GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı
Transkript
GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı
GeroPaper - No. 6- Kasım 2015 GeroPaper - No. 6- Kasım 2015 GeroPaper İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com Bilgelik ve Yaşlılık Prof. Dr. İsmail Tufan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Gerontoloji Bölümü 1 Giriş Bilmek fiilinden türetilen bilge sözcüğünün sözlükteki tanımı “her şeyi bilen ve bildiğini sağlam ve iyi bilen kişi” olarak yapılmaktadır (Ediskun & Dürder, 1985). Fakat bilge denildiğinde aklımıza bilimlerin tümünde diplomalı profesörler gelmiyor. Daha ziyade ileri yaşlılığın özelliklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Gerontolojinin tüm yaşamı kapsayan perspektifinde, bilgelik, aktüel gerontolojik konulardan biri haline gelmiştir. Bununla ilgili çeşitli teorik kavramlar ortaya atılmıştır (Sternberg & Lubart, 2001). Kültürel Perspektif Kültür tarihi açısından bakıldığında, bilgeliğin, eskiden beri ileri yaşlılık ile bağdaştırıldığı görülmektedir. Eski Hint felsefesinde Upanişatlar döneminde (İ.Ö. 1000 civarı) yaşamın, her biri 20’şer yıllık dönemler şeklinde düşünülen dört safhadan meydana geldiği kabul edilirdi. 1. safha öğrenme dönemiydi. Erkek, kendi seçtiği bir öğretmenden Veda’nın (Hintlilerin en eski dini yazıları) aktardığı bilgelikleri hakkında bilgiler edinmeliydi. 2. safhada baba olmak ve aile kurmak geliyordu. 3. safhada çocukların evden ayrılmasıyla erkek, eşiyle birlikte dünyevi işlerden geri çekilmeli ve sonsuzluğa hazırlık yapmalıydı. 4. safhadaki görevi ise bütün malvarlığından ve eşinden vazgeçerek, yaşamını mutlak feragat içersinde bir dilenci olarak devam ettirmekti (Helmchen, Kanowski & Lauter, 2006, S.29). Batı ve Doğu uyarlıklarında bilgelik, bilginin belli bir türü olarak kabul edilmektedir. Bu bilgilere sadece ufak bir azınlığın erişebileceğine inanılmaktadır (Borscheid, 1994). İncil’de akıl ve güç, Eski Yunanistan’da öğrenilir ve öğretilir bilgiler (pratik bilgelik), fakat kısmen de insani uğraş ve tecrübelerle elde edilemeyen tanrı vergisi (felsefi bilgelik) olarak kabul edilmiştir. Doğu uygarlıklarında akıl ve mantığın, bilgelik mertebesine erişmeyi engellediği görüşü yaygındır. Daha çok düşünme (akıl) ve anlatım yoluyla erişilemeyen “yaşamın anlam ve amacıyla” bağlantılı bir özellik olarak kabul edilmektedir (Fillip, 1999). Bilgelik Nedir? Bütün kültürlerde bilgelik üzerine tasavvurlar bulunmasına rağmen, kesin tanımı yoktur (Clayton & Birren, 1980; Fillip, 1999). Herhalde böyle bir tanımın zorluğu, hatta imkansız oluşu, bilgeliğin “ne” olduğuna da kesin bir yanıt bulunamayacağına işaret etmektedir. Bilgelik ve yaşlılıkla arasında algılanan bağlantılar, muhtemelen yaşlılığın olgunluk, hayati kararlarda yüksek özgüven ve hayatı genel hatlarıyla GeroPaper - No. 6- Kasım 2015 algılayabilme yetenekleri ile bağdaştırılmasından ileri gelmektedir. Yaşlılık öğretilebilir, Gerontoloji bunu yapmaktadır. Fakat yaşlılık yaşantıları, sadece ortaya çıktıkları andaki “toplam biyografinin bir sonucudur” (Niederfranke, SchmitzScherzer & Flipp, 1999). Toplam biyografinin sonucu olan yaşantıların yaşam tecrübelerine dayanması, bilgeliğin, sabit değil, dinamik bir yapıya sahip olduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca bunların dönem göre değişeceğini dikkate almak gerekir. Bu yüzden “her kuşak kendi döneminin bilgeliğini kendisi keşfetmek zorundadır” (Erikson, 1971; Helmchen, Kanowski & Lauter, 2006). 2 1990’lı yılların başlarında yapılan bir araştırmada, bilgeliğin, sadece yaşlılığa özgü bir özellik olmadığı inancının yaygın olduğu da görülmüştür. Hatta bilgeliğin ters U-biçiminde bir fonksiyona bağlı olarak zamanla değiştiği kabul edilmektedir. Yani çocukluktan orta yaşlara kadar arttığı, doruk noktaya eriştikten sonra azaldığı kabul edilmektedir (Lang, Görlitz & Seiwert, 1992; Niederfranke, Schmitz-Scherzer & Flipp, 1999). Kendi tecrübelerinden yararlanabilen gençler de bilge olabilir (Filipp, 1999). Bilgeliğe akıl ve mantıkla ulaşılabileceği kabul edilirse, bilgelik “düşünme yeteneğindeki yeni bir kalite” olarak kabul edilebilir (Niederfranke, Schmitz-Scherzer & Flipp, 1999). Bir Türk atasözünün belirttiği gibi “akıl yaşta değil baştadır.” Burada ufak bir parantez açıp şunu vurgulamak gerekir: Akıl, ne gençliğin ne de yaşlılığın bir özelliğidir. Buna rağmen hala yaşlandıkça zekanın gerilediğine inanalar bir hayli fazladır. Yaşam Tecrübeleri ve Bilgelik Bireysel tecrübelerin bir sonucu olduğu kabul edilen bilgelik, yaşamın kaçınılmaz durumlarıyla baş edebilme yeteneği olarak “stratejik bilgiler” sınıfına girmektedir. Bilgelik hayati sorunlarla ilgili “uzmanlık bilgileri” olarak ileri yaşlarda yaşam tecrübelerinin doğurduğu bir sonuçtur (Filipp, 1999). Yaşam tecrübeleri birikimi olarak tanımlanan yaşlanma sürecinin zaman kavramından ayrı düşünülmesi de mümkün değildir. İnsanlar yaşamları boyunca zaman kavramıyla bağlantılı çeşitli tecrübeler edinir ve buna bağlı düşünceler geliştirirler. Fakat zaman kavramının bireysel düzlemlerdeki farklı kalitelerine dikkat edilmelidir. Nitekim geride bırakılan süre ve geriye kalan süre ve bireysel zaman duyguları arasında farklılıklar bulunduğu saptanmıştır. Örneğin midlife crisis olgusunda bu farklılıklar ortaya çıkabilir. Bazı kimseler yaşanan yılları dikkate alarak geriye kalan süreye tamamen farklı tepkiler vermektedir (Filipp, 1999). Tecrübeler genellikle gelişim kavramıyla birlikte düşünülür. Fakat yaşam tecrübelerinin, insani gelişim ödevlerinin bir sonucu olmadığı, bireysel tecrübelerin (örneğin hastalık, ölüm vs.) yaşam krizi tezinde stres değerine göre sınıflandırabildikleri ve iç ve dış kuvvetlerin etkileşiminden doğan bir sonuç oldukları kabul edilmektedir. Dolayısıyla yaşam tecrübeleri hem bir süreç hem de bir üründür. İnsanlar, kişisel tecrübelerini kendilerine özgü tarz ve biçimlerde işleme tabi tutarak, bunlardan kendi yaşamlarıyla bağlantılı “anlamlar” çıkarmaya çalışmaktadırlar. Dolayısıyla bilgelik yaşam tecrübelerinin yarattığı bir sonuç olarak değil, daha ziyade bunlardan anlam çıkarabilme yeteneği olarak tanımlanabilir. Bunu ne kadar iyi başarabiliyorsa, insan o derece bilgedir, denilebilir (Filipp, 1999). Bilgeliğin Özellikler Bilgelik “insan hakkındaki bilgilerin taç giymesi” ve insanın erişebileceği en üst düzeydeki yeterlik olarak kabul edilmektedir (Baltes & Smith, 1992; Filipp, 1999). Yaşamın zorluklarıyla ilgili objektif ve stratejik bilgiler, başlıca nitelikleri arasında gösterilmektedir. Bunlar sayesinde, yaşamın zorluklarının üstesinden daha kolay gelebilme olanağı doğmaktadır. Bunun yanı sıra bilgelik, yaşam tecrübelerinin zaman sürecine içersine oturtulabileceğini, yani anlamını zamansal bağlamlar dikkate alınarak kazandığı bilincine erişmeyi gerektirmektedir. Öte yandan biyografileri ve yaşamsal kararları farklı açılardan değerlendirilebilmeyi ve yargıların, değerlendirmelerin ve nasihatlerin göreli olduklarını kabullenebilmeyi de gerekli kılmaktadır. Bilgeliğin bir özelliği de yaşamın kaçınılmaz sonuçlarla bağlantılı olduğunu, önceden tahmin edilemeyen gelişmelere sahne olabileceğini kabullenmeyi ve bunlarla yapıcı şekilde başa Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com GeroPaper - No. 6- Kasım 2015 çıkabilecek yeteneklere sahip olmayı da zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla bilgelik, yaşlandıkça, yaşam tecrübelerinin birikiminden “doğal” şekilde oluşan bir özellik değildir. Rosenmayr (2004, s.24), yaşlılığı, “uyuma giden yol” olarak tanımlarken, yaşlanma kavramından, insanın “kendisini bulması” veya “kendisiyle hemfikir olması” olgularından çok daha fazla şey anlamaktadır. Kendini arama süreçlerinde insanın keşfedebileceği bireysel yaşamıyla ve kendisiyle olan hemfikirliliğini bir uyum olarak değil, daha ziyade uyumun koşulu olarak görmektedir. Uyumun “bilgi” olmadığını ve tecrübe birikimine dayanan bilgilere dayandırılan bilgeliğin, bu uyumu sağlayamayacağını vurgulamaktadır. Nitekim Fillip (1999) benzer bir görüş ileri sürerek insanın yaşamında bilgelikten “daha güçlü” olan şeyin “yaşanılmış yıllara geriye yönelik bakış” olduğunu belirtmesidir. Geriye dönük bakışın, yaşlanmayla daha güçlü bağlantılara sahip olduğunu belirtmekte, bunu “otobiyografik hafıza” olarak adlandırmaktadır. Otobiyografik hafıza, mazideki bazı olayları daha fazla bazılarını daha ender anımsamaktadır. İnsanda kendi kimliğinin oluştuğu dönemler daha güçlü tesirler yaratmaktadır. Bu yüzden yaşlılıkta bu dönemlerin daha sık hatırlamaktadır. Otobiyografik hafıza, yaşlılığın getirdiği zorlukların üstesinden gelme konusunda, bilgelikten çok daha iyi iş gören bir mekanizmadır. Sonuç Bilgelik kavramıyla ilgili bu özet bilgilerden anlaşıldığı gibi yaşlık ve bilgelik arasında bağlantılar kurulurken, bilgeliği ne tamamen gözden kaçırmak ne de aşırı derece bunu yaşlılıkla bağdaştırmak, doğru davranış olur. Rosenmayr (2004) yaşlanma olgusunu “benlik üzerindeki uğraşların radikalleşmesi” olarak tanımlamaktadır. Bu tanım, toplam biyografinin sonucu olarak kabul edilen bir bilgeliğin olamayacağına, daha ziyade “toplamdaki” bireysel uğraşların bir sonucu olarak görülebileceği düşüncesini yaratmaktadır. Yaşlanan insan daima yeni durumlara uyum sağlama zorunluluğunu duyar. Yaşamında ortaya çıkan bedensel, ruhsal, sosyal veya ekonomik değişimler, onu yeni durumlarla ilgilenmeye, kendi perspektifinden bunları değerlendirmeye ve bunlardan sonuçlar çıkarmaya zorlar. Her yeni durum yeni bir sorun olarak kavranırsa, insan, sürekli sorun çözücü girişimlerle meşgul olan bir varlık olarak da tanımlanabilir. Uğraşlarından edindiği bilgilerden, daha sonra ortaya çıkabilecek sorunlarda kullanabileceği yeni stratejiler geliştirir. Eğer bilgelik diye bir şey varsa, bu ancak zamanla ve insani uğraşların yoğunluğuna bağlı olarak gelişebilir. Ayrıca bu uğraşlar daima bireyin kendi yaşamıyla bağlantılıdır. Afrika ülkelerinden birinde yaşlanan bir insanın, Batı ülkelerinde yaşlanan bir insandan, yaşamında daha farklı sorunlara çözüm stratejileri geliştirmesi gerekeceği de düşünülürse, yaşam stratejilerinin, sadece döneme ve kültüre değil, aynı zamanda “topluma” da bağlı olduğundan hareket edilmesi gerekir. Dolayısıyla her toplumun da kendi özgü bir bilgelik anlayışına sahip olabileceğini gözden kaçırmamak gerekir. Hatta her toplumda birbirinden farklı bilgelik kavramlarının yan yana yer almaları dahi mümkündür. Aynı toplumun iki ferdi, biri yaşamını refah içersinde, diğeri çocukluktan itibaren çalışarak ailesini geçindirmek zorunda olan diğerinden tamamen ayrı bir bilgelik anlayışına ulaşması mümkündür. Bu açıdan “hayat okulundan mezun olmak” deyimi, isabetli bir tariftir. Bilgelik kültüre, topluma ve bireysel yaşam koşullarına bağlı “hayati sorularla ilgili uzmanlık bilgileri” olarak kabul edilebilir (Baltes & Smith, 1990). Bilgeliğin yaşlılıkla bağdaştırılması, yaşlılığı, olgunluk, hayati kararlarda özgüven kazanımı, hayatı genel hatlarıyla algılayabilme gibi özellikleriyle algılamamızdan ileri gelmektedir. Bu açıdan bilgelik yaşlılıkta ortaya çıkan yaşantılarla ilişkilendirilebilir. Bilgelik, bunların ortaya çıktıkları andaki “toplam biyografinin bir sonucu” (Niederfranke, Schmitz-Scherzer & Flipp, 1999) olarak kabul edilebilir. Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com 3 GeroPaper - No. 6- Kasım 2015 Kaynakça Baltes, P.B. & Smith, J.(1990): Weisheit und Weisheitsentwicklung: Prolegomena zu einer psychologischen Weisheitstheorie. In Zeitschrift für Entwicklungspsychologie und Pädagogische Psychologie, 22: 95-135. Borscheid, P. (1994): Der alte Mensch in der Vergangenheit. In Baltes, P.B., J. Mittelstrass & Staudinger, U. (Ed.) Alter und Altern: Ein interdisziplinärer Sudientext zur Gerontologie (S.35-61). Berlin: de Gruyter. Clayton, V.P. & Birren, J. E. (1980): The Development of Wisdom Across the Life-Span: A Reexamination of an Ancient Topic. In P.B. Baltes & O.G. Brim (Ed.), Life-Span Development and Behavior. Band 3, (S.104-135). New York: Academic Press. 4 Ediskun, H. & Dürder, B.(1985): Türkçe Konuşan Sözlük. İstanbul: Remzi Kitabevi. Erikson, E.H. (1971): Einsicht und Verantwortung. Die Rolle des Ethischen in der Psychoanalyse. Frankfurt am Main: Fischer Taschenbuch Verlag. Fillip, S.-H. (1999): Lebenserfahrung und Lebenssinn. Biographische Aspekte des Alterns. In A. Niederfranke, G. Naegele & E. Frahm (Ed.), Funkkolleg Altern 1: Die vielen Gesichter des Alterns (S.101-136). Opladen, Wiesbaden: Westdeutscher Verlag. Helmchen, H., Kanowski, S. & Lauter, H. (2006): Ethik in der Medizin. Grundriss Gerontologie, Band 22. Stuttgart: Kohlhammer. Lang, F.R., Görlitz, D. & Seiwert, M. (1992): Alterspositionen und Beurteilungsperspektive als Faktoren laienpsychologischer Urteile über Entwicklung. In Zeitschrift für Entwicklungspsychologie und Pädagogische Psychologie, 24: 298-316. Niederfranke, A., Schmitz-Scherzer, R. & Flipp, S.-H. (1999): Die Farben des Herbstes. Die vielen Gesichter des Alters. In A. Niederfranke, G. Naegele & E. Frahm (Ed.), Funkkolleg Altern 1: Die vielen Gesichter des Alterns (S.11-51). Opladen, Wiesbaden: Westdeutscher Verlag. Niederfranke, A., Schmitz-Scherzer, R. & Flipp, S.-H. (1999): Die Farben des Herbstes. Die vielen Gesichter des Alters. In A. Niederfranke, G. Naegele & E. Frahm (Ed.), Funkkolleg Altern 1: Die vielen Gesichter des Alterns (S.11-51). Opladen, Wiesbaden: Westdeutscher Verlag. Rosenmayr, L. (2004): Zur Phliosophie des Alterns. In A. Kruse & M. Martin (Ed.), Enzyklopädie der Gerontologie: Alternsprozesse in multidisziplinärer Sicht (S.13-28). Bern, Göttingen, Toronto, Seattle: Huber Verlag. Sternberg, R.J. & Lubart, T. (2001): Wisdom and cerativity. In J.E. Birren & K.W. Schaie (Ed.), Handbook of the psychology of aging (5.Aufl., S.500-522). San Diego, CA: Academic Press. Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
Benzer belgeler
geropaperitg-no8-kasim2015 - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı
Mann, J. A. (1982). Geheimnisse der Lebensverlängerung. Sphinx:
Basel. [Orijinal: John A. Mann 1980, Secrets of Life Extension,
And/Or Press: Berkeley, USA]
Rott, C. (2004). Demographie des hoheh A...
GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı
Neredeyse bütün kültürlerde bilgelik ve yaşlılık arasında ilişki bulunduğu kabul edilir.
Hindistan’da Upanişatlar döneminde (İ.Ö. 1000
civarı) yaşam 20’şer yıllık dört safhaya bölünürdü. Birincisi ...