Söz konusu dönemde gerçekleştirilen yedi ihaleden sadece Tredaş’ın devrini IC Holding tamamlayabilmiş, geri kalan tüm ihaleler katılımcıların yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle iptal edilmiştir. Elektrik Dağıtım Şirketlerinin özelleştirmelerinin birçok faydalar sağladığını düşünüyorum. Öncelikle yapılan yatırımlarla kamuya sağlanan hizmetin verim ve kalitesinde önemli artış beklenmektedir. Bunun yanı sıra tahsilatın artması ve kayıp kaçağın önlenmesi özelleştirmenin en önemli faydaları arasında sayılabilir. TREDAŞ’ın özelleştirilmesi henüz birinci yaşını 58 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 doldururken iyileştirmeleri şimdiden önemli ölçüde gösterebildiğimize inanıyorum. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde, büyük oranlarda personelin kamuda kalmayı tercih etmesi nedeniyle meydana gelen insan kaynağı açığına rağmen şirketimizin hizmet sağladığı 1.5 milyonun üzerinde kişiye devir sürecini hissettirmeden hizmetin devamlılığını sağlamamız en önemli başarımız oldu. Bunu bizimle kalmayı tercih eden Tredaş çalışanları ile birlikte grubumuza yeni katılan arkadaşlarımızın ve tabi ki Holdingimizin ve enerji üretim grubumuzun fedakarca çalışmaları ile başardık. Ayrıca, 2012 sonu itibariyle tahsilat oranımız %99 mertebelerine yükselirken, kayıp kaçak oranımız ise %6’lara gerilemiştir. Bu oranlar sadece Türkiye’de değil Avrupa’da bile kolay kolay yakalanamayan değerlerdir. Önümüzdeki zaman diliminde IC Enerjinin yeni hedefleri ve projeleri neler? Enerji üretiminde hedefimiz hidroelektrik santrallerimizin yapımına devam ederken, üretim portföyümüzü termik santral yatırımları ile de desteklemektir. Bu kapsamda, inşaatı devam eden santrallerimize ek olarak proje geliştirme aşamasında olduğumuz Güneyce ve İkisu hidroelektrik santralleri ve Isparta Doğalgaz Çevrim Santrali bulunmaktadır. Ayrıca, Adana’nın Yumurtalık 59 bölgesinde bir adet ithal kömür santrali, bir doğalgaz çevrim santrali ve LNG depolama tesis başvurularımızı lisansa çevirmek üzere gerekli çalışmaları da yürütmekteyiz. Üretim kapasitemizi arttırırken aynı zamanda operasyonlarımızı da güçlü tutmak amacıyla santrallerimizin kapasite kullanım oranlarını teknik olarak mümkün olan en üst seviyelerde tutmak ve bunu gerçekleştirirken de iş sağlığı ve güvenliği prensiplerimizden taviz vermemek en büyük hedeflerimiz arasında yer almaktadır. 2013 yılı enerji sektöründe dağıtım ve perakende faaliyetlerinin ayrıştığı kritik bir sene olacaktır. Biz de Trakya Elektrik Dağıtım şirketimizi hem hukuki hem de operasyonel olarak bölerek perakende satış faaliyetlerimizi yeni kurduğumuz Trakya Elektrik Perakende Satış şirketimize devredeceğiz. Perakende şirketimizin faaliyetlerine başlaması ve kendi sistem ve süreçlerini oturtması 2013 yılının en önemli projelerinden birisidir. Diğer taraftan, dağıtım şirketimizde hizmet kalitemizi arttırabilmek, kurumsallaştırmayı ve verimliliği daha üst seviyelere taşımak ve sürdürülebilir kılmak adına yatırımlarımıza devam edeceğiz. 2012 yılında başlattığımız yoğun tesis yatırımlarımızın 2013 yılında da devam etmesini öngörmekteyiz. Ayrıca, teknoloji ve bilgi işlem konusunda başlattığımız; SCADA, Coğrafi Bilgi Sistemi, Otomatik Sayaç Okuma Sistemi, Süreç İyileştirme ve Standardizasyonu, Enerji Kalitesi ve SAP gibi projelerimizin ilk sonuçlarını da yeni yıl itibariyle almaya başlayacağız. Dr. Şevin Üniversiteye başladığım zamandan beri maddi desteğinin yanında, manevi olarak da hep yanımda olan Ibrahim Çeçen Vakfi’nin şimdi bir yayınında yer almak çok güzel bir duygu. Sayın İbrahim Çeçen’in iş dünyasındaki muazzam başarıları bir yana, eğitime verdiği desteğin paha biçilemez olduğunu düşünüyorum. 60 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Kendisinin Ağri’ya kazandırdığı üniversitenin sosyal getirilerini, ilin gelişimine katkısını Ağri’daki zorunlu hizmet süremde bile gözlemleme fırsatı buldum, ki bunun uzun vadedeki etkisinin Ağrı’yı bambaşka bir yere taşıyacağını şimdiden görmek zor değil.. Ben, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Pediatri ihtisası yapmakta olan bir hekim olarak, bu ailenin bir üyesi olmaktan mutluluk duyuyor, eğitimime sağladığı katkıdan dolayı IC Vakfı ailesine teşekkürü borç biliyorum. Dr. Şevin Yardımcı Gazi Tıp Fak. Hastanesi (Mezun Bursiyerimiz) 61 İspanya / Madrid LLP-Proje Toplantısı’na IC Vakfı’nı Temsilen Yrd. Doç. Dr. Sinan Kocaman Katıldı Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı’nca Hayat Boyu Öğrenme Programı (LLP) Leonardo da Vinci (LdV) Yenilik Transferi (IT) Proje faaliyetleri kapsamında İspanya, İtalya, Yunanistan ve Romanya’dan farklı eğitim ve öğretim kurumları ortaklığında yapılan ‘‘Yourvid YESdigital’’ (2012-1ES1-LEO05-49498) başlıklı uluslararası projenin ilk toplantısı 26-27 Kasım 2012 tarihleri arasında İspanya’nın başkenti Madrid’te gerçekleşti. Toplantıya İbrahim Çeçen Vakfı’nı temsilen Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN katılmıştır. Toplantıda, katılımcı ülkeler öncelikle kendi kurumları ve faaliyetleri hakkında bilgiler vermişlerdir. Bu kapsamda Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN, İbrahim Çeçen Vakfı’nın kısa tarihi ve faaliyetleri, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin Kuruluşu ve Gelişimi ile Ağrı İli’nin tanıtımını içeren bir sunum yapmıştır. Ardından proje kapsamında, projenin genel içeriğinin belirlenmesi, ortak kurumların sorumlulukları ile faaliyetler ve proje takvimi ile ilgili planlama çalışmaları sürdürülmüştür. 62 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 63 Azerbaycan Gence Agrar Üniversitesi ile İşbirliği Anlaşması İmzalandı Azerbaycan Devlet Ziraat Üniversitesi’nde 22-24 Kasım 2012 tarihinde düzenlenen “International Tendency In Renovation and Development of Education: Rate, Value and Quality In Credit System” isimli sempozyuma hem Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde yapılan çalışmaları, hem de üniversitenin kuruluş modelini anlatmak üzere Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN ve Yardımcısı Prof. Dr. Telat YANIK “Eğitim Modelleri ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde Bologna Süreci” isimli tebliğleriyle katılmışlardır. Toplantı sonucunda Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN ve Agrar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mirdamed SADIQOV arasında ikili işbirliği anlaşması imzalanmıştır. Buna göre gelecek dönemde Azerbaycan’dan 10’ar kişilik gruplar halinde öğrencilerin AİÇÜ’de kısa süreli eğitim öğretim almak üzere gelmeleri beklenmektedir. Doğu’da Parlayan Kültür Şehri AĞRI Yazı: Dr. Meral DİNÇER Fotoğraflar: Ağrı Valiliği İl Kültür Turizm Müdürlüğü Arşivi (Ali İhsan ÖZTÜRK) Yılın yarısının kar altında geçtiği, sıcaklığın neredeyse -45’lere düştüğü, 1650 metre yüksekliğindeki bir yaylada kurulan, ismini de heybetle yükselen dağdan alan Ağrı, tarih boyunca çok sayıda kavim ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. 5165 metreyle sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda Avrupa’nın en yüksek zirvesi olan Ağrı 64 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 dağı, ülkemizin dağ turizmi bakımından en önemli potansiyeline sahip volkanik dağlarından biridir. Ağrı’ya gidildiğinde dünyanın Alaska’dan sonra en büyük meteor çukuru ve onun güzergahı üzerindeki Nuh’un Gemisi’nin izi mutlaka görülmesi gereken yerlerdir. Doğubayazıt’ta muhteşem mimarisiyle İshak Paşa Sarayı sizi büyülerken, İshak Paşa Sarayı’nın hemen karşısında yer alan Urartu Kalesi ve Eski Beyazıt Camii ile Ahmedi Hani Türbesi ruhunuza mistik bir hava katacak, Diyadin’deki Meya mağaraları ve kaplıcaları ise tarihin derinliklerine götürecektir. Ağrı Dağı, dağcılık sporuyla ilgilenenlerin aradığı bütün özelliklere sahiptir. Yüzyıllardır gezginlerin, bilginlerin ve kavimlerin 65 dikkatini çeken bu dağ ülkemizde ve dünyada türkülere, efsanelere, araştırmalara ve mitolojiye konu olmuştur. Nitekim Nuh tufanı öncesinde, Hz. Nuh ve beraberindekilerin bindiği geminin, sular çekilince bu dağda karaya oturduğu asırlardır söylenegelmiştir. Ağrı Dağı’nın bir diğer özelliği ise bakıldığında yekpare bir kitle halinde birden yükselivermesidir. Himalaya ve Ant gibi yüksek dağlarda bu yükselme aşama aşama olduğu için Ağrı Dağı’nın bu görkeminden yoksundurlar. İnsanın karşısında, heybetle durması ona doğal bir güzellik kazandırır, Nuh Tufanından sonra, Nuh’un gemisine ev sahipliği yapmasından dolayı, efsanevi özelliği olan bir dağdır. Adem ile Havva’nın cennetten Bu yazı 44 gezgin yazarın ortak eseri olan ve editörlüğünü Timur ÖZKAN’ın yaptığı, Ocak 2013’te Alter Yayınlarından çıkan Gezgin Gözüyle Türkiye-2 kitabında yayınlanmıştır. 66 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 67 Nuh’un Gemisi Doğubayazıt’ a bağlı Telçeker ve Üzengili köyleri arasındaki bir bölgede yer alan doğal bir anıttır. Bu anıt, gemi biçimli bir siluet şeklindedir. Bu benzerliğinden dolayı Nuh tufanı sonucunda karaya oturan geminin burada kaldığı ve siluetin bu gemiye ait olduğu söylenmektedir. Bu söylentiden hareketle çok sayıda bilim adamı bölgeye gelerek araştırmalarda bulunmuştur. Her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilen bu doğal anıt bugün doğal sit alanı ve açık hava müzesi olarak koruma altına alınmıştır. Yılın yarısının kar altında geçtiği, sıcaklığın neredeyse -45’lere düştüğü, 1650 metre yüksekliğindeki bir yaylada kurulan, ismini de heybetle yükselen dağdan alan Ağrı, tarih boyunca çok sayıda kavim ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. 68 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 69 kovulmadan önce Ağrı Dağı’nın Aras nehri kıyısında yaşadığı da söylenir. Karın hiç eksik olmadığı Ağrı Dağı, çeşitli ülkelerden her yıl çok sayıda turist çekmektedir. Gerek yerli gerekse yabancılar tarafından her yıl yaz aylarında dağ eteklerinde kamplar kurulmakta ve tırmanma turları düzenlenmektedir. Ağrı Dağı’nın özelliklerini ve tırmanış yollarını bilen dağcılık eğitimi almış rehberler, turistlere yardımcı olmaktadırlar. Büyük ve Küçük Ağrı dağlarını, 2678 m. yüksekliğindeki Serbulak Geçidi ayırmaktadır. İlin güneyinde yer alan Süphandağı, Aladağ ve Tendürek Dağları dağcılık ve doğa yürüyüşleri için büyük potansiyele sahiptir. 1959 ‘da harita yüzbaşısı İhsan Durupınar havadan çekilmiş fotometrik haritaların incelerken ilginç bir resim buldu, bunun Nuh’un Gemisi olma olasılığı vardı. İlk bakışta gerçekten gemiye benzeyen bu yapının heyelanın etkisiyle mi, yoksa Nuh’un Gemisi’nin karaya oturduğu yer mi olduğu hala tartışma konusudur. Tevrat ve İncil’de anlatılan Nuh Tufanında adı geçen Ararat’ın Ağrı olduğu söylenir, Kuranı Kerimde de Hüd suresinde Hz. Nuh’un Gemisi’ni demirlediği dağın Ağrı olduğu iddia edilir. Sümer destanlarından dünyaca meşhur olan Gılgamış Destanı 5000 sene önceki bir tufandan söz eder ve bu geminin Cudi (Ağrı) Dağı’nda olduğunu yazar. Nuh’un Gemisi Doğubayazıt’ a bağlı Telçeker ve Üzengili köyleri arasındaki bir bölgede yer alan doğal bir anıttır. Bu anıt, gemi biçimli bir siluet şeklindedir. Bu benzerliğinden dolayı Nuh tufanı sonucunda karaya oturan geminin burada kaldığı ve siluetin bu gemiye ait olduğu söylenmektedir. Bu söylentiden hareketle çok sayıda bilim adamı bölgeye gelerek araştırmalarda bulunmuştur. Her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilen bu doğal anıt bugün doğal sit alanı ve açık hava müzesi olarak koruma altına alınmıştır. Gemi kütlesi: sürekli heyelan olan ve akıntının bütün şiddetiyle devam ettiği yamaçta olduğu halde, yerinde sabit kalmış ve şekli bozulmamıştır. O kütlenin biçimi: insanoğlunun yaptığı ilk gemilere benzerlik gösteriyor Bir araçla geminin kalıntısını kuş bakışı görecek bir yere rahatlıkla gidebiliyorsunuz ve geminin kalıntısının bulunduğu söylenen araziye bakıyorsunuz, ama ilk anda bir gemi kalıntısı göremiyorsunuz. Fakat dikkatli ve detaylı baktığınızda, açık ve engebeli arazide, aynen bir gemi gövdesi kalıntısının, öylece karşınızda durduğunu görebiliyorsunuz. İshak Paşa Sarayı’na gelince; Doğubeyazıt’ın 8 km güneydoğusunda kayalıklar üzerindedir. Sarayın harem girişi üzerinde bulunan kitabesinde; (M.1784) tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kitabede adı geçen II.İshak Paşa’dır. 366 odadan oluşan sarayın yapımına Çıldır Beyi Çolak Abdi Paşa tarafından 1685 yılında başlanmıştır. Yapı yaklaşık yüz yıllık bir dönem içerisinde tamamlanmıştır. İshak Paşa Sarayı farklı üslup ve bezeme şekilleriyle inşa edilmiş olup, ortaçağ şatolarını anımsatan gösterişli bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. İshak Paşa Sarayı İstanbul Topkapı Sarayı’ndan sonra yapılmış 70 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 sarayların en ünlüsü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devri’ndeki son büyük anıt yapısıdır. 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat tarihi yönünden de değeri büyüktür. Tamamen Türk üslubu ile yapılmış kare planlı minaresi başlı başına bir abide görünümündedir. Caminin kıble tarafında dış duvarlarının hemen kenarına inşa edilmiş olan sekizgen türbe, Selçuklu türbe mimarisi geleneğine uygun olarak iki katlıdır. Dünyada ilk defa yerden ısıtma, su ve kanalizasyon sistemi bu sarayda yapılmıştır. Dümdüz bir arazide birden yükselen Ağrı Dağı’nın muhteşem görüntüsünden etkilenmemek mümkün değil, ancak ilginçtir ki İshat Paşa Sarayı’nın hiçbir penceresinden dağ gözükmemektedir. Kerem ile Aslı’nın: birbirini görüp aşık olmaları, Doğubayazıt ile İshak Paşa Sarayı arasındaki “Keşiş Bahçesi”nde olmuştur. Termal merkezler yönünden de oldukça zengin olan Ağrı’nın Diyadin ilçesinde Yılanlı, Davut ve Köprü kaplıcaları bulunmaktadır. 75 derece sıcaklığındaki suları romatizma ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir. İlçenin girişinde 3 yıldızlı bir termal otel bulunmakta olup, bu yöre henüz tam anlamıyla termal turizm yönünden maalesef gelişmemiştir. Burada yapılacak düzenlemelerle gerek yurtiçi gerekse yurtdışından sağlık turizmine büyük katkı sağlanabilir. Bir gidilmesi gereken yer olan Meteor Çukuru Doğubeyazıt’ın 35 km doğusunda, İran sınırına 2 km uzaklıkta, Gürbulak sınır kapısı ile Sarı Çavuş (Gürveren) Köyü 71 arasındadır. Alaska’dakinden sonra dünyanın en geniş ikinci meteor çukuru, 1892’de buraya düşen bir göktaşı sonucunda oluşmuştur. Genişliği 35 m, derinliği 60 m’dir ve toprağa gömülü göktaşının üzeri bir toprak tabakasıyla örtülüdür. Bu büyük kütle gökyüzünden gelmiş ve taş ve kaya bloklarını sanki jiletle keser gibi, araziye gömülmüştür. Burada yapılacak düzenlemeyle dünya çapında görülmeye değer turistik bir alan olabilir. Küçük Ağrı Dağı’nın güney eteğinde doğal bir anıt durumundaki Buz Mağarası; 8 m derinliğinde 100 m uzunluğunda ve 50 m genişliğinde elips biçimli bir yapıdadır. Mağara içinde bazalt lavlar, kayalar ve bir insan büyüklüğüne varan bir çok buzdan dikitler yer almaktadır. Mağara kış aylarında sıcak, yaz aylarında ise bir buzdolabı kadar soğuktur. Hava akımının etkisiyle yukarıdan damlayan suları dondurarak buza çevirmekte buzdan sarkıt ve dikitler insanı şaşırtacak şekildedir. Mağaranın ağzından süzülen, güneş ışığı, mağara içindeki buzlar üzerinde ışık oyunları yapmaktadır. Meya Mağarası Diyadin’e 12 km uzaklıktaki Günbuldu köyündedir. Antik bir kent görünümündeki yerleşim yerinde mağaralar ve tarihi kalıntılar köyün 400 m uzağında bulunmaktadır. Kayaların insan eliyle oyularak yapılmış barınma yerleri, tapınak, ibadethane, oda ve mağaralar ilgi çekicidir. Oldukça tahrip edilmiş kentten, günümüze mihrap, haçlı taşlar ve mezarlar kalmıştır. Eski bir yerleşim merkezi olan bu mağaralar bütün olarak ele alındığında adeta bir anıt kent niteliğinde olup, değişik inanç ve kültürlerin izlerini taşımaktadır. Balık Gölü Doğubayazıt’ın 60 km. kuzeybatısında 2241 m. rakımıyla Türkiye’nin en yüksek göllerinden biridir. Gölün kuzey tarafında, üzerinde tarihi kalıntılar olan bir ada bulunmaktadır. Adanın üzerinde kuluçkaya yatan kadife ördek popülasyonuyla bu göl, Türkiye’nin en önemli 100 kuş alanından biri olarak kabul edilir. Ancak Balık Gölü’nün asıl ünü yetiştirdiği kırmızı benekli alabalıktan kaynaklanır. Göl kış aylarında metrelerce kalınlıkta buz tabakasıyla kaplanır. Bugün için harap bir vaziyette bulunan, yapanı ve yaptıranı bilinmeyen Doğubayazıt Kalesi’nde Urartu mezarları ve antik çağlara ait kalıntılar bulunmaktadır. Ağrı’daki diğer kalelerden bazıları,Tokluca, Kan, Diyadin, Havaran, Şoşik, Anzavur’dur. Bayazıt Camii Bayazıt Kalesi’nin güney eteğinde yer alan ve Osmanlı hükümdarı I. Selim tarafından yaptırıldığı kabul edilen bir eserdir. Camii fazla bir tahribat görmemekle beraber yerleşim yerlerine uzaklığından dolayı bugün kullanılamamaktadır. Hamur ilçesinde yer alan Hamur Kümbeti giriş kapısı üzerindeki kitabeden, 1802 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı Kümbetlerinden farklı bir planlama gösterir. Kümbet içerisinde İshak Paşa’nın torunlarından İbrahim Paşa’nın ve ailesinin mezarları bulunmaktadır. Ağrı’yı önemli inanç turizmini merkezi haline getiren iki temel değerden biri Ağrı Dağı’nda varlığına inanılan Nuh’un Gemisi’nin İzi, diğeri ise yöre halkı için önemli olan Ahmedi Hani Mezarının bulunduğu türbedir. Yörenin çok önemli şair ve filozoflarından olan Ahmedi Hani Doğu Anadolu’nun birçok bölgesini dolaşarak Arapça ve dini ilimleri okumuş, astronomi ile ilgilenmiş, Mem-u Zin adlı eserini kaleme almıştır. Ahmedi Hani’nin Doğubeyazıt’ta İshakpaşa Sarayı’nın yanında bulunan türbesini her yıl yüz binlerce kişi ziyaret etmektedir. Ağrı’da küçükbaş hayvancılığın fazla yapılması nedeniyle halıcılık ve bunun yanında kilim, kazak, keçe ve çorap gibi el sanatları da vardır. Zengin bir mutfak kültürüne sahip Ağrı’ya gidip de Gosteberg buğulama, Abdigör köftesi, Hengel, haşıl, bişi, erdek, hasude, lalanga, halise,çiriş ketesi, murtuğa ve ağızyakan gibi yöreye özgü yemeklerini tatmadan olmaz. Ağrı’ya gittiğinizde; 200 yıl öncesinin İshak Paşa Sarayı ile 3000 yıl öncesinin Doğubeyazıt Kales’ini bir gün batımı kızıllığında seyretmek, gökyüzünün mavisine sınırlarını çizen Meya mağaralarının 3000 yıllık elle oyulmuş kaya evlerine bakarak tarihin derinliklerine gitmek, kutsal kitaplarda bahsedilen tufan sonrası esrarlı olan Nuh’un Gemisi’ne görkemli Ağrı Dağı eteklerinde tanık olmak size bambaşka duygular katacaktır. Bunun yanısıra aylarca bembeyaz kar altında yaşam mücadelesi veren yüreği sıcak yöre insanlarının ve her şeye rağmen gözleri ışıl ışıl parlayan ayağında ayakkabısı olmayan çocukların her bir kare portreleri sizi bir o kadar da düşündürecektir. Fotoğraflar için Ağrı Valiliği İl Kültür Turizm Müdürlüğü’ne teşekkür ederiz. Fotoğraflar: Ali İhsan ÖZTÜRK 72 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 73 TC Avrupa Birliği Bakanlığı AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Hayatboyu Öğrenme ve Gençlik Programları Türk Ulusal Ajansı) Erasmus Program Koordinatörlüğü ERASMUS MEKTUPLARI Erasmus programı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa Birliği programıdır. Yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile ortak projeler üretip hayata geçirmeleri; kısa süreli öğrenci ve personel değişimi yapabilmeleri için karşılıksız mali destek sağlamaktadır. Programın amacı Avrupa’da yüksek öğretimin kalitesini artırmak ve Avrupa boyutunu güçlendirmektir. Erasmus programı, üniversiteler arasında ülkelerarası işbirliğini teşvik ederek; öğrencilerin ve eğitimcilerin Avrupa’da karşılıklı değişimini sağlayarak; programa katılan ülkelerdeki çalışmaların ve alınan derecelerin akademik olarak tanınması ve şeffaflığın gelişmesine katkıda bulunarak bu amacı gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Program, sunduğu hareketlilik olanağı ile Avrupa halklarının birbirlerini algılamasındaki önyargıların yükseköğretim çevrelerinde kırılmasına hizmet etmektedir. Erasmus programı ile 1987’den günümüze kadar 1,5 milyondan fazla yükseköğretim öğrencisi, başka bir Avrupa ülkesinde öğrenim hayatının bir dönemini geçirmiş; o ülkenin insanlarını ve kültürünü de tanıma imkanı elde etmiştir. Program 2012 yılı itibariyle 3 milyon öğrencinin Erasmus öğrencisi olmasını hedeflemektedir. Detaylı bilgi için: www.ua.gov.tr İşte Erasmus programıyla Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nden giden öğrencilerden gelen mektuplar: Erasmus programıyla Portekiz’in Branganca şehrine geldik ve burada gerçekten de çok şey öğrendik. Öncelikle kendi okulumuz olan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin Türkiye’de ve Avrupa’da birçok okuldan ne kadar da üstün olduğunu gördük. Okulumuzu diğer okullardan farklı kılan bir özellik de ulaşım ücretlerini IC Vakfı tarafından karşılamasıydı. Portekız’dekı eğitim süremizce İngilizce ve Portekizce dilimizi ve birçok bilgi donanımıyla kendimizi geliştirdik. Başta beni Erasmus’a teşvık eden hocalarımızdan Murat Akyüz, bana bu fırsatı anlatan Nimetullah Aldemir ve AİÇÜ ailesine ve Erasmus Programı Türkiye Koordinatörliğine teşekkürlerimi sunarım.. Ömer Dadaş AİÇÜ 74 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 75 Herkese Polonya Bialystok’tan kucak dolusu selamlar… Amacım Avrupalıların nasıl da trafik kurallarına uymasından, sokaklarının temizliğinden, yaşadığım yerin nüfusundan, ikliminden bahsetmek değil. Hele de birçok insanın kendi ülkesini ve milletini acımasızca eleştirdiği gibi eleştirmek hiç değil. Erasmus programının bende uyandırdığı güzel duygulara ve kazandırdığı hoş deneyimlere değinmek istiyorum. Erasmus süreci bana daha ilk anlarından itibaren gayet hoş kazanımlar sağladı, örneğin özgüven gibi. Mesela sınav aşamasında jürinin karşısına çıkıp gayret göstermek bile insanın özgüven duygusuna güç katıyor. Diğer bir nokta ise muhakeme gücünüzün, kısa zamanda karar verebilme yeteneğinizin arttığını görebilmek olacaktır. Ayrıca gayet eğlenceli olan ülkeler arası seyahatlerde tren seferlerine yetişme çabalarınız, otobüs seferlerini doğru zamana denk getirme uğraşlarınız akıllarınıza“Bugüne kadar neden zamanımı düzenli bir şekilde harcamamışım?” sorusunu getirebilir. Fakat üzülmeyin çünkü artık farkındasınız, ayrıca zor durumda kaldığınızda sorunları gerçekten tek başınıza da çözebildiğinizin farkına varacaksınız. Belki bunlar sizde var olan potansiyelin açığa çıkmasında bir başlangıc olacak! Tabir yerindeyse biraz daha kabuğunuzu zorlayacaksınız. Farkına vardığım bir diğer husus ise Yaşadığım kentin çok soğuk olması ve gündüzlerinin de çok kısa olması. Buradaki bir çok öğrencinin aktif olmalarına engel değilmiş gerçekten. Bu husus ise zihnimde“Neden bugüne kadar pasif ve gerektiğinden fazla utangaç yaşamışım?” sorusunu getirdi. ERASMUS MEKTUPLARI Diğer yandan belki bu süreçte bir takım sıkıntılar çekeceksiniz fakat unutmamamız gereken bir diğer mesele ise hayattan bir şeyler istiyorsak fedakarlıklar yapmak zorundayız. Belki maddi belki manevi sıkıntılara maruz kalacaksınız belki ailelerinizi özleyeceksiniz, belki ekonomik olarak sıkıntı çekeceksiniz fakat emin olun ki herşey Allah’ın izniyle rayına oturuyor. Gideceğiniz ülkeye gerçekten kısa bir süre içinde uyum sağlıyorsunuz ve bu da fiziksel yorgunluğunuzu alıyor zamanla. Yol paramızı karşılayan İbrahim Çeçen Vakfı sizlere yardımcı olacaktır ve eminim sizlerde benim gibi Sevgili İbrahim Çeçen’e müteşekkir olacaksınız ve bir duayı borç bileceksiniz.. Teşekkürler Kıymetli İbrahim Çeçen. Teşekkürler Erasmus Polonya’dan Sevgiler, M.Cihat DEMİRCİ. AİÇÜ ERASMUS MEKTUPLARI Portekiz’den selamlar. Öncelikle İbrahim Çeçen Vakfı olarak üniversitemizi hiçbir zaman yalnız bırakmayıp ve buraya geldiğimizde de ulaşımda bize yaptığı katkılardan dolayı teşekkürlerimi gönderiyorum.Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Erasmus Koordinatörü sayın Nimetullah Aldemir’e de yardımlarından dolayı teşekkür ederiz. Erasmus programıyla başka bir ülkeye gidip öğrenim görmek üniversiye başladığım günden beri hep aklımda vardı ve hep hayalini kuruyordum. İşte o hayalini kurduğum Erasmus programıyla şu anda Portekiz’in Instituto Politecnico de Bragança Üniversitesi’nde öğrenim görmekteyim.Burada çok mutluyum ve böyle bir fırsattan yararlandığım için çok şanslı olduğumu hissediyorum.Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nden biz yedi arkadaş geldik Portekiz’e ben (Cihat), Kafur, Halil, Cemal, Ömer, Fesih ve Samet. İlk başta geldiğimizde çok sıkıntı çektik diğer gelen arkadaşlarımla birlikte. Türkiye’den Portekiz’e aktarmalı geldik. İlk olarak İtalya’ya Roma havaalanına ordan da Lizbon’a geldik. Lizbon’dan Bragança’ya kara yoluyla geldik. Bragança ya beş kişi geldik diğer iki arkadaşımız Porto’da kaldı. Bragança’ya ilk geldiğimizde 76 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Ablio Costa bizi karşıladı Erasmus’la gelen öğrencilerin yerleşim ve diğer sıkıntılarıyla ilgilenen koordinatör. Bragança Portekiz’in kuzey doğusunda bulunan İspanya sınırına 30 km uzaklıkta küçük, modern ama çok şirin bir şehir. Kışın çok soğuk oluyor. Halkı çok iyi çok sevimli, herkes kendi halinde bir sıkıntın olduğu zaman elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorlar. İlk gördüğümde halkın böyle olmasına çok şaşırdım çünkü Avrupalılar hep bize farklı tanıtılmıştı belki de. Sadece o kedi küçüklüğünde sevimsiz köpekleri olmasa, herkeste bir tane var o köpeklerden. Gece hayatı halkın vazgeçilmezi. Burada gündüz okul dışında kimseyi fazla göremiyorsunuz sokaklarda. Öyleki hafta sonları gündüz hiç kimse olmuyor dışarıda ama herkes dışarıda oluyor. Akşam saat 8’de başlayıp sabah saat 5’e kadar sürüyor. Erasmus partileri oluyor o partilerde yeni yeni arkadaşlar tanıyorsunuz. İlk geldiğimizde benle aynı sınıfta olan Kafur Burhankulu’yla aynı evde kalacağız diye biliyorduk çünkü gelmeden öyle mail atmıştık, ama bizi farklı evlere verdiler. Bir evde dört kişi kalıyoruz ben, Halil, Litvanyalı bir kız, birtane de İspanyol kız birlikte kalıyoruz. Erasmus programı gerçekten çok güzel bir program, çünkü çok farklı bir yer çok farklı bir ortam ve en önemlisi çok farklı insanlar tanıyıp belli bir zaman sonra o insanlarla aynı sınıfı aynı ortamı aynı evi paylaşıyorsun ve bazen kültürleriniz çok farklı olmasına rağmen o insanlarla aynı sofraya oturup aynı yemeği paylaşıyorsun. Zaten Erasmus’un temel amacı da dili, dini ve kültürü faklı olan insanları kaynaştırmak. Yani değişik kültürleri öğrenirken kendi kültürünün ne kadar güzel ve zengin olduğunun farkına varıyorsun. Gittiğin ülkenin dilini öğreniyorsun ve İngilizceni geliştirme fırsatın oluşuyor. Senin gibi diğer ülkelerden gelen öğrencilerle arkadaş olup onlarla aynı şeyleri paylaşıyorsun ve o ülke hakkında merak ettiklerini onlara soruyorsun onlar da Türkiye hakkında merak ettiklerini sana soruyor. Avrupa’nın diğer önde gelen şehirlerine gitmek fırsatınız oluyor. Erasmus yapmayı düşünen arkadaşlarım kesinlikle çekingen davranmasınlar diyorum çünkü gerçekten çok güzel şeyler öğreniyorsunuz. Bana böyle bir fırsatı sunduğu için Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne ve İbrahim Çeçen Vakfı’na ve Erasmus Türkiye Koordinatörlüğü’ne çok teşekkür ederim. Portekiz’den saygılar ve sevgiler... Cihat Peker AİÇÜ 77 Öncelikle bizden bu konuda maddi ve manevi desteğini esirgemeyen İbrahim Çeçen Vakfı’na ve bu yolda hizmet vermiş değerli vakıf çalışanlarına değerli hocamız Nimetullah Aldemir’e ve elbetteki Erasmus Türkiye Koordinatörlüğü’ne teşekkür etmeyi canı gönülden bir borç biliyorum. Portekiz’den Merhaba. ERASMUS MEKTUPLARI Avrupa kelimesi benim için sadece kitaplarda okuduğum ibarelerden oluşuyordu. Bunun hayalini kurmak bile güzeldi Doğu’da okuyan bir öğrenci için bu normal bir durumdu. Çünkü olanaklar insanların hayalleri üzerinde etkilidir ve daha yeni kurulmuş olan üniversitemiz için durum aynı idi. Evet yurdışındayım şu an. Hiç beklemediğim bir anda bir hayal gibi geldim Portekiz’e. Yeni bir düzen, yeni bir kültür, yeni arkadaşlar daha sayamayacağım bir sürü yeniler dizisi. Farklılıklar her zaman insanı farklı düşünmeye farklı yaşam biçimlerini benimsemeye ve akıldaki önyargıları kırmaya itmiştir. Bende de bu durumlar şu an mevcut bu satırları yazarken. Yeni arkadaşlar edindim ve buradaki farklı insanlar eğitim sistemi yaşam şartları farklı ders anlatım stilleri olaylara farklı bakabilmem konusunda büyük bir deneyim sağladı. Dilini ve kültürünü yeni tanıdığım arkadaşlarla beraber okula gidip gelmek, derslere girmek farklı bir duygu. Portekiz insanları sıcakkanlı ve yardımsever… Yaşam şartları bizim yaşam şartlarımıza göre çok değişik fakat rahat bir yaşam tarzları var. İmkanlar çok geniş, insanlar çok rahat, bir nevi birey olsun öğrenci olsun özgür burada… Korkmamak lazım gelirken buralara, cesaretli olmak lazım. Küçük zorluluklar olacak ama buraya gelişin kişiye katacağı artıları gördüğünüz zaman çekilen küçük zorlukların çok fazla önemli olmuyor. Şunu da belirtmekte fayda var: Tecrübe deneyim ve bilgiler hayata uygulanmadığı sürece kıymet ifade etmez, bunun bilincinde olmak gerekir. İnsan bir tarla gibidir kendini ne kadar iyi yetiştirirse, o kadar iyi ürün alır kendinden… Bize böyle bir olanak sunduğunuz için tekrar teşekkürler… Halil Yalçın AİÇÜ ERASMUS MEKTUPLARI Uzun zamandır gerçekleştirmek istediğim bir hayaldi Erasmus öğrencisi olabilmek. Bu nedenle üniversiteye girdiğim günden beri takip ediyordum, hangi ülkeye ne zaman gidebilirim diye. Uluslararası İlişkiler Ofisindeki Erasmus koordinatörü Nimetullah Aldemir’in yönlendirmeleriyle, 3. Sınıfın birinci döneminde Portekiz’deki Instıtuto Politecnico De Bragança Üniversitesi’ne gitmeye karar verdim... 2012 Eylül’ünden 2013 Şubat sonuna kadar Erasmus öğrencisi olmanın keyfini çıkaracaktım. Benimle birlikte bu deneyimi tadacak aynı bölümden bir arkadaşım daha vardı. Portekiz’e ayak bastığımızda sudan çıkmış balık gibiydik. Bragança’ya varana kadar çok yorulduk. Sonunda bizi otobüs terminalinde karşılayan Abillio Costa (Gelen Erasmus öğrencilerinin yurt, barınma vb. ihtiyaçını gidermek için 78 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Üniversite tarafından atanmış koordinatör) ile buluştuk. Oturma izni dahil yapmamız gereken herşeyde bize birinci elden yardımcı oldular... Cihat ve ben ayrı evlerde kalıyorduk. Zamanla diğer Erasmus öğrencileriyle tanıştık. Çek Cumhuriyeti, Portekiz, Polonya , Belçika, İrlanda, Fransa, , Almanya, Rusya, İspanya, Letonya, Litvanya… Hatta Brezilya’dan bile Erasmus’a benzer bir programla Portekiz’deki bu kültürel değişim programına gelenler bile vardı. Bragança denilen Portekiz kuzeydoğu bölgesinin başkenti olan “Tras-osMontes.” Nispeten küçük bir şehir (belediye nüfusu 34,774 olan) olmasına rağmen, Bragança ‘nın sunabileceği çok şey var ve güzel bir yer. Sokaktaki insanların çoğu gerçekten İngilizce bilmiyor o yüzden birazcık zorlanıyordum anlaşırken. Ama o kadar yardımseverler ki çok sıcakkanlılar. Mesela birisine bir alışveriş merkezini sorunca ne dediğinizi anlamıyorlar ama alışveriş merkezinin ismini anlıyorlar “Bragança -Shopping” diyerek bize eşlik ediyorlar, sizi oraya kadar götürüyorlar... Akademik bağlamda düşündüğümde, bambaşka bir ülkede anadilimizin haricinde Avrupa’nın değerli profesörlerinden ders almak, bunun yanında farklı kültürlerden gelmiş onlarca yabancıyla aynı sınıfı paylaşmak ve bir de buna Portekizlerin muhteşem disiplin anlayışından doğan düzenli, ama bir o kadar da değişik olan ögrenim sisteminin getirmiş olduğu bakış açısını kazanmak haklı bir gurur vadediyor. Bu gururun yanında ne kadar oraya giderken öğrenimle ilgili değişik hayaller kursanız da asıl sizi oraya baglayan, yaşamınıza renk katan, sizi kucaklayan sizin gibi değişim programı ile gelen ögrencilerle 79 Bragança’dan Sevgiler. kaynaşmak. Türkiye’de bazen hayalini bile zor kurdugumuz Porto, Lizbon, Madrid, Barcelona gibi şehirlere istediginiz anda ulaşabilme olanağı ve bu hiç tanımadıgınız yerlerde karşınıza çıkan zorlukların üstesinden gelme başarısı sayesinde gün be gün gelişen özgüveniniz ve kendinizi daha güçlü hissetmenizi sağlayan hayat tecrübesi oluyor. Yaşamış olduğumuz bu tecrübelerin kişisel gelişimimiz dışında bize sundugu en büyük fırsat başka bir toplumda, kültürde yaşarken kendi ülkemizi, kültürümüzü daha iyi değerlendirerek toplumca yaptıgımız yanlış ve doğruları tüm çıplaklıgıyla görebilmemizdir. Erasmus deyince akla gelen bir başka şey ise partiler… İnsanların hücum ettiği evlerde yeni birileriyle tanışıp sohbet etmeniz muhtemel. Erasmus’un kültürel değişim kısmı da burada ortaya çıkıyor. Bilmediğiniz birçok şey öğreniyorsunuz diğer ülkeler hakkında. Ayrıca Türkiye’yle ilgili bilinmeyenleri de siz anlatıyorsunuz konuştuğunuz insanlara... Erasmus programı gerçekten fark yaratan kaçırılmaması gereken büyük bir fırsattır. Kendini ve hayatı seven tüm bilinçli insanların gidebilmesini umarım... Bu fırsatı sağladıkları için okulumuza ve içten çabalarından dolayı İbrahim Çeçen Vakfı’na ayrıca Gençlik Programları Türk Ulusal Ajansı’na buradan teşekkür etmek istiyorum... Kafur Burhankulu AİÇÜ ERASMUS MEKTUPLARI Portekiz’den Selamlar! Erasmus faydalanılabilecek bir program olmasının yanında kişiye kazandırdığı özgüven ve tecrübe Erasmus sürecinde önemli bir yer tutmaktadır. Başka milletleri,kültürleri,hayat görüşleri hatta o insanların sahip oldukları önyargıları da tanıma ve öğrenme fırsatı olmaktadır. Bunu kitle iletişim araçları kullanarak öğrenme şansı neredeyse yaşayarak öğrenmenin yanında bir hiç. Erasmus neden önemli, bana ne faydası olur ya da değerlendirmesem ne kaybederim sorusuna kendimce cevap vermek istiyorum; Neden anadilimin yanında başka bir dil daha konuşamayım ki bu gerçekten dil öğrenme ve geliştirme için büyük bir fırsat. Dil öğrenirken veya geliştirirken yabancı birileriyle konuşmak zorunda olduğumuz için istemesek de eksiklerimizi veya hatalarımızı görüp düzeltme fırsatı buluruz. Ya da bir şekilde yüksek lisans veya doktora yapmak isteyen biri için Erasmus ona sağlam bir zemin olacaktır. Erasmus’u kendimizi geliştirmek ve eksiklerimizi görmek için değerlendirmek en doğrusu. Erasmus sisteminden en güzel şekilde yararlanmak ve bu tecrübeyi edinmek isteyen arkadaşlara başarılar diliyorum. Cemal ÇAÇA 80 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 ERASMUS MEKTUPLARI 81 Yazıma Himmeti Öğrenci yetiştirmek olan değerli insan İbrahim ÇEÇEN Bey’e teşekkürlerimi ifade ederek başlamak istiyorum. Ben de Erasmus sürecinden Avrupa’ya gelen şanslı insanlardan biriyim.Öncelikle şunu açıkça belirtmek isterim ki buraya gelmeden önce tereddütlerim sınır tanımıyordu, hatta öyle bir noktaya geldim ki son anda vazgeçme duygusuna kapıldım ve bin bir tereddütle uçağa bindim. İlk gün geldiğimde, bin pişman oldum. Çünkü; Varşova’ya gelince kaybolduk, nereye gittğimizi bilemiyorduk, adeta herşey arkadaşımın hafızasına kalmıştı. Niye mi ? Arkadaşım ben buraları google maps’ten gezdim biliyorum diyordu. Bu yoldan, yok yok bu yoldan diyerek gitmeye başladık, insanlara soralım diyoruz ee sorunca da ya çok iyi İngilizce bilen çıkıyor biz anlamıyoruz, ya hiç bilmeyen çıkıyor biz mağdur oluyoruz. Ama sonunda bulduk otobüse bineceğimiz yeri. O gün isyan sebebim o soğukta Erasmus’u kazandığımız şehir Bialystok’a gitmek için aç bir vaziyette beklemek oldu. Sonra gece 3 gibi Bialystok’a vardık. İlk günler maceralıydı ve bir o kadar da Polonyalı kardeşlerimin sıcaklılığını hissetmekle geçti. İyi ki gelmişim hatta o tereddütlerin ne kadar saçma olduğunu ilk haftadan anladım...Çünkü mantıklı düşününce Erasmus değişim programı sizin sadece geldiğiniz ülkede bölümünüzü devam ettirmeniz anlamına gelmiyor. Erasmusun farklılığı benim için insanların sadece ortak bir kültürde olması değil, aynı dili konuşmak, aynı yemekleri yemek, aynı eğlence anlayışınada sahip olmak, aynı dinde olması değil ve asıl önemli olan hissettiğin o andaki duygunun karşındaki insanda da sana karşı olduğunu farketmek. Yani ortak olan aynı hissiyatı taşımamız.Ve bununla daha da anlam kazandı benim için Erasmus. acaba yaptığımı nasıl karşılayacak veya yaptığım şeyden dolayı bana ne diyecekler’ ön yargılarının yok olması gibi. Burada en önemli kazanımlarımdan biri de yeni insanlarla tanışmak, anlaşmak oldu kesinlikle. Örneğin benim için gerçekten değerli olan oda arkadaşım Jesus’la ilk ve son etaptaki anlaşmamızı, deneyimimi anlatacağım. İlk geldiğimde hiç konuşamıyordum mesela ve dolayısıyla anlaşamıyorduk. Bazen bir olayı anlatmak için kılıktan kılığa giriyordum beni anlasın diye. Şimdi ise eskiye nazaran daha güzel anlaşabiliyoruz. Arkadaşımla hiç bir ortak noktamız bulunmazken çok güzel bir dostluğa sahip olmak da ayrı bir haz verici. Biraz da Polonya’dan bahsetmek isterim. Özellikle kendi şehrim olan Bialystok’tan. Bialystok ne çok büyük ne de çok küçük olmamakla birlikte yaklaşık 400.000’ lik bir nufüsa sahip şirin bir şehir. En sevdiğim yanı da yeşilliğin fazla olması hatta Polonya’nın en çok ağaca sahip şehirlerinden biri, kısacası Polonya’nın akciğeri diye de tanımlanabilir. Bunun yanında burası gerçekten soğuk bir şehir. Burada da Polonya’nın bütün şehirlerinde olduğu gibi halkın geneli inanç olarak dinlerine bağlılar. Bialstok’ta gördüğüm en güzel şeylerden biri de, trafikte yayaların öncelikli olması ve bu şehirde o kadar araç olmasına rağmen trafiğin nerdeyse hiç olmaması. Buradayken en özlediğim şeylerden en önemlisi de hiç şüphesiz kendi yemeklerimiz. Çünkü burada tat denilen algı gerçekten çok farklı, bir yemekte istemediğiniz kadar farklı tat mevcut olunca, yemeklerinin yenilmemesi de gayet normal oluyor... Benim için Erasmus’un diğer bir kazanımı da başka dillerden de fikir sahibi olabilmemdir, Lehçe, İspanyolca, Rusça gibi kelimeleri görünce tahmin gücüm de arttı. Diğer bir kazanım da Avrupa’yı gezebilme imkanı oldu. Örneğin şu ana kadar 7 ülke 13 şehir gezdim.Gezerken de şunu düşünmeden edemedim. Bir gün buralara geleceksin deselerdi, inanmazdım, hatta hayal gelirdi benim için daha hayata atılmadan nasıl geleceğim diye... Gerçek anlamda Eramusun diğer bir faydası da özgüveninizin tavan yaptığını görmenizdir. Çünkü;’artık kafanızda toplum Şu an hayata karşı çok deneyim edindiğimden eminim,ayrıca gerçekleştirmek istediğim hedefler doğrultusunda daha çeşitli projelere katılacağım. Birkez daha iyi ki buradayım demeden geçemeyeceğim... Teşekkürler Erasmus Uğur YILDIRIM AİÇÜ HOLLANDA’DA YÜKSEK LİSANS MEZUN BURSİYERİMİZ Hollanda’ya geldiğim ilk günü hatırlıyorum... Herşey o kadar farklıydı ki, sanki yepyeni bir dünyanın kapıları açılmış da orayı keşfediyor gibiydim. Şimdiyse fazlasıyla alıştığım, ayrılmanın zor olacağı huzur dolu şirin bir ülke Hollanda... Farklı insanlar tanıyıp, onların duygu ve düşünce yapılarını anlayıp, yeri gelince onlar gibi düşünmek ve farklı bir dilde konuşmaya çalışarak anlaşmak, anlamak ve anlatmak, çok farklı ve mutlu eden bir tecrübe oldu... İlk geldiğimde merkezi istasyondan kalacağım yeri nasıl bulacağım endişesi taşıyordum, zor olmamıştı gerçi... Eve gelince İtalyan ev arkadaşım karşıladı beni, bavulumu taşımama yardım etti, o günü hiç unutamam. İngilizce konuşmak neyse de karşınızdakinin ne dediğini anlamak benim için tam bir 82 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 çileydi, bu yüzden arkadaşım Alessandra 1 ay boyuca nerdeyse kendi kendine konuştu. Arada bazı kelimeleri anlayıp geri kalanını kendim tamamlıyordum ki gerçekten bazen fazlasıyla yanlış anlıyordum. Ne kötü bir durumdu anlayamamak... Ha bir de işin kötüsü ev arkadaşım çok konuşkandı. İtiraf etmeliyim ki onun sayesinde İngilizcem çok gelişti. Günler geçtikçe ortama iyice adapte oluyordum ve bisiklet almaya karar verdim 1 hafta sonra ulaşımımı bisikletle sağladım. Günde 45 dakika bisiklet kullanmak kulağa biraz yorucu geliyordu ama zamanla alıştım, hatta o kadar alıştım ki Hollandalı arkadaşlarım gibi bisiklete yaslanarak sürmeyi bile denedim tabi sonu biraz hazin oldu ya neyse. Ve laboratuar... Önce ya kırarsam, ya yanlış yaparsam korkusu o kadar fazlaydı, her yaptığım küçük hata beni üzüyordu acaba başaramayacak mıyım diye... Ama zamanla alıştım ve güzel sonuçlar elde ettikçe mutlu olmaya başladım ve korkularım da bitti. Kısacası burada çok şey öğrendim hayatla ilgili, zaman kavramı ve zamanın değeriyle ilgili, özlemenin ve alışmanın nasıl olduğunu, aileden uzakta sadece kendime ait hayatı nasıl yöneteceğimi, diğer insanları inançları, felsefeleri... Hollanda bana çok şey kazandırdı, bir sürü tecrübe edindim. Bu güzel tecrübeyi yaşayabilmemdeki desteği için Vakfımıza çok teşekkürler... Zeynep Eryılmaz Yüksek Lisans Bursiyeri yapıyorlar müze, park, sirk gibi etkinlik biletlerinde. Moskova’da en çok görmeyi istediğim yer Kremlin Sarayı ve Kızıl Meydan’dı. Resimlerde gördüğümden çok ayrı, daha da güzel bir yerle karşılaştım. Moskova’da her yer park. Şehrin merkezinde o kadar çok ve büyük parkları var ki… Gogol Parkı, Zafer Parkı gittiğim parklardan bazıları… Moskova yaşayan tarih resmen. Tarihi binalar, mekanlar neredeyse hiç bozulmamış. SanktPeterburg’a da bir o kadar modern bir şehir deniliyor. Orayı daha da çok merak ediyorum. Moskova’da müzeler de haliyle çok fazla. Hepsine gitme fırsatı bulamadım. Tarih müzesi, Puşkin Müzesi, Tretyakov Galerisi gittiğim yerlerden yine birkaç tanesi. Moskova’nın insanları da çok sıcak kanlılar. Alışverişte pazarlık bile yapabilirsiniz. Moskova gerçekten çok etkileyici bir şehir. Mutlaka gidip görülmesi gereken şehirlerden biri. Moskova gezmekle, anlatmakla bitecek bir yer değil. Üniversiteme ve IC Vakfı’na katkılarından dolayı çok teşekkür ederim. Özlem Akkoca Ankara Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Mezun Bursiyerimiz Özlem’in Moskova izlenimleri MEZUN BURSİYERİMİZ Merhaba arkadaşlar ben Özlem Akkoca. Bu sene Ankara Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Üniversitedeki başarımdan dolayı Moskova Devlet Üniversitesi’nde dil bursu kazandım. IC Vakfı da gidiş dönüş uçak biletimi karşıladı. Gerçekten Sayın İbrahim Çeçen’e, bizlerle her zaman yakından ilgilenen vakıf çalışanlarına, özellikle de Sayın Meral Dinçer’e ne kadar teşekkür etsem azdır. Onların sayesinde Moskova’da güzel bir dönem geçirme fırsatı yakaladım. Rus dili okuyup da oraları görmemek olmazdı sanırım. Moskova’yı çok sevdim. Sürekli gezdim. Moskova Devlet Üniversitesi’nde kaldım, tarihi bir binaydı kaldığım yer. Bundan etkilenmemek mümkün değil. Kocaman bir bina ve mimarisi harika… Moskova’da her yer yemyeşil... Annemlere webcamden kaldığım yurdun manzarasını gösterdiğimde bana, ‘Ormanın içinde mi bina?’ diye sormuşlardı. Gayet merkezi bir yerde bulunuyor üniversite. Mesela sirke çok yakındı. Moskova’nın en büyük sirkine de gittim. Bu konuda çok iyiler. Hayvanat bahçelerini gezmem bir günümü aldı. Moskova’da öğrencilere de çok güzel indirim 83 MEZUN BURSİYERİMİZ Amerika’dan Mektup Var... Dergimizin ikinci sayısında duyurulmuştu yüksek lisans eğitimi için Amerika Birleşik Devletleri’ne geleceğim. Aradan tam bir yıl geçmiş. Bir yılda neler de değişmiş. Sayılı zaman dedikleri gerçekten çabuk geçiyor, tabi insan geçince anlıyor. başarı seviyesi göz önüne alındığında dinleme ve konuşma yeteneklerinin tam olarak gelişmesi bu vesileyle mümkün diyebilirim. Başarılı bir yüksek lisans eğitiminin temelleri de hiç şüphesiz eğitim alacağınız dile tam hakimiyetinizden geçiyor. Buradaki deneyimlerimi sizlerle paylaşmak için Meral Hanım’dan mail aldığımda çok mutlu oldum. Vakfın, bursiyerlerini mezuniyetleri sonrasında da takip ediyor olması ne güzel. Ailenin, uzaktaki çocuklarını unutmaması gibi adeta. Geçtiğimiz yıl Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduğumda, aldığım hukuk eğitiminin hakkını verdiğimden şüphem yoktu. Yine de çalışma hayatına başlamak için yeterli hissedemedim kendimi. Zira ikinci hatta üçüncü bir yabancı dil bilgisinin istendiği günümüz kariyer dünyasında ben İngilizce’ye dahi hakim değildim. [Hızla küreselleşen ve adeta küçük bir köy haline gelen dünyamızda İngilizce dil bilginizin ana diliniz ile yarışıyor olması bu yeterliliğin tek kanıtı olacaktır, bunda hiç şüpheniz olmasın.] Bu eksiğimi Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)’nın yurtdışı eğitim bursiyeri olarak buradayım. ABD’nin Philadelphia şehrinde University of Pennsylvania’da İngilizce dil eğitimi alıyorum. Yüksek lisans eğitimine başlamadan önce yabancı bir ülkede o dilin eğitimini almak oldukça mühim. Zira ülkemizin dil eğitimindeki 84 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 gidermek için buradayım diyebilirim kısaca. Bu vesileyle yabancı dil öğrenmek için henüz geç olmadığı hususunda umarım sizleri de cesaretlendirebilirim. Fırsatları iyi araştırmak ve iş hayatına atılmak için biraz daha sabırlı davranmak bunun için ön koşul. University of Pennsylvania, 1740 yılında Benjamin Franklin tarafından Philadelphia’nın güneybatısına kurulmuş, şehirle iç içe bir okul. Geçtiğimiz yıl dünyanın en iyi onikinci üniversitesi seçilmiş. Açık kampüs sistemi uygulaması onu diğer birçok üniversiteden farklı kılıyor. Bu bizim Türkiye’de henüz hayata geçiremediğimiz bir sistem. Yabancı öğrencilerin barınma ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ise çeşitli alternatifler geliştirilmiş. Homestay sistemi de bunlardan birisi. Bu sistemde yerli bir aileden oda kiralayarak onlarla birlikte 85 yaşamaya başlıyorsunuz. Ben de barınma ihtiyacımı bu şekilde karşılıyorum. Amerikan aile hayatını ve adetlerini öğrenmek için oldukça faydalı. Yabancı dil bilginize yapacağı katkı ise tartışılmaz. Philadelphia ise Pennsylvania Eyaleti’ne bağlı ve aynı zamanda ABD’nin en büyük altıncı şehri. Geçmişte on yıl süreyle Birleşik Devletler’e başkentlik dahi yapmış. Amerika tarihinde şehrin önemli bir yeri var. Declaration of Independence olarak adlandırılan bağımsızlık bildirgesi burada imzalanmış. Konumu itibariyle de NYC ve Washington D.C.’ye olan yakınlığı birçok olanağı beraberinde getiriyor. Bir nevi eğitim üssü diyebiliriz Amerika için. Dünya’nın en iyi üniversitelerine sahip. Başkan Obama da seçim kampanyasında bu duruma sık sık değinmeyi ihmal etmedi zaten. En karlı yatırımın eğitime yapılan yatırım olduğunu çok geçmeden anlıyorsunuz burada. Bu vesileyle de IC Vakfı ailesine bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Üzerimizde çok emekleri var. Amerika’dan kazanacağınız, eğitimden daha önemli birşey var ise o da bakış açınızı değiştirecek olmasıdır. 1964-1976 yılları arasında doğan çocuklarını bilgisayar nesli olarak tanımlayan bir ülkeden bahsediyorum zira. 2020lerin Türkiye’sinde yaşıyorum diyebilirim şu an için. Demokrasi gelişmiş ve insana saygı had safhada. Özellikle engelli insanları hayatın her alanında görebilmeniz mümkün [bu söylemin Amerika için “sözde” kalmadığına emin olabilirsiniz]. Türkiye’nin eksiklerini ve gelişmesinin önündeki engelleri buradan çıplak gözle görebilirsiniz. Bu sayede bir ay dahi geçmeden ülkeniz için gelecek planları kurmaya başlıyorsunuz. Benim çıkardığım reçetede ise güçlü bir Türkiye’nin yolu eğitime ve insana yapılan yatırımdan geçiyor. Yine de gurbette, altın kafese konulan bülbül misali olmuyor değil insan. Vatan kavramının anlamını öğreniyor, ilk kez. Ne diyeyim daha fazla, üçüncü köprü manzarasında, yeni demlenmiş bir bardak çay eşliğinde görüşebilmek dileğiyle. Hoşçakalın. Av. Uğur DEMİRCİ ABD, Philadelphia (Mezun Bursiyerimiz) İÇTEN BAKIŞ “Tarih 23.10.2011, Ercişli Yunus nasıl da umut olmuştu altında kaldığı internet kafeden çıkarıldığında. Omzunda cansız bir el, saatlerce beklemişti üstüne yıkılan betonların kaldırılmasını. Ama ömrünün son saatleri oldu bunlar. Yunus, Erzurum Devlet Hastanesi’ne nakledilirken hayatını kaybetti. Yunus 13 yaşında hem okuyordu hem de ayakkabı boyuyordu. Yunus’un ailesi Bağlar Mevkii’nde oturuyor. Duvarların renginden, kenara köşeye iliştirilmiş yapma çiçeklere kadar içinde neşe taşıyan bir ev bu. Bahçedeki plastik sandalyeler bile rengarenk; mor, kırmızı, yeşil... Ama artık bütün neşesini kaybetmiş, Yunus’un ardından taziyeleri kabul eden bir ev…” 86 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Yunus depremin simgesiydi bu bakışlarıyla.. Ne anlatır bilinmez bu bakışlar. Şüphesiz herkesin farklı anlamlar yüklediği açıktır bu bakışlara.. Depremden sonra aileye çeşitli vaatlerde bulunup yerine getirmeyenlerin kendilerini incittiğini söyler kardeş Ender Geray. Ve ardından devam eder “Bizler dilenmek değil, alnımızın akıyla çalışmak istiyoruz. Depremde nice Yunus’lar gitti. İki kardeşimi okutmak istiyorum. Allah razı olsun bir hayırsever öncülük yaptı ve iki kardeşimi okutuyor. Onların geleceği için çalışmak ve ailemizin geçimini sağlamak istiyorum” dedi. Okumanın ne kadar değerli olduğunu belki bu kadar acı yaşayan bir kardeşten başkası anlatamaz. Onun derdi sadece iki kardeşini okutmak… Eğitimin ne kadar önemli olduğu ve bunun için destek verilmesi gerektiği, yaşanmış acıları ve ihtiyaçları olduğu bilinir bir gerçek.. Okumak için çalışan Yunus’un bakışlarının umudu ile; Okuyana ve Eğitime desteğinizi esirgemeyin.. Not : Depremden dolayı eğitimleri aksayan iki öğrenciye maddi ve manevi desteğini esirgemen IC Vakfımıza şükranlarımı sunarım... Suat ÇAKAN Avukat ve YYÜ’de Öğr. Gör. (Mezun Bursiyerimiz) 87 Eski Bursiyerimizden Örnek Davranış Bir Eski Bursiyerimiz Daha Bursiyer Okutuyor 2002-2007 tarihleri arasında Vakfımızdan burs alan Suat ÇAKAN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Van Erciş’te avukatlık yapmaya başladı. Ancak kendisiyle hiçbir zaman iletişimimiz kesilmedi, her zaman bizleri aradı, Ankara’ya her geldiğinde Vakfı ziyaret etti. Şimdi de örnek bir davranışla bir zamanlar kendisi bursiyer olan öğrenci Suat ÇAKAN, Avukat Suat ÇAKAN olarak Vakfımız aracılığıyla bir bursiyer okutmaya başladı. Ne mutlu ki bursiyerlerimiz de okullarını bitirip, bir iş sahibi olduktan sonra kendi öğrencilik dönemlerini unutmayarak, onlar da bursiyer okutarak gençlere destek veriyorlar. Mezunlarımızın örnek bir davranış sergileyerek bursiyer okutmaları bizlere ayrı bir gurur veriyor. Bu duyarlılığınızdan ve eğitime katkısından dolayı kendisine çok teşekkür ediyoruz… ÇİN XİLİNG MÜHÜR SANATI SERGİSİ IC SANAT GALERİSİ’NDE Çin Xiling Mühür Sanatı Topluluğu Sergisi Amerika, Fransa, İtalya ve İspanya’dan sonra Türkiye’de, IC Vakfı Sanat Galerisi’nde sergilendi. Türkiye’de Çin Kültür Yılı dolayısıyla düzenlenen sergi; Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği, Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Yu JIAN, Çin Xiling Mühür Sanatı Topluluğu, Ajans: B.T.E. Ben Teng Business Avrupa işbirliği ile, IC Sanat Galeri’nde Türk sanatseverlerinin beğenisine sunuldu. 1904’te Hangzhou’da, Xiling Mühür Sanat Topluluğu Çin resim ve mühür sanatını ve yazıtları incelemek için kurulmuş en etkili kuruluştur. 88 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Kurulduğundan buyana, yüz yılı aşkın bir süredir “kültürel kalıntıları koruma, mühür teorileri üzerinde çalışma ve ayrıca mühür sanatı ve resmi birleştirme” çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Oyma mühür yapımlarına ve çalışmalarına bakarken diğer yandan, harfler, arkeoloji, ekspertiz koleksiyonları, klasik şiirler ve yazılar, resim sanatı, hat sanatı gibi ilgili alanları da incelerler, bununla beraber bilginlerin ve edebiyatçıların kültürel eserlerini de göz önünde bulundururlar. Bugüne kadar, Xiling Mühür Sanat Topluluğu’nun, Japonya, Güney Kore, Singapur, Malezya, Fransa, Amerika, Kanada, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelere yayılmış olan 417 üyesi vardır ve bunlar taş mühür oymasının belkemiğini oluştururlar. Bu topluluk, Çin sanatını nesilden nesile aktarmak ve uluslararası popülaritesini, Çin mühür sanatının ve resimlerinin kültürel etkisini arttırmak için, L.A(Amerika), Paris (Fransa), Roma (İtalya) ve Madrid’de (İspanya) olmak üzere sergiler düzenliyor. Türkiye’de ilk olan bu sergide, aralarında klasik şiirlerle birleştirilmiş olimpiyat oyun isimlerinin de kazınmış olduğu Çin mühürlerinin eşsiz büyüsü sergilendi. Böylece, Ankaralı sanatseverlerin geleneksel Çin sanatı ve Xiling Mühür Sanatı hakkında fikirleri oluştu. 89 Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Gong XIAOSHENG, Ataşe Yan YUNG, Xiling Mühür Devlet Sanatçıları Huang ZHENZGONG, Wu YING, topluluğun İdari Müdür Yardımcısı Bao ZHENGYAN, İbrahim Çeçen Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Günseli ÇEÇEN, Başkan Yardımcısı Aslı ÇEÇEN, Yönetim Kurulu Üyesi Aysel ÇEÇEN, IC Vakfı Müdürü Dr. Meral DİNÇER, IC Holding Genel Müdürü Ruhi YAMANER ve basın mensuplarının da katılımı ile gerçekleşen açılış kokteylinde, Çinli Sanatçılar, sanatseverlere tual bezi üzerine çini mürekkebi ile Çin Şiirleri ve Özlü sözleri yazarak hediye ettiler ve konuklara Çin yemekleri ikram edildi. IC Vakfı Sanat Galerisi’nde, 64 tablo ve 80 adet mühürden oluşan ‘’Yüzyıllık Seçme Eserler Sergisi’’ne Ankaralı Sanatseverlerin ilgisi büyük oldu. Vakfımız bursiyerleri de açılışta bizlerleydi. Vakfımızda yönetici asistanı olarak Eylül 2012 tarihinde göreve başlayan Ayça Köktürk, uzun seneler Cambridge Üniversitesi ESOL İngilizce Dili Sınavlarının Ankara ve İç Anadolu Bölgesi Koordinatörlüğünü yürütürken gönüllü olarak birçok sosyal projede çalışmış, ardından‘’Eğitime destek, yardımlaşma ve dayanışma temelli IC Vakfı’nda görev almayı hayatımın en büyük lütuflarından biri olarak görüyorum.’’diyerek, IC Vakfı ailesine katılmıştır. Ayça Köktürk’le her zaman, özellikle uluslararası projeler, Avrupa Gönüllü Hizmetleri ile ilgili konularda iletişime geçebilirsiniz. [email protected] IC VAKFI’NIN YÖNETİCİ ASİSTANI AYÇA KÖKTÜRK VAKFIMIZIN NESLİHAN ABLASI IC Vakfı’nın kurulduğu 2004 yılından itibaren vakfın sekreterya görevini ve burs kayıtlarını yürüten Neslihan Arslan, tüm bursiyerlerin tanıdığı, sesini duyduğu, yardımlarını sonsuz sabrı ile kimseden esirgemeyen, hepinizin okula başlangıçlarını, başarılarınızı, mezuniyetlerinizi, hayata atıldığınızı sevgiyle ve en iyi dilekleri ile takip eden değerli IC Vakfı çalışanımızdır. İki çocuk annesi Neslihan Ablanıza, her zaman neslihan.arslan@icvakfi. org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. 90 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 91 Vakfın Muhasebesi Dilek ŞAHİN’den Sorulur 2005 yılından itibaren Vakfımızda çalışan Dilek ŞAHİN, tam 7 yıldır vakfın muhasebesini yürütüyor. IC Holding Şirketlerinde Çalışan Mezunlarımız IC VAKFI olarak, bursiyerlerimizin eğitimlerini bitirdikten sonra nasıl bir hayata atıldıklarını bilmek, aynı zamanda da onları en iyi mevkilerde görmek ve duymak bizler için ayrı bir gurur kaynağıdır. Sayıları 9000’e yaklaşan mezun bursiyerlerimizle iletişimimizi koparmamak ve onların başarılarını takip etmek bizim için büyük önem arz etmektedir. İşte mezunlarımızdan bir kısmı da IC Holding bünyesinde çalışmaktadır. Örneğin; Sinan Ümit Uzun Ankara İçtaş’ta İnşaat Mühendisi, Yasin Çetin Tekirdağ Tredaş’da satın alma sorumlusu, Aşkın Kalın İçtaş’ta Bilgi İşlem Operatörü, Musa Han İstanbul Bomonti’de Bilgi İşlem Operatörü, Adnan Kaya Azerbaycan Bakü Şantiyemizde İnşaat Mühendisi, Şervan Çetinkaya İstanbul Bomonti Ofisinde Teknik Ofis Mühendisi, Mehmet Sait Durak Tekirdağ Tredaş’da İşletme Müşterileri Başmühendisi, Murat Güven Antalya IC Hotels’de Muhasebeci, olarak görev yapmaktadır. Ayrıca; mezunlarımızdan Haktan Sevinç araştırma görevlisi ve Coşkun Taştan öğretim üyesi olarak Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde çalışmaktadır. IC Bünyesinde görev alan isimlerini sayamadığımız daha birçok mezun bursiyerlerimizle öğrencilikten hayata köprümüz güçlenmektedir. ÖSYM’de İlk 5000’e Girdi, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ni tercih etti, Aylık 750 TL Burs Kazandı Vakfımız ÖSYM sınavında ilk 5000’e girip de Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ni tercih edecek öğrencilere aylık 750 TL burs ve labtap ödülü vereceğini duyurmuştu. Bu seneki ÖSYM sıralamasında ilk 5000’de yer alarak Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümüne birincilikle kayıt yaptıran Mustafa Vücut’a ödülünü, Vakfımız adına Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muammer YAYLALI verdi. Öğrenciye ayrıca Vakfımız tarafından aylık 750 Tl karşılıksız burs bağlandı. TREDAŞ Çerkezköy İşletme Müdürlüğü İşletme-Müşteriler Başmühendisi M. Sait DURAK (Mezun Bursiyerimiz) Tükenmeyen Enerji Kaynağı: GÜNEŞ Enerji; bugün sahip olduğumuz medeniyetin temel taslarından birini oluşturmakta olup kalkınmanın ve gelişmişliğin bir göstergesi durumundadır. Dünyanın en önemli enerji kaynağı güneştir. Doğal enerji kaynaklarının pek çoğunun kökeni olan güneş enerjisinden, ısıtma ve elektrik elde etme gibi amaçlarla doğrudan yararlanılmaktadır. Yeryüzüne her sene düşen güneş ışınım enerjisi, yeryüzünde şimdiye kadar belirlenmiş olan fosil yakıt haznelerinin yaklaşık 160 katı kadardır. Ayrıca yeryüzünde fosil, nükleer ve hidroelektrik tesislerinin bir yılda üreteceğinden 15.000 kat kadar daha fazladır. Güneş enerjisi hem bol, hem sürekli ve yenilenebilir, 92 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 hem de bedava bir enerji kaynağıdır. Bunların yanı sıra geleneksel yakıtların kullanımından kaynaklanan çevresel sorunların güneş enerjisi üretiminde bulunmayışı bu enerji türünü temiz ve çevre dostu bir enerji yapmaktadır. Fosil yakıt kullanımının dayandığı yanma teknolojisinin kaçınılmaz ürünü olan karbondioksit (CO2) yayılımı sonucunda, atmosferdeki CO2 miktarı, son yüzyıl içinde yaklaşık 1,3 kat artmıştır. Önümüzdeki 50 yıl içinde, bu miktarın, bugüne oranla 1,4 kat artma olasılığı vardır. Atmosferdeki CO2 neden olduğu sera etkisi, son yüzyıl içinde dünya ortalama sıcaklığını 0,7 °C yükseltmiştir. Bu sıcaklığın 1 °C yükselmesi, dünya iklim kuşaklarında görünür değişimlere, 3 °C düzeyine varacak artışlar ise, kutuplardaki buzulların erimesine, denizlerin yükselmesine, göllerde kurumalara ve tarımsal kuraklığa neden olabilecektir. O halde, bu durumda enerji kullanımından vazgeçilemeyeceğine göre, güneş gibi doğal ve alternatif olabilecek kaynaklara yönelmesi gerekmektedir. Yakıt sorununun olmaması, işletme kolaylığı, mekanik yıpranma olmaması, modüler olması, çok kısa zamanda devreye alınabilmesi, uzun yıllar sorunsuz olarak çalışması, temiz bir enerji kaynağı olması vb gibi nedenlerle dünya genelinde fotovoltaik(PV) elektrik enerjisi kullanımı sürekli artmaktadır. 93 Türkiye’de Güneş Enerjisi Potansiyeli Ülkemiz, coğrafi konumu nedeniyle sahip olduğu güneş enerjisi potansiyeli açısından birçok ülkeye göre şanslı durumdadır. En az ışınım alan bölge Orta ve Doğu Karadeniz Bölgeleridir. Bu bölgenin hem enlem değeri büyük hem de rutubetli iklimi vardır. Atmosferdeki fazla su buharı, ışınımın perdelenmesi ne neden olmaktadır. Marmara ve Kuzey Ege Bölgesi, Karadeniz’e göre biraz daha iyi durumdadır. Güney Ege, Batı Akdeniz ve Orta Anadolu Bölgeleri orta derecede ışınım almaktadır. Doğu Akdeniz ve Doğu Anadolu Bölgeleri ışınım değerleri iyi olan bölgelerimizdir. Güney Doğu Bölgesinin sağ en alt ucu ise ışınım değerleri en iyi olan bölgemizdir. Sert ve soğuk iklime sahip bu yer kışın en fazla ışınım alan yerdir. Rakım yüksektir. Havadaki su buharı, yağmur ve kar şeklinde yağmakta ve atmosfer daha berrak olup ışınım perdelenmesi en az seviyededir. Türkiye’nin ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2640 saat (günlük toplam 7,2 saat), ortalama toplam ısınım şiddeti 1.311 kWh/m2-yıl olduğu tespit edilmiştir. Türkiye, 110 gün gibi yüksek bir güneş enerjisi potansiyeline sahiptir ve gerekli yatırımların yapılması halinde Türkiye yılda birim metre karesinden ortalama olarak 1.100 kWh’lik güneş enerjisi üretebilir. Türkiye, PV teknolojisinin yaygın olarak kullanıldığı Avrupa ülkelerine nazaran daha uzun süreli güneşlenmeye maruz kalmaktadır. Bu da kurulacak sistemlerden alınacak verimi artıran önemli bir faktördür, zira Türkiye’de ve Almanya’da kurulacak aynı kapasitedeki Güneş Enerjisi Santrali(GES) arasında enerji üretimi farkı yaklaşık 1.5 kat olacaktır. Türkiye’de kurulacak GES’lerin kendini yaklaşık olarak 8-12 yıl içerisinde amorti edeceği hesaplanmaktadır. Sonuç ve Öneriler Araba kullanmayan ve arabanın ne olduğunu bilmeyen bir toplumda nasıl ki otomotiv sanayi gelişemez ise güneşini kullanamayan, güneşten elektrik enerjisini bilmeyen bir ülkede de bu işin sanayisi ve teknolojisi gelişemez. Türkiye’de güneş enerjisinin kullanımı (sıcak su elde edilmesi dışında) genelde bilinmemektedir. Dolayısıyla, bu konuda hizmet verecek mühendislik, müşavirlik ve müteahhitlik firmaları ve ilgili sanayi yeteri düzeyde gelişmemiştir. Doğalgaz, petrol ürünleri ve zaman zaman elektrik enerjisi olarak dış devletlere bağımlı yaşamaktayız. Bu bağımlılık bizim uluslararası arenadaki hareket alanımızı kısıtlamaktadır. Bu nedenle ülkemizin güneş potansiyelinden en üst düzeyde yararlanmamız gerekir. Ülkemiz güneş enerjisi potansiyeli bakımından iyi durumda olmasına rağmen ne yazık ki bu potansiyeli yeterince etkin ve yaygın kullanamamaktadır. Bunun için yerli PV ve ekipmanları üreten firmaların desteklenmesi, vergisel avantaj sağlanması, uygun krediler sağlanması, enerji yatırımcılarının desteklenmesi gibi düzenlemeler yapılabilir. Son zamanlarda GES’lerle ilgili çalışmalar son hızla devam etmektedir.. İlk etapta 600MW’lık GES lisansları, 10-14 Haziran 2013’te verileceği ve bunun için firmaların istasyon kurduğu bilinmektedir. 600MW’lık GES için 2 milyar Euro’luk bir pazarın yaratacağı vergi geliri de göz ardı edilmemeli. GES’lere yönelik düzenleme, sadece yatırımcıyı değil, santralin kurulacağı bölgeyi de sevindirecektir. Santrallerin kurulumunda ve işletilmesinde istihdam edilecek personeller düşünüldüğünde, ülkemizdeki istihdama katkısı büyük olacaktır. İş arayan teknik elemanlar ve mühendisler içinde büyük bir fırsat ortaya çıkmaktadır. Yaz döneminde IC’de staj yapan ve çalışan bursiyerlerimiz IC Holding Yönetim Kurulu Başkanı saygıdeğer büyüğümüz İbrahim ÇEÇEN Bey’e ve bütün holding çalışanlarına sevgi, saygı ve şükranlarımı sunuyorum. Geçtiğimiz yaz döneminde Antalya IC SANTAİ otelinde 40 gün çalıştım. Gerek tesisler, gerek personel ve gerekse hizmet ve kalite anlayışı olsun her şey çok ama çok güzel ve üst düzeydeydi. Misafir karşılama, misafir ağırlama, onlara ülkemizi ve güzelliklerini anlatma, karşılıklı kültür paylaşımı, yeni ufuklar, perspektifler... Benim için hem eğlenceli hem de çok farklı bir deneyim oldu. Her şey gerçekten çok ama çok güzeldi diğer bursiyer arkadaşlara kesinlikle gidip görmelerini ve çalışmalarını tavsiye ederim. Şeflerimiz Onur,Uğur ve Kenan Beylere de teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Murat DERE 94 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü 2. Sınıf öğrencisiyim. Geçtiğimiz yaz döneminde 30 günlük zorunlu ofis stajımı yapmak için IC Vakfı Müdürü Sayın Meral DİNÇER’i aradım ve DİA Holding’te staj yapmak istediği söyledim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra staj talebimin kabul edildiğini öğrendim. Staja başladığım ilk günden itibaren kendimi hep büyük bir ailenin bir parçasıymış gibi gördüm, bunu bana hissettiren DİA Holding çalışanlarına da teşekkür ediyorum. Çok güzel bir ortamda çok güzel bir staj deneyimi yaşadım. Geleceğime ait karalar vermemde çok büyük katkısı oldu bu staj dönemi. Holding’te bulunan herkesten çok şey öğrendim. Buradan Meral Hanım ve DİA Holding çalışanlarına teşekkürlerimi bildiriyorum. Nurullah ÇAKAN 2012 yaz dönemimi DIA Holding‘te verimli ve eğlenceli bir staj yaparak geçirdim. Bu zaman diliminde; farklı disiplinlerin birbirleriyle ilişkilerini, çalışanların projelerdeki sorunlara farklı açılardan yaklaşımlarını, memnuniyet odaklı özverili çalışmalarını gözlemledim. Bunlar öğrencilik ve meslek hayatım için çıkarımlarda bulunduğum kıstaslardan sadece birkaçı… DIA Holding yöneticileri ve çalışanlarına staj sürem boyunca gösterdikleri hoşgörülü ve samimi tavırlarından ötürü teşekkür ederim. Ve tabi ki böyle bir deneyim yaşamamda katkısı bulunan IC Vakfı’na teşekkürlerimi sunuyorum. Melisa ASLAN 95 Ben Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği 3. sınıf öğrencisiyim. Bu yaz sezonunda Antalya Kundu’da bulunan IC Green Palace Otelı’nde çalıştım. Şunu söylemek gerekirse Antalya’ ya gittiğimde bana her türlü imkan sağlandı ve her türlü konuda yardımda bulunuldu. Çalışma sürem boyunca hiç sıkıntı çekmedim. Benim için çok faydalı, özellikle dil konusunda çok yararlı oldu. Otelde bulunan görevliler de bana yardımcı oldular. Gerçekten otel süperdi, kimbilir gün gelir bir gün tatil yapmaya da giderim... Harun POLAT AİÇÜ, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümü Bu yaz, IC Vakfı bursiyeri olarak IC Green Palace Hotel’e stajyer olarak gittim. Orada çok şey öğrendim. İş disiplini, bizden üst mevkide olan kişilerle nasıl iletişim kurulacağı ve özellikle de okumanın önemini daha iyi idrak ettim. Öncelikle bana orada kaldığım sürece destek olan müdürüm ve şeflerim zorda kaldığımda gayet yardımsever ve anlayışlı bir şekilde yaklaştılar. Onlara çok teşekkür ederim. Lojman görevlileri ve lojmanda beraber kaldığımız kişiler de çok sıcak kanlı ve anlayışlı insanlardı. Kısa süre de olsa böyle bir tecrübe edindiğim için çok mutluyum ve bu fırsatı bana sağladığı için öncelikle Sn. İbrahim Çeçen beye ve IC Vakfı’na çok teşekkür ederim. Zeynep GÖKOVA A.Ü. Dil ve Tarih coğrafya Fak. Arap Dili ve Edebiyatı, 4. Sınıf Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümü 3. sınıf öğrencisiyim. Yapmamız gereken bir büro bir de şantiye olmak üzere iki tane zorunlu stajımız var. Bunlardan büro stajını IC Vakfı aracılığıyla DİA HOLDİNG’de yaptım bu yaz. Staj oldukça verimli geçti. Okulda archicad programını öğrenmiştim ama piyasada genelde outocad programı kullanılıyordu. İlk günlerde bunu pek dikkate almamıştım, yanlız şirketteki mimarlardan Derya hanım outocad programının bana daha çok lazım olduğunu anlattı ve staj süresince bu programa çalışmamı istedi. Şirkette bulunan diğer mimarlar da ellerinden geldiğince sorularımı yanıtlayıp bana yardımcı olmaya çalıştılar. Çok zevkli geçen bir staj dönemiydi. Herkes işini severek yapıyordu. Çok kompleks projelerde çalışıyorlardı ama yine de işlerinden zevk alıyorlardı. Sıcak bir ortamda bulunmak benim stajıma da olumlu etkide bulunmuştu tabi. Onları dikkatle takip ettim staj dönemim boyunca. Neler yapıyorlar? Nasıl çalışıyorlar? İş paylaşımı nasıl? gibi iş hayatımda karşıma çıkacak bir çok şeyi öğrendim. Hatta projelerde görevler vererek tam anlamıyla iş hayatını yaşattılar bana. Yeri geldi çalıştık yeri geldi toplantılar yaptık yeri geldi güldük. Böyle bir staj dönemi geçirdiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum ve bu stajı bana sağlayan IC Vakfı’na teşekkür ediyorum. Fatih YÜKSELEN Bu Yıl 607 Bursiyerimiz Var… Yeni Bursiyerlerimiz ve bursu devam eden eski bursiyerlerimizle birlikte bu sene toplam 607 kişi olduk. 607 gencimiz IC Vakfı çatısı altında eğitimlerine başladılar. 9000’e yaklaşan mezunlarımızla biz aslında koskocaman bir aileyiz. Sizlere başarılı bir yıl ve umut dolu bir gelecek diliyoruz. Mikail’e Sürpriz Doğum Günü Hacettepe Üniversitesi Otomotiv Mühendisliği’nde okuyan bursiyerimiz Mikail Kırboğa’ya sürpriz yapıp doğum gününü Vakıf’ta kutladık. 96 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012 İbrahim Çeçen Vakfı; bugüne kadar 9.000’e yakın gence karşılıksız burs verdi, onların başarılarını gururla izledi, mutluluklarına ortak oldu. Mezun olmuş eski bursiyerlerimiz şimdi Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerinde başarılara imza atıyor. SİZ de sağlayacağınız katkıyla geleceğimizin gençlerine umut olabilirsiniz. Sen de 1 Bursiyer Okut ! Bir gencin bir yıllık üniversite burs bedeli 2.340 TL. Yani 9 ay boyunca, ayda sadece 260 TL katkı sağlayarak bir genci okutabilirsiniz. Başarılı ve okumak isteyen ancak imkansızlıklardan dolayı güçlük çeken gençlere umut olabilirsiniz. Haydi bir bursiyer de SİZ okutun, onlara umut olun… IC Vakfı “Sen de 1 Bursiyer Okut Projesi”ne katılmak için Vakfımızın 0312. 417 82 64 numaralı telefonundan veya [email protected] ‘den bilgi alabilirsiniz. sayı 04 aralık 2012
Benzer belgeler
Sayı 6 - İbrahim Çeçen Vakfı
Açılış konuşmalarından sonra Prof Dr. İrfan ASLAN, İbrahim ÇEÇEN’e bursiyerinin yaptığı portre
resmini hediye etti. İbrahim Çeçen de Rektör’e plaket takdim etti.