ERKEN TANI ve ÖNEMİ
Transkript
ERKEN TANI ve ÖNEMİ
ERKEN TANI ve ÖNEMĠ Uzm.Eğt.Ody Şenay ALTINYAY Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı –Odyoloji Bilim Dalı Ġnsanların düşünebilme, düşündüğünü karşısındakine anlatabilme yeteneği, toplumsal yaşamın temelini oluşturur. Ġnsan iletişiminin birinci amacı, bilginin konuşma, yazı, jest ve mimiklerle hızlı ve tam olarak iletilmesidir. (Beukelman ve yorkston,1982) Çocuk, çevresi ile kurduğu iletişim sayesinde içinde bulunduğu toplumun bir bireyi olur. Doğuştan olan işitme engeli, sözel dilin ve iletişimin gelişmesinde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Lisan, bireylerin duygularını düşüncelerini, gereksinimlerini, tecrübelerini ifade etmek için kullandığı belirli kurallara dayalı semboller kümesidir ve sembollerin, jestlerin, seslerin alışılmış bir düzen içerisinde bilgilerin iletilmesi amacıyla düzenlenmesidir. (Silverman,1984) Lisan gelişimi, doğumla birlikte başlayan ve tüm yaşam boyunca devam eden bir süreçtir. Lisan bütün kuralları ile birlikte, geçirilen yaşantılar sırasında doğal olarak öğrenilmektedir. Çocuklar taklit yolu ile tekrarlar yaparak lisanı öğrenirler. Çevresindeki konuşmaları takip eden, söylenilenleri taklit yolu ile tekrar eden çocuk lisanı kazanma sürecine girer. Yani lisanı öğrenmenin ilk şartı iĢitmedir. Sese tepki vermenin gelişim dönemleri, çocuğun motor (kas ve hareket) ve zihinsel gelişimi ile uyum içerisinde olur. Ġlk önce, çocuk çevresindeki sesleri fark etmeyi, yönünü tayin etmeyi ve belirlemeyi öğrenir, daha sonra sesler arasındaki ince farkların ayrımını yapar ve tanıdık sesleri hatırlamaya başlar. En son olarak da konuşma becerisini kazanır. Lisan hayatın ilk aylarından itibaren hızla gelişmeye başlar. Ġşitme kayıplı çocuğa nasıl iletişim kuracağı mümkün olan en erken dönemde öğretilmeye başlanmalıdır. KonuĢma, Aynı dili paylaşan bir topluluğun üyelerince üretilen ve anlaşılan ses ve anlamı örnekler şeklinde sembolik olarak birleştiren kurallar bütünüdür. Başka bir tanımı ise, işitme ve ses kullanılarak konuşma işlevinde görev alan bazı organlar yardımıyla düşüncelerin sesli sembollere dönüştürülme olayıdır. Konuşma lisanın ifade edilme yollarından en güzel olanıdır. Konuşmanın normal gelişim aşamaları şunlardır; Yeni Doğan Dönemi (0-2Ay) Gıgıldama (Cooing) Dönemi (2-3 Ay) Mırıldanma (Babbling) Dönemi (4-6 Ay) Mırıldanmanın Tekrarı (7-10 Ay) Jargon Dönemi (11-14 Ay) Tek Sözcük Dönemi (12Ay-18Ay) Ġki Sözcüklü Ġfadeler Dönemi (18Ay-2Yaş) Üç ve Daha Fazla Sözcüklü Ġfadeler Dönemi (2Yaş-4Yaş) Lisanın GeliĢim AĢamaları Lisan gelişimindeki bazı temel aşamalar, yapılan pek çok çalışma sonucunda ortaya konabilmiştir. Sağlıklı bir bebek konuşma için gerekli karmaşık becerileri ağlamaya başladığı andan itibaren öğrenmeye başlar ve bu süreç hayat boyu devam eder. Yeni Doğan Dönemi Bebeğin ihtiyacını belirtebileceği tek iletişim yolu ağlamadır. En yaygın sesler, rahatsızlık ve açlık ağlamalarıdır. Birinci ayın sonunda ağlamalar farklılaşmaya başlar ve anne bebeğin ağlama nedenini belirleyebilir. Gıgıldama (Cooing) Dönemi (2-3 Ay) Bebekler bu dönemde s, k, g gibi yumuşak damak ve gırtlak seslerini çıkarabilirler; u, o, a gibi ünlüleri uzatabilirler. Bu dönem, gülme ve gığıldama dönemi olarak adlandırılır. Mırıldanma (Babbling) Dönemi (4-6 Ay) Lisanın kontrolü artar ve bebek lisanıni çeşitli yönlerde hareket ettirebilir. B, p, m gibi dudak sesleri artar. Başlangıçta refleksif olan sesler, bu dönemde amaçlı hale gelir. Bebek 6 aylık olduğu zaman çıkardığı seslerin sayısı artarak, karmaşık ses kombinasyonları düzenlemeye başlar. Mırıldanmanın Tekrarı (7-10 Ay) Bebeğin çıkardığı sesler çevredeki lisanın niteliklerini kazanır ve hece tekrarına doğru gelişir. Ünlü ve ünsüz sesleri birleştirir ve bunları tekrarlar (ma-ma, ba-ba, de-de gibi). Jargon Dönemi (11-14 Ay) 11-14 Aylar arasında çocuklar cümle seslerine benzeyen bir dizi ses üretiminde bulunurlar. Bunlar jargon denilen anlaşılmaz mırıltılardır. Ferguson‟a göre (1978), jargon sözcükler, mırıldanma ve yetişkin benzeri konuşma arasında bir bağ oluşturmaktadır. Tek Sözcük Dönemi Ġlk anlaşılabilen sözcükler bir yaş civarında üretilir. Çocuk bir tek sözcük üreterek bunu tüm cümle yerine kullanabilir. Çocuğun ilk sözcük dağarcığının büyük bir bölümü isimlerden oluşmaktadır. Bu dönemdeki çocukların ifadeleri, içinde bulundukları durumla birlikte yorumlanmalıdır. Karmaşık iletişim durumunda; durum içinde bulunan nesneler, bakışın yönü, ses iniş-çıkışı, anlama ilişkin ipuçları verebilmektedir. Çocuğun ilk sözcükleri genellikle duygusal bir anlam taşımakta ve daha çok çocuğun gereksinimleriyle ilgilidir. Ġlk sözcüklerin içeriği incelendiğinde isimlerden sonra sıra ile fiiller, sıfatlar ve edatlar kullanılmaktadır. Ġki Sözcüklü Ġfadeler Dönemi 18 Ay ile 2 yaş arasındaki çocuklar, iki sözcüğü birleştirerek cümle oluşturmaya başlarlar. Ġki sözcük birleşimi ile çocuk farklı anlamlar ifade etmeye başlar. Bu ilk cümleler çoğunlukla isim ve fiillerin birleşmesinden oluşur. Ses tonu, duraklama ve sözcük düzeni yetişkininkine benzer hale gelmeye başlar. Bloom, çocuğun söylediklerini durum içinde değerlendirmenin önemli olduğunu vurgular. Sözcüklerin işlevleri anlam içinde değişebilmektedir. Üç ve Daha Fazla Sözcüklü Ġfadeler Dönemi Çocuk üç, dört sözcüğü yanyana getirerek tek bir düşünceyi bütünüyle ifade edebilir. Bu dönemde çocuğun sözcük dağarcığı hızla gelişir. Özellikle kavramsal gelişimle yakından ilişkili olarak neden-sonuç (de, ondan, diye, çünkü, onun için), yer (içinde, üstünde, altında), zaman (şimdi, sonra, yarın) kavramlarıyla ilgili sözcüklerin arttığı görülür. Bu dönemde çocuğun sözcük dağarcığı 200-300 kadar çıkmaktadır. En Kritik Dönem Konuşma ve lisanın gelişimi için hayatın ilk 6 ayı kritiktir. Bu nedenle bebeklerde işitme kaybının tanısı ilk 3 ay içinde konulması gerekmektedir. Yenidoğanlarda işitme kaybının yaygınlığı her 1000 canlı doğumda 2-3 arasındadır. Ġşitme açısından risk taşıyan bebeklerin işitmelerinin taranması ile belirgin işitme kayıplı infantların yalnızca % 50‟si saptanmaktadır, geri kalan % 50 çocuk bilinen bir risk faktörüyle doğmadığı için, ancak yenidoğan işitme tarama programalarıyla tanılanabilmektedir (Bakınız: „Ekler- Yenidoğan Ġşitme Tarama programı‟) Yenidoğan işitme taraması programları bu nedenle yürütülmekte ve yaygınlaştırılmaktadır. Amaç olabildiğince çok bebeğin işitme kontrolü yapılarak doğumdan hemen sonra işitme kaybını saptamaktır. Taramanın yapılamadığı risk faktörleri taşıyan bebeklere mutlaka işitme incelemesi yapılmalıdır. Lisan gelişimi için en önemli dönem 0-6 yaş arasıdır. Bu dönem içinde en hızlı gelişim ve ilerleme 0-3 yaş dönemidir. Herhangi bir nedenle ortaya çıkan işitme kaybında, önemli gelişim alanlarında birisi olan dil ve konuşma gelişimi direkt etkilenir. Ġşitme engelli bebeklerde, ilk dönemlerde gözlemlenen ses çıkarmalar yaklaşık 9 aydan sonra kaybolur, taklitler ortadan kalkar, sesin kaynağına yönelme davranışı görülmez. Ġşitme kaybının düzeyine göre bireyin lisan gelişimi de etkilenecektir. Erken bebeklik döneminde bebeğin normal işitmeye sahip olması, konuşma ve lisan gelişiminin yanı sıra sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimi açısından da son derece önem taşır. Bu nedenle konjenital anomaliler arasında sık görülen işitme kaybının erken dönemde fark edilememesi, işitme engelli çocuğun konuşma ve lisan becerisinde gerilik, akademik performansında zayıflık, kişisel ve sosyal uyumsuzluk, duygusal sıkıntılar gibi insanı yaşam boyu etkileyen engellilik durumuna yol açar. Bebeklik döneminde işitme kaybının objektif olarak tanı almasını sağlayacak teknolojilerin gelişmesiyle birlikte konjenital işitme kayıplarını erken tanı olanağı doğmuştur. Ġşitme cihazı ile amplifikasyon uygulanmayan 35-40 dB‟lik orta derecede bir işitme kaybına sahip olmak bile çocuğun günlük konuşmaların %50‟sini kaçırmasına neden olur. Ġleri ve çok ileri dereceli işitme kaybına sahip olmak ise iletişim becerisini daha ciddi boyutlarda engeller. Yenidoğanlarda iĢitme taraması, ileri ve çok ileri derecede iĢitme kaybı olan bebeklerin mümkün olduğunca erken, en ucuz şekilde ve kesin olarak tanı almasını amaçlar ĠġĠTME - KONUġMA ĠLĠġKĠSĠ Ġşitme kayıplı çocuğa nasıl iletişim kuracağı mümkün olan en erken dönemde öğretilmeye başlanmalıdır. Lisan hayatın ilk aylarından itibaren hızla gelişmeye başlar. Örneğin: 6 haftalıktan itibaren normal işiten bebekler insan sesine diğer seslerden daha fazla tepki verirler. 6 aylık bir bebek lisanı analiz etmeye başlar, onu parçalara böler, daha sonra tekrar birleştirebilmek üzere belleğe kaydeder. Bebekler hayatın ilk sesini deneyim yoluyla çevrelerini öğrenerek geçirirler. Gözlemciler için görülemediği halde bebekler bu dönemde konuşmayı ve lisanı öğrenirler. Bir yaşından itibaren linguitik olarak nispeten belirli bir olgunluğa erişirler. Bu dönemde beyinsapındaki nöronlar matürasyona uğrar, milyonlarca majör bağlantılar yapılır. Bu sıralarda işitsel beyinsapı ve talamus işitsel kortekse bağlanmaya başlar. Ġşitsel sinir sistemine duyu girişi kesintiye uğradığında özellikle erken gelişim döneminde , santral işitme sistemindeki nöronların morfolojik ve fonksiyonel özellikleri bozulur. Bazı durumlarda ses uyaranın kortekse ulaşamamasının zararlı etkileri uyaranın tekrar sağlanması ile düzeltilebilir. Ancak müdahale için kritik dönem vardır. Yenidoğan döneminde işitme kaybı saptandığında bebekler amplifikasyondan, yani işitme cihazından yararlanırlar. Hemen ve anında müdahale konuşma ve lisan gelişimini sağlar. Bebeklerin iletişim yetenekleri ve işitmelerinin maksimum düzeyde gelişebilmesi için nöral gelişim şarttır. KONUġMA VE DĠL ÖĞRENĠMĠNĠ NELER ETKĠLER Ġşitme kaybının başlangıç zamanı Ġşitme kaybının tanı zamanı, Ġşitme cihazı ile amplifikasyona başlanması, Verilen işitme ve konuşma eğitiminin şekli ve yoğunluğu, Ailenin, özellikle “annenin” tutumu, Ġşitme kaybının derecesi, Frekanslara göre işitme şekli, Ġşitme kaybının ilerleyici oluşu, Çocuğun zekası ve emosyonel durumu da konuşma ve lisanın öğrenilmesinde önem taşır. ĠġĠTME KAYBININ GELĠġĠM ALANLARI ÜZERĠNE ETKĠSĠ Ġşitme kaybına sahip olmak çocuğu pek çok yönden etkilemektedir. Ġşitme kaybı; 1. Alıcı ve ifade edici iletişim becerilerinin gelişmelerinde gecikmelere yol açar. 2. Öğrenme güçlüğü ve düşük akademik performansa sebep olur. 3. Ġletişimde güçlük, sosyalizasyon ve kendine olan güvende eksikliğe yol açar. 4. Mesleki seçim olasılıklarını olumsuz yönde etkiler. Bu sorunlar çocukların yaşantısını direkt olarak etkiler. Ġşitme kayıplı çocuklar pek çok yönden bireysel farklılıklar gösterseler de işitme kaybının etkileri hepsi için ortak olmaktadır. Bu etkileri şu şekilde sıralayabiliriz. 1-Dil ve ĠletiĢim Tüm normal gelişim gösteren çocuklarda olduğu gibi, işitme engelli çocuklar da çevrelerindeki kişi ve nesnelerle ilgilidirler. Doğumdan itibaren çevreyle ilgilenmeye, nesneleri tanımaya başlarlar. Normal işiten çocuklarla aralarındaki fark, sesleri algılayarak veya ifade ederek kurdukları iletişimdedir. Normal işiten bir çocuk, bir oyuncak veya bir olay ile ilgilenirken anne veya babasının ifadelerini anlayarak uygun tepkiler verebilir ancak işitme engeli olan çocukların anne-babası ise onunla iletişim kurabilmek için önce çocukla göz kontağı kurmak zorundadır. Ġşitme engelli çocuklar diğer normal işiten yaşıtları gibi kendiliğinden sözel iletişim kurma davranışına girmekte zorluk çekerler. Buna bağlı olarak dil gelişimleri de normal işitenlere oranla farklılık gösterir; Kelime hazinesi normal işitenlere göre daha yavaş gelişir. Ġşitme kayıplı çocuklar somut kelimeleri (kedi, hopla, beş, kırmızı gibi) soyut anlam taşıyanlara (önce, eşit, kıskanmak gibi) göre daha kolay öğrenirler. Türkçe sondan eklemeli bir dil özelliği göstermektedir. Bu nedenle de genellikle kelimelerdeki takıları atlarlar. Normal işitenlerle işitme engelli çocukların kelime hazineleri açısından aralarında bulunan fark yaş ilerledikçe açılır. Özellikle ileri/ çok ileri derecede işitme kayıplı çocuklar normal işiten yaşıtlarını özel eğitim almadan yakalayamazlar. Ġşitme kayıplı çocuklar aynı kelimeye ait birden fazla anlamı yorumlamakta güçlük çekerler. Ġşitme kayıplı çocuklar mecazi anlam taşıyan esprileri, şakaları, atasöz ve deyimleri anlamakta sorun yaşarlar. Kısa ve basit cümleleri daha kolay anlayabilir ve ifade ederler. Konuşma ve yazılı lisana ait karmaşık cümleleri (etken ve edilgen cümle yapıları gibi) anlamakta güçlük çekerler. 2- Motor GeliĢim Ġkinci bir özürü olmayan işitme kayıplı çocuklar, temel motor gelişim aşamalarına normal işiten çocuklarla aynı hız ve sırada erişmektedirler. Oturma, emekleme, yardımsız yürüme, ayakta durma ve yürüme gibi motor beceriler bu aşamalardır. Tekrarlayan fiziksel aktiviteleri de (tekmeleme, esneme hareketleri gibi) normal işitenlerle aynı gelişim döneminde yapabilirler. Ancak, işitme kaybının nedenine ve derecesine de bağlı olarak denge ve genel koordinasyonla ilgili becerilerde daha yetersiz oldukları gözlenmektedir. Bu yetersizlik işitme cihazı kullanarak ve seslere adaptasyon sağlandıktan sonra azalabilmektedir. 3- Zihinsel GeliĢim Çocuklar öğrenme ile ilgili deneyimlerini çevrelerini keşfederek ve diğer kişilerle iletişim kurarak sağlarlar. Ġşitme engelli çocuklar bu bilgileri edinirken sesli uyaranlarda yeterince faydalanamazlar. Görme, dokunma, tat alma ve koklama ile bu duyunun eksikliğini gidermek zorunda kalırlar. Özellikle seslerin ait oldukları nesne, kişi ve olayları ve bunların ilişkilerini algılamada güçlük çekerler. Buna bağlı olarak düşünme, karar verme, yorumlama, sebep-sonuç ilişkilerini değerlendirmede yetersiz oldukları gözlenmektedir. Buna bağlı olarak okul başarısı da zayıflar. Aşağıda işitme kaybı derecelerine göre çocukların okul başarısı ile ilgili bilgiler verilmiştir; Okul yaşantısının tüm alanları, özellikle okuma ve matematik becerileri etkilenmiştir. • Hafif ve orta derecede işitme kaybı olanlar eğitim almadıkları takdirde ilköğretim dördüncü sınıfa kadar diğer yaşıtlarına oranla vasat bir performans gösterirler. • Ġleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olanlar özel eğitim desteği olmadan ilköğretim üçüncü veya dördüncü sınıftan sonra akademik beceri gerektiren konularda genellikle başarısız olurlar. • Normal işiten ve işitme engelli çocuklar arasındaki farklılık sınıf seviyesi arttıkça açılır. Okuldaki baĢarı, anne ve babanın aktif katılımına, çocuğun aldığı özel eğitim ve destek programlarının sıklığına, kalitesine ve bu programlara çocuğun dahil edilme yaĢına bağlıdır. 4- Sosyal Duygusal GeliĢim Çocukların sağlıklı bir benlik algısı kazanarak gelişimlerini sürdürebilmeleri için olumlu ilişkiler kurabilmeye dolayısıyla güvenli ve duyarlı bir çevreye ihtiyaçları vardır. Ġşitme engelli çocuklar işitme becerisini kullanamadığı için ailesi, arkadaşları ve yakın çevresinde dahi güven eksikliği ve buna bağlı olarak da hırçınlık, içe dönüklük, kızgınlık gibi davranışlar sergilerler. Ġleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocuklar özellikle diğer işitme engelli çocuklar ile iletişim olanakları kısıtlı ise ya da tamamen onlardan ayrı bir eğitim süreci içinde ise okulda yalnızlık, arkadaşsızlık ve mutsuzluk gibi duygular yaşarlar. Hafif veya orta derecede işitme kaybı bulunan çocuklarda ise, ileri ve çok ileri derecede işitme kaybı bulunanlara oranla daha fazla sosyal problemler gözlenmektedir. Bu çocuklar konuşma sesini duyabilir ancak, işitme kaybının konuşma frekanslarının farklı bölgelerinde farklı derecelerde olması nedeni ile kelimelerin ve cümlelerin ancak bir kısmını işitebilirler. Bu nedenle bu çocuklar çoğunlukla duyduklarını anlamakta sıkıntı çekerler. Cümleler duyulabilmekte ancak anlaşılması bozulmaktadır. Ayrıca, ortamdaki gürültü ve çocuk ile konuşan kişi arasındaki mesafe arttıkça çocuğun konuşma seslerini anlaması gittikçe güçleşir. Konuşmayı anlamada yaşanan güçlükler nedeniyle aile ve sınıf ortamında uyumsuzluk ortaya çıkar. (özida erol hoca şebnem) Ġşitme cihazı takmak, kaybı ortadan kaldırmak için yapılması gerekendir. Ancak çocuğun konuşmayı öğrenmesi için yeterli değildir. Erken teşhis ve erken işitme cihazı uygulaması ile başlayacak EĞĠTĠM sonucunda çocuk konuşmayı öğrenmekle beraber tüm gelişim alanlarında da yaşıtlarını yakalayacaktır. Ġşitme kayıplı çocuğun kalıntı(rezidüel) işitmesini, en iyi şekilde kullanabilir duruma gelmesinin sağlanması amacıyla düzenlenen etkinlikleri içeren eğitim programı rehabilitasyonu oluşturmaktadır. Rehabilitasyonda temel amaç, kişinin çevresi ile optimum iletişimi sağlamaktır Ġşitenler gibi, işitme engelliler de dil gelişimini sağlayan doğuştan gelen becerilere sahiptirler. Ancak, temel sorun bu potansiyelin nasıl ve ne biçimde işlevsel kılınacağıdır. Ġşitme engellilerin eğitiminde başlangıçtan bu yana sürekli yöntem tartışmaları varolageImiştir. Bu konudaki uyuşmazlığın aşırı uçlarını işitme engellilere sadece konuşma eğitimi verilmesi gerekliğine inanan sözelciler (oralısts) ve işitme engellilerin sadece işaret dili ile iletişim kurmaları gerektiğine inan işaretçiler (Manualısts) oluşturmuşlardır. Dilin kazanılması ve gelişmesinin eskiden düşünüldüğünden daha karmaşık olduğunun kabul edilmesinden bu yana, bu iki yaklaşım arasındaki farklılık netliği azalmıştır (Lynas, 1994) Günümüzde işitme engellilerin kazanabileceği dil ve iletişim biçimleri geçmişte olduğundan çok daha fazla çeşitlenmiştir. ĠġĠTME ENGELLĠLERĠN EĞĠTĠMĠNDE KULLANILAN ĠLETĠġĠM YÖNTEMLERĠ A- ĠĢaret Desteksiz ĠletiĢim Yöntemleri ĠĢitsel – Sözlü (Auditory-Oral) Yöntem Ġşitsel/Sözlü programlarda, çocuklar konuşmayı öğrenebilmek amacıyla, işitme cihazları veya koklear implantlar aracılığıyla, mevcut işitme düzeylerini sonuna kadar kullanmaktadırlar. Dudak okuma (konuşmayı okuma), maksimum dil girdisi sağlamak için dinlemeyi destekleyici bir araç olarak kullanılmaktadır. Ġşitsel/Sözlü programların amacı, çocukların genel sınıf ortamında mümkün olabildiğince başarılı olmak için ihtiyaç duydukları becerileri (dil ve akademik) geliştirmektir. ĠĢitsel – Sözel (Auditory -Verbal) Ġşitsel-Sözel terapinin temel ilkesi, işitme kaybı yaşayan çocukların, mevcut işitme düzeylerinin çok az miktarlarda sese kavuşturulmasıyla bile eğitilebilecekleri inancıdır. Bunu yapabilmek için de, çocukların güçlü işitsel beceriler geliştirmelerine yardım etmek amacıyla, bire bir öğretim yöntemi kullanılmaktadır. Bununla birlikte, terapistler, ebeveynlerin terapiye ve işitsel öğrenime ev ortamında da devam edebilmek için ihtiyaç duydukları becerileri sağlamaktadırlar. Ġşitsel-Sözel terapistler, çocukların dudak okumalarını imkansız hale getirmek için bazen onların arkalarına oturmakta, ağızlarını kapatmaktadırlar ya da çocukları sadece dinlemeye yönelik teşvik etmektedirler. Ġşitsel-Sözel yaklaşım, işaret dilinin kullanımını dışlamaktadır; ancak, çocuğun normal (genel) öğrenim ve yaşam ortamlarına olabildiğince çabuk katılmalarını da desteklemektedir. B- ĠĢaret Destekli Eğitim Yöntemleri Cued Speech (Ġpuçları Ġçeren KonuĢma) Bu yaklaşım, işitme kaybı yaşayan çocuğa fonetik bilgileri gösterebilmek amacıyla görsel bir iletişim sistemi kullanmaktadır. Bu sistem, basit, ses-temelli ve görsel bir sistem olup, ağzın doğal konuşma hareketlerini sesle sunan ve görsel ipuçları ile kombine etmektedir. Örneğin, Ġngilizce‟de 8 adet el şekli bulunmaktadır. Bunların her birisi, çeşitli sessiz harf seslerini temsil etmektedir. Bunun yanı sıra, ağız çevresinde ise 4 pozisyon bulunmaktadır ve bunlardan her bir tanesi de, çeşitli sesli harf seslerini temsil etmektedir. Ġpuçlarının kullanımı, konuşmayı (dudak) okuma becerisini geliştirmektedir ve yalnızca işitme cihazı kullanarak konuşma dilini içselleştirmekte başarısız olan çocuklar için oldukça faydalıdır. Ayrıca, ipuçları Ġçeren konuşmayı kullanan çocuklara işitsel/sözlü gelişimi vurgulayan programlara kayıt olmaları da önerilmektedir. ĠĢaret Dili Duygu ve düşünceler, nesneler, belli bir dilin harfleri veya konuşma sesleri, beden hareketlerinden oluşturulan ve görsel olarak algılanan işaretlerle ifade edilerek iletişim sağlanır. Özellikle çok ileri derecede işitme kaybı olanlar tarafından kullanılan bir iletişim şeklidir. Kolay öğrenilen bir yöntem olmakla birlikte, toplumda işaret dilinin bilinme düzeyi göz önüne alındığında, işitme engelli bireyin, çevreyle iletişiminde zorlanmasına ve toplumdan uzaklaşmasına sebep olabilmektedir (ancak, işitsel-sözel eğitimden yararlanamadan belirli bir yaşa gelmiş çocukların, işaret diline de yeterince hâkimiyetlerinin olmaması ve olanların da bu dilde iletişim ve eğitim olanaklarının bulamaması da bu kişileri daha çok izole edecektir). Ülkemizde kullanılan işaret sisteminde henüz belli bir standardın olmayışı, bu yöntemle ilgili olarak yaşanan bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ġşaret dilinde normal konuşma ve yazılı Türkçe‟den farklı grameri olan dil kullanılır. Bu nedenle bu dili kullanan çocuklara Türkçe okuma yazma öğretmek için farklı eğitim yöntemlerine ve araçlarına gereksinim vardır. Bu amaçla ABD‟de en çok „cued speech‟ yöntemi kullanılmaktadır. Türk Ġşaret Dili (TĠD) (Bakınız: „Ekler-Türk Ġşaret Dili‟), Türk işitme engelliler topluluğu içerisinde el ve vücut hareketleri kullanılarak ifade edilen tam ve yeterli görsel bir dildir. TID kendi kelime hazinesi, grameri ve kendine has parmak işaretleri bulunmaktadır ve yazılı - sözlü Türkçe‟den çok farklıdır. Geç tanılanmış, işitme cihazını hiç kullanmamış ya da çok geç takmaya başlamış, düzenli ve yeterli dil eğitimi alamamış bireylerde yani lisan öğrenimi için kritik dönemi kaçırmış bireylerde, işaret dili eğitimi önem kazanmaktadır. Bu bireylerin iletişim araçlarından biri olan işaret dilini öğrenerek hem iletişim kurması hem de akademik, sosyal ve mesleki ilerlemesi sağlanabilmektedir. Ġşaret dili ile tüm akademik ya da mesleki kavram ve bilgilerin öğretimi olanaklı hale gelmektedir. Aksi takdirde bu bireyler ne sözlü ne de işaret dilini öğrenemeyen ve toplumda sosyal ve mesleki hayattan kopuk bireyler haline dönüşmektedirler. Ayrıca diğer özür grupları içinde işaret dili önem arz etmektedir. Otizm ya da ağır zihinsel engeli nedeni ile sözlü dile sahip olamayan bireylerde de işaret dili bir iletişim seçeneği olmaktadır. Bu nedenle ülkemizde TĠD „ nin eğitimi önemli hale gelmektedir. Ülkemiz adına bu konuda geride kaldığımız söylenebilir. Total (tüm)Yöntem Ġşitme engellilerin eğitiminde kullanılan bir diğer yöntemde total yöntemdir Total yöntem sadece-sozel (oral-only) ve sadece-ışaret (manual-only) yöntemlerinin uzun sure uygulanmalarından sonra bu iki yöntemin sözel ve işaret yöntemlerinden daha ilen, daha kapsamlı bir yöntem olduğu ilen sürülmüştür Total yöntemin genel kabul gören tek bir tanımını bulmak oldukça guçtur (Tucker ve Powell, 1991) Yöntemin en çok alıntılanan tanımlarından bin şöyledir "Total yöntem işitme engelli bireylerin kendi aralarında ve diğer insanlarla en etkili iletişimi kurabilmelerinde işitsel, sözel ve işaret yöntemlerinin en uygun bileşimlerinin oluşturulduğu bir felsefedir" (Garretson, 1976) Bu tanımda olduğu gibi, literatürde total yöntemin yalnızca bir iletişim yöntemi değil aynı zamanda bir felsefe olduğu vurgulanmaktadır (Latimer, 1983) Ġşitme engelliler grubunun heterojen yapısı (Bamford ve Saunders, 1989) ve iletişimdeki güçlüklen gozonunde bulundurulduğunda, total yöntem, kuramsal olarak, oldukça çarpıcı bir yöntem olarak görünmektedir, çunku yöntem bireysel farklılıkların ve bireysel ihtiyaçların önemini vurgulamaktadır Ancak, literature baktığımızda çok sayıda araştırmanın total yöntemin pratikte uygulanamadığı yönündeki bulgularına rastlamaktayız (Evans ve Faik, 1986, Tucker ve Powell, 1991. Lynas, 1994) Ülkemizde TĠD‟nin sistemli hale gelmemiş olmasında kaynaklı olarak total iletişim yönteminin uygulanmasına olanak vermemektedir. Bu sorunun biran önce çözülerek eğitim camiasına bu olanağın kazandırılması gerekir. Gördüğümüz gibi lisan kazanımı için farklı seçenekler mevcut. Günümüz eğitim anlayışı öğrencileri özgün bireyler olarak kabul etmektedir. Bu tür bakış açısı eğitimde bireyselliği ve dolayısı ile bireysel ihtiyaçların gözönünde bulundurulmasını da beraberinde getirmektedir. Burada önemli olan bireyin bunduğu duruma en uygun seçeneğin belirlenerek en kısa sürede lisan ediniminin sağlanmasıdır. Bireylerin iletişim ihtiyaçlarının giderilmesi, kişisel, akademik ve sosyal alanlarda gelişimi için şarttır. Kaynakça: 1- Yoshinaga-Itano C. Benefits of early intervention for children with hearing loss. Otolaryngol Clin North Am. 1999;32:1089-102. 2- Türkiye Özürlüler Araştırması-2002. Devlet Ġstatistik Enstitüsü Matbaası. Ankara, 2004. (www.ozida.gov.tr) 3- Belgin E,Genç A, ve ark. Five years results of Hacettepe University Newborn Hearing screening program in Turkey, NHS 2004 International Conferance on Newborn Hearing Screening Diagnosis and Intervention (27-29 Mayıs, 2004; Italya). 4- Kemaloğlu YK, Türkyılmaz C, ve ark. Gazi Üniversitesi Yenidoğan Ġşitme Tarama Programı (YĠTP). XXVII. Ulusal Otorinolaringoloji ve Baş Boyun Cerrahisi Kongresi (4-9 Ekim 2003; Antalya). (www.odyoloji.gazi.edu.tr) 5- Başbakanlık Özürlüler Ġdaresi Başk. Web – Ulusal Ġşitme Taraması (www.ozida.gov.tr) 6- Donald M. G. at all (2007) Something to talk about: Spoken Language Approaches for Children With Hearing Loss. AG bell 7- Donald M. G and Flexer C. (2001) Auditory-Verbal Graduates: Outcome Survey of Clinical Efficacy J AM Acad Audiol.12: 406-414 8- Christensen, K M (1989) ASL/ ESL A bilingual approach to the education of children who are deaf Teaching English .Deaf and Second LanguageStudents 7,9-14 9- Pappas D. (1998) Diagnosis and Treatment of Hearing Ġmpairment in Children.Singular Publishing. London 10- Cole B. E., Flexer C. (2007) ”Children with Hearing Loss” .Plural Publishing, U.K. 11- Alpiner G. J., McCarthy A. P. (2000) “Rehabilitive Audiology”, Willams&Willkins, USA 12-Johnson D. C, Benson V. P., Seaton B.J. 1997 “Educational Audiology”. Handbook Singular Pub. U.K http://acikarsiv.ankara.edu.tr/dergi/dergiler/39/44/369.pdf http://www.listen-up.org/h_books/listenin.htm http://www.welisteninternational.com/
Benzer belgeler
9.İşitme
Herhangi bir nedenle ortaya çıkan işitme kaybında, önemli gelişim alanlarında
birisi olan dil ve konuşma gelişimi direkt etkilenir.
Ġşitme engelli bebeklerde, ilk dönemlerde gözlemlenen ses çıkarma...
Bu PDF dosyasını indir - Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi
Lisan gelişimi için en önemli dönem 0-6 yaş arasıdır. Bu dönem içinde en hızlı
gelişim ve ilerleme 0-3 yaş dönemidir.
Herhangi bir nedenle ortaya çıkan işitme kaybında, önemli gelişim alanlarında
b...