04-figes-mastery_Layout 1
Transkript
04-figes-mastery_Layout 1
DERGİDEN Değerli Okuyucularımız, FİGES İLERİ MÜHENDİSLİK VE ARGE TEKNOLOJİLERİ DERGİSİ 2014-1 / Sayı: 4 (Ocak-Şubat-Mart 2014) ISSN: 2147-9550 FİGES A.Ş. Adına Sahibi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tarık Öğüt Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali Özgür Emekli [email protected] Yönetim Yeri FİGES A.Ş. Ulutek Teknoloji Geliştirme Bölgesi, Uludağ Üniversitesi Görükle Kampüsü, 16059 Nilüfer Bursa Daha dün ilk sayıyı çıkartmanın heyecanını yaşıyorduk; şimdi ise ARGE Dergisi olarak 4. sayımızı ve dolayısıyla ilk yılımızı kutluyoruz. Bu noktaya ulaşabilmemizde emeği geçen tüm ekip arkadaşlarıma; dergimize teknik makale ve söyleşileriyle katkıda bulunan paydaşlarımıza; yayıncılık maceramızda engin tecrübelerinden yararlandığımız MSI Dergisi ekibine en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Derginin fikir babası, kurucusu ve sahibi Dr. Tarık Öğüt’e ise geniş bir uzak görüşlülükle böyle bir çalışmayı başlattığı ve desteğini yoğun biçimde sürdürdüğü için, özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Dr. Tarık Öğüt olmadan böyle bir iş başarılamazdı. Bu sayıda, önceki sayılarımıza göre daha geniş bir içerikle karşınızdayız. Dergimize verdikleri söyleşileriyle katkıda bulunan SSM Sanayileşme Daire Başkanı Bilal Aktaş’a ve DEARSAN Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Akkaya’ya da ayrıca teşekkür ederim. Makaleler tarafında ise bu sayıda oldukça geniş bir yazar listemiz oldu, o nedenle hepsinin ismini ayrı ayrı anamıyorum; lütfen bahanemi kabul etsinler. Bu anlamda, FNSS’den Caner Taşan ve ekibine; İZELTAŞ’tan Yiğit Erçaylan ve ekibine; KALE OTO RADYATÖR’den Zeki Tosun ve ekibine; KALE KİLİT’ten Kadir İçibal’a ve FİGES’ten Yrd. Doç. Dr. Deniz Bölükbaş’a, şahsım ve ARGE Dergisi adına teşekkür ederim. Son olarak, FİGES’teki ve dolayısıyla dergideki çalışma hayatımı noktaladığım haberini sizlerle paylaşmak istiyorum. ARGE Dergisi’ne, yayın hayatında başarılar diliyorum. Gelecekte yine görüşmek üzere... Hoşçakalın! Ali Özgür Emekli Pazarlama Direktörü FİGES A.Ş. Telefon : +90 224 280 8525 Faks : +90 224 280 8532 www.figes.com.tr TEKNİK HİZMETLER Yayına Hazırlama ve Tasarım UMSA Prodüksiyon Ltd. Şti. Telefon: +90 312 225 4173 1 Dergiden 2 FİGES’ten Haberler ve Yaklaşan Etkinlikler Tasarımı ve Mekanik Analizi 4 SÖYLEŞİ: Bilal AKTAŞ Sanayileşmede Hedef: Derinleşme ve Tabana Yayılma 26 Güneş Enerjili Su Isıtma Basım Yeri Ada Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi E Blok No: ZE-2 Kat:1 Topkapı / İSTANBUL Telefon: +90 212 567 1242 Matbaa Sahibi: Kemal Kabaoğlu Yayın Türü Yerel Süreli Türkçe İngilizce Bilimsel Yayın 3 ayda bir yayımlanır. 8 8x8 Askeri Kara Aracı Gövde-Silah Kulesi Uyumunun Sağlanması Amacıyla Modal Analiz ve Doğrulaması Pars 8x8’de Modal Analiz Dergide Yayımlanan Yazı, Fotoğraf, Harita, İllüstrasyon ve Konuların Her Hakkı Saklıdır. Kaynak Gösterilmek şartıyla Alıntı Yapılabilir. Yayınlanan Eserlerin Sorumluluğu Eser Sahiplerine Aittir. 12 SÖYLEŞİ: Taner AKKAYA Tasarımdan ve Mühendislikten Tasarruf Olmaz Aksi belirtilmedikçe tüm görseller: © ANSYS, MATHWORKS ve FİGES 18 Elektromanyetik Uyumluluk ve Girişim Analizleri Para ile satılmaz 22 Ayarlı Montaj Anahtarının Fark Yaratan Malzeme Tasarrufu Sistemlerinde Rüzgâr Direncinin FSI Analizi ile Araştırılması Simülasyon Rüzgâra Karşı 31 Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Kilit Silindir Destek Parçası Dizaynı Hırsızların İşi Daha Zor 34 Simülasyon Analiz Metodu ile Araç İçi Isıtma Kaloriferi Geliştirme Çalışmaları ARGE DERGİSİ 1 HABERLER I FİGES’ten Değerli Okuyucularımız, Değerli Müşterilerimiz, D ergimizin 4. sayısını yayına hazırlarken sizlerden olumlu ve cesaret verici geri bildirimler almaya devam ediyor olmak hepimizi memnun ediyor. Bizlere e-posta, telefon vb. yollar ile ulaşıp görüş ve önerilerini, olumlu yönlerimizi, eksiklerimizi ve geliştirmeye açık yönlerimizi bildiren herkese çok teşekkür ediyorum. Amacımız; dergimizi okunabilir nitelikli bir ARGE dergisi hâline getirmek. Kendimizi geliştirmemize vesile olacak görüş ve önerilerinizi bize iletmenizden ve dahası çalışmalarınızı tanıtma yönünde sizlerle çalışmaktan gurur duyarız. Dergimizin bu sayısında, hem FİGES bünyesindeki çalışmalardan bazı örnekler hem de farklı sektörlerdeki kuruluşlarımızın yürütmüş olduğu çalışmalar, yine teknik makale olarak yer alıyor. Dergimiz aracılığı ile sizlere, bünyemizdeki farklı uzmanlık alanlarından ve ARGE birimlerinden bilgi vermeye çalışacağımızı önceki sayılarımızda belirtmiş; Elektromanyetik Tasarım ve Analizler ekibimiz ile Mekatronik ve Sistem Modelleme ekibimizi tanıtmıştım. Bu sayımızda, “Mekanik Tasarım ve Prototip İmalatı” ekibimizden size bahsetmek istiyorum. Ekibimiz, Dr. Can Alpdoğan’ın yönetiminde çalışmalarını sürdürüyor; mekanik sistem tasarımı, test ve ölçüm sistemleri tasarımı ve prototip imalatı gibi alanlarda hizmet veriyor. FİGES olarak, Ankara Ostim’deki atölyemizde yürüttüğümüz mekanik tasarım ve prototip imalatı; diğer bir deyişle anahtar teslim çözümler olarak adlandırdığımız çalışmalarımız, büyük bir ivme ile gelişiyor. Bugüne kadar savunma sektörü ağırlıklı olarak gelişen projeler kapsamında ASELSAN, ROKETSAN ve TÜBİTAK SAGE ile olumlu yönde gelişen çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Savunma, havacılık, otomotiv, biyomedikal ve beyaz eşya sektörlerinde hizmet vermeyi sürdürüyoruz. Teknik eğitim programlarımızı detaylandırıp genişletmeye devam ediyoruz. Geçen yıl TAYSAD bünyesinde yürüttüğümüz, “Yapısal Analiz Mühendisi Yetiştirme Sertifika Programı”nı başarı ile tamamladık. Programa, endüstriden önemli ilgi ve katılım oldu. Bu programı, ülkemizin diğer sektörlerinde yer alan öncü firmalarımıza özel olarak tekrarlamayı da planlıyoruz. Benzer bir eğitim programı olarak, “Akustik ve Ses Bilgisine Giriş”i, yakın zamanda ve yine TAYSAD bünyesinde, başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. Uzmanlık alanlarına ve özellikle ileri mühendislik analizleri alanında yetiştirme programlarına önem vermek; bu konuda ilgili sanayilerimizin ihtiyacı doğrultusunda, nitelikli ve uzman insan kaynağı yetiştirilmesine katkıda bulunmak istiyoruz. Bu yöndeki çalışmalarımız, artarak devam edecek. Geri bildirimleriniz ışığında, ARGE Dergisi’ni, sizler için daha ilgi çekici hâle getirmeye ve geliştirmeye devam edeceğiz. Bu sayımızın ve içeriğinin, beklentilerinize cevap vermesi ümidi ile başarılı ARGE çalışmaları diliyorum. Saygılarımla, Dr. Şadi Kopuz Genel Müdür 2 www.figes.com.tr “Design and Simulation of Communication and Radar Systems” Seminerleri FİGES, yurt dışından gelecek konuk konuşmacı ile birlikte, radar sistemleri ve sinyal işleme konularında, 25 Şubat’ta Ankara ve 27 Şubat’ta İstanbul’da etkinlikler gerçekleştirecek. Seminerlerin detaylı içeriklerine FİGES web sayfasından ulaşabilirsiniz: www.figes.com.tr/seminer ANSYS Uygulamaları ve ANSYS 15.0 Yenilikleri 25 Şubat’ta İstanbul, 27 Şubat’ta Ankara, 4 Mart’ta İzmir ve 6 Mart’ta Bursa olmak üzere, dört ayrı şehirde, “ANSYS Uygulamaları ve ANSYS 15.0 Yenilikleri” konulu seminerler dizisi gerçekleştirilecek. Detaylı bilgiler FİGES web sitesinde yer alıyor. Bilgi Üniversitesi ve FİGES İş Birliği ile Elektrik Piyasasında Modelleme ve Simülasyon Uygulamaları Semineri Bilgi Üniversitesi ve FİGES iş birliği ile 27 Ocak’ta, İstanbul’da gerçekleştirilen, “Elektrik Piyasasında Modelleme ve Simülasyon Uygulamaları” isimli finansal modelleme semineri, Türkiye’nin ilk elektrik santralinde gerçekleştirildi. Bilgi Üniversitesi Santral İstanbul Kampüsü Enerji Müzesi’nde düzenlenen Yaklaşan Etkinlikler FİGES, 2014 yılında da yoğun bir etkinlik programıyla karşınızda olacak. Bu bölümde, şu ana kadar planlanmış etkinliklerden öne çıkanları sunuyoruz. Etkinliklere ilişkin gelişmeleri FİGES’in web sitesinden, e-posta duyuru listesine üye olarak veya sosyal medya sayfalarından takip edebilirsiniz. FİGES Teknik Eğitimler FİGES, teknik eğitimler kapsamında TAYSAD bünyesinde çeşitli uzmanlık alanlarında eğitimler gerçekleştirilecek. Eğitimlere, TAYSAD üyeleri dışından ve tüm sektörlerden katılım da mümkün: n Akustiğin Temelleri ve Endüstriyel Gürültü Kontrolüne Giriş, 8 Şubat. n Taşıt Aerodinamiği, 8 Mart. n Çarpışma Analizlerine Giriş (Explicit / Crash), 4-5 Nisan. n Metal Dövme Analizleri, 2-3 Mayıs. n Araçlar İçin Döner ve Lineer Elektrik Motor Tasarımı ve Analizleri, 6-7 Haziran. DIMDEX 2014 FİGES, 25-27 Mart tarihlerinde, Katar’da gerçekleşecek DIMDEX 2014 (Doha International Maritime Defence Exhibition & Conference) fuarına, ODTÜ Teknokent-TSSK şemsiyesi altında stant açarak katılım sağlayacak. 18. Bilgisayar Destekli Mühendislik ve Sistem Modelleme Konferansı Bu yıl da FİGES’in tüm ilgili sektör temsilcilerini davet ettiği, “18. Bilgisayar Destekli Mühendislik ve Sistem Modelleme Konferansı” 18 Nisan’da, İstanbul’da gerçekleştirilecek. Berlin Air Show ILA 2014 FİGES, 20-25 Mayıs tarihleri arasında, Berlin’de gerçekleştirilecek Berlin Air Show / ILA fuarına, stant alanı ile katılım sağlayacak. 7. Otomotiv Teknolojileri Kongresi FİGES, 26-27 Mayıs’ta, Bursa’da gerçekleştirilecek “7. Otomotiv Teknolojileri Kongresi (OTEKON)”nde, hem teknik makale sunumları hem de sergi alanıyla yer alacak. SAVTEK 2014 FİGES, 25-27 2014 Ankara’da gerçekleştirilecek olan 7. Savunma Teknolojileri Kongresi (SAVTEK 2014)’nde sponsor olarak yer alacak. Denizcilikte ARGE ve İleri Mühendislik FİGES, 4 Temmuz’da, “Denizcilikte ARGE ve İleri Mühendislik” etkinliğinin ikincisini gerçekleştirecek ve yine tüm sektörü bu platformda bir arada toplayacak. ADEX 2014 FİGES, 11-13 Eylül tarihlerinde Azerbaycan’da gerçekleştirilecek olan ADEX 2014 fuarında, stant alanı ile yer alacak. Yapısal Analiz Mühendisliği Sertifika Programı TAYSAD-FİGES iş birliği ile düzenlenen “Yapısal Analiz Mühendisliği Sertifika Programı”, Ekim-Kasım aylarında gerçekleştirilecek. FİGES 2014’e Giriş Toplantısı Her yılbaşında olduğu gibi, bu yıl da tüm FİGES çalışanları, FİGES 2014’e Giriş Toplantısı’nda bir araya geldi. 6 Ocak tarihinde, İstanbul’da, Divan İstanbul Asya Hotel’de gerçekleştirilen toplantıda, geride bırakılan yıl ile ilgili değerlendirmeler yapılırken, 2014’e ilişkin vizyon ve hedefler paylaşıldı. FİGES’in dört farklı şehirdeki ofislerinde görev yapan 90’dan fazla FİGES çalışanı, bu toplantı ile biraz daha kaynaştılar ve 2014 yılında daha da iyi işlere imza atmak üzere motivasyonlarını güçlendirdiler. etkinlikte, Elektrik Fiyatı Tahmin Modelleri, Elektrik Fiyatı Simülasyonları ve “Cash Flow at Risk” hesaplamaları konuları, değerli uzman akademisyenler tarafından ele alındı. ARGE DERGİSİ 3 Sanayileşmede Hedef: Derinleşme ve Tabana Yayılma © MSI Dergisi SÖYLEŞİ I Savunma Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)’nin “Modern savunma sanayiinin geliştirilmesi” görevinin başlıca uygulayıcısı konumundaki SSM Sanayileşme Dairesi’nin Başkanı Bilal Aktaş ile savunma sanayisinin mevcut durumunu ve ilerleyen dönem ile ilgili öngörülerini konuştuk. ARGE Dergisi: Kendinizi ve yöneticisi olduğunuz SSM Sanayileşme Dairesi’ni kısaca tanıtabilir misiniz? Bilal AKTAŞ: Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'ndeki Araştırma Görevlisi kadrosunu bırakarak 1998 yılında katıldığım SSM ailesindeki ilk görev yerim, Offset Şubesi idi. Daha sonra, görev tanımındaki değişiklikle Sanayileşme Dairesi altındaki Offset ve Yerli Katkı Şubesi'nde, yaklaşık 10 yıl boyunca, birçok projenin offset ve yerli katkı tekliflerinin değerlendirilmesi ve sanayi katılımı / offset (SK/O) sözleşmelerinin yürütülmesinde görev yaptım. 2007-2012 yılları arasında, roket ve füze sistemlerinin tedarik ve geliştirilmesine yönelik projelerde, uzman ve proje müdürü olarak çalıştım. Halen, 2012 yılı Ocak ayında devraldığım Sanayileşme Daire Başkanlığı görevini yürütüyorum. Sanayileşme Daire Başkanlığı’nda Havacılık ve Uzay, Makina ve Gemi İnşaat, Elektronik ve Yazılım ile Sektörel Strateji Yatırım ve Planlama Müdürlüğü olmak üzere, dört ihtisas müdürlüğü bulunuyor. Sanayileşme Dairesi’nin iki temel görevi ise “Sanayi Katılımı / Offset Yönetimi” ve “Sektör Stratejik Yönetimi”dir. Sürdürülebilir ve reka4 www.figes.com.tr betçi bir savunma sanayisinin mimarı olmak isteyen Müsteşarlığımız, tasarım ve ihracata dönük yeni yüzünü, 2012-2016 Stratejik Planı’nda önemli görevler verdiği Sanayileşme Daire Başkanlığımız ile geliştirmeye çalışıyor. ARGE Dergisi: Ülkemizde savunma sanayi büyük atılımlar yaparak tedariğinin %50’den fazlasını yurtiçinden yapar hale geldi. Türk Savunma Sanayisi’nin bu büyük başarısının altında yatan etmenler iyi tespit edildiğinde, ülkemizdeki diğer sektörlere daha iyi örnek olunabilir diye düşünüyoruz. SSM’nin liderliğiyle gerçekleşen bu başarı, acaba savunma sanayi dışında diğer sektörlerimize de uygulanabilir mi? Varsa bu yönde çalışmalar hakkında bilgi paylaşabilir misiniz? Bilal AKTAŞ: 2000’li yılların başından beri yerli savunma sanayisinde yaşanan gelişmeler, kamuoyunun dikkatini çekiyor. SSM’nin yürütmekte olduğu offset uygulamalarının da sanayileşme faaliyetlerine sağladığı katkılar çerçevesinde, yakından takip edildiğini söylemek mümkün. Dünyada çoğunlukla askeri alımlarda görülen offset uygulamaları; sanayi katılımı ya da endüstriyel iş birliği gibi adlar altında, birçok ülke tarafından ülkelerin sanayilerinin gelişimini sağlamak amacıyla sivil kamu alımlarında da uygulanıyor. Özellikle, yüksek bedelli kamu harcamaları olan sivil uçak, enerji santrali, hızlı tren ve metro alımlarında oldukça yaygın bir uygulama alanı bulunuyor. Bu alanlarda yerli katkı ya da offset talep etmemek ise sadece satıcı ülkenin firmasını değil aynı za- © SSM manda o sisteme ürün sağlayan diğer ülkelerin ekonomilerinin de desteklenmesi anlamına geliyor. 2011-2023 yılları arasında Türkiye’de yapılacak tahmini harcamaların yaklaşık olarak; n Haberleşmede 210 milyar dolar, n Bilgi teknolojilerinde 70 milyar dolar, n Ulaştırmada 90 milyar dolar, n Enerjide 95 milyar dolar, n Sağlıkta 135 milyar dolar, toplamda da 600 milyar dolar civarında olacağı tahmin ediliyor. Diğer kamu alımlarında da SSM'nin uyguladığı yerlileşme stratejilerinin uygulanması durumunda, ilgili sektörlerde de yerli ürün veya yerli katkısı yüksek ürünlerin kullanımının artmasıyla yurt içinde oluşturulan katma değer de artacaktır. Yurt dışı kaynaklı kamu alımlarında %50 oranında SK/O uygulanması durumunda, ilgili sektörlerde yüksek teknolojiye dayalı bir üretim altyapısı ve nitelikli ürünlerin yurt dışına ih- racatı sağlanabilir. Böylece, 10 yıl boyunca sanayi katılımı, ihracat ve teknolojik iş birliği yoluyla ülke ekonomisine sağlanabilecek katkı, yılda yaklaşık 30 milyar doları bulabilir. Müsteşarlığımızın bu yöndeki tecrübe ve birikimleri, son zamanlarda artan bir sıklıkta başta Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı olmak üzere, kamu kurumları ve sanayi odaları ile paylaşılıyor. ARGE Dergisi: Savunma sanayisinde, sanayinin bir plan dâhilinde organize edildiği gözlemleniyor. ASELSAN, ROKETSAN ve TUSAŞ gibi büyük firmaların yanında, orta ölçekli firmalar ve ardından çoğunlukla teknoparklarda yer alan ve daha çekirdek bir kadro ile iş yapan firmalar görüyoruz. Acaba sanayimizin yapılanmasında nasıl bir strateji uygulanıyor? Bilal AKTAŞ: Müsteşarlığımızın sanayileşme stratejisi, dört ana unsur etrafında şekilleniyor. Bunlar “Sanayide Derinlik”, “Teknolojik Yetkinlik”, “İhracat” ve “Lojistik Destek” olarak sıralanıyor. Sanayi derinliği, sürdürülebilirlik açısından en önemli unsurlardan belki de birincisidir. Derinlik deyince, yan sanayi ve KOBİ’lerin savunma sanayisine olan ilgisinin gün geçtikçe arttığı görülüyor. 2011 SK/O yönergesiyle de KOBİ payı asgari %30’a yükseltilerek sanayileşmede derinliğin sağlanması amaçlanıyor. Teknolojik yetkinlik ise teknolojiye sahip olmak ve elbette teknoloji süreçlerini yönetebilmektir. Bugün gelinen noktada ortaya konan ana sistemleri destekleyen alt sistemler ve hatta komponent tasarımlarında malzeme ve fizik seviyesinde araştırma ve geliştirmeler, sanayimiz, araştırma kurumları ve üniversitelerimiz tarafından gerçekleştiriliyor. ARGE DERGİSİ 5 SÖYLEŞİ I Savunma © MSI Dergisi © SSM KOBİ’ler artık uluslararası fuarlarda da boy gösteriyor. Fotoğrafta, OSSA liderliğinde IDEX’13 fuarına katılan KOBİ’lerin stantları görülüyor. Gerçekleştireceği faaliyetler için Stratejik Planlarını ve Sektörel Strateji Dokümanı’nı oluşturan Müsteşarlığımız, 2012-2016 dönemiyle birlikte “teknolojik üstünlük” anlayışına geçti ve hedeflerini; sürdürülebilir sanayi, teknolojik yetkinlik, program yönetimine geçiş ve değer yaratandeğer gören çalışanlar olarak belirledi. Talep edilen maliyet, takvim ve teknik isterler çerçevesinde hayata geçirilen projelerde en hayati konulardan birisi de “Tedarik Lojistiği” yaklaşımını esas alarak, tasarımdan başlayan ömür döngüsü içinde maliyet etkin bir desteklenebilirlik yaratmak olarak öne çıkıyor. Buradaki Özellikle, yüksek bedelli kamu harcamaları olan sivil uçak alımlarında offset, dünya genelinde sıklıkla uygulanıyor. 6 www.figes.com.tr amaç; hem sistemlerin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından maliyet etkin şekilde kullanılmasının sağlanması hem de lojistik destek noktasında, sanayimiz için bir ekonomik hacim yaratılmasıdır. Etkin bir lojistik destek altyapısının temeli, yine teknolojik yetkinliğe sahip, derinlikli bir savunma sanayisidir. ARGE Dergisi: Sektörün derinleştirilmesi konusunda ne tür çalışmalar yapılıyor? Bilal AKTAŞ: SSM, sektörde derinliğin sağlanması konusunda çalışmalara ağırlık vererek, hâlihazırda sektörde yer alan KOBİ ve yan sanayi firmalarının, hem proje yönetimi açısından hem de teknolojik kabiliyetlerinin geliştirilmesi açısından sektörü yönlendiriyor. Bununla birlikte, sektörün daha da güçlenebilmesi için teknolojik yetkinliğin arttırılmasına yönelik tasarım projelerine ve Ar-Ge sistematiğinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar önem kazanıyor. Bu tasarım ve ArGe çalışmalarının sonucu olarak bir takım kritik teknolojilerin de elde edilmesiyle birlikte, özgün ürün sayısının ve dolayısıyla sektörün dünya pazarındaki rekabet yeteneğinin artacağını değerlendiriyorum. Gerçekleştireceği faaliyetler için Stratejik Planlarını ve Sektörel Strateji Dokümanı’nı oluşturan Müsteşarlığımız, 2012-2016 dönemiyle birlikte “teknolojik üstünlük” anlayışına geçti ve hedeflerini; sürdürülebilir sanayi, teknolojik yetkinlik, program yönetimine geçiş ve değer yaratan-değer gören çalışanlar olarak belirledi. Stratejik Plan çerçevesinde, SSM Sanayileşme Dairesi’ne, “İhtiyaçların yurtiçinden karşılanma oranını tabana yayılmış bir tedarik zinciri oluşturarak arttırmak” hedefi kapsamında görevler düşüyor. Bu hedefe göre amaçlanan; savunma sanayisi yetenek envanterini güncel tutmak ve kullanıma sunmak üzere, ana ve yan sanayi portali oluşturmaktır. Bu sayede potansiyel yerli alt yükleniciler listesi elde edilecektir. ARGE Dergisi: Türk Savunma Sanayisinin dünyadaki rekabet gücü hakkında neler söyleyebilirsiniz? lerimizden de yeterince katkı alabildiğimizi söyleyemeyiz. Diğer taraftan firmalarımızın belirli alanlara odaklanması ve ihtisaslaşmasında sıkıntı görülüyor. Bu da uluslararası pazarda marka yaratmamızı zorlaştırıyor. ARGE Dergisi: Firmaların savunma sanayi ekosisteminde kalıcı olabilmeleri ve geleceklerini savunma sanayi üzerine kurabilmeleri konusunda düşüncelerinizi alabilir miyiz? Bilal AKTAŞ: Bilindiği üzere, savunma sanayisi sektörü, yüksek düzeyde kalite ve üretim standartları gerektiren yüksek teknolojilerin kullanıldığı rekabetçi bir sektördür. Zaman zaman bütçe kısıntıları ile karşılaşılsa da mevcudiyeti sürekli olan bu sektörde yer alan firmaların, küresel ekonomik krizlerden aşırı etkilenmediği görülüyor. Sadece iç pazara odaklı çalışan firmalar ise sektörde kalıcı olamıyor. Savunma sanayisi sektöründe sürdürülebilirliği sağlamanın en önemli unsurlarından birisinin, başta sivil havacılık olmak üzere, ilgili sektörlerde de yer alan küresel firmalar ile yakın iş birliği olduğu görülüyor. Bu nedenle savunma sektöründe kalıcı olmak isteyen yan sanayi ve KOBİ’lerimizin, öncelikle kendilerinden beklenen kalite standartlarını yakalama zorunluluğu vardır. Bu kapsamda, sektördeki ana yüklenici firmalarımız, yardımcı sanayi firmalarını belirlerken, n Kurumsal alt yapıya / kalite sistemine sahip olma, n Üretim ve malzeme takibi (MRP, ERP vs.) sistemlerine sahip olma, n Nitelikli personel istihdamı ve sürekliliğini sağlama, n Sertifikasyon sürekliliğini sağlama, n Ölçüm, test ve belgeleme kabiliyetine sahip olma, n Tesis Güvenliği belgesine sahip olma ve n Sürekli İyileştirme kapsamında kalite artırma faaliyetlerinde bulunma gibi birçok konuda, zorlu değerlendirme süreçlerinden geçiriyor. Bu nedenle savunma sanayisinin milli projelerinde faaliyet göstermek isteyen tüm yan sanayi firmalarının, projelerin uzun soluklu olduğunu dikkate alarak bu yolda sürdürülebilirliğin ve sabrın önemini kavramaları, sektörümüz için önem arz ediyor. SSM Sanayileşme Dairesi Başkanı Bilal Aktaş’a, zaman ayırıp sorularımızı cevaplandırdığı ve verdiği bilgiler için, okuyucularımız adına teşekkür ediyoruz. ARGE DERGİSİ 7 © MSI Dergisi Bilal AKTAŞ: Savunma sanayimiz, hacim olarak hala küçük bir sektör olmakla birlikte; son yıllarda yüksek teknolojiyi haiz silah sistemlerinin yurt içinde geliştirilmesine başlanmıştır. Bunlara, ALTAY ana muharebe tankı, ANKA insansız hava araçları, MİLGEM korveti, piyade tüfekleri, roket ve füzeler ve daha pek çok örnek verebiliriz. Gelinen noktanın bundan sonrası için cesaret verici olduğunu söyleyebilirim. Ancak, dünya ölçeğindeki örnekleri de dikkate aldığımızda henüz yolun başlarında olduğumuzu hep aklımızda bulundurmalıyız. Burada belirli kısıtlar altında bir mücadele verildiğini söyleyebilirim. Şöyle ki; savunma sanayisi gelişmiş ülkelere baktığımızda, bu ülkelerin sanayilerinin de gelişmiş olduğunu görüyoruz. Oysa ülkemizde teknoloji geliştirme tecrübesine sahip bir sanayiden bahsedemeyiz. Dolayısıyla platform geliştiricisi ve alt sistem tasarımcısı firmaların oluşması, bu kültürün yerleşmesi zaman alıyor. Sanayinin teknoloji geliştirme arayışında olmadığı bir ortamda araştırma kuruluşları ve üniversite- © MSI Dergisi Son yıllarda yurt içinde geliştirilen, yüksek teknolojiyi haiz silah sistemlerinin arasında MİLGEM korveti de bulunuyor. MAKALE I Savunma 8x8 Askeri Kara Aracı Gövde-Silah Kulesi Uyumunun Sağlanması Amacıyla Modal Analiz ve Doğrulaması Pars 8x8’de Modal Analiz M Cihan Büyükbayram* Mak. Yük. Müh. Berkay Salihoğlu* Mak. Müh. odern askeri kara araçları, amaca ve görev profiline özel olarak tasarlanıp üretilmektedirler. Bu araçlar, görevlerine özel ekipman, cihaz ve silah gibi alt sistemlerle donatılmaktadır. Tasarımın ilk aşamasını, gereksinimlerin belirlenmesi oluşturur. Gereksinimler, sistem ve alt sistem bazında belirlenmektedir. Bu gereksinimlerin kaynakları; müşteri talepleri, ilgili standartlar, görev profili, alt sistemler, firmanın bilgi birikimi ve bunlardan türetilen diğer kaynaklar olabilmektedir. Araç tasarımı için kriterler, geçer-geçmez veya sayısal değerlerle tanımlanan gereksinimler kullanılarak belirlenir. PARS 8x8 taktik tekerlekli zırhlı araç ailesinin bir türevi olan zırhlı komuta aracının ateş gücü, uzaktan kumandalı silah kulesi ile sağlanmaktadır. Araç gövdesi tavanına monte edilen silah kulesi, gövde için bir takım gereksinimler tanımlar ve bunun sonucunda, gövde tasarımına girdi olacak kriterler belirlenir. Yapısal kriterlerden iki tanesi, tavanın doğal frekansı ve mod şekli ile ilgilidir. Gövde tasarımının bu kriterler çerçevesinde değerlendirilebilmesi için, araç gövdesinin sonlu elemanlar modeli, Aykut Sever* Mak. Yük. Müh. Şamil Akaslan* Mak. Yük. Müh. *FNSS Savunma Sistemleri A.Ş, Mühendislik ve ArGe Bölümü, Gölbaşı, Ankara 8 www.figes.com.tr Şekil 1: Araç gövdesi ağ yapısı. Şekil 2: Gövde modal analiz sonucu, tavan 1. mod deformasyon şekli. ANSYS V13 kullanılarak, FİGES desteğiyle oluşturulmuştur. Gövde sonlu elemanlar modeli, 1. derece kabuk elemanlar ve 2. derece katı elemanlar kullanılarak oluşturulmuştur. Model, 470.000 adet düğüm noktası ve 735.000 adet elemandan oluşmaktadır (Şekil 1). Araç tavanının doğal frekanslarının ve mod şekillerinin belirlenmesi için ise modal analiz yapılmıştır. Modal analiz, belirli bir frekans aralığında koşturulmuştur. Modal analizler ve gövde tasarımı yinelenerek, diğer birçok tasarım kısıtı ve kriteri de göz önünde bulundurularak, tavanın doğal frekans gereksinimini sağlamak üzere eniyilenmiştir. Gövde final tasarımı modal analizi sonucu elde edilen tavan 1., 2. ve 3. modlarına ait görüntüler, Şekil 2 , 3 ve 4’te verilmiştir. Birinci doğal frekansa ait modda, gövde tavanı, açıklığın olduğu sol tarafından deforme olmaktadır ve aynı zamanda aracın boyuna ekseni çevresinde döndüğü görülmektedir. Bu mod, deformasyon ve katı cisim hareket modlarının birleşimi olarak tanımlanabilir. 2. mod ise tavan plakasının eğilme modudur. Şekil 3’te, tavan plakasının 2. eğilme modu görülmektedir. Tavan plakasında bulunan personel çıkış kapakları için açılan pencereler, tavanın direngenliğinin azalmasına sebep olmaktadır. Modal analiz çalışmasının doğrulanması amacıyla gövde üretimi aşamasında, çıplak araç gövdesine modal test yapılması planlanmıştır. Testlerde, yapısal olarak taşıyıcı elemanlarının tümünü içeren kaynaklanmış gövde kullanılmıştır. Gövde test için yere oturtulmuştur ve hareketini kısıtlayacak herhangi bir bağlantı yapılmamıştır (Şekil 5). Modal analiz testleri çekiç ve ivmeölçer ekipmanları ile yapılmıştır. Bunun için 6 adet IEPE tipi ivmeölçer ve 1 adet modal çekiç hazırlanmıştır. İvmeölçerler ±50 g kapasiteli sensörlerden seçilmiştir. Çekiç olarak ise ±2200 N kapasiteli modal darbe çekici kullanılmıştır. İvmeölçerler, gövde üzerine frekans cevabını bozmayacak şekilde uygun yapıştırıcılar ile sabitlenmiştir. Darbe çekici ucu olarak düşük frekansları tetiklemeye uygun olan yumuşak kauçuk uçlar kullanılmıştır. Bu uçlar, ilgilenilen aralık olan 0-100 Hz arasındaki frekanslara daha fazla enerji girdisi vererek bu frekansları tetiklemektedir. Veri toplama sistemi olarak Dewesoft Dewe-43 sistemi, veri toplama programı olarak da Dewesoft X programı kullanılmıştır. İvmeölçerler, modal analizler sonucu elde edilen mod şekillerini yakalamak üzere tavan üzerinde Şekil 6’da görülen pozisyonlara yerleştirilmiştir. Bu pozisyonlar, analizlerde bulunan mod şekillerinden çıkarılmıştır. ARGE DERGİSİ 9 MAKALE I Savunma Şekil 3: Gövde modal analiz sonucu, tavan 2. mod deformasyon şekli. Şekil 4: Gövde modal analiz sonucu, tavan 3. mod deformasyon şekli. Yapılan testler sonucunda, frekans cevap fonksiyonu grafikleri elde edilmiş ve bu grafiklerden araç tavanının her bir ölçüm için doğal frekansları bulunmuştur. Frekans cevap fonksiyonu, genel olarak, bir sisteme verilen etki ile sistemin verdiği tepki arasındaki iliş- kinin matematiksel olarak ifadesidir. Örneğin, bir yapının üzerinde belli bir yere bir ivmeölçer yerleştirip, bu yapının farklı bir yerine de üzerine kuvvet sensörü yerleştirilmiş bir çekiç ile bir etki verilirse ivmeölçer üzerinden ölçülen ivme ve çekiç üzerinden ölçülen kuvvet, bu yapının iki nokŞekil 5: Araç gövdesi tası arasındaki ilişkiyi belirtest için hazırlanırken. ler. Bu ilişki, aşağıdaki formül ile tanımlanır: H(f) = Y(f) X(f) Burada H(f) frekans cevap fonksiyonu, Y(f) frekans alanında sistemin cevabı ve X(f) frekans alanında sisteme verilen etkidir. 10 www.figes.com.tr Şekil 6: İvmeölçer pozisyonları. Yapılan testlerde, korelasyonu arttırmak için, 8 farklı pozisyondan tavan plakasına vuruş gerçekleştirilmiştir. Her vuruş, 5 kere tekrarlanmıştır. Testlerden 6 tanesinde, tavan plakasına ivmeölçerlere yakın pozisyonlardan darbe verilmiştir. Diğer 2 testte ise farklı pozisyonlardan vurulmuştur. Her test pozisyonu için 5 vuruşun ortalaması alınarak FRF analizi gerçekleştirilmiştir. Testlerin tümünde, yaklaşık tekrar eden sonuçlar bulunmuştur. Dolayısıyla en yüksek enerjili frekans, doğal frekans olarak alınmıştır. 1 numaralı ivmeölçerin yanına vurularak yapılan testlere ilişkin FRF analizi, Şekil 7’de görülmektedir. Grafikte baskın olan frekanslar, tepe noktası şeklinde görülmektedir. Bu frekanslar, gövdenin doğal frekanslarını göstermektedir. FRF testleri sonucunda, toplamda 8 adet mod belirlenmiştir. Modal analiz ile FRF testleri sonucu elde edilen doğal frekanslar karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmalarda; analiz ve test sonucu elde edilen doğal frekanslar, sonlu elemanlar modeli ile yapılan modal analiz sonuçları referans alınarak normalize edilmiş Tablo 1. Modal analiz ve modal test karşılaştırması 1. Mod 2. Mod 3. Mod 4. Mod 5. Mod 6. Mod 7. Mod 8. Mod Normalize Frekans (Hz) Modal Analiz Modal Test 1 0.99 1 1.00 1 1.00 1 1.01 1 1.01 1 1.01 1 1.01 1 1.01 Fark (%) 1.5 0.0 -0.4 -1.4 -0.7 -1.3 -0.8 -0.6 Şekil 7: FRF analizi sonucu doğal frekans grafiği. ve Tablo 1’de sunulmuştur. Sonlu elemanlar analizi ile modal test arasındaki fark, en fazla %1,5 olarak gerçekleşmiştir. Analiz sonuçları, genellikle daha yüksek sonuç verme eğilimindedir; fakat bu farklar ihmal edilebilecek derecede küçüktür. Oluşturulan sonlu elemanlar modeli ile gövde tavan doğal frekanslarının yüksek doğrulukta hesaplandığı görülmüş ve böylece analiz, testlerle de doğrulanmıştır. Sonlu elemanlar modeli sınır koşullarına göre, modal analizin doğal frekanslarda ve mod şekillerinde oldukça farklı sonuçlar verebildiği görülmüştür. Bu sebeple modal analizde sınır koşullarının olabildiğince gerçeğe yakın bir şekilde modellenmesi gerektiği sonucunda varılmıştır. Doğru sınır koşulları ile yapılan analizler ile birbirini yineleyen test sonuçlarının örtüştüğü görülmektedir. Askeri kara aracı tasarım süreci sanal prototip doğrulamasında, analiz ve simülasyon faaliyetleri önemli rol oynamaktadır. İlk prototip üretimi öncesi sanal ortamda, tasarımın gereksinimlere uygunluğu değerlendirilebilmektedir. Sanal ortamda doğrulaması yapılarak üretilen prototiplerinin testlerle doğrulama aşaması, daha hızlı ve yüksek başarıda tamamlanabilmektedir. Böylece, tasarım ve üretim süreleri kısalan askeri araçlar, pazara daha maliyet etkin olarak sunulabilmektedir. ARGE DERGİSİ 11 SÖYLEŞİ I Denizcilik © DEARSAN Tasarımdan ve Mühendislikten Tasarruf Olmaz ARGE Dergisi: Kendinizi ve firmanızı tanıtabilir misiniz? Taner AKKAYA: DEARSAN tersanesi yönetim kurulu başkanıyım. Emekli amiralim. DEARSAN, 1980’de kuruldu. 2001 yılına kadar römorkör ve tanker gibi gemilerin onarımını yaptı. Sonraki yıllarda da römorkör üretti. İlk ürettiği gemiler, AB ülkelerine ihraç edildi. Bunlar, yabancı dizayn alınıp işçiliği ve proje yönetimi yapılan gemilerdi. 2007 yılında ise sektördeki kriz hissedilmesi ile askeri projeler de faaliyet alanları arasına dâhil edildi. Askeri projeleri gerçekleştirmenin, başta mali ve bürokratik olmak üzere çok büyük bedelleri var. Bun- Bu sayımıza, TUZLA sınıfı karakol botları ile hem Türkiye hem de ihracat pazarında önemli başarılar yakalayan DEARSAN tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Akkaya’yı konuk ettik. Deniz Kuvvetleri Komutanlığından emekli olduktan sonra da Türk denizciliğinin gelişmesi için çalışmalarını sürdüren Akkaya'dan DEARSAN'da gerçekleştirilen ARGE, tasarım ve mühendislik çalışmaları hakkında bilgi aldık, sektör hakkındaki görüşlerini öğrendik. lar, sivil işlerin yeterli olduğu “güzel” günlerde birçok tersanenin uğraşmak istemediği konular. Kriz öncesinde, tanker üretimi işi gayet iyi gidiyordu; bütün şirketler tanker üretiyordu. Askeri üretimde, bürokrasi çok ağır; kalite kontrol standartları çok yüksek. Bir tersanenin askeri gemi inşa edecek seviyeye gelmesi, özellikle bazı sertifikasyonlara sahip olması, maliyet ve iş gücü olarak çok ağır süreçler. Personelin yaklaşık %40’lık kısmı, fiilen üretimde yer almıyor. Bunlar daha çok, kaliteyi ve niteliği arttırmaya yönelik çalışıyorlar. Bu da genel giderleri oldukça arttırıyor; böylece askeri projelerin ilk yatırım maliyeti yüksek oluyor. Bizim için tarihimizde en önemli olay Yeni Tip Karakol Botu (YTKB) projesinin firmamıza verilmesidir. YTKB projesinin dizayn ve inşa çalışmalarına paralel olarak tersane de bütün sertifikasyon süreçlerini tamamladı. Bu sertifikasyonları kâğıt üzerinde değil, fiilen uygulayan bir organizasyon yapısı gerekiyor. Diğer bir deyişle © DEARSAN 12 www.figes.com.tr ARGE Dergisi: Firmanızda yapılan tasarım ve mühendislik çalışmalarından bahsedebilir misiniz? Taner AKKAYA: Firmamızda tasarım çalışması olarak geminin dizaynını gerçekleştiriyoruz. Bu şekilde kolayca ifade edilebiliyor olsa da dizayn o kadar büyük bir kavram ki. Bir geminin dizaynını tek başına bir tersanedeki mühendislerin yapmasına imkân yok. Burada büyük oranda dizayn yönetimi yapıyorsunuz. Çünkü üniversiteden destek alıyorsunuz. Yerli sanayiye iş paketleri veriyorsunuz. Mesela, tekne dizaynını yapıyorsunuz; ancak şafttahrik sistemi dizaynıyla ilgili olarak dışarıdan gelen bilgileri kendi sisteminize aktarıyorsunuz; sonra bunları İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi gibi üniversitelere aktarıyorsunuz; onlar hesaplarınızı kontrol ediyorlar. © DEARSAN bunlar için harcanan emeği zaman kaybı, harcanan parayı da mali külfet olarak değerlendirmemek gerekiyor. Bunları bu şekilde değerlendirmezseniz, bu sektördeki başarınız kalıcı olabilir. YTKB projesi, sivil endüstriye iş yapan yerli sanayinin, metal ve sac kullanarak inşa ettiği ilk harp gemisi olma özelliğini taşıyor. Yılda 3 gemi gibi iddialı bir teslimat programı gerçekleştiriliyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (Dz.K.K.lığı)da bir bakıma Türk gemi inşa sanayisini ve firmamızı ödüllendirdi ve ilk gemiye Tuzla ismi verdi. Gemiler, artık dünya literatürüne TUZLA sınıfı gemiler olarak geçiyor. Bu tabii gemi inşa sektörü için büyük bir onur. Gemilerde müşteri memnuniyeti üst seviyede. 8 tanesinin kesin teslimi yapıldı. Şu an 12’ncinin geçici teslimi yapılmak üzere. Bu rakamlara yakın adette gemi de ihraç edildi. Gemi inşa ile ilgili savunma sanayisi alanında Türkiye’nin ilk sac gemi ihraç projesi. Bunlar sektördeki birçok ilkler. Tabii ilk olmanın bazı bedelleri de var. Türk Loydu’na onaylatıyorsunuz. FİGES’ten ileri mühendislik ve sonlu elemanlar hesaplaması desteği alıyorsunuz. Geminin elektrik kablolamasını yerli bir firma ile yüksek standartlara göre yapıyorsunuz. Yük analizlerini gerçekleştiriyorsunuz. İlgili kurumlardan onay alıyorsunuz. Çalışmalarınızı üniversitelere kontrol ettiriyorsunuz. Tüm bu tabloya baktığımızda, tersanede çalışan onlarca kişi, bu işleri, yine dışarıda çalışan yüksek değerdeki onlarca kişiyle irtibat kurarak yapıyor. Sonra, borulama sistemi, valfler tamamen ayrı bir dizayn, bunu yapıyorsunuz. Geminin iç dizaynı yine başlı başına bir mühendislik. Hangi kamara ne olacak, hangi standart uygulanacak? Neresi yaşam yerleri olacak? Bunların gürültüsü için ayrı bir dizayn hizmeti alıyorsunuz. Titreşim için ayrı hesaplar yaptırıp ayrı bir alt kuruluştan destek alıyorsunuz. Sonra, tamamen bir ileri mühendislik konusu olan elektromanyetik uyumluluk. Bunun için önce cihazlarınızı ve silah sistemlerinizi yerleştiriyorsunuz. Silah sistemlerinin optimum kapsama yapması için ayrı bir mühendislik çalışması yapıyorsunuz. Birbirlerine müdahil olmayacaklar; ama düşmana en iyi şekilde angaje olacaklar. Gemiye koyduğunuz her bir cihazda yüksek standartlar var. Bir Zodyak bot alıyorsunuz, bunu denize indirmek için gereken sistemin standartları çok yüksek. Bunda bile haftalarca çalışıyorsu- nuz. Bir demir ırgatının hesapları var. Bazıları kolaylaşmış; ancak yine de mühendislik hesapları gerekiyor. Geminin parametreleri var. O gemiyi hangi denizde ne tutar hesaplanması gerekiyor. Geminin denizcilik hesaplarını yapıyorsunuz. Polar diyagramlarını çıkarıyorsunuz. Bir gemi, aslında yaşayan bir şehir. Neticede bir gemide 70 ila 80 bin konfigürasyon elemanı var. Bunların uyumlu çalışmasını sağlayacaksınız, bunları kısıtlı bir yer içine yerleştireceksiniz ve çok üstün nitelikli görevleri yapmalarını sağlayacaksınız. Tüm bunlar, başlı başına birer mühendislik çalışması. Biz böyle bir ileri organizasyonun içinde olduğumuz için mutluyuz. Tabii bütün bunların optimizasyonunu ve ön dizaynını kendimiz yapıyoruz. Kendi elektronik uzmanlarımız ve gemi inşa uzmanlarımız var. Bir de Türk sanayisinin yine sertifiye kuruluşlarına yaptırıyoruz. Örneğin, gürültüyü ölçtürdüğümüz kurum sertifiye olduğu gibi, sonlu elemanlar analizini yaptırdığımız kurum da aynı şekilde sertifiye bir kurum. Bir egzoz sistemi başlı başına bir dizayn. Yani belirli bir gürültü seviyesine indireceksiniz; ancak geri basınç yapmayacaksınız. Hep böyle kısıtlı şartlarda, isterler yüksek, manevra alanınız çok dar. Bunun için defalarca hesap yapıyorsunuz. Pervanedeki ufacık bir istenmeyen gürültü (İng. singing) bile günlerce sizi uğraştırabiliyor. ARGE DERGİSİ 13 SÖYLEŞİ I Denizcilik ARGE Dergisi: Gemi inşa faaliyetlerinde tasarım ve mühendislik çalışmalarının önemi nedir? Taner AKKAYA: Gemi yapmak, bir şehri planlamak gibi. Adım adım, iğne oyası gibi. İçinde her türlü sistem var; ıslak hacimler, suyla ilgili sistemler, ısıl sistemler, elektrikle ilgili sistemler, elektronik sistemler, gürültü sistemleri ve titreşim sistemleri var. Gemi, aslında olabilecek tüm problemlerin ortaya çıkabileceği bir sistemler bütünü. Bütün bu problemleri, önceden görüp çözmek zorundasınız. İşte tasarım ve ileri mühendislik bunun için çok önemli. Çünkü gemi bittikten sonra, geriye dönük bir şeyi düzeltmek neredeyse imkânsız gibi bir şey. Bu gemi 25 knot sürat yapması gerekirken 23 knot yapıyorsa bunu 25 knot yaptırmak çok zor. Bir yerde gürültü seviyesi 80 dB olması gerekirken 85 dB ise bunu düzeltmek çok zor. Bir saylanser (susturucu) geri basıncı 28 dB yapacakken 30 dB yapıyorsa bunu düşürmek çok çok zor. Bir de yerleştirme yapılan alanlar kısıtlı. İçeriye koyduğunuz bir cihazı tekrar çıkarmak, belki bir sürü diğer aksamı sökmek demek. Bu da zaman demek, zaman da maliyeti ve İlk Kuru Tip Susturucu Modeli Akım Çizgileri ve Hız Konturları © FİGES Akım Çizgileri ve Basınç Kaybı 14 www.figes.com.tr sözleşmeyi etkiliyor. Bu yüzden tasarıma ayrılan her para, her emek helaldir ve hiçbir şekilde tasarruf yoluna gidilmemelidir. Tasarımdan ve mühendislikten tasarruf olmaz. Bu işlere para harcayacaksınız. ARGE Dergisi: Genel anlamda düşünürsek, sizce ARGE ve mühendislik uygulamalarının firmalarımızda gelişmesi için firma yönetimlerinin yaklaşımları nasıl olmalıdır? Taner AKKAYA: Firma yönetimi olarak, rahat olduğunuz alanlarda, mühendislere hata yapma imkânı vermelisiniz. Hata yapma imkânı sağlamazsanız veya hata yapma olasılığınızı yönetim olarak üzerinize almazsanız, mühendislik birimlerinizden çok yüksek çıktılar almanıza imkân yoktur. O zaman Almanya’dan, İngiltere’den hazır tasarım almaya devam edersiniz. Hata olmadan başarıya ulaşılmaz. Ama tabii aynı hatayı ikinci defa yapmak da olmaz. Ayrıca dünyada yapılmış hataları da literatür takibiyle görmek lazım. NY Times gazetesinde yayınlanmış, İnternet’ten ulaşılabilecek bir makale var: “Lesson on How Not to Build a Navy Ship”. Bunu her gemi inşa mühendisinin okuması lazım. Bütçe, kaynak ve zaman olarak nispeten rahat olduğunuz projelerde, tasarımcılarınıza verdiğiniz yetki ve sorumluluk daha fazla olmalı. Ama her zaman nihai risk patronundur. Bunu böyle bilmek lazım. Bir gemi inşa mühendisi yaptıkları için ödüllendirilmelidir; ancak yapamadıklarından ağır şekilde sorumlu tutmak, tasarımın geliştirilmesine engel olur. O zaman bu kişiler risk alamazlar. Onları korkutmamalısınız. Bizde ARGE deyince isim de çok önemli oluyor. Esprili bir şekilde anlatacak olursam: İsim bulmak önemli, ismi güzel değilse bürokratik kanallarda o kadar kalıcı bir etki yapmıyor. Projenizin başlığının en az 4 satır olması lazım. Bir şeyin ARGE olması için isminin 4 satır ve © DEARSAN © MSI Dergisi yarısının İngilizce yarısının da öz Türkçe olması lazım. Bir insan onu en az 4 kez okumalı, ondan sonra da ben bunu anlamadım demeli ki önemli bir iş olarak görsün. Espriyi bir yana bırakırsak, ARGE projesinin kabul edilmesi için isminin anlaşılmaz olma şartını ortadan kaldırmak lazım. Bizim bunlara ihtiyacımız yok. Örneğin saylanser. Bu bileşenle ilgili bir problem olunca, Hollanda’ya gittim, firmayı ziyaret ettim. Baktım Hollanda’da sahada yapılabilecek her işi biz yapabileceğiz. Yapamayacağımız şey ise işin hesabı. Onu da şu ana kadar yapmamışız. Nasıl yaparız? İşte FİGES, Tarık Bey, dünyanın en büyük otomotiv firmalarından birinde egzoz sistemleri üzerine çok büyük çalışmalar yapmış. İşte Mehmet Yüzbaşı, ABD’de eğitim görmüş, Türk deniz kuvvetlerinin İstanbul Ben üniversitelerimizden şunu beklerdim, SSM’ye de önerdim: Gelin hatalarımızı tartışacağımız bir seminer yapalım. Hataları, eksiklikleri ortaya koyma semineri. Kimse gelmez. tersanesinde çalışıyor. Geri basınç, hidrodinamik sistemler üzerine çok güzel çalışmalar yapmış. Sağ olsun Dz.K.K.lığı kırmadı, 3212 sayılı kanun kapsamında müracaat ettik, bir çalışma grubu kurdular ve bize bir saylanser dizayn ettiler. Şu anda Türkiye’de kimse saylanseri dışarıdan almayı düşünmüyor. Bir şekilde burada yaparız diyor. Mühim olan; işte o değerli yüzbaşım gibi alanında kendini çok iyi yetiştirmiş bir arkadaşımızla Tarık Bey gibi bu konunun mühendisliğine yıllarını vermiş bir kişiyi bir araya getirip, derdimiz bu diye anlatabilmiş olmamız. ARGE Dergisi: Sizce ülkemizde ARGE’nin gelişebilmesi için ne gibi farklı uygulamalar yapılabilir? Taner AKKAYA: Açıkçası bizim eğitim sistemimiz insanlara merak ettirmiyor. “Elma neden düşüyor?” diye sormuyor. Ben burada arkadaşlarımıza sordum, “Pi nedir?” dedim. Değerini söylediler, ama ben ne olduğunu sordum. “Çemberin çevresinin çapına oranı”. Peki, nereden çıkmış? Babilliler bulmuş. Yuvarlak kule-bina yaparken her sıraya kaç tane tuğla gidecek diye çapı 3,15 ile çarparak buluyor. Ama biz bunu merak etmiyoruz. Neden 22/7? Sistem insanları merak etmekten uzak tutuyor. Çünkü bizde bir sistem çalışıyorsa biz dokunma diyoruz. Yeni icat çıkarma diyoruz. Çocukların arabalarının içini merak etmelerine engel oluyoruz. Bunların değişmesi lazım. Bunun da temeli okuldur. Gemiler yaptık, ihraç edilenler de var. Bunlarda bir sürü hatalar yaptık. Ben üniversitelerimizden şunu beklerdim, SSM’ye de önerdim: Gelin hatalarımızı tartışacağımız bir seminer yapalım. Hataları, eksiklikleri ortaya koyma semineri. Kimse gelmez. “Burada gemiler yapılıyormuş, bize bir anlatın” diye bu şirkete üniversitelerden bir tane öğrenci gelmedi şu güne kadar. Oysa bizde, her türlü gemi inşa aşamasında gemi var; burası gerçek bir gemi inşa laboratuvarı. Bir günden bir güne üniversiteden bir hocanın öğrencileri toplayıp da bizi böyle bir ziyarete geldiğini hiç görmedim. Bence eğer ARGE yapmak istiyorsak üniversitelerimizde elmanın neden düştüğünü sorgulamamız lazım. Üniversiteler merak ettirARGE DERGİSİ 15 © MSI Dergisi SÖYLEŞİ I Denizcilik meli. Çocuklar da sadece kâğıttan kitaptan öğrenmemeli; gelip uygulamasını da görmeli. Oysa bakın, 4 Mart günü, ABD’den bir üniversite, 40 kişiyle bizi ziyarete geliyor! ABD geliyor, bizden ise öğrenciyi toplayıp gelen olmadı. Bir de tersine beyin göçü önemlidir. Yurtdışında bulunan yetişmiş araştırmacı ve mühendislerimizin Türkiye’ye dönmesinin sağlanması gerekiyor. © MSI Dergisi ARGE Dergisi: DEARSAN olarak şu an geldiğiniz seviyeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Taner AKKAYA: Titanik gemisi 36 ayda bitmiştir. Biz de burada bir gemiyi 36 ayda bitirdik. Titanik’in deplasmanı yaklaşık 70.000 tondu. İnşasına 1909 yılında başlandı. Yani yaptığımız işlerde tüm dünyayı şaşırtacak bir ileri mühendislik olduğunu düşünmüyorum; ama kendimizi şaşırtacak bir ileri mühendislik olduğunu düşünüyorum. Bir İngiliz, Alman, Amerikalı için sonlu elemanlar zaten belki yıllardır yapılan hesaplar; ancak bizim için, “Biz bunları yapabiliyormuşuz” deyip daha yeni ufuklara yelkenler açabilmek önemli bir şey. Heyecanlandırıcı olan kısım orası. Yıl- 16 www.figes.com.tr Römorkör, tanker ve karakol botu yapıyoruz. Bizim için her gemi anlamlıdır. Hava aracından, kara aracından bahsederken kullanılan, Türkçedeki “o” zamirinin İngilizcesi “it”dir. Gemiler için ise dişi varlıklar için geçerli olan “she” zamiri kullanılır; onlar varlıktır, bir niteliği vardır ve her şeyden önemlisi ruhu vardır. larca hazır projelerle gidilmiş. Kendiniz yaptığınızda ülkeye, devlete ve millete kazandırdığınız pay artıyor. Sac işçiliğinden, kaynak işçiliğinden silah elektronik entegratörlüğüne, sürekli yükseliyorsunuz. Gürültü, titreşim ve sonlu elemanlar hesaplamaları gibi ileri mühendislik uygulamaları yapabilen seviyeye yükseliyorsunuz. Bunun heyecanı çok büyük. Artık gittiğimiz ülkelere biz yaparız diyebiliyoruz; yaptıklarımızı anlatıyoruz. Şu an geldiğimiz seviyede, mesela, bir dünya devi olan Oto Melara, DEARSAN’a top satarken artık hiç düşünmüyor, ”DEARSAN bunun monte edileceği kısmı düzgün yapar mı, hava devresini, elektrik devresini düzgün yapar mı, acaba bunun sistem entegrasyonunu ASELSAN ile birlikte yapabilirler mi?” diye düşünmüyor. Çünkü artık İtalyan da inanıyor. Benim silahlarımı Türk sanayisi entegre eder, çalıştırır, eğitimini verir diyor. Eskiden bu tür büyük firmalara biz gittiğimizde -5 sene kadar önce- satış müdürleriyle ancak konuşuyorduk. Şimdi gittiğimizde, CEO’larla konuşuyoruz, havalananlarında karşılanıyoruz. Bu bizim geldiğimiz yerle ilgili bir göstergedir. Bunun da kilit noktası TUZLA sınıfı gemilerdir. Önce bir şükretmemiz gerekiyor, sonra devletimizin yöneticilerine şükranımızı ifade etmemiz gerekiyor. Böyle çok büyük bir riski almışlar, yıllarca sadece sac işçiliği ve montaj işçiliği yapan bir sektöre gemi yapma onurunu bahşetmişler. Bunun için her konuşmamı, söyleşimi, Türk Deniz Kuvvetlerine, Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)’na ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne teşekkürlerimi bildirerek bitiririm. Bu sektörde, DEARSAN üzerinden, aileleriyle birlikte 15-20 bin kişi hayatını idame ettiriyor. Bu kişiler adına da teşekkür ederim. Onların aldığı bu riskler sayesindedir ki şu an yerlilik oranlarının %60’lara geldiğini düşündüğümüz, milyar dolarlık bir çarktan bahsedebiliyoruz. Bunlar müthiş rakamlar. Biz yaptık diye bir şey yok, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumlarının verdiği oksijen ile biz çalıştık. ARGE Dergisi: Az önce değindiğiniz yurtdışındaki işlerinizden bahsedebilir misiniz? Taner AKKAYA: Şu ana kadar 20 kadar gemiyi yurtdışı müşterilerimiz için inşa ettik. İhracat vatan görevidir, kutsaldır. Herkes ihracat yapmak zorundadır. Ürettiğimiz her bir şey yurtdışına satılmalıdır. Burada değinmek gereken bir konu, bizim yurtdışı satışlarımızda, tabiri uy- ARGE Dergisi: Yaptığınız gemiler içinde sizin için özel bir anlamı olanlar var mı? Taner AKKAYA: Römorkör, tanker ve karakol botu yapıyoruz. Bizim için her gemi anlamlıdır. Hava aracından, kara aracından bahsederken kullanılan, Türkçedeki “o” zamirinin İngilizcesi “it”dir. Gemiler için ise dişi varlıklar için geçerli olan “she” zamiri kullanılır; onlar varlıktır, bir niteliği vardır ve her şeyden önemlisi ruhu vardır. İki Tekne Mukavemet Analizleri © FİGES gunsa “yemek” değil “mutfak”ı satıyor olmamızdır. Biz, müşterimize, kurumlarının geliştirilmesine katkıda bulunmayı öneririz. Tersanelerinin sertifikasyonuna, kalite kontrol süreçlerinin gelişimine, personellerinin eğitimine önem veririz. İş sağlığı güvenliği tedbirlerine önem veririz. Özellikle harp gemileri konusunda uzman personelimizle gerçekten iyi derecede eğitimler verdiğimizi düşünüyorum. İhracat yapmamız için, ülke içinden iş almamız lazım, buradaki kazanın kaynaması lazım. Bizim bu yüksek işletme maliyetlerini, genel giderleri karşılayabilmemiz için buradaki işin dönmesi lazım. SSM, bu sistemi kurarken önce 5, sonra 7 tersaneyle sabit kalacağını düşünerek böyle bir vizyon kurdu. Sektörel strateji dokümanında yazıyor. Biz bu dokümanı referans alarak yatırımlarımızı yaptık, beklenenin çok üstünde bir ihracat yaptık ve yapma hedefimiz var. Ama bizim desteklenmemiz ve Türkiye içinden de yeni projeler almamız gerekiyor. Türkiye’deki tesislerimiz çalışmalı ki yurtdışındaki tesislerimizi destekleyebilelim. tane gemi yaparsınız biri atış birincisi olur, biri atışlarda sonuncu olur. Belki aynı gemidir onlar, aynı tersaneden çıkmıştır; ama geminin ruhu vardır, yaşayan bir organizmadır. Her yerine ayrı özen gösterilmelidir. Her yeri büyük dikkat ile sevgi ile yapılmalıdır. Onun için böyle bir varlık tersanenizde suya iniyorsa size heyecan katar, bir sandal bile olsa bizi heyecanlandırır. Mesela İsveç’te, daha neredeyse suya inerken batan Vasa gemisinin sergilendiğini görürsünüz. Bu olay oradaki halka büyük üzüntü vermiştir. İşte biz de heyecanı her gemimizde duyarız. Aynı sınıftan da olsa, her bir geminin farklı bir kişiliği vardır. Yaptığımız her işten gurur duyuyoruz. ARGE Dergisi: Türk tersaneciliğinin durumu ve geleceği hakkında, sivil ve askeri projeler bakış açılarından görüşlerinizi alabilir miyiz? Taner AKKAYA: Kişisel görüşüm, tersanelerimizin sayısının fazla olduğudur. Onarımla yeni inşayı ayırmak lazım. Herkese Allah kendi yolunda başarı versin, kazançları daim olsun. Ancak tersanelerin büyük çoğunluğunun çağa biraz daha ayak uydurması gereken yerler olduğunu düşünüyorum. Yüksek standartlara uymaları gerekir. Kişisel görüşüm, bir doğal seleksiyon olup © DEARSAN DEARSAN KİLOMETRE TAŞLARI sayılarının azalacağıdır. Bu; birleşerek güçlenmek ile olabilir veya bazılarının sektörden çıkması ile gerçekleşebilir. Bunu zaman içinde göreceğiz. Buna patronlar karar verecekler; biraz da devlet sistemi karar verecek. Devletin büyüklüğünü şuradan gördük: Tuzla bölgesi, Allah korusun, sadece iş kazalarıyla anılan bir bölgeydi; şimdi ihracat rakamlarıyla, ürünlerle anılan bir bölge. Bunu ciddi kontrol mekanizmaları ve ciddi standartlarla devlet sağladı. İnsan hayatının maddi karşılığı yoktur. Bence bu konudaki çalışmalar son 4 senede gayet iyi biçimde yapıldı. Bazı tersaneler, umarım maliyetleri aşağıya çekebilmek için bu standartların en alt seviyesinde kalmaya çalışan bir yaklaşım sergilemezler. Sadece iş sağlığı ve güvenliği olarak bakmamak lazım. Son zamanlarda çevre standartları da oldukça yükseldi ve maliyeti etkiler hâle geldi. Bu da bu konuya yatırım yapanların, sektörde kalması sonucuna yol açıyor diye düşünüyorum. Ama biz kendi vizyonumuzu, elbette başkalarının başarısızlığı üzerine kurmadık, kimse ile bir derdimiz yok, kimsenin rakibi değiliz. ARGE Dergisi: Taner Bey, bu keyifli sohbet ve bize ayırdığınız zaman için çok teşekkür ederiz. Taner AKKAYA: Rica ederim. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Kaynağını pozitif ilimden, mühendislik ve mühendislikte ileri teknikten almayan konuların başarılı olma şansı yoktur. Biz, gemi 42 knot sürat yapıyorsa, niye 44 knot sürat yapmıyor diye merak ediyoruz. ARGE DERGİSİ 17 MAKALE I Savunma Elektromanyetik Uyumluluk ve Girişim Analizleri G Ali Ziya ÖZER Elektrik-Elektronik Mühendisi, FİGES A.Ş. Elektromanyetik Tasarım ve Analizler Bölümü Yüksek Frekans Sorumlusu Dr. Deniz BÖLÜKBAŞ Elektronik Y. Mühendisi, FİGES A.Ş. Elektromanyetik Tasarım ve Analizler Bölümü Ekip Yöneticisi 18 www.figes.com.tr ünümüzde gelişen teknoloji ile birlikte kablosuz cihazlar da yaygınlaşmış ve elektronik bir cihazın elektromanyetik uyumlu olması, kritik önem arz eden bir durum bir hâline gelmiştir. Elektromanyetik uyumluluk (EMU, İng. electromagnetic compatibility / EMC) kriterleri, tasarımın ilk safhalarından itibaren dikkate alınmalıdır. Bu amaçla, tasarlanan elektronik cihazın bilgisayar destekli analizleri yapılmalı ve nihai ürünün EMU kriterlerini sağlaması, EMU ölçüm testleri öncesinde garanti edilmelidir. Bu süreci açıklamak amacıyla bu makalede, EMU analizleri ANSYS HFSS® yazılımı ile kavramsal olarak gerçekleştirilmiştir. 1. EMU Nedir? EMU, elektronik cihaz ve sistemlerin, içinde bulundukları elektromanyetik ortamlarda, kendi fonksiyonlarını yerine getirebilmeleri olarak tanımlanmaktadır. Benzer şekilde, bu cihazlar, diğer elektronik cihazların işlevini kaybetmesine neden olacak elektromanyetik yayılım yapmamalı; dolayısıyla birbirleriyle uyum içinde olmalıdır. Bir sistemin elektromanyetik uyumlu olarak tanımlanabilmesi için, diğer sistemler nedeniyle performansının etkilenmemesi ve diğer sistemlerin performansını etkileyecek bir etkileşime neden olmaması gerekir. Elektromanyetik girişim, bir sistemden (emiter, emitter) yayılan ve diğer sistemle (reseptör, receptor) etkileşen, istenmeyen sinyallerdir. Elektromanyetik kirliliğin, elektronik cihazlara olduğu gibi insan sağlığına da olumsuz etkileri değerlendirilerek askeri ve sivil endüstride çok sayıda standart oluşturulmuştur. Standartlar, ülkelere göre değişkenlik gösterebilmektedir; ancak hemen hepsi, içerik olarak, elektronik bir cihazın yayabileceği elektromanyetik enerji için limit belirlemekte ya da bir cihazın çalışabilmesi için gerekli olan dayanıklılık kriterlerini tanımlamaktadır [1]. Elektronik cihaz üreticileri, ürünlerinin belirlenen standartlara uygunluğunu yasal mevzuata göre garanti etmek zorundadır. Ülkemizde, elektromanyetik uyumluluk belgelendirmesi Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından yapılŞekil 1. İyileştirilmiş tasarım süreci. sinde önemli bir faktördür. Bunu sağlayabilmek için de bilgisayar destekli analizler günümüzde yoğun olarak kullanılmaktadır. Şekil 1'de, bu akışa uygun “İyileştirilmiş Tasarım Süreci” görülmektedir. 2. Elektromanyetik Etkileşim Problemi Şekil 2. EMU analizlerinde kullanılan örnek kutu. Şekil 3. f =3GHz’de kaynağın ışıma paterni. maktadır. Elektromanyetik uyumluluk ölçümlerinin yapılabilmesi için, cihazın, ARGE süreçlerinin tamamlanmış ve üretilmiş olması gereklidir. EMU kriterleri, tasarımın ilk safhalarından itibaren dik- kate alınmazsa ölçüm sonuçlarında hedeflenen kriterlerin sağlanması oldukça güçtür. Karmaşık tasarımlarda, EMU kriterlerinin tasarım aşamasından itibaren gözetilmesi, ürünün maliyet etkin geliştirilme- Elektromanyetik etkileşim problemi; emiter, reseptör ve her iki bileşen arasındaki yol olmak üzere, üç öğeye ayrıştırılabilir. Bu üç öğe arasındaki etkileşimin azaltılması için: a) Emiter yayınımının azaltılması, b) Etkileşim yolunun verimliliğinin azaltılması ve c) Reseptörün dayanıklılığının arttırılması yöntemlerinden biri ya da bir kaçı uygulanabilir. Etkileşim yolu sınıflandırması ise şu şekilde yapılmaktadır: İletken bağlantı yoluyla etkileşim (Conductive coupling): Emiter ve reseptör arasında, güç kablosu, arayüz kabloları gibi fiziksel bir bağlantı vardır. Işıma yoluyla etkileşim (Radiative coupling): Emiter ve reseptör arasında, fiziksel iletken bir bağlantı bulunmaz; ancak ışınım yoluyla Şekil 4. Kutu içine yerleştirilen anten nedeniyle f=3GHz frekansı için elektrik alan dağılımı. ARGE DERGİSİ 19 MAKALE I Savunma emiter ve reseptör arasında elektromanyetik etkileşim bulunmaktadır. Reseptör uzak alanda bulunuyorsa ve emiter ile arasındaki mesafe R ise elektromanyetik alan şiddeti 1/R ile azalmaktadır. Eğer reseptör yakın alanda (mutual coupling) ise ve emiterde manyetik alan etkin ise manyetik etkileşim; emiterde elektrik alan etkin ise kapasitif etkileşim söz konusudur. EMU problemleri, problem çözümünün etkin olarak gerçekleştirileceği cihaza göre sınıflandırılabilir. Bunlar: 1) İletken bağlantı yoluyla etkileşimde emiterin etkisinin azaltılması, 2) Işıma yoluyla etkileşimde emiterin etkisinin azaltılması, 3) İletken bağlantı yoluyla etkileşimde reseptörün dayanıklılığının arttırılması ve 4) Işıma yoluyla etkileşimde reseptörün dayanıklılığının arttırılması şeklinde sıralanır. Reseptörün dayanıklılığı, fonksiyonel özelliklerini yerine getirebilmesi için gerekli şartlar olarak tanımlanabilir ve reseptör üreticisi tarafından belirlenir. Emiterin yayınlayacağı elektromanyetik enerjinin şiddeti, bilgisayar destekli analizlerle hesaplanabilir. Elektromanyetik girişim sinyallerini azaltmanın etkin bir yolu, reseptörü yalıtılmış bir kutu içine koyarak sinyallerin reseptöre ulaşmasını engellemektir. Ancak reseptörün diğer bileşenlerle çalışabilmesi için, kutu içinden dışarıya arayüz kablolarının ulaşması amacıyla boşluklar bırakılmaktadır. Boşluklardan sızan elektromanyetik enerji, elektromanyetik girişim sinyallerine yol açabilir [2]. 3. EMU Analizleri Metodolojisi EMU analizlerinde, kablo konnektör bağlantıları için gerekli boşluklara sahip olan ve Şekil 2’de 20 www.figes.com.tr Şekil 5. Kutu içine yerleştirilen anten nedeniyle kutunun içinde ve dışında oluşan elektrik alan dağılımının yan kesit. Şekil 6. Kutu içine yerleştirilen anten nedeniyle oluşan elektrik alan dağılımı. görülen bir kutu kullanılmıştır. Kutu metal olup arka yüzünde kablo konnektörleri için açıklıklar bulunmaktadır ve boyutları 28x21x7 cm’dir. Simülasyonlar, ANSYS tarafından ticari olarak geliştirilen HFSS yazılımı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. HFSS, endüstriyel standartlarda 3 boyutlu tam dalga elektromanyetik alan simülasyonunu Sonlu Elemanlar Yöntemi (Finite Element Method / FEM) ile gerçekleştiren kapsamlı bir programdır. HFSS; elektrik ve manyetik alanları, akımları, S-parametreleri ile uzak ve yakın alan ışıma sonuçlarını vermektedir. Pasif gömülü elemanların, entegre devre paketlerinin, baskı devre kartı (PCB) ara bağlantılarının ve anten, RF/mikro dalga bileşenleri, biyomedikal cihazlar gibi yüksek frekans yapıların tasarımlarında, HFSS yüksek doğruluk ve performansa sahiptir. Simülasyonu gerçekleştirmek için, kutu içinde ve dışında birer monopol anten, emiter ya da reseptör olarak kullanılmıştır. Ayrıca, aynı anten, kutunun dışına da yerleştirilmiştir. Antenin f = 3 GHz frekansında ışıma paterni, Şekil 3’te görülmektedir. 3.1 Işıma Yoluyla Etkileşimde Emiterin Etkisinin Azaltılması Işıma yoluyla etkileşimde emiterin etkisinin azaltılması amacıyla emiter olarak yukarıda açıklanan monopol anten kutunun içine yerleştirilmiş ve ışınım yapması sağlanmıştır. Kutunun metal olması durumunda, kutunun içindeki ve dışarıya sızan elektrik alan f = 3 GHz için Şekil 4’te gösterilmiştir. Konnektör açıklıklarından yayılan elektromanyetik alan, şekilde açıkça görülmektedir. Kutu içine yerleştirilen anten nedeniyle kutunun içinde ve dışında oluşan elektrik alan dağılımı yan kesiti, Şekil 5'te ve kutu içi ve yü- zeyinde oluşan elektrik alan dağılımı Şekil 6'da görülmektedir. Beklendiği gibi, kutu içinde yer alan anten, kutunun dışına doğru konnektör açıklıklarından yayınım yapmaktadır. 3.2 Işıma Yoluyla Etkileşimde Reseptörün Dayanıklılığının Arttırılması Işıma yoluyla etkileşimde respetörün dayanıklılığının arttırılması için, reseptörün metal bir kutu içine yerleştirildiği durum incelenmiştir. Bu amaçla aynı monopol anten, metal kutudan uzaklığa yerleştirilmiş ve kutu içindeki ve yüzeyindeki elektrik alan değerleri gözlemlenmiştir. Kutu dışına yerleştirilen anten nedeniyle oluşan elektrik alan dağılımının yan kesiti Şekil 7'de ve üstten kesiti Şekil 8'de görülmektedir. Kutunun dışında yer alan anten, konnektör açıklıkları yoluyla kutunun içinde elektrik alan oluşumuna neden olmaktadır. 4. Baskı Devre Kartı İçin EMU Analizleri Bölüm 3’te, basit bir konfigürasyon için ışıma yoluyla etkileşimde reseptörün dayanıklılığının arttırılması ve emiterin etkisinin azaltılması analizleri incelenmiştir. Günümüzde, baskı devre kartları oldukça geniş uygulama alanına sahiptir. Tasarlanan bir baskı devre kartı EMU kriterlerine uygun olarak geliştirilmezse kendisi tıpkı bir kaynak gibi davranır. Bölüm 3’te açıklanan senaryolar, kaynağın monopol anten yerine baskı devre kartı olduğu durumda da geçerliliğini korumaktadır. Benzer analizlerin yapılabilmesi için, baskı devre kartının yakın alan elektrik alan dağılımının bilinmesi gereklidir. Bu amaçla ANSYS tarafından geliştirilen SIwave yazılımı kullanılabilir. SIwave, baskı devre kartı ve elektronik parçaların güç-toprak hattı Şekil 7. Kutu dışına yerleştirilen anten nedeniyle oluşan elektrik alan dağılımının yan kesit. Şekil 8. Kutu dışına yerleştirilen anten nedeniyle oluşan elektrik alan dağılımının üst kesit. ve sinyal bütünlüğü analizleri için elektromanyetik temelli bir çözüm programıdır. Altium, Cadence, Mentor ve Zuken gibi programlarda hazırlanmış projeler SIwave'e aktarılarak; rezonans, yansımalar, simültane anahtarlama gürültüsü, güç-topraklama sıçrama, DC voltaj ve akım dağılımlarının yanı sıra yakın ve uzak alan radyasyon desenleri de hesaplanabilir. SIwave; DC, AC ve EMI simülasyonlarının gerçekleştirilmesi için hibrid ve tam dalga sonlu elemanlar çözüm sistemi içerir. Şekil 8’de görüldüğü gibi, baskı devre kartının yakın alan ışıma paterni, SIwave yazılımı ile elde edilerek benzer analizler gerçekleştirilebilir. 4. Değerlendirme ve Sonuç Bu makalede yer alan analizlerden görüldüğü gibi, tasarlanan elektronik cihazın bilgisayar destekli analizlerinin tasarım aşamasından itibaren yapılması, nihai ürünün EMU kriterlerine uygunluğu sağlanması açısından önemlidir. EMU analizlerinde, ANSYS elektromanyetik ürün ailesi yazılımları başarıyla kullanılmaktadır. Kaynaklar: [1] Clayton R. Paul, Introduction to Electromagnetic Compatibility, John Wiley & Sons, Inc, 2. Basım, 2006. [2] A.Z.Özer, D. Bölükbaş, “Elektromanyetik Dalganın İnsan Dokusuna Olan Etkilerinin Bilgisayar Destekli Analizi”, Elektromanyetik Alanlar ve Etkileri Sempozyumu, EMANET 2013, 8-9 Ekim 2013. [3] Wolfgang Langguth, Fundamentals of Electromagnetic Compatibility (EMC), Hochschule für Technik und Wirtschaft, 2006. ARGE DERGİSİ 21 MAKALE I El Aletleri Ayarlı Montaj Anahtarının Tasarımı ve Mekanik Analizi Fark Yaratan Malzeme Tasarrufu Özet Yiğit ERÇAYHAN Makine Yüksek Mühendisi, İZELTAŞ A.Ş. Ar-Ge Merkezi Murat DELİBALCI Makine Mühendisi, İZELTAŞ A.Ş. Ar-Ge Merkezi Bu çalışmada, İZELTAŞ A.Ş. bünyesinde tasarımını ve üretimini gerçekleştirdiğimiz, patentli ürünümüz olan ayarlı montaj anahtarına ilişkin tasarım iyileştirmesi çalışmalarındaki mekanik analizlerden bahsedilecektir. Söz konusu anahtar, çok çeşitli cins ve ebattaki cıvata ve somunu açabilen, aynı zamanda dünyada üretimi olmayan bir üründür. Kullanım yerine göre, anahtarın ağız ve gövde kısmı çeşitli döndürme momentlerine maruz kalacağından dolayı, ağız ve gövde kısmında oluşabilecek gerilme değerleri ve dağılımı tespit edilmiştir. Analiz çalışmaları sonucu elde edilen veriler doğrultusunda, anahtarın gövde kısmında meydana gelen gerilme değerlerinin kritik seviyede olmadığı tespit edilmiş olup, buna istinaden anahtarın gövde kalınlığı azaltılarak analiz çalışmaları gerçekleştirilmiş ve kalınlığın azaltılması ile gerilme Şekil 2. Mesh işlemi. 22 www.figes.com.tr Şekil 1. Ayarlı montaj anahtarının ilk tasarımı. değerlerinin kritik seviyelere ulaşmadığı tespit edilmiştir. Böylece, anahtarın üretimi için daha az miktarda hammadde kullanılması sağlanarak üretim maliyetleri düşürülmüştür. 1.Giriş Günümüzde, bilgisayar mühendisliği teknolojilerinin ilerlemesinin mühendislik bilimlerine en olumlu etkilerinden biri, mühendislik analizlerinin standart bilgisayarlar tarafından yapılabilir hâle gelmesi olmuştur. Bu analizler sayesinde, bazı durumlarda oluşacak sonuçlar, önceden kestirilebilir bir hâl almıştır. Bu çalışmada kullanılan ANSYS programı, tasarım programları ile senkron şekilde çalışması ve kullanıcı dostu ara yüzü sayesinde, savunmadan otomotive kadar birçok sektörde kullanılan bir programdır. Sonlu elemanlar yöntemini referans alarak çalışan program, gelişmiş çözücüleri sayesinde, en kısa sürede en iyi sonucu kullanıcıya vermeyi vadetmektedir. Bu doğrul- Şekil 3. Ayarlı montaj anahtarına uygulanan döndürme momenti. tuda İZELTAŞ, bünyesine yeni kattığı ANSYS programı ile yaptığı ve yapacağı çalışmalar sayesinde, daha yüksek kalite ve ürün çeşidinde zenginleşmeyi hedeflemektedir. İZELTAŞ’ın bünyesinde kurulan Ar-Ge Merkezi tarafından gerçekleştirilen bu çalışmada; bugüne kadar Türkiye'de ve dünyada üretilmeyen, boyutları 6-22 mm arasında değişen, çeşitli geometrik özelliğe sahip cıvata ve somunları açabilen, ayarlanabilir anahtar ağzına sahip, 8" boyunda ayarlı montaj anahtarının model tasarımı ve mekanik analizi yapılmıştır. Şekil 4. Ayarlı montaj anahtarı ikinci tasarımı. Şekil 5. Mesh işlemi. ARGE DERGİSİ 23 MAKALE I El Aletleri Yapılan analizlerde, ayarlı montaj anahtarının, TS 81 standardına uygun cıvatayı açmak için gereken asgari döndürme momenti uygulandığında, ağız ve gövde kısmında oluşan gerilme değerleri ve dağılımı tespit edilmiştir. Şekil 6. Şekil 6. Ayarlı montaj anahtarına uygulanan döndürme momenti. 2. Ayarlı Montaj Anahtarının Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Gerilme Analizi Bu çalışmada, anahtar ağzı 13 mm olan ayarlı montaj anahtarının iki farklı tasarımı üzerinde gerilme analizi çalışmaları yapılmıştır. İlk yapılan tasarım, ANSYS programına aktarılmıştır (Şekil 1). Ayarlı montaj anahtarının mesh işlemi, 425.310 adet elemanla gerçekleştirilmiştir (Şekil 2). Şekil 3’te belirtilen kırmızı bölgeden ise 25.800 Nmm'lik moment uygulanmıştır. Ayarlı montaj anahtarının ikinci tasarımı, ilk tasarımdan farklı olarak, gövde kısmı daha ince olacak şekilde yapılmış ve ANSYS programına aktarılmıştır (Şekil 4). Mesh işlemi, 650.761 adet elemanla gerçekleştirilmiştir (Şekil 5). İlk tasarımda olduğu gibi, ikinci tasarımda da 25.800 Nmm'lik moment uygulanmıştır (Şekil 6). 3. Analiz Sonuçları (Şekil 7-a). Gerilme dağılımı, anahtarın somunu tutma yüzeyinde meydana gelmiş ve azami gerilme 292,44 Mpa olarak tespit edilmiştir. Ürünün anah- 7 a) Anahtar ağzının sabit kısmında oluşan gerilme dağılımı. Yapılan ilk tasarıma göre gerçekleştirilen analiz sonuçları, Şekil 7’de gösterilmiştir. Uygulanan döndürme momentine göre, ağzın sabit kısmında, ortalama 120 MPa gerilme meydana gelmiştir 7 b) Anahtar ağzının hareketli kısmında oluşan gerilme dağılımı. 7 c) Gövde kısmında oluşan gerilme dağılımı. Şekil 7. Ayarlı montaj anahtarının ilk tasarımının gerilme analizi, a) Anahtar ağzının sabit kısmında oluşan gerilme dağılımı, b) Anahtar ağzının hareketli kısmında oluşan gerilme dağılımı, c) Gövde kısmında oluşan gerilme dağılımı 24 www.figes.com.tr tar ağzının hareketli kısmında meydana gelen gerilmeler, ortalama 100 Mpa civarındadır (Şekil 7b). Aynı şekilde, gerilme dağılımı, çenenin somunu tutma yüzeyinde meydana gelmiş ve azami gerilme, 229,66 Mpa olarak tespit edilmiştir. Ürünün sap kısmındaki ortalama gerilme, 50 Mpa olarak saptanmıştır (Şekil 7-c). Ayarlı montaj anahtarının kritik bölgelerindeki gerilme dağılımı sonuçlarına bakıldığında, elde edilen veriler, kullanılan malzeme olan 31CrV3 alaşımlı çeliğin literatürdeki akma gerilmesi değerinden oldukça aşağıda olduğundan, anahtarın ağız yüzeyinde deformasyon olmayacağı öngörülmüştür. Analiz yapıldıktan sonra, gövde kısmında oluşan gerilme değerlerinin kritik değerlere ulaşmamasından dolayı daha hafif bir ürün elde etmek, aynı zamanda malzeme tasarrufu sağlamak için gövde bölgesinin içi boşaltılarak tekrar gerilme analizi yapılmıştır. Şekil 8’de görüldüğü üzere bir önceki analizdeki aynı şartlar altında yapılan analiz sonucunda ürünün ağzının sabit ve hareketli kısmında ortalama olarak aynı değerler bulunmuştur. Fark olarak ağız kısmında maksimum gerilme değeri 300,12 Mpa, hareketli kısmında maksimum 237,46 Mpa gerilme değerleri elde edilmiştir. Görüldüğü üzere, önceki tasarımda elde edilen maksimum gerilme değerleri ile yeni tasarımla elde edilen maksimum gerilme değerleri arasında kayda değer bir fark olmadığı gözlemlenmiştir. Yeni tasarım ile yapılan analiz sonucunda yaklaşık aynı değerler elde edilmesinden dolayı yeni tasarım uygun bulunmuş ve böylece yeni tasarlanan modelde 43 gr malzeme tasarrufu sağlanmıştır. 4. Sonuçlar Yapılan analizler sonucunda, ikinci yapılan tasarımda, birinci tasarımdakiyle aynı döndürme momenti uygulandığında, gerilme değerlerinin kritik seviyelere çıkmadığı tespit edilmiştir. Bu sayede, yeni tasarım ile eski tasarıma göre, bir üründe 43 gr; yıllık ortalama üretim miktarı ele alındığında ise yaklaşık 500 kg malzeme tasarrufu sağlanmış ve böylece üretim maliyetleri düşürülmüştür. 8 a) Anahtar ağzının sabit kısmında oluşan gerilme dağılımı. 8 b) Anahtar ağzının hareketli kısmında oluşan gerilme dağılımı. 8 c) Gövde kısmında oluşan gerilme dağılımı. Şekil 8. Ayarlı montaj anahtarının ilk tasarımının mukavemet analizi, a) Anahtar ağzının sabit kısmında oluşan gerilme dağılımı, b) Anahtar ağzının hareketli kısmında oluşan gerilme dağılımı, c) Gövde kısmında oluşan gerilme dağılımı. ARGE DERGİSİ 25 MAKALE I Enerji © United States Department of Agriculture Güneş Enerjili Su Isıtma Sistemlerinde Rüzgâr Direncinin FSI Analizi ile Araştırılması Şekil 1: Lykia 300 lt teras tipi GESI. Dr. Emine Cerit Vaillant Group Turkey Türk DemirDöküm Fabrikaları A.Ş. Ar-Ge Simülasyon Sorumlusu Görkem Madenoğlu Vaillant Group Turkey Türk DemirDöküm Fabrikaları A.Ş. Ar-Ge Simülasyon Mühendisi 26 www.figes.com.tr Simülasyon Rüzgâra Karşı Giriş Kullanımı giderek yaygınlaşan evsel amaçlı güneş enerjili su ısıtma (GESI) sistemleri, kuruldukları yerlerde şiddetli rüzgâra maruz kalabilmektedirler. Bu nedenle kurulum seti ve bağlantı şeklinin, çalışma şartları altında güvenlik gereksinimlerini sağlayacak şekilde tasarımı önemlidir. Bu çalışmada, Lykia 300 lt teras tipi bir GESI sistemi kurulum seti ve bağlantı şeklinin, 130 km/sa rüzgâr hızı altındaki davranışı, tek yönlü FSI (Fluid-Structure Interaction / Akışkan-Yapı Etkileşimi) analizi yardımıyla incelenmiş ve elde edilen sonuçların rüzgâr tüneli testinden elde edilen sonuçlar ile uyumlu olduğu belirlenmiştir. FSI problemleri, Türk DemirDöküm Fabrikaları A.Ş. bünyesinde, ANSYS Fluent ve ANSYS Mechanical yazılımlarının birlikte kullanılmasıyla çözülmektedir. Sayısal Analiz FSI analizleri, yapıların etraflarından veya içlerinden geçen akışkan ile birlikte etkileşimli olarak yaptığı dinamik hareketlerin incelenmesine olanak sağlamaktadır. Akışın etkisinden kaynaklanan yapının hareketi ya da deformasyonu, akışı etkileyecek büyüklükte değil ise tek yönlü (one-way); eğer akışın karakteristiğini değiştirecek büyüklükte ise çift yönlü (twoway) FSI yaklaşımı kullanılmalıdır. Bu çalışmada, tek-yönlü bir FSI uygulaması ele alınmıştır. Diğer bir deyişle yapı üzerindeki akış kaynaklı basınç etkisi sonlu elemanlar modeline aktarılmış; fakat yapının akışa tepkisi ihmal edilmiştir. Lykia 300 lt teras güneş enerjisi setinin belirlenen şartlar altındaki davranışlarının gözlemlenebilmesi amacıyla yapılan FSI analizi, iki aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada, CFD (Computational Fluid Dynamics / Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği) analizi sonucunda, kolektöre ve solar tanka etki eden basınç değerleri bulunur. İkinci adımda, bulunan basınç dağılımları yapı üzerine etki ettirilerek yapının bu yüke vereceği tepki belirlenir. Bu çalışmada, yapılan FSI analizinin yapısal kısmında izlenilen prosedürden bahsedilecektir. Rüzgârın arkadan estiği durumda, kolektörün üst ve alt bölgelerinde oluşan basınç farkı, kolektörü hareket etmeye zorlamaktadır. Bu ise Şekil 2 a Şekil 2 b Şekil 2: a) Analizi yapılacak sistemin üretim modeli, b) Hesaplamaların yapılacağı model. kurulum setine etki eden bir yük oluşturur. Sistemde kolektörler, ayak setine farklı açılarla monte edilebilmektedir. Yapılan çalışmada, sisteme etkiyen rüzgâr yükünün en çok olacağı 40 derecelik montaj durumu seçilmiştir; böylece sistem en kötü şartlarda test edilecektir. Analizin yapısal kısmına, geometri üzerinde gerekli basitleştirmeler yapılarak başlanmıştır. Model üzerinde ağ yapısı oluşturmayı zorlaştıracak, çözümü uzatacak ve aynı zamanda sonuçları etkilemeŞekil 3 a yecek vida dişi ve bölünmüş küçük yüzeyler gibi ayrıntılar sadeleştirilmiş; kullanılan sac malzemeler yüzey olarak modellenmiştir. Aynı zamanda, modelin simetrisinden de yararlanılmıştır (Şekil 2). Bu şekilde, ağ yapısı oluşturulurken kullanılacak eleman sayısı büyük ölçüde azaltılmış ve kalitesi arttırılmıştır. Ayrıca, modeli ANSYS Mechanical yazılımına aktarmadan önce, bağlantı elemanları, profiller ve diğer parçalar arasındaki kontakların gerçekteki duruma uygun olması için, gerekli yerlerdeki yüzeyler bölünerek kontak yüzeyleri hazırlanmıştır. Böylece, kritik bölgelerde en doğru sonuçlara ulaşmak mümkün hâle gelmiştir. Simetri ekseninden kesilerek analize yarım hâlde dâhil edilen modelin, ANSYS Mechanical yazılımı içindeki simetri koşulu kullanılarak tam model davranışları göstermesi sağlanmıştır. ANSYS Mechanical yazılımı üzerinde, kontakların ve ağ yapısının oluşturulması gibi işlemlere geçmeden önce, ANSYS Workbench arayüzünde bulunan “Engineering Şekil 3 b Şekil 3: Model üzerinde oluşturulan ağ yapısı ve ağ yapısının ayrıntılı görüntüsü. ARGE DERGİSİ 27 MAKALE I Enerji Şekil 4: Modelde kullanılan yükleme ve destekler. Şekil 5: CFD sonuçlarında ANSYS Mechanical’a aktarılan basınç dağılımları. Şekil 6: Aktarılan basınç dağılımlarının kontrolü ve geometri üzerinde yaptığı etki. 28 www.figes.com.tr Data” sekmesinden, analizde kullanılacak malzemeler belirlenmiştir. Bu çalışmada, 290 MPa akma dayanımına sahip çelik ve 150 MPa akma dayanımına sahip alüminyum kullanılmıştır. Materyallere plastik davranışları ekleyebilmek için, malzeme özelliklerinden “Bilinear Isotropic Hardening” kullanılmış ve tanjant modülü 100 MPa olarak seçilmiştir. Ayrıca solar tank ve kolektörlerin ağırlıklarının ayarlanması için, farklı yoğunluklarda oluşturulan malzemeler de analize dâhil edilmiştir. Geometrik modelin hazırlanması ve kullanılacak malzemelerin tanımlanmasından sonra, basitleştirilmiş model ANSYS Mechanical yazılımına aktarılarak parçalar arasındaki kontaklar ve kontak parametreleri belirlenir. Bu çalışmada, parçalar arasında sürtünmesiz (frictionless), sabit (bonded) kontaklar ve tek doğrultuda dönmeye izin veren mesnetler (revolute joint) kullanılmıştır. Ayrıca çok sayıda doğrusal olmayan (non-lineer) kontak içeren bu tarz analizlerde, “Contact Tool” kullanılarak kontakların çalışıp çalışmadığı ya da çalışmaları için ne tür önlemler alınabileceği, analizin sonuçlanması beklenmeden görülebilir. Analiz prosedüründe kontaklar belirlendikten sonraki adım, ağ yapısının oluşturulmasıdır. Gerekli parametreler girildikten sonra, modelin ağ yapısı oluşturulabilir. Yapılan çalışmada, özellikle profiller üzerindeki kontak bölgeleri gibi kritik bölümlerde ağ yapısı sıklaştırılarak, oluşabilecek sayısal hataların en aza indirilmesi amaçlanmıştır (Şekil 3). Bir sonraki aşamada, yapı üzerine etki eden yüklerin ve desteklerin analize dâhil edilmesi gerekir (Şekil 4). FSI çalışmalarında genel olarak en önemli yükleme; CFD sonuçlarından gelen basınç dağılımı ve sıcaklık gibi etkilerdir. Bu çalışmada, CFD çözümlerinden elde edilen basınç dağılımlarının, CFD dosyasındaki hangi geometriden yapısal alandaki hangi geometriye aktarılacağı seçilmiş ve aktarma işlemi gerçekleştirilmiştir (Şekil 5). Basınç dağılımları aktarılırken oluşabilecek karışıklıklara karşı içe aktarılan (import edilen) yükün geometrisini ve ne ölçüde doğrulukla aktarıldığını, ANSYS Mechanical yazılımının içinden görmek mümkündür (Şekil 6). Sisteme etki eden diğer yükler olan kolektör ve solar tankın ağırlıklarının analize dâhil edilebilmesi için yerçekimi ivmesi açılmıştır. Profillerin cıvatalar yardımıyla sabitlendiği bölgelere sabit destek (fixed support); yere değen kısımlarına ise sürtünmesiz destek (frictionless support) uygulanmıştır. Bu çalışmadaki gibi lineer olmayan malzeme ve kontaklar barındıran analizlerin çözümlerinin tek adımda yapılması pek mümkün değildir. Çözüm elde edilse bile sonuçların doğruluğu şüpheli olmaktadır. Bu sebeple bu çalışmada, analiz ayarlarında, çözümün 50 adımda yapılması gerektiği belirtilmiş; böylece daha kolay ve güvenilir sonuçlar elde edilmiştir. Şekil 7: Profiller üzerindeki deformasyon değerleri. Analiz Sonuçları Yapılan FSI analizinden elde edilen sonuçlarda, parçalar üzerindeki gerilimler ve parçaların deformasyon değerleri incelenmiştir. Bulunan toplam deformasyon sonuçlarından, parçaların ne kadar ve hangi yönde hareket ettikleri anlaşılmıştır (Şekil 7). Bulunan sonuçlar ışığında, U profiller üzerinde, 6 mm’yi aşan deformasyon değerleri görülmüştür. Bu değerler, U profiller üzerinde burkulmaya sebep olabileceğinden, bu simülasyondan çalışmasından sonra U profiller için burkulma analizi de ayrıca gerçekleştirilmiş ve profillerin bu çalışma şartları altında gü- Şekil 8: Solar tank ve kolektörlerin deformasyon değerleri. venli bir şekilde çalışabileceği görülmüştür. Profillerin dışında, kolektörler ve tankın deformasyon değerleri, bu parçaların etraftaki yapılara çarpması ya da zarar vermesi gibi olasılıklar göz önüne alınarak yapılan analizler sonucunda, Şekil 8’deki gibi belirlenmiştir. Tank ve kolek- törler üzerindeki en yüksek yer değişimi 5 mm mertebesinde olup, bu yer değiştirmenin sisteme etkisi güvenli sınırlar içindedir. Profiller üzerinde oluşan gerilmeler, Şekil 9’da görülmektedir. En yüksek gerilmelerin görüldüğü, U ve sigma profillerin birleşim bölgesi, Şekil 10’da detaylı gösterilARGE DERGİSİ 29 MAKALE I Enerji miştir. Parçalar üzerinde meydana gelebilecek ve akma dayanımından yüksek gerilim değerlerinin yerleri ve bu alanların büyüklükleri belirlenmiştir. Sonuç olarak, bu bölgelerin parçaya zarar verecek büyüklükte olmadığı belirlenmiş; ayrıca sistem üzerine gelecek bu kadar güçlü bir rüzgâr yükü bir seferlik (sürekli olmayan) bir yükleme olacağı için, sistemin bu şartlar altında zarar görmeyeceği belirlenmiştir. Sonuç Lykia 300lt teras tipi bir GESI sisteminde 130 km/h rüzgâr hızı altında meydana gelecek etkilerin belirlenmesi için yapılan bu çalışmada, tek yönlü FSI analizi kullanılmıştır. Bu analiz kullanılarak elde edilen sonuçların, rüzgâr tüneli testi ile bulunan sonuçlarla uyumlu olduğu görülmüştür. Bu çalışmanın, ayrıca, uygulamada kullanımı giderek artan FSI analizlerine ilgi çekmesi ve FSI uygulamalarından bir örnek vererek ilgili alanlarda çalışan mühendis ve araştırmacılara yöntemin uygulanışı konusunda fikir vermesi beklenmektedir. Şekil 9: Profiller üzerindeki gerilim dağılımı. Şekil 10 a Şekil 10: a) U profiller, b) sigma profiller üzerinde görülen malzemelerin akma dayanımları üzerindeki gerilimler kırmızı renk ile gösterilmiştir. Şekil 10 b 30 www.figes.com.tr MAKALE I Genel Makina ÖZET Türkiye'deki hırsızlıkların büyük kısmı, yaygın ifadeyle kapı kırılarak yapılmaktadır. Oysa "Kapı kırma"ların çok azında gerçek anlamda kapı kırılır. En yaygın yöntem, halk Kadir İÇİBAL arasında “göbek” olarak biliMakina Mühendisi nen kilit silindirinin (barel) Kale Kilit kırılmasıdır. Böylece kilit koAr-Ge Bölümü layca açılabilir. Bu çalışmada, silindirin kırılmasını engelleyecek bir silindir destek parçasının (Silindir Takviye Elemanı) tasarım süreçleri özetlenecektir. Tüm aşamalarında bilgisayar destekli analiz programı ANSYS’in kullanıldığı tasarım süreci ve yapılan analizler, görseller ve teknik açıklamalarla sunulmuştur. Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Kilit Silindir Destek Parçası Dizaynı Hırsızların İşi Daha Zor 1. Giriş Bir hırsızlık yöntemi olarak kilit silindirinin kırılması, hırsızlar tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Silindirin hammaddesi olan MS58 kalite pirinç, sağlamlık ve üretilebilirlik açısından optimum bir seçimdir ve bu nedenle silindir imalatında kabul görmüş bir standart haline gelmiştir. Ne var ki pirinçten imal edilen silindir, özel olarak yapılmış kırma aparatıyla veya ayarlı pense ile yapılacak bir zorlamaya karşı koyacak seviyede değildir ve kırılma riski taşır. Euro profil olarak bilinen silindir profilinin montajının yapılabilmesi için, içinden M5 vidanın geçebileceği bir delik açılmakta ve bu deliğe diş çekilmektedir. Silindir, kırılmaya çalışıldığında, bu M5 vida dişinin açıldığı bölgeden kırılmaktadır. Kale Kilit, bu bilgi ve deneyimlerinden hareketle kırılmaya karşı daha dayanıklı bir silindir üretme kararı almış ve bu çalışmayı başlatmıştır. 2. Silindirin Takviye Elemanlı Konstrüksiyonu Standart silindir gövdesi, pirinç malzemeden üretilen ve farklı boylarda olabilen mamullerdir (Şekil 1). Dünyada zamak, alüminyum ve çelik malzeme kullanılarak üretilen silindirler de olmakla birlikte; pirinç, silindir malzemesi olarak en yüksek oranda kullanılmaktadır. Bu çalışmada ilk olarak, pirinç silindirin kırılma şekli değerlendirilmiştir. Kırılma koşullarını ve uygulanabilecek kuvveti değerlendirebilmek için manüel ve çekme makinesinde kullanılabilecek aparatlar yapılmıştır (Şekil 2 ve 3). Testler ve eldeki deneyimlerle silindirin en zayıf noktası olan M5 vida deliğinden kırıldığı gözlenmiştir. Şekil 1: Standart Euro profil kesitli silindir. Kırılmaya karşı elde edilen ampirik değerlerden sonra, tasarım aşamasına geçilmiştir. Şekil 4’te görüldüğü gibi, M5 vida deliğini de kapsayacak bu şekilde, sistemin tümünün mukavemetini arttıracak bir dizayn yapılmıştır. Dizayn incelendiğinde, tasarlanan tek bir parçanın silindir profilinin altını oluşturduğu görülebilir. Silindirin en zayıf yeri olan M5 tespit vidası bölümü, komple takviye parçasının içinde kalmaktadır. Bu sayede, vida bölgesi kuvvetlendirilmiştir. Takviye parçasındaki kanallara ve takviyenin üst tarafına, silindir profilini tamamlayacak şekilde pirinç parçalar monte edilmektedir. Silindirin şifreleme kısmı, Şekil 2: Manüel zorlamalı özel test aparatı. ARGE DERGİSİ 31 MAKALE I Genel Makina Şekil 6: Alternatif tasarım. Şekil 3: Kuvvetin bilgisayar kontrolünde uygulandığı test düzeni. Şekil 5: İlk tasarımın manüel test sonrası deforme olmuş hali. 32 www.figes.com.tr yani pimler ve tüpler, pirinç gövde içinde kalmakta; bu şekilde, silindir, anahtarla birlikte görevini yapabilecek şekilde tamamlanmaktadır. Bir diğer çok önemli konu ise takviye parçasının silindirle bağlantısıdır. İlk tasarımda, vida ve yarıklı pim ile montaj düşünülmüştür. Bu tasarım ile analizler yapılmış, analiz sonucunda mukavemet değerlerinin kritik olduğu görülmüştür. Devamında fiili testler de yapılmıştır. Gerçekten de manüel ve test cihazında yapılan denemeler sonrasında gerçekleştirilen ilk tasarımın, tatminkâr olmadığı görülmüştür (Şekil 5). Alınan sonuç sonrası, yeni tasarımlar yapılmıştır. Yapılan tasarımlar, ilk olarak ANSYS ile irdelenmiş; bu çalışmaların sonrasında da Şekil 6’da görülen model seçilmiştir. Yeni dizaynda, iki vida bağlantısı yerine, 4 vida bağlantısına geçilmiştir. Bu sayede, pirinç gövde parçaları ve takviye parçanın çok daha sağlam olabileceği ve yüksek zorlanmalarda dahi sistemin kırılmadan, sorun çıkarmadan çalışabileŞekil 4: Takviye ceği, analiz sonuçlarıyla gösteparçasının 3 boyutlu rilmiştir. modeli. Analiz sonuçlarına göre, malzeme seçimi gözden geçirilmiş ve uygun olan malzeme tespit edilmiştir. Yeni malzeme numunesi ile testler yapılmış; sonuçların uygunluğu yapılan testlerle de görülmüş ve onaylanmıştır. Takviye parçası tasarımı ve malzeme seçimi, sonlu elemanlar yöntemi ile yapılan analizler sonucunda çok hızlı şekilde netleşmiş ve karar verilen malzeme doğrultusunda, sadece doğrulama için fiziki testler yapılmıştır. Takviye parçasından sonra kritik konu, bağlantı cıvatalarının mukavemetidir. Bir kaç adımda yapılan analizler sonucunda, mevcut kullanılan cıvatalar seçilmiştir. Son seçilen cıvatalarla fiziki test uygulanmıştır (Şekil 8). 3. Sonuç Bilgisayar destekli tasarım programında yapılan tasarımların ANSYS ile analizi yapılmış ve uygun tasarımlar için laboratuvarda mekanik doğrulama testleri gerçekleştirilmiştir. Testler, TS-EN-1303 standardına göre yapılmıştır. Standarda uygunluğun tespit edilebilmesi için, var olan test düzenekleri kullanılmıştır. Ayrıca kırılma testi, özel bir aparat kullanılarak, manuel olarak yapılmıştır (Şekil 2). Laboratuvarda hazırlanmış, kuvvetin bilgisayar kontrolünde uygulandığı test düzeneğinde de denemeler yapılmıştır (Şekil 3). Sonlu elemanlar analizi, tasarım sürecinin hızlandırılmasında çok etkili olmuş; maliyetlerin düşürülmesinin ötesinde, istenilen Kale Kilit kalitesine çok daha hızlı ulaşılmasını sağlamıştır. Şekil 7: Dört cıvatalı konstrüksiyonun gövde analizi. Şekil 8: Cıvata, mukavemet, hammadde ve boyut değişikliği analizleri. ARGE DERGİSİ 33 MAKALE I Otomotiv Simülasyon Analiz Metodu ile Araç İçi Isıtma Kaloriferi Geliştirme Çalışmaları K Şebnem MARMARA Makine Mühendisi, AR-GE Simülasyon Müh. KALE Oto Radyatör A.Ş. Zeki TOSUN Makine Yüksek Mühendisi, AR-GE Tasarım Yöneticisi KALE Oto Radyatör A.Ş. ALE Oto Radyatör’ün, tüm alt yapısı tamamlanan ve yeni modern binasında hizmet veren AR-GE Merkezi, 2011 yılında faaliyete girmiştir. Aynı yıl ANSYS yazılımının KALE Oto Radyatör tarafından kullanılmaya başlanması ile birlikte, termal analizlerin yanı sıra yorulma, titreşim ve termal gerilme analizleri gerçekleştirilmeye ve bunların sonuçları detaylı olarak raporlanarak müşterilere sunulmaya başlanmıştır. Günümüzde üretim süreçlerini kısaltmanın ve üretimde maliyeti düşürmenin önemi düşünüldüğünde, bilgisayar yazılımlarının bu süreçlerde kullanılmasının sağladığı faydalar göz ardı edilemez. Bilgisayarlı simülasyonlar sayesinde, tasarlanan bir ürünün gerçek (fiziksel) prototipi yapılmadan, sanal ortamda istenilen şartlarda analizleri gerçekleştirilebilmekte ve tasarımda gerekli değişikliklere gidilebilmektedir. Şekil 1. Termal analizi yapılan ısıtma radyatörüne (kalorifer) ait 3B model görüntüsü. Bu çalışmada, bir otomobilin ısıtma-havalandırma ve klima (heating, ventilation and air conditioning / HVAC) sistemi bünyesindeki bir ısıtma peteğinin (Şekil 1) tasarımında, tüp diplerinin ter- Şekil 2. CFD analiz ile sınır şartları yüklenen kalorifere ait sıcaklık dağılımları. 34 www.figes.com.tr Şekil 3. Kalorifer peteği CFD akım çizgileri. mal gerilmelerinin hesaplanması anlatılacaktır. Bu hesaplamalar, eğer varsa tüp dibi çatlaklarının üretimden önce tespit edilmesi ve tasarım üzerinde gerekli değişikliklerin yapılmasını mümkün kılmaktadır. Çalışmaya, bilgisayar ortamında 3 boyutlu (3B) olarak tasarımı tamamlanmış olan bir kalorifer peteğinin, bir katı modelleme programında hesaplamalı akışkan- lar dinamiği (Computational Fluid Dynamics / CFD) analizi için uygun bir model haline getirilmesi ile başlandı. Bir hacim olan model, öncelikle 3B tasarım programında yüzey haline getirildi ve içerisinde dolaşan soğutucu sıvı, dondurulmuş gibi düşünülerek ayrı bir hacim haline getirildi. Böylece, CFD analiz için ihtiyaç duyulan son model haline ulaşılmış oldu. Daha sonra, programa aktarılan (import edilen) geometrinin malzemeleri tanımlandı. Kalorifer peteğinin kazanlarına, tablalarına ve tüplerine alüminyum (A3003); içerisinde dolaşan soğutucu akışkana (%50 su + %50 etilen glikol) ait akışkan ve malzeme sabitleri tanımlandı. Alüminyum için yoğunluk, özgül ısı ve ısı iletim katsayısı sabitleri; soğutucu akışkan için ise yoğunluk, viskozite, özgül ısı ve ısı iletim katsayısı sabitleri kullanıldı. CFD analizinde çözüm yaklaşımı olarak, iç ve dış akışkan giriş koşulları, kalorifer peteği için sabit tutulmuş biçimde ısıl performans ve akış analizi yapıldı. CFD programına aktarılan katı modelin mesh işlemi ile ağ yapısı oluşturuldu. Kalorifer peteğinden istenilen performans verileri programa tanımlandı. Bu analizde, soğutucu akışkanın kalorifer peteğine giriş şartı olarak akışkanın debisi (lt/dk), giriş sıcaklığı (°C), çıkış şartı olarak çıkış basıncı P=0 ve tüp yüzeylerine birim ısı akısı Şekil 4. Petek yüzeyindeki sıcaklık dağılımları. Şekil 5. Yapılan analiz sistematiği. ARGE DERGİSİ 35 MAKALE I Otomotiv Şekil 6. Isıl gerilmeler. (W/mm2) sınır şartları tanımlandı. Yapılan 1600 iterasyon ile kalorifer peteğinin bu yüklemeler altında akış ve ısı transfer analizi tamamlandı. CFD analiz sonuçları, Şekil 2’de gösterilmiştir. Sonraki adımda, yapısal analiz yapabilmek amacıyla, peteğin yüzeyindeki sıcaklık dağılımlarına ilişkin CFD analiz sonuçları (Şekil 3), ANSYS Mechanical’a aktarıldı (Şekil 4). Böylece, tüp ile tablanın birleştiği kısımlardaki -diğer bir deyişle tüp diplerindeki- termal gerilmeleri görebilmek için analiz yapılabildi. ANSYS içinde, “External Data”ya “steady-state thermal” analiz “steady-state thermal” analizin çözümüne de “static structural” analiz bağlandı (Şekil 5). “Engineering data” kısmına, malzemeler tanım- Şekil 7. Eşdeğer gerilmelere ait sonuçlar. 36 www.figes.com.tr landı. Tekrar mesh işlemi ile ağ yapısı oluşturuldu. Termal sınır şartları tanımlandı. “Static structural” kısmında da peteğe gerekli sabitlemeler yapıldı ve müşteri tarafından istenilen 3 eksende de ivmeler tanımlandı. Sıcaklığın da etkisiyle istenilen ivme değerlerinde, kalorifer peteğindeki termal gerilme sonuçlarına ulaşılabildi. Şekil 6 ve 7’de, tüp diplerinde oluşan azami ve asgari termal gerilmeler yer almaktadır. Kalorifer peteğinin tüplerinde kullanılan alüminyum malzemesinin akma gerilmesi, 220 MPa’dır. Tüplerde hesaplanan azami gerilmeler, malzemenin akma gerilmesi değerinin çok altında olduğundan, peteğin tasarımında herhangi bir değişikliğe gitmeye gerek duyulmayacağı ortaya çıkmıştır. SONUÇLAR Bu çalışmada, bilgisayar ortamında akışkanlar dinamiği analizi ve yapısal analiz yöntemleri birleştirilerek, tasarımı yapılmış bir kalorifer peteğinin üzerindeki yüksek termal gerilmeye sahip olan tüp veya tüpler tespit edilmiştir. Bu tür bir mühendislik analizi yaklaşımı, termal gerilemelerin yüksekliğinden dolayı sızıntı oluşturma ihtimali olan bölgeleri, daha prototip üretimi yapılmadan belirlemeye olanak sağlamaktadır. Buradaki çalışmada gerek duyulmamasına rağmen, sızıntı oluşturma olasılığı olan bölgelerde kalınlıkların arttırılması, kullanılan malzemenin değiştirilmesi veya tasarımda değişiklikler yapılması gibi önlemlerin uygulanması mümkündür. Böylece, ileride oluşması muhtemel olan hasarlar daha ürün tasarım aşamasında önlenebilir.
Benzer belgeler
1-F2-Giris2_Layout 1
Son olarak, FİGES’teki ve dolayısıyla dergideki çalışma hayatımı noktaladığım haberini sizlerle paylaşmak istiyorum. ARGE Dergisi’ne, yayın hayatında
başarılar diliyorum.
Gelecekte yine görüşmek üz...