Sayı 6 - İbrahim Çeçen Vakfı
Transkript
1 sayı 06 aralık 2013 Yayın Sahibi İbrahim Çeçen Vakfı adına Ayşe Günseli Çeçen Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aslı Türkan Çeçen Yayın Koordinatörü Dr. Meral Dinçer Yayın Danışmanları Aysel Çeçen Başbuğ Ruhi Yamaner Zeynep Çeçen Koordinatör Yardımcıları Ayça Jones Neslihan Arslan Dergi Tasarımı Ersin Deniz Durum Yayın İdare Yeri Kızılırmak Sokak No:31 Kocatepe Kızılay / ANKARA Tel.(0312) 417 82 64 Fax.(0312) 417 82 96 www.icvakfi.org.tr Baskıya Hazırlık ve Baskı MB Tanıtım Danışmanlık www.mbtanitim.com Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Dergideki reklamların sorumluluğu firmalara, yazıların sorumluluğu yazanlarına aittir. Bu yayının bir bölümü ya da tamamı yapımcısının izni olmaksızın çoğaltılmaz ve tekrar yayınlanamaz. Kapak: İbrahim Çeçen’e Fahri Doktora Töreni (Prof. Dr. Assen Zlatarov Üniversitesi, Bulgaristan) Merhaba, 2013 yılı da Vakfımız açısından çok yoğun geçti. Güzel proje ve etkinliklere imza attık. İşte bunlardan bazıları: Birçok köy okuluna kırtasiye, giysi, kitap desteğinde bulunduk, AİÇÜ akademisyenlerinin ve öğrencilerin sosyal sorumluluk projelerine katkıda bulunduk, AB Eğitim ve Gençlik Programları çerçevesinde İspanya evsahipliğinde, İtalya, Yunanistan ve Romanya’daki partnerlerimizle ortak projemizi sürdürdük, Japonya Büyükelçiliği ile birlikte Suvar Köyü İlköğretim Okulunu restore ettik. AİÇÜ akademisyenlerimizin eserlerini kitap olarak yayınladık, AİÇÜ’den 39 öğrencinin Erasmus kapsamında yurtdışında okumalarına destek olduk, Vakfımızı restore ederek, daha işlevsel ve bursiyerlerimize uygun çalışma ortamı yarattık, AİÇÜ’de sporda başarılı olan öğrencilere ve çalıştıran hocalarına ödül verdik, AİÇÜ Uluslar arası Sosyal Bilimler Kongresine sponsor olduk, Türkiye çapında Ağrı İli’nin Turizm Potansiyeli konulu araştırma yarışması düzenledik, AİÇÜ Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Çalıştayı’na katkı sağladık, 4. AİÇÜ Personel Gelişim Semineri’ni düzenledik… ve daha neler, neler.. Bulgaristan’ın Burgaz kentindeki Prof. Assen Zlatarov Üniversitesi tarafından eğitime sağladığı katkılardan dolayı Sayın İbrahim Çeçen Bey’e fahri doktoralık verilmesi bizleri ayrıca onurlandırdı. 2014’ün bizim için ayrı bir önemi var, bu yıl Vakfımızın 10. yılını kutluyoruz. Aramıza yeni katılanlarla birlikte toplam 650 bursiyerimizle yine güzel etkinlikler yapacağız. Yani 2014 faaliyetlerimiz çok daha etkin, yoğun ve anlamlı geçecek. Dr. Meral Dinçer IC Vakfı Müdürü içindekiler 4 İbrahim Çeçen’e Fahri Doktora Töreni, Bulgaristan 8 AİÇÜ 4. Personel Gelişim Semineri 12 IC Vakfı 2014 Programı Toplantısı 13 Vakfımız’ın Yeni Çehresi 14 IC Vakfı Bursiyer Toplantısı 16 IC Vakfı Seminerleri, ‘‘Başarıya Hazır mısınız?’’ 18 IC Vakfı ve Japonya Büyükelçiliği ‘‘Örnek Okul’’ Projesi 20 Dr. Meral Dinçer, Japonya 27 Yourvid Yes Digital AB Projesi, Yunanistan 28 AB Projemiz ‘’Yourvid Yesdigital’’ Çalıştayı AİÇÜ’de Gerçekleşti 30 IC Holding Haberleri 34 DIA Holding Haberleri 38 Söyleşi, Cafer Varol 40 AİÇÜ’de Başarılı Akademisyenler Ödüllendirildi 42 AİÇÜ’nin Türkiye Çapındaki Örnek Laboratuvarı 46 AİÇÜ’den Kış Manzaraları 48 1. Engelli Bakımı ve Rehabilitasyon Çalıştayı 50 AİÇÜ’nin Yeni Profesör ve Doçentleri 52 ‘’Kafkasya Üniversiteler Birliği Uluslararası Ağrı Sosyal Bilimler Kongresi’’ 53 AİÇÜ’ne Yurtdışından Gelen Öğrenciler 54 AİÇÜ Öğrencisinden Örnek Davranış 56 Medeniyetimizde Vakıf Kurumu 60 Erasmus Mektupları 68 Bursiyer Stajları 72 Bursiyerlerimizden 78 IC Mentor 79 1. İçten Bakış Ödüllleri Sahiplerini Buldu 04 12 30 56 SAYIN İBRAHİM ÇEÇEN’E BULGARİSTAN’DAN FAHRİ DOKTORA ÜNVANI Bulgaristan Burgaz Prof. Dr. Assen Zlatarov Devlet Üniversitesi tarafından, Sayın İbrahim Çeçen Bey, eğitime yaptığı katkılarından dolayı, ‘’Fahri Doktoralık‘’ ünvanına layık görüldü. İbrahim Çeçen Bey, fahri doktora ödülünü Burgaz’da düzenlenen, üniversitenin 50. Yıl töreninde, üniversitenin rektörü Prof. Dr. Petro Petkov’dan teslim aldı. Törende Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinin Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan, İçtaş Yönetim Kurulu Üyesi Atilla Gökçe ve IC Vakfı Müdürü Dr. Meral Dinçer de hazır bulundular. 4 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 5 İbrahim Çeçen yaptığı konuşmada bu güzel şehir Burgaz’da olmaktan mutlu olduğunu belirterek, kısaca IC Holding’in tarihçesine değindi. ‘’1969 tarihinde şahıs firması olarak başlayan iş yaşamım, bugün 20 bin çalışanı ile Türkiye’nin sayılı holdingleri içerisinde yerini almıştır. İnşaat faaliyetleri ile başladığımız bu yolculukta bugün turizm, diyen Sayın Çeçen, ‘’Siz bu gün üniversitenizin 50. yılını kutluyorsunuz, biz de bu yıl kuruluşumuzun 45. yılını kutluyoruz. Daha nice başarılı yıllar.” diyerek konuşmasına devam etti. İbrahim Çeçen dikkatleri eğitime çekerek şunları da belirtti: ‘’ İnanıyorum ki ülkeler ancak eğitim seviyelerinin 6 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 yüksekliğine paralel olarak gelişmişlik seviyelerini yükseltmektedirler. Dünyanın sayılı gelişmiş ve kalkınmış ülkesine baktığımızda, bütün bu ülkelerin eğitim seviyelerinin de çok gelişmiş olduğunu görürüz. Örneğin Kuzey Avrupa ülkeleri ve son olarak da Kore örneğini gösterebiliriz. Kore ikiye ayrılınca, Güney Koreliler nasıl kalkınırız yoksulluğu enerji, deniz liman yapım ve İşletmeciliği, havaalanı yapım ve işletmeciliği, inşaata dayalı sanayi işletmeleri; yurt içinde ve yurt dışı faaliyetlerini başarı ile sürdürmektedir. Bulgaristan’da ise Varna havalimanını yaptık. Bu güzel şehriniz Burgaz’daki hava limanını da yeniden inşa ederek, bambaşka bir yapıya dönüştürdük. İnşaatımız bitti, umarım havalimanınız en kısa sürede hizmete girecektir.’’ nasıl yeneriz diye bir tartışma başlatırlar. Gelişmiş kalkınmasını sürekli yükselten Batılı ülkeleri araştırırlar ve sonuçta gelişmiş ülkelerin hepsinde eğitime yaptıkları yatırım ve bilimsel gelişmeler karşılarına çıkmış. Güney Kore de bunu üzerine bütçeden en büyük payı eğitime ayırır ve eğitime yatırım yapar. Bunun 7 sonucunu otuz yıl sonra alacağız derler ve gerçekten otuz yıl sonra ülkede her şey değişir, eskiden hiçbir becerisi olmayan toplumda artık mesleksiz bir kişi bile yoktur. Eğitimdeki gelişim Güney Kore’nin dinamik ve demokratik gelişiminde ve endüstriyel dönüşümündeki en temel altyapıyı oluşturur ve adını en zengin ülkelerin arasına yazdırırlar. Yani eğitimde, bilimde, teknolojide yol kat edemedikçe, dünya birinci liginde oynamamız mümkün değil, bunu hedeflemeyen ülkeler büyüyemez. İşte bunun için her şeyin başı eğitimdir ve eğitime büyük önem vermeliyiz. bir birey ve işadamı olarak kendi ilime ve yurduma olan bu borcumu ödeme yükümlülüğünü her zaman taşıyorum. Bu sorumluluk duygusu ile yapılacak en önemli ve anlamlı yatırımın, “Eğitime verilen destek olduğu” nu düşünüyorum.” Ben de eğitimin kalkınmada ve gelişmişlikte çok önemli bir rolü olduğuna inanan 1984 yılında şahsen vermeye başladığım eğitim burslarını daha kurumsal bir yapıya oturtmak amacıyla 2004 yılında Vakfımızı kurdum. 10. yılına giren Vakfımız eğitim, sağlık, spor, kültür ve sanat konularında Türkiye’nin pek çok yerinde başarılı ve hayırlı hizmetlerini sürdürmektedir. Türkiye’nin değişik şehirlerinde 5 ilköğretim okulu yaptırdık. sahibi faydalı bireyler olarak iş hayatına atılmalarının gururunu yaşıyorum. Bu yıl da 650 üniversite öğrencisi Vakfımız tarafından karşılıksız burs almaktadır. Bundan böyle de ihtiyacı olan ve başarılı üniversite öğrencilerimize burs vermeyi yine sürdüreceğim. Ayrıca Vakfımız, Türkiye’nin her ilinden ihtiyacı olan başarılı üniversite öğrencilerine de karşılıksız eğitim bursu vermekte olup, günümüze kadar 10 bini aşkın öğrenci bu burstan faydalanmıştır. Bursiyerlerimizin birer meslek 45 yıllık meslek hayatımda yaptığım tüm işlerle hep gurur duydum ve mutlu oldum, ancak burada samimiyetimle ifade etmek isterim ki beni bugüne kadar en çok etkileyen projem kendi memleketim olan Ağrı’ya yapmış olduğum üniversitedir. ‘’ Törende, Bulgaristan Prof. Dr. Assen Zlatarov Üniversitesi Öğrencilerinden ihtiyaç sahibi olanların da IC Vakfı bursiyerleri arasına katılacağının müjdesini veren Sayın İbrahim Çeçen, Profesör Doktor Assen Zlaratov Üniversitesi tarafından verilen fahri doktora ünvanının kendisini çok mutlu ettiğini ve onurlandırdığını vurgulamış, Başta Rektör Prof. Dr. Petro Petkov olmak üzere, rektör yardımcıları ve tüm üniversiteye teşekkür ederek konulmasını tamamlamıştır. AİÇÜ 4. Personel Gelişim Semineri IC Vakfı ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi işbirliği ile 18-22 Aralık 2013 tarihleri arasında IC Hotels Santai’de seminer organizasyonu gerçekleştirildi. IC Vakfı ev sahipliğinde organize edilen ve Ağrı’dan gelen üniversitemizin idari personeline yönelik seminerin açılışında AİÇÜ Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Telat Yanık, Prof. Dr. Fahri Bayıroğlu, Genel Sekreter Ali Fuat Açıkgöz, Strateji Daire Başkanı Ali Demirel, SKS Daire Başkanı Murat Tok ve idari personelin yanı sıra IC Vakfı Müdürü Yrd. Doç. Dr. Meral Dinçer bir araya geldi. 8 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Açılışta konuşma yapan Yrd. Doç. Dr. Meral Dinçer, IC Holding’in 45 yıl süresince yaptığı bazı önemli projelerden söz ettikten sonra, IC Vakfı’nın çalışmalarından bahsetti. Her yıl IC Vakfı’nın üniversite ile işbirliği içinde akademisyenlere veya idari personele yönelik seminer düzenlemekten memnuniyet duyduklarını belirtti. AİÇÜ Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan ise konuşmasında, IC Vakfı’nın her yıl düzenlediği gelişim seminerlerinin faydasından söz ederek, bu yıl da üniversite idari personeline yönelik yapılmasının ayrı bir önem taşıdığını vurguladı. 9 Üniversiteyi üniversite yapan akademisyenlerin çok önemli olduğunu, ancak her kademede farklı görevler üstlenen idari personelin de bir üniversitenin kurumsallaşması ve sistemin başarılı yürümesi açısından büyük önem arzettiğini söyledi. Konuşmasının ardından Üniversiteye yaptıkları desteklerden dolayı Vakfa teşekkür plaketi sundu. SKS Daire Başkanı Murat Tok ve YÖNED Danışmanlık Genel Müdürü Filiz Demiröz’ün koordinasyonunda gerçekleştirilen seminerde; Maliye Bakanlığı, Taşınırlar Şube Müdürü Ramazan Yılmazer Taşınır Mal Yönetmeliği ve KBS konusunda eğitim verdi. Taşınır Mal Yönetmeliği Uygulaması ve Yönetmelikte Yapılan Değişiklikler, Taşınır Kayıt Kontrol Yetkililerinin Görev ve Sorumlulukları, Yıl Sonu Sayım Devir İşlemleri, Envanter Çalışmalarında Uyulması Gereken Esaslar, Taşınır GirişÇıkış İşlemleri, Muhasebe Kayıtlarına Alınması, Kamu Harcama ve Muhasebe Bilişim Sistemi Uygulamalı Eğitim, KBS Uygulamalı Eğitim konularında 2 gün boyunca yoğun bir program uygulandı. KİK Eski Uzmanı, EÜAŞ Genel Müdür Yardımcısı İrfan Yılmaz ise Kamu İhale Mevzuatı ve EKAP Eğitimi konularında eğitim verdi. İhale Komisyonları, Uygulamalı Yaklaşık Maliyet Hesaplamaları, İdari ve Teknik Şartname Hazırlanırken Dikkat Edilecek Hususlar, Yasak Fiil ve Davranışlar ile Yaptırımlar, Tekliflerin Değerlendirilmesi, Hak ediş İnceleme Usulleri, 6011 Sayılı Torba Yasa ve 6098 sayılı Borçlar Yasasının İhale Mevzuatına Yansımaları, İhaleye Katılımda Yeterlilik Kuralları gibi konularda 2 gün boyunca süren eğitim, soru cevap ve uygulamalarla daha aktif ve etkin bir şekilde sona erdi. Seminer sonunda tüm katılımcılara sertifikaları dağıtıldı. AİÇÜ idari personeli seminerde verilen eğitimin yanı sıra birbirlerini tanıma ve kaynaşma imkanı buldu. 10 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 11 IC VAKFI 2014 PROGRAMI TOPLANTISI IC Vakfı Yönetim Kurulu bir araya gelerek 2013”te yapılanları gözden geçirerek, IC Vakfı ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin 2014’te yapabileceği etkinlik, proje ve işbirliğini geliştirme yollarını değerlendirdi. IC Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Günseli Çeçen, Vakıf Yönetim Kurulu Üyeleri Aslı Çeçen, Zeynep Çeçen, Aysel Çeçen Başbuğ, Vakıf Müdürü Dr. Meral Dinçer’in yanı sıra AİÇÜ Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fahri Bayıroğlu tolantıda görüşlerini dile getirerek, 2014 yılının çalışma planını belirlediler. 12 Vakfımızı daha işlevsel hale getirmek, bursiyerlerimize sıcak bir çalışma ortamı yaratmak, düzenli seminerler düzenleyerek gençlerin gelişimine katkıda bulunmak amacıyla Vakfımızı restore ettik. Değerli mimar Erhan Kocabıyıkoğlu koordinasyonunda Vakfımız yepyeni bir görünüm kazandı. Artık kendi mekanımızda bursiyerlerimizle çok daha kaynaşma ve iletişim kurma olanağı kurabiliyoruz. İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Bilgisayar Salonu 13 VAKFIMIZIN YENI ÇEHRESI Yıl Seminer Salonu Ön Büro İdari Büro İç Mekanlar IC VAKFI BURSİYER TOPLANTISI 14 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 15 IC Vakfı Ankara’da Vakıf Binasında Bursiyerleri ile buluştu IC Vakfı 5 Aralık 2013 tarihinde Ankara’daki yeni bursiyerleri ve mezun bursiyerleri ile buluştu. IC Vakfı’nın öğrenciler için düzenlenen ve yenilenen binasındaki toplantı salonunda düzenlenen buluşmada IC Vakfı Müdürü Dr. Meral Dinçer, IC Vakfı ve IC Holding’i tanıtıcı bir sunuş yaptı. Ev sahipliğini ilk defa vakfımızda yaptığımız bu buluşma, tüm vakıf ailesi için çok anlamlı idi. Toplantıda IC Vakfı ailesine katılan yeni öğrenciler ile eski öğrenciler tanışma ve kaynaşma fırsatı buldular ve gelecekte birlikte nelerin yapılabileceği tartışıldı, fikirler paylaşıldı. IC Vakfı’na yeni katılan bursiyerlerimize tekrar ‘’aramıza hoşgeldiniz’’diyoruz. IC VAKFI SEMİNERLERİ ‘‘Başarıya Hazır mısınız?’’ IC Vakfı, Ankara Vakıf Binasında Bursiyerlerimize yönelik eğitim seminerleri başladı. IC Vakfı’nın Ankara Vakıf binasında düzenlediği ‘’Başarıya Hazır mısınız?’’ seminer zincirinin ilk iki bölümü 5 Aralık ve 12 Aralık 2013 tarihlerinde gerçekleşti. 16 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 17 ‘’Norm Eğitim Danışmanlık Derneği Gençlik Programları kapsamında olan, eğitmenler Remime Koçoğlu ve Seçil Fırat’ın, IC Vakfı bursiyerlerinin eğitimine gönüllü olarak katkı sağlamayı hedefleyerek hazırladıkları ‘’Başarıya Hazır mısınız – Hayatınızı Yönetin’’, seminerinin amacı öğrenciler için tasarlanmış bir kariyer rehberi niteliğindedir. Üniversitede teorik olarak öğretilen bazı kavramların uygulamadaki örneklerini incelemek ve çalışma hayatı hakkında daha kapsamlı bilgi sağlamaktır. Seminerler “deneyime dayalı” bilgi paylaşımı ve iş hayatına dair ipuçlarının paylaşmak üzere şekillenmektedir. Seminerin ikinci sunuşu olan ‘’Yaşam, Duygu, Başarı ve Duygusal Zeka konusundaki sunumlar, bursiyerlerimizin aktif katılımı ile daha da renklendi. Üçüncü bölümü Şubat Ayında düzenlenecek seminerin katılımcılarına, ‘’Norm Eğitim Danışmanlık Derneği’’ tarafından katılım sertifikaları sunulacaktır. IC VAKFI ve JAPONYA BÜYÜKELÇİLİĞİ ‘‘ÖRNEK OKUL’’ PROJESİ JAPONYA BÜYÜKELÇİLİĞİ VE IC VAKFI ORTAKLIĞINDA AĞRI TUTAK İLÇESİ SUVAR KÖY İLKOKULU ÖRNEK OKUL PROJESİ TAMAMLANDI Japonya Büyükelçiliği ve IC Vakfı, eğitime destek için bir araya geldi. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Coşkun Taştan’la birlikte projelendirilip , ‘’Japonya Büyükelçiliği Hibe Projesi’’ kapsamında başvuruda bulunduğumuz ‘’Ağrı Suvar Köy Okulunun Yenilenmesi’’ projemiz, yüzlerce proje içinden seçilerek, bu büyük ve anlamlı desteğe hak kazandı. Projedeki amacımız, okulun iç ve dış mekan kullanımı ile, eğitim ve öğretime tam anlamıyla elverişli hale gelmesi idi. Ayrıca bu iyileşme sayesinde 18 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 19 örnek bir okul ile amacımız, tüm köy okullarının, çocuklarımızın hak ettiği bir eğitim yuvası olmasıdır. yoksulluk ve zor doğa şartları nedeniyle dışlanmışlık hissi içerisindeki köy nüfusunun sosyalleşmesine katkıda bulunulmuş olacaktır. İbrahim Çeçen Vakfı olarak, Suvar Köyü’nde oluşturulacak 2013 Yılı içinde tamamlanıp, teslim edilen projede, Ağrı Tutak İlçesi Suvar Köyü İlköğretim Okulu’na, ek sınıf, lojman ve kütüphane, dışardaki tuvaletler yıkılarak, iç mekanda lavabo ve tuvalet yaptırılmıştır. Okulun tüm altyapısı ve kalorifer sistemi yapıldığı gibi, iç dış badana boya, tüm bahçe ve zemin düzeni, okulun tüm tefrişatı ve öğrencilerin giyecek ihtiyaçları, IC Vakfı tarafından karşılanmıştır. IC Vakfı Müdürü Dr. Meral Dinçer ve IC Vakfı Koordinatörü Ayça Jones’un bölgeye yaptıkları ziyarette, kendilerine projenin öncüsü Yrd. Doç. Dr. Coşkun Taştan, Ağrı Tutak İlçe Milli Eğitim Müdürü İsa Şipal, İlçe Köylere Hizmet Mühendisi Sedat Kılıç eşlik etmiştir. Köy Okulu’nun öğretmeni Ercan Ceylan, Köy Muhtarı Sıddık Kaya ve öğrencilerin sıcak karşılamalarının ardından, Tutak İlçesi Kaymakamı Sayın Ramazan Kendüzler heyet ile bir araya gelmiş ve gerçekleştirilen proje için memnuniyetlerini dile getirmiştir. konniçiva / merhaba JAPONYA Yazı ve Fotoğraflar: Dr. Meral Dinçer Türkiye’nin yaklaşık yarısı yüzölçümünde olmasına rağmen 130 milyon nüfusa sahip, binlerce adadan oluşmuş; çok zengin bir tarihi ve eşsiz kültürü özünde barındıran; geleneksel nezaket göstergelerinden, hafif öne eğilerek selam vermeyi –ki adına ’’ojigi’’ deniyor- yaşamın bir parçası haline getirmiş, özür dilerken bile gülen insanların ülkesi Japonya… Sushi, geyşa, sumo, origami, ikebana, samuray… Bu kelimeleri duyduğumuzda hemen aklımıza gelen Japonya; yemeklerinden ev yaşantısına, sanatından sporuna kadar bir çok alanda farklılıklarıyla diğerlerinden ayrılan, her şeyiyle özgün, ilginç ve kesinlikle doğaya saygılı insanların yaşadığı bir ülke. Gelin bu güzel ülkenin o yapı taşlarını bir de bizden dinleyin. 20 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 21 Yemeği beğendiyseniz, çekinmeyin höpürdetin… Japonya’da yemeğe ‘’itadakimasu’’ denerek başlanıyor. Bu, insanın yaşamını sürdürmesi için diğer canlıların hayatına son vermesinden dolayı özür dilemesi ve yenecek olan bitki ya da hayvana minnet ve teşekkür sunmak anlamına geliyor. 15 milyon kişinin uyguladığı geleneksel sanat: İKEBANA Japon bahçe sanatının temelinde, insanın kendini doğanın bir parçasıymış gibi hissetmesi yatıyor. Bu sanat dalında mimariyle bahçe düzenlemesi birlikte düşünülüyor. Budizm’de tanrıya sunulan çiçeklerin özel olarak hazırlanması 22 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 geleneği ikebanayı doğurmuş. Her Japon kadını karmaşık ve çok fazla kuralı olan ikebana yapmayı bilmek zorunda. Japonya’da 15 milyon kişi tarafından uygulandığı söylenilen ikebana için 3000 okulda eğitim veriliyor. Küçüldükçe büyüme öğretisinden gelen bonsai ise özel saksılarda, özel bir teknikle ağaçların bodurlaştırılması, minyatür hale getirilmesi demek oluyor. Yemek hashi denen çubuklarla yeniyor. Hashiyi yiyeceklerin, özellikle de pilavın içine saplamak yanlış çünkü bu sadece cenaze törenlerinde uygulanan bir gelenek. Hashiniz ile başka birinin hashisine yiyecek vermek, hashinin ucu ile birini ya da bir nesneyi göstermek ise görgüsüzlük olarak kabul ediliyor. Batıda yemek yerken ses çıkarmak ayıptır. Ancak, Japonya’da höpürdeterek yemek yemek, aksine yemeğin çok beğenildiği anlamına geliyor. Bu rahatlık, yemekten alınan tadı artırıyor olsa gerek. 23 Japonların uzun yaşamalarının sırrı yemek adetlerinde saklı. Aşırı tuzlu ve tatlı yemekleri yok. Bize önceleri lezzetsiz, tatsız gelebilir ama alışınca da vazgeçilmez oluyorlar. Japon mutfağı denilince aklımıza ilk olarak sushi geliyor ancak elbette onun yanı sıra pek çok özel yemek de söz konusu. Damak zevki olarak çok geniş bir kesime hitap etmese de popüler bir mutfak. Deniz ürünleri Japon mutfağının olmazsa olmazı. Genellikle ya pişirilmeden ya da çok az pişirilerek yeniyor. Bu arada yemeğin ayrılmaz parçaları sosları unutmamak gerek. Örneğin yaban turpundan yapılan, acı ve macumsu yeşil sos wasabi her masada mutlaka bulunuyor. Sushi; deniz ürünlerinin çiğ ya da pişmiş olarak çeşitli sebzelerle hazırlanmış haline deniyor. Deniz ürünleri ve sebzelerin, yumurta ve una batırılarak kızartılmasına ise Tempura adı veriliyor. Deniz ürünlerinin çiğ hai sashimiyi ise soya sosu ve wasabi ile yemeniz öneriliyor. Bizde ekmek ne ise Japonya’da Gohan denilen yağsız, tuzsuz pirinç pilavı o demek. Öyle ki kahvaltıda çiğ yumurta ve soslarla karıştırılarak, ana yemek olarak bile yenilebiliyor. Soba ise; kara buğday ve buğday unundan yapılan makarnaya benzeyen değişik bir lezzet. Soya fasulyesinden yapılan ve proteince en zengin yemek olarak bilinen Tofu ve haşlanmış pirincin dövülmesiyle elde edilen Mochi tadına bakmanız gereken diğer yemekler. Japon mutfağının spesiyallerinden Sukiyaki yemeği için masanın üzerinde bir ısıtıcı, onun üzerinde de su dolu bir tencere bulunması gerekiyor. incecik kesilmiş et, mantar ve sebzeler kaynamış suya atılıyor, 1-2 dakika haşlandıktan sonra tabaklara servis yapılıyor. Yemekten sonra Oça (yeşil çay) içilmesi gelenek haline gelmiş. Çay demişken, ülkede yüzyıllardır süre gelen seremonisi geleneği çok detaylı, kapsamlı bir işlem aslında. Çay evi; saygıyla ve sessizce girilen özel bir mekan olarak kabul ediliyor. Cezvenin tutuş şekli, yüz mimikleri, kullanılmayan elin dizde duruşu gibi bir çok detay kurallara bağlı olarak gelişiyor. Bu törenlerde Maccha denilen kurutulmuş çay kullanılıyor. Çay töreninin her aşamasında insan, varoluşunun derinliklerine inerek, doğaya daha da yakınlaşıp, değerinin farkına varıyor. Japon Ruhunu Hissetmek İsteyenlere Asya etkilerini taşıyan geleneksel kültür ile modern batı kültürünü, değer yargılarından ödün vermeden harmanlayan Japon halkı; kültürel hayatlarını kendilerine özgü bir biçimde yaşamaktan oldukça memnun. Bu nedenle Japon kültüründe dış dünyanın garipseyebileceği birçok unsur mevcut. Örneğin; konuklarını çeşitli gösterilerle profesyonelce eğlendirmekle görevli olan Geyşalar, Japon kültüründe dikkat çeken figürlerden. 6-7 yaşından itibaren, sıkı bir disiplinle eğitilen geyşalar; günümüzde sayıları azalmış olsa da, en fazla Kyoto bölgesinde bulunuyor. Japonlar giyim kuşam konusunda da özgün bir tarza sahipler. Kimi zaman günlük hayatta ancak özellikle resmi törenler ve düğünlerde, geleneksel giysileri olan Kimono’yu tercih ediyorlar ve sadece evlerinde giydikleri kimonoya benzeyen Yakuta adlı özel bir kıyafetleri var. Japonya’da kendinizi tam anlamıyla bir Japon atmosferi içinde hissetmek isterseniz, Ryokan adı verilen geleneksel Japon otellerinde konaklayabilirsiniz. Bu oteller de Yakuta’nızı giyip, Futon denilen yer yatağında uyuyabilirsiniz. Japon kültüründen bahsederken Origami’yi atlamak yanlış olur. Tüm dünyada bilinen bu kağıt katlama sanatı; kesme yapıştırma yapmadan ortaya inanılmaz şekiller çıkartabileceğiniz oldukça keyifli bir Japon icadı. Peki ne dinler Japonlar? Japon müziği çok sesli ve zengin bir kompozisyona sahip. Bu çeşitlilik ortaya çıkan eserlere de yansıyor. Şu ana kadar hiç Japon şarkısı dinlemediyseniz, Japonya’da her yerde duyabileceğiniz enkalar kulaklarınız pasını silecek. Pop müziği çok seven Japonlar, amatörlerin şarkı söylemesini desteklemek düşüncesiyle çıkardıkları karaoke kavramını da tüm dünyaya yaymayı başarmışlar. Bizde yeni yeni popüler olan karaoke, Japonlar için vazgeçilmez bir eğlence. 24 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 25 Japonya’da inanışlar da farklılık gösteriyor. Ülkede adım başı bir tapınak görmek mümkün. Shinto ve Budizm gibi dinlerin yaygın olduğu Japonya’da; Taoizm, zen, zazen, reiki, feng shui gibi kabul görmüş düşünce ve felsefeler ise yaşamın içinde kendini hissettiriyor. Zamanın Hükmedemediği Şehir: Tokyo Japonya’nın başkenti Tokyo, 14 saatin yetmediği şehirlerden. Zamanın söz geçiremediği bu şehirde, özellikle Kanto bölgesi gökdelenlerin sıralandığı modern caddeleri ve 400 yıllık tarihini yansıtan geleneksel unsurları ile baş döndüren bir güzelliğe sahip. Bir gökdelenin tepesinden şehri izleme şansınız olursa, kendi hayatınıza dair gözünüzde büyüttüğünüz her şey birden anlamını yetirebilir, bizden uyarması! Tokyo’ya 2 saat mesafede, göller bölgesinde bulunan Hakone; yeşillikler içinde sakin ve ideal bir dinlenme yeri. Ashi gölünde tekne gezisi yapabilir, Komagatake Tepe’sine teleferikle çıkmanın keyfini yaşayabilirsiniz. 1868’e kadar başkent olan Kyoto ise; tarihi dokusu, tapınakları, bahçe ve sarayları ile turistik ve oldukça keyifli bir kent. Kyoto’yu gezerken Kiyomuzu Tapınağı’nı, Shogun için yapılmış olan altın evi, Kinkakuji Tapınağı’nı Kyoto Parkı’nı ve Nijo Kalesi’ni mutlaka görmelisiniz. Akşam ise Gion Corner’da Japon müziği eşliğinde dans ve tiyatro performanslarını izleyebilir; ikebana yapımı ve çay seremonisi gibi etkinliklere katılabilir; otelinize dönüşte ise geyşa mahallesinden geçebilirsiniz. El sanatları cenneti olan bu kentte her zevke uygun el sanatı ürünlerini görmeniz de mümkün. Kyoto’ya gitmişken 40 km. uzağındaki Nara’ya da bir uğrayın. Dünyanın tahtadan yapılmış en büyük tapınağı olan Todaiji Tapınağı ve 49 m. yüksekliğindeki dünyanın en büyük bronz buda heykeli Nara’da ziyaret edebileceğiniz tarihi figürlerin başında geliyor. Japonya’dan yolu geçen herkes Fuji Dağı’nı görmeli. 3776 m. Yüksekliği ile Japonya’nın en yüksek dağı olan Fuji dağı; gerek etrafını çevreleyen doğal güzellikler gerekse Japonlar’ın eski çağlardan beri taptıkları kutsal bir dağ olması nedeniyle, ilgiyi hak eden bir yer. Chubu Bölgesi’ndeki Shirawaka-Go ve Gokayama Tarihi Köyleri ise çocukluğumuzda okuduğumuz masalları anlatıyor insana. Dünya kültür mirası olarak değerlendirilen bu bölgede, köy sakinleri hala sazdan damları olan çiftlik evlerinde geleneksel yaşam tarzlarını sürdürüyorlar. ‘’Bir tatlı huzur almaya geldik’’ diyenler için doğru adres. Uluslar arası kültür şehri olma yolunda hızla ilerleyen Osaka’da ise meşhur Osaka Kalesi görülmeye değer. Her mevsimin farklı yaşandığı şehirde, Shinsaibashi sokağında alışveriş yapmanın keyfini çıkarabilirsiniz. Ülkede seyahat ederken hızlı olmanızı sağlayan meşhur Shinkansen Trenleri, sıkça karşınıza çıkıyor. Saatte 200 kilometrenin üzerinde hızla çalışan bu trenler hem iş hem de gezi amaçlı yolculuklarda tercih ediliyor. Bu trenler sayesinde ülkeyi gezmek çok daha hızlı ve keyifli hale geliyor. Bu arada; nezaket ve temizlik konusunda dünyada birinci olan Japon taksilerini unutmamak gerek. Öyle ki; ülkedeki tüm taksiler bembeyaz kılıflarla kaplı; şoförler ise beyaz eldivenli, kravatlı ve gömlekli. İş Dünyasının İncelikleri Japonya’da iş yaşamının da kendine özgü değer yargıları var. Mesela, bir yönetici çalışanın refahını ve rahatını mutlaka düşünmeli ve çalışan da yöneticisine güvenerek, aldığı kararları sorgulamamalı. Japon iş dünyasında kıdeme önem veriliyor kıdem sırasına göre uygulanan bazı kurallar var. Daha alt statüdekilerin selamlaşırken daha fazla eğilmeleri, en üst mevkidekilerin herhangi bir konu hakkında en son konuşması ya da araçlarda şoförün arkasına en üst pozisyondaki kişinin oturması gibi… Japon kültüründe güzel olmak ve erkeğine itaat etmek dışında fazla rolü olmayan kadın, yavaş, yavaş iş hayatında boy göstermeye başlamış. Ancak hala aynı şartlarda aynı işi yapan kadın, erkeğe göre daha az maaş 26 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 alıyor ve kadın yönetici çok denecek kadar az. Japonya’da kadının birinci görevi ‘hoş’ olmak olduğu için çalışmaya zaman ayıramıyor Japon kadınları. teknikleri söz konusu. Japonya’da kuracağınız sosyal ilişkiler için önemli bir ipucu verelim. Yeni tanıştığınız insanlara kartvizitinizi iki elle vermelisiniz. Bununla da bitmiyor; kartviziti aldıktan sonra pantolonunuzun cebine koymak veya üstüne yazı yazmak gibi bir hata yapmayın çünkü bu büyük bir saygısızlık olarak değerlendiriliyor Japonlar için. Japon tarihinin en eski spor dallarından, Tanrıların sporu olarak adlandırılan Sumo ise; zamanla saraya soylulara ve giderek halkın arasına karışmış. 250 kiloluk ağır cüsselerine rağmen çok esnek vücutlara sahip olan sumoları yakından görmek ilginç bir deneyim olabilir. Diğer dallar gibi judoda da amaç sadece kavgayı kazanmak değil, kişinin vücut ve ruhunu da eğitmek. Kendi İçinde Bir Dünya Aikido: Doğaya Ait Olmak Japon kültüründe, Uzakdoğu ruhuna sadık kalınarak geliştirilen dövüş sanatları önemli bir yere sahip. Zihin ve tekniğin bir bütün olarak algılanması anlamına gelen Karate-do’yu dünyada bilmeyen yoktur. Kişinin güçlü, sağlıklı ve barışcı bir birey olarak yaşamasını hedefleyen bu spor dalı; vücut ve zihin koordinasyonunu sağlama yeteneği üzerinde kurulu. Japonlara göre; ruhsal uyumun, uzlaşma ve barışın yolu aikidodan geçiyor. Doğadaki tüm varlıklarla bir olmanın vücutla ifade edildiği aikidoda, saldırı değil savunma Bilgisayardan enerjiye,haberleşmeden havacılığa kadar hemen her konuda dünyanın teknoloji önderi olan Japonya; İstanbulTokyo arası uçak yolculuğu ile sadece 13 saat uzağınızda. Bu kendine özgü ülkeyi görmek ve orijinal kültürü ile kucaklaşmak size bambaşka tatlar verecek, farklı bakış açıları kazandıracak. Bu ülkenin hızına yetişmek kolay değil. Ancak Japonya hem ruhunu dinlendirmek hem de zamanın kendisinin bile ayak uyduramadığı bir tempoya kapılmak isteyenler için uygun alternatifler sunuyor. Arigato, sayonara (Teşekkürler, Güle Güle) Japonya… 27 YOURVID YES DIGITAL AB PROJESİ YUNANİSTAN IC VAKFI’NIN TÜRKİYE’Yİ TEMSİL ETTİĞİ AVRUPA BİRLİĞİ EĞİTİM VE GENÇLİK PROGRAMLARI ‘’YOURVID YES DIGITAL / LLP ‘’ ULUSLARARASI PROJESİ TOPLANTISI YUNANİSTAN PATRAS ÜNİVERSİTESİ’NDE DÜZENLENDİ. Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı’nca, Hayat Boyu Öğrenme Programı (LLP) Leonardo Da Vinci (LdV) Yenilik Transferleri (IT) Proje Faaliyetleri kapsamında, İSPANYA - CECE Spanish Confederation of Training Centers in Spain Koordinatör Kuruluş olmak üzere, İTALYA - Centro Studi e Formaziones Villa Montesca, YUNANİSTAN - The University of Patras, ROMANYA - Colegiul Tehnic Matei Basarab eğitim kurumları ve TÜRKİYE’yi temsilen İbrahim Çeçen Vakfı ortaklığında geliştirilen ‘’Yourvid YESdigital’’ (2012-1ES1-LEO05-49498) başlıklı uluslararası projenin 3.toplantısı, 3-4 Ekim 2013 tarihlerinde Yunanistan Patras’da düzenlendi. Projenin Yunanistan Ortağı, Patras Üniversitesi, toplantının ev sahipliğini üstlendi. Toplantıya IC Vakfı’nı temsilen AİÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telat Yanık, Vakıf Koordinatörü Ayça Jones, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Süleyman Aydın katıldı. Avrupa Ülkeleri’nin Meslek Yüksek Okulları ve Meslek Liseleri Öğretmen ve Öğrencilerine, çeşitli seminerler, eğitimler, eğitici video gösterimleri, kurslar ve yarışmalar düzenleyerek, öğrenme sürecinde farklı yöntemler ve enerji konusunda bilinci arttırmayı amaçlayan projenin detaylarını: www.youyesdigital.eu proje resmi sitesinden takip edebilirsiniz. AB PROJEMİZ ‘’YOURVID YESDIGITAL’’ ÇALIŞTAYI AİÇÜ’de GERÇEKLEŞTİ IC Vakfı ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin, projeye dahil olan İspanya, İtalya, Yunanistan, Romanya ve Türkiye ortaklığı içinde Türkiye’yi temsil ettiği, AB Projemiz ‘’YOURVID YES DIGITAL’’ kapsamında, üniversitemizin Rektör Vekili PROF. DR. Telat YANIK, AİÇÜ Meslek Yüksekokulları Akademisyenlerine ‘’Eğitimde PBL Yöntemi Uygulaması’’ çalıştayını sundu. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’nda uygulanacak ‘Öğretmenler İçin Workshop’ projesi ile öğretmen ve öğrenciler, dersleri hazırladıkları videolar ile işleyecek. Rektör Vekili Prof. Dr. Telat YANIK, Türkiye’de ilk olacak proje ile Meslek Yüksekokullarındaki (MYO) eğitimin Avrupa çapında geliştirilmesinin amaçlandığını belirtti. Meslek Yüksekokulu toplantı salonunda Müdür. Doç. Dr. Mehmet YALÇIN ve akademisyenlerle bir araya gelen Prof. Dr. Telat YANIK, proje hakkında bilgi verdi. Üniversite olarak Dijital Avrupa Birliği 28 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Projesine entegre olmayı hedeflediklerini kaydeden Prof. Dr. YANIK, sınavsız geçiş sistemi ile kayıt yaptıran Meslek Yüksekokullarındaki öğrencilere, Tıp Fakültesi öğrencilerine uygulanan ders anlatım metodunun uygulanması sırasında zorluklar yaşandığını, bunu aşmak için böyle bir projeyi hayata geçirmeye karar verdiklerini söyledi. MYO’lar için duyusal ve görsel materyaller ile hazırlanan ve öğrencilerin de sürece dahil olduğu bir eğitim modelinin yararlı olacağını düşündüğünü ifade eden Prof. Dr. YANIK, “Bu konuyu paylaştığımızda IC Vakfı Başkanı Günseli 29 ÇEÇEN’ Hanımefendinin yurt dışındaki üniversitelerle yapmış oldukları temaslar neticesinde, IC Vakfı ve dolayısı ile Üniversitemiz ‘’You Yes Digital’’ isimli projeye, İspanyalı partnerimiz ile birlikte dahil olmuşlardır” dedi. İspanya’nın yanı sıra İtalya, Yunanistan ve Romanya’nın da yer aldığı projenin, üniversitemizde de eş zamanlı olarak uygulamaya başlandığını dile getiren Prof. Dr. YANIK, “Proje, MYO’da uygulanacak. Dersin anlatış şekli, öğrenci merkezli olacak. Öğretmen, videoya kayıt yaptığı dersi sınıfta öğrencilere görsel olarak sunabilecek. Aynı uygulama, oluşturulacak gruplar sonrası öğrenciler tarafından da yapılacak. Böylece, bilgi iletişim teknolojileri ile entegre bir versiyonu kullanmak, öğrencilerin ve öğretmenlerin ve dolayısı ile MYO’lardaki eğitimin Avrupa standartlarında geliştirilmesini sağlayacaktır” dedi. Proje kapsamında öğretmen ya da öğrencilerin hazırladığı bir materyal, yurt dışındaki akademisyen ve öğrenciler ile anında paylaşılabilecek. Böylece Ağrı’daki akademisyen ve öğrenciler, sanki Avrupa’da ders anlatıyormuş gibi olacak. Öğretmenler İçin Workshop projesi, bu şekliyle Türkiye’de ilk kez Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’nda uygulanmaya başlanmıştır. HABERLER İÇTAŞ İNŞAAT’TAN RUSYA’YA YENİ HAVALİMANI St. Peterburg Pulkovo Havaalimanı 1. Faz Genisletme Projesi IC İÇTAŞ İNŞAAT, Baltık Denizi kıyısında Neva Nehri üzerinindeki 42 ada uzerine yayilan, Kulturel Merkez olusunun yanisira zarif binalariyla bilinen Saint Petersburg sehrinde, Rusya’nın en buyuk havalimanlarindan biri olan Pulkovo Havaalimanı’nın 1. Faz genişletilmesi projesini ustlenmistir. Bu proje sayesinde Pulkovo Havalimanı yillik 14 Milyon Yolcu kapasitesine ulasacak ve Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) tarafından belirlenmiş olan ve iyi servis kalitesi anlamına gelen “C” seviyesine yükselerek Baltık Bölgesi’nin en önemli havalimanı konumuna ulaşacaktır. Pulkovo Havalimanı ortakları VTB Capital, merkezi Frankfurt’ta bulunan dünya çapında havalimanı işletmecisi Fraport AG ve Yunan yatırımcı grup Copelouzos’tan oluşan Northern Capital Gateway (“NCG”) tarafından 29 Nisan 2010 tarihi itibariyle Kamu Özel 30 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 31 Ortaklığı Sözleşmesi altında işletilmektedir. İşletme süresi 30 yıl olup 1 Mayıs 2040 tarihinde sona ermektedir. Havalimanı işletmesi süresince havalimanının modernizasyonu ve geliştirilmesinin 3 fazda yapılması hedeflenmiştir. 1nci faz işlerinin yapımını, eşit paya sahip IC İçtaş – Astaldi otaklığı (“ICA”) kazanmış ve 26 Mayıs 2011 tarihinde sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşme anahtar teslim FIDIC sözleşmesidir. Proje finansmanı NCG tarafından Uluslararası Finans Kurumu’ndan (IFC) sağlanmaktadır. Proje bedeli KDV hariç 735 Milyon Avro’dur. ICA 1 Haziran 2011 tarihinde fiilen işe başlamıştır. Proje kapsamında bulunan Terminal Binası, İş Merkezi, Kargo Apron ile Yolcu Apronunun büyük bir kısmı, İtfaiye Binaları, İşletme Binaları, Arıtma Tesisleri, Enerji Merkezi, Terfi İstasyonu ve Altyapı Dağıtım Hatlarının inşaatları tamamlanmış ve hizmete alınmıştır. Ayrıca Otel, Katlı Otopark, Açık Otopark ve ulaşım yolları, Arıtma Tesisleri inşaatları tamamlanmış olup Şubat ayı içerisinde hizmete alınacaktır. Proje dahilindeki Yolcu Apronu inşaatı 2014 yılı içerisinde devam edecek olup mevcut Pulkovo-1 Terminalinin yenilenmesi işlerine de yakın zamanda başlanacaktır. HABERLER İstanbul’un En Büyük Otel ve Konferans Merkezi Konuklarını Büyülüyor Misafirlerini dünyaca ünlü Hilton hizmeti ve geleneksel Türk konukseverliğiyle karşılayan Hilton İstanbul Bomonti Otel ve Konferans Merkezi, İstanbul’un turizm kapasitesini yeni bir boyuta taşıyor. İstanbul’un en büyük oteli Hilton İstanbul Bomonti Otel ve Konferans Merkezi, Hilton Worldwide’ın ve IC Holding’in üst düzey yetkililerini ağırladı. Resmi açılışını önümüzdeki aylarda büyük bir gala ile yapacak olan Hilton İstanbul Bomonti’de Hilton Worldwide Başkan ve CEO’su Christopher J. Nassetta, IC Holding Yönetim Kurulu Üyesi Serhat Çeçen, IC Holding Yönetim Kurulu Üyesi Salih 32 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Çeçen, Hilton Worldwide EMEA Başkanı Simon Vincent ve Hilton İstanbul Bomonti Genel Müdürü Remco Norden bir araya geldi. Hilton Worldwide Başkanı ve CEO’su Christopher J. Nassetta, otel ile ilgili açıklamasında şöyle konuştu: “Türkiye, özellikle İstanbul, dünyanın en heyecan verici noktaları arasında yer alıyor. Ayrıca Türkiye, Hilton Worldwide’ın en hızlı büyüdüğü pazarlardan biri. Yakın gelecekte yapım aşamasındaki oteller ile birlikte Türkiye’deki otellerimizin sayısı 50’ye ulaşacak. IC Holding ile Hilton İstanbul Bomonti için yaptığımız işbirliği, yalnızca bu oteli değil, şehrin tümünü kapsayan bir vizyonu yansıtıyor. IC Holding, üst düzey yeteneklere sahip ekibimizle gücünü birleştirerek, İstanbul’un en 33 büyük, dünyanın da sayılı otel ve konferans merkezlerinden birini yarattı. Otelimiz 829 odaya ve 12.000 metrekarenin üzerinde etkinlik alanına ev sahipliği yapıyor. Bu büyük ölçek, Hilton İstanbul Bomonti’de kişiye özel hizmet kalitesi ve dünyaca tanınmış Hilton Hotels & Resorts markasının gücüyle buluşuyor.” IC Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Bomonti Uluslararası Kongre Turizm Yatırımları Ticaret A.Ş Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Serhat Çeçen, Hilton İstanbul Bomonti’nin, Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük turizm kompleksleri arasında yer aldığının altını çizerekC “IC Holding olarak, 1994’ten bu güne ülkemizde turizm alanında faaliyet göstermekteyiz. Yoğun ve titiz bir çalışma döneminin ardından toplam 700 milyon TL’lik bir yatırımla hayata geçirdiğimiz bu tesisin ülkemize önemli katma değerler sağlayacağına eminiz. Bu büyük projenin işletmesi için de hepimizce bilinen dünya markası Hilton Worldwide ile işbirliği yaptık; kendileri ile yürüttüğümüz çalışmaların başarılı olarak devam edeceğine IC Holding olarak inancımız tamdır. İstanbul, bugün dünya kongre turizmi sıralamasında 9’uncu sırada yer alıyor. Projemizin yaratacağı önemli katkı ile, İstanbul’un bu alanda büyük bir ivme kazanarak kısa sürede üst sıralara çıkacağını düşünüyoruz” dedi. Yaklaşık 60 yıldır Türkiye’de olan Hilton markasının dünyaca ünlü hizmet anlayışını, İstanbul’un en hızlı büyüyen bölgelerinden birine, Bomonti’ye taşıyan otelin Genel Müdürü Remco Norden ise “Misafirlerimiz otelimizden içeri adım attıkları andan itibaren Hilton’un markalaşmış müşteri memnuniyeti hizmetlerinden faydalanabilecek. Amacımız tasarımın, konforun, kalitenin ve kapasitenin bir araya geldiği bu güzel oteli dünya çapında tanınır hale getirmek” dedi. DiA HOLDiNG HABERLER BİLKENT - MERSİN ENTEGRE SAĞLIK KAMPÜSLERİ İMZA TÖRENİ Sağlık Bakanlığı’ndan ihale ile alınan 14 şehirde (Adana, Ankara, Bursa, Elazığ, Gaziantep, Isparta, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa, Mersin, Yozgat) yapılacak 15 şehir hastanesinin imza töreni 12 Eylül 2013 günü gerçekleşti. DİA Holding Yönetim Kurulu Başkanlarının ve yöneticilerinin bulunduğu törende DİA Holding’in yapımı ve 25 yıllığına işletmeciliğini üstlendiği Ankara Bilkent Entegre Sağlık Kampüsü ve Mersin Entegre Sağlık Kampüsü’nün imzaları atıldı. Törende Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile Şehir Hastanesi Projesi imzalanacak olan 14 ilin milletvekilleri, yöneticileri ve temsilcileri de hazır bulundu. KAMU ÖZEL SEKTÖR İŞBİRLİĞİ İLE GERÇEKLEŞTİRİLİYOR Haliç Kongre Merkezi’ndeki imza töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, kamu özel sektör işbirliğiyle gerçekleştirilecek şehir hastaneleri projelerinin sağlık alanında reformların öncelikli bir safhasını oluşturduğunu belirterek, 34 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 “İnşallah bu projeleri en kısa sürede tamamlayarak, hem vatandaşlarımızı hem sağlık çalışanlarımızı memnun edecek bir hizmeti hayata geçirmiş olacağız” dedi. Yeni yapılacak sağlık entegre kampüsleri ile hastane kavramına yeni bir boyut kazandırılacağına değinen Erdoğan “Türkiye’nin sağlık hizmet anlayışını değiştiriyoruz. Hastane kavramına yeni bir boyut kazandırıyoruz.” diyerek 11 yıl önce göreve başladığında şehir hastanelerinin en büyük hayalleri arasında yer 35 aldığını ifade etti. Erdoğan törende 18 Eylül’de Ankara Bilkent’de ilk ve en büyük şehir hastanesinin temelini de atacaklarını müjdeleyerek “Türkiye, sağlık alanında Cumhuriyet tarihinin en köklü dönüşümünü yaşadı. Kamu-özel sektör işbirliğiyle gerçekleştirilecek olan şehir hastaneleri projelerimizin, sağlık alanındaki reformlarımızın yeni ve çok önemli bir safhasını oluşturuyoruz. Bu projeleri en kısa sürede tamamlayarak hem vatandaşımızı hem de sağlık çalışanlarımızı memnun edecek böyle bir hizmeti hayata geçirmiş olacağız. Her adımda, her kademede bu yatırımların takipçisi olacağız” diyerek kendisinin projeye verdiği önemi ortaya koydu. sorununa yapacağı katkının altını çizdi. hastalıkları hastanesi, kalp damar hastalıkları hastanesi, fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi, onkoloji hastanesi, ruh sağlığı hastanesi, yüksek güvenlikli adli psikiyatri hastanesi farklı branşlarda tıp merkezleri bulunacak. Yapılacak 15 şehir hastanesinin yatak kapasitesi toplamda 24 bin 405 olacak iken şehir hastanesi kampüslerinde genel hastanelerin yanı sıra kadın doğum ve çocuk Şehir hastanelerinin tanıtım ve imza töreninde konuşan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ise “Sağlık Bakanlığı olarak güçlü Türkiye’ye yakışan ve 2023 vizyonuna uygun projelere imza atarak, 3662 yatak sayısı ile milletimize verdiğimiz sözü yerine getirmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Vatandaşımız, kendini daha güvende hissedebileceği tedavi merkezleri kazanacak.” diyerek projenin önemine değindi. Müezzinoğlu, hastanelerin ilk etabı tamamlandığında tesisler tamamlandığında Türkiye’nin 22 bin yeni ve nitelikli hastane yatağına sahip olacağını belirtti ve 100 bin yeni istihdam yaratılacağını da ekleyerek projenin işsizlik Avrupa’nın en büyük şehir hastanesi olacak Bilkent Entegre Sağlık Kampüsü ve 1253 yataklı Mersin Entegre Sağlık Kampüsü’nün imza töreni ile DİA Holding, gerçekleştirdiği projelere sağlık alanında yeni projeler de eklemiş oldu. BİLKENT ENTEGRE SAĞLIK KAMPÜSÜ TEMEL ATMA TÖRENİ Türkiye’de ilk defa uygulanan kamu-özel ortaklığı metodu ile hayata geçirilen Bilkent Entegre Sağlık Kampüsü projesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve DİA Holding Yönetim Kurulu adına Abdolbari Gozal’ın katılımıyla temel atıldı. Yapım 42 ay planlanan, ancak Başbakan Erdoğan’ın talebiyle bu tarih 2016 Nisan ayına çekilen projenin işletmesini de 25 yıl süreyle DİA Holding yürütecek. BAŞBAKANIN 11 YILLIK RÜYASI Törene özel bir önem verdiğini ve istisnai durumlar dışında temel atma törenlerine katılmadığını belirten Başbakan Erdoğan, “Şehir Hastaneleri Projesi benim 11 yıllık hayalim. Önümüze çıkan, çıkartılan tüm engelleri aşarak, projeyi fiilen başlatma, temel atma aşamasına getirmiş olmanın memnuniyetini hep birlikte bugün yaşıyoruz” şeklinde konuştu. Sağlıkta son 11 yılda Türkiye’nin çehresini değiştiren ve büyük dönüşümler gerçekleştiren bir iktidar olarak yeni bir süreci başlatarak sağlık hizmeti kavramına yeni bir anlam kattıklarını vurgulayan Erdoğan, “Projenin şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Attığımız temelin, bir an önce yükselmesini, yapının bir an önce tamamlanmasını ve milletimize hizmet verir hâle gelmesini yürekten temenni ediyorum. Başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere, bu büyük projede görev alacak herkese de şimdiden şükranlarımı ifade ediyor, başarılar diliyorum” dedi. 36 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 37 30 AYDA BİTİRİLECEK ANKARA SAĞLIKTA DA BAŞKENT OLUYOR 1 milyon 200 bin m2 alan üzerine kurulacak Bilkent Entegre Sağlık Kampüsü’nün standart olarak 3 bin 662 olan yatak kapasitesi acil, yoğun bakım, ameliyathane dahil tüm birimleriyle birlikte 4 bin 376’ya ulaşabilecek. Proje kapsamında 562 yataklı hastane, bin 144 yataklı kadın doğum ve çocuk hastanesi, 441 yataklı kalp ve damar hastalıkları hastanesi, 100 yataklı güvenlikli adli yataklı nöroloji hastanesi, 300 yataklı fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi yer alıyor. Kampüs içerisinde yeni Sağlık Bakanlığı hizmet binası, kongre merkezleri ve ticari alanlar, klinik otel ve teknik hizmetler binası da yer alıyor. Sağlık Kampüsü’nün hizmete girdiğinde 1.350 doktor, 2 bin 750 hemşire, 4 bin gayrısıhhi personel ve 2 bin 600 Sağlık Bakanlığı çalışanı olmak üzere 10 bin 700 personeli istihdam etmesi ve günlük 5 bini acil olmak üzere 25 bin hastaya hizmet vermesi bekleniyor. Kampüs, genel hastanenin yanı sıra fizik tedavi-rehabilitasyon ve adli psikiyatri başta olmak üzere pek çok bağımsız bölümü bünyesinde barındırıyor. Bilkent Projesi ile Ankara’nın sağlığın da başkenti olacağını vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu gibi kampüslerin sadece kendi şehirlerine değil, çevre illere de hizmet edeceğini belirtti. Projenin temel atma töreninde Başbakan Erdoğan, bakanlar, milletvekilleri ve DİA Holding Yönetim Kurulu Üyeleri ile birlikte bulunurken butona basmadan önce DİA Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Abdolbari Gozal ile sıkı bir pazarlık yaptı. Sözleşme normalde 42 ay iken Erdoğan, “Bir Türk’e bu yakışmaz. Dolayısıyla bunu öne çekmemiz lazım. 36 diyor müteahhit firma. Bakanım da 30 ayı geçmemeye çalışıyoruz” diyor. Önümüzde maket var. 24 saat mesai yapacağız. Aynı anda diğer bölümde de çalışmalar başlayacak. Proje zaten hazır. Süratle bu işi yürütmeliyiz. Şu mevsimi kaybetmemeliyiz. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz” diye konuştu. Bunun üzerine sözü alan DİA Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Gozal, “Sizden alacağımız enerji ve duanızla 24 saat söz veriyoruz. Nefesimizle çalışacağız. 36 ay hedefimiz. 30 ay başımız üstüne” yanıtını verdi. Bu sözler ile projenin bitim tarihi için 2016 Nisan’ı için anlaşma sağlanmış oldu. CAFER VAROL, Söyleşi Söyleşi: Cemile Özge ACARKAN Namık Kemal Ün. Sos. Bil. Enst. Yüksek Lisans 1998 yılından bu yana IC Holding bünyesinde çalışan Cafer VAROL halen Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş.’nde İnsan Kaynakları ve İdari İşler Direktörü olarak görev yapmaktadır. » İşgören seçimi sürecinizi anlatır mısınız? İşgörenlere hangi kaynaklardan ulaşıyor sunuz? Çalışanlarımız ile ilgili olarak Birim Müdürlüklerinden gelen personel taleplerinin onay süreçlerinin tamamlanmasını müteakip Tredaş Bilgi bankasında bulunan CV’ler incelenmekte, İnternet kanalı ile görev profili ile ilgili kişisel ve mesleki yetkinlikleri belirlendiği şekilde ilana çıkılmaktadır. Bilgi bankası ve İnternet kanalı ile gelen müracaatlar ön elemeden geçtikten sonra ilgili Birim Müdürlük ile paylaşılmaktadır. 38 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Birim Müdürü tarafından görüşülmesi istenen adaylar davet edilerek mülakatları yapılmakta, mülakatı geçen adayların ise İK Direktörlüğü ve Genel Müdür onayına sunulmaktadır. Müdür ve üzeri adayların görüşmelerine İK Direktörü ve Genel Müdür makamı da dahil edilmektedir. » Şirket olarak personel eğitimlerini destekliyor musunuz? Şirket içinde eğitimler oluyor mu? Bu eğitim ihtiyaçları nasıl belirleniyor? Eğitimler için özel bir bütçe ayrılıyor mu? Şirket olarak personel eğitimlerine son derece önem verilmektedir. Çalışanlarımızın kişisel ve mesleki gelişmelerine katkıda bulunmak için gerekli olan bütün özveriler yapılmaktadır. Eğitimlerin yapılması konusunda yazılmış olan bir prosedür bulunmaktadır. Yıl içinde gerçekleştirilmesi düşünülen eğitim talepleri, yasal olarak yapılması zorunlu olan İSG eğitimleri, kişisel gelişim eğitimleri, mesleki gelişim eğitimleri ile isteğe bağlı olarak talep edilen diğer eğitimler olarak farklı gruplarda 39 değerlendirilmektedir. Bu eğitimler gerek çalışanların talepleri gerekse işveren olarak belirlenen eğitimler olarak yıllık planlanmakta, bu planlama doğrultusunda bütçe ayrılmaktadır. Onaylanan bütçe doğrultusunda ise gerçekleştirmeleri sağlanmaktadır. Tüm eğitim faaliyetleri eğitimin değerlendirilmesi, eğiticinin değerlendirilmesi gibi istatistiki verilerde tutulmakta ve sürekli gelişim sağlanmaktadır. » Sizce İK nın en önemli fonksiyonu nedir? İK fonksiyonlarını incelediğinizde her fonksiyonun kendi açısından çok stratejik ve önem taşıdığını göreceksiniz. Öncelikle İK Planlama Yönetimi, İş Değerleme ve Ücret Yönetimi, Personel Seçimi ve Yerleştirme, Performans Yönetimi, Eğitim Yönetimi, Yetenek ve Kariyer Yönetimi gibi ana başlıkları oluşturmaktadır. Doğru işe doğru kişinin seçilmesi ile başlayan süreç, çalışanın optimum seviyede verimliliğinin sağlanması için gerekli olan koşulların sağlanması ve sürdürülebilir olması için gereken hassasiyet gösterilmektedir. Genel olarak baktığınızda yapılan işin doğru planlanması, bu işin verimli olarak yapılabilmesi için doğru organizasyonun oluşturulması, bu organizasyona gerekli olan personel seçimlerinin yapılması, alınan personele ücret tatminin sağlanması, iş doyumunu sağlayacak kariyer yönetiminin kurulması, iş verimliliğinin arttırılması için kabul edilebilir performans yönetiminin kurulması, başarının ödüllendirilmesi gibi daha birçok başlık sayılabilir, dolayısı ile tüm süreçler günün koşullarına göre önem derecesi artıp eksilebilir. » Önümüzdeki 10 yıl içerisinde İK şirketlerde nasıl bir yerde olacak ve tercih edilen meslekler arasında olmaya devam edecek mi? Kesinlikle tercih edilen meslekler arasında yer almaya devam edecektir. İşverenler gelişen ekonomi ve teknolojik yatırımlar nedeniyle otomasyona geçmeye meyil verseler de günümüz şartlarında çalışanlarımızın yarattığı iş verimliliği nedeniyle iş gücü önemini arttırmaya devam edecektir. Maliyetlerin azaltılması karlılığın arttırılması için kaliteli ve verimli ürün veya hizmet üretmenin temel şartı, konusunda deneyimli çalışanların sisteme kazandırılması, çalışanların mesleki ve kişisel gelişimlerinin sürdürülmesine bağlı olacaktır. Bu nedenle çalışanlar ile işveren arasında köprü görevi görecek olan İK departmanının ağırlığını korumaya devam edeceği aşikardır. Yukarıda bahsedilen tüm süreçlerde işe başlamadan önce kişilik testlerinin yapılmasından tutunda, meslekte uzmanlaşmak için eğitimlerin verilmesi, yetişmiş personelin elde tutulabilmesi, aidiyetin arttırılması ve yetişmiş iş gücünün kayıp edilmemesi için İK departmanlarına çok büyük görevler düşmekte. Kurumsal yapının oluşturulmasında kritik bir yer tutan İK süreçlerinin önemini anlayan işverenlerin bu yarışmada ön sıraları alacağı kesindir. Dolayısı ile tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de İnsan Kaynakları Uzmanları aranan bir meslek grubu olarak kalmaya devam edecektir. AİÇÜ’de BAŞARILI AKADEMİSYENLER ÖDÜLLENDİRİLDİ Üniversitemizde ‘Vakıf Geleneğimiz ve İbrahim Çeçen Vakfının Gurur Dolu On Yılı’ konferansı gerçekleştirildi. Programda, yayın teşvik ödülü kazanan akademisyenlere ödülleri verildi. Nezahat Çeçen Konferans Salonunda gerçekleştirilen konferansa, Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Telat YANIK ve Prof. Dr. Fahri BAYIROĞLU, İbrahim Çeçen Vakfı Müdürü Yrd. Doç. Dr. Meral DİNÇER, akademisyenler ile öğrenciler katıldı. ‘Vakıf Geleneğimiz ve İbrahim Çeçen Vakfı’nın Gurur Dolu On Yılı’ konferansının açılışında konuşan Prof. Dr. İrfan ASLAN, IC Vakfı ile üniversitenin birçok çalışmayı birlikte yaptığını belirtti. Üniversitelerin öğretim elemanları ile var olduğunu kaydeden Prof. Dr. ASLAN, “Binalar yapabilirsiniz ama orada akademisyen yoksa 40 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 41 çalışma yoksa fazla bir şey üretilemez. Şu an üniversite olarak yayın sayımız birçok üniversiteden çok önde. Bu da sizlerin sayesinde. Bunun için sizlere yürekten teşekkür ediyorum. IC Vakfı, her zaman yanımızda oldu, bundan sonra da olacaktır. Üniversitemiz kampüsünün oluşumunda desteğini esirgemeyen saygıdeğer işadamı, eğitim gönüllüsü İbrahim Çeçen Beye ve ailesine teşekkür ediyorum. Bundan sonraki yıllarda da vakıf ve üniversitemiz yönetimi olarak bizler, hocalarımızdan TÜBİTAK veya BAP’a proje yapmalarını bekliyoruz. Akademisyenlerimizin hızlı temposunun daha da artacağına yürekten inanıyorum” diye konuştu. Devlet üniversitesi olmalarına karşın pozitif bir ayrımcılığa sahip olduklarını ifade eden Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Fahri BAYIROĞLU, “Arkamızda IC Vakfı gibi güçlü bir vakıf var. Lütfen bu pozitif ayrımcılığı göz önüne alalım ve bu avantajı en üst seviyede kullanalım” dedi. İbrahim ÇEÇEN ve İbrahim Çeçen Vakfı ile ilgili bir sunum yapan IC Vakfı Müdürü Yrd. Doç. Dr. Meral DİNÇER, “Türkiye çapında büyük işler yapan İbrahim ÇEÇEN Bey, 1984’den itibaren kişisel olarak burslar vermeye başladı. Bu faaliyetini kurumsallaştırmak amacıyla 2004 yılında IC Vakfı’nı kurdu. Bu yıl ise vakfımızın 10. yılını kutluyoruz. Birinci amacı eğitim olan vakıf 5 ilköğretim okulu yaptırdı, bu güne kadar 10 bini aşkın öğrenciye burs verildi. Bu yıl da 650 bursiyerimiz var. 3 yıl önce de vakıfla üniversite arasında başlayan iletişim sonucu birlikte güzel çalışmaları hayata geçirdik. Ümit ediyorum ki bundan sonra da birlikte çok daha anlamlı ve güzel çalışmalar yapacağız. Burası bir vakıf üniversitesi değil devlet üniversitesi ama vakıf olarak üniversitemize öncelikler doğrultusunda destek vermeye devam edeceğiz” diye konuştu. Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Yakup KARATAŞ tarafından yapılan ‘Türk İslam Medeniyetinde Vakıf Kurumu’ konulu sunumunun ardından IC Vakfı tarafından başarılı 65 akademisyene yayın teşvik ödüllerinin verildiği program, plaket töreni ile sona erdi. AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ’NİN TÜRKİYE ÇAPINDAKİ ÖRNEK LABORATUVARI Üniversitemizde 2011 yılında kuruluşu tamamlanan Ağrı Merkezi Araştırma ve Uygulama Laboratuvarı bilimsel ve teknolojik alt yapı anlamında mevcut durumda dünyadaki en gelişmiş laboratuvarlarla aynı standartlara sahiptir. Laboratuvarımız bölgenin sürekli olarak ihtiyaç duyduğu içme suyu, atık su, gıda, bal, toprak ve tarımsal analizler gibi rutin analizleri bünyesinde yapabilecek alt yapıyı sağlamıştır. Bünyesinde toplam 7 laboratuvar ve bunlarla birlikte tüm parametreler bulunmaktadır. Yrd. Doç. Dr. Murat KURT Laboratuvar Müdürü 42 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 43 Ayrıca organik tarım, jeotermal kaynakların optimal kullanımı ile seracılık, hayvan yetiştiriciliği, arıcılık, yem bitkileri üretimi ile ilgili modern tarım uygulamalarında, yöreye özelleşebilecek yüksek verimli üretim materyallerinin geliştirilmesinde, bitkisel gıda, et, süt, yumurta üretimi yapan KOBİ’lerin kalite ve kantite geliştirilmesine yönelik ARGE çalışmalarının yapıldığı bir üs konumundadır. Laboratuvarımız ileri düzeyde bilimsel çalışmaları ve araştırma faaliyetlerini de yürütmektedir. Ayrıca Ağrı’nın kalkınmasına yönelik yüksek lisans ve doktora projelerini destekleyecek önemli bir alt yapı oluşturmaktadır. Merkezi Araştırma ve Uygulama Laboratuvarımız kuruluşundan itibaren 2 temel hedef belirlemiştir. Bu hedefler; 1- Bölgesel Kalkınma: Kalkınma hedefleri doğrultusunda, AR-GE üssü olmak ve rutin analizler de dahil olmak üzere bu kapsamda gerekli tüm analizleri yapmak. 2- Teknolojik Altyapı: Akademik çalışmalara, dünya ile rekabet edebilecek bir ölçüde bilimsel alt yapı oluşturmak, bu sayede ulusal ve uluslararası bilimsel ortaklıklar kurulmasını sağlamak . Üniversitemizin Merkezi Araştırma ve Uygulama laboratuvarı bilimsel ve teknolojik alt yapı anlamında mevcut durumda dünyadaki en gelişmiş laboratuvarlarla aynı standartlara sahiptir. Yöre önceliklerine göre 44 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 planlanan bu analizler mevcut durumda özel sektör, kamu kurumları ve belediyelerin özellikle su ve gıda analizi ihtiyaçlarını önemli ölçüde karşılamaktadır. Mevcut durumda içme suyu analizlerinde Doğu Anadolu Bölgesinde en düşük dedeksiyon limitlerine inen laboratuvar konumundayız. Bunun haricinde laboratuvar gıdalarda özellikle mikrobiyolojik analizleri dünyadaki en son teknik olan Real –Time PCR ile tamamen gen düzeyinde yapabilen Doğu Anadolu Bölgesinde tek Türkiyede 8 laboratuvardan birisi durumundadır. Laboratuvar Doğu Anadolu Bölgesinde en fazla parametre analizi yapabilen laboratuvardır. Merkezi Laboratuvarımızda faaliyete geçtiği 2011 yılı Haziran ayından itibaren ülkemizde faaliyet gösteren farklı bilim kuruluşuyla işbirliği yapılmıştır. Laboratuvarımızda çok sayıda projenin araştırmaları yapılmış ve yapılmakta olup, bu projelerden pek çok SCI’li yayın üretilmiştir. Laboratuvarımız, laboratuvarlar arası karşılaştırma deneyleri ve TÜBİTAK yeterlilik testlerinde üstün başarı sağlamış; TS EN / IEC 17025 Akreditasyon hazırlık çalışmaları kapsamında dokümantasyon, talimat ve prosedürler ile personel eğitimleri, arşivleme ve izlenebilirlik faaliyetlerini 45 tamamlayarak 01/11/2013 tarihinde TÜRKAK Akreditasyon denetimden başarıyla geçmiştir. Laboratuvarımız, 6331 sayılı kanun kapsamında İSG çalışmalarını tamamlamış, Kimyevi vd. atık problemini çözmüş bir laboratuvardır. Sonuç olarak; Üniversitemiz Merkezi araştırma ve Uygulama Laboratuvarı ile akademisyenlerinin ihtiyaç duyduğu bilimsel ve teknolojik alt yapının büyük bir bölümünü dünya standartlarında sağlamış bulunmaktadır. Laboratuvarımız, bulunduğu bölgenin ihtiyaçlarına yönelik düzenlediği analiz desteği ile yöre kalkınmasında ve üreticilerin ürünleri iç ve dış pazarlara sunmasında gerekli olan analizlerin büyük bir bölümünü yapabilmektedir. Ayrıca bölgenin güçlü olduğu tarım ve tarıma dayalı sanayinin ihtiyacı olan ARGE çalışmaları için de önemli bir alt yapı oluşturulmuş bulunmaktadır. AİÇÜ’DEN KIŞ MANZARALARI Fotoğraflar: Burak Köse AİÇÜ Basın ve Halkla İlişkiler Bölümü 1.ENGELLİ BAKIMI VE REHABİLİTASYON ÇALIŞTAYI IC Vakfı Sponsorluğu ile Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde 1. Engelli Bakımı ve Rehabilitasyon Çalıştayı Düzenlendi AİÇÜ’de ‘‘1. Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Çalıştayı’’ düzenlendi. Üç gün süren çalıştayın açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, Türkiye’de ilk olan Terapi ve Rehabilitasyon Bölümü Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Programını fakülte haline getirerek bu alandaki gelişimi daha da artırmayı hedeflediklerini belirtti. Nezahat Çeçen Konferans Salonu’nda başlayan çalıştaya, Vali Dr. Mehmet TEKİNARSLAN, Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Telat YANIK ve Prof. Dr. Fahri BAYIROĞLU, kurum müdürleri, akademisyenler ile öğrenciler katıldı. Saygı duruşu, İstiklal Marşı’nın okunması ve sine vizyon gösteriminin ardından konuşan Vali Dr. 48 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Mehmet TEKİNARSLAN, Dünya Engelliler Günü ifadesinin kulağa hoş gelmemesine karşın engellilerin sorunlarının çözümü noktasında böyle bir günün olmasın da önemli olduğunu söyledi. Dünyada yaklaşık 800 milyon insanın engelli olduğunu ifade eden Dr. TEKİNARSLAN, “Ülkemizde ise yaklaşık 8 milyon insan engelli. Etrafımızda çok fazla engelli görmeyiz çünkü onları daha yeni yeni kabullenmeye başladık. Türkiye, son yıllarda tabanı olmayan meselelerini ikinci plana atmaya başlayarak gerçek meselelerine yoğunlaştı. Sosyal devlet olma yolunda bir yılda 10 - 20 yıllık adımlar attı. Bunlardan biri de engelliler içtin yapılan çalışmalardır. Devlet, şu an 800 bin engelliye hizmet sunmaktadır. Yakınlarına asgari ücret tutarında maaş ödüyor. Engellilerin istihdamı konusunda büyük bir iyileştirme söz konusu. İstihdam oranı noktasında şu an 35 bin kişi kamuda çalışıyor. Şunu ifade etmek istiyorum ki gerçekleri görmezden gelenler sadece kendilerini kandırır. Engelli sorunu hepimizin gerçeği. Herkes bu konuda duyarlılığı göstermelidir. Üniversitemizin bu alanda gösterdiği çalışmalara, açtığı bölüme teşekkür ediyorum. Türkiye’nin en hızlı gelişen üniversitelerinden birindeyiz. İnşallah Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, önümüzdeki yıllarda birçok üniversiteye bu ve diğer alanlarda da öncülük edecektir” diye konuştu. Üç gün süren ve 13 üniversiteden çok sayıda bilim insanının katıldığı 1. Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Çalıştayında konuşan Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, insanlarda engelli bilincinin oluşmasının, sorunun çözümünü daha da kolaylaştıracağını kaydetti. Üniversitelerin sadece akademisyen ve öğrenci yetiştiren birimler olmadığını aynı zamanda bulunduğu bölgedeki toplumun ekonomik ve sosyo-kültürel değerlerini ortaya çıkaran kurumlar olduğunu aktaran Prof. Dr. ASLAN, “Üniversiteler, hiçbir zaman toplumdan ari olmayan ötekileştirmeyen dışlamayan ama toplumunda seviyesine de inmeyen ama onu yukarıya doğru çıkaran yerlerdir. Üniversiteler, bulundukları her 49 yerde toplumun ihtiyaçlarına göre kendilerini donatan, toplumun kalkınmasında ana parametreleri hazırlayan yerlerdir. Hiçbirimiz, hepimiz kadar akıllı değiliz. Bu vesileyle çalıştayı düzenledik. Beş yıllık bir geçmişimiz olmasına karşın ilklere imza attık. Türkiye’de ilk olan Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Programını açtık. İnşallah yakında bu bölümü fakülteye dönüştürerek hizmetimizi sürdüreceğiz” dedi. Açılış konuşmalarının ardından, Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülten KAPTAN, Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali SEYYAR, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mustafa ÖZTÜRK, Arel Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Sema OĞLAK, Atatürk Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Fatma GÜDÜCÜ TÜFEKCİ, Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı Başkanı Ali KAYMAK sunumlarını gerçekleştirdiler. Engelli Bakımı ve Rehabilitasyonu bölümü Başkanı Mustafa ÖZTÜRK, bölümün 4 yıllığa çıkaracaklarını ve bu zaman zarfında engellilerin hayatını kolaylaştırmak adına hangi derslerin işleneceği ve nasıl bir yol izleneceği hususunda çalıştay düzenlediklerini söyledi. ÖZTÜRK, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak 13 üniversiteden bilim insanları ve akademisyenleri ağırladıklarını ifade ederek, çalıştay sonunda bir bildiri yayınlayarak kitap haline getireceklerini belirtti. Çalıştayın ilk bölümü, 15 engelliye tekerlekli sandalye hediye edilmesi, Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN ve Vali Dr. TEKİNARSLAN’a plaket takimi ile sona erdi. Programda, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu bünyesinde yapılan ‘Eğitilebilir Engelli Çocukların Fiziksel, Fizyolojik ve Sosyal Becerilerinin Geliştirilmesi’ isimli SODES projesi kapsamında Doç. Dr. Murat AKYÜZ koordinatörlüğünde düzenlenen ve Öğr. Gör. Züleyha ZOR’un sanat eğitmenliğini yaptığı Ebru ve Resim Sergisi açıldı. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mustafa ÖZTÜRK tarafından kaleme alınan kitap AİÇÜ yayını olarak, IC Vakfı desteği ile yayınlandı. AİÇÜ’NİN YENİ PROFESÖR VE DOÇENTLERİ 2013 YILINDA PROFESÖR VE DOÇENT ÜNVANI ALAN AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ AKADEMİSYENLERİ Geçtiğimiz sene Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi akademisyenlerinden Murat Yalçın profesör, Murat Taş, Faruk Kaya, İbrahim Han ve Murat Güney, doçent ünvanı alarak, üniversitemizde eğitmenliklerine devam etmektelerdir. IC Vakfı olarak değerli akademisyenlerimizi kutlar, eğitim hayatlarında başarılarının devamını dileriz. Kahramanmaraş Elbistan doğumlu olan Prof. Dr. Murat Yalçın, ilk, orta ve lise eğitimini Elbistan da, lisans derecesini ise Atatürk Üniversitesi Kimya Eğitimi Anabilim dalında tamamlamıştır. Bunu müteakip, Araştırma Görevlisi olarak başladığı aynı üniversitede Organik Kimya alanında yüksek lisans çalışmasını bitiren Dr. Yalçın, 2003 yılında Kimya Eğitimi alanında doktorasını tamamlamıştır. 2008 yılında doçent unvanı alan Dr. Yalçın, 2014 yılında AICU Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenli Programına profesör olarak atanmıştır. Halen Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğünü yürüten Prof. Dr. Yalçın’ın başlıca genel çalışma alanları, Fen Eğitimi ve Fiziksel Kimya olup, Bilim Felsefesi alanında da çalışmalar yapmaktadır. Prof. Dr. Murat YALÇIN İlk orta ve lise öğrenimini Ağrı/Eleşkirt’te tamamladı. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’ne kayıt yaptırarak yüksek öğrenimini 1989 yılında tamamladı. 19901994 yılları arasında Ağrı’da coğrafya öğretmeni olarak çalıştı. Kasım 1994’de Atatürk Üniversitesi Ağrı Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalı’na Araştırma görevlisi olarak atandı. Yüksek lisansını, “Doğubayazıt İlçe Merkezinin Coğrafi Etüdü” başlıklı tezi ile 1996 yılında, doktorasını “Ağrı Ovası ve Çevresinin Coğrafi Etüdü” başlıklı tezi ile 2001 yılında tamamlayıp, 2002 yılında yardımcı doçent, 2012 yılında ise doçent oldu. Bölgesel Coğrafya ve Beşeri Coğrafya konuları üzerine ulusal ve uluslar arası dergi ve sempozyumlarda Türkçe ve İngilizce basılmış çok sayıda makalesi, bildirileri ve bir kitabı bulunmaktadır. Halen Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görev yapan Doç.Dr. Faruk KAYA evli ve üç çocuk babasıdır. Doç. Dr. Faruk KAYA 50 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 51 22 Eylül 1980 tarihinde Erzurum’da doğan Doç. Dr. İbrahim HAN, Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü’nden 2002 yılında lisans, Fen Bilimleri Enstitüsü’nden Atom ve Molekül Fiziği Bilim Dalında 2005 yılında yüksek lisans ve 2009 yılında doktora derecelerini almıştır. Doktora öğrenimi süresince TÜBİTAK doktora bursu da alan İbrahim HAN 2005-2009 yılları arasında Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yapmıştır. 2013 yılında Doçent unvanı alan İbrahim HAN 2009 yılı Mayıs ayında başladığı Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü’ndeki öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir. Doç. Dr. İbrahim HAN’ın 29 tanesi Science Citation Index (SCI) tarafından taranan dergilerde olmak üzere uluslararası dergilerde yayımlanmış toplam 34 bilimsel makalesine 170’in üzerinde atıf yapılmıştır ve h-indexi 8 dir. 25 tanesi uluslararası 8 tanesi de ulusal kongrelerde sunulmuş olmak üzere toplam 33 bildirisi ve uluslararası iki kitapta kitap bölümü yazarlığı bulunmaktadır. Biri Devlet Planlama Teşkilatı, 3 tanesi ise BAP destekli 4 projede Araştırmacı olarak görev almış ve BAP destekli 2 projenin Yürütücülüğünü yapmıştır. 3’ü tamamlanmış, 3’ü ise devam etmekte olan toplam 6 yüksek lisans tezi yöneticiliği bulunan İbrahim HAN Uluslararası 25 farklı dergi için çok sayıda bilimsel hakemlik yapmıştır ve uluslararası hakemli 3 derginin Editör Kurul’unda yer almaktadır. Doç. Dr. İbrahim HAN 1979 doğumlu, sayın Murat Güney, Lisans öğrenimini Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde yaparak 2000 yılında mezun olmuş, ve 2003 yılında Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde Yüksek Lisans, 2009’da da aynı kurumda Doktora çalışmalarını tamamlamıştır. Temmuz 2009’da Doktor derecesini alan sayın Güney aynı yıl Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya bölümünde Yrd. Doç. olarak göreve başlamıştır. Mayıs 2013’de ise Doçentlik unvanını almıştır. Doçent Doktor Murat Güney SCI kapsamında 11 tane yayını mevcut olup bir çok TÜBİTAK ve BAP projelerinde görev almıştır. Doç. Dr. Murat GÜNEY 04.11.1979 yılında Erzurum/Aşkale de doğdu. İlk ve orta eğitimini Erzurum da, lise eğitimini ise Ankara da tamamladı. 1999 yılında Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesinin Beden Eğitimi ve Spor bölümünü kazanarak 2003 yılında mezun oldu. 2004 yılında Atatürk Üniversitesi’ne bağlı olan Ağrı Eğitim Fakültesine Araştırma görevlisi olarak atandı. Yüksek Lisans eğitimini Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri enstitüsünde, doktora eğitimini ise Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri enstitüsünde tamamladı. 2010 yılında Yardımcı doçent olarak atandığı Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunda 10-06-2012 tarihinden itibaren Doçent olarak görevini sürdürmektedir. Birçok branşta antrenörlük sertifikası sahibi olan Dr. Murat TAŞ October 23-25, 2008 yılında yapılan “10th International Sport Sciences Congress” en iyi poster bilim ödülünü kazanmıştır. Doç. Dr. Murat TAŞ AİÇÜ’NÜN İLK ULUSLARARASI KONGRESİ IC VAKFI SPONSORLUĞU İLE GERÇEKLEŞTİ “Kafkasya Üniversiteler Birliği Uluslararası Ağrı Sosyal Bilimler Kongresi’nde”; Orta Asya-Kafkasya-Anadolu üzerine, gerek yurtiçi gerek yurtdışında, bu konular üzerinde ciddi ve kapsamlı bilimsel araştırmalar yapan bilim insanlarını bir araya getirip tüm bu çalışmalarını ortak bir platformda paylaşmalarına imkân vermek hedeflenmiştir. Bu kadar kapsamlı bir biçimde tartışılması mümkün olan değerli görüşler ve bildirilerden çıkan bilimsel verileri, ilgili tüm kesimlere sunulması amaçlanmıştır. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi düzenleme fikrinin oluşumu ve hazırlık dönemi 2013 yılı başına denk gelmektedir. Kongre ile ilgili hazırlıklardan sonra 2013 yılı içerisinde 30 Mart’ta ilana çıkılmış, 1 Haziran’da bildiri özetleri alınmış ve 15 Haziran’da kabul edilen bildiriler ilan edilmiştir. Kafkasya Üniversiteler Birliği Uluslararası Ağrı Sosyal Bilimler Kongresi IC Vakfı ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin katkılarıyla 25-27 Eylül 2013 tarihinde Ağrı’da gerçekleşmiştir. Kongreye 158 bildiri özeti gönderilmiş, yapılan değerlendirme sonucunda 120 bildiri sunuma kabul edilmiş olup Tarih 27, Coğrafya Turizm 18, Eğitim 4, Ekonomi 15, Sanat 10, Edebiyat 11 ve Din-İnanç 20 olmak üzere toplamda 105 bildiri sunusu yapılmıştır. Yurt dışından Azerbaycan - Nahçivan, Kırgızistan, İran, Gürcistan, Romanya ve ABD’den 32, yurt içinden de 83 olmak üzere toplamda 115 bilimadamı ve akademisyen kongreye katılmıştır. ‘’KAFKASYA ÜNİVERSİTELER BİRLİĞİ ULUSLARARASI AĞRI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ’’ 52 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 53 AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ’NE YURTDIŞINDAN GELEN ÖĞRENCİLER Dokuz Ülkeden 90 Yabancı Öğrenci Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde Öğrencimiz Oldu... Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kenya, Burundi, Sri Lanka, Çin Halk Cumhuriyeti, Avusturya ve Bulgaristan’ın da aralarında bulunduğu toplam 9 ülkeden 90 öğrenci kayıt yaptırdı. Yurt Dışı Öğrenci Kontenjanı kapsamında Ağrı’ya gelen öğrenciler üniversitedeki sıcak karşılamanın ardından kayıt işlemlerini gerçekleştirdiler. Özellikle bazı öğrencilerin oldukça heyecanlı olduğu gözlenirken, kayıt işlemlerini tamamlayan öğrenciler mutluluklarını dile getirdiler. Dokuz ayrı ülkeden Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne kayıt yaptıran 90 yabancı öğrenciden 32’si Eğitim Fakültesini, 13’ü Fen Edebiyat Fakültesini, 15’i İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini, 10’u Sağlık Hizmetleri Yüksekokulunu, 14’ü Meslek Yüksekokulunu ve 1’i de Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulunu tercih etti. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İrfan ASLAN, bir dünya üniversitesi olma yönünde ilerleyen Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin, farklı kıtalardan ve ülkelerden Ağrı’ya gelerek Üniversitemize kayıt yaptıran öğrencilerle artı bir değer ve renk kazanacağını söyledi. Yurt dışından gelen yabancı öğrenci sayısının her yıl artarak devam edeceğini kaydeden Prof. Dr. ASLAN, “Üniversitemiz her alanda hızlı büyüme içerisindedir. Yurt dışından gelen yabancı öğrencilerimiz de bu büyümenin bir kolunu oluşturuyor. Dokuz farklı ülkeden üniversitemize kayıt yaptıran 90 öğrencimiz, üniversitemize olduğu kadar, Ağrı’ya ve bölgeye de değer katacak” dedi. Burak KÖSE AİÇÜ Bas. ve Hlk. İlişk. Bürosu AİÇÜ ÖĞRENCİSİNDEN ÖRNEK DAVRANIŞ Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, havalimanında bulduğu 7 bin TL’yi sahibine teslim eden Fen Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı öğrencimiz Hayrettin BOSTAN’ı altınla ödüllendirdi. Fen Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı 1. sınıf öğrencisi Hayrettin BOSTAN, İstanbul Atatürk Havalimanı lavabosunda unutulan 7 bin lira buldu. Uçağı kaçırmamak için parayı yanına alan BOSTAN, Ağrı Havalimanında polislere bulduğu para ile ilgili bilgi verdi. Paranın sahibinin havalimanı görevlileri ile irtibata geçebileceği düşüncesi ile iletişim bilgilerini polislere bırakan BOSTAN, bulduğu 7 bin TL’yi Emniyet Müdürlüğü’ne teslim etti. Makamında kabul ettiği BOSTAN’ı gösterdiği örnek davranıştan dolayı tebrik eden Prof. Dr. İrfan ASLAN, “Ağrı’nın üniversite öğrencileri de her şeyiyle böyle dürüst ve onurludurlar. Biz hep böyle olmasını diliyoruz. Bu toplum, geçmişte de böyleydi. Bu toplumun ataları ve dedeleri üzümünü yediği ağacın dalına parasını bırakmıştır. Böyle bir milletin torunlarıyız. BOSTAN’ın yaptığı örnek davranış, herkes için mutluluk verici” diye konuştu. AİÇÜ ÖĞRENCİLERİNDEN ‘‘TOPLUMA HİZMET -DİŞ SAĞLIĞI PROJESİ’’ Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencileri 2013-2014 Eğitim Öğretim yılı bahar dönemi Topluma Hizmet Uygulamaları dersinde hocamız Doç. Dr. Faruk Kaya’nın teşviki ve yönlendirmesiyle projeler yapmaya karar verdi ve Ağrı Kazım Karabekir İlköğretim Okulu’nda “Topluma Hizmet – Ağız ve Diş Sağlığı” projesini uyguladı. Projedeki amaçları ilkokul öğrencilerine okul kültürünü, temizlik ve diş fırçalama 54 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 alışkanlığını kazandırmak olan üniversite öğrencileri, Fatma Yalçın, Öznur Doğan, Ramazan Mar, Ümit Özdemir ve Mesut Çolaker, bu amaçla çocuklara hazırladıkları videoları izlettirdiler, diş fırçalamayı uygulamalı olarak öğrettiler. Toplum sağlığı duyarlılıklarından ötürü üniversite öğrencilerimiz ile gurur duyan IC Vakfı, tüm ilkokul öğrencilere diş macunu ve diş fırçası hediye ederek projeye destek verdi. 55 MEDENİYETİMİZDE VAKIF KURUMU Geçtiğimiz günlerde üniversitemizde düzenlenen “Vakıf Geleneğimiz ve İbrahim Çeçen Vakfının Gurur Dolu On Yılı” isimli program bir tarihçi olarak bende yeni bir farkındalık oluşturdu. Gündelik gelişmeleri tarihteki benzerleriyle ilişkilendirmek ve ona göre bir anlam yüklemek biz tarihçilerin en vazgeçilmez bir eğilimidir. Öyle ki; IC Vakfı’nın on yıllık faaliyetlerine bakınca bizdeki vakıf kültür ve birikiminin ne boyutlara ulaştığını gururla müşahede etmemek elde değildir. Tarihimizde kurulan vakıflar, boyutları nispetinde belli alanlarda yoğunlaşan hizmetleriyle dikkat çekerken IC Vakfı’nın geniş temas alanları aynı zamanda vakfın kurucu ve idarecilerinin de vizyonunu yansıtmaktadır. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde genç bir öğretim üyesi olarak arkamızda böyle köklü bir kurumun bulunduğunu bilmenin verdiği rahatlık ve güven tariften uzaktır. Muhterem İbrahim Çeçen Bey ve ailesinin vakıf konusundaki hassasiyetlerini görünce tarihte, toplumumuza model olan idarecilerimiz ve onların ailelerini hatırlatmayı bir görev addetmiş bulunuyorum. Bu anlamda vakfımızın literatürüne de naçizane bir katkıda bulunmak amacıyla söz konusu programda yaptığım konuşmayı akademik ve dokümanter tespitlerle destekleyip vakıfların tarihimiz boyunca sosyal ve ekonomik hayatımızda edindiği yeri ifade etmeye çalışacağım. Yrd. Doç. Dr. Yakup Karataş Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü (Öğretim Üyesi) Vakıf kelimesi Arapçada durdurmak, alıkoymak anlamında olup ıstılahta İslam ülkelerinin sosyal ve ekonomik hayatında ehemmiyetli bir rol oynayan dini-içtimai bir müesseseyi ifade eder. Ebu Hanife’nin öğrencileri olan Ebu Yusuf ve 56 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 İmam Muhammed’e göre vakıf, “gelirleri mahlûkata tahsis edilen bir şeyin mülkiyetinin Allah’ın mülkiyetine geçmesini temin eden şer’i bir muameledir”. Tarih boyunca Babil, Roma, Yunan, Bizans, Cermen, Budist ve Arap medeniyetleri ile Uygurlar gibi Türk devletlerinde de vakfa benzer uygulamaların olduğu bilinmektedir. İslam Medeniyetindeki vakıf kavramının da tüm bu birikimin üzerine kurulduğunu kabul etmek gerekir. Bugün İngiliz ve Amerikan hukukunda 57 Charitable Foundations şeklinde ifade edilen pek çok hayırsever yardım kuruluşu vakıf mana ve mefhumunun batıdaki yansımaları olarak görülebilir. Medeniyetimizin temelini oluşturan kaynakların başında gelen kutsal kitabımızdaki infak, it’am, ihsan, birr, yoksul ve yetimleri gözetme, karz-ı hasen gibi kavramlar müfessirlerimiz tarafından vakıf ıstılahıyla ilişkili olarak ele alınmıştır. Hz. Muhammed’in (SAV) hadislerinde sadaka-i cariye şeklinde ifade edilen kavram ile vakıf kurumunun kast edildiği yorumu yapılmıştır. Gerçekten de başta Hz. Peygamber olmak üzere ilk dönem sahabelerinin kurdukları vakıflar İslam toplumunda yardımlaşmanın şekil ve muhteva yönlerinden kurumsal temellerini oluşturmuştu. Dünyayı ahiretin bir tarlası olarak gören İslami düşünüşün de bir sonucu olarak bilhassa Müslümanların vakıflar yoluyla hayırlı işlere yönelmesi bu alanın gelişimini hızlandırmıştır. Vakıf tarihimizin önemli isimlerinden olan Bahaeddin Yediyıldız toplumumuzdaki vakfetme güdüsünün sosyal ve psikolojik sebeplerini izah ederken şu üç amil üzerinde durmuştur; Duyarlılık, Hod-kâmlık ve içtimailik. Böylece çevresinde olup bitene kayıtsız kalamayan, yapılanlara kendinden bir şeyler eklemek isteyen, toplumda itibar, dikkat ve bakıldığında gerçekten de yaratılmışların lüksünü ve rahatını düşünen bir zihniyetin izleri görülür. Mesela öksüz bebeklere sütanne tutmak, hizmetçilerin efendileri tarafından azarlanmasını önlemek için kırdıkları eşyaların bedelini ödemek, yoksul kızlara çeyiz sandığı hazırlayıp düğünlerini yapmak, hapishanedeki mahkûmlara yardım etmek, sokaklardaki tükürüklerin üzerine kireç dökmek, halk için kitaplar yazdırıp ücretsiz dağıtmak, yemek yedirmek, odun kömür almak, sıcak günlerde su ve şerbet dağıtmak, kışın geçit sempati kazanma amacı taşıyan vâkıflar vesilesiyle vakıf oluşturma geleneği toplumumuza yerleşmiştir. vermez dağ ve vadilerde sığınak yapmak ve mürekkep bulamayan öğrenciler için mürekkep temin etmek gibi amaçlarla vakıflar kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu vakıf kurumsallaşmasının zirvede olduğu bir medeniyet oluşturmuştur. Kurulan vakıflara ve amaçlarına Osmanlı padişahlarının da vakıf hassasiyetleri topluma model oluşturacak kabilden görülmüştür. Vakıfların nasıl ve ne yönde hizmet verecekleri vakfın kuruluşunu tespit eden vakfiye veya vakıfname denen şart belgelerinde ifade edilmiştir. Örneğin Fatih Sultan Mehmet’in oluşturduğu bir vakfın şartları dikkate değerdir. “Ben ki İstanbul fatihi abd-i aciz Fatih Sultan Mehmed. Bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’un Taşlık mevkiinde kâin ve malumu’l-hudud olan 136 bap dükkânımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakf-ı sahih eylerim. Şöyle ki: Bu gayr-ı menkulatımdan elde olunacak nemalarla İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasb eyledim. Bunlar ki ayın belli günlerinde İstanbul’a çıkalar, bilaistisna her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar; var ise şifası şifa-yab olalar. Değilse kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin Darülaceze’ye kaldıralar, orada salah bulduralar. Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ve şühedanın kavimleri ve medine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizatihi kendüleri gelemeyenlerin yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle.” Buradaki şartların taşıdığı insani değerlerin vakfın temel mantığının çalıştırılması noktasındaki işlerliği önemlidir. Kanuni Sultan Süleyman’a ait bir vakfın vakfiyesinde yer alan şu ifadeler de vakfın korunmasına verilen önemin bir göstergesidir; “Allah’a ve ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan Hazreti Peygamberi tasdik eden, 58 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Sultan, Emir, Bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye, bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek, başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. Kim onun şartlarından herhangi bir şeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, feshedilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üstlenmiş, günaha girmiş ve masiyetleri irtikâp etmiş olur...”. Büyük sultanın bu ifadeleri oldukça bağlayıcıdır. Yine Kanuni’ye ait bir vakıf duası da kayıtlara şu şekilde geçmiştir; “Her kimse ki; vakıflarımın bekasına özen ve gelirlerinin artırılmasına itina gösterirse, bağışlayıcı olan Allahu Teâlâ’nın huzurunda ameli güzel ve makbul olup, mükâfatı sayılamayacak kadar çok olsun, dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin...” Osmanlı döneminde oluşturulduğu tespit edilen on binlerce vakıftan 1.400’ünü kadınların oluşturmuş olması kadınların ekonomik alanda söz sahibi olduklarının ve özel mülkiyet haklarının var olduğunu göstermesi açısından önem taşımaktadır. Bu hanımların kurduğu vakıflar, kadın sığınma evleri, hamamlar, camiler, hastaneler, atölyeler, çeşmeler, okullar gibi pek çok yapıya imza atmıştır. Bilhassa Hürrem Sultan’ın kurduğu Haseki Külliyesi, içindeki hastane, cami ve sıbyan mektebi ile eşsiz bir konumdadır. Yine Kudüs, Mekke ve Medine’deki Haseki İmaretleri ile adını tarihe yazdıran bu hanım sultanın tarihi değerini, bıraktığı eserlere bakarak değerlendirmeliyiz. Osmanlı hanedanını model alarak pek çok Osmanlı vatandaşının vakıf kurma yolunda sayısız gayretleri olmuştur. Somut bir örnek oluşturması açısından Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nden temin ettiğim Erzurum şehrine ait bir vakfiyeyi dikkatlerinize sunmak isterim. Nene bt. Ali b. Mustafa Vakfı’nın 26 Ocak 1891 tarihli vakfiyesinde; Nene Hanım’ın, 4.500 kuruş kıymetindeki bir binasını vakfettiği belirtilmiştir. Erzurum’un Kadana Mahallesinde bulunan bina, bir aşhane, bir oda altı kiler, bir üst oda, bir kahve ocağı, bir ahır, bir menzil ve bir avluyu içine almaktadır. Şartları ise; menzil kiraya verilerek elde edilen kira geliri ile önce menzilin tamir ve bakımı görülecektir. Geri kalan para ile her sene Kurban Bayramı’nda bir koyun satın alınıp kesilecek ve etinden, mütevelli olanlar yiyecek ve fakir Müslümanlar da istifade edecektir. Her sene 3 kıyye mum satın alınıp Kadana Mahallesi’ndeki caminin aydınlatılmasında kullanılacak, aynı camide, avize olan beş kandilde kullanılmak üzere yeteri kadar zeytinyağı temin edilecek, sevapları da Nene Hanım’ın ölmüş olan eşi Hacı Hasan Ağa’nın ruhuna bağışlanacaktır. Yine her sene üç kilo mum yağından yapılacak mumlar ile beş adet kandile yetecek kadar zeytinyağı, adı geçen camide kullanılarak sevapları da kendi ruhuna bağışlanacaktır. Bundan sonra Nene Hanım, hayattayken kendisinin mütevelli olduğunu ve ölümünden sonra, sırasıyla kimlerin (oğulları, oğullarının oğulları vs.) tevliyette bulunacağını ifade etmiştir. Görüldüğü üzere bir caminin aydınlatılması amacıyla oluşturulmuş bu vakıfta fakir Müslümanlar da ihmal 59 edilmemiştir. Yine Erzurum’da XIX. yüzyılın sonlarında şehre su sağlamak amacıyla kurulmuş 41 adet vakıf tespit edilmiştir. Anadolu’nun Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasını sağlayan en önemli unsurlardan birinin XI. yüzyıldan itibaren çeşitli tarikatlara mensup vakıflara devlet tarafından yapılan temlikler olduğu unutulmamalıdır. XVI. asırda Osmanlı ülkesinin beşte birini vakıf topraklarının oluşturduğu da dikkate alınırsa vakıfların uygulama alanının ne kadar geniş olduğu anlaşılır. Evliya Çelebi meşhur seyahatnamesinde “ben elli yılda 18 padişahlık ve krallık yere seyahat ettim, hiçbir yerde bu kadar hayrat görmedim” diyerek Osmanlı’daki vakıf eserlerinin çokluğu hakkında ipucu vermiştir. Vakıflar tarafından yapılan camiler, medreseler, yollar, çarşılar gibi şehre ait unsurlar geniş bir coğrafyada Türk şehir tipinin gelişmesine hizmet etmiştir. Mesela Timur istilasından sonra harabe haline gelen Sivas’ta şehrin yeniden imarı ve bayındırlık alanındaki hemen tüm icraatlar yaklaşık 337 adet vakıf tarafından yürütülmüştü. Osmanlı’ya has bir vakıf uygulaması da oluşturulan para vakıflarıdır. İktisadi zaruretler sonucu bir hile-i şer’iye olarak kurulan bu vakıflar nakit paraya ihtiyacı olanları tefecilerin elinden kurtarmak amacıyla %15 faizle kredi imkânı sağlayan kurumlar olmuşlardır. Üzerinde sert tartışmalar yaşanmış olsa da böyle bir hizmetin vakıflar yoluyla sunulması sistemin kapsamını göstermesi açısından anlamlıdır. Vakıflar, sıbyan mektepleri ve medreseler gibi örgün, cami tekke ve kütüphane gibi yaygın eğitim kurumlarının yapımına ön ayak olarak bina, öğretmen ve öğrenci giderleri gibi pek çok nakit sorununa finansal çözüm üretmişlerdir. Ancak vakıfnamelerde belirtilen şartların dışına çıkılamıyor olması vakıf eğitim kurumlarının dar kalıplar içinde kalması gibi menfi bir sonuç da doğurmuştur. Vakıfların önemli bir fonksiyonu da vakfı gerçekleştiren kişinin (vâkıfın) ailesini ve torunlarını da içine alan bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmasıdır. Zira mütevelli denen vakıf yöneticisi -ki vâkıfın kendisi genelde yönetici olmaktadırvakıf gelirlerinden istihkakları olan ücretlerle geçimlerini sağlayabilecekleri bir durumdadırlar. Vakıf devam ettiği sürece ailenin de bir miktar düzenli geliri vuku bulmakta ve vakfedilen gayrimenkullerin daha uzun süre hizmet vermesinin imkânları oluşmaktadır. Bu açıdan bakınca vakıf oluşturmak birçok yönden kârlı bir girişim haline dönüşmüştür. Bu cazip imkânlar da göz önüne alınarak tarihimiz boyunca pek çok alanda farklı hizmetler sunan vakıflar kurulmuştur. TC Avrupa Birliği Bakanlığı AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Hayatboyu Öğrenme ve Gençlik Programları Türk Ulusal Ajansı) Erasmus Program Koordinatörlüğü Erasmus programı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa Birliği programıdır. Yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile ortak projeler üretip hayata geçirmeleri; kısa süreli öğrenci ve personel değişimi yapabilmeleri için karşılıksız mali destek sağlamaktadır. Programın amacı Avrupa’da yüksek öğretimin kalitesini artırmak ve Avrupa boyutunu güçlendirmektir. Erasmus programı, üniversiteler arasında ülkelerarası işbirliğini teşvik ederek; öğrencilerin ve eğitimcilerin Avrupa’da karşılıklı değişimini sağlayarak; programa katılan ülkelerdeki çalışmaların ve alınan derecelerin akademik olarak tanınması ve şeffaflığın gelişmesine katkıda bulunarak bu amacı gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Program, sunduğu hareketlilik olanağı ile Avrupa halklarının birbirlerini algılamasındaki önyargıların yükseköğretim çevrelerinde kırılmasına hizmet etmektedir. Erasmus programı ile 1987’den günümüze kadar 1,5 milyondan fazla yükseköğretim öğrencisi, başka bir Avrupa ülkesinde öğrenim hayatının bir dönemini geçirmiş; o ülkenin insanlarını ve kültürünü de tanıma imkanı elde etmiştir. Program 2012 yılı itibariyle 3 milyon öğrencinin Erasmus öğrencisi olmasını hedeflemektedir. Detaylı bilgi için: www.ua.gov.tr İşte Erasmus programıyla Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nden giden öğrencilerden gelen mektuplar: ERASMUS MEKTUPLARI MACARİSTAN İZLENİMLERİ AKIN SELLİOĞ AİÇÜ Bilgisayar Öğretmenliği 3. Sınıf 60 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Ben Akın SELLİOĞ, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Bilgisayar Öğretmenliği lisans programı öğrencisiyim. Öncelikle maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen “İbrahim Çeçen Vakfı’na”, değerli hocamız “Nimetullah Aldemir” ve Erasmus Türkiye Koordinatörlüğü’ne çok ama çok teşekkür ederim. Lisansımın 7. döneminde Erasmus programına dahil olarak, hem geri kalan derslerimi tamamlamak, hem de Avrupa’da yaşama ve eğitim tecrübesi edinmek için Macaristan Kaposvar Üniversitesi’ne gittim. Macaristan, bilindiği üzere dünyanın refah seviyesi yüksek, öğrencilerin rahatça yaşayabileceği ülkelerinden biri…Kaposvar Üniversitesi ise hem Macaristan’ın, hem de Avrupa’nın iyi üniversiteleri arasındadır. Kaldığım süre boyunca üniversitenin ve de ülkenin sınırsız olanaklarından faydalandığımı belirtmek isterim. İyi ki Erasmusluyum. kenti, İstanbul’dan çok daha ucuz. Kaposvar Üniversitesi, Macaristan’ın en iyi üniversitelerinden biri. Yurt dışına çıkmadan önce Avrupa’nın pahalı olduğu düşüncesi hakimdi. Ancak Macaristan’a gidince gördüm ki, Budapeşte, ki Macarlara göre Macaristan’ın en pahalı Okulun güzel bir ortamı var. Erasmus sürecimizi harika geçirdik diyebilirim. Okulun ilk 2 haftası her gün bir etkinlik vardı, oyunlar oynadık, geziler yaptık ve her aksam partiye gittik. Okulun dili hem İngilizce hem de Macarca. Sınıflar maksimum 25 kişilik. Öğrencilere verilen ödevler çok fazla, o açıdan düşünülünce bize göre daha zorlayıcı bir sistemleri var. Örnek çözme ve ders anlatma kısmını ayırmaları bence çok yararlı. Okulun dilinin aynı zamanda İngilizce olması benim için çok yararlı oldu. Hocalarımız ve sınıftaki arkadaşlarımız iyi düzeyde İngilizce konuşuyorlardı. Bu da İngilizcemi geliştirmeme katkı sağladı. Özellikle son zamanlarda markette, yurtta ve gezdiğim diğer yerlerde daha iyi anlamaya başladım söylenenleri. Bu arada Macaristan’da gençler dışında İngilizce konuşan birini bulmak çok zor. Dil oldukça büyük bir problem. 61 Sonrasında da hem Macaristan içinde, hem de yakındaki ülkelere arkadaşlarımız ile birlikte, örneğin Slovakya ve Avusturya’ya geziler düzenledik. Paris, Venedik, Milano, Roma’ya da yeni geziler düzenlemeyi düşünüyoruz. Bu şekilde Erasmus öğrencileriyle kaynaşmamız kolaylaştı. Kaldığım yurt çok iyiydi. Mutfak ortaktı. Odalar 2 kişilikti, buzdolabı vardı. Her yer özellikle de kampüs içerisi oldukça temizdi. Ortak alanlar da çok ama çok temizdi. Ayrıca kaldığım yurtta pek çok Erasmus öğrencisi kalıyordu ve bu da kaynaşmamızı sağlayan etkenlerden biriydi. Kütüphane, laboratuvarlar ve fotokopi odalarına sınırsız girişe sahiptim. 7/24 açık olan binalarda istenilen saatlerde gelinip laboratuvarlarda çalışılabiliyordu. Ayrıca bina içlerindeki koridorlarda ve açık alanlarda öğrencilerin oturması, yemek yemesi ya da çalışması için kullanabileceği onlarca masa, sandalye ve elektrik prizi vardı. Böylece hiçbir yerde yoğunluk yaşanmıyor, herkes sessiz bir şekilde istediği köşede çalışabiliyordu. Hemen şunu belirtmeliyim, gerçekten herkes çok çalışıyor. Gün içinde ne tarafa baksanız herkesin önünde kitap defter var… Hatta hafta sonları ve gece geç saatlerde bile laboratuvarlarda mutlaka birkaç öğrenci görmemiz mümkün. Dersler, eğitim sistemi ve konular ise en azından bizim bölüm için konuşmak gerekirse, Türkiye ile hemen hemen aynı… Adapte olmakta kesinlikle zorlanmadım. Macaristan, teknoloji olarak belki Türkiye’nin gerisinde bile olabilir ama her şeyden önce bir Avrupa kenti. En basitinden duraklarda otobüsün hangi duraklardan geçtiği ve saatleri yazıyor ve otobüs o saatinde durağa geliyor. Her yerde yaya geçidi ya da trafik ışığı var. İlk gittiğimde yaya geçidinden geçmeden önce gelen araba var mı diye bakıp arabanın geçmesini bekliyordum, araba da benim geçmemi bekliyordu. Zamanla alıştım tabi. Türkiye’ye göre çok daha güvenli olduğu kesin, gecenin bir saatinde sokakta tek başınıza yürüyebilirsiniz. Diğer yandan hiçbir alışveriş merkezinde hiçbir havalimanının girişinde Türkiye’dekinin tersine detektörlerden geçmiyorsunuz. Macaristan’da zengin ve fakir insan arasında büyük fark yok, kim zengin kim fakir anlaşılmıyor. Trenle ülkenin neresine isterseniz rahatlıkla gidebiliyorsunuz. Viyana ve Bratislava gezimiz trenle olmuştu ve çok güzeldi. Şehir içinde ise otobüs ve büyük şehirlerdeki geniş metro ağı, sizi şehrin istediğiniz yerine götürüyor. Metronun çok faydasını gördük. Örneğin bir ülkeye gittiğimiz zaman hemen o şehrin haritasını alıyoruz ve haritada metro yolları dahil her şeyi inceliyoruz. Bu bilinç ile gezmek daha kolay oluyor. Macaristan, zamanında çok fazla göçmen kabul ettiği için çok sayıda yabancı uyruklu vatandaşlar var. Yine de devlet tüm vatandaşlarına iyi bakıyor, suç oranlarındaki düşüklük ve sokaklardaki insanların profilleri de bunun bir kanıtı. Macarlar yabancı toplumlara karşı önyargılı olmayan, rahat insanlar, ya da en azından benim tanıştıklarım böyleydi. Aynı zamanda çok da kibarlar. Hal böyle olunca yaşamak bir o kadar kolaylaşıyor. Gezilip görülecek yerleri çok; ayrıca diğer Avrupa Birliği ülkelerine ulaşım da kolay. Dolayısıyla çok rahat seyahat edebiliyoruz. Gerek üniversite olsun, gerek ülke olsun, iyi ki burayı seçmişim diyorum. ERASMUS MEKTUPLARI Olá! HAMDULLAH GÜZEL Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği 3. Sınıf Portekiz’in başkenti olan yedi tepeli Lisboa şehrinden herkese Olá!(merhaba). Erasmus programıyla geldiğim Portekiz ülkesi, gelecekteki hedeflerim için attığım adımların ilkidir. Kendimi geliştirmem için her türlü imkan ve olanakların daha iyi olduğu bir yerdir. Atlas okyanusu ile çevirili bir yarım ada olan Portekiz, sıcak ve yardımsever insanları, tarihi yerleri, meşhur belem pastası ve ünlü Porto şarabıyla tanınan ülkelerden biridir. FFF( Fiesta, Fado sadness songs, Futball) harfleri kısaca Portekiz’i özetler. Ülkenin kalbi olan Lizbon’dayım. Lizbon bir çok medeniyete eşlik etmiş, Endülüs Emevilerinden izler taşıyan tarihi dar sokaklarıyla Mardin’i anımsatan, 25 62 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Nisan Köprüsü, yedi tepesi ve cıvıl cıvıl insanlarıyla da bir İstanbul’u andıran bir şehirdir. Lizbon’u ikiye bölen Tejo Nehri, şehre ayrı bir güzellik katıyor. Şu an burada ikinci ayımı doldurdum. Burada yeni insanlar, farklı kültürler, yepyeni dünyalar tanıma fırsatım oldu. Buradaki insanların anlayış ve dürüstlüğü dikkat çekici, herkesin eşit olduğu, istenilen dille konuşulabilen, insana değer verilen bu ülkenin, düzenli bir eğitim sistemiyle bu seviyeye geldiği aşikardır. Ben bir sınıf öğretmeni adayı olarak, burada, okul deneyimi dersiyle incelediğim eğitim sistemini, öğrencileri ve buradaki öğretmenlerin tutumunu gözlemlemem benim için çok olumlu bir gelişme olmuştur. İlerideki öğretmenlik hayatımda bana birçok deneyim kazandıracağını belirtmek isterim. Yapılacak olan gezi programımızla Paris, Madrid, Berlin, Helsinki gibi gezeceğimiz birçok ülkenin, bize farklı izlenim ve hayata dair birçok şey öğreteceğinden eminim. Amacım her zaman bir Avrupa ülkesinde okumaktı ve şimdi buradayım. Bu konuda bizi bilgilendiren ve bize yardımcı olan Sayın Nimettullah ALDEMİR, Murat GÜRBÜZ ve Serdar TAKVA hocalarımıza, Türkiye Ulusal Ajansı’na teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca katkılarından dolayı Sayın İbrahim Çeçen Bey ve IC Vakfı’na ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne sonsuz teşekkürler. 63 Polonya’dan Sevgiler Öncelikle, Erasmus ile Avrupa’yı görmemi sağlayan bütün hocalarıma ve IC Vakfı’na sonsuz teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım... Ben İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde İşletme 3. Sınıftan Özgür DANIŞ... Erasmus, sosyal bir öğrenci değişim programıdır. Bu program gerçekten de öğrencilere yani bizlere büyük katkı sağlamaktadır, örneğin Avrupa’yı görmek bile yeter diyebiliriz.. Buraya, Yani Polonya’nın Wroclaw Şehrine ilk geldiğimde çok garipsemiştim Çünkü bilmediğim bir yerdi ve tanımadığım insanlardı. Benim kaldığım şehir, Türkiye’nin öğrenci şehri olarak nitelendirilen ‘‘ESKİŞEHİR’’ gibi, hep öğrenciler yaşıyor. Ama bir hafta içinde buraya alıştım çünkü insanlar sıcakkanlı ve dost canlısı... ÖZGÜR DANIŞ Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İşletme Bölümü 3. Sınıf Okuldan bahsedecek olursak, benim eğitim gördüğüm okul buranın özel bir üniversitesi ve çok da güzel. Eğitmenler bizimle çok ilgileniyorlar. Bir sorunumuz sıkıntımız olduğunda hemen yardıma koşuyorlar. Eğitim açısında biz öğrencilere, özellikle benim bölümüm için çok faydası olmaktadır. Fayda sağlamaya devam edeceğinden de eminim çünkü Avrupa standartlarında eğitim görüyorsunuz ve yabancı dilde olması, İngilizcenizi geliştirmek için de çok büyük bir avantaj. Sosyal açıdan da bu sürecin önemli katkıları oldu. Bir çok farklı insanla arkadaşlık kuruyorsunuz , farklı bir kültürü öğrenip , kendi kültürünüzü öğretiyorsunuz. Kısacası ERASMUS ile hayatınızdaki en güzel zamanları yaşıyorsunuz ve unutamayacağınız anılarla ülkenize, evinize dönüyorsunuz. Bu Programı, olanağı olan kardeşlerime ve arkadaşlarıma tavsiye ederim . Buraya gelişime yardımcı IC Vakfı’na, Türkiye Ulusal Ajansı’na ve Uluslararası İlişkiler Hocamız Sayın Nimettulah ALDEMİR’e tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. Portekiz’in başkenti Lizbon’dan herkese selamlar... MEHMET KAYA Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü 3. Sınıf ERASMUS MEKTUPLARI Portekiz’in başkenti Lizbon’dan herkese selamlar. Öncelikle Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin değişim ve gelişim açısından bütün sorunları ile ilgilenen, Erasmus Değişim Programı’ndan’ da desteklerini esirgemeyen IC Vakfı’na teşekkür ederim. Program benim için başvuru tarihi olan Mayıs 2013 tarihinde başladı, çünkü o günden beri çok heyecanlı idim. O günden bugüne kadar, bizlerle ilgilenen, emek veren Nimetullah Hoca’ ya, Serdar Hoca’ ya ve Murat Hoca’ya da buradan saygılar ve teşekkürler. Erasmus’a kabul edildikten sonra epeyce araştırma yaptım, giden birçok arkadaş ile konuştum. Kafamda bir sürü soru işareti vardı. Acaba sorunlar olacak mı, dersler nasıl olur, kalır mıyım geçer miyim, nerede kalırım, param yeter mi, dil büyük sorun olur mu ? 64 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Hatta bazen vazgeçmeyi bile düşünüyordum, iyi ki vazgeçmemişim! Şimdi dönüp bakıyorum da, bunlara harcadığım zamanı keşke gezi planları yaparak ve İngilizce çalışarak geçirseydim. Ama zaman çabuk geçiyor, şimdi iki aydır Lizbon’dayız. İlk başlarda aslında biraz zor ama bir o kadar da heyecan verici olan evrak toparlama işleri ile uğraştık. Pasaport çıkardık, vize için Ankara’ya gittik. Ama vizemiz uçuş tarihinden önce elimize geçemeyeceği için, ben tekrar Ankara ya gitmek zorunda kaldım, Bu da Erasmus maceramıza başlamadan önce geçirdiğimiz ufak bir sorun oldu. Ama bunu da bir fırsata dönüştürerek Ankara’ yı da birkaç gün gezme fırsatım oldu. Sonra İstanbu’al gittim ve nihayet Lizbon’a ulaştık. Erasmus düşünen tüm arkadaşlara buradan sesleniyorum. Hiç çekinmeyin, korkulara kapılmayın. Elbette zorluklar olacak. Zaten zorluk olmayan bir şeyden zevk alınamaz. Zirveye ulaşmak isteyen bir dağcı gibi, tırmanışı zorlu fakat sonucunda başarının verdiği mutluluk ve inişi kolay olan bir yol var. İlk başlarda belki sıkılacaksınız. Ama emin olun ki alışacak, sonrasında çok güzel, çok eğlenceli ve heyecan verici günler geçireceksiniz. Yeter ki sizde istek olsun. Bazen umulmadık tatlı maceralar yaşıyorsunuz. Bunlar da ömrünüzün anılar tablosunda yerlerini alıyorlar. Sizler de düşünüyorsanız, kendinize güvenin, elinizden geleni yapın , gereksiz sorularla zaman kaybetmeyin, eksikler zamanla tamamlanacaktır. Farklı bir ülkede, farklı bir kültür ile tanışmak sizlere büyük katkılar sağlayacak. Bu programın size iyi bir 65 sıcakkanlı ve her konuda yardımcı olmaya çalışıyorlar. herkes çok sakin ve rahat, kimse acele etmiyor , çok yavaşlar ve insanlar beklemeyi sorun etmiyorlar. yaşam tecrübesi sunacağına inanıyorum. Dersleri Portekizce işliyorlar ve bizlere İngilizce olarak açıklıyorlar. Hocalar dersler konusunda her açıdan yardımcı oluyorlar ancak burada ders süreleri biraz uzun, biz 45 dakikada bir ara vermeye alışık olduğumuz için bazen zorlandık. Hocalar çok anlayışlı ve öğrencilere saygı çerçevesinde her türlü rahatlığı sağlıyorlar. Biraz da Lizbon’ dan bahsetmek istiyorum. Lizbon, İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulu, tarih kokan bir şehir, merkezde hemen hemen her yerde tarihi yapılar var, hepsi korunarak bugünlere kadar gelmiş. Burası tam bir tatil merkezi, gezilmesi gereken birçok yeri var. Birçok turistin de uğrak yeri…Tejo Nehri şehri ikiye ayırıyor ve okyanusa kıyısı olduğu için, su ürünleri ile zengin bir şehir. Burada birçok balığı taze bir şekilde tüketme imkanı bulduk. Plajları renkli ve çok canlı, 6 ay boyunca yüzme fırsatı oluyor. Havala rda oldukça sıcaktı, şimdi yavaş yavaş serinliyor ve arada yağmur yağıyor. Havanın vermiş olduğu sıcaklık insanlarına da yansımış ki, insanlar çok Ulaşım açısından iyi bir yer olduğu için, sahil boyu gezinti ya da bir alışveriş merkezinde vakit geçirme imkanımız oluyor ve bu da insanı rahatlatıyor. Erasmus Öğrencileri için yapılan etkinlikler çok fazla, haftanın hemen hemen her günü etkinlik ve partiler var. Bu etkinliklerde, farklı ülkelerden gelen arkadaşlar ile tanışma, onlarla vakit geçirme ve eğlenme fırsatımız oldu. Katıldığımız eğlenceler, konserler, maçlar ve gezilerle vakit çok güzel geçiyor. Burası başkent olduğu için çok fazla aktivite alternatifi var ve bize de bu imkanlardan yararlanmak düşüyor. Düşünmekten çok pratiğe geçirmeniz dileğiyle... Ronaldo’yu canlı izleme şansı elde ettik... ERASMUS MEKTUPLARI SULTAN KALKAN Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği 4. Sınıf Gidip gitmemeyi bir daha düşünüyorum, vazgeçmeyip biletimi alıyorum ertesi güne ve Portekiz Lizbon’a geliyorum! İyi ki gelmişim, Lizbon cok güzel bir sehir, Portekiz çok güzel bir ülke, en önemlisi burada İngilizce konuşmayı öğrendik, Ronaldo’yu canlı izleme şansı elde ettik, çok farklı ülkelerden insanlar tanıdık ve farklı kültürler öğrendik. Burada yaşam şartları çok güzel… İnsanlar 66 İÇTEN BAKIŞ › HAZİRAN ARALIK 2013 2013 eğlenmeyi çok iyi biliyorlar. Burada olduğum ve okuma hakkı elde ettiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum... ERASMUS Programı’na katılabilmem için bana, büyük destekleri olan ve çok yardımı dokunan Tamer Yıldız’a minnetarim. Erasmus Koordinatörü Nimettullah Aldemir’e, bana bu şansı sağladığı için çok teşekkür ederim, hem kendisine hem de ekibine… Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi ve IC Vakfı’na, ulaşım ücretlerimizi karşıladığı için cok teşekkürlerimi iletiyorum... Bu yolculukta yanımda olan ve desteğini hiç üzerimden eksik etmeyen aileme ve Türkiye Ulusal Ajansı’na çok teşekkür ediyorum ve Lizbon’dan kucak dolu sevgiler yolluyorum. Saygılarımla… 67 ŞEYHMUS BAYSAL Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümü 4. Sınıf Akdeniz tadında bir Okyanus şehri Lizbon’dan selamlar. yapan Sayın Nimetullah Hocama teşekkür ediyorum. Öncelikle, bu yolda desteğini bizlerden esirgemeyen Sayın İbrahim Çeçen Bey’e müteşekkirim. Şu anda Portekiz’in başkenti Lizbon Politeknik Üniversitesi’nde okuyorum. Bu kararımın ne kadar isabetli olduğunun mutluğunu yaşıyorum. Erasmus Programı, bizim insanımız için çok önemli bir fırsattır. Dünyadaki farklı insanları, farklı kültürleri tanıma fırsatı elde ediyorsunuz. Dünyaya farklı bakış açısıyla bakabiliyorsunuz. Erasmus Programı’na başvurma amacım, yabancı dilim, İngilizcemi geliştirmekti. Ama insan ilk defa yurtdışına çıktığında, kafasında bir çok soru işareti oluşuyor. Mesela yeni bir hayat, farklı kültürler, farklı insanlar vs.. Bunlar hep sana engel oluyor. Bu konuyu çok sevdiğim arkadaşım Muhammed Zahit Kahraman’a danıştım, beni her zaman destekleyerek kesinlikle başvurman gerektiğini söyledi. Bu vesile ile başvurumu yaptım. Bu konuda fedakarlık Lizbon, Endülüs Emevi devletinin hayat bulduğu yer. 1415 yılında büyük bir deprem ve tsunami yaşamış ve islam devletine ait tüm eserler tahrip olmuştur. Günümüze maalesef az sayıda eser kalmıştır. Akdeniz tadında bir Okyanus şehri... Lizbon geniş caddeleri temiz sokakları ve yoğun trafiğe rağmen korna sesinin olmadığı bir Akdeniz şehridir. Şehir insanlarına baktığınızda, çok sayıda yaşlı insan ile karşılaşırsınız. İnsanları tıpkı bizim Türkiye insanı gibi yardımsever ve sıcakkanlıdırlar. Yedi tepe üzerinde ve şehrin ortasından geçen Tejo Nehri ile İstanbul’u anımsatıyor. Dünyada en fazla turistin ziyaret ettiği, sayılı şehirlerden biridir. Çok etkileyici bir şehir Lizbon, herkesin mutlaka görebilmesini dilerim. Bana bu imkanı yaratan üniversiteme, İbrahim Çeçen Vakfı’na, Erasmus Ofisi’ne ve Türkiye Ulusal Ajansı’na teşekkürü bir borç bilirim. ICF Airports Antalya’da Staj İpek Ceren Uslu, İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Müh. 4. Sınıf BURSİYER STAJ Merhaba Ben İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği 4. Sınıf öğrencisi, İstanbul Teknik Üniversitesi Petrol Ve Doğalgaz Müh yandal Öğrencisi ve bursiyeriniz İpek Ceren Uslu. İTÜ’ de 2. Sınıftan itibaren bursiyer programınıza dahil olmuş bir üniversite öğrencisiyim ve istanbul’da ailemden uzakta yaşamaktayım. Bölümüm itibariyle yapmak zorunda olduğum teknik ve yönetim stajlarımdan, yönetim stajım için ICF Airports Antalya’da staj yapabilme imkanı elde etmiş oldum. Bursiyeriniz olduğum 2011 Eylül ayından itibaren, vakfınızın göstermiş olduğu ilgi ve alaka için ne kadar teşekkür etsem azdır. Tabi ki bu ilginin kaynağı Sayın İbrahim Çeçen’in 68 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 eğitim ve öğretime bu kadar destek vermesidir. Bu açıdan en büyük ve en anlamlı teşekkürü yıllardır yürüttüğü eğitime destek kampanyalarıyla bursiyeri olmaktan gurur duyduğumuz ve desteğini her zaman her yerde ve her koşulda hissettiğimiz Sayın İbrahim Çeçen Bey’e iletmek isterim. Yöneticilik pozisyonu düşünen ve kendini o doğrultuda geliştirmek isteyen her öğrenci gibi ben de Antalya ICF Airport’da stajımın IC Airports Hotels Genel Müdürü Sayın Ece Ataksoy Küçüker tarafından onaylandığı haberini alınca çok mutlu oldum. Bu benim için gerçekten elde etmesi zor bir fırsattı ve bunu mentee si olduğum Sayın Küçüker tarafından elde etmiş bulunmaktayım. Ece Hanım’ın gerek yıllardır benim eğitim hayatımla ilgili, gerek ailem ile ilgili gösterdiği yakın ilginin sıcaklığını tarif etmek imkansızdır. Sınavlarımdan, stajlarımdan, sosyal yaşantıma kadar, her alanda yakınlığını hissettiğim Sayın Ece Ataksoy Küçüker’e, yaptıklarından ve gösterdiği ilgiden ötürü çok teşekkür etmek isterim. Vakfınızın yaptığı mentör mentee eşleştirmesinden dolayı Ece Hanım’ın danışmanlığını alabilmek benim için çok büyük bir şans olmuştur. Umarım diğer bursiyer arkadaslar da bu konuda en az benim kadar sanslıdırlar. 8 Temmuz sabahı havalimanına geldiğim ilk andan itibaren sanki bana gösterilecek ilginin ve yardımseverliğin çoktan farkındaymışım hissine 69 sahiptim ve kesinlikle kendimi yalnız hissetmiyordum. 20 iş günü boyunca stajımı sürdüreceğim Ticaret ve Pazarlama departmanına gelmiş bulunmaktaydım. İnsan Kaynakları tarafından hazırlanan programa göre, ilk 2 haftam Havacılık Pazarlama departmanında, son iki haftam ise Satış ve Pazarlama departmanında geçecekti. Havacılık pazarlama departmanına geldiğim andan tibaren ilgilerini hemen hissettiğim Havacılık Pazarlama Müdür Yardımcısı Sayın Yücel Ecer ve Havacılık Pazarlama uzmanı Sayın Tutku Canıdar’a, sizlerin aracılığınızla bir kez daha teşekkür etmek isterim. Her ikisinin de, bir stajyerin edinmek istediği, sorumluluk alma ve araştırma- analiz etme gibi tecrubeleri elde etmemde sağladıkları katkı çok büyüktü. Son iki haftamı geçireceğim Satış ve Pazarlama ekibi Havacılık Pazarlamaya göre çok daha kalabalık bir ekipti ve bu benim için başka bir deneyimin başlangıcıydı. Burada da yine departmana girdiğimden itibaren yakın ilgilerini ve yardımseverliklerini hemen hissettiren özel insanlardan başta Satış ve Pazarlama Müdür Yardımcısı Serkan Fidan olmak üzere, Satış Pazarlama Uzmanları Sayın Çiğdem Akdemir. Sayın Bener Vekiloğlu, Sayın Zeynep Gümüş ve Sayın Cüneyt Erkol’a ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu kadar neşeli ve dinamik bir ekibin içinde, 20 gün de olsa bulunmak inanılmaz eğlenceliydi. Benim için staj dönemim boyunca çok önemli bir yere sahip olan ve teşekkürümü en sona bıraktığım bir başka değerli insandan bahsetmek isterim. Ticaret ve Pazarlama Departmanı Genel Müdür Yardımcısı Sayın Serhat Soğukpınar’a gösterdiği yakın ilgiden dolayı çok çok teşekkür etmek isterim. Kendisi, iş hayatına bakış açısı ve stratejileriyle, departmandaki diğer çalışanlarına olan yaklaşımıyla, tecrübelerinden sürekli faydalanmak istediğim, şu kısa iş hayatında gördüğüm vizyonu en geniş yöneticilerden biriydi. Stajımın biteceği gün olan 2 Ağustos günü, tüm departmandaki çalışalarla birlikte bana veda etmek için Sayın Serhat Soğukpınar’ın yemek organizasyonu benim bir kez daha ne kadar doğru yerde, doğru ve değerli insanlarla birlikte olduğumun bir kanıtıydı. Sayın Genel Müdür Yardımcısı tarafından böyle bir organizayona dahil olmak gerçekten çok büyük bir ayrıcalıktı. Tüm bunlar için başta Sayın Serhat Soğukpınar’a ve ismi geçen herkese, gerçekten ne kadar teşekkür etsem azdır… Son olarak bir kez daha IC Vakfı aracılığıyla Sayın İbrahim Çeçen’e, bizlere sunduğu bu imkanlar için çok teşekkür eder, kendisine, ileride onun çizgisini takip edeceğimin sözünü vermek isterim. Diğer tüm arkadaşlarımın da benim gibi güzel bir staj dönemi geçirmesi dileğiyle... BU YAZ ÇEŞME MARİNA’da… BURSİYER STAJ Hicran Çınar, Ankara Ün. İletişim Fak. Radyo TV Sinema 3. Sınıf 70 Staj Hikayem: Staj Sırasında: En başta bu yazı aracılığı ile Sayın İbrahim Çeçen Bey’e teşekkürü bir borç biliyorum. Ben ve benim gibi yüzlerce öğrencinin okumasına yardımcı oluyor. Maddi ve manevi eksikliğini hissettirmeyen IC Vakfı’na ve gelecekle alakalı planlarımı yaparken daha emin adımlar atmama yardımcı olan, benim yol göstericim ve Çeşme Marina’da çalışmam için gerekli uğraşları sağlayan Sevgili Mentorüm Mesut Tokta’ ya teşekkürü bir borç bilirim. Öğrenim hayatım boyunca bölümüm dışında farklı sektörlerde deneyim yaşamak istemişimdir, çünkü bu farklı departmanlarda çalışan insanları tanımak, iş hayatını ve kurum kültürünü öğrenmek ve bakış açımı geliştirmek için etkili olacaktı. Bu amaçlar ile 30 iş günü staj serüvenim başlamıştı. Staja başlarken beklentim insanlarla etkili konuşabilmek, kendimi doğru ifade etmek ve karşımdakini etkin dinlemek, beden dilini kullanmak ve mümkün olduğu kadar İngilizcemi geliştirmekti. Bu beklentiler sebebi ile Marina’da ticari işler ve insan kaynaklarında görev aldım. Müşteri memnuniyetini öğrenmek ve düşüncelerini tam olarak saptamak için anket çalışması yaptım ve böylece müşterilerimizin marina hakkında beğendiklerini, beğenmediklerini belirledik. Bu, var olan geliştirme alanlarını saptamamız için önemliydi. İzlenimlerimi Marina Müdürümüz Can Akaltan ile paylaşmaktaydım. Yaklaşık 20 gün içinde 180 kişiye anket çalışmamızı uygulamış ve tamamlamıştım. Staja başladığım ilk günden İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 itibaren farklı departmanlarda bulunmak istedim, muhasebe ve ön büroda görev aldım, bu departmanlarda da çeşitli gözlemler yapma fırsatı buldum. Örnek vermek gerekirse muhasebe departmanında bulunduğum süre zarfı, benim için ‘Sabır Dersi’ saatleriydi. Benim gibi sabırsız bir insan için ders niteliğindeydi. Kurum içinde kurduğumuz birebir ilişkilerde, büyüklerimizin de dediği gibi ‘’ne kadar farklı insanlarla diyalog kurulursa, istisnasız hepsinden bir şeyler öğrenilir’’, ve ben çok şey öğrendim. İnsanları tanımaya çalıştım, bence stajın en önemli kısmı buydu. 30 günlük kısa bir zaman diliminde marinanın ‘’Boncuğu’’ olmuştum. Bu ismi bana koyan Ticari ve İdari İşler Müdürümüz Tahir Doğan’dı, kısa sürede diğer çalışanlarla samimi ilişkiler kurduk. 71 Zamanla oluşan karşılıklı sevgi ortamında bu isimle anılmıştım. 1 ay boyunca ailemden uzaktaydım. Ailemi çok özlemiştim, benim için çok değerli olan babaannemi özlemiştim. Babaanne sevgimi Sayın İbrahim Çeçen Bey’in ablaları, çok kıymetli Gazel ve Kibar Teyzeler ile giderdim diyebilirim. O kadar tatlılar ki onlarla çay içmek, anılarını dinlemek ve beraber televizyon izleyip yorumda bulunmak hoş sohbetlerde bulunmak benim için bir zevkti. Staj Neler Kattı: Kendi kendime öğrenemeyeceğim bilgi paylaşımı, çözüm odaklılık, kaynakları etkin kullanma, ekip çalışması, kurumsal farkındalık, müşteri odaklılık, yönetimsel yetkinlik, analiz ve raporlama yöntemlerini öğrendim. Bu sayede daha sağlıklı kariyer planları yapar hale geldiğime inanıyorum. Yüksek lisansımı bu konular üzerine yapmaya karar vermemdeki tek sebep, bu birimde geçirdiğim 1 ayda gördüklerim ve öğrendiklerimdi. Çalıştığım yerden keyif aldım, çalıştığım yeri benimsedim, benim için çok iyi bir staj süreciydi ve bir sürü eğitmenim oldu diyebilirim. En büyük öğreticilerimden biri olan Elif Koç’un, her işe başladığımızda ‘Of yok çalışmak var.’ sözüyle ve stajımın en başından beri beni yönlendirmesi, bana marinacılık hakkında temel bilgileri öğretmesi, maddi manevi her konuda yardımı için çok şanslıydım. Kariyer planlama üzerine tavsiyeler veren İlknur Güzel ve Toker Gürer’le yaptığımız sohbetler ve tabii ki müşterilerimizle yaptığımız sohbetlerden de çok şey öğrendim. Staj Ortamı: Çok ilginç gelebilir ama sanki arkadaş grubunun bir araya gelerek, ekip çalışması şeklinde Marinaya ve müşterilere hizmet sunması idi. Bu sayede iş ortamımızda, daha zevkle çalıştık ve ürettik. Tabii ki Çeşme’nin güzel sahili ve denizi ile de çok ferah bir ortamdı. Ayrıca Şennur Ablanın güzel çaylarını da unutmamak gerekir. Staj Adayları için: Staj, okulu bitirmek için bir gereklilikten öte bir fırsat olarak görülmeli. Stajın öğrenme ve geleceğe yatırım açısından öneminin bilinciyle, staj süresince de şirkette kendine maksimum fayda sağlamanın yolunu aramalı. Benim klasik bir lafım var.’ ’Bu yapacağım iş bana ne katacak? ‘’diye sorardım ve soru sormaktan asla çekinmeyin. Staj süresince neleri görmeyi hedeflediğini belirle, neleri öğrenmeyi planlıyorsun diye kafanda oluştur. Bazı işler basit ya da sıradan gelebilir ancak sonradan anlarsınız ki, bu işler, işin mutfağını görmemizi sağlar, çalışanların, çalışma koşullarını ve çalışma şeklini bildiğiniz için daha isabetli kararlar verebiliriz. Herkese sevgilerimle… İçten Bakış okurlarına IC Vakfı, bursiyer olmamın dışında, bana DİA Holding bünyesinde staj yapma imkanı sunmuştur. Hayali çizimlerin ötesinde, şehir tasarımcıları ve mimarlar ile düzgün ve kapsayıcı bir organizasyonun içinde olmak gurur vericiydi. Her iş için ciddi ve hummalı bir çaba gösterilmesi, aslında bizim kolaylıkla gerçekleştiğini düşündüğümüz projelerin, ne kadar ince ince düşünülerek yapıldığını ve çok emek harcandığını bir kez daha hatırlattı. Stajım süresince mesleki bilgi, beceri ve bakış açım pozitif yönde gelişme gösterdi. Staj süremi, bu büyük ailenin samimiyeti ve sıcaklığının farkındalığına vararak başarı ile sonlandırdım. IC Vakfı bursiyeri olarak ayrıcalıklı olduğumu hissettiren IC Vakfı kurucusu Sayın İbrahim Çeçen Bey’e ve Vakıf Üyelerine teşekkürlerimi sunuyorum. Sevgi ve sayglarımla, Melisa ASLAN İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık 3. Sınıf BURSİYERİMİZ RIDVAN BAHADIR, ‘’EVS-AGH’’ AVRUPA GÖNÜLLÜ HİZMETİ PROGRAMI İLE AVUSTURYA’DA Merhaba arkadaşlar. Bu yazımı, şu an AGH projesi vasıtası ile geldiğim ve 10 ay kadar burada bulunacağım Avusturya’ nın, Viyana’dan Söze ilk yaptığım işle başlayayım. Burada bir gençlik merkezinde çalışıyorum. Çalışıyorum dediğime bakmayın, haftanın üç günü 5 saat çocuklar ile futbol, basketbol, play station vs. oynuyorum. Avusturya’da bu gençlik merkezleri çok yaygın. Çocuklar sokakta oynamak yerine bu merkezlere gidiyorlar. Bu sayede güvenli ortamlarda büyüyor ve sokağın bilinmezliğinden de uzak durmuş oluyorlar. Çalıştığım gençlik merkezi bir derneğe ait, Verein Jukus... (Burada birçok sosyal proje, özel sektör tarafından gerçekleştiriliyor. Devlet de sosyal projeleri hibeler ile destekliyor.) Derneğin sahibi ise bir Türk, bu arada gençlik merkezinde de birçok Türk çocuk var, aslında Graz’da Türk nüfus oldukça fazla, Türkler Avrupa’nın her yerinde... Bu dernek aracılığı ile bazen farklı projeler de yapıyoruz. Örneğin burada Türkçe-Kürtçe bir film festivali düzenledik. Türkiye’de daha önce gösterime giren 10 kadar filmi festival dahilinde buraya taşıdık. cAmaç filmlerimizi Avrupalılara ve Avrupalı Türkler’e tanıtmaktı. sonra en büyük ikinci şehri olan Graz’dan yazıyorum. Büyük dediğime bakmayın, toplam 250 bin nüfusu olan bir şehirdir... Zaten Avusturya dediğimiz yer de, 8 milyon nüfusa sahip küçük bir ülke. Ama bu sizde kötü bir izlenim uyandırmasın. Aksine dolu dolu, canlı bir kültür şehri burası. 72 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Türklerden beklediğimiz ilgiyi göremedik ama Avusturyalılara filmlerimizi çok sevdirdik ve bu beni çok mutlu etti. Biraz da Graz’dan ve buradaki yaşamımdan bahsetmek istiyorum. Graz tipik bir Avrupa şehri. Eski, yüksek çatılı binalar, tramvaylar, kiliseler, müzeler, opera binaları ve en önemlisi şehrin ortasından geçen bir nehir, Mur Nehri… Bunun haricinde Graz tam bir öğrenci şehri, fiyat anlamında değil, zira pahalı bir şehir burası. Aslında Avrupa’nın her yeri para farklı nedeni ile pahalı bizim için. Çok fazla öğrenci var ve hepsi de İngilizceye, tıpkı tüm Avusturya Halkı gibi çok hakim. Öyle ki, tüm bir yıl boyunca Almancaya hiç bir zaman ihtiyaç duymadan yaşayabilirsiniz. Burada dersleri ingilizce olan yabancı öğrencilerin birçoğu Almanca bilmiyor mesela... Bana gelecek olursak... Ben burada öncelikle İngilizcemi geliştirmeye çalışıyorum, her fırsatta yabancı arkadaşlar ile sohbet ediyorum. Onlarla bol bol bir yerlerde buluşuyorum. Burada kültür ve sanata çok değer verilen bir ortamdayım. Bunu değerlendirmek istedim ve bu sebeple bir fotoğrafçılık kursuna başladım. Fotoğrafçılık konusunda deneyim kazanmak istiyorum. Ayrıca Avusturya çok güzel dağlara ve doğal güzelliklere sahip. Bol bol doğa yürüyüşleri yapıyorum. Doğayı keşfediyorum , bisiklete biniyorum. (Aslında hep bisiklete biniyorum, çünkü burada en yaygın ulaşım aracı bisiklet.) Hayatımda hiç görmediğim kadar bisiklet gördüm burada! Şu ana kadar hiç yapmadım ama kayak yapmayı da çok istiyorum , zira burada çok yaygın bir spor. Bunların haricinde bol bol gezmek istiyorum. Avrupa’nın birçok yerini görmek istiyorum. Şimdiye dek Viyana,Venedik ve Roma’yı görme şansım oldu. Başlangıç Eğitimi için 73 RIDVAN BAHADIR Gazi Üniversitesi İ.İ.B. Fak. Uluslararası İlişkiler Bölümü 4. Sınıf gittiğim Viyana gezisi de çok eğlenceli idi. Hatta hayatımın en eğlenceli günlerindendi. Bir sürü aktivite, Viyana turları, sohbetler, oyunlar, yemek yarışması..unutulmaz dört gün geçirdim. Şu an için hala yeniyim burada. Yaşadığım kültür şokunu üzerimden atıyorum ve eminim herşey daha da güzel olmaya başlayacak benim için. İleride tekrar yazma şansım olursa gelişmeleri sizlerle paylaşmak isterim. Yazacak çok şey var aslında… Kimini yazdım, kimini yazamadım, kimini de anlatamadım... Böyle bir tecrübeyi anlatmak çok zor. En iyi yolu bunu yaşamak… Bunu herkesin yaşamasını da can-ı gönülden isterim. Madem böyle bir proje var, neden katılanlar biz olmayalım.? En çok bizim ihtiyacımız var. Avrupalı gençler her zaman bir şekilde böyle projelere katılma şansı buluyorlar. Ama biz... Anadolu’da bir laf var. “Uzayan kol bizden olsun”. Madem birileri bu projelerde görev alacak, o zaman en çok biz katılalım, en çok biz faydalanalım ve fayda sağlayalım. Bu arada bu projelerden kabul almak sanıldığı kadar da zor değil. Zaten IC Vakfı her türlü desteği bizden esirgemiyorlar. Onlara da çok teşekkür etmek isterim. Kabul olayından sonra bizlere düşen tek iş ise valizi hazırlamak oluyor. Bu arada valizinizi fazla doldurmayın, sınır 20 kg. bilginiz olsun! Sevgi ve Saygılarımla, birincilik ile mezun olan bursiyerlerimiz Dr. Abdullah BAYAT Mezun Birincimiz Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Ağrı Doğubeyazıd Top. Sağ. Mer. Doktoru Tıp fakültesi hayatıma başlarken, ailemin desteğinin yanında Sayın İbrahim ÇEÇEN Bey’in kurmuş olduğu vakfın ve çalışanlarının desteğini de daima beraberinde hissettim...Üniversite hayatımız boyunca ailelerimiz gerçekten çok emek sarf ediyor...Hem maddi anlamda ellerinden geleni yapıyorlar, hem de uzakta olan çocuklarının manevi yoksunluğunu da gidermeye çalışıyorlar. Biz evlatlar olarak hiç bir zaman ebeveynlerimizin değerlerini bilmemezlik etmemeli, eğitim hayatımız boyunca bize destek olan tüm kurumlara, özellikle bizim için IC Vakfı’na şükran duymalıyız. Zorlu ve aynı zamanda güzel geçen fakülte yaşamım boyunca aileme layık olmaya çalıştım ve bölümümü birincilikle bitirdim. Bu güzel duyguyu aileme yaşattığım için çok mutluyum. Şimdiki öncelikli hedefim ise, iyi bir hekim ve halkımıza faydalı bir birey olabilmektir. Bu noktaya gelmemi sağlayan başta annem ve babamın sıcacık ellerinden öpüyor, destekleri için ağabeyim Mehmet Bayat ve tüm kardeşlerime teşekkür ediyor, Sayın İbrahim Çeçen Bey’e ve vakıf çalışanlarına şükranlarımı sunuyorum. 2009 yılı üniversite sınavı sonucunda Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği bölümüne yerleştim. Her öğrenci gibi ben de burs arayışlarına girmiştim. İbrahim Çeçen Vakfı’na yaptığım burs başvurusu kabul olmuş, IC Vakfı ailesinin bir üyesi olmuştum. Önceleri bu durumun avantajlarını anlayamamıştım, ta ki Vakıf Müdürü Meral Dinçer Ağrı’ya gelip, vakfı ve vakfın faaliyetlerini bize anlatana kadar… IC Vakfı Bursiyerlerine sadece maddi anlamda destek olmuyordu aynı zamanda üst düzey holding çalışanları bizlere danışmanlık yapıyorlardı. Bir sıkıntımız olduğunda bizimle birebir ilgileniyorlardı. Vakfın faaliyetleri arasında sanat, sosyal yardım, sertifika programları, kişisel gelişim seminerleri gibi çeşitli etkinlikler mevcuttu. Özellikle vakfın bursiyerlerini IC Holding bünyesinde çalıştırması ilgimi çekmişti. Vakıfla iletişime geçerek Antalya’da IC Green Palace Hotel’de 2011 yılının yaz ayında çalıştım. Orada farklı milletlerden insanlarla tanışıp yabancı dilimi geliştirme fırsatı buldum. 2013 yılında Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Türkçe Eğitimi bölümünden bölüm birincisi olarak mezun oldum. Halen aynı üniversitede Türkçe Eğitimi Anabilim dalında yüksek lisans yapıyorum. Sayın İbrahim Çeçen Bey’e ve IC Vakfı’na eğitime yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ederim. 74 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 Mehmet DEMİRHAN Mezun Birincimiz Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Türkçe Eğitimi Böl. Yüksek Lisans Öğrencisi 75 BURSİYERİMİZ EMRAH BAYRAM’IN SOSYAL SORUMLULUK PROJESİNE IC VAKFI DESTEĞİ ‘’İLERİ DÜŞÜNÜN, GERİ DÖNÜŞÜN!’’ Erzurum’da mayıs ayında Joint Civil Education Kuruluşu’nun düzenlemiş olduğu ‘‘Fırsatı Yakala Türkiye’’ adlı bir eğitime katılmakla başladı her şey… Eğitmenimiz Özgür Nuri Demir aracılığı ile bu eğitime katılmamızın ardından projemiz oluşmaya başlamıştı. Konu: Geri Dönüşüm… Proje Sloganımız ‘’İleri Düşünün Geri Dönüşün’’. Bu konuyu seçmemizin sebebi, Üniversite hocamız Emine Orhan’ın geri dönüşüm alanındaki duyarlılığı ile fikirleri ve bulunduğumuz şehrin bu alanda eksikliğinin olması idi. Projemiz tamamlandıktan sonra, ekonomik alanda projenin uygulanması için sponsora ihtiyacımız bulunmaktaydı. ‘‘Vakfımız, her alanda yapacağınız çalışmalar ile yanınızda olacaktır. Yeter ki sizler proje ve benzeri uygulamalar ile bize gelin, bizden destek isteyin asla sizi geri göndermeyiz.’’ Bu cümleler IC Vakfı’nın müdürü sayın Meral Dinçer’e ait. Bu cümleler ezberimizde hali hazırda dururken, tabiri caizse Meral Hanım’ın kapısına dayandık. Projeyi mail ile Meral hanıma gönderdikten sonra verecekleri cevabı beklemeye başladım. Bir süre bekledik ve nihayet olumlu yanıt almıştık artık. İleri Düşünün Geri Dönüşün Projemizin sponsoru Joint Civil Education Kuruluşu ile birlikte, finansal anlamda proje maliyetinin büyük bir kısmını İbrahim Çeçen Vakfı karşılayacaktı. Vakıf arkamızda, yanımızda, önümüzde, hep bizlerleydi. Proje uygulama çalışmalarına başladık. Önce belirlediğimiz işletmelere karton kutular bırakıp projeyi anlatıp, petleri toplamaya koyulduk. Projemizi yerel yayın kanalı ile halkımıza duyurduk. Etkinliklerde giyeceğimiz tişörtleri de temin ettik. Bu süreçte tahmin edilenin dışında bazen olaylar gelişiyordu. Hedef kitlemizle konuşmak ve projeyi anlatmak hayli zor bir durumdu fakat kendi gelişimimiz adına mükemmel bir etkinlik Emrah Bayram, AİÇÜ Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği 4. Sınıf 76 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 olduğunu anladık. Hayat boyu öğrenme dedikleri program bu olmalıydı. En çok sorulan sorular: ‘‘E ne olacak bunları topladığınız zaman’’? -Çevremize sahip çıkacağız, doğamıza daha az zarar vermiş olacağız. ‘‘Para kazanıyor musunuz’’? -Hayır bunlar gönüllülük ilkeleri çerçevesinde yürütülen işler , diyorduk. Tepkili de olan var, destek olan da... Bize pet plastik toplayan, ulaştıran, ne yapmaları gerektiğini arayıp soran arkadaşlarımız da oldu. Bu bizleri çok mutlu ediyordu. Güçlü olduğumuzu ve ihtiyaçlara cevap veren iş yaptığımızı anlamıştık. Mavi kapak toplama, halkımız arasında büyük bir yaygınlık kazanmıştı. İnanıyorum ki geri dönüşüm bilinci, yapılacak desteklerle yaygınlık kazanacaktır. Bizler 10.000 plastik pet atık toplayıp geri dönüşüme kazandırıp çevremize ve halkımıza duyarlılık kazandırmış olacağımıza inanıyoruz. Üniversite öğrenci arkadaşlarımıza da, örnek olarak başka projeler meydana getirmiş arkadaşlarımız ile birlikte, ilham kaynağı olmayı hedefliyoruz. Bu konuda, vakfımızın desteklerini esirgemeyeceğine gönülden inanıyorum. Proje arkadaşlarım Nazime Toprak, Ayşe Tatlı, Özge Çarkçı ve Emre Karagöz adına, projemizin ana sponsoru IC Vakfı Yönetimine, sonsuz teşekkür ederiz. 77 IC VAKFI AĞRI’DA MEZUN BURSİYERLERİMİZ İLE BULUŞTU IC Vakfı bu zamana kadar 10.000’in üzerinde öğrenciye karşılıksız burs vererek, onların eğitimlerine katkıda bulunmuştur. Bunun da ötesinde, bursiyerlerimiz ile kocaman bir aile olduk, okul dönemlerinde olduğu gibi, mezuniyetleri ertesinde de gönül bağımız hiç kopmadı. Bursiyerlerimizin kurdukları güzel gelecek ve başarıları, her zaman bizlere büyük bir mutluluk ve gurur vermektedir. İşte bu gönül bağı ile, IC Vakfı Müdürü Meral Dinçer, Ağrı’da yaşayan mezun bursiyerlerimiz ile İbrahim Çeçen Vakfı ile tanışmam Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği 4. Sınıfta okuyorken gerçekleşmiştir. Vakfın bursiyeri olduktan sonra IC Vakfı her türlü maddi ve manevi ihtiyaçlara cevap vermiştir. Ağrı’nın çetin kış şartlarında IC Vakfı’ndan aldığımız maddi manevi değerler içimizi ısıtacak derecedeydi desek yerinde olur. IC Vakfı’nın bize vermiş olduğu değerler karşılıksız kalmamalıydı. Kendi adıma söylemek gerekirse zaten buluştu. Bugün Ağrı’nın sağlık hizmetlerinin önemli isimlerinden Ağrı İl Sağlık Müdürü Dr. Seyfettin Yeşilboya, Ağrı Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Cesim Solhan ve Diş Hekimi İlhami Yıldız ile IC Vakfı buluşması, ‘‘Ağrı Toplum Sağlığı’’ adına sorunların ve yapılması gerekenlerin değerlendirildiği bir buluşma olmasının yanı sıra, mezun bursiyerlerimizin, üniversite ve IC Vakfı bursiyerleri oldukları yılları sevgi ve özlemle andıkları samimi sohbet ile, unutulmaz bir gün oldu. belli hedeflerim vardı. Ancak Vakıf sayesinde çıtamı yükseltmeye karar verdim ve çalışmalarımı bu yönde ilerlettim. İlk olarak IC Vakfı sponsorluğu ile gerçekleşen “Ağrı için bir Fikrim Var’’ adlı proje yarışmasında ‘’Atık Yağ Dönüşümü’’ projesiyle ödül aldım. Buna ek olarak Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği 4.sınıfı, Sınıf ve Bölüm Birincisi olarak (not ortalaması: 93.93 / 3-74) bitirdiğimde IC Vakfı yine beni yalnız bırakmadı ve ödüle layık görüldüm. Lisans eğitiminden Araş. Gör. Görkem Avcı, Dokuz Eylül Ünversitesi sonra çalışmalarıma ara vermeden Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde Yüksek Lisans Eğitimime başladım. İkametimden dolayı Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinden kaydımı silip Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Sosyal Bilgiler Eğitimi Programı’na kaydoldum ve hali hazırda ders aşamasını 3.36 (85.06) ile bitirip Tez aşamasında bulunmaktayım. Yüksek Lisans birinci sınıf bitmişken Bartın Üniversitesi’ne atandım. Yaklaşık 5 ay kadar Bartın Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi olarak çalıştıktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi’ne nakil aracılığıyla geldim. Ve hali hazırda Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktayım. Her türlü desteği esirgemeyen Sayın İbrahim ÇEÇEN Bey’e, katkılarından dolayı IC Vakfı’na teşekkürü bir borç bilirim. Geçtiğimiz dönemlerde başlattığınız ‘’Mentorluk’’ projesinde yer aldım. Projenin sonraki dönemlerine katkı sağlamak amacıyla şimdiye kadar edindiğim deneyimleri aktarmak istedim. Yaklaşık 1,5 sene önce proje başlatıldığında, Vakıf, okuduğum bölümde bir öğretim görevlisinin projeye katılarak bana ‘gönüllü mentorluk’ yapmak istediğini aktardı. İlk andaki şaşkınlığım yerini mentorumla tanışma heyacanına bıraktı. Mentorum Çağatay Durukan ile okulumuzda ders veriyor olmasına rağmen, daha önce tanışamamıştım. Bir telefon görüşmesinden sonra buluştuk. Aynı okulda 78 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013 olduğumuz için sık sık görüşme şansımız oldu. Derslerimden sosyal hayatıma, kariyerimden eğitimime kadar neredeyse her konuda sohbet ediyorduk. Çağatay hocam, sohbet ettiğimiz konularda karar verici olmaktan çok, yorum yapıyor, tavsiyelerde bulunuyor ve hayatımı yönlendirebilmem adına tecrübelerini aktarıyordu. Kitap tavsiyelerinden film önerilerine kadar birçok yol ve yöntemle bana eşsiz katkılarda bulundu. Çeşitli vesilelerle Çağatay Hoca’nın ailesi, çocukları ve dostlarıyla bir araya gelmem, birlikte bulunduğumuz etkinlikler, Çağatay Hoca’nın en önemli günlerimde beni yalnız bırakmaması ve daha birçok ayrıntı, projenin bana tavsiyelerde bulunan bir mentordan çok, ebedi bir dost, hatta bir aile ferdi kazandırdığını söylesem abartmış olmam. İnsanın her başı sıkıştığında tereddütsüz başvurabileceği kaç insan vardır ki hayatında? Şimdi benim hayatımda bir kişi daha var. Projenin devam ederek birçok öğrencinin daha hayatına katkı sunmasını gönülden arzuluyorum. Dahası, bir gün bu projeye, mentor olarak katkı sağlamayı diliyorum. Bana böyle tarifsiz bir deneyim edindirdiği için IC Vakfı ailesine sonsuz teşekkürler. Tüm katkılarınız için minnettarım. Vakfın bir bileşeni olmaktan bir kez daha onur duydum. Çetin Özçetin-Mezun Bursiyer Muğla Üni. Turz. ve Otel. İşt. 79 ‘‘Ağrı İli’nin 2013 Yılında IC Vakfı ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen, Türkiye geneline yönelik ‘’Ağrı İli’nin Turizm Potansiyeli’’ konulu araştırma ve proje yarışması sonuçlandı. Turizm Potansiyeli’’ Araştırma Yarışması 1. İÇTEN BAKIŞ ÖDÜLLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU ÖDÜLLERİ İBRAHİM ÇEÇEN VAKFI Yarışma Birincisi ‘‘NUH’UN ŞEHRİGÜNEŞİ KUCAKLAYANLAR’’ adlı projesi ile Ankara’dan Arş. Gör. Kübra YILDIRIM, AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ 1. ARAŞTIRMA PROJE YARIŞMASI AĞRI İLİ’NİN TURİZM POTANSİYELİ Son Başvuru Tarihi SEÇİCİ KURUL: Dr.Mehmet Tekinarslan – Ağrı Valisi 5 Ekim 2013 Prof.Dr. İrfan Aslan – Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. A.Akın Aksu – Akdeniz Üniversitesi, Turizm Fakültesi Dekanı Osman Ayık – Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Serhat Çeçen – IC Holding Yönetim Kurulu Üyesi Günseli Çeçen – IC İbrahim Çeçen Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Keleş –ICF Airports Yönetim Kurulu Üyesi Dr.Meral Dinçer – IC İbrahim Çeçen Vakfı Müdürü www.agri.edu.tr Yarışma Seçici Kurul Üyeleri, Ağrı Valisi Dr. Mehmet Tekinarslan, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan, Akdeniz Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Akın Akarsu, Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık, IC Holding Yönetim Kurulu Üyesi Serhat Çeçen, IC Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Günseli Çeçen, ICF Airport Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Keleş ve IC Vakfı Müdürü Dr. Meral Dinçer’in, Türkiye’nin her yerinden, birbirinden kıymetli çalışmaları titizlikle değerlendirerek dereceye girenleri belirlediği yarışmada; ÖDÜLLER Birincilik: 10.000 TL İkincilik: 8.000 TL Üçüncülük: 6.000 TL (Eserlerin kitap halinde yayınlanması) www.icvakfi.org.tr Yarışma Şartnamesi IC Vakfı'ndan veya [email protected]’den temin edilebilir. Başvuru : İbrahim Çeçen Vakfı, Kızılırmak Sokak No:31 Kızılay-ANKARA Tel.(0312) 417 82 64 - Faks.(0312) 417 82 96 Yarışma İkincisi ‘‘AĞRI İLİ’NDEKİ TURİZM DEĞERLERİNİN YATIRIM MERKEZİNE SAĞLIK TURİZMİNİN OTURTULARAK BÖLGENİN TURİZM POTANSİYELİNİN YENİDEN KEŞFEDİLMESİ’’ adlı projesi ile Ankara’dan Haşem ASLAN, Yarışma Üçüncüsü ‘‘AĞRI İLİ’NİN TURİZM POTANSİYELİ’’ adlı projesi ile Şanlıurfa’dan Aslı ÇELİKEL & Sultan YÜKSEKKAYA & Harika SOLMAZ oldu. Yarışmada dereceye giren katılımcıların birincilik ödülü 10.000 TL, ikincilik ödülü 8.000 TL ve üçüncülük ödülü 6.000 TL, yapılacak tören ile kendilerine takdim edilecektir. Dereceye giren araştırmaların yanı sıra, katılımcılarımızdan Sinan Kocaman, Deniz Tavus ve Mikail Kırboğa’nın araştırmaları, IC Vakfı tarafından yayımlanacak yarışma kitabında yer almaya hak kazanmıştır. Türkiye genelindeki yarışmamıza, çok değerli katkıları için jüri üyelerimize IC Vakfı olarak teşekkür ederiz. Yarışmamıza ilgi gösteren ve eserlerini bizlerle paylaşan tüm yarışmacılarımızı gönülden kutlar, teşekkürlerimizi sunarız. Kül Grisi Yalnızlık Artık martılar bile yemiyor attığım simitleri, Bu denizdeki balıklar çoktan ölmüş, Yıldızlar çekip gitmiş geceden, Göğün mavisi dökülmüş, Bulutlarda beyaz değil artık biliyor musun? Kırmızı güller açmıyor bahçelerde, Nerden estiğini bilmediğim bir rüzgar tüm kokunu süpürmüş, Şimdilerde kül grisi bir yalnızlık dolaşıyor bu şehirde, Aslında biliyordum bu kenti çok sevdiğini, Ve giderken tüm renklerini yanında götüreceğini, Biliyordum boynuma doladığın yalnızlığı var gücünle çekeceğini, Beni bu kıyısız denizlere terk edeceğini biliyordum, Oysa ben bu kıyısız denizlerden kaçarken sığınmıştım gözlerinin limanına, Beni bir çok fırtınadan kurtarmıştı demir attığım yüreğinin durgun kıyısı, Şaşkın bir çocuk telaşıydım avuçlarında, kanadı kırık bir güvercin ürkekliğiydim, Sen bir yuva sıcaklığıydın korkularıma, tatlı bir kalabalıktın yalnızlığıma, Gittin.. birkaç yetim cümle, birde kıyısız denizler düştü payıma, Şimdi kül grisi bir yalnızlık dolaşıyor bu şehrin sokaklarında, Köşe bucak kendimden kaçıyorum, her adımda kendimle karşılaşıyorum, Gitmelerin hala kanıyor bastığın kaldırım taşlarında, Söküyorum kaldırım taşlarını, barikatlar kurup kendimle çatışıyorum, Yetmiyorum kendime, yalnızlığı alıp şakağıma dayıyorum, Her tetikte gitmelerin sızıyor beynimden yüreğime, Her tetikte gittiğini yeni yeni anlıyorum, Ve gittin işte.. yetim cümleler birikti içimde, Hiçbir dilde karşılığı olmayan kelimelere sakladım seni, Sen, ömrümün en acemi katili; Artık hiçbir şiir yasal yollarla anlatamaz bana gözlerini… Vedat TELHAN AİÇÜ Rektörlük, Çay Ocağı Görevlisi 80 İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Benzer belgeler
Sayı 4 - İbrahim Çeçen Vakfı
İbrahim Çeçen Vakfı adına
Ayşe Günseli Çeçen
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Aslı Türkan Çeçen
Yayın Koordinatörü
Dr. Meral Dinçer
Yayın Danışmanları
Aysel Çeçen Başbuğ
Ruhi Yamaner
Zeynep Çeçen
merhaba - İbrahim Çeçen Vakfı
Yayın Danışmanları
Aysel Çeçen Başbuğ
Ruhi Yamaner
Zeynep Çeçen
Koordinatör Yardımcıları
Ayça Jones
Neslihan Arslan
Dergi Tasarımı
Ersin Deniz Durum
Yayın İdare Yeri
Kızılırmak Sokak No:31 Kocatepe...
Sayı 5 - İbrahim Çeçen Vakfı
İbrahim Çeçen Vakfı adına
Ayşe Günseli Çeçen
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Aslı Türkan Çeçen
Yayın Koordinatörü
Dr. Meral Dinçer
Yayın Danışmanları
Aysel Çeçen Başbuğ
Ruhi Yamaner
Zeynep Çeçen
Sayı 10 - İbrahim Çeçen Vakfı
Yayın Sahibi
İbrahim Çeçen Vakfı adına
Ayşe Günseli Çeçen
Yayın Sahibi
İbrahim Çeçen Vakfı adına
Sorumlu
YazıÇeçen
İşleri Müdürü
Ayşe Günseli
Aslı Türkan Çeçen
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Aslı Türka...
Sayı 9 - İbrahim Çeçen Vakfı
Yayın Sahibi
İbrahim Çeçen Vakfı adına
Ayşe Günseli Çeçen
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Aslı Türkan Çeçen
Yayın Koordinatörü
Dr. Meral Dinçer
Yayın Danışmanları
Aysel Çeçen Başbuğ
Ruhi Yamaner
Zeynep ...