tıklayınız. - Veteriner Tavukçuluk Derneği
Transkript
tıklayınız. - Veteriner Tavukçuluk Derneği
Veteriner Tavukçuluk Derneði BAÞYAZI Saygý deðer okuyucularýmýz, Bu sayýda öncelikle sizlerle paylaþmak istediðim Veteriner Tavukçuluk Derneði olarak her yýl sizlerin deðerli katýlýmlarý ile düzenli olarak sürdürdüðümüz bilgilendirme toplantýlarýnýn bir yenisi olan "Tavuk Eti ve Yumurta Üretimi: Hedefler ve Potansiyel Problemler" konulu programýmýz. 16.Haziran. 2010 tarihinde Ankara Bilkent Otelde gerçekleþtirilecek olan bu toplantý yine sektörün temel sorunlarýnýn yer aldýðý konularda uzman görüþleri alýnacak ve sektörün temsilcilerinin katýlýmý ile kanatlý eti ve yumurta üretimindeki yeni hedeflerimizi belirleyeceðimiz düþüncesindeyiz. Tüm katýlýmcýlara þimdiden teþekkürlerimizi bildiririz. Dergimizin geçen sayýsýný "Ölümünün 25. yýlýnda saygý ile andýðýmýz Prof. Dr. Mahmut AKKILIÇ" hocamýza ayýrmýþ ve okuyucularýmýzdan çok olumlu tepkiler almýþtýk. Bu geri dönümler bizleri çok mutlu etti. Bu sayýda da Prof. Dr. Cemal Nadi AYTUÐ hocamýzýn Prof. Dr. Mahmut AKKILIÇ hocamýz hakkýnda duygu dolu paylaþýmýný ve iki resmi yeralmaktadýr. Türkiye geçtiðimiz dönem içinde kanatlý eti ve yumurta üretim ve pazarlama bakýmýndan iyi bir sýnav vermiþ bulunmaktadýr. Ýç tüketimde artýþlar olmasýnýn yaný sýra tavuk eti ve yumurtasý ihracatýnda da mesafeler alýnmýþtýr. Bu ihracatlar bugün için doðu ve güneydoðu komþularýmýza yapýlmaktayken pazar profiline Rusya Federasyonu ve AB ülkelerinin de önümüzdeki dönem içerisinde katýlacaðýný düþünmekteyiz. Ýhracat hedeflerinin artýrýlmasý ile iç piyasada oluþan sýkýntýlar daha kolay aþýlabilecek ve iþletme kapasitelerin tam kullanýmý ve/veya arttýrýlmasý mümkün olacaktýr. Bu sayýda, YumBir Genel Sekreteri Dr. Hüseyin SUNGUR'un Türkiye'deki yumurta sektörünün 2009 yýlý ile ilgili deðerlendirmeleri yer almakta ve yumurta sektörümüzdeki olumlu geliþmelerini bizlerle paylaþmaktadýr. Dergimizde her zaman olduðu gibi bu sayýsýnda da bilimsel makaleler yer almaktadýr. Kanatlýlar için önemli bir problem olan ve ülkemizde de ilk çalýþmalarýnýn 1952 yýllarýnda yapýldýðý kanatlý koksidiosizinin mücadelesi ve korunmasý konularýnýn yer aldýðý, yine kanatlý hastalýklarýnda dünyada önemli bir yere sahip olan ve özellikle son yýllarda ülkemizde de artan bir þekilde önemi vurgulanmaya çalýþýlan kanatlý etleri ve iþletmelerdeki Campylobacter kontaminasyonlarý konularý ile ilgili uzman görüþleri ve çalýþmalarý bulunmaktadýr. Ayrýca kanatlý beslenme ve beslenme hastalýklarý açýsýndan önem taþýdýðý düþünülen ve ülkemizin önemli bir yeraltý zenginlik kaynaðý olan bor elementi hakkýnda düþündürücü bir derlemede yer almaktadýr. Dergimiz Mektup Ankara'nýn bu sayýsýnda sizlere hem bilimsel konularda bilgi aktarýmý saðlayacak hem de duygulandýracak bir sayý oluþturmaya çalýþtýk. Umarýz okuyucularýmýzýn da beðenisini kazanýrýz. Prof. Dr. U. Tansel ÞÝRELÝ Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 1 Veteriner Tavukçuluk Derneði Veteriner Tavukçuluk Derneðinin yayýn organýdýr. Yýlda 4 kez 3 ayda bir yayýmlanýr. Veteriner Tavukçuluk Derneði Adýna Sahibi Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel ÞÝRELÝ Yayýn Kurulu Prof. Dr. Mehmet AKAN Doç. Dr. Erol ÞENGÖR Dr. Serdar ERTAÞ Uzman Vet. Hek. Mücteba BÝNÝCÝ Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN Ýdare Yazýþma Adresi Arama Sokak No: 20/D Aydýnlýkevler - ANKARA Tel: 0312 517 25 65 Faks: 0312 517 25 65 Banka Hesaplarý REKLAM GELÝRLERÝ Türkiye Ýþ Bankasý Dýþkapý Þubesi 4206 932790 ÜYE AÝDATLARI Türkiye Ýþ Bankasý Dýþkapý Þubesi 4206 917468 Dergide yayýmlanan yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir. Alýntý Yapýlamaz. Grafik Tasarým ve Baský Elma Teknik Basým Matbaacýlýk Tel: 0312 229 92 65 Faks: 0312 231 67 06 2 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 Veteriner Tavukçuluk Derneði ÖLÜMÜNÜN 25. YILINDA PROF. DR. MAHMUT AKKILIÇ Prof. Cemal Nadi Aytuð daha da yakýnlaþtýk. Yurt dýþýnda da bir yýl Uludað Üniversitesi Veteriner Fakültesi beraber olduk. Ölüm bizi ayýrýncaya kadar, Emekli Öðretim Üyesi ve Dekaný, Topkim A.Þ. Danýþmaný E-mail: [email protected] dostluðumuz hiç eksilmeksizin ayný çizgide devam etti. Tüm dertleri ve mutluluklarý paylaþabildiðim, mücadeleli günlerde kader birliði Mahmut Akkýlýç, Fakültede öðrenci iken 2 sýnýf önümüzde idi. Kendisini herkesin sevdiði saygýn bir aðabey olarak tanýdým. Mesleðe atýldýðým ilk yýllarda Bakanlýðýn ayný teþkilatýnda görev yapmamýz ve ayrýca ailevi iliþkimiz vesilesiyle yakýnlýðýmýz oldu. Ýkimiz de ayný tarihte (Aðustos 1961), o Hayvan Besleme, ben Ýç Hastalýklarý dalýnda, akademik kariyere adým attýktan sonra yaptýðým müstesna arkadaþlarýmdan biriydi. 1960 lý ve 70 li yýllarda meslek kuruluþlarý ve fakülte kurullarýnca oluþturulan çeþitli komisyon ve çalýþma guruplarýnýn pek çoðunda, adeta ayrýlmaz ikizler gibi, birlikte görev yaptýk. Hayatýnýn son 6 yýlýnda farklý yerlerde bulunsak da, iliþkilerimiz devam etti. Ne yazýk ki, 25 yýl önce, hayatýnýn en verimli çaðýnda genç yaþta aramýzdan ayrýldý. Üzüntümüz derindir. (Prof. Dr. Mahmut Akkýlýç, Hanri Benasuz ve Nurettin Gürsoy) Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 3 Veteriner Tavukçuluk Derneði (Prof. Dr. Mahmut Akkýlýç, yakýn arkadaþlarý Seyfettin Uður ve Nurettin Gürsoy ile) Mahmut Akkýlýç, ülkenin ve toplumun sorunlarý yatýrýmcýlardan, en ücra köydeki kümes karþýsýndaki duyarlýlýðý; sorgulayýcý, araþtýrýcý ve sahiplerine kadar her kesimde, görsel, yazýlý ve giriþimci kiþiliði; sað duyusu; haksýzlýklar sözlü diyalog yoluyla bilgiyi tabana yaymaya karþýsýndaki direniþi; sabýr ve metaneti; çabalamýþtýr. gerektiðinde insiyatif kullanma ve pratik çözüm üretmedeki becerisi; ikna yeteneði; dürüstlüðü; yardým severliði; vefa duygusu; ailesine, çevresine, mesleðine tutkunluðu ve her alandaki onurlu hizmetleriyle anýlarýmýzda yaþamaktadýr. Mahmut Akkýlýç bir öncü idi. Bir bilim insaný olarak, arkada býraktýðý hizmetler arasýnda, özellikle kanatlý sektörüdeki öncülüðü her türlü takdirin üzerindedir. Daha 1950 li yýllarda, dünyada hýzla sanayileþmekte olan bir tavukçuluk sektörünün mevcut olduðunu farkeden ve daha sonra bu olguyu baþarýyla akademik platforma taþýyan ilk meslektaþýmýzdýr. Hep bu alanda çalýþmýþtýr. Bilimsel çalýþmalar yapmakla yetinmeyip dýþa açýlmayý bilmiþtir. Çoðu kiþinin endüstriyel tavukculuðu hiç önemsemediði o yýllarda, çeþitli devlet ve meslek kuruluþlarýndan, 4 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 Mahmut Akkýlýç hiçbir fedakarlýktan kaçýnmamýþ, durumdan vazife çýkararak, hizmetin olduðu her yere koþmuþtur. Tavukculuðu konu alan kongre, seminer, toplantý, araþtýrma, inceleme, ziyaret, komisyon çalýþmasý, proje çalýþmasý gibi yüzlerce etkinliðin ya düzenleyicisi veya konuþmacýsý, ya da katýlýmcýsý olmuþtur. Tavukçuluk sektörünün henüz filizlenme ve emekleme döneminde olduðu o yýllarda (1965- 85 ) kurulmuþ olan irili ufaklý bütün iþletmelere doðrudan veya dolaylý þekilde katkýsý olmuþtur. En son, parlamenter sýfatýyla da, var gücüyle bu katkýyý sürdürmüþtür. Öyle ki, övgüde çok hasis olduðunu bildiðim bir tavukçu dostumun, acý haberi duyduðu anda, Eyvah tavukçu öksüz kaldý ! diye feryat ettiðine þahit olmuþumdur. Allah rahmet eylesin.. Veteriner Tavukçuluk Derneði TÜRKÝYE YUMURTA SEKTÖRÜ VE YUM-BÝR Dr. Hüseyin Sungur Yum-Bir Genel Sekreteri E-mail:[email protected] Bilim adamlarý 20.yüzyýlda en çok kanatlý üretimin artýrmak için çaba sarf etmiþler ve bu çabalarýn sonucunda tavuk ýrklarýnda önemli genetik ilerlemeler saðlamýþtýr. Tavuklarýn kendilerinde de bir deney hayvaný olmasý genetik çalýþmalarýn bu tür üzerinde yoðunlaþmasýný saðlamýþtýr. Bunun yanýnda, hastalýklarla mücadele, ýslah ve besleme alanlarýnda saðlanan bilimsel geliþmelerin yarattýðý verimlilik, tavukçuluk için büyük alanlara ihtiyaç bulunmamasý, kýrsal kalkýnmaya saðladýðý katkýlar, tavukçuluðun hýzla entansiftifleþmesi saðlamýþ ve tüm dünyada endüstriyel bir sektör konumuna gelmiþtir. Ülkemiz için de tavukçuluk önemli bir sektör olup, son yýlarda saðladýðý hýzlý beyaz et ve yumurta üretim artýþlarý ile hayvansal protein açýðýný gidermemize önemli katkýlar saðlamýþtýr. üreticilerini tek bir çatý altýnda toplayan Yumurta Üreticileri Merkez Birliði yumurta sektöründe yeni bir dönem baþlattý. Bu yeni dönemin en belirgin özelliði, planlý ve programlý hareket edilmesidir. Son üç yýlda, üreticilerin kendi meselesine sahip çýkmasý ve sorunlarýn gerisine düþmeden, çözüm üretilmesi sayesinde sektörde birçok kazaným saðlanmýþtýr. Bugün, Tarým ve Köyiþleri Bakanlýðýna kayýtlý ve izinli yaklaþýk 1100 ticari iþletme ve 3100 kümes ile yumurta sektörü geliþimi sürdürmekte ve dünyayla yarýþmaktadýr. Türkiye 2009 yýlýnda 11 milyarý aþan yumurta üretimi ile dünya yumurta üretiminde ilk onda yerini aldý. Yaþanan ekonomik krize ve genel ihracatta yaþanan düþüþlere raðmen, yumurta sektörü 2009 yýlýnda da ihracat baþarýsýný sürdürmüþtür. 2009 yýlýnda 100 milyon dolar deðerinde 71.300 Ton yumurta ihraç edilebilmiþtir. Yumurta yeminin maliyeti Kanatlý yetiþtiriciliði üretim döngüsünün kýsa olmasý ve modern yetiþtirme tekniklerinin göreceli olarak kolay uygulanabilmesi nedeniyle birçok ülkede yapýlmaktadýr. Ülkemiz son yýllarda modern üretim alt yapýsý ve kapasitesi ile dünya yumurta üretiminde ilk onda yerini almýþtýr. Ne var ki; ülke tavukçuluðunun damýzlýk, yem ham maddeleri, aþý ve ilaçta dýþa baðýmlýlýk, kanatlý saðlýðýnýn oluþturduðu kayýplar, yetersiz biyogüvenlik önlemleri, yüksek maliyet gibi önemli sorunlarý bulunmaktadýr. Bu kýsa deðerlendirmeden sonra, sizlere kýsaca yumurta sektörünün 2009 yýlýný deðerlendirmek ve Yum-Bir faaliyetlerinden bahsetmek istiyorum. 20052006 yýllarýnda yaþanan kuþ gribi krizi sonrasýnda, yeni bir yapýlanmaya giden yumurta sektörü, dernekler yerine birlikler yoluyla örgütlenmeyi seçti. 2006 tarihinde de yumurta Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 5 Veteriner Tavukçuluk Derneði ortalama 580650 TL/Ton olurken, 60- 65 gr yumurtanýn satýþ fiyatý ortalamasý 1314 krþ civarýnda olmuþtur. Yumurta maliyeti ise 1112,5 krþ arasýnda deðiþmiþtir. Üretim maliyetleri, yumurta fiyatlarý ve diðer veriler topluca deðerlendirildiðinde yumurta tavukçuluðu 2009 yýlýný büyüyerek ve karlý geçirmiþtir denilebilir. Geçen yýl yumurta üreticileri, yumurta tebliðini etkin uygulayarak, kaliteli ve güvenilir yumurta üretiminde yeni adýmlar attý. Yumurtalarýn üzerine iþletme numarasýný yazarak, ürününe sahip çýktý, pazarlama gücünü artýrdý. Yum-Bir olarak yumurtanýn besleyici deðerinin tanýtýlmasýna 2009 yýlýnda da büyük önem verdik, birçok faaliyetin yaný sýra, dünyanýn 65 ülkesinde kutlanan yumurta gününü, Ankarada ikinci kez kutladýk. Bastýrdýðýmýz bröþür ve kitapçýklar ile çok sayýda tüketiciye ulaþtýk YUM-BÝR Yönetim Kurulu belirlenen amaçlar doðrultusunda her ay gündemli olarak tüm baþkanlarýn katýlýmý ile toplandý. Bu toplantýlarda, yumurta tavukçuluðunun güncel sorunlarý tartýþýldý, b i l g i ve d e n e y i m l e r paylaþýldý. Ta r ý m v e K ö y i þ l e r i Bakanlýðý ile ortak çalýþmalar yürüterek yumurta ve yumurta ürünleri tebliðinin yaný sýra, ihracatta avantaj saðlanmasý beklenen b ö l ü m l e n d i r m e yönetmeliðinin çýkmasý saðlandý. Öte yandan 6 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 yumurta iþletmelerinin kayýt altýna alýnmasý, kanatlý hareketlerinin kontrolü, kümeslerdeki saðlýk sorunlarý ve tedavilerinin takip edilmesi için kayýt sistemi oluþturulmasý, iþletmelerde Salmonella taramasýnýn ve yumurtada veteriner ilaç kalýntýsý izleme programýnýn baþlatýlmasý 2009 yýlýnýn önemli geliþmeleri olarak sayýlabilir. Yine 2009 yýlýnda Yum-Birin giriþimleri ile yumurta üreticisine ilave kazanç saðlayacak tavuk gübresinin deðerlendirilmesi için kurulacak tesislerin kýrsal kalkýnma destekleri kapsamýna alýnmasý saðlandý. Veteriner Tavukçuluk Derneði Geçen yýlarda olduðu gibi bu yýlda, eðitim çalýþmalarýný aksatmadýk, Ýzmirde geniþ katýlýmlý bir seminer düzenleyerek yumurta sektörünün geleceðini tartýþtýk. Afyon da kanatlý saðlýðý çalýþtayý düzenleyerek, ülkemizde sýk görülen hastalýklar, oluþturduðu ekonomik kayýplar ve alýnacak önlemleri belirledik ve gerekli çalýþmalarý baþlattýk. Üreticiler için Biyogüvenlik el kitabý hazýrlayarak tüm üreticilere ulaþtýrdýk. üreticilerinin üretim alt yapýsý, üretim kapasitesi ve bilgi birikimi ile dünya ile rekabet edebilecek düzeydedir. Gaziantepte düzenlenen Irak ihracat fuarýna ikinci kez katýlarak ihracat arayýþýmýzý sürdürdük. Basýn bültenleri gazete, dergi ve televizyon röportajlarý ve zengin içerikli internet sitemizle basýn ve kamuoyunu düzenli olarak bilgilendirdik. · Ýlaç kullanýmýný en aza indirecek, koruyucu hekimliðin öne çýktýðý yetiþtirme çiftlik yönetim sistemlerinin uygulanmasý, · Ülkemizde yaygýn suþlar ile kendi aþýsýný yapabilmesi, Bu olumlu memnuniyet verici geliþmelerin yaný sýra 2009 yýlýnda elbette bazý olumsuzluklar da yaþanmadý deðil. 2009 yýlýnda en önemli sorun hiç beklenmedik bir anda sektörün görüþü alýnmadan Tarým ve Köyiþleri Bakanlýðý tarafýndan 26 Ekim 2009 tarihinde de yayýnlanan GDOlu gýda ve yem ithalatýnýn düzenleyen yönetmelik olmuþtur. Bir anda yem hammadde ithalatý durmuþ, hammadde temininde zorluklar yaþanmýþ fiyatlar %5060 oranýnda artmýþtýr. Daha sonra yönetmelik Danýþtay tarafýndan iptal edilmiþ ise de, Bakanlýðýn Danýþtaya itirazý ile yönetmelik yeniden yürürlüðe girmiþ ve belirsizlik hala devam etmektedir. · Yerli damýzlýk ýrklarýn geliþtirilmesi · Yumurtada kalýntý sorunu yaratmayacak alternatif veteriner ürünlerinin geliþtirilmesi Yeni dönemde Yumurta Üreticileri Merkez Birliði olarak daha çok pazarlama ve markalaþmaya öncelik vereceðiz. Öte yandan tüm Birliklerin kurumsal alt yapýsýnýn güçlendirilmesine baðlý olarak; konularýnda üretici, sanayici ve üniversite iþbirliði ile Araþtýrma-Geliþtirme projeleri üzerinde çalýþacak ve bu konuda iþbirliði imkanlarý arayacaktýr. Diðer bir sorunda ihracatta en büyük pazarýmýz olan Irak gümrük kapýlarýnda yaþanmýþtýr. Irak merkezi hükümetinin bazý kararlarda söz sahibi olamamasý, Kuzey Irak yerel yönetiminin kendi ithalatçýlarýna verdiði izinleri geciktirmesi ve ilave vergiler koymasý ihracatýmýzda aksamalar yol açmýþtýr ve ihracat hedefimiz gerçekleþmemiþtir. Yine ihracat baðlamýnda Ukrayna orijinli yumurtalarýn illegal yollarla Irakta Türk yumurtasý olarak satýlmasý biz çok uðraþtýran bir mesele olmuþtur. Bu illegal Ticaret, Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý ve Tarým bakanlýðý neznindeki etkin giriþimlerimiz sayesinde büyük ölçüde önlenmiþtir. Yýl Ýçindeki tüm olumlu ve olumsuz geliþmeler göstermiþtir ki yumurta Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 7 Veteriner Tavukçuluk Derneði TAVUK COCCÝDÝOSÝSÝ Prof. Dr. Zafer Karaer Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Protozooloji Anabilim Dalý-Ankara E-mail:[email protected]. Tel: 03123170315/345 Veteriner Tavukçuluk Derneðinden tavuklarda coccidiosis ile ilgili bir yazý yazmam istendiðinde, bu yazýnýn nasýl olmasý gerektiði üzerinde düþündüm ve klasik coccidiosis yazýmlarýnda olduðu gibi, tavuklarda coccidiosis çok önemli bir hastalýktýr Çok fazla ekonomik kayýplara neden olur ile baþlayýp, þu kadar Eimeria türü bu hastalýða sebep olur, bu türlerin yaþam döngüleri þöyledir Semptomlarý, hastalýk belirtileri böyle ile devam ederek.. Teþhis ve tedavi ile korunma yöntemleri þunlar, þunlardýr diye, yazýyý tamamlamak yerine; Türkiyede bugüne kadar tavuk coccidiosisinde neler yapýlmasý gerekiyordu da, yapýlmamýþtýr??? noktasýnda durarak, bu sorunun yanýtýný aramanýn daha önemli ve gerekli olduðunu düþünüyorum.. Peki!!!, Türkiyede tavuk coccidiosisi ile ilgili bugüne kadar neler yapýlmýþtýr, diye bakýldýðýnda; maalesef, görüntü çok fazla iç açýcý deðildir.. Ülkemizde tavuk coccidiosisi ile ilgili ilk çalýþma Baþkaya ve arkadaþlarý tarafýndan, 1952 yýlýnda Ankarada Tavukçuluk Enstitüsünde tavuklarda görülen salgýn halindeki ölüm nedeninin coccidiosis olmasýnýn anlaþýlmasý ile tesadüfen yapýlmýþtýr. Bunu Oytun (Ankara, 1952) ve Meydani (Ankara, 1966)nin hastalýkla ilgili ilaç denemelerine ait çalýþmalarý takip etmiþtir. Daha sonra biri ülkenin bir ucunda Bursada (Demir, 1991), diðeri diðer ucunda Elazýðda (Gürel, 1992) tavuklarda ilk kez bölgesel tür bildirimini esas alan planlý çalýþmalar yapmýþtýr.. Bunlarý uzun bir aradan sonra tarafýmdan doktora tez 8 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 konusu olarak verilen, etlik piliç yetiþtiriciliðinde coccidiosise neden olan türlerin tespiti ve hastalýktan korunmada ülkede kullanýlan kimyasal (Sarý, 2004) ve aþýlarýn (Karaþ, 2004) etkisi ile ilgili çalýþmalar takip etmiþtir. Her iki doktora çalýþmasýnda öncelikle tavukçuluðun yaygýn olarak yapýldýðý Adapazarý (Merkez ve Kaynarca), Bolu (Göynük), Balýkesir (Bandýrma) ve Ankara (Kazan)da kümeslerden toplanan dýþkýlarda Eimeria türleri saptanmýþ, bu türlerle deneysel enfekte edilen civcivlerde, ülkede yaygýn olarak kullanýlan kimyasal ve aþýlarýn etkileri incelenmiþtir. Böylece hem bu bölgelerde broiler yetiþtiriciliðinde coccidiosis nedeni olan türler, hem de aþý ve yeme katýlan kimyasallarýn coccidiosis de korunmada etkisi saptanmýþtýr. Görüldüðü gibi tavuk coccdiosisinin ciddiyetine (!), önemine (!) binaen bu güne kadar Türkiyede sadece 7 çalýþma yapýlmýþtýr. Bu durumda tavuklarda coccidiosis ile ilgili bilgilerin ülke çapýnda yeterli olmadýðý, hatta doktora tezleri olmasa hiçe yakýn bilgi olduðu açýkça ortadadýr. Buna karþýlýk hayvancýlýk sektörleri arasýnda endüstriyel anlamda en geliþmiþ sektör olan tavukçuluk sektöründe, coccidiosise bakýþ, hiç de geliþmiþliðine yakýþýr biçimde deðildir. Öyle ki!!! Tam anlamýyla boyutlarý bilinmeyen, elde doðru-dürüst hiçbir veri bulunmayan bu hastalýða karþý, hiçbir bilimsel esasa dayanmayan bir savaþ ilan edilmiþtir. Bu savaþta en iyi silah olarak gerek etlik piliç yetiþtiriciliðinde ve gerekse yumurtalýk tavuk yetiþtiriciliðinde beslenme yemlerine Monensin, Narasin, salinomisin, Lasalosid, Senduramisin gibi ionofor grubu antibiyotikler ile Amprolyum, Sülfanamidler, Nikarbazin, Diklazuril, Robenidin gibi kimyasallar anticoccidial olarak katýlmaktadýr. Bu anticoccidiallarýn yýllýk kesin olarak tüketim miktarý bilinmiyor, her isteyen istediði Veteriner Tavukçuluk Derneði Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 9 Veteriner Tavukçuluk Derneði anticoccidiali, istediði þekilde ve miktarda kullanýyor, hangi iþletme hangi anticoccidiali, ne kadar süre ve miktarda kullanýyor bilinmiyor.. hangi anticoccidal preparatý hangi coccidiosis türünde direnç kazandýrýyor bilinmiyor.. yine hangi anticoccidial ette kalýntýya sebep oluyor bilinmiyor.. ayrýca belki de en önemlilerinden olaný çevrede ne kadar kirlilik yaratýyor bilinmiyor.. Bir bilinmeyen de bütün bu bilinmeyenler insan saðlýðýný ne derecede etkiliyor maalesef, bu da bilinmiyor!!! Bilinmekte istenmiyor.. Buna karþýlýk en önemli bilinen yýllarca önce Avrupa Birliði ülkelerinde ve geliþmiþ çoðu ülkede bu kimyasallarýn kullanýmlarýnýn yasaklanmýþ olduðudur!!! (çok uzun, uzun düþünmek gerekir!!!). Ancak ülkemizde de kaðýt üzerinde yasaklama ile ilgili kanun ve tebliðler olduðu halde, halen yetiþtiriciler istedikleri anticoccidiali, istediði þekilde kullanmaktadýr.. Bunlardan yasaklanmýþ bazý anticoccidiallarýn 2014, 2015, 2016 hatta 2017 yýlýna kadar kullanýmýna iliþkin ruhsat izinleri vardýr. Ýþin bir diðer ilginç yaný ise çok geliþmiþ olan tavukçuluk sektöründe ulaþýlabilen veri sayfalarýnda; verimlilik, ithalat, ihracat gibi bazý seçme veriler ve bunlara ait bütün hesaplamalar en ince ayrýntýsýna kadar verildiði halde, yýllýk kullanýlan hepside ithal edilen, 1 tek yerli bulunmayan anticoccidial miktarlarý ile bunlarýn neden olduðu kalýntý ve çevre kirliliði hesaplamalarýna ait veriler, nedense ilgili veri kaynaklarýnda yok!!!.. Herhalde hesaplar çok karýþýk, içinden çýkýlamaz bir durum var ki; bu tür hesaplamalar yapýlmýyor.. Ya da!!! Bütün bu premiksler, anticoccidialler yurt dýþýndan getirtildiði için mi??? Hesaplamaya deðmez görülüyor!!! Bu noktada Anticoccidiallerin Ýthal izni nasýl, nereden ve neye göre alýnýyor/veriliyor??? B i l i n m i y o r ? ? ? T ü r k i ye d e b u g ü n i ç i n anticoccidiallerin, tavuk coccidiosisini getirdiði noktada bilinmiyor??? daha çok çýkmaza sürükleyip, sürüklemediði de bilinmiyor??? Bunun hesabýný kim nasýl verecek??? bu da bilinmiyor gibi bilinmezlikler ekleniyor ve iþin en can alýcý yaný ise bütün bu bilinmezliklere kimin yanýt-cevap vereceði de bilinmiyor???... 10 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 Ülkemizde tavuk coccidiosisine karþý yapýlan savaþlarda kullanýlan bir diðer silah aþý u y g u l a m a l a r ý d ý r. A þ ý l a r d a d a d u r u m , anticoccidiallerden çok farklý deðildir. Bu uygulamalarda da bir çok bilinmezlik var. Bu bilinmezliklerden en önemlileri Hangi iþletme hangi aþýyý, ne kadar süre ve miktarda kullanýyor bilinmiyor??? Özellikle hepsi ithal olan canlý aþýlarýn, tür sayýsý ve suþu bakýmýndan, ülkede ki türlerle ne derecede uyumludur, bilinmiyor???. Aþýlarýn Ýthal izni nasýl, nereden ve neye göre alýnýyor/veriliyor??? Bilinmiyor??? Türkiyede bugün için olmayan türlerin ve suþlarýn ülkeye girmesi, tavuk coccidiosisini daha çok çýkmaza sürüklemez mi??? Bunun hesabýný kim nasýl verecek??? Bu da bilinmiyor. Bütün bu bilinmezliklere karþýn her isteyen istediði aþýyý, istediði þekilde ve miktarda kullanýyor, içerdiði türler ve suþlar dikkate alýnmýyor, Bu durum olmayan türlerin ve/veya olmayan suþlarýn ülkeye girmesi demektir, bu dikkate alýnmýyor. Bu durumda en önemli bilinmezlik ise; ülkede aþý uygulamalarý ne Veteriner Tavukçuluk Derneði derecede olumlu sonuçlar veriyor, ya da ileride ne gibi olumsuzluklara neden olur bilinmiyor. Ýþte bütün bu durumlar göz önüne alýnarak yapýlmasý gereken noktasýnda, öncelikle konunun uzmaný Türk bilim insanlarýnýn devreye girerek, olaya sahip çýkmasý ve sektörle birlikte ülke gereksinimlerini öncelik sýrasýna göre belirlemesi gerekmektedir. Bununla ilgili olarak ben ve e k i b i m t a ra f ý m d a n ö r n e k b i r ç a l ý þ m a yapýlmaktadýr. Kanatlý Coccidiosisine Karþý Oocystlerin Ýrradiye Edilmesi Esasýna Dayalý Aþý Üretimi konulu TÜBÝTAK destekli proje çalýþmalarýna 2005 yýlýnda baþlandý, halen proje kapsamýnda çalýþmalar devam etmektedir. Bu arada proje çalýþmalarýnda saha uygulamalarýnda bize yardýmlarýný esirgemeyen BESD-BÝR e teþekkür ederiz. Bu çalýþma ile Türkiyede etlik piliç yetiþtiriciliðinde coccidiosisiin ülkesel boyutlarda durumu ve buna baðlý olarak aþý ile çözüm yollarýnýn aranmasý amaçlandý. Bugüne kadar (yaklaþýk 5 yýl) Türkiyede etlik piliçlerde coccidiosis ilk defa böyle kapsamlý bir çalýþma ile ele alýnmýþtýr. Bu çalýþmada, ülkedeki 9 bin civarýndaki broiler kümeslerinin tamamýný temsil edecek þekilde; Türkiyenin 6 bölgesinde (Akdeniz Bölgesi, Doðu Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi, Ýç Anadolu Bölgesi, Karadeniz Bölgesi ve Marmara Bölgesi) yer alan, broiler kümeslerinin yoðunlukla bulunduðu 19 ilden (Adana, Adapazarý, Ankara, Balýkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Düzce, Elazýð, Eskiþehir, Ýzmir, Ýzmit, Kayseri, Konya, Manisa, Mersin, Samsun, Uþak ve Zonguldak), istatistiksel analizle illerdeki kümes yoðunluðuna göre sayýlarý belirlenen toplam 1200 kümesten dýþký örnekleri toplandý, kümeslerin klinik veya subklinik boyutta coccidiosis oranlarý saptandý ve enfekte dýþkýlardan Türkiye inokülümü hazýrlandý. Yani Türkiyede ilk defa etlik piliçlerde coccidiosise neden olan Eimeria türlerini içeren bir karýþým hazýrlandý. Ayný zamanda inoklümde ki Eimeria oocystlerinin hastalýk ve ölüme sebep olan dozlarý da belirlendi. Yine Türkiyede ilk defa moleküler amplifikasyon Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 11 Veteriner Tavukçuluk Derneði tekniði ile etlik piliçlerde coccidiosise neden olan türler belirlendi. Bugünlerde iradiye aþý çalýþmalarýmýz devam etmektedir. Bu çalýþma ile etlik piliçlerde coccidiosis tüm boyutlarýyla ve ülke çapýnda araþtýrýlmýþ olacaktýr. Buradan çýkan sonuçlara göre de hastalýkla ilgili gerçek ve bilimsel manada yol haritasý çizilmiþ olacaktýr (Bu proje halen devam ettiði ve kesin rapor yazýlmadýðý için bulgular yüzeysel verilmiþtir). Bu projeye benzer bir çalýþma planý da yumurtalýk tavuklarda yapýlmalýdýr. Çünkü yumurtalýk tavuklarda da coccidiosisde bir çok bilinmezlikler var, buna karþýlýk etlik piliçlerde olduðu gibi bilinçsizce yem katký maddeleri ile anticoccidiallar verilmekte, keza aþýlar uygulanmaktadýr. Yapýlmasý gereken en önemli konulardan birisi de, belki de ilki ülkemiz bilim insanlarý hastalýða tabii ki sahip çýkmalýdýr, ancak tavukçuluk sektörü de en az yabancý konu uzmanlarý kadar, Türk bilim insanlarýna sahip çýkmalýdýr. Çünkü ülkesini seven Türk Bilim Ýnsanlarý yabancýlarýn beklediði 12 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 (Pazar) karþýlýðý hiçbir zaman beklemez. Sonuç olarak gýda sektöründe ve ülke ekonomisinde çok önemli ve özel yeri olan gerek e t l i k p i l i ç , g e r e k s e y u m u r t a l ý k t av u k yetiþtiriciliðinde coccidiosis ile ilgili ülkeye katma deðer saðlayan çalýþmalarýn bugüne kadar yapýlmadýðý, bu yüzden premiksleri, anticoccidialleri veya aþýlarý kullanýrken gerçek anlamda ne kazandýðýmýzý veya neleri kaybettiðimizi, ileride daha neleri kaybedebileceðimizi, ya da kime hizmet ettiðimizi tam olarak bilmemiz gerektiðini önemle vurgulamak isterim. Türkiyede coccidiosis kadar önemli olduðuna ve de bilinmezliklerinin çokluðuna inandýðým salmonella, newcasttle, infuluense, marek, gumbora gibi bakteryel, viral hastalýklarýn mücadele ve korunma yolunun ise, yukarýda ki T Ü B Ý TA K p r o j e s i n e b e n z e r u l u s a l epidemiyolojik projelerden geçeceðine inanýyorum. Veteriner Tavukçuluk Derneði Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 13 Veteriner Tavukçuluk Derneði BOR MÝNERALÝ VE BROYLER RASYONLARINDA KULLANIMI Araþ. Gör. Özge SIZMAZ Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalýklarý Anabilim Dalý-Ankara E-posta: [email protected]. Deðerli ve ekonomik bir protein kaynaðý olmasý ve iþ olanaklarý saðlamasý açýsýndan tavukçuluk sektörü ülkemiz için oldukça önem taþýmaktadýr. Sektörün en yüksek maliyetini de yemler oluþturmaktadýr. Maliyeti ne kadar azaltýrsak hayvancýlýk da o kadar ekonomik olacaðýndan yem hammaddesi bakýmýndan ülkemiz için kaçýnýlmaz olan dýþarý baðýmlýlýðý en aza indirmek gerekmektedir. Dünya nüfusunun artýþý ile birlikte yaþam standartlarýnýn yükselmesi daha fazla miktarda ve iyi nitelikli hayvansal kaynaklý besinlerin üretilmesini zorunlu kýlmaktadýr. Ýyi nitelikli hayvansal kaynaklarýn elde edilmesinde optimum düzeyde bakým ve besleme yapýlmasýnýn yanýnda yem katký maddeleri kullanýlmasýna da yer verilebilmektedir (Church ve Kellems, 2002). Bu baðlamda ülkemiz kaynaklarý açýsýndan zengin olan borun etkili olabileceði düþünülmektedir ve bu konuda çeþitli araþtýrmalar yapýlmaktadýr. Borik Asit Þekil 1. Borik asidin moleküler yapýsý Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 Dünya bor rezervi ülkelere göre ve dünya tüketimini tek baþýna karþýlama kapasitelerine göre ömürleri aþaðýda gösterilmiþtir (Eriþim, 2008a). Çizelge 1. Borun Ülkelere Göre Dünya Rezervleri ve Ömür Yýllarý ÜLKE Rezerv (bin Ton) Rezerv Ömrü (Yýl) Türkiye 644.000 240 AB Devletleri 105.000 33 Rusya 140.000 16 36.000 17 Çin Halk Bor, periyodik tabloda B simgesi ile gösterilen, atom numarasý 5, atom aðýrlýðý 10,81 olan metalle ametal arasý yarý iletken özelliðe sahip bir elementtir. Bor tabiatta hiçbir zaman serbest halde bulunmaz. Doðada yaklaþýk 230 çeþit bor minerali olduðu bilinmektedir (Eriþim, 2008b). Bor mineralinin molekül modeli Þekil 1'de gösterilmiþtir. 14 Bor elementi vücudumuzda özellikle kemik kalsiyum, magnezyum ve fosforun korunmasý için gereklidir. Ayrýca bu üç mineralin vücutta m a k s i m u m d ü z e y d e k u l l a n ý l m a s ý n ý ve korunmasýný da saðlamaktadýr. Bunun dýþýnda beyin fonksiyonlarýnda, baðýþýklýk sisteminde, kan hücrelerinin kompozisyonunda da rol almaktadýr. Son yýllarda yapýlan çalýþmalar üreme sisteminde ve embriyo geliþiminde de etkili olduðunu göstermiþtir. Kýsacasý bor elementi, canlý organizmalarda proton vericisi olarak indirekt etkilere neden olup hücre membraný, yapýsý ve fonksiyonlarý üzerinde önemli fonksiyonlarý bulunmaktadýr (Yeþilbað, 2008). 5 Cumhuriyeti Þili 41.000 3 Bolivya 19.000 3 Peru 22.000 1 Arjantin 9.000 2 Sýrbistan 3.000 317 TOPLAM 1 019.000 Bor minerali rezervleri dünyada baþlýca üç kuþakta oluþmuþtur (Eriþim 2009). Veteriner Tavukçuluk Derneði Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 15 Veteriner Tavukçuluk Derneði -ABD'nin Güneybatý bölgesi Mojave Çölü -Güney-Orta Asya Alp Kuþaðý ( Türkiye dahil) -Güney Amerika And Kuþaðý Türkiye'de üretilen bor mineralleri tinkal, kolemanit ve üleksittir (Eriþim 2009). Bunlardan Kýrka'da bulunan ve dünyanýn en büyük rezervi kabul edilen tinkal, yine Kýrka'daki 3 adet boraks pentahidrat tesisi ile Bandýrma'da bulunan boraks dekahidrat+ boraks pentahidrat tesisi ve sodyum perborat tesisinde hammadde olarak kullanýlmaktadýr. Bigadiç, Emet ve Kestelek'te bulunan Kolemanit rezervleri dünyanýn en büyük rezervleridir. Üleksit ise Bigadiç ve Kestelek'te öenmli miktarlarda bulunmaktadýr. Kolemanit borik asit tesislerinde hammadde olarak kullanýlmakta ayrýca öðütülmüþ olarak da satýþý yapýlmaktadýr.Türkiye ayný zamanda dünyanýn en büyük ham cevher üreticisi ve ihracatçýsý konumundadýr (Eriþim 2009). Bor Kullanýmýnýn Tarihçesi Bor tuzlarý, 4000 yýl önce ilk kez Tibet'te kullanýlmýþtýr. Bor Mýsýrlýlarla mumyalamada, Romalýlarda cam yapýmýnda, antik çaðlarda Babiller ve Etilerde altýn ve gümüþ iþlemeciliðinde lehim olarak, Eski Yunan ve Romalýlarda zemine serpilerek arena temizliði için kullanýlmýþtýr. Bor madeni Avrupa'ya Tibet'ten Marco Polo tarafýndan getirilmiþtir. MS 875 yýlýnda ise Araplar bor tuzlarýný kullanarak ilaç yapmýþlardýr. Ýlk borik asit 1700'lü yýllarda kimya öðretmeni William Homberg tarafýndan demir sülfat ile boraksýn ýsýtýlmasýyla gerçekleþtirilmiþtir. Modern bor endüstrisi ise 13. yy'da Marco Polo tarafýndan Tibet'ten Avrupa'ya getirilmesiyle baþlamýþtýr. MS 1771 yýlýnda Ýtalya'nýn Tuscani bölgesindeki sýcak su kaynaklarýnda Sassolit bulunduðu anlaþýlmýþ, takiben 1830 yýlýnda Ýtalya'da borik asit üretimi baþlamýþtýr. 1852'de Þili'de endüstriyel anlamda ilk boraks madenciliði baþlamýþtýr. Nevada, California, Caliko, Moutain ve Kramer yöresindeki yataklarýn bulunarak iþletilmeye alýnmasý ile ABD dünya bor ihtiyacýný karþýlayan birinci ülke haline gelmiþtir. Türkiye'de ilk iþletmenin 1861 yýlýnda çýkartýlan Maadin Nzannamesi uyarýnca 1865 yýlýnda bir Fransýz þirketine 20 senelik iþletme imtiyazý verilmesiyle baþladýðý bilinmektedir. 1950 yýlýnda Bigadiç ve 1952 yýlýnda Mustafa Kemal Paþa yöresindeki kolemanit yataklarý bulunmuþtur. 1956 yýlýnda Kütahya Emet kolemanit, 1961 yýlýnda Eskiþehir Kýrka boraks yataklarýnýn bulunmasý ve iþletilmeye baþlanmasýyla Türkiye dünya bor üretimi içinde 1955 yýllarýnda %3 olan payýný 1962'de %15, 1977'de %39 düzeyine yükseltmiþ ve giderek artan üretimi sayesinde de günümüzde ABD'nin en önemli rakibi haline gelmiþtir (Ademdir, 2002). Bor Ürünleri ve Kullaným Alanlarý Çeþitli metal veya ametal elementlerle yaptýðý bileþiklerin gösterdiði farklý özellikler, endüstride birçok bor bileþiðinin kullanýlmasýna olanak saðlamaktadýr. Bor, bileþiklerinde metal dýþý Çizelge 2. ABD, Türkiye, Avrupa Birliði Ülkeleri ve Japonya'nýn Bor mineralleri ve Rafine Bor Ürünleri Tüketiminin Sektörel Daðýlýmý KULLANIM ALANI (%) ABD TÜRKÝYE AB ÜLKELERÝ JAPONYA Ýzolasyon Fiberglas 46 - 14 15 Tekstil Fiberglas 18 - 20 31 Cam 7 30 7 24 Sabun, Deterjan 7 26 12 - Tarým 4 - - - Emaye, frit 4 16 23 10 Alev Geciktirici 4 - - - 10 28 24 20 100 100 100 100 Diðer TOPLAM 16 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 Veteriner Tavukçuluk Derneði bileþikler gibi davranýr, ancak, farklý olarak saf bor, karbon gibi elektrik iletkenidir. Kristalize bor görünüm ve optik özellikleri açýsýndan elmasa benzer ve neredeyse elmas kadar serttir. Sümerler ve etiler dönemlerinde altýn ve gümüþ iþletmeciliðinde lehim elemaný, Mezopotamya ve Mýsýr medeniyetlerinde antiseptik, Çin'de seramik ve cam üretiminde, Romalýlarda arenalarýn tabanýnda dezenfektan olarak ve cam yapýmýnda, arap doktorlarýn ise ilaç olarak boraks kullandýðýna dair kaynaklar bulunmuþtur (Yýldýz ve Abacýoðlu, 2007). Ticari öneme sahip baþlýca bor minerallerinden en çok kullanýlaný sassolit (doðal borik asit) (B(OH)3'tir. Ülkelerin bor mineralleri ve rafine bor ürünleri tüketiminin sektörel daðýlýmý Çizelge 2'de gösterilmiþtir (Eriþim 2009). Broyler Rasyonlarýnda Borik Asit Kullanýmý Hayvanlarýn bir elemente ihtiyaç duyduklarý miktar ve o elementin rasyondaki konsantrasyonuna karþý toleranslarý hayvanýn türü, ýrký, yaþý, fizyolojik durumu, elementin formu ve biyolojik kullanýlabilirliði, araþtýrma s ü r e s i , i h t i ya c ý n t e s p i t i n d e k u l l a n ý l a n parametrelerin (canlý aðýrlýk, kemik mukavemeti vb) cinsine baðlý olarak deðiþir (Ammerman ve ark., 1995). Hayvanlarýn mineral ihtiyaçlarýný karþýlayabilmek için yem ve rasyonun mineral kompozisyonunun bilinmesi gerekir. Hayvanýn fizyolojik ihtiyacýný karþýlayan miktar yemdeki elementin biyolojik kullanýlabilirliðine baðlýdýr. Biyolojik kullanýlabilirlik, tüketilen elementin metabolizmada veya fizyolojik olaylarda kullanma amacýyla sindirim kanalýndan absorbe edilme etkinliði þeklinde tanýmlanmaktadýr (Forbes 1984, Ammerman ve ark., 1995). Mineraller, verim artýþýnýn saðlanmasý yanýnda hayvanlarýn hastalýklara karþý direncinin arttýrýlmasýnda da büyük önem taþýrlar. Bunlardan iz minerallerin biyoyararlanýmý oldukça komplekstir. Bunu etkileyen faktörler ile hücresel düzeyde iz mineral ihtiyacý üzerine yeterli bilgiler yoktur. Çiftlik hayvanlarýnda çeþitli mikroelement yetersizliðine baðlý sorunlar ve alýnmasý gereken önlemler konusundaki çalýþmalar son yýllarda hýz kazanmýþtýr. Kanatlý hayvan yemlerinde geniþ kapsamlý olarak kullanýlan tahýllarda, çeþitli agronomik nedenlere baðlý mikro element yetersizlikleri söz konusudur (örneðin; bakýr, mangan, çinko, selenyum, bor vb.). Borun yüksek bitkiler için gerekli bir element olduðu 1920'li yýllardan beri bilinmekle beraber, insan ve hayvanlarýn beslenmelerinde de rolü olabileceði son yýllarda düþünülmektedir. Bor elementinin vücutta mineral, kemik, enzim ve steroid hormon metabolizmalarýnda etkili olduðu bilinmektedir (Okuyan 1997; WHO 1998). Rasyona düþük düzeylerde bor bileþiklerinin ilavesinin kanatlýlarda canlý aðýrlýk, yumurta verimi, kemik dayanýklýlýðýnda artýþ; kýrýk, çatlak ve anormal yumurta oranýnda azalma saðladýðý bazý araþtýrmalarda tespit edilmiþtir. Borun mineral madde dengesini iyileþtirdiði, belirli düzeylerde bor ilavelerinin broylerde canlý aðýrlýðý arttýrdýðý (Sander ve ark., 1991; Qin ve Klandorf, 1991; Elliot ve Edwards, 1992; Dufour ve ark., 1992; Rossi ve ark., 1993; Kurtoðlu ve ark., 2 0 0 1 ) b i l d i r i l m i þ t i r. B o r u n k e m i k metabolizmasýnda etkili olan kalsiyum, vitamin D ve maðnezyumla karþýlýklý etkileþiminin olduða da bildirilmiþtir (Chapin ve ark., 1998). Kanatlý ve diðer hayvan türleri için bor esansiyel bir element olarak düþünülmemekle beraber kanatlý hayvanlarýn diyetlerinde günlük 2 ppm bor verilmesi tavsiye edilmiþtir (NRC 1984). Daha sonra yayýnlalan raporda kanatlýlarda günlük tüketilmesi gereken bor miktarý bildirilmemiþtir (NRC 1994). Elliot ve Edwards (1992) yaptýklarý çalýþmalarda 0, 20, 40, 80 ppm bor ilavesiyle erkek broilerlerde canlý aðýrlýk, beslenme kapasitesi ve plazma minerallerinin etkilenmediðini, 0, 5, 10 ve 20 ppm B ilavesiyle de kemik kül miktarýnýn Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 17 Veteriner Tavukçuluk Derneði deðiþtiðini belirtmiþlerdir. 0, 5, 40, 80 ve 120 ppm bor ilavesinde 5 ppm bor alan erkek broilerlerde canlý aðýrlýk artmýþ, tibialarý daha fazla dirençlilik göstermiþtir ve 0, 60, 120, 240, 340 ppm ilave edilmesiyle de 300 ppm de canlý aðýrlýk düþmüþ, tibia külünün yüzdesi yükselmiþtir. Rasyondaki bor miktarýnýn artmasýyla göðüs kasý ve karaciðer bor konsantrasyonu yükselmiþtir. 240 ppm bor ilavesinde de yumurtadan çýkýþ ile 21 günlük yaþa kadar broiler performansý deðiþmemiþtir (Rossi ve ark., 1993). FORBES, R. M. (1984). Use of Laboratory Animals to Define Physiological Functions and Bioavalibility of Zinc. Feed Proc. 43:2835-2841. KURTOÐLU, V., KURTOÐLU, F. ve COÞKUN, B. (2001). Effects of Boron Supplementation of Adequate and Inadequate Vitamin D3-containing Diet on Performance and Serum Biochemical Characters of Broiler Chickens. Res. Vet. Sci., 71: 183-187. NRC (1984). National Research Council, Nurtients Requirement of Poultry, 8th ed. Washington, D. C. : National academic pres, 71p. NRC (1994). National Research Council, Nurtients KAYNAKLAR Requirement of Poultry, 9th ed. Washington, D. C. : National ADEMDÝR, O. (2002). Bor Ürünlerinin Teknolojileri ve academic pres, 155p. Türkiye'nin Durumu. ÝTÜ Ýleri Teknolojileri Seramik ve OKUYAN, M. R. (1997). Hayvan Besleme Biyokimyasý, Ankara Kompozitleri Araþtýrma Merkezi. I. Uluslar arasý Bor Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayýnlarý, yayýn no: 1491, Ders Sempozyumu, 3-4 Ekim, Dumlupýnar. Kitabý: 450, Ankara, s. : 350. AMMERMAN, C. B., BAKER, D. H., and LEWÝS, A. S., (1995). QIN, X. and KLANDORF, H. (1991). Effekt der Diaetetichen Bioavailibility of Nutrients for Animals: Amino Acid, Minerals Borergeanzug auf Eiproduktion, Oberteilqualitaet und and Vitamins. Academic Press, San Diego. CA. Kalziummetabolismus in Gealterten Bratrostbrüterhennen. CHAPIN, RE, KU, WW, KENNEY, MA, MCCOY H. (1998). The Junges Geflügeltier Sci., 70: 2131-2138. Effects of Dietary Boric Acid on Bone Strength in Rats. Biol ROSSI, A. F., MILES, R. D., DAMRON, B. L. and FLUNKER, Trace Elem Res. Winter; 66 (1-3): 395-9. L. K. (1993). Effects of Dietary Boron Supplementation on CHURCH, D.C., KELLEMS, O.R. (2002). Feed Additives. In: Broilers. Poultry Sci., 72: 2124-2130. Livestock Feeds and Feeding, Ed.: Church, D.C., Kellems, SANDER, J. E., DUFOUR, L., WYATT, R. D., BUSH, P. B., O.R., Prentice Hall, Oregan.179-193. PAGE, R. K., KENNET SQUARE PA. (1991). Acute Toxicity DUFOUR, L., SANDER, J. E., WYATT, R. D., ROWLAND, G. of Boric Acid and Boron Tissue Residües After Chronic N. and PAGE, R. K. (1992). Experimental Exposure of Broiler Exposure in Broiler Chickens. American Association of Avian chickens to Boric Acid to assess Clinical Signs and Lesions Pathologists; Avian Diseases, 35: 745-749. of Toxicosis. Avian Dis., 36: 1007-1011. WHO (1998). International Programme on Chemical Safety, ELLIOT, MA and EDWARDS, HM JR. (1992). Studies to Environmental Health Criteria 204, Boron, Ohio, USA, p. : Determine whether an Interaction Exist among Boron, 1-201. Calcium, and Cholecalciferol on the Skeletal Development YEÞÝLBAÐ, D. ve EREN, M. (2008). Yaþlý Yumurta Tavuðu of Broiler Chickens. Poult Sci. 1992 Apr.; 71 (4): 677-90. Rasyonlarýnda Borik Asit Kullanýmý. 2. Ulusal Bor Çalýþtayý ERÝÞÝM:http:// www. Turkforumnet.com.tr 2008a. Bor Bildirileri Kitabý, s. : 613-618, 17-18 Nisan 2008, Ankara. Bileþiklerinin Stratejik Deðeri ve Enerji. YILDIZ, G. ve ABACIOÐLU, Ö. (2007). Saðlýk ve Hayvan ERÝÞÝM: http:// www.boren.gov.tr /element.htm 2008b. Besleme Açýsýndan Bor. IV. Ulusal Hayvan Besleme Kongresi, ERÝÞÝM: http:// www.boren. gov.tr, 2009. 18 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 Tam metinler Kitabý, Sözlü ve Poster Tebliðler, 24-28 Haziran 2007, Bursa. Poster Bildiri, s. :481-487. Veteriner Tavukçuluk Derneði Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 19 Veteriner Tavukçuluk Derneði PÝLÝÇ KÜMESLERÝ VE KESÝMHANELERÝNDE CAMPYLOBACTER JEJUNÝ KONTAMÝNASYONUNUN BELÝRLENMESÝ Ahmet KOLUMAN T.C. Tarým Bakanlýðý Ulusal Gýda Referans Laboratuvarý, Mikrobiyoloji Laboratuvarý, Fatih Sultan Mehmet Bulvarý, No: 70, Yenimahalle, Ankara E-posta: [email protected] Özet Bu çalýþmada, piliç kesimhanelerinde yeni kesilmiþ piliç karkaslarýndan alýnan piliç boyun derileri ve baðýrsak içeriði ile piliçlerin kesimhaneye getirildiði kümeslerden alýnan yem ve su örneklerinde termofilik Campylobacter türlerini kültür tekniði ile belirleyerek, C. jejuni olarak saptanan suþlarýn, PCR tekniði ile doðrulanmasý amaçlanmýþtýr. Bu amaçla, iki farklý piliç kesimhanesinden sýcak aylar (Mayýs, Haziran, Temmuz, Aðustos) ve soðuk aylarda (Kasým, Aralýk, Ocak, Þubat) 160 adet piliç boyun derisi, 160 adet baðýrsak içeriði ile 32'þer adet yem ve su örneði olmak üzere toplam 384 örnek alýnmýþtýr. Alýnan tüm örneklerde, termofilik Campylobacter türlerinin izolasyon ve identifikasyonunda zenginleþtirme iþlemine dayalý ISO (The International Organization for Standardization, 10272) yöntemi kullanýlmýþtýr. Anahtar kelimeler: PCR, Piliç, Campylobacter Detection of Campylobacter jejuni contamination in chicken houses and slaughterhouses Abstract This study was designed to determine the presence of thermophilic Campylobacter spp. using the conventional cultural technique from neck skin, intestinal contents of slaughtered chickens, and water, feed samples of same flock taken at the farm level. C. jejuni strains obtained 20 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 using conventional cultural technique were confirmed using the PCR technique. For this purpose totally 384 samples consisting of 160 chicken neck skin, 160 intestinal content, 32 feed, and 32 water samples obtained from two different slughterhouses on relative warm months (May, June, July, August) and relative cold months (November, December, January, February). In all samples, isolation and identification of thermophilic Campylobacter spp. held using the enrichment based ISO (The International Organization for Standardization, 10272) method. Key words: PCR, Chicken, Campylobacter Giriþ Türkiye'de, diðer ülkelerde olduðu gibi beyaz et üretiminde ve kanatlý yetiþtiriciliði ve kanatlý eti üretim sektörlerinde çok hýzlý bir büyüme meydana gelmiþtir. Ancak, piliç eti tüketimindeki artýþa baðlý olarak gýda infeksiyon ve intoksikasyonlarýnda da belirgin bir artýþ olduðu ve özellikle piliç eti tüketiminden kaynaklanan gýda infeksiyonlarýnda Camplobacter jejuni'nin birinci derecede rol oynadýðý bildirilmiþtir (3, 4, 5). Bunun sonucunda gastroenterit ve Guillain Barré Sendromu gibi komplikasyonlarýn, hem iþ gücü kaybýna hem de tedavi masraflarýnýn oldukça yüksek olmasý sebebiyle, önemli ekonomik kayýplara neden olduðuda bildirilmektedir (2). Klasik kültür tekniklerinin hem pahalý olmasý, hem de çok zaman almalarýndan dolayý, identifikasyonda daha hassas ve hýzlý identifikasyon tekniklerinin geliþtirildiði kaydedilmiþtir. Polymerase Chain Reaction (PCR), invivo koþullarda gerçekleþen DNA replikasyon iþleminin, invitro koþullara taþýnmasý olarak tanýmlanmýþtýr. Gonzalez ve ark., C. jejuni ve C. coli'nin ayrýmý amacýyla her Veteriner Tavukçuluk Derneði iki türde farklý dizilim gösteren ve siderofor taþýma proteinini kodlayan ceuE genini kullandýlarýný bildirmiþlerdir (18). Bu çalýþmada piliç kümesleri ve kesimhanelerinden alýnan örneklerde Termofilik Campylobacter türlerinin varlýðý saptanarak mevsimsel daðýlýmý incelenmiþtir. Elde edilen kültürlerden C. jejuni'nin ceuE geni kullanýlarak PCR ile doðrulanmasý yapýlmýþtýr. Gereç ve Yöntem belirlemek amacýyla örnekler sýcak aylar (Mayýs, Haziran, Temmuz, Aðustos) ile soðuk aylarda (Kasým, Aralýk, Ocak, Þubat) alýnmýþtýr. Bu amaçla piliç kesimhanelerine belirlenen aylarda 2'þer kez gidilerek, farklý 8 aylýk dönem içerisinde her bir gidiþte 10 boyun derisi, 10 baðýrsak içeriði ile 2'þer adet yem ve su örnekleri alýnmýþtýr. Yöntem Alýnan tüm örneklerde, termofilik Campylobacter türlerinin izolasyon ve identifikasyonunda zenginleþtirme iþlemine dayalý ISO (The Gereç Bu çalýþma iki aþamadan oluþmuþtur. Çalýþmanýn birinci aþamasýnda, örneklerde termofilik Campylobacter türlerinin varlýðý klasik kültür tekniði ile belirlenmiþ, ikinci aþamasýnda ise klasik kültür tekniði ile C. jejuni olarak belirlenen izolatlarýn, PCR tekniði ile doðrulanmasý yapýlmýþtýr. Bu amaçla, çalýþmanýn birinci aþamasýnda farklý 2 piliç kesimhanesinden kesim iþleminin iç organ çýkartma iþlemi sonrasý alýnan, toplam 160 adet piliç boyun derisi, ayný piliçlere ait 160 baðýrsak içeriði alýnmýþtýr. Ayný zamanda piliçlerin kesime geldiði kümeslerden alýnan 32'þer adet yem ve su örnekleride içeren toplam 384 örnekte, klasik kültür tekniði kullanýlarak termofilik Campylobacter'lerin varlýðý araþtýrýlmýþtýr. Çalýþmada mevsimsel farklýlýðýn etkisini Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 21 Veteriner Tavukçuluk Derneði International Organization for Standardization, yardýmýyla ceuE'nin 793 bp'lik amplifikasyon 10272) yöntemi kullanýlmýþtýr(1). PCR iþlemi ürünleri ile karþýlaþtýrýlarak deðerlendirilmiþtir için Gonzales ve ark. tarafýndan önerilen ceuE (18). geni kullanýlmýþtýr (18). J E J 1 : 5 ' C C T G C TA C G G T G A A A G T T T T G C ' 3 J E J 2 : 5 ' G ATC TTTTTG TTTTG TG C TG C ' 3 Ýstatistiksel Analizler Mikrobiyolojik analiz bulgularýn istatistiksel deðerlendirilmesi için Ki Kare Testi kullanýlmýþtýr. PCR Tekniði ile C. jejuni Suþlarýnýn Doðrulanmasý Bu amaçla SPSS (11.5) istatistik hazýr paket Bu çalýþmanýn ikinci aþamasýnda, klasik kültür örneklerden izole edilen C. jejuni verileri dikkate tekniði ile C. jejuni olarak belirlenen suþlarýn alýnarak mevsimsel ve iþletmeler arasýndaki PCR tekniði ile doðrulanmasý yapýlmýþtýr. Bu farklýlýklar yönünden yapýlmýþtýr (SPSS, versiyon amaçla, -70°C'de muhafaza edilen suþlar 11.5, Ref. No:9024147) programý kullanýlmýþtýr. Ýstatistiksel analizler çözündürüldükten sonra, 1-2 öze dolusu CCD agara geçilerek, 42°C'de 24-48 saat süreyle Bulgular ve Tartýþma mikroaerofilik koþullarda inkübasyona Bu çalýþmada, 2004 ve 2005 yýllarýnda sýcak býrakýlmýþtýr. Ýnkübasyon sonrasý CCD agarda aylar (Mayýs, Haziran, Temmuz, Aðustos) ve üreyen kolonilerden alýnarak, 1 ml steril bidistile soðuk aylarda (Kasým, Aralýk, Ocak, Þubat) iki su içerisinde süspanse edilip, 95°C'de 10 dakika farklý piliç kesimhanesinden alýnan toplam 384 süreyle su banyosunda tutulmuþtur. Su örnekte (160 adet piliç boyun derisi, 160 adet banyosundan çýkartýlan örnekler, 4°C'de 10.000 piliç baðýrsak içeriði, 32 adet su ve 32 adet yem rpm'de 5 dakika santrifüj edilerek DNA örneði) klasik kültür tekniði kullanýlarak termofilik ekstraksiyonu saðlanmýþtýr. Gonzales ve ark.'nýn önerdiði protokol gereði toplam 25 ?l hacimde optimum konsantrasyonlar þu þekilde kullanýlmýþtýr: 50 mM KCl, 10 mM Tris-HCl (pH 8.3), 1.5 mM MgCl2, 0.2 mM deoksiribonükleotid karýþýmý, 1 ?M her bir primerden, 0.5 U Taq polymerase. Tüm karýþým bir ependorf tüpe konularak, üzerine 2 ?l DNA örneði ilave edilerek mineral yað ile kapatýlmýþtýr. Örnekler thermal cycler'da 30 döngü geçirecek biçimde tutulmuþtur. Thermal Cycler'da 94 °C'de 30 saniye, 57 °C'de 30 saniye, 72°C'de 1 dakika, 94 °C'de 3 dakika ve son aþamada 72 °C'de 5 dakika tutulduktan sonra örnekler 4°C'de muhafaza edilmiþtir. Bunu takiben PCR amplifikasyon ürünlerinden 10 ?l alýnarak, 2 ?l phicol brom phenol blue ile boyanmýþtýr. Elektroforez (Biometra Agagel Maxi, B15359) iþlemi, 1 ?l/ml ethidium bromide içeren % 1.5 agaroz jelde, 100 Volt altýnda 1 saat yürütülerek y a p ý l m ý þ t ý r. Daha sonra agaroz jel transilümünatöre transfer edilerek, DNA Marker 22 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 Veteriner Tavukçuluk Derneði Campylobacter türlerinin varlýðý tespit edilmiþtir. Klasik kültür tekniðine göre C. jejuni olarak belirlenen izolatlarýnýn PCR tekniði ile doðrulanmasý yapýlmýþtýr. Bu kapsamda incelenen toplam 384 örneðin 248'inin (% 64.58), termofilik Campylobacter türleri ile kontamine olduðu saptanmýþtýr. Alýnan örneklerde termofilik Campylobacter türlerinin daðýlýmý incelendiðinde, 160 boyun derisi örneðinin 138'inin ( % 86.25) termofilik Campylobacter türleri ile kontamine olduðu bulunmuþtur (Tablo 1). Jorgensen ve ark. yaptýklarý çalýþmada, 181 boyun derisi örneðinin 157'sinde (% 86.74) termofilik Campylobacter türlerinin varlýðýný rapor etmiþlerdir (22). Benzer þekilde, Berndtson ve ark. kesim sýrasýnda örnekledikleri 100 adet piliçe ait boyun derisi, karýn boþluðu ve göðüs etinde termofilik Campylobacter türlerinin ortalama % 83.00 düzeyinde bulunmasýna karþýn, boyun derisi örneklerinde termofilik Campylobacter türlerinin % 89.00 düzeyinde bulunduðunu bildirmiþlerdir (7). Berrang ve ark. swap tekniði ile aldýklarý 120 göðüs derisi örneðinin 95'inin (% 79.16) termofilik Campylobacter türleri ile kontamine olduðunu bildirmiþlerdir (10). Rivoal ve ark. 10'ar adet piliç boyun derisi örneðini gruplandýrarak, 1 örnek kabul ettikleri çalýþmada 20 grup incelemiþler ve bu gruplardan 18'inin (% 90.00) termofilik Campylobacter türleri ile kontamine olduðunu bildirmiþlerdir (28). Bu çalýþma kapsamýnda, alýnan boyun derisi örneklerinden izole edilen termofilik Campylobacter türlerinin identifikasyonu sonucu, 160 boyun derisi örneðinin 122'sinin (% 76.25) C. jejuni ile kontamine olduðu saptanmýþtýr. Rivoal ve ark. 10'arlý gruplar halinde aldýklarý 20 adet boyun derisi örneðinin (n=200) 16'sýnda (% 80.00) C. jejuni kontaminasyonu saptamýþlardýr (28). Ono ve Yamamoto ise, piliç kesimhanesinden iç organ çýkartma iþlemini takiben aldýklarý, 44 piliç karkas örneðinde C. jejuni kontaminasyonunun % 77.8 düzeyinde olduðunu bildirmiþlerdir (26). Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 23 Veteriner Tavukçuluk Derneði Tablo 1. Boyun derisi ve baðýrsak içeriði örneklerinde Termofilik Campylobacter ve C.jejuni kontaminasyon düzeyleri Ta b l e 1 . D i s t r i b u t i o n o f t h e r m o p h i l i c Campylobacter and C.jejuni contamination in neck skin and intestinal content samples. Campylobacter türleri saptanmýþtýr. Alýnan örneklerden 8'i kase suluklardan saðlanýrken, 24'ü damla suluk sisteminden alýnmýþtýr. Kase suluklardan alýnan 8 örneðin 4'ünün (% 50.00), termofilik Campylobacter türleri ile kontamine olduðu saptanmýþ, buna karþýlýk damla suluklardan alýnan örneklerin hiçbirinde (% 0) Örnek Tipi Campylobacter spp. C. jejuni ( %) (%) Boyun Derisi 138/160 (86.25) 122/160 (76.25) Barsak Ýçeriði 106/160 (66.25) Toplam 244/320 (76.25) 204/320 (63.75) 82/160 (51.25) termofilik Campylobacter türleri saptanamamýþtýr. Berndtson ve ark. yaptýklarý çalýþmada, 18 piliç kümesine ait kase suluk ve damla suluk sistemlerinden aldýklarý su örneklerinden, sadece kase suluklarda % 21.00 düzeyinde kontaminasyon olduðunu rapor etmiþlerdir (9). Yapýlan baþka bir çalýþmada ise piliç Bu çalýþmada, 160 baðýrsak içeriði örneðinin kümeslerindeki kase suluklardan alýnan 300 106'sýnýn (% 66.25) termofilik Campylobacter adet swap örneðinin 90'nýnýn (% 31.00), türleri ile kontamine olduðu ortaya konulmuþtur. termofilik Campylobacter türleri ile kontamine Bu çalýþmanýn bulgularýyla uyum gösteren, Cox olduðu bildirilmiþtir (8). Bu çalýþmada, damla ve ark. tarafýndan yapýlan çalýþmada 35 adet suluk sistemlerinden alýnan örneklere iliþkin sürüden alýnan toplam 875 adet dýþký örneðinin, bulgular, baþka bir çalýþmada damla suluk 542'sinin (% 62.00) termofilik Campylobacter sistemlerinden alýnan örneklere iliþkin bulgularla türleri ile kontamine olduðu bildirilmiþtir (12). ile uyumludur (9). Ayný þekilde, bu çalýþmada Yine benzer çalýþmalarda, kesimhanelerden alýnan baðýrsak içeriði örneklerinin, Musgrove ve ark. % 63.30, Saleha (29) % 72.63'ünün termofilik Campylobacter türleriyle kontamine olduðu bildirilmiþ olup, araþtýrmacýlarýn bulgularý ile bu çalýþmanýn sonuçlarý uyumludur (23). Bu çalýþmada, baðýrsak içeriði örneklerinden izole edilen termofilik Campylobacter türlerinin identifikasyonu sonucu, 160 baðýrsak içeriði örneðinin 82'sinde (% 51.25) C. jejuni s a p t a n m ý þ t ý r. Benzer konuda ya p ý l a n çalýþmalarda, baðýrsak içeriði örneklerinde C. jejuni'nin Diker ve ark. % 42.70, Diker ve ark. % 50.70, Beery ve ark. % 55.60, Diker ve Yardýmcý % 39.10, Stern ve ark. % 40.90, Saleha % 51.50, Shreeve ve ark. % 53.00, Herman ve ark. % 54.00 ve Berrang ve ark. % 63 düzeyinde bulunduðu bildirilmiþ olup, araþtýrmacýlarýn sonuçlarý ile bu çalýþmanýn bulgularý genelde uyum göstermektedir (6, 11, 13, 14, 15, 19, 29, 30, 31) . Bu çalýþmada, kümes suluklarýndan alýnan 32 su örneðinin 4'ünde (% 12.5) termofilik 24 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 Veteriner Tavukçuluk Derneði kase suluklarda saptanan bulgular (% 50.00), Berndtson ve ark. ile Berndtson ve ark. (9) bulgularýndan (% 21-31) yüksek olup, bu farklýlýðýn muhtemelen örnek sayýsý ile kümes hijyeninden kaynaklanmýþ olabileceði düþünülmüþtür (8, 9). Benzer þekilde, yapýlan bazý çalýþmalarda da (20, 21, 27) kase suluklardan alýnan su örneklerinin hiçbirinde, termofilik Campylobacter türlerinin bulunmadýðý rapor edilmiþtir. Ancak, Jones ve ark. çalýþmalarýnda, kase su örneklerinde termofilik Campylobacter türlerinin bulunmamasýnýn beklenmedik bir sonuç olduðunu ve bunun kümes içerisindeki ölü piliçlerin bulundurulmamasýyla iliþkili olabileceðini bildirmiþtir (21). Ayný þekilde, Evans ve Sayers'de 100 sürüye ait kümeslerden alýnan, kase klorlu su örneklerinin hiçbirinde, termofilik Campylobacter türlerinin bulunmadýðýný bildirmiþlerdir (17) . çalýþmada, her iki iþletmeden sýcak aylarda alýnan 80 boyun, 80 baðýrsak içeriði ve 16 su örneði olmak üzere toplam 176 örneðin 116'sýnda (% 65.90) C. jejuni saptanmýþtýr (Tablo 2). Ayný þekilde, her iki iþletmeden soðuk aylarda alýnan 80 boyun, 80 baðýrsak içeriði ve 16 su örneði olmak üzere toplam 176 örneðin 91'inin (% 51.70) C. jejuni ile kontamine olduðu ortaya konulmuþtur (Þekil 1). Þekil 1. Farklý örneklere ait Termofilik Campylobacter türleri ve C.jejuni kontaminasyonunun mevsimsel deðiþimi. 100 90 80 70 60 Termofilik Campylobacter spp. 50 40 C.jejuni 30 20 10 Relatif Sýcak Aylar Yem Yem Boyun Derisi Baðýrsak içeriði Su Yem Relatif Soðuk Aylar A Ýþletmesi Boyun Derisi Baðýrsak içeriði Su Yem Relatif Sýcak Aylar Boyun Derisi Baðýrsak içeriði Su Bu çalýþmada, kümes suluklarýndan alýnan su örneklerinden izole edilen termofilik Campylobacter türlerinin identifikasyonu sonucu, 32 su örneðinin 3'ünün (% 9.38) C. jejuni ile kontamine olduðu ortaya konmuþtur. Kase suluklardan alýnan 8 örneðin 3'ü (% 37.50) C. jejuni ile kontamine olmasýna karþýn, damla suluk sistemlerinden alýnan örneklerde C. jejuni saptanmamýþtýr. Berndtson ve ark. piliç kümeslerindeki kase suluklardan aldýklarý, 300 adet svap örneðinin 72'sinde (% 24.00) C. jejuni saptamýþlardýr (8). Ayný þekilde baþka bir çalýþmada da 18 piliç kümesinin kase suluk ve damla suluk sistemlerinden alýnan su örneklerinden sadece, kase suluklarda % 18.00 düzeyinde C. jejuni kontaminasyonu olduðu bildirilmiþtir (9). Bu çalýþmada, kümeslerden alýnan 32 adet yem örneðinin hiçbirinde (% 0) termofilik Campylobacter türleri bulunamamýþtýr. Benzer þekilde yapýlan çalýþmalarda, Jones ve ark. ile Pearson ve ark. kümeslerden aldýklarý sýrasýyla 10 ve 18 adet yem örneðinde, termofilik Campylobacter türlerini saptamadýklarýný bildirmiþlerdir (21, 27). Yine, Berndtson ve ark. da 18 adet kümesten aldýklarý yem örneklerinin hiçbirinde, termofilik Campylobacter türlerininin bulunmadýðýný rapor etmiþlerdir (8). Bu Boyun Derisi Baðýrsak içeriði Su 0 Relatif Soðuk Aylar B Ýþletmesi Figure 1. Seasonal distribution of Termophilic Campylobacter spp. and C.jejuni contamination in different samples. Bu bulgulardan da anlaþýlacaðý üzere, sýcak aylarda alýnan örneklerde C. jejuni kontaminasyonu, soðuk aylara oranla daha yüksek düzeyde (% 14.20) bulunmuþtur. Nitekim, istatistiksel yönden yapýlan analizde de mevsimsel farklýlýðýn önemli olduðu (P<0.05) saptanmýþtýr. Bununla birlikte, alýnan tüm örneklerdeki C. jejuni kontaminasyonu sýcak aylarda, soðuk aylara oranla % 14.20 düzeyinde bir artýþ göstermektedir. Bu çalýþmanýn konusunu oluþturan dýþký ve boyun derisine ait Termofilik Campylobacter türleri ve C.jejuni kontaminasyonunun mevsimsel deðiþimi tablo 2 de gösterimiþtir. Ta b l o 2 . C a m p y l o b a c t e r ve C . j e j u n i kontaminasyonunun mevsimsel daðýlýmý Table 2. Seasonal distribution of Campylobacter and C.jejuni contamination Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 25 Veteriner Tavukçuluk Derneði Pozitif örnek/Analiz edilen örnek (%) Sýcak Aylar Soðuk Aylar Örnek tipi C. jejuni C. jejuni Boyun derisi 57/80 (71.25) 65/80 (81.25) Baðýrsak içeriði 56/80 (70.0) 26/80 (32.50) Toplam 91/160 (56.87) 113/160 (70.62) Bu çalýþmanýn ikinci aþamasýnda, klasik kültür tekniði ile C. jejuni olarak belirlenen suþlarýn PCR tekniði ile doðrulanmasý yapýlmýþtýr. PCR tekniði ile yapýlan doðrulama iþlemi sonucu incelenen 207 suþun 171'inin (% 82.00) C. jejuni olduðu saptanmýþtýr (þekil 2). Þekil 2. PCR amplifikasyon ürünleri. 1 ve 20 DNA marker, 2-4-5-9-10-11-13-18 negatif sonuç, 3-6-7-8-12-16-17-19 pozitif sonuçlar, 15 pozitif kontrol, 14 negatif kontrol (bidistile su). Figure 1. PCR amplification products. 1 and 20 DNA marker, 2-4-5-9-10-11-13-18 negative results, 3-6-7-8-12-16-17-19 positive results, 15 positive control, 14 negative control (bidistilled water). Klasik kültür tekniði ile C. jejuni olarak belirlenen suþlarýn, PCR tekniði ile doðrulandýðý çalýþmalarda elde edilen veriler arasýnda farklýlýklar bulunduðu görülmektedir. Bazý araþtýrmacýlar, PCR tekniði ile doðrulamasýný yaptýklarý C. jejuni suþlarýnýn PCR tekniðinde % 100 düzeyinde saptandýðýný bildirmiþlerdir. Bu baðlamda, Gonzalez ve ark. ceuE genine özgü primer ile yaptýklarý çalýþmalarýnda, 12 adet C. jejuni suþunun tamamýný (% 100) PCR tekniðinde saptadýklarýný bildirmiþlerdir (18). Ayný þekilde baþka bir çalýþmada kültür tekniði ile piliç baðýrsak içeriði ve karaciðerlerden izole ettikleri C. jejuni suþlarýnýn tamamýnýn (% 100) ceuE gen sekansýný taþýdýklarýný saptamýþlardýr (16). Benzer þekilde, Wang ve ark. da ceuE genine özgü primer ile yaptýklarý çalýþmada, 70 adet C. jejuni suþunun tamamýnýn (% 100) multipleks PCR ile doðrulandýðýný bildirmiþlerdir (32). Nayak ve ark. piliç kesimhanelerinden aldýklarý baðýrsak 26 Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 içeriði, karaciger ile diareli hastalarýn dýþký örneklerinden izole edilen C. jejuni suþlarýnýn, ceuE gen sekansýný kullanarak PCR iþlemiyle % 97.00'sini doðruladýklarýný bildirmiþlerdir (24). Araþtýrmacýlar ayrýca, yüksek MgCl2 konsantrasyonlarý (3.5 mM) ile elde edilen PCR ürünlerinin, elektroforez sonucunda daha belirgin bantlar oluþturduðunu bildirmiþlerdir. Wang ve ark. ceuE genine özgü primer kullanarak yaptýðý PCR iþlemi sonucunda, kültür tekniðinde pozitif olarak belirlenen suþlarýn % 8.00'nin PCR tekniðinde doðrulanmadýðýný bildirmiþlerdir (32). Araþtýrmacýlar negatif sonuçlarýn nedenini, muhtemelen ekstraksiyon sýrasýnda koloniyle alýnan besi yerlerinden kaynaklandýðýný bildirmiþlerdir. Nitekim Ng ve ark. da besi yeri içeriðinde bulunan pepton ve agar kalýntýsýnýn, PCR ürünlerinin oluþmasýný inhibe ettiklerini bildirmiþlerdir (25). 384 örnekten 1220 adet termofilik Campylobacter suþu izole edilmiþtir. Ýzole edilen suþlarýn yapýlan identifikasyon testleri sonucunda 649'unun C. jejuni, 515'inin C. coli, 56'sýnýn C. lari olduðu saptanmýþtýr. Sonuç ve Öneriler Veteriner Tavukçuluk Derneði Çalýþma sonucunda, klasik kültür tekniðinde C. jejuni olarak belirlenen 207 suþun 171'i (% 82.00) PCR tekniðinde doðrulanmýþtýr. C. jejuni'nin identifikasyonunda önem arz eden hippurat hidrolizi ve antibiyotik dirençlilik testlerinin, tam ve güvenli olmamasý nedeniyle yanlýþ sonuçlarýn oluþabileceði göz önünde bulundurulmalýdýr. Bu nedenle, termofilik Campylobacter türlerinin belirlenmesinde, türlere özgü primerler ile PCR tekniðinin daha hýzlý ve güvenilir olacaðý düþünülmektedir. 2. Teþekkür ve Bilgi 7. Mahmut TATLIDEDE'ye maddi katkýlarýndan dolayý teþekkür ederiz. Bu çalýþmanýn tamamý Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalý'nda yürütülen "Piliç karkaslarýna ait boyun derilerinde termofilik Campylobacter türlerinin varlýðý ve C. jejuný'nin PCR tekniði ile saptanmasý" baþlýklý doktora tezinden alýnmýþtýr. Kaynaklar 1. Anonim (1995). Microbiology of food and animal feeding stuffs-horizontal method for detection of thermotolerant Campylobacter. The International Organization for Standardization- 10272. 3. 4. 5. 6. Anonim (1999). A rewiev of campylobacteriosis in humans and animals from the eastern region 1999. ERHA Zoonosis Commitee. Eriþim adresi: http://www.erha.org Eriþim tarihi: 18.05.2006. Anonim (2002a). Control of Campylobacter species in the food chain. Eriþim Adresi: http://www.fsai.ie Eriþim Tarihi: 22.11.2004. Anonim (2002c). UK-wide survey of Salmonella and Campylobacter contamination of fresh and frozen chicken on retail sale. Food Standards Agency. Anonim (2003b) Institute of Food Science and Technology: Campylobacteriosis and how to safe guard against it? Eriþim adresi: http://www.ifst.org/hottop3.htm Eriþim tarihi:02.02.2004. Beery JT, Hugdahl MB, Doyle MP (1988). Colonization of gastrointestinal tracts of chicks by Campylobacter jejuni. Appl. Environ. Microbiol. 54: 2365-2370. Berndtson E, Tivemo M, Engvall A. (1992). Distribution and numbers of Campylobacter in newly slaughtered broiler chickens and hens. Int. J. Food Microbiol. 15:45-50 8. Berndtson E, Danielsson-Tham ML , Engwall A. (1996a). Campylobacter incidence on a chicken farm and the spread of Campylobacter during the slaughter process. Food Microbiol. 32: 35-47. 9. Berndtson E, Emanuelson U, Engwall A, DanielssonTham ML. (1996b). A 1 year epidemiological study of campylobacters in 18 Sweedish chicken farms. Prev. Vet. Med. 26: 167-185. 10. Berrang ME, Dickens JA. (2000). Presence and level of Campylobacter spp. on broiler carcasses throughout the processing plant. J. Appl. Poultry Res. 9:43-47. 11. Berrang ME, Buhr RJ, Cason JA, Dickens JA. (2001). Broiler carcass contaminatioýn with Campylobacter from feces during defeathering. J. Food Prot. 64:2063-2066. 12. Cox N, Stern N, Musgrove M, Bailey JS, Craven SE, Fedorka-Cray P, Buhr R, Hiett R. (2002). Prevelance and level of Campylobacter in commercial broiler breeders (parents) and broilers. J. Appl. Poult. Res. 11:187-190. Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2 27 Veteriner Tavukçuluk Derneði 13. Diker S, Aydýn N, Yardýmcý H, Arda M. (1987a). Isolation of Campylobacter jejuni, Campylobacter coli and Campylobacter laridis from intestine of broilers. A.Ü. Vet. Fak. Derg .34: 207-215. 14. Diker S, Yardýmcý H, Aydýn N. (1987b). Location of thermophilic Campylobacter spp. in various parts of chicken intestines. A.Ü. Vet. Fak. Derg .34: 570-576. 15. Diker S, Yardýmcý H. (1989). Isolation and characterization of Campylobacter species from chickens. Doða. Tu J. Vet. Sci. 13: 257-264. 16. Ertaþ HB, Çetinkaya B, Muz A, Öngör H. (2002). Tavuk orijinli Campylobacter coli ve Campylobacter jejuninin Polymerase Zincir Reaksiyonu ile identifikasyonu. Turk J. Vet. Anim. Sci. 26:1447-1452. 17. Evans SJ, Sayers AR. (2000). A longitudinal study of campylobacter infection of broiler flocks in Great Britain. Prev. Vet. Med. 46: 209-223. 18. Gonzalez I, Grant KA, Richardson PT, Park SF, Collins, MD. (1997). Specific identification of the enteropathogens Campylobacter jejuni and Campylobacter coli by using a PCR test based on ceuE gene encoding a putative virulence determinant. J. Clin. Microbiol. 35:759-763. 19. H e r m a n L , H e y n d r i c k x M , G r i j s p e e r d t K , Vandekerchove D, Rollier I, Zutter LD. (2003). Routes for Campylobacter contamination of poultry meat: epidemiological study from hatchery to slaughterhouse. Epidemiol. Infect. 131: 1169-1180. 20. Jones DM, Sutcliffe EM, Fox AJ, Curry A. (1991a). Recovery of viable but non-culturable Campylobacter jejuni. J. Gen. Microbiol. 137: 24772482. 21. Jones FT, Axtell RC, Rýves DV, Scheýdeler SE, Tarver JR, Walker RL, Wineland MJ. (1991b). A survey of Campylobacter jejuni contamination in modern broiler production and processing systems. J. Food Prot. 54: 259262. 22. J?rgensen F, Baýley R, Williams S, Henderson P, Wareýng DRA, Bolton FJ, Frost JA, Ward L, Humprey TJ. (2002). Prevelance and numbers of Salmonella and Campylobacter spp. on raw whole chickens in relation to sampling methods. Int. J. Food Microbiol. 76:151-164. 23. Musgrove MT, Berrang ME, Byrd JA, Stern NJ, Cox NA. (2001). Detection od Campylobacter spp. in ceca and crops with or without enrichment. Poult. Sci. 80:825-828. 24. Nayak R, Stewart TM, Nawaz M. (2005). PCR identification of Campylobacter coli and Campylobacter jejuni by partial sequencing of virulence genes. Mol. Cellular Prob. 19:187-193. 25. Ng LK, Kingombe IB, Yan W, Taylor DE, Hiratsuka K, Garcýa MM. (1997). Spesific detection and confirmation of Campylobacter jejuni by DNA hybridisation and PCR. Appl. Environ. Microbiol. 63:4558-4563. 26. Ono K, Yamamoto K. (1999). Contamination of meat with Campylobacter jejuni in Saitama, Japan. Int. J. Food Microbiol. 47:211-219. 27. Pearson AD, Greenwood M, Healýng D, Rollins D, Shahamat M, Donaldson J, Colwell RR. (1993). Colonization of broiler chickens by waterborne Campylobacter jejuni. Appl. Environ. Microbiol. 59:987-996 28. Rivoval K, Denýs M, Salvat G, Colin P, Ermel G. (1999). Molecular chracterization of the diversity of the Campylobacter spp. Isolates collected from a poultry slaughterhouse: analysis of cross contamination. Lett. Appl. Microbiol. 29:370-374. 29. Saleha AA. (2002). Isolation and characterization od Campylobacter jejuni from broiler chickens in Malasia. Int. J. Poult. Sci. 1:94-97. 30. Shreeve JE, Toszegky M, Ridley A, Newell DG. (2002). The carry over of Campylobacter isolates between sequential poultry flocks. Avi. Dis. 46: 378-385. 31. Stern NJ, Cray PF, Bailey JS, Cox NA, Craven SE, Hiett KL, Musgrove MT, Ladely S, Cosby D, Mead GC. (2001). Distribution of Campylobacter spp. in selected U.S. poultry production and processing operations. J. Food Prot. 11:17051710. 32. Wang G, Clark C, Taylor TM, Pucknell C, Barton C, Price L, Woodward DL, Rodgers FG. (2002). Colony multiplex PCR assay for identification and differentiation of Campylobacter jejuni, C. coli, C. lari, C. upsaliensis, and C. fetus subs. fetus. J. Clin. Microbiol. 40:4744-4747. Tavuk Eti ve Yumurta Üretimi: Hedefler ve Potansiyel Problemler Bilkent Otel ve Konferans Merkezi-Ankara 16 Haziran 2010 28 09.30-10.30 Açýlýþ Programý 1. Oturum: Üretim ve ihracatta yeni hedefler Oturum Baþkaný: Prof. Dr. Ahmet Ergün 10.30-11.15 Tavuk eti üretimi ve ihracatý: Yeni hedefler ve potansiyel problemler - Dr. Sait Koca 11.15-12.00 Yumurta üretimi ve ihracatý: Yeni hedefler ve potansiyel problemler - Derya Pala 12.00-13.30 Yemek arasý 2. Oturum: Gýda güvenliði etkileyen potansiyel problemler-1 Oturum Baþkaný: Doç. Dr. Masum Burak 13.30-14.15 GDO: Doðrular ve yanlýþlar - Prof. Dr. Hakan Yardýmcý 14.15-15.00 Tavuklarda Salmonella ve Campylobacter infeksiyonlarý: Türkiye'deki durumu ve kontrol - Prof. Dr. Mehmet Akan 15.00-15.30 Çay-kahve arasý 3. Oturum: Gýda güvenliði etkileyen potansiyel problemler-2 Oturum Baþkaný: Doç. Dr. Muzaffer Aydemir 15.30-16.15 Kanatlý etlerinde ve yumurtada baþlýca bakteriyel patojenler ve kontrol stratejileri Prof. Dr. Ýrfan Erol 16.15-17.00 Bakterilerde antibiyotik direncinin önemi ve izlenmesi-Prof. Dr. K. Serdar Diker 17.00-17.15 Kapanýþ Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
Benzer belgeler
Kuş Gribi ve uş Gribi ve Gıda Güvenliği Kuş Gribi ve Gıda Güvenliği
Veteriner Tavukçuluk Derneðinin
yayýn organýdýr.
Yýlda 4 kez 3 ayda bir yayýmlanýr.
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Adýna Sahibi
Prof. Dr. Ahmet ERGÜN
Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü
Prof. Dr. U. Tansel Þ...