Gingivitis ve Periodontitisi olan hastalarda dentin hassasiyeti
Transkript
Gingivitis ve Periodontitisi olan hastalarda dentin hassasiyeti
Yazar: Roy Abou Fadel DCD, Saint Joseph Üniversitesi, Beyrut, Lübnan; Periodontoloji Departmanı CES; Periodontoloji ve Protez Bölümü. Gingivitis ve Periodontitisi olan hastalarda dentin hassasiyeti I-Giriş Klinik anlamda gingivitis olarak bilinen diş eti inflamasyonu genel olarak diş yüzeyindeki plak birikiminden kaynaklanmaktadır; ancak bunun yanı sıra viral ya da mantar enfeksiyonları ya da genetik kökenli gingival lezyonlar (gingival fibromatozis) veya liken planus, pemfigoid, pemfigus vulgaris ve eritema multiforme gibi çeşitli mukokütanoz bozukluklar gibi plak kaynaklı olmayan inflamatuar reaksiyonlara bağlı da oluşabilmektedir. İlaçların ağız mukozasında görülen yan etkileri arttırdığı bilinmektedir ve periodontal alanda en iyi bilinen ve gingival hiperplazi ile bağlantılı olan ilaçlar fenitoin, siklosporin ve nifedipin’dir. Diş hekimliğinde kullanılan ürünler, diş macunları ve gıdalara olan alerjik reaksiyonlar da mukozal belirtiler yarabilmektedir ancak bu oldukça seyrek görülür. Plağa bağlı gingival hastalıkların varlığı dört bin yıla yakın bir süredir bildirilmektedir ve bunun nedeni gingival marjine yerleşmiş bakterilerdir.Plak oluşumları ile gingival inflamasyon arasındaki bağlantı 1965’te Loe ve ark. yaptığı deneysel gingivitis araştırmalarıyla kanıtlanmıştır (bkz. Şekil 1). Şekil 1 – Mikrobiyal ürünler, gingival dokularda inflamatuvar mediatörleri tetikleyerek bunların seviyelerinin artmasıyla doğrudan veya dolaylı olarak yumuşak doku konak yanıtına sebep olurlar. Gingivitis oluşumuna yol açan başka faktörler de vardır; örneğin gebelik ve mensturiyel siklusta yaşanan endojen hormon dalgalanmaları; dental plak üzerindeki microbiyota’da değişiklikler yaparak, hücresel ve immün fonksiyonda değişimlere yol açabilir.(Mariotti1994, 2005). Son olarak, gingival hastalıklar diyabet, lösemi veya HIV’deki enfeksiyon gibi sistemik hastalıklarla yakından ilişkilidir. Gingivitis’in klinik belirtileri şunlardır; genişlemiş gingival konturlar, kırmızı ya da mavimsikırmızı tona yakın renk değişimi (Muhlemann & Son 1971; Polson & Goodson 1985), sond ile dokununca kanama (Loe vd. 1965) ve artan gingival sızıntı. Bu belirtilerin yanında alveol ataçman ve kemik kaybı yoktur. Plak kaynaklı gingivitis geri dönüşümlü iken tedavi edilmezse periodontitise ve kronik periodontitise dönüşebilir. Periodontitisin klinik semptomları şöyledir; diş eti kenarındaki renk, doku ve hacminde değişiklikler, cepte sondalamada kanama, cep derinliğinin artması, sondalamada ataçman seviyesinin kaybı, gingival marjinin çekilmesi, alveolar kemik kaybı, diş furkasyonunun açığa çıkması, artmış diş mobilitesi, sallanma ve sonunda diş kaybı. Uygulanan herhangi bir periodontal tedavide asıl amaç, gingivitis’te inflamasyonda bir azalma ve periodontitiste cep derinliğinde, ataçman ve kemik kaybında azalma sağlamaktır. Sadece gingivitisi ya da orta seviyede periodontitisi olan hastalarda cerrahi-olmayan müdahalelerle bu başarılabilirken ilerlemiş vakalarda, bilhassa kemik ve furkasyon defektlerinde tedaviye cerrahi müdahale eklenmelidir. Periodontal cerrahinin temel amaçlarından birisi doğru aletlerle erişimi sağlamak ve kök yüzeyini temizlemektir; ayrıca çoğu cerrahi prosedür, periodontal cebin yumuşak doku bileşeninde azalma ya da dokunun tamamen kaybıyla neticelenmektedir. Genel olarak derin ceplerin ortadan kaldırılmasında gingivektomi yapılır ya da bazı durumlarda kemiğin düzeltilmesi ile beraber, doku flaplarının apikal yer değişimi ile bu başarılır. Bununla birlikte son yıllarda, kaybedilmiş periodontal desteği yeniden oluşturmayı amaçlayan rejeneratif prosedürlerin kullanımı da yaygınlaşmıştır. Cerrahi ve cerrahi olmayan periodontal tedavilerin iyileşmesi sonrasında gingival marjinde bir çekilme oluşur (Isidor vd. 1984). Lokal diş eti çekilmesi ve diş kökünün açığa çıkması hasta açısından estetik bir problem teşkil edebilmekte ve genellikle kök hassasiyeti ile bağlantılı olmaktadır. II- Dentin hassasiyetinin giderilmesi. Hastaların %57’sini etkileyen bir sorun olan dentin hassasiyeti, günlük ağız bakımında önemli sorunlardan birisidir, çünkü halen etkin tedavi yöntemleri bulunamamıştır 1’2. Özellikle diş yüzeyi temizliği ve kök yüzeyi düzleştirilmesi sonrasında hastalar tarafından bildirilen birinci semptom 3 dışsal termal, mekanik ve ozmotik uyaranlar tarafından şiddetlenen ağrıdır. Bununla beraber kimyasal ve pulpal patolojiden, kırık diş, çürük lezyonlar, sızdıran restorasyonlar veya palato-gingival ceplerden kaynaklanabilen ağrılar da mevcuttur. Açıkta kalan dentin üzerinde sıcak, soğuk, mekanik ya da uçucu maddelerle bağlantılı olan dış uyaranlar, Brännstromm’in teorisine göre4 dentin tübüllerinin içine basınç yaparak ve tübüllerin en altındaki sinirleri etkileyen bir sıvı akışı ile ağrı oluşturur. (bkz. Şekil 2). Bu mekanizma pulpaya iletilir ve nöronlar, bu mekanizmayı ağrı olarak beyne iletir. Şekil 2 –Dentin hassasiyeti, dentin açığa çıktığında ve diş yüzeyinde tübüller açıkta kaldığında ortaya çıkar. Ağrı tektikleyiciler – örneğin soğuk, sıcak, hava ya da basınç -bu açık dentin tübülleri yoluyla sinirlere ulaşır. Dentin’in bukkal çürüklere maruz kalmasının iki temel nedeni vardır: (1) Minenin aşınma, sürtünme, erozyon ya da çatlama5 gibi nedenlerle yıpranması (2) Yaş, periodontal patolojiler, hatalı fırçalama teknikleri ya da yanlış sert kıllı diş fırçası kullanımı gibi nedenlerden kaynaklanan diş eti çekilmesi6. Her iki durumda, sement- mine birleşimindeki ince sement, ince mine tabakası fiziksel ve/veya kimyasal ajanlar tarafından kolayca yok edilir; bu da dentin tübüllerinin ağız boşluğuyla direk kontağına neden olur. Dentin hassasiyeti tedavisinde ilk yaklaşım günlük besin alımlarını değiştirerek ve hastalarımıza özel evde ağız bakım tavsiyeleri sunarak hassasiyet oluşumunu engellemektir 7. Bu engellemelere cevap alınamıyorsa dokuların ve ağrının daha da kötüleşmesini önlemek için profesyonel tedaviler büyük bir önem kazanmaktadır. En yaygın yöntem potasyum tuzları içeren diş macunlarını reçete etmektir 8 .Bunlar dentin tübüllerinin sonunda yer alan ve merkeze giden sinirlerin depolarize edilmesi yoluyla “hissizleştirme” etkisi yaratmaktadırlar. Belirgin bir rahatlama etkisinin görülmesi için pek çok ürünün 4 ila 8 hafta arasında düzenli olarak kullanılması şarttır. Daha pahalı tedavi yöntemleri arasında flor vernikleri9, bonding ajanları veya sabit diş restorasyonları vardır. Açıkta kalan dentini kapatmak için bazen cerrahi ve greft teknikleri gibi invazif tedavilere gerek duyulur10. Maalesef yukarıda anlatılan tekniklerin hiçbirisi hızlı ve basit değildir; üstelik hem masraflıdır hem de etkinliği % 100 kanıtlanmış değildir. III- Pro-Argin Teknolojisi: Dentin hassasiyetinin önlemesi ve tedavisinde yeni bir yaklaşım. Pro-Argin teknolojisinin çıkış noktası olan arginin, doğal bir amino-asit formudur ve tükürükte11 ayrıca yoğurt, süt ve doğal bitkiler gibi gıdalarda az miktarlarda bulunabilmektedir. Bu bipolar molekülün temel özelliği, negatif yüklü yüzeye sahip , dentini bağlama kapasitesidir. Bu durumda negatif yükle yüklenmiş olan diş yüzeyine güçlü bir şekilde çekilen argininin artı ucu açılan dentin tübüllerinin içindeki argininin çökmesine neden olur. Bu çökelme tübüllerin doğal yollardan kapanması ve tıkanması sürecini taklit edecektir. Öte yandan eksi kutup kalsiyum karbonatın artı yüklü iyonları tarafından güçlü bir şekilde çekilmektedir; mineraller ve kalsiyumla güçlendirilen arginin dolgu açıktaki dentin tübüllerinin mineralizasyon sürecini hızlandırır. %8 arginin/kalsiyum karbonat içeren hassasiyet giderici patın mekanizmasını tespit etmek için son teknolojiler 12 ;13 kullanılmıştır; eşodaklı lazer tarama mikroskobu(CLSM), yüksek çözünürlükte tarama elektron mikroskobu(SEM), atomik etki mikroskobu(AFM), kimyasal analiz için elektron spektroskobu(ESCA) ve enerji yayan x-ışınları(EDX). Bu teknikler ile kalsiyum, fosfat ve karbonat gibi minerallerle açık dentin tübüllerini kapamadaki etkinliği kanıtlamıştır (bkz. Şekil 3). Asit tehditlerine karşı oldukça dirençli olan bu doğal tıkaç tek uygulama sonrasında bile hassasiyete karşı anında ve uzun süreli bir rahatlama sağlar ( 28 güne kadar14) . Şekil 3: %8 arginin ve kalsiyum karbonat içeren hassasiyet giderici patı ile yapılan, tedavinin öncesi ve sonrasında dentin yüzeyinin elektron mikroskobik görüntüsü. 10000 kat büyütülmüş görüntü Kaynak: Petrou vd. 2009 İlk çalışmalarda Kleinberg ve ark.16 dental profilaksi tedavisi sonrası arginin-kalsiyum karbonat içerikli hassasiyet giderici patın, hassasiyet gösteren dişe uygulandığında, tek uygulama sonrasında anında rahatlama sağladığı ve 28 gün boyunca etkili olduğu görülmüştür . Wolff ve ark.14 ürünün uygulanmasının hemen sonrasında hava basıncı ile ölçülmüş olan hassasiyette % 71.7 oranında bir azalma ve “scratch” testi ile %84.2 oranında bir azalma bildirmişlerdir. Schiff ve ark. 14 tarafından yapılan bir araştırmada test edilen ürün diş yüzeyi temizliğinin son aşaması olan polisaj aşamasında uygulanmıştır. Ürün uygulandıktan hemen sonra ve 4 hafta sonrasında, arginin-kalsiyum karbonat grubu uygulanmış olan hastalar, başlangıç değerlerine göre ayarlanmış hava basıncı ortalamasına (%44.1 ve %45.9) ve dokunsal hassasiyet skorları ortalamasına göre (%156.2 ve %170.3) başlangıç değerlerine kıyasla istatistiksel olarak anlamlı ilerlemeler kaydetmiştir. Aynı zamanda kontrol patı grubu uygulanan denekler de başlangıç-değerlerine göre ayarlanmış hava basıncı ortalamasına (%15.1 ve %8.9) ve dokunsal aşırı hassasiyet skorları ortalamasına göre (%43.1 ve %8.3) başlangıç değerlerine kıyasla istatistiksel olarak anlamlı ilerlemeler kaydetmiştir. Daha da iyisi, uygulamadan hemen sonra ve takip eden 4 hafta içerisinde arginin-kalsiyum karbonat grubu uygulanmış olan hastalar, başlangıç-değerlerine göre ayarlanmış hava basıncı ortalamasına (%34.1 ve % 40.6) ve dokunsal aşırı hassasiyet skorları ortalamasına göre (%79.0 ve %149.6) kontrol patına kıyasla dentin hassasiyetinde önemli azalma göstermiştir. Bir başka araştırmada, Hamlin15 ve ark. profesyonel bir diş temizliği işlemi öncesinde ürünleri uygulamışlardır ve hemen sonrasında hassasiyet ölçümleri yapılmıştır. Argininkalsiyum karbonat pat grubu uygulanmış olan denekler başlangıç değerlerine göre ayarlanmış dokunsal skorlarına (%132.1) ve hava basıncı aşırı hassasiyet skorlarına (%48.6) göre başlangıç değerlerine kıyasla istatistiksel olarak anlamlı ilerlemeler kaydetmiştir. Bunlara ek olarak kontrol grubu uygulanan denekler (pomza-bazlı florürsüz profilaksi patı) başlangıçdeğerlerine göre ayarlanmış hava basıncı aşırı hassasiyet ortalamasına (%13.9) göre, başlangıç değerlerine kıyasla istatistiksel olarak hassasiyette anlamlı bir azalma kaydetmiştir. Dokunsal aşırı hassasiyet skorları ortalaması için (%21.7) kontrol grubunun elde ettiği hassasiyet azalımı istatistiksel olarak anlamlı çıkmamıştır. Genel olarak, başlangıç değerlerine göre ayarlanmış dokunsal skorların ortalamasına (%110) ve hava basıncı aşırı hassasiyet skorlarına (%41.9) göre, arginin-kalsiyum karbonat grubu ile kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Saint Joseph Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde 2011 yılında yapılan randomize çift-kör kontrollü bir araştırmada dentin hassasiyetini azaltmada iki farklı florürsüz patın etkinliği değerlendirilmek istenmiştir. İlk pat %8 oranında arginin, kalsiyum karbonat ve hidratlı silika ikincisi ise plasebo etkili pomza profilaksi patıdır. 30 gönüllü denek üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına (0.87 gücündeki teste) göre araştırma kolunda uygulamadan hemen sonra ve bir hafta sonrasında hassasiyette anlamlı düşüş yaşanırken ; pomza kontrol grubunda uygulandıktan 1 hafta sonrasında hassasiyet seviyesi hala yüksektir (şekil 4). Şekil 4 – Araştırma sürecinde her bir grup için hava basıncı hassasiyet skorunun güven aralığı: % 95’dir. IV-Sonuç Geçmişte kronik ve çözümlenememiş hassasiyet problemi yaşamış hastalar çok farklı tepkiler geliştirebilmektedir. Örneğin gerekli tedavilerden kaçmak, diş randevularını iptal etmek, çok basit işlemler için bile anestezi istemek gibi ve bu hastalar diş hekimlerinin evde uygulamaları için verdikleri spesifik tavsiyelere de uymamaktadır. Hatta rutin diş fırçalama işlemi bile bu hastalar için zor bir sorumluluk halini alır ve neticede düşük plak kontrolü, tartar birikimi, diş eti çekilmesi ve çürük oluşumu riski ortaya çıkar. Pro-Argin Teknolojisi sayesinde kök hassasiyeti tedavisinde artık invazif tekniklere ihtiyaç duyulmamaktadır.Hassasiyetin ortaya çıkmasını engellenemek için ise tavsiye edilen tedavi protokolü aşağıdaki gibidir: aKlinik Uygulama: Colgate Sensitive Pro-Relief Hassasiyet Giderici Pat orta ya da düşük bir hızda, birkaç saniye boyunca içinde ürün (silika bazda % 8Arginin ve kalsiyum) olan döner bir lastikle açıkta kalan köklere uygulanır. bEvde Kullanım: % 8 arginin ve 1450ppm florür içeren Colgate Hassas Dişlere Profesyonel Çözüm diş macununun günde iki defa kullanımı. Böylelikle diş eti hassasiyeti anında çözüme kavuşturulur. Bu ağrısız bir işlemdir ve sonuçların kalıcı olması için dişleri düzenli fırçalamak yeterlidir. Sonuç olarak, ağrı korkusu ortadan kaldırıldığında diş hekimlerine olan güven, çoklu tedavileri kabul etme ve hasta memnuniyeti de artar . Bu nedenle daha iyi seviyelerde tedavi sunmak için ağrı riskini ortadan kaldırarak diş hekimi ile hasta arasındaki güveni yeniden oluşturmak büyük önem taşımaktadır. References 1. Canadian Advisory Board on Dentine Hypersensitivity. Consensus-based recommendations for the diagnosis and management of dentine hypersensitivity.J Can Den Assoc 2003; 69: 221-226. 2. Bissada NF. Symptomatology and clinical features of hypersensitive teeth. Arch oral Biol 1994; 39 (suppl.):31S-32S. 3. Von Troil B, Needleman I, Sanz M. A systematic review of the prevalence of root sensitivity following periodontal therapy. J Clin Periodontol 2002; 29(suppl 3): 173-177 4. Brännström M. A hydrodynamic mechanism in the transmission of pain production stimuli through dentine. In: Anderson DJ, ed. Sensory mechanisms in dentine. Oxford: Pergammon Press, 1963; 73-79. 5. Addy M. Dentin hypersensitivity: New persepectives on an old problem. Int Dent J 2002; 52 (suppl): 367-75. 6. Drisko CH. Dentine hypersensitivity. Dental hygiene and periodontal considerations. Int Dent J 2002; 52: 385-393. 7. Drisko CH. Oral hygiene and periodontal considerations in preventing and managing dentine hypersensitivity. Int Dent J 2007; 57: 393-399. 8.Orchardson R, Gillam DG. The efficacy of potassium salts as agents for treating dentin hypersensitivity. J Orofac Pain 2000; 14: 919,. 9. Gaffar A. Treating hypersensitivity with fluoride varnishes. Compend Contin Educ Dent 1988; 19: 1088-1097. 10. Langer B, Langer L. Subepithelial Connective Tissue Graft Technique for Root Coverage.J Periodontol ,1985; 56: 715-720. 11. Kleinberg I. Sensistat. A new saliva-based composition for simple and effective treatment of dentinal sensitivity pain. Dent Today 2002; 21:42-47. 12. Cummins D. Dentin hypersensitivity: From diagnosis to a breakthrough therapy for everyday sensitivity relief. J Clin Dent 2009; 20(Sp Is):1-9. 13. Petrou I, Heu R, stranick M, Lavender S,Zaidel L, Cimmins D, Sullivan RJ. A breakthrough therapy for dentin hypersensitivity: How dental products containing 8% arginine and calcium carbonate work to deliver effective relief of sensitive teeth. J Clin Dent 2009; 20(Sp Is):23-31. 14. Schiff T, Delgado E. Zhang YP, DeVizio W, Mateo LR. Clinical evaluation of the efficacy of a desensitizing paste containing 8% arginine and calcium carbonate in providing instant and lasting in-office relief of dentin hypersensitivity. Am J Dent 2009; 22 (Sp Is):8A-15A. 15.Hamlin D, Phelan Williams K, Delgado E. Clinical evaluation of a desensitizing paste containing 8% arginine and calcium carbonate for the in-office relief of dentin hypersensitivity associated with dental prophylaxis. Am J Dent 2009; 22 (Sp Is): 16A- 20A 16. Kleinberg I. Sensistat. A new saliva-based composition for simple and effective treatment of dentinal sensitivity pain. Dent Today 2002; 21:42-47.
Benzer belgeler
VivaSens - Ivoclar Vivadent
dış uyaranlar, Brännstromm’in teorisine göre4 dentin tübüllerinin içine basınç yaparak ve
tübüllerin en altındaki sinirleri etkileyen bir sıvı akışı ile ağrı oluşturur. (bkz. Şekil 2). Bu
mekanizma...
Cilt: 5 - Sayı: 2 - Ankara Dişhekimleri Odası
Doç. Dr. Emine Elif Alaaddinoğlu ............... Başkent Ü
Prof. Dr. Şaziye Aras ................................ Ankara Ü.
Prof. Dr. Kenan Araz................................. Başkent Ü.
Doç. Dr....