Çevremizdeki Olaylardan Dersler - xn--sevgiyaynlar
Transkript
Çevremizdeki Olaylardan Dersler - xn--sevgiyaynlar
SAYI: 112944 2003/10 FÝYATI: 2.500.000 Çevremizdeki Olaylardan Dersler Dr. Refet KAYSERÝLÝOÐLU Ý Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 35 Ekim 2003 Sayý: 417 SEVGÝ YAYINLARI TÝC. LTD. ÞTÝ. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü Dr. Refet Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Özenç Kayserilioðlu Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu: Kazým Erdemoðlu 212 - 250 42 42 Okur - Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu 212 - 252 85 85 Yönetim Yeri: Aydede Caddesi Kývýlcým Apt. No.4/5 34437 Taksim, ÝSTANBUL 212 - 250 42 42 Yazýþma Adresi: SEVGÝ DÜNYASI P.K.471-Beyoðlu, 34437 ÝSTANBUL Mizampaj ve Teknik Danýþman: Hale Ürkmezgil Dizgi: Özenç Dizgi Baský: Anka Basým 212 - 629 01 83 Fiyatý: 2.500.000 TL. Yýllýk Abone: 30.000.000 Yurt Dýþý: 35.000.000 TL. Ç Ý N D E K Ý L E R Sevgili Dostlar Dr. Refet Kayserilioðlu .................................... 1 Çevremizdeki Olaylardan Dersler Dr. Refet Kayserilioðlu .................................. 2 Özgür Olmak Bir Olmaktýr Güngör Özyiðit ............................................ 6 Musiki - Ses ve Renk ile Tedavi Yavuz Yektay ............................................. 13 Esinler Olgay Göksel ............................................... 19 Hayallerimizi Zirveye Taþýdý Nadide Kýlýç .............................................. 20 Ýnternetten ...................................................... 24 Ýki Yaþam Arasýnda Çev: Arýn Ýnan ........................................ 26 Durun, Kalkýn, Dinlenin Zehra Ýskender ........................................... 31 Kendime Mektuplar Nelda Bayraktar ............................................. 32 Sorularla Ruhsal Olaylar Özenç Kayserilioðlu ........................................... 34 Iþýðýn Hazinesi Çeviren: Nelda Bayraktar ..................................... 36 Ýnsanlarý ve Hayvanlarý Birleþtiren Gizemli Psiþik Bað (4) Belgin Tanaltay ...................................... 41 Hayat Böyle Ýþte Ýnternetten ...............................................44 Yaþam Ýçin Öneriler Ýnternetten ...............................................45 GUINESS Buluþlar Kitabý Norris Mc Whirrer ............................................ 46 Sevgi, Halil Cibrandan ...................................... 48 Sevgi Dünyasý 1 Sevgili Dostlar Dostluk ve barýþ þüphesiz, düþmanlýktan ve kavgadan daha iyidir, daha kazançlýdýr. Bu basit, bu yalýn, ama bu çok doðru gerçeði bazý insanlar göremiyorlar. Göremedikleri için de, daha kolay yol sandýklarý zorbalýða sapýyorlar ve tabii bataða saplanýyorlar. Geçirilen bunca acý tecrübe de insanlara ders olmadý, olamadý. Çünkü tecrübeleri doðru yaþam bilgileri yönünden deðerlendirmiyor, insanlar. Tecrübelerden alýnacak dersleri belirtmiyorlar ve yeni nesillere öðretmiyorlar. Bir Hitler ve Musollini örneði gördü dünya. Onlarýn haksýzlýkla ve zorbalýkla elde ettikleri baþlarýna ve milletlerine yýllarca bela oldu. Onlar maceraperestlikle suçlandý, baþtakiler kötülendi, ama bu maceranýn temelinde haksýzlýðýn ve zorbalýðýn yattýðý, kötülüðün yapana geri döndüðü bir ibret olarak gösterildi mi ve yeni nesillere öðretildi mi? Bir kýsým insanlar suçlayarak, bir kýsmý da suçlanmanýn utancýný yaþayarak gelecek nesillere karþý görevlerini yaptýklarýný sandýlar. Birisi çýkýp da mertçe: Kötülük yapan kötülük bulur, haksýzlýkla ve zorbalýkla bir þeyler elde etmek isteyenler er geç haksýzlýk ve zorbalýða uðrar diyebildi mi? Bu bilgiyi gönüllere benimsetmek için sürekli çaba harcandý mý? Olaylardan ve tecrübelerden ders almayanlar ayný hatalarý sürekli olarak yapýp duruyorlar. Gözyaþý, azap ve huzursuzluk da bir türlü bitmiyor. Ýnsanlarýn kaderi bu deðil, dünya sürekli hýrgür ve sürekli kavga yeri deðildir. Ýnsanca, hakça, severek, esirgeyerek, koruyarak davranmak karþýlýklý uygulanmaya baþlanýnca ülkeler ve dünya huzurlu ve mutlu olmaz mý? Öyle davranabilmek için de bu davranýþlarýn en doðru, en yararlý davranýþlar olduðunu öðrenmek, k e s i n o l a r a k o t a r z d a d a v r a n m a y a b a þ l a m a k g e r e k i r. En Derin Sevgilerimle Dr. REFET KAYSERÝLÝOÐLU 2 Sevgi Dünyasý Çevremizdeki Olaylardan Dersler Dr. Refet KAYSERÝLÝOÐLU Sevgi Dünyasý Bir hastam þikâyet ediyordu: "Dertlerim bitmiyor. Hepsi üst üste geliyor, bunaldým. Artýk yaþamak istemiyorum. Ömür boyu sýkýntý mý çekeceðim ben?" Gerçekten hasta olan hanýmýn önce çocuðu uzun süre hastalýk çekmiþ, onun sýkýntýsý bitmeden kocasýnýn iþi bozulmuþ, adam can sýkýntýsýyla evde kavgalar çýkartmaya baþlamýþ. Tabiatýyla o da kocasýna hücumlara geçmiþ. Zamanla aradaki anlaþmazlýk büyük kavgalar haline dönüþmüþ ve adam eve gelmemeye, dýþarýda da bir baþka kadýnla iliþki kurmaya baþlamýþ. Kocasýnýn bu iliþkisinden haberdar olan kadýn, daha büyük sinir buhranlarýna ve sýkýntýlara uðramýþ, aralarýndaki kavga gittikçe büyümüþ, adam artýk dýþarýda yatmaya, eve hiç gelmemeye baþlamýþ. Eve geldiði bir seferinde yüzüne kezzap atmayý ve onu öldürmeyi tasarlayacak kadar hýrsa ve kötü düþüncelere kapýlmýþ. Tabiatýyla hanýmýn sinirleri berbat olmuþ, zayýflamýþ, her þeye üzülüyor, her þeye aðlýyor, yaþamaktan ümidini kesmiþ bir durumda bana getirdiler. Soðukkanlýlýkla incelendiði zaman, her iki tarafýn bilgisizliklerinden ileri gelen ters ve yanlýþ tutumlarýnýn zincirleme kötü ve sýkýntýlý olaylara sebep olageldiði görülüyordu. Bir kötü olay, bir baþka kötü tutumun sebebi oluyor, üçüncü olay da bir dördüncü kötü olaya sebep teþkil ediyordu. Ve öyle bir noktaya gelmiþlerdi ki artýk korkulu düþünceler, kötü niyetler ve arzular ve bunalýmlar onlarý tam manasýyla kuþatmýþtý. Birbirini seven ve senelerce mutlu bir evlilik hayatý yaþayan, çocuklarý olan ve çocuklarýný birlikte büyüten bu ailenin düþtüðü bu çýkmazýn nedenleri kýsmen kendi ellerinde idi kýsmen de deðildi. Hastamý önce teskin eden, huzura kavuþturan 3 telkin ve tesirlerle rahatlatýp, uykularýný düzeltmeye çalýþtým. Bunda baþarýya ulaþtýktan sonra yavaþ yavaþ kocasýna karþý beslediði kötü düþüncelerin, kýrgýnlýðýn ve nefretin aslýnda kendisine zararlý olduðunu belirtmeye uðraþtým. Kocasýna sevgiyle ve sabýrla muamele etmesinin kendi hayrýna olduðunu gösterdim. Bu yöndeki müspet davranýþlarý, sabýrlý, sevgi dolu hareketleri, artýk süslenip kendisine çekidüzen vermeye baþlamasý, kocasý üzerinde olumlu tesirlerini göstermeye baþlamýþtý. Kocasý ona "Sen çok iyisin. Ben sana lâyýk deðilim." demiþti bir seferinde. Sabýr ve sevgi gösterme tavsiyelerime ýsrarla uyan haným, ayni zamanda kocasýnýn iliþki kurduðu kadýný da kötülemekten, onun aleyhinde konuþmaktan vazgeçti. Böylece iyiliðine gölge düþüren konuþmalardan da kurtulmuþ oldu. Ve durum kýsa zamanda iyiye yöneldi. DÜNYADA BULUNUÞUMUZUN GAYESÝ Biz dünyada tekâmül etmek, olgunlaþmak, ruhî bir yüksekliðe ulaþmak için bulunmaktayýz. Olgunlaþmak veya tekâmül dediðimiz þey: "Etrafýmýzda olan þeylerin sebeplerini ve sebep ile netice arasýndaki baðlarý bilmemiz ve davranýþlarýmýzý daha önceden, ona göre düzenleyebilme Dünyada tekâmül etmek, olgunlaþmak, ruhî bir yüksekliðe ulaþmak için bulunmaktayýz. 4 Sevgi Dünyasý yeteneðine ulaþmamýzdadýr." Bu yeteneðe ulaþan kiþi, kendi nefsini ve kendi menfaatlerini ilk plânda düþünmemek gerektiðini de öðrenmiþ olur. Kendimizle beraber baþkalarýný düþünmeye baþlamýþsak, tekâmül merdiveninde oldukça yükselmiþiz demektir. Eðer baþkalarýný kendimizden önce düþünmeye baþlamýþsak, artýk insanüstü bir olgunluk safhasýna adým a t m ý þ ý z d e m e k t i r. B u g a y e y e ulaþabilmek için önce bilgimizi artýrmamýz icap ediyor. Bilgimizi artýrmamýz ya okumakla, ya bizden öncekilerin hareketlerinden, davranýþlarýndan örnek almakla, ya da onlarýn nasihat ve tavsiyelerini dinlemekle olur. Fakat en büyük bilgi alma yolumuz olaylar içinde yoðrularak olacaktýr. Olaylarýn acý tatlý tesirleriyle bize kazandýrdýðý tecrübeler ve o tecrübelerin getirdiði bilgiler doðrudan ruhumuza iþleyen, ruhumuzca benimsenen öz bilgiler olur. 0kuyan, kendinden öndekilerin ve tecrübelilerin sözlerini dinleyen ve bunlar üzerinde devamlý düþünen kiþi ise, bu bilgileri acý tecrübeler geçirmeden elde eder. Yalnýz bunun için okuduðu veya dinlediði bilgilerin üzerinde mutlaka devamlý düþünmesi, eski bilgileriyle onlarý kýyaslamasý ve böylece ruhuna benimsetmesi icap eder. GÖNLÜMÜZDEKÝ SEVGÝ KAYNAÐI Tekâmülümüzü hýzlandýran en önemli davranýþlardan biri de gönlümüzdeki sevgi kaynaðýný harekete geçirmektir. Gönlümüzdeki sevgi kaynaðý açýldýkça ve geliþtikçe bize her yönden destek olan kudret ve enerjileri kazandýrmaya baþlar. O sevgi kaynaðý öyle bir kaynaktýr ki, bir yandan çevremizden bize kuvvet ve yardýmlarýn akmasýný saðlarken, bir yandan da ilâhi kaynaktan daha büyük kuvvet ve yardýmlarýn gelmesini ve bizi daha çok güçlendirmesini saðlar. Ýçimizdeki sevgi kaynaðý aslýnda Yaratanýn içimize koyduðu O'ndan gelen bir hediyedir. Sevgi kaynaðýný geliþtirmek ve gönlümüzdeki sevgiyi artýrmak, gözümüzü çevremize çevirmekle baþlar. Çevremizde bulunan insanlardaki, Ýnsanlardaki güzellik sadece þekil güzelliði deðil, ayni zamanda akýl ve ahlâk güzelliðidir. canlýlardaki ve tabiattaki güzellikleri ve iyilikleri görmekle geliþir, onlara yakýnlýk duymakla kendini belli eder. Demek ki çevremizdeki güzellikleri görmek ve onlarý düþünmek, devamlý düþünmekte ve hayranlýk duymakta ýsrar etmek, onlara olan sevgimizi geliþtirir, büyütür. Ýnsanlardaki güzellik sadece þekil güzelliði deðil, ayni zamanda akýl ve ahlâk güzelliðidir. Bir þey öðrenmek herkesi, hatta bir küçük çocuðu bile mutlu eder. Bilmemek, bilenlerin önünde devamlý boynu bükük durmak ise insaný üzen en baþ sebeplerden biridir. Nice babalar, aðabeyler bilirim ki kendi okuyamamýþ olmalarý onlarý öylesine yaralamýþ ve üzmüþtür ki, çocuklarýnýn veya kardeþlerinin okuyabilmesi için her fedakârlýðý ve sýkýntýyý göze almýþlardýr. Okumak, bilgili olmak; her yönden tecrübe ve görgüleri artýrarak olgunlaþmak, insanýn en büyük ve en Sevgi Dünyasý gerçek mutluluðudur. Olgunlaþmamýzý kolaylaþtýran en kýsa yol gönlümüzdeki sevgi kaynaðýný geliþtirmektir. O sevgi kaynaðý, bizi varederken Yaratanýn içimize koyduðu, O'na ait olan ve O'ndan gelen bir nur olduðu için, insan, kardeþlerinin içindeki nurlarla tamamlanmak ve asýl kaynaðýna koþmak ister. Ýþte bu sebepten insan kardeþini seven, çevresine karþý iyilik eden, çevresinin haklarýný koruyan gittikçe parlar ve Yaratanýna yaklaþmýþ olur. ZAMANIN ÖNEMÝ Dünyada bize ayrýlan bir zaman vardýr. Biz buna ÖMÜR diyoruz. Dünyaya geliþimiz, daha doðru tabirle gönderiliþimiz ve dünyadan gidiþimiz veya geri çaðýrýlýþýmýz bizim elimizde deðildir. Bizi gönderen ve geri çaðýranlar bizim için "bir süre" tayin etmiþlerdir. "Bu þahýs dünyada þu kadar süre kalacak, falan memleketin falan þehrinde ve filanca ailede dünyaya gelecek, þu þartlar içinde yaþayacak, þu seviyeye gelecek" demiþlerdir. Onlar, çalýþtýðýmýz takdirde bizim o seviyeye gelebileceðimizi görmektedirler. Ama biz kukla olmadýðýmýz, serbest bir iradeye ve sorumluluklara sahip olduðumuz için dilersek çalýþýr, gayret eder bize ayrýlan zaman içinde onlarýn diledikleri seviyeye gelebiliriz. Ama dilersek pekâlâ tembellik eder, yan gelip yatabiliriz. Onlar dediðimiz Yüce Ýdareci Varlýklar, bizim koruyucularýmýz, bizi uyarmak için kâh içimize sýkýntý verirler, kâh baþýmýza belâlarý getirirler. Ama yine direnir, uyuþukluðumuzu üstümüzden atmazsak o zaman bizi bu hayatta, sýnýfta kalmýþ kabul ederler. Bu çok kötüdür. Çok acý, çok sýkýntýlý, göz yaþlarý, ýstýrap ve piþmanlýklarla dolu bir neticedir. Ýþte bu sebeple zamanýn önemini iyice bilmek, zamaný tam anlamýyla 5 deðerlendirebilmek icap eder. Bilgisiz, avâre insanlarýn yaptýðý gibi zamaný öldürmek için uðraþmamak gerekir. Zaman bize lütfedilmiþ bir büyük imkândýr, çok deðerli bir olanaktýr. Ondan yeterince faydalanmak için çevremize dikkatli, inceleyen gözlerle bakmak, her olayýn nedenlerini ve sonuçlarýný karþýlaþtýrmak, baþýmýza gelen her olayda kendi eksikliklerimizi aramak þarttýr. Okuyan, düþünen, çalýþan ve seven bir kimse zamanýn hakkýný vermiþ olur. Baþta anlattýðým örnekte olduðu gibi hepimizin hayatýnda çeþitli olaylar olur. Eðer biz olaylarýn nedenlerini araþtýrmaya alýþmýþsak ve kendi eksiklerimizi kendi elimizle giderme yoluna girmiþsek kolaylýkla doðru yolu bulabiliriz. Yoksa baþýmýza gelen her olayda çevremizde bir suçlu ararýz, ona buna kýzar dururuz. Çevremizde bir suçlu bulamazsak, Allahý suçlamaya, Onun bize zulüm ettiðini iddia etmeye kalkarýz. Halbuki Yaratan sevendir, baðýþlayandýr ve devamlý verendir. O kimseye zulmetmez. Karþýmýza çýkan her olayý, hatta içimizdeki her kötü eðilimi, bizim bir Zaman bize lütfedilmiþ bir büyük imkândýr, çok deðerli bir olanaktýr. eksiðimizin belirtisi olarak görmeye alýþýrsak kýsa zamanda kendi kendimizin mimarý olur, kendi elimizle kendimizi yücelere çýkartýrýz. 6 Sevgi Dünyasý Özgür Olmak Bir Olmaktýr Güngör Özyiðit Ýnsan kendini gerçekleþtirip, yapýcý ve yaratýcý yönlerini geliþtirerek güçlenir, kendini yenileyip aþarak yüceltir. Bunun da temel koþulu özgürlüktür. Ancak özgür bir ortamda insan dilediðince geliþir, yenilenir, kendini aþabilir ve özünde tohum halinde bulunan deðerlerin yeþerip gün ýþýðýna çýkmasýný saðlayabilir. Mutluluk, umut, inanç ve sevgi gibi çekimli, albenisi bol bir sözcüktür özgürlük. Bu büyülü kavram uðruna nice çileler çekilmiþ, ne çok kan dökülmüþ, can verilmiþ tarih boyunca. Madam Rollandýn baþý kesilmeye giderken söylediði söz hâlâ kulaðýmýzda: Ey özgürlük! Nice cinayetler iþleniyor senin adýna... Bazen bir yerde bakarsýnýz özgürlük bollaþýp ucuzlar, sokaða dökülür, iþportaya düþer nerdeyse. Ve orada insanlar egemen çevrelerin çýkarlarýna iliþmemek fincancý katýrlarýný ürkütmemek koþuluyla özgür görünürler. Bazen de gerçek özgürlüðe giden yol tam açýlacakken bir de bakarsýnýz özgürlük yetkili çevrelerce daraltýlýr, kýsýlýr, lüks bulunur ve giderek askýya alýnýr. Ýþte o zaman özgürlüðün bedeli yükselir, kan olur, can olur. Bu pahalý karþýlýðý ödeyebilen insan özgürlüðün bilincine varmýþ, onun yüceltici deðerini anlamýþ demektir. Böyle insanlarýn çoðaldýðý bir toplumda ise, özgürlük gittikçe yayýlýr enine ve bir daha sökülme-mecesine iyicene kök salar derine. Özgürlüðün ucuzlayýp sokaða döküldüðüne, iþportaya düþtüðüne çoðu kez tanýk olmuþuzdur. En ucuzundan, adam meyhanede kafayý bulur, gece yarýsý evine dönerken birden aslanlaþýr Heyt! Ýmaným! diye bir nara atarak mahalleliyi tatlý uykusundan uyandýrýr ve bunu özgürlük sanýr. Ýçip kafa çekmeyi, baðýrýp çaðýrarak onu bunu rahatsýz etmeyi, bu yolla kabadayýlýk taslamayý özgürlük olarak görür. Bir de al-sat üzerine kurulu özel giriþim ve alýþ-veriþ özgürlüðü vardýr ki, deðme gitsin. Yani ekonomik liberalizm, dizginlenmemiþ kapitalizm, býrakýnýz yapsýn, býrakýnýz geçsin. O arada zengin gününü gün etsin. Sonra da, yalnýz zenginden yana iþlenen bu düzene özgürlük rejimi densin. Nitekim saðduyusu ve adalet duygusu aðýr basanlar, buna daha fazla razý olmadýlar ve özel giriþim özgürlüðünü, toplumun zararýna olmama koþuluyla bir ölçüde dizginleme yolunu tuttular. Toplumsal adalet yönünde bir dizi önlemler aldýlar. Sevgi Dünyasý ÖZGÜRLÜK MÜ? SOYTARILIK MI? Amerika türlü-çeþitli tuhaflýklarýn ülkesi. Orada özgürlük türlü kýlýklara bürünür veya kýlýk kýyafetten soyutlanarak çýplak dolaþýr. Amerikada gençler arasýnda bir çeþit özgürlük modeli vardý: Streaking. Garip bir özgürlük gösterisiydi bu. Hýzlý erkekli bir grup insan, banyoya giriyormuþçasýna soyunuyorlar anadan üryan, yalnýz ayakkabýlarý ayaklarýnda, baþlýyorlardý koþmaya. Bir de bakýyordunuz ki, önünüzden adem baba kýlýðýnda 8-10 kiþilik bir çýplaklar grubu hýzla geçiyor. Þaþýrýyordunuz. Kýzarýp bozarýyordunuz belki. Neymiþ? Böyle dilediklerince davranmakla özgürlüklerini gösteriyorlarmýþ. Orasýný burasýný herkese göstermenin de bir özgürlük olduðunu yeni öðreniyor, cehaletinize bir kez daha þaþýyordunuz. Ne dünyada yaþýyoruz yani! Kimi genç Þilide özgürlük uðruna yiðitçesine can v e r i y o r, k i m i d e ç ý r ý l ç ý p l a k koþuþturmakla özgürlük soytarýlýðý yapýyor. Hem de özgürlüðün þampiyonu geçinen bir ülkede. Nerdeyse insanýn þöyle bir sonuca varasý geliyor: Bir yerde özgürlükten çok fazla söz edildi mi, orada özgürlük tehlikede demektir. Bir yerde yetkili kimse çýkýp da ikide bir Hak ve özgürlükler korunacaktýr diye demeç veriyorsa, bilin ki özgürlüðün ýrzýna geçildi-geçilecek. Gülmeyin lütfen. Ülkesinde özgürlüðün anýtýný diken, dünyada özgürlük ve demokrasinin bir numaralý avukatý kesilen Amerika, baðýmsýzlýk isteyen Vietnama yýllar yýlý bomba yaðdýran, Þilide özgür, halkçý bir yönetimi devirip, yerine zulüm makinesi faþist bir cuntayý getiren, kendi yurttaþý zencilere bile özgürlük tanýmayan, özgürlük, barýþ ve demokrasi 7 sözlerini azýcýk ciddiye aldý diye Kennedy kardeþleri peþ peþe kurþunlayan ayný Amerika deðil miydi? Amerika öyle de Rusya baþka mý? Ne gezer! Amerikayý uluslarýn içiþlerine karýþmakla suçlayan Rusya, Macaristan ve Çekoslavakya olaylarýnda farklý mý davrandý sanki? Hele yeni düzenin kurulma döneminde sömürüye paydos, eþitlik gerçek özgürlük savsözleriyle (sloganlarýyla) yönetimi ele geçirenler, kan kusturdular kendileri gibi düþünmeyenlere, Sibirya steplerinde. Daha da kötüsü, devrimi yapanlardan, iþin elebaþýlarýndan yalnýz ikisi kendi eceliyle öldü! Diðer hepsi Stalin tarafýndan temizlendi. Ýyi mi? Al sana gerçek özgürlük! Tepe tepe kullan. O zaman düzen tam oturmamýþtý diyeceksiniz. Partinin istediði gibi düþünmüyor diye Nobel kazanmýþ bir yazarý tutup kolundan dýþarý atmadýlar mý? ÖZGÜR GÖRÜNMEK VEYA ÖZGÜR OLMAK Kafayý çekip, baðýrýp çaðýran kabadayý özentisi Özgür olduðunu sanýyordu. Ne var ki o, özgürlüðün baþkalarýna zarar vermeme koþuluyla sýnýrlandýðýný bilmiyordu. Giriþim özgürlüðünü ve onun dayandýðý kapitalist görüþü savunanlar yalnýz kendilerini ve çýkarlarýný düþünüyorlardý. Özgürlüðü de sadece kendileri veya kendi gibi düþünenler için istiyorlardý. Baþka türlü düþünenleri susturmak için de baský ve kaba kuvvete baþvurarak örtülü veya örtüsüz faþizme kayýyorlardý. Böylece düþünsel, toplumsal ve ekonomik engeller koyarak, bireyin ve toplumun özgürce geliþmesini önlüyorlardý. Amerikaya gelince, bir zamanlar inandýðý, önem verdiði deðerler, bir 8 Sevgi Dünyasý takým çýkar çevreleri elinde yozlaþmýþ, içi boþalmýþ, çürümüþ kavramlar olarak kalmýþtý. O nedenle sözleriyle davranýþlarý çeliþiyor, yaptýklarýyla hep tersine örnekler sergiliyordu. Bu inançsýzlýðýn ve çürümüþlüðün bataðýnda debelenen gençlik ise iþi boþ vermiþliðe, baþýboþluða, uyuþturucu madde düþkünlüðüne döküyor, arada anadan doðma soyunup koþmaca oynamak gibi zýpýrlýklarla özgürlüðü birbirine karýþtýrýyordu. Aslýnda bu, yozlaþmýþ düzenin doðurduðu iç bunalýmýnýn bir tepkisiydi. Gençler bozuk-düzeni protesto ediyorlardý. Ama doðrusunu kendileri de bilmiyorlardý. Yýkýyorlardý, fakat yapamýyorlardý. Oysa öðretilmeliydi onlara özgürlüðün her zaman aklýna eseni yapmak olmadýðý. Ve bazen kendini dizginlemenin de özgürlüðün gereði olduðu. Özgür insan, kendi içinde disiplin kurmuþ, kendini içten sýnýrlamýþ insandýr ayný zamanda. Özgürlük boþ vericilikle de baðdaþmaz. Yine o gençlere öðretilmeliydi ki özgürlük, bir inanç iþidir. Toplum yararýna olan bir takým yüce deðerlere baðlanmak ve o deðerlerin gerçekleþmesi yolunda, bütün zorluklara raðmen çalýþmayý göze almaktýr. SINIRSIZ ÖZGÜRLÜKTEN SINIRSIZ BASKIYA Rusya ve benzeri totaliter sistemlerde ise devlet, gerçek özgürlük getirme adýna sýnýrsýz ve denetimsiz bir özgürlükten yola çýkarak; sýnýrsýz bir baskýya dönüþmüþtü. Orada da yöneticiler özgürlük deyince, kendi gibi düþünenlerin özgürlüðünü anlýyorlardý. Ve kendi düþündüklerini baþkalarýna zorla benimsetme yolunu tutuyorlardý. Böylece bireyin, kendince geliþme, kendi yolunu kendi seçme hak ve özgürlüðünü çiðnemiþ oluyorlardý. BENCÝL VE ZORBA Özgürlük düþmanlarýnýn ortak özelliði bencil ve zorba oluþlarý. Ve bir de yalaný, kandýrmayý politika olarak benimsemeleri.. Oysa bencil insan özgür olamaz. Çünkü o, kendi tutkularýnýn tutsaðý olmuþtur. Kendi daracýk dünyasýnýn dört duvarý arasýnda kilitlenip kalmýþtýr. Bencil insan, yalnýz kendini düþündüðünden, baþkalarýný hesaba katmaz. Zorba insan da özgür, olamaz. Zira özgürlük, zorbalýðýn bittiði yerde baþlar. Zorba insan dar kafalýdýr, dünyasý kendi küçücük kafasý ile sýnýrlýdýr. Bilgisiz ve güçsüzdür. O nedenle güçsüzlüðünü, inandýrýcý olamamaktaki yetersizliðini kaba kuvvetle kapatmaya çalýþmaktadýr. DESPARADOS Bencil ve zorbalar aslýnda hiç bir deðere inanmayanlardýr. Ýnanmak bir olgunluk ve kiþilik belirtisidir. Kendi kendini aþma çabasýdýr. Kendinden kurtulabilmeyi, baþkalarýna doðru taþabilmeyi, gerçekten sevmeyi ve varlýðýný inandýðý deðer uðruna adayabilmeyi gerektirir. Bu bakýmdan inanan insan, özgür ve yiðittir. Yeri geldiðinde canýný bile vermekten kaçýnmaz. Zorbalar ise yalancý ve korkak olurlar. Öyle olmasaydý Þilide Yaþasýn özgürlük yazýlý duvarlarý, hortumlarla acele yýkatýrlar mýydý? Belli ki bu zorbalar, özgürlüðün lâfýndan bile korkmaktalar.. Ünlü Ýspanyol yazarý Unamuno, Ýspanya iç savaþý sýrasýnda, Kazancakise þunlarý söyler: Umutsuzum... Burada olup bitenler, savaþmalar, birbirini öldürmeler, bütün bunlar Ýspanyollar inandýðý için mi oluyor sanýyorsunuz? Yarýsý Ýsaya, yarýsý Lenininkine mi? Hayýr, hayýr... Bütün bunlar, Ýspanyollar bir þeye Sevgi Dünyasý inanmadýklarý için oluyor. Hiç bir þeye.. Hiç bir þeye.. Onlar desparadostur. Bu söz dünyanýn hiç bir yerinde yoktur. Çünkü Ýspanyoldan baþka hiç bir millet onun anlamýna sahip deðildir. Desparados demek, hiç bir tutunacak tarafý olmadýðýný pekâlâ bilen, hiç bir þeye inanmayan ve inanmadýðý için kuduran kimse demektir. Unamunoya katýlýyoruz. Ne var ki, desparadosluðun salt Ýspanyollara özgü olduðunu pek sanmýyoruz. Sözlüklerde olmasa bile, bugün desparadoslar kol geziyorlar dünyanýn birçok yerinde. Demek ki özgürlük; bir bilgi, inanç, sevgi ve erdem sorunudur. Her bilgi, kendine eþ bir sorumluluðu da beraberinde getirir. Böylece özgür insan, özgürlüðün özünü kavrar. Seven kimse, kendi için istediklerini, sevdikleri için de ister. Kendi haklarýna saygý gösterdiði kadar, baþkalarýnýn haklarýna da saygý gösterir. Özgür insan, herkesle birlikte özgür olmayý ister ve baþkalarýnýn özgürlüðünü, kendi özgürlüðünün güvencesi sayar. Buraya dek özgürlüðün dedikodusunu yaptýk. Ne olmadýðýný göstermeye çalýþtýk daha çok, özgürlük suyunu bulandýranlarý azýcýk çekiþtirdik. Þimdi isterseniz, biraz da özgürlüðün ne olduðu ve nasýl korunmasý gerektiði üzerinde birlikte kafa yoralým. MUTLAK ÖZGÜRLÜK En geniþ anlamda özgürlük; insanýn düþündüðünü ve istediðini mutlak olarak yapabilmesidir. Ancak böylesine uçsuz bucaksýz bir özgürlük, olsa olsa Mutlak Varlýk Tanrý için düþünülebilir. Ýnsanlar bu enginlikte, sýnýrsýz bir özgürlüðe hiçbir zaman sahip olmamýþlardýr ve olamazlar da. Çünkü evrenin kendisi doðal yasalarca kuþatýlmýþtýr ve onlara baðýmlýdýr. O nedenle insan ilk önce içinde yaþadýðý doðanýn yasalarýna 9 uymak durumundadýr. Örneðin dünyaya gelip gelmemek insanýn elinde deðildir. Geldikten sonra da uzun süre korunmak, bakýlmak, beslenmek ve büyütülmek zorundadýr. Büyüdükten sonra bile yine fizik ve toplumsal çevrenin etkisi ve denetimi altýndadýr. Doða yasalarý ve insan iliþkileri üzerinde bilgisi arttýkça, fizik ve toplumsal çevre içinde özgürce davranma olanaklarý geniþler. Demek ki özgürlük bilgiyle geniþlemekte, ona koþut bir açýlým göstermektedir. Pozitif bilimlerinin geliþmesiyle, doða karþýsýnda bilgisi oranýnda özgürleþen insan, kendi ve diðer insanlar, kurumlar üzerindeki bilgisinin artmasýyla, kendine ve topluma karþý da özgürlüðünü kazanabileceðini düþünmüþtür. Böylece, tarihin bu mutlu döneminde, insanýn bilinçli katkýsýyla toplumsal olaylarýn akýþý hýz kazanmýþ, evrim yer yer ve zaman zaman devrime dönüþmüþtür. Devrim önce düþüncelerde baþlar. Ýnsan da ilkin kiþisel özgürlüðün bilincine varmýþtýr. Neydi kiþisel özgürlük? Ýnsanýn baþkalarýna zarar vermeksizin, diðerlerinin özgürlüðünü çiðnemeksizin, dilediðini yapmasý.. Daha açalým. Zengin bir tecrübe çeþitliliði içinde kiþinin kendi yolunu kendi seçmesi, yeteneklerini alabildiðine ve serbestçe geliþtirme olanaklarýna sahip olmasý. Yani özgürce düþünüp inanabilmesi, düþünce ve inançlarýný söz, yazý ve diðer yollarla yayabilmesi, ayný düþünce ve inancý paylaþanlarla birleþip örgütlenebilmesi. Ve yönetenleri denetleyip, genel oy gücüyle gerektiðinde deðiþtirebilmesi. Böylece yönetimde söz sahibi olmasý. Bunlar kiþinin doðal, dokunulmaz, vazgeçilmez ve devredilemez hak ve özgürlükleri olarak görülmüþtür. Gerçekten özgürlük, baþlangýçta, 10 Sevgi Dünyasý yönetenlerin baskýsýna karþý kiþisel özgürlüðü koruma tepkisi olarak doðmuþ, sonra yöneticilerin yetkilerini sýnýrlama ve giderek yönetimden pay alma, ona bir ölçü ise katýlmaya doðru bir geliþim göstermiþtir. Burada özgürlüðün, birbirini tamamlayan iki yönlü bir anlam kazandýðý görülür: Bir yandan insanýn serbestçe geliþmesi, kendini aþmasý olarak gözüken kiþisel özgürlük; diðer yandan politik güçten pay alma, yönetime katýlma yolu olarak beliren siyasal özgürlük. ÖZGÜRLÜK, EÞÝTLÝK, KARDEÞLÝK 1789 Fransýz Burjuva Devriminin amacý özgürlük, eþitlik ve kardeþlik getirmekti. Ne var ki, burjuva, yönetimi ele geçirince bencilliði üstün geldi ve kýsa sürede söz konusu kavramlarý kendine uyduruverdi. Devrimin halk yararýna getirdiði yenilik; yasalar önünde eþitlikti. Ama bu kere yasalar önündeki eþitsizliðin yerini, servet bölüþümün deki eþitsizlik almýþtý. Ve paranýn saðladýðý güç sayesinde zenginler, yasalar önündeki eþitliði de pekâlâ kendi yararlarýna bozabiliyorlardý. Parasý olan arabasýný daðdan aþýrýyor, züðürt ise düz yolda yaya kalýyordu. Yoksul yýðýnlar çok geçmeden þunu anladýlar: Ekonomik eþitsizliðin somut gerçeði yanýnda, yasalar önündeki eþitliðin saðladýðý üstünlük, biraz soyut ve biraz da hüsnü kuruntu olarak kalýyordu. Kardeþlik; halkýn mal-mülk sahibi burjuvalarla elde, soylulara karþý baþlattýklarý devrimden kalma güzel bir anýydý. Devrim baþarýya ulaþtýktan sonra nedense birden unutuluverdi. Belki de halkýn iþi orada bitti. Yönetimi ele geçirmeye karar veren burjuva sýnýfý, bu amaca tez varabilmek için, eski soylu ve bürokratik sýnýfla acele anlaþmaya vardý. Halkýn özlediði kardeþlik ise, bir kez daha, iyot gibi açýkta kaldý. Burjuva devriminin getirdiði özgürlük de eþitlik ve kardeþlik gibi soyut ve biçimseldi. Yasalar çerçevesi içinde insan istediðini yapmakta özgürdür deniliyordu. Peki, yalnýz paranýn geçer akçe olduðu bir düzende, ne zaman insan istediðini yapmakta özgürdür? Parasý olduðu zaman. Öyleyse daha çok, zenginlere özgü bir özgürlük bu. Yasa kimseyi baþkasý hesabýna çalýþmaya zorlanýyordu. Ama emeðinden baþka þeyi olmayan insan yaþamak için onu sermaye sahibine satmak zorunda deðil miydi? Yine yasalara göre, herkes öðrenim olanaklarýndan eþitçe yararlanma, seyahat etme, kiþiliðini dilediðince geliþtirme hak ve özgürlüklerine sahipti. Gerçekte ise, bu olanaklardan yararlanan zenginler ve onlarýn çocuklarýydý. Demek ki, ekonomik özgürlük olmadan, diðer özgürlükler de suya düþüyor, biçimsel ve kaðýt üstünde yazýlý deðerler olarak kalýyordu. Ýþte sosyalist bir devrime burada gereksinme duyulmuþ ve böylece özgürlük ekonomik bir boyut kazanmýþtýr. Özgürlük eðer bireyin yetilerini alabildiðine geliþtirme olanaðýný bulmasý ise, sabahtan akþama sadece geçimini saðlamak için çalýþan insan özgür sayýlabilir mi? Onun kendine ayýracaðý vakti var mýdýr ki yetilerini - þayet körelmemiþse - olabildiðince geliþtirsin? Böyle bir düzende insan ekonomik çarkýn bir diþlisi durumuna indirgenmiþ, kendine yabancýlaþmýþtýr. Ýnsanca güçlerini geliþtirmek þöyle dursun, bütün gün çalýþmasýna karþýlýk karnýný bile 11 Sevgi Dünyasý doðru dürüst doyuramaz duruma düþürülmüþtür. Ýnsanýn asýl amacýna, yani özgürce geliþmesine yabancýlaþma, sermaye sahipleri için de geçerlidir bir ölçüde. Onlar da daha çok üretim, daha çok kâr tutkusunun körüklediði bir ortamda, servetlerini yitirmemek, rakiplerine ezilmemek, servetlerine servet katmak uðruna bütün güçlerini seferber etmektedirler. Tüm emeklerini mala, mülke, paraya dönüþtürmektedirler. Geriye kalan az-buçuk zamanda ise; paranýn elde edebileceði kolay ve bayaðý zevkler içinde ömür tüketmektedirler. Oysa özgürlük, mallaþan insanýn, silkinip insanlaþmasýdýr. Öyleyse insana önce kendini kazandýracak özgürlüðü nasýl gerçekleþtirmeli? Sosyalistlere göre önce üretim iliþkilerini halkýn yararýna deðiþtirmeli. Bunun için yönetim emekçilerin eline geçmeli. Sömürüye son verip, gelir daðýlýmýnda eþitlik saðlanmalý. Üretim araçlarý kamulaþtýrýlmalý. Öyle bir düzen kurulmalý ki, orada insan üretimin aracý durumuna düþüp, kendine yabancýlaþmasýn. En az iþ saati ile geçimini saðlayabilsin. Ve geri kalan zamanýný özgürce, insanca güçlerini geliþtirebilme yönünde kullanabilsin. Orada devlet bir baský aracý deðil, insanýn kendini aþma çabasýnda ona yardýmcý olabilsin. Ne var ki, böyle güzel bir düzen kurulamamýþtýr daha. Sosyalist devrimler de uygulamada yönetici bir azýnlýðýn, uzman bir bürokrat kadronun diktasýna dönüþmüþtür. Devleti ve üretim araçlarýný eline geçiren bürokrasi, bir çeþit devlet kapitalizmi yaratmýþ ve onu bir baský aracý olarak kullanmýþtýr. Üstelik tek partili kapalý bir sistemde demokratik denetim de ortadan kalkmýþ, halk partinin istediði gibi düþünüp yaþamaya zorlanmýþ ve ileriye dönük bir özgürleþtirme süreci adýna birey, bozuk para gibi harcanmýþtýr. Böylelikle yönetimi denetleme olanaðý veren demokrasinin erdemi daha bir belirmiþ, demokrasiyi ve demokratik kurumlarý küçümseyenlere veya kulak arkasý edenlere iyi bir ders verilmiþtir. ÖZGÜRLÜK VE ÖZGÜRLEÞTÝRME Klasik demokrasilerin temelini kuran özgürlükçü (liberal) öðretinin ereði bireyin yüceltilmesidir. Bunu saðlayan kiþi hak ve özürlükleri doðal, dokunulmaz, vazgeçilmez ve devredilemez olarak kabul edilmektedir. Dolayýsýyla kiþi hak ve özgürlüklerini korumak, savunmak insan olmanýn en doðal gereði sayýlmaktadýr. Marksist düþünceye gelince, o da özünde kiþinin özgürce geliþmesinden ve yücelmesinden yanadýr. Ancak Marksist görüþ, hak ve özgürlükleri baþlangýçtan beri zaten varolup da korunmasý gereken kavramlar olarak görmez. Ona göre hak ve özgürlükler ekonomik ve toplumsal koþullarýn deðiþmesi ile gerçekleþeceklerdir. Burada, görüldüðü gibi, özgürlük kavramý yerine özgürleþtirme kavramý önem ve aðýrlýk kazanmaktadýr. O zaman da özgürlük zaten varolup da savunulmasý gereken soyut bir kavram olarak deðil, ekonomik koþullarýn, üretim iliþkilerinin ve toplumsal düzenin deðiþmesi sonucu elde edilen somut bir durum olarak görülmektedir. ÝKÝSÝNÝ BÝR ETME Ýnsan kendini gerçekleþtirip, yapýcý ve yaratýcý yönlerini geliþtirerek güçlenir, kendini yenileyip aþarak 12 Sevgi Dünyasý yüceltir. Bunun da temel koþulu özgürlüktür. Ancak özgür bir ortamda insan dilediðince geliþir, yenilenir, kendini aþabilir ve özünde tohum halinde bulunan deðerlerin yeþerip gün ýþýðýna çýkmasýný saðlayabilir. Öyleyse tam özgürlüðü gerçekleþtirmek için, onun önüne dikilerek özgürlüðü zorlayan siyasal, ekonomik, toplumsal ve eðitsel engelleri kaldýrmak gerekir. Bunun da en etkin yolu halkýn kendi kendini yönetmesi demek olan ve bünyesinde her türlü hak ve özgürlüðü barýndýran demokrasi. Yani genel oya dayanan, düþünce ve anlatým özgürlüðü tanýyan, birleþme ve örgütlenme özgürlüðü saðlayan özgürlükçü ve çoðulcu demokrasi... Ýnancýmýz odur ki, yüzyýlýmýzýn ilk çeyreðinde emperyalizme karþý ilk kurtuluþ savaþýný veren Türk ulusu, son çeyreðinde, baðýmsýzlýk ve özgürlüklerden ödün vermeden, demokrasi yoluyla kalkýnýp çaðdaþlaþmanýn ve giderek onun üzerine bile çýkmanýn örneðini de baþarýyla verecektir. Özgürlük onun önemini ve yüceltici deðerini bilenlerce korunur. Çeþitli siyasal partiler, basýn, dernekler, TRT ve Üniversite gibi özerk kurumlar, gençlik, kamuoyu gibi baský guruplarý ve Anayasa Mahkemesi, Danýþtay ve Sayýþtay gibi doðrudan hükümeti denetlemeye yetkili hukuksal kuruluþlar özgürlük ve demokrasinin nesnel güvenceleridir. Bütün bunlarýn üstünde ve bunlara kaynaklýk eden asýl koruyucu etken ise özgür bir eðitimle yetiþtirilen kafa ve gönüllerde yeþeren özgürlük sevgisi veya özgürlük ruhu dur. TA N R I S A L Ö Z G Ü R L Ü K Doðayla; kendiyle ve toplumla uzlaþarak, onlarla barýþ ve biliþ içinde yaþayarak özgürleþen insan, en son Tanrý gerçeðine gönlünü açarak, Onunla olan iliþkilerinin sezgisine vararak özgürlüðün doruðuna ulaþýr. Tanrý her türlü bilgi, kudret ve özgürlüðün kaynaðýdýr. Gerçeklerin gerçeðidir. Ona gönlünde yer yapan ve sevgiyle yaklaþan elbet ki, Onun gücünden pay alýr. Üstün gerçeklerin idrakine varýr. Ýnsaný aþar ve insan-üstüne ayak basar. Artýk onda Onun kudretinden belirtiler görülür. Baþkalarý için imkânsýz,- mucize gibi görünen þeyler onun eliyle bir çýrpýda oluverir. Gücü ve etkinliði alabildiðine artar. Gülyüzlü olur ve yeryüzünde Tanrý adýna, Tanrýca iþler yapma özgürlüðünü kazanýr. Ýþte bu, Onunla bir olmak, Tanrý katýnda yer almak, varoluþun neþesini duymak, tüm gerçeðe varmak ve tam özgürlüðe kavuþmaktýr. Gerçekte her birimiz, bilinçli veya bilinçsiz Ona koþmaktayýz. Dönedolaþa, deneye-yanýla, düþe-kalka, yürüye-koþa en sonunda özgürlüðümüzü Onun buyruðuna uymakta bulacaðýz. Yani istemimizi, isteyerek Onun dileði ile bir edeceðiz. Bir gün akarsular misâli hepimiz o engin denize dökülecek, denizin gücü ve güzelliðiyle coþup taþacaðýz. Ve özgürlük neymiþ, asýl o zaman doya doya tadacaðýz. Nitekim o denize dökülen ermiþler, Her dem yeniden doðarýz, bizden kim usanasý demiþler. Akar suyun önünde deniz, bir özgürlük gibi uzanýr. Denize vardýðý yerde akarsu, uçansu (þelâle) olur; türküsü coþkunluðun doruðuna ulaþýr. Ve suyun denize deðdiði yerde, buhar buhar özgürlük özlemi tüter... Sevgi Dünyasý 13 MUSÝKÝ - SES VE RENK ile TEDAVÝ (6) Bulabildiklerimiz ve Bilebildiklerimiz (1) YAVUZ YEKTAY Seslerin ve Renklerin ötesinde evrenin sonsuzluðu var, Gelecek, gebedir ýþýklý yarýnlara. Yum gözlerini git ötelere, Git, gidebildiðin kadar... S. Bicerano Mayýs 2003 ayýndan beri Sevgi Dünyasý Dergisinde, Musiki ile tedavi tabletlerini notalarýyla birlikte yayýnlýyoruz. Caným kardeþim Rauf Yektay bu tabletlerin musikisinin internetle bütün dünyaya yayýlmasý gerektiðini düþündü; çünkü otayan ses duyulmalý idi, terapi olabilsin ve belki bu yoðun sevgi musikisi tüm insanlarý (hepsinden teker teker baðýþlanmak dileriz) EVRENSEL BÝRLÝK amacýmýza götürebilir diye olaðanüstü bir duygu vardý içinde... Rauf Yektaya çok teþekkür ederim, sonsuz saygý ve sevgilerimi sunarým. Ben de ayný düþüncedeyim; hele tüm insanlar AYNI TONda birleþebilsek... Ezelî bilgileri anýmsarým: Þimdi üzerinde rahatça dolaþtýðýnýz, Her gün AYRI SESten, AYNI TONda titreþir. Ve ona benzeyenler de, Ayný iþi yaparlar. Bu onlarýn dengesi içindir. Siz bildiklerinizle, Bir yere geldiðinizde, Birbirinize karþý Ve herkes için Ayný titreþimi göstereceksiniz... Doðrudur, ayný insanlar gibi... Bir Akdeniz Foku evlat edinmek ve SAD-AFAGýn (Sualtý Araþtýrmalarý Dernaði Akdeniz Foku Araþtýrma Grubu) çalýþmalarýna destek olmak ve bilgi almak için http://www.afag.org HÝÇBÝR ÝNSANIN SESÝ BÝRBÝRÝNE BENZEMEZ VE HÝÇBÝR ÝNSAN BÝR D E FA Ç I K A RT T I Ð I S E S Ý N AY N I S I N I BÝR DAHA ÇIKARAMAZ!.. Çünkü sesin rengini 14 Sevgi Dünyasý veren SELENlerdir. Selenler Armonik veya Doðuþkan isimleri ile anýlýr. Ses düzenli dalgalar halinde titreþir ve SÝNÜS dalgasý veya çizgisi çizer. Ama bir ses yalnýz bir sinüs dalgasý ile kalmýyor, bir takým armonikler de beraberce oluþuyor. Seslerin arasýndaki farklýlýklarý çevrenin akustiði ve bilhassa armonikler meydana getiriyor... Meselâ güneþ sistemindeki bütün gezegenlerin sesleri ayrý ayrý olmasýna raðmen hepsi de ayný TONdan yani Fa tonundan ses veriyorlar, böylece aralarýnda bir denge kuruluyor ve Bizi Sevgisinden Yaratanýmýzýn kurduðu ince düzen ve ince plân bozulmuyor ve aynen devam ediyor... Ayný Korolar gibi, her korist AYRI SESten, AYNI TONdan okuyorlar ve AYNI TONda birliðe ulaþmýþ muhteþem bir armonik bahçesinin ses topluluðunu veriyorlar... Geçenlerde genç orkestra þefi Üstad ALPASLAN ERTÜNGEALP þöyle diyordu televizyonda: Ne mutlu ki bana, týnýlarý ayrý onlarca musiki âleti ve bu âletleri icrâ eden birbirinden üstün ve farklý canlý insandan yapýlmýþ muhteþem ve olaðanüstü güzel bir enstrumaný (Orkestrayý) icrâ ediyorum!.. Ýnsanlarýn hayrýna ve mutluluðu için bestelediðimiz musiki tabletlerini üç yýl müddetle 20 30 kiþilik bir grup üzerinde denedik. Kadýn Erkek 15 ilâ 85 yaþ arasýndaki bu toplulukta, hayret verici üstün baþarýlar izlediðimiz için, tüm insan kardeþlerimizin de bu musikiyi dinleyip, tedâvi olup, birlik ve bütünlüðe eriþmelerinin hayrýna olsun dedik... Onun için hep düþünürüm, birlikte ayný þarkýyý söylemenin, BÝRLÝK OLMA konusunda kullanýlacak bir usul olduðuna inanýyorum. Rauf Yektay kardeþim ve diðer bâzý hayýrla düþünen hayýrlý insanlar ve bu satýrlarýn yazarý, böyle internet ile dünyaya yayýlacak bir musikinin insan sesi ile de okunmasý ve bu sözlerin evrensel bir lisanla yazýlmasý gerektiðini düþündük. Ne yazýk ki, þimdilik evrensel bir lisanýmýz olmadýðýndan, en yaygýn lisan olan Ýngilizceye tercüme ettirmeye karar verdik. 60 yýllýk kadîm bir dostum var: NECAH BÜYÜKDURA. Þimdilik, Sevgi Dünyasý Dergisinin Mayýs 2003 tarihli sayýsýnda verdiðimiz musiki tabletimizi Ýngilizceye tercüme etmesi için, kendisinin Ankaradaki evine telefon ettik, istirham ettik, ayný gün akþam üstü internetden yolladýlar. Nevin ve Necah Büyükdura çifti mutlu bir çift. Hele Nevin haným iki kedisi ile melek misali bir hayvan dostu. Yazýmýzýn baþýndaki foto onun için konuldu. Necah dostumuz Ýngilizceyi, Ýngilizce konuþanlardan doðmuþlarýn ana dili olan Ýngilizceden daha iyi bilir. Allah razý olsun. ... daha çabuk gönderirdim amma, bestelenmiþ Türkçe sözlerin, Ýngilizceye tercümesinde PROZODÝ (hecelerin açýk, kapalý, kýsa, uzun, vurgulu olmasý ve kelimelerin musiki içinde ayný konuþur gibi dilin kendi karakterine uygun bestelenmesi ile ilgili teknolojik bir bilim) bakýmýndan bozulmamasý ve en güzel þekilde olmasý için biraz uðraþtým... demiþ. Necah dostum bestekâr ve çok iyi bir þair olduðu için, þiir tercümesinde üstün baþarýlarý vardýr, sonsuz teþekkürler... Türkçesi: Umut, sevi, us ve hoþgörü, El ele vermiþse evrende, Sevgi Dünyasý Nemden sýyrýlmýþsa gözler, Hemen her þey bir baþka güzel... Ýngilizcesi: If hope, love, wisdom and toleration Are all hand-in-hand in the Universe If eyes are free of moisture Then the everything is so (pretty) (beautiful) (Not: Pretty yerine beautiful kelimesi de kullanýlabilir; daha da güzel olur!..) Biraz da meditasyon konusuna deðinmek isterim. Eylül 2003 ayý Sevgi Dünyasý Dergisinde, üzerinde yýllardýr çalýþtýðýmýz musiki ve renklerle tedâvi metodumuzun, meditasyon gibi beynin bazý bölgelerini uyutmak veya beynimizi düþüncelerden ayýrmak deðil, bilakis beynimizi çalýþtýrarak ruhumuzu yükseltmek ve arýnmak, bedenimizi de her türlü hastalýktan kurtaracak iç salgý sistemimizi harekete geçirmek ve bilinçli bir konsantrasyon içine girerek, bazen de Yaratýcý Ýmgeleme ile Yaratanla iliþkilerimizi hayrýmýza ve bütünün hayrýna geliþtirmek olduðunu bir nebze yazmýþtýk. Meditasyonun disiplinli ve bilinçli bir tarzda yapýlmasýný öneririm. Aslýnda dualarýmýz, secdelerimiz, sevgilerimiz b i z i m m e d i t a s y o n l a r ý m ý z d ý r, konsantrasyonumuz ve kadîm bilgilere göre Miracýmýzdýr. Bu saydýklarýmýz, HUÞÛ içinde yapýlmazsa beklenilen SALÝH ibadet olmaz. Huþû, alçak gönüllülük, Yaratana boyun eðme, gönlümüzün Ona karþý en ufak bir yanlýþlýk yapmak korkusu ve sýnýrsýz bir dikkat ve ciddiyet içinde, sonsuz saygý ve SEVGÝ ile dolu olma demektir. Konsantrasyon hakkýndaki özet Sevgi Dünyasý Dergisi, Ocak 1975, sayý: 73 Sayýn Psikolog Güngör Özyiðitin yazýsýndan alýnmýþtýr. Konsantrasyon ile neler elde edilir? 15 - Arýnmýþ bir gönülle Yaratana yöneliþ, - Dua ve dileklerimizi böylece sükûnetle sunabilmek, - Beden ve ruh olarak tam dinlenebilmek, - Aný yaþamamýzýn önemini bulmak, - Gönlümüzü hayýrlý kozmik etkilere açabilmek, - Þifa kanalý olmak için uygun ortama geçmek, - Bir sorunumuzun çözüm yolunu bildirecek ilhâma açýk olabilmek, - Olaylarý doðru deðerlendirebilmek, - Olaylarýn dilini çözmek ve anlayabilmek, - Daha verimli düþünebilmek için sükûnete kavuþmak, - Ýlâhi Sevgiye kanal olabilmek, -Yaratana tam teslim olabilmek. Ýþte elde edilenlerden akla gelen birkaçý. Verdiðimiz musiki tabletlerine de odaklanmak, o anda musikinin etkisi ile beynimizin disiplinli ve ritmik olarak düþünce sistemine girdiði farkýndalýðýna varmak, pek tabii olarak Bizi Sevgisinden Yaratana kanallarýmýzý açmak, musiki tedavisine baþlamak demektir. En önemlisi: Onun emri ve izni ile, beynimizin alt tarafýnda Hipothalamus bölgesi altýnda, kafatasýmýzýn hemen hemen tam merkezinde bulunan Epiphisin üst tarafýndaki ÝÇ SALGI sistemini çalýþtýrmak ve Yaratan vergisi takriben 600 800 adet kadar (ilâcý) iç salgýyý gereken hasta bölgelere göndermektir. Hani gülyüzlü Ýbrahim peygamberimiz Hastalandýðým zaman bana þifa veren Odur. (Yunus: 107) demiþti ya. Ýþte beynimizdeki bu iç salgý sistemi, gerektiðinde kullanýlmak üzere 800 adet kadar özel ilâç salgýsý ile yaratýlmýþtýr. 16 Sevgi Dünyasý SÝZ ÖNCE GÜLER YÜZLÜ OLMAYI ÖÐRENÝNÝZ. Ýþte o zaman, alnýnýzda çizgiler olmaz. Ve, Ýþte o zaman, bir gönüle girmenin anahtarý elinizdedir. Ve Ýþte o zaman, bin gönüle birden girebilirsiniz. SÝZ ÖNCE GÜLER YÜZLÜ OLMASINI ÖÐRENÝNÝZ. HER YERDE, HER ZAMAN... Sevgi Dünyasý Ona inananlar, Ona teslim olanlar ve Ondan razý olanlarda, bu özel ve mükemmel terapi sisteminin gerektiðinde kullanýlmasý iznini ve emrini O verir. Ýnanýn kötüde olanlara da ayný izinler çýkar, Onun adâleti böyledir!.. Yalnýz bu gibi hallerde sýnavlar, kýssalar ve hisseler vardýr... Hepimizin olgunlaþmasý için... Onu her nefesinde ananlara, Onun yap dediklerini yapanlara, yapma dediklerini yapmayanlara ve aktif bir sabýr içerisinde baðýþlayýcý olanlara, bizim hazýrladýðýmýz musiki ve renk tabletlerimizin faydalý olduðunu gördüm ve þükrettim. Hayrýnýza yazýyoruz, hayrýnýza besteliyoruz. Hayýrla okuyunuz, hayýrla dinleyiniz. Dilemek ve dilemesini bilmek önemlidir ve sizin elinizdedir: Yapacaðýnýz iþi önce hayýrla düþünmeye baþlayýnýz, Hayýrla Ondan dileyiniz, Sevgi ile yöneliniz, Sonuçtan korkmayýnýz. Gönülden gerçek istemesini bilen, Mutlaka alacaktýr, Hayrýna varedilmiþ olanlarý... *** Bu ay size, yaklaþýk 10 yýlda besteleyebildiðim, Rast makamýnda bir musiki tableti veriyorum. Çok yönlü bir tedavi verebilir. Kýsaca: - Baþa, gözlere ve felce iyi gelir. Düþük nabzý düzenler. Kaslara faydasý vardýr. Spazm çözücü özelliði dolayýsiyle, spastik ve otistik hastalarda baþarý ile kullanýlýr. Kolay doðum için faydalýdýr. - Bestesi gibi sözleri de huzur ve þ i f a v e r i c i v e ö ð r e t i c i d i r. . . 17 Dinlediðinizde hayýr yapmak ve sevmek için bu dünyaya geldiðinizi anlarsýnýz... Siz önce güler yüzlü OLMAYI öðreniniz. Ýþte o zaman, alnýnýzda çizgiler olmaz. Ve, Ýþte o zaman, bir gönüle girmenin anahtarý elinizdedir. Ve Ýþte o zaman, bin gönüle birden girebilirsiniz. Siz önce güler yüzlü OLMASINI öðreniniz. Her yerde, her zaman... (Not: güler yüzlü OLMAYI ile güler yüzlü OLMASINI arasýndaki ince fark ne olabilir?) Ýçinize neþe, safa ve rahatlýk dolacak. Bilge insanlar gibi düþünmeye baþlayacaksýnýz. Ciddi ve mutlu olacaksýnýz. Ýçinize huzur dolacak. Bekâ, sonsuzluk ve yerçekiminden kurtulma hissini duyacaksýnýz. Bu size dünyaya geliþ sebebinizi anýmsatacak: Tekâmül etmek, insan kardeþlerinize hizmet etmek, evrensel BÝRLÝKe varmak... Yüce Yaratýcýmýza þükredeceksiniz, þükredeceksiniz... Ve hemen görevinizi anýmsayacaksýnýz: Eðer bir þey için burada iseniz, Yapývereceðiniz, Bir tek þey, En önemlisidir þüphesiz: Gerçekten bilerek, Gerçekten çalýþýp bulunca, Gerçekten iyide olunca, Gerçekten doðruyu tutup; SEVMEK... Güzellikleri, dostluðu, birliði, sevgiyi ve barýþý birlikte beraber yaþamak ve ÖNCE SEN diyerek paylaþmak için Sevgi Dünyasý e s i n l e r Doðruluk, güzellik ve iyilik, Ýþte insaný insan yapan üç nitelik. *** Sana yapýlan kötülüðe iyice bir bak, Bu, baðýþlamayý öðrenmek için bir fýrsat. *** Ýnsanlar deðiþmeye ve geliþmeye sürekli çalýþmalý, Ýyi ve yüceltici eylemler yaparak iyi olmaya alýþmalý. *** Ýnsan oyun oynar gibi çýkarsýz yaþamalý, Oyundaki çoþkuyu yaþama taþýmalý. *** Önce kendini bil ve kendin ol, Bilgelik esenliðe götüren bir yol. *** En büyük hazinenin beynin olduðunu düþün bir daha, Ve bil ki herkesin yararýna açýk bir zenginliktir deha. olgay göksel 19 20 Sevgi Dünyasý Hayallerimizi Zirveye Taþýdý Nadide Kýlýç Henüz Anadolu lisesi sýnavý kâbusunun öðrencilerin üstüne karabasan gibi çökmediði bir zamanda ilkokulda okumuþtum... Devlet okullarýnýn Türkiye Cumhuriyeti'nin tek eðitim kurumu olduðu, özel okullarýn pýtrak gibi selamsýz sabahsýz her yerde bitmediði bir devirde okulu tanýmýþtým... kýrk kiþilik sýnýflarýn az bulunup, ilk haftalarda elli öðrenciye hattâ elli beþ öðrenciye çýkarýldýklarý yýllardý...sýralarda üçer öðrenci olarak otururduk, benim gibi solaklar için üçlü oturmak zor gelirdi. Öðretmenlerimiz tarafýndan hemen çare bulunur, solaklar her zaman sýra baþýnda oturtulurlardý. Þimdi yaþý benden küçük olan anatalar, o günleri hayal edemeyebilirler... hattâ bu denli kalabalýk sýnýflarda eðitimin baþarýlý olamayacaðýna da kanaat getirebilirler. Öðretmenliðin üniversite diplomalý iþsizlere istihdam telâþý içinde öðütüldüðü bu zamanda, veterinerlik çýkýþlýlara, ziraat mühendislerine ve mimarlara çocuk teslim edildiðini düþününce, onlara hak vermemek elde deðil. Bizim siyah önlükler beyaz yakalar içinde yaþadýðýmýz okullardaki öðretmenlerimiz her derde deva Lokman hekim gibi becerikliydiler. Her derde çare olurlardý. Yýllýk müfredatýn her alanýnda baþarý gösterirlerdi... El Sevgi Dünyasý iþleri dersimiz de müzik dersimiz de bir þölen havasýnda geçerdi. Bütün öðretmenlerimiz en az bir enstrümaný çok iyi bildikleri gibi bize resimde ve tahta iþlerinde de ayný güzellikte el becerileri kazandýrýrlardý. Folkloru da baleyi de ayný çatý içinde barýndýrabiliyorlardý. Belki de dünün baþarýsýnda Öðretmen Okulu ve Köy Enstitüsü çýkýþlý öðretmenlerin rolünü unutmamalýyýz. Gidilecek tek okul olmasýnýn ikinci en büyük önemi ise (bana göre) sosyal kaynaþma idi. Birinci sýnýftan baþlayarak son sýnýfa kadar derinleþen bir arkadaþlýk ve sevgi paylaþýmý içinde öðrenim görürdük. O simsiyah önlük içinde her çocuk deðerliydi ve eþit muamele görüyordu. Zengini, fakiri, kalbur-üstü, kalbur-altý gözetilmeksizin her öðrenci, kabiliyeti ve çalýþkanlýðý ile deðerlendiriliyordu. Öðretmenimiz bu kaynaþmaya çok önem verir, uyumsuzluk içinde olan öðrencileri, kendilerine güven kazanabilmeleri için mutlaka en baþarýlý olanlarýn kümelerine daðýtýrdý. Bu her zaman iyi sonuç verirdi. Tembellik yapan çocuk, küme arkadaþlarýna kendini kabul ettirmek için gayret sarf ederdi... O dönemde okul araçgereçlerimiz tam deðildi. Bu nedenle herkes (çoðunlukla zengin çocuklarý) evlerindeki oyuncaklarýný vb. þeyleri getirerek bu ihtiyacýmýz karþýlanýrdý. Beden Eðitimi dersindeki top ihtiyacýmýzý, babasý bahçývan olan Aynur karþýlardý. Her boyda topu vardý. Bu toplar hem saðlam hem de pahalýydý. Bir bahçývan maaþýndan çocuðu için ayýrdýðý top parasýný hep düþünürdüm. O zamanlar dile getirilmese de büyüklerimizin sosyal iliþkilerinde ekonomik güç ve statü büyük önem taþýrdý. Maaile görüþmeler hep gelirleri 21 birbirine yakýn, sosyal açýdan birbirinin yaþamýný zorlamayanlar arasýnda yapýlýrdý. Birbiriyle kaynaþanlar arasýnda hiçbir zaman etnik ayrýlýk söz konusu deðildi. En önemli husus köyden göç edenler ile eþraftan olma ayrýmýydý. Köyden gelen, okuma yazmasý olmayan, okur-yazar olan insanlar için geçim kapýsý park bahçývanlýðýydý. Çünkü ilçenin çok büyük ve tarihi deðeri olan parký ve Çamlýk denilen korusu vardý. Geniþ bir alana yayýlan parkýn, ilçe halký ve biz çocuklar için apayrý bir yeri vardý. Bahçývanlar, iþlerini toprak aðasý gibi bir çalýmla sahiplenirlerdi. Çocuk parkýndaki oyunlarýmýza bile karýþýrlardý. Sadece Hüseyin Amca bize karþý hoþgörülüydü. Bize Aynur'a gösterdiði þefkâtle yaklaþýrdý. Bizi azarlayan meslektaþlarýna karþý çýkar onlarý uyarýrdý. Çocuklarýn, diktiðin bitkilerden ne farký var. Bak her biri inci çiçeði gibi narin, örselersen solar kar, güzelliklerini göremeden kurutursun diye ikaz ederdi. Hüseyin Amca'nýn kýzýna ilgisini okul ziyaretlerinde de fark etmiþtim. Beþ yýl süresince, saç ve sakal týraþýný olmuþ, yeþil ütülü pantolonunu, her zaman cilâlanmýþ ayakkabýlarýný giyinmiþ gelirdi. Mis gibi Limon kolonyasý kokardý. Baþka zaman hep terekli köylü iþi kasketini giydiði halde, okula þapkasýz gelirdi. Modern olduðunu göstermek için azami gayret sarf ederdi. Onun içinin de düþüncelerinin de köylülüðüne uymayan bir güzellikte olduðunu düþünürdüm. Bana, eþraf eþraf diye böbürlenen çoðu ilçenin ileri gelenlerinden daha üstün bir kiþilikteymiþ gibi gelirdi. Hattâ babamý 22 Sevgi Dünyasý bile biraz baðnaz bulurdum. Her zaman Benim kýzým olduðunuzu unutmayýn. Aile þerefimize leke getirmeyin...vb ihtarlarda bulunurdu. Aynur, her zaman düzenliydi, her yýl yeni çanta ve þýk ayakkabýlar giyerdi. Onu gören, bir bahçývan çocuðu olduðunu anlayamazdý. Ýlkokulu, silgileri, kurþun kalemleri onun elinde görmüþtük. Onun beyaz dantelli kolalý yakasýna imrenirdim. Ben patiskadan yapýlmýþ bir yaka taþýmýþtým. Çünkü ailem her zaman sadelik içinde yaþamaya önem verirdi. Hüseyin Amca'da her zaman göze çarpan þey, çocuðuna, Aynurun okulundaki statüsüne saygý duymasý idi. Saygý, sevgi ve okumaya, eðitime gösterdiði hevesini, çocuðuna þefkatle hoþgörü ile sunarak gösteriyordu. Kýzýnýn voleybol maçlarýný hiç kaçýrmadan izlerdi. Aynur'un babasý olarak anýlmaktan sevinç duyuyordu. 23 Nisan müsameresine hazýrlanýrken, Çaykovski'nin Kuðu Gölü Balesi'ne seçilen kýz arkadaþlar ikinci günü aðlayarak okula gelmiþlerdi. Babalarý kuðu giysilerini çok açýk saçýk bulduklarý için baleye katýlmalarýný men etmiþlerdi. Artýk 5. sýnýftaydýk. Sadece Aynur neþeliydi. Çünkü Hüseyin Amca için bu giysi bale için elzem bir durumdu. Kýzýnýn kültürel etkinlikten mahrum kalmasýný istemiyordu. Yýllar sonra yeðenimi Anadolu Lisesine yazdýrmak için kardeþimle okula gittiðimizde Aynur'la karþýlaþtým. O küçük kýzdan sadece kývýrcýk saçlar kalmýþtý. Þimdi uzun boylu, atletik vücutlu, sýrým gibi bir beden eðitimi öðretmeni olmuþtu. O kýsacýk dakikalarda uzun uzun Hüseyin Amca'dan konuþtuk. Artýk emekli olmuþ. Çiçekçilikle uðraþýyormuþ. Son günlerde haberleri izledikçe, gazeteleri okudukça hep onu anýmsar oldum... Dayanamayýp yazýma da kattým. Yoksa çocukluk anýlarým sizi neden ilgilendirsin! Bunu biliyorum. *** Bir gün Anadolu'nun her hangi bir köyünde nasýl karþýlanýyorsa orada da ayný olaðan iþlerinin baþýndaydý insanlar... mahalli giysiler içinde orta yaþlý iki kadýn fasulye ayýklýyorlardý. Biraz ileride ise bir kadýnla bir erkek bostan çitini onarýyorlardý. Eþofmanlý bir genç kýz beliklenmiþ süt mýsýrlarýný çatýya asmak üzere merdivene týrmanmýþtý... mýsýrlarýn asýldýðý yerde ipliklere geçirilerek kurutulmak için güneþe býrakýlmýþ biberler, patlýcanlar sarkýtýlmýþtý. Kameraman ile röportaj yapacak olan gazeteci hanýmý görünce hemen ayaða kalkýp buyur ettiler. Ona da bir sekmen vererek yanlarýna oturttular. Gazetecinin sorularýný yanýtlarken, bir yandan da çalýþmaya devam ediyorlardý. Aðýzlarýndan çýkan her sözcük, birbiriyle sözleþmiþçesine O çocukken de baþkaydý. Bu köyde hiç kimse onun yürüdüðünü görmemiþtir. cümlesiyle sonlanýyordu. Her yere zýplayarak, koþarak gidermiþ. Bir iþi yapmak için saniyeler yeterli olurmuþ. Ýþini eksiksiz, tam yerine getirirmiþ. Bunlarý söylerken Biz onun baþaracaðýný zaten biliyorduk Biz ona çocukluðunda inanmýþtýk demek istiyorlardý. Bu hallerinde her zaman olduðu gibi Anadolu insanýnýn övüncü içine gizleyerek yaþamasýnýn payý büyüktü. Gazeteciye bu bilgileri verirken hiç birinin ne sesinde ne yüzünde küçük bir abartý yoktu... ama Sevgi Dünyasý gözleri... Hepsinin gözlerini özlem kaplamýþtý... Ýçlerinden biri, evin temeltaþý, ailenin ocaðýnýn en eski tuðlasý olan babaannesi, gazeteciden gözyaþlarýný saklamadý. Biz kýzýmýzý Devlete verdik. Koklamaya kýyamadýðýmýz kýzýmýzýn nasýl büyüdüðünü göremedik. O bizim tek ceylanýmýzdý. Yaþlý kadýnýn sözlerine bu kez yengesi ve annesi nokta koyuyordu... Onu telli duvaklý evlendirmeyi isterdik, istemez miydik!? Ama artýk o baþka bir seçim yaptý. Hevesi bizimkine uymadý. Olsun. Buradaki bütün kýzlar, þimdi Sorgun Ortaokuluna gitseniz görürsünüz... Hepsi onun gibi olmak için yarýþýyorlar. O hepsinin içinde yatan aslan oldu. Aslan olmak, küçük bir þey mi? Hem de binlerce küçük yüreðin içine yerleþecek kadar alçakgönüllü, tazýdan hýzlý, tüyden hafif bir aslan olmak az þey mi? Bunu yapmak, çocuk büyütmenin Alfabesini yeniden yazmak kadar büyük bir iþ... Çankýrý'nýn bereketli yeþilliði içine gizlenmiþ mütevazý bir yaþamýn fertleri, küçük kýzlarýnýn gözünü kamaþtýran hayalleri için sessiz kalmayý bilmiþler... gerekli olduðunu hissettikleri anda, sýcak nefesleriyle kýzlarýnýn soðuk terini silmeye hazýr beklemiþler... Süreyya'nýn ailesinin her bireyi, amcasýndan babasýna, annesinden yengesine, her zaman atletizm ne olduðunu kavrayamayan yüreklerinde, salt kýzlarý gönül koydu diye, dualarla yolcu etmiþler. Henüz ortaokulda iken yarýþan torununa Ben kýzýma altýn takarým diye onun gücüne güç katan bir babaanne olmayý baþarmýþlar. Ýþte baþarýnýn týlsýmý burada kendini gösteriyor. 23 - Kuþak farkýný bir yana atarak, çocuðunun hatta torununun coþkusunun, seçiminin ortaya çýkmasýna izin vermek. Kendi ebeveyn tecrübelerini namluya sürülmüþ fiþek gibi hazýr bekletirken, çocuðunun ruhsal berelenmelerini büyütüp yaþamýný iltihaplandýrmadan zorluklarý atlamasýný saðlamak. - Tenkide ve yargýlamaya eþik olmadan, çocuðunun ruh bütünlüðünün kapýsýnda kilit olmak. Gerektiði zamanlarda Bütün dünyanýn karþýsýna çýkýp savunulacaðýný ona hissettirmek. - Evlatlarýnýn en zor anlarýnda en aðýr, kaldýrýlamayacak kadar büyük hatalarýný bile anlatabileceði, gündüzün aydýnlýðýnda gecenin kalýn dokusu gibi saklayýcý bir sessizliði becerebilmek. - Çocuðunuzun yepyeni bir zamanda yeni bir dünyaya, yeni þartlara doðduðunun bilincine varýp, onun duygu zenginliðini ve heyecanýný tanýyabilmek. - Her adýmýnda, her seçiminde koþulsuz anata sevgisi ve þefkatiyle yanýnda yer almak. Ýyi bir ana baba ya da þefkatli saðlam bir aile olmak için master yapmak, üniversite diplomalarýný sýralamak gerekmiyor. Sanýrým Hüseyin Amcalar gerekli... çocuðunu narin bir inci çiçeði gibi örselemeden onun kökünün kemresi olmayý þeref bilmek yeterli. Ben bu yazýyý yazarken Süreyya Ayhan henüz son Dünya Atletizm Þampiyonasýnda koþmadý. Ülke olarak, ondan birincilik bekliyoruz ama derecesi ne olursa olsun, bizi bu denli büyük hayallerin zirvesinde tuttuðu için onun bacaklarý sað olsun... Ýç Anadolunun yeþilliðine gizlenmiþ ailesi gibi bahtiyarlýk kaderi olsun. Sevgi Dünyasý 24 ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER ÝHTÝYAR ADAM Ýhtiyarlýða adým atalý çok olmuþtu. Gözleri dalgalara takýlmýþ halde, iyi kötü yönleriyle geçmiþi düþünüyordu. Ýnsanlýða karþý pek güveni kalmamýþtý. Ýyilik yaptýkça nankörlük gördüðünü düþünüyordu. Çoðu kiþinin kendisine "enayi" gözüyle baktýðýný da biliyordu. Fakat karþýlýksýz iyilik yapmaktan vazgeçmiyordu. Çünkü kendisini hayata baðlayan çok az deðerden birisi de, kendisine olan saygýsýydý. Onu da kaybederse, her þeyini kaybetmiþ olacaðýný düþünüyordu. Ýhtiyar adam kayalýklarýn üzerinden yavaþça doðruldu, denizin kenarýna atýlmýþ kýrýk içki þiþesi gözüne takýlmýþtý. Ýçki içmezdi ama görüp de almazsa ve bu kýrýk þiþe birine zarar verirse vicdan azabý duyacaðýný düþündü. Onun þiþeyi yerden aldýðýný gören biri kýz, biri erkek iki genç gülüþtü. Erkek; "Çöpçü herhalde." dedi. Ýhtiyar adam herkesi hoþ görmeye çalýþýrdý, özellikle gençleri ama yine de gencin, kendisi hakkýnda arkadaþýyla þakalaþýrken biraz sesini alçaltmamasýna, kendisinin duymamasý için gayret etmemesine caný sýkýlmýþtý. Ýhtiyar kýrýk camlarý atmýþ dönerken, gençlerin az önce kendisinin oturduðu ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER kayalarda, azgýn dalgalara karþý þakalaþtýðýný, birbirini itekler gibi yaptýðýný gördü. Biraz daha uzakta bir kayaya gidecekti ki, birinin denize düþme sesi ve çýðlýðý kulaklarýnda çýnladý. Kýz düþmüþtü. Sportif yapýlý gencin hemen atlayýp kýzý kurtarmasýný bekledi. Fakat kayadan kayaya telaþla koþan genç atlamaya cesaret edemiyordu. Genç ne yapacaðýný bilemez halde dalgalarýn uzaklaþtýrdýðý kýz arkadaþýna bakýyor, baðýrýyordu. Saða sola deli gibi koþtururken, hemen yanýndan birinin denize atladýðýný duydu, bu az önce dalga geçtiði ihtiyar adamdý. Ýhtiyar adam dalgalarýn tüm zorluðuna raðmen, güçlü kulaçlarla kýza yetiþti, saçlarýndan yakaladý kayalara doðru çekti. Kayalara yaklaþtýðýnda kýyýdaki genç, kýzý yakalayýp önce yukarý, sonra sahile çekti. Ýhtiyar adamý o anda unutmuþtu bile. Birden aklýna gelip denize doðru baktýðýnda ihtiyar adamýn halâ çýkamadýðýný gördü. Ýhtiyar kollarýnda derman kalmamýþ halde, kendisini kýyýdan koparmaya çalýþan dalgalara kendini býraktý. Genç çýlgýna döndü, sevdiði kýzý kurtaran, az önce dalga geçtiði ihtiyar gidiyordu. Kýsa zamanda büyük þeyler olmuþtu hayatýnda. Hayatta en çok sevdiði kiþiyi kurtaramamýþ, baþkasý kurtarmýþtý ve o da þimdi kendisinden özür bile dileyemeden, boynuna tüm utançlarý takarak sonsuza dek gidiyordu. Kendine tam gelememiþ kýz, gencin sulara atlayýþýna baktý, baðýrdý ama nafile. Oysa arkadaþýnýn kendisi kadar bile yüzemediðini iyi biliyordu. Genç erkek tüm çabasýna raðmen ihtiyara yaklaþamamýþtý bile, dalgalarýn üzerinde boðulan deðil, sanki dinlenen biri gibi duran ihtiyar da sanki gülümsüyor gibiydi. Genç bir anda ihtiyardan daha çok kýyýdan uzaklaþtýðýný fark etti. Bitiyordu her þey. "Gerçekmiþ demek ki " diye düþündü, hayatý, arkadaþlarý, sevdikleri hýzlýca gözlerinin önünden geçiyor gibiydi. Ýnsan ölüme yaklaþýnca böyle oluyormuþ. Su yutuyordu ve mücadeleyi býrakmýþtý. Sevgi Dünyasý ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER Birden beklenmedik bir þey oldu; genç adam kolunun kuvvetlice yakalandýðýný hissetti, önce köpekbalýðý aklýna gelip telaþla çekmek istedi ama hemen yanýnda ihtiyar adamý fark etti. Ýhtiyar adam önce kolundan yakalamýþ, sonra yakasýndan tutup, onu bir bebek gibi çekmeye baþlamýþtý. Göz açýp kapayana kadar kýyýya gelmiþlerdi. Ýhtiyar adam, genci kýzýn yanýna kadar atmýþ, nefesleniyordu. Gençlere gülümsedi; "Siz de, ben de bu gün güzel dersler aldýk. Ben kendi adýma çok mutlu oldum. Siz kimseyi küçümsememeyi öðrendiniz. Ben de bu küçük dalgalarda sizi deneyerek, insanlýðýn ölmediðini gördüm. Delikanlý beni kurtarmaya gelmen, beni ne kadar mutlu etti sana anlatamam. Fakat ben daha bu dalgalara yenilecek kadar kocamadým." Ýhtiyar kýyýda kendilerini toparlamaya çalýþan gençlerin bir þey söylemesine fýrsat vermedi; "Hoþçakalýn !. . . " deyip yürüdü. Gençler peþinden koþamadýklarý ihtiyara þaþkýnlýkla, içlerinde bir buruk sevinçle bakakaldýlar. Cennet ve Cehennem (Paulo Coelhonun Þeytan ve Kadýn kitabýndan) .."Yollar oldukça uzunmuþ, yokuþ yukarý gidiyorlarmýþ, güneþ yakýcýymýþ, ter içinde kalmýþlar, susamýþlar. Bir dönemecin ardýnda harika bir mermer kapý görmüþler; kapý, ortasýnda bir çeþme bulunan altýn döþeli bir meydana açýlýyormuþ, çeþmeden berrak bir su akýyormuþ. Yolcu kapýdaki bekçiye dönmüþ. 'Ýyi günler.' 'Ýyi günler,' diye yanýt vermiþ bekçi. 'Burasý harika bir yer, adý ne?' 'Burasý cennet.' 'Ne iyi, cennete gelmiþiz, çünkü çok susadýk.' 25 ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER 'Ýçeri girip dilediðiniz kadar su içebilirsiniz', demiþ bekçi ve eliyle çeþmeyi göstermiþ. 'Atýmla köpeðim de susadýlar.' 'Kusura bakmayýn,' demiþ bekçi. 'Buraya hayvanlar giremez.' Yolcu çok üzülmüþ, çok susamýþmýþ, ama suyu tek baþýna içmek istemiyormuþ. Bekçiye teþekkür edip yoluna devam etmiþ. Epeyce bir süre yamaç yukarý gittikten sonra eski görünümlü küçük bir k a p ý y a v a r m ý þ l a r, k a p ý i k i y a n ý aðaçlýklý toprak bir yola açýlýyormuþ. Aðaçlardan birinin altýnda, þapkasýný alnýna indirmiþ, uyur gibi yatan bir adam varmýþ. 'Ýyi günler,' demiþ yolcu Adam baþýný sallamýþ. 'Atým, köpeðim ve ben çok susadýk.' 'Þurada taþlarýn arasýnda bir pýnar var,' diyen adam eliyle orayý iþaret etmiþ. 'Ýstediðiniz kadar su içebilirsiniz.' Yolcu, atý ve köpeði pýnara gidip susuzluklarýný gidermiþler. Yolcu bekçiye teþekkür etmiþ. 'Ýstediðiniz zaman yine gelebilirsiniz,' demiþ bekçi. 'Buranýn adý ne?' 'Cennet.' 'Cennet mi? Ama mermer kapýdaki bekçi bana orasýnýn cennet olduðunu söyledi.' 'Orasý cennet deðil cehennemdi.' Yolcunun aklý karýþmýþ 'Sizin adýnýzý kullanmalarýna niye izin veriyorsunuz? Yanlýþ bilgi vermeleri büyük karýþýklýða neden olur!' 'Hiç de deðil. Aslýnda onlar bize büyük b i r i y i l i k t e b u l u n u y o r l a r. E n i y i dostlarýna sýrt çevirenlerin hepsi orada kalýyor çünkü. 26 Sevgi Dünyasý Ýki Yaþam Arasýnda Dr. Michael Newton Derleme: Acar Doðangün anýsýna Arýn Ýnan Bundan dört yýl önce yayýnlamýþ olduðumuz "Ýki Yaþam Arasýnda Ruhun Yolculuðu" adlý dizide Dr. Newton'un, geriye götürücü hipnoz yoluyla yüzlerce insan üzerinde yaptýðý araþtýrmalarý ve elde ettiði deðerli bilgileri okumuþtuk. Bu dizide de, yine Dr. Newton'un en son araþtýrmalarýna dayanarak, ölüm anýndan tekrar doðuma kadar, dünya ötesindeki yolculuðumuzun daha önce görmediðimiz ilginç ayrýntýlarýný izleyeceðiz. Sevgi Dünyasý Geçen Ay ÝKÝ YAÞAM ARASINDA ruh eþleri ve birbirine baðlý ruhlarý incelemiþtik. Çeþitli enkarnasyonlarda yeniden bir araya gelen ruh eþleri ve yaþadýklarýný sizlere aktarmýþtýk. Bu ay ilginç bir aþk hikâyesine tanýk olacaðýz. OLAY 46 Maureen, randevu almak için beni aradýðýnda sesinde bir ivedilik vardý. Maureen, Kaliforniadaki muayenehanemin yakýnýnda yaþýyordu ve New Yorktan onunla ilk kez tanýþmak üzere gelen bir erkek arkadaþýný bana getirip getiremeyeceðini soruyordu. Daha önce hiç görmediði bu arkadaþý ile ilgili sorduðumda aþaðýdaki hikâye ortaya çýktý. Üç ay önce bir internet sitesinde 25 kiþiden oluþan bir grup insan ölümden sonraki hayatla ilgili chat yapýyorlardý. Tartýþmalar ayný þeye ilgi duyan insanlar arasýnda geçiyordu. Maureen ve ismi Dale olan erkek arkadaþý da bu tartýþmalar esnasýnda ruh eþleriyle ilgili bölümü tartýþýrken, titreþimlerinin birbirlerine yakýn olduðunu hissettiler. Maureen kendi düþüncelerinin Dale tarafýndan aynen yansýtýldýðýný görünce bunu esrarengiz bir þey olarak tanýmladý. Bundan sonra birbirleriyle daha fazla konuþabilmek için özel chat odasýný kullanmaya baþladýlar. Maureen ve Dale elli yýl önce birbirlerinden birkaç ay arayla San Francisco civarýnda doðmuþlardý. Birbirleriyle baþarýsýz evliliklerini konuþtular. Ve her ikisi de içlerinde henüz gönüllerini açacak þeyi bulamamanýn tarif edilmez üzüntüsünü yaþýyorlardý. Konuþmalarý çoðunlukla yaþam ve ölüm etrafýnda dönüyorken Dale ona benim kitabýmý okuduðunu söyledi. Ve Californiada buluþup, ayný anda yapýlacak bir regresyon seansý için 27 benden randevu almaya karar verdiler. Onlara verdiðim randevu günü tesadüfen onlarýn ilk tanýþtýklarý günden bir sonraki gün çýktý. Muayenehaneme þaþkýn gözlerle geldiler ve onlara trans halinde olduklarýný ve zaten bana ihtiyaçlarýnýn olmadýðýný söyledim. Birbirlerini gördükleri an tanýdýklarýný fark ettiklerini söylediler. Maureen Birbirimize gülümseme tarzýmýzgözlerimizdeki ifade-birlikte attýðýnýz kahkahanýn sesi-tokalaþýrken birbirimizi baðlayan titreþimler- kendimizi öylesine güçlü ve farklý hissetmemize neden oldu ki etrafýmýzda olan bitene tamamen kayýtsýz kaldýk dedi. Ben bu vakayý Maureenin bakýþ açýsýndan sizlere anlatacaðým. Bunun nedeni ilk irtibat kurduðum kiþinin o olmasýdýr. Seans esnasýnda Maureenin yaþamýnda 1920lerden müzikler veya Çarliston dansý yapan dansçýlarý gördüðünde deja vu yaþadýðýný öðrendim. Maureen çocukluðundan beri aniden ölümlerle ilgili kabuslar gördüðünü de söyledi. Süjelerimi hipnoz esnasýnda en son yaþadýklarý hayattan itibaren ruh dünyasýna sokmaya çalýþýrým ki ruh dünyasýna giriþin doðal mucizelerini kaçýrmasýnlar. Bu hipnoz tekniðinin avantajlarýndan biri de bir önceki yaþamdan rahatsýz edici izlerin þimdiki fiziki bedene taþýnýp taþýnmadýðýný bize göstermesidir. Bu süreci hýzlandýrmak adýna süjeleri direkt anne karnýndan itibaren ele almanýn onlarda karmaþa yarattýðýný da tespit ettim. Bu aynen bir insaný bir evin arka tarafýna götürüp evin önünü tarif ettirmeye benzemektedir. Böylesine hýzlandýrýlmýþ bir iþlemle ruh dünyasýna giriþ yapmak mutlaka durulmasý gereken oryantasyon istasyonlarýnýn da es geçilmesine sebep olmaktadýr. Bu duraklar, bir önceki 28 Sevgi Dünyasý hayatýn sonu ani ölüm ve travmayla bitmiþse özellikle önemlidir. Ölüm sahnelerini atlamayarak, süje ýstýrap verici fiziki anýlardan da korunmuþ olur. Geçmiþ hayatýnýn en önemli olayýna doðru onu yönlendirmem üzerine, Maureen beni ölümüne sebep olan olaylara götürdü. Aþaðýda sorulu cevaplý olarak verilen Maureenin seansý yer almaktadýr: Dr.N: Erkek mi yoksa Kadýn mýsýnýz? S: Aslýnda genç bir kýzým. Dr.N: Adýnýz nedir? S: Samantha. Kýsaca Sam diyebilirsiniz. Dr.N: Neredesiniz ve þu an ne yapýyorsunuz? S: Yatak odamdayým. Aynanýn önünde parti için hazýrlanýyorum. Dr.N: Ne partisi? S: (Duraklýyor ve hafifçe gülüyor) Bu parti ... benim için. Bu gün benim 18. Yaþ günüm ve ailem benim için büyük bir parti veriyor. Dr.N: Mutlu yýllar Sam. Bugünün tarihi ne? S: (kýsa bir tereddütten sonra) 26 Temmuz 1923 Dr.N: Aynanýn önünde olduðuna göre, aynaya bakýp orada ne gördüðünü bana söylemeni istiyorum. S: Sarýþýným, ve saçlarým bu gece yapýlmýþ durumda. Beyaz ipek bir elbise giyiyorum. Bu benim ilk parti elbisem. Yeni alýnmýþ yüksek topuklu beyaz ayakkabýlarýmý da giyeceðim. Dr.N: Anlattýklarýndan harika olduðun anlaþýlýyor. S: Rick de aynen böyle olduðunu söylüyor. Dr.N: Rick de kim? S: (þimdi rahatsýz olmuþ ve kýzarmýþ bir þekilde) Rick benim... arkadaþým... bu gece çýkacaðým erkek. Þimdi makyajýmý bitirmem gerekiyor. Birazdan gelir. Dr.N: Beni dinle Sam. Makyajýný yaparken de sanýrým benimle konuþabilirsin. Rickle ciddi misiniz? S: (Yeniden kýzarýyor) ... eh... fakat fazla hevesli de görünmek istemiyorum. O kendini bulunmaz hint kumaþý sanýyor ama biliyorum ki o da beni istiyor. Dr.N: Bunun önemli bir parti olduðunu anlýyorum. Umarým senin onun arabasýna koþman için yakýn zamanda kornasýný çalmaya baþlar. S: (kýzarak) Kesinlikle hayýr! Bunu severdi ancak kapýmýzý uygun bir þekilde çalacak ve hizmetçi onu içeri alýp kapýda beklemesini saðlayacak. Dr:N: Parti evinizden uzakta bir yerde mi? S: Çok uzakta deðil. San Francisco merkezindeki zarif ve güzel bir malikânede. Dr.N: Peki Sam, þimdi zamanda biraz ileri, partinin olduðu zamana gidelim. Þimdi bana orada neler olup bitiyor anlatabilir misin? S: Harika bir zaman geçiriyorum. Rick muhteþem duruyor. Ailem ve arkadaþlarý benim ne kadar büyümüþ olduðumu konuþuyorlar. Müzik ve dans var. Pek çok arkadaþým beni kutluyorlar.(birdenbire yüzü kararýyor) insanlar çok fazla içiyorlar ve ailem bunu bilmiyor. Dr.N: Bu seni rahatsýz ediyor mu? S: Ýçki her zaman bu tarz iliþkilerin Sevgi Dünyasý içinde olur. Bizi neþelendiriyor ve hür hissetmemizi saðlýyor elbet ki. Ben de içiyorum. Rick ve bazý arkadaþlarý da içkinin içine düþmüþ vaziyetteler. Dr.N: Þimdi biraz daha ilerleyelim. Bundan sonra ne oldu? S: (Yüzü yumuþuyor ve konuþmasý yavaþlýyor) Rick ve ben dansediyoruz. Bedenini bana yaslamýþ. Her yerimiz ateþ içinde. Kulaðýma fýsýldýyor ve partinin dýþýnda bir yerde yalnýz kalmamýzý istediðini söylüyor. Dr.N: Onun bu teklifi sende neler uyandýyor Samantha? S: Heyecanlýyým...fakat bir þey beni geri çekiyor... Onu yeniyorum.... Çünkü istekliyim... Belki de ailemin beni onaylamayacaðýný düþünüyorum... yine de bu hissettiðim bundan da farklý bir þey. O anýn heyecanýyla bunu kafamdan atýyorum. Dr.N: Bu heyecanla kal. Sonra ne oluyor? S: Kimsenin bizi görmeyeceði bir þekilde yan taraftaki terastan Rickin arabasýna gidiyoruz. Kýrmýzý bir spor araba. Muhteþem bir gece ve arabanýn da üstü kapalý. Dr.N: Sonra sen ve Rick ne yapýyorsunuz Sam? S: Arabanýn içine geçiyoruz. Rick saçlarýmdaki tokayý çekip çýkarýyor ve onlarý serbest býrakýyor. Ateþli bir þekilde öpüyor beni. Arabayý nasýl kullandýðýný göstermek için de otoyola çýkýyor. Dr.N: Yolun nerede olduðunu ve hangi yöne gittiðinizi bana anlatabilir misin? S: (þimdi sinirlenmiþ bir þekilde) Pasific Kýyýsý Oto yoluna doðru güneye 29 iniyoruz. Dr.N: Bu seyahat nasýl geliyor? S: Kendimi canlý hissediyorum. Ilýk bir gece ve rüzgar saçlarýmý uçurup yüzüme doðru savuruyor. Rickin bir kolu benim omzumda. Beni sarýyor ve bana dünyadaki en güzel kýz olduðumu söylüyor. Her ikimiz de birbirimize aþýk olduðumuzu biliyoruz. Dr.N: (Süjemin ellerinin titremeye baþladýðýný ve bedeninin katýlaþtýðýný fark ettim. Ellerini avuçlarýma aldým çünkü neyin geleceðini hissediyordum). Þimdi Samantha þunu anlamaný istiyorum ki benimle konuþmaya devam ederken ben senin yanýnda olacaðým ki seni olabilecek þeylerden hýzlýca geçirebileyim. Bunu biliyorsun deðil mi? S: (Solgun bir þekilde) Evet... Dr.N: Bu araba seyahatinizde bazý þeylerin deðiþmeye baþladýðý ana gidelim. S: (Þimdi süjenin bedeni iyice sarsýlmaya baþladý) Rick çok fazla içmiþ ve þimdi de virajlar baþladý. Virajlar keskin ve Rickin sadece tek bir eli direksiyonda. Okyanusa bakan bir uçurumun kenarýndayýz. (Þimdi baðýrarak) RÝCK YAVAÞLA! Dr.N: Yavaþlýyor mu? S: (Aðlýyor) AMAN TANRIM, HAYIR YAVAÞLAMAYACAK! GÜLÜYOR VE YOLA DEÐÝL BANA BAKIYOR. Dr.N: Hýzlan Sam, devam et. S: (Hýçkýrýyor) Bir sonraki virajý kaçýrýyoruz. Araba boþlukta uçuyor ve okyanusa düþüyoruz.. Ben ölüyorum.... su... çok soðuk.... nefes alamýyorum.... Oh.... Rick.... Rick... 30 Sevgi Dünyasý Duruyoruz çünkü Samantanýn ruhunu fiziki bedeninden çýkarýrken bu travmatik olayýn duygularýný da hafýzadan silmem gerekiyor. Ona, pek çok kez fiziksel ölüm geçirdiðini ve iyi olacaðýný söylüyorum. Samantha, erkek arkadaþýyla önce gitmek istemediðini çünkü gençliðinin henüz baharýnda olduðunu söylüyor. Ancak Rický de kaybetmek istemiyor. Ruh üzerine araþtýrmalarýma baþladýðýmda Samantha ve Rick gibi birlikte olmuþ olanlarýn Ruh Dünyasýna yine birlikte gireceklerini zannediyordum. Ölüm sahnelerinde bir istisna hariç bunun böyle olmadýðýný anladým: Onlarý seven kiþilerle birlikte öldürülen küçük çocuklar bu kiþilerle birlikte Ruh Dünyasýna girmekteler. Bu konuya daha sonra yeniden deðineceðim. Birbirlerinin esas ruh eþi olan varlýklar bile birbirlerinden ayrý bir þekilde Ruh Dünyasýna giriþ yapmaktalar. Bu eþsiz birlikteliðin kaybýnýn oldukça üzücü olduðu bir gerçek ancak ruhlar Spatyoma geçtiklerinde rehberleri ve arkadaþlarý tarafýndan en uygun zaman ve yerde karþýlaþýyorlar. Her ruhun kendine has bir yükselme rotasý, oryantasyon duraklarý, enerji yenilenmesi vardýr. Bu ayný ruh grubunda olan varlýklar için de geçerlidir. Ayný þey Rick ve Samantha için de geçerliydi. Dr.N: Ricki baþka bir yerde görüyor musun? S: Hayýr, Yeniden okyanusa dönüp ona yardým etmek istiyorum. Beni yukarý doðru çeken kuvvete karþý koymak istiyorum. D r. N : O g ü ç s i z i P a s i f i c Okyanusundan yukardaki belli bir yere mi çekiyor? S: (Süje þimdi sakinleþti fakat inlemeleri devam ediyor) evet, Dünyadan çok uzaktayým þimdi. Dr.N: (Bu her zaman sorduðum bir sorudur) Daha ileri gitmeden ailene güle güle demek istiyor musun? S: Hayýr... hayýr... þimdi deðil... sonra.... þimdi hemen gitmek istiyorum. Dr.N: Anlýyorum. Þimdi ne görüyorsun Samantha? S: Bir tünelin ucunu. Açýlýyor ve kapanýyor... kendi hareketini kendi idare ediyor sanki. Onun içinden geçiyorum ve daha hafiflemiþ hissediyorum kendimi. Þimdi her þey çok parlak. Cüppe giymiþ birisi bana doðru geliyor. (Gelecek AY: Bu konuyla ilgili yazýmýza devam edeceðiz.) Sevgi Dünyasý 31 Durun, Kalkýn, Dinlenin Nadide Kýlýç Biliyorum. Ne kadar çok çalýþtýðýnýzý. Çalýþmaya daldýnýz mý öyle yemeðini bile unuttuðunuzu hattâ bir on dakikalýk dinlenme aralýðýný bile kendinize çok gördüðünüzü biliyorum. Çalýþmayý öyle seviyorsunuz ki, elinizi iþe deðdirdiðinizden en son dakikaya kadar yorgunluk nedir bilmiyorsunuz... Ýyi, çok iyi. Öyle ise niçin oturduðunuz yerden kalkamadýðýnýzý söyleyip, duruyorsunuz. Kollarýnýzýn et kestiðini, bilekten, yukarýsýnýn baþkasýnýn uzvu gibi size yabancýlaþtýðýndan niçin yakýnýyorsunuz? Ya gün boyu evraklara dalýp sanki üç bilinmeyenli denklemi çözemeyen liseli çocuklar gibi kafanýzý patlatýrcasýna baþýnýzý masadan kaldýrmadýðýnýza ne diyebilirsiniz? Dinleyin midenizden gurultular geliyor. Yine öðününüzü atladýnýz. Tamam caným, iþ bitince yemek yemek daha tatlý oluyor. Ama dinleyin vücudunuz hiç de sizin gibi düþünmüyor. O dinlenmek, daha rahat çalýþmak istiyor. Ýnanýn, çalýþmalarýnýzýn arasýna onar dakikalýk dinlenme ve sakinleþme zamaný býrakýrsanýz, daha huzurlu ve verimli iþ çýkartýrsýnýz. Çünkü bir iþin intizamlý bir çalýþma ile yapýlabilmesi için en önemli husus yeterli bir çalýþma zamaný içinde yapýlmasýdýr. Biz bu zamandan daha kýsa bir süre içinde bitirmeyi istersek.... Yani sabýrsýzlýk gösterirsek, ruhsal olarak büyük bir gerginti içine gireriz. Biz bu hal içinde çalýþýrken vücudumuz da bu gerilmeden nasibini alýr. Daha çabuk yorulur. Eðer arada kýsa dinlenme aralarý koymazsanýz. Ýþ saatinin sonundaki dinlenme zamanýnýz, çalýþmaya ayýrdýðýnýz zaman kadar uzun sürebilir. Bu durumda iþ saatinizden kazandýðýnýzý sandýðýnýz zaman, aslýnda heba ettiðiniz, harcadýðýnýz saatlerinizden baþka bir þey deðildir. Ýyi bir çalýþma için kýsa aralýklý dinlenmelerin iþin sonucuna etkisi her zaman olumlu olacaktýr. Ayrýca vücutça ve kafaca daha sakin ve zinde olacaðýmýz için hata yapma riskimiz de olmayacaktýr. Ya da az olacaktýr. Dinlenmenin ikinci þekli ise yorulduðumuz o iþi öylece býrakarak baþka bir þeyle meþgul olmaktýr. Eðer dikiþ dikiyorsanýz, býrakýp, kitap okuyabilirsiniz. Ya da bulaþýk yýkayabilirsiniz. Eðer yazý ya da muhasebe iþinde iseniz, yerinizden kalkýp, tamir edilecek bir eþyanýzla uðraþabilirsiniz. Dinlenmenin gereði hem vücut hem de ruhça rahatlamak ve çalýþarak kaybettiðimiz enerjimizi yeniden kazanmaktýr. Bu nedenle öðün atlamadan, besin almalý, ayrýca kýsa süreli çay saatleri tespit etmelisiniz. Eðer gün içinde çok zor bir iþin üstesinden gelmiþseniz, kendinize bir kutlama hediyesi almayý unutmayýn. Böyle bir jesti sizden almak ruhunuzu ziyadesiyle mutlu edecektir. Vücudunuz ise bu mutluluktan iliklerine kadar gevþeyip dinlenecektir. Sýcak ve ýlýk banyo almayý da ihmal etmeyin. Ýþte böyle siz durmadan çalýþýyorsunuz halâ... Durun iþi býrakýn ve dinlenin... 32 Sevgi Dünyasý Kendime Mektuplar Nelda Bayraktar Sanki gönüllerimizin altýna týpa takýyoruz. Kabýn içi kirlenmiþ gibi týpayý çekiveriyoruz. Boþalan þeyin tamamý biriktirmiþ olduðumuz sevgi halbuki. Sonra da ondan mahrum kalýp yeniden biriktirmeye uðraþýyoruz. Hayýr dilini en güzel kullanan dostuma merhaba. Bu taným sana gerçekten uyuyor çünkü ben senin dilini kötü kullandýðýný ne gördüm ne de duydum. Her zaman nezaketli konuþmanýn bir yolunu bulursun sen. Benim gibi deðilsin. Benim halâ kendime hakim olamadýðým yönlerim var. Bunu da hemen dilimde görebilirsin. Ýnsanlarýn cehaletleri dillerinin hemen ucundadýr çünkü. Düþünsene her þeyi dilimizle ifade edebiliyoruz. Sevgimizi, düþüncelerimizi, hiddetimizi, gururumuzu, kýskançlýklarýmýzý, þefkatimizi, þýmarýklýklarýmýzý... Bu nedenle bazen yakýyor, bazen serinletiyor, bazen de acýtýyoruz. Adeta dilimizin de iklimi var. Ama kendini eðiten insanýn dilinde hep Bahar mevsimi var. Doktorasýný yapmýþ, Üniversiteye hoca olmuþ çok güzel konuþan bir tanýdýðým Sevgi Dünyasý 33 vardý. Hepimiz onun adýný Bay Kibar takmýþtýk. Ýþ arkadaþlarýnýn yanýnda öylesine kibar konuþurdu ki hayran kalýrdýk. Neyi, nerede konuþmasý gerektiðini iyi bilir, nezaket kurallarýna da harfiyen uyardý. Aradan yýllar geçti. Bir gün bir seyahat esnasýnda onunla karþýlaþtým ama garip bir þekilde. Baþka birisiyle arasýnda bir tartýþma çýkmýþ, kavga ediyordu. Gerçekten o olduðuna inanamadým. Hiç duymadýðým sözcüklerle saldýrýyordu karþýsýndakine. Gözlerinden þimþekler çýkýyor, yüzü kýzardýkça kýzarýyordu. Öylesine þaþýrdým ki anlatamam. Dilini güzel konuþmaya alýþtýrdýðýný sandýðým kiþi, gönlünü hazýrlamadýðýndan yenik düþmüþtü. Geçenlerde de kendimde bir þey buldum. Çoðunlukla sevgi dolu olduðuma inanýrým ya. Buradaki arkadaþ grubumdan birisinin söylediði ve zor durumda kaldýðým bir yalanýyla yüz yüze geldim. Bu arkadaþýmý severdim. Birlikte güzel günlerimiz oldu. Pek çok þeyi paylaþtýk. Ama böylesi bir þeyle karþýlaþacaðým aklýmýn ucundan geçmezdi. Yine de diðer yönleriyle takdir edilen bir insan çünkü. Gönlümde ona karþý olan bütün sevgi bir anda siliniverdi. Sanki gönüllerimizin altýna týpa takýyoruz. Kabýn içi kirlenmiþ gibi týpayý çekiveriyoruz. Boþalan þeyin tamamý biriktirmiþ olduðumuz sevgi halbuki. Sonra da ondan mahrum kalýp yeniden biriktirmeye uðraþýyoruz. Ne boþ bir çaba. Gönlümdeki sevginin bitmiþ olmasý bir yana, o kiþiye karþý içimden, garip bir þekilde, ceza verme dürtüsü de geçip duruyordu. Ceza vererek onun da canýný yakmanýn dayanýlmaz cazibesine kapýlmýþ, bunu ne zaman yürürlüðe koyacaðýmýn planlarýný yapýyordum adeta. Çok þükür ki elinize ve dilinize indirmediklerinizden baðýþlanansýnýz sözü imdadýma yetiþti de kendimi korudum. Ama sonra düþününce, bu sözün bile beni tam rahatlatmadýðýný gördüm. Çünkü içimde bir kez planýný kurmuþtum bunun. Ýþte o an kendimi gördüm aynada. Sevgi dolu gönül diye bilinen bir gönlün gizli noktalarýnda duran olumsuz duygular kendilerine yer bulunca gayet güzel çýkabiliyorlar. Bu da o gönlün henüz yeterince olmamýþ olduðunun da bir kanýtý oluyor. Hani hatýrlarsýn ajanlarýn gerçek kimliklerini öðrenmek için avuçlarýna sigara bastýklarý olurmuþ. Can havliyle isimlerini kolayca söyleyiverirlermiþ çünkü. Þimdi ne yapacaðýmý merak ediyorsun deðil mi? O arkadaþla konuþacaðým. Hangi güdülerle, neden o yalaný söylediðini öðreneceðim. Belki bu konuþmam onun bu yönüne engel olabilir. Fakat ayný þekilde devam ederse de elbet ki sabrýmý baþýnda bekçi edeceðim. Senin de yazdýðýn gibi ömür dediðin nedir ki, bir nebze manâ yalnýz. Onu iyi, güzel ve faydalý geçirebilmek önemli. Gönlünün ve dilinin iklimi insanlarý her zaman rahatlatan, sýkmayan, terletmeyen ve üþütmeyen insanlardan olmayý diliyorum, Bizi Sevgisinden Yaratandan. Bu nedenle mektubunda yazdýðýn gibi insanlarýn yaþam felsefeleri, onlarýn hangi olaylarýn karþýsýnda, nasýl tepki verdikleri ve dillerini hayýrda mý þerde mi kullandýklarýyla çok yakýndan ilintili olsa gerek. Çünkü her insanýn yaþam felsefesi, baþkalarýnýn nasýl yaþamasýnýn deðil, önce kendisinin nasýl yaþamasý gerektiðinin doktrinidir bence. Caným Dostum, iyi ki varsýn. Kendine çok iyi bak. Özellikle de kalbine. Bize çok lâzýmsýn. Özde bir kardeþin Nelda Bayraktar 34 Sevgi Dünyasý SORULARLA Derleyen: Özenç Kayserilioðlu Kaç Türlü Medyumluk Vardýr? Medyumlar genel olarak dört ana gruba ayrýlýrlar: 1. Sezgisel medyumlar; 2. Fiziksel medyumlar, 3. Þifa medyumlarý, 4. Enkarnasyon medyumlarý. Bu dört ana grubun da kendi içinde çeþitleri vardýr. Medyum olan þahsýn ruhu, önce, irtibata geçeceði varlýðýn ruhu ile karþýlaþýr ve aralarýnda kendinin bile farkýna varamadýðý bir þekilde etkileþim baþlar. Bu tecrübeye baþlarken ortamýn sakin, huzurlu ve güvenli olmasý medyum için çok önemli ve gereklidir. Bu ortamý saðlamanýn, celse yöneticisinin dikkat edeceði noktalardan biri olduðunu daha önce belirtmiþtik. Te c r ü b i o l m a y a n m e d y u m l u k vakalarýnda ya da birden geliþen olaylarda yanýnda operatörü olmadan transa geçen medyumun ne kadar zorluk çekeceði açýktýr. Bu, kaptaný olmayan -ki bu operatördür- bir gemi ile bilinmedik denizlere açýlmak gibidir. Çünkü dünya maddesi dýþýndaki ortamlarda, bizi gözeten, kollayan iyi ve üstün varlýklar olduðu gibi, dünyadaki ruha tebelleþ olmaya hazýr, zararlý ve geri varlýklar da vardýr. Sevgi Dünyasý Daha sonra irtibat kuvvetlenerek kendisinin þuuruna varabileceði hale gelir. En sonunda aldýðý ruhsal tesirleri kendi fizik bedeninde de gösterebilecek durumda irtibat iyice güçlenir. Medyumlar, bu tezahürlerin çeþitlerine göre 4 ana gruba ayrýlýrlar. Daha önce de belirttiðimiz gibi, bir insana medyum denilebilmesi için onun mutlaka ruhsal bir varlýkla, biz yaþayanlar arasýnda aracýlýk yapýyor olmasý gerekir. Medyumluk alanýna girmeyen, ama ruhsal olay olarak kabul edilen pek çok vaka vardýr ki, Parapsikolojide bunlarýn duyular dýþý idrakle algýlandýðýnýn kabul edildiðini görmüþtük. Örneðin, dünyada yaþayan iki insan arasýndaki telepatik iliþki, bu olayýn medyumluk kapsamý içinde ele alýnmasýný gerektirmez... Ayný þekilde ruhsal tesirleri alan, hisseden, fakat bunlarý ifade edemeyen þahýslara da medyum denemez. Sezgisel Medyumluk ve Çeþitleri Nelerdir? En yaygýn medyumluk çeþitlerindendir. Bu çeþit medyumlar aldýklarý tesirleri söz, yazý, mimik, hareket, þekil ve resimle naklederler. Üstün bilgi ya da mesaj verecek olanlarýn, ki büyük bilgi medyumlarý enderdir, tekâmül seviyesi ve bilgi kapasitesi çok önemlidir. Kelime daðarcýðýnýn geniþ olmasý ve bilgi verdiði konu ile ilgili terimleri bilmesi gereklidir. Çünkü varlýklardan gelen tesirleri anlam olarak idrak ederler ve kendi ruhsal ve bilgi seviyelerinin elverdiði ölçüde naklederler. Bu yüzden bazý varlýklarýn, verecekleri bilgiyi medyumun bilmemesi üzerine, operatörden onu uyandýrmasýný ve konu ile ilgili bilgilendirmesini istedikleri görülmüþtür. Medyum konuyu iyice anladýktan sonra, bilgi verme iþi kaldýðý yerden devaný edebilmiþtir. 35 Ayný þekilde medyumun kalitesi kadar, bilgi verilen topluluðun niyeti, ciddiyeti ve kalitesi de önem taþýr. Kaliteli varlýklar ancak kaliteli medyumlara ve topluluklara giderler. Çünkü onlar basit konularla, küçük þahsi problemlerle uðraþmazlar. Onlar tüm insanlýða, herkese faydalý olacak bilgiler vermek isterler ve ancak bu niyetle irtibata geçerler. Ýrtibata geçmeden önce de medyumu ve topluluðu tetkik ederler; çünkü nedeni olmayan, rasgele iþ yapmazlar. Sýrf merak için, eðlenmek için, yapýlan irtibatlarda böyle bilgi veren varlýklarla karþýlaþmak hemen hemen imkânsýzdýr. Bu medyumluk türünün dezavantaj olacak bir özelliði de vardýr. Bu türdeki her medyum için geçerli deðildir, özellikle medyumluðu geliþmemiþ ya da hafif olanlar için geçerlidir: Alýnan tesir nakledilirken, medyumun þuuraltýnýn, zanlarýnýn da araya katýlmasý tehlikesi vardýr. Sezgisel medyumluk grubu içinde þunlarý sayabiliriz: 1. Ruhsal Görme (Klervoyan) 2. Ruhsal Ýþitme (Klerodiyan) 3. Telepati 4. Yazýcý Medyumlar 5. Psikometri Medyumluðu 6. Radyestezi Gelecek sayýmýzdan itibaren sýrayla bu medyumluk çeþitleri hakkýnda bilgi ve örnekler vermeye çalýþacaðýz. (Yazýlar Dr. Refet Kayserilioðlunun, Refik Kayahanýn, Dr. Günhan Arýcanýn, Reha Eroðlunun Ruh ve Madde Dergisi ilk 3 cildindeki yazýlarýndan ve Dr. Bedri Ruhselmanýn kitaplarýndan derlenmiþtir.) 36 Sevgi Dünyasý IÞIÐIN HAZÝNESÝ "The Fireside of Treasury of Light" kitabýndan Çeviren: Nelda Bayraktar Bu yazý dizisi bazýlarýnca Altýn Çað, Kova Çaðý, Milenyum diye de nitelendirilen New Age yazarlarýna ait önemli ve anlamlý kitaplarýn çok kýsa özetlerini içermektedir. Bu Kitaplar insanlarýn hayatlarýný deðiþtirebilmiþ, toplumu etkileyebilmiþ dahasý düþüncelerimizi yeni ve heyecanlý istikametlere yönlendirebilmiþtir. Yazarlar, düþünce adamlarý, þairler, spiritüel üstatlar, hümanist psikologlar, devrimciler ve Þamanlar bu dizide Yeni Çað'ýn birbirinden farklý ve çeþitli düþünce unsurlarýný ortaya koymaktadýrlar. Sevgi Dünyasý ERKEKLERÝN KENDÝLERÝNE SAKLADIKLARI SIRLAR Dr. Ken Druck ve James C. Simmons Erkekler günümüzde dünyanýn en iyi saklanan sýrlarýnýn bekçisidirler. En derinimizdeki korkularýmýzý, güvensizliklerimizi, en neþeli rüyalarýmýzý sevdiklerimizden ve güvendiklerimizden bile sakýndýðýmýz kendimize has duygusal yaþamlarýmýz vardýr. Belki de yaþamýmýz boyunca gizlediðimiz bir korkumuz veya bir sýr fantezimiz vardýr. Veya sonuç olarak daha duyarlý ve itiraf etmeye cesaret edemediðimizden daha kolay incinebilir varlýklarýzdýr. Varlýðýmýzýn önemli bir kýsmýnýn üstüne çok gizli damgasýný basar ve onu dosyalarýz. Ve onun varlýðýný eþimizden, kýz arkadaþýmýzdan, çocuklarýmýzdan ve arkadaþlarýmýzdan bir sýr gibi saklarýz. Kendimize ait olan bu þeyi ayný zamanda bir tehdit unsuru olarak da görürüz. Belki de bu bizi sýkar. Veya baþkalarýna yansýtmak için s e ç t i ð i m i z i m a j ý m ý z ý z e d e l e r. Sýrlarýmýzý saklamak için çeþitli yerler buluruz. Onlarý Harika Bey veya Bay Sýký Ýþ Adamý þeklindeki rollerin içine gizleriz. Eski iþlerimiz ve baþarýsýzlýkla sonuçlanmýþ evliliklerimiz ise o sýrlarý gömdüðümüz yerler olur. En büyük baþarýlarýmýz bile bazen en derin sýrlarýmýzý gizlediðimiz yerler olabilir. Fakat sýrlarýn varlýklarýný hissettirecek bir yollarý her zaman vardýr. Halbuki biz onlarý dosyalamýþ, onlarla iþlerimizi bitirmiþ ve unutmuþuzdur. Onlar yine de oradadýrlar. Çoðunlukla oradan uzaklaþmakta inat eden bir mutsuzluk 37 hissi veya huzursuzluk maskesi takarlar. Bazen saðlýðýmýzla ilgili sorunlardadýrlar. Örneðin: ülser, yüksek tansiyon, kalp krizi gibi. Bazen de eþlerimize, çocuklarýmýza, patronumuza veya çevremizdeki dünyaya yönelik ani hiddet patlamalarýyla ortaya çýkarlar. Burada insanýn içini sýkan bir ironi vardýr. Dev bilgisayarlarýn milyarlarca veriyi anýnda süreçlendirdiði enformasyon çaðýnda yaþýyoruz. Yeni enformasyonu uyarlamak içinse muazzam miktarda zaman ve enerji harcýyoruz. Ve yine de kendimizle ilgili bazý bilgi türlerini süreçlendirmemekte inat ediyoruz. Pek çok erkek iþlerinin ve iliþkilerinin hapishanesinde sýrlarýyla birlikte yaþar. Hastalarýmdan biri olan Stan sonunda hapishaneden kaçmaya karar verdikten sonra kendini ve eþiyle olan iliþkilerini yeniledi: Eþim, benimle ilgili her þeyi bildiðini düþünüyordu. Fakat ondan gizlediðim pek çok þey vardý. Bunlardan bazýlarý kendime bile itiraf etmekten sýkýlacaðým þeylerdi. Örneðin iþimden nasýl nefret ettiðim, babamýn mutsuz bir insan olarak yaþamýþ olmasý, kendimin de gittikçe ona benzediðim gibi... Þimdi eþimle bunlarý konuþmayý reddediþimin evliliðimi nasýl etkilediðini görebiliyorum. Sýrlarým bizi birbirimizden ayýran duvarlara benziyormuþ meðer. On dört yýl ayný iþte çalýþtýktan sonra, yaþamýmdan nefret eder olmuþtum. Týpký babam gibi, günde on saat çalýþýyor, eve yýlgýn ve yorgun dönüyor ve bunu da kendime saklýyordum. Çünkü þikayet etmeye hakkým yok diye düþünüyordum. Eþim bana nasýl olduðumu soruyor ben de ona Beni yalnýz býrak. Yorgunum, iþte 38 Sevgi Dünyasý bu kadar diyordum. Ama içimden her gün biraz daha ölüyordum. Sonra eþim hastalandý. Ýþte bu her þeyi deðiþtirdi. Hayatýmda ilk kez onu kaybetmekle yüz yüze geldim. Her ikimiz de gönlümüzü birbirimize açtýk. Ben ne kadar mutsuz olduðumu ona anlattým. Onun da benzer duygularý yaþadýðýný öðrenince þaþýrdým. Onu dinledikçe rahatladým. Sonra onunla yaþamýmýzý nasýl deðiþtirebileceðimizi konuþtuk. Omuzlarýmdan sanki büyük bir yük kalkýyordu. Ýçimdeki mutsuzluðum artýk içimde kilitli kalan bir þey olmayacaktý. Hayatýmda ilk kez yalnýzlýk hissetmedim. Lynn sonunda iyileþti ve biz her zamankinden daha fazla birbirimize eþ olduk. Ben çýlgýn iþ tempomda bazý deðiþiklikler yaptým. Þimdi daha mutluyum. Nasýl hissettiðimi kabul etmem ve bunu dillendirmem epey bir zamanýmý aldý. Düþüncelerimde neler olduðunu söyleyebilmek yine de garip geliyor ama eskisinden iyiyim. Hem de çok iyi. Webster Sözlüðü, sýr (secret) kelimesinin Latince secretustan geldiðini söyler. Bunun anlamý ayrý kalmak, ayrýlmaktýr. Saklanan sýrlar da bizi, bizden ayýrýyor ve kim olduðumuzu bir bilmece haline getiriyor. Burada da bir baþka ironi var. Sýrlar taným olarak saklanmasý gereken þeylerdir de. Yine de açýk edilmek onlarýn kaderinde vardýr. Yaþam da sürekli açýlan bir sýrdýr. Doða (insan doðasý da bunun içine girer) sonsuz sýrlar, bilmeceler, kamuflajlar ve keþifler sunar insanýn önüne. Yaþamlarýmýz da bunlarla anlam kazanýr zaten. Bir iliþkiyi, gizemleriyle olduðu kadar gerçekleriyle de kazanýrýz. Bu kitap, erkek psikolojisi üzerine son on iki yýldýr yaptýðým çalýþmanýn bir ürünüdür. Genel deneyimlerimin yaný sýra, onlarla yoðun bir þekilde çalýþtým. Yaptýðým seminerlerde, üniversite hocalarý, tesisatçýlar, hakimler, emekli ordu mensuplarý, doktorlar, iþadamlarý da dahil olmak üzere onlarýn bireysel ve kollektif sýrlarýný öðrenip anlamaya çalýþtým. Ve onlar sonunda sessizlik barikatý dediðim þ e y i y ý k t ý l a r. B a b a l a r ý m ý z l a , annelerimizle, eþlerimizle, arkadaþlarýmýzla, iþlerimizle ve çocuklarýmýzla olan iliþkilerimizi sorguladýk. Her seminerin sonunda orada bulunanlarýn hepsi bir marangozun iç dünyasýyla, bir cerrahýn iç dünyasýnýn çok farklý olmadýðýný gördüler. Hemen hemen hepimizin benzer korkularý ve ümitleri var. Erkeklerle yaptýðým bu çalýþma, gruplara katýlan kiþiler, erkek ve kadýnlarla yaptýðým özel görüþmeler bu kitabýmýn temelini oluþturmaktadýr. Onlardan öðrendiðim en önemli þey: Sýrlarýn ardýnda her erkeðin gerçek güce ve duyarlýlýða sahip olma arzusunun yattýðýdýr. Her kadýn da erkeðinde bunu arar zaten. GÜCÜN TAOSU R. L. Wing Tao Te Ching her bireyde gizli olan özel bir gücün varlýðýna dikkatimizi çekiyor. Lao Tzunun Te adýný verdiði bu güç kiþinin doðadaki güçlerin (Tao) farkýnda olmasý ve onlarla ayný titreþimde olmasýyla ortaya çýkýyor. Lao Tzunun sisteminde realitenin niçin ve nasýl fonksiyon gösterdiðini anlayarak doðanýn yolunu hiç deðiþtirmeden rotasýnda nasýl gittiðinin de farkýnda Sevgi Dünyasý olmak yer alýyor. Biliriz ki nehrin akýntýsýna ters yüzmeye deðmez fakat nehrin hangi yöne aktýðýný biliyor muyuz acaba? Lao Tzu, doðada sürekli devam eden oluþlarýn farkýnda olmanýn insan davranýþlarýndaki paralel oluþlara da iç görü getireceðine inanýyor. Örneðin Bahar mevsiminin daima Kýþtan sonra gelmesi gibi geliþme de daima gerilemenin ardýndan gelir. Týpký bunun gibi fazla yerçekimi bir gök cismini mahvedebilmesi gibi, her þeye sahip olma arzusu da bir fikrin mahvýna sebep olabilir. Kâinattaki her madde ve enerji gibi duygusal ve zihinsel yapýlar da sürekli dýþ güçler tarafýndan etkilenir ve þekil deðiþtirirler. Gücümüzün çoðu, inançlarýmýzý desteklemek, savunmak ve diðerlerini onlara inandýrmaya çabalamak ve onlarý da sürekli kýlmak arzusuyla israf edilmektedir. Bunun ne derece aptalca olduðunu bir kez anladýðýmýzda, doðadaki evrimi kendi yararýmýza çevirebiliriz. Bunu da, deðiþimi kabul ederek, deðiþimin bir parçasý olarak ve onu destekleyerek yapabiliriz. Doðadaki güçlerle yaptýðýmýz iþ birliði, bizi onlardan biri yapar. Böylece verdiðimiz kararlar dinamik ve geliþen realiteler olduðundan, daha önceden belirlenmiþ þeyler olmadýðýndan bizi yanýltmazlar. Ve o zaman baþkalarýnýn göremediði þeyleri biz görebiliriz. Vizyon geliþtirebilir ve geleceðimizin vizyon gücümüzle oluþmasýný saðlayabiliriz. Lao Tzu, insanlarda güç duygusu olmadýðýnda, onlarýn isteksiz ve paylaþýmdan uzak olduklarýna inanmaktadýr. Kiþisel güçlerine inanmayanlar ise korku duymaktadýr. Onlar bilinmeyenden korkmakta çünkü kendilerinin dýþýndaki dünyayla 39 özdeþleþememektedirler. Ve böylece onlarýn diðerleriyle psikolojik bütünleþmesi ciddi olarak yara almakta ve böylece kendi toplumlarý için de tehlike oluþturmaktadýrlar. Zalimler gücü hissetmezler, onlar hiddet ve iktidarsýzlýk hissederler. Onlar gücü ellerinde otoritenin deðil, sadece þiddetin bir þekli olarak kullanýrlar. Daha yakýndan bakýldýðýnda, baþkalarýnýn üstünde hakimiyet kuranlarýn aslýnda güvensizliðin esiri olduklarý ve yavaþ yavaþ ve gizemli bir þekilde kendi davranýþlarýndan incindikleri görülür. Lao Tzu, dünyadaki rahatsýzlýklarýn pek çoðunu, insanlarýn kendilerini güçlü ve baðýmsýz hissetmemelerine baðlamaktadýr. Güçlü bireyler hiçbir zaman kendi güçlerini belli etmezler ve yine de diðerleri onlarý bilen kiþiler olarak tanýmladýklarýndan sözlerini dinlerler. Onlar bilgiyi saçarlar ancak bu doðrudan anlayýþtan ve doðayla yaptýklarý deneyimlerden ortaya çýkan ilhamsal bilgidir. Onlar þefkatli ve cömerttirler çünkü onlar o gücün ancak baþkalarýna iletebilirlerse kendilerinin içinden akacaðýný içgüdüsel olarak bilirler. Týpký elektrik gibi ne kadar fazla enerjiyi, ilhamý ve bilgiyi iletebilirlerse o kadarýný alýrlar. Gerçek güç, sade, zeki, deneyimsel olarak zengin bir þekilde yaþarken dünyayý etkileme ve deðiþtirme gücüdür. Güçlü bireyler baþkalarýný örneklik gücü ve davranýþlarla etkilerler. Gruplar içine girdiklerinde onlarý dinleyenleri etkileyebilecek varlýða sahiptirler. Bu bir çeþit entelektüel çekimdir. Bu çekim gücü insanýn kendini aþarak baþka her þeyle özdeþleþmesiyle meydana gelir. Realitenin tekâmülüyle özdeþleþen 40 Sevgi Dünyasý bireyler belirginlik ve güç geliþtirirler. Bunun nedeni onlarýn her þeyden haberdar olma güçlerinin aktif olarak çevrelerindeki kâinatý da tanýmlýyor olmasýdýr. Kiþisel güce ulaþan bireylerin yaþamlarýnda iki ana deðiþiklik gerçekleþir: Entelektüel baðýmsýzlýðýn artmasý ve sadeliði olan gereksinim. Kâinatý anlamanýn bir yolu olan Taoizm, inanç temeli üzerine kurulmamýþtýr, deneyim temeli üzerine kurulmuþtur. Tüm sosyal sistemlerin kendisi geçici deneyimler olurken, Ýnsan aklý geliþmektedir. Baþkalarý tarafýndan yorumlanan veya yaratýlan anlayýþ sistemlerine dayanmak, ilhamý kurutacak ve bireylerin kendi akýllarýný geniþletmelerine ve hasadýný almalarýna engel olacaktýr. Kendileriyle arasýna doktrinler ve dogmalar koyan bireyler güç geliþtiremeyecek ve kâinatýn kiþisel bilgisini yönetemeyeceklerdir. Ýnançlardaki, çevredeki ve yönetimindeki sadelik bireyi realitenin gerçeðine yaklaþtýrýr. Sadeliði yaþayan bireyleri baþkalarý kullanamaz çünkü onlar, ihtiyaçlarý olan her þeye sahiptirler; onlar aldatýlamaz çünkü yalan da realitenin bir diðer yönünü gösterir onlara. Sadeliðe ilgi duymak aslýnda özgürlüðü arzu etmektir ki bu kiþisel gücün en üst ifadesidir. Özgürlüðü bir insanýn sahip olduðu bir þey olarak düþünürüz hep. Fakat o, bireye özgürlük ve yaþamýna manâ getiren þeylerin yokluðudur aslýnda. Gereksiz arzulardan, ihtiraslardan kurtulmak özgürlüðe ve yaþamýn manâsýna kavuþmaktýr. Lao Tzu, bireyin yaþamýnýn tüm kâinatý kapsadýðýna fakat bireyler yaþamlarýnýn bazý bölümleriyle ilgili takýntýlar geliþtirdiklerinde onlarýn dar, sýð ve merkezden uzak hale geldiklerini söylemektedir. Takýntýlar, ihtiraslar aklýn içinde bir bunalým yaratmaktadýr. Ve bunlardan kurtulmaya baþladýkça özgürlük duygularý, güven, baðýmsýzlýk ve güç paralel olarak artmaktadýr. Tao Te Chingin, kendine has bir kitlesi vardýr. Bu felsefe entelektüel geliþmelerinin eþiðinde olan bireyleri kendine çekmektedir. Felsefe, örneðin davranýþlarda ve amaçlarda psikolojik hamleler yapmaya fýrsat vermektedir. Davranýþlardaki yeni hamleler kâinatla olan baðýmýz üzerinde yeniden düþünmemiz gerekliliðinden, amaçlardaki yeni hamleler de arzularýmýzýn artýk sadeliðin içinde kök salmasýndan ve duygusal yanýlmadan kurtulduðumuz için olmaktadýr. Tao Te Ching felsefesi, pek çok kademede yazýlmýþtýr. Derinleþtikçe daha fazla güç geliþtirirsiniz. Daha fazla potansiyele sahip oldukça siz, iç görüleriniz daha güçlü ve derinleri görür hale gelir. Laoa Tzunun ardýnda býraktýðý felsefe, aslýnda bir deneyimdir; öyle ki bireyler evrimlerinin bir sonraki safhasýna girmeye hazýr olduklarýnda onu alýrlar. Böyle bireyler ise hem kendi kaderlerini hem de dünyanýn kaderini aktif bir þekilde yönetenlerden olurlar. Tekâmül gücümüzün farkýna varýp onun üzerinde kontrol kurabilir hale geldiðimizde, bu bizi gözle görülür bir þekilde birleþtirecek ve bizi daha þefkatli, eþgüdümlü, hem sosyal hem de evrensel bir organizma olarak çevremizden daha haberdar hale getirecektir. Sevgi Dünyasý 41 ÝNSANLARI VE HAYVANLARI BÝRLEÞTÝREN GÝZEMLÝ PSÝÞÝK BAÐ (5) Hayvanlarýn Gizemli Güçleri adlý kitaptan Derleyen: Belgin Tanaltay Ýnsanlar Ve hayvanlar Arasýndaki Sevgi Ölümden Sonra da Devam ediyor mu? Ölümden sonraki hayatta hayvanýnýza kavuþacaðýnýza inanýyor musunuz? 1991 yýlýnda National Enquirer dergisinin yaptýðý ilgi çekici ankete katýlan hayvan sahiplerinin neredeyse yarýsý (yüzde 49) hayvanlarýyla cennette kavuþacaklarýna inanýyordu. Dikkate deðen bir þekilde Los Angeles, New York, Dallas, Philadelphia ve Washington D.C. de yapýlan bir ankette kadýnlardan (yüzde 44) çok erkeklerin (yüzde 56) sonsuz hayatý hayvanlarýyla paylaþmak istedikleri ortaya çýktý. Washingtondan bir yazar, tanrýnýn sahibiyle köpeðini ayýrmayacaðýný söylüyor. Dallaslý bir diþçi de hayvanlarýn sahiplerine cennette eþlik edeceklerini, aksi takdirde bizi özleyeceklerine inandýðýný söyledi. Eðer ankete katýlan hayvan sahiplerinin yüzde 49u hayvanlarýnýn ruhlarý olduðuna ve cennette de kendilerine eþlik edeceklerine inanýyorlarsa o zaman en azýndan ayný sayýda hayvan sahibinin, ölmüþ hayvanlarýnýn ruhunun veda etmek veya onlarla iletiþime geçmek için geri dönebileceðine inanmalarýný bekleyebiliriz. 42 Sevgi Dünyasý San Diegodan Karen Browne, 14 Ekim 1987de büyük tekir kedisinin acý miyavlamalarýný duyduktan sonra geliþen tuhaf olaylarý anlattý. Yaþlý kedimin yatak odamýn kapýsýnda durmuþ, koridorda onu rahatsýz ettiði açýk olan bir þeye baktýðýný görünce þaþýrmýþtým. Aðzý bir karýþ açýk týslýyordu. Kulaklarý dikilmiþti. Doðal olarak koridorda onu bu kadar rahatsýz edebilecek þeyin ne olduðunu merak etmiþtim ve ben de korkmaya baþlamýþtým. Karen, gönülsüzce yanýna babasýnýn hep elinin altýnda bulundurmasýnda ýsrar ettiði beyzbol sopasýný alarak koridora çýktý. Koridordaki tek canlý þeyin siyah beyaz teriyeri Jiggs olduðunu anladýðýnda ise sinirden gülmeye baþlamýþtý. Jupitere kýzmýþtým. Seni yaþlý deli! Neyin var senin? Arkadaþýn Jiggsden korkmuþ gibi yaparak ne tür bir oyun oynuyorsun? Jiggs orada öylece duruyor ve kedinin tuhaf hareketini inceler gibi baþýný yavaþça bir o yana bir bu yana sallayýp duruyordu. Jiggs üzgün görünüyordu, sanki Jupiter in davranýþýna içerlemiþti. O sýrada Jiggs altý, Jupiter de 4 senedir yanýmdaydý ve iki hayvan genelde iyi anlaþýyor gibi görünüyordu. Kapý çalýndý ve Karen bakmaya gitti. Kapýya yürürken Karen: Bunu dert etme Jiggs, Jupiter biraz garipleþti o kadar, belki bilmediðimiz bir koku falan almýþtýr. Karen, Jiggsin anlamýþ gibi kuyruðunu salladýðýný hatýrlýyor. Ön kapýyý açtýðýnda ise, yan komþusu Hank Swansonun kucaðýnda siyah beyaz teriyerin cansýz bedeni duruyordu. Swanson: Çok üzgünüm. O kamyon büyük bir hýzla gelip Jiggse vurdu. Durmadý bile. Olayýn nasýl olup bittiðini gördüm. Hemen öldü, hiç acý çekmedi. Karenin konuþabilmek için gerçeklik duygusunu kazanmasý gerekiyordu. Bunun için birkaç dakika mücadele etti. Swansonun taþýdýðý Jiggs olamazdý. Daha kapýya bakmak için yürümeden önce konuþmuþtu onunla. Jupiter ona týslayýp durmuþtu ama sanki bir... hayalet görmüþ gibi! Bay Swansona ilgisine teþekkür ettiðini mýrýldandý ve sonra sadýk köpeðinin yaralý vücudunu kollarýna alarak sessizce aðladý. O Jiggsdi. Tasmasý, tanýdýk siyah beyaz kürkü, her þey doðruydu. Jupiter hala korkudan donmuþ vaziyetteydi ama artýk koridorda Jiggsin görüntüsü yoktu. Jiggsin vücudunu yataðýna yavaþça yatýrdýðýnda Jupiter onu sýmsýký kavramýþ olan travmadan çýkmýþ ve gecenin geri kalanýnda da hiç çýkmayacaðý dolaba dalmýþtý. Önce titreyip sonra koþabildiði kadar hýzlýca koþup mutfaða dalmadan koridora girebilmesi için günler geçmiþti. Jiggs bize veda etmeye gelmiþti ama Jupiteri çok korkutmuþtu. Rustynin Dönüþü 1 9 4 8 d e n b e r i t u h a f l ý k l a r, olaðandýþýlýk ve bilinmeyen üzerine yazýlar yayýnlayan harika dergi Fatein Kasým 91 sayýsýnda New Mexicodan Carolyn Allman onu yatýþtýrmak ve acýsýný dindirmek için mezardan gelen kedisinin hikayesini anlattý. Sevgi Dünyasý Bayan Almana göre bu ilginç olay 1974 yýlýnda meydana geldi. Gün boyunca evde yalnýz kaldýðýndan kocasý Everett ona eþlik etmesi için hayvan çiftliðinden kedi getirmiþti. Gördüðü en küçük, turuncu tüylü ve büyük mavi gözlü kediydi. Adýný Rusty koymaya karar verdi. O küçücük þeyin kendini bu kadar sevdirebilmesine þaþýrýyordu. Kedi, onun bebeði haline gelmiþti. Rusty Carolyni evinin çevresinde izliyor ve kadýn onu ne zaman kucaðýna alsa küçük yumuþak patileriyle yanaklarýna dokunuyordu. Sanki beni mutlu etmek istiyordu. Öylesine küçüktü ki miyavlamalarý bile güçlükle duyuluyordu diyor Carolyn. Carolyn, yeni bulduðu sevimli arkadaþý iki ay sonra uykusunda ölünce mahvolmuþtu. Hiçbir zaman bir hayvaný kaybettiðim için böylesine üzülmemiþtim. Rustyi evlerinin yaný baþýna gömdüler. 43 Ertesi akþam, çöpü çýkarmak için kapýyý açtýðýnda Carolyn, büyük mavi gözlü turuncu bir kediciðin kendisine baktýðýný fark etti. Þok olmuþtu. Gördüðü þeye bir türlü inanamýyordu. Kapýnýn eþiðinde beliriveren kediciði daha yakýndan görmek için eðildiðinde yavaþça Rustynin adýný söyledi. Kedicik, tanýdýk yumuþak bir miyavlamayla karþýlýk verdi sonra da apartmanýn köþesine doðru hýzla koþtu. Eve dönüp bir el feneri alan Carolyn, umutsuzca Kedicik, kedi! diye baðýrarak onu aramaya koyuldu. Hayvanýn gözden kaybolduðu sonucuna varana kadar etrafý on beþ dakika boyunca aradý. Rustyi gömdükleri aðacýn altýna geldiðinde ise küçük bir pati izi gördü. El fenerini aðacýn dallarýna çevirdi ama orada kedi falan yoktu. Fakat Carolyn Allman yürekten inandýðý þu sonuca varmýþtý. Rusty bana elveda demek ve iyi olduðunu göstermek için dönmüþtü. 44 Sevgi Dünyasý Hayat Böyle Ýþte... Arkadaþým, karýsýnýn komodininin çekmecesini açtý ve pelur kaðýda sarýlý bir paketi aldý. "Bu dedi sýradan bir paket deðil, bu bir iç çamaþýrý." Paketi açtý ve yumuþacýk ipekli dantele baktý. "New York'a ilk gittiðimizde almýþtý, 8-9 yýl önce. Hiç giymedi. Onu özel bir güne saklýyordu. Sanýrým bu en uygun zaman." Yataða yaklaþtý ve iç çamaþýrýný cenaze levazýmatçýsýna götüreceði diðer eþyalarýn yanýna koydu. Karýsý ölmüþtü. Bana dönüp dedi ki: "Hiçbir þeyi özel bir gün için saklama. Yaþadýðýn hergün özel bir gündür." Hala o sözlerini hatýrlarým. Hayatýmý deðiþtirdiler. Artýk daha çok okuyor ve daha az temizlik yapýyorum.Terasýma çýkýp, bahçedeki otlara aldýrmadan, manzarayý seyrediyorum. Ailemle ve arkadaþlarýmla daha çok vakit geçiriyorum ve daha az çalýþýyorum. Hayatýn, zevk alýnmasý gereken deneyimler bütünü olmasý gerektiðini anladým. Artýk hiçbir þeyi saklamýyorum. Kristal bardaklarýmý hergün kullanýyorum. Markete aliþveriþe giderken, caným istiyorsa eðer ve öyle karar verdiysem, en yeni ceketimi giyiyorum. Artýk en iyi kokumu özel davetler için saklamýyorum, istediðim an sürüyorum. "Bir gün..." ve "Bugünlerden birinde cümleleri sözlüðümden yavaþ yavaþ yok oluyor. Eðer görmeye, dinlemeye veya yapmaya deðiyorsa, onu hemen þimdi görmek,dinlemek veya yapmak istiyorum. Arkadaþýmýn karýsý, hepimizin hafife aldýðý yarýn burada olamayacaðýný bilseydi ne yapardý bilmiyorum. Ailesini ve en yakýn dostlarýný çaðýrýrdý sanýrým. Belki de, geçmiþteki olasý bir kavga için özür dilemek ve barýþmak için bazý eski dostlarýný arardý. O çok sevdiði Çin yemeklerini yerdi, diye düþünmek istiyorum. Saatlerimin sayýlý olduðunu bilseydim, yapmadýðým bu küçük þeyler beni rahatsýz ederdi. "Birgün" nasýlsa görürüm dediðim can dostlarýmý göremediðim için rahatsýz olurdum. Bugünlerde bir gün yazmayý düþündüðüm bir mektubu yazmadýðým için sýkýlýrdým. Kardeþlerime ve çocuklarýma, onlarý ne kadar çok sevdiðimi yeterince sýk söyleyemediðim için sýkkýn ve üzgün olurdum. Þimdi geç kalmamaya, yaþamýmýza neþe ve kahkaha katacak birþeyi tehir etmemeye ya da saklamamaya çalýþýyorum. Ve her gün kendime bunun özel bir gün olduðunu söylüyorum. Her gün, her saat, her dakika özel. (Ýnternetten) Sevgi Dünyasý 45 Yaþam Ýçin Öneriler - Kepekli pirinçten çok ye. - Ýnsanlara beklediklerinden daha çok þey ver ve bunu zevk alarak yap. - En sevdiðin Þiiri ezberle. - Dinlediðin herþeye inanma, sahip olduðun herþeyi harcama ve istediðin kadar uyuma. - "Seni seviyorum" dediðinde, iþtenlikle söyle. - Üzgünüm dediðinde, o kiþinin gözlerinin içine bak. - Evlenmeden önce en az 6 ay niþanlý kal. - Ýlk bakýþta aþka inan. - Baþkalarýnýn düþleriyle asla alay etme. - Tutkuyla ve derinden sev. Sonradan yara alabilirsin belki,ama hayatý komple yaþamanýn tek yolu budur. - Anlaþmazlýk durumlarýnda, dürüst ol. - Kimseyi kýrma, hakaret etme. - Ýnsanlarý akrabalarýna göre yargýlama. - Yavaþ konuþ, ama hýzlý düþün. - Biri sana, yanýt vermek istemediðin bir soru yöneltirse, gülümse ve en büyük aþkýn ve en büyük baþarýlarýn daha büyük riskleri olduðunu hatýrla. - Anneni ara. - Biri hapþýrdýðýnda "çok yaþa" de. - Kaybettiðinde, ders al. - 3 "S"yi unutma: Kendine Saygý; baþkalarýna Saygý; herþeyde Sorumluluk. - Küçük bir anlaþmazlýðýn büyük bir arkadaþlýðý bozmasýna izin verme. - Hata yaptýðýný farkettiðinde, onu hemen düzelt. - Telefona cevap verirken gülümse. Seni arayan kiºi bunu sesinden anlayacaktýr. - Konuþmaktan, sohbetten hoþlanan bir kadýn/erkekle evlen. Yaþlandýðýnýzda, konuþma yeteneðiniz herþeyden daha önemli olacak. - Biraz yalnýz kal. - Deðiþikliklere kucak aç, ama deðerlerini yitirme. - Suskunluðun, bazen, en iyi yanýt olduðunu unutma. - Daha çok kitap oku, daha az televizyon seyret. - Ýyi ve saygýn bir hayat sür. Ýleride, yaþlandýðýnda ve geçmiþi hatýrladýðýnda, birkez daha nasýl zevk aldýðýný göreceksin. - Allah'a güven ama arabaný kilitle. - Evde sevgi dolu bir atmosfer önemlidir. Huzurlu ve uyumlu bir ortam yaratmak için elinden geleni yap. - Sevdiklerinle anlaþmazlýða düþtüðünde, o anki duruma önem ver. - Geçmiste çok yaþama. - Satýrlar arasýný oku. - Bildiklerini paylaþ. Ölümsüzlüðü elde etmenin bir yoludur. - Gezegenimize karþý nazik ol. - Dua et. Duada, ölçülemeyecek bir güç saklýdýr. - Sana sevgi gösterisinde bulunan birini engelleme. - Baþkalarýnýn iþine burnunu sokma. - Onu öperken gözlerini kapatmayan bir kadýna/erkeðe güvenme. - Yýlda birkez hiç gitmediðin bir yere git. - Çok para kazanýyorsan eðer, hayattayken, baþkalarýna yardým et. Bu, þansýn sana verebileceði en büyük tatmindir. - Unutma, istediklerini elde edememek, bazen büyük bir þanstýr. - Bütün kurallarý öðren, sonra bazýlarýna uyma. - Ýki insan arasýndaki aþkýn birbirine duyduklarý gereksinimden daha büyük olduðu iliþkinin en iyi iliþki olduðunu unutma. - Baþarýný, onu elde etmek için vazgeçmek zorunda kaldýðýn þeylere baðlantýlý olarak deðerlendir. (Ýnternetten) 46 Sevgi Dünyasý GUINNESS BULUÞLAR KÝTABI Norris McWhirrer Yaþamýmýza girmiþ olan, fark etmeden kullandýðýmýz, yediðimiz, içtiðimiz þeyler acaba ilk ne zaman ve nasýl bulunmuþ? Ýnsanoðlu ilkçaðlardan beri pek çok buluþ gerçekleþtirerek bugünlere gelmiþ. Her buluþun kendine özgü bir hikayesi ve þaþýrtýcý öyküsü vardýr. Bundan böyle SEVGÝ DÜNYASI derginizde her ay bu buluþlarýn kýsa öykülerinden söz edip, bilgilerimizi tazeleyeceðiz... PATATES B u g ü n Türkiyede bol bol tüketilen patates, ancak XVIII. yüzyýl ortalarýnda topraklarýmýzda üretilmeye baþlanmýþtýr. Ýlk kez Avrupada 1554te, Ýspanyol fatihi Pizarre tarafýndan yetiþtirilen patatesin anavataný, Yeni Dünyadýr. Amerikan yerlilerinin bu besinini, Avrupaya o taþýmýþtýr. 1537de bir Ýspanyol piyade birliði, Sorocota adlý Kýzýlderili þehrinde depolanmýþ patatesleri bulmuþtu. Patates, çok eskilerden beri And Daðlarýnda, Þilide ve Peruda yaþayan Kýzýlderililer tarafýndan yetiþtiriliyordu. Ancak Meksikalýlar ve Aztekler bu bitkiyi tanýmýyorlardý. XVII yüz yýlýn baþýnda patates, Ýspanyadan Ýngiltere adalarýna, sonra Belçika, Avusturya, Almanya ve Balkanlara yayýldý. Göçmenlerle birlikte, bir hayli geç de olsa Türkiyeye de geldi. ÞEKER Þekerkamýþýndan þeker elde edilmesi, çok eski çaðlara kadar dayanýr ve kuvvetli bir ihtimalle, ilk kez Hindistanda yetiþtirilmiþtir. Eski Yunan ve Romalýlar, þekere Hint Tuzu ve Hint Balý derdi. Þekerin Batýya ulaþmasý, kuþkusuz Haçlý Seferleri sýrasýnda gerçekleþmiþtir. XII. yüzyýlda Sicilyada Balkamýþý öðüten deðirmenler olduðu kanýtlanmýþtýr. Çinliler ise çok eskilerde yalnýz þekerkamýþýndan þeker elde etmeyi deðil, ayrýca Batýya çok geç ulaþan rafine iþlemini de biliyorlardý. Sevgi Dünyasý ÞEKER PANCARI Fransanýn Avrupalýlar tarafýndan ablukaya alýndýðý dönemde, Napolyon, Fransanýn þeker üretimine geçmesi için çok ýsrar etmiþ, bunun da pancardan çýkartýlmasýný saðlamýþtýr. Ýlk kez 2 Ocak 1812de sanayici Benjamin Dellessert, Passydeki fabrikasýnda bunu baþarmýþtý. Dellesertden sonra pek çok kimse ayný yöntemi izledi. 1747de Alman kimyager Margraff 1799da yine Alman Achard pancardan þeker elde ettiler. Ancak kimyagerler, bu iþlemin maliyetinin çok yüksek olduðu görüþünde birleþiyorlardý. Uzun bir süre yalnýz köklerinin kabuðunu yararak suyundan þeker üretmeye çalýþýldý. Ancak elde edilen þekerin kalitesi orta, randýmaný da düþüktü. 1864de, Morovyada þeker üreten fabrikatör Robert, bitkilerin kabuðunu yarmadan, bütünüyle suya bastýrarak suyun þekeri emmesi yöntemini 47 düþündü. Ancak elde edilen bu þekerin de temizlenmesi, billurlaþtýrýlmasý, rafine edilmesi güç oluyordu. XIX yüzyýldan sonra, þeker sanayii, hýzlý bir geliþme gösterdi. Bugün bütün dünyada þeker üretimi, yüz milyon tona yaklaþmaktadýr. XVIII yüzyýlda ise, bu miktar ancak yirmi otuz bin ton kadardý. Toplam üretimin üçte ikisi de þeker kamýþýndan elde edilmektedir. Türkiyede þeker üretimi, Cumhuriyetten sonra geliþmiþ, 1950lerde ise þeker fabrikalarý hýzlý bir artýþ göstermiþtir. YAPAY KOKU 1874de iki Alman Dr.Wilhelm Hearman ve Prof. Ferdinand Tiemann, diþ vanilyanýn en önemli bölümü olan vanilini, sentetik yoldan elde etmeyi baþarmýþlardýr. Ýki yýl sonra da Karl Reimer, vanilya kokusunun týpatýp benzerini veren kimyasal bir bileþimi gerçekleþtirmiþtir. 48 Halil Cibrandan Sevgi Dünyasý Sevgi Bunun üzerine Almitra, "Bize sevgiden bahset..." dedi. O zaman örtün çýplaklýðýnýzý, Ve sevginin harman yerine adým atýn... Ve o baþýný kaldýrdý, insanlara baktý. Üzerlerine sinen derin dinginliði duyumsadý. Adým atýn, kahkahalarýn tümünün olmadýðý, Sadece gülebileceðiniz mevsimsiz dünyaya, Ve aðlayýn, ama tüm gözyaþlarýnýzla deðil... Sevgi hiçbir þey sunmaz, sadece kendisini, Hiçbir þey kabul etmez, kendinde olandan gayri... Ve yüksek bir sesle konuþmaya baþladý: "Sevgi çizi çaðýrýnca, onu takip edin, Yollarý sarp ve dik olsa da... Ve kanatlarý açýldýðýnda, býrakýn kendinizi, Telekleri arasýnda saklý kýlýç, sizi yaralasa da... Ve sizinle konuþtuðunda, ona inanýn, Kuzey rüzgarýnýn bir bahçeyi harap ediþi gibi, Sesi tüm hayallerinizi darmadaðýn etse de... Çünkü sevgi sizi yücelttiði gibi, çarmýha da gerer. Sizi büyüttüðü ölçüde, budayabilir de... En yükseklere uzanýp, Güneþ'le titreþen en hassas dallarýnýzý okþasa da, Köklerinize de inecek, ve onlarý sarsacaktýr, Topraða tutunmaya çalýþtýklarýnda... Mýsýr biçen diþliler gibi sizi kendine çeker; Çýplak býrakana kadar döver, harmanlar; Kabuklarýnýzý, çöplerinizi ayýklar, eler... Bembeyaz olana kadar öðütür sizi; Esnekleþene kadar yoðurur; Ve Tanrý'nýn Ýlâhi sofrasýna ekmek olasýnýz diye, Sizi kendi kutsal ateþine savurur... Sevgi bütün bunlarý, Kalbinizin sýrlarýný bulasýnýz diye yapar, Ve bu biliþ, Hayat'ýn kalbinin bir cüzünü yaratýr... Ancak korkunun kýskacýnda, Salt sevginin huzurunu ve hazzýný ararsanýz, Sevgi sahip çýkmaz, sahiplenilmez de; Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle... Sevdiðinizde, "Tanrý benim kalbimde," yerine, Þöyle deyin, "Ben kalbindeyim Tanrý'nýn ..." Ve sanmayýn yön verebilirsiniz sevginin akýþýna, Çünkü sevgi, yolunu kendiçizer, sizi deðer bulduðunda... Sevgi bir þey istemez, tamamlanmaktan baþka... Fakat seviyorsanýz ve ihtiyaçlarýn arzularý varsa, Býrakýn bunlar sizin de arzularýnýz olsun... Erimek ve akmak,geceye þarkýlar sunan bir dere misali, Þefkatin fazlasýnýn verdiði acýyý bilip, Kendi sevgi anlayýþýnla yaralanmak, Ve kanamak, yine de istekle ve coþkuyla... Þafak vakti kanatlanmýþ bir gönülle uyanmak, Ve bir sevgi gününe daha, teþekkürle uzanmak... Sessizce çekilmek öðle vakti, sevginin vecdini duymak, Akþamýn çöküþüyle de, eve huzurla dönmek... Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua, Ve dudaklarýnda bir þükür þarkýsýyla..."
Benzer belgeler
2004 Haziran Sayı - xn--sevgiyaynlar
mý? Olaylardan ve tecrübelerden ders almayanlar ayný hatalarý
sürekli olarak yapýp duruyorlar. Gözyaþý, azap ve huzursuzluk da