C İ LT 3 SAYI 3 2012 ISSN 1 3 0 7 - 8 5 9 3
Transkript
C İ LT 3 SAYI 3 2012 ISSN 1 3 0 7 - 8 5 9 3
3 CİLT 3 SAYI 3 2012 ISSN 1307 -8593 Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi 7tepe Klinik Dergisi Sahibi Prof. Dr. Banu Çakırer (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Belgin Gülsün (Dicle Üniversitesi ) Prof. Dr. Cengizhan Keskin (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Çetin Sevük (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Ender Kazazoğlu (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Figen Seymen (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Gamze Aren (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Gül Işık Özkol (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Hanife Ataoğlu (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Hesna Sazak Öveçoğlu (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. İnci Oktay (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. İrfan Karadede (Dicle Üniversitesi) Prof. Dr. Kağan Orhan (Yakın Doğu Üniversitesi) Prof. Dr. Kemal Şençift (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Koray Oral (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Leyla Kuru (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Meryem Uzamış Tekçiçek (Hacettepe Üniversitesi) Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi adına Prof. Dr. Türker Sandallı Editör Prof. Dr. Nurhan Güler Yardımcı Editör Doç. Dr. Figen Kaptan Doç. Dr. Esra Can Yayın Kurulu Prof. Dr. Mübin Soyman (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Nurhan Öztaş (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Nüket Sandallı (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Özen Doğan Onur (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Recep Orbak (Atatürk Üniversitesi) Prof. Dr. Selçuk Yılmaz (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. Sema Belli (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Serap Akyüz (Marmara Üniversitesi) Doç. Dr. Senem Selvi Kuvvetli Prof. Dr. Serap Akyüz (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Sina Uçkan (Başkent Üniversitesi) Prof. Dr. Şenay Canay (Hacettepe Üniversitesi) Prof. Dr. Ümit Ertaş (Atatürk Üniversitesi) Prof. Dr. Yasemin Özkan (Marmara Üniversitesi) Doç. Dr. Didem Nalbantgil (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Dilhan İlgüy (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Fulya Özdemir (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Haktan Yurdagüven (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Jale Tanalp (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Mehmet Baybora Kayahan (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Mehmet Kürkçü (Çukurova Üniversitesi) Doç. Dr. Nevzat Eşber Çağlar (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Özkan Cem Dilek (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Semanur Dölekoğlu (Yeditepe Üniversitesi) Doç. Dr. Temel Köksal (Yeditepe Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Kaspar (Yeditepe Üniversitesi) Halkla İlişkiler Belgin Aras ISSN 1307-8593 Baskı Fabrika Basım / 0212 294 38 00 Pleksus Türk Medline veritabanında indeksli İçindekiler Editörün mesajı................................................................................................................................................... 5 DAVETLİ YAZAR Orhan K. Diş Hekimliğinde Konik Işınlı Komputerize Tomografinin (KIKT) Yeri ve Önemi...................... 6 OLGU RAPORLARI Kaya S., Bali S. İnternal Kök Rezorpsiyonlu Bir Dişin MTA ile Tedavisi: Olgu sunumu ..................................... 18 Deniz E., Kayahan M., Gerek M. Alveolar Segment Kırığında Kırık Hattındaki Dişin Konservatif Tedavisi: Bir Olgu Raporu ............................................................................................................................................... 22 Can E., Dikici B. Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları........................... 26 Eroğlu M. Periapikal Lezyona Bağlı Gelişen Dış Kök Rezorpsiyonunun Kök Kanal Tedavisi Tekrarı İle İyileştirilmesi: 1 Yıllık Takip: Olgu Sunumu ............................. 35 ÖZGÜN ARAŞTIRMALAR Bavbek A., Özçopur B., Çelik K., Eskitaşçıoğlu G., Belli S. Fiberle Güçlendirilmiş Kompozit (FRC) Post Restorasyonların Push-Out Bağlanma Dayanımında Farklı Rezin Simanların ve Farklı Siman Film Kalınlıklarının Etkisi.................................................................................................... 39 Tatar C., Güler N., Şençift K. İki Farklı Hemostatik Ajanın (Ankaferd Blood Stopper ve Traneksamik Asit) Kan Hücrelerindeki Morfolojik Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi.................................................................... 45 Gürbüz Ö. Tam Protez Kırıkları.......................................................................................................................................... 54 DERLEMELER Yurdagüven H., Malkondu Ö. Diş Beyazlatma.................................................................................................................................................. 60 Eroğlu M. Yeni Geliştirilen Kök Kanalı Dolgu Maddeleri ve Birbirleriyle Karşılaştırılmaları.................... 65 Uludamar A., Yıldız C., Ozkan Y. Sabit Protetik Restorasyonlarda Kullanılan Yapıştırma Simanları ve Çözünürlülük Özellikleri................................................................................................................................. 72 Editörün Mesajı Sayın 7tepe Klinik Dergisi okurları, 2005 yılında Dekanımız Prof Dr. Türker Sandallı’nın himayesinde bilimsel etik ve araştırma ilkeleri doğrultusunda yayımlanmaya başlayan Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi 7tepe Klinik, yılda iki kez kesintisiz olarak yayımlanmaya devam etmektedir. Dergimizin bugünlere gelmesinde büyük emeği olan başta derginin editörü Prof. Dr. Tülin Arun olmak üzere editör yardımcıları Doç. Dr. Fulya Özdemir, Doç.Dr. Pınar Kursoğlu ve Doç. Dr. Senem Selvi Kuvvetli’ye teşekkür ederiz. Derginin bilim kurulunda yer alarak engin mesleki bilgi ve tecrübeleri ile yüksek bilimsel kalitede araştırmaların yayımlanabilmesinde destek veren çok değerli hocalarımıza da teşekkür ederiz. Ülkemizde Science Citation Index (SCI) kapsamında yer alan çok az sayıda derginin var olmasının yanı sıra, uluslararası dergilerde ülkemizden her yıl birçok çalışmanın yayımlandığı gerçeğini de gözönüne alarak, halen yayımlanmakta olan 7tepe Klinik dergisinin bir dönüşüm sürecine girmesi gerektiğini düşündük ve bugünlerde alt yapısını hazırlamakta olduğumuz Yeditepe Dental Journal dergisi haline getirmeyi hedefledik. Bu anlamda hem ulusal hem de uluslararası birçok üniversitedeki değerli bilim insanlarının bilim kurulunda yer almasıyla hedeflediğimiz dergi kalitesine en kısa zamanda ulaşacağımıza inanıyoruz. Derginin bu sayısında davetimizi kabul eden ve güncel bir konudaki derlemeyi hazırlayan Yakın Doğu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve European Academy of Dentomaxillofacial Radiology Derneği’nin başkan yardımcısı sayın Prof. Dr. Kaan Orhan’ın “Diş Hekimliğinde Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografinin Yeri ve Önemi” başlıklı makale ile bilgilendirileceğiz. Bundan sonraki sayılarımızda Türkçe veya İngilizce olarak yazılmış davetli yazar, derleme, özgün araştırma ve olgu raporlarının yayımlanmasını sağlayarak geniş katılımlarla yüksek bilimsel seviyeye ulaşmayı amaçladığımızı duyurmak isteriz. Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi 7tepe Klinik Yayın Kurulu 5 Davetli Yazar ÖZET Diş Hekimliğinde Konik Işınlı Komputerize Tomografinin (KIKT) Yeri ve Önemi Diş hekimliği radyolojisinde maksillofasiyal bölgenin incelenmesi amacıyla son yıllarda kullanılmaya başlanılan Konik Işınlı Komputerize Tomografi (KIKT), geleneksel bilgisayarlı tomografiye (BT) oranla daha düşük radyasyon dozu ile değerlendirme yapılabilmesi ve daha az yer kaplaması gibi avantajları nedeniyle önem kazanmıştır. Bu cihaz ile maksillofasiyal bölgenin hacimsel verileri elde edilebilir. Cihazın özelliğine bağlı olarak tarama işlemi, oturur, ayakta ya da supin pozisyonda gerçekleştirilebilmektedir. İncelenmek istenen alanın boyutuna göre Field Of View (FOV) seçilebilmekte ve daha küçük alanlarda daha yüksek çözünürlükte görüntüler elde edilebilmektedir. Daha Prof. Dr. Kaan Orhan, DDS, PhD düşük FOV ile inceleme yapıldığında efektif radyasyon Yakın Doğu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi dozu da düşmektedir. KIKT düşük radyasyon dozu, daha kısa tarama zamanı, düşük maliyeti, kolay European Academy of Dentomaxillofacial Radiology Başkan Yardımcısı 2010-2012 Başkan 2012-2014 kullanımı, daha az görüntü artifaktı olması, ışınları belli bir alanda kısıtlaması, aksiyal, sagittal, koronal ve multiplan kesitlerinde interaktif görüntülemeye imkan vermesi, ışınlanmış alan görüntülerinin belli hacimlerde kümelenmesini sağlayarak lateral sefalometrik imaj gibi görüntülerin oluşturulmasına imkan vermesi, elde edilen görüntülerin üç boyutlu hacimsel olarak planlanabilmesini sağlama gibi özelliklere sahiptir. Bu derlemede KIKT’nin diş hekimliğindeki yeri, avantajları ve dikkat edilmesi gereken hususlar irdelenecektir. Anahtar kelimeler: Diş hekimliği, radyoloji, konik ışınlı komputerize tomografi, dental volumetrik tomografi. SUMMARY In recent years Cone Beam Computed Tomography (CBCT) has been started to use for examination of maxillofacial region in dental radiology instead of computed tomography (CT) because of less radiation dose and less space occupying. Volumetric data of the maxillofacial area can be obtained by this device. Field Of View (FOV) can be chosen by the size of the desired area for review in this way displays a higher resolution Yazışma Adresi than can be achieved when working in small spaces. Yakın Doğu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Main advantages of Cone Beam Computed Tomography Yakın Doğu Bulvarı Lefkoşa KKTC Mersin 10 Türkiye easy to use, have fewer image artifacts, beam limitation, Faks: 0 392 680 20 25 it allows the interactive sections, ray casting procedure Prof. Dr. Kaan ORHAN Effective radiation dose is lower at smaller field of view. Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı are; low radiation dose, shorter scan time, low cost, Tel: 0392 680 20 30 axial, sagittal, coronal and multiplanar imaging because E-posta: [email protected] allows providing lateral cephalometric images etc., to 6 D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i permit amendment and three-dimensional volumetric alabildiği, üç boyutlu görüntülemede yüksek performans planning with obtained images. In this review, the use of sergileyebildiği ve maliyetinin azalmasına bağlı olarak, CBCT in dentistry together with advantageous and the diagnostik görüntülemede umut vaat ettiği bildirilmiştir. 6 issues that should be given attention for usage of CBCT will be evaluated. KIKT’nin teknik esasları Key words: Dentistry, radiology, cone beam KIKT tekniğinde spiral ve geleneksel BT’deki computed tomography, dental volumetric tomography. fan şeklindeki ışın demeti yerine konik x ışını demeti kullanılmakta (Resim 1a) ve multiple rotasyonların Konik Işınlı Komputerize aksine görüntülenmek istenilen alan etrafında 360° lik Tomografi (KIKT) tek bir rotasyon gerçekleştirilmektedir (Resim 1b). Bu Son 50 yıl içerisinde hastalıkların tanısında kullanılan şekilde ışınlanma süresi düşürülerek hastanın absorbe görüntüleme yöntemlerinde çok mesafeler katedilmiştir ettiği radyasyon miktarı azaltılabilmektedir. 6,7 ve birçok yeni görüntüleme metodu geliştirilmiştir. Modern görüntüleme yöntemlerindeki Hasta etrafında 360º dönen ve X-ışın sensörünün görüntü merkezinde bulunan dairesel veya dikdörtgen konik oluşumuna ek olarak, görüntülerin işlenmesi, bilgisayar biçimli x-ışın demetiyle tarama sırasında, her 1º rotasyon destekli diagnoz (CAD), görüntülerin kaydedilmesi ve için 1 adet olmak üzere, seri şekilde 360 projeksiyon saklanması, resim arşivleme ve haberleşme sistemlerini elde edilir.4,6,8 Bu projeksiyonların oluşturduğu dijital data, içeren görüntü iletimi (PACS) alanlarında da paralel gelişmeler yaşanmıştır. Radyoloji bilimi bilgisayar algoritması ile yeniden yapılandırılarak aksiyal, özellikle sagittal ve koronal kesitler oluşturulur. KIKT verilerinin Komputerize Tomografi (BT) ve daha sonra keşfedilen rekonstrüksiyonu, herhangi bir bilgisayar yardımıyla Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) teknikleri ile gerçekleştirilebilmektedir. BT’de olduğu gibi pahalı ve atılım yapmıştır. 1972 yılında keşfedilen ve günümüzde rutin olarak kullanılmakta olan BT, son 10 yılda üç boyutlu maksillofasiyal görüntülemede geniş yer bulmuştur. Rutin olarak kullanılan BT sistemlerinin en önemli problemleri maliyetlerinin yüksek olması ve geniş bir alana ihtiyaç duyulmasıdır. Bu sebeple muayenehane pratiği veya diş hekimliği gibi nispeten küçük kliniklerde kullanılma imkânı bulamamaktadırlar. Hastaya verilen radyasyon oranının çok yüksek olması da önemli bir problem Resim 1. Konik-ışın tekniği (a) Hasta oturur vaziyette olan kompakt konik ışın sistemi, (b) Hasta supin pozisyonda konik ışın sistemi oluşturmaktadır. Maksillofasiyal bölge incelemeleri için alınan BT’ lerle hastalara çok fazla radyasyon dozu verildiği bilinmektedir1-6. 2000’li yılların başlarında özellikle medikal teknolojilerdeki gelişmelere bağlı olarak, diş hekimliği pratiğinde kullanılmak üzere daha az yer kaplayan ve daha düşük dozda çalışan BT’ler üretilmeye başlanmıştır. Bu cihazlarda iki boyutlu sensör ile birlikte konik şekilli x-ışını kullanılmakta, ışın ile sensörün basit bir dönüşü ile maksillofasiyal bölgeyle ilgili hacimsel veriler elde edilebilmektedir. Genel olarak görüntü kaynağı ve dedektör yapısı diğer tomografi sistemlerinden farklı olan bu yöntem “Konik Işınlı Komputerize Tomografi” (KIKT) olarak adlandırılmıştır1-6. İlk olarak Mozzo ve arkadaşları tarafından üretilen KIKT’nin, BT ile kıyaslandığında çok daha düşük Resim 2. Farklı marka ve model KIKT cihazları dozlarda (1/6) ve rezolüsyonu yüksek görüntüler 7 7tepe klinik 2012-3 özel bir bilgisayar sistemi gerekmemektedir.4,6,8,9 Cihazın özelliğine bağlı olarak tarama işlemi oturur, - ayakta ya da supin pozisyonda gerçekleştirilebilmektedir10 (Resim 2). İncelenmek istenen alanın boyutuna göre izotropiktir; yani X, Y ve Z eksenlerinde boyutları eşittir çözünürlükte görüntüler elde edilebilmektedir.4,11 Daha ve yaklaşık olarak her yanda cihazdan cihaza değişen düşük FOV de inceleme yapıldığında efektif radyasyon 0,07 ile 0,4 mm arasında bir boyuta sahiptir. Son nesil 12,13 KIKT üniteleri 12-bit veya 14-bit imajları, 212 (4096) veya Dental KIKT üniteleri; flat panel dedektör ya da imaj 214 (16384) gri renk tonuna sahiptirler.12 güçlendiriciye bağlı “Charged Couple Device” (CCD) Yapılan rekonstrüksiyonla hacimsel datalardan iki görüntüleme dedektörleri şeklinde üretilmektedir. Hangi ve üç boyutlu ve multiplanar görüntüler elde edilebilinir. dedektör kullanılırsa kullanılsın, uygulama öncesi doz KIKT’nin temel konsepti, konik ışının hasta etrafında redüksiyonu uygun şekilde optimize edilmiş olmalıdır.13,14 rotasyonu sırasında elde edilen silindirik hacimdeki Dönen bir “gantry” içerisine yerleştirilmiş olan dedektör, datayı alarak, sıkıştırılmış küplere veya voxellerine rotasyonunu yaparken hastanın başının sabit olması ayırıp bilgisayar manipülasyonu yardımıyla sagittal, gerekir. Kullanılan cihazın markası ve özelliklerine koronal veya aksiyal düzlemler oluşturulmasına imkan göre saniyede 15 imaj ve 20-40 saniyede tamamlanan sağlamaktır (Resim 3). Yazılımın elverdiği uzunluk, açı, rotasyon hızına bağlı olarak toplamda yaklaşık 600 hacim, kemik dansitesi ölçümleri yapılabilir. 6 imaj elde edilebilinir. İmaj güçlendirici tüp ile alınan 12 Bu sistemlerin en önemli avantajı ise panoramik görüntülerde flat panele oranla daha çok parazit radyografilerde kullanıldığı gibi düşük enerjili sabit anot oluşmaktadır. Dedektör konfigürasyonu içinde oluşan tüpü ile yapılan ışınlama sayesinde, BT uygulamalarına geometrik distorsiyonun da önceden işlemden geçirilmesi imaj güçlendiricili ünitelerde gereklidir. mümkündür.13 alt ünitesine “voxel” adı verilir. KIKT voxelleri genelikle daha küçük alanlarda çalışma yapıldığında daha yüksek 15,16 imajların CD gibi taşınabilir bir cihaz ile aktarılması Elde edilen bu dijital hacimsel datanın en küçük “Görüntüleme Alanı” (FOV) seçilebilmekte, bu şekilde dozu da düşmektedir. şekildedir, oranla oldukça düşük dozlarda radyasyon verilmesidir. Günümüzde ALARA (As Low As Reasonably Achievable) prensibiyle daha çok flat panel sistemleri kullanılmaktadır. Bu hareket edildiğinde, daha kaliteli görüntüyü çok daha sistemlerde daha hızlı taramayla genellikle hacimsel düşük dozlarda sağlayan bu yöntem, hem diş hekimleri data setlerinin rekonstrüksiyonu için elde edilen temel hem de baş-boyun bölgesi patolojileriyle ilgilenen diğer imaj sayısı azalmakla birlikte hastanın hareket etmesine hekimlere düşük dozda çalışma olanağını sunmaktadır. bağlı olarak gelişen hareket artifaktları da azalmaktadır. 17 Dedektörlerde elde edilen ham datadan hacimsel bir data elde edilmesi işlemine ‘rekonstrüksiyon’ adı verilir. Rekonstrüksiyon süreci donanıma bağlı çeşitlilik gösterir. Cihaza ve tarama sırasında ortaya çıkan görüntü datasına bağlı olarak 5-6 dakika ile 30 dakika arasında değişebilmektedir.18 Dental KIKT görüntülerinin rekonstrüksiyonuyla ilgili yazılım özellikleri şu şekilde özetlenebilir: - “Cross Sectional” imajlar çenenin istenen düzlemde - ölçüm aracı istenen açıda doğru ölçüm sağlayacak - - - - görülebileceği şekilde sıralanır, şekilde açılandırılabilinir, büyütme, kontrast ve aydınlık ayarları yapılabilir, magnifikasyon ve köşe geliştirme araç-gereçleri yazılım içerisinde bulunur, rotasyona ve her açıdan görüntülenebilmeye uygundur, Resim 3. KIKT’nin temel konsepti format stabil imaj boyutlarını devam ettirecek 8 D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i Cihazın maliyetinin klasik BT cihazlarına oranla daha uygun olması da diğer cazip özelliklerinden birisidir 19-20 giriş . KIKT maksillofasiyal bölgede dental belirlenmesi, ölçümlerinin ve değerlendirilmesine olanak sağlar. 39 yapılması KIKT kemik anatomisinin değerlendirilmesinde yararlı iken, yumuşak KIKT’nin maksillofasiyal bölgede kullanım alanları yolunun doku ile ilgili bir bilgi vermez. Yumuşak doku yapılarının ve patolojilerinin değerlendirilmesinde tercih edilecek implant teknik bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) olmalıdır.40-42 KIKT cihazları ile BT ye uygulanacak sahanın değerlendirilmesinde, alveoler kemik defekti ve kemik augmentasyonu prosedürlerinde, oranla çok daha düşük dozlarda elde edilen görüntüler teşhislerinde, sinüs augmentasyonu prosedürlerinde ve küçük insizyonlar ve daha konservatif flep dizaynları gömülü dişlerde, ortodontide, endodontide, üzerinde, daha az invaziv cerrahi girişimler, daha TME yapılabilmektedir. Bu tekniklerin kullanılması ile cerrahi ortognatik cerrahi girişimlerinde kullanılmaktadır (Resim 4). kaynaklı morbidite oranlarında azalma meydana geldiği 7,12,18,21,22,23,24,25,26,27 Girişimsel radyolojik bildirilmiştir. 12,38,43,44 Geleneksel radyografi tekniği ile ayıramadığımız periapikal enfeksiyonların ve peri- uygulamalar ile akademik çalışmalarda invitro mikro- ilişkilerinin incelenmesinde de yararlı bir tekniktir (Resim incelenmesinde,29,30,31 bezi vasküler patolojilerinin görüntülemede, 28 tükrük uygulamalarda, biyomedikal tomografik amaçlı kullanımları vardır. KIKT’nin Kullanımı: takip, Maksillofasiyal İmplant peri-implantitis ve implantitis gibi enfeksiyon sahalarının komşu dokular ile 5a,b). 6,32 Cerrahi planlamaları, veya endüstiyel dental Alanında Özellikle post-operatif birbirinden ayırt edilmesinde kullanılır. implant uygulamaları öncesinde ve enfeksiyonun 6,33,34 Cerrahide gömülü dişlerin veya kırık köklerin lokalizasyonun ve mandibuler kanal gibi çevre anatomik yapılarla komşuluklarının değerlendirilmesinde, ortognatik cerrahi ameliyatlarının planlanmasında,35 sinüs lifting işlemi öncesi değerlendirmede, TME eklem patolojilerinin ve problemlerinin değerlendirilmesinde, patolojik yapıların değerlendirilmesinde, maksillofasiyal bölgeye gelen travma sonrasında kırıkların tespit edilmesinde yararlanılır. 7,25,32,33,34,36,35,37,38 BT veya KIKT fossa pterygopalatina ve çevresinde yapılması planlanan cerrahi müdahaleler öncesi operasyon sahasının kemik anatomisinin incelenmesi, Resim 5. (a) KIKT ile alınmış kesitsel görüntülerde periimplantitis vakası, (b) Anterior bölgede geniş çaplı radiküler kist. Kök ucunda bulunan rezorpsiyon detaylı olarak gözlenebilmektedir. Resim 4. KIKT ile implant planlaması 9 7tepe klinik 2012-3 sıklıkla kullanılmaktadır. BT doğru kondiler pozisyonun gösterilmesinde ve kemiksel değişiklikleri açığa çıkarmada transkraniyal görüntüye göre daha üstündür. Bu ne- denle tomografi radyografi tekniklerine yardımcıdır ve bu tekniklerle elde edilmesi olanaksız bilgileri sağlayabilir. Çevre yumuşak dokular veya eklemin kemik komponentlerinin içyapısı hakkında ve üç boyutlu bilgi gerektiğinde BT alınması gerekmektedir50-57. TME düzensizliklerinin teşhisinde BT kullanımına 1980’li yılların sonunda başlanmıştır. BT sıklıkla disk dislokasyonları, kondil fraktürleri ve dejeneratif kemik değişikliklerinin teşhisinde kullanılmaktadır. BT temporomandibular Resim 6. KIKT ile alınmış aksiyal kesitlerde mukus retansiyon kisti. maksiller sinüsün, alt çenede BT ankiloz ile neoplazmın ve bazı artritlerle ilişkili kemik boyutunun değerlendirilmesi ve kompleks kırıkların mandibular görüntülenmesi için kullanılır56. Artrografi BT ile kombine kanalın incelenmesinde ve anatomik varyasyonların görüntülenmesinde kullanılabilmektedir. kullanılabilir ve bu da TME internal düzensizliklerinin Maksiller teşhisinin doğruluğunu artırır52. Hayashi ve arkadaşları segmenti içeren cerrahi işlemlerin diş hekimliğinde önemi arttıkça, maksiller sinüsün TME’de artiküler diskin anterior deplasmanının helikal anatomik BT ile belirlenebilirliğini araştırmışlar, aksiyal helikal lokalizasyonu ve içindeki yapıların belirlenmesi de BT’de TME’nin açık pozisyonda artiküler disk anterior önem kazanmaktadır. Bu amaçla daha önceleri rutin olarak panoramik radyografilerden deplasmanının belirlenebilirliğini, MRG ile eş değer yararlanılırmış, bulmuşlardır56. ancak geleneksel panoramik radyografi teknikleriyle Cara ve arkadaşları taklit edilmiş mandibular maksiller sinüs patolojilerinin belirlenmesinde %50 kondil lezyonlarının analizinde farklı BT görüntüleme oranında başarılı olunduğu tespit edilmiştir. Üç boyutlu protokollerinin (single ve multislice BT) doğruluğunu görüntü elde edilebildiği için BT panaromik radyografiye tercih edilmiş 45-47 karşılaştırmışlardır. Bu çalışmada mandibula kondil , BT ve KIKT teknikleri daha güvenilir bulunmuş, aksiyal, sagittal ve koronal boyutlarda da gösterilmiştir 48-49 belirlenmesinde güzel bir metoddur ancak MRG’den daha az kullanışlıdır. sonrasında, üst çenede en önemli anatomik sınır olan düzensizliklerin lezyonlarının değerlendirilmesi için bütün BT görüntüleme protokollerinin doğru olduğu görülmüştür. Ancak multislice bölgenin teşhis ve tedavisinde rahatlıkla kullanılabileceği BT kullanılarak alınan multiplanar rekonstrüksiyonlu . (Resim 6) aksiyal görüntüler lezyonların belirlenmesi açısından KIKT’nin TME için Kullanımı: TME’nin normal en yüksek doğruluğa sahip bulunmuştur. Bu sayede fonksiyonlarının ve patolojilerinin incelenmesinde çeşitli lezyonların teşhisi için yeni bir görüntüleme protokolü radyolojik görüntüleme teknikleri kullanılmaktadır. Ge- belirlenmiştir57. leneksel radyografiler TME’nin sadece mineralize kom- KIKT, BT ye oranla daha az radyasyon verdiği için ponentlerini, yani kemik yapılarını gösterirken, minera- TME hastalıkların teşhisinde tercih edilmeye başlanmıştır. lize olmayan kıkırdak ve disk gibi yumuşak doku kom- Bu konu ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır.54,58 Honda ponentlerini göstermezler. Geleneksel radyografilerde ve arkadaşları, KIKT ve helikal BT ile mandibuler daha önce bahsedildiği gibi komşu anatomik yapıların kondildeki kemiksel anomalilerin teşhis güvenilirliğini superpozisyonundan dolayı eklemin tüm bölümlerinin otopsi izlenmesi zordur. Bu amaçla, TME görüntülenmesi için materyalleri üzerinde makroskobik olarak karşılaştırmışlardır. Sonuç olarak KIKT ve helikal BT tomografik görüntüleme tekniklerinden yararlanılmış- arasında kondilin kemiksel anomalilerini değerlendirme tır; çevre dokuların superpozisyonu olmadan anatomik açısından anlamlı bir fark bulunamamıştır. KIKT cihazı dokuların görüntülenmesine izin veren çok sayıda ince kondilin kemiksel değişikliklerinin teşhisinde maliyeti az görüntü dilimleri sağlayan BT, TME’nin incelenmesinde ve dozu düşük olduğu için helikal BT’ye alternatif olarak 10 D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i düşünülmektedir53. osteoartritik değişikliklerini şiddetini KIKT kullanarak değerlendirilmesinde farklı görüntüleme yöntemlerinin yaşla ilişkili bir hastalık olduğunu, kondil başı ve Hussain ve arkadaşları TME erozyon ve osteofilerinin değerlendirmişlerdir. Araştırmacılar dejeneratif artritin rolünü araştırdıkları çalışmalarında, BT’nin aksiyal olarak mandibuler fossada kemiksel değişikliklerin şiddet ve düzeltilmiş sagittal tomografiyle elde edilen bilgilere ilerlemesinin yaşla birlikte arttığını bulmuşlardır. Ayrıca önemli bir katkı sağlamadığını bulmuşlardır. KIKT’in ileri yaş grubundaki hastalarda TME osteoartritinin ise radyasyon dozu az ve maliyeti düşük olduğu için gelişmesi nedeniyle genç yaş gruplarına göre daha aksiyal olarak düzeltilmiş sagittal tomografiye alternatif sık ve hızla ilerleyen dejeneratif kemik değişiklikleri görüldüğünü belirlemişlerdir58-59 (Resim 7). olarak kullanılabileceği ve farklı radyografik tekniklerin KIKT’nin Endodontide Kullanımı: Endodontide; kombine kullanımının, TME’in osteofit ve erozyonlarının teşhisinde tek görüntüleme yöntemi endodontik kullanmaktan daha doğru olduğunu bildirmişlerdir . Alexiou ve arkadaşları yaptıkları çalışmada 59 patolojilerin morfolojilerinin 54 TME’de yaşla ilgili olmayan ve incelenmesinde, patolojilerin travmaların teşhisinde, tespitinde, endodontik kök değerlendirilmesinde, kanal orijinli kırıklarının eksternal ve internal kök rezorbsiyonu ve invaziv servikal rezorbsiyonların analizinde, endodontik cerrahi öncesi planlamada ve kullanılmaktadır. endodontik 18,21,25,32,34,45 implant planlamasında Son yapılan çalışmalarda, KIKT’nın hem horizontal hem de vertikal kök kırklarının belirlenmesinde geleneksel periapikal radyografilere göre daha yararlı olduğu ortaya konulmuştur23,30,32,45 (Resim 8). Kök kanalına kanal tedavisi ve post uygulanması sonrasında oluşan kırıkların incelenmesinde KIKT’den yararlanılmak istenmiştir. Post uygulaması sonrasında kök kanalında bir kırık oluştuğu KIKT yardımıyla saptanan bir vakada (Resim 9), dişin çekimi sonrasında bu görüntünün yanıltıcı olduğu, herhangi bir kırık bulunmadığı tespit edilmiştir. KIKT’nin kendisinde bulunan radyoopak materyalin ve kanal dolgu patlarının, çevre yapıların incelenmesinde hatalara sebebiyet verebileceği ve bu nedenle kırık aletlerin ve bu gibi kırıkların incelenmesinde dikkatli olunması tavsiye edilmektedir. KIKT endodontik apikal cerrahi vakalarında da kullanılabilir. Molar bölgede yapılacak endodontik cerrahi işlemlerinde bukkal veya anterior bölgenin labial korteks kalınlığını bilmek, bölgeye ulaşmak açısından çok önemlidir. Özellikle molar bölgede palatinal köklere erişim problemleri olduğu için, enfekte olduğu düşünülen apikal cerrahi vakalarında KIKT‘den faydalanmak gereklidir. Bunun diğer bir faydası da bu bölgelerdeki kompleks anatomik yapılara zarar vermenin engellenmesidir.60-64 (Resim 10) KIKT’nin Ortodontide Kullanımı: Ortodontide; değişik bölgelerde multiple bulgular veren kompleks Resim 7. KIKT ile alınmış sagittal, koronal kesitsel ve 3 boyutlu TME görüntüleri. Dejenerasyon her 3 boyutta da izlenebilmektedir. vakaların 11 üç boyutlu incelenmesinde65, cerrahi 7tepe klinik 2012-3 Resim 9. KIKT kullanılarak endodontik cerrahi planlaması öncesi palatinal köke komşu kemik korteks kalınlığının incelenmesi Resim 10. KIKT kullanılarak post-core restorasyonun incelenmesi Resim 8. (a,b) KIKT ile alınmış sagittal kesitler iyileşmiş horizontal kırık görüntüsü (c) Kırık sonucunda gelişmiş enfeksiyon. Resim 11. KIKT ile elde edilmiş datanın sefalometrik analiz için kullanılması gereksinimi olan sendromlu mental retarde ve koopere vakalarında, olmayan hastaların intraoperatif değerlendirilmesinde teşhisleri Ortodontide sefalometrik analizlerde üç boyutlu rekonstrükte edilen hasta verilerinin lineer ölçümlerindeki yarığı olan hastalarda KIKT kemik defektlerini ve yarığın hataları minimalize etmeye yönelik çalışmalarda KIKT komşu dişlere yakınlığının görüntülenmesinde tavsiye teknolojisinin dental ölçümlerde kullanımının gerçek Gömülü dişlerin kron ve kök boyutlara en yakın sonuçları verdiği gösterilmiştir75,76 pozisyonlarının değerlendirilerek sürme yoluyla ilgili (Resim 11). KIKT ile Yapılan Lineer Ölçümlerin Doğruluğu komşu yapıların incelenmesinde kullanılır. Büyüme ve gelişimin değerlendirilmesinde, 67-69 sıra kullanımı ve kabulü her geçen gün artmaktadır. 34,73,74 gerçekleştirilebilinir. Örneğin, dudak, çene ve damak edilen bir yöntemdir.7,38 yanı tedavi öncesi ve sonrası değerlendirmelerde klinik gerektiren vakalarda, standart operatif prosedürlere görüntüleme kullanımının sefalometrik analiz ve ortognatik cerrahi planlamalarında, pratik bir yöntemdir.66 Disiplinler arası koordinasyon radyografik ve faringeal havayolu açıklıklarının değerlendirilmesinde67,72 KIKT kullanımı geleneksel radyografilere göre daha uyularak 70-72 maksiller ekspansiyon KIKT çeşitli dental uygulamalar için non-invaziv 12 D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i durumun ölçümlerin doğruluğunu etkileyebileceğide diagnostik cihaz olma potansiyeline sahiptir. Defektlerin belirtilmektedir.76 lokalizasyonu ve hacimsel ölçümleri , pre-operatif 56 KIKT kullanımında dikkat edilmesi gereken hususlar: implant uygulanacak saha ile ilgili ölçümler9, ortodontik planlamalar, maksillofasiyal gelişimin incelenmesi, Doz: KIKT’nin BT ye göre en önemli avantajı 74-83 cerrahi planlamalar, endodontik uygulamalar öncesi değerlendirmeler, TME ile ilgili değerlendirmeler radyasyon dozunun az olmasıdır. Ludlow ve arkadaşları ICRP 84 yapılırken ölçümlerin geometrik olarak hatasız olması gerekmektedir. Bu durum araştırmacıları geçmişten oral mukozanın da dahil olduğu oral ve maksillofasial amacıyla, bazı çalışmalar geleneksel yöntemlerleri, radyografik bazı çalışmalar yazılımsal, donanımsal fantom ve in edilmiştir. “kaliper” ölçümleri altın karşılaştırılmasında (CB Mercuray, Newtom 3G ve I-CAT) efektif doz referans ölçümlerini karşılaştırmışlar ve KIKT cihazlarındaki doz farklılıklarının cihazın cinsine, FOV değerine ve seçilen tomografi, lateral sefalografi, posteroanterior sefalografi tekniğe bağlı olarak değiştiğini göstermişlerdir. KIKT’nin ve submentovertex radyografi teknikleri kullanılmıştır. efektif doz zararı, geleneksel panoramik görüntülemeden Elde edilen sonuçlarda anlamlı farklar bulunamamış, birkaç kez daha yüksek ve bildirilen geleneksel BT doz değerlerinden oldukça düşük bulunmuştur92-93 (Tablo 1). KIKT’den elde edilen sefalometrik grafilerin geleneksel filmlerinin belirtilmiştir 80-91 yerine (Resim 11). başarı ile KIKT’nin faydaları arasında saydığımız radyasyon kullanılabileceği dozunu; yine KIKT için dikkat edilmesi gereken Hastalar üzerindeki radyolojik incelemeler arasındaki farklılıkların araştırıldığı çalışmalarda, konular KIKT’nin için kullanılan yüksek FOV’ lu incelemelerde geçerlidir. van Vlijmen ve ark. KIKT’nin KIKT radyasyon dozunun düşük olmasına rağmen rutin ortodontik analizlerde belirlenmesi gereklidir. Normalde düşük FOV oranı ile KIKT ölçümlerindeki güvenilirliği tespit etmek için çalışan makinalar bu alanları görüntüleyemezler ve donanımsal fantom ve yazılımsal fantom çalışmaları daha yüksek FOV’lu makinalara ihtiyaç duyulur. Sella yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda genel olarak, gibi noktaları görüntüleyebilmek için ortalama olarak 15 KIKT’de donanımsal ve yazılımsal fantom kullanılarak cm’lik bir alanı tarayabilen cihazlar gereklidir, Ancak bu yapılan lineer ve anguler ölçümlerin diğer radyografik alanı tarayan cihazlarda radyasyon oranı geleneksel tekniklere benzer oldukları ve KIKT’nin maksillofasiyal radyografilere ve düşük FOV alan makinalara göre bölgenin incelenmesinde doğru ve kesin ölçümler çok daha fazladır. Örneğin, bir ortodonti hastasından sağlayarak kullanılabildiği gösterilmiştir. 9,37,75-91 teşhis için alınan panaromik el bilek ve lateral Ölçüm yapılan hastalardaki görüntü kalitesinin sefalometrik radyografilerde bu miktar ortalama 25-35 yumuşak-doku tutulumu, metalik artifaktlar ve hastanın azalabileceği, yapılan gibi dentomaksillofasiyal bölge dışındaki noktaların olmadığını ifade etmişlerdir.83 sebeplerle kullanılarak ortodontik incelemeler için kullanılan sella-nasion-basion ortodonti hastaları için kullanımının uygun bir yöntem gibi KIKT Bu radyasyon dozu özellikle ortodontik değerlendirmeler kurulum ve işletiminin BT’ye oranla daha kolay olduğu etmesi gerekmektedir. yöntemlerinden daha fazla radyasyon dozu vermektedir. olduğu, genel olarak daha pratik bir yöntem olduğu, hareket belirtilmesi daha az radyasyon verirken, geleneksel radyografi yapılabilmesine olanak sağladığı, maliyetinin daha düşük ifade edilmiştir. arasında diğer BT cihazları ile karşılaştırıldığında (Tablo 1) BT’ye oranla çok daha düşük doz ile etkin ölçümler 9,76,80,86 doz bir başka çalışmada ise, 3 değişik KIKT cihazının görüntüleme yöntemleri olarak çok kesitli BT, spiral kafa efektif ve kullanımı önerilmiştir. Ludlow ve arkadaşları yaptıkları 86-87 ölçümlerin ICRP’nin daha düşük doz uygulanan bir teknik olduğu belirtilmiş kabul KIKT’de lineer ölçümler ile geleneksel metodlarla yapılan incelemelerde, önerilerine göre dental KIKT’nin, medikal BT’ye oranla Bu çalışmaların standart Radiological Sonuç olarak tükrük bezleri, ekstrathorasik bölge ve KIKT ile yapılan ölçümlerin güvenilirliğini test etmek vivo karşılaştırmalar kullanmışlardır. on BT ünitesinin efektif doz ölçümlerini karşılaştırmışlardır. KIKT ile karşılaştırmaya sevk etmiştir. çoğunda Commission standartlara göre 8 KIKT ünitesi ve 64-slice multidedektör günümüze kadar ulaşan birçok görüntüleme metodunu 85 (International Protection) tarafından 1990 ve 2007’de belirlenen µSv iken, KIKT kullanıldığında 68-1073 µSv arasında bu olmaktadır. En yüksek FOV oranında ortodonti için 13 7tepe klinik 2012-3 Tablo 1. Farklı KIKT ve BT cihazının karşılaştırmalı olarak doz profilleri normal BT doz değerlerine yaklaşan dozlar kullanıldığı ışınları belli bir alanla kısıtlaması, aksiyal, sagittal, koronal 2012 yılında Avrupa Dentomaksillofasiyal Radyoloji vermesi, ‘ray casting’ yani ışınlanmış alan görüntülerinin unutulmamalıdır.92-98 ve multiplanar kesitlerde interaktif görüntülemeye imkan Derneğinin (EADMFR) hazırladığı ve FP7 projelerinden (2007-2012) olan ve Avrupa Birliği ve belli hacimlerde kümelenmesine olanak sağlayarak lateral Avrupa sefalometrik imaj vb görüntülerin oluşturulmasına imkan Radyasyondan Korunma Komisyonu’nun desteklediği vermesi, elde edilen görüntülerle üç boyutlu hacimsel projenin sonucunda “Cone beam CT for dental and planlamaya ve değişiklik yapılmasına izin vermesi maxillofacial radiology evidence based guidelines,” KIKT’nin başlıca avantajlarıdır. 7,11,17,100 KIKT’nin dezavantajları ise şu şekilde sıralanabilir; isimli bir yönerge oluşturmuştur. Bu yönergede doz ve scatter radyasyonu101 ve x-ışını alan dedektörlerinin dinamik KIKT uygulamaları için detaylı bilgiler verilmektedir. Avrupa radyasyondan korunma komisyonun kabul alanlarının sınırlı olması sebebi ile, “tepesi kesik” görüntü hastanın tedavisine yeni bir bilgi katacak ise alınması ligament aralığı gibi ince dental yapıların ankiloz veya artifaktı6, “ışın sertleştirme” artifaktları102 ve periodontal ettiği bu yönergeye göre KIKT incelemelerinin sadece rezorpsiyon açısından teşhisinde dental BT ye oranla gerektiği ve rutin olarak KIKT alınmasının kabul yetersiz kalmasıdır103. KIKT yüksek uzaysal çözünürlükten edilemez olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte hastanın genç ve çocuk hasta olması KIKT incelemelerinde çok dolayı harekete karşı aşırı duyarlı olduğu için çocuk veya erişkinlerde bu incelemeler lokalize ve genel incelemeler rahatsızlığı olan hastaların hareket etmelerinden dolayı stresli hastaların, klostrofobik hastaların, nöromuskuler dikkatli olunmasını gerektirmektedir. Çocuklarda ve genç artifaktlara neden olabilmektedir. 11,104-105 olarak ayrılmaktadır. Lokalize incelemelerde gömülü diş veya dişlerdeki rezorpsiyonların belirlenmesinde geleneksel radyografilerden bilgi elde edilemiyorsa KIKT kullanılması ve bununda en düşük FOV alanında olması gerektiği belirtilmektedir. Ortodontik uygulamalar amacıyla özellikle bütün kraniofasiyal bölgeyi içine alan genel incelemelerin kesinlikle rutin olarak kullanılmaması gerektiğinin altı çizilmiştir.99 TEŞEKKÜR SONUÇ Bu derlemenin hazırlanmasındaki yardımlarından Düşük radyasyon dozu, daha kısa tarama zamanı, dolayı Dr. Murat İçen’e teşekkür ederim. düşük maliyet, kolay kullanım, daha az imaj artifaktı olması, 14 D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. Planning Concepts. Dent Clin North Am 2011, 55: 515–536. 23. Naitoh M, Yamada S, Noguchi T, Ariji E, Nagao J, Mori K, Kitasaka T, Suenaga Y. Three-dimensional display with quantitative analysis in alveolar bone resorption using cone-beam computerized tomography for dental use: a preliminary study. Int J Periodontics Restorative Dent. 2006, 26(6): 607-612. 24. Tsurumachi T, Honda K. A new cone beam computerized tomography system for use in endodontic surgery. Int Endod J 2007, 40(3): 224-232. 25. Tyndall DA, Rathore S. Cone-Beam CT Diagnostic Applications: Caries, Periodontal Bone Assessment, and Endodontic Applications. Dent Clin North Am 2008, 52: 825–841. 26. Williams WG, Lo LJ, Chen YR. The LeFort I-palatal split approach for skull base tumors: Efficacy, complications, and outcome. Plast Reconstr Surg 1998, 102: 2310-2319. 27. Ziegler CM, Woertche R, Brief J, Hassfeld S. Clinical indications for digital volume tomography in oral and maxillofacial surgery. Dentomaxillofac Radiol 2002, 31(2): 126-130. 28. Orth RC, Wallace MJ, Kuo MD. Technology Assessment Committee of the Society of Interventional Radiology. C-arm cone-beam CT: general principles and technical considerations for use in interventional radiology. J Vasc Interv Radiol 2008, 19(6): 814-820. 29. Dreiseidler T, Ritter L, Rothamel D, Neugebauer J, Scheer M, Mischkowski RA. Salivary calculus diagnosis with 3-dimensional conebeam computed tomography. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2010, 110(1): 94-100. 30. Pauwels R, Beinsberger J, Collaert B, Theodorakou C, Rogers J, Walker A, Cockmartin L, Bosmans H, Jacobs R, Bogaerts R, Horner K, The Sedentexct Project Consortium. Effective dose range for dental cone beam computed tomography scanners. Eur J Radiol2012, 81(2): 267-271. 31. Qu XM, Li G, Ludlow JB, Zhang ZY, Ma XC. Effective radiation dose of ProMax 3D cone-beam computerized tomography scanner with different dental protocols. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2010, 110(6): 770-776. 32. Orhan K, Aksoy U, Kalender A. Cone-beam computed tomographic evaluation of spontaneously healed root fracture. J Endod 2010, 36(9): 1584-1587. 33. Orhan K, Bayındır H, Aksoy S, Seker BK, Berberoğlu A, Ozan O. Numb chin syndrome as a manifestation of possible breast cancer metastasis around dental implants. J Craniofac Surg 2011, 22(3): 942-945. 34. Scarfe WC, Farman AG. What is cone-beam CT and how does it work? Dent Clin North Am 2008, 52(4): 707-730. 35. Orhan K, Uyanık LO, Erkmen E, Kilinc Y. Unusually severe limitation of the jaw attributable to fibrodysplasia ossificans progressiva: a case report with cone-beam computed tomography findings. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2011, 112(3): (Baskıda) 36. Hilgers ML, Scarfe WC, Scheetz JP, Farman AG. Accuracy of linear temporomandibular joint measurements with cone beam computed tomography and digital cephalometric radiography. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2005, 128: 803-811. 37. Lascala CA, Panella J, Marques MM. Analysis of the accuracy of linear measurements obtained by cone beam computed tomography (CBCTNewTom). Dentomaxillofac Radiol 2004, 33, 291-294. 38. Walker L, Enciso R, Mah J. Three-dimensional localization of maxillary canines with cone-beam computed tomography. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2005, 128(4): 418-423. 39. Ueki K, Hashiba Y, Marukawa K, Okabe K, Alam S, Nakagawa K, Yamamoto E. Assessment of pterygomaxillary separation in Le Fort I Osteotomy in class III patients. J Oral Maxillofac Surg2009, 67(4): 833839. 40. Einarsdóttir H, Karlsson M, Wejde J, Bauer HC. Diffusion-weighted MRI of soft tissue tumours. European Radiology 2004, 14(6): 959-963. 41. Genovese E, Canì A, Rizzo S, Angeretti MG, Leonardi A, Fugazzola C. Comparison between MRI with spin-echo echo-planar diffusionweighted sequence (DWI) and histology in the diagnosis of soft-tissue tumours. Radiol Med2011, 116(4): 644-656. Bou Serhal C, Jacob R, Gijbels F, Bosmans H, Hermans R, Quirynen M, van Steenberghe D. Absorbed doses from spiral CT and conventional spiral tomography: a phantom vs. cadaver study. Clinical Oral Implants Research 2001, 12: 473–478. Dula K, Mini R, Lambrecht JT, Van der Stelt PF, Sehneeberger P, Sanderink GCH, Buser D. Hypothetical mortality risk associated with spiral tomography of the maxilla and mandible prior to endosseous implant treatment, Eur J Oral Sci 1997, 105: 123-129. Dula K, Mini R, Van der Stelt PF, Sanderink GC, Schneeberger P, Buser D. Comparative dose measurements by spiral tomography for preimplant diagnosis: the Scanora machine versus the Cranex Tome radiography unit Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2001, 91(6): 735-742. Arai, Y, Tammisalo E, Iwai K, Hashimoto, K, Shinoda K. Development of a compact computed tomographic apparatus for dental use. Dentomaxillofac Radiol 1999, 28: 245-248. Sukovic P. Cone beam computed tomography in craniofacial imaging. Orthod Craniofac Res 2003, 6 (Suppl. 1): 31–36. Mozzo P, Procacci, C, Tacconi A, Martini PT, Andreis IA. A new volumetric CT machine for dental imaging based on the cone-beam technique: preliminary results. Eur Radiol 1998, 8(9): 1558-1564. Mah JK, Danforth RA, Bumann A, Hatcher D. Radiation ab-sorbed in maxillofacial imaging with a new dental computed tomography device. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2003, 96: 508-513. Araki K, Maki K, Seki K, Sakamaki K, Harata Y, Sakaino R Okano T, Seo K. Characteristics of a newly developed dentomaxillofacial X-ray cone beam CT scanner (CB MercuRay ™): system configuration and physical properties. Dentomaxillofac Radiol 2004: 33, 51-59. Suomalainen A, Vehmas T, Kortesniemi M, Robinson S, Peltola J. Accuracy of linear measurements using dental cone beam and conventional multislice computed tomography. Dentomaxillofac Radiol 2008, 37(1): 10-17. White SC, Pharoah MJ. Oral Radiology Principles and Interpretation. 6th edition. 2009, s: 36-207. Scarfe WC, Farman AG. What is cone-beam CT and how does it work? Dent Clin North Am 2008, 52(4): 707-730. Hatcher DC. Operational principles for cone-beam computed tomography. J Am Dent Assoc 2010, 141 (Suppl 3): 3S-6S. HPA Centre for Radiation; 2010 Guidance on the Safe Use of Dental Cone Beam CT (computed Tomography) Equipment Cho P, Johnson RH, Griffin TW. Cone-beam CT for radio-therapy applications. Physics in Medicine and Biology 1995, 40: 1863-1883. Baba R, Konno Y, Ueda K, Ikeda S. Comparison of flat-panel detector and image-intensifier detector for cone-beam CT. Comput Med Imaging Graph 2002, 26(3): 153-158. Baba R, Ueda K, Okabe M. Using a flat-panel detector in high resolution cone beam CT for dental imaging. Dentomaxillofac Radiol 2004, 33(5): 285-290. Scarfe WC, Farman AG, Sukovic P. Clinical applications of cone-beam computed tomography in dental practice. J Can Dent Assoc2006, 72(1): 75-80. Patel S, Dawood A, Ford TP, Whaites E. The potential applications of cone beam computed tomography in the management of endodontic problems. Int Endod J 2007, 40(10): 818-830. Aya Y, Mika OY, Tsukaso S, Yoshihiko H, Takamichi O, Koji T, Mamoru W, Shigeru M, Hakubun Y, Kanichi N, Yasutomo Y.: Cone- beam CT (CB Throne®) Applied to Dentomaxillofacial Region, Bull Dent Coll (2006) 47(3):133-141 Erickson, M., Caruso, JM. Leggitt, L (2003) Newtom QR-DVT 9000 imaging used to confirm a clinical diagnosis of iatrogenic mandibular nerve paresthesia. J Calif Dent Assoc.31(11); 843-5. Cotton TP, Geisler TM, Holden DT, Schwartz SA, Schindler WG. Endodontic applications of cone-beam volumetric tomography. J Endod 2007, 33(9): 1121-1132. Ganz SD. Cone Beam Computed To mography–assisted Treatment 15 7tepe klinik 2012-3 42. Hill M, Chandra RK, Kern RC. Approaches to the pterygopalatine space. Caldwell-Luc and beyond. Operative Techniques in Otolaryngology 2010, 21(2): 117-121. 43. Orhan K, İçen M, Paksoy CS, Arslan A, Oztas B. Fronto-orbital sphenoethmoidal fibrous dysplasia. Oral Radiology 2009, 25(2): 135141. 44. Scarfe WC, Farman AG, Sukovic P. Clinical applications of cone-beam computed tomography in dental practice. J Can Dent Assoc2006, 72(1): 75-80. 45. Krennmair G, Ulm C, Lugmayr H: Maxillary sinus septa: incidence, morphology and clinical implications. J Craniomaxillofac Surg 1997; 25:261–265. 46. Krennmair G, Ulm GW, Lugmayr H, Solar P: The incidence, location, and height of maxillary sinus septa in the edentulous and dentate maxilla. J Oral Maxillofac Surg 1999; 57:667-771. 47. Kasabah S, Slezak R, Simunek A, Krug J, Lecaro MC: Evaluation of the accuracy of panoramic radiograph in the definition of maxillary sinus septa. Acta Medica 2002; 45:173–175. 48. Naitoh M, Suenaga Y, Kondo S, Gotoh K, Ariji E: Assessment of maxillary sinus septa using cone-beam computed tomography: etiological consideration. Clin Implant Dent Relat Res 2009; 11 (Suppl 1):52-58. 49. Velasquez-Plata D, Hovey LR, Peach CC, Alder ME: Maxillary sinus septa: A 3- dimensional computerized tomographic scan analysis. Int J Oral Maxillofac Implants 2002; 17:854-860. 50. Mongini F. The importance of radiography in the diagnosis of TMJ dysfunction: a comparative evaluation of transcranial radiographs and serial tomography. J Prosthet Dent. 1981; 45:186 51. White SC Pharoah M. Oral Radiology – Principles and Interpretation. Mosby; 2004. 52. Wiese M,. Svensson P, Bakke M, List T, Hintze H, Petersson A, Knutsson K, Wenzel A. Association between the temporomandibular joint symptoms, signs and clinical diagnosing using the RDC/TMD and radiographic findings in temporomandibular joint tomograms. J Orofac Pain 2008;22: 239-251 53. Hintze H, Wiese M, Wenzel A. Cone beam CT and conventional tomography for the detection of morphological temporomandibular joint changes. Dentomaxillofacial Radiology 2007;36:192-197 54. Hussain AM, Packota G, Major PW, Flores-mir C. Role of different imaging modalities in assessment of temporomandibular joint erosions and osteophytes: a systematic review. Dentomaxillofacial Radiology 2008;37:63–71 55. Trvdy P. Methods of imaging in the diagnosis of temporomandibular joint Disorders. Biomed Pap Med Fac Univ Palacky Olomouc Czech Repub. 2007;151(1);: 33_136. 56. Hayashi T, Ito, J, Koyama J. Detectability of anterior displacement of the articular disc in the temporomandibular joint on helical computed tomography. The value of open mouth position. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 1999; 88; 106–111 57. Cara ACB, Gaia BF, Perrella A., Oliveira, JVO, Lopes PML, Cavalcanti MGP. Validity of single- and multislice CT for assessment of mandibular condyle lesions. Dentomaxillofacial Radiology 2007;36:24–27. 58. Honda K, Larheim TA. Maruhashi, K. Matsumoto K. Iwai K. Osseous abnormalities of the mandibular condyle: diagnostic reliability of cone beam computed tomography compared with helical computed tomography based on an autopsy material. Dentomaxillofacial Radiology 2006;35:152-157 59. Alexiou KE, Stamatakis HC, Tsiklakis K. Evaluation of the severity of temporomandibular joint osteoarthritic changes related to age using cone beam computed tomography. Dentomaxillofacial Radiology 2009;38:141–147 60. Freedman A, Horowitz I. Complications after apicoectomy in maxillary premolar and molar teeth. Int J Oral Maxillofac Surg 1999;28:192-194. 61. Huumonen S, Kvist T, Gröndahl K, Molander A. Diagnostic value of computed tomography in re-treatment of root fillings in maxillary molars. Int Endod J 2006;39:827-833. 62. Rigolone M, Pasqualini D, Bianchi L, Berutti E, Bianchi SD. Vestibular surgical access to the palatine root of the superior first molar: “low-dose cone-beam” CT analysis of the pathway and its anatomic variations. J Endod 2003;29(11):773-775. 63. Kalender A, Aksoy A, Basmacı F, Orhan K, Orhan AI. Cone-beam computed tomography analysis of the vestibular surgical pathway to the palatine root of the maxillary first molar. Eur J Dent, 2013 Jan, Article In press. 64. Tsurumachi T, Honda K. A new cone beam computerized tomography system for use in endodontic surgery. Int Endod J2007, 40(3): 224-232. 65. Greiner M, Greiner A, Hirschfelder U. Variance of landmarks in digital evaluations: comparison between CT-based and conventional digital lateral cephalometric radiographs. J Orofac Orthop 2007, 68(4): 290298. 66. Pohlenz P, Blessmann M, Blake F, Heinrich S, Schmelzle R, Heiland M. Clinical indications and perspectives for intraoperative cone-beam computed tomography in oral and maxillofacial surgery. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2007;103:412-7 67. Aboudara CA, Hatcher D, Nielsen IL, Miller A. A three-dimensional evaluation of the upper airway in adolescents. Orthod Craniofac Res 2003, 6 (Suppl 1): 173-175. 68. Maki K, Inou N, Takanishi A, Miller AJ. Computer-assisted simulations in orthodontic diagnosis and the application of a new cone beam X-ray computed tomography. Orthod Craniofac Res 2003, 6(Suppl 1): 95– 101. 69. Sukovic P. Cone beam computed tomography in craniofacial imaging. Orthod Craniofac Res 2003, 6 (Suppl. 1): 31–36. 70. Garrett BJ, Caruso JM, Rungcharassaeng K, Farrage JR, Kim JS, Taylor GD. Skeletal effects to the maxilla after rapid maxillary expansion assessed with cone-beam computed tomography. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2008, 134(1), 8-9. 71. Lagravère MO, Gordon JM, Guedes IH, Flores-Mir C, Carey JP, Heo G, Major PW. Reliability of traditional cephalometric landmarks as seen in three-dimensional analysis in maxillary expansion treatments. Angle Orthod 2009, 79(6): 1047-1056. 72. Zhao Y, Nguyen M, Gohl E, Mah JK, Sameshima G, Enciso R. Oropharyngeal airway changes after rapid palatal expansion evaluated with cone-beam computed tomography. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2010, 137: 71-78. 73. Korbmacher H, Kahl-Nieke B, Schöllchen M, Heiland M. Value of two cone-beam computed tomography systems from an orthodontic point of view. J Orofac Orthop 2007, 68(4): 278-289. 74. Oz U, Orhan K, Abe N. Comparison of linear and angular measurements using two-dimensional conventional methods and three-dimensional cone beam CT images reconstructed from a volumetric rendering program in vivo. Dentomaxillofac Radiol 2011, 40(8): 492-500. 75. Baumgaertel S, Palomo JM, Palomo L, Hans MG. Reliability and accuracy of cone-beam computed tomography dental measurements. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2009, 136(1), 19-25. 76. Periago DR, Scarfe WC, Moshiri M, Scheetz JP, Silveira AM, Farman AG. Linear accuracy and reliability of cone beam CT derived 3-dimensional images constructed using an orthodontic volumetric rendering program. Angle Orthod 2008, 78: 387-395. 77. Pinsky HM, Dyda S, Pinsky RW, Misch KA, Sarment DP. Accuracy of three-dimensional measurements using cone-beam CT. Dentomaxillofac Radiol 2006, 35(6), 410-416. 78. Cevidanes L, Oliveira AE, Motta A, Phillips C, Burke B, Tyndall D. Head orientation in CBCT-generated cephalograms. Angle Orthod 2009, 79(5): 971-977. 79. Farman AG, Scarfe WC. Development of imaging selection criteria and procedures should precede cephalometric assessment with cone-beam computed tomography. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2006, 130(2): 257-265. 80. Kumar V, Ludlow JB, Mol A, Cevidanes L. Comparison of conventional and cone beam CT synthesized cephalograms. Dentomaxillofac Radiol 2007, 36: 263-269. 16 D i ş H e k i m l i ğ i n d e K o n i k I ş ı n l ı K o m p u t e r i z e To m o g r a f i n i n ( K I K T ) Ye r i v e Ö n e m i 81. Moreira CR, Sales MA, Lopes PM, Cavalcanti MG. Assessment of linear and angular measurements on three-dimensional cone-beam computed tomographic images. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2009, 108(3): 430-436. 82. van Vlijmen OJ, Bergé SJ, Swennen GR, Bronkhorst EM, Katsaros C, Kuijpers-Jagtman AM. Comparison of cephalometric radiographs obtained from cone-beam computed tomography scans and conventional radiographs. J Oral Maxillofac Surg2009, 67: 92-97. 83. van Vlijmen OJ, Maal T, Bergé SJ, Bronkhorst EM, Katsaros C, Kuijpers-Jagtman AM. A comparison between 2D and 3D cephalometry on CBCT scans of human skulls. Int J Oral Maxillofac Surg 2010, 39(2): 156-160. 84. Hilgers ML, Scarfe WC, Scheetz JP, Farman AG. Accuracy of linear temporomandibular joint measurements with cone beam computed tomography and digital cephalometric radiography. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2005, 128: 803-811. 85. Suomalainen A. Cone beam computed tomography in Oral Radiology. Academic Dissertation 2010, Helsinki University, Helsinki. 86. 86. Hassan B, van der Stelt P, Sanderink G. Accuracy of threedimensional measurements obtained from cone beam computed tomography surface-rendered images for cephalometric analysis: influence of patient scanning position. Eur J Orthod2009, 31, 129–134 87. Cattaneo PM, Bloch CB, Calmar D, Hjortshøj M, Melsen B. Comparison between conventional and cone-beam computed tomographygenerated cephalograms. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2008, 134(6):798-802. 88. Grauer D, Cevidanes LS, Styner MA, Heulfe I, Harmon ET, Zhu H, Proffit WR. Accuracy and landmark error calculation using cone-beam computed tomography-generated cephalograms. Angle Orthod 2010, 80(2): 286-294. 89. Kumar V, Ludlow J, Soares Cevidanes L.H. ve Mol A. In vivo comparison of conventional and cone beam CT synthesized cephalograms. Angle Orthod 2008, 78(5): 873-879. 90. 90. Brown AA, Scarfe WC, Scheetz JP, Silveira AM, Farman AG. Linear accuracy of cone beam CT derived 3D images. Angle Orthod 2009, 79: 150-157. 91. Yamashina A, Tanimoto K, Sutthiprapaporn P, Hayakawa Y. The reliability of computed tomography (CT) values and dimensional measurements of the oropharyngeal region using cone beam CT: comparison with multidetector CT. Dentomaxillofac Radiol 2008, 37: 245-251. 92. Ludlow JB, Ivanovic M, Hill C. Comparative dosimetry of dental CBCT devices and 64-slice CT for oral and maxillofacial radiology. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 2008;106:106-14 93. Ludlow JB, Davies-ludlow LE, Brooks SL, Howerton WB, Dosimetry of 3 CBCT devices for oral and maxillofacial radiology: CB Mercuray, NewTom 3G and i-CAT Dentomaxillofac Radiol. 2006; 35:219-226. Nalçaci R, Oztürk F, Sökücü O. A comparison of two-dimensional radiography and three-dimensional computed tomography in angular cephalometric measurements. 94. Dentomaxillofac Radiol. 2010; 39: 100-106. 95. Ludlow JB, Gubler M, Cevidanes L, Mol A. Precision of cephalometric landmark identification: cone-beam computed tomography vs conventional cephalometric views. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2009; 136: 312-313. 96. Grauer D, Cevidanes LS, Proffit WR. Working with DICOM craniofacial images. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2009; 136: 460-470. 97. Lopes PM, Moreira CR, Perrella A, Antunes JL, Cavalcanti MG. 3-D volume rendering maxillofacial analysis of angular measurements by multislice CT. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral RadiolEndod. 2008; 105: 224-230 98. Silva MA, Wolf U, Heinicke F, Bumann A, Visser H, Hirsch E. Cone Beam computed tomograph for routine orthodontic treatment planning: a radiation dose evaluation. Am Orthod Dentofacial Orthop 2008: 133: 640.e1-640e.5. 99. European Commission Radiation Protection Document No 172. Cone 100. 101. 102. 103. 104. 105. 106. 107. 17 beam CT for dental and maxillofacial radiology. Evidence Based Guidelines, 2012. Ludlow JB, Davies-Ludlow LE, Brooks SL. Dosimetry of two extraoral direct digital imaging devices: NewTom cone beam CT and Orthophos Plus DS panoramic unit. Dentomaxillofac Radiol 2003, 32(4): 229-234. Endo M, Tsunoo T, Nakamori N, Yoshida K. Effect of scattered radiation on image noise in cone beam CT. Med Phys 2001, 28: 469. Loubele M, Maes F, Schutyser F, Marchal G, Jacops R, Suetens P. Assessment of bone segmentation quality of cone-beam CT versus multislice spiral CT: a pilot study. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2006, 102(2): 225-234. Holberg C, Steinhäuser S, Geis P, Rudzki-Janson I. Cone-beam computed tomography in orthodontics: benefits and limitations. J Orofac Orthop 2005, 66(6): 434-44. De Cock J, Mermuys K, Goubau J, Van Petegem S, Houthoofd B, Casselman JW. Cone- beam computed tomography: a new low dose, high resolution imaging technique of the wrist, presentation of three cases with technique. Skeletal Radiol 2012, 41(1): 93-96. Thomas SL. Application of cone-beam CT in the office setting. Dent Clin North Am 2008, 52(4): 753-759. Miracle AC ve Mukherji SK. Conebeam CT of the head and neck, part 2: clinical applications. American Journal of Neuroradiology 2009, 30(7): 1285-1292. ConeBeam Scanners, (2012) http://www.conebeam.com/scanners Olgu Raporu ÖZET İnternal Kök Rezorpsiyonlu Bir Dişin MTA ile Tedavisi: Olgu Raporu İnternal kök rezorpsiyonu, yıkım faaliyetleri sonucunda intraradiküler dentin ve dentinal tübüllerin kanal duvarlarının orta ve apikal üçlü boyunca yok olmasıdır. İnternal rezorpsiyon daimi dişlerde nadir görülen bir durumdur. Genellikle semptomsuzdur ve radyografik muayene sırasında görülerek tanı konulmaktadır. Bu olgu raporunda, üst çene sol kesici dişin kök kanalının koronal orta üçlü kısmında oluşan defektin MTA ile onarımı ve sonrasında devital beyazlatma ile tamamlanan tedavisi sunulmuştur. Anahtar kelimeler: İnternal kök rezorpsiyonu, MTA, devital beyazlatma. Yrd. Doç. Dr. Sadullah Kaya SUMMARY Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı Internal root resorption is the progressive destruction Araş. Görv. Suzan Bali of intraradicular dentin and dentinal tubules along the Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı middle and apical thirds of the canal walls as a result of clastic activities. Internal resorption is a rare condition in permanent teeth. It is usually with no sign and generally diagnosed coincidentally during radiographic examination. Mineral trioxide aggregate (MTA) repair of a maxillary central tooth with an inflammatory resorptive defect in the coronal third of the root canal and the treatment results after devital bleaching are presented in this case report. Key words: Internal root resorption, MTA, devital bleaching. GİRİŞ Kök rezorpsiyonu yıkım aktivitesi sonucu diş sert dokularında oluşan doku kaybıdır. Etiyolojisinde patolojik veya fizyolojik etkenler rol oynayabilir.1 Kök yüzeyindeki defektin çevre dokular ile ilişkisine ve lokalizasyonlarına göre eksternal ve internal kök resopsiyonu (İKR) olarak sınıflandırılırlar.2 İKR’ye pulpa dokusunun kronik enflamasyonu, yapılan restoratif işlemler, herpes zoster virüsü, invajine singulum gibi durumlar sebep gösterilmektedir.3,4 İKR tanısı konulduktan sonra genellikle tedavisi endodontik yaklaşımdır. Rezorpsiyon alanı oval şekildedir ve tedavi edilmedikçe ilerler. Bu Yazışma Adresi nedenle endodontik tedavi yaparken enfekte doku Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi materyaller ile doldurulmalıdır.5 İKR’de dentinin pH’ı Yrd. Doç. Dr. Sadullah KAYA tamamen uzaklaştırılmalı ve kök kanalları uygun Endodonti Anabilim Dalı, Diyarbakır arttığı için (yaklaşık olarak pH=8-10) osteoklastik aktivite artar ve yıkım olayı hızlanır. Bu durumu nötralize etmek E-posta: [email protected] 18 İ n t e r n a l K ö k R e z o r p s i y o n l u B i r D i ş i n M TA i l e Te d a v i s i : O l g u R a p o r u için kanal içi pansumanda en sık kalsiyum hidroksit ESPE, Seefeld, Almanya) ile kapatıldı ve hasta 1 gün kullanılır. Diğer yandan bu tür olguların çözümünde sonrasına çağrıldı. Bu seansta geçici restorasyon ve 6 Mineral Trioxide Aggregate (MTA) başarılı sonuçlar nemli pamuk uzaklaştırıldıktan sonra ışıkla sertleşen vermektedir. MTA biyouyumlu bir materyal olmasının yanı akışkan kompozit (3M ESPE, ABD) mine-sement sıra defekt bölgesini hermetik olarak kapatabilme özelliği sınırının 2 mm altında yer alacak şekilde yerleştirildi. ile yıkıma uğramış periradiküler dentinin iyileşmesini Devital beyazlatma ajanı olarak 3’er gün arayla 2 seans sağlayabilmektedir.7 sodyum perborat ve %30’luk hidrojen peroksit karışımı Bazı olgularda rezorpsiyona bağlı olarak devital (Proderma, Piracicaba, Brezilya) ile hazırlanan pat olan dişlerin kuronunda renkleşme meydana gelir ve kuron kavitesine yerleştirildi. Son seansta beyazlatma bu durum hastada estetik problemlere neden olur. patı uzaklaştırıldı. Peroksit artıklarını uzaklaştırmak ve Endodontik tedaviyi takiben dişe devital beyazlatma nötralizasyonu sağlamak için kaviteye önce % 34,5’lik uygulanarak dişin rengi eski durumuna getirilebilir. ortofosforik asit (Vococid, VOCO, Almanya) uygulandı ve Devital beyazlatmada en sık olarak uygulanan ajanlar kavite yıkanarak kurutuldu. Ardından kalsiyum hidroksit sodyum perborat ve hidrojen peroksit karışımıdır. tozu yerleştirildi ve geçici restorasyon materyali ile 8 Bu olgu raporunda, internal rezorpsiyon gelişen kapatıldı. Hasta 24 saat sonrasına çağrıldı. Son seansta bir dişin endodontik olarak tedavi edilmesi ve buna kavite tekrar yıkanıp kurutuldu. Daimi restorasyon için bağlı olarak oluşan renk değişikliğinin giderilmesi ile tamamlanan amaçlanmaktadır. tedavinin sonuçlarının kaviteye önce 15 sn % 34,5’lik ortofosforik asit uygulandı. bildirilmesi Yıkanıp kurutulduktan sonra bonding ajan olarak Clearfil SE Bond (Kuraray, Japonya) üretici firmanın önerilerine göre yerleştirildi. Ardından kuron kavitesi ışıkla sertleşen OLGU kompozit reçine (3M ESPE, ABD) dolgu materyali ile Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti dolduruldu ve tedavisi bitirildi (Resim 3,4). Tedavinin Kliniği’ne dişinde renkleşme şikayeti (Resim 1) ile gelen 24 yaşındaki bayan hastanın üst sol orta kesici dişinden alınan periapikal radyografisinde kökün 1/3’lük koronal kısmında internal rezorpsiyon (Resim 2) olduğu tespit edildi. Kanal giriş kavitesi açılan dişin kanal boyu #15 Ktipi eğe (Dentsply Tulsa, Oklahoma City, OK) ile tespit edildikten sonra çalışma boyu 1 mm kısa tutularak kök kanalı ProTaper eğeler (Dentsply Maillefer, Ballaigues, Switzerland) ile F3’e kadar genişletilip şekillendirildi. Her eğe değişiminde irrigasyon solusyonu olarak %2.5’lik Resim 1: Üst sol orta kesici dişte meydana gelen renkleşme. NaOCl kulanılırken, son eğe değişiminde şelasyon ajanı olarak %17’lik EDTA (Sigma Chemical Co., St. Louis, MO) kullanıldı. Final irrigasyonu olarak tekrar NaOCl kullanıldı ve ardından distile su ile kanal yıkandıktan sonra kağıt konlar ile kurutuldu. İlk seans kök kanalına distile su ile karıştırılan kalsiyum hidroksit (Ultracal, Amerika) patı gönderildi ve hasta 15 gün sonraya çağrıldı. İkinci seans kök kanalı tekrar yıkanıp kurutuldu. Resim 2: Kuronal 1/3’lük kısma yakın bölgede oluşan İKR’nin radyografik görünümü. Defekt bölgesine kadar kök kanalı Gutta perka (F3) ve kalsiyum hidroksit içerikli (Sealapex, Kerr, İtalya) kanal patı ile dolduruldu. Rezorpsiyon olan bölgeye MTA (Mineral Trioxide Aggregate, Dentsply, Tulsa Dental) yerleştirildi. Üzerine nemli pamuk bırakılarak kanal kavitesi geçici restorasyon materyali ile (Cavit, 19 7tepe klinik 2012-3 bitiminden bir yıl sonraki radyografik kontrolde (Resim 5) herhangi bir patolojik bulguya rastlanmadı. Başlangıçta radyografide görünen internal rezorpsiyonlu radyolusent alan MTA uygulandıktan sonra ilerleme göstermedi. Ağız içi muayenede diş kuronunda renkleşme görülmedi (Resim 6). Resim 3: Endodontik tedavi sonrası rezorpsiyon alanının MTA ile doldurulmasının periapikal radyografideki görünümü. TARTIŞMA İKR pulpa boşluğunda dentin kaybına bağlı olarak oluşan ve sinsi ilerleyen patolojik bir süreç olarak bilinmektedir. Kök kanallarında oval bir şekilde genişleme oluştuğu ve bu durumun genellikle radyografik olarak tespit edilebildiği bilinmektedir.9 İKR tanısında dikkate alınan 4 temel faktör bulunmaktadır10: -Dişin kuronunda görülen renkleşme -Radyografik inceleme -Işık mikroskobu bulguları -Elektron mikroskobu bulguları Işık mikroskobu ile pulpal-dentininin yüzeyindeki Resim 4: Devital beyazlatma uygulanan dişte renk değişiminin giderilmesi. rezorpsiyon bölgelerinde, dentin yıkımları, baskın lenfositler, makrofajlar ve bazı lökositlerin infiltrasyonu ile farklı seviyelerdeki pulpa dokusunun iltihaplanması tespit edilebilmektedir. Elektron mikroskobu ile pulpal-dentin duvarlarında 50 µm’ye kadar meydana gelen rezorpsiyon alanları görülebilmektedir.10 Bu olgu raporunda diş renkleşmesi ve İKR görüldü. Endodontik tedavi aşamasında kök kanalı kalsiyum hidroksit ile pansuman edildi. Kalsiyum hidroksit antibakteriyel etkinliğe sahip olmasının yanı sıra, debris Resim 5: Tedaviden bir yıl sonraki radyografik görünüm. artıklarını çözme ve alkali pH’a sahip olması nedeni ile çevre dokularda nötralizasyonu sağlama ve olası bir periodontal kanamayı durdurma özelliğine sahiptir.11 Önceleri İKR tedavisinde gutta-perka, çinko oksit ojenol ve amalgam alaşımları gibi farklı materyaller daha çok kullanılmaktaydı. Ancak Culbreath ve ark.’na göre,12 bu tür materyallerin kullanımı çok avantajlı olmadıkları gibi diş renkleşmelerine yol açan önemli etkenler olabilirler. Son yıllarda Torabinejad ve ark.7 tarafından geliştirilen MTA materyali, endodontide rezorpsiyon alanlarının tamirinde, perforasyon bölgelerinin kapanmasında, kuafaj materyali olarak, apikal tıkaç ve kanal giriş kavitelerinin Resim 6: Üst sol orta kesici dişin tedaviden bir yıl sonraki ağız içi görünümü. kapanmasında etkili bir materyal olarak kullanılmaktadır. Pulpa dokusunda meydana gelen osteoklastik aktivite pulpa boşluğundan kanal duvarlarına doğru oval şekilde bir genişlemeye neden olur ve bu durum dişin zamanla 20 İ n t e r n a l K ö k R e z o r p s i y o n l u B i r D i ş i n M TA i l e Te d a v i s i : O l g u R a p o r u devital olmasına yol açar.13 İKR görülen bu olgunun KAYNAKLAR yıl sonra yapılan kontrolde herhangi bir patolojik bulguya 2. 1. tedavisinde kalsiyum hidroksit ve MTA tercih edildi. Bir rastlanmadı. Diş neden devital renkleşmesi olan hastalarda önemli diş bir estetik problemdir. renkleşmesinin Bu kaygılara giderilmesinde nedenle 3. çeşitli konsantrasyonlardaki hidrojen peroksit ve karbamid peroksit gibi ajanlar kullanılmaktadır. 14,15 4. Hidrojen peroksit diş beyazlatma sırasında mine ve dentin dokusuna 5. penetre olarak etkinliğini gösterir.16,17 Derin mine ve dentin renkleşmelerinde de etkili bir özelliğe sahiptir. Nem varlığında bile dentin kanallarına çok iyi diffüze 6. hidrojen peroksit, periodontal doku nekrozuna ve buna 7. olabilir. Termokatalitik teknik ile birlikte uygulandığında bağlı olarak da sement rezorbsiyonuna neden olabilir. 18 Hidrojen peroksitin en büyük dezavantajlarından biri de 8. diş dokusu arasında mikro sızıntıya neden olmasıdır.17 9. tam olarak engelleyemediği rapor edilmektedir.17,19 Bu 10. pulpa boşluğuna penetre olarak restorasyon materyali ile Yapılan bazı çalışmalarda hiçbir materyalin mikro sızıntıyı olgu raporunda da bir yıl sonra alınan radyografide diş sert dokusu ile dolgu matreyali arasında bir radyolusent 11. alanın olduğu tespit edildi. Bu durum dolgu materyali ile kavite yüzeyi arasında bir sızıntının olduğunu düşündürdü. ve Sonuç olarak radyolojik İKR’de açıdan kullanılan MTA, değerlendirildiğinde 12. klinik 13. başarılı sonuçlar vermektedir. Devital beyazlatma ajanı olarak kullanılan hidrojen peroksit renkleşmeye uğramış 14. dişlerin beyazlatılmasında etkili olmakla birlikte, dolgu 15. materyali ile diş yüzeyi arasındaki adezyonu olumsuz etkileyebilmektedir. 16. 17. 18. 19. 21 Patel S, Pitt Ford TR. Is the resorption external or internal? Dent Update 2007;34:218–29. Andreasen JO. Review of root resorption systems and models: biology of root resorption and the homeostatic mechanisms of the periodontal ligament. In: Davidovitch Z, ed. Proceedings of the International Conference on the Biological Mechanisms of Tooth Eruption and Root Resorption. Birmingham, UK: Ebsco Media; 1988:9–21. Barclay CW. Root resorption: Aetiology, classification and clinical management. Dent Update 1993;20: 248-250. Kara İ, Özan F, Köşger HH, Göze F. Mandibular üçüncü molar dişte idyopatik kök resorpsiyonu:vaka raporu. Cumhuriyet Üniv Diş Hek Der 2009;12:39-41. Lyroudia KM, Dourou VI, Pantelidou OC, Labrianidis T, Pitas IK. Internal root resorption studied by radiography, stereomicroscope, scanning electron microscope, and computerized 3D reconstructive method. Dent Traumatol 2002; 18:148–152. Fuss Z, Tsesis I, Lin S. Root resorption – diagnosis, classification and treatment choices based on stimulation factors. Dent Traumatol 2003;19:175-182. Torabinejad M, Watson TF, Pitt Ford TR. Sealing ability of a mineral trioxide aggregate when used as a root end filling material. J Endod 1993;19:591–595. Attin T, Paque F, Ajam F, Lennon AM. Review of the current status of tooth whitening with the walking bleach technique. Int Endod J 2003;36:313–329. Jacobovitz M, de Lima RKP. Treatment of inflammatory internal root resorption with mineral trioxide aggregate: a case report. Int Endod J 2008;41:905-912. Singhal A, Gurtu A, Dua K. Endodontic management of internal resorptıve defect in maxillary central incisor: a case report. Annals and Essences of Dentistry 2010;2:82-85. Siqueira JF Jr, Lopes HP. Medicaçäo intracanal. In: Siqueira JF Jr, Lopes HP, eds. Endodontia: biologia e te´ cnica, 2nd edn. Rio de Janeiro: Guanabara Koogan, pp. 2004;581–618. Culbreath TE, Davis GM, West NM, Jackson A. Treating internal resorption using a syringeable composite resin. Journal of the American Dental Association 2004;131:493–495. A. Maini A, Durning P, Drage N. Resorption: within or without? The benefit of Cone-Beam Computed Tomography when diagnosing a case of an internal/ external resorption defect. British Dental Journal 2008;204:135-137. Haywood VB. Current status of nightguard vital bleaching. Compend Cont Educ Dent 2000;28:S10 –7., S48. Amato M, Serena Scaravilli M, Farella M, Riccitiello F. Bleaching teeth treated endodontically: long-term evaluation of a case series. J Endod 2006;32:376–378. Benetti AR, Valera MC, Mancini MN, Miranda CB, Balducci I. In vitro penetration of bleaching agents into the pulp chamber. Int Endod J 2004;37:120–124. Gokay O, Yilmaz F, Akin S, Tuncbilek M, Ertan R. Penetration of the pulp chamber by bleaching agents in teeth restored with various restorative materials. J Endod 2000;26:92-94. Rotstein I, Torek Y, Lewinstein I. Effect of bleaching time and temperature on the radicular penetration of hydrogen peroxide. Endod. Dent. Traumatol. 1991; 7:196-198. Owens BM, Rowland CC, Brown DM, Covington JS. Postoperative dental bleaching: effect of microleakage on Class V tooth colored restorative materials. J Tenn Dent Assoc 1998;78:36–40. Olgu Raporu ÖZET Alveolar Segment Kırığında Kırık Hattındaki Dişin Konservatif Tedavisi: Bir Olgu Raporu Alt çene kırıklarının tedavisinde oklüzyonun ve anatomik formun düzeltilmesi ve estetiğin sağlanması önem taşımaktadır. Bu tip kırıkların tedavisinin esas amacı kırık parçaları birbirine yaklaştırmak ve sabit bir şekilde bir arada tutmaktır. Bu olgu raporunda geçirdiği bir trafik kazası sonucu alt çene anterior bölgede segment kırığı olan ve kırık hattındaki dişlerde mobilite gözlenen bir olgunun konservatif tedavisi anlatılmaktadır. Olgunun tedavisinde kırık parçalar bir araya getirildikten sonra arch bar kullanılarak kırık parçalar sabitlenmiştir. Kırık hattındaki dişlere herhangi bir işlem uygulanmadan hasta düzenli aralıklarla kontrol edilmiştir. 18 ay sonra yapılan Yrd. Doç. Dr. Ediz Deniz kontrolde kırık hattındaki diş ve periapikal dokuların Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Anabilim Dalı iyileştiği ve mobilitenin olmadığı gözlenmiştir. Bu olgu raporunda mandibular anterior bölge kırığında, kırık hattında yer alan dişlerin geç tedavisi anlatılmaktadır. Doç. Dr. Mehmet Baybora Kayahan Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı Anahtar kelimeler: Mandibula process, vitalite, rezorpsiyon Dr. Müzeyyen Gerek kırığı, alveolar Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Endodonti Anabilim Dalı SUMMARY The treatment of the mandibular fractures includes restoration of a functional occlusion, anatomic form and facial esthetics. The main objectives of the treatment modality are reduction and fixation of the fractured segments. This case report presents the management of a fractured anterior mandible segment with mobile teeth in the fracture line. For the tretment of this case an arch bar was used for the fixation of the alveolar segments. The patient was controlled regularly. The teeth in the fracture line and their periapical tissues appeared to be normal and no mobility was detected at the 18 months recall. This case demonstrates the delayed management of the teeth in the fractured mandibular anterior region. Key words: Mandibular fracture, alveolar process, İletişim Adresi: vitality, resorption Müzeyyen Gerek Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi GİRİŞ Endodonti A.D. Çene kırıkları çoğunlukla alt çenede gözlenmekte Bağdat Cad. No: 238 Göztepe / İstanbul / Türkiye Tel: 0 216 363 60 44- 6461 ve bunların yaklaşık yarısında kırık hattında diş Faks: 0 216 363 62 11 çoğunlukla anterior ve premolar dişler bölgesinde [email protected] Kırık hattı marjinal kemikten dişlerin kök apeksine kadar bulunmaktadır.1 Alveolar kretin segment halinde kırıkları GSM: + 90 555 660 29 80 gözlenmekte ve bir veya daha fazla dişi içine almaktadır.1-3 E posta: [email protected] 22 A l v e o l a r S e g m e n t K ı r ı ğ ı n d a K ı r ı k H a t t ı n d a k i D i ş i n K o n s e r v a t i f Te d a v i s i : B i r O l g u R a p o r u her seviyede olabilmektedir1 ve dişlerin apekslerinden uzakta olabileceği gibi çoğu olguda Hastada yumuşak doku hasarı ve ağrı olduğu için dişlerin alveolar enfeksiyon kontrolü amacıyla antibiyotik ve analjezik parçaların birbirinden ayrıldığı ve okluzyonun bozulduğu dişlerde şiddetli ekstruzyon ve mobilite olduğu ve soketlerini de içine almaktadır.4 Klinik olarak kırık önerildi. Klinik inceleme sonucu 11,12,13 ve 14 nolu gözlenmektedir. tedavinin mümkün olmadığı gözlendi. Bu dişlerin 1,3,5 Alveolar segment kırıklarında kırık hattı radyografi çekimine karar verildi. 22 numaralı dişin kuron kırığı ile izlenebilmektedir.5 Bu olguların tanısının konulması nedeniyle restorasyonun mümkün olmadığı ve bu kırık parçaların yer değiştirmiş ve hareket ediyor olması nedenle çekilmesinin daha uygun olacağına karar verildi. nedeniyle kolaydır. Perküsyonda kırık hattındaki dişten Arch bar hasta ağzında yaklaşık 5 hafta süre ile kaldı alınan ses komşu dişten alınan sesten farklıdır ve kırık ve hasta 10 gün aralıklarla kontrol randevularına çağrıldı. hattındaki dişten alınan ses daha donuk ve belirsizdir. Bu randevularda splint serum fizyolojik ile yıkanarak Dişleri destekleyen kemikteki kırıklarda çoğunlukla temizlendi. dişlerin pulpaları, periodontal dokuları ve dişetinde Arch bar uygulandıktan 10 gün sonra 11, 12, 13, 14, Bu tip olgular birden fazla ve 22 numaralı dişler çekildi. 3 hafta sonraki kontrolde dokusunun kaybı, kök rezorpsiyonu ve pulpa nekrozu görüldü (Resim II). Tedavinin başlangıcından 5 hafta de hasar oluşmaktadır. 1 dokuyu içine aldığı için iyileşme sırasında destek kemik alınan radyografide kırık parçaların birbirine yaklaştığı gibi değişik komplikasyonlar gözlenebilmektedir. sonra arch bar çıkarıldı. Dişlerin vitalometrik muayeneleri 1,5 Bu olgu raporunda alt çene alveolar segment kırığı sonucu canlı oldukları görüldü. Dişetlerinde gingivitis olan bir hastanın geç tedavisi ve endodontik takibi belirtileri izlendi ve iki seans detertraj yapıldı. Hasta 3 sunulmaktadır. OLGU Otuz dokuz hafta, 5 hafta, 3 ay, 6 ay, 12 ay ve 18 aylık aralıklarla kontrol randevularına çağırıldı. Bu kontrollerde dişlerin yaşında bayan hasta vitaliteleri, mobiliteleri ve periodontal dokular kontrol dişlerinde edildi. Periapikal dokuların incelenmesi için radyografiler hareketlilik ve ağrı şikayeti ile Yeditepe Üniversitesi Diş alındı. Hekimliği Fakültesi’ne başvurdu. Hasta dört gün önce trafik kazası geçirdiğini ve yüzüstü düştüğünü bildirdi. Hastanın kazadan hemen sonra bir devlet hastanesine gittiği ve orada yapılan tetkikler sonucunda genel sağlık durumunun iyi olduğu ve o sırada dişlerinde ağrı hissetmediği için diş hekimine başvurmadığı öğrenildi. Hastanın klinik ve radyolojik muayenesinin ardından; 21 numaralı dişin avulse olduğu, 22 numaralı dişte servikal bölgenin altında kuron kırığı olduğu, 11, 12, 13 ve 14 nolu dişlerde şiddetli luksasyon ve 32, 31, 41, 42 ve 43 nolu dişlerde mobilite olduğu gözlendi. Alveolar Resim 1. Alt çene alveolar segment kırığı. 31 ve 42 nolu dişler arasında kırık hattı izlenmekte. segmentte kırık ve buna bağlı mobilite olduğu ve kırık hattının 31, 41 ve 42 nolu dişlerin apikal 1/3 bölgesinden geçtiği ancak dişlerin köklerini içermediği saptandı (Resim I). Bunun yanında dudak ve dişetlerinde yumuşak doku hasarına ve ekimoza rastlandı. Klinik ve radyografik muayeneden sonra bir tedavi planı oluşturuldu. Kırık parçaları bir arada tutmak ve mobil olan dişlerin hareketini engellemek için alt çeneye arch bar yerleştirildi ve 0.7 mm tel ile bağlandı. Dişleri eksternal kuvvetlerden korumak için hastaya yumuşak bir diyet önerildi ve ağız ve diş bakımı eğitimi verildi. Resim 2. Tedaviden 3 hafta sonra. Kırık parçaların birbirine yaklaştığı gözlenmekte. 23 7tepe klinik 2012-3 iyileşme gözlenmiştir. Bu tip olgularda tedavi sonrası komplikasyonların nedenleri arasında kırık parçaların düzgün olarak birleştirilmemesi, stabilizasyonun tam olarak sağlanamaması, antibiyotik tedavisinde başarısızlık, travma ve tedavi arasında geçen sürenin uzaması, kırık hattında dişlerin bulunması, cerrahi yetersizlik, hastanın uyumsuzluğu ve ilaç ya da alkol bağımlısı olması Aynı sayılabilir.11 zamanda rijit yapılması da infeksiyon riskini artırmaktadır. fiksasyon 12 Fonseca ve ark.5 alveolar segment kırıklarında en sık gözlenen komplikasyonların iç ve dış rezorpsiyon ve pulpa nekrozu olduğunu bildirmişlerdir. Bu olguda tedaviye geç başlanmış olması ve dişlerin apekslerinin kırık Resim 3. Tedaviden 18 ay sonra alveolar kemiğin tamamen iyileştiği gözlenmekte. hattında olması komplikasyon gelişme olasılığını artıran faktörlerdir. Bu nedenle enfeksiyon kontrolü amacıyla hastaya antibiyotik önerilmiş ve hasta sık aralıklarla On sekiz ay sonra yapılan kontrolde herhangi bir kontrol randevularına çağrılmıştır. periapikal lezyona ya da kök rezorpsiyonuna rastlanmadı Mandibular (Resim III). kırık olgularında tedavinin geç başlamasının iyileşme üzerine etkileri tartışmalıdır. Birçok çalışmada alt çene kırıklarında tedaviye geç TARTIŞMA başlamanın iyileşme üzerine etkileri araştırılmıştır. Çene Alt çene anterior bölge kırıkları travma sonrası en sık gözlenen olgulardan biridir. Bu olguların tedavisinde kırıkları üzerine yapılan bazı çalışmalarda erken ya Bölgedeki kasların olmadığı bildirilmiştir.13-16 Maloney ve ark.17 bu tip olguların yapılmalı, böylece tedavi süresince kırık parçaların ve bildirirken, Wagner ve ark.18 tedaviye başlamak için en 6 da geç tedavi edilen olgularda başarı arasında bir fark çenenin eski haline getirilmesi ve fonksiyonel okluzyonun sağlanması önem taşımaktadır. 7 hareketine izin verecek şekilde semi-rijit bir fiksasyon tedavisine en geç 3 gün içerisinde başlanması gerektiğini bu bölgedeki dişlerin bir miktar hareket etmesine izin uygun zamanın travmadan sonraki 3-5 gün arasında verilmelidir. 8 olduğunu bu şekilde komplikasyonların azaltılabileceğini İmmobilizasyon çok sıkı yapılmadığında kırık bölgesinde enfeksiyona direncin arttığı bildirilmiştir. bildirmiştir. Sonuç olarak alt çene kırıklarında iyileşme 9 Bu olguda kırık parçaların fiksasyonu amacıyla kapalı komplikasyonlarını azaltmak için tedaviye erken ya da tellerle bağlanmasının dişeti ve yumuşak doku üzerine Bu olgu raporunda alt çene alveaolar segment redüksiyon yapılmıştır. Tedavide kullanılan arch barın geç başlama konusu henüz netlik kazanmamıştır.19 olumsuz etkisi olabilmektedir. Ayrıca tellerin apikal kırığında neden olabildiği de bildirilmektedir.10 Bu olguda arch bar kırık hattındaki dişlerin canlı olarak korunabileceği tedaviye yönde hareket edebildiği ve bu bölgede enflamasyona bile çıkarıldıktan sonra dişetlerinde hafif enflamasyon ve gösterilmiştir. gingivitis gözlenmiştir. İki seans detertraj yapılmasının ardından dişetlerinde iyileşme sağlanmıştır. Kırık olgularında kırık hattı köklerin apikal bölgelerinin altından geçtiğinde pulpadaki kan dolaşımı daha az etkilenmektedir. Kırık hattı köklerin apekslerinden geçtiğinde dişte iç veya dış rezorpsiyon olma olasılığı artmaktadır.1 Bu olguda kırık hattı dişlerin apikal 1/3 bölgesini içine almaktadır. Yapılan semi-rijit fiksasyon sonucu kırık hattındaki dişlerde rezorpsiyon olmadan 24 dört komplikasyonsuz gün sonra iyileşme başlandığında sağlanabildiği ve A l v e o l a r S e g m e n t K ı r ı ğ ı n d a K ı r ı k H a t t ı n d a k i D i ş i n K o n s e r v a t i f Te d a v i s i : B i r O l g u R a p o r u KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. Andreason JO, Andreasen FM, Andersson L. Textbook and color atlas of traumatic injuries to the teeth. 4th ed. Blackwell Publishing Ltd.; 2007, 489-504 Miloro M, Ghali GE, Larsen PE, Waite PD. Peterson’s Principles of Oral and Maxillofacial Surgery. 2nd ed. Vol 1. London: BC Decker Inc. Hamilton; 2004, 131-139 Fonseca RJ, Marciani RD, Hendler BH. Oral and Maxillofacial Surgery. Vol 3. An Imprint of Elsevier Science; 2000, 71-78 Andreasen JO. Fractures of the alveolar process of the jaw: A clinical and radiographic follow-up study. Scand J Dent Res. 1970; 78(3): 263-272. Fonseca RJ, Walker RV, Betts NJ, Barber HD, Powers MP. Oral and Maxillofacial Trauma Vol 1. 3rd ed. Elsevier Saunders; 2000, 432-437 Ellis E 3rd, Ghali GE. Lag screw fixation of anterior mandibular fractures. J Oral Maxillofac Surg. 1991; 49(1): 13-21. Imazawa T, Komuro Y, Inoue M, Yanai A. Mandibular fractures treated with maxillomandıbular fixation screws (MMFS method). J Craniofac Surg. 2006; 17(3): 544-549. Oikairen K. Comparison of the flexibilty of various splinting methods for tooth fixation. Int J Oral Maxillofac Surg. 1988; 17(2): 125-127. Rahn BA. Morphology of fracture healing and its relationships to biomechanics. In: Kruger E, Schilli W (eds) Oral and Maxillofacial Traumatology ed. Chicago: IL, Quintessence; 1982, 139-143. Baurmash H. Bonded arch bars in oral and maxillofacial surgery. Oral Surg Oral Med and Oral Pathol. 1993; 76(5): 553-556. Serena-Gόmez E, Passeri LA. Complications of mandible fractures related to substance abuse. J Oral Maxillofac Surg. 2008; 66(10): 2028-2034. Anderson T, Alpert B. Experience with rigid fixation of mandibular fractures and immediate function. J Oral Maxillofac Surg. 1992; 50: 555-560. Chole RA, Yee J. Antibiotic prophylaxis for facial fractures. Arch Otolaryngol Head Neck Surg. 1987; 113: 1055-7. Kaufman MS, Marciani RD, Thomson SF, Hines WP. Treatment of facial fractures in neurologically injured patients. J Oral Maxillofac Surg. 1984; 42: 250-252. Terris DJ, Lalakea L, Tuffo KM, Shinn JB. Mandible fracture repair: specific indications for newer techniques. Otolaryngol Head Neck Surg. 1994; 111: 751-757. Moulton-Barret R, Rubinstein AJ, Salzhauer MA, Brown M, Angulo J, Alster C, and others. Complications of manbibular fractures. Ann Plast Surg. 1998; 41: 258-263. Maloney PL, Welch TB, Doku MC. Early immobilization of mandibular fractures: a retrospective study. J Oral Maxillofac Surg. 1991; 49: 698-702. Wagner WF, Neal DC, Alpert B. Morbidity asssociated with extraoral open reduction of mandibular fractures. J Oral Surg. 1979; 37: 97-100. Hermund NU, Hillerup S, Kofod T, Schwartz O, Andreasen JO. Effect of early or delayed treatment upon healing of mandibular fractures: a systematic literature review. Dent Traumatol. 2008; 24: 22-6. 25 Olgu Raporu Özet Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları Anterior bölgede meydana gelen diş eksiklileri hastaları fonksiyon, fonasyon ve estetik gibi pek çok açıdan rahatsız ettiğinden hızlı bir şekilde restore edilmelidir. Ancak, bazı vakalarda, sağlık problemleri, zaman, maliyet veya fiziksel nedenlerden dolayı implant destekli ve/veya geleneksel protetik restorasyon mümkün olmamaktadır. Bu gibi durumlarda, hastanın çekilmiş dişinden, yapay bir protez dişinden, kompozitten veya porselenden hazırlanan bir dişin köprü gövdesi (pontik) olarak kullanılması ve bunların cam veya polietilen bir fiberle diş eksikliğinin her iki yanındaki dişlere bağlanması ile hazırlanan adeziv köprüler kullanılmaktadır. Fiber destekli adeziv köprüler, vakaların endikasyonlarına Doç. Dr. Esra Can göre kısa dönem geçici, uzun dönem geçici veya sürekli Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı adeziv köprüler olarak sınıflandırılabilmektedir. Bu olgu raporlarında, anterior bölgede travma, agenezis Dr. Burcu Dikici ve süt dişi retansiyonu nedeniyle meydana gelen diş Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı eksikliklerinin kısa, uzun ve sürekli olarak adeziv köprü uygulaması ile tedavisi anlatılmaktadır. Anahtar kelimeler: Adeziv köprü, fiber destekli kompozit. SUMMARY The loss of anterior teeth require immediate attention for restoration of function, fonation and esthetics. However in some cases an implant supported or conventional fixed prosthesis is not possible related to health, age, financial, time and physical limitations. The solution for these problems can be managed by fiber reinforced anterior adhesive bridges that use either the extracted natural tooth crown, denture tooth, porcelain or composite resin as pontic which are bonded to teeth on either side of the edentulous space with glass or polyethylene fibers. Depending on the case, this type of restorations can be classified as shortterm provisional, longterm provisional or permanent adhesive bridges. These clinical cases present the use of shortterm and longterm provisional and permanent fiber reinforced anterior adhesive bridges for the restoration of anterior edentulous space which occured due to trauma, agenesis Yazışma Adresi and retention of a primary tooth. Doç. Dr. Esra Can Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Key words: Adhesive bridge, fiber reinforced Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı composite. Bağdat Cad. No: 238 34728 Göztepe/İstanbul 26 Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları Giriş restorasyonun yapılamadığı durumlarda, kısa dönem geçici, uzun dönem geçici veya sürekli restorasyon Anterior dişlerin kaybı fonksiyon, fonasyon ve estetik olarak kullanılabilirler. problemlerin yanı sıra hastaları psikolojik olarak da Bu olgu sunumlarında, travma sonucu üst sağ rahatsız etmektedir. Anterior diş eksikliğinin geleneksel protetik restorasyonlara alternatif olarak geliştirilen santral dişini kaybeden hastada çekilmiş dişin kuronunun yıllardır metal destekli adeziv Maryland köprüler başarı restorasyon yapılana kadar kısa dönem geçici, konjenital minimal invaziv teknik ile restorasyonunda pontik olarak kullanılması ile implant destekli protetik uzun lateral eksikliği bulunan adolesan hastada kompozitten ile uygulanmaktadır. Ancak 2000’li yıllardan itibaren hazırlanan bir pontiğin kullanılması ile implant destekli adeziv teknoloji ve fiber materyallerindeki gelişmelere protetik restorasyon yapılana kadar uzun dönem paralel olarak kısa diş eksikliklerinin hasta başında geçici, gömük kanin nedeniyle persiste kalan süt giderilmesini sağlayan yeni teknikler ortaya çıkmıştır. Bu kanini çekilen hastada ise kompozitten hazırlanan tekniklerde, cam veya polietilen bir fiberin diş eksikliğinin bir pontiğin kullanılması ile sürekli restorasyon olarak her iki yanındaki dayanak dişlere adeziv ve kompozit direkt fiber destekli anterior adeziv köprü uygulamaları uygulaması ile adaptasyonu sağlanmakta, hastanın anlatılmaktadır. çekilmiş dişi, yapay bir protez dişi, kompozit veya porselenden hazırlanan bir diş köprü gövdesi (pontik) Olgu 1 olarak kullanılmaktadır. Fiber destekli adeziv köprüler 42 yaşındaki erkek hasta, 2 gün önce travma sonucu literatürde kullanılan pontiğin tipine göre, adeziv köprü, fiber destekli kompozit köprü ve fiber destekli kompozit üst sağ santral dişinde bütün kuronu içine alan kırık geleneksel Fakültesi, Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim dalına 1 sabit parsiyel protez2 olarak adlandırılır. Bu köprülerin köprülere avantajları, hasta meydana geldiği için Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği başında kolaylıkla uygulanabilmeleri, diş sert dokularında minimal başvurdu. Yapılan ağız içi ve radyografik muayene preparasyon gerektirmeleri, düşük maliyet, zamandan sonucunda hastanın üst sağ santral dişinde eski bir tasarruf, biyouyumluluk ve hasta beklentisinin yüksek oranda karşılanmasıdır3. Sınırlı yük taşıyabilmeleri, titiz çalışma gerektirmesi4, pontikten kırılma oranının yüksek olması, aşınması, dezavantajlarındandır . 3,5 renk Metal değiştirmesi destekli ise Maryland köprüler ile karşılaştırıldıklarında ise, tek seansta hasta başında yapılabilme ve estetik avantajları vardır6. Fiber destekli adeziv köprüler, direkt ve indirekt olmak üzere 1a 2 şekilde hazırlanabilirler. Direkt teknik ile hazırlanan adeziv köprüler, laboratuar ücretinin olmaması, tedavi süresinin kısalığı, bir seansta bitirilebilir olması, tamirinin kolay olması avantajlarına sahiptir. Ancak hasta başında çalışma süresi uzundur ve zamanla renkleşebilirler5. İndirekt teknikde ise çalışma kolaylığı, kompozit rezinin ağız dışında yapılan yüksek polimerizasyonuna bağlı olarak dayanıklılığının artması ile bitim ve cila işlemlerinin 1b iyi yapılabilmesi avantajları vardır 7. Fiber destekli anterior adeziv köprüler, travma sonucunda meydana gelen diş Resim 1 a,b,c: Üst sağ santral dişinde travma sonucu kuron-kök kırığı meydana gelen hastanın bukkal (a) ve palatinalden (b) ağız içi görüntüsü. Kırık kuron parçasının bukkal görüntüsü (c). kayıplarında, konjenital diş eksikliklerinde, reimplante edilemeyen avulsüyon vakalarında, sağlık problemleri nedeniyle uzun süreli tedavilerin uygulanamadığı hastalarda, implant uygulanan veya uygulanacak olan hastalarda, zaman, maliyet veya fiziksel nedenlerle daimi 1c 27 7tepe klinik 2012-3 kanal tedavisi olduğu ve restore edilemeyecek bir kuron- kök kırığı oluştuğu saptandı (Resim 1a,b,c). Cerrahi konsültasyondan sonra dişin çekimine ve implant destekli sabit protetik bir restorasyon yapılmasına karar verildi. İmplant yapılmasına kadar olan bekleme süresinde hastanın çekilen dişinin kuron kısmı kullanılarak direkt 3a teknik ile kısa dönem geçici restorasyon olarak anterior fiber destekli adeziv köprü yapılması planlandı. Çekimden 7 gün sonra, üst sağ santral dişin kuronu çekim boşluğuna adapte edildi (Resim 2a). Bu amaçla, kurondaki eski restorasyonlar uzaklaştırıldı, kuronun gingivali ve palatinali self-etch adeziv (Clearfil SE Bond; Kuraray) ve nanofil kompozit (Clearfil Majesty Esthetic; Kuraray) ile restore 3b edildi (Resim 2b,c). Hastaya rubber-dam takıldıktan 3c 2a Resim 3a,b,c: Hastaya rubber-dam takılması ve pontik olarak kullanılacak çekilmiş diş kuronunun dayanak dişlere dişeti bariyeri kompoziti ile sabitlenmesi (a). Pontiğin ve dayanak dişlerin palatinal yüzeylerinde fiberin yerleşeceği retansiyon oluklarının lokalizasyonunun sabit kalem ile işaretlenmesi (b). Retansiyon oluklarının preparasyonu ve mumlu bir diş ipi yardımıyla adeziv köprüde kullanılacak tek yönlü fiberin (EverStickPerio; Stick Tech Ltd) uzunluğunun saptanması (c). (Scotchbond etchant; 3M ESPE, USA) uygulandı (Resim 4a), 30 saniye hava su spreyi ile yıkandı ve kurutuldu 2b (Resim 4b). Dentine self-etching primer (20 saniye), mine 2c ve dentine bonding (Resim 4c), (Clearfil SE Bond; Kuraray) uygulandı ve 10 saniye polimerize edildi (Resim 4d), Resim 2 a,b,c: Kırık dişin kuron parçasının çekimden 1 hafta sonra çekim boşluğuna adapte edilmesi (a), (Bluephase; Ivoclar Vivadent, 650 mW/cm2). Retansiyon oluklarının içerisine akışkan kompozit uygulandı (Filtek sonra, pontik olarak kullanılacak çekilmiş dişin kuronu, Flow, 3M ESPE) ancak polimerize edilmedi (Resim 4e). dayanak dişlerine sabitlendi (Resim 3a). Pontiğin ve her dişin vestibül ve palatinal yüzeylerinden 20’şer saniye dişeti bariyeri kompoziti ile bukkalden adeziv köprünün Fiber akışkan kompozit içerisine yerleştirildi (Resim 4f) ve dayanak dişlerin palatinal yüzeylerinde fiberin yerleşeceği polimerize edildi. Fiberin üzeri nanofil kompozit ile restore retansiyon oluklarının lokalizasyonu sabit kalem ile işaretlendi (Resim 3b), preparasyonlar yapıldı ve mumlu bir diş ipi yardımıyla fiberin uzunluğu saptandı (Resim 3c). Adeziv ile önceden ıslatılmış (ön doyurulma yapılmış) tek yönlü cam fiber (EverStickPerio; Stick Tech Ltd) belirlenen uzunlukta kesildi. Pontik ve dayanak dişlerde hazırlanan retansiyon oluklarına 30 saniye % 37’lik fosforik asit 4a 28 Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları Resim 4a,b,c,d,e,f: Pontik ve dayanak dişlerde hazırlanan retansiyon oluklarının çevresindeki minenin asitlenmesi (a), yıkanıp kurutulması (b), dentine self-etching primer, mine ve dentine bonding (Clearfil SE Bond; Kuraray) uygulanması (c), bondingin polimerizasyonu (d), retansiyon oluklarına akışkan kompozit uygulanması (Filtek Flow, 3M ESPE) (e), ön doyurulma yapılmış fiberin (EverStickPerio; Stick Tech Ltd) akışkan kompozit içerisine yerleştirilmesi ve akışkan kompozit ile birlikte polimerizasyonu (f), fiberin üzerinin nanofil kompozit (Clearfil Majesty Esthetic; Kuraray) ile restore edilmesi (g). 4b edildi. (Resim 4g). Restorasyon tamamlandıktan sonra ince grenli elmas frezler (Acurata G+K Manhardt Dental 544#018), polisaj diskleri (Sof-lex; 3M ESPE) ve lastikleri (Pogo, Dentsply) ile bitirildi ve cilalandı (Resim 5a,b,c). Adeziv köprünün tamamlanmasından sonra, üst çeneye bruksizme karşı koruyucu splint hazırlandı. 4c 5a 4d 5b 4e 5c Resim 5a,b,c: Kısa dönem geçici direkt anterior fiber destekli adeziv köprünün bukkal (a,b) ve palatinalden ağız içi görüntüsü. Olgu 2 4f 15 yaşında maksiller sağ lateral dişe agenezis nedeniyle sabit ortodontik tedavi tamamlandıktan sonra metal destekli Maryland adeziv köprü restorasyonu yapılmış kadın hasta estetik şikayet ile Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim dalına başvurdu (Resim 6 a,b,c). Yapılan ağız içi ve radyografik muayene sonucunda 4g Maryland köprünün, hastanın gelişiminin tamamlanacağı 29 7tepe klinik 2012-3 6a 7a 6b 7b 6c 7c Resim 6 a,b,c: Üst sağ lateral agenezi nedeniyle metal destekli Maryland adeziv köprü yapılmış hastanın bukkal (a,b) ve palatinalden (c) ağız içi görüntüsü. 18 yaşına kadar uzun dönem geçici restorasyon olarak kullanılacak direkt teknik ile hazırlanan fiber destekli bir adeziv köprü ile yenilenmesine ve daha sonra implant 7d destekli protetik restorasyon yapılmasına karar verildi. Hastaya rubber-dam takıldıktan sonra, dayanak dişlerin mezio-palatinal yüzeylerine fiberin uygulanacağı retansiyon olukları hazırlandı (Resim 7a,b). Fiberin uzunluğu olgu 1’de anlatıldığı gibi mumlu diş ipi kullanılarak saptandı (Resim 7c) ve ön doyurulma yapılmış tek yönlü cam fiber (EverStick C&B; Stick Tech Ltd) belirlenen uzunlukta kesildi. Dayanak dişlerde hazırlanan retansiyon oluklarının çevresindeki mineye 7e 30 saniye % 37’lik fosforik asit (Scotchbond etchant; 3M ESPE, USA) uygulandı (Resim 7d,e), 30 saniye hava su spreyi ile yıkandı ve kurutuldu. Dentin yüzeylerine self-etching primer (20 saniye) ve bunu takiben mine ve dentine bonding (Clearfil SE Bond; Kuraray) üretici firmanın talimatlarına göre uygulandı (Resim 7f) ve 10 saniye polimerize edildi (Bluephase; Ivoclar Vivadent, 650 mW/cm2). Retansiyon oluklarının içerisine akışkan kompozit uygulandı (Filtek Flow, 3M ESPE) (Resim 7f 30 Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları 9a 7g 7h 9b Resim 7a,b,c: Maryland köprünün sökülmesinden sonra rubber dam uygulanması (a), dayanak dişlerin mezio-palatinal yüzeylerine retansiyon oluklarının hazırlanması (b, adeziv köprüde kullanılacak olan fiberin uzunluğunun mumlu diş ipi kullanılarak saptanması (c). Resim 7d,e,f,g,h: Dayanak dişlerde hazırlanan retansiyon oluklarının çevresindeki minenin asitlenmesi (d,e), yıkanıp kurutulduktan sonra dentine self-etching primer, mine ve dentine bonding (Clearfil SE Bond; Kuraray) uygulanması (f), retansiyon oluklarına akışkan kompozit uygulanması (Filtek Flow, 3M ESPE) (g), ön doyurulma yapılmış tek yönlü fiberin akışkan kompozit içerisine yerleştirilmesi ve akışkan kompozit ile birlikte polimerizasyonu (h). 9c 7g) ancak polimerize edilmedi. Fiber akışkan kompozit Resim 9 a,b,c: Uzun dönem geçici direkt anterior fiber destekli adeziv köprünün bukkal (a,b) ve palatinalden (c) ağız içi görüntüsü. içerisine yerleştirildi (Resim 7h) ve her dişin vestibül ve palatinal yüzeylerinden 20’şer saniye polimerize edildi. Tabakalı teknik kullanılarak nanofil kompozitten sonra, olgu 1’de anlatıldığı şekilde bitim ve cila işlemleri (Clearfil Majesty Esthetic; Kuraray) adeziv köprünün gerçekleştirildi. Pontiğin dişetine bakan kısmının bitim pontiği oluşturuldu. Dayanak dişlere uygulanan fiberin ve cila işlemleri için kompozit cila zımparaları kullanıldı örtülenmesinde de aynı kompozit kullanıldı. Gingival embrazürlerin oluşturulmasında tahta (Resim 9 a,b,c). kamalardan faydalanıldı (Resim 8a, b). Restorasyon tamamlandıktan Olgu 3 43 yaşındaki kadın hasta maksiller sol süt kanin dişindeki sallanma ve renkleşme şikayeti ile Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim dalına başvurdu. Yapılan ağıziçi ve radyografik muayene sonucunda, hastanın maksiller 8a sol kanininin gömük olduğu, süt dişinin kökünde rezorpsiyon ve mobilite olduğu saptandı (Resim 10 a,b). Cerrahi konsültasyon ile, süt dişi çekiminden sonra oluşacak dişsiz bölgenin implant destekli protetik restorasyon yapılması için uygun olmadığı tespit edildi. Bu nedenle hastaya sürekli restorasyon olarak fiber destekli adeziv köprü uygulaması planlandı. Hastanın 8b isteği doğrultusunda önce ev tipi uygulama ile alt ve üst çenede vital beyazlatma tedavisi yapıldı (Opalescence Resim 8a,b: Pontiğin ve fiberin yüzeyinin tabakalı teknik kullanılarak nanofil kompozit (Clearfil Majesty Esthetic; Kuraray) ile restore edilmesi, gingival embrazürlerin oluşturulmasında tahta kamalardan faydalanılması. %15 Karbamid Peroksit), daha sonra süt dişi çekildi. 31 7tepe klinik 2012-3 hastaların çekilmiş dişlerinin kuronlarının veya kompozitten hazırlanan pontiklerin fiber ile güçlendirilmiş kompozit ile birlikte kullanıldığı adeziv köprüler son yıllarda sıklıkla tercih edilen8, 9, 10, kısa ve uzun dönem başarısı pek çok vaka sunumları ile teyit edilen bir 10a tekniktir11,12,13,14 Ancak yapılan restorasyonların başarısında doğru endikasyon ve tedavi planının önemi büyüktür. Adeziv köprülerin planlanmasında, dişlerin lokalizasyonu, dişsiz bölgenin uzunluğu (20 mm veya daha az), dayanak dişlerin, sert ve yumuşak dokularının sağlığı ve hastanın oklüzyonu tedavi planı içerisinde değerlendirilmelidir (15,16) . Uygulandığı bölgede derin kapanışı, malokluzyonu, veya kontrol altına alınamayan parafonksiyonu olan kişilerde bu tip tedaviler 10b kontraendikedir16,17,18. Aşırı rotasyonlu, devrik, uzamış, diastemalı, klinik kuron boyu yetersiz dişlerde ve yetersiz Resim 10 a,b: Maksiller sol süt kanin dişinde sallanma ve renkleşme şikayeti olan hastanın bukkal (a) ve palatinalden (b) ağız içi görüntüsü. mine dokusunun mevcut olduğu vakalarda da diğer tedavi seçenekleri değerlendirilmelidir19, 20. Rekürrent çürükler, adeziv köprülerin başarısını etkileyen bir diğer faktördür. Dayanak dişleri korumak ve kırık oluşumunu minimuma indirmek için dayanak dişlerde geniş restorasyon veya çürük olması durumunda geleneksel köprüler tercih edilmelidir21,22. Dentinin elastisite modülüne yakın (18.6 GPa) 11a elastisite modülüne sahip daha az rijit materyaller restorasyonların klinik performanslarını arttırmaktadır23. Bu olgularda kullanılan, tek yönlü cam fiber ile güçlendirilmiş kompozit rezin EverStickPerio ve Everstick C&B’nin elastisite modülü dentinin elastisite modülüne yakındır (27 GP)24. Bu sistemlerin, benzer elastisite modülüne sahip kompozit rezinler (5.7-25 GPa) ile birlikte kullanımı homojen bir bütünlük sağlamaktadır. Bu açıdan 11b kıyaslandığında metal destekli Maryland köprülerde metal alt yapıların elastisite modülü yüksektir (krom- kobalt için 180 GPa)25. Yüksek elastisite modülü, çiğneme Resim 11 a,b: Sürekli restorasyon olarak yapılan direkt anterior fiber destekli adeziv köprünün bukkal (a) ve palatinalden (b) ağız içi görüntüsü. fonksiyonu sırasındaki streslerin direkt olarak rezin siman-metal alt yapı arasına iletilmesine, bağlanmanın Beyazlatma tedavisi tamamlandıktan 1 hafta sonra, zayıflamasına nanofil kompozitten hazırlanan pontik (Clearfil Majesty olur26,27. gelir28. Klinik takip çalışmalarının sonuçlarına göre fiber destekli adeziv köprü uygulaması gerçekleştirildi metal alt yapılı adeziv köprülerde başarı oranı % 76 (Resim 11a,b). bölgedeki neden gözlenmez, başarısızlık fiber pontik arasında meydana C&B; Stick Tech Ltd) ile olgu 2’de anlatıldığı şekilde direkt Anterior desimantasyona Fiber destekli adeziv köprülerde ise desimantasyon Esthetic; Kuraray) ve tek yönlü cam fiber ile (EverStick Tartışma ve iken, fiber destekli adeziv köprülerde % 93’tür29. Ancak EverStickPerio veya EverStick C&B gibi, tek yönlü fiber kısa dişsizlik ile desteklenen adeziv köprüler, fiber liflerine paralel vakalarında, gelen kuvvetlerde üstün özellik gösterirken, dikey gelen 32 Farklı Endikasyonlarda Anterior Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları kuvvetlerde başarısızlık gösterebilmektedir3. Başarısızlık, konturlarının şekillenmesini sağlamaktadır. Ancak sabit . Bu olgularda esnasında rezorpsiyona karşı koruyuculuk sağladığı, geçici restorasyonların alveolar kemiğinin iyileşmesi fiber dizilimine dikey olarak gelen kuvvetler ile fiberpontik arasında meydana gelmektedir (30) hareketli dişsiz bölgelerin kısa olması, 1. olguda hastanın kendi bir protezin ise oluşturabileceği travma nedeniyle daha çok rezorpsiyona yol açacağı belirtilmiştir dişi kullanıldığından mineye bağlanmanın yüksek ve bruksizme karşı da splint hazırlanmış olması, 2. ve (36) . Eskitaşcıoğlu ve ark’da fiber ile güçlendirilmiş 3. olgulardaki hastaların da adeziv köprülerinin direkt adeziv köprülerin özellikle implant vakalarının iyileşme kompozit pontik ve fiber arasındaki bağlanmanın yüksek etkin tedavi yöntemi olduğunu bildirmiştir37. Bu açıdan periyodunda (3 ila 6 ay) geçici amaçlı kullanımınının en teknik ile hasta ağzında hazırlanmış ve buna bağlı olarak olması31,32 ve uygun kapanış özelliklerinden dolayı tek değerlendirildiğinde 1. olguda gerçekleştirilen kısa yönlü fiber kullanımının fiber-pontik başarısızlığına dönem geçici fiber destekli adeziv köprü, planlanan neden olmayacağı düşünülmektedir. implant destekli protetik restorasyon açısından da Bu olgu sunumlarındaki anterior fiber destekli avantaj teşkil etmektedir. adeziv köprü uygulamaları 1. olguda kısa dönem geçici SONUÇ olarak planlanmıştır. Bu nedenle, dayanak dişlerde dar retansiyon olukları hazırlanmış ve buna uygun olarak Anterior fiber destekli adeziv köprüler, bu bölgedeki firma tarafından ön doyurulma işlemi Bis-GMA and PMMA diş 2000 individuel cam fiber içeren ve aslında periodontal planlama ve endikasyon ile hekimin bilgi ve klinik ile yapılmış 1.2 mm çapında ve tek bir demet içerisinde splint için önerilen tek yönlü cam fiber EverStickPerio kayıplarının ve eksikliklerinin giderilmesinde konservatif, ekonomik ve pratik bir tekniktir. Doğru becerisi, bu tip restorasyonların klinik başarısını etkileyen (33) kullanılmıştır. Adeziv köprü uygulaması 2. olguda uzun en önemli parametrelerdir. dönem geçici, 3. olguda ise, sürekli restorasyon olarak planlandığından ön doyurulma işlemi gene Bis-GMA and PMMA ile yapılmış ancak 1,5 mm çapında ve tek bir demet içerisinde 4000 individuel cam fiber içeren ve firma tarafından adeziv köprü uygulaması için önerilen tek yönlü cam fiber EverStick C&B33 tercih edilmiştir. Fiber destekli adeziv köprülerde fiber alt yapının kullanılan pontiğe bağlanma potansiyeli, klinik başarı KAYNAKLAR için önemli bir kriterdir, çünkü bu tip restorasyonlarda başarısızlık daha önce de belirtildiği gibi, fiber- indirekt uygulamalara göre uzundur ve 1. pontik arasında meydana gelmektedir31,32. Bu açıdan direkt uygulamalar, 2. avantaj sağlamaktadır . Ancak hasta ağzında direkt 34 uygulamaların süresi izolasyonun iyi 3. kooperasyonu iyi olduğundan direkt teknik tercih edilmiş, 4. yapılması gerekir. Bu nedenle, her 3 olguda da, hasta izolasyon için de rubber dam uygulaması yapılmıştır. Çekim boşluğunun iyileşmesi, kemikte oluşan 5. rezorpsiyon ve yeniden şekillenme (osseointegrasyon) 6. süreçlerini içermektedir. Bu tamir işlemi, çoğu zaman vertikal ya da horizontal yönde kemik ile dişeti konturunun kaybı ile sonuçlanır ve implant sonrası yapılan protetik 7. takiben hızlı bir şekilde yapılan geçici restorasyonlar bir 8. işlemlerin estetik etkinliğini azaltır35. Çekim işlemini yandan kemik kaybını azaltırken, diğer yandan da dişeti 33 Chan DC, Giannini M, De Goes MF. Provisional anterior tooth replacement using nonimpregnated fiber and fiber-reinforced composite resin materials: a clinical report. J Prosthet Dent 2006, 95: 344-8. Belli S, Ozer F. A simple method for single anterior tooth replacement. J Adhes Den 2000, 2: 67-70. Freilich MA, Meiers JC, Duncan JB, Goldberg AJ (eds). Fiber reinforced composite in clinical dentistry. Quintessence Publishing, Chicago 2000 pp. 49-70. Gönülol N,Kalyancıoğlu E, Bulucu B. Fiberle güçlendirilmiş kompozit ile adeziv köprü uygulamaları (üç olgu sunumu). Atatürk Üniv Diş Hek Fak Derg 2010, 20: 43-48. Eskimez Ş, İzgi AD. Adeziv köprüler ve klinik uygulamalar. 2008 Quintessence Yayıncılık Ltd Şti, İstanbul 2008, 41-56, 75-116. Vallittu PK. Prosthodontic treatment with a glass-reinforced resinbonded fixed partial denture: A Clinical Report. J Proshet Dent 1999, 82: 132-135. Jung M, Wehlen O, Klimek J. Finishing and polishing of indirect composite and ceramic inlays in-vivo: occlusal surfaces. Oper Dent 2004, 29: 131-41. Potocnik I, Kosec L, Gaspersic D. Effect of 10% carbamide peroxide bleaching on enamel microhardness, microstructure, and mineral content. J Endod 2000, 26: 203–206. 7tepe klinik 2012-3 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. Rose E, Frucht S, Jonas IE. Clinical comparison of a multistranded wire and a direct-bonded polyethylene ribbond-reinforced resin composite used for lingual retention. Quintessence Inter 2002, 33: 579-583. Sanal FA, Güler AU, Inan U, Ozdemır OS. Alternative treatment procedure in the case of fractured abutment of adhesive bridge: a clinical report. J Esthet Restor Dent 2011, 23: 89-95. Suzuki S, Saimi Y, Ono T. Evaluation of a new fiber-reinforced resin composite. J Biomed Mat Res Part B Applied Biomaterials 2006, 76: 184-189. Husein A, Berekally T. Indirect resin-bonded fibre-reinforced composite anterior bridge: a case report. Aust Dent J 2005, 50: 114-8. Kermanshah H, Motevasselian F. Immediate tooth replacement using fiber-reinforced composite and natural tooth pontic. Oper Dent 2010, 35: 238-45. Yurdagüven H, Say EC, Güler N. Long-term provisional anterior tooth replacement using fiber-reinforced composite and avulsed tooth crowns as pontics J of Adhes Dent 2010, 12: 71-75. Freilich MA, Duncan JP, Meiers JC, Goldberg AJ. Preimpregnated, fiber-reinforced prostheses. PartI. Basic rational and completecoverega and intracoronal fixed partial entures desings. Quintessence Int 1998, 29: 689-696. Rosentiel SF, Land MF, Fujimoto J. Contemporary Fixed Prosthodontics. Mosby-Year Book St-Louis 2001 pp. 697-706. Berekally TL, Smales RJ. A retrospective clinical evaluation of resin bonded bridges inserted at the Adelaide Dental Hospital. Aus Dent J 1993, 38: 85-96. Hasson O, Bergström B. A longitudinal study of resin-bonded protheses. J Proshet Dent 1996, 76: 132-139 Yavuzyılmaz H, Arıkan A, Yurdukoru B. Adhesiv köprülerin klinik değerlendirilmesi (2 yıl süreli klinik çalışma). AÜ Diş Hek Fak Derg 1983, 10: 213-20. Harrington GN, Natkin E. External resorption associated with bleaching of pulpless teeth J Endod 1979, 5: 344–348. Tanoue N, Nagano K, Sawase T, Matsumura H. A nine-year clinical case study of a resin-bonded fixed partial denture seated on the maxillary anterior teeth. J Prosthodont Res 2010, 54: 143-6. Gibson CJ. A modified technique for minimal-preparation, resinretained bridges: 4 case reports. Dental Update 2001, 28: 442-448. Petti S, Tarsitani G. Traumatic injuries to anterior teeth in Italian schoolchildren: prevalence and risk factors. Endod and Dent Traumatol 1996, 12: 294-297. Rotstein I, Friedman S, Katznelson J, Sommer M, Bab I. Histological characterization of bleaching-induced external root resorption in dogs J Endod 1991, 17: 436–441. Philips RW. Skinner’s science of dental materials. 9th edition. Philadelphia: WB Saunders; 1991. p: 373-375 Ibrahim AA, Byrne D, HusseyDL, Claffey N. Bond Strength of maxillary anterior base metal resin-bonded retainers with different thickness. J Prosthet Dent 1997, 78: 281-285. Ziada HM, Orr JF, Benninton IC. Photoelastic stres analysis in apier retainer of an anterior resin-bonded fixed partial denture. J Proshet Dent 1998, 80: 661-665 Malferrari S, Monaco C, Scotti R. Clinical evaluation of teeth restored with quartz fiber-reinforced epoxy resin posts. Int J Prosthodont 2003, 16 : 39-44. Kumbuloğlu O, Özdemir N, Aksoy G. A Different Pontic Design for Fiber-Reinforced Composite Bridgeworks: A Clinical Report. Eur J Dent 2007, 1: 50-3. Miller MB. Aesthetic anterior reconstruction using a combined periodontal/restorative approach. Pract Periodontics Aesthet Dent 1999, 5: 33-40. Behr M, Rosentritt M, Taubenhansl P, Kolbeck C, Handel G. Fracture resistance of fiber-reinforced composite restorations with different framework design. Acta Odontol Scand 2005, 63: 153-7. Rosentritt M, Behr M, Leibrock A, Handel G, Friedl KH. Intraoral repair 33. 34. 35. 36. 37. 34 of fiber-reinforced composite fixed partial dentures. J Prosthet Dent 1998, 79: 393-8. The polymer structure used in Stick and everStick. Technical Data 2004. Stick Tech Ltd. Turku Finland Gresnigt MM, Ozcan M. Fracture strength of direct versus indirect laminates with and without fiber application at the cementation interface. Dent Mater 2007, 23: 927-33. Van der Weijden F, Dell’Acqua F, Slot DE. Alveolar bone dimensional changes of post-extraction sockets in humans: a systematic review. J Clin Periodontol 2009, 36: 1048-58. Al-Wahadni AM, Al-Omari WM. Immediate resin-bonded bridgework: results of a medium-term clinical follow-up study. J Oral Rehabil 2004, 31: 90-4. Eskitaşcioglu G, Eskitaşcioglu A, Belli S. Use of polyethylene ribbon to create a provisional fixed partial denture after immediate implant placement: a clinical report. J Prosthet Dent 2004, 91: 11-4. ÖZET Periapikal Lezyona Bağlı Gelişen Dış Kök Rezorpsiyonunun Kök Kanal Tedavisi Tekrarı İle İyileştirilmesi: 1 Yıllık Takip: Olgu Raporu Kök rezorpsiyonları diş sert dokularının kaybıyla sonuçlanan olgulardır. Dış kök rezorpsiyonlarının sıklıkla rastlanan bir nedeni pulpa nekrozu ve buna bağlı gelişen periapikal inflamasyondur. İyi bir kök kanal preparasyonu ve kanal dolgusu ile periapikal lezyonlara bağlı gelişen dış kök rezorpsiyonları kontrol altına alınabilmektedir. Bu olgu raporunda 28 yaşındaki bir hastanın alt sağ 1. büyükazı dişindeki eksik kök kanal tedavisi sonucu gelişen periapikal lezyon ve dış kök rezorpsiyonunun tedavisi ve 1 senelik kontrolü özetlenmektedir. Anahtar kelimeler: Apikal periodontitis, dış kök rezorpsiyonu, kök kanalı tedavisi. SUMMARY Root resorptions are cases which result in loss of Yrd. Doç. Dr. Mert Gökay Eroğlu dentinal hard tisues. A common reason for external root Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Endodonti Anabilim Dalı resorptions is pulpal necrosis and periapical inflommotion which results thereofter. External root resorptions due to periapical lesions can be controlled by a successful root canal preparation and filling. This report summarizes a case where the periapical lesion due to incomplete root canal treatment in the mandibular right 1st molar tooth of a 28 year old patients, was treated and followed up for a period of 1 year. Key words: Apical periodontitis, external root resorption, root canal therapy. GİRİŞ Kök rezorpsiyonları diş sert dokularının kaybıyla ortaya çıkan fizyolojik veya patolojik olgulardır. Normal koşullarda diş sert dokuları stabil ve sürekli yapıya sahiptir ve kemik içinde yer alan sürekli yeniden modellenme işlemine karşı duyarlılık göstermezler. Ancak bazı koşullarda dişlerde rezorpsiyon gerçekleşebilir.1 Trope ve Chivian rezorpsiyonu dentin, sement veya alveol kemiği gibi dokularda doku kaybıyla sonuçlanan fizyolojik veya patolojik bir süreç olarak Yazışma Adresi tarif etmişlerdir.2 Diş rezorpsiyonları iç ve dış rezorpsiyonlar Dr. Mert Gökay Eroğlu olmak üzere iki ana grupta değerlendirilebilir. İç kök Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, rezorpsiyonlarında kökün iç duvarlarında madde yıkımı Endodonti Anabilim Dalı, 65080 Kampüs / VAN sözkonusu olup çoğunlukla nekrotik bir pulpa varlığına Tel: +(90) 432 225 10 24 (6 Hat) bağlı olarak ortaya çıkar. 2 Dış rezorpsiyonlarda ise kökün Fax: +(90) 432 486 54 13 dış yüzeyinde madde kaybı söz konusudur. Rezorpsiyon GSM: 0 542 363 68 03 olgusu geçici ya da sürekli olabilir.3 E-posta: [email protected] 35 7tepe klinik 2012-3 Klinikte sürekli dişlerde görülen kök rezorpsiyonunun nedeni genellikle travma, kronik pulpa ve periodontal dokulardaki iltihap, ortodontik tedavi nedeniyle periodontal dokular üzerindeki aşırı basınç, tümörler ve diş sürmesidir.4 Kökün dış yüzeyinde rezorpsiyon gerçekleştiğinde alveol kemiğinde de benzer reaksiyonlar meydana gelir. Rezorpsiyonda hakim olan hücreler osteoklastlar olmakla beraber makrofaj, monosit, osteosit gibi hücrelerin de kemik rezorbe etme kapasitesine sahip olduğu bilinmektedir. Osteoklastlar kemik iliğinde üretilen lökositlerden kaynağını alan çok çekirdekli büyük hücrelerdir. Osteoklastlar kemik yüzeyine yakın olarak yerleşir ve kemik yüzeyinde Howship lakünleri olarak Resim 1. Mesial kanallarda kanal aletlerinin foramen apikalden dışarı çıktığı gözlemlenen kanal aletleriyle alınan periapikal radyografi. ta adlandırılan körfez şeklinde rezorpsiyon alanları oluştururlar. Osteoklastlar, Howship lakünleri içerisine demineralize edici enzimler salgılarlar ve kemik yıkım ürünlerini fagositoz yoluyla eritirler.4 Apikal inflamasyon ve rezorpsiyon pulpa nekrozu ve infeksiyonu nedeniyle oluşmaktadır. Rezorpsiyon çevre dokulardaki iltihap hücreleri tarafından salgılanan osteoklast aktive edici faktör, makrofaj kemotaktik faktör ve prostaglandinler tarafından hızlandırılır.5 Dış kök rezorpsiyonunun tedavisi için uygulanan geleneksel yöntem, kök kanal sisteminin kemomekanik olarak şekillendirildikten sonra kısa süreli olarak kalsiyum hidroksit uygulanmasıdır. Bu olgu sunumunda 28 yaşında bir hastada eksik kök kanalı tedavisi nedeniyle oluşan periapikal lezyon ve buna bağlı gelişen dış kök rezorpsiyonunun tedavisi sunulmaktadır. 7 ay ve 1 senelik takip sonucunda Resim 2. AH Plus sealer+ güta-perka ile lateral kondansasyon yöntemiyle doldurulan dişin periapikal radyografideki görünümü. periapikal iltihabi lezyonda küçülme gözlenmiş ve rezorpsiyon kontrol altına alınmıştır. mesial kanallarda kanal aletlerinin foramen apikalden OLGU dışarı çıktığı gözlemlendiğinden kök kanal boyu “apex 28 yaşındaki erkek hasta alt sağ 1. büyük azı locator”lar ve yeniden alınan aletli radyografilerle tespit dişinden kaynaklanan hafif ağrı şikayeti ile kliniğimize edilmiştir (Resim 1). Daha önceden yapılmış olan kanal başvurmuştur. Hastanın tıbbi anamnezinde herhangi dolgusu kök kanal aletleri ve çözücü solüsyonlarla bir sistemik hastalığı olmadığı belirlenmiştir. Oral uzaklaştırıldıktan sonra K3 (Sybron-Endo, Konstanz- Diagnoz ve Radyoloji bölümünde çekilen panoramik Germany) radyografide şikâyeti olan alt sağ 1. büyükazı dişinde daha önceden gerçekleştirilmiş eksik kök döner alet sistemiyle, 0.04 taper # 35’ e dek ile şekillendirilme işlemi tamamlanmıştır. Kök kanal kanalları her alet değişiminden sonra % 5’lik sodyum tedavisi ve buna bağlı olarak gelişen periapikal lezyon hipoklorit ile yıkanmıştır. Daha sonra kök kanallarına ve eksternal kök rezorpsiyonu saptanmıştır. Hastaya hazır bir kalsiyum hidroksit patı (Pulpdent Corporation, lokal anestezik (Ultracaine DS Ampul, Aventis Pharma Watertown, MA, USA) yerleştirilmiş ve hasta 1 hafta San. ve Ltd. Şti., İstanbul,Türkiye) uygulandıktan sonra sonra tekrar çağrılmıştır. Bir hafta sonraki randevuda endodontik giriş kavitesi açılmış ve kök kanallarına hastada herhangi bir rahatsızlık gözlemlenmediğinden ve giriş sağlanmıştır. Kanal aletleriyle alınan radyografide kök kanallarından kaynaklanan herhangi bir eksudasyon 36 P e r i a p i k a l L e z y o n a B a ğ l ı G e l i ş e n D ı ş K ö k R e z o r p s i y o n u n u n K ö k K a n a l Te d a v i s i Te k r a r ı İ l e İ y i l e ş t i r i l m e s i : 1 Y ı l l ı k Ta k i p : O l g u R a p o r u radyografide gözlenen periapikal lezyon ve eksternal kök rezorpsiyonundan dolayı başlanmıştır. Bununla birlikte rezorpsiyonlar farkedilmeden de gelişme gösterebilir ve telafi edilemez boyutlara ulaştığında saptanabilir. Hiç belirti göstermeyen rezorpsiyon olguları bazen rutin bir radyolojik inceleme sonucunda ortaya çıkabilir. Eksternal kök rezorpsiyonu için çeşitli etyolojik faktörler öne sürülse de, sunulan olguda kök rezorpsiyonu oluşmasından sorumlu etyolojik faktörün, eksik kanal tedavisi ve ona bağlı gelişen periapikal lezyon olduğu belirgindir. Kanal tedavisi sırasında yetersiz temizleme, şekillendirme ve doldurma ve üst restorasyonun başarısız olarak Resim 3. 7 ay sonunda alınan periapikal radyografide kök rezorpsiyonlarında herhangi bir ilerlemenin olmadığı ve periapikal lezyonun küçüldüğü gözlenmiştir. gerçekleştirilmesi tedavi sonrası hastalığın başlıca etkenlerindendir. Basamak oluşması ya da aletin kanal içerisinde kalması da mikroorganizmaların kanal sistemi içinde sürekliliğine yol açar. Araştırmalar göstermiştir ki, endodontik tedavi görmemiş enfekte dişlerin florası genellikle çok çeşitli mikroorganizma içeren ve daha ziyade anaerobik bir floraya sahip iken, enfekte ve daha önce kanal dolgusu yapılmış dişlerdeki florada çok az, bazen tek bir mikroorganizma türü belirlenebilmektedir. Bu tür lezyonlardan sorumlu olan başlıca mikroorganizmanın Enterococcus faecalis olduğu belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, “Actinomyces israelii” ve “Propionibacterium propionicum” gibi iki mikroorganizma türünün periapikal dokularda bulunarak kanal tedavisi sonrası iyileşmeyi önleyebileceği bildirilmiştir.6 İltihabi Resim 4. 1 yıl sonunda alınan periapikal radyografi kök rezorpsiyonun tedavisi kök kanal sistemindeki ve dentin kanallarındaki bakteriler ve saptanmadığından kök kanalları sodyum hipokloritle ürünlerinin uzaklaştırılması, dolayısıyla kök yüzeyinin sealer (Dentsply, De Trey, Konstanz, Germany) +güta- esasına dayanmaktadır. Bu olguda kök kanal sistemine yöntemiyle üst amaçlanmıştır. Endodontik tedavi tekrarlarında kök kontrollere gelmesi konusunda bilgilendirilmiştir. 7 ay ve büyük önem taşımaktadır. Çünkü daha önceki kanal herhangi bir şikayeti olmadığını bildirmiştir. Alınan barındırarak tedavinin başarı şansını düşürebilir. Bundan herhangi bir ilerleme kaydedilmemiş, periapikal lezyonun çok iyi bir mekanik preparasyon yapılmasına özellikle olduğu gözlemlenmiştir (Resim 3, 4). kanal dolgusu eriticileri de kullanılarak yapılan kanal içi yıkanıp, paper pointlerle kurutulduktan sonra AH Plus periodonsiyum rejenerasyonuna elverişli hale getirilmesi perka ile (Dentsply, Maillefer) öncelikle doldurulmuştur lateral kondansasyon (Resim 2). Dişin iyi bir mekanik preparasyon yapılması restorasyonu tamamlandıktan sonra hasta periyodik kanalı içerisinde herhangi bir dolgu kalıntısı bırakmamak 1 sene sonra hasta kontrole geldiğinde bu süre içerisinde tedavisinden arta kalan birikintiler mikroorganizmaları periapikal kontrol radyografisinde kök rezorpsiyonlarında hareketle ilgili olguda iyi bir kanal yıkaması ile desteklenen da küçüldüğü ve kemik defektinin iyileşme sürecinde dikkat edilmiştir. Kanal tedavisi sırasında çeşitli kök TARTIŞMA Sunulan olguda kök kanalı tedavisine, temizlik desteklenmiştir. İltihabi dış kök rezorpsiyonunun tedavisinde uzun süreli kalsiyum hidroksit uygulanması önerilen tedavi yöntemleri arasındadır.7 Ancak bu hastanın yaklaşım hastanın uzun süreli olarak tedaviye gelip ilgili dişe bağlı şikayetleri nedeniyle alınan periapikal 37 7tepe klinik 2012-3 KAYNAKLAR gitmesi gereksinimi, seanslar arasında geçici dolgunun 1. düşerek sızıntıya yol açması, ayrıca kalsiyum hidroksitin dentin kollagenine etki ederek dişin direncini azaltması 2. Yakın zamanda yapılan bir araştırmada kanal içine 3. gibi komplikasyonları da beraberinde getirmektedir. Ledermix gibi bir kortikosteroid uygulanmasının acil bir 4. tedavide uygun bir yaklaşım olduğu, ancak ilerleyen bir rezorpsiyon olgusunda kanal içine kortikosteroid 5. uygulanmadan önce kanal içindeki enfeksiyonun elimine 6. edilmesi gerektiği vurgulanmıştır 8. Bu olguda kalsiyum 7. hidroksit hastanın zamanının kısıtlı olmasından dolayı daha kısa bir süreyle uygulanmıştır. Buna karşılık, çok iyi bir mekanik temizleme ve yıkama yapılması ve 8. kök kanal sistemindeki irritan faktörlerin iyi bir şekilde elimine edilmesinin tedavinin başarısında büyük katkısı olduğu düşüncesindeyiz. Bu tür dişlerde kök kanallarının yıkanması sırasında son derece dikkatli olunması gerekir, çünkü zaten kısa ve erimiş olan kök yapısı yıkama solüsyonunun kök ucundan dışarı taşırılmasına olanak verir. Bu yüzden yıkama enjektörü kanal içinde güvenli bir mesafeye dek uygulanmalıdır. Periapikal lezyonlardan kaynaklanan iltihaba bağlı gelişen kök rezorpsiyonlarının travmalara bağlı olanlara oranla daha yavaş ilerlediği bildirilmiştir. Bunun nedeni dentin kanallarının açık olmasıdır. Pulpa enfeksiyonu ve nekroz travmaya bağlı olarak gelişmediğinde, ara sement dokusunun etkilenmediği, böylelikle yalıtıcı etkisinin devam ettiği bildirilmiştir. Bu tür olgularda iyi bir şekilde yapılan temizlik ve kanal dolgusu iltihabi rezorpsiyonu önler ve hem sement hem kemiğin tamirine olanak verir4. Bu olgu sunumunda da benzer bir sonuç gözlenmiş ve tedavi edilen dişte rezorptif süreç kontrol altına alındığı gibi, kemik tamirinin de başladığı ve ilerlediği belirgin şekilde gözlenmiştir. Bu olguda hasta belirli şikayetlere bağlı olarak kliniğimize başvurmuştur. Bu da tedavinin derhal başlatılması açısından avantaj teşkil etmiştir. Öte yandan, bazı olgularda hastada hiç bir şikayet olmadan da rezorpsiyon olguları gelişebilir. Bu tür dişler, rezorpsiyon farkedildiğinde herhangi bir tedaviye devam edilemeyecek aşamaya gelmiş olabilirler. Özellikle periapikal lezyonlu olgular tedavi bitiminde dahi düzenli kontrol edilmelidir. Erken dönemde tespit edilen rezorpsiyon olgularında, dişhekimi iyi bir kanal tedavisi ile başarılı sonuçlara ulaşacağını unutmamalı ve dişin ağız içerisinde tutulmasına yönelik tüm çabayı sarfetmelidir. 38 Wood P, Rees JS. An unusual case of furcation external resorption. International Endodontic Journal 2000; 33: 530-33. Trope M, Chivian N. Root resorption in: Cohen S, Burns RC, eds Pathways of the Pulp, 3rd edn, Saint Louis, MO, USA: CV Mosby, 486-511. Tronstad L. Root resorption–etiology, terminology and clinical manifestations. Endodonticsand Dental Traumatology 4, 241–52. 1988 Gunraj MN, Dental root resorption. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 1999; 88: 647-53. Hammarström L, Lindskog S. General morphological aspects ofresorption of teeth and alveolar bone. Int Endod J 1985; 18: 93Nair PNR, On the causes of persistent apical periodontitis: a review. Int Endod J 2006; 39: 249-81. Cvek M. Treatment of non-vital permanent incisors with calcium hydroxide: II—effect on external root resorption in luxated teeth compared with effect of root fillingwith gutta-percha: a follow-up. Odontol Revy 1973; 24: 343–54. Chen H, Teixeira F, Ritter A, Trope M. The effect of intracanal antiinflammatory medicaments on external root resorption of replanted dog teeth after extendedextra-oral dry time. Dent Traumatol 2008; 24: 74–8. Özgün Araştırma ÖZET Fiberle Güçlendirilmiş Kompozit (FRC) Post Restorasyonların Push-Out Bağlanma Dayanımında Farklı Rezin Simanların ve Farklı Siman Film Kalınlıklarının Etkisi Amaç: Bu çalışmanın amacı üç farklı rezin simanın, üç farklı kalınlıkta kullanımının kök dentini ile post arasındaki push-out bağlanma dayanımına etkisi değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Periodontal şikayet sebebiyle yeni çekilen üst çene santral dişleri (n:45) toplandı. Koronal parçaları düşük hızda çalışan disk (IsoMet 1000, Buehler Ltd, USA) yardımıyla kesildi ve endodontic tedavileri tamamlandı. Kökler distile su içerisinde bir hafta bekletildi. Üç farklı tipteki rezin siman (Clearfil SA, Kuraray Medical Inc, Japon; Panavia F 2.0, Kuraray Medical Inc, Japon; ve SuperBond C&B, Sun Medical, Japon) ve FRC post seti (SnowPost, Carbotech, France) post-kor yapının yapılandırılması için seçildi. Snow post setinin içindeki 1.4mm çapındaki drill ile köklerin post yuvaları hazırlandı. Kökler yapıştırma simanının kullanılmasına gore rastgele üç gruba (n:15) ayrıldı. Her grup için üç farklı çapta (d:1.0, d:1.2, and d:1.4) FRC post yapıştımak üzere üç alt grup (n:5) oluşturuldu. Örnekler düşük hızda çalışan disk ile parçalara yatay yönde ayrıldı. Parçalar universal test cihazına (Elista, Turkey) yerleştirildi ve 0.05 mm/ dakika hızda push-out bağlanma dayanımı testi yapıldı. Annova ve Duncan testleri istatistiksel analizler için kullanıldı. (p< Yrd. Doç. Dr. Andaç Barkın Bavbek 0.05) Hasarlı yüzeyler optik mikroskop ile incelendi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı Bulgular: Alt gruplar (Clearfil SA, Panavia F 2.0, SuperBond C&B) için push-out bağlanma dayanımları Yrd. Doç. Dr. Betül Özçopur farklı FRC post çaplarının (1.0, 1.2 ve 1.4) kullanılmasına Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı göre, sırasıyla (4.2± 3.12, 3.77± 2.65 6.37± 3.43; 5.12± Dt. Kezban Çelik 3.33, 5.95± 2.99, 6.09± 4.82, 5.39± 2.06; 5.95± 2.99, Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı 4,66± 2,83, 4.51± 2.2) MPa’dır. Sonuç: Üç farklı rezin simanın, üç farklı siman film Prof. Dr. Gürcan Eskitaşçıoğlu kalınlığında kullanımında kök dentini ile FRC post yapı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı arasındaki bağlanma dayanımına etkisi gözlenmemiştir. Anahtar kelimeler: Rezin siman, FRC post sistemi, Prof. Dr. Sema Belli bağlanma dayanımı. Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı SUMMARY Aim: The aim of the present study is to evaluate the effect of three type resin cements with three different cement film thicknesses on bond strength of the radicular Yazışma Adresi Yrd. Doç. Dr. Betül Özçopur dentin- FRCpost structure by push-out test methodology. Endodonti A.D. 65080 Kampüs VAN compromised sound maxillary central incisors (n:45) Faks: 0 432 2251747 speed saw (IsoMet 1000, Buehler Ltd, USA) and Material and Method: Freshly extracted periodontally Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Tel: 0 432 2251764 were collected. Coronal parts were sectioned by low E posta: [email protected] endodontic treatments were completed. 39 The roots 7tepe klinik 2012-3 were immersed into distilled water for one week. Three sahip bir adeziv materyal ile birlikte kullanımı “Monoblok” Japon; Panavia F 2.0, Kuraray Medical Inc, Japon; and arttırılmasında önemli rol oynar. Restorasyonda benzer yapı oluşturarak restorasyonun bağlanma dayanımının type resin cements (Clearfil SA, Kuraray Medical Inc, elastikiyete sahip materyallerin kullanımı monoblok yapı SuperBond C&B, Sun Medical, Japon) and a FRC post oluşturarak, okluzal kuvvetlerin diş yapısına homojen set (SnowPost, Carbotech, France) were selected for dağılımını dolayısıyla destek dokulara daha az stres reconstruction of post-core structure. The post cavities iletimini sağlar.4-6 Monoblok yapının oluşturulmasında of the roots were prepared by 1.4 mm diameter drill of primer rol, FRC yapıların yanı sıra adeviz teknolojisindeki SnowPost set. The roots were randomly divided into ilerlemelere bağlıdır. Bu konuda optimum özelliğe sahip three group (n:15) according to usage of luting cement. teknolojik ürünler ise rezin simanlardır. Günümüz rezin In all groups three type FRC post material in different simanları yapıştırma öncesi adeziv ajan kullanım şekline diameter (d:1.0, d:1.2, and d:1.4) were luted and three göre 3 alt grupta incelenir. Birinci grup rezin simanlarında subgroups (n:5) were formed. Specimens were sectioned asitleme-yıkama-adeziv sistemlerinden faydalanır. İkinci horizontally by low speed saw. The pieces were placed grup için kendinden-asitli ajanlar kullanılır. Üçüncü grupta on the jig of the universal test machine (Elista, Turkey) ise kendinden-adezivli rezin simanlar kullanılmaktadır.1 and push-out bond strength test was accomplished with Geleneksel yöntemler ile yapılan post sistemlerine the speed of 0.5mm/minute. ANOVA and Duncan tests were used for statistical analyses. (p< 0.05) Failure oranla FRC sistemlerin bağlanma dayanımı rezin microscope. bulunmaktadır. Bununla birlikte FRC post sistemleri kendi simanların kullanımıyla beraber çok daha yüksek surfaces of the samples were observed with an optical içinde ele alındığında, rapor edilen klinik başarısızlıkların Results: The push out bond strength of the samples başında postun kök dentini ile olan bağlantısındaki for the subgroups (Clearfil SA, Panavia F 2.0, SuperBond başarısızlıklar sayılmaktadır.7,8 Bitter ve Kielbassa9 rezin C&B) according to diameter of the used FRC posts (1.0, 1.2, and 1.4) are (4.2± 3.12, 3.77± 2.65 6.37± 3.43; 5.12± siman ile post yüzeyi arasındaki bağlanma dayanımının 4,66± 2,83, 4.51± 2.2 MPa) respectively. da komponentlerin oklüzal kuvvetlere karşı koyabilmesi yanında rezin siman ile diş yüzeyi arasındaki bağlantının 3.33, 5.95± 2.99, 6.09± 4.82, 5.39± 2.06; 5.95± 2.99, için yeterli seviyede olması gerektiğini belirtmişlerdir. Conclusion: The bond strength of the radicular Bu veriler ışığında post restorasyonlarının bütününü dentin-FRC post structure was not affected from the oluşturan resin cement type and cement film thickness. Key words: Resin cement, FRC post system, band Günümüzde kullanılan materyal ve materyallerinin, dentine yakın kullanılan termal ideal karşı başarısızlıklar kendi içinde; adeziv, Koheziv başarısızlıklar sadece rezin siman tabakası metotlar içerisinde, adeziv başarısızlıklar ise siman-kök kanal dentini ya da siman-post yüzeyi arasında gözlenirken; tedavi planlamasını yapmak oldukça kolay olmaktadır. dişlerde kuvvetlere koheziv ve karışık başarısızlık adı altında gruplandırılır. dikkate alındığında vakaya veya ilgili dişe uygun tedavili içinde ile siman tabakası olduğu ifade edilebilir.10 Siman tabakasındaki GİRİŞ yapı koyan en zayıf halkanın, adeviz yapısı başka bir deyiş strength. Endodontik monoblok karışık başarısızlıklar hem adeziv hem de koheziv post başarısızlığın aynı bağlanma yüzeyinde görülmesidir.2 ekspansiyon katsayısına, baskı dayanıklılığına ve elastik modülüne Bu başarısızlıkları en aza indirmek için bağlanma arttırır. Bununla birlikte postun tutuculuğunun yüksek, Post boşluğu ve post arasında tavsiye edilen ideal sahip olması yapılan restorasyonun mekanizmasının çok iyi anlaşılması gerekmektedir. başarısını 1 siman kalınlığı yaklaşık 50µm’dir.11 Firmalar tarafından biyouyumlu, estetik ve tekrarlanabilir olması post sistemlerinde aranan özelliklerdir.2 Fiberle güçlendirilmiş belirli çaplarda üretilen postlar için hazırlanan frezler bu avantajlarıyla kullanım alanını ve sıklığını her geçen düzensizlikler, eğeleme işlemlerine bağlı hatalar, post kompozit (FRC) postlar biyomekanik ve estetik uyumu sağlamaya yöneliktir. Ancak kanal içi morfolojik gün bir adım daha arttırmaktadır. Dentine yakın elastik frezinin yanlış kullanımı sebebiyle post yuvası ile post 3 modülüne sahip post materyalinin, yine benzer elastikiyete materyali arasında ideal olmayan komşuluk söz konusu 40 Fiberle Güçlendirilmiş Kompozit (Frc) Post Restorasyonların Push-Out Bağlanma Dayanımında Farklı Rezin Simanların ve Farklı Siman Film Kalınlıklarının Etkisi olabilir. Böyle bir durumda oluşan siman tabakasının yuvalarına 1.0 mm çapında FRC post; ikinci alt grupta tavsiye edilen kalınlıkta olmasının mümkün olmayacağı 1.4 mm çapındaki postlara uyumlu frezler ile oluşturulan ortadadır. post yuvalarına 1.2 mm çapında FRC post yerleştirilirken; Bu in vitro çalışmanın amacı; 3 farklı siman kalınlığına üçüncü alt grupta 1.4 mm çapındaki postlara uyumlu sahip FRC post restorasyonların 3 farklı tip rezin siman frezler ile oluşturulan post yuvalarına 1.4 mm çapında varlığında bağlanma dayanıklılıklarının push-out test FRC post yerleştirildi. Clearfil SA kendinden adezivli rezin tekniği ile değerlendirilmesidir. simandır. Üretici firmanın talimatları doğrultusunda kök kanalına karıştırıcı uç yardımıyla uygulandı ve postlar GEREÇ VE YÖNTEM yuvanın ortasında kalacak şekilde konumlandırıldı. Artık Peridontal nedenler ile çekilmiş insan çürüksüz tek siman servikal bölgeden kaldırıldıktan sonra polimerize köklü üst çene santral dişleri bu çalışma için toplandı. edildi. Panavia F 2.0 (Kuraray Medical Inc, Tokyo, Japan) Düz köke sahip, kök uzunluğu 13 mm olan dişler kendinden asitli rezin siman ikinci grupta uygulandı. arasından 45 tanesi test gruplarını oluşturmak için Bu grupta örnek dişlerinin kanal içi dentin duvarları seçildi. Örnek dişlerin koronal parçaları su soğutması kendinden asitli likit yardımıyla ön işleme tabi tutuldu. altında elmas separe (Isomet 1000, Buehler Ltd., Lake Panavia F 2.0 Paste A ve Paste B karışımının kanal Bluff, IL, USA) yardımıyla köklerinden ayrıldı. Kök kanal içerisine bir lentülo yardıyla aktarılmasının ardından tedavilerinin tamamlanmasının ardından, giriş kaviteleri birinci gruptaki alt grupların oluşturulmasında kullanılan geçici dolgu materyali (Cavit™ G, 3M ESPE AG, Seefeld, post ölçüleri ve post yuvaları standardında hazırlandı. Germany) ile kapatıldı. Örnekler bir hafta süresince 37° SuperBond C&B (Sun Medikal, Japan) asitleme-yıkama- C ‘de %100 nemli ortamda bekletildi. Kökün koronal ve orta üçlü bölgesindeki kanal dolgu materyali en az 3mm guta-perka kalacak şekilde ısıtılmış kök aletleri (Sybron Dental Specialties, Romulus, MI, USA) ile uzaklaştırıldı. Tüm dişlerde Snowpost FRC post seti (Carbotech, Ganges, France) içerisinde bulunan 1.4 mm çapındaki postlara uyumlu frezler ile su soğutması altında 10 mm derinliğinde post yuvası hazırlandı. 45 adet örnek 3 farklı rezin siman ile yapıştırılmak üzere rastgele 3 gruba ayrıldı. Her gruptaki 15 diş kendi içerisinde 3 farklı siman kalınlığı oluşturulması için 5 adet örnek içerecek şekilde 3 alt gruba ayrıldı (Tablo I). Clearfil SA (Kuraray Medical, Japan) siman uygulanan grubun ilk alt grubunda; 1.4 mm Tablo I: Çalışmada kullanılan materyallerin üretici firmaları, seri numaraları ve tipleri çapındaki postlara uyumlu frezler ile oluşturulan post Tablo II: Siman tipi ve post kalınlığı değişkenleri için bağlanma dayanımı ortalama (ort) ve standart sapma (SS) değerleri 41 7tepe klinik 2012-3 Şekil I: Farklı tipteki rezin simanların farklı siman kalınlıklarındaki push-out bağlanma dayanımlarının MegaPaskal (MPa) cinsinden değerleri Resim 1: Adeziv başarısızlık adeziv rezin siman kullanılarak üçüncü grup oluşturuldu. Bu grupta kanal içi dentin yüzeyinin pürüzlendirilmesi asit ile yapıldı. Yüzeyin bonding ajanı ile hazırlanmasının ardından rezin siman bir lentülo yardımıyla post yuvası içerisine aktarıldı. Alt grup oluşturulması birinci ve ikinci grupta anlatıldığı şekilde tamamlandı. Oluşturulan örnekler su soğutması altında düşük hızda dönen elmas separe (Isomet1000, Buehler Ltd.) ile dişin uzun aksına dik olacak şekilde 1mm kalınlığındaki kesitlere ayrıldı. Push-out bağlanma dayanımı testi için her bir kesit Universal test cihazına (Elista, İstanbul, Turkey) yerleştirilerek 0.5 mm/dak. Hız altında 1mm çapında indentör kullanılarak post yerinden oynatılana Resim 2: Koheziv başarısızlık kadar yükleme işlemine tabi tutuldu. Bağlanma dayanımı testinin ardından örnekler kırılma tiplerinin belirlenmesi için ışık mikroskobu altında incelendi. BULGULAR Mevcut çalışmaya göre üç farklı rezin simanın farklı siman kalınlıklarında push-out bağlanma dayanımı testinde göstermiş oldukları ortalama değerleri Tablo II’de belirtildi. Elde edilen bulguların istatistiksel analizi için ANOVA ve Duncan testi uygulandı (Şekil 1). Kullanılan farklı tiplerdeki rezin simanlar arasında bağlanma dayanımı açısından anlamlı bir fark bulunamadı (p< 0.05). Farklı siman kalınlıkları dikkate alındığında gruplar arasında Resim 3: Karışık başarısızlık bağlanma dayanımı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmedi (p< 0.05). Bağlanma dayanımı testinin ardından TARTIŞMA Bu çalışmada; post retansiyonu için kullanılan üç ayrı yapılan mikroskobik değerlendirmede adeziv, koheziv ve karışık tip rezin simanın farklı kalınlıklarda kullanımının push- 2, 3). içi morfolojik farklılıkların testin güvenilirliğini olumsuz out bağlanma dayanımına etkisi değerlendirildi. Kanal başarısızlık tiplerinin her üçü de tespit edildi (Resim 1, 42 Fiberle Güçlendirilmiş Kompozit (Frc) Post Restorasyonların Push-Out Bağlanma Dayanımında Farklı Rezin Simanların ve Farklı Siman Film Kalınlıklarının Etkisi yönde etkileyeceği düşünülerek, düz kök formuna ve yuvarlak pulpa boşluğuna sahip santral dişler çalışmaya dahil edildi. FRC postların klinik başarısını ve bağlanma dayanıklılığını arttıran “Silanizasyon, Tribokimyasal Kaplama ve Asitleme sonrası Silanizasyon” gibi yüzey işlemleri standardizasyonu sağlamak için elimine edildi. Farklı tipteki postların bağlanma dayanımını değiştirme olasılığından ötürü tek bir marka FRC post (Snowpost) kullanılarak örnekler hazırlandı. Post-kor yapıların bağlanma dayanımı sıklıkla mikro-gerilim ve push-out test teknikleri kullanılarak ölçülmektedir.3 Mikro-gerilim testi tekniği güvenilir bir metot olsa da, bu yöntemle kohesiv başarısızlıklardaki Resim 4: Adeziv başarısızlık hattında hava kabarcığı lokalizasyonu değişikliklerin saptanması yetersizdir ve örneklerin hazırlanması sırasında çok sayıda prematür hasar oluşturabilir.12 orantılı olarak arttığı gözlendi. Buna ek olarak başarısızlık Çalışmamızda kendinden asitli, kendinden adezivli, tipleri incelendiğinde hava kabarcığı lokalizasyonunun asitlemeli ve yıkamalı rezin simanlar karşılaştırıldı ve başarısızlık tipini tetiklediği gözlendi (Resim 4). birbirleri arasında herhangi bir korelasyona rastlanmadı. Diğer taraftan, Kurtz ve arkadaşları13 kendinden asitli rezin simanlar ile asitleme ve yıkamalı rezin simanlar • arasında bağlanma dayanımı açısından bir farkın olmadığını rapor ederken, Wang ve arkadaşları14 kendinden asitli rezinlere göre önemli oranda arttırdığını • bildirmişlerdir. Spazzin ve arkadaşları15 FRC post sistemlerinin kullandıkları stress analizi çalışmalarında; (FEA) siman ve siman kalınlığının kök kanal dentini ve FRC post tespit edildi. Siman kalınlığındaki artış siman yapısının homojenitesini bozarak, hava kabarcığı görülme oranını arttırdı. çevresinde 70 ve 200µm rezin siman kalınlığı oluşturarak elemanlar Bu in vitro çalışmanın sınırları dahilinde siman tipi arasındaki bağlanma dayanımını değiştirmediği asitleme ve yıkamalı rezin simanların post tutuculuğunu sonlu SONUÇ metodunu kalınlığındaki değişikliğin post ve dentindeki stress dağılımında önemli bir etken olmadığı sonucuna varmışlardır. Bununla KAYNAKLAR birlikte D’arcangelo ve arkadaşları16 100-120µm siman 1. kalınlığının oklüzal yüklere karşı koymada daha düşük ve daha yüksek siman kalınlıklarına oranla daha başarılı olduğunu ortaya koymuşlardır. Çalışmamızda ortalama 2. SuperBond C&B ve Clearfil SA rezin simanlara oranla 3. ancak bu sonuçlar gruplar arasında istatistiksel olarak 4. 100µm siman kalınlığına sahip Panavia F 2.0 grubu, daha yüksek bağlanma dayanımı değerleri gösterdi anlam ifade etmedi. Işık mikroskobu altında yapılan incelemede adeziv tipi başarısızlık, koheziv ve karışık başarısızlık tiplerine 5. oranla daha fazla örnekte gözlemlendi. Bu çalışmada 6. siman tabakası içinde kalan hava kabarcıklarının görülme sıklığının ve büyüklüğünün, siman kalınlığı ile doğru 43 Bavbek AB, Belli S, Eskitaşçıoğlu G. Endodontik Tedavili dişlerin Estetik Restorasyonu: Post-Korlar, Turkiye Klinikleri J Dental SciSpecial Topics 2011; 2: 29-36. Schmage P, Cakir FY, Nergiz I, Pfeiffer P. Effect of Surface Conditioning on the Retentive Bond Strengths of Fiber-Reinforced Composite Posts. J Prosthet Dent 2009; 102: 368-377. Jongsma LA, Kleverlaan CJ, Feilzer AJ. Influence of Surface Pretreatment of Fiber Posts on Cement Delamination. Dent Mater 2010; 26: 901- 907. Yavirach P, Chaijareenont P, Boonyawan D, Pattamapun K, Tunma S, Takahashi H et al. Effects of Plasma Treatmentr on the Shear Bond Strength Between Fiber-Reinforced Composite Posts and Resin Composite for Core Build-Up. Dent Mater J 2009; 28: 686- 692. Tay FR, Pashley DH. Monobloks in Root Canals: a Hypothetical or a Tangible Goal. J Endod 2007; 33: 391-398. Teixeira CS, Felippe CS, Silva-Sousa YTC, Sousa-Neto MD. Interfacial Evaluation of Experimentally Weakened Roots Restored with Adhesive Materials and Fibre Posts: An SEM Analysis. J Dent 2008; 36: 672-682. 7tepe klinik 2012-3 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. Radovic I, Mazzitelli C, Chieffi N, Ferrari M. Evaluation of the Adhesion of Fiber Posts Cemented Using Different Adhesive Approaches. Eur J Oral Sci 2008; 116: 557-563. Cagidiaco MC, Goracci C, Garcia-GodoyF, Ferrari M. Clinical Studies od Fiber Posts:a Literature Review. Int J Prosthodont2008; 21: 328336. Bitter K, Kielbassa AM. Post-Endodontic Restorations with Adhesively Luted Fiber-Reinforced Composite Post Systems: A Review. Am J Dent 2007; 20: 353- 360. Albashaireh ZSM, BDS,Ghazal M, Kern M. Effect of Dentin Conditioning on Retention of Airborne-Particle-Abraded, Adhesively Luted Glass Fiber-Reinforced Resin Posts. J Prosthet Dent 2008; 100: 367-373. Schmage P, Pfeiffer P, Pinto E, Platzer U, Nergiz I. Influence of Oversized Dowel Space Preparation on the Bond Strengths of FRC Posts. Oper Dent 2009; 34: 93-101. Goracci C, Raffaelli O, Monticelli F, Balleri B, Bertelli E, Ferrari M. The Adhesion Between Prefabricated FRC Posts and Composite Resin Cores: Microtensile Bond Strength with and without Post-Silanization. Dent Mater 2005; 21: 437-444. Kurtz JS, Perdigão J, Geraldeli S, Hodges JS, Bowles WR. Bond strengths of tooth-colored posts, effect of sealer, dentin adhesive, and root region. Am J Dent 2003;16: 31-36. Wang VJ, Chen YM, Yip KH, Smales RJ, Meng QF, Chen L. Effect of two fiber post types and two luting cement systems on regional post retention using the push-out test. Dent Mater. 2008; 24: 372-377. Spazzin AO, Galafassi D, de Meira-Jūnior AD, Braz R, Garbin CA. Influence of Post and Resin Cement on Stress Distribution of Maxillary Central Incisors Restored with Direct Resin Composite. Oper Dent 2009; 34: 223-229. D’Arcangelo C, Zazzeroni S, D’Amario M, Vadini M, De Angelis F, Trubiani O, Caputi S. Bond Strengths of Three Types of FibreReinforced Post Systems in Various Regions of Root Canals, Int Endod J 2008; 41: 322-328. 44 Özgün Araştırma ÖZET İki Farklı Hemostatik Ajanın (Ankaferd Blood Stopper ve Traneksamik Asit) Kan Hücrelerindeki Morfolojik Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi Amaç: Bu çalışmanın amacı; iki farklı hemostatik ajan olan Ankaferd Blood Stoper (ABS) ile Traneksamik Asit’ in (TA) insan plazma örneklerinde hematolojik etkilerini ve ışık ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılarak hücrelerin ultra yapısal özelliklerini belirlemek amacıyla planlandı. Gereç ve Yöntem: ABS ve TA’nın taze normal plazmadaki referans parametreleri ayrı ayrı belirlenerek, taze plazma kontrol grubunu, plazma ve ABS grubunu, plazma ve TA grubunu oluşturacak şekilde örnekler gruplandırıldı. Tüm plazma örneklerinde protrombin zamanı (PT), aktivite PT, parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT), uluslararası normalize değer (International Normalized Ratio (INR)), Faktör II, Faktör V, Faktör VII, Faktör VIII, Faktör X, Faktör XI değerlerinde değişimler belirlendi. Bulgular: Plazma örneklerinde ABS grubunun oldukça hızlı (<1 saniye) protein ağını oluşturduğu, ancak Faktör V, VII, X, XI’i etkilemediği ve faktör II ve VIII’i azalttığı gözlendi (p<0,05). ABS’nin PT ve aPTT oranlarını anlamlı bir şekilde arttırdığı, ancak koagülasyon faktörleri üzerinde belirgin bir değişimin olmadığı belirlendi. TA’nın koagülasyon Dt. Can Tatar faktörleri ve hematolojik parametreler üzerinde istatistiksel Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Cerrahisi Anabilim Dalı olarak anlamlı bir değişime neden olmadığı görüldü. Morfolojik analizde ise, TA grubunda belirgin bir etki Doç. Dr. Nurhan Güler izlenmezken, ABS grubunda eritrosit agregasyonunu hızlı Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Cerrahisi Anabilim Dalı bir şekilde arttırdığı gözlendi. Prof. Dr. Kemal Şençift Sonuç: Çalışmanın sonuçları, ABS’nin antikoagülan, Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Cerrahisi Anabilim Dalı antiagregan ilaç kullananlar ve/ veya pıhtılaşma bozuklukları olan hastalarda güvenle kullanılabileceğini göstermektedir. ABS’nin koagülasyon faktörleri üzerinde spesifik bir etkisinin olmadığı ancak eritrosit agregasyonunu hızlı bir şekilde arttırmaktadır. Sonuç olarak ABS lokal olarak uygulandığında kanama komplikasyonlarının önlenmesinde güvenle kullanılabileceği görüşünü desteklemekteyiz. Anahtar kelimeler: Ankaferd Blood Stopper, Traneksamik asit, kanama, elektron mikroskobu. SUMMARY Aim: The aim of the study was to investigate Yazışma Adresi the haemotological effects and the morphology of Dt. Can Tatar ultrasructure cell-base mechanism of Ankaferd Blood Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Stopper (ABS) and Tranexamic acid (TA) on PT, aPTT, Bağdat Cad. No: 238 Göztepe Istanbul INR, factors II, V, VII, VIII, X, XI, by using light and Tel: +90216 3636044 scanning electron microscopy. Faks: +90216 3636211 Material and Method: Plasma samples were taken 45 7tepe klinik 2012-3 from 3 different volunteer adults. Individual coagulation alanın INR, activated partial thromboplastine time (aPTT) were önemlidir. Kan akımının operasyon sırasında devamı, factors (II, V, VII, VII, X, XI), prothrombin time (PT), ve dokunun beslenmesinin devamlılığı ve kan volümünde önemli bir azalmanın olmaması için investigated on plasma samples adding to ABS and TA, operasyon süresinin uzamasını, fizyolojik komplikasyon respectively. Light and scanning electron microscopy risklerinin artışını ve kan transfüzyon riskini engeller(4,5). were used in order to investigate the morphology of ultra Operasyondan TA were diluated with pooled fresh normal human plasma farklı yöntemler kullanılmaktadır. structure cell-base mechanism of both agents. ABS and önce hastanın kanama riskinin belirlenmesinde ve operasyon kararının verilmesinde on %10 for in vitro effects of ABS and TA. İdeal topikal ajan özelliklerinin cerrahi işlem tiplerine Results: The results were showed that ABS induced göre farklılıklar gösterebildiği ve bu ajanın sahip olması samples, although coagulation factors V, VII, X and XI durdurabilmesi, kanayan yüzey alanı ile efektif kontakt rapid (<1sec.) formation of protein network in the plasma gereken özelliklerin ise; hızlı ve efektif olarak kanamayı were not affected by the addition of ABS to plasma but oluşturabilme kapasitesine sahip olması, kabul edilebilir factor II and VIII were decreased (p<0.05). The levels of ters reaksiyonun PT and aPTT were increased significantly in ABS group. olması, kolay uygulanabilmesi, tüm kanama türlerinde etkili olması, dokudaki aktivasyonunun There was no statistically significant effect of TA on the fizyolojik olması gibi bir çok faktör kabul edilmektedir (6,7). coagulation factors and hematological parameters in the Traneksamik Asit (trans-4 aminomethylcylclohexane- normal human plasma. In morphological analyses there 1-karbonik asit (TA)), yaklaşık olarak 157 dalton moleküler Conclusions: Data obtained from study demonstrated hemostaz tekniklerinde farmakoterapi sınıflamasında yer was no specific effect were seen on TA. ağırlığa sahip sentetik bir lizin analoğu olup, kimyasal that ABS can be used safely in the patients who used anticoagulant, antiagregan medicine and/or almaktadır. TA’nın etki mekanizması; plazminojen molekülü with üzerindeki lizin bağlayıcıyı bloke ederek, fibrin yüzeyindeki coagulopathy. ABS has no specific effect on coagulation lizin rezidüleriyle, plazminojen ve plazmin ağı zinciri factors but erythrocytes aggregation were increased arasındaki etkileşimi kompetetif olarak inhibe etmesi olarak rapidly. Finally, the bleeding complications could be tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, fibrin pıhtısı, fibrinojen, safely prevent by using ABS. Faktör V ve Faktör VIII gibi diğer plazma proteinlerini azalttığı ileri sürülmektedir Key words: Ankaferd Blood Stopper, Tranexamic . Ayrıca, TA plazmini (8,9,10,11,12) inhibe ederek, trombosit yüzeyindeki glikoprotein 1b acid, Bleeding, scanning electron microscopy. reseptörlerinin etkisini azalttığı ve trombosit aktivasyonunu da engellediği bilinmektedir(11,13). Fibrinolitik aktivite artışı GİRİŞ nedeniyle gelişen kanamaların durdurulmasında etkili olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle hiperfibrinolizise bağlı Damar bütünlüğünün bozulduğu durumlarda kan hemoraji tedavisinde etkili bir ajan olarak kullanılmaktadır dolaşımının sürdürülebilmesi hayati önem taşımaktadır. . Tıp alanında hemoraji tedavisinde, TA’nın sistemik Bütünlüğü bozulan damardan kaynaklanan kanamaları (14) sağlayan ve iyileşme tamamlandıktan sonra fibrin ağını olarak kullanımı ile ilgili sınırlı sayıda çalışma vardır. durduran, damarın iyileşmesi için gerekli olan fibrin ağını kullanımı ile ilgili bir çok çalışma bulunmasına rağmen, lokal uzaklaştıran süreç hemostaz olarak tanımlanmaktadır. Ankaferd Blood Stopper (ABS) folklorik olarak Hemostaz mekanizmasında; damarsal yapılar, trombositler, geleneksel Türk hekimliğinde hemostatik ajan olarak sistem primer ve sekonder olarak 2 aşamada gerçekleşir. (kekik), Glycyrrhiza glabra (meyan), Vitis vinifera (koruk), kullanılan bir bitkisel ekstrakttır. ABS; Thymus vulgaris koagülasyon sistemi ve fibrinolitik sistem rol oynar ve bu Primer hemostaz; vazokostrüksiyon, Alpinia officinarium (havlıcan) ve urtica dioica (ısırgan) trombositlerin bitkilerinin standardize karışımından oluşmaktadır. Bu adezyonu, aktivasyonu ve agregasyonu ile sağlanırken, bitkiler tek başlarına endotel hücreleri, kan hücreleri, sekonder hemostaz ise koagülasyon sonucu kan pıhtısının meydana gelmesi ve erimesi ile sonuçlanmaktadır . damar oluşumu (anjiogenezis), vasküler dinamikler ve (1,2,3) Cerrahi işlemlerde kanama ile hemostaz arasında mediatörler üzerinde hemostatik etkiye sahiptir. Buna önemli bir denge bulunmaktadır. Bu denge cerrahi rağmen ABS’nin hemostatik etkisinin mekanizması halen 46 İ k i F a r k l ı H e m o s t a t i k A j a n ı n ( A n k a f e r d B l o o d S t o p p e r v e Tr a n e k s a m i k A s i t ) K a n H ü c r e l e r i n d e k i M o r f o l o j i k Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi tam olarak bilinmemektedir (15,16,17,18,19,20,21,22,23) . ABS’nin gerçekleştirildi. temel hemostatik etki mekanizması, eritrosit yığınları Tüm kan örneklerinde taze normal plazmadaki için odak noktaları olan kapsülleşmiş bir protein ağının PT, aktivite PT, aPTT, INR seviyeleri ile koagülasyon içerisinde kısa sürede bir yapı ağı oluşturur ve bu yapı X ve faktör XI) seviyeleri belirlenerek normal değerler oluşumu olarak tanımlanmaktadır. Plazma ve serum faktörleri (faktör II, faktör V, faktör, VII, faktör VIII, faktör ağını, ABS’nin kandaki proteinler ve esas olarak fibrinojen ile karşılaştırıldı. İki hemostatik ajandan ABS ve TA’nın ile kurduğu karşılıklı etkileşim sayesinde oluştuğu ileri sürülmektedir (16) taze normal plazmadaki bu parametreleri belirlenerek, . Kanın durdurulması işlemi tam olarak taze plazma kontrol grubunu, plazma ve ABS grubunu, protein aglütinasyonu’na bağımlıdır. Kan hücreleri de plazma ve TA grubunu oluşturacak şekilde örnekler bu ağa katılmak için birleşirler. Bu preparat bireysel gruplandırıldı. Tüm parametrelerin tablo 1’de gösterilen pıhtılaştırıcı faktörleri etkilemeksizin, hemostatik süreci sağlayabilmesi nedeniyle hem normal referans ve ölçüm değerleri dikkate alınarak kontrol, ABS hemostatik ve TA gruplarının taze plazmadaki uygulanım sonuçları değerlere sahip, hem de primer yada sekonder kanama kaydedildi. diyatezine sahip bireylerde kullanılabilmektedir. ABS ile yapılan klinik çalışmalarda, Hemofili A Tablo 1: Tüm parametrelerin referans değerleri hastalarında izlenen hemoraji tedavisinde ABS’nin lokal olarak uygulanması sonrasında kanama kontrolünde başarılı sonuçların alındığı bildirilmektedir (24,25) REFERANS DEĞER . Ayrıca, oluşturduğu, hemostatik ve antienflamatuar etki etkisinin olduğu gösterilmistir 10.0-14.0 saniye 70-130 % 0.85-1.20 INR Faktör V 70-140 % Faktör XI 60-150 % Faktör VIII 70-140 % Faktör X 70-140 % Faktör VII 70-130 % Faktör II 70-120 % Aktivivite (protrombin zamanı (PT)) . Nazal cerrahi sırasında INR (Protrombin zamanı (PT)) ve sonrasında ABS’in etkinliğinin normal tampon uygulaması ile karşılaştırıldığında, ABS emdirilmiş tamponların kanama miktarı ile sıklığını azalttıgı ve yara iyileşmesi üzerine olumlu etkisinin daha fazla olduğu bildirilmiştir (27). Bununla birlikte, ABS’nin doku iyileşmesi, mezenkimal kök hücre gelişimi ve kanser hücreleri üzerine antineoplastik etkisi olduğu ileri sürülmektedir (28,29,30) saniye Protrombin zamanı (PT) gösterdiği ve böylece kavernoz doku iyileşmesinde olumlu (26) 24-40 aPTT bu ajanın kavernoz dokuda eritrosit agregasyonu . Ülkemizde özellikle doğumsal ve edinsel kanama bozuklukları ya da antikoagülan tedavi nedeniyle dis çekimi operasyonlarında problem yaşanan olgularda, kanama kontrolünde ABS’nin lokal uygulanımının akut dönemde başarılı sonuçlar verdiği bildirilmektedir (31) Taze Normal Plazma Örneklerinin Hazırlanması . ve Ölçümlerin Hesaplanması: Bu çalışmanın amacı; iki farklı hemostatik ajan olan Trombositten Ankaferd Blood Stoper (ABS) ile Traneksamik Asit’ in (TA) insan plazma örneklerinde hematolojik etkilerini ve ışık Yeditepe Üniversitesi hazırlanması içerisine antikoagülan olarak trisodyum sitrat ilave ultra yapısal özelliklerini belirlemek amacıyla planlandı. Çalışma plazmanın 10 ile 15 dk süre ile, oda ısısında santrifüj edildi. Tüplerin ve taramalı elektron mikroskobu kullanılarak hücrelerin MATERYAL VE METHOD zengin amacıyla, deneklerden elde edilen kan örnekleri 2500g’da edilerek, %10’luk (2/20) 150µl ABS ile 1500µl plazma karışımı ve %10’luk (2/20) 150µl TA ile 1500µl plazma Diş karışımı hazırlandı. Bu karışım ölçümler yapılmadan Hekimliği önce 15 dakika süre ile cihazda 37˚C’de bekletildi. Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalında Her test işlemi 2 kez tekrarlanarak ortalamaları alındı. görev yapan yaşları 26 ile 28 arasında değişen, herhangi Koagülasyon faktör oranlarının değerlendirilmesinde bir sistemik hastalığı bulunmayan ve ilaç kullanmayan pH 7,35 olan Owner Koller tamponu kullanılırken, gönüllü üç erkek bireyden alınan kan örnekleri üzerinde plazma havuzu kontrol olarak alındı. Koagülasyon faktör 47 7tepe klinik 2012-3 aktivitilerinin oranları STA Compact hemostaz cihazında, ölçümündeki aPTT düzeyi, kontrol grubundaki değerden edilerek değerlendirildi. ABS ve TA’nın plazmada ortalama INR değerleri sırasıyla STA Unicalibrator ile yapılan kalibrasyon sonrasında test anlamlı bir şekilde yüksek bulundu (p=0.005). Kontrol, 0,97±0,03, 4,05±0,81 ve 1,03±0,02 olarak belirlendi. Her Morfolojik Değerlendirme üç gruptaki plazma INR düzeyleri arasında istatistiksel Periferik kan hücrelerinin morfolojik ve mikroskobik değerlendirmesinde; Olympus Optik olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p=0,065). mikroskop Koagülasyon faktörlerinden faktör II, faktör V, faktör incelemesi CFI60 optik sistemi ve 150 mmA inceleme VII, faktör VIII, faktör X ve faktör XI’in plazmadaki Coolpix 4.0 MP dijital kamerası kullanılarak yapıldı. plazmadaki Faktör II düzeyleri arasında istatistiksel boyutuna sahip NikonTM ECLIPSE L150 cihazı ve NikonTM ortalama değerleri tablo 3’te gösterilmektedir. Her grubun Lam üzerindeki taze insan kanına 50µl ABS olarak anlamlı bir farklılık bulundu (p<0.05). ABS solüsyonu ve 50µl TA damlatılarak ayrı ayrı mikroskopta grubundaki Faktör II düzeyi değeri, kontrol (p=0.005) görüntülendi. Taramalı elektron mikroskobunda (SEM) ve TA grubundaki değerlerinden anlamlı şekilde düşük plazmaya eklenen ABS ve TA’ nın ayrı ayrı ultrastrüktürel bulundu (p=0.035). TA ile kontrol grubu Faktör II düzeyleri hücre bazlı mekanizmaları incelendi. Bu inceleme, arasında anlamlı bir farklılık bulunmadı (p=0.515). Her üç ABS ve TA uygulaması öncesi ve sonrası alınan tüm kan örneklerinde, 15 kV ve Noran TM grubun plazmadaki faktör V, faktör X ve faktör VII düzeyleri 2100 Freedom ortalama değerlerinde hem grup içinde hem de gruplar enerji dispersiv spektrometresi (EDS) ile birlikte çalışan arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı JEOLTM Model JSM 5410 marka cihaz ile gerçekleştirildi. (p=0.204, p=0.142, p=0,373). Her üç grubun Faktör VIII Optik mikroskoptaki örnekler için cam lameller üzerinde düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık hazırlanırken, taramalı elektron mikroskobu için ise bulundu (p<0,05). ABS grubunun palladium-altın kaplama kullanıldı. Hazırlanan kaplama kontrol (p=0,018) ve TA grubu (p=0,011) değerlerinden üzerine 3µl taze kan örneği yayıldıktan sonra ayrı ayrı anlamlı bir şekilde düşük bulundu (p<0,05). ABS ile 3µl ABS ve 3µl TA eklenerek SEM görüntüleri alındı. Işık TA grubunun Faktör VIII değerleri arasında istatistiksel mikroskobu ve SEM görüntülerinde, tam kan örneklerinde olarak anlamlı bir farklılık izlenirken (p=0,011), TA ile ABS ve TA’nın kan hücreleri üzerindeki etkileri ve fibrin kontrol grubları arasında anlamlı bir farklılık bulunmadı ağı oluşturma şekli görüntülendi. (p=0,105). Her üç grupta izlenen Faktör XI düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulundu BULGULAR (p<0.05). ABS grubundaki Faktör XI düzeyi, kontrol Plazmadaki kontrol, ABS, TA gruplarının ortalama (p=0,003) ve TA grublarından (p=0,032) anlamlı şekilde PT, aktive PT, aPTT ve INR değerleri tablo 2’de düşük bulundu (p=0,003). ABS ile TA grubundaki Faktör gösterilmektedir. Her üç grubun PT seviyeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir Faktör VIII düzeyi, farklılık XI düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı bulunurken (p=0,032), TA ile kontrol gropları arasında (p=0,062). Kontrol, ABS ve TA’nın plazmada ortalama PT anlamlı bir farklılık izlenmedi (p=0,121). seviyesi sırasıyla 12,10±0,3, 36,63±35,2, 12,77±0,21 idi. Işık mikroskobunda, ABS eklenen tam kan Her üç grubun plazmadaki aktivite PT düzeyleri arasında örneklerinde ABS grubundaki aktivite PT düzeyi, kontrol (p=0.003) mikroskobik olarak herhangi bir değişiklik gözlenmedi. istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulundu (p<0.05). eritrosit agregasyonu bir saniyeden daha kısa bir sürede gerçekleşirken, TA grubunda ise ve TA grubundaki (p=0.003) değerlerden anlamlı bir TA etki mekanizmasını oluştururken tam kan görüntüsü şekilde düşük bulundu (p<0.01). TA grubundaki aktivite değişmezken, ABS grubundaki kan örneklerinde canlı PT düzeyi, kontrol grubundaki değerden anlamlı bir eritrositlerin agregasyon örtüsü oluşturacak şekilde şekilde düşük bulundu (p=0.033). Her üç grubun aPTT protein ağını şekillendirerek normal fizyolojik hemostaz seviyeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark mekanizmasını oluşturduğu gözlendi (Resim 1,2,3,4,5,6). bulundu (p<0.05). aPTT seviyesi ABS grubunda, kontrol Elektron mikroskobu görüntüsünde, ABS grubunda hücre (p=0.002) ve TA grubundaki (p=0.003) ölçümlere göre bazlı hemostatik etki izlenirken, TA grubunda plazmin anlamlı bir şekilde yüksek bulundu (p<0.01). TA grubu inhibisyonu ile trombosit ve eritrositlerin dağılımlarında 48 İ k i F a r k l ı H e m o s t a t i k A j a n ı n ( A n k a f e r d B l o o d S t o p p e r v e Tr a n e k s a m i k A s i t ) K a n H ü c r e l e r i n d e k i M o r f o l o j i k Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi Resim 1: Kontrol grubunun ışık mikroskobunda tam kan görüntüsü (x100) Resim 4: ABS grubunun ışık mikroskobunda eritrositlerin agregasyonu ile kan hücrelerinde oluşan kümeleşmeler gözlendi (x500) Resim 2: Kontrol grubunun ışık mikroskobunda kan hücrelerinin homojen dağılımı (x500) Resim 5: TA grubunun ışık mikroskobunda tam kan görüntüsü (x100) Resim 3: ABS grubunun ışık mikroskobunda tam kan görüntüsü (x100) Resim 6: TA grubunun ışık mikroskobunda kan hücrelerinin normal homojen yapısının görüntüsü (x500) 49 7tepe klinik 2012-3 7a 7b Resim 7a,b: ABS grubunun SEM’de eritrositlerin agregasyonu ile kan hücrelerinde oluşan kümeleşmeler (7ax350, 7bx500 bar skalası 1kX) 8b 8a Resim 8a,b: ABS grubunun SEM’de eritrositlerin agregasyonu ile kan hücrelerinde izlenen belirgin kümeleşmeler (a,b x1000, bar skalası 1kX) 9b 9a Resim 9a,b: TA grubunun SEM’de kan hücrelerinin homojen yapısının değişmediği gözlendi (ax350, bx1000, bar skalası 1kX) herhangi bir değişikliğin olmadığı TARTIŞMA gözlendi. ABS Diş Hekimliğinde kullanılacak olan hemostatik ajan grubunda eritrositlerde kümeleşmeler izlenirken, TA grubunda ise normal kandaki moleküllerin homojen hızlı ve etkili olarak kanamayı durdurabilmeli, kolay 7a,b,8a,b,9a,b). olabilmeli ve cerrahi alan üzerinde ayrı bir tabaka uygulanabilmeli, enfeksiyonlara yol açmamadan rezorbe dağılımında herhangi bir değişiklik gözlenmedi (Resim 50 İ k i F a r k l ı H e m o s t a t i k A j a n ı n ( A n k a f e r d B l o o d S t o p p e r v e Tr a n e k s a m i k A s i t ) K a n H ü c r e l e r i n d e k i M o r f o l o j i k Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi oluşturmama özelliklerine sahip olmalıdır (6). Günümüzde lizin bağlayıcı yerlerine yapışarak geri dönüşümlü bir hemostaz yöntemi (spongostan, bipolar koter, fibrin, diğer monomerlerine bağlanamaz ve fibrinoliz inhibe diş hekimliği cerrahisinde bir çok hemostatik ajan ve doku yapıştırıcılar vb.) kompleks oluşturur. Sonuçta plazmin, fibrinojen veya kullanılmaktadır. Ancak bu olur. Ayrıca plazmine bağımlı trombosit aktivasyonunu ajan ve yöntemlerin hiçbiri ideal hemostazı sağlayacak engelleyerek trombosit fonksiyonlarını korur. TA’nın özelliğe sahip olmadığından, etkili ve hızlı hemostaz kan kaybının azaltılmasında sistemik uygulanımının sağlayan ancak normal dokuya zarar vermeyen bir etkili olduğu bilinmektedir cerrahisinde hemostatik ajanın varlığı hem cerrah hem de hasta açısından oldukça önem taşımaktadır (7) . Çalışmamızda kullanımında . TA’nın damar antifibrinolitik etkisinden dolayı artmış pıhtılaşma riski bulunduğu, bu nedenle in vitro olarak iki hemostatik ajan olan ABS ve TA’nın tromboemboli olasılığını ve erken greft tıkanması diş hekimliği cerrahisinde kullanımının değerlendirilmesi gibi sonuçları doğurabileceği, TA’nın yan etkilerinden açısından kan dokusundaki etkilerinin incelenmesi amaçlandı. (8,9,10,11,12,13) korunmak için lokal kullanımlarının olabileceği ileri sürülmüştür (36) . bir alternatif De Bonis ve ark. sistemindeki (2000) TA’nın lokal kullanımı ile ilgili çalışmasında, bu tanı oldukça zor olduğundan, biyokimyasal analizler ancak kan transfüzyonu miktarına etkisi olmadığı Cerrahi kanama ile hemostaz yolla kullanımın kan kaybını anlamlı derecede azalttığı, bozukluğa bağlı medikal kanama arasındaki ayırıcı bu ayırımda önem kazanmaktadır (32) . Asemptomatik bildirilmiştir. Ayrıca, TA’nın sistemik emilimi açısından bireylerde rutin preoperatif pıhtılaşma tarama testlerinin değerlendirildiğinde, dolaşımda TA’ya rastlanmadığı ve pratik olmadığı, ancak başlangıç tarama testlerinin yapılmasının yararlı olduğu belirtilmektedir. bu ilacın kanama üzerine olan etkisinin sistemik etkiden bağımsız, lokal olarak etkili olduğu ileri sürülmektedir (37). Hastanın Çalışmamızda TA’nın hemostatik parametrelerde anamnezinde verdiği bilgilerin güvenilir olmayabileceği, klinik olarak belirti vermeyen hafif bir hemostatik ve koagülasyon faktörleri üzerindeki etkileri kontrol defektin gelişebileceği ve uygulanacak testlerle birden INR değerleri ile Faktör II, V, VII, VIII, X, XI seviyeleri grubuyla karşılaştırıldığında; PT, aktivite PT, aPTT, bozukluğun ya da asemptomatik edinsel bir hemostatik üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etki göstermediği, fazla hemostatik bozukluğun ortaya çıkarılabileceği ileri sürülmektedir (33) . Başlangıç hemostaz tarama testlerinin ışık mikroskobu ve SEM görüntülerinde tam kan üzerine yapılması ayrıca, bir kanama oluştuğunda başlangıçtaki ilavesi ile herhangi bir değişikliğin gözlenmediği saptandı. değerlerin belirlenebilmesi ve lupus antikoagülanı gibi Bu sonuçlar TA nın lokal uygulamada antifibrinolitik profilaktik tedavi gerektirebilecek hastalıkların teşhisini mümkün kılabildiği için önemlidir (34) etkinliğini göstermektedir. . Cerrahi işlem ABS; standart, steril, stabil ve medikal bitki öncesinde, düşük cerrahi riski olan hastalarda laboratuvar ekstrelerinden oluşan yeni bir üründür. Kanamada minor olan hastalarda ise PT, aPTT ve trombosit sayımından çekimleri ve diğer ağız cerrahisi işlemlerinde spontan testine gerek olmadığı, orta ve yüksek cerrahi riski ve major durdurucu etki yaratır. Cilt yaralanmaları, diş oluşan başlangıç hemostaz tarama testlerinin yapılması ya da postoperatif kanamalarda hemostaz düzenleyici gerektiği önerilmektedir (35). Çalışmamızda iki hemostatik olarak kullanılmaktadır (38) . ABS’nin hemostatik yol ajan olan ABS ve TA’nın PT, aktive PT, aPTT, INR üzerindeki pıhtılaşma faktörlerinden bağımsız olarak kan etkileri incelendi. ağı oluşturduğu gösterilmiştir. Göker ve ark’nın (2008) değerleri ve Faktör II, V, VII, VIII, X, XI düzeylerine olan içerisindeki proteinleri etkileyerek tıkaç etkisi ve protein TA sistemik ve lokal olarak kullanılan bir hemostatik in-vitro çalışmasında; plazmaya veya seruma eklenen ajan olup oral cerrahide lokal olarak hemostazın sağlanmasında yaygın olarak kullanılırken, ABS’nin tıkaç etkisi gösteren protein ağı oluşumu ABS’nin sırasında plazma fibrinojen aktivitesi ve fibrinojen antijen hemostaz oluşumunda kullanılabileceği ancak etki seviyelerini belirgin oranda düştürdüğü ve fibrinojen mekanizmasının açıklanabilmesi için yoğun in-vitro ve in- ile eritrosit aglütinasyon ilişkisini etkileyerek, eritrosit vivo çalışmalara ihtiyaç duyulduğu bilinmektedir. Düşük agregasyonunu uyaran bir protein ağı oluşturduğu molekül ağırlıklı sentetik bir antifibrinolitik ilaç olan TA, bildirilmektedir. Bu durumunda pıhtılaşma faktörleri plazmin ve plazminojenin fibrin molekülüne bağlanan eksikliğine bağlı kan hastalığı olan vakalarda etkin 51 7tepe klinik 2012-3 bir hemostaz sağladığı, cerrahi kanama sonrasındaki bir değişim izlenmedi. Çalışmamızdan elde edilen komplikasyon riskini azalttığı ileri sürülmüştür (16). Ayrıca, uyumlu olduğu belirlendi. Tam kan üzerine eklenen kan transfüzyonu gereksinimini ve oluşabilecek bu bulguların Göker ve ark’ nın (2008) çalışması ile Ak ve ark (2008), hemofili hastalarında çekim sonrasında ABS’nin etkinliğini değerlendirdiği ABS’nin ışık mikroskobu ve SEM görüntülerinde; eritrosit çalışmasında, agregasyonunu arttırdığı ve 1 sn.’den daha kısa bir kanamayı azaltması açısından ABS’nin alternatif bir yol olabileceğini savunmuşlardır (38) sürede protein ağını oluşturduğu gözlendi. ABS’nin . Çalışmamızdan elde eritrositleri ve kandaki diğer büyük moleküllü hücreleri edilen bulguların Göker ve ark’nın çalışmasına benzer bir araya getirerek kümeleşmeler oluşturduğu gözlendi. olduğu ve normal plazmada ABS eklenmesi ile protein Bu biyokimyasal bulguların; etki mekanizması tamamen ağı oluşumunun bir saniyeden daha kısa sürede oluştuğu açıklanamayan ABS’nin kanama zamanı uzatmasına gözlendi. rağmen, hemostaz mekanizmasında topikal hemostatik Genel hemostaz ve biyokimyasal testlere göre ajan olarak nasıl bir etkisinin olduğunun açıklamasında ABS’nin etki mekanizmasının bağlı ağ oluşumu maddenin önemli bir rol oynayabileceğini düşünmekteyiz. kan proteinleri ile özellikle fibrinojenle, etkileşime girerek İki ayrı topikal hemostatik ajan olan ABS ve TA’nın ağ oluşturması esasına dayandığı bildirilmektedir. ABS in vitro koşullarda PT, aktivite PT, aPTT, INR değerleri ve muhtemel kanamayı durdurma mekanizmasında protein etkilerinin değerlendirildiği çalışmamızda; her iki ajanın faktör V, VII, VIII, IX, X, XIII’ü etkilememektedir, ancak pıhtılaşma faktörleri (faktör II, V, VII, VIII, X , XI), üzerine aglütinasyonunu etkilediği ve eritrositler ile plateletlerin bir da oldukça hızlı ve aktif bir hemostatik etki oluşturduğu, araya gelmesini sağlayarak, ağ oluşumunda rol oynadığı bu etkilerinin çalışmaya dahil edilen 3 bireyden elde bildirilmektedir. ABS ağının herhangi bir pıhtılaşma edilen kan örneklerinde benzer şekilde gerçekleştiği hem faktöründen etkilenmediği, tüm fizyolojik hemostaz sürecine yardımcı olduğu düşünülmektedir (16,39,40,41) mikroskobik hemde biyokimyasal değerlendirmelerde . Bu gözlendi. TA’ nın yapılan biyokimyasal testlerde anlamlı nedenle, ABS’nin hem normal hemostaz parametrelerine bir değişikliğe neden olmadığı, ancak ABS’nin pıhtılaşma sahip bireylerde hem de primer hemostaz bozukluğu süresini referans aralığından çıkartarak uzattığı gözlendi. olan hastalarda ve/veya yaygın damar içi koagülasyonu Günümüzde diş hekimliği cerrahisinde kanama olan bireylerde etkili olabildiği gösterilmiştir. Belirli kontrolü için sıklıkla kullanılan antifibrinolitik bir ajan herhangi bir pıhtılaşma faktörünü etkilemeden fizyolojik koagülopatisi bulunan hastalarda postoperatif kanama bölgelerde ABS’nin doku oksijenasyonunu sağlayarak, olan TA’nın antikoagülan, antiagregan kullanan veya süreci sağladığı belirtilmiştir. Bu nedenle ABS’nin diğer kontrolünde her zaman yeterli olmadığı, kullanılan hemostatik etkili aktif bitki özlerine göre hemostazın ilaçların sağlanmasında avantajlı olduğu bildirilmektedir. Göker ve yaklaştıracak in-vitro etkilerini değerlendirdiği çalışmasında, taze ilaç kullanımına gerek duyulduğu ağını oluşturduğu gözlenmiştir. Antikoagülan, antiagregan ancak plazma fibrinojen aktivitesi ve antijen oranlarını PT grubunun sistemik kan ve normal plazma içerisine eklendikten sonra protein Faktör II, V, VII, VIII, IX, X, XI ve XIII oranlarını etkilemediği, ABS ve/veya etkilemesine rağmen çok kısa bir sürede (<1 sn) tam agregasyonunun oluştuğu, koagülasyon faktörlerinden Çalışmamızda kesilmesi bilinmektedir. Ancak ABS’nin hematolojik parametreleri plazmada oldukça kısa sürede protein ağının ve eritrosit uzamasına parallel olarak azalttığını bildirmiştir öncesi olarak hematolojik parametreleri referans değerlerine ark (2008); ABS’nin hemostatik parametreler üzerindeki (16) işlem kullanan . veya koagülopatisi bulunan hastalarda hemostazın sağlanmasına yönelik mekanizmasında hemostatik hiç bir koagülasyon faktörünü etkilemeyen, eritrositlerin parametrelerinin ve koagülasyon faktörleri değerlerinin agregasyonunu arttırarak pıhtının oluşmasına imkan kontrol, TA grubu ile karşılaştırıldığında, ABS eklenen sağlayan ABS’nin olası postoperatif dönemdeki kanama plazmada PT, aPTT, INR değerlerinde istatistiksel olarak komplikasyonlarının önlenmesinde etkili olabileceğini anlamlı bir artış saptandı. Ancak aktivite PT, Faktör II düşünmekteyiz. ve Faktör VIII değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir azalma belirlendi. Faktör V, Faktör VII, Faktör X ve Faktör XI seviyelerinde ise istatistiksel olarak anlamlı 52 İ k i F a r k l ı H e m o s t a t i k A j a n ı n ( A n k a f e r d B l o o d S t o p p e r v e Tr a n e k s a m i k A s i t ) K a n H ü c r e l e r i n d e k i M o r f o l o j i k Görüntüsü ve Kanama Faktörleri Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 2008:531-538. 23. Lundblad RL, Bradshaw RA, Gabriel D, Ortel TL, Lawson J, Mann KG. A review of the therapeutic uses of thrombin. Thromb Haemost 2004; 91(5):851 -860. 24. Krebs VE, Higuera C, Barsoum WK, Helfand R. Blood management in joint replacement surgery: what’s in and what’s out. Orthopedics 2006; 29(9):801-803. 25. Albala DM, Lawson JH. Recent clinical and investigational applications of fibrin sealant in selected surgical specialties. J Am Coll Surg. 2006; 202(4):685-697. 26. Morikawa T. Tissue sealing. Am J Surg. 2001; 182(2 Suppl):29-35. 27. Fiechtner BK, Nuttall GA, Johnson ME, Dong Y, Sujirattanawimol N, Oliver WC Jr, Sarpal RS, Oyen LJ, Ereth MH.Plasma tranexamic acid concentrations during cardiopulmonary bypass. Anesth Analg 2001; 92(5):1131-1136. 28. Dowd D, Karski J, Cheng D, Carroll A, Lin Y, James R, Butterworth J. Pharmacokinetics of tranexamic acid during cardiopulmonary bypass. Anesthesiology 2002; 97(2):390-399. 29. Santos A, Kalil R, Bauemann C, Pereira J, Nesralla I. A randomized, double-blind, and placebo-controlled study with tranexamic acid of bleeding and fibrinolytic activity after primary coronary artery bypass grafting. Braz J Med Biol Res 2006; 39(1):63-69. 30. Kayaalp 0. Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji. İkinci cilt. 5. baskı. Feryal yayınevi Ankara. 1990; s.1412-1415. 31. De Bonis M, Cavaliere F, Alessandrini F, Lapenna E, Santarelli F, Moscato U, Schiavello R, Possati GF. Topical use of tranexamic acid in coronary artery bypass operations: a double-blind, prospective, randomized, placebocontrolled study. J Thorac Cardiovasc Surg 2000; 119(3): 575-580. 32. Garneti N, Field J. Bone bleeding during total hip arthroplasty after administration of acid. The Journal of Arthroplasty 2004; 19(4): 488492. 33. Henry DA, Carless PA, Moxey AJ. Anti-fibrinolytic use for minimising perioperative allogenic blood transfusion. Cohrane Database Syst Rev. 2007; Oct 17;(4). 34. Sindet-Pedersen S, Ramström G, Bernvil S, Blombäck M. Hemostatic effect of tranexamic acid mouthwash in Anticoagulant treated patients undergoing oral surgery. N Engl J Med 1989; 53: 1259-1268. 35. Royston D, Bidstrup BP, Taylor KM, Sapsford RN. Effect of aprotinin on need for blood transfusion after repeat open heart surgery 1987; 2: 1289-1296. 36. Royston D. Blood sparing drugs: aprotinin, tranexamic acid and epsilonaminocaproic acid. Int Anest Clin 1995; 33: 155-179. 37. Hardy J F, Belisle S. Natural and synthetic antifibrinolytics in adult cardiac surgery: effectiviness and efficiency 2001; 72: 1814-1820. 38. Eren NT, Aytaçoğlu B, Çorapçıoğlu T, Taşöz R, Aral A, Özberrak H, Akalın H. Kalp ameliyatlarında postoperatif kanamanın azaltılmasında Traneksamik Asit kullanımı. Ankara Tıp Mecmuası (The Journal of the Faculty of Medicine)1994; Vol. 47 : 635-642. 39. Andersen JJ, Nielsen C. Prophylactic tranexamic acid in elective, primary coronary artery bypass surgery using cardiopulmonary bypass. European Journal of Cardio-thoracic Surgery 2004; 26: 311317. 40. Vanek T, Janes M,Fajt R, Straka Z, Jirasek K, Kolesar M, Brucek P, Maly M. Fibrinolytic inhibitors in off-pump coronary surgery: a prospective, randomized, double-blind TAP study (tranexamic acid, aprotinin, placebo). Eur J Cardio-Thorac Surg 2008; 28:563-568. 41. Caglar GS, Tasçı Y, Kayıkçıoğlu F, Haberal A. Intravenous tranexamic acid use im myomectomy: A prospective randomized double-blind placebo controlled study. Eur J Obstetrics & Gynecology and Reproduc Biol 2008; 137: 227-231. Roberts HR, Monroe DM, Hoffman M. Moleculer biology and biochemistry of the coagulation factors and pathways of hemostasis In: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U (eds). Williams Hematology. 6th ed. New York: McGraw-Hill 1001; 14091435. Griffin JH. Control of coagulation reactions. In: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U (eds). Williams Hematology. 6th ed. New York: McGraw-Hill 2001; 1435- 1451. Robert J, Frank W. G. Leebeek. Pharmacological strategies to decrease transfusion requirements in patients undergoing surgery 2002; Drugs ; 62 (15): 2193-2211. Tanaka AK, Key NS, Levy JH. Blood coagulation: hemostasis and thrombin regulation. Anesth Analg 2009; 108. 1433-1446. Boon GD. An Overwiev of Hemostasis. Toxicologic Pathology 1993;21(2):170-179. Dahlback B. Blood coagulation and its regulation by Anticoagulant pathways: genetic pathogenesis of bleeding and thrombotic diseases. J Intern Med 2005; 257(3): 209-223. Rodgers GM, Bithell TC. The diagnostic approach to the Bleeding disorders. In Wintrobe’s Clinical Hematology. Eds: Lee GR, Foerster J, Lukens J, Paraskevas F, Greer JP, Rodgers GM. Lippincott Williams & Wilkins 1999; 1557–1578. Consensus conference. Platelet transfusion therapy JAMA 1987; 257:1777–1780. Seligsohn U, Coller BS. Classification, clinical manifestations and evaluation of disorders of hemostasis.In, William’s Hematology. Eds: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U. McGraw Hill 2001; 1471–1478. Sayınalp N. Hemostaz tarama testleri: Önce hangisini kullanmalıyım? III. Hematoloji İlk Basamak Kursu, Kurs Kitabı. İstanbul 2003; s 51–56. Rodgers RP, Levin J. A critical reappraisal of the bleeding time. Semin Thromb Hemost 1990; 16: 1–20. Lind SE. The bleeding time does not predict surgical bleeding. Blood 1991; 77: 2547–2552. Seligsohn U, White GC. Inherıted deficiencies of coagulation factors II, V, VII, XI, and XIII and the combined deficiencies of factors V and VIII and of the vitamin K-dependent factors. In, William’s Hematology. Eds: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U. McGraw Hill 2001; 1617–1638. Robertson LE, Wasserstrum N, Banez E, et al: Hereditary factor VII deficiency in pregnancy: Peripartum treatment with factor VII concentrate. Am J Hematol 1996; 40: 38–41. Ginsburg D. Von Willebrand Disease. In, William’s Hematology. Eds: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U. McGraw Hill 2001; 1813–1828. Mosesson MW. Hereditary abnormalities of fibrinogen. In, William’s Hematology. Eds: Beutler E, Lichtman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U. McGraw Hill 2001; 1659–1672. Midathada MV, Mehda P, Waaner M, Fink LM. Recombinant factor VIIa in the treatment of bleeding. Am J Clin Pathol2004; 21:124–137. Renkens KL Jr, Payner TD, Leipzig TJ, Feuer H, Moronen MA, Koers JM, Lawson KJ, Lentz R, Shuey H Jr, Conaway GL, Andersson GB, An HS, Hickey M, Rondinone JF, Shargill NS. A multicente, prospective, randomized trial evaluating a new hemostatic agent for spinal surgery. Spine 2001; 26(15):1645-1650. Sabel M, Stummer W. The use of local agents: Surgicel and Surgifoam. Eur Spine J. 2004;13 (Suppl 1):97-101. Oz MC, Rondinone JF, Shargill NS. FloSeal Matrix: new generation topical hemostatic sealant. J Card Surg. 2003;18 (6):486-493. Block JE. Severe blood loss during spinal reconstructive procedures: the potential usefulness of topical hemostatic agents. Med Hypotheses 2005;65(3):617-621. Richard T, Rinder HM, Çev: Selçuk M, Normal hemostaz. Thomas E.A, Charles C, Carpenter J, Robert CG, Benjamin IJ (eds.), Andreoli and Carpenter’s Cecil Essentialss of Medicine, Nobel Kitapevleri, İstanbul 53 Özgün Araştırma ÖZET Tam Protez Kırıkları Amaç: Bu çalışmanın amacı; Bakırköy Ruh sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Diş Tedavi ve Protez Merkezindeki tam protez kırıklarının dağılımını tespit etmektir. Gereç ve Yöntem: 2 yıl süresince tam protez kırık tamiri için başvuran hastalardan elde edilen verilerin kayıt edilmesi ve istatistiksel olarak değerlendirilmesi ile gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Çalışmamız süresince tamirleri gerçekleştirilen Dr. Dt. Özlem Gürbüz 360 adet tam protez kırığına ait verilerin istatistiksel analizine Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi göre, alt tam protez kırıklarının, üst tam protez kırıklarına oranı yaklaşık olarak 1/2’dir ve kırıkların çoğunluğu (% 60.8) erkek hastaların kullandığı protezlere aittir. Üst ve alt tam protezlerin kırılma nedenleri arasındaki farklılık istatistiksel olarak ileri derecede anlamlıdır (P<0.000). Alt ve üst tam protezlerdeki en yaygın kırılma tipinin orta hat kırıkları olduğu gözlenmiştir. Tamir edilen tam protezlerin % 59.3’ü daha önce bir veya daha fazla kez tamir edilmiştir. Tam protezlerdeki kırılma süreci incelendiğinde; en fazla kırılmanın protezlerin yapımını takiben 1-4 yıl içerisinde meydana geldiği tespit edilmiştir (%54.7). Sonuç: Araştırmamızda, üst ve alt tam protezlerde özellikle orta hat kırıklarının önemli ve sık rastlanılan bir sorun olduğu, üst tam protezlerin daha çok fonksiyon (çiğneme) sırasında, alt tam protezlerin ise daha sıklıkla düşürülme sonucunda kırıldığı, tam protez kırıklarının sayısının ise her bir protezin tekrarlanan tamirleri neticesinde arttığı gözlenmiştir. Anahtar kelimeler: Tam protez kırığı, akrilik reçine, protez tamiri. SUMMARY Aim: The aim of this study was to determine the prevalence of the type of complete denture fracture in dental clinic of Bakırköy Research and Training Hospital for Psychiatry, Neurology and Neurosurgery. Material and method: This study was performed by recording of data that were collected from patients who Yazışma adresi attended for denture repair during 2 years. Zuhuratbaba Mahallesi. Dr. Teyfik Sağlam Caddesi. fractures, it was observed that the ratio of lower to upper TÜRKİYE of the fractured dentures (60.8 %) were those of males. Faks: +90 212 5729595 causes of fractures in upper and lower complete dentures Results: After the analysis of 360 complete denture Dr. Dt. Özlem Gürbüz Ağma 2. Blok. No: 4 Daire: 3 Bakırköy İSTANBUL complete denture fractures were approximately 1/2, most Telefon: +90 212 5436565 Highly significant difference was found between the E-posta: [email protected] (P<0.000). Midline fracture was the most common in 54 Ta m P r o t e z K ı r ı k l a r ı both the upper and lower dentures during the period of plağına uygulandığında zarar vermeyecek düzeydeki repaired once or more. Maximum fracture was in denture kaidenin sürekli düşük yoğunluktaki gerilimlere maruz tekrarlayan study. Fractured dentures (59.3%) had previously been çiğneme kuvvetlerinin etkisiyle, akrilik kalması sonucu oluşur. Bu tip kırılmada kaide plağında age group of one to four years post delivery (54.7 %). çekme geriliminin yoğunlaştığı bölgelerde öncelikle Conclusion: The results of this study showed that mikroskopik çatlaklar meydana gelir, gerilim devam midline fractures were a common problem in both upper ederse bu çatlaklar birleşerek kırılmaya neden olurlar. and lower complete denture, accidental dropping of the 13 Kaidenin deformasyonunu artıran veya gerilim dağılımını denture was the most common cause for lower complete değiştiren herhangi bir neden, protez kırılmalarına zemin denture fracture, whereas the majority of upper complete hazırlayacaktır.14 Tam protezlerde orta hat boyunca dentures fractured in the mouth during the function and, görülen kırılmalar genellikle yorulma kırığıdır.7,13,15,16 the total number of complete denture fractures were Protez kırılmaları diş hekimliğinde sık karşılaşılan bir considerably enhanced by repetitive repairs. sorun olmasına karşın bu konuda yapılmış çalışma sayısı Key words: Complete denture fracture, acrylic resin, fazla değildir.17-23 Tam protezlerdeki kullanım sonucunda denture repair. oluşan kırılma probleminin öneminin vurgulanması ve GİRİŞ kırık tamiri dağılımı incelenmelidir. Bu çalışmanın amacı çözüm üretilmesi açısından protez kaide plaklarındaki bir kamu hastanesinin diş tedavi ve protez merkezinde Polimetilmetakrilat (PMMA) esaslı akrilik reçineler tamir edilen tam protezlerdeki kırıkların dağılımını tespit 1937 yılından günümüze değin en yaygın şekilde kullanılan protez kaide materyalidir. 1,2 Bu protez etmektir. kaide materyali, görünüşünün estetik olması, yapımı GEREÇ VE YÖNTEM ve tamirindeki kolaylık gibi olumlu özelliklere sahip olmasına karşın, mekanik özelliklerinin yeterli düzeyde Bu çalışma, 2 yıl süresince Bakırköy Ruh Sağlığı olmaması neticesinde ideal bir materyal olarak kabul edilememektedir. 3-5 ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Diş Darbe dayanımı, yorulma dayanımı Tedavi ve Protez Merkezine protez tamiri için başvuran ve transvers dayanım gibi mekanik özelliklerinin zayıf hastalar ve protezlerine ait bilgilerin anket formlarına olması önemli dezavantajları arasındadır.6 Akrilik reçine kayıt edilmesi, elde edilen verilerin istatistiksel olarak protez kaide maddesinin mekanik özelliklerini iyileştirmek değerlendirilmesi ile yapılmıştır. Anket formlarına kayıt amacıyla, çeşitli alternatif materyaller, akrilik reçinelerin edilen tam protez kırıklarının değerlendirilmesinde kimyasal modifikasyonları, akrilik reçine bünyesine metal kullanılan değişkenler aşağıdadır: 1-Hastanın cinsiyeti destek ilavesi ve farklı fiber sistemleri kullanılmıştır. 7-9 ve yaşı (erkek-kadın); 2-Protezin yaşı (1 yıldan az, Akrilik reçine protezlerin kırılmaları, diş hekimliği 1-4 yıl arasında, 4 yıldan fazla); 3-Protez tipi (üst tam pratiğinde oldukça sık karşılaşılan, henüz çözüme protez - alt tam protez); 4-Tamir nedeni (ağız içinde kavuşturulmamış önemli bir sorundur ve ilave bir maliyet fonksiyonda, kaza ile düşürerek ); 5-Protezin kırılma gerektirmektedir.6,10,11 Protez kırılmalarının oluşumu, hattı (orta hat, kesici alanı, kanin alanı, premolar hasta, dişhekimi ve protez kaide maddesinin yapısal alanı ve diğer) (Resim 1, 2, 3) ; 6- Önceki tamir sayısı özelliklerine bağlı multifaktöriyel bir durumdur. Protezler (daha önce tamir edilmemiş, 1 kez tamir edilmiş, 2 kez genel olarak ağız içinde ve dışında olmak üzere 2 tamir edilmiş, 3 veya daha fazla kez tamir edilmiş); şekilde kırılırlar. Ağız dışındaki kırılmalar protezlerin 8-Kırılma hattı üzerinde frenulum ve diastema varlığı, temizlenirken veya hapşırma, öksürme gibi ani refleks frenulum varlığı (labial frenulum, buccal frenulum ve hareketler sırasında ağızdan fırlayarak sert bir zemin dil frenulumu), diastema varlığı, diastema+frenulum üzerine düşmeleri gibi ani bir kuvvet uygulanması varlığı, hiçbiri). Değişkenler ile kırık protezlere ait veriler sonucu darbe ile oluşur. Ağız içindeki kırılmalar ise, belirli arasındaki istatistiksel değerlendirmede ki-kare testi bir süre kullanılmış protezlerde çiğneme fonksiyonu kullanılmıştır. sonucunda oluşan tekrarlayan eğmelerin neden olduğu yorulma nedenli kırılmalardır.12 Yorulma, protez kaide 55 7tepe klinik 2012-3 BULGULAR Tam protezi kırılmış 360 hastanın yaş ortalaması 56.18±7.3’tür (Ortalama±standart sapma). Bu hastaların çoğunluğunu (n=219, % 60.8) erkek hastalar oluşturmaktadır. Alt tam protez kırıklarının üst tam protez kırıklarına oranı yaklaşık 1/2 (% 37.5 / % 62.5)’dir (Tablo1). Kırık alt tam protezlerin ortalama yaşı (3.48±2.98), kırık üst tam protezlerinkinden (3.46±2.51) çok az farklıdır ve tüm kırık protezlerin ortalama yaşı (3.47±2.69) yıldır. En fazla kırılma, protezlerin yapılmasından sonraki 1-4 yıl içinde meydana gelmektedir. Üst tam protezlerdeki kırılmaların çoğunluğu ağız içinde fonksiyon sırasında (% 60), geri kalan (% 40) ağız dışında meydana gelirken, Resim1 : Üst çene tam protezde orta hat kırığı alt tam protezlerdeki kırılmaların büyük bir bölümü (% 65.2) kaza ile düşürme sonucu darbe ile ağız dışında, diğer bölümü ise ağız içinde fonksiyon sırasında (% 34.8) meydana gelmiştir (Tablo1). Üst ve alt tam protezlerin kırılma şekli arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (x2= 21.41, P< 0.000). Orta hat kırıkları hem alt hem de üst protezlerde en yaygın kırılma sebebidir (% 62.8). Orta hat kırıklarının 146 tanesi (% 64.6 ) üst tam protezlerde (Resim 1), ve 80 tanesi (% 35.4) ise alt tam protezlerde meydana gelmiştir (Resim 2). Tamir edilen protezlerin 150 tanesi (% 41.7) ilk kez tamir edilmiştir, kalan 210 (%59.3) tam protez ise daha önce bir veya daha fazla kez tamir edilmiştir (Tablo1). Verilerin istatistiksel analizinde; üst ve Resim 2: Alt çene tam protezde orta hat kırığı alt tam protezlerde kırılmanın tekrar oluşması arasında anlamlı bir fark olmadığı gözlenmiştir. (x2= 4.44, P=0.2). Tam protezlerde kırık hattında frenulum bulunma oranı yüksektir (%56.7) (P=0.005). Diastema, her iki protez tipinde de kırıkta etkin bir faktör olarak görülmemiştir. TARTIŞMA Bu çalışmada gözlemlenen en yaygın kırık tipi orta hat kırıklarıdır ve tam protez kırıklarının % 62.8’ini oluşturmaktadır. Bu bulgular orta hat kırıklarının üst tam protezlerde daha yaygın bir sorun olduğunu göstermektedir. Daha önce bu konuda yapılan araştırmalar da bulgularımızı destekler niteliktedir.14,17,18,21,22 Protez kaidesinin orta hat kırığı, genellikle fonksiyon süresince Resim 3: Tam protezlerde “diğer” kırıklar (üst çene tam protez görülmektedir) kaidenin sürekli deformasyonundan kaynaklanan bir yorulma kırığıdır. Akrilik reçine protezler, ağız içinde fonksiyon sırasında tahmin edildiğinden daha fazla esneme yaparlar.12 Protezin doku uyumunun bozulması 56 Ta m P r o t e z K ı r ı k l a r ı bu esnemenin artmasına yol açar. Protez kaidesi üst tam protezlerin çoğu (% 82) orta hat üzerinde bir dişlerin aşınması ve destek doku değişimleri nedeniyle Hem frenulum hem de diastema gerilim biriktirici olarak fonksiyon sırasında üzerine gelen basınçla deforme olur, bu deformasyon miktarı artabilir. 14 frenulum, diastema veya her ikisini birden içermektedir. Protez kaidesinin etki eder ve böylece kırılma riskini arttırır. Literatürde gerilim dağılımını artıran veya değiştiren herhangi bir faktör protez kırılmasına zemin hazırlayabilir. 14,24 keskin kontür değişimlerinin, delikler ve derin çiziklerin Protez protezde gerilim birikimine yol açarak kırılmaya zemin hazırladığı bildirilmiştir.14,19 Çalışmamızın sonuçları da bu kaidesinin yeterli kalınlıkta yapılması, sert damakta araştırmalarda elde edilen sonuçları destekler niteliktedir. bastırılamayan dokuların röliyefi, protez kaidesinin Protezlerde frenulum nedeniyle açılan çentiklerin derin sağlamlığını artıran labial kıvrımın varlığı, protezlerde diş kısımlarının yuvarlatılmış olması gerilimi azaltırken, diziminde balanslı okluzyona dikkat edilmesi gibi protetik bunların keskin ve derin olması, gerilimi arttırmaktadır.17 kurallara dikkat edilerek yapılan protezler, protez kaide reçinesindeki güçlendirmeler ve Bu çalışmada, tam protezlerde oluşan kırıklar frenulum-diastema incelendiğinde; gibi gerilim birikimlerinin azaltılması orta hat kırıklarını önlemeye yardımcı olacaktır. 25 Kırılma, öncelikle bir protezlerdeki kırıkların ağız içinde veya kazaya bağlı olarak ağız dışında meydana gelme çatlak oluşumu ve bu çatlağın ilerlemesinin sonucudur. sıklıkları birbirine yakındır. Buna karşın bu kırıkların Bu durum lokal bir gerilim noktası mevcudiyetine oluşumu tam protezin üst çene veya alt çeneye ait gerek duyar. Protez kaide plağında derin frenulumların olmasına göre farklılık göstermiştir. Üst tam protezlerdeki olması bir gerilim artırıcı olarak etki eder ve böylece kırıkların çoğunluğu ağız içinde fonksiyon sırasında (% üst tam protezlerin orta hat kırıklarına zemin hazırlar. 60) meydana gelirken, alt tam protezlerdeki kırıkların Bu çalışmada da orta hat kırığı nedeniyle tamir edilen çoğunluğu (% 65.2) ağız dışında kaza ile düşürme Veriler ve dağılımları (%) Değişken Kırık tam protez tipi Üst tam protez Alt tam protez Protez Yaşı < 1 yıl 1-4 yıl > 4 yıl Hastanın cinsiyeti Erkek Kadın Kırılma şekli Ağız içinde fonksiyonda Ağız dışında kaza ile Kırılma hattı Orta hat Kesici Bölgesi Kanin bölgesi Premolar ve molar bölgesi Diğer Önceki tamir sayısı 0 1 2 3 veya daha fazla Frenulum ve Diastema varlığı Frenulum Diastema Frenulum+Diastema Hiçbiri Tablo1. Kırık tam protezlere ilişkin değişkenlere ait 57 Sayı % 225 135 62.5 37.5 47 195 118 13.1 54.8 32.7 219 141 60.8 39.2 182 178 50.6 49.4 226 38 30 34 32 62.8 10.6 8.3 9.4 8.9 150 74 92 44 41.7 20.6 25.6 12.2 204 19 72 65 56.7 5.3 20 18 7tepe klinik 2012-3 sonucu, darbe ile kırılmışlardır. Üst ve alt tam protezlerin fonksiyonların belirli bir kullanım sonrası, materyalin anlamlıdır (P< 0.000). Bu bulgu tam protez kırıklarını stresleri başlatarak, kırığa sebebiyet verdiğini ve bunun bozulmasına ve kırılmanın hızlanmasına yol açabilecek kırılma nedenleri arasındaki bu fark istatistiksel olarak orta hatta görüldüğünü belirtmektedir. Protez kaide inceleyen Khawasegh ve Arab’ın, araştırma bulgularıyla 21 plağındaki su emilimi, artık monomer salınım miktarı ve uyumludur. Üst tam protezlerin fonksiyon sırasında yüzey defektleri de yorulma direncinin azalmasında rol ağız içinde kırılmalarındaki en önemli faktörün protezin doku uyumunun bildirilmiştir. 14,20,21 iyi olmamasından oynamaktadırlar.8,14 Bir insanın yılda ortalama 500000 kaynaklandığı Doku uyumu zayıf olan tam protezlerin kez ısırma yapmasıyla tam protezler fonksiyonel kullanım kaide plağı, fonksiyon süresince orta hat veya yakını sürelerinde, milyonlarca defa eğilmelere maruz kalmakta civarında esnemekte ve böylece çiğneme süresince böylece yorulma başarısızlığı riski artmaktadır.8 Bu çalışma protez kırıklarının protezin hareketi, tekrarlayan yüklere bağlı yorulma çoğunluğunun kırığına sebep olmaktadır. Protez kırıkları ağız dışında, (% 59.3) daha önce en az bir kere tamir edildiğini, kazaların sonucu olarak, veya protezlerin takma, çıkarma tamir edildiğini göstermiştir. Smith,19 araştırmasında % 20.9’unun ise daha önce en az 3 veya daha fazla öksürme, hapşırma, ağızdan protezin fırlaması gibi ve temizlenmesi sırasında hastanın dikkatsizliğine bağlı tam protez kırıklarının % 56’sının daha öncede tamir darbeden dolayı da meydana gelebilir. Araştırmamızda, fazla tamir olduğunu tespit etmiştir. Tam protez kırıklarını edildiğini, sadece % 6’sının daha önceden üç veya daha olarak yere düşürülme sonucunda kaide plağına gelen inceleyen Khawasegh ve Arab21 ise kırılmış protezlerin alt tam protezlerdeki en yaygın kırılma nedeninin darbe %58’inin daha önce 1 veya daha fazla kez, bunun da % veya kaza ile kırılma (% 65.2) olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgumuz, Naik (% 53.6), ile Khawasegh ve Arab’ın 19’unun 3 veya daha fazla kez tamir edildiğini bildirmiştir. 20 araştırma sonuçları (%39) 21 ile uyumludur. Çarpma Kırılmaya neden olan faktör ekarte edilmeden tamir sonucu en fazla gerilim, alt çenedeki ikinci küçük azı yapılırsa protez tekrar kırılmaktadır.25 Bunun yanı sıra, dır. Ancak çarpma kırılmaları genellikle orta hat boyunca kısmını kaybettiği bildirilmiştir. Isı ile polimerize olan tamir edilen tam protezlerin, orijinal dayanımının bir dişlerinin labial ve lingual bölgelerinde yoğunlaşmakta ve bu gerilimlerden bağımsız olarak gelişmektedir. Üst reçinelerle tamir edilen protezlerde orijinal dayanıklılığın 18 ve alt tam protezler arasında kaza ile oluşan kırılma yaklaşık %85’inin elde edildiği, otopolimerizan akrilikle sayılarındaki farklılığın muhtemel nedenlerinin; üst ve tamir edilenlerde ise %55-65 arasında değişebilen bir alt tam protezlerin orta hat alanındaki şekil, boyut ve oranda dayanım elde edilebildiği bildirilmektedir.26,27 Akrilik kaide tamirlerinde kolay, hızlı ve ucuz olduğu genişlikteki farklılıklar ile hastaların alt protezlere oranla için otopolimerizan akrilik reçineler tercih edilmektedir. üst protezlerini daha çok kullanmalarına bağlı olduğu ileri sürülmüştür.19,20 Bununla birlikte, ideal bir protez Bununla birlikte, doğal diş dizisine karşı alt veya üst kaide maddesinin kaza ile kırılmasının önlenmesi için, protezlerde gerçekleşen tekrarlayan kırılma vakalarında, diğer özelliklerinin yanı sıra yüksek bir darbe dayanımına darbe dayanımlı akrilik veya fiber güçlendirmenin ele sahip olması gereklidir. Yüksek darbe dayanımlı akrilik alınması gerektiği ileri sürülmektedir.28 5 reçine kullanımı darbeye bağlı kaza kırılmalarına engel SONUÇ olabilir. Bununla birlikte, akrilik reçineye cam fiber Bu çalışmada, 360 kırık tam protezin değerlendirmesi ilavesinin eğme, çekme, yorulma ve darbe dayanımı gibi mekanik dayanım özelliklerini önemli bir şekilde artırdığı yapılmış, buna göre orta hat kırıklarının hem alt hem de Araştırmamız, tam protez kırıklarının % 54.7’sinin protezlerin daha yaygın olarak ağız içinde fonksiyonda üst tam protezlerde en yaygın kırılma tipi olduğu, üst tam da bildirilmiştir.8 1 yıldan fazla ve 4 yıldan az kullanım neticesinde oluştuğunu göstermiştir. Hargreaves 18 ve Smith 19 iken, alt tam protezlerin ise kaza sonucu düşürme ile ise ağız dışında kırıldığı ve tam protez kırıklarının toplam çalışmalarında protezlerdeki orta hat kırıklarının 2-3 yıllık kullanım sonrası oluştuğunu sayısının tekrarlayan tamirler nedeniyle arttığı tespit göstermişlerdir. edilmiştir. Hargreaves akrilik reçinenin fiziksel özelliklerinin protez 18 kullanım süresi arttıkça bozulmadığını, ancak klinik 58 Ta m P r o t e z K ı r ı k l a r ı KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. fiber. J Prosthet Dent 2001;86(6):613-9. 27. Ward EJ, Moon PJ, Levine RA, Behrendt LC. Effect of repair surface design repair mate rial and processing method on the transverse strength of repaired acrylic denture resin 1992;67(6):815-20. 28. Stipho HD.Repair of acrylic resin denture base reinforced with glass fiber. J Prosthet Dent 1998;80(5):546-50. Phoenix, RD. Denture base materials. Dent Clin North Am 1996; 40(1):113-20. O’Brien WJ: Polymers and polymerization. In: Dental Materials and their selection. 3rd ed. Chicago, Illinois. Quintessence publishing Co.Inc. 2002. p.74-89. Azzari MJ, Cortizo MS, Alessandrini JL. Effect of the curing conditions on the properties of an acrylic denture base resin microwavepolymerised. J Dent 2003; 31(7): 463-8. Narva KK, Vallittu PK, Helenius H, Yli-Urpa A. Clinical survey of acrylic resin removable denture repairs with glass-fiber reinforcement. Int J Prosthodont 2001; 14(3): 219-24. Craig, RG, Powers JM, Wataha JC. Plastics in prosthetics. In: Dental Materials. Properties and manuplation. 7 th ed., St. Louis: Mosby; 2000. p.257-274. Kim SH, Watts DC: The effect of reinforcement with woven E-glass fibers on the impact strenght of complete dentures fabricated withhigh-impact acrylic resin. J Prosthet Dent 2004; 91(3): 274-80. Jagger D C, Harrison and Jandt K D. The reinforcement of dentures. A review. J Oral Rehabil 1999; 26(3): 185-94. Vallittu PK. A review of fiber-reinforced denture base resins. J Prosthodont 1996; 5(4): 270-6. Uzun G, Hersek N, Tuncer T.Effect of five woven fiber reinforcements on the impact and transverse strength of a denture base resin. J Prosthet Dent 1999; 81(5):616-20. Kanie T, Arikawa H, Fujii K, Ban S. Flexural properties of denture base polymers reinforced with a glass cloth-urethane polymer composite. Dent Mater 2004; 20(8): 709-16. John J, Gangadhar SA, Shah I. Flexural strength of heat-polymerized polymethyl methacrylate denture resin reinforced with glass, aramid, or nylon fibers. J Prosthet Dent 2001; 86(4): 424-7. Kelly EK. Fatigue failure in denture base polymers. J Prosthet Dent 1969; 21(4): 257-66. Wiskott HW, Nicholls J I and Belser U C. Stress fatigue: basic principles and prosthodontic implications. Int J Prosthodont 1995;8(2): 105-16. Beyli MS, Von Fraunhofer JA. An analysis of causes of fracture of acrylic resin dentures. J Proshet Dent 1981; 46(3): 238-41. Morris JC, Khan Z, Von Fraunhofer JA: Palatal and the flexural strenght of maxillary denture bases. J Prosthet Dent 1985; 53(5):6703. Gurbuz Ö, Unalan F, Dikbas I.Comparison of the fatigue strength of five acrylic denture resin. J Mech Behav Biomed Mater 2010;3(8): 636-9. Darbar UR, Hugget R, Harrison A. Denture fracture-A survey. Br Dent J 1994; 176(9) : 342-5. Hargreaves AS. The prevalence of fractured dentures, a survey. Br Dent J 1969;126(10): 451-5. Smith DC. The acrylic denture: Mechanical evaluation mid-line fracture. Br Dent J 1961; 110(2): 257-67. Naik AV. Complete denture fractures: A clinical study . J Ind Prosthodont Soc 2009; 9 (3):148-150. Khawasegh SF, Arab JM. A clinical study of complete denture fractures at four military hospitals in Jordan. JRMS 2003; 10(2): 27-31 Al-Dweiri A. Denture fracture-A survey. Middle East J Nurs 2007;1(5):11-4 El-Sheikh AM, Al-Zahrani SB. Causes of denture fracture:A survey. Saudi Dent J 2006;18(3):149-54. Lambrecht JR, Kydd WL. A functional stress analysis of the maxillary complete denture base. J Prosthet Dent 1962; 12(3): 856-72. Pamir A, Bağış B, Durkan R, Köroğlu A. Tam protez kaide plağı kırılma nedenlerinin değerlendirilmesi. Cumh Üniv Diş Hek Fak Derg 2007; 10(1): 64-8. Polyzois GL, Tarantili PA, Frangou MJ, Andreopoluos AG. Fracture force deflection of fracture and tougness of repaired denture resin subjected to microwave polymerization or reinforced with wire or glass 59 Derleme ÖZET Diş Beyazlatma Son yıllarda diş-dişeti estetiği, diş hekimliğinin önde gelen ilgi ve uygulama alanları arasında yer almaktadır. Daha güzel bir gülüşe sahip olma isteği nedeniyle diş hekimine başvuran hasta sayısı artmaktadır. Dişlerin formu, yüzey morfolojisi, ark içindeki dizilimi kadar renkleri de estetiğin ana öğelerinden biridir. Estetik amaçlı olarak dişlerin beyazlatılması yeni bir tedavi yöntemi Yrd. Doç. Dr. Haktan Yurdagüven olmamakla beraber son yıllarda çok farklı beyazlatma Yeditepe Diş Hekimliği Fakültesi Konservatif Diş Tedavisi Anabilim Dalı ürünleri kullanıma sunulmuştur. Beyazlatma işleminde kullanılan temel etken madde Hidrojen Peroksit (HP) Yrd. Doç. Dr. Özlem Malkondu tir. Düşük molekül ağırlığı nedeniyle mine ve dentine Yeditepe Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı penetre olan HP serbest radikaller üretme özelliğine sahiptir. Bu serbest radikaller stabil hale geçmek için doymamış karbon çift bağlarına etki ederek daha açık renkli moleküller oluştururlar ve bu sayede beyazlatma işlemi gerçekleşmiş olur. Piyasada bulunan beyazlatma ajanları genellikle karbamit peroksit (KP) veya hidrojen peroksit (HP) içerir. KP solusyonları stabil bir yapıya sahip değildir. Ağız ortamında HP, karbondioksit ve üreye parçalanır. Etkili bir beyazlatma işlemi için renkleşmenin bulunduğu bölgede renkleşmenin yoğunluğunun ve etiyolojisinin belirlenip, olguya göre doğru beyazlatma yöntemlerinin seçilerek, doğru şekilde uygulanması gerekmektedir. SUMMARY In recent years, tooth and gingiva aesthetic are among important topics of interest in dentistry practice. Number of patients admitting to the dentist for a beautiful smile is increasing. Besides tooth form, surface morphology and sequence of the teeth on dental arch, color is one of the main elements of aesthetics. Even though bleaching is used in many years for aesthetic purposes, in recent years a lot of new different teeth whitening methods and products are available. Most commonly used bleaching agent is Hydrogen Peroxide (HP). HP has a capacity to produce low molecular weight free radicals. These Yazışma Adresi free radicals can penetrate to the enamel and dentin Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi stabilized lighter color molecules, thus bleaching process Tel: 0216 3636044 contain carbamide peroxide (CP) or hydrogen peroxide Mobil Tel: 0542 2371414 they decompose to HP, carbon dioxide and urea in oral Yrd. Doç. Dr. Haktan Yurdagüven and affect the unsaturated carbon double bonds to form Diş Hastalıkları ve Tedavisi A.B.D occurs. The bleaching agents on the market generally Faks: 0216 3636211 (HP). CP solutions do not have a stable structure and E-posta: [email protected] environment. For the efficiency of bleaching procedure 60 Diş Beyazlatma it is mandatory to determine etiology and density of sahiptir. Bu serbest radikaller eşleşmemiş elektronlar concentration of the whitening product and whitening değillerdir. Bu kökler stabil hale geçerken organik tooth color correctly; also correctly; also convenient nedeniyle elektrofiliktirler ve stabil bir yapıya sahip method should be selected accordingly. moleküllerin doymamış karbon çift bağlarına etki ederler. Bu oluşan yeni moleküller daha açık renklidirler. Bu Beyazlatma mekanizması reaksiyon sonucu minede başlangıç beyazlatması elde edilmiş olur 17 . Daha beyaz dişlere sahip olma isteği günümüzde Canlı dişlerin beyazlatılması ile cansız dişlerin beyazlatmayı estetik diş hekimliğindeki en önemli konulardan biri haline getirmiştir. Dişlerin pozisyonu, beyazlatılması önemli beyazlatma Diş rengini belirleyen literatürde tanımlanan farklı beyazlatma yöntemleri uygulanmaktadır. Çok farklı formu, yüzey morfolojisi gibi rengi de ağız-diş estetiğinin öğelerindendir. için en ajanları, konsantrasyonları, uygulama süreleri, ürün formları, uygulama şekilleri ve ışık ile önemli faktör dentin tabakasıdır; bununla birlikte mine kalınlığı da önemli bir etkendir . Diş renkleşmeleri, aktivasyon yöntemleri vardır. Canlı dişlerde beyazlatma 1,2 yöntemleri 3 ana sınıfa ayrılır 18. iç kaynaklı renkleşmeler (intrinsic discoloration), dış kaynaklı renkleşmeler (extrinsic discoloration)3,4,5,6 1- Diş hekimi kontrolünde evde uygulanan beyazlatma yüzeyini etkilemesiyle meydana gelen (internalized 2- Diş hekiminin muayenehane şartlarında uyguladığı ve dış kaynaklı renkleşmelerin açığa çıkmış dentin (home -bleaching, nightguard bleaching) yöntemleri. discoloration) renkleşmeler olarak sınıflandırılabilir . beyazlatma (in-office bleaching, ısı veya ışık kaynağı ile 4,6 İç kaynaklı renkleşmelerde sistemik ilaç alımı, distrofik power bleaching) yöntemleri. kalsifikasyon, konjenital eritropoietik porfiria, pankreasın kistik fibrozisi, hiper bilunibinemi, 3- Hastanın satın aldığı beyazlatma setleri ile kendisinin amelogenesis uyguladığı beyazlatma imperfekta, dentionogenesis imperfekta gibi sistemik ve yöntemleri. pulpa nekrozu, pulpada kanama, kanal tedavisi sonrası (over-the-counter bleaching) Diş hekimi kontrolünde muayenehanede yapılan pulpa artıkları, dolgu materyalleri kök rezorbsiyonu ve beyazlatma, dişlerde hızlı bir beyazlatma etkisi yaratır. bunlara ek olarak yaşlanmayla birlikte mine tabakansın formları kullanılır. Beyazlatma ajanlarının plazma ark, yaşlanma gibi lokal faktörlerde söz konusudur. Tüm Bu uygulamada HP’nin %25-%38’lik konsantrasyondaki azalması ve sekonder dentin yapımının artması sonucu halojen, argon lazer gibi ışıkla aktive edildiği sistemlerde dişlerin rengi daha koyu gözükmektedir. Dış kaynaklı ışık veya ısı HP’nin parçalanarak beyazlatma etkisinin renkleşmelere, içecekler veya sigara içindeki bileşikler, daha hızlı ortaya çıkmasını ve zamandan kazanılmasını katyonik ajanlar, klorheksidin, demir, kalay gibi metal sağlar verilebilir2,7,8. Renkleşmiş dişlerin estetik amaçlı en yaygın lambalarının 380–750 nm dalga boyları ( λ) arasında ve konservatif tedavi yöntemi beyazlatma (Bleaching) uygulamalarıdır . Beyazlatma işlemi sırasında kullanılan ışık kaynakları arasındaki ana fark, halojen ve plazma ark tuzları ile meydana gelen renkleşmeler örnek olarak 9,10 19,20 görülebilir geniş spektrumda ışık yaymaları, lazerlerin . ise kesin sınırlı monokromatik spesifik dalga boyunda Oksalik asit, klorin ve hidroklorik asit gibi bir kaç ürün ışık vermeleridir. Bu ışık enerjisi beyazlatma jelinin dışında tüm beyazlatma tekniklerinin esas aktif maddesi içinde bulunan fotokatalistler tarafından absorbe edilerek Hidrojen Peroksit (HP) dir. Bugün piyasada kullanılan HP’yi ısıtır ve serbest oksijen radikallerine dönüşmesini hızlandırırlar 21,22,23,24. tüm beyazlatma ajanları genellikle HP veya Karbamid Beyazlatma Peroksit (KP) içerir. KP solusyonları HP kaynağı olarak jellerinin konsantrasyonlarının ve kullanılır. KP solusyonları stabil bir yapıya sahip değildir yöntemlerinin istenilen beyazlatma miktarına ulaşma %3 lük HP’ye ve %7’lik üreye, %15’lik KP %5’lik HP’ye ve beyazlatma ajanlarının uygulama konsantrasyonları süresi üzerinde etkili olduğu saptanmıştır. HP ve KP ve ağız ortamında HP ile üreye parçalanırlar. %10’luk KP arttıkça etkinliklerinin arttığı ve buna paralel olarak yaklaşık %10’luk üreye parçalanır. Üre ise karbondioksite ve kuvvetli bir baz olan amonyağa parçalanır 11,12,13,14,15,16 . seans Düşük molekül ağırlığı nedeniyle mine ve dentine sayısı bildirilmiştir 15,25,26 ve . uygulama sürelerinin azalacağı Beyazlatma yöntemlerinin etkinliğini değerlendiren penetre olan HP serbest radikaller üretme özelliğine 61 7tepe klinik 2012-3 Dietschi ve ark. tüm beyazlatma ürünleri ve yöntemlerinin peroksit içerirler. Düşük aşındırıcı özelliğine sahip diş dentinde klinikte uygulanan beyazlatma ajanlarının diş yüzeyinde birikir macunları renkleşmiş pelikılı uzaklaştıramaz ve genellikle minede benzer bir etki gösterdiğini bununla birlikte, 27 . Buna bağlı olarak beyazlatıcı etkinliklerinin evde uygulanan beyazlatma ajanları kadar olarak nitelendirilen diş macunlarının dış renkleşme kendi satın aldığı beyazlatma striplerinin, olması gereklidir. Aşındırıcılar sadece dış renkleşmeyi ve fazla olmadığını tespit etmişler, bunun yanında hastanın diş hekimi daha az etkili olduğunu bildirmişlerdir . Matis ve ark.’nın yaptıkları bir klinik çalışmada 15 sahip ve birikimi engellemek amacı ile diş macunlarına kimyasal ev tipi beyazlatma işlemi ile elde edilen renk değişikliğinin, yapılan kapasiteye renkleşmeleri uzaklaştıran aşındırıcılara yardımcı olmak dk.’lık 3 uygulama ve 40 dk.’lık tek bir uygulamayı takiben muayenehanede uzaklaştırıcı rekleşmesini veya doğal rengini beyazlatamazlar. Dış 19 başına birikimini uzaklaştırabilir ancak bu tabakanın altındaki dişin iç kontrolünde uygulanan beyazlatma işlemlerine kıyasla tek plak ajanlar eklenebilir. Bu ajanlar surfaktanlar, peroksid, beyazlatma enzimler, sitrat, pirofosfatlar ve heksametafosfatlardır. işleminden daha fazla etkili olduğu görülmüştür. Matis Dişin iç kaynaklı renkleşmelerinin beyazlatılması için diş ve ark. ofis ve ev tipi beyazlatma işlemlerini kombine macunlarına HP eklenmesi diğer beyazlatma işlemlerine uyguladıkları çalışmada, en az diş eti ve diş hassasiyeti göre peroksidin fırçalama sırasında temas süresinin kısa 3 kez 15 dk.lık klinik uygulamada görülmüştür . olmasına bağlı olarak etkisinin az olmasına yol açar 28. 15 Hekim kontrolünde yapılan beyazlatma yöntemlerinin Beyazlatma ajanlarının yaygın yan etkilerinden biri yanında marketlerden satın alınabilen (over the counter- olan diş hassasiyetinin ürünler hastaların kendisi tarafından uygulanabilir. oluştuğu bildirilmektedir 16,29,30,31,32 molekül ağırlığı düşük olan HP’nin mine ve dentinden pulpaya geçmesi ile OCT) % 3’lük, % 6’lık HP içeren düşük konsantrasyonlu 33,34 . İn vitro çalışmalar mine ve Beyazlatıcı stripler, fırça ile sürülen ürünler, standart bir dentine penetre olan HP’nin pulpa odasına geçtiğini ve çeşitleri vardır. Başarılı bir beyazlatma, renkleşmenin kıyasla daha fazla olduğunu göstermiştir. Ayrıca pulpa bu penetrasyonun restore edilmiş dişlerde, intakt dişlere taşıyıcı ile uygulanan ürünler beyazlatıcı, macunlar gibi odasına geçen peroksit miktarı ile HP konsantrasyonu bulunduğu bölgenin, renkleşmenin etiyolojisinin ve ile arasında paralellik görülmüştür16. Klinikte ısı ile yoğunluğunun, diş sert dokularının klinik durumlarının (kırık, çatlak, değerlendirilerek aşınma, doğru seçilmesine bağlıdır 9,10 açığa çıkmış beyazlatma dentin birlikte uygulanan beyazlatma işlemlerinden sonra vb.) diş hassasiyeti rastlanma sıklığının arttığı bildirilmiştir yöntemlerinin . Tüm bu değerlendirmelerin Beyazlatma işlemine ara verildiğinde hassasiyetin 4 gün hasta tarafından tek başına yapılabilmesi mümkün devam ettiğini bildiren çalışmalar olduğu gibi daha uzun olmadığından OCT’ler ile hekim kontrolü ve tavsiyesi süreli hassasiyet bildiren çalışmalar da mevcuttur 31,32 . olmaksızın başarılı ve güvenli beyazlatma işleminden söz %10’luk KP içeren iki farklı beyazlatma ajanını kıyaslayan ve birkaç ofis seansının maliyetini karşılayamayacak ve/veya diş eti irritasyonu bildirmişlerdir. Bu yan etkileri Leonard ve ark. 64 hastanın %55’inde diş hassasiyeti etmek mümkün değildir. Özellikle profesyonel ürünlerin gösteren hastaların % 20’sinde bu şikayetlerden dolayı hastalar için düşük maliyet avantajları sayesinde tedaviye devam edilememiştir 30 . hekim kontrolünde, elde edilen beyazlığın idamesinin sağlanması için kullanılması uygundur 16,18 . Beyazlatıcı Charakorn ve ark. yaptıkları bir çalışmada %38’lik stripler ve fırça ile sürülen ürünlerin kontakt süreleri diş HP ile klinikte diş hekimi gözetiminde yapılan beyazlatma elde etmek için daha uzun bir kullanım süresine ihtiyaç ibuprofen hekimi tarafından verilenlerden daha kısadır. Aynı etkiyi işlemi duyarlar. Bu ürünler ile ilgili çok az sayıda araştırma vardır. uygunsuz kullanım riski yüksektir dış yapmışlardır. . verilen Diş macunlarının beyazlatıcı etkileri esas olarak renkleşmelerin engellemek esasına uzaklaştırılması dayanır. ve Yüzey duyulan uygulamasının hassasiyete etkisini preoperatif araştırmışlar ve VAS skalası (Visual Analog Scale) ile değerlendirme Hasta kendi satın alabildiği ve gelişigüzel kullandığı için 16,18 sırasında Elde hasta edilen grubunun verilere sonraki hassasiyet skorlarının oluşumunu göre beyazlatmadan ibuprofen hemen plasebo verilen grupla kıyaslandığında daha düşük olduğu fakat beyazlatmadan lekelerini 1 saat sonrası ve 24 saat sonrasında iki grup arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür 35. uzaklaştıran orta dereceli aşındırıcılar ve düşük oranda 62 Diş Beyazlatma KAYNAKLAR Hayvan deneyleri, %1’lik HP‘nin dişetine 6 ile 48 saat süreyle uygulandığında 1. epitelyal hasar ve subepitelyal bağ dokusunda akut inflamasyona neden 2. yanak ceplerine 2 hafta süreyle uygulandığında iltihabi 3. %10’luk KP plak ile uygulandığında hastaların % 25’i ile 4. olduğunu göstermiştir. %3’lük ve %30’luk HP, farelerin değişiklikler meydana getirmiştir. Klinik deneylerde % 40’ında tedavi sırasında dişeti iritasyonu bildirilmiştir. Bu nedenle plak, diş etini koruyacak şekilde hazırlanmalı 5. ve dişetine beyazlatma ajanlarının temasını engellemek 6. için plakların uyumuna dikkat edilmelidir7 . Canlı dişlerde uygulanan beyazlatma uygulamaları 7. gibi cansız dişlerde de farklı beyazlatma yöntemleri ve 8. materyaller kullanılmaktadır. Tek dişte yapılan intrakronal beyazlatma uygulamaları walking bleaching teknik, 9. termokatalitik beyazlatma, iç-dış beyazlatma, cansız 10. dişte ışıkla aktive edilerek yapılan beyazlatma teknikleri olarak ayrılmaktadır. Bu yöntemlerde beyazlatma ajanı 11. monohidrat, trihidrat veya tetrahidrat formları HP açığa 12. formları intrakronal beyazlatmada kullanılır ve birbirleri 13. stabil halde bulunur. Sıcak hava, asit, su varlığında 14. Bu reaksiyon yavaş ilerleyen, kontrolü kolay ve güvenli 15. tarafından pulpa odasına yerleştirilen %30-35’lik HP’nin 16. olarak HP, KP ve sodyum perborat (SP) kullanılır. SP’nin çıkarırlar. Bu materyallerin su veya HP ile karışımı ile farkları yoktur36. SP toz halinde ve kuru ortamda sodyum metaborat, HP ve serbest oksijene parçalanır. bir reaksiyondur37. Termokatalitik beyazlatma dişhekimi elektrik enerjisi veya sıcak metal aletler ile ısıtılması sonucu beyazlatma uygulanan yöntemdir38. etkinliğini arttırmak 17. suretiyle Diş beyazlatma estetik diş hekimliği girişimleri 18. arasında en konservatif, çok kısa zamanda sonuca ulaşılabilen ve ucuz bir tedavi yöntemidir. Renkleşmenin 19. olarak doğru ve hasta için en uygun tedavi yönteminin 20. etiyolojisinin doğru tespit ile başlayan ve buna bağlı seçimi ve uygulanması elde edilecek sonucun tatmin edici olması için çok önemlidir. Tedavinin başarısı, hasta 21. güvenliği ve mutluluğu tedavi prosedürünü eksiksiz olarak uygulamaya bağlıdır. 22. 23. 24. 25. 63 Qualtrough A J E, Burke F J T. A look dental esthetics Quintessence Int 1994;25:7-14 Sharif N, MacDonald E, Huges J,Newcombe R G, Anddy M. The chemical stain removal properites of ‘whitening’ toothpaste products:studies in vitro. Br Dent J 2000; 188: 620 -624 Addy M, Moran J. Mechanisim of stain formation on teeth, in particular associated with metal ions and antiseptics.Adv Dent Res 1995;9:(4) 450-456 Gorlin R J, Goldman H M. Enviromental pathology of teeth .In: Gorlin R J, Goldman H M (eds) Thoma’s Oral Pathology .Vol.1. 6th edition .St Louis:CV Mosby Co, 1970 pp 184-192. Vogel R I. Intrinstic and extrinsic discolouration of the dentition . A review. J Oral Med 1975; 30:99-104, Watts A, Addy M. Tooth discolouration and staining: a review of litareture .Br Dent J 2001;190:309-316. Dahl J.E , Pallsen U. tooth Bleaching – A critical review of the biological aspects. Crit Rev Oral Biol Med. 2003; 14(4): 292-304. Joiner A. Whitening toothpastes: A review of the literature.. Journal of Dentistry 2010;38:e17-e24. Jorgensen MG, Carroll WB. Incidence of tooth sensitivity after home whitening treatment .J Am Dent Assoc. 2002;133:1076-1082. Kihn PW. Vital tooth whitening. Dent Clin North Am 2007;51(2):319331. de Feritas PM, Turssi CP, Hara AT, Serra M C. Dentin microhardness during and after whitening treatments. Quintessence Int 2004;35: 411-417 Dietschi D, Benhachir N,Krejci I. In vitro colorimetric evaluation of the efficacy of home bleaching and over-the-counter bleaching products. Quintessence Int 2010;41:505-516. Haywood VB. History, safety and effectiveness of current bleaching techiques and applications of the Nightguard vital bleaching technique. Quintessence Int 1992 ;23: 471-488 Leonard RH Jr, Austin SM, Haywood HB, Bentley CD: Change in pH of plaque and 10% carbamide peroxide solution during nightguard vital bleaching treatment Quintessence Int 1994;25:819-823. Matis BA, Cochran MA, Wang G, Eckert GJ. A clinical evaluation of two in-office bleaching regimens with and without tray bleaching. Oper Dent 2009;(34-2):142-149. Sun G. The role of lasers in cosmetic dentistry. Dent Clin Nort Am. 2000;44(4):831-850 Lewinstein I, Fuhrer N, Churaru N, Cardash H.Effect of different proxide bleaching regimens and subsequent fluoridation on the hardness of human enamel and dentin. J Prosthet Dent 2004;92:337342. Heyman HO. Tooth whitenning: facts and fallacies. British Dental Journal 2005;198:515 Dietschi D, Rossier S, Krejci I. In vitro colorimetric evaluation of the efficacy of various bleaching metods and products.Quintessence Int 2006;37: 515- 526. Auschill TM, Hellwig E, Schmidale A, Sculean A, Arweilter NB. Efficacy, side-effects and patients’ acceptance of different bleaching techniques (OTC, in-office, at-home). Oper Dent. 2005 MarApr;30(2):156-63. Buchalla W, Attin T. External bleaching therapy with activation by heat, light or laser-A systematic review. 2007; 23(5); 586-596. Gürgan S, Yalçın F, Yazıcı E. Different light-activated in-office bleaching systems: a clinical evaluation Lasers Med Sci 2010; 25(6):817-822. Matis BA, Cochran MA, Franco M, Al-Ammar W, Eckert GJ, Stropes M. Eight in office tooth whitening systems evaluated in vivo: A pilot study. Oper Dent 2007; 32(4): 322-327. Sulieman M, MacDonald E, Rees JS, Addy M. Comparison of three in office bleaching systems based on 35% hydrogen peroxide with different light activators. Am J Dent 2005; 18:194–197. Sulieman M, Addy M, MacDonal E, Rees JS. The effect of hydrogen 7tepe klinik 2012-3 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. peroxide concentration on the outcome of tooth whitening: an in vitro study. Journal of Dentistry 2004;32:295-9. Leonard RH, Sharma A, Haywood VB. Use of different concentrations of carbamide peroxide for bleaching teeth: an in vitro study. Quintessence Int 1998; 29(8):503-7. Stookey GK, Barnhard TA, Schemehorn BR. In vitro removal of stain with dentifrices. Journal of Dental research 1982;61:1236-9. Baig A, He T, Buisson J, Sagel L, Suszcynsky-Meister E, White DJ. Extrinsic whitening effects of sodium hexametaphosphate-a reviewe including a dentifrice with stabilized stannous fluoride. Compendium in Continuing Education in Dentistry 2005;26 (Suppl. 1):47-53. Haywood VB, Leonard RH, Nelson CF, Brunson WD.Effectiveness, side effects and long term status of nightguard vital bleaching. J Am Dent Assoc 1994;125:1219-1226 Leonard RH, Haywood VB, Phillips C.Risk factor for developing tooth sensitivity and gingival irritation associated with nightguard vital bleaching . Quintessence Int 1997;28:527-354. Nathanson D, Parra C. Bleaching vital teeth: a review and clinical study. Compendium. 1987 Jul-Aug;8(7):490-2, 494, 496-7. Schulte JR, Morrissette DB, Gasior EJ, Czajewski MV. The effects of bleaching application time on the dental pulp. J Am Dent Assoc 1994 ;125:1330-1335. Bolews WH, Ugwuneri Z. Pulp chamber penetration by hydrogen proxide following vital bleaching procedures. J Endodon. 1987;13: 375- 377 Cooper JS, Bokmeyer TJ, Bolews WH. Penetration of the pulp camber by carbamide peroxide bleaching agent. J Endodon.1991;18:315-317. Charakorn P, Cabanilla L L, Wagner WC, Foong W-C, Shaheen J, Pregtizer R, Schneider D. The effect of preoperatif ibuprofen tooth sensitivity caused by in-office bleaching. Oper Dent 2009;(34-2):131135. Ari H, Ungor M. In vitro comparison of different types of sodium perborate used for intracoronal bleaching of discolored teeth. Int Endod J 2202;35:433-6. Howell RA. Bleaching discoloured root-filled teeth. Br Dent J 1980;148:159-62. 39. Plotino G, Buono L, Grande NM, Pamijer CH, Soma F. Nonvital tooth bleaching; A review of the litterature and clinical procedures. JOE 2008;4:394-406. 64 Derleme ÖZET Yeni Geliştirilen Kök Kanalı Dolgu Maddeleri ve Birbirleriyle Karşılaştırılmaları Kök kanallarının uygun bir şekilde şekillendirilmesi, yıkanması ve doldurulması kök kanalı tedavisinin başarısında önemli rol oynamaktadır. Kök kanallarının doldurulması kanal tedavisinin uzun dönem başarısı için çok önemlidir. Güta-perkanın rezorbe olmayan bir kök kanal dolgu maddesiyle beraber kullanımı yaygın olmakla birlikte teknolojinin gelişmesiyle daha iyi örtücülük yapabilen, daha az sitotoksik olan, dentine daha iyi tutunup dişlerin kırılmaya dirençlerini arttıracak malzeme ve kök kanalı doldurma tekniği arayışları devam etmektedir. Bu makalede yakın zamanda geliştirilen bazı kök kanalı dolgu malzemelerinin özellikleri ve bazı özelliklerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Yrd. Doç. Dr. Mert Gökay Eroğlu Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı Anahtar kelimeler: Yeni kök kanalı dolgu malzemeleri, örtücülük, sitotoksisite, kırılma direnci. SUMMARY Adequate shaping, irrigation and obturation of root canals play a significant role in the overall success of endodontic treatment. The obturation of root canals is a very important step in the long-term success of endodontic treatment. Although the traditional method for the obturation of root canals is the usage of guttapercha in conjunction with a non-resorbable sealer, with the advance of technology, research is underway for the development of materials and root canal obturation techniques with better sealing ability, lower cytotoxicity and with better adhesion to root dentine resulting in an increase in fracture resistance. This review article summarizes the properties and comparison of various recently developed root canal filling materials. Key words: Novel root canal filling materials, sealing ability, cytotoxicity, fracture resistance. GİRİŞ Endodontik Yazışma Adresi tedavinin amacı, doğru bir tanıyı takiben, kök kanal sistemi şekillendirilip dezenfekte Dr. Mert Gökay Eroğlu edildikten sonra, kanalların kuronal ve apikal bölgeden Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, mikroorganizma ve ağız sıvılarının geçişini önleyecek, Endodonti Anabilim Dalı, 65080 Kampüs / VAN boyutsal Tel: +(90) 432 225 10 24 (6 Hat) değişime uğramayacak, biyolojik olarak uyumlu bir kanal dolgu maddesiyle sızdırmaz bir şekilde Fax: +(90) 432 486 54 13 doldurulmasıdır.1,2,3 GSM: 0 542 363 68 03 Günümüzde güta-perka ve çözünürlüğü olmayan bir E-posta: [email protected] 65 7tepe klinik 2012-3 Kök Kanalı Dolgu Maddeleri sealerın birlikte kullanılması kök kanallarının doldurulması aşamasında en çok tercih edilen yöntemdir. Bu işlem Kök kanalı dolgu maddeleri genel olarak katı ve çoğunlukla lateral kondansasyon tekniği ile birlikte yarı-katı (pat veya yumuşatılmış form) olmak üzere kabul edilen tekniklerden biri olsa da, bazı araştırıcılar tek başına tıkamada yetersiz olduklarından mutlaka yapılır. Her ne kadar “güta-perka+sealer” tekniği en fazla iki gruba ayrılırlar.11 Katı maddeler kanal boşluğunu bu teknikle hermetik bir örtücülüğün sağlanamayacağı yarı katı bir madde ile kullanılmaları önerilir. Gümüş görüşündedirler.4,5,6 Çok uygulanmasına rağmen, lateral konlar, güta-perka ve yakın zamanda geliştirilmiş olan kondansasyon tekniği de bazı açılardan eleştirilmiş; kök “Resilon” gibi maddeler bu grup içerisinde yer alır. kanal dolgularında boşluk kalması, spreader kullanımının Gümüş konlar kanalları doldurmadaki yetersizliği ve sınırlı olması, aşırı miktarda sealer kullanılması ve korozyona neden olmaları gibi olumsuz özelliklerinden yetersiz yüzey adaptasyonu ile sonuçlanabileceğine dikkat çekilmiştir. dolayı günümüzde tercih edilmemektedirler.12 Katı kanal dolgu maddelerinden en çok bilineni ve uygulananı güta- 7 Bütün bu eleştiriler güta-perka yöntemlerinin perkadır. “Resilon” kanal dolgu maddesi güta-perkaya modifiye edilmesine ya da alternatif kanal dolgusu metodlarının Modifiye geliştirilmesine güta-perka öncülük tekniklerine örnek alternatif olarak geliştirilmiştir. etmiştir. Resilon Epiphany/Epiphany SE Kök Kanalı olarak Dolgu Sistemi (Pentron Clinical Technologies, Llc. ısıtılmış güta-perka yöntemleri verilebilir. Bunlardan Wallingford Ct) en yaygın kullanılanlarından biri ‘‘Thermafil’’ ısıtılmış güta- perka yöntemidir. Diğer sistemlerdeki gibi Resin içerikli kök kanal dolgu patı olan “Epiphany”, sealerla kullanılması gerekmektedir. Bundan başka iki basamaklı self-etch (Epiphany) olarak veya asit ve 8 ‘‘Touch’n heat’’, ‘‘Trifekta’’, ‘‘Obtura II’’ gibi sistemler primerin bir arada yer aldığı şekliyle (Epiphany SE) sıcak güta-perka tekniklerinin uygulanması için hazırlanmıştır. 8 Son otuz yılda adeziv diş hekimliği büyük gelişmelere tanık olmuş ve dentinle bağlanma özelliğine sahip olan adeziv bonding ajanları diş hekimliğinde yeni bir çığır açmıştır. Endodonti bilimi de bu gelişmelerden etkilenmiş ve kompozit dolgu materyallerindeki adezyon kuvvet kavramının kanal dolgularında da kullanılabileceği görüşünden hareketle, “endodontide monoblok” adı verilen yeni bir kavram ortaya çıkmıştır.9 Bu amaç doğrultusunda kök kanal dentinine bağlanma özelliği gösterebilen materyallerin üretimi artmış ve bu materyaller ile ilgili yapılan çalışmalarda da büyük artış gözlenmiştir. ‘‘Resilon+Epiphany’’, ‘‘EndoREZ’’, ‘‘MetaSeal’’, bu sistemlere örnek olarak verilebilir. Bunun Resim 1. Resilon/Epiphany kök kanalı dolgu sistemi yanı sıra cam iyonomer simanlarının da dentin dokusuna bağlanma özelliğinden yararlanılması düşünülmüş ve bu amaçla monoblok kavramına hizmet eden ‘‘Activ GP’’ gibi materyaller de üretilmiştir. Günümüzde kullanılan hiçbir kök kanalı doldurma sistemi, kök kanallarını boşluksuz ve tamamen sızdırmaz bir şekilde dolduramamaktadır.10 Bu makalede yeni geliştirilen bazı kök kanalı dolgu maddeleri ile ilgili geniş bir literatür taraması yer almaktadır. Resim 2. Resilon/Epiphany SE kök kanalı dolgu sistemi 66 Ye n i G e l i ş t i r i l e n K ö k K a n a l ı D o l g u M a d d e l e r i v e B i r b i r l e r i y l e K a r ş ı l a ş t ı r ı l m a l a r ı kullanılabilir (Resim 1, 2). Ancak doldurucu bileşenleri nedeniyle daha esnektir. üç ana yapıdan oluşmaktadır. Bunlar “Epiphany” kök ve vertikal kondansasyon teknikleri ile uygulanabildiği Güta-perkadan daha radyoopak görüntü verir. Lateral İki basamaklı “Epiphany-Resilon” dolgu sistemi gibi ısıtılıp yumuşatılarak kök kanal sistemine enjekte kanalı dolgu patı, Resilon kor materyali ve self-etch primerdir. Apikal 1/3’te primer ya da adezivin homojen de 13 ve gereğine uygun uygulanması gerekmektedir. Primer ISO da bulunmaktadır. Self-etch primer, sülfonik asit eklenmiş bölgeye ulaşamaz ya da çok azı ulaşabilir. Bu nedenle pointlerle preparatında kök kanal dolgu sistemi için kullanılabilecek pelet formları sağlamak çok zordur. Çünkü bu bölgeye sıkılan hava o paper ticari boyutlarda aksesuar konlar vardır ve ayrıca termoplastik taşıyıcı buharlaştırılmalıdır. Bu olayı apikal 1/3’te primerin “Resilon”un standartlarında .02, .04, .06 taper açılı ve çeşitli uygulamasından hemen sonra uçucu madde içeren üreticiler edilebilir. fonksiyonel monomer, hidrosietilmetakrilat (HEMA), su uygulanmasını ve polimerizasyon başlatıcılar içerir.19 Üretici firma, bu kök kanal dolgu sisteminin hem ve paper pointlerle kurulanmasını önermişlerdir. Bu uygulamada muhtemelen çok etkili değildir. Taşıyıcıdaki kanal dolgu materyaline hem de kök kanal duvarına eğer uçurulamazsa bağlanma kötü etkilenir.14 Bağlanmayı oluşturduğunu belirtmektedir. Kor materyali (Resilon) iyi bağlanarak kök kanalı içinde “monoblok” yapı alkol veya asetonun tamamen uçurulması gerekmektedir kötü yönden etkileyen bu olayı önlemek amacıyla kök kanal patına (Epiphany), oluşan bu yapı da, rezin esaslı primer ile dentine bağlanır.20 Bu monoblok üreticiler, “Epiphany” sealerın yerleştirmeden önce kullanılan self-etch primeri, “Epiphany” sealerın yapısına yapının bakterilerin giriş yolunu kapattığı ve kök yapısını “Epiphany” kök kanal dolgu patı resin esaslı, dual- Resilon” kök kanal dolgu sisteminin diğer avantajlarının kuvvetlendirdiği katarak “Epiphany SE” kök kanal patını geliştirmişlerdir. cure bir kompozit kök kanal patıdır. 15 Resin matriksin oranda büzülmesi ve kök kanal patı periapikal dokulara glikol dimetakrilat), EBPADMA (etoksilat bisfenol A taştığında dimetakrilat), BisGMA (bisfenol-a-glisidil dimetakrilat) bulunur. “Epiphany- sürülmektedir.5,16,21 ise; yüksek radyoopasitesi, doku uyumluluğu, minimal içinde UDMA (üretan dimetakrilat), PEGDMA (polietilen 16 ileri sürülmüştür. Doldurucu olarak da kalsiyum hidroksit, resorbe olabilme özelliği olduğu ileri 16 Üretici firma sodyum hipokloritin; primer ve “Epiphany baryum sülfat, silan ile beraber uygulanan baryum borosilikat camlar, aluminyum oksit, bismut oksiklorit, SE” kök kanal dolgu patının dentine bağlanma gücünü pigmentler bulunmaktadır. hipoklorit irrigasyonundan sonra, EDTA ve sonrasında negatif olarak etkileyebildiğini, bu nedenle sodyum silika, peroksit, ışık inisiyatörleri, stabilizatörler ve 16 “Epiphany SE” self-etch dual-cure hidrofilik resin steril su veya %2 lik klorheksidin kullanılması gerektiğini içerikli bir pattır. Resilon ve dentine bağlanmak için ayrı bir primere ihtiyaç duymamaktadır. 17 belirtmektedir. Ayrıca peroksit içerikli lubrikantların Bu patın da resin matriksinin içinde EBPADMA (etoksilat bisfenol A rezinler üzerinde sertleşmeyi geciktirici etkisi olabildiğinden, bu irriganlar kullanıldıktan sonra da dimetakrilat), HEMA (2-hidroksietil metakrilat), BisGMA sodyum hipoklorit kullanımında uygulanan prosedürün (bisfenol-a-glisidil dimetakrilat) doldurucu olarak da, uygulanması önerilmektedir. asidik metakrilat resinler, silanlarla karıştırılmış baryum Kök kanalının koronal 2 mm’sinin sertleşmesi için borosilikat camlar, alüminyum oksit, silika, hidroksiapatit, 40 saniye ışına ihtiyaç olduğu belirtilirken, tüm kanal stabilizatörler ve pigmentler bulunmaktadır.18 dakika içinde gerçekleşeceği belirtilmektedir. Ca-Al-F silikat, bizmut oksiklorit, peroksit, ışık inisiyatörleri, dolgusunun kendiliğinden serleşmesinin yaklaşık 45 “Resilon” kor materyali, termoplastik sentetik polimer “Epiphany” ve “Epiphany SE” dolgu maddeleri bilinen esaslı kanal dolgu maddesidir. İçeriğinde ayrıca %65 tüm kök kanalı dolgu yöntemleriyle kullanılabilir. oranında biyoaktif cam, bizmut oksiklorit ve baryum sülfat doldurucuları bulunur. “Resilon”, güta-perka ile EndoREZ (Ultradent Products, South Jordan, UT) tıpkı güta-perka konları gibi iken, daha yüksek ısılarda resin’’ kaplı güta-perka ile aktif bileşeni üretan dimetakrilat benzer özellikler taşımaktadır. Düşük sıcaklıklarda “EndoREZ”, ‘‘polibütadien-diizosianat-metakrilat termoplastize edilebilir. Güta-perkadan biraz daha serttir. olan dual-cure kök kanal dolgu patı arasında kimyasal 67 7tepe klinik 2012-3 özellik patın önemli avantajları arasında yer alabilir.24 Etilendiamintetraasetik asit (EDTA) ile son yıkama yapıldığında kanal duvarına bağlanmanın daha iyi olacağı da ileri sürülmektedir. 24 “EndoREZ” sistemi, .02, .04 ve .06 taper açılı konlar halinde piyasada bulunmaktadır. Bu sistem güta-perkaya benzer radyoopasiteye sahiptir, tek kon ve lateral Bu resim çıkartılmıştır. kondansasyon dolgu yöntemleriyle kullanılabilmektedir. Ancak spreader kullanımının “EndoREZ” gütasının etrafında çevrili olan resin tabakasına zarar verebileceği ve “EndoREZ” gütasının sealera tam olarak bağlanamayacağı belirtilerek, kök kanalına ana kon yerleştirildikten sonra aksesuar konların pasif olarak yerleştirilmesi önerilmektedir. 24 Resim 3. EndoREZ kök kanalı dolgu sistemi “EndoREZ” çift pat sisteminden oluşan ve üretici firma talimatları doğrultusunda bir şırınga ile kök kanalına uygulanan bir kök kanalı dolgu patıdır. Materyalin sertleşmeye başlamasının 15 dakika, tamamen sertleşmesinin ise 2 saat süreceği belirtilmektedir.24 2. nesil bağlanabilir sealer olan “EndoREZ”, üretan dimetilakrilat (UDMA) molekülü bazlı, pek çok restoratif resinlere benzerlik gösteren endodontik bir sealerdır. “UDMA” molekülü “EndoREZ”e hidrofilik özellik kazandırarak kök kanalının nemli ortamına uygun bir dolgu maddesi olmasını sağlar, asitlemeye ve dentin adeziv bileşiklerine ihtiyaç duyulmaz.25,26 NaOCl ve EDTA kullanılarak smear tabakasının kaldırılmasından sonra sealerın yan kanallara ve dentin kanallarına girmesini kolaylaştırarak sealer tagların oluşumunu sağlar. Bu sayede dentin duvarlarına adaptasyon daha kolaylaşır. Resim 4. Activ GP kök kanalı dolgu sistemi Ancak polimerizasyon büzülmesine bağlı olan boşluk bağlanmaya dayalı bir sistemdir (Resim 3). oluşumları gözlenmektedir.28 22 EndoREZ patı, hidrofilik, üretan dimetakrilat-resin “EndoREZ” bilinen tüm kök kanalı doldurma esaslı, non-hidroksietil metakrilat (HEMA) bir kök kanal yöntemleriyle kullanılabilir Ancak tek kon ve aksesuar organik matriksinin bir parçası olarak kullanılan bir doldurulması tavsiye edilmektedir.29 dolgu patıdır. Üretan dimetakrilat, resin kompozitlerin konların pasif olarak kök kanallarına yerleştirilerek monomerdir. “EndoREZ” kök kanal dolgu patı doldurucu Activ GP (Brasseler, Savannah, GA, USA) olarak bizmut oksiklorit, kalsiyum laktat pentahidrat ve silikon dioksit içerir.23 Üretici firma, “EndoREZ”in biouyumlu, “Activ GP” kök kanal dolgu sistemi, cam iyonomer yeterli içerikli bir kök kanal dolgu sistemidir (Resim 4). olduğunu ileri sürmektedir. Hidrofilik özelliği sayesinde radyoopasitesi bakımından önceki cam iyonomer içerikli derecede örtme özelliğine sahip, hidrofilik bir materyal Üretici firma, çalışma özellikleri, çalışma zamanı ve “EndoREZ”in hafif nemli kanallarda kullanılabileceği sistemlere göre üstün olduğunu iddia etmektedir. Cam ve materyalin dentin kanallarına penetre olabildiği iyonomer ve güta-perka arasındaki yetersiz bağlanma, belirtilmektedir. Kök kanalı yüzeyinde tamamen kuru bir cam iyonomer içerikli kök kanal patlarının olumsuz yüzey elde etmenin mümkün olmadığı düşünülürse bu özellikleri arasındadır.29 Güta-perka ve cam iyonomer 68 Ye n i G e l i ş t i r i l e n K ö k K a n a l ı D o l g u M a d d e l e r i v e B i r b i r l e r i y l e K a r ş ı l a ş t ı r ı l m a l a r ı “Activ GP” ile tek kon yöntemi kullanılması tavsiye arasındaki tutuculuğu arttırmak için “Activ GP” konlarının yüzeyi 2 µm kalınlığında cam iyonomer parçacıklarla edilir. “Activ GP” konu kök kanalına yerleştirilmeden önce dahil edilmiştir. Cam iyonomer kaplı güta-perka konları, toz ve Activ GP likit oranı 1/3 tür. “Activ GP” konuyla birlikte Activ GP sealer karıştırılır. Karışım için önerilen Activ GP kaplanmıştır. Ayrıca bu parçacıklar konun yapısına da kök kanalına yerleştirilerek kök kanal dolgusu yapılır. cam iyonomer kök kanal patı ile kanal boşluğunda monoblok yapı oluşturarak intraradiküler İdeal bir kök kanal dolgusunun bazı özellikleri dentine bağlandığı ileri sürülmektedir29. “Activ GP” güta-perka vardır. Bunlardan bazıları; biyouyumlu olmalı, sitotoksik sistemi ile birebir uyumlu olarak üretilir. Üretici firmanın değişime uğramamalı, bakterisid en azından bakteriostatik olmamalı, konları, .04 ve .06 taper açılı “Endosequence” döner eğe hermetik örtücülük yapabilmeli, boyutsal özellikte olmalı, doku sıvılarından etkilenmemeli, kullanımı tavsiyesi eğe sistemi ve kök kanal dolgu sisteminin kolay olmalı, gerektiğinde kanal tedavisi tekrarı kolayca birlikte, tek kon dolgu tekniği ile kullanılması yönündedir. yapılabilmeli Tek kon dolgu tekniğinde, ana konun kanalın şekline ve radyoopak Literatürde olmalıdır.32 bahsedilen bu kök kanalı dolgu maddelerinin özelliklerinin uyumunun çok önemli olduğu, bu sayede pat miktarının karşılaştırıldığı birçok çalışma bulunmaktadır. azalacağı ve polimerizasyon büzülmesinin minimuma ineceği yönünde görüşler mevcuttur.29 Yeni Geliştirilen Kök Kanalı Dolgu Maddeleri ile İlgili Bazı Biyouyumluluk Çalışmaları Cam iyonomerlerin özellikleri iyi bilinmesine rağmen, birinci nesil cam iyonomerlerle ilgili bazı kısıtlamalar Bu maddelerle yapılan biyouyumluluk çalışmalarında bulunmaktaydı. Bu jenarasyon kök kanal dolgu patlarının farklı çalışma özellikleri zordu ve çalışma süreleri yeterli değildi. sonuçlar elde edilmiştir. “EndoREZ” biyouyumlu bulunurken, Bazı 33,34 çalışmalarda bazı çalışmalarda Ayrıca güta-perkaya bağlanamıyorlardı. Sonuç olarak sitotoksik olduğu bildirilmiştir. kök kanal patlarının özelliklerinde değişiklik yapılması farklı çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Yapılan Cam iyonomerin partikül büyüklüğünde modifikasyon maddesinin biyouyumluluğunun EndoREZ’den daha iyi “Resilon/Epiphany” dolgu maddesi hakkında da “monoblok” yapı oluşturmak için cam iyonomer esaslı araştırmaların gerekiyordu. İlk değişiklik çalışma süresinde yapıldı. dolgu Donadio ve ark.39 “Activ GP” ve “Resilon” konlarının buzlu cam levha üzerinde 20 dakikadır. 29 Kök kanal dolgu patı ile güta-perka arasındaki sitotoksitelerini bağlantıyı arttırmak için de değişiklik yapılmıştır. Kök in vitro olarak hücre kültüründe karşılaştırmışlar “Resilon” grubunun “Activ GP” ve güta kanal dolgu patı içerisindeki silikat cam iyonomer perka gruplarına göre anlamlı derecede daha biyouyumlu partiküller alınarak, yapısal özelliklerini etkilemeyecek bir olduğunu bildirmişlerdir. “Activ GP” ve “Resilon” ile yapılan yüzdede, güta-perka konlarının yapısına eklenmiştir. biyouyumluluk çalışmalarında, Resilon’un daha az sitotoksik 29 Güta-perkanın yüzeyi boyunca 2 µm kalınlıkta olduğu belirtilmiştir.40 cam iyonomer dolduruculu yüzey kaplamasının, ana arttırabileceği Resilon/Epiphany daha iyi olduğu belirtilmiştir.34,38 dolgu patının çalışma süresi, kâğıt üzerinde 12 dakika, sertliğini bazılarında olduğu,34,38 bazılarında ise EndoREZ’in biyouyumluğunun yapılarak, çalışma süresi uzatıldı. Activ GP kök kanal konun 35, 36, 37 Örtücülük Çalışmaları düşünülmektedir.29 Bununla birlikte konun boyutu ve yüzey pürüzlülüğü “EndoREZ”, “Activ GP” ve “Resilon/Epiphany” bu yüzey kaplamasıyla artmaktadır. Sıkı bir ‘‘tug arasında örtücülük açısından farklı sonuçlara ulaşılmıştır. veya tamamen ayrılmasıyla sonuçlanabileceği tahmin görülememiştir.41 Bazı çalışmalarda “Resilon/Epiphany”nin back’’ yapıldığında, bu durumun ana konun kısmen Yapılan bir çalışmada bu üç grup arasında anlamlı fark “EndoREZ”e göre daha iyi örtücülük yapabilme kabiliyetine edilmektedir.30 Kullanılan tüm endodontik yıkama solüsyonlarıyla sahip olduğu bulunmuştur.27,42 Başka bir çalışmada ise uyumludur. Bonding uygulanmasına gerek yoktur. Kök “EndoREZ” daha iyi sonuçlar vermiştir.43 Çok az sealer tabakası yeterlidir. Kullanımı kolaydır. 12 “Guttaflow” ile doldurdukları dişlerden 2 ve 4 mm.den Herbert ve ark.42 “Resilon/Epiphany”, “EndoREZ” ve kanalına yavaşça yerleştirilmesi gerekir. Radyoopaktır. enine kesit alıp ışıklı mikroskobunda oluşan boşlukları dakika kullanım süresi vardır. 31 69 7tepe klinik 2012-3 SONUÇ ve sealer adaptasyonunu incelemişler sonuç olarak “Resilon/Epiphany”nin diğer gruplara göre anlamlı “EndoREZ”, “Activ GP” ve “Resilon/Epiphany” kök derecede daha az boşluk ve daha iyi adaptasyon dentinine kimyasal olarak bağlanmalarına karşın tam bir gösterdiğini bildirmişlerdir. monoblok yapı oluşturamamaktadırlar. “EndoREZ” dolgu maddesi, bilinen tüm kök kanal Bu Maddelerle İlgili Yapılan Diğer Çalışmalar doldurma teknikleriyle kullanılabilir. Bunun yanında “Activ GP” maddelerinin dentine bağlanma kuvvetlerinin tercih edilmemektedir. Ancak kanal dışında rezorbe Matthew ve ark.44 “EndoREZ”, “Resilon/Epiphany” ve “EndoREZ” patı tam anlamıyla sertleşmediğinden fazla push-out testi kullanılarak karşılaştırdıkları çalışmalarında olduğu için kök oluşumu tamamlanmamış dişlerde ve “Activ GP”nin diğer maddelere göre anlamlı derecede kök rezorpsiyonu olan dişlerin doldurulmasında güvenli daha fazla bağlanma yaptığını bildirmişlerdir. bir şekilde kullanılabilmektedir. “EndoREZ”, “Activ GP” ve “Resilon/Epiphany”nin “Activ kök kanal tedavisi yapılan dişlerin kırılma direncini arttırdığını belirten çalışmalar 45,46 olduğu gibi kırılma “EndoSequence” şekillendirilmiş kanallarda alet uyumlu tek döner kon aletiyle yöntemiyle uygulanması tavsiye edilir. Çünkü “Activ GP” bu döner direncine etki etmediğini gösteren çalışmalar da bulunmaktadır. GP”nin sistemine kondansasyon önerilmez. 47,48 Kök dentini ile kök kanal dolgu maddesinin monoblok olarak üretilmiştir. Lateral Kök kanalları “Resilon/Epiphany” dolgu maddesi yapı oluşturması, dişlerin kırılmaya karşı dirençlerinin ile bilinen tüm kök kanalı doldurma yöntemleri ile mikrosızıntının azalmasına neden olur. Bu dolgu sertleşmesi de post yapılması gereken dişlerde post artmasına, dişin yapısınının kuvvetlenmesine ve doldurulabilir. Ayrıca ışık tutularak patın kısa sürede maddeleri kök dentinine kimyasal olarak bağlanmalarına boşluğunun hemen hazırlanmasına olanak sağlar. karşın tam bir monoblok yapı oluşturamamaktadırlar. Bunun en önemli nedenlerinden biri kök kanal sealerlarında meydana gelen polimerizasyon büzülmesidir. Ayrıca sealerın bağlanan yüzeyinin, bağlanmayan yüzeyine oranı (C-faktörü) oldukça fazladır49 (= 1000:1) “EndoREZ” dolgu maddesi, bilinen tüm kök kanal doldurma teknikleriyle kullanılabilir. En yaygın kullanım şekli, ana kon kök kanalına yerleştirdikten sonra aksesuar konlar kök kanalına pasif olarak yerleştirilmesi KAYNAKLAR ve lateral kondansasyon yapılmamasıdır. Kök kanalları genellikle oval şekildedir. Bu nedenle tek kon yönteminin 1. kondansasyon yapılmayıp pasif aksesuar konların 2. tek başına kullanılması yeterli olmayabilir. Lateral yerleştirilmesi kök kanallarında daha çok sealer 3. büzülme bağlanmayı oldukça bozar. Bunun yanında 4. tabakasının oluşmasına neden olur ve sealerda oluşan “EndoREZ” patının sertleşmesi ile ilgili bazı problemler de mevcuttur. Sealerda tam anlamıyla bir sertleşme 5. olamamaktadır. “EndoREZ”in seaları kök kanalı içinde rezorbe olmamasına rağmen, kök kanalından taşan kısmı 6. belli bir süreden sonra tamamen rezorbe olmaktadır.50 Bu nedenle kök oluşumu tamamlanmamış dişlerde ve kök 7. rezorpsiyonu olan dişlerin doldurulmasında güvenli bir şekilde kullanılabilir. 8. 70 Nguyen NT. Obturation of the root canal system. In: Cohen S, Burns RC, eds. Pathways of the pulp. 3rd ed. St Louis: CV Mosby Co, pp: 205-99, 1984. Schilder H. Filling root canals in three dimensions. Dent Clin North Am, 11: 732-44, 1974. Ray HA, Trope M. Periapikal status of endodontically treated teeth in relation to the technical quality of the root filling and the coronal restoration. Int Endod J, 28: 12-8, 1995. Torabinejad M, Ung B, Kettering JD. In vitro bacterial penetration of coronally unsealed endodontically treated teeth. J Endod, 16: 566-69, 1990. Shipper G. In vitro microbial leakage of endodontically treated teeth using new and standard obturation techniques. J Endod, 30: 154-58, 2004. Alicia KN, Baumgartner JC, Marchall JG. A comparison of guttapercha and Resilon in the obturation of lateral grooves and depressions. J Endod, 33: 749-52, 2007. Brayton SM, Davis SR, Goldman M 1. Gutta-percha root canal fillings. Oral Surg Oral Med Oral Pathol, 35: 226-31, 1973. Johnson WT, Guttman JL. Obturation of cleaned and shaped root canal system. In: Cohen S, Hargreaves, eds. Pathways of the pulp. 9th ed. St Louis: CV Mosby Co, pp:387-89, 2006. Ye n i G e l i ş t i r i l e n K ö k K a n a l ı D o l g u M a d d e l e r i v e B i r b i r l e r i y l e K a r ş ı l a ş t ı r ı l m a l a r ı 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. Franklin R. Tay and David H. Pashley. Monoblocks in root canals - a hypothetical or a tangible goal. J Endod, 33: 391–98, 2007. Clark-Holke D, Drake D, Walton R, Rivera E, Guthmiller JM. Bacterial penetration through canals of endodontically treated teeth in presence or absence of the smear layer. J Dent, 31: 275-81, 2003. Walton RE, Johnson WT. Obturation. In: Principles and Practice of Endodontics. 3rd Edition, Ed: R.E. Walton, M. Torabinejad. Philedelphia: W.B. Saunders Co. Pp: 239-67, 2002. Zielke DR, Brady JM, del Rio CE: Corrosion of silver cones in bone: A scanning electron microprobe analysis. J Endod, 1: 356-60, 1975. Schwartz RS. Adhesive dentistry and endodontics. Part 2: bonding in the root canal system-the promise and the problems: a review. J Endod. 32: 1125-134, 2006. Adhesive dentistry and endodontics: materials, clinical strategies and procedures for restoration of Access cavities: A review J Endod 31:151-65, 2005. Suh BI, Feng L, Pashley DH, Tay FR. Factors of contributing to the incompatibility between simplified-step adhesives and chemicallycured or dual-cured composites. Part III. Effect of acidic resin monomers. J Ahes Dent, 5: 267-82, 2003. Teixeira FB, Teixeira EC, Thompson JY, Trope M. Fracture resistance of roots endodontically treated with a new resin filling material. J Am Dent Assoc, 135: 646-52, 2004. Resende LM, Rached-Junior FJ, Versiani MA, Souza-Gabriel AE, Miranda CE, Silva-Sousa YT, Sousa Neto M. A comparative study of physicochemical properties of AH Plus, Epiphany, and Epiphany SE root canal sealers. Int Endod J, 42: 785-93, 2009. Resende LM, Rached-Junior FJ, Versiani MA, Souza-Gabriel AE, Miranda CE, Silva-Sousa YT, Sousa Neto MD. A comparative study of physicochemical properties of AH Plus, Epiphany and Epiphany SE root canal selaers. Int. Endod. J, 42: 785-93, 2009. Barnett F, Trope M. Resilon: A novel material to replace gutta percha. Compend. Contin. Educ. Dent. (Suppl). 1: 16-9, 2004. Teixeira FB, Teixeira EC, Thompson JY, Leinfelder KF, Trope M. Dentinal bonding reaches the root canal system. J Esthet Restor Dent, 16: 348-54, 2004. Shipper G, Teixeira FB, Arnold RR, Trope M. Periapical inflammation after coronal microbial inoculation of dog roots filled with gutta-percha or resilon. J Endod, 31: 91-6, 2005. Haschke E. Adhesive endodontic cones and related methods. United States Patent Application. US Patent & Trademark Office, October 14, 2004. Tay FR, Loushine RJ, Monticelli F, Weller RN, Breschi L, Ferrari M, Pashley DH. Effectiveness of resin-coated gutta-percha cones and a dual-cured, hydrophilic methacrylate resin-based sealer in obturating root canals. J Endod, 31: 659–64, 2005. Sevimay S, Kalaycı A. Evaluation of apical sealing ability and adaptation to dentine of two resin-based sealers. J Oral Rehabil, 32: 105-10, 2005. Kokorikos I, Kolokouris I, Economides N, Gogos C, HelvatjogluAntoniades M. Long-term evaluation of the sealing ability of two root canal sealers in combination with self-etching bonding agents. J Adhes Dent,11: 239-46, 2009. Duggan D, Arnold RR, Teixeira FB, Caplan DJ, Tawil P. Periapical inflammation and bacterial penetration after coronal inoculation of dog roots filled with RealSeal 1 or Thermafil. J Endod, 35: 852-57, 2009. Eldeniz AU, Ørstavik D. A laboratory assessment of coronal bacterial leakage in root canals filled with new and conventional sealers. Int Endod J, 42: 303-12. 2009. Zmener O. Tissue response to a new methacrylate-based root canal sealer: preliminary observations in the subcutaneous connective tissue of rats. J Endod, 30: 348–51, 2004. Koch KA, Brave D. EndoSequence: melding endodontics with restorative dentistry, part 3. Dent Today, 28: 88, 90, 92, 2009. Monticelli F, Sword J, Martın RL, Schuster GS, Weller RN, Ferrarı M, Pashley DH, Tay FR. Sealing properties of two contemporary single- cone obturation systems. Int Endod J, 40: 374-85, 2007. 31. Kenneth Koch and Dennis G. Brave, DDS Activ GP™: A single-cone obturation technique january featured on page 76 an inside look from the manufacturer, 2006. 32. Johnson WT and Guttman JL. Obturation of the cleaned and shaped root canal system. Pathways of the Pulp 9th ed. St Louis: CV Mosby Co, pp :369, 2006. 33. Zmener O, Banegas G, Pameijer CH. Bone tissue response to a methacrylate-based endodontic sealer: a histological and histometric study. J Endod, 31: 457–59, 2005. 34. Lodiene G, Morisbak E, Bruzell E, Ørstavik. Toxicity evaluation of root canal sealers in vitro. Int Endod J, 41: 72-7, 2008. 35. 35. Scarparo RK, Grecca FS, Fachin EV. Analysis of tissue reactions to methacrylate resin-based, epoxy resin-based, and zinc oxideeugenol endodontic sealers. J Endod, 35: 229-32, 2009. 36. 36. Bouillaguet S, Wataha JC, Lockwood PE, Galgano C, Golay A, Krejci I. Cytotoxicity and sealing properties of foyr classes of endodontic sealers evaluated bu succinic dehydrogenase activity and confocal laser scanning microscopy. Eur J Oral Sci, 112: 182-87, 2004. 37. Sousa CJ, Montes CR, Pascon EA, Loyola AM, Versiani MA. Comparison of the intraosseos biocompatibility of AH Plus, EndoREZ, Epiphany root canal sealers. J Endod, 32: 656-62, 2006. 38. Al-Hiyasat AS, Tayyar M, Darmani H. Cytotoxicity evaluation of various resin based root canal sealers. Int Endod J, 43: 148-153, 2010 39. Donadio M, Jiang J, Safavi KE, Zhu Q. Cytotoxicity evaluation of Activ GP and Resilon cones in vitro. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod, 106: 76-79, 2008. 40. Donadio M, He J, Wang YH, Safavi KE, Zhu Q. Cytotoxicity Evaluation Of Activ Gp And Resilon Cones İn Vitro. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod, 107: 74-8, 2009. 41. Fransen JN, He J, Glickman GN, Rios A, Shulman JD, Honeyman A. Comparative assessment of ActiV GP/glass ionomer sealer, Resilon/ Epiphany, and gutta-percha/AH plus obturation: a bacterial leakage study. J Endod, 34: 725-27, 2008. 42. Herbert J, Bruder M, Braunsteiner J, Altenburger MJ, Wrbas KT. Apical quality and adaptation of Resilon, EndoREZ, and Guttaflow root canal fillings in combination with a noncompaction technique. J Endod, 35: 261-64, 2009. 43. Zmener O, Pameijer CH, Serrano SA, Vidueira M, Macchi RL. Significance of moist root canal dentin with the use of methacrylatebased endodontic sealers: an in vitro coronal dye leakage study. J Endod, 34: 76-79, 2008. 44. Matthew A. Fisher, David W. Berzins, James K. Bahcall. An in vitro comparison of bond strength of various obturation materials to root canal dentin using a push-out test design. J Endod, 33: 856-58, 2007. 45. Mohammad Hammad, Alison Qualtrough, Nick Silikas. Effect of new obturating materials on vertical root fracture resistance of endodontically treated teeth. J Endod, 33: 732-36, 2007. 46. Monteiro J, de Ataide Ide N, Chalakkal P, Chandra PK. In vitro resistance to fracture of roots obturated with Resilon or gutta-percha. J Endod. 37: 828-31, 2011. 47. Karapınar Kazandağ M, Sunay H, Tanalp J, Bayırlı G. Fracture resistance of roots using different canal filling systems. Int Endod J, 42: 705-10, 2009. 48. Hanada T, Quevedo CG, Okitsu M, Yoshioka T, Iwasaki N, Takahashi H, Suda H. Effects of new adhesive resin root canal filling materials on vertical root fractures. Aust Endod J. 36: 19-23, 2010. 49. Tay FR, Loushine RJ, Lamberchts P,Weller RN, Pashley DH. Geometric factors affecting dentin bonding in root canals: a theoretical modeling approach. J Endod 31: 584-89, 2005. 50. Zmener & Pameijer CH. Clinical and radiographical evaluation of a resin-based root canal sealer: a 5-year follow-up. J Endod 33: 676-79, 2007. 71 Derleme Özet Sabit Protetik Restorasyonlarda Kullanılan Yapıştırma Simanları ve Çözünürlük Özellikleri Dental simanlar en çok protetik restorasyonların daimi olarak yapıştırılmasında kullanılmaktadır. Bu simanların amacı, diş dokusu ile restorasyon arasında oluşan aralığı doldurarak bakterilerin ve ağız sıvılarının preparasyon yüzeyine ulaşmasını engellemek, ısı iletimine karşı bariyer görevi görmek ve restorasyonun tutuculuğunu sağlamaktır. Yapıştırıcı simanların ağız ortamında çözünmeden kalabilmeleri restorasyonların başarısında önemli bir kriterdir. Simanların ağız ortamında çözünmesi sonucunda restorasyonun adaptasyonunda bozulma, destek dişlerde çürük oluşumu ve retansiyon kaybı gibi problemler ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda restorasyonun kenar bütünlüğü bozulmakta ve restorasyonun kaybı söz konusu olmaktadır. Dr. Med. Dent. Altay Uludamar Bu Medikodent Ağız Diş Sağlığı Merkezi makalenin amacı günümüzde protetik restorasyonların yapıştırılmasında kullanılan simanların ağız ortamındaki çözünürlüklerini inceleyerek bunun Yrd. Doç. Dr. Coşkun Yıldız sonucunda Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı sağlamaktır. Prof. Dr. Yasemin Kulak Özkan Anahtar Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı Bölüm Başkanı siman seçiminin kelimeler: simanı, çözünürlük. Dental doğru siman, yapılmasını yapıştırma Summary Dental cements are mostly used in permanent cementation of prosthetic restorations. The purpose of this cements, are to prevent microorganisms and oral fluids to reach the preparation surface by fulfilling the space between tooth surface and restoration, to have a barrier mission for heat transmission and to provide the stability of restoration. Stability of the cements in the oral cavity plays an important role in the success of the restorations. As a result of the resolution of the cements in oral environment, problems like deterioration of restoration’s adaptation, caries in supporting teeth and retention loss can occur. Which may further lead to detoriation of marginal adaptation and restoration loss. The purpose of this article is to provide information about the appropriate choice of prosthetic luting cements properties in the oral environment. Yazışma Adresi Dr. Altay Uludamar GİRİŞ Filistin Cad. Kader Sok. No: 6 Sabit Kat: 1, D: 1 protetik restorasyonların başarısında simantasyon işlemi ve kullanılan yapıştırma simanı Gaziosmanpaşa/ Ankara TÜRKİYE önemli rol oynar.1 Yapıştırma simanlarının klinik başarısı; E-posta: [email protected] 72 S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i yüksek baskı, gerilme ve kırılma dayanıklılığına, adezyon simanının matriksi ağız sıvısında basit çözünme ile ya da direncine ve kolay kullanım özelliğine bağlıdır.2-4 Bu ile oluşan asidik ortamda kimyasal parçalanma ile yıkılır.2 ile güçlü bağlantısına, biyouyumluluğuna, çözünmeye alınan asidik yiyecekler ve bakteri plağının aktivasyonu Restorasyon simanların amacı; diş dokusu ile restorasyon arasında marjinindeki simanın matriksinde oluşan aralığı doldurarak bakterilerin ve ağız sıvılarının meydana gelecek çözünme, marjin aralığında başlayan iletime karşı yalıtkan görevi görmek ve restorasyonun sonuçlanacaktır.9-12 Yapıştırma simanlarının çözünürlüğü sekonder çürüğü takiben restorasyonun başarısızlığı ile preparasyon yüzeyine ulaşmasını engellemek, termal Simanlar marjinal aralığın genişliği ile ilgilidir. Marjinal arağın kaide olarak da kullanılabilir. Bu iki simanın kullanım ayrıca abrazyonun etkisini de arttırdığı için çözünürlüğü diş yüzeyine retansiyonunu sağlamaktır. fazla olması simanın çözünürlük oranını hızlandırmakta ayrıca geçici dolgu veya restoratif bir materyalin altında arttırmaktadır.13 amacı, pulpayı kimyasal ve ısısal etkilerden korumaktır.5 Dental yapıştırma simanları, prepare edilen diş ile Yapıştırıcı ve restoratif uygulamada uygun performans olmalı, restorasyon arasındaki boşluğu doldurmak, iki farklı yapı dayanıklılığı iyi olmalıdır. Adezyon ve mekanik kilitlenme kimyasal bir bağlantı sağlamak, mikrobiyal sızıntıya karşı için; gerilme, baskı dayanıklılığı yüksek arasında mekanik, kimyasal ya da hem mekanik hem restorasyon-diş ara yüzündeki streslere karşı kırılma bariyer oluşturmak ve ısısal iletime karşı yalıtkan görevi ile güçlü ve yeterli bağ oluşmalıdır. Manipulasyon özelliği; görmek amacıyla kullanılır.2,14 örneğin, yeterli çalışma zamanı, sertleşme zamanı başarılı kullanım için esastır. Materyal biyolojik olarak Günümüzde kullanılan yapıştırma simanları: uyumlu olmalıdır. Ayrıca oral sıvıda çözünmeye dirençli 1- Çinko fosfat simanlar olmalıdır. 6 Yapıştırma simanının kalitesini belirlemede en 2- Çinko polikarboksilat simanlar önemli faktörlerden biri çözünürlüktür. Çözünürlük, 3- Cam iyonomer simanlar restorasyonların biyolojik yapılarla olan uyumlarını 4- Hibrid iyonomer simanlar olumsuz yönde etkileyen ve bozulma oranlarını arttıran a- Rezin ile modifiye edilen cam iyonomer simanlar bir olgudur ve tamamen kontrol altına alınmadığı için b- Poliasit ile modifiye edilen rezin simanlar restoratif materyallerin klinik başarılarının azalmasında 5- Rezin simanlar olarak sıralanabilir.2,15 Yirminci yüzyılın başlarında keşfedilen çinko fosfat, büyük öneme sahip olan faktörlerden birisidir. Bu durum yüzey özelliklerinin kenar bütünlüğünün ve estetik çinko oksit öjenol ve silikat simanlar, 1970’li yıllarda bozulmanın artmasına sebep olur. ilk simanlardır.4 geliştirilen simanlara kadar yaygın bir şekilde kullanılmış görünümün kaybına ve dolayısıyla restorasyonlardaki 4,7,8 Restorasyon ve diş dokusu arasındaki yapıştırma Çinko Fosfat Simanlar simanı; kabul edilebilir marjinal aralıkta, kimyasal Çinko fosfat siman yüzyıldan beri kullanılan en popüler irritanlara, mekanik aşınmaya ve kimyasal/mekanik ağız siman olmuştur. Çinko fosfat simanının baskı dayanıklılığı erozyonda ise; tükürük akışı ve restorasyon marjinindeki fosfat simanın bu kuvveti memnun edici klinik sonuçlar çözünmeye maruz kalmaktadır. Çözünmede; 80-110 MPa, gerilme dayanıklılığı 5-7 MPa’dır. Çinko sıvısının içerdiği organik asit ve inorganik elektrolitler, vermeye yetecek orandadır.5 Sertleşen simanın elastik bakteri plağının ürettiği özellikle laktik asit ve alınan asidik yiyeceklerin oluşturduğu düşük pH ortamı önemli modülü 13 GPa’dır ve bu değer uzun köprülerde yüksek sıvıda çözünen ve çözünmeyen ayrılmış ürünlerin izin verir.2 Çinko fosfat simanın dezavantajı; oral çiğneme streslerinde elastik deformasyona dayanmasına rol oynamaktadır. Yapıştırma simanlarının çözünürlüğü, sıvılarda çözünmesidir. Çözünürlüğü toz/likit oranına değerlendirildiği total erozyon olarak ifade edilmektedir. bağlıdır. Asidik solüsyonlardaki çözünürlüğü distile suya Çözünürlük, yapıştırma simanının klinik başarısını göre daha fazladır. Simanın çözünmesi sonucunda değerlendirmede en önemli faktörlerden biridir. İdeal bir mikrosızıntı ve bakteri penetrasyonunu takiben dişeti yapıştırıcı siman oral sıvılara dayanıklı, restorasyonun ve pulpa irritasyonu oluşabilir.5,6 Çinko fosfat simanları, ömrü süresince çözünmeye dirençli olmalıdır. Asidik yüksek oranda mikrosızıntı göstermesi ve marjinlerdeki erozyonun klinik önemi vardır. Çünkü yapıştırma 73 7tepe klinik 2012-3 renklenmeler sebebiyle özelikle tam kıvamında hazırlamak simanın zayıflamasına neden seramik restorasyonlarda pek tercih edilmemektedir. 4,9,10 olacaktır.2,14,19 Polikarboksilat simanların kullanımı da Bununla birlikte fazla çözünmesine ve adezyon eksikliğine yetersiz fiziksel özellikleri nedeniyle önerilmemektedir.11 rağmen, çinko fosfat simanla yapıştırılan metal seramik Cam İyonomer Simanlar restorasyonların uzun süreli takip sonuçları ile başarısı kanıtlanmıştır. 11 Buna rağmen, simantasyon sırasındaki Cam iyonomer siman, silikat simanın dayanıklılık, ağrıyı engellemek ve döküm restorasyonu ile iyi bir translüsens ve flor içerme özelliğinin polikarboksilat ve cam iyonomer gibi alternatif simanlar tanıtılmıştır. ile klinik kullanıma sunulmuştur. Yarı şeffaf görünüşü ve tutuculuk elde edebilmek için literatürde polikarboksilat simanın adezyon özelliği ile bir araya getirilmesi amacı 16-17 Yapıştırıcı siman olarak kullanılan bu simanlar yapışma özelliğinden dolayı, ilk olarak ön dişlerin estetik birbirinden farklı veya benzer birtakım özelliklere restorasyonu amacıyla geliştirilmiştir. Cam iyonomer sahiptirler. Ancak mekanik kuvvet, abrazyon-erozyon- simanlar, silikat simanlara benzer sertlik gösterirken, çözünmeye kombine direnç, bir siman için en temel aside daha dirençlidir. Cam iyonomer sistemde toz, kuartz, gereksinimlerdir. alumina, kriyolit ve alüminyum fosfatın birleşimi olup, esas 3 olarak yüksek florür içerikli bir alümino-silikat camdır.6,20 Çinko Polikarboksilat Simanlar Çinko polikarboksilat simanlar, 1968 yılında Smith İlk sertleşmeleri esnasında nem ve dehidratasyona karşı aşırı duyarlıdır. Nemle kontaminasyon olduğunda 11 tarafından geliştirilen, diş dokusuna kimyasal olarak kalsiyum ve alüminyum iyonları ıslanır ve simanın yapısı bağlanan ilk simandır. Bu simanların likiti poliakrilik asit bozulur. Siman translüsentliğini kaybeder ve zayıflayan ile kopolimerlerin sulu çözeltisidir. Tozu ise çinko fosfat yüzey aşınır.2 Yüksek baskı dayanıklılığına (90-230 MPa) rağmen, siman tozu ile aynı olup esas olarak çinko fosfat ile bir miktar magnezyum oksit içerir. Magnezyum oksit yerine elastik modülüsünün çinko fosfat simandan düşük modifiye edip işlenebilme özelliklerini düzeltmek amacı riskini arttırmaktadır.2 Başlangıç sertleşme periyodu olması, yüksek çiğneme streslerinde elastik deformasyon kalay oksit de konulabilir. Ayrıca sertleşme süresini ile az miktarda kalay florür ve diğer tuzlar da ilave edilir. sırasında neme karşı hassas olması cam iyonomer rağmen döküm restorasyonlarına olan bağlantı kabiliyeti, sertliğinin azalmasına ve çözünmesine sebep olacaktır. simanın su veya tükürük kontaminasyonu sonucunda Polikarboksilat simanların dişe adezyonu iyi olmasına Bununla beraber, siman dehidratasyona hassastır ve çinko fosfat veya bazı kuvvetlendirilmiş çinko oksit öjenol dehidratasyon söz konusu olursa simanda kohesiv simanlardan daha kötüdür. Çinko fosfat simanlarda bozulma genel olarak siman-diş ara çatlaklar oluşur. Bu nedenle simantasyonu esnasında yüzeyinde dentin yüzeyinin nemli olması gerekir.2 Simanın yavaş polikarboksilat simanlarda ise kohesiv olarak siman-metal sertleşme reaksiyonu sırasındaki pH’sının düşük olması ara yüzeyinde ve adeziv olarak diş-siman ara yüzeyinde oluşur. 18 (55-85 Genel olarak bu simanların baskı dayanıklılığı MPa) çinko fosfata göre düşük, muhtemel pulpa hassasiyetine sebep olabilmektedir.2,21 gerilme Pulpayı koruyucu materyallerin uygulanması kuronun dayanıklılığı (8-12 MPa) ise daha güçlüdür.2 Elastik tutuculuğunun azalmasına neden olur. Polialkenoat modülü 6 GPa’dır. Çinko polikarboksilat siman, çinko simanlar olarak da adlandırılan geleneksel cam iyonomer fosfat simandan daha fazla plastik deformasyon gösterir. simanlar, uzun süreli flor salınımları, mine ve dentine Bu durum polikarboksilat simanının yüksek çiğneme direkt bağlanma kabiliyetleri ve kolay uygulanımları kuvvetlerine maruz kalacak uzun sabit restorasyonların gibi sebeplerden dolayı uzun yıllar başarıyla kullanılan simantasyonu için uygun olmadığını göstermektedir. simanlardır. Bununla birlikte asit-baz reaksiyonu ile 8 Çözünürlülüğü çinko fosfat simandan daha fazladır. polimerize olan geleneksel cam iyonomer simanların 14 Poliakrilik asit solüsyonu diğer simanların likidine oranla çalışma zamanlarının kısa, sertleşme sürelerinin uzun, daha visköz olduğundan çinko polikarboksilat siman nem hassasiyetlerinin fazla olması, yüksek oranda mikro karıştırıldığında çinko fosfat simandan daha yoğundur. sızıntı göstermeleri ve pulpa için irritan olmaları gibi Ancak tiksotropik özelliği nedeniyle basınç altında olumsuz özellikleri bulunmaktadır.22,23 akışkan hale gelecektir. Bu nedenle karışımı çinko fosfat 74 S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i Hibrid İyonomer Simanlar formülü cam iyonomerlerden çok kompozit ile benzerlik gösterir. Kompozitten farkı; içerisinde cam iyonomerdeki Rezin simanların ve cam iyonomer simanların moleküllerle aynı karboksilik asit grubu ile ek moleküller avantajlı özelliklerini birleştirmek, dezavantajlarını elimine içermesidir. Bu nedenle simanın sertleşmesinde asit- etmek için iki simanın farklı oranlarda birleştirilmesi ile hibrid simanlar geliştirilmiştir. altında adlandırılırlar. 24 baz reaksiyonu da oluşur. Ancak kompomerler su Bu simanlar iki ana grup içermediğinden, siman başlangıçta rezin monomerlerin 25 polimerizasyonu 1- Rezin modifiye cam iyonomer simanlar Daha sonra ağız oluşur. Suyun varlığı karboksilik asit grubunun hidrolizine Rezin Modifiye Cam İyonomer Simanlar neden olur. Daha sonra asitin cama etkisi ile metal iyonları salınır ve bu iyonlar asit grupları ile çapraz Cam iyonomer simanların olumsuz özelliklerinden bağlar oluşturur. Bu reaksiyon sonucu bir miktar flor dolayı, bu simanların modifiye bir şekli olan ve ikili salınımı gerçekleşir.25,37 Kompomerlerin klasik simanlara (dual) sertleşme reaksiyonları ile polimerize edilen ve rezin simanlara göre 5 kat daha fazla doğrusal rezin modifiye cam iyonomer simanlar (RM CIS) genişleme gösterdiği ve bu nedenle de tam seramik geliştirilmiştir. Bu simanların polimerizasyonu için normal restorasyonların asit-baz reaksiyonunun yanı sıra, bir ışık cihazının yapıştırılmasında gerektiği belirtilmiştir. aktivasyonu da gereklidir. Bu simanların içeriklerindeki kullanılmaması 11,38 rezin monomerlerin polimerizasyonlarına bağlı olarak, Rezin Simanlar geleneksel cam iyonomer simanlardan daha üstün fiziksel özellikleri vardır. sertleşir. ortamından su emilimi ile gecikmiş asit-baz reaksiyonu 2- Poliasit ile modifiye edilen rezin simanlar 26-28 ile Tozu; floroalümina silikat Rezin simanlar, diş dokuları olan mine, dentin ve camdan oluşur. Likidi ise; metakrilat rezin, poliasit, HEMA porselen yüzeyi gibi farklı yapıdaki maddelere kuvvetle çinko fosfat, polikarboksilat ve cam iyonomer simandan diş dokusuna adezyon özelliği, yüksek kuvveti ve ağız ve su içerir. Bu simanların baskı ve gerilme dayanıklılığı yüksek, rezin simandan düşüktür. 2,29 bağlanabilme özelliğine sahiptir, en büyük avantajı, Polimerizasyonun ortamındaki az çözünürlüğüdür.2 Bu simanlar yüksek hızlı başlaması cam iyonomer simanlara nazaran bu dayanım, ağız ortamında düşük çözünürlük, renk simanları sertleşme sırasındaki su kontaminasyonuna uyumundaki üstünlük gibi özelliklerinden dolayı, inley, daha dirençli hale getirmiştir ve böylece çözünme riski onley, lamina ve kron-köprü uygulamaları gibi tam seramik azalmıştır. Diğer önemli avantajları ise karıştırılması sabit protetik restorasyonlar ile indirekt rezin kompozit ve kullanımının kolay olması, çok aşamalı bonding aşamalarının elimine edilmesini sağlamasıdır. 2 restorasyonların simantasyonunda tercih edilirler. Çok Mine aşamalı işlemler gerektirmelerinden dolayı başarıları kullanım tekniğine doğrudan bağlıdır.2 Rezin siman temel ve dentine bağlanması ve flor salınımı cam iyonomer RM CIS’nin içerdiği olarak akıcı kıvamdaki kompozittir. Kompozite eklenen (hidroksietil metakrilat)’ nın yüksek hidrofilik özelliğinden yapıda kompozit oluşturulmuştur. İçerikleri restoratif simanlarla benzerlik gösterir. 2,30 rezinin bir dezavantajı ise; ilave edilen monomer HEMA doldurucu partiküllerinin miktarının azaltılması ile akıcı dolayı zamanla su emme ve genleşmeye neden olmasıdır. 31-33 büzülmesini kompozit materyallere benzer tarzda, organik polimer bir Başlangıçta su emilimi polimerizasyon kompanse edebilse de, matriks içerisinde inorganik kısım (doldurucular), bağlantı devamında ajanı, reaksiyon başlatıcılar, hızlandırıcılar ve pigmentler boyutsal değişikliklere neden olacaktır. Bu sebeple metal içerir. Bazı rezinler mikroskobik silika partikülleri ile desteksiz seramik kronların simantasyonunda kullanımı uygun değildir. doldurulmuştur. Doldurucu, siman ağırlığının %30-60’ı kadardır. Ancak yeni ürünlerde daha kuvvetli ve aşınmaya 2,25 dirençli siman için doldurucu miktarı arttırılmıştır.37 Poliasit ile Modifiye Edilen Rezin Simanlar Diş hekimliğinde kullanılan rezinler polimerdir ve Poliasit modifiye rezin simanlar (kompomerler), polimerler küçük moleküllü monomerlerin oluşturduğu Işıkla ve Dental polimerler kullanılan rezin tipine, içine katılan rezin ve cam iyonomer simanların üstün özelliklerini birleştirmek amacıyla geliştirilmişlerdir. 34-36 çok daha büyük bir molekül olarak tarif edilebilir. kimyasal sertleşen formülleri vardır. Bu materyallerin dolduruculara 75 ve sertleşme mekanizmasına göre 7tepe klinik 2012-3 farklılıklar gösterirler.9 (dual) rezin simanlar; ışıkla polimerize olan yapıştırma Rezinlerin polimerizasyonu simanlarında, restorasyonun altında tam polimerizasyon esnasında kaçınılmaz olarak bir büzülme gözlenir. sağlanamama Bu büzülmeyi azaltmak için rezinlerin içerisine farklı sertleşme Rezin simanlar, büyük ölçüde doldurucu reaksiyonunu başlatan kamforokinon, tek başına ışıkla sertleştirilerek kullanılabileceği gibi karışımın pasta veya likit şeklinde kullanımını sağlayan katalizör ile karıştırılarak da kullanılabilir. Işık derinliğinin diğer metakrilatların (TED GMA, UDMA) varyasyonları şeklinde bulunurlar. olan katalizörün içerisinde ise amin/peroksit vardır. Baz içeren Bis-GMA rezin ve bu rezinin içine ilave edilen ve 40 geliştirilmiş iki kısımdan oluşurlar. Baz yapının içerisinde ışıkla tabi tutulup sonra toz haline getirilen polimer tozları ilave edilir. nedeniyle yapıştırma simanlarıdır. Baz ve katalizör olmak üzere inorganik doldurucular ve bir ön polimerizasyon işlemine 39 olasılığı Rezin simanlar da dahil olmak ya da geçirgenliğinin yetersiz olduğu durumlarda, üzere tüm kompozitlerin mekanik özellikleri kullanılan bu tam polimerize olamayan yapının kimyasal olarak maddelerle doğrudan ilişkilidir. polimerizasyonunun tamamlanmasına olanak tanır ve 9 Sertleşme mekanizmalarına göre rezin simanlar 3 bunun için geçen süre yaklaşık 24 saattir. Hem kimyasal grup altında toplanabilirler. hem de ışıkla polimerize olan rezin simanların çoğu 1-Kimyasal sertleşen rezin simanlar sertleşme reaksiyonu için hâlâ büyük ölçüde ışığa 2-Işıkla sertleşen rezin simanlar bağımlıdır ve ışık kullanılmadığı durumlarda mekanik 3-Hem ışık hem kimyasal olarak sertleşen (dual) özelliklerinde azalma gözlenir.40 Rezin simanlar 100-200 MPa baskı dayanıklılığı, rezin simanlar.41 1-Kimyasal sertleşen rezin simanlar; genellikle, 20-50 MPa diametral gerilme dayanıklılığı gösterirler ve polimerizasyon reaksiyonu benzol peroksit benzeri içeriği ağırlığının %50’ si ile %70’ i arasında cam ve karıştırılmaya hazır iki pat halinde bulunurlar. Kimyasal bu değerler diğer simanlardan daha fazladır. Doldurucu bir peroksitin reaksiyon hızlandırıcı (akseleratör) olan silika partiküllerinden oluştuğu için baskı ve gerilme dirençleri çok yüksektir.2 Ayrıca doldurucuların varlığı tersiyer amin ile reaksiyonu sonucu ortaya çıkan serbest ağız sıvılarında çözünürlüğünü azaltır ve marjinal radikallerin etkisiyle başlar. Polimerizasyonun başlama aşınma direncini arttırır. Ancak doldurucu içeriğinin hızı büyük ölçüde aktivatör ve akseleratör oranına bağlıdır. 9,42 Bu yapıştırma simanlarının içersindeki fazla olması yoğunluğunun artmasına ve bunu takiben amin grubu zaman içerisinde renklenmeye sebep simanın akıcılığının azalmasına ve film kalınlığının olabilmektedir. Otopolimerizan rezin simanların belirli artmasına neden olur. Bu durumda siman film kalınlığının bir sertleşme süresi vardır. Metal, metal-seramik veya artmaması için ultrasonik aletler kullanılarak uygulanan simantasyon tekniği kullanılmalıdır.2 Rezin simanların opak yüksek dirençli tam seramik restorasyonların yapıştırılmasında kullanılırlar.40 2-Işıkla sertleşen rezin simanlar; dentin primer ile kombinasyonu kuron tutuculuğunu monomerler önemli oranda arttırmaktadır.46 Rezin simanların teknik direkt olarak halojen, plazma ark, lazer veya LED hassasiyeti, polimerizasyon büzülmesi sonucu muhtemel polimerize olabilirler. Bu reaksiyonda ışığa duyarlı temizlenme zorluğu dezavantajları arasında sayılabilir . (Light Emitting Diod) ışık kaynakları ile aktive edilerek mikrosızıntı ve pulpa hassasiyeti ile artık simanların reaksiyon başlatıcı kamforokinon veya luserin gibi reaksiyon fiziksel, kimyasal reaksiyonu başlar,9,43 Işıkla sertleşen rezin simanlardan restoratif materyallerde önemli bir sorun olarak karşımıza prensibiyle bozulup materyallerin ve mekanik özelliklerini etkileyen su emilimi ve suda oluşturulması yapısının restoratif serbest radikaller başlatıcıların Tüm polimerizasyon çözünürlük olguları, özellikle cam iyonomer esaslı farklı kıvam ve renk seçenekleri sunması, uzun çalışma çıkmaktadır. süresi ve renk stabilitesi dolayısıyla özellikle tam seramik restorasyonların simantasyonunda büyük geleneksel cam iyonomer simanların neme olan aşırı hassasiyetleri, benzer ölçüde şekilde rezin modifiye cam iyonomer simanlarda ve yararlanılmaktadır. Bu materyallerin dezavantajı aradaki kısmen poliasit modifiye kompozit rezinlerde de kendini restorasyonun kalınlığının fazla olduğu durumlarda göstermektedir.36-38,46-49 Oilo50 yaptığı çalışmada, çinko fosfat, polikarboksilat polimerizasyon derinliğinin yetersiz olmasıdır. 44,45 Özellikle 3- Hem ışık hem kimyasal olarak sertleşen ve cam iyonomer simanı karıştırıldıktan sonra 2, 4 ve 6 76 S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i yüzeyine yakın cam partiküllerinde tamamen yıkılma dakika nemli ortamda bırakmış ve daha sonra erozyon gözlenmiş ve yüzeyde gözenekler oluşmuştur. testi uygulayarak sudaki erken çözünmesini araştırmıştır. çözünme gösterirler. Cam iyonomer simanın polimerik oranda çözünme görülmüş, 6 dakika sonra ise madde polikarboksilat uzun göstermezler. Bu asit ile cam yapısı birbirine asite dirençli kovalent Çinko fosfat ve sertleşme zamanına saklama zamanından bağımsız olarak bağlarla bağlanmıştır. Matriksi oluşturan polimere iyonik rağmen, çapraz bağlı Al iyonlarının kaybı simanı büyük oranda madde kaybı etkilemezken, tekrar yeni çapraz bağlar oluştururlar. durum sertleşmenin karıştırma ile Çinko fosfat gibi fosfat bağlı simanların fosfat tedrahedra başlaması ve reaksiyon ürünlerinin suya dayanıklı olması yapısı ile iyonik bağlı çinko iyonlarının oluşturduğu ile açıklanabilir. Mesu simanların çözünürlüğünü, aşamalı olarak 51 Cam iyonomer simanlar çinko fosfat simana göre daha az Karıştırıldıktan 4 dakika sonra cam iyonomerde önemli kaybı belirgin oranda azalmıştır. 54,55 zayıf matriks, çinko iyonlarının kaybı ile tamamen bozulacaktır.56,57 Likidi aynı olan polikarboksilat simanın önce su emilimi ardından ayrılma (disintegration) ve çözünme safhalarını ince film kalınlığındaki siman cam iyonomere göre çözünürlüğünün çok olması, çinko solüsyon tabakası ile korunmamasına dayanır. Bu nedenle siman oksit doldurucuların alumina silikat siman gibi silika jel yüzeyinde direkt gözlemleyerek tanımlamıştır. Çözünme; içerisinde çözünen materyal miktarını, asit atağa karşı daha zayıftır.56 disintegrasyon; solüsyon içerisinde çözülmeyen ancak Rezin bazlı simanlar su ile ya da tükürükteki enzimlerle simanın yapısından ayrılan yüzeyde yapışık kalabilen materyal miktarını gösterir. Böylece oluşan çözünme ve parçalanır ve erozyona uğrarlar.58 Bu materyallerin çalışmalarında dental simanlar solüsyona daldırıldığı sonuçlar, kompozit rezin ve bonding ajanların ağızdaki mekanik özelliklerinin azalması ve aşınması gibi başarısız disintegrasyon toplam erozyon miktarını gösterir. Erozyon ortamdan etkilenmesi ve ardından yıkımı ve erozyonu ile zaman su absorbe eder ve su bazlı simanlarda iyonik açıklanabilir. Ağızdaki nemli ortamda polimer matriksin matriks çözünmeye başlar. kimyasal çözünmesi genellikle oksidasyon ve hidroliz ile Çinko fosfat simanın erken dönemde su ile temas etmesi reaksiyona girmemiş ortofosforik erken dönemdeki olur. Ayrıca tükürükteki enzimler rezin matrisin kimyasal yıkımında rol alırlar. Kompozit rezin materyallerin asitin çözünmesine ve simanın üst yüzeyinin tam sertleşmemesine neden olur. Cam iyonomer çözünürlüğü, içerdiği anyonlarla suda anyonlarla daha kimyasal yıkıma olan hassasiyeti; farklı monomerlerden 52 simanın sodyumun çözünebilen matriks tuz oluşan rezin matrikse, polimerizasyonda oluşan çapraz oluşturan bağların derecesine, monomerin polimere dönüşme derecesine bağlıdır.59 Suyun varlığı kimyasal çözünmede oluşturmasına, içerdiği alüminyumun sodyuma göre matriks oluşturan önemli bir rol oynar. Hidrolitik reaksiyon sonucu materyal bağlanmadan difüzyon kontrollüdür ve rezin matriste meydana gelir. yavaş önce suda reaksiyona girmesine çözünmeye karşı su emilimi gözlenir. Kompozit materyalde su emilimi ve olan Zaman faktörü ve doldurucu içeriği su emiliminde etkili hassasiyetine dayandırılabilir. Cam iyonomer siman faktörlerdir. Su moleküllerinin siman içine difüzyonu sertleşmeden önce su absorbsiyonu fazladır, çünkü ile doldurucu-matris ara yüzündeki bağlantı bozulur hidrofiliktir. Siman oluşumu sırasında oluşan silika jel ve kimyasal çözünme başlar. Çözünen ürünler siman su emme eğilimindedir ve matriksi oluşturan temel katyon alüminyum çözünmeye yönelir. yüzeyinden salınır. Su difüzyonu aynı zamanda kompozit Sertleşmiş materyalin erozyonu ile sonuçlanır ve reaksiyona cam iyonomerin yapısı matriks jel içerisinde gömülü girmemiş artık monomerlerin salınımı meydana gelir. reaksiyona girmemiş cam partiküllerinden oluşur. Asidik solüsyona daldırılan simanlarda H iyonları siman içine Simanın çözünmesinden dolayı doldurucu partiküllerinin + girerek metal katyonlarla yer değiştirir ve metal katyonlar siman yüzeyinden ayrılır. Fukazawa 53 de erozyonu söz konusudur. Erozyonu takiben siman , çözünmenin, kütlesinde azalma gözlenir. Doldurucuların, iyonların, siman matriksinden ayrılan F, Al, Si, Ca iyonlarının artık monomer gibi organik ürünlerin, metakrilik asitin difüzyonuyla kontrol edildiğini ve siman yüzeyindeki salınımı ağızda geç alerjik reaksiyona sebep olabilir. H konsantrasyonu ile etkilendiğini bildirmiştir. Ayrıca Böylece salınan bu ürünler ile simanın ilk boyutsal + uzun süre asidik solüsyonda bekletilen cam iyonomerin değişikliği, 77 klinik performansı ve biouyumluluğu 7tepe klinik 2012-3 etkilenir.33,60 Çözünmede etkili faktörler olarak; artık emilimleri ve suda çözünürlük miktarlarının incelenmesi molekül büyüklüğü ve kimyasal yapısı sayılabilir. Küçük çalışmalarında, bu materyallerin su emilimi ve suda ve monomerler, çözücünün kimyası, çözünen ürünlerin karşılaştırılması amacıyla yaptıkları in vitro çözünürlük oranlarının kontrol grubu olarak kullandıkları moleküller büyük olanlara göre daha hızlı hareket ederek kompozit rezin materyallere göre belirgin oaranda siman yüzeyinden ayrılır. Kompozit rezin materyalden ilk yüksek olduğunu ve ayrıca meydana gelen su emilimi 7 günde salınan temel ürünün artık monomerler olduğu miktarının, RM CIS’nin HEMA içeriğine göre değiştiğini bildirilmiştir. TEGDMA, Bis-GMA ve UDMA monomere bildirmişlerdir. oranla daha fazla çözünür. TEGDMA kompozit rezin Laboratuvar testlerinde elde edilen sonuçlarda, cam materyallerde en küçük moleküllerden biridir. Farklı materyallerdeki su emilimi oranı farklı matris içeriğinden iyonomerin çözünürlüğü çinko fosfat ve polikarboksilat polimerize olan kompozit rezin, hidrofilik monomerden defektler simanlardan daha az iken, kuron çevresinde marjinal dolayı değişiklik gösterir. Hidrofobik monomerlerden cam iyonomer simanlarda daha çabuk görülmüştür. . Buna sebep olarak; cam iyonomer polimerize olan kompozit rezinlere göre daha az su emer. 52 simanların ilk sertleşme periyodu sırasında neme karşı Su emilimi matristeki hidroksil grupların (su ile hidrojen hassasiyeti ve yeni sertleşen cam iyonomerin tükürük bağ oluştururlar) miktarına bağlıdır. Hidroksil grup ile temasının simanı zayıflattığı gösterilmiştir.50 Cam bulundurmamasına rağmen içerisinde TEGDMA’nın suya affinitesi vardır. Molekül içindeki eter bağları ile su iyonomer simanların, neme erken temasının simanın olması da su emilimini arttırır. Kompozit rezin materyalin translüsentliğini yok ettiği bildirilmiştir.62 çözünürlüğünü arttırdığı, fiziksel özelliklerini azalttığı ve bağlanır ve su emilimi artar. Ayrıca doldurucu içeriğinin az 47 Yapıştırıcı simanların sertleşme sırasında suyun çözünürlüğünde doldurucunun tipi, silanla kaplanması kadar karıştırma sırasında oluşan hava kabarcıklarının erken dönem etkisini belirtmek için yüzey sertlik ölçümleri polimerizasyonunu engelleyen alanlar oluşturmaktadır. cam iyonomerin sertliğini azaltmış, ama kompoziti az yapılmıştır. Su ile erken kontaminasyonu çinko fosfat ve da önemi vardır. Oluşan hava kabarcıkları materyalin oranda etkilemiştir. Kompozit yapıştırıcı simanlar çinko Yetersiz polimerizasyon aynı oranda su emilimini fosfat cam iyonomere göre daha az çözünürler. Ancak, arttırmasa da çözünürlüğü arttırmaktadır. 60 RM CIS, cam ve poliasidin sulu solüsyonu ile ek kompozitin aşınması multifaktoriyeldir ve sadece yüzey monomer (HEMA) içerir. Simanın sertleşmesi monomerik sertliğine bağlı değildir. Tükürükte enzimler Bis-GMA’yı yapıda serbest radikallerin polimerizasyonu ve asit-baz bozarlar ve bu hidrolitik aktivite kompozitin yıkımına reaksiyonu sonucu olur ve sertleşen siman poliasit tuz ve poli HEMA ağ yapıdan meydana gelir. 61 neden olur. Bundan dolayı in-vitro çalışmalarda kanıtlanan Kompozit rezin kompozit simanın üstün özelliklerinin uzun dönem in-vivo simanda olduğu gibi polimerizasyonun tamamlanmaması çalışmalarda da gösterilmesi yararlı olacaktır.52 Gelişen teknoloji ile suda sertleşen cam iyonomer sonucu artık monomerler oluşur ve simandan salınırlar. Sertleşmiş simanda HEMA’nın varlığı ile su emilimi simanlar, RM CIS ve seramik restorasyonlarda kullanımı iyonomerlere göre RM CIS’de gerçekleşen ilk ışıkla simanlar geliştirilmiştir.52,63,64 Ancak bu simanlar rutin yaygınlaşan üstün fiziksel özelliklere sahip rezin bazlı rezin simandan daha fazladır. Konvansiyonel cam sertleşme simanı erken dönemde su temasından olarak kullanılsalar bile çözünürlükleri ile ilgili yeterli Simanın olgunlaşması ve su dengesi arasında bir ilişki suyun, yapay ve doğal tükürüğün çinko fosfat ve cam laboratuvar ve klinik çalışma mevcut değildir.65 Mojon52, koruyacak ve oluşan rezin ağ difüzyonu azaltacaktır. iyonomer simana etkisinin, rezin simana göre daha vardır. Siman olgunlaştıkça su emilimi azalır. Çünkü fazla olduğunu ve rezin simanın her koşulda daha az yüzeydeki gevşek bağlı su molekülleri yavaş ilerleyen çözündüğünü bildirmiştir. Yoshida65, rezin bazlı simanların asit-baz reaksiyonunu sonucunda simana katılırlar. Su emmedeki farklılık HEMA içeriğine ve rezin tipine su bazlı simanlara göre pH 4.0 laktik asit solüsyonunda oranında HEMA artacağından, su emilimi ve ardından Eisenburger çözünürlüğünün önemli oranda az olduğunu bildirmiştir. bağlıdır. Ayrıca toz/likit oranı da önemlidir. Azalan toz/likit Yap ve Lee , cam iyonomer ve çinko fosfat simanın sitrik asit içerisinde düşük pH’da erozyonları artarken çözünme gerçekleşecektir. 33 7 66 çeşitli RM CIS materyallerin su rezin simanda yüzey profilinde herhangi bir değişiklik 78 S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i gözlenmediğini bildirmiştir. monomeri ile modifiye edilen poliakrilik asit içermektedir. asit veya bazik değerlere ulaştığı bilinen bir gerçektir. fazla su emebilir. Bu nedenle hidrojel oluşumunda HEMA hidrofiliktir Ağız ortamı pH’sınının alınan gıdalarla değiştiği, özelliklerini de olumsuz yönde etkileyebilir. Rezin bazlı erozyona karşı daha dirençli olmasına rağmen, matrisin simanların su emilimi ve çözünürlüğünün değerlendirildiği hidrofilik özelliği ve doldurucuların kimyasal yapısına çalışmalarla benzer şekilde simanlarda çözünmeden bağlı olarak laboratuvar testlerinde sürenin uzatılması ziyade su emilimi olduğunu göstermektedir. RM CIS’nin ve pH’nın azaltılması ile çözünürlüğü ve su absorbsiyonu ve Su absorbsiyonu, rezin modifiye cam rezin simanların ilk su emme özelliğinin araştırıldığı çalışmalarda60,64,69,70 RM CIS’nin polimerizasyon içeriğindeki cam iyonomer yapıdaki asit baz reaksiyonu bile doldurucu ve matrisin ayrılmasına, rezin matrisin ile gerçekleşmektedir. Bu işlem, eklenilen rezin ile yıkılmasına ve oluşan genleşme ile restorasyonda kırıklara sebep olacaktır. Yapılan araştırmalarda, RM yavaşlamaktadır.33 Cam iyonomer simanların su emme CIS’nin, rezin simanlara göre yüksek su absorbsiyonu gösterdiği 33,61,64 Yapıştırma özelliğini rezin kompozitlerle karşılaştırmak zordur, çünkü ve pH 4.0’de laktik asit solüsyonunda daha çok çözündüğü gösterilmiştir.64 simanları restoratif simanlara kompozit rezinlere göre daha fazla su emdiği gösterilmiştir. Çünkü RM CIS’nin olgunlaşması, büzülmesini kompanse etmesi açısından yararlı olsa 64 daha aşınma direnci ile beraber materyalin fiziksel ve mekanik bir konudur. Rezin simanın diğer simanlara göre iyonomer %80’inden ekspansiyona neden olur. Bu durum simanın özellikle çözünürlükleri ise üzerinde önemle durulması gereken 59 ağırlığının kullanılmaktadır. Hidrojel nemli ortamda su alıp şişer ve Bu simanların bu değişik pH değerleri karşısında artmaktadır. ve konvansiyonel ve rezin modifiye cam iyonomer simanlar hidrofilik materyallerdir ve su emilimi kolay olduğundan, göre dehidratasyona uğrarlar.69 Yapılan çalışmalarda bildirilen su emilimi, kompozit sertleşme için daha fazla süreye ihtiyaç duyar. Bu durum, rezinler için %2-4, RM CIS için ağızda simanları kontaminasyona daha duyarlı hale % 8-14 oranındadır. Rezin bazlı simanların klinik uygulanımında oluşan getirmektedir. Cam iyonomer simanların kısa çalışma 64 dönemdeki su ile temasını arttırarak simanın mekanik stresleri azaltmada yararlı gibi gözükse de, büzülme süresi ve ardından uzun sertleşme süresi simanın erken genleşme ilk polimerizasyon büzülmesinde oluşacak olarak zayıflamasına ve çözünürlüğünün artmasına 30 saniye içinde meydana gelirken, su emilimi haftalar sürmektedir. Diğer bir çalışmada33 RM CIS’nin 1 aylık neden olacaktır. Cam iyonomer simanın erken dönemdeki çözünürlüğü yapılan birçok çalışmada bildirilmiştir ve cila sürede rezin simana göre daha yüksek su emilimi simanların kimyasal kompozisyonunu modifiye ederek olduğu bildirilmiştir. Bu sonuç, zaman ile oluşan simanın gösterdiği, ancak 1 aydan sonra önemli bir azalma ile korunması tavsiye edilmiştir. Üretici firmalar geleneksel olgunlaşması ve su dengesi arasında bir ilişki olduğunu simanın çalışma ve sertleşme özelliklerini geliştirmişlerdir. göstermektedir. Teorik olarak distile sudaki polimerin Bu amaçla geliştirilen su ile sertleşen cam iyonomerler yapay tükürüğe göre ozmotik basıncın etkisiyle daha ile rezin modifiye cam iyonomer simanların erken su temasına daha az hassas olduğu bildirilmiştir. 65-68 Rezin fazla su emdiği düşünülse de, yapay tükürükte yapılan modifiye cam iyonomer simanların uzun çalışma süresi bir çalışmada rezin modifiye cam iyonomerin daha yavaş ve fotokimyasal sertleşmesi hekimin kontrolündedir. ama daha uzun süreli su emdiği bildirilmiştir.61 69 Fotokimyasal reaksiyonun siman yüzeyinde sağladığı Rezin bazlı simanlarla sınırlı sayıda yapılan in CIS’nin70 çözünürlüğünün hızlı sertleşme, simanı erken dönemdeki su temasından vitro iyonomer simanın içerdiği rezin yapının su difüzyonunu kompozit rezinlerden daha fazla olduğunu bildirilmiştir. araştırmalarda RM konvansiyonel cam iyonomer simanlardan daha az, korumuş olacaktır. Birçok araştırmacı, rezin modifiye cam Rezin simanların suda70 ve asidik solüsyonlarda64,65 engellediği ve ilk sertleşme safhasında monomerin (HEMA) serbest radikallerinin polimerizasyonu ile neme çözünürlüğünün modifiye cam iyonomer simanların diğer simanlara 65 değerlendirildiği çalışmalarda elde edilen çözünürlük değerleri, laktik asit 0.001 M. pH 4.0 ‘te karşı simanı koruduğu bildirilmiştir. Ancak bütün rezin oranla daha fazla su emdiği gözlenmiştir.33,64,70 Çünkü ağırlıkça % 0.3-1.3 , laktik asit 0.01 M. pH 4.0 ‘te 64 9.8- 13.3μg/mm3 ve sitrik asit pH 3.0’de likitinde su, metakrilat ve hidroksietil metakrilat (HEMA) 65 0.3-0.14 μm’dur. Sonuçta farklı metotların kullanıldığı bu çalışmalarda 79 7tepe klinik 2012-3 rezin simanların çözünürlüğünün diğer simanlara göre edilmesi çözünürlüğün kontrol edilmesi açısından daha tükürükle yapılan çalışmalarda, tükürükteki enzimlerin Yapılan çalışmaların ışığı altında, ağız koşullarında doğru olacaktır. çok az olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yapay marjinal aralıkta yer alan, devamlı tükürük ile yıkanan Bis-GMA’yı parçaladıkları ve bu hidrolitik aktivite sonucu kompozit yapının yıkıldığını bildirmişlerdir. 58,71 ve organik asitlere maruz kalan simanlardan rezin bazlı Roulet ve simanların diğer simanlara göre çözünürlüğünün daha Walti , in-vivo olarak kompozit rezinlerin aşınmasını 68 değerlendirdikleri çalışmalarında, 3 ay sonra kompozit az olacağı ileri sürülebilir. Ancak rezin bazlı simanların rezinlerin yüzey pürüzlülüğünün arttığını bildirmiştir. SEM su emilimi özelliklerinin de klinik önemininde göz ardı görüntülerinde doldurucu ve rezin arasında bağlantıyı edilmemesi gerekir. kuvvetlendiren silanın çözünmesini işaret eden matris ve Günümüzde dokulara uyumlu, estetik ve direnç doldurucu arasında çatlakların varlığı gösterilmiştir. yönünden yeterli özelliklere sahip, dişe ve metale uzaklaşmaları marjinal aralık bölgesinde aralanmaya ve geliştirilmiştir. Ancak bunların zamanla çözünerek diş ile Simanların erozyona uğrayarak kimyasal ortamdan açar. Aynı durum rezin bazlı simanların asidik erozyona direnç göstermeleri neticesinde marjinal Ancak bir restorasyonun marjinal sağlayan siman türleri henüz önlenememiştir. Simantasyon için kullanılan hiç bir materyal biyouyumluluk, üstün fiziksel özellikler, manipulasyon kolaylığı, retantif özellikler ve uzun süreli adaptasyon kalitesinin daha uzun süreli kalıcı olacağını göstermektedir. bağlantı kron protezi arasında mikrosızıntının meydana gelmesi gıda artıklarnın depolanacağı bir aralığın oluşmasına yol yüksek olarak stabilite özelliklerini bir arada göstermemektedir. Bu nedenle de klinik başarıyı tam olarak sağlamak mümkün bütünlüğünü belirleyen tek faktör yapıştırıcı simanın olmamaktadır. Başarı ancak simanın uygun olarak seçimi aralığı dolduran kütlesi değildir. Simanın diş yüzeyi ile ve ve manipülasyonu ile mümkün olmaktadır. Bununla restorasyon kenarı ile sızdırmazlığı da büyük önem taşır. 63 Bu nedenle asidik erozyona yüksek direnç gösteren birlikte, yapıştırma işleminde en çok önem taşıyan rezin simanlarda da klinikte sekonder çürüğe bağlı erime çözünürlük ve mekanik yıkım, simanın fiziksel başarısızlıklar gözlenir. Siman aralığının geniş olması, özelliklerinden ziyade klinik duruma bağlıdır. preparasyon yüzeyinin iyi izole edilmemesi ve uygun Sonuç bağlanma koşullarının elde edilememesi durumunda rezin bazlı simanın ortamdan uzaklaşmamasına rağmen diş ile 1-Yapıştırma simanların arasında en çok çözünen siman ara yüzünde mikrosızıntı neticesinde başarısızlık polikarboksilat simandır. Daha sonra sırasıyla saptanabilir. Benzer şekilde, çinko fosfat simanın uzun fosfat ve cam iyonomer takip etmektedir. dönemde klinik başarısını kanıtlamış olması ve 10-15 çinko 2-Cam iyonomerin çözünürlüğü için genel olarak tam yıllık çalışmaların sonuçları değerlendirildiğinde çok bir sonuç çıkarılamaz. Su ile sertleşen cam iyonomerlerin çelişebilir. Genellikle yapılan in vitro çalışmalarda simanlar 3-Rezin ve rezin modifiye simanlar, yapılarında yüksek klinik başarı elde edilmesi çalışmadaki sonuçlarla çözünürlüğü daha azdır. arasındaki erozyon farkının kısa sürede değerlendirmesi bulunan reçineden dolayı daha az çözünürlüğe sahiptirler. uygulanır. Normal şartlarda ağız ortamındaki simanlar kompomerlerin su absorbsiyonları dezavantajdır. Yeni kişiden kişiye değişen ağızdaki aşırı asit varlığı siman aydınlatılması gerekir. için normal ağız ortamından daha agresif test koşulları 4-Ancak, sürekli aynı asidik pH’ya maruz kalmazlar. Ancak rezin modifiye cam iyonomer ve ürünlerin su absorsiyonunun klinik etkilerinin halen erozyonunun klinik çalışma değerlerinde farklılıklar 5-Bütün simanlar için toz-likit oranının azaltılması göstermektedir.72 Ağızdaki asidin fazla olması birçok çözünürlüğü arttıracaktır. Yine rezin modifiye cam bozukluk), dış sebepler (aşırı derecede asidik içecek artmasına ve daha fazla su absorbsiyonuna neden olur. sebebe bağlanabilir. Bunlar; iç sebepler (gastrointestinal iyonomerlerde toz-likit oranını azaltmak, rezin oranının tüketimi, içme ve yeme alışkanlıkları, yaşam stili) ve biyolojik sebepler (tükürük akışının azalması) dir.72,73 Bu nedenle, tükürük akışının az olduğu hastalarda ve diğer etkenlerin varlığında rezin bazlı simanların tercih 80 S a b i t P r o t e t i k R e s t o r a s y o n l a r d a K u l l a n ı l a n Ya p ı ş t ı r m a S i m a n l a r ı v e Ç ö z ü n ü r l ü l ü k Ö z e l l i k l e r i KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. Walton JN, Gardner FM, Agar JR.A survey of crown and fixed partial denture failures: length of service and reasons for replacement. J Prosthet Dent. 1986, 56:416-421. Diaz-Arnold AM, Vargas MA, Haselton DR. Current status of luting agents for fixed prosthodontics. J Prosthet Dent. 1999,81:135-141. Li ZC, White SN. Mechanical properties of dental luting cements. J Prosthet Dent. 1999,81:597-609. Rosenstial SF, Land MF, Crispin MJ. Dental luting agents: A review of the current literature. J Prosthet Dent 1998,80:280-301. Pluım LJ, Arends J, Havınga P, Jongebloed WL. Quantitative cement solubility experiments in-vivo.J Oral Rehabil 1984,11:171-179. O’Brien WJ. Dental materials and their selection.Quint Pub Co, Inc. 4th ed. 2008 (h 2:12-25) Yap A, Lee CM. Water sorption solubiity of resin modified polyalkenoate cements. J Oral Rehabil. 1997,24:310-314. Braden M. Recent advances in dental materials. In: Yap A, Lee CM. Water sorption solubiity of resin modified polyalkenoate cements. J Oral Rehabil 1997,24:310-314. Roulet JF. Degradation of Dental Polymers,1987, Karger Publications, Basel; New York. Wilson AD. Specification test for the solubility and disintegration of dental cements: A critical evaluation of its meaning. J Dent Res. 1976,55:721-729. Smith DC. A new dental cement. Br Dent J.1968,125:381-384. Mount GJ. Glass-ionomer cements: past, present and future. Oper Dent. 1994,19:82-90. Kanchanavasita W, Anstice HM, Pearson GJ. Water sorption characteristics of resin-modified glass-ionomer cements. Biomaterials. 1997,18:343-349. Zorba YO, Erdemir A, Türkyılmaz A, Eldeniz AÜ. Effects of different curing units and luting agents on push-out bond strength of translucent posts. J Endodon. 2010, 4:21-25. Qilo G. Luting cements: A review and comparison. Int Dent J. 1991,41:81-88. Wilson AD, Kent ED.A new transluecent cement for dentistry: The glass-onomer cement. Br Dent J. 1972,132:133-135. Crisp S, Lewis BG, Wilson AD. Characterization of glass-ionomer cements. A study of erosion and water absorption in both neutral and acidic media. J Dent. 1980, 8:68-74. El-Mowafy O. The Use of Resin Cements in Restorative Dentistry to Overcome Retention Problems. J Can Dent Assoc. 2001, 67:97-102. Combe EC. Notes on dental materials. 5th edition, Churchill Livingstone, London,1986. Mount GJ. Glass ionomer cements and future research. Am J Dent. 1994,7:286-92. García M, Carlos J, Guillermo JCR. Conventional and adhesive luting cements. ClinOral İnvest 2002, 6:198-204. Van Noort R. Introduction to Dental Materials, London. Mosby Wolfe, 2002, 2nd ed: section 1:3-6. Hinoura K, Miyazaki M, Onose H. Dentin bond strength of ligth cured glass ionomer cements. J Dent Res. 1991,70:1542-1554. Mc Cabe JF. Resin-modified glass-ionomers. Biomaterials 1998,19:521-527. Mount GJ. Glass ionomers: a review of their current status. Oper Dent. 1999,24:115-124. Kovarik RE, Muncy MV. Fracture toughness of resin modified glass ionomers. Am J Dent. 1995,8:145-148. Uno S, Finger WJ, Fritz U. Long term mechanical charecteristic of resin modified glass ionomer restorative materials. Dent Mater. 1996,12:64-69. Croll TP, Bar-Zion Y, Segura A, Donly KJ. Clinical performance of resin-modified glass ionomer cement restorations in primary teeth. A retrospective evaluation. JADA, 132:1110-1116. Momoi Y, Hirosaki K, Kohno A, McCabe JF. In vitro toothbrushdentifrice abrasion of resin-modified glass ionomers. Dent Mater. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. 43. 44. 45. 46. 47. 48. 49. 50. 51. 52. 53. 54. 55. 81 1997,13:82-88. Croll TP, Barzion Y, Adriana SA, Donly KJ. Clinical performance of resin-modified glass ionomer cement restorations in primary teeth: A retrospective evaluation. Am Dent Assoc. 2001,132:1110-1116. Douvitsas G, Paximada X, Koutsouri N, Gilmour ASM. Water absorbtion and solubility of compomer, resin modified glass ionomer and composite restorative materials. Balk J Stom. 2000,4:98-102. Nicholson JW. The physics of water sorption by resin-modified glassionomer dental cements. J Mater Sci. 2002,8:691-695. Yap AU. Resin-modified glass ionomer cements: a comparison of water sorption characteristics. Biomaterials.1996,17:1897-1900. Mendonça JS, Souza MHS, Carvalho RM. Effect of storage time on microtensile strength of polyacid-modified resin composites. Dent Mater. 2003,9:308-312. Öztürk AN. Farklı seramik inleylerin direkt, indirekt ve klasik tekniklerle dentine bağlanma dayanımlarının karşılaştırılması, 2001,Doktora tezi, Konya. Bapna MS, Mueller HJ. Relative solubilities of hybrid ionomers and compomers by acid impingement. J Oral Rehabil. 1999, 26: 786-790. Ferrance JL. Materials in Dentistry. Principles and Applications. 2nd edition, Lippincott Williams&Wilkins, Philadelphia, 2001, CHAPTER 4:59-85. Moraes RR, Goncalves LS, Ogliari FA, Piva E, Sinhoreti MA, Sobrinhı LC. Development of dental resin luting agents based on Bis-EMA 4: bond strength evaluation. Polmer Letters 2008,2:88-92 Phillips RW. Skinner’s Science of Dental Materials, W.B. Saunders Company, 9th Edition, Philadelphia. 1991 Blatz MB, Sadan A, Kern M . Resin-ceramic bonding: a review of literature. J Prosthet Dent. 2003,89:268-274. Öztürk Ö, Uludağ B. Kompozit rezin esaslı yapıştırma simanları ve adeziv simantasyon tekniği. TDBD 2002, 66: 33-39 Kelly JR, Nishimura I, Campbell SD. Ceramics in dentistry: Historical roots and current perspectives, J Prosthet Dent. 1996, 75: 18-31. Davidson CL. Operatif dişhekimliğinde gelişmeler: geleceğe meydan okumak, Quintessence. 2006,2:161-172. Allen EP, Bayne SC, Becker IM, Donovan TE, Hume WR, Kois JC. Annual review of selected dental literature: report of committee on scientific investigation of the American Academy of restorative dentistry. J Prosthet Dent. 1999,82:27-66. Üşümez A. Farklı asitler ve Er, Cr: YSGG lazer sistemi ile pürüzlendirilen diş yüzeylerine porselen laminate veneerlerin bağlantılarının karşılaştırılması, Doktora Tezi, Konya. 2001. Pameijer CH, Hultén J, Glantz PO, Randow K. Influence of lowviscosity liners on the retention of three luting materials. Int J Perio Rest Dent. 1992,12:195-205. Nicholson JW, Alsarheed M. Changes on storage of polyacid-modified composite resins. J Oral Rehabil.1998,25:616-20. Gerdolla DA. Microleakage and polymerization shrinkage of various polymer restorative materials. J Dent Child. 2002,75:125-33. Walls AW, McCabe JF, Murray JJ. An erosion test for dental cements. J Dent Res.1985,64:1100-4. Qilo G. Early erosion of dental cements. Scand J Dent.1984,92:53943. Mesu FP. Degradation of luting cements measured in vitro. J Dent Res. 1982;61:665-62. Mojon P, Kaltio R, Feduik D, Hawbolt EB, MacEntee MI. Shortterm contamination of luting cements by water and saliva. Dent Mater.1996,12:83-87. Fukazawa M, Matsuya S, Yamane M. The mechanism for erosion glass ionomer cements in organic-acid buffer solution. J Dent Res.1990,69:1175-1179. Urpo HY, Lassila LPJ, Narhi T, Vallitu PK. Compressive strength and surface characterization of glass ionomer cements modified by particles of bioactive glass. Dent Mater. 2005, 21:201-209. Swartz ML, Phlips RW, Pareja C, Moore BK.: In vitro degration of cements: A comparison of three test methods. J Prosthet 7tepe klinik 2012-3 56. 57. 58. 59. 60. 61. 62. 63. 64. 65. 66. 67. 68. 69. 70. 71. 72. 73. Dent.1989,62:17-23. Crisp S, Lewis BG, Wilson AD. Characterization of glass ionomer cements: A study of erosion and water absorbtion in both neutral and acidic media. J Dent.1980,8:68-74. Williams JA, Billington RW, Pearson GJ. The effect of maturation on in-vitro erosion of glass-ionomer and other dental cements. Br Dent J.1992,173:340-2. Finer Y, Santerre JP. Salivary esterase activity and its association with the biodegradation of dental composites J Dent Res. 2004,83:22-26. Ortengren U, Andersson F, Elgh U, Terselius B, Karlsson S. Influence of pH and storage time on the sorption and solubility behaviour of three composite resin materials. J Dent. 2001,29:35-41. Toledano M, Osorio R, Osorio E, Fuentes V, Prati C, Garcia-Godoy F. Sorption and solubility of resin-based restorative dental materials. J Dent. 2003,31:43-50. Lagouvardos PE, Pissis P, Kyritsis A, Daoukaki A. Water sorption and water-induced molecular mobility in dental composite resins. J Mater Sci. Mater. 2008,14:753-759. Um CM, Oilo G. The effect of early water contact on glass-ionomer cements. Quintessence Int.1992,23:209-14. Fraga RC, Luca-Fraga LRL, Pimante LAF. Physical propertries of resinous cements: an in vitro study. J Oral Rehabil. 2000,27:10641067. Knobloch LA, Kerby RE, McMillen K, Clelland N. Solubility and sorption of resin-based luting cements. Oper Dent. 2000,25:434-40. Yoshida K, Tanagawa M, Atsuta M. In-vitro solubility of three types of resin and conventional luting cements. J Oral Rehabil.1998,25:285-291. Eisenburger M, Addy M, Roßbach A. Acidic solubility of luting cements. J Dent. 2003,31:137142. Sidler P, Strub JR. In vivo study of solubility and sealing capacity of 3 fixation cements. Dtsch. Zahnartzl. Z.1983,38:564-71. Roulet JF, Wälti C. Influence of oral fluid on composite resin and glass-ionomer cement. J Prosthet Dent.1984,52:182-9. Iwami Y, Yamamoto H, Sato W, Kawai K, Torii M, Ebisu S. Weight change of various light-cured restotaritive materials after water immersion. Oper Dent. 1998,23:132-137. Fano L, Fano V, Ma W, Wang X, Zhu F. Hydrolytic degradation and cracks in resin-modified glass-ionomer cements. J Biomed Mater Res Part B: Applied Biomaterials,2004, 69:87-93. Jaffer F, Finer Y, Santerre JP. Interactions between resin monomers and commercial composite resins with human saliva derived esterases. Biomaterials. 2002,23:1707-1719. Lussi A, Jaeggi T, Schaffner M. Diet and dental erosion. Nutrition. 2002,18:780-81. Lussi A, Jaeggi T, Zero D. The role of diet in the aetiology of dental erosion. Caries Res. 2004,38:34-44. 82 haberler... Fakültemiz ve Diş Hastanemiz JCI Akreditasyonunu Yeniden Kazandı! Akreditasyon, herhangi bir kuru- mun tüm faaliyetlerinin, bağımsız bir duğumuz bir noktadır. Fakültemiz ve Hastanemiz JCI kurul tarafından denetlenip, değer- akreditasyonunu yoğun bir çalış- uyum gösterdiğinin belgelenmesidir. da başarılı bir denetimden geçerek lendirilerek uluslararası standartlara Hasta hizmetlerinin kalitesi ve hasta güvenliğini ön planda tutan JCAHO (Joint Commission on Accreditation of Healthcare Organisation) 1951 yılından itibaren çalışan bir akreditas- yon kuruluşudur. Kurumun JCI (Joint almıştır. Hastanemiz, bu tarihten etmiştir. itibaren JCI akreditasyonun 1500 nularda hastayı ön plana almasıdır. Kurumumuzda bu anlayışı yerleştir- mek, bizim de ısrarla üzerinde dur- “The citizens of Turkey should be proud that Yeditepe University, etmiştir. this most challenging goal-to con- ve izlenmesi çalışmalarına devam Personel yönetimi, bina alt- rasyonu, yangın güvenliği, acil du- memnuniyeti, hizmet kalitesi gibi ko- de ülkemiz adına bizleri de mutlu civarındaki kuralının uygulanması malarını 30’dan fazla ülkede yürütönemli amacı kurumu değil, hasta JCI tarafından gönderilen onay yazısında, aşağıdaki kullanılan ifa- yapısı ve teknik donanımı, sağlık mektedir. JCI akreditasyonunun en mıştır. manın ardından 2008 Mayıs ayın- Commission International) bölümü de uluslararası akreditasyon çalış- geçerek, akreditasyonunu tekrarla- ekipmanlarının yeterliliği ve kalibrum hazırlıkları, hasta kayıtlarının tutulması ve hasta güvenliği, hasta ve yakınlarının bilgilendirilmesi ve faculty of Dentistry is focusing on tinuously raise quality to higher levels. We congratulate and thank everyone Yeditepe University Fa- culty of Dentistry for your commit- ment to quality improvement and patient safety.” “Türk halkı, bu zorlu hedefe eğitimi, İlaç kullanımı ve reçetelerin odaklanarak, kalitesini sürekli yük- korunması, olası risklerin önceden Hekimliği Fakültesi ile gurur duyma- yazılması, kişisel hak ve gizliliklerin önlenebilmesi ve kayıt altına alın- ması, enfeksiyon kontrolü ve sterilizasyonun takibi, personelin işe alınma prosedürleri ve eğitimi, asayiş ve güvenliğin işleyişi ve doğal afetlerde binanın tahliyesine kadar birçok kriter denetçiler tarafından selten Yeditepe Üniversitesi, Diş lıdır. Yeditepe Üniversitesi, Diş He- kimliği Fakültesinin tüm çalışanlarını, hizmet kalitesinin geliştirilmesi ve hasta güvenliği alanında verdikleri güvenceye uymaları nedeniyle tebrik ederiz.” Böylece Yeditepe Diş Hekimliği incelendi ve Amerika’daki JCI genel Fakültesi ve Diş hastanesi JCI’ dan onaylanan sertifikamız, hedeflerini ve tek Diş Hekimliği Fakültesi ve yönetimine sunuldu. Kurul tarafından sürekli yukarıda tutan kurumumuza bir kez daha değer kazandırdı. JCI kurumu 3 yılda bir, yeni bir denetimle, belgenin devamına karar vermektedir. Hastanemiz 2012 Mayıs ayında 1500 civarındaki standart açısından yeni bir denetimden 83 iki defa Akredite olan Dünya’nın ilk Hastanesi olmuştur. 7tepe klinik 2012-3 Bilime adanmış bir ömür: Prof. Dr. Gündüz Bayırlı 24 Şubat 2012 tarihinde Y.Ü. zın verdiği dersler, yazdığı kitaplar, vurgulandı. Bu anlamlı ve duygulu Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. yönettiği doktora tezleri ile Endo- caları ile bütünleşme fırsatı bulduğu Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Dr. Gündüz Bayırlı’nın emeklilik törenini gerçekleştirdik. Fakültemizin ulusal ve uluslararası makaleleri, donti Bilim Dalı’na önemli katkısı ve diğer diş hekimliği fakültelerinin Endodonti Anabilim Dalı başkanları ile öğretim üyeleri bu anlamlı günde Gündüz Hoca’mızı yalnız bırakmadılar. 200 kişinin katılımı ile gerçekleşen törende Dekanımız Prof. Dr. Türker Sandallı’nın hocamıza fakültemize ve diş hekimliği eğitimine katkılarından dolayı teşekkürlerini iletmesinin ardından, öğrencileri ve çalışma arkadaşlarının anılarını, duygu ve düşüncelerini paylaştığı konuşmalarında Gündüz Hoca’mı- 84 gece, tüm meslektaşlarımızın hokeyifli bir kokteyl ile noktalandı. İleri Yaşam Desteği Sertifikalarımızı aldık İleri Yaşam Kursu (Immediate Desteği Life (AYD) şülerek, uygulanmasına başlan- Support mış olan bir kurs programıdır. standardize 3-4 Aralık 2011 tarihlerinde gerçek- tasyon Konseyi tarafından gelişti- programından geçen diş hekimleri- Course) Profesyonel Sağlık mensuplarının eğitimini etmek amacıyla İngiltere Resüsi- rilmiş ve Kasım 2005’de European Resuscitation Committee Council Executive toplantısında görü- leştirilen yoğun ve zorlu bir kurs miz ve yardımcı sağlık personelimiz sertifikalarını aldı. Artık, kardiyak arrest halindeki hastanın tedavisini 85 sağlayabilmek, ambulanstaki hastanın hastaneye ulaşıncaya kadar gerekli ilk müdahalesini gerçekleştirebilmek gibi ileri yaşam desteği uygulamaları fakültemiz ve diş has- tanemizde, sertifika almaya hak kazanan diş hekimleri tarafından gerçekleştirilebilecek. 7tepe klinik 2012-3 1.Öğrenci Araştırmaları Günü ile kürsüyü öğrencilerimize bıraktık… 13 Şubat 2012 tarihinde Y.Ü. 8 ayrı araştırma grubu tarafın- Sn.Prof. Dr. Türker Sandallı’nın ‘’Bu manlığı ile yürütülmüş olan bilimsel tık, konuşma ve söz hakkı onlarday- Diş Hekimliği Fakültesi bünyesin- dan ve Prof. Dr. İnci Oktay’ın danış- tırmaları günü, tüm öğrenciler ve çalışmalar grup sözcüleri tarafından de ilki düzenlenen Öğrenci Araş- öğretim üyelerimiz tarafından ilgi ile izlendi. Prof. Dr. Nüket Sandallı’nın sunuldu. Öğrencilerimiz tarafından ha- başkanlığında Fakülte Bilim Kurulu zırlanan piyano ve gitar dinletisine, sınıf öğrencilerimizin yapmış olduğu ‘’fotoğraflarla İstanbul’’ gösterisi ile tarafından düzenlenen etkinlikte, 4. araştırmaların sunumları gerçekleştirildi. 2.sınıf öğrencimiz Furkan Cantürk renk kattı. Ödül töreninde 86 Dekanımız kez kürsüyü öğrencilerimize bırak- dı. Yetiştirmiş olduğumuz öğrencilerimizin araştırmalarını sunmaları, bilimselliği, metodolojiyi öğrenmeleri son derece mutluluk verici, sizleri yürekten kutluyorum’’cümleleri ve öğrencilere verilen ödüller günü mutlu sonlandırdı. O r t o d o n t i k Te d a v i S ı r a s ı n d a D e m i n e r a l i z a s y o n u n Ö n l e n m e s i 7tepe Klinik T.C. Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Bilimsel Dergisi Yayın Kuralları Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi 7tepe Klinik Dergisi’nde yayımlanmak üzere olmadıkça fotoğraflarda gözler bantlanmalı/ hazırlanan makaleler editörün e-posta adresi “nurhan.guler@ • yeditepe.edu.tr” ye online olarak gönderilmelidir. GENEL BİLGİLER Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği yazarların, makalenin GEREÇ VE YÖNTEM bölümünde çalışmanın yukarıdaki prensiplere uygun olarak yapıldığını, etik kuruldan onay ve dişhekimliği alanında yürütülen orijinal araştırmalar, çalışmaya katılmış bireylerden/ebeveynlerinden olgu sunumları, derlemeler Türkçe ve İngilizce olarak “Bilgilendirilmiş Onam” alındığını bildirmeleri yayımlanır. 7tepe klinik yılda iki sayı olarak yayımlanır ve dört sayıda bir cilt tamamlanır. • Bu dergide yayımlanmak için gönderilen makaleler, daha önce başka bir yerde yayımlanmamış veya gereklidir. “Hayvan” öğesi ile ilgili çalışmalarda ise yazarların, makalenin GEREÇ VE YÖNTEM bölümünde Guide for the Care and Use of yayımlanmak üzere gönderilmemiş olması şartı ile kabul Laboratory Animals (www.nap.edu/catalog/5140. edilir. Dergide Türkçe ve İngilizce yazılmış makaleler html) prensipleri doğrultusunda hayvan haklarını yayımlanabilir. Tüm yazılar önce editör ve yardımcı koruduklarını ve etik kuruldan onay aldıklarını editörler tarafından ön değerlendirmeye alınır; daha sonra değerlendirilmesi için derginin bilimsel danışma • kurulu üyelerine gönderilir. Yayımlanmak üzere dergiye iletilen tüm makalelerde hakem değerlendirmesi ve gerektiğinde, Deklerasyonu Prensipleri’ne uygunluk (http:// index.html) ilkesi kabul edilir. Bu çalışmalarda Fakültesi Fakültesi’nin bilimsel yayın organıdır. Bu dergide başvurulur; “İnsan” öğesini içeren tüm çalışmalarda Helsinki www.wma.net/en/30 publications/10policies/b3/ 7tepe klinik dergisi, Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği düzeltmeye flulaştırılmalıdır. bildirmeleri gereklidir. Çalışma etik krul onayı alınmasını gerektiriyor ise, alınan onay belgesi makale ile birlikte dergi yayın kuruluna gönderilmelidir. yazarlardan YAYIN HAKKI bazı soruları yanıtlanması ve eksikleri tamamlanması istenebilir. Dergide yayımlanmasına karar verilen yazılar Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi bilimsel “manuscript editing” sürecine alınır; bu aşamada tüm yayın organı 7tepe klinik dergisinde geçirilir; yayım öncesi şekline getirilerek yazarların Fakültesine aittir, başka yerde yayımlanamaz. Dergi, bilgilerin doğruluğu için ayrıntılı kontrol ve denetimden kontrolüne ve onayına sunulur. editörden yazılı izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden ETİK SORUMLULUK • Etik kurallara uyulmamasından doğacak her • Özellikle hastanın adı, adının kısaltılması, hasta • yayımlanan yazıların telif hakkı Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği kısmen veya tamamen kopya edilemez, fotokopi, teksir, baskı ve diğer yollarla çoğaltılamaz. Yayımlanan makale türlü sorumluluk yazar(lar)a aittir. ve reklamlardaki fikir, görüş ve sonuçlar yazar(lar)a veya firmaya ait olup, Yayın Kurulunun düşüncelerini ve kayıt numarası kullanılmamalıdır. yansıtmaz. Hasta onayı ve/veya gözlere ilişkin özel bir bulgu 87 7tepe klinik 2012-3 BİLİMSEL MAKALE ÇEŞİTLERİ altına üç anahtar sözcük yazılmalıdır. Klinik, laboratuvar, epidemiyolojik ve her türlü sözcükten az 250 sözcükten fazla olmamalıdır. Özetin Özgün Araştırma SUMMARY. deneysel çalışmalar yayımlanabillir. Araştırma makaleleri Özetin İngilizcesi yazılmalı, 150 altına üç anahtar sözcük yazılmalıdır. GİRİŞ. Bu bölümde araştırmanın neden yapıldığı aşağıdaki bölümlerden oluşmalıdır: • Özet ve summary sorularına yanıt verilmeli, konu ile ilgili geçmiş literatür • Gereç ve Yöntem GEREÇ VE YÖNTEM. Bu bölümde çalışmada • • • • • • Giriş değerlendirilmelidir. Bulgular kullanılan materyali tanımlanmalı ve uygulanan yöntem Tartışma detaylı biçimde anlatılmalıdır. BULGULAR. Bu bölümde, elde edilen bulgular açık Sonuçlar Teşekkür ve kısa bir şekilde sunulmalıdır. Bu amaçla tablo, grafik Kaynaklar ve fotoğraflar kullanılabilir. Derleme TARTIŞMA. Bu bölümde, giriş bölümünün tekrarı Diş hekimliği alanındaki güncel konulardan oluşan yapılmadan, bulguların önemi belirtilmelidir. SONUÇ(LAR). Bu bölümde çalışmanın sonuçlan derlemeler doğrudan ya da davet edilen yazarlar tarafından yazılabilir. Derleme makaleleri aşağıdaki verilmelidir. TEŞEKKÜR YAZISI. Gerekli görüldüğü durumlarda bölümlerden oluşmalıdır: • Özet ve summary çalışmaya katkıda bulunanlara yazılır. • Kaynaklar göre numaralandırılmalı ve metin içerisinde aldığı • KAYNAKLAR. Kaynaklar makalede geçiş sırasına Metin Olgu Raporu numaraya göre kaynak listesinde gösterilmelidir. Kaynak Diş hekimliği alanında nadir görülen, tanı ve listesi ayrı bir sayfada olmalıdır. Metin içerisinde kaynak tedavisinde yenilik ve farklılıklar gösteren, tedavisi numarası üst simge olarak verilmelidir. Metin içinde yazar tamamlanmış ve takibi yapılmış olgulara yer verilir. Olgu ad sayısı iki veya daha az ise tüm adlar yazılmalı, fakat sunumları aşağıdaki bölümlerden oluşmalıdır: iki taneden fazla ise ilk yazar adı yazılmalı ve “ve ark.” • Özet ve summary • Olgu Manuscripts Submitted to Biomedical Journals” (http:// Kaynaklar şekline (Şubat 2006) uymalıdır. • • • kısaltması kullanılmalıdır. Giriş Kaynak Tartışma bildirme “Uniform Requirements for www.icmje.org) adlı kılavuzun en son güncellenmiş Dergiler: Yazar ad(lar)ı, makale adı, dergi adı YAZIM KURALLARI (“lndexMedicus” ta verilen listeye göre kısaltılmalıdır), Araştırma ve derlemeler 15, olgu sunumları 5 sayfayı yılı, cilt numarası, ilk ve son sayfa numarası. (özet, referanslar, tablo ve şekiller hariç) geçmemelidir. Shannon KR, Nanda RS. Changes in the curve of Gerektiğinde hakem değerlendirmesi öncesi yazar(lar) Spee with treatment and at 2 years posttreatment. Am J Tüm yazılı metinler 12 punto büyüklükte “Times New Kitaplar: Bölümün yazarlarının ad(lar)ı, kitabın adı, dan metinde kısaltma ve düzeltmeler istenebilir. Orthod Dentofacial Orthop 2004; 125: 589-596. Roman” veya “Arial” yazı karakterinde iki satır aralıklı kaçıncı baskı olduğu, yayımlandığı yer, yayınevi, yıl. miktarda boşluk bırakılmalı ve ana metindeki sayfalar orthopedics with functional appliances. 2nd ed., St. olarak yazılmalıdır. Sayfada her iki tarafta uygun Graber TM, Rakosi T, Petrovic AG. Dentofacial numaralandırılmalıdır. Sayfa numaraları sayfanın sağ Louis, Mosby; 1997. Kitap bölümü: İlgili bölüm yazar ad(lar)ı, ilgili bölüm alt köşesinde yer almalı ve kapak sayfasına numara yazılmamalıdır. adı, editör(ler), kitabın adı, yayımlandığı yer, yayınevi, yıl, ÖZET. Ayrı sayfada olmak üzere hazırlanmalı, 150 ilk ve son sayfa numarası. sözcükten az 250 sözcükten fazla olmamalıdır. Özetin Marsh PD, Nyvad B. The oral microflora and biofilms 88 O r t o d o n t i k Te d a v i S ı r a s ı n d a D e m i n e r a l i z a s y o n u n Ö n l e n m e s i YAZARLAR İÇİN SON KONTROL LİSTESİ: on teeth. In: Fejerskov O, Kidd E, editors. Dental caries the disease and its clinical management. 2nd ed. Makalenizi 7tepe klinik dergisine göndermeden önce Blackwell Munksgaard; 2004. p. 29-48. lütfen bu bölümdeki maddelerle karşılaştırarak eksik TABLOLAR. Makale içindeki geçiş sıralarına göre olmadığından emin olunuz. arabik rakam ile numaralandırılmalıdır. Metin içerisinde de yerleri belirtilmelidir. Her tablo ayrı bir sayfaya yazılmalı, • Editöre başvuru mektubu • Kapak sayfası (iki kopya – yazar adları bulunan • her biri ayrı bir başlık taşımalıdır. Tablolar tek başlarına anlamlı olmalı ve metni tekrarlamamalıdır. Daha önce yayımlanmış olan bilgi veya tabloların kaynağı, ilgili • KISALTMALAR. Kelimenin ilk geçtiği yerde parantez • tablonun altına iliştirilen bir dip not ile belirtilmelidir. • içinde verilir ve tüm metin boyunca aynı kısaltma kullanılır. • RESİM VE ŞEKİL ALT YAZILARI. Resim ve şekiller • .jpeg ya da .tiff formatında, piksel boyutu yaklaşık • 500×400 ve 300 dpi çözünürlükte kaydedilmeli ve online büyütme ve boyama tekniği belirtilmelidir. içerisinde de Özet (Türkçe) Summary (İngilizce) Kaynaklar (Ayrı sayfada). Tablolar ve grafikler Resimler ve şekiller Klinik Dergisi Yayın Kurulu Başkanlığı yerleri Bağdat Cad. No:238 34728 Göztepe/Kadıköy/ belirtilmelidir. Resim ve şekil alt yazıları makalenin İstanbul/Türkiye sonunda ayrı bir sayfada verilmelidir. Resim ve şekil Tel: +90 216 363 60 44 / 6399 - 6435 altyazıları kısa olmalı, metni tekrar etmemeli ve açıklayıcı Faks: +90 216 363 62 11 olmalıdır. Resim veya şekillerde kullanılan sayı, sembol e-posta: [email protected] ve harflerin anlamı açık bir şekilde belirtilmelidir. [email protected] BAŞVURU YAZISI. Bu mektupta yazının tüm yazarlar web adresi: www.7tepedis.com tarafından okunduğu, onaylandığı ve orijinal bir çalışma ürünü olduğu ifade edilmeli ve yazar isimlerinin yanında imzaları bulunmalıdır. Herhangi bir yazar, kurum ya da kuruluş ile çıkar çatışması olmadığı belirtilmeli ve bunun için International College of Medical Journal Editors Form for the Disclosure of Conflict of Interest’e göre hazırlanmış olan Çıkar Çatışması Formu Doldurulmalı ve gönderilmelidir. KAPAK SAYFASI. Bu sayfada makalenin türkçe ve ingilizce başlığı, yazar(lar)ın akademik unvan(lar)ı Makalenin metni Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi 7tepe Resim ve şekiller metinde geçiş sırasına göre Metin ve bulunmayan) İLETİŞİM İÇİN: olarak gönderilmelidir. Histolojik kesit fotoğraflarında numaralandırılmalıdır. Çıkar çatışması formu ve ad(lar)ı, görev(ler)i ve kurum(lar)ı belirtilmelidir. Yazışmala rın yapılacağı yazarın adres, telefon ve faks numarası ve e-mail adresi de bu sayfada yer almalıdır. Başlık sayfasına beş sözcüğü geçmeyecek şekilde kısa bir başlık da yazılmalıdır. Gönderilecek olan iki kopyada başlık sayfasında sadece makalenin adı olmalı ve metin içerisinde yer alan yazar ve kurum adlan silinmelidir. Makale daha önce tebliğ olarak sunulmuş ise tebliğ yeri ve tarihi belirtilmelidir. 89
Benzer belgeler
YED İ TEPE Ü N İ VERS İ TES İ D İ Ş HEK İ ML İ Ğ İ FAK Ü LTES İ
dekanımız Prof. Dr. Türker Sandallı’ya, bu süreçte birlikte çalışma fırsatı
bulduğum,Yardımcı editör grubum Doç. Dr. Fulya Işık Özdemir, Doç. Dr.
Pınar Kursoğlu ve Yard. Doç. Dr. Senem Selvi Kuvvet...
Farklı adeziv sistemler uygulanarak yerleştirilen fissür örtücülerin 6
Dental KIKT üniteleri; flat panel dedektör ya da imaj