kuramsal eğitimbilim dergisi - Afyon Kocatepe Üniversitesi
Transkript
kuramsal eğitimbilim dergisi - Afyon Kocatepe Üniversitesi
2015 Cilt 8, Sayı 2 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi JOURNAL OF THEORETICAL EDUCATIONAL SCIENCE Afyon Kocatepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi ISSN: 1308-1659 Janice J. Seabrooks-Blackmore, Karen B. Patterson, Kristine W. Webb, Gwendolyn J. Williams Expanding Communication in the Transition Process: Can Edublogs Help? Alattin Ural Matematik Öz-yeterlik Algısının Matematik Öğretmeye Yönelik Kaygıya Etkisi Ali İhsan Boran, Kübra Açıkgül, Mustafa Serdar Köksal Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki Performansları ile IQ ve Matematik Başarıları Arasındaki İlişki Süleyman Nihat Şad, Kübra Açıkgül, Kenan Delican Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgilerine (TPAB) İlişkin Yeterlilik Algıları http://www.keg.aku.edu.tr KURAMSAL EĞİTİMBİLİM DERGİSİ * Journal of Theoretical Educational Science ISSN: 1308-1659 Sahibi / Owner AKÜ Eğitim Fakültesi Adına Prof. Dr. Kenan ÇAĞAN (Dekan) Editör / Editor Doç. Dr. Murat PEKER Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Vehbi ÇELİK (Mevlana Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Prof. Dr. Mustafa ERGÜN (Afyon Kocatepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Prof. Dr. Ali YILDIRIM (Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Prof. Dr. Yüksel DEDE (Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi) Doç. Dr. Eyyüp COŞKUN (Mustafa Kemal Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Doç. Dr. Hilmi DEMİRKAYA (Akdeniz Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Doç. Gürbüz OCAK (Afyon Kocatepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Doç. Dr. Murat PEKER (Afyon Kocatepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Doç. Dr. İlhan VARANK (Yıldız Teknik Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Doç. Dr. Süleyman YAMAN (Bülent Ecevit Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Doç. Dr. Münevver Can YAŞAR (Afyon Kocatepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Doç. Dr. Sinan YÖRÜK (Afyon Kocatepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi) Yrd. Doç. Dr. Hakkı BAĞCI (Sakarya Üniversitesi) Taranma Bilgisi / Abstracting and Indexing ULAKBİM, EBSCO, Index Copernicus, Directory of Open Access Journals (DOAJ), Google Scholar, Türk Eğitim İndeksi (TEİ), Akademia Sosyal Bilimler İndeksi (ASOS), Redaksiyon / Redactions Arş. Gör. Fatih GÜNGÖR Yazışma Adresi / Address Afyon Kocatepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, A.N.S. Kampüsü, 03030 Afyonkarahisar, Turkey Tel: +90 272 2281418 e-mail: [email protected] veya [email protected] Kuramsal Eğitimbilim Dergisi; Üç ayda bir yayınlanan hakemli, erişimi ücretsiz online bilimsel bir dergidir. Journal of Theoretical Educational Science is a quarterly peer-reviewed journal. * 2015 Nisan Sayısı için katkıda bulunan hakemler Doç. Dr. Ali Sabri İPEK Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Doç. Dr. Aykut Emre BOZDOĞAN Giresun Üniversitesi Doç. Dr. Emre ÜNAL Niğde Üniversitesi Doç. Dr. Erman YÜKSELTÜRK Kırıkkale Üniversitesi Doç. Dr. İlhan KARATAŞ Bülent Ecevit Üniversitesi Doç. Dr. Kürşat YENİLMEZ Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Serdar KÖKSAL İnönü Üniversitesi Doç. Dr. Soner YAVUZ Bülent Ecevit Üniversitesi Doç. Dr. Yavuz SAKA Bülent Ecevit Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ayşen KARAMETE Balıkesir Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Didem İNEL Uşak Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Güler TULUK Kastamonu Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Güliz AYDIN Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ömer AVCI Afyon Kocatepe Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Rıdvan ELMAS Afyon Kocatepe Üniversitesi İÇİNDEKİLER Janice J. Seabrooks-Blackmore, Karen B. Patterson, Kristine W. Webb, Gwendolyn J. Williams Expanding Communication in the Transition Process: Can Edublogs Help? Geçiş Sürecinde İletişimi Artırmak: Edublog’lar Yardımcı Olabilir mi? ........... 153-172 Alattin Ural Matematik Öz-yeterlik Algısının Matematik Öğretmeye Yönelik Kaygıya Etkisi The Effect of Mathematics Self-Efficacy on Anxiety of Teaching Mathematics .. 173-184 Ali İhsan Boran, Kübra Açıkgül, Mustafa Serdar Köksal Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki Performansları ile IQ ve Matematik Başarıları Arasındaki İlişki Relationship of Mathematics Olympiad Performance of Gifted Students with IQ and Mathematics Achievement ………............................………………............ 185-203 Süleyman Nihat Şad, Kübra Açıkgül, Kenan Delican Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgilerine (TPAB) İlişkin Yeterlilik Algıları Senior Pre-service Teachers’ Senses of Efficacy on their Technological Pedagogical Content Knowledge (TPACK) …......……........................................... 204-235 Aysel Ünal Sümen, Gülten Şendur Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde Hız Konusundaki Kavramsal Algılamalarında Örnek Olaya Dayalı Öğretimin Etkisinin Araştırılması Investigating the Effectiveness of Case-based Learning Instruction on Students’ Understanding the Subject of Reaction Rate ….....................................…………. 236-267 Tülay Şenel Çoruhlu, Salih Çepni “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi” Ünitesinde Karşılaşılan Öğretmen Problemleri ve Yanılgıları: Bir Özel Durum Çalışması Teachers’ Problems and Misconceptions Relate to “Solar System And Beyond: Space Puzzle” Unit: A Case Study Research …...……………………………….... 268-281 Oktay Akbaş, Serap Nur Canoğlu, Mustafa Ceylan Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: Eğitsel Kısa Film ve Video Yarışmasına İlişkin Bir Değerlendirme Rethinking of Instructional Short Movies and Videos: An Evaluation the Instructional Short Movie and Video Competition …..…………………………... 282-296 Editörden Değerli okurlarımız; Kuramsal Eğitimbilim Dergisi'nin 2015 Nisan sayısında Amerika Birleşik Devletleri'nden ve ülkemizdeki farklı üniversitelerden akademisyenler tarafından hazırlanan alan eğitimi ve eğitim bilimleri alanına yönelik yedi makaleyi siz değerli okurlarımıza sunuyoruz. Bu sayımızda yayımlanan, Janice J. Seabrooks-Blackmore, Karen B. Patterson, Kristine W. Webb ve Gwendolyn J. Williams tarafından yazılan "Expanding Communication in the Transition Process: Can Edublogs Help?", Alattin Ural tarafından yazılan "Matematik Özyeterlik Algısının Matematik Öğretmeye Yönelik Kaygıya Etkisi", Ali İhsan Boran, Kübra Açıkgül ve Mustafa Serdar Köksal tarafından yazılan "Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki Performansları ile IQ ve Matematik Başarıları Arasındaki İlişki", Süleyman Nihat Şad, Kübra Açıkgül ve Kenan Delican tarafından yazılan "Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgilerine (TPAB) İlişkin Yeterlilik Algıları", Aysel Ünal Sümen ve Gülten Şendur tarafından yazılan "Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde Hız Konusundaki Kavramsal Algılamalarında Örnek Olaya Dayalı Öğretimin Etkisinin Araştırılması", Tülay Şenel Çoruhlu ve Salih Çepni tarafından yazılan "“Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi” Ünitesinde Karşılaşılan Öğretmen Problemleri ve Yanılgıları: Bir Özel Durum Çalışması", Oktay Akbaş, Serap Nur Canoğlu ve Mustafa Ceylan tarafından yazılan "Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: Eğitsel Kısa Film ve Video Yarışmasına İlişkin Bir Değerlendirme" başlıklı makalelerin literatüre katkı sağlamasını umuyoruz. Bu sayımızın oluşmasında da emeği geçen değerli yayın kurulumuza, hakemlerimize ve yazarlarımıza teşekkürü borç biliyoruz. 2015 Temmuz sayımızda buluşmak dileğiyle… Doç. Dr. Murat PEKER Afyon Kocatepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 8(2), 153-172, Nisan 2015 Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172, April 2015 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.8989 Expanding Communication in the Transition Process: Can Edublogs Help? Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE* Karen B. PATTERSON** Kristine W. WEBB*** Gwendolyn J. WILLIAMS **** Received: 01 October 2014 Accepted: 22 January 2015 ABSTRACT: This exploratory study examined the introduction and use of Edublogs as a collaborative communication tool in three university graduate courses to enhance the development of transition plans for students with disabilities. Participants were enrolled in one of three courses that addressed Transition and Legal Issues in Special Education. Pre-and-post surveys were given to determine participants’ knowledge, feelings, and experiences with the use of Edublogs, as well as their attitudes before and after the introduction and use of Edublogs. Results indicated that participants’ attitudes varied minimally; however, post-survey comments revealed more familiarity and comfort with the use of this Web 2.0 technology in collaborating with students, colleagues and families to enhance participation in transition meetings for students with disabilities with minimal barriers related to time and location. Keywords: individualized transition plans, technology, family, edublogs, communication Introduction Along with other key pieces of education, the Individuals with Disabilities Education Act (IDEA, 2004)has shaped the ways in which we measure education. Indeed, IDEA has identified 20 indicators to assist school districts as they implement this legislation.Indicator 13 specifies the levels of involvement by students with disabilities along with their families’ participation in the transition planning process. To increase student and family engagement required by Indicator 13, the National Secondary Transition Technical Assistance Center (NSTTAC)has developed a checklist that guides states through the development of quality transition plans related to Indicator 13. During NSTTAC’s Annual State Planning Institutes, state transition planning teams examine their state plans and develop goals and action plans for improvement. The areas the teams address are based on the Taxonomy for Transition Programming, which include: Student-focused planning; Student Development; Family Involvement; Program Structure; and Interagency Collaboration (Kohler, 1996). Teams report high percentages of districts in compliance with I-13 using NSTTAC’s I-13 Checklist in their efforts to include families, students, and stakeholders into the planning process; * PhD, University of North Florida, College of Education and Humans Services, Jacksonville, Florida, USA, [email protected] ** Corresponding Author: Assoc. Prof. Dr., University of North Florida, College of Education and Humans Services, Jacksonville, Florida, USA, [email protected] *** PhD, University of North Florida, College of Education and Humans Services, Jacksonville, Florida, USA, [email protected] **** PhD, Jackson State University, College of Education and Human Development , Jackson, Mississippi, USA, [email protected] Copyright © 2015 by AKU ISSN: 1308-1659 154 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS however, quality of participation and involvement is not a part of their reports (Melton, 2011; Florida Department of Education, 2011; Texas Education Agency, 2012). Although significant progress has been made in special education over the last 30 years, numerous studies have reported that this progress has been marked by inconsistent outcomes for students with disabilities (e. g., Newman, Wagner, Cameto, & Knokey, 2009; Wagner, Newman, Cameto, Garza, & Levine, 2005). Different outcomes are noted for children with disabilities with respect to gender, race/ethnicity, language, socioeconomic background, cultural identity and geographical location (Flexer, Daviso, Baer, Queen, & Meindl, 2011; Sitlington, Neubert, & Clark, 2010). Given the increased numbers of diverse students with disabilities who receive services and the wide ranges of their families’ needs, school and agency personnel must be equipped to meet these varied and complex needs. For example, students with disabilities who come to school from a different country, may be overwhelmed with a new environment, may have limited or no English language, or may come from homes or communities with limited economic and human resources. Therefore, varied and innovative communication options need to be embraced and nurtured to promote and ensure more student and family voice in developing transition plans that could assist in minimizing the gaps inpost school outcomes of students with disabilities and their peers without disabilities (Cobb, Lipscomb, Wolgemuth, & Schulte, 2013). Teachers’ sensitivity to the impact of diversity,can be involved in and help sustain meaningful collaborative communication between schools, families, and other service agencies(Sitlington, Neubert, & Clark, 2010). Many educators may be concerned about their inability to maintain ongoing communication with parents of children with disabilities. Some contribute this disconnect to parents’ lack of concern about their child’s education (Patterson, Krudwig, & Webb, 2009; Webb & Krudwig, 2004). Schools often attempt communication with families during inappropriate times (Wandry & Pleet, 2004). For example, meetings are often scheduled at school settings during 8am-3pm, which is typically the same timeframe when the majority of parents are also working. Many parents express difficulty in getting off work for 30 minutes to one-hour meetings. The literature include a variety of alternative communication strategies that respect, acknowledge and adjust to meeting times that would meet both stakeholders’ and family needs, which are crucial in building connections that are at levels needed in order to build effective transition plans (Edutopia, 2011; Grant, 2011; Kang & Cho, 2014;.Ensuring quality education and transition services in future settings may require educators to take advantage of the innovations of current technologies. Web 2.0 technologies have had a major impact of how information is shared, created, and altered among consumers (Chai, Das, & Rao, 2011; Huber, 2010; Lai & Turban, 2008). These technologies include such tools as wikis, RSS (really simple syndication) feeds, podcasting, media sharing, or blogs. Social networking mediums that rely on 2.0 technology are growing and can be essential tools in assisting teachers and other transition stakeholders. Further, these mediums may have the capacity to enhance and © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Expanding Communication In Transition … 155 expand the collaborative process that will lead to the development of quality, transparent transition plans, and ultimately, more robust postsecondary results. A Blog is short hand for the word “weblog.” It is an online, chronological collection of personal commentary and links (EDUCAUSE Learning Initiative, 2005). Blogs that address a variety of educational topics are called Edublogs (Ray, 2006). Educators using Edublogs can strengthen skills in technology, model use of technology for students and families, and use the tool to serve as a medium for disseminating information (Liping & Yuen, 2011; Makri & Kynigos, 2007; Ray & Coulter, 2008; Yang, 2009). Edublogs can be beneficial tools for teachers because they are free, quick, easy to use, readily accessible, help to facilitate communication, highlight key information, promote higher levels of thinking, and are one of the most current social media technologies being used by a variety of audiences today. In addition, Ferdig and Trammell (2004) posits that Edublogs can be beneficial to students by: (a) helping them become subject-matter experts; (b) increasing their interest and ownership of learning; (c) giving them legitimate chances to participate in the learning environment; and (d) providing opportunities for diverse perspectives, both within and outside of the classroom. Advancements in technology have improved the academic and social support systems for individuals with disabilities and families. Therefore, it is important for educators and families to recognize that there are significant opportunities for the integration of instructional and educational technology in the education process (Skylar, 2008). Although students and families are fluent in some technology, they do not routinely use technology to seek information about students' progress (Becker, 2000; Cuban, Kirkpatrick, & Peck, 2001). Professional development work in informing and helping teachers feel comfortable with the use of technology like Edublogs could strengthen skills in technology, model use of technology for students and their families, and serve as a tool for information dissemination (Epler, 2009; Urbano & Villanueva, 2012). Therefore, to give graduate students in education further access to at least one of the Web 2.0 technologies, the authors introduced Edublogs to model technology use in teacher training programs in order to increase appropriate professional use in their classrooms (Hegwer-DiVita, 2000). Despite the abundance of research on effective practices of use of Edublogs, there are no studies that examine teacher and transition practitioners’ use of Edublogsto enhance transition planning. Perhaps teachers are most likely to utilize intervention strategies in their teaching practices if certain criteria are met. For example, Carnine (1997) suggests that, among other strategies and important considerations, it was important for interventions to be teacher-friendly. One reason teachers do not utilize research findings in their classrooms is that research is typically not presented in such a way that teachers can readily apply it (Carnine, 1995; 1997). In addition to being accessible and trustworthy, the research must exhibit "useability" if they are to be consistently applied by most teachers (Landrum, Cook, Tankersley, & Fitzgerald, 2007). Furthermore, when teachers read or hear about research findings that demonstrate useability, they can quickly recognize how these interventions or teaching © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 156 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS methods can apply to their classroom and students. The purpose of this study was to examine participants’ perception of use of Edublogs for sharing information about transition related issues to others. Our research questions were: (a) After being introduced to and using Edublogs, will participants’ attitudes related to using Edublogs in teaching and learning change?; and (b) After being introduced to and using Edublogs, will participants express a difference about their knowledge, feelings, and experiences with Edublogs for teaching and learning transition related issues? Method Participants Table 1 summarizes the demographics of the participants. Table 1 Descriptive Characteristic of Sample Demographic (N=33) Respondent Characteristics Race/Ethnicity African American Caucasian Hispanic Native American Other Gender Male Female Academic Status: Graduates Teaching Preschool Elementary Middle High Community Agency Other SE University N(%) SW University N(%) Total N(%) 1(3) 6(18) 0(0) 0(0) 2(6) 0(0) 22(67) 1(3) 1(3) 0(0) 1(3) 28(85) 1(3) 1(3) 2(6) 1(3) 9(27) 0(0) 23(70) 1(3) 32(97) All All All 0(0) 4(12) 0(0) 1(3) 4(12) 2(6) 3(10) 1(3) 3(9) 0(0) 0(0) 15(45) 3(10) 5(15) 3(9) 1(3) 4(12) 17(51) School Districts Urban 14(43) 0(0) 14(43) Rural 2(6) 10(30) 12(36) Other 0(0) 7(21) 7(21) Certification Areas (Social Work; Diagnostician; Special Education; School Psychology) Average Years of Experience (8 years) © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Expanding Communication In Transition … 157 Thirty-three (32 females, one male) graduate students from two universities participated in this study. Participants came from a range of professions and environments. Fifty-one percent (n=21) of participants worked in non-education settings (e.g, Tutoring, Homecare, Childcare). Thirty-seven percent (n=12) were teachers working in grades Pre-K through 12 in public school settings, while 12% (n=4) were professionals who worked in community agencies. Eighty-five percent reported they were White (n=28), 3% reported being, Hispanic, American Indian, Mestizo, and Garifuna (n=1), respectively. One university was located in the Southeast area of the United States. The other was located in the Southwest region of the country. Participants were enrolled in one of three courses: two were online and the other was face-to-face. The courses were related to Transition and Legal Issues in Special Education. Participants were majoring in the following areas: Special Education, Social Work, School Psychology, and Educational Diagnostician. Survey Part one of the survey requested demographic information from the participants, and asked them to respond to the following three questions: (a) Tell us what you know aboutEdublogs, (b) Tells us what you think about Edublogs, and (c) Tell us about your own experiences with Edublogs. The second part of the survey included a 15 multi-item, seven-point Likert scalewith 1=Strongly Disagree; 7=Strongly Agee. Participants were asked to rate how they felt between pairs of adjectives about the use and benefits of using Edublogs for teaching and learning. The adjective pairs were: essentialnonessential; familiar-unknown; useless-useful; important- unimportant; frustratingeasy to use; necessary-unnecessary; unproductive-productive; simple-complicated; inefficient-efficient; expanding-limiting; understandable-puzzling; worthless-valuable; confusing-clear; effective-ineffective; and time consuming-time saving. The adjective pairs were presented in seven reverse and eight non-reverse formats. Additionally, an optional comments section was included after the ratings. The survey was adapted from Liaw’s (2002) web attitude scale (WAS), which is a valid and reliable scale to measure individual's perceptions towards web self-efficacy, liking, usefulness and behavioral intention to use and learn the web. Procedure This was an exploratory study that used a pre/post survey with an audience of convenience with three graduate courses at two universities. The three instructors (who are also authors of this paper) collaborated via telephone and e-mail to determine the guidelines for implementing the Edublogs in their courses. An agreed upon grading rubric was developed that included the major components in which to evaluate the Edublog and degree of interactions. The instructors also agreed upon the topics and order of discussions. The instructors provided surveys to participants at the beginning and end of a sixteen-week semester. Prior to instruction and explanations about Edublogs, participants were given the pre-surveys. Surveys were directly given to participants who were in the face-to-face course, whereas participants in the online © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 158 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS courses received the surveys electronically via a learning management system (i.e., Blackboard, or university dedicated online system). During the first two weeks of the semester, instruction and demonstrations of how to create and use Edublogs were provided along with other course information. Each participant was responsible for creating an Edublog using www.blogger.com. Instructors paired the 33participants into groups of two, with the exception of one group of three. The grading rubric, in Table 2, was provided, along with instructions for communication of how the collaborative pairs were to interact over a period of 10 weeks. For example, participants had four required transition goal areas (Employment, Postsecondary Education, Vocational Education/Training, and Independent Living) as their focus areasfor each week of postings. Additionally, 6 more goal areas were included to provide more choice options, all of which are recognized as transition goal areas (IDEA, 2004). The selection order for the discussion topic for each Edublog was the participants’ choice. The weekly postings format was as follows: (a) a general overview of the posting (goal area and target audience); (b) a minimum of three information resources (e.g., book, video, and website); and (c) a brief description of each benefit of resource to individuals with disabilities. Once their information was posted, their partners had to make specific comments about the following: (a) their impressions of the resources; (b) what they liked most about the postings; and (c) how they might use the information as professionals. At the completion of each week, the instructors graded Edublog interactions and provided feedback of how to continue or enrich communication activities. For example, if one partner’s comment was “This is great!” the instructor would provide feedback that the partner needed to be more specific about the information presented. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Expanding Communication In Transition … 159 Table 2 Edublog Scoring Rubric CATEGORY 9-10 6-8 3-5 0-2 Makes use of font, Makes excellent use Makes good use of Use of font, color, color, graphics, of font, color, font, color, graphics, graphics, effects etc. effects, etc. but 1. Look graphics, effects, effects, etc. to but these often occasionally these etc. to enhance the enhance to distract from the detract from the presentation. presentation. presentation content. presentation content. 2. Postsecondary Clearly covers more Clearly covers three Clearly covers two Clearly covers one than three transition goal areas transition goal areas transition goal area Goal Areas goal areas There are three or There are two links 3. Number of There is one link per Not all goal areas more links per per transition goal transition goal area. have links. Links transition goal area area The linked sites are Most linked sites are Some linked sites are Few linked sites are well designed, well designed, well designed, well designed, 4. Quality of educationally sound, educationally sound, educationally sound, educationally sound, and appropriate for and appropriate for Links and appropriate for and appropriate for the intended the intended the intended audience the intended audience audience audience 5. Alignment There is clear There is clear There is clear There is clear Between connection between connection between connection between connection between most links and their some links and their few links and their Links Goal all links and their transition goal area. transition goal area transition goal area transition goal area Areas All transition goal Most transition goal Some transition goal Few transition goal areas are clearly areas are clearly areas are clearly areas are clearly 6. Writing defined and defined and defined and explained defined and explained explained to target explained to target to target audience. to target audience. audience. audience. All postings are free Most postings are Some postings are Few postings are free of grammar, free of grammar, free of grammar, of grammar, 7. Grammar and punctuation, punctuation, punctuation, spelling, punctuation, spelling, More spelling, and spelling, and and mechanical and mechanical mechanical errors. mechanical errors. errors. errors. Uses headings or Content is well bulleted lists to There was no clear or Content is logically 8. Organization organized using organize, but the logical organizational headings or bulleted organized for the overall organization structure, just lots of lists to group related most part. of topics appears links. material. flawed. There are at least 10 There are less than postings that are 10 postings that are Posts are short in Posts are short in 9. Original related to goal areas related to goal areas length and offer no length and offer little and each prompts and each prompts further insight into Posting insight into the topic further discussion of further discussion of the topic each topic topic Expresses opinions Expresses opinions and ideas in a clear and ideas in a clear Unclear connection to Does not express and concise manner and concise manner categories evidenced opinions or ideas 10. Comments with obvious with obvious in minimal expression clearly; no connection connection to each connection to some of opinions or ideas to categories topic category topic categories © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 160 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS Data Analyses We used inferential analyses to address the first research question in which we investigated if there would be a difference in the participants’ attitudes toward using Edublogs in teaching and learning related to transition following the 10-week period of intervention. Researchers cleared and reviewed data for coding errors and checked for statistical assumptions with respect to skewness and distribution. Analysis of the assumptions indicated that data were not normally distributed. Therefore, nonparametric tests were used. Non-parametric tests require no assumptions about the distribution of scores and involve rank ordering to minimize the possible effects of outliers; and differences in the sample size between the groups can be accommodated (Pagano, 2013). From the series of possible nonparametric tests, the analyses will characterize significant via the Mann-Whitney test. This non-parametric test was chosen because of the small sample size and the independence of the respective variables. The Mann-Whitney’s level of significance is for p <.05, with the two-tailed test. Therefore, a series of Mann-Whitney tests and Chi-Square analyses were used to compare pre-and post-responses of the fifteen multi-item variables. Qualitative analyses were used for the second research question inquiring if there would be a difference in what participants expressed about their knowledge, feelings, and experiences with Edublogs before and after developing transition Edublogs. Participants’ responses related to the three areas of this research question were grouped, and then examined for commonalities in each area. Conventional content analysis was used to generate categories of responses. Content analysis involves subjectively interpreting text by classifying, coding, and identifying themes (Hsieh & Shannon, 2005). An inductive approach to data analysis was employed, such that no preconceived theories were imposed on the data; rather, we attended to the themes that emerged from the data. We used the method of open-coding to identify statements related to Edublogs. This process yielded 77 total statements or phrases reflecting a variety of knowledge, thoughts, and experiences of the 33 participants from both preand post-surveys. More specifically, 35 statements were noted in the pre-survey and 42 statements were in the post-survey. Using the process of constant comparison, the statements from pre-and-post surveys were categorized by grouping together similar statements and phrases into themes, respectively. Categories were examined in relation to each other, resulting in a hierarchical structure. We reached a consensus about the codes and themes, and collaborated to reduce the data into the final categories. Results The analysis and results are organized by research question, followed by discussion. Research Question 1: After being introduced to and using Edublogs, will participants’ attitudes related to using Edublogs in teaching and learning change? © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Expanding Communication In Transition … 161 Table 3 Results for Mann-Whitney U-Tests for Variable of Interest Variables Pre-Median Post -Median U p-value Time-saving – Time-Consuming 4 5 547.50 .0001* Easy-to-Use - Frustrating 4 3 372.50 .9641 Effective – Ineffective 3 3 427.00 .5356 Clear - Confusing 4 3 372.00 .2922 Understandable - Puzzling 2 4 310.50 .0735 Productive - Unproductive 3 3.5 439.50 .4213 Important - Unimportant 4 3 411.50 .3058 Useful - Useless 4 3.5 415.00 .9007 Familiar - Unknown 6 3.5 306.00 .0044* Expanding - Limiting 4 3 339.50 .3582 Efficient - Inefficient 4 3 397.00 .7273 Necessary - Unnecessary 4 4 463.00 .7722 Simple - Complicated 4 3 316.50 .1069 Valuable -Worthless 4 3 426.50 .6553 Essential - Nonessential 4 4 437.00 .7165 Note†= Based on 7-point Likert 1 “strongly agree” to 7 “strongly disagree” *P-value < .05 Comparisons between pre-and post-responses related to participants’ feelings about their use of Edublogs for teaching and learning yielded two significant variable pairs. Non-parametric tests of significance (Mann-Whitney U, p <.05, two-tailed) were used to test for differences. Of the 15 multi-item pairs, Time consuming-Time saving (Table 3) was found to be significant at the .05 level with median response ratings for pre (M=4) and post (M=5); U (547.50), p=.0001. This indicated participants recognized that the use of Edublogs was a time consuming tool when used to communicate teaching and learning ideas with peers. Familiar-Unknown was also found significant with median response ratings for pre (M=6) and post (M=3.5); U (306.00), p=.0044. The results indicated participants felt more familiar with the use of Edublogs as an effective tool for communicating teaching and learning ideas to peers after the 10-week intervention period. This analysis also revealed that there is not enough evidence at the .05 level of significance to determine if participants’ feelings changed after the 10-week intervention period, with respect to the other 13 variable pairs. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 162 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS Research Question 2: After being introduced to and using Edublogs, will participants express a difference about their knowledge, feelings, and experiences with Edublogs for teaching and learning transition related issues? The analyses of data of pre-and post-surveys revealed a range of themes related the participants’ knowledge, thoughts, and experiences of their use of Edublogs. Pre-Knowledge. The emerging themes were: (a) little to no knowledge about Edublogs; (b) Edublogs as a communication resource among professionals and families; (c) Edublogs as an instructional tool for teachers; and (d) Edublogs are similar to Facebook where individuals can update others of events. Post-Knowledge. The major theme from this category was that Edublogs was an effective communication resource to use among students, parents, and other professionals. This was consistent with one of the pre-survey themes. Therefore, indicating little change occurred in participants’ knowledge about Edublogs after having an experience in creating and maintaining one. Pre-Thoughts. The following three themes emerged from this category: (a) communication tool for support and feedback; (b) excited for innovation; and (c) collaboration between practitioners and families. Post-Thoughts. The following three themes emerged from this category: (1) communication tool with others between school and home; (2) localized information for a variety of stakeholders; (3) tool for sharing resources. After developing and using an Edublog, participants’ thoughts about its use for teaching and learning still saw it as viable tool for communicating among several professionals and families. However, the participants’ familiarity with Edublogs helped them to see how this form of communication could occur in a place of convenience for sharing. Pre-Experiences. The only emerging theme was that participants had no experience with the use of Edublogs. Post-Experiences. Three emerging themes from this category were: (1) challenging to use at the onset; (2) Edublogs provided an awareness of resources; and (3) working with partners was challenging. These themes vary greatly from the presurvey’s major theme, which was no experience with the use of Edublogs. After participants developed and maintained an Edublog, they were now in a position to provide details on what that experience entailed. Discussion and Conclusion Discussion The current study examined the teaching and use of Edublogs as a collaborative communication tool to enhance the development of transition plans for students with disabilities and the impact on the participants’ knowledge, thoughts, experiences, and attitudes over a 10-week period. Analysis revealed few significant differences between pre-and post-survey results. Out of the 15-multi-item pairs, only two pairs were significant at .05 level when examining pre-and post-results (i.e., Time consuming-Time © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Expanding Communication In Transition … 163 saving; Familiar-Unknown). As novices to the content about transition and lack of experience about the use of Edublogs, participants were learning while being evaluated on the application of content and use of technology. Therefore, their feelings of use were possibly unchanged because the structure of the course and the concept of blogging for teaching and learning may have been too nebulous for participants to clearly differentiate. Of the 15 multi-item pairs, participants could probably better relate to familiarity and time issues than they could with perhaps value or effectiveness of a communication tool like the Edublog. For example, in relation to familiarity, participants noted: “I had never heard of edublogs before. It was a new concept to me. Now I know they are a source of communication that can be used for classes all over the nation.” “After having a little bit of experience with edublogs, I think that they have a vital place in modern education. Since I teach in a high school setting this mode of communication will be beneficial for my classes. My students already know more about blogging than I do and using that knowledge to increase their learning only makes sense.” “I had a hard time getting familiar with edublogs, but once I got the hang of it I thought that it was fairly simple to use...Overall, I had a good experience with the edublogs.” “This is the first time I used edublogs. I actually am using in another online class as well. So going into this course I knew nothing about Edublogs.” “It took a while for me to get used to the format and adding information but after a few postings I got the hang of it and enjoyed it. It was nice to see and read information posted by other people and gain more knowledge and resources.” The Time consuming-Time saving item pair was a significant variable in this study. Perhaps time-consuming may be a factor of the participants’ inexperience with Edublogs. In other words, if participants are proficient at searching the web for appropriate topical resources to include in an Edublog, then it is more likely that less time would have been used to complete the weekly tasks. Participants’ conveyed sentiments to this effect are in the following quotes: “My only experiences with edudblogs have been through this course. At times it seemed like busy work, but I say I did get knowledge out of them, am now more skilled at putting information into a format that the general public can understand.” “I thought building up your own Edublog page would be hard, but I turned out to be mistaken. At the beginning I was a little confused and overwhelmed with the different options and commands available, but with time, I got to know what everything was, and it just made my life easier. I personally enjoyed creating my edublog; the part of finding what exactly I wanted to post, was a © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 164 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS little hard since there were so many sources and links for each option, but once I got that out of the way, I truly enjoyed finding right and adequate drawings or cartoon that would enhance my posting.” “There’s so much blogging going on I personally don’t have the time or inclination to wade through too many of them. It may be effective if you have a targeted audience (i.e., a teacher communicating with students and parents).” When examining pre- and post-responses addressing the three questions about Edublogs on the second part of the survey, participants’ statements in post-surveys were more specific about usefulness and uniqueness of the Edublogs. After the Edublog experience, participants were able to provide more practical insight about the extent to which Edublogs could be used, as indicated in the following: “Looking at other blogs gives you great ideas that provide us with information to help us better ourselves as teachers and as individuals who are working with people who have needs that may be different than our own. I think that this was a great assignment and should be used in other classes that are online.” “Edublog helped me learn a lot about technology and how much information I truly have at my fingertips! It helped me express & advocate in a way I had not before and felt like a true contributor to the body of knowledge out there and breaking barriers.” “I thoroughly enjoyed preparing my blog and reading the blogs of others. I think it is an OUTSTANDING method to use as an activity to create interest and understanding of any subject/topic. Self-discovery learning is what edublogs is all about.” Before being introduced to the use of Edublogs, participants had little to no knowledge of their use. Once being introduced as a major course assignment, feelings and perceptions were bound to change. In other words, using blogs in the social media, similar to other Web 2.0 (Facebook, twitter) technologies is a voluntary and often enjoyable activity. However, in a structured course setting, with grade and time constraints, participants’ communication was prescribed and perhaps more limiting than they were accustomed to experiencing. Perhaps this is evidenced by the following comments from participants: “This was my first experience with an edublog and I found it quite annoying. I would hope that an edublog that I created would be able to have the flexibility for me to blog about topics that I am passionate about.” “I think weblogs are great but under the circumstances we had to do it, I found it time consuming and frustrating due the work overload from different courses.” “Although I found it challenging to find the necessary time to attempt the requirements for this part of my course, the information I learned about and through using the edublog format has been extremely educational. I can’t wait to gain permission to use it in my classroom!! Thank you for providing an © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Expanding Communication In Transition … 165 opportunity to experience edublog!! I probably would never have tried it if it had not been a requirement for this course.” The purpose of this study was to introduce the use of Edublogs and to examine participants’ perceptions of the Edublog use for communicating transition related information. The introduction of an Edublog as an intervention was important because the authors wanted to expand the communication tools that teachers and other professionals could use to collaborate. Collaborating with peers allowed students to practice in a safe environment and offered ways in which they could determine the benefits of including an ongoing dialogue with consumers about transition issues. Many Web 2.0 technologies are used primarily in social contexts that are also applicable in other settings. Because of the flexibility of this tool, it provides a diverse platform for enhancing professional skills and communication among teachers, families, and other professional. Our desire was to introduce a practical, inexpensive, and easy to use communication tool that participants could experience. Furthermore, participants could exit this process with the knowledge and skills necessary to use a tool that is readily available that could offset barriers with time and space for meetings and meaningful interactions. Therefore, it was important in this study for participants to experience the process of using Edublog (as both a professional and a consumer) so that they could determine the benefits and appropriateness of using this method in their future teaching and professional settings. Landrum, et al., (2007) suggested one of the most significant challenges in special education appears to be finding ways to increase the frequency with which teachers use research-based teaching techniques. Landrum and colleagues emphasized teachers need to believe they can implement research supported practices into their classrooms. Furthermore, if teachers do not deem research relevant to their own classrooms and students, or cannot readily envision how to apply research-supported practices, there is little or no chance that they will use such techniques, regardless of how effective research has demonstrated them to be. The experience, although tedious for participants, was generally a beneficial learning opportunity of how to use a tool like Edublogs, beyond the social media. Cook, Garside, Levinson, Dupras, &Montori (2010) emphasized that the different approaches available by web based learning (WBL) permit the creative application of online learning for many objectives, contexts and learners. In addition, educators and researchers cannot treat WBL as a single entity or as a panacea. Instead, careful attention must be given to the needs of learners and the learning context in question as they decide whether to use this medium, other media or a combination. In the case of the present study, the emphasis was on creating and using a collaborative tool that would be accessible to a large variety of professionals and family members. Limitations A limitation of the current study was the use of an audience of convenience. Participants were enrolled in one of three required courses from two different universities. Another limitation was that the Edublog intervention was one of several course assignments during a sixteen-week period. Participants were required to use and © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 166 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS implement blogging as a course assignment, when this type of communication is usually voluntary and involves free-flowing opinions. Instead, participants were held to specific grading guidelines and timeframes to complete weekly postings. Furthermore, the technology proficiency level of participants’ skills were assumed and not measured. Therefore, if one is going to use Edublogs, or other Web 2.0 tools, as a means of instruction, instructors would want to ensure that the use, or command of the technology does not interfere with the participants’ ability to complete the required assignment. Conclusion This study investigated the use of Edublogs and examined participants’ perceptions of its use for communicating transition related information to families. According to the findings of this study and related literature (Ferdig & Trammell, 2004) Edublogs can be beneficial to students by providing legitimate chances to participate in the learning environment, and by providing opportunities for diverse perspectives, both within and outside of the classroom. The experience was generally a beneficial learning opportunity for participants on how to use a tool like Edublogs, beyond the social media, to increase communication with parents and stakeholders about important matters related transition related issues for students with disabilities. If teachers can increase communication with parents about important and relevant issues like transition, it is most likely that they could also increase the opportunities for positive outcomes for student success. Future research in this area is needed to examine collaborative interactions between teachers, families and other professionals actually using Edublogs for transition plan development for students with disabilities. An in-depth investigation of the impact this form of communication would have on the quality of participation of students’ with disabilities and their families in the transition process compared to state, or national created checklists. Of utmost importance would be examining if this type of collaboration among stakeholders could yield evidence of improved students’ post school outcomes over time. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Expanding Communication In Transition … 167 Geçiş Sürecinde İletişimi Artırmak: Edublog’lar Yardımcı Olabilir mi? Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE* Karen B. PATTERSON** Kristine W. WEBB*** Gwendolyn J. WILLIAMS **** Makale Gönderme Tarihi: 01 Ekim 2014 Makale Kabul Tarihi: 22 Ocak 2015 ÖZET: Bu keşfedici çalışma engelli öğrenciler için geçiş planlarının gelişimini güçlendirmek için üç üniversitedeki lisansüstü derslerde Edublog’ları iş birlikçi bir iletişim aracı olarak kullanımını ve tanıtımını incelemiştir. Katılımcılar Özel Eğitim’de Geçiş ve Yasal Meselelere değinen üç dersten birine kayıtlıdırlar. Katılımcıların Edubloglar hakkında bilgi, düşünce ve deneyimlerini belirlemek aynı zamanda Edublogların kullanımı ve tanıtımı öncesinde ve sonrasındaki tutumlarını belirlemek üzere ön-test ve son-test verilmiştir. Sonuçlar katılımcıların tutumlarının minimum düzeyde değiştiğini göstermiştir. Buna rağmen, Web 2.0 teknolojisine aşinalık ve kullanımdaki rahatlık öğrencilerle, iş arkadaşlarıyla ve ailelerle iş birliği içerisinde çalışarak zaman ve mekan kısıtlaması olmaksızın engelli öğrenciler için geçiş toplantılarındaki katılımı artırmaktadır. Anahtar sözcükler: kişiselleştirilmiş geçiş planları, teknoloji, aile, edublog, iletişim. Geniş Özet Amaç ve Önem: Birçok gelişmiş ülke okullardaki engelli çocukları desteklemek için yol haritaları belirlemiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin engelli öğrencileri destekleme yollarından bir tanesi özel eğitim alan her bir engelli öğrencinin 16 yaşına kadar kişiselleştirilmiş bir geçiş planına (KGP) sahip olmasının zorunlu kılınmasıdır. KGP’nin rolü istihdamda, eğitimde, meslek eğitiminde ya da her nerede özgür yaşama becerileri bulunuyorsa orada yetişkinler olarak okuldan bir sonraki okul rolüne olanak tanımak için öğrencilerin akademik ve işlevsel başarılarını artırmaya odaklıdır. Bu dayatmaya bağlı kalarak, engelli öğrenciler ve onların aileleri bu planın gelişiminde okul ve bu alandaki profesyonellerle iş birliği içerisinde çalışacak kritik takım üyeleridir. Tesadüfen bazı çalışmalar okul ve ev arasındaki iş birliğinin çalışmak zorunda olan aileler için uygun olmayan zamanlarda toplantı ayarlamaya çalışan okul personelinin bu isteğiyle kesintiye uğramaktadır. Bu yüzden KGP’nin gelişiminde öğrenci aile işbirliğini teminat altına alacak iletişim kurmak için ve birlikte çalışmak için alternatif ve yenilikçi yollar araştırılmaktadır. Bu keşfedici çalışmanın amacı lisansüstü öğrencilerin engelli öğrencilerin ihtiyaçlarına hitap eden geçişle alakalı meseleler hakkında bilgi paylaşımı konusunda Edublogların kullanım algısını incelemektir. Özellikle katılımcılara zaman ve mekân sınırı tanımaksızın ev, okul ve topluluk arasındaki iletişimi güçlendirmek için kullanılabilecek yenilikçi ve işbirlikçi bir aracı * Dr., University of North Florida, College of Education and Humans Services, Jacksonville, Florida, ABD, [email protected] ** Sorumlu Yazar: Doç. Dr., University of North Florida, College of Education and Humans Services, Jacksonville, Florida, ABD, [email protected] *** Dr., University of North Florida, College of Education and Humans Services, Jacksonville, Florida, ABD, [email protected] **** Dr., Jackson State University, College of Education and Human Development , Jackson, Mississippi, ABD, [email protected] © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 168 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS tanıtmak asıl amaçtır. Edubloglar gibi Web 2.0 araçlarının bilgi paylaşımını nasıl artırdığını anlatarak ve örnek göstererek geleceğin özel eğitim öğretmenlerinin ve diğer profesyonellerin rollerini gerçekleştirmede bu ve bunun gibi seçenekleri göz önünde bulunduracağını umut ediyoruz. Öğretmen yetiştirme programları lisanüstü öğrencilerin profesyonel davranışlarını etkileyecek yenilikçi ve delile dayanan uygulamaları öğrenmek ve keşfetmek için verimli bir zemin hazırlar. Öğretmenler ve diğer okul çalışanları araştırmayı kendi ortamlarına uyarlarlarsa ve böylesine deneyime dayalı araştırma destekli uygulamaları nasıl uygulamaları konusunda vizyon geliştirirlerse, gelecekte bu tekniklerini sınıflarında uygulamaları oldukça olasıdır. Yöntem: Bu ön-test ve son-test araştırması 33 lisansüstü öğrencinin Edublogların gelmişle alakalı meselelerde bilgi paylaşımı adına kullanımı hakkında algılarını araştırmaktadır. Bu anlamda katılımcıların Edublogların kullanımı hakkında 10 haftalık bir öğretim almadan önce ve aldıktan sonraki algıları arasındaki farkların tespit edilmesi için karma yöntem yaklaşımı kullanılmıştır. Katılımcılar iki bölümden oluşan bir ölçeği yanıtladılar. İlk bölüm öğrencilerin Edubloglara ilişkin bilgi, düşünce ve deneyimlerini araştırdı. İkinci bölüm katılımcıların Edublogları kullanmanın yararları hakkında tutumlarını değerlendirdikleri 15 madde ve 7’li Likert ölçeğinden oluşmaktaydı. Araştırma soruları ise şu şekildeydi: (a) Edubloglar tanıtıldıktan ve kullanıldıktan sonra katılımcıların Edublogların öğretimde ve öğrenmedeki tutumları değişecek miydi?; ve (b) Edubloglar tanıtıldıktan ve kullanıldıktan sonra katılımcıların öğretme ve öğrenme geçişi alakalı meselelerde Edubloglara ilişkin bilgi, düşünce ve deneyimleriyle ilgili bir farklılık belirtecekler miydi? İlk araştırma sorusu için, veriler SPSS 12.0 kullanarak analiz edildi. İkinci araştırma sorusu için, sonuçlar ana temalar yoluyla rapor haline getirildi. Bulgular: Bulgular Edublogların kullanımı ve kullanma zamanına ilişkin 15 çoktan seçmeli çift için iki anlamlı fark ortaya koydu. Buna ek olarak açık uçlu sorularla birçok yeni tema ortaya kondu. Temaların bir çoğu Edublogların diğer kişilerle iş birliği içerisinde çalışmak adına anlamlı bir araç olduğuna dair olumluydu. Tartışma ve Sonuç: Bu çalışma engelli öğrencilerin KGP’sinin gelişimini ilerletebilecek bilgiyi paylaşmak amacıyla iş birlikçi takımlar arasında kullanılabilir bir iletişim aracı olan Edublogların kullanımını ile alakalı ümit veren sonuçlar ortaya koymuştur. Bir çok Web 2.0 teknolojisinin esnek kullanımı sosyal medyanın dışında bağlamlarda da fayda sağlayabilir. Bu çalışmada bir Edublog, pratik, ucuz ve kolay olması sebebiyle lisansüstü öğrencilerin kullanması için okulu, aileyi ve toplumu bir araya getirmek için alternatif bir buluşma yeri olarak tanıtılmış ve kullanılmıştır. Bu çalışmada tanıtılmadan önce bu çalışmadaki katılımcıların bloglarla ilgili çok az ya da hiç bilgisi yoktu. Tanıtıldıktan sonra katılımcılar bu aracı aileler ve diğer okul personeliyle iletişim kurmak için uygulanabilir bir seçenek olarak görmüştür. Araştırmacılar bu aracın tanıtılmasını çok önemli bulmuştur. Çünkü bu yolla © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Expanding Communication In Transition … 169 katılımcılar bu aracın ya da geliştirilmiş KGP’lerle alakalı iletişimi sürdürmek için zaman ve mekân bariyerlerini minimize edecek benzerlerinin kullanımının uygunluğuna karar verebilecektir. Aileler ve profesyoneller arasındaki iletişim için alternatif yollar bulmanın temel esprisi engelli öğrencilerin okul sonrası başarılarının belirtilerini görmek olacaktır. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 170 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS References Becker, H. (2000). Who’s wired and who’s not: Children’s access to and use of computer technology. Children and Computer Technology, 10, 44-75.Available at: www.futureofchildren.org/usr_doc/vol10no2Art3.pdf. Carnine, D. (1995). Trustworthiness, useability, and accessibility of educational research. Journal of Behavioral Education,5, 251-258. Carnine, D. (1997). Bridging the research-to-practice gap. Exceptional Children, 63, 513-522. Chai, S., Das, S., &Rao, H. R. (2011). Factors affecting bloggers’ knowledge sharing: An investigation across gender. Journal of Management Information Systems, 28, 309-342. Cobb, R. B., Lipscomb, S., Wolgemuth, J., & Schulte, T. (2013). Improving post-high school outcomes for transition-age students with disabilities: An evidencereview. National Center for Education and Evaluation and Regional Assistance. Retrieved from http://eric.ed.gov/?id=ED544172 Cook, D., Garside, S., Levinson, A., Dupras, D., &Montori, V. (2010). What do wemean by web-based learning? A systematic review of the variability ofinterventions. Medical Education, 44(8), 765-774. doi:http://dx.doi.org/10.1111/j.1365-2923.2010.03723.x Cuban, L. Kirkpatrick, H. & Peck, C. (2001). High access and low use of technologies in high school classrooms: Explaining and apparent paradox. AmericanEducational Research Journal, 38, 813-34. EDUCAUSE Learning Intitiative. (2005). 7 things you should know about blogs. Retrieved from http://www.educause.edu/library/resources/7-things-you-shouldknow-about-blogs. Edutopia.org. (2011).Home to school connections guide: Tips, tech tools, and strategies. Retrieved from http://www.edutopia.org/home-to-school-connectionsresource-guide Epler, S. (2009). Another excellent http://staceyepler.edublogs.org/ edublog.org weblog. Retrieved from Ferdig, R. E. & Trammell, K. D. (2004).Content delivery in the “Blogosphere”, T.H.E. Journal, 31(7), 12-20. Flexer, R. W., Daviso, A. W., Baer, R. M., Queen, R. M., & Meindl, R. S. (2011). An epidemiological model of transition and postschool outcomes. Career Development for Exceptional Individuals, 34, 83-94. Florida Department of Education: Bureau of Exceptional Student Education and Services (2011). Florida’s Part B report: State annual performance report for 2011-2012. Retrieved from http://www.fldoe.org/ese/pdf/FFY-APRforOSEP.pdf. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Expanding Communication In Transition … 171 Grant, L. (2011). I’m a completely different person at home: Using digital technologies to connect learning between home and school. Journal of Computer Assisted Learning, 27, 292-302, doi: 10.1111/j.1365-2728.2011.00433.x Hegwer-DiVita, M. (2000).Modeling technology use in special education teacher training. In D. Willis et al. (Eds.), Proceedings of the Society for Information Technology & Teacher Education International Conference, 657-660. Chesapeake, VA: AACE. Hsieh, H., & Shannon, S. E. (2005). Three approaches to qualitative content analysis. Qualitative Health Research, 15, 1277-1288. Huber, C. (2010). Professional learning 2.0.Educational Leadership, 67(8), 41-46. Individuals With Disabilities Education Act (IDEA) of 2004, 20 U.S.C § 1400 H.R. 1350. Kang, Y., & Cho, J. (2014). Effective communication between parents and teachers using smartphone app. International Journal of Software Engineering and Its Application, 8, 181-192, doi: 10.14257ijseia.2014.8.1.16 Kohler, P. (1996). Taxonomy for transition programming.Linking research and practice. Champaign, IL: Transition Research Institute, University of Illinois. Lai, L. S., & Turban, E. (2008). Groups formation and operations in the Web 2.0 environment and social networks. Group DecisNegot, 17, 387-402.doi: 10.1007/s10726-008-9113-2 Landrum, T. J., Cook, B. G., Tankersley, M., & Fitzgerald, S. (2007). Teacher perceptions of the useability of intervention information from personal versus data-based. Education and Treatment of Children, 30(4),27-42. Liaw, S. (2002). An internet survey for perceptions of computers and the world wide web: Relationship, prediction, and difference, Computers in Human Behavior, 18, 17-35. Liping, D., & Yuen, A. (2011). Blogs in pre-service teacher education: Exploring the participation issue. Technology, Pedagogy & Education, 22, 339-356. Makri, K., & Kynigos, C. (2007). The role of blogs in studying the discourse and social practices of mathematics teachers. Educational Technology & Society, 10, 73-84. Melton, M. (2011).Indicator 13 over time: Three-year trend analysis for 13 Missouri districts. Jefferson City, MO: Missouri Department of Elementary & Secondary Education, Office of Special Education. Retrieved from http://dese.mo.gov/sites/default/files/motoptrendanalysisdec2011.pdf Newman, L., Wagner, M., Camteto, R., & Knokey, A. M. (2009).The post-high school outcomes of youth with disabilities up to 4 years after high school. A report of findings from the National Longitudinal Transition Study-2 (NLYS2).Menlo Park, CA: SRI International. Pagano, R. (2013). Understanding statistics in the behavioral sciences.(10th ed.). Belmont, CA: Wadsworth. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 172 Janice J. SEABROOKS-BLACKMORE, Karen B. PATTERSON, Kristine W. WEBB & Gwendolyn J. WILLIAMS Patterson, K. B., Krudwig, K., & Webb, K. (2009). Effects of family as faculty and case based instruction on teacher’s beliefs about family partnerships. Preventing School Failure, 54(1), 41-50. Ray, J. (2006). Welcome to blogsphere: The educational use of blogs (aka Edublogs). Kappa Delta Pi Record, 42, 175-177. Ray, B. B., & Coulter, G. A. (2008). Reflective practices among language arts teachers: The use of weblogs. Contemporary Issues in Technology and Teacher Education, 8, 6-26. Sitlington, P. Neubert, D., & Clark, G. (2010). Transition education and services for students with disabilities (5th ed.). Upper Saddle River, NJ: Pearson Education. Skylar, A. (2008). Assistive technology access and use: Considerations for culturally and linguistically diverse students and their families. Journal of Special Education Technology, 23(4), 47-52. Texas Education Agency. (2012). State improvement plan 2005-2012. Texas Education Agency, Division of Federal and State Education Policy. Retrieved from http://www.tea.state.tx.us/index2.aspx?id=2147497591 Urbano, R., & Villanueva, P. (June, 2012).The use of edublogs in university classroom: An educational experience. Paper presentation. The Future of Education International Conference, 2nd Edition, Florence, Italy Wagner, M., Newman, L., Cameto, R., Garza, N., & Levine, P. (2005).After high school: A first look at the postschool experiences of youth with disabilities. A report from the National Longitudinal Transition Study-2 (NLTS2).Menlo Park, CA: SRI International. Wandry, D., &Pleet, A. (2004). The role of families in secondary transition: A practitioner’s facilitation guide. Arlington, VA: Council for Exceptional Children. Webb, K. W., &Krudwig, K. (2004). Family as faculty: Phase II. Thresholds in Education, 30(2), 30-37. Yang, S. H. (2009). Using blogs to enhance critical reflection and community practice. Educational Technology & Society, 12, 11-21. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 153-172 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 8(2), 173-184, Nisan 2015 Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184, April 2015 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.9075 The Effect of Mathematics Self-Efficacy on Anxiety of Teaching Mathematics Alattin URAL* Received: 09 September 2014 Accepted: 06 February 2015 ABSTRACT: The aim of the study is to investigate the effect of mathematics self-efficacy belief on anxiety of teaching mathematics. The participants of the study consist of 42 mathematics teacher candidates in the Department of Mathematics Education, Faculty of Education. The scale of mathematics self-efficacy, developed by Umay (2001), and the scale of mathematics teaching anxiety, developed by Peker (2006), was enrolled as measurement tools. Pearson correlation was used for the correlation between teacher candidates’ average points from the both scales. The results revealed that there was a significant and negative correlation mathematics self-efficacy beliefs and anxiety of teaching mathematics. This result means that the students’ mathematics teaching anxiety decreases as their mathematics self-efficacy beliefs increase. On the other hand, it was seen that mathematics self-efficacy belief explains 35% of the variance in teaching mathematics anxiety. Besides, it was determined that mathematics teacher candidates’ mathematics teaching anxiety was at low level, and mathematics efficacy beliefs are at high level. Mathematics self-efficacy refers to the belief or perception that one is capable of organizing and executing the actions necessary to succeed at a given mathematical task. For this aim, their knowledge and abilities relating mathematical concepts and also their confidences about their mathematical abilities must be enhanced. Keywords: mathematics self-efficacy, anxiety of teaching mathematics, teacher candidates Extended Abstract Mathematics self-efficacy refers to the belief or perception that one is capable of organizing and executing the actions necessary to succeed at a given mathematical task. Mathematics teaching anxiety can be defined as pre- and in-service teachers’ feelings of tension and anxiety that occurs during teaching mathematical concepts, theories, and formulas or during problem solving. The symptoms of mathematics teaching anxiety can include extreme nervousness, the inability to concentrate, negative selftalk, being easily upset by noises, being unable to hear the students, and sweaty palms-to name just a few. Mathematics teaching anxiety appears at organizing the content, planing the time, determining teaching methods and learning activities (Ameen, Guffey & Jackson 2002; Huber & Ward, 1969). Teaching anxiety may result from difficulties in answering students’ questions (Ameen, Guffey & Jackson, 2002). Anxiety concerning teaching mathematics is a frequent fear of pre-service teachers. Similar problems are common among all the pre-service teachers including pre-service mathematics teachers. It may reflect real or perceived knowledge deficits in mathematics content as well as in mathematics teaching skills, and memories of past occurrences of mathematics failure or anxiety (Levine, 1993). That math teachers are expected to be well qualified about teaching math cause anxiety (Huber & Ward, 1969; Ameen et. al., 2002). Peker (2006) stated that there were several factors, such as content * Assist. Prof. Dr, Mehmet Akif Ersoy University, Burdur, Turkey, [email protected] Copyright © 2015 by AKU ISSN: 1308-1659 174 Alattin URAL knowledge, attitude towards mathematics, and self confidence related to both mathematics anxiety and mathematics teaching anxiety. Akinsola (2008) stated that teaching anxiety has negative correlation with ability of problem solving. Abstract discussions regarding mathematical concepts increased the teaching anxiety of the preservice primary teachers who had a high level of anxiety about teaching mathematics (Levine, 1996), but using manipulative materials, getting familiar with developing creative teaching strategies for mathematics teaching and learning reduced the teaching anxiety level of the pre-service primary school teachers (Levine, 1996; Vinson, 2001). Furthermore, Peker (2008) found that when the need for finding concrete examples for pre-service teachers’ teaching is increasing, the pre service teachers’ levels of anxiety about mathematics teaching are also increasing. As a result of the study by Peker (2009b), it was determined that the use of expanded microteaching reduced preservice teachers’ teaching anxiety about mathematics. Uusimaki and Nason (2004) reported that pre-service teachers’ negative beliefs and anxiety about mathematics have a powerful impact on the practice of teaching. Purpose and Significance: At the end of the review the literature about the factors affecting the anxiety of teaching mathematics, it was seen that mathematics self-efficacy has not been investigated in this context. Therefore, it is thought that the current research will contribute the concerning literature. The aim of the study is to investigate the effect of mathematics self-efficacy belief on anxiety of teaching mathematics. Methods: The participants of the study consist of 42 mathematics teacher candidates in the Department of Mathematics Education, Faculty of Education. The scale of mathematics self-efficacy, developed by Umay (2001), and the scale of mathematics teaching anxiety, developed by Peker (2006), were enrolled as measurement tools. Pearson correlation was used for the correlation between teacher candidates’ average points from the both scales. Results: The results revealed that there was a significant and negative correlation mathematics self-efficacy beliefs and anxiety of teaching mathematics. This result means that the students’ mathematics teaching anxiety decrease as their mathematics self-efficacy beliefs increases. On the other hand, it was seen that mathematics selfefficacy belief explains 35% of the variance in teaching mathematics anxiety. Besides, it was determined that mathematics teacher candidates’ mathematics teaching anxiety was at low level, and mathematics efficacy beliefs are at high level. Discussion and Conclusions: The factors in the scale of the Anxiety of Teaching Mathematics are “Content knowledge”, “self confidence”, “attitudes towards teaching mathematics”, “Pedagogical knowledge”. Also, the most affective factor that cause the Anxiety of Teaching Mathematics is content knowledge. On the other hand, the most © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 Matematik Öz-Yeterlik Algısının … 175 important factor that affect self-efficacy is individual experiences, performances as Bandura (1986) stated. Hackett and Betz (1989) defined mathematics self-efficacy as a situational or problem-specific assessment of an individual’s confidence in her or his ability to successfully perform or accomplish a particular mathematical task or problem. Therefore, the most important factor that affect mathematics self-efficacy is individual performances at mathematical works. There is no doubt that the most important factor affecting this performance is conceptual and procedural mathematical knowledge and also problem solving ability or briefly mathematical power of person. From this views; it is understandable that mathematics self-efficacy affects the anxiety of teaching mathematics at a significant level. In terms of the findings of the current research, it can be suggested with regard to education of the pre-service math teachers that the knowledge of math teacher candidates about mathematical concepts and operations, teaching methods, their abilities of problem solving must be enhanced to make their beliefs about mathematics self-efficacy. Thus, their anxiety of teaching mathematics will decrease. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 176 Alattin URAL Matematik Öz-yeterlik Algısının Matematik Öğretmeye Yönelik Kaygıya Etkisi Alattin URAL* Makale Gönderme Tarihi: 09 Eylül 2014 Makale Kabul Tarihi: 06 Şubat 2015 ÖZET: Bu çalışma matematik öz-yeterlik algısının, matematik öğretme kaygısına etkisini incelemek için yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini, bir devlet üniversitesinin matematik öğretmenliği bölümünde okumakta olan 42 son sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Öğretmen adaylarının matematik öz-yeterlik algılarını ölçmek için Umay (2001) tarafından geliştirilen ölçek ve matematik öğretmeye yönelik kaygılarını ölçmek için Peker (2006) tarafından geliştirilen ölçek kullanılmıştır. Öğretmen adaylarının öz-yeterlik algısı toplam puanları ortalamaları ile matematik öğretmeye yönelik kaygı toplam puanları ortalamaları arasındaki ilişkiye Pearson korelasyon ile bakılmış ve r = -0,59 bulunmuştur. Bu sonuç aralarında negatif yönlü ve orta kuvvetli bir ilişkinin varlığına işaret etmekte ve kaygıdaki değişimin %35’ ini açıklamaktadır. Bu ilişkinin p=.01 düzeyinde anlamlı olduğu belirlenmiştir. Bu durumda, matematik öz-yeterlik algısı ile matematik öğretmeye yönelik kaygı arasında negatif yönlü ve anlamlı bir ilişki söz konusudur. Diğer taraftan, öğretmen adaylarının matematik öğretmeye karşı kaygılarının düşük (2) ve matematik özyeterlik algılarının ise yüksek (4) olduğu tespit edilmiştir. Matematikte özyeterlilik bir kişinin matematikle ilgili görevleri başarıyla tamamlaması için kendi yeteneğine dair inançları şeklinde tanımlanır ve büyük ölçüde kişinin kendi geçmiş performanslarından etkilenir. Dolayısıyla, öğretmen adaylarının matematiksel kavramlar hakkında hem işlemsel hem kavramsal anlamda bilgi ve becerilerinin geliştirilmesi ve bunun yanında matematiksel görevleri yapabilecekleri noktasında kendilerine güvenlerinin artırılması gerekmektedir. Anahtar sözcükler: matematik özyeterlik algısı, matematik öğretme kaygısı, öğretmen adayları. Giriş Matematik kaygısı ile matematik öğretme kaygısı, aralarında ilişki olmakla beraber farklı kavramlardır. Matematik kaygısı, Richardson & Suinn (1972) tarafından “günlük hayatta ve akademik çalışmalarda sayıların kullanımını ve matematiksel problemlerin çözümünü engelleyen gerginlik ve kaygı duygusu” olarak tanımlanmaktadır. Gardner & Leak (1994) öğretme kaygısını; sınıf içi etkinliklerin hazırlığı ve uygulanmasını içeren öğretme süreciyle ilgili yaşanan kaygı olarak tanımlamaktadır. Levine (1993) matematik öğretme kaygısının, öğretmen adaylarının veya öğretmenlerin matematiksel kavram, teorem ve formülleri öğretirken ya da problem çözme sürecinde yaşadıkları gerginlik ve kaygı hisleri olarak tanımlanabileceğini belirtmiştir. Bu süreçte aşırı gerginlik, yoğunlaşamama, kendi kendine negatif konuşmalar, seslerden kolayca rahatsız olma, öğrencileri duyamama ve ellerin terlemesi gibi tepkiler görülmektedir. Matematik öğretme kaygısı, içeriği organize etmede, zamanı planlamada, öğretme yöntemlerini belirlemede, öğrenme aktivitelerini belirlemede kendini gösterir (Ameen, Guffey & Jackson 2002; Huber & Ward, 1969). Peker (2009a), öğretmen adayların sınıfta nasıl görünecekleri, ne yapacakları ve ne söyleyecekleri konusunda oldukça kaygı duyduklarını belirtmiştir. Matematik öğretme kaygısı ve matematik kaygısı, ilköğretimden yüksek öğretime kadar birçok öğrencinin matematik performansını ve öğrenme sürecini olumsuz etkilemektedir (örn., Bates, Latham & Kim, 2013; Peker & Ertekin, 2011; Sherman & Wither, 2003). Bu değişkenlerin ayrıca matematik öğretmen adaylarının * Yrd. Doç. Dr, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Burdur, [email protected] © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 Matematik Öz-Yeterlik Algısının … 177 öğrencilere matematik öğretme potansiyelleri üzerinde de büyük bir etkisi bulunmaktadır (Brown, Wetenskow & Moyer-Packenham, 2012; Bursal & Paznokas, 2006; Peker & Ertekin, 2011). Matematik öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygısına ve genel anlamda öğretmeye yönelik kaygıları üzerine çeşitli araştırmalar yapılmıştır (Akinsola, 2008; Austin, Wadlington & Bitner, 1992; Brady & Bowd, 2005; Gresham, 2007; Gresham, 2008; Levine, 1993; Levine, 1996; Liu, 2008; Malinsky, Ross, Pannells & McJunkin, 2006; Peker, 2006; Peker, 2008; Peker, 2009a; Peker, 2009b; Peker & Halat, 2008; Peker & Halat, 2009; Tooke & Lindstrom, 1998; Trujillo & Hadfield, 1999; Uusimaki & Nason, 2004; Vinson, 2001). Levine (1993; 1996) matematik öğretme kaygısının öğretmen adayları için sıkça karşılaşılan bir korku ve kaygı olduğunu belirtmiştir. Tooke & Lindstrom (1998), ilköğretim öğretmen adaylarının matematiğe karşı negatif tutumlarının olduğunu, matematiksel yeteneklerine pek güvenmediklerini ve yüksek matematik kaygısı taşıdıklarını belirtmiştir. Matematik kaygısını etkileyen faktörler üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Peker (2008), öğretmen adaylarının öğretme aktivitelerinde kullanmak için somut materyaller bulma gereksinimlerinin arttıkça, matematik öğretme kaygılarının da arttığını ifade etmiştir. Matematik öğretmenlerinden öğretebilme konusunda oldukça yeterli olmalarının beklenmesi de bir ölçüde kaygıya neden olmaktadır (Huber & Ward, 1969; Ameen et. al., 2002). Peker (2006), alan bilgisi, matematiğe ve matematik öğretmeye karşı tutum ve öz güvenin matematik ve matematik öğretme kaygısını etkilediğini bulmuştur. Araştırmalar matematiksel kavramlara yönelik teorik tartışmaların matematik öğretme kaygısı yüksek olan öğretmen adaylarının öğretmeye karşı kaygılarını daha da artırdığını göstermektedir. Öğretme kaygısı, ayrıca öğrencilerin sorularını yanıtlamaktaki zorluklardan da bir ölçüde kaynaklanmaktadır (Ameen et. al., 2002). Akinsola (2008), matematikte problem çözme becerilerindeki yetkinliğin öğretme endişesiyle ters ilişkili olduğunu belirtmiştir. Peker (2009a) tarafından yapılan bir çalışmada, öğrenme stillerinin matematik öğretme kaygısı üzerinde bir etkisinin olduğu belirlenmiştir. Bu kaygı ıraksak öğrenme stili olanlarda en yüksek, yakınsak olanlarda ise en düşük olmuştur. Öğretim stratejileri de matematik ya da matematik öğretimi üzerine öğretmen adaylarının kaygısını etkilemektedir (Levine, 1996; Harper & Daane, 1998; Vinson, 2001; Bursal & Paznokas, 2006; Gresham, 2007; Liu, 2008, Peker, 2009c). Madley ve Dorward (2011) tarafından yapılan çalışmada, matematik kaygısı ve matematik öğretme kaygısı arasında pozitif bir ilişki olduğu ortaya konmuştur. Aynı zamanda matematik başarısının artması ile matematik öğretme kaygısının azalması arasında da bir ilişkinin varlığı belirlenmiştir. Peker (2009b) tarafından yapılan çalışmada, genişletilmiş mikro öğretim uygulamalarının öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygılarını azalttığı belirlenmiştir. Peker (2006), öğretmen adaylarının manipülatif materyalleri kullanma, matematik öğretmeye yönelik yaratıcı öğretme stratejilerini geliştirme ve matematiksel kavramların öğretimine yönelik ders planı tasarlama konularında becerilerini artırmanın kaygı seviyelerini azalttığı belirlenmiştir. Benzer şekilde Sloan et al. (2002), manipülatif materyallerin kullanımının kaygıyı azalttığını bulmuştur. Vinson (2001), öğretmen © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 178 Alattin URAL adaylarına matematiksel kavram ve prosedürler somut bir yolla sunulduklarında anlamakta daha iyi olduklarını belirtmiştir. Uusimaki & Nason (2004), öğretmen adaylarının matematiğe karşı negatif inançları ve kaygılarının öğretme uygulamaları üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu belirtmiştir. Öğrencideki matematik kaygısı, öğretmendeki matematik öğretme kaygısıyla (Uusumaki & Nason, 2004) ilişkilidir. Vinson (2001), matematik kaygısı olan öğretmenlerin öğrencileri arasında matematik kaygısının erken gelişiminin hızlanmasına neden olabileceğini belirtmiştir. Dolayısıyla, matematik öğretmen adaylarının matematik öğretme konusunda kendilerini yeterli hissetmelerinin ve kabul edilebilir bir düzeyin üstünde kaygı duymamalarının sağlanması şüphesiz öğretmen yetiştirme sürecinin bir çıktısı olmalıdır. Bunun için yapılması gereken önemli işlerden biri de matematik öğretmen adaylarının matematiksel kavramlar ve işlemler üzerindeki bilgilerinin, problem çözme becerilerinin ve ayrıca matematik öğretim yöntemleri ve teknikleri konusunda bilgi ve becerilerinin yeterli hale getirilmesini sağlamaktır. Bandura (1986), öz yeterliliği; “insanların belirli performansları yapabilmesi için gerekli faaliyetleri organize edebilme ve uygulayabilmesi açısından kendi kapasiteleriyle ilgili ön görüşleri” şeklinde tanımlamıştır. Özyeterlilik, bireyin yapacağı seçeneklerini, ortaya koyacağı çabayı, zorluklara ne kadar süre dayanabileceğini ve kendini nasıl hissettiğini etkiler (Bandura, 2004). Özyeterliliğin kökeni; kişinin kendi geçmiş performansları, gözlenen modellerin deneyimlerinin tecrübe edilmesi, sözlü ikna ve psikolojik izlerdir (Bandura, 1986). Bireylerin hedeflerine ulaşmasında yeteneklerinin yanı sıra bu yeteneklerini kullanabilmeleri için inançları ve özyeterlilikleri de bulunmalıdır. Olumsuz deneyimler bireylerin kendi kapasitelerine inanmalarına engel olan önemli bir nedendir (Wood & Bandura, 1986). Özyeterlilik yüksek olduğunda: Daha yüksek hedefler belirlenir ve bunların gerçekleştirilmesi için daha çok bağlı olunur; Kompleks karar verme durumlarında daha etkili ve görev merkezli olunur; Davranışlar için yapıcı yol göstericiler sağlanır; Daha fazla denenir ve ısrarcı olunur; Gelecek için daha olumlu bir görüş açısına sahip olunur (Roediger III, Deutch, Scott, Polivy, Herman, 1996). Matematikte özyeterlilik bir kişinin matematikle ilgili görevleri başarıyla tamamlaması için kendi yeteneğine dair inançları şeklinde tanımlanır (Cooper & Robinson, 1991; Hackett & Betz, 1989; Pajares & Kranzler, 1995). Hackett & Betz’in (1989) araştırması, matematik performansı ve matematik özyeterlilik algısının ikisinin de matematiğe karşı tutumla ve matematikle ilgili önemli bir şeyi başarmaya çalışma çabası ile pozitif ve anlamlı pozitif bir korelasyonunun olduğunu göstermiştir. Randhawa, Beamer & Lundberg (1993) tarafından yapılan araştırmanın sonucunda matematik özyeterlilik algısının matematiğe karşı tutum ile matematik başarısı arasında bir arabulucu değişken olduğu ortaya konmuştur. Pajares & Kranzler (1995) matematik özyeterlilik algısının matematik kaygısı ve problem çözme performansı üzerinde güçlü bir etkisinin olduğunu rapor etmiştir. Cooper & Robinson (1991) tarafından yapılan geçerliliği yüksek bir çalışmada matematik özyeterlilik algısıyla matematik kaygısı ve matematik performansı arasında anlamlı bir ilişki olduğu belirtilmektedir. Bu ilişkinin © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 Matematik Öz-Yeterlik Algısının … 179 kabulü bireyin özyeterliğini geliştirmek için gerekenlerin neler olduğu konusunda soruları gündeme getirmektedir. Cooper & Robinson (1994) tarafından belirtilen ifadeyi matematik açısından söylersek, kişinin matematik özyeterlilik algısının artmasını sağlayabilen çevresel faktörlerin keşfedilmesi önemlidir. Betz & Hackett (1989), sosyal bilişsel teoriye göre matematik kaygısının kaynağının düşük matematik özyeterlilik algısı olduğu belirtmiştir. Cooper & Robinson (1991), 290 üniversite öğrencisinin matematik özyeterlilik inançları ile matematik kaygısı ve performansları arasındaki ilişkiyi açıklamak için yaptığı araştırmanın sonucunda matematik özyeterliliğin, matematik kaygısı ile negatif, matematik performansıyla pozitif bir korelasyonu olduğunu saptamıştır. Yapılan çalışmalar incelendiğinde, Matematik Özyeterlik Algısının etki ettiği alanlar arasında Matematik Öğretme Kaygısına rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu çalışmanın bu anlamda literatüre bir katkı sunacağı düşünülmektedir. Yöntem Araştırmanın örneklemini, bir devlet üniversitesinin Eğitim Fakültesinin Matematik Eğitimi Anabilim Dalı’nda öğrenim görmekte olan 42 son sınıf matematik öğretmen adayı oluşturmaktadır. Bu çalışmada, matematik öz-yeterlik algısının (bağımsız değişken), matematik öğretmeye yönelik kaygıya (bağımlı değişken) etkisini incelemek için yapılmıştır. “Deneklerin Matematik Özyeterlik Algısı Ölçeğinden aldıkları ortalama puanı ile Matematik Öğretme Kaygısı Ölçeğinden aldıkları ortalama puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” şeklindeki araştırma sorusuna yanıt aranmıştır. Öğretmen adaylarının bu iki ölçekten aldıkları ortalama puanlar arasındaki ilişkiye Pearson korelasyon ile bakılmıştır. Veri Toplama Araçları Öğretmen adaylarının matematik öz-yeterlik algılarını ölçmek için Umay (2001) tarafından geliştirilen 5-li likert tipi ölçek kullanılmıştır. 14 maddeden oluşan ölçeğin güvenirlik katsayısı α=.88 olarak hesaplanmıştır. Ölçeğin maddelerinin geçerlik katsayılarının ortancası .64 bulunmuş, bunun ölçeğin tümünün geçerliği konusunda bir ölçüt olarak kabul edilebileceği düşünülmüştür. Ölçek üç faktörden oluşmaktadır. Bunlar, 1. Matematik benlik algısı, 2. Matematik konularında davranışlarındaki farkındalık ve 3. Matematiği yaşam becerilerine dönüştürebilme olarak tanımlanmıştır. Matematik öğretmeye yönelik kaygılarını ölçmek için Peker (2006) tarafından geliştirilen 5-li likert tipi ölçek kullanılmıştır. Ölçeğin tamamının iç tutarlılık güvenirliligi (Cronbach Alpha) .91 olarak belirlenmiştir. Ölçek 4 faktörden oluşmaktadır. Bunlar kısaca: “alan bilgisi”, “özgüveni”, “matematik öğretmeye yönelik tutum”, “alan eğitimi bilgisi” şeklindedir. Toplam varyans içinde “alan bilgisi” faktörü % 35 ile en büyük varyans değerine sahiptir. Diğerleri %8.55, %6.57, %5.97 olarak tespit edilmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 180 Alattin URAL Araştırma öğretmen adaylarının çocuklardaki fiziksel istismar belirtilerine ilişkin farkındalık düzeylerini incelemeyi amaçladığından, araştırmada Fiziksel İstismar Belirtileri Değerlendirme Formu’nun yalnız birinci bölümü kullanılmıştır. Bulgular Öncelikle öğretmen adaylarının matematik öz-yeterlik ortalama puanları ile matematik öğretme kaygısı ortalama puanlarının eşleştirilmesiyle oluşan saçılım (dağılım) grafiği Şekil 1’ de verilmiştir. Şekil 1. Saçılım Grafiği Saçılma grafiği incelendiğinde; değişkenler arasında negatif bir ilişki olduğu görülmektedir. Bu durum, matematik özyeterlik algısına ait değerlerin artması durumunda matematik öğretme kaygısına ait değerlerin düşeceği anlamına gelmektedir. Bu iki değişken arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığı açısından tek yönlü olarak Pearson Korelasyon Katsayına bakılmış ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür [r=-0.59; p<0.01]. r değerinin 0.50-0.69 arasında olması orta düzeyde bir ilişki olduğunu belirtir. Buna göre matematik özyeterlik algısı yüksek olan öğrencilerin matematik öğretme kaygısının düşük olacağı söylenebilir. r değerinin karesi toplam bağımlı değişkendeki toplam varyansın oranı vermektedir. Bu durumda, matematik özyeterlik algısının, matematik kaygısındaki değişimin %35’ ini açıkladığı (nedeni olduğu) söylenebilir. Diğer taraftan, matematik öğretmen adaylarının matematik özyeterlik algısı ölçeğinden ve matematik öğretme kaygısı ölçeğinden aldıkları ortalama puanlar Tablo 1’ de verilmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 Matematik Öz-Yeterlik Algısının … 181 Tablo 1 Ortalama Puanlar N x Matematik Özyeterlik Algısı 42 3.997 12.4 Matematik Öğretme Kaygısı 42 1.924 13.1 ss Tablo incelendiğinde, matematik öğretmen adaylarının matematik özyeterlik algılarının ortalamasının yüksek ve matematik öğretmeye karşı kaygılarının ise düşük olduğu görülmektedir. Sonuç ve Tartışma Araştırmanın sonucunda, matematik öğretmen adaylarının matematik öz-yeterlik algısının, matematik öğretmeye yönelik kaygılarını anlamlı ve orta düzeyde etkilediği ve ayrıca, matematik kaygısındaki değişimin %35’ini açıkladığı belirlenmiştir. Matematik öğretme kaygı ölçeğindeki faktörler, “alan bilgisi”, “özgüven”, “matematik öğretmeye yönelik tutum”, “alan eğitimi bilgisi” şeklindedir. Ayrıca bu kaygıya neden olan en önemli faktör de alan bilgisidir. Diğer taraftan, özyeterlik algısını etkileyen faktörlerden en önemlisi Bandura (1986)’nın ifade ettiği gibi kişinin kendi geçmiş performanslarıdır. Dolayısıyla, Matematik Özyeterlik Algısını belirleyen en önemli faktör kişinin geçmiş matematiksel görevlerindeki performansıdır. Şüphesiz bu performansı etkileyen en önemli unsur da kişinin matematiksel kavram ve işlem bilgisi ayrıca problem çözme becerisi kısaca matematiksel gücüdür. Bu açıdan bakıldığında; matematik öz-yeterlik algısının matematik öğretmeye karşı kaygının oluşumunda anlamlı derecede etkili olması anlaşılabilirdir. Diğer taraftan, matematik öğretmen adaylarının matematik özyeterlik algılarının yüksek ve matematik öğretmeye karşı kaygılarının ise düşük olduğu görülmüştür. Matematik öğretmenliği son sınıfında okuyan öğrencilerin matematiksel bilgilerinin iyi durumda olmasının doğal sonucu olarak matematik özyeterlik algılarının yüksek olması ve buna bağlı olarak da matematik öğretmeye karşı kaygılarının düşük olması beklenen bir durum olarak görülmektedir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 182 Alattin URAL Kaynakça Akinsola, M. K. (2008). Relationship of some psychological variables in predicting problem solving ability of in-service mathematics teachers. The Montana Mathematics Enthusiast, 5(1), 79-100. Ameen, E. C., Guffey, D. M., & Jackson, C. (2002). Evidence of teaching anxiety among accounting educators. Journal of Education for Business, 78(1), 16-22. Austin S., Wadlington, E., & Bitner, J. (1992). Effect of beliefs about mathematics on math anxiety & math self-concept in elementary teachers. Education, 112(3), 390396. Bandura, A. (1986). The explanatory & predictive scope of self-efficacy theory. Journal of Clinical & Social Psychology, 4, 359-373. Bandura, A. (2004). Social cognitive theory of posttraumatic recovery: The role of perceived self-efficacy. Behaviour Research & Therapy, 42, 1129-1148. Bates, A. B., Latham, N. I., & Kim, J. (2013). Do I have to teach math? Early childhood preservice teachers’ fears or teaching mathematics. Issues in Undergraduate Mathematics Preparation of School Teachers: The Journal, 5 (Teacher Attributes), August. Brady, P., & Bowd, A. (2005). Mathematics anxiety, prior experience & confidence to teach mathematics among pre-service education students. Teachers & Teaching: Theory & Practice, 11(1), 37-46. Brown, A., Westenskow, A., & Moyer-Pakenham, P. S. (2012). Teaching anxieties revealed: Pre-service elementary teachers’ reflections on their mathematics teaching experiences. Teaching Education, 23(4), 365-385. Bursal, M., & Paznokas, L. (2006). Mathematics anxiety & preservice elementary teachers' confidence to teach mathematics & science. Sch. Sci. Math. 106(4), 173180. Cooper, S. E., & Robinson, D. A. G. (1991). The relationship of mathematics selfefficacy beliefs to mathematics anxiety & performance. Measurement & Evaluation in Counseling & Development, 24(1), 4-11. Gardner, L., & Leak, G. (1994). Characteristics & correlates of teaching anxiety among college psychology teachers. Teaching of Psychology, 21(1), 28-32. Gresham, G. (2007). A study of mathematics anxiety in preservice teachers. Early Childhood Education Journal, 35(2), 181-188. Gresham, G. (2008). Mathematics anxiety and mathematics teacher efficacy in elementary pre-service teachers. Teaching Education, 19(3), 171–184. Hackett, G., & Betz, N. E. (1989). An exploration of the mathematics selfefficacy/mathematics performance correspondence. Journal for Research in Mathematics Education, 20(3), 261-273. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 Matematik Öz-Yeterlik Algısının … 183 Hadley, K. M., & Dorward, J. (2011). The Relationship among elementary teachers’ mathematics anxiety, mathematics instructional practices, and student mathematics achievement. Journal of Curriculum and Instruction, 5(2), 27-44. Harper N. W., & Daane, C. J. (1998). Causes and reduction of math anxiety in preservice elementary teachers. Act. Teach. Educ. 19(4), 29-38. Huber, J., & Ward, B. E. (1969). Pre-service confidence through microteaching. Education, 90(1), 65-68. Levine, G. (1993, October). Prior mathematics history, anticipated mathematics teaching style, and anxiety for teaching mathematics among pre-service elementary school teachers. Paper presented at the Annual Meeting of the 15th International Group for Psychology of Mathematics Education. North American Chapter., Asilomar, CA. Levine, G. (1996, April). Variability in anxiety for teaching mathematics among preservice elementary school teachers enrolled in a mathematics course. Paper presented at the Annual Meeting of the American Educational Research Assocation in New York (ERIC Document Reproduction Service No. ED398067). Liu, F. (2008). Impact of online discussion on elementary teacher candidates’ anxiety towards teaching mathematics. Education, 128(4), 614-629. Malinsky, M., Ross, A., Pannells, T. & McJunkin, M. (2006). Math Anxiety in preservice elementary school teachers. Education, 127(2), 274-279. Pajares, F., & Kranzler, J. (1995). Self-efficacy beliefs and general mental ability in mathematical problem-solving. Contemporary Educational Psychology, 20, 426– 443. Peker, M. (2006). Matematik öğretmeye yönelik kaygı ölçeğinin geliştirilmesi. Eğitim Bilimleri ve Uygulama, 9, 73-92. Peker, M. (2008, Ağustos). Eğitim programları ve öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygısı. VIII. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi’nde sunulmuş bildir, Bolu, Türkiye. Peker, M. (2009a). Pre-service mathematics teacher perspectives about the expanded microteaching experiences. J. Turk. Educ. Sci. 7(2), 353-376. Peker, M. (2009b). Pre-service teachers’ teaching anxiety about mathematics and their learning styles. Eurasia J. Math. Sci. Tech. Educ. Eurasia Journal of Mathematics, Science & Technology Education, 5(4), 335-345. Peker, M. (2009c). The Effects of an instruction using problem solving strategies in mathematics on the teaching anxiety level of the pre-service primary school teachers. The New Educational Review, 18, 95-114. Peker, M., & Ertekin, E. (2011). The relationship between mathematics teaching anxiety and mathematics anxiety. The New Educational Review, 23(1), 213-226. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 184 Alattin URAL Peker, M., & Halat, E. (2008, September). The pre-service teachers’ mathematics teaching anxiety and gender. Paper presented in The European Conference on Educational Research, Gothenburg, Sweden. Peker, M., & Halat, E. (2009). Teaching anxiety and the mathematical representations developed through webquest and spreadsheet activities. Journal of Applied Sciences, 9(7), 1301-1308. Randhawa, B., Beamer, J., & Lundberg, I. (1993). Role of mathematics self-efficacy in the structural model of mathematics achievement. Journal of Educational Psychology, 85, 41-48. Richardson, F. C., & Suinn, R. M. (1972). The mathematics anxiety rating scale: psychometric data. Journal of Counseling Psychology, 19, 551-554. Roediger, H. L., Capaldi, E. D., Paris, S. G., Polivy, J., & Herman, C. P. (1996). Psychology (4th Ed.).. St. Paul, MN: West Publishing Co. Sloan, T., Daane, C. J., & Giesen, J. (2002). Mathematics anxiety and learning styles: What is the relationship in elementary preservice teachers? School Science & Mathematics, 102(2), 84-87. Tooke, D. J., & Lindstrom, L. C. (1998). Effectiveness of a mathematics methods course in reducing math anxiety of preservice elementary teachers. School Science & Mathematics, 98(3), 136-139. Trujillo, K. M., & Hadfield, O. D. (1999). Tracing the roots of mathematics anxiety through in-depth interviews with preservice elementary teachers. College Student Journal, 33(2), 219-232. Umay, A. (2001). İlköğretim matematik öğretmenliği programının matematiğe karşı özyeterlik algısına etkisi. Journal of Qafqaz University, 8(1). Uusimaki, L., & Nason, R. (2004). Causes underlying pre-service teachers’ negative beliefs and anxieties about mathematics. Proceedings of the 28th Conference of the International Group for the Psychology of Mathematics Education, 4, 369-376. Vinson, B. M. (2001). A comparison of preservice teachers' mathematics anxiety before and after a methods class emphasizing manipulatives. Early Childhood Education Journal, 29(2), 89-94. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 173-184 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 8(2), 185-203, Nisan 2015 Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203, April 2015 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.9240 Relationship of Mathematics Olympiad Performance of Gifted Students with IQ and Mathematics Achievement Ali İhsan BORAN* Kübra AÇIKGÜL** Received: 19 March 2014 Mustafa Serdar KÖKSAL*** Accepted: 12 March 2015 ABSTRACT: The purpose of this study is to investigate relationship of mathematics Olympiad (analysis-algebra and geometry) scores of gifted students with IQ scores (verbal, performance and general) and mathematics achievement scores of the gifted students. Study group of the study included 64 gifted students (27 girls and 37 boys) who took courses from one Science and Art Center. Data of study involved scores of the participants on mathematics Olympiad exam, WISC-R test and school mathematics achievement. For analysis of the data Pearson correlation analysis, Spearman correlation analysis, independent groups’ t-test and Mann Whitney U test were utilized. The findings showed that there was no significant relationship between the Olympiad scores on analysis-algebra and geometry and IQ scores (general, performance and verbal). But the Olympiad scores on analysis-algebra and geometry factors were significantly related to school mathematics achievement. Comparing IQ scores of highest and lowest scorer groups on the Olympiad scores showed that there were no significant differences between IQ scores (general, performance and verbal) of the groups. However school mathematics scores of the participants significantly differed in terms of groups determined based on analysis-algebra and geometry scores. Keywords: Gifted student, giftedness, identifying giftedness, math olympiad, achievement in mathematics. Extended Abstract Purpose and Significance: Identification of gifted students has importance due to their potential in contributing to the society’s development. But deification of them is a hard task. Nowadays IQ tests are popular in identification and selection of gifted students (Akarsu, 2001). In spite of frequent use of IQ tests, there are also drawbacks in using IQ tests in the identification (Porter, 2012). Some researchers suggested using achievement tests and Olympiad scores in identification of gifted students (Konold & Canivez, 2010; Jeltova & Grigorenko, 2005; Lohman, 2012). Hence, there is a need to determine place of using these types of identification ways. This study investigates possible relationship between mathematics Olympiad scores, IQ scores and school mathematics achievement. By this way, we can see place of mathematics Olympiad scores in identifying gifted students. Identification of gifted students is frequently done by using IQ scores. However multiple evaluation by using different instruments and observation protocols is suggested by different researchers in current literature (Kaufman & Sternberg, 2008; Lohman, 2012). Use of achievement tests, IQ tests and Olympiad scores are the most preferred ways in identification (Konold & Canivez, 2010; Jeltova & Grigorenko, 2005; Lohman, 2012). But Olympiad * Corresponding Author: Ph.D, Science and Arts Center, Malatya, Turkey, [email protected] Res. Assist., Inonu University, Malatya, Turkey, [email protected]. *** Assoc. Prof. Dr., Inonu University, Malatya, Turkey, [email protected]. ** Copyright © 2015 by AKU ISSN: 1308-1659 186 Ali İhsan BORAN, Kübra AÇIKGÜL & Mustafa Serdar KÖKSAL scores are not used in for identification in Turkey. Studying on relationships of these three ways on identification can show importance of using Olympiad scores in identification. Since correlation might provide evidence for measuring the same thing. Hence if we can see low or none correlation between IQ scores, mathematics achievement and Olympiad scores, we can speculate that mathematics olympiad scores can be used for identification as additional measurement factor. Therefore the purpose of this study is to investigate relationship of mathematics olympiad scores of gifted students with IQ scores and school mathematics achievement scores. The research questions of the study are 1. Is there any statistically significant relationship between Mathematics Olympiad scores and IQ scores (Performance, Verbal and Total) of the gifted students? 2. Is there any statistically significant relationship between Mathematics Olympiad scores and school mathematics achievement scores of the gifted students? 3. Is there any significant difference between IQ scores of the gifted students in two different groups representing highest 27% and lowest 27% of the all students in terms of analysis-algebra scores? 4. Is there any significant difference between IQ scores of the gifted students in two different groups representing highest 27% and lowest 27% of the all students in terms of geometry scores? 5. Is there any significant difference between school achievement scores of the gifted students in two different groups representing highest 27% and lowest 27% of the all students in terms of analysis-algebra scores? 6. Is there any significant difference between school achievement scores of the gifted students in two different groups representing highest 27% and lowest 27% of the all students in terms of geometry scores? Method: The study included 64 gifted students who were enrolled in courses provided by Science and Art centers. They were conveniently selected. The data were collected by WISC-R test, school mathematics achievement scores and mathematic Olympiad test. Then, the data were analyzed by Pearson correlation analysis, Spearman Correlation analysis, independent t test and Mann Whitney U test. To prevent alpha level inflation Bonferroni correction was done. For the assumptions of the tests, skewness and kurtosis values of the scores were investigated and the findings showed that school mathematics achievement scores are not distributed normally while other scores have normal distribution. Based on the normality test results, decisions about using analysis techniques were done. Hence both parametric and non-parametric analysis techniques were used to analyze data of this study. Results: Findings of the study showed that no significant correlation between IQ scores and mathematics olympiad scores on algebra-analysis and geometry was found. However, there is a significant correlation between mathematics olympiad scores, and school mathematics achievement scores. As another side of the study, comparison of the © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki… 187 students in lowest 27% and highest 27% of all scores on the olympiad test showed that there was no significant difference between the groups in terms of IQ scores. But there is as significant difference in school mathematics achievement scores of the groups in favor of highest 27% group. Discussion and Conclusion: Based on the findings of this study it can be said that there is a moderate relationship between the Olympiad scores and mathematics achievement scores and no significant correlation between the olympiad scores and IQ scores. This means that the olympiad scores identify different talent factors from achievement and IQ. Therefore, it should be added into the criteria of being gifted. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Ali İhsan BORAN, Kübra AÇIKGÜL & Mustafa Serdar KÖKSAL 188 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki Performansları ile IQ ve Matematik Başarıları Arasındaki İlişki Ali İhsan BORAN* Kübra AÇIKGÜL** Mustafa Serdar KÖKSAL*** Makale Gönderme Tarihi: 19 Mart 2014 Makale Kabul Tarihi: 12 Mart 2015 ÖZET: Bu araştırmanın amacı, üstün yetenekli öğrencilerin matematik olimpiyat puanlarının (analiz-cebir ve geometri puanları), IQ puanları (sözel, performans ve genel puanlar) ve okul matematik başarısı değişkenleri ile ilişkisini araştırmaktır. Araştırmanın çalışma grubu bir Bilim ve Sanat Merkezi’ne kayıtlı 27’si kız, 37’si erkek olmak üzere toplam 64 üstün yetenekli öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmada veri olarak, WISC-R puanları, okul matematik puanları ve matematik olimpiyat testi puanları kullanılmıştır. Araştırmanın verileri Pearson korelasyon analizi, Spearman korelasyon analizi, bağımsız gruplar t-testi ve Mann Whitney U testi ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular, üstün yetenekli öğrencilerin analiz-cebir ve geometri puanları ile genel IQ, sözel ve performans IQ puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığını göstermiştir. Fakat analiz-cebir ve geometri puanlarının okul matematik puanlarıyla anlamlı bir ilişki gösterdiği belirlenmiştir. Analiz-cebir ve geometri puanları açısından üst ve alt grup IQ puanları ve okul matematik başarı puanlarının karşılaştırılması da benzer bir bulgu sunmuştur. Analizcebir ve geometri puanları açısından üst ve alt gruplar arasında genel IQ, sözel ve performans IQ puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Fakat analiz-cebir ve geometri puanları açısından üst ve alt grupların okul matematik puanları arasında üst grup lehine anlamlı bir fark gözlenmiştir. Anahtar Sözcükler: üstün yetenekli öğrenci, üstün zekâ, üstün yetenekliliği belirleme, matematik olimpiyatı, matematik başarısı. Giriş Üstün yeteneklilik ve üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi ülkemizde önemli bir araştırma alanı haline gelmiştir. Üstün yeteneklilerin eğitimi konusunda önemli bir basamak tanılamanın uygun ve çok boyutlu yollarla yapılmasıdır. Ülkemizde tanılama süreci Wechsler Zekâ Testi (WISC-R) kullanımı ağırlıklı bir yolla yapılmaktadır. Her ne kadar WISC-R geçerlik ve güvenirlik açısından veri destekli bir test olsa da ölçmeye odaklandığı özellikler açısından sınırlılıklara sahiptir. Bu sebeple WISC-R yanında alternatif yolların da tanılamada işe koşulması gerekmektedir. Özellikle de performansa dayalı tanılama yollarının da sürece eklenmesi önem arz etmektedir. Matematik olimpiyatları performans fırsatı sağlaması açısından üstün yeteneklilerin tanılanmasında önemli bir yere sahiptir. Matematik olimpiyatlarından elde edilen puanlar, okul başarısı ve IQ tanılamayı zenginleştiren üç önemli unsurdur. Fakat her bir unsurun değeri tanılamada ölçtükleri özellikten kaynaklanmaktadır. Ölçülen özelliklerin farklı olması ve bu üç unsurun ilişkisiz ya da kısmen ilişkili olması tanılama sürecine dâhil edilmelerinde önemli bir karar kriteri oluşturmaktadır. Bu sebeple bu çalışmada üstün yetenekli öğrencilerin Matematik Olimpiyat Performans Puanları, IQ puanları ve Okul Başarısı arasındaki ilişki incelenmiştir. * Sorumlu Yazar: Dr., Bilim ve Sanat Merkezi, Malatya, [email protected] Araş. Gör., İnönü Üniversitesi, Malatya, [email protected] *** Doç. Dr., İnönü Üniversitesi, Malatya, [email protected] ** © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki… 189 Üstün Yeteneklilik Ülkemizde üstün yeteneklilik yaşıtlarına oranla belirli bir akademik alanda ya da zekâ, yaratıcılık, sanat ve liderlik değişkenleri açısından daha üst düzeyde performans gösterme olarak tanımlanmaktadır (MEB, 2007). Renzulli ve Reis (1985) üstün yetenekliliği “Ortalamanın üzerinde bir kabiliyet, yaratıcı düşünme ve görev sorumluluğunun toplamı” olarak tanımlamaktadır. Tannenbaum (2003)’e göre üstün yeteneklilik, yeteneklerin sonucu ortaya çıkan performanstır. Üstün yetenekliliğin belirlenmesinde çeşitli kriterler ele alınmaktadır. Literatürde zekâ düzeyi, üstün yetenekliliğin güçlü bir göstergesi olarak ele alınmış ve zekânın katkılarına vurgu yapılmıştır. Zekânın ölçümüne ilişkin psikologlar zekâ ölçümü açısından en popüler ölçümler arasında zekâ testlerini göstermektedirler (Stinnett, Havey ve Oehler-Stinnett, 1994; Wilson ve Reschly, 1996). Daniel (1997), zekâ testlerini; psikometrik-yetenek zekâ testleri, nöropsikolojik zekâ testleri ve dinamik zeka testleri olarak sınıflandırmıştır. Akarsu (2001) psikometrik zekâ testleri içinde özellikle “Wechsler Zekâ Testi (WISC-R ve WISC-III)” versiyonlarının yaygın olarak kullanıldığını ifade etmiştir. Wechsler’in testinden sözel puan, performans puanı ve genel puan olmak üzere üç tür puan hesaplanmakta olup, genel puan, sözel ve performans puanlarının birleşimini içermektedir (Khalfa, 1994). WISC-R’dan elde edilen puanlar IQ adı verilen bir katsayıya dönüştürülüp tanılama için kullanılmaktadır (Moffitt ve Silva, 1987; Wechsler, 1974). Gross (2000) üstün yetenekliliğin düzeylerini IQ puanlarına göre sınıflandırmıştır. Tablo 1’de Gross’un yaptığı sınıflandırma sunulmuştur. Tablo 1 Üstün Yetenekliliğin Düzeyleri (Gross, 2000) Düzey Zekâ Bölümü Yaygınlık Oranı Hafif düzeyde üstün yetenekli 115-129 1/40 Normal düzeyde üstün yetenekli 130-144 1/40 -1/1000 Çok üstün yetenekli 145-159 1/1000 – 1/ 10000 Olağan üstün yetenekli 160-179 1/10000- 1/1 milyon Dahi seviyesinde üstün yetenekli 180 + 1/1 milyondan daha az Yapılan çalışmalar üstün yetenekliliği tanılamada kullanılan IQ zeka puanlarının öğrencilerin matematik, okuma, yazma, okuduğunu anlama becerileri ve konuşma becerilerini yordadığını göstermiştir (Hulslander, Olson, Willcutt ve Wadsworth, 2010; Konold ve Canivez, 2010). Her ne kadar IQ önemli bileşenleri yordasa da üstün yeteneklilik tanımındaki tüm bileşenlere yönelik bilgi sağlayamamaktadır. Örneğin belirli bir alanda gösterilen yüksek başarıyı tanılama sürecine dahil edememektedir. Benzer şekilde üstün yetenekliliğin belirlenmesinde IQ puanları sıklıkla kullanılmasına karşın Kaufman ve Sternberg (2008), üstün yetenekliliğin yüksek IQ ile aynı olmadığını © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 190 Ali İhsan BORAN, Kübra AÇIKGÜL & Mustafa Serdar KÖKSAL ileri sürmüştür. Ayrıca Porter (2012), Amerika’da üstün yeteneklilerin eğitimi ile ilgili çalışmasında, IQ testi puanlarının güvenilirliği konusunda bazı şüpheler olduğuna dikkat çekmiştir. Kaufman ve Sternberg (2008), üstün yeteneklileri tanımlamak için kullanılan baskın-genel modeller, baskın-özel modeller, sistem modelleri ve gelişmiş modelleri incelediklerinde üstün yetenekli çocukları tanımlamak için şu üç unsuru dikkate almak gerektiğini vurgulamışlardır. 1. Üstün yeteneklileri belirlemek için çoklu ve çeşitli değerlendirmeler kullanılmalıdır. Çünkü tüm değerlendirme araçların ölçümlerinde hata payı vardır. Çeşitli değerlendirme araçları değiştikçe hata farklılıkları da değişmektedir. Örneğin IQ testleri diğer ölçüm araçlarından daha güvenilir olmalarına rağmen; dar kapsamlıdır. 2. Tanılama, zihinsel kişisel değişkenleri içermelidir. Mesleklerinde ve hayatlarında başarılı olan insanlar için hepsi için akıl temelinde başarmıştır denmesi mümkün değildir. Motivasyon, yaratıcılık, bilgelik, girişim, cesaret, dayanıklılık ve diğer birçok bilinmeyen değişken birey üzerinde bir etkiye sahiptir. 3. Modelin dikkate alındığı kültürel ve sosyalleşme gibi bağlamsal değişkenleri içermelidir. Özetle belirlemek gerekirse üstün yetenekli çocukları tanımlamak için hiçbir benzersiz doğru yol yoktur, birden fazla yol vardır (Kaufman ve Sternberg, 2008). Bu çalışmada çoklu değerlendirme bakış açısıyla okul matematik başarısı, IQ puanları ve matematik olimpiyat puanları dikkate alınarak yapılacak tanılamada birbiri yerine geçebilecek unsurların olup olmadığı ve olimpiyat puanlarının diğer iki unsur ile ilişkisi ele alınmıştır. Dünyada ve Ülkemizde Üstün Yeteneklileri Tanımlama 1960’lardan itibaren ABD ve Kanada başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde üstün yeteneklilerin tanılanması ve eğitimi belirli bir ilerleme kaydetmiştir. Bu ilerlemeler esnasında her ülke kendilerine özgü üstün yeteneklilikler eğitim sistemleri ve yaklaşımları geliştirmişlerdir, bu gelişimlerle paralel ülkeler arasında çok farklı uygulamalar ortaya çıkmıştır (Akarsu, 2004). Bir Ortadoğu ülkesi olan İsrail üstün yetenekli çocukların tanılanması ve eğitimlerine önem vermekte, bu alandaki gelişmeler için önemli miktarda kaynaklar ayırmaktadır (Subhi ve Maoz, 2000). Amerika Birleşik Devletleri’nde üstün yeteneklileri kabul eden üç tip okul mevcuttur. A tipi okullarda üstün yeteneklileri tespit için WISC- IV zekâ testi, sınıf öğretmeni ve veli anketleri kullanılır. B tipi okullarda akademik ilerleme testi (The Measures of Academic Progress Test), Otis Lennon Okul Yetenek testi (OLSAT), akıl yapısı (SOI yaratıcılık testi), sınıf öğretmeni ve veli anketleri kullanılır. C tipi okullarda grup veya bireysel yetenek testleri, Stanford başarı testi, alt sınıflar için öğretmen gözlemleri, daha üst sınıflar için veli ve öğretmen anketleri kullanılır (Porter, 2012). Üstün yeteneklilerin belirlenmesi için Almanya’da yaygın olarak kabul edilen model Giriş (Enter) modelidir. Bu modelde tanılamada sadece IQ puanı değil aynı zamanda bireyin gelişim sorunlarını da dikkate almaktadır. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki… 191 Giriş modeli; beş etaptan oluşmaktadır. Bunlar; keşfetmek, daraltmak, test etmek, değerlendirmek ve incelemek boyutlarından oluşur. İlk üç adımda çocuk için çeşitli veriler toplanır. Yetenek testlerine ek olarak; aile hayatı, erken gelişim, okul deneyimleri, boş zaman aktiviteleri ve arkadaşlar gibi bilgiler toplanır. İlk üç adımda hedefler daraltılmıştır. Toplanan bilgiler ve test sonuçları, değerlendirme aşamasında kullanılır. İnceleme aşamasında, çocuk sürekli izlenir. Bu aşama sonunda tanılama ve değerlendirme aşamasında yapılan tavsiyelerin uygun olup olmadığı ve çocuğun üstünlüğü hakkında karar verilir (Kaufman ve Sternberg, 2008). Assouline ve Lupkowski-Shoplik (2012) üstün yeteneklilerin tanılanmasında kullanılan yetenek arama modelini sunduklarında okul öncesinden lise son sınıfa kadar olan devrede başarı testlerinin kullanımını önermişlerdir. Benzer şekilde Stanley (1990) de önerdiği tanılama sürecinde başarı testlerine yer vermiştir. Daha güncel bir çalışmada Lohman (2012) var olan öğrenme düzeyinden daha üstteki düzeylere hitap eden başarı testlerinin kullanımının üstün yetenekliliği tanılamada etkili olduğunu ifade etmiştir. Rusya’da bu ülkelerden farklı olarak üstün yetenekli gençleri ortaya çıkarmak için olimpiyatlar bir gelenek haline gelmiştir (Jeltova ve Grigorenko, 2005). Yukarıda bahsedilen tanılamaların ortak noktası çoklu değerlendirmeye verdikleri önemdir. Ayrıca Rusya’da dikkate alınan olimpiyat performansının bu değerlendirmede bir yeri olabileceği düşünülmelidir. Ülkemizde üstün yeteneklilerin belirlenmesinde yapılan çalışmalara gelindiğinde, Bilim ve Sanat Merkezleri’nde üstün yeteneklileri tanımlama işlemleri sırasıyla aday gösterme, grup tarama ve bireysel zekâ testi WISC-R yapılarak belirlenir. Aday gösterme veli, sınıf öğretmeni, rehber öğretmeni, kurullar veya Rehberlik Araştırma Merkezi tarafından yapılmaktadır. Bu değerlendiriciler gözlem formu kullanarak gözlemledikleri çocuk/öğrencileri aday olarak önerirler. Tamamlanan gözlem formları ve raporlar, özel bir tanılama komisyonunca incelenir. İnceleme sonucunda potansiyele sahip olduğu düşünülen öğrenciler grup taramasına sürecine alınır. Grup taramasında yeterli performans gösteren çocuk/öğrenciler ile okul öncesi örgün eğitim kurumlarınca veya velisi tarafından aday gösterilen çocuklardan tanılama komisyonunca bireysel incelemeye alınmaları uygun görülenler, üstün yeteneklilerin bireysel incelemesinde kullanılacak objektif ve bağıl ölçme araçlarının uygulanmasında rehberlik ve araştırma merkezinde veya diğer örgün eğitim, yaygın eğitim, üniversiteler ile benzeri diğer kurumlarda görevli ve tanılama komisyonunca uygun görülen psikolojik danışmanlarca merkezlerde bireysel incelemeye alınırlar” (MEB, 2007). Yukarıda izah edildiği gibi ülkemizde yapılan tanılamada performans odaklı bir tanılama unsurunun eksik olduğu, zeka testi ağırlıklı bir tanılamanın odakta olduğu görülmektedir. Araştırmanın Gerekçesi Özetle ülkemizde üstün yetenekliliğin belirlenmesinde IQ testlerinin baskın olduğu görülmektedir. Ancak diğer ülkelerde üstün yeteneklilerin belirlenmesinde © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Ali İhsan BORAN, Kübra AÇIKGÜL & Mustafa Serdar KÖKSAL 192 yapılan çoklu değerlendirmeler ve IQ testlerinin tek başına kullanılmasının bahsedilen sınırlılıkları ülkemizde de çoklu değerlendirme yapılmasının gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında üstün yetenekli bireylerin belirlenmesinde olimpiyat puanlarının kullanılmasının performans üstünde tanılama açısından önemi görülmektedir. Olimpiyatlar çocukların yaratıcılıklarını ve yeteneklerini göstermelerine müsaade eden çeşitli skolâstik disiplinlerle bağlantılı yarışmalardır (Karp, 2003). Jeltova ve Grigorenko, (2005) öğrenciler üstünlüklerini içeren alanlar ilgili olimpiyatlara katılmaları gerektiğini belirterek olimpiyatların öneminden bahsetmiştir. Ushakov (2010) yaptığı çalışmada üstün yetenekliliği belirlemede olimpiyat puanlarını ele almıştır. Araştırmacı Rusya’da 800 katılımcıdan elde ettiği verilerin analizi sonucu akıl olimpiyatları sonucu elde edilen puanlar ile (matematik, fen ve beşeri bilimler) zekâ, yaratıcılık ve kişilik testlerinden elde edilen puanlar arasındaki ilişkinin zayıf olduğunu belirlemiştir. Bu durum aynı şeyi ölçmemeye ilişkin bir kanıt sağlamaktadır. Bu sebeple olimpiyat puanları, başarı ve IQ puanlarından ayrı bir kriter olarak ön plana çıkabilir. Ushakov (2010) elde ettiği bulguya dayanarak üstün yetenekliliği belirlemede bir kriter olarak zeka olimpiyatlarını önermiştir. Yukarıda da ifade edilen duruma bakıldığında tanılamada IQ testleri ve başarı testlerine yer verildiği ama performans gösterme açısından önemli bir fırsatı tanımlayan Olimpiyat değerlendirmelerine yeterli önemin verilmediği görülmektedir. Burada Olimpiyat değerlendirmelerinin diğer değerlendirmelerle paralel sonuçlar sağlayacağı fikri yönlendirici olmuş olabilir. Bu durumun test edilmesi ülkemizde yapılan tanılamalarda Olimpiyat değerlendirmelerinin yerinin ortaya konması açısından önem arz etmektedir. Araştırmanın Amacı Bu araştırmanın amacı üstün yetenekli öğrencilerin tanılanmasında matematik olimpiyat puanlarının (analiz-cebir, geometri puanları), IQ puanları (sözel, performans ve genel puanlar) ve okul matematik başarısı değişkenleri içindeki yerini araştırmaktır. Bu araştırma çerçevesinde ele alınan alt problemler şu şekildedir: 1. Katılımcıların matematik olimpiyat puanları IQ puanları (sözel, performans ve genel puanlar) ve okul matematik başarı puanlarıyla istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki göstermekte midir? 2. Analiz-cebir puanlarına göre belirlenen %27’lik alt ve üst grupların IQ puanları arasında ve okul matematik puanları istatistiksel olarak anlamlı bir fark var mıdır? 3. Geometri puanlarına göre belirlenen %27’lik alt ve üst grupların IQ puanları ve okul matematik puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark var mıdır? Yöntem Bu araştırmada ilişkisel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada üç farklı ölçme yolundan elde edilen veriler arasındaki ilişki ve olimpiyat puanları açısından © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki… 193 gruplanmış öğrencilerin okul matematik başarısı ve IQ puanı açısından farklılaşıp farklılaşmadığı araştırılmıştır. Araştırmanın verileri Pearson korelasyon analizi, Spearman korelasyon analizi, bağımsız gruplar t testi ve Mann Whitney U testi ile analiz edilmiştir. Araştırmanın Katılımcıları Araştırmaya 64 üstün yetenekli öğrenci (6. Sınıf=23, 7.Sınıf=34, 8.Sınıf=7) katılmıştır. Bu öğrencilerin 27’si kız, 37’si ise erkektir. Katılımcılar bir Bilim ve Sanat Merkezi’nde öğrenim görmekte olan öğrencilerden oluşmaktadır. Ölçme Araçları Ölçme yollarından ilki IQ testi olup, üç alanda (performans, sözel ve genel) öğrencilerin puanları hesaplanmıştır. Araştırmada IQ testi olarak WISC-R dikkate alınmıştır. Bu testin ülkemize uyarlanması Savaşır ve Şahin (1995) tarafından gerçekleştirilmiştir. WISC-R testinin yarılama güvenirliliği, Performans Zekâ Bölümü için 0.93, Sözel Zekâ Bölümü için 0.97 ve Genel Zekâ Bölümü için 0.97 olarak hesaplanmıştır. Alt testler arası ilişkinin, 0.51 ile 0.86 korelasyon değerleri arasında değiştiği görülmüştür (Savaşır ve Şahin; 1995). Bu çalışmada dikkate alınan IQ puanları ilgili Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) tarafından yapılan tanılamada kullanılan IQ puanlarıdır. Bu sebeple güvenirlik açısından yaşanabilecek olası değişiklikler BİLSEM’lerce dikkate alınan, doğal sürecin içinde olduğundan ihmal edilmiştir ve bu durum çalışmanın “değişmez IQ ölçümü odaklı tanılama” fikrine ilişkin eleştirileri arasındadır. İkinci ölçme yolu okul matematik puanının belirlenmesidir. Burada öğretmen yapımı testlerden öğrencilerin aldıkları puanlar öğretmenleri aracılığıyla elde edilmiştir. Bir diğer veri toplama yolu olarak öğrencilerin katıldıkları matematik olimpiyatları puanlarının iki alan (analiz-cebir, geometri) açısından toplam puanları belirlenmiştir. Matematik olimpiyat sınavında analiz-cebir alanında 20 ve geometri alanında 10 tane olmak üzere, ilköğretim TÜBİTAK matematik olimpiyat sorularından, Olimpiyat hazırlık kitaplarından, Malatya Bilim ve Sanat Merkezi 2010 BİLMATOL ve 2011 BİLFEMOL sınav sorularından ve kolejlerce yapılan Ulusal Matematik Olimpiyat Sınav Sorularından oluşan 30 soruluk bir test hazırlanmıştır. Testin geçerlik ve güvenirlik çalışmaları ITEMAN programı ile yapılan analizler sonucu elde edilmiştir. Yapılan analiz sonucu madde ayırt edicilik indeksi .20’nin altında olduğu tespit edilen 9 madde testten çıkarılmıştır. Testin güvenirlik katsayısı (KR20) 0.887, güçlük indeksi 0.323 ve ayırt edicilik indeksi 0.779 olarak hesaplanmıştır. Madde bazında incelendiğinde madde güçlüklerinin 0.066-0.816 arasında ve madde ayırt edicilik indeksi 0.413-0.999 arasında değiştiği belirlenmiştir. Ayrıca, testin geneli için hesaplanan madde güçlük indeksi (p= 0.323) testin zor bir test olduğunu göstermektedir. Bu durum testi oluşturan soruların olimpiyat sınavlarından seçilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Teste ilişkin soru örnekleri aşağıda sunulmaktadır. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Ali İhsan BORAN, Kübra AÇIKGÜL & Mustafa Serdar KÖKSAL 194 (Cebir- Analiz Alan Sorusu) (Cebir- Analiz Alan Sorusu) (Geometri Alan Sorusu) Bulgular Verilerin normal dağılım gösterip göstermediklerini belirlemek amacıyla çarpıklık / basıklık değerleri ve histogram grafiği incelenmiştir. Puanların çarpıklık / basıklık katsayılarına ilişkin değerler Tablo 2’de sunulmuştur. Tablo 2 IQ Puanlarının, Okul Matematik Puanlarının Ve Olimpiyat Puanlarının Çarpıklık/ Basıklık Katsayılarına Ilişkin Değerler Değişkenler İstatistikler AnalizCebir Geometri Okul Mat. Başarısı IQ Sözel Puanı Çarpıklık .83 .79 -1.72 -.03 -.03 .80 Basıklık .58 .17 2.95 -.67 -.40 .37 IQ Performans IQ Toplam Puanı Puanı Tablo 2’de görüldüğü gibi okul matematik puanları başarısı hariç diğer puanlara ait çarpıklık ve basıklık değerleri ±1 aralığındadır. Bu değişkenlere ilişkin histogram grafikleri bu değişkenlere ait puanların normal dağıldığını göstermektedir. Okul matematik başarısına ait puanların basıklık /çarpıklık değerleri bu puanların normal dağılım göstermediğine işaret etmektedir. Ayrıca histogram grafiği dağılımının dağılımın sola çarpık olduğunu göstermektedir. Normallik testlerinden elde edilen sonuçlara göre IQ sözel, IQ performans ve IQ toplam puanları ile olimpiyat puanları © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki… 195 (analiz-cebir, geometri) arasındaki ilişki Pearson korelasyon analizi yapılırken okul matematik puanları ile olimpiyat puanları (analiz, cebir, geometri) arasındaki ilişki Spearman korelasyon analizi yapılmıştır. Yapılan Bonferroni düzeltmesi sonucu Pearson korelasyon testi ve bağımsız gruplar t testi için anlamlılık düzeyi α=0.008; Spearman korelasyon testi ve Mann Whitney U testi için anlamlılık düzeyi α=0.025 olarak belirlenmiştir (Abdi, 2010). Bu farklılık analizlerin doğasının ve amacının farklılığından kaynaklanmaktadır. Her analiz bir bütün olarak el alınmış ve her analizin tekrarları dikkate alınarak alfa ayarlaması yapılmıştır. Analiz, geometri ve cebir puanlarına göre belirlenen %27’lik alt ve üst gruplar arasında IQ sözel, IQ performans ve IQ toplam puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığını belirlemek amacıyla bağımsız gruplar için t-testi; okul matematik puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığını belirlemek amacıyla MannWhitney U kullanılmıştır. Öğrencilerin IQ, Okul Matematik Başarı ve Olimpiyat puanlarına ilişkin tanımlayıcı istatistikler Tablo 3’te verilmiştir. Tablo 3 Öğrencilerin IQ ve Okul Matematik Başarı Puanları ile Olimpiyat Puanları Arasındaki İlişki N x Min. Puan Maks. Puan ss Analiz-Cebir Puanı 64 31.77 5 70 14.78 Geometri Puanı 64 16.25 0 50 14.42 Okul Matematik Başarısı 64 94.48 70 100 6.58 IQ-Sozel Puanı 64 136.69 120 156 8.64 IQ-Performans Puanı 64 131.19 114 147 7.56 IQ Toplam Puanı 64 137.69 130 152 5.61 Öğrencilerin IQ puanları (IQ Sözel, IQ Performans, IQ Toplam) ile olimpiyat puanları (Analiz-Cebir, Geometri) arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığına ilişkin bulgular Tablo 4’de verilmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 196 Ali İhsan BORAN, Kübra AÇIKGÜL & Mustafa Serdar KÖKSAL Tablo 4 Öğrencilerin IQ Puanları İle Olimpiyat Puanları Arasındaki İlişki İçin Pearson korelasyon Testi Sonuçları IQ Sözel Puanı IQ Performans Puanı IQ Toplam Puanı Analiz-Cebir Geometri r .02 .09 p .86 .46 r -.13 .04 p .32 .70 r -.08 -.08 p .55 .54 *p<0.008 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo 4 incelendiğinde öğrencilerin IQ Sözel, IQ performans ve IQ toplam puanları ile Analiz-Cebir ve Geometri puanları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görülmektedir. Öğrencilerin okul matematik başarı puanları ile olimpiyat puanları (AnalizCebir, Geometri) arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığına ilişkin bulgular Tablo 5’te verilmiştir. Tablo 5 Öğrencilerin Okul Matematik Başarı Puanları İle Olimpiyat Puanları Arasındaki İlişki İçin Spearman Korelasyon Testi Sonuçları Okul Matematik Başarısı Analiz-Cebir Geometri r .500 .321 p .000* .010* *p<0.025 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo 5 incelendiğinde öğrencilerin Okul Matematik Başarı puanları ile Analiz-Cebir puanları arasında orta düzeyde (r=.50, p<.025) ve Geometri puanları arasında orta düzeyde (r=.32, p<.025) pozitif yönlü ve anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Analiz-Cebir Ve Geometri Puanlarına Göre Belirlenen %27’lik Alt Ve Üst Grupların IQ Ve Matematik Okul Başarısı Puanları Arasındaki Fark Analiz puanlarına göre belirlenen %27’lik alt ve üst grupların IQ puanları arasındaki farka ilişkin yapılan bağımsız gruplar t testi sonucu elde edilen bulgular Tablo 6’de sunulmuştur. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki… 197 Tablo 6 Analiz-Cebir Puanlarına Göre Belirlenen %27’lik Alt Ve Üst Grupların IQ Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular x N Değişkenler ss (n1=17) (n2=17) %27’lik Alt Grup %27’lik %27’lik %27’lik Üst Grup Alt Grup Üst Grup sd t p IQ Sözel 34 136.58 137.64 7.43 8.94 32 0.37 .71 IQ Performans 34 130.17 128.58 7.64 5.99 32 0.67 .50 IQ Toplam 34 137.06 136.58 5.76 5.14 32 0.25 .80 *p<0.008 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo 6 incelendiğinde alt ve üst grupta yer alan öğrencilerin IQ Sözel, IQ Performans ve IQ toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşma olmadığı görülmektedir. Ortalamalar incelendiğinde IQ Sözel için üst grubun ortalaması daha yüksekken IQ performans ve IQ Toplam puanları için alt grubun ortalamasının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Analiz puanlarına göre belirlenen %27’lik alt ve üst grupların Matematik Okul Başarı puanları arasındaki farka ilişkin yapılan Mann Whitney U testi sonucu elde edilen bulgular Tablo 7’de sunulmuştur. Tablo 7 Analiz-Cebir Puanlarına Göre Belirlenen %27’lik Alt Ve Üst Grupların Okul Matematik Başarısı Puanları Arasındaki Farka Ilişkin Bulgular Okul Matematik Başarısı Sıralar Ortalaması Sıralar Toplamı 11.35 193.00 23.65 402.00 Mann Whitney U p 40.00 .000* p<0.025 Tablo 7 incelendiğinde alt ve üst grupta yer alan öğrencilerin Okul Matematik Başarı puanlarının istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir (p<.025). Geometri puanlarına göre belirlenen %27’lik alt ve üst grupların IQ puanları arasındaki farka ilişkin yapılan bağımsız gruplar t testi sonucu elde edilen bulgular Tablo 8’de sunulmuştur. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Ali İhsan BORAN, Kübra AÇIKGÜL & Mustafa Serdar KÖKSAL 198 Tablo 8 Geometri Puanlarına Göre Belirlenen %27’lik Alt Ve Üst Grupların IQ Puanları Arasındaki Farka İlişkin Bulgular x N Değişkenler ss (n1=17) (n2=17) %27’lik Alt Grup %27’lik %27’lik %27’lik Üst Grup Alt Grup Üst Grup sd t p IQ Sözel 34 138.52 136.64 8.85 9.86 32 0.58 .56 IQ Performans 34 130.82 130.29 8.34 5.82 32 0.21 .83 IQ Toplam 34 138.94 137.00 6.92 5.71 32 0.89 .38 *p<0.008 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo 8 incelendiğinde alt ve üst grupta yer alan öğrencilerin IQ Sözel, IQ Performans ve IQ toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşma olmadığı görülmektedir. Ortalamalar incelendiğinde IQ Sözel, IQ performans ve IQ Toplam puanları için alt grubun ortalamasının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Geometri puanlarına göre belirlenen %27’lik alt ve üst grupların Matematik Okul Başarı puanları arasındaki farka ilişkin yapılan Mann Whitney U testi sonucu elde edilen bulgular Tablo 9’da sunulmuştur. Tablo 9 Geometri Puanlarına Göre Belirlenen %27’lik Alt Ve Üst Grupların Okul Matematik Başarısı Puanları Arasındaki Farka Ilişkin Bulgular Okul Matematik Başarısı Sıralar Ortalaması Sıralar Toplamı 12.76 217.00 22.24 378.00 Mann Whitney U p 64.00 .005* p<0.025 Tablo 9 incelendiğinde alt ve üst grupta yer alan öğrencilerin Okul Matematik Başarı puanlarının istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir (p<.025). Sonuç ve Tartışma Çalışmadan elde edilen bulgular IQ puan türleri ve matematik olimpiyat puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığını göstermektedir. Bunun yanında analiz-cebir ve geometri konularındaki olimpiyat puanları, okul matematik başarı puanlarıyla anlamlı bir ilişki göstermektedir. Olimpiyat puanları açısından alt ve üst grup olarak ayrılmış öğrencilerin daha detaylı incelenmesi, gruplar arasında IQ puan türleri açısından anlamlı bir farkın olmadığını, analiz-cebir ve geometri puanları © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki… 199 açısından üst ve alt grupların okul matematik puanları arasında üst grup lehine anlamlı bir farkın olduğunu göstermiştir. Bu bulgular matematik olimpiyat puanlarının ayrı bir değerlendirme unsuru olduğunu matematik okul başarısı ve IQ puanları yanında üstün yetenekliliğin tanılanmasında yardımcı bir unsur olarak kullanılabileceği fikrini desteklemektedir. Bu çalışmada tespit edilen farklılıklar değerlendirme araçlarının içerik farklılığıyla ilgili olabilir. Çünkü IQ testi, sözcük dağarcığı, aritmetik, benzerlikler, yargılama ve sayı dizisi alt testlerini; performans zeka bölümü resim düzenleme, resim tamamlama, parça birleştirme, küplerle desen, şifre ve labirent alt testlerini içermektedir (Öner, 1997). Aynı zamanda yüksek IQ puanına sahip olmak, bireyin gelecek başarı ve başarısızlıklarını şimdiden ortaya koyabilecek tek kriter değildir (Niederer ve Irwin, 2001). Bununla beraber okul matematik başarı testleri, matematik programı içerisindeki konulara odaklı çoktan seçmeli testleri içermektedir. Olimpiyat soruları ise üst düzey matematik konularıyla ilgili içerik sorularını içermektedir. Aslında bu üç değerlendirme üstün yetenekliliğin, genel kabiliyet (IQ), içerik bilgisi (okul başarısı) ve üst düzey performans (Olimpiyat başarısı) boyutlarını yansıtmaktadır (Marland, 1972). Bu bulguları destekleyecek şekilde birçok araştırmacı üstün yeteneklileri tanılama sürecinde tek yönlü bir uygulamadan daha fazlasının yapılması gerektiğini belirtmektedirler. (Johnsen, 2004; Wortham, 2005). Bu çalışmada ele alınan üç yolun, üstün yetenekliliği açıklamakta odaklanılan varyansın belirli bir bölümünü açıkladığı söylenebilir. Elbette tanılamada bu üç yoldan daha fazlasına ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle de öğretmen/veli değerlendirmesi, yaratıcı problem çözme ve sosyal alanlarda yeterlilik düzeyi belirleme gibi yollara da ihtiyaç duyulmaktadır (Ford ve Grantham, 2003; Kim, Cho ve Ahn, 2003; McBee, McCoach, Peters ve Matthews, 2012). Literatürde üstün yetenekliliğin matematik alanına özgü değerlendirmesinde çeşitli yaklaşımlar kullanılmıştır. Kim, Cho ve Ahn (2003) üstün yeteneklilerin tanılanmasında kullanılmak üzere yaratıcı matematik problemleri çözme kabiliyet testini geliştirmişlerdir. Niederer, Irwin, Irwin ve Reilly (2003) Gelişimsel Matematik Başarı testi ve Problem Çözme Testini matematiksel üstün yetenekliliği tanılamada kullanmışlardır. Bu çalışmalarda ele tercih edilen yolların bu çalışmada önerilen yollarla beraber tanılamada kullanılması üstün yetenekliliğin hem belirli bir alana özgü kısmını hem de genel kabiliyet kısmını tanılamakta kolaylık sağlayacaktır. Bu çalışmada önerilen olimpiyat performansının da tanılamada kullanılması süreç ve ürün odaklı tanılamaya katkı sağlayabilir. Bu çalışmada bir tanılama yolu olarak önerilmesine rağmen genelde olimpiyatlar tanılama dışında üstün yeteneklilerin eğitimi için kullanılmıştır (Diezmann, 2005; Ngoi ve Vondracek, 2004; Reichel, 1997). Olimpiyat performansının eğitim dışında tanılama amaçlı ele alınması eğitim sürecinde kullanılmasına da katkı sağlayabilir. Bu çalışmada ele alınan problem durumu, özellikle de alan odaklı üstün yetenekliliğin tanılanması üzerine çalışan uzmanlara fikir verebilir. Ayrıca süreç ve ürün odaklı tanılama konusunda tasarım yapmada olimpiyatların nasıl kullanılacağına © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 200 Ali İhsan BORAN, Kübra AÇIKGÜL & Mustafa Serdar KÖKSAL ilişkin fikir de sağlayabilir. Bu çalışmadan elde edilen bulgular olimpiyat puanlarıyla diğer hangi değerlendirme yollarının kullanılabileceğine ilişkin fikir sağlayabilir. Her ne kadar bu çalışmada önemli bulgular elde edilse de çalışma grubunun 64 kişiyle sınırlı olması, değerlendirmelerde sadece performans ve biliş odaklı yolların kullanılması araştırmanın genellenebilirliğini azaltmaktadır. Ayrıca okul matematik puanları ve olimpiyat puanlarının geçerlik güvenirlikleri ile ilgili kanıt sağlanamaması da bu çalışmanın bulgularını sınırlamaktadır. Gelecek çalışmalarda bu hususlara dikkat edilmesi önerilir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki… 201 Kaynakça Abdi, H. (2010). Holm’s sequential bonferroni procedure, In N. Salkind (Ed.) Encyclopedia of research design (pp. 574-578). Thousand Oaks, CA: SAGE Publications. Inc. Akarsu, F. (2001). Üstün yetenekli çocuklar, aileler ve sorunları. Ankara: Eduser Yayınları. Akarsu, F. (2004). Üstün yetenekliler. I. Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresinde sunulmuş sözlü bildiri, 23-25 Eylül, Marmara Üniversitesi, İstanbul. Assouline, S. G., & Lupkowski-Shoplik, A. E. (2012). The talent search model of gifted identification. Journal of Psychoeducational Assessment, 30(1), 45-59. Doi: 10.1177/ 0734282911433946. Daniel, M.H. (1997). Intelligence testing: Status and trends. American Psychologist, 52(10), 1038-1045. Diezmann, C. M. (2005) Challenging mathematically gifted students. Australasian Journal of Gifted Education, 14(1), 50-57. primary Ford, D. Y., & Grantham, T. C. (2003). Providing access for gifted culturally diverse students: From deficit thinking to dynamic thinking. Theory into Practice, 42(3), 217–225. Gross, M.U.M. (2000). Issues in the cognitive development of exceptionally and profoundly gifted individuals. In K. A. Heller, F. J. Monks, R. J. Sternbergand R. F. Subotnik (Eds.), International Handbook of Giftedness and Talent (2nd Edition) (pp. 179-192). Oxford: Pergamon. Hulslander, J., Olson R.K., Willcutt E.G., & Wadsworth S.J. (2010). Longitudinal stability of reading-related skills and their prediction of reading development. Scientific Studies of Reading, 14(2), 111-136. Jeltova, I., & Grigorenko, E. L. (2005). Systemic approaches to giftedness: Contributions of Russian psychology. In R. J. Sternberg & J. E. Davidson (Eds.), Conceptions of giftedness (pp. 171–186). New York: Cambridge University Press. Johnsen, S. K. (2004). Making decisions about placement. In S. K. Johnsen (Ed.), Identifying gifted students: A practical guide (pp. 107–131). Waco, TX: Prufrock Press. Karp, A. (2003). Thirty years after: The lives of former winners of Mathematical Olympiads. Roeper Review, 25, 83–92. Kaufman, S.B. & Sternberg R.J. (2008) Handbook of giftedness in children psycho educational theory, research and best practices. Steven I. Pfeiffer (Ed.), (p.71-91) Florida State University, Tallahassee, USA. Khalfa, J. (1994). What is intelligence? Cambridge: Cambridge University Press. Kim, H., Cho, S., &Ahn, D. (2003). Development of mathematical creative problem solving ability test for identification of gifted in math. Gifted Education International, 18, 164–174. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 202 Ali İhsan BORAN, Kübra AÇIKGÜL & Mustafa Serdar KÖKSAL Konold, T.R., & Canivez G.L. (2010). Differential relationships between WISC-IV and WIAT-II scales: an evaluation of potentially moderating child demographics. Educational and Psychological Measurement, 70(4), 613–627. Lohman, D. F. (in press). Nontraditional uses of traditional measures. In C. M. Callahan & H. Hertberg-Davis (Eds.), Fundamentals of gifted education. New York, NY: Routledge. Marland, S. P. (1972). Education of the gifted and talented, Vol. 1. Report to the Congress of the United States by US Commissioner of Education. Washington, DC: US Government Printing Office. McBee, M. T., McCoach, D. B., Peters, S. J., & Matthews, M. S. (2012). The case for a schism: A commentary on Subotnik, Olszewski-Kubiliusand Worrel (2011). Gifted Child Quarterly, 56(4), 210-214. MEB (2007). Bilim ve sanat merkezi yönergesi, http://mevzuat.meb.gov.tr/html/ 2593_0.html adresinden 30.02.2014 tarihinde erişilmiştir.. Moffitt, T.E. & Silva, P.A.(1987). WISC-R verbal and performance IQ discrepancy in an unselected cohort: clinical significance and longitudinal stability. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 55, 768-774. Ngoi, M.,&Vondracek, M. (2004). Working with gifted science students in a public high school environment: One school's approach. The Journal of Secondary Gifted Education, 15(4), 141–147. Niederer, K., & Irwin, K. C. (2001). Using problem solving to identify mathematically gifted children. Paper presented at the proceedings of the 25th conference of the International Group for the Psychology of Mathematics Education, Utrecht, the Netherlands. Niederer, K., Irwin, R.J., Irwin, K. C., & Reilly, I. L. (2003). Identification of mathematically gifted students in New Zealand. High Ability Studies, 14(1), 71-84. Öner, N. (1997). Türkiye’de kullanılan psikolojik testler. Bir başvuru kaynağı (3.Baskı). İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları. Porter, N. (2012). Gifted education in the United States. Child Research Net. Retrieved from http://www.childresearch.net/projects/special/2012_01.html adresinden 30.02.2014 tarihinde indirilmiştir. Renzulli, J.S. & Reis, S.M. (1985). The school wide enrichment model: A comprehensive plan for educational excellence, Mansfield Center, CT: Creative Learning Press. Reichel, H. (1997). Identifying and promoting mathematically gifted pupils and students (12–20 years). High Ability Studies, 8(2), 223-232. doi:10.1080/ 1359813970080207. Savaşır, I &Şahin, N. (1995). Wechsler çocuklar için zeka ölçeği (WISC-R) el kitabı. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları, 13-52. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Üstün Yetenekli Öğrencilerin Matematik Olimpiyatlarındaki… 203 Stanley, J. C. (1990). Leta Holling worth’s contributions to above-level testing of the gifted. Roeper Review, 12, 166-171. Subhi T. ve Maoz, N. (2000). Middle-East region: efforts, policies, programs and issues. kurt heller (Eds.). International Handbook of Giftedness and Talent. (743–757). Oxford: Elsevier Science Ltd. Stinnett, T.A., Havey, J.M. & Oehler-Stinnett, J. (1994). Current test usage by practicing school psychologists: A national survey. Journal of Psycho Educational Assessment, 12, 331-350. Tannenbaum, A.J. (2003). Nature and nurture of giftedness. In N. Colangelo & G. A. Davis (Eds.), Handbook of gifted education (3rd ed.) (pp. 45-59), Boston: Pearson Education. Ushakov, D. V. (2010). Olympics of the mind as a method to identify giftedness: Soviet and Russian experience. Learning and Individual Differences, 20, 337–344. Wilson, M.S. & Reschly, D.J. (1996). Assessment in school psychology training and practice. School Psychology Review, 25, 9-23. Wechsler, D. (1974). Wechsler intelligence scale for children- Revised edition. San Antonio, TX: The Psychological Corporation. Wortham, S. C. (2005). Assessment in early childhood education (4th ed.). Upper Saddle River, NJ: Pearson. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 185-203 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 8(2), 204-235, Nisan 2015 Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235, April 2015 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.9480 Senior Pre-service Teachers’ Senses of Efficacy on their Technological Pedagogical Content Knowledge (TPACK) Süleyman Nihat ŞAD * Kübra AÇIKGÜL ** Received: 23 July 2013 Kenan DELİCAN *** Accepted: 13 April 2015 ABSTRACT: This research investigates the preservice teachers’ senses of efficacy about their technological pedagogical content knowledge (TPACK) in terms of some variables, and the association between their perceived efficacy and frequency of computer use. It was designed based on a baseline descriptive survey method, followed by associational models of casual-comparison and correlation. The research group comprised 365 senior preservice teachers. The data were collected using TPACK survey developed by Şahin (2011). Results suggested that participants had favorable perceptions of efficacy in terms of TPACK and its domains. While no statistical differences were observed for gender, significant differences were established with regard to department and computer possession variables. Low-to-medium level of positive significant correlations were found between preservice teachers’ frequency of computer use and perceived efficacy of TPACK. Finally, Pedagogical Content Knowledge, Technological Pedagogical Knowledge, Technological Content Knowledge, and Pedagogical knowledge were found to be the significant predictors of TPACK. Keywords: preservice teachers, technological pedagogical content knowledge, information and communication technologies Extended Abstract Purpose and Significance: The present research aims to investigate the preservice teachers’ senses of efficacy with regard to their technological pedagogical content knowledge (TPACK) in terms of some variables including gender, department, and possession of a computer (desktop/laptop). Moreover, the association between the senior pre-service teachers’ perceived efficacy of TPACK and their frequency of computer use was analyzed. Finally, we analyzed the extent to which the specific knowledge domains predict the TPACK in general. Today the efforts to raise teachers who are able to use technology in effective, attractive and innovative manners have led to the introduction of different approaches of technology integration (Abbitt, 2011). TPACK represents one of the theoretical frameworks commonly referred in training candidate teachers who can integrate technology into effective instruction (Alayyar, Fisser, & Voogt, 2012; Timur & Taşar, 2011b). The empirical studies (Angeli & Valanides, 2009; Chai, Koh, & Tsai, 2010) also proved that employing the TPACK framework in teacher training process positively contributed to the teachers’ capability to integrate technology into teaching process. Thus, it was deemed necessary to investigate to what extent the teacher training * Corresponding Author: Assoc. Prof. Dr., Inonu University, Malatya, Turkey, [email protected] Research Assistant, Inonu University, Malatya, Turkey, [email protected] *** Graduate Student, Inonu University, Malatya, Turkey, [email protected] ** Copyright © 2015 by AKU ISSN: 1308-1659 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 205 curricula at universities provide the future teachers with the technological pedagogical content knowledge. From a curriculum evaluation perspective, the data obtained from the present study about the preservice teachers’ level of perceived efficacy of TPACK may provide input for future researches on needs analysis in teacher training. Methods: The research was designed based on a baseline descriptive survey method, followed by associational models of casual-comparison and correlation. The research group comprised 365 senior preservice teachers studying at two medium-scale universities in south-eastern and eastern Anatolian regions of Turkey. The data were collected using the TPACK survey developed by Şahin (2011) for preservice teachers. The 5-point (“1=not at all,” “2=little,” “3=moderate,” “4=quite,” and “5=complete.”) Likert type survey comprises seven subscales including technology knowledge (TK), pedagogy knowledge (PK), content knowledge (CK), technological pedagogical knowledge (TPK), technological content knowledge (TCK), pedagogical content knowledge (PCK), and technological pedagogical content knowledge (TPACK). Subscales include 47 items in total. The data were analyzed using basic descriptive statistics (arithmetic means and standard deviations), independent samples t test, one way Anova, multiple linear regression analysis, and Pearson correlation coefficients analysis. Based on the Bonferroni correction, the significance level in inferential analyses was considered α=0,01 (0,05/5) (Abdi, 2010). Also, the practical significance was tested using effect size formula including Cohen d for t test, Cohen f for Anova, R2 for Regression analysis and Pearson correlation test. Results: The participants’ scores from seven knowledge domains of TPACK survey ranged between x =3.73 and x =3.56 which falls into the interval of quite according to Likert scaling. TK-Technology Knowledge stands to be the domain with relatively the lowest mean score ( x =3.56). These results indicated that participating senior preservice teachers had favorable perceptions of efficacy in terms of TPACK in general and in each of the specific domain. While no statistical difference was observed in terms of gender, significant differences were established with regard to variables of department and computer possession. Accordingly, senior preservice Computer and Technology teachers were found to have significantly higher levels of perceived efficacy in terms of all TPACK domains except for CK-Content Knowledge than seniors from other teaching departments. Similarly, senior preservice English Language teachers’ perceived efficacy scores in most TPACK domains except for TPK-Technological Pedagogical Knowledge and TCK-Technological Content Knowledge domains were found significantly higher than seniors in most other programs. On the other hand, senior preservice Elementary Mathematics and Social Studies teachers were found to perceive themselves significantly less efficient in most of the TPACK domains. As for the possession of computers (desktop/laptop), senior preservice teachers who possess a computer were found to have significantly higher perceived efficacy in TPACK © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 206 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN domains except for PCK-Pedagogical Content Knowledge. Low-to-medium level of positive significant correlations (ranging between r=0.144 and r=0.571) were found between pre-service teachers’ frequency of computer use and perceived efficacy of TPACK. Finally, the results of regression analysis indicated sub domains of TPACK altogether had a positive and high level of correlation with general TPACK scores (R = 0.779, R2= 0.606; F(6, 358)= 91.921, p= 0.000). Specifically, PCK-Pedagogical Content Knowledge (β=0.296), TPK-Technological Pedagogical Knowledge (β=0.272), TCKTechnological Content Knowledge (β=0.246), and PK-Pedagogical Knowledge (β=0.164) were found to be the significant predictors of TPACK. Discussion and Conclusions: As a result of the study it was concluded that participating senior preservice teachers had favorable perceptions of efficacy in terms of general and specific knowledge domains regarding TPACK. This result is promising in terms of teacher training since first of all teachers should have self-confidence in order to use technology in their lessons (Akgün, 2013). No matter if their knowledge of technology is fine, it is not enough if teachers are not also confident of using that knowledge in order to facilitate student learning (Ertmer & Ottenbreit-Leftwich, 2010). Yan and Piper (2003) for example found that self-efficacy is a significant variable among elementary and secondary teachers in terms of technology use in their classes. On the other hand, considering that TK-Technology Knowledge had relatively the lowest score, possessing a computer makes a significant difference in preservice teachers’ perceived efficacy in TK-Technology Knowledge, and there was a medium level of positive correlation between frequency of computer use and perceived efficacy in TKTechnology Knowledge, it can be inferred that in order to increase their senses of efficacy in TK-Technology Knowledge preservice teachers should be provided with computers and made more frequent users of computers and other ICT. And preferably their use of ICT should be directed to more pedagogical purposes. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 207 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgilerine (TPAB) İlişkin Yeterlilik Algıları Süleyman Nihat ŞAD * Kübra AÇIKGÜL ** Makale Gönderme Tarihi: 23 Temmuz 2013 Kenan DELİCAN *** Makale Kabul Tarihi: 13 Nisan 2015 ÖZET: Bu araştırmada eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin teknolojik pedagojik alan bilgilerine (TPAB) ilişkin yeterlilik algılarının bazı değişkenler açısından incelenmesi ve TPAB yeterlilik algısı ile bilgisayar kullanma sıklığı değişkenleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma betimsel tarama modeline ve nedenselkarşılaştırma ile korelasyonel yöntemlerin kullanıldığı ilişkisel tarama modeline göre tasarlanmıştır. Çalışmaya eğitim fakültesi son sınıfına devam eden 365 öğrenci katılmıştır. Veriler Şahin (2011) tarafından geliştirilen TPAB ölçme aracı kullanılarak toplanmıştır. Araştırmanın sonucunda, öğlecilerin genel TPAB ve alt bilgi alanlarına ilişkin yeterliliklerini iyi düzeyde algıladıkları belirlenmiştir. TPAB yeterlilik düzeylerinin cinsiyet değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmadığı gözlenirken, bölüm ve bilgisayar sahibi olma durumu değişkenlerine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı bulunmuştur. Öğrencilerin bilgisayar kullanma sıklıkları ile TPAB yeterlilik düzeyleri arasında düşük ve orta düzeyde pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Son olarak, Öğrencilerin TPAB yeterlilik algılarının en güçlü yordayıcılarının Pedagojik Alan Bilgisi, Teknolojik Pedagoji Bilgisi, Teknolojik Alan Bilgisi ve Pedagoji Bilgisi yeterlilik algıları olduğu görülmüştür. Anahtar sözcükler: öğretmen adayları, teknolojik pedagojik alan bilgisi, bilgi ve iletişim teknolojileri Giriş Teknolojik yenilikler, eğitim sisteminin yapısını ve öğretim ortamlarında uygulanan öğrenme-öğretme faaliyetlerini etkilemektedir (Kuş, 2005). Etkili bir öğretim için teknolojinin etkili ve yaratıcı bir şekilde kullanılması gerekir (Ertmer ve OttenbreitLeftwich, 2010; Şad, 2008). Birçok eğitimci, öğretmen ve araştırmacı için teknoloji, eğitimde yüksek kalitenin göstergesi haline gelmiştir (Çakır ve Yıldırım, 2009). Ancak teknolojinin etkin kullanımı, gerekli donanımın montajı ve yazılımların yüklenmesinden ibaret değildir (Armstrong ve diğ., 2005). Öğretmenlerden, teknolojiyi derslerinin amaçlarına hizmet edecek şekilde, doğru pedagojiyle harmanlayarak kullanması beklenir (Armstrong ve diğ. 2005; Demir, Özmantar, Bingölbali ve Bozkurt, 2011; Ertmer ve Ottenbreit-Leftwich, 2010; Kreijns, Vermeulen, Kirschner, van Buuren ve van Acker 2013; Şad ve Özhan, 2012; Şad ve Göktaş, 2014). Bu bağlamda öğretmenler teknolojiyi kullanırken öğrencilerinin gereksinimlerine uygun araç ve yöntemler seçmeli, öğretim yöntemlerini etkili bir biçimde tasarlamalı ve yeni öğretim stratejilerini geliştirebilmelidir (Demiraslan ve Koçak Usluel, 2008). Kısacası öğretmenler, teknolojiyi genelde öğretim programına, özelde ders planlarına etkili bir şekilde entegre edebilmelidir (Albion, 1999). Ancak öğretmenin teknolojiyi öğretim sürecine başarılı bir şekilde entegre edebilmesi, hem pedagoji bilgisine, hem alan bilgisine hem de teknoloji bilgisine yeteri düzeyde sahip olmasını gerektirir (Jang ve Tsai, 2012). Dolayısıyla öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği alan bilgisi ve pedagoji bilgisinin Sorumlu Yazar: Doç. Dr., İnönü Üniversitesi, Malatya, [email protected] Araştırma Görevlisi, İnönü Üniversitesi, Malatya, [email protected] *** Yüksek Lisans Öğrencisi, İnönü Üniversitesi, Malatya, [email protected] * ** © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN 208 yanında, öğretmenlerin teknolojinin etkili kullanımına yönelik bilgi ve becerilere sahip olmaları da gerekmektedir (Çakır ve Yıldırım, 2009). Öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği yeterliliklerin kapsamının, alan ve pedagoji bilgisinin yanında teknoloji bilgi ve becerisini de içerecek şekilde genişlemesinin bir sonucu olarak, günümüzde Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB) kavramı ortaya çıkmıştır (Jang ve Tsai, 2012; Mishra ve Koehler, 2006; Timur ve Taşar, 2011a). TPAB yapılanmasının temelinde alan (içerik) bilgisi, pedagoji bilgisi ve teknoloji bilgisi olmak üzere üç temel bilgi alanı ve bunların kesişimlerinden oluşan yeterlilik alanları mevcuttur (Koehler ve Mishra, 2005b). Günümüzde etkin ve verimli şekilde teknolojiyi kullanma yeteneğine sahip öğretmenleri hazırlama işi yükseköğretim kurumları bünyesinde yürütülen öğretmen yetiştirme programlarının sorumluluğu haline gelmiştir (Abbitt ve Klett, 2007). TPAB ise teknoloji bilgi ve becerisine sahip öğretmen adaylarının yetiştirilmesi sürecinde öğretmen yeterlilikleri açısından yaygın olarak başvurulan kavramsal bir çerçeve haline gelmiştir (Alayyar ve diğ., 2012; Timur ve Taşar, 2011b). Bu doğrultuda öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği teknolojik pedagojik alan bilgisinin eğitim fakülteleri tarafından öğretmen adaylarına ne düzeyde kazandırıldığının belirlenmesi araştırmaya değer görülmektedir. Program değerlendirme kapsamında öğretmen adaylarının teknoloji entegrasyonu konusundaki hazırbulunuşluk düzeylerinine ilişkin elde edilecek veriler öğretmen yetiştirme programlarının geliştirilmesi amacıyla yürütülecek ihtiyaç analizi çalışmalarına girdi sunabilir. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB) Kuramsal anlamda TPAB çerçevesi Shulman’ın (1986) tanımladığı alan bilgisi ve pedagojik bilgi alanlarının kesişimlerinden oluşan pedagojik alan bilgisi (PAB) üzerine inşa edilmiştir (Jang ve Tsai, 2012; Mishra ve Koehler, 2006). Shulman (1986) pedagojik alan bilgisini, öğretmenin dersinin konusunu öğrencilerine anlaşılır bir şekilde sunmak ve açıklamak için başvurduğu en etkili yolları (analojiler, çizimler, örnekler, açıklamalar vb.) kapsayan bir çerçeve olarak tanımlamıştır. Şekil 1. TPAB Çerçevesi Uyarlandığı yayın: Mishra ve Koehler (2006, s. 1025) © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 209 Mishra ve Koehler (2006) alan bilgisi ve pedagoji bilgisine, teknoloji bilgisini de ekleyerek üç yeni bilgi alanı oluşturmuşlardır. Bunlar; teknolojik pedagojik alan bilgisi (TPAB), teknolojik alan bilgisi (TAB) ve teknolojik pedagojik bilgi (TPB) alanlarıdır (bkz. şekil 1). Bu yeni yapılanmayla birlikte teknoloji, pedagoji ve içerik bilgisi ve bunların kesişiminden oluşan toplam yedi bilgi alanı ortaya çıkmıştır: Alan Bilgisi, Pedagoji Bilgisi, Teknoloji Bilgisi, Pedagojik Alan Bilgisi, Teknolojik Alan Bilgisi, Teknolojik Pedagoji Bilgisi ve Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (Harris, Mishra ve Koehler, 2009; Koehler ve Mishra, 2005a, 2005b, 2008; Mishra ve Koehler, 2006, 2008). Aşağıda bu bilgi alanlarına ilişkin öz açıklamalar sunulmuştur: Alan Bilgisi (AB): Her dersin öğrenilecek veya öğretilecek konularıyla ilgili sahip olunan bilgi. Pedagoji Bilgisi (PB): Öğrenme ve öğretme süreçleri ve uygulamalarına ilişkin derinlikli bilgi. Teknoloji Bilgisi (TB): Bireyin, sürekli güncellenen teknolojileri iş ya da özel hayatından üretken bir şekilde kullanabilmesi için gerekli bilgi. Pedagojik Alan Bilgisi (PAB): Özelde belirli bir konu alanının (Matematik, Fen vb.) öğrenme ve öğretme süreçlerine ilişkin pedagoji bilgisi. Teknolojik Pedagoji Bilgisi (TPB): Çeşitli teknolojilerin öğrenme ve öğretme süreçlerinde nasıl kullanılabileceğine ve ne tür katkılar sağlayabileceğine dair bilgi. Teknolojik Alan Bilgisi (TAB): Teknoloji ve konu alanının karşılıklı olarak birbirlerinden nasıl etkilendiklerine ve birbirlerini gerektirdiklerine dair bilgi (Tıpta kullanılan x-ray cihazları ya da fizik ve matematikte kullanılan dijital simülasyon yazılımları bu etkileşime örnek verilebilir). Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB): Kendisini oluşturan bilgi alanlarının toplamından daha fazlası olan TPAB teknoloji, pedagoji ve alan bilgisinin etkileşiminden oluşan yeni bir yapıdır. İlgili konu alanının hedeflerinin, gerekli öğretim teknolojilerini işe koşmak suretiyle öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarına uygun olarak etkili bir şekilde nasıl kazandırılması gerektiğine dair bilgidir. Harris, Mishra ve Koehler (2009, s. 401), TPAB’ı “teknolojik ve pedagojik açıdan mahir ve dersin öğretim programının gerekleri doğrultusunda öğretim yapan öğretmenlerin kullandıkları mesleki bir bilgi türü” olarak tanımlamıştır. Öğretmenlerin sahip olduğu teknolojik pedagojik alan bilgisi, eğitim teknolojilerini nasıl algıladıklarının ve teknolojiyi kullanarak etkili bir öğretim sağlamak için teknoloji, pedagoji ve alan bilgilerini nasıl harmanladıklarının bir göstergesidir (Timur ve Taşar, 2011b). Öğretmenlerin ya da öğretmen adaylarının Teknolojik Pedagojik Alan Bilgilerinin belirlenmesi konusunda farklı yaklaşımlar mevcuttur. Bu farklılaşmalara neden olan temel sorunun TPAB çerçevesinin bilgi (knowledge) kavramıyla sınırlanmasından kaynaklandığı söylenebilir. Tek başına alan, pedagoji ve teknoloji bilgilerinden bahsedilebilse de öğretmenlerden beklenen bu üç alanı birleştirerek etkili bir öğretim yapabilmeleridir. Öyleyse bunun nasıl yapılabileceğine ilişkin bilgiden © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 210 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN ziyade, hem bilgi hem de beceriden bahsedilmelidir. Uygulamada bu bilgi ya da beceriyi ölçebilmenin zorluğu, araştırmacıları öğretmen ya da öğretmen adaylarına kendi TPAB düzeylerini nasıl algıladıklarına dair dolaylı sorular sormaya sevk etmektedir. Örneğin Archambault ve Barnett (2010) araştırma sınırlılığı olarak doğrudan gözlemlenen davranışları ölçemedikleri için katılımcıların kendi bilgi düzeylerini nasıl algıladıklarını (Zayıf-Mükemmel arası) sorduklarını belirtmişlerdir. Graham ve arkadaşları (2009) katılımcıların TPAB düzeylerini, kendilerine duydukları güven başlığı altında, Schmidt ve arkadaşları (2009) ise özdeğerlendirme başlığı altında ölçmüştür. Angeli ve Valanides (2009), TPAB’ı ölçerken sadece öz-değerlendirme değil akran ve uzman değerlendirmesinin de kullanılmasını önermiştir. Diğer taraftan TPAB’i, özyeterlilik algısı çerçevesine inceleyen yaklaşımlar da mevcuttur (Abbitt ve Klett, 2007; Gömleksiz ve Fidan, 2011; Kaya, Özdemir, Emre ve Kaya, 2011). Bandura (1997) tarafından geliştirilen Sosyal Öğrenme Kuramı’nın önemli bir unsuru olan özyeterlilik algısı, “bireyin gelecekte karşılaşabileceği durumlarla başa çıkabilmek için gerekli eylemleri planlayıp hayata geçirebilme kapasitesine dair duyduğu inanç” (s. 2) olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda Abbitt (2011) özyeterlilik algısının, öğretmenlerin teknolojiyi öğretime başarılı bir şekilde entegre edebilme yeteneklerine olan inançlarının gelecekteki öğretim uygulamalarına etkisini anlamak adına önemli bir temel sunduğunu savunur. Öğretmen adaylarının ve öğretmenlerin özyeterlilik inançları, eğitim araştırmacılarının önemli çalışma konularından birisi olmuştur (Akkuş, 2013; Baki, Kutluca ve Birgin, 2008; Bıkmaz, 2004; Erdem, 2007). Öğretmenlerin, mesleki yeterlilikleri yerine getirmeleri onların iyi eğitim almalarının yanı sıra, bu yeterlilikleri yerine getirebileceklerine olan inançları ile de yakından ilgilidir (Yılmaz, Köseoğlu, Gerçek ve Soran, 2004). Özyeterlilik algısı bir kişi tarafından sahip olunan gerçek yeterlilik düzeyinden çok kişinin yeterlilik düzeyi hakkındaki inancıyla ilgilidir (Albion, 2000; Kurbanoğlu, 2004). Buna rağmen konunun eğitimciler tarafından ilgi çekici olmasının nedeni özyeterlilik algısının, bireyin davranışların anlamlı bir yordayıcısı olmasıdır (Al awaidi ve Alghazo, 2012). Öğretmenlerin sahip oldukları özyeterlilik inançları, öğretimle ilgili belirledikleri hedefleri, öğretime harcadığı çabayı ve isteklilik düzeylerini etkilemektedir (Tschannen-Moran ve Hoy, 2001). Bireyin yeterlilik algısı bir işe ne kadar çaba harcayacağını, işi ne kadar sürdüreceğini ve zorluklar karşısında ne kadar çabuk pes edeceğini önemli ölçüde yordar (Erdem, 2007). Kısacası, bireylerin arzuladıkları bir sonuca ulaşabilme yeterliliğine dair inançları onların duygularını, düşüncelerini, güdülerini ve eylemlerini olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir (Abbitt, 2011; Bandura, 1997). Dolayısıyla öğretmenlerin genel olarak öğretimle ilgili davranışlarını (Yenilmez ve Kakmacı, 2008) özelde de teknolojiyi derslerine entegre etmeye yönelik davranışlarını (Abbitt, 2011; Abbitt ve Klett 2007; Al awaidi ve Alghazo, 2012; Albion 1999, 2000; Enochs, Riggs, ve Ellis, 1993; Ertmer, Conklin ve Lewandowski, 2003; Wang, Ertmer ve Newby, 2004) yordamada özyeterlilik inançlarından yararlanılabilir. Örneğin, Albion (1999), öğretmenlerin teknolojiyi etkili bir şekilde kullanabilme kapasitelerine olan inançlarının (özyeterlilik algılarının), derslerde bilgisayar kullanımlarını etkileyen önemli bir faktör olduğunu bulmuştur. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 211 Yine Kutluca ve Ekici (2010) bilgisayar-destekli eğitim etkinliklerinin başarıyla uygulanabilmesi için öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitime dair olumlu tutuma ve özyeterlilik inancına sahip olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu açıklamalar doğrultusunda mevcut çalışmada öğretmen adaylarının TPAB yeterlilik algı düzeylerinin belirlenmesi ve bazı değişkenler açısından incelenmesi önemli görülmüştür. Albion (2000), öğretmen adaylarının sadece algı düzeylerinin belirlenmesinin yeterli olmadığını belirterek algı düzeylerine etki eden değişkenlerinde incelenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Yapılan çalışmalar incelediğinde dikkat çeken değişkenlerden birisinin cinsiyet olduğu görülmektedir. Birçok araştırmacı TPAB düzeyi üzerinde cinsiyetin etkisini araştırmış ve farklı sonuçlar elde etmiştir. Bazı araştırmacılar cinsiyetin TPAB düzeyi üzerinde anlamlı bir fark yaratmadığı sonucuna ulaşmıştır (Akgün, 2013; Gömleksiz ve Fidan, 2011; Kaya, Emre ve Kaya, 2010; Kaya ve diğ., 2011; Kazu ve Erten, 2011; Koh ve Sing, 2011; Mutluoğlu ve Erdoğan, 2012; Sancar-Tokmak vd., 2013). Diğer taraftan, Erdoğan ve Şahin’in (2010) matematik öğretmen adaylarıyla yürüttükleri çalışma sonuçları erkek öğretmen adaylarının TPAB düzeylerinin kadınlarınkinden anlamlı düzeyde yüksek olduğunu göstermiştir. Tsai (2008) yaptığı çalışma da erkek öğretmenlerin bayan öğretmenlere göre bilgisayar kullanımı konusunda kendilerine daha çok güvendiklerini ortaya koyarken, çalışmalarında TB boyutunda erkek ve kadın öğretmen adayları arasında erkekler lehine anlamlı bir farklılık olduğunu belirlemişlerdir. Geçmiş araştırmalarda ayrıca bilgisayar sahibi olma durumunun TPAB düzeyinin farklılaşması üzerinde etkisi olup olmadığı incelenmiş ve bu konuda da cinsiyete benzer şekilde farklı sonuçlara ulaşılmıştır (Mutluoğlu ve Erdoğan, 2012; Yavuz Konokman, Yanpar Yelken ve Sancar Tokmak, 2013). Öğretmen adaylarının öğrenim gördükleri bölümlerin de TPAB düzeyleri üzerinde etkisi olduğu düşünülmektedir. Nitekim yapılan çalışmalar bu görüşü destekleyen sonuçlar vermektedir (Gömleksiz ve Fidan; Kaya ve diğ., 2011). Yapılan çalışmalarda yer alan diğer bir değişken bilgisayar kullanım sıklığıdır. İlgili alanyazında bilgisayar kullanımım sıklığının artmasının teknoloji kullanımına ilişkin algı üzerinde olumlu etkiler yarattığına dair araştırma bulguları mevcuttur (Baki ve diğ., 2008; Demiralay ve Karadeniz, 2010; Yurdakul Kabakçı, 2011; Yavuz Konokman ve diğ., 2013). Bu açıklamalar ışığında yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar cinsiyet, bölüm/program, bilgisayar sahibi olma ve bilgisayar kullanma sıklığı değişkenlerinin öğretmen adaylarının TPAB düzeyi açısından önemli olabileceğini göstermektedir. Öğretmen Yetiştirme Bağlamında TPAB Günümüzde öğretmen adaylarının teknoloji okuryazarı olmaları beklenmektedir (Martinovic ve Zhang, 2012). Teknoloji okuryazarlığı kapsamı geniş bir kavram olmakla birlikte, pedagojik bir bakış açısıyla, bir öğretmenin teknoloji okuryazarlığından söz ederken, teknolojiyi dersinin amaçlarına hizmet edecek şekilde, doğru pedagojiyle harmanlayarak kullanabilmesi kastedilmelidir. Bu, teknolojinin eğitime/öğretime entegre edilmesi olarak da tanımlanabilir. Ancak mevcut araştırmalar, öğretmenlerin teknoloji entegrasyonu konusunda yeterli olmadığına, özelde öğrenci öğrenmelerini güdüleyen ve artıran eğitim teknolojilerini eğitim-öğretim ortamlarında © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 212 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN yeteri kadar kullanmadıklarını dair bulgular sunmaktadır (İşman, 2002). Örneğin Yılmaz (2007), yaptığı literatür taramasında sınıf öğretmenlerinin derste teknoloji kullanımı konusunda yetersiz oldukları ve bu yetersizliğin genellikle araç-gereç yokluğundan ve teknolojiyi bozma endişesinden kaynaklandığını bildirmiştir. Bozkurt ve Cilavdaroğlu, (2011) matematik ve sınıf öğretmenlerinin, internetten bilgi ve materyal paylaşımına sıcak bakmadıklarını, birçok öğretmenin cebir ve geometri yazılımlarını hemen hemen hiç kullanmadığını bulmuştur. Archambault ve Crippen (2009) öğretmenlerin pedagoji bilgilerini, alan bilgilerini ve pedagojik alan bilgilerini iyi algılamakla birlikte teknoloji bilgisi konusunda kendilerini daha az yeterli algıladıklarını bulmuştur. Yeni teknolojilerin sunduğu potansiyelin yeterince kullanılmaması ve geleneksel araç-gereçlerle yapılanların tekrarlanması (örneğin etkileşimli elektronik tahtanın yalnızca metin yansıtmak amacıyla kullanılması) öğretmenlerin teknoloji konusundaki yetersizliklerinin bir başka göstergesidir (Demir ve diğ. 2011; Şad ve Özhan, 2012). Günümüzde başta yeni nesil öğretmenler olmak üzere öğretmenlerin bilişim ve iletişim teknolojilerinin öğretime etkili bir şekilde entegrasyonu konusunda gerekli bilgi, tutum ve beceriler kazanmaları beklenmektedir. Ancak Martinovic ve Zhang’a (2012) göre ilgili teknolojilerin pedagojik bir şekilde nasıl kullanılması gerektiğine dair yeterli rol modelin sunulmaması ve bu teknolojilere erişimin sınırlı olması nedeniyle teknolojinin öğretime entegrasyonu konusunda sorunlar devam etmektedir. Gürbüztürk, Duruhan ve Şad (2009) benzer şekilde öğretmen adaylarının, kendilerini yetiştiren öğretim elemanlarını pedagojik açıdan yetersiz bulduklarını saptamışlardır. Peralta ve Costa (2007) öğretmenlerin bilgi ve iletişim teknolojilerini, öğrenme ilkelerini yeterince işe koşamadan kullandıklarına dikkat çekmiştir. Liu (2012) araştırmaya katılan Tayvanlı öğretmenlerin çoğunun öğrenci merkezli öğretmenlik inançlarına sahip olmalarına rağmen yapılandırmacı öğretimle teknolojiyi entegre edemediklerini aktarmıştır. Demir ve Bozkurt (2011) ilköğretim matematik öğretmenlerin katıldığı çalışmada öğretmenlerin teknoloji ve pedagoji alanlarında mesleki gelişim eğitimine ihtiyaç duyduklarını bulmuştur. Bu da teknoloji entegrasyonunun alan bilgisi ve pedagojiden bağımsız olamayacağının önemli bir kanıtıdır. Angeli ve Valanides (2009) alan bilgisi, teknoloji ve pedagojinin tek başına bilinmesinin yeterli olmadığını, bunların nasıl harmanlanması gerektiğinin mutlaka öğretilmesi gerektiğini özellikle vurgulamıştır. Öğretmenleri derslerinde teknolojiyi etkin ve verimli şekilde kullanabilecek düzeyde eğitmek yükseköğretim kurumlarında öğretmen yetiştirme programlarının sorumluluğu haline gelmiştir (Abbitt ve Klett, 2007). Teknolojinin, öğretmen yetiştirme programlarına entegre edilmesi ise kapsamlı bir program geliştirme sürecini gerektirmektedir. Zira, teknolojiyi pedagojiyle kaynaştırabilme becerisini tek bir teknoloji dersiyle kazandırmaya çalışmak yerine, disiplinlerarası bir programlama yaklaşımıyla teknoloji entegrasyonunun tüm derslerde modellenmesi ve öğretilmesi gerekmektedir (Sutton, 2011). Aldunate ve Nussbaum (2013) öğretmen adaylarının yeni ve karmaşık öğretim teknolojilerine kolayca uyum sağlayarak derslerinde © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 213 kullanabilmeleri için bu konuda o kadar fazla yaşantı geçirmeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Derslerinde teknolojiyi etkili, ilgi çekici ve yenilikçi bir şekilde kullanabilecek öğretmenler yetiştirme çabası, teknoloji entegrasyonuyla ilgili çeşitli yaklaşımların kullanılmasına neden olmuştur (Abbitt, 2011). Günümüzde teknolojiyi öğretim sürecinde kullanabilen öğretmen adaylarının yetiştirilmesi sürecinde yaygın olarak başvurulan kavramsal çerçevelerden biri TPAB’dir (Alayyar ve diğ. 2012; Timur ve Taşar, 2011b). Yapılan empirik çalışmalar (Angeli ve Valanides, 2009; Chai, Koh, ve Tsai, 2010) bu çerçevenin öğretmen yetiştirme sürecine dahil edilmesinin öğretmen adaylarının teknolojiyi öğretim sürecine entegre etme konusunda uzmanlaşmalarına olumlu katkı sağladığını göstermektedir. Amaç Bu araştırmanın temel amacı, eğitim fakültelerinin farklı bölümlerinin son sınıflarında öğrenim gören öğrencilerin teknolojik pedagojik alan bilgilerine (TPAB) ilişkin yeterlilik algılarını belirlemektir. Ayrıca öğrencilerin TPAB yeterlilik algılarının cinsiyet, bölüm/program ve bilgisayar sahibi olma değişkenleri açısından incelemesi amaçlanmaktadır. Üçüncü olarak TPAB yeterlilik algısı ile bilgisayar (masaüstü/dizüstü) kullanma sıklığı değişkeni arasındaki ilişkiyi tespit etmek amaçlanmıştır. Son olarak da öğrencilerin TPAB alt alanlarına ilişkin yeterlilik algılarının genel TPAB’a ait yeterlilik algılarını ne düzeyde yordadığı incelenmiştir. Yöntem Araştırmanın Deseni Bu araştırmada temelde eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin TPAB’a yönelik yeterlilik algılarının belirlenmesi amaçlandığından nicel araştırma desenlerinden betimsel tarama (survey) modeli kullanılmıştır. Araştırmada bu betimsel yaklaşımın ötesinde öğrencilerin TPAB yeterlilik algılarının cinsiyet, bölüm ve bilgisayar sahibi olma durumlarına göre karşılaştırılması da amaçlandığından ilişkisel tarama modellerinden nedensel-karşılaştırma yaklaşımı da kullanılmıştır. Ayrıca TPAB alt boyutlarının genel TPAB algısını yordama durumu ve algılanan TPAB yeterlilik düzeyi ile bilgisayar kullanma sıklığı arasındaki ilişkinin incelenmesi ise ilişkisel tarama modellerinden korelasyonel yaklaşıma uygun olarak yapılmıştır. İlişkisel modeller, iki veya daha fazla değişken arasındaki ilişkilerin varlığını ve ilişkinin derecesini incelemek, neden-sonuç ile ilgili ipuçları elde etmek ve incelenen olguları daha iyi anlayabilmek amacıyla kullanılır (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2010; Karasar, 2012). Çalışma grubu Araştırmanın çalışma grubunu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan orta büyüklükte iki üniversitenin Eğitim Fakültelerinin farklı bölümlerinin normal öğretim programlarında öğrenim gören öğrenciler oluşturmuştur. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN 214 Öğretmen adaylarının TPAB yeterlilik algılarına ilişkin daha geçerli veriler elde edebilmek için çalışmaya katılacak öğrencilerin belirlenmesinde TPAB kuramsal çerçevesinin kapsadığı bilgi türlerine yönelik dersleri almış olmaları önemli görülmüştür. Bu nedenle, söz konusu derslerin tamamına yakınını almış olan son sınıf öğrencileri araştırmaya dâhil edilmiştir. Çalışmaya katılan bölümlerin isimleri ve öğrenci sayıları Tablo 1’de sunulmuştur. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan üniversitede öğrenim gören toplam son sınıf öğrenci sayısı 196 olmasına rağmen bu öğrencilerden 113’üne, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan üniversitede öğrenim gören toplam son sınıf öğrenci sayısı 506 olmasına rağmen bu öğrencilerin de 252’sine ulaşılarak veri toplanabilmiştir. Buna göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan üniversitenin çalışma evreninin yaklaşık %58’ine, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan üniversitenin ise çalışma evreninin yaklaşık %50’sine ulaşılmıştır. Veriler 2011-2012 akademik yılı bahar yarıyılında toplanmıştır. Tablo 1 Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Okullara ve Bölümlere Göre Dağılımı Öğrenci Sayıları % Türkçe Öğretmenliği 42 11.51 Güneydoğu Anadolu İlköğretim Matematik öğretmenliği 36 9.86 Bölgesi Sınıf Öğretmenliği 35 9.59 Toplam 113 30.96 Türkçe Öğretmenliği 32 8.77 Sınıf Öğretmenliği 22 6.03 İngilizce Öğretmenliği 20 5.48 PDR Öğretmenliği 20 5.48 BÖTE 23 6.30 Müzik Öğretmenliği 27 7.40 Okul Öncesi Öğretmenliği 37 10.14 Sosyal Bilgiler Öğretmenliği 44 12.05 Beden Eğitimi Öğretmenliği 27 7.40 Toplam 252 69.04 Genel Toplam 365 100 Üniversitenin bulunduğu bölge Doğu Anadolu Bölgesi Program/bölüm Veri Toplama Aracı Bu çalışmada öğrencilerin TPAB ile ilgili yeterlilik algılarını belirlemek amacıyla Şahin (2011) tarafından geliştirilen Öğretmen Adaylarının Teknolojik © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 215 Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB) adlı ölçme aracı kullanılmıştır. Ölçme aracında kişisel bilgilerle ilgili 5, TPAB-Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (5 madde; örn. Ders içeriğini, uygun teknoloji ve öğretim ilke/yöntemleri ile bütünleştirme…) ve alt bilgi alanlarına [TB-Teknoloji bilgisi (15 madde; örn. Bilgisayarda çıkan teknik bir sorunu giderme…), PB-Pedagojik bilgi (6 madde; örn. Öğrenci performansını değerlendirme…), AB-Alan bilgisi (6 madde; örn. Alanımdaki temel konuları…), TPBTeknolojik pedagojik bilgi (4 madde; örn. Yeni bir teknolojinin eğitim-öğretime uygunluğunu değerlendirme…), TAB-Teknolojik alan bilgisi (4 madde; örn. Alanıma özgü teknolojileri (bilgisayar uygulamalarını)…) ve PAB-pedagojik alan bilgisi (7 madde; örn. Sınıf/okul içi etkinlikleri içeren bir ders planını rahatlıkla hazırlayabilme…)] yönelik toplam 47 madde vardır. 5’li Likert yapı kullanılan ölçekte yanıt kategorileri (1) Hiç bilmiyorum, (2) Az düzeyde biliyorum, (3) Orta düzeyde biliyorum, (4) İyi düzeyde biliyorum, (5) Çok iyi düzeyde biliyorum şeklindedir. Katılımcıların ölçek maddelerine verdikleri cevaplar kendileriyle ilgili gerçek durumu değil, bu konuda kendilerini ne kadar yeterli hissettiklerine dair algılarını yansıtmaktadır. Bu açıdan ölçülen özelliğin gerçek bilgi ya da beceri düzeyi değil, algılanan yeterlilik düzeyi olduğu varsayılmıştır. Alt ölçeklerin geçerlik ve güvenirlik çalışmaları Şahin (2011) tarafından 348 öğretmen adayından elde edilen veriler kullanılarak yapılmıştır. TPAB ve alt bilgi alanlarına ilişkin bağımsız faktör analizleri sonuçlarına göre alt ölçeklerde yer alan maddelerin faktör yükleri 0,599 ile 0,903 arasında bulunmuştur. Alt ölçeklerin açıkladığı toplam varyans oranları TB-Teknoloji bilgisi için %51.87; PB-Pedagojik bilgi için %69.09; AB-Alan bilgisi için %59.3; TPB-Teknolojik Pedagojik bilgi için %74.48; TAB-Teknolojik alan bilgisi için %74.77; PAB-pedagojik alan bilgisi için %69.02 ve TPAB-Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi için %76.1’dir. Alt ölçeklerin güvenirliğine ilişkin analiz sonuçlarına göre madde toplam korelasyon katsayıları 0.618 ile 0.899 arasında değerler almıştır. Ölçeklerin kararlılık açısından güvenilirliğine ilişkin test-tekrar test analizleri sonucunda r= 0.77 ile r= 0.86 arasında değişen pozitif yönde, anlamlı ve yüksek düzeyde ilişkiler saptanmıştır. Alt ölçeklerin Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayıları ise TB-Teknoloji Bilgisi için α=0.93, PB için α=0.90, AB için α=0.86, TPB için α= 0.88, TAB için α=0.88, PAB için α=0.92 ve TPAB için α=0.92 olarak hesaplanmıştır. Bu çalışmada 365 son sınıf öğrencisinden elde edilen veri seti üzerinden yapılan güvenirlik analizi sonucunda Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayıları TB için α=0.94, PB için α=0.81, AB için α=0.79, TPB için α=0.80, TAB için α=0.77, PAB için α=0.82 ve TPAB için α=0.76 olarak hesaplanmıştır. Verilerin Analizi Verilerin analizinde öncelikle TPAB bilgi alanlarına ait yedi alt ölçekten alınan puanların aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları hesaplanmıştır. Cinsiyetlerine ve bilgisayara sahip olma durumuna göre öğrencilerin TPAB yeterlilik algı düzeyleri arasında anlamlı bir fark olup olmadığını belirlemek amacıyla bağımsız gruplar için ttesti; bölüm değişkenine göre anlamlı bir fark olup olmadığını belirlemek için ise tek yönlü Anova testi kullanılmıştır. Bilgisayar kullanma sıklığı değişkeni ile öğrencilerin © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 216 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN algıladıkları TPAB yeterlilik düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını belirlemek için Pearson korelasyon analizi yapılmıştır. TPAB alt alanlarına ait puanların genel TPAB yeterlilik algısı puanlarını yordama düzeyi çoklu doğrusal regresyon analizi kullanılarak test edilmiştir. Yapılan Bonferroni düzeltmesi sonucu araştırmada toplam beş analiz kullanıldığı için çıkarımsal analizlerde anlamlılık düzeyi α=0.01 (0.05/5) olarak belirlenmiştir (Abdi, 2010). Ayrıca elde edilen sonuçların pratikteki anlamlılığını ortaya koymak amacıyla etki büyüklükleri hesaplanmıştır. Yapılan t testi sonuçları için Cohen d, Anova testi için Cohen f, Regresyon analizi ve Pearson korelasyon testi için R2 değerleri hesaplanmıştır. Elde edilen etki büyüklükleri Cohen d için; 0.20 “ küçük”, 0.50 “orta”, 0.80 “büyük” etki büyüklüğü; Cohen f için 0.10 “küçük”, 0.25 “orta”, 0.40” büyük” etki büyüklüğü olarak yorumlanmıştır (Cohen, 1988). R2 için ise <0.1 “zayıf”, 0.11–0.3 “küçük”, 0.31–0.5 “orta” ve >0.5 “büyük” etki büyüklüğü olarak yorumlanmıştır (Muijs, 2004, s. 166) Araştırmaya katılan son sınıf öğrencilerinin TPAB ve alt bilgi alanlarına ilişkin yeterlilik puanlarının karşılaştırmalı olarak yorumlanabilmesi amacıyla her ölçeğin toplam puanları madde sayılarına bölünerek 5’li derecelendirme puanlarına dönüştürülmüştür. Bu puan ortalamalarının yorumlanmasında aşağıdaki puan aralıkları ve karşılık gelen yeterlilik düzeyleri kullanılmıştır. Tablo 2 Algılanan TPAB yeterlilik puanların yorumlanması amacıyla kullanılan puan aralıkları Puan aralığı Algılanan Yeterlilik Düzeyi 1.00-1.80 Hiç bilmiyorum 1.81-2.60 Az düzeyde biliyorum 2.61-3.40 Orta düzeyde biliyorum 3.41-4.20 İyi düzeyde biliyorum 4.21-5.00 Çok iyi düzeyde biliyorum © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 217 Bulgular Öğrencilerin TPAB Yeterlilik Algıları Eğitim fakültelerinin farklı bölümlerinin son sınıflarında eğitim gören öğrencilerin teknolojik pedagojik alan bilgisi yeterlilik düzeylerine yönelik bulgular Tablo 3’te verilmiştir. Tablo 3 Öğrencilerin algıladıkları TPAB yeterlilik düzeylerinin dağılımı (n=365) x ss Algılanan Yeterlilik düzeyi PAB 3.7393 .61357 İyi düzeyde biliyorum TPAB 3.7211 .62063 İyi düzeyde biliyorum PB 3.6913 .62483 İyi düzeyde biliyorum TPB 3.6788 .69762 İyi düzeyde biliyorum AB 3.6114 .66488 İyi düzeyde biliyorum TAB 3.6082 .69826 İyi düzeyde biliyorum TB 3.5649 .84247 İyi düzeyde biliyorum Alt ölçek Yapılan betimsel analiz sonuçlarına göre öğrencilerin algıladıkları TPAB yeterlilik düzeyleri ortalama 3.56 ile 3.73 arasında değişmektedir. Bütün alt ölçeklerden alınan puanların ortalaması “İyi düzeyde biliyorum” aralığına karşılık gelmektedir. Ortalamalar incelendiğinde pedagoji bilgisini içeren alt ölçeklerin (PAB, TPAB, PB ve TPB) puan ortalamalarının diğerlerinden nispeten daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu bulgudan hareketle öğrencilerin başta pedagojik bilgiyi içeren alanlar olmak üzere bütün alanlarda kendilerini iyi düzeyde yeterli algıladıkları söylenebilir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN 218 Cinsiyet Değişkenine Göre Öğrencilerin TPAB Yeterlilik Algıları Öğrencilerin algıladıkları teknolojik pedagojik alan bilgisi yeterlilik düzeylerinin cinsiyet değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığına ilişkin bulgular Tablo 4’te verilmiştir. Tablo 4 Öğrencilerin Algıladıkları TPAB puanlarının cinsiyetine göre t-testi analizi sonuçları Boyutlar TB PB AB TPB TAB PAB TPAB N x ss Kadın 186 3.53 0.85 Erkek 179 3.60 0.83 Kadın 186 3.71 0.65 Erkek 179 3.68 0.60 Kadın 186 3.64 0.65 Erkek 179 3.58 0.68 Kadın 186 3.72 0.69 Erkek 179 3.63 0.70 Kadın 186 3.61 0.71 Erkek 179 3.60 0.68 Kadın 186 3.78 0.60 Erkek 179 3.69 0.63 Kadın 186 3.73 0.61 Erkek 179 3.71 0.63 Cinsiyet Sd t p 363 0.846 .398 363 0.432 .666 363 0.752 .453 363 1.201 .230 363 0.130 .896 363 1.401 .162 363 0.417 .677 *p<0.01 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo 4’teki veriler incelendiğinde, öğrencilerin TPAB ve alt bilgi alanlarından aldıkları puanların cinsiyet değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmadığı görülmektedir. Ortalamalar incelendiğinde kadın ve erkek öğrencilerin TPAB ve alt bilgi alanlarına ilişkin yeterlilik algılarının “İyi düzeyde biliyorum” puan aralığına karşılık geldiği ve benzer düzeyde olduğu söylenebilir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 219 Bölüm Değişkenine Göre Öğrencilerin TPAB Yeterlilik Algıları Öğrencilerin algıladıkları teknolojik pedagojik alan bilgisi yeterlilik düzeylerinin bölüm değişkenine göre betimsel istatistikleri Tablo 5’te ve puanlar arasında anlamlı düzeyde farklılaşma olup olmadığına ilişkin ANOVA sonuçları Tablo 6’de verilmiştir. Tablo 5 Öğrencilerin TPAB puanlarının bölüm değişkenine göre betimsel analiz sonuçları TB Bölüm N x PB ss x AB ss x TPB ss x ss TAB x ss PAB x ss TPAB x ss 1. İlk. Mat. 36 3.24 0.55 3.37 0.60 3.39 0.73 3.35 0.72 3.36 0.75 3.50 0.78 3.32 0.71 2. Sınıf 57 3.54 0.82 3.81 0.61 3.41 0.62 3.68 0.76 3.66 0.80 3.74 0.64 3.68 0.75 3. İng 20 3.81 0.59 3.97 0.40 4.17 0.49 3.90 0.45 3.66 0.64 4.02 0.29 3.65 0.51 4. PDR 20 3.43 0.84 3.78 0.63 3.69 0.57 3.79 0.64 3.71 0.58 3.68 0.52 3.90 0.47 5. BÖTE 23 4.98 0.04 3.87 0.26 3.94 0.60 4.16 0.66 4.09 0.44 4.14 0.39 4.21 0.39 6. Bed. Eğt. 27 3.54 0.55 3.60 0.58 3.72 0.69 3.43 0.57 3.44 0.67 3.47 0.51 3.68 0.48 7. Müzik 27 3.66 0.81 3.90 0.47 3.89 0.50 3.82 0.49 3.77 0.67 3.97 0.45 3.88 0.49 8. Türkçe 74 3.45 0.83 3.64 0.67 3.60 0.64 3.69 0.68 3.62 0.69 3.77 0.56 3.78 0.60 9. Okul. Önc. 37 3.70 0.65 3.91 0.65 3.66 0.66 3.83 0.66 3.65 0.59 3.80 0.57 3.85 0.54 10. Sos. Bil. 44 3.10 0.92 3.37 0.68 3.34 0.68 3.46 0.78 3.38 0.70 3.55 0.74 3.52 0.57 Total 365 3.56 0.84 3.69 0.62 3.61 0.66 3.68 0.70 3.61 0.70 3.74 0.61 3.72 0.62 © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN 220 Tablo 6 Öğrencilerin TPAB puanlarının bölüm değişkenine göre ANOVA analizi sonuçları Boyut TB PB AB TPB TAB PAB TPAB Varyansın kaynağı Kareler Top. sd Kareler Ort. Gruplararası 63.334 9 7.037 Gruplariçi 195.017 355 .549 Toplam 258.351 364 Gruplararası 14.916 9 1.657 Gruplariçi 127.195 355 .358 Toplam 142.111 364 Gruplararası 18.710 9 2.079 Gruplariçi 142.203 297.03 .401 Toplam 160.914 Gruplararası 15.837 9 1.760 Gruplariçi 161.311 305.97 .454 Toplam 177.148 Gruplararası 11.735 9 1,304 Gruplariçi 165.741 305.57 .467 Toplam 177.475 Gruplararası 12.723 9 1.414 Gruplariçi 124.314 355 .350 Toplam 137.036 364 Gruplararası 15.649 9 Gruplariçi 124.559 Toplam 140.208 313.57 F p 12.810 .000* Fark (Scheffe/ Cohen Dunnet C) f 5> Diğer 0.57 3> 1,10 9> 10 4.626 .000* 1< 2, 3, 5, 7, 9 0.34 10< 2, 3, 5, 7, 9, 5.410 .000* 0.36 3>1, 2, 10 4.219 .000* 0.31 5>1 3.023 .004* 0.27 5>1, 6, 8, 10 4.037 .000* 3>1, 6, 10 0.32 5> 2, 6, 8, 10 7>6 1.739 .351 5.581 .000* 0.35 5>1, 2, 3, 6, 8, 10 1<4, 5, 7, 8, 9. *p<0.01 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo 6’daki veriler incelendiğinde, öğrencilerin algıladıkları TB yeterlilik puanlarının bölümlerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir [F(9; 355) = 12.810, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f= 0.57) geniş olduğu gözlemlenmiştir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Scheffe testi sonucunda, BÖTE son sınıf öğrencilerinin algıladıkları TB yeterlilik puanlarının ( x =4.98; çok iyi düzeyde biliyorum) diğer tüm bölüm öğrencilerinin puanlarından; İngilizce öğretmenliği son sınıf öğrencilerinin algıladıkları TB yeterlilik puanlarının ( x =3.81; iyi düzeyde biliyorum), İlköğretim Matematik ( x =3.24; orta düzeyde biliyorum) ve Sosyal Bilgiler ( x =3.10; orta düzeyde © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 221 biliyorum) öğrencilerinin puanlarından; ve Okul Öncesi öğretmenliği öğrencilerinin TB puanlarının ( x =3.70; iyi düzeyde biliyorum) da Sosyal Bilgiler öğretmenliği öğrencilerinin TB puanlarından ( x =3.10; orta düzeyde biliyorum) anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin algıladıkları PB yeterlilik puanları, bölümlerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F(9; 355) = 4.626, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f= 0.34) orta olduğu gözlemlenmiştir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Scheffe testi sonucunda, Sınıf öğretmenliği ( x =3.81; iyi düzeyde biliyorum), İngilizce öğretmenliği ( x =3.97; iyi düzeyde biliyorum), Müzik öğretmenliği ( x =3.90; iyi düzeyde biliyorum), BÖTE ( x =3.87; iyi düzeyde biliyorum) ve Okul öncesi öğretmenliği ( X =3.91; iyi düzeyde biliyorum) bölümü öğrencilerinin puanlarının İlköğretim Matematik ( x =3.37; orta düzeyde biliyorum) ve Sosyal Bilgiler ( x =3.37; orta düzeyde biliyorum) öğretmenliği son sınıf öğrencilerinin algıladıkları PB yeterlilik puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin algıladıkları AB yeterlilik puanları, bölümlerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F(9; 297.033) = 5.410, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f= 0.36) orta olduğu gözlemlenmiştir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Scheffe testi sonucunda, İngilizce öğretmenliği bölümü son sınıf öğrencilerinin algıladıkları AB yeterlilik puanlarının ( x =4.17; iyi düzeyde biliyorum) Sosyal Bilgiler ( x =3.34; orta düzeyde biliyorum), İlköğretim Matematik ( x =3.39; iyi düzeyde biliyorum) ve Sınıf ( x =3.41; iyi düzeyde biliyorum) öğretmenliği bölümü son sınıf öğrencilerinin puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin TPB yeterlilik puanları, bölümlerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F(9; 305.976) = 4.219, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f= 0.31) orta olduğu gözlemlenmiştir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Scheffe testi sonucunda, BÖTE öğrencilerinin TPB yeterlilik puanlarının ( x =4.16; iyi düzeyde biliyorum), İlköğretim Matematik ( x =3.35; orta düzeyde biliyorum) öğrencilerinin puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin algılanan TAB yeterlilik puanları, bölümlerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F(9; 305.570) = 3.023, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f= 0.27) orta olduğu gözlemlenmiştir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Scheffe testi sonucunda, BÖTE öğrencilerinin algıladıkları TAB yeterlilik puanlarının ( x =4.09; iyi düzeyde biliyorum); İlköğretim Matematik ( x =3.36; orta düzeyde biliyorum), Sosyal Bilgiler öğretmenliği ( x =3.38; orta düzeyde biliyorum), Türkçe öğretmenliği ( x =3.62; iyi düzeyde biliyorum) ve Beden Eğitimi öğretmenliği ( x =3.44; iyi düzeyde biliyorum) öğrencilerinin puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin algılanan PAB yeterlilik puanları, bölümlerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F(9; 355) = 4.037, p<.01]. Bu fark için © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 222 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f= 0.32) orta olduğu gözlemlenmiştir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Scheffe testi sonucunda, İngilizce Öğretmenliği ( x =4.02; iyi düzeyde biliyorum) bölüm öğrencilerinin puanlarının İlköğretim Matematik Öğretmenliği ( x =3.50; iyi düzeyde biliyorum), Sosyal Bilgiler Öğretmenliği ( x =3.55; iyi düzeyde biliyorum) ve Beden Eğitimi Öğretmenliği ( x =3.47; iyi düzeyde biliyorum) son sınıf öğrencilerinin algıladıkları PAB yeterlilik puanlarından; BÖTE ( x =4.14; iyi düzeyde biliyorum) bölümü öğrencilerinin puanlarının Sosyal Bilgiler ( x =3.55; iyi düzeyde biliyorum), Beden Eğitimi ( x =3.47; iyi düzeyde biliyorum), Sınıf ( x =3.74; iyi düzeyde biliyorum) ve Türkçe ( x =3.77; iyi düzeyde biliyorum) öğretmenliği son sınıf öğrencilerinkinden; Müzik öğretmenliği ( x =3.97; iyi düzeyde biliyorum) bölüm öğrencilerinin puanlarının da Beden Eğitimi öğretmenliği son sınıf öğrencilerinin algıladıkları PAB yeterlilik puanlarından ( x =3.47; iyi düzeyde biliyorum) anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin algıladıkları TPAB yeterlilik puanları, bölümlerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F(9; 313.569) = 5.581, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f= 0.35) orta olduğu gözlemlenmiştir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Scheffe testi sonucunda, BÖTE ( x =4.21; çok iyi düzeyde biliyorum) öğrencilerinin puanlarının, İngilizce ( x =3.65; iyi düzeyde biliyorum), İlköğretim Matematik ( x =3.32; orta düzeyde biliyorum), Sosyal Bilgiler ( x =3.52; iyi düzeyde biliyorum), Beden Eğitimi ( x =3.68; iyi düzeyde biliyorum), Sınıf ( x =3.68; iyi düzeyde biliyorum) ve Türkçe ( x =3.78; iyi düzeyde biliyorum) öğretmenliği son sınıf öğrencilerinin algıladıkları TPAB yeterlilik puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ayrıca İlköğretim Matematik Öğretmenliği ( x =3.32; orta düzeyde biliyorum) son sınıf öğrencilerinin algıladıkları TPAB yeterlilik algılarının, BÖTE ( x =4.21; çok iyi düzeyde biliyorum), Türkçe ( x =3.78; iyi düzeyde biliyorum), Müzik ( x =3.88; iyi düzeyde biliyorum), Okul Öncesi ( x =3.85; iyi düzeyde biliyorum) ve PDR ( x =3.90; iyi düzeyde biliyorum) bölüm öğrencilerinin puanlarından anlamlı düzeyde daha düşük bulunmuştur. Bilgisayar (Masaüstü/dizüstü) Sahibi Olma Durumuna Göre Öğrencilerin TPAB Yeterlilik Algıları Öğrencilerin algıladıkları teknolojik pedagojik alan bilgisi yeterlilik düzeylerinin Bilgisayar (Masaüstü/dizüstü) sahibi olma durumu değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığına ilişkin bulgular Tablo 7’de verilmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 223 Tablo 7 Öğrencilerin TPAB puanlarının bilgisayar sahibi olma durumuna göre t-testi analizi Boyutlar TB PB AB TPB TAB PAB TPAB Bilgisayar (Masaüstü/dizüstü) N x ss Yok 77 3.07 0.84 Var Yok 287 77 3.70 3.52 0.79 0.67 Var 287 3.74 0.61 Yok 77 3.41 0.69 Var 287 3.67 0.65 Yok 77 3.52 0.79 Var 287 3.72 0.67 Yok 77 3.42 0.78 Var 287 3.66 0.67 Yok 77 3.70 0.67 Var 287 3.75 0.60 Yok 77 3.59 0.63 3.76 0.61 Var 287 *p<0.01 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) sd t p Cohen d 362 6.078 .000* 0.79 362 2.684 .008* 0.35 362 3.008 .003* 0.40 107.203 2.009 107.732 2.413 .018 362 0.653 .514 362 2.139 .033 .047 Tablo 7’deki veriler incelendiğinde, öğrencilerin TB [t(362)= 6.078, p<.01]; PB [t(362)= 2.684, p<.01]; AB [t(362) = 3.008, p<.01) boyutları için algıladıkları yeterlilik düzeylerinin bilgisayar sahibi olanlarının lehine istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir. Hesaplanan Cohen d etki büyüklüğü değerleri incelendiğinde, bilgisayar sahibi olma durumunun öğrencilerin algıladıkları yeterlilik düzeyleri üzerinde TB alanı için büyüğe yakın (Cohen d= .79); PB (Cohen d= .35) ve AB (Cohen f= .40) boyutlarında ise küçük etkiye sahip olduğu söylenebilir. Ayrıca, ortalamalar bilgisayarı olan ve olmayan öğrencilerin TPAB ve alt bilgi alanlarına (TB boyutu hariç) ilişkin yeterlilik algılarının “İyi düzeyde biliyorum” puan aralığına karşılık geldiğini ve tüm alt boyutlarda bilgisayarı olan öğrencilerin algıladıkları yeterlilik düzeylerinin bilgisayarı olmayanlara göre daha yüksek olduğunu göstermektedir. TB boyutunda ise, bilgisayarı olmayan öğrencilerin “Orta düzeyde biliyorum” kategorisinde yer alırken bilgisayarı olan öğrencilerin“İyi düzeyde biliyorum” kategorisinde yer aldığı belirlenmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN 224 Öğrencilerin Algıladıkları TPAB Yeterlilik Düzeyleri İle Bilgisayar (Masaüstü/Dizüstü) Kullanma Sıklığı Değişkeni Arasındaki İlişki Öğrencilerin algıladıkları teknolojik pedagojik alan bilgisi yeterlilik düzeyleri ile bilgisayar (Masaüstü/dizüstü) kullanma sıklıkları arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığına ilişkin bulgular Tablo 8’de verilmiştir. Tablo 8 Öğrencilerin teknolojik pedagojik alan bilgisi ile bilgisayar kullanma sıklığı arasındaki ilişki için Pearson korelasyon testi sonuçları (N=365) Bilgisayar kullanma sıklığı Boyutlar TB PB AB TPB TAB PAB TPAB r .571 p .000* 2 r .326 r .241 p .000* 2 r .058 r .277 p .000* r2 .078 r .242 p .000* r2 .059 r .286 p .000* r2 .082 r .144 p .006* r2 .021 r .195 p .000* 2 r .038 *p<0.01(Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo 8 incelendiğinde öğrencilerin bilgisayar kullanma sıklıkları ile algıladıkları TB yeterlilikleri arasında orta düzeyde (r=0.571, p<0.01), PB yeterlilikleri arasında düşük düzeyde (r=0.241, p<0.01), AB yeterlilikleri arasında düşük düzeyde (r=0.277, p<0.01), TPB yeterlilikleri arasında düşük düzeyde © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 225 (r=0.242, p<0.01), TAB yeterlilikleri arasında düşük düzeyde (r=0.286, p<0.01), PAB yeterlilikleri arasında düşük düzeyde (r=0.144, p<0.01) ve TPAB yeterlilikleri arasında düşük düzeyde (r=0.195, p<0.01) pozitif yönde ve anlamlı ilişkiler olduğu görülmüştür. Buna göre eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin bilgisayar kullanma sıklıkları arttıkça başta TB-Teknolojik bilgi alanı olmak üzere TPAB ve alt alanlarındaki algılanan yeterlilik düzeylerinin de arttığı söylenebilir. R2 değerleri, TB boyutu için orta etki büyüklüğüne işaret ederken diğer alt boyutlar ilişkilerin etki büyüklüklerinin küçük olduğunu göstermektedir. TPAB Alt Alanlarına Ait Puanların Genel TPAB Yeterlilik Algısını Yordama Düzeyi Öğrencilerin TPAB alt alanlarına ait yeterlilik algılarının genel TPAB yeterlilik algısını yordama düzeyine ilişkin çoklu doğrusal regresyon analizi sonuçları Tablo 9’da verilmiştir. Tablo 9 TPAB alt alanlarına ait puanların genel TPAB yeterlilik algısını yordama düzeyi Değişkenler B Standart hata β t p İkili r Kısmi r Sabit .640 .142 - 4.510 .000* - - TB -.007 .033 -.010 -.222 .824 .471 -.012 PB .163 .048 .164 3.392 .001* .615 .176 AB -.082 .043 -.088 -1.887 .060 .485 -.099 TPB .242 .047 .272 5.106 .000* .678 .261 TAB .219 .047 .246 4.663 .000* .667 .239 PAB .300 .052 .296 5.741 .000* .688 .290 2 R = .779 R = .606 F(6, 358)= 91.921 p= .000* *p<0.01(Bonferroni düzeltmesi sonrası) Yapılan çoklu doğrusal regresyon analizi sonucunda TPAB alt bilgi alanlarına ilişkin algılanan yeterlilik puanlarının birlikte, algılanan genel TPAB yeterlilik puanlarıyla yüksek düzeyde anlamlı bir ilişki verdiği bulunmuştur (R = 0.779, R2= 0.606; F(6, 358)= 91.921, p= 0.000). Buna göre eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin algıladıkları TB, PB, AB, TPB, TAB ve PAB yeterlilik düzeyleri, algıladıkları genel TPAB yeterlilik puanlarına ait varyansın yaklaşık % 61’ini açıklamaktadır. Regresyon katsayılarının anlamlılık düzeyleri dikkate alındığında TB-Teknoloji Bilgisi ve AB-Alan Bilgisi puanlarının genel TPAB puanlarının anlamlı yordayıcısı olmadığı (p < 0.01) ve standardize edilmiş regresyon katsayılarından hareketle genel TPAB yeterlilik algısının anlamlı yordayıcılarının önem sırasına göre sadece PAB (β= 0.296), TPB (β= 0.272), TAB (β= 0.246) ve PB (β= 0.164) yeterlilik algıları olduğu görülmüştür. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 226 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN Sonuç ve Tartışma Bu çalışmada iki eğitim fakültesinin farklı bölümlerinde öğrenim gören son sınıf öğrencilerinin teknolojik pedagojik alan bilgilerine (TPAB) ilişkin algıladıkları yeterlilik düzeyleri çeşitli değişkenler açısından incelenmeye çalışılmıştır. Gelen olarak öğrencilerin TPAB ve alt alanlarına ait algıladıkları yeterlilik düzeylerinin ortalama 3.56 – 3.73 (İyi düzeyde biliyorum) arasında değiştiği görülmüştür. Bu bulgu son sınıf öğrencilerin teknolojik bilgi, pedagojik bilgi, alan bilgisi ve bu bilgi alanlarının birleşiminden oluşan bütün bilgi alanlarındaki yeterliliklerini iyi düzeyde algıladıklarını göstermektedir. Bilgi alanları karşılaştırıldığında ise pedagoji bilgisini içeren alt bilgi alanlarından (PAB, TPAB, PB ve TPB) alınan puanların diğerlerine göre nispeten daha yüksek olduğu görülmektedir. Nispeten en düşük ortalamaya sahip bilgi alanının ise 3.56 ortalamayla TB-Teknoloji Bilgisi alanı olduğu söylenebilir. Kaya ve arkadaşları (2011) da benzer şekilde öğretmen adaylarının teknoloji bilgisi konusunda kendilerini nispeten daha az yeterli algıladıklarını bulmuştur. İlgili araştırmalar incelendiğinde araştırmanın genel sonuçlarına paralel olarak öğretmen adaylarının teknopedagojik alan bilgileri konusunda kendilerini yeterli gördükleri ortaya çıkmıştır (Gömleksiz ve Fidan, 2011; Kabakçı Yurdakul, 2011; Kaya ve diğ. 2011; Sancar Tokmak, Yavuz Konokman ve Yanpar Yelken, 2013; Yavuz Konokman ve diğ., 2013). Benzer şekilde Çuhadar ve Yücel (2010) bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğretim amaçlı kullanımında yabancı dil öğretmeni adaylarının özyeterlilik algılarını etkileyen etmenleri ortaya koymak amacıyla gerçekleştirdikleri çalışmada katılımcıların büyük çoğunluğunun bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğretim amaçlı kullanımı konusunda kendilerini yeterli bulduğunu aktarmıştır. Arslan (2008) öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitimi gerçekleştirme konusunda yüksek seviyede özyeterlilik algısına sahip olduklarını belirlemiştir. Baki ve arkadaşları (2008), matematik öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitim konusunda kendilerine güvendiklerini göstermiştir. Yavuz Konokman ve arkadaşları (2013) son sınıf öğretmen adaylarıyla yaptığı çalışmasında öğretmen adaylarının TPAB’ye ilişkin yeterlilik algılarının yüksek olmasını eğitimlerinin son döneminde olmaları ile teknoloji, pedagoji ve alan derslerinin çoğunu almış olmalarıyla açıklamıştır. Son sınıf öğrencileriyle yapılan mevcut çalışmadan elde edilen sonuçlar için de benzer bir yorumda bulunulabilir. Bu çalışmadan elde edilen sonuçların öğretmen yetiştirme açısından ümit verici olduğu söylenebilir. Çünkü öğretmenlerin derslerinde teknolojiyi kullanabilmeleri için öncelikle kendilerine güvenmeleri gerekmektedir (Akgün, 2013). Teknoloji bilgisi gerekli olmasına rağmen, şayet öğretmenler bu bilgiyi öğrencilerinin daha iyi öğrenmelerini desteklemek için kullanma konusunda kendilerine güvenmiyorlarsa bu bilgi yeterli değildir (Ertmer ve Ottenbreit-Leftwich, 2010). Yan ve Piper (2003) ilköğretim ve ortaöğretim öğretmenleriyle yaptıkları çalışmada teknolojiyi derslerinde kullanan öğretmenler açısından özyeterliliğin bilgi ve beceriden daha önemli olduğunu göstermişlerdir. Araştırmada bayan ve erkek öğrencilerin algıladıkları TPAB yeterlilik düzeylerinin istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmadığı tespit edilmiştir. Bu © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 227 sonuç TPAB özyeterlilik algılarının cinsiyet değişkenine göre farklılaşıp farklılaşmadığını ele alan çalışma sonuçlarıyla örtüşmektedir (Gömleksiz ve Fidan, 2011; Kaya ve diğ., 2010; Kaya ve diğ. 2011; Sancar-Tokmak ve diğ. 2013) Ayrıca öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitime yönelik özyeterlilik algılarının incelendiği çalışmada Baki ve arkadaşları (2008) da cinsiyete göre bir farklılaşmaya rastlamamıştır. Diğer taraftan katılımcıların algıladıkları TPAB yeterliliklerinin bölüm değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmüştür. Buna göre özellikle BÖTE öğrencilerinin algıladıkları yeterlilik düzeylerini, başta TB-Teknolojik Bilgi alanı olmak üzere AB–Alan Bilgisi alanı hariç bütün alanlarda daha yüksek algıladıkları görülmüştür. Benzer şekilde İngilizce öğretmenliği son sınıf öğrencilerinin algıladıkları yeterlilik düzeyinin TPB-Teknolojik Pedagojik Bilgi ve TAB-Teknolojik Alan Bilgisi dışında bütün alanlarda diğer bazı bölümlerden daha yüksek çıkmıştır. Diğer taraftan İlköğretim Matematik ve Sosyal Bilgiler öğretmenliği son sınıf öğrencilerinin birçok TPAB alanı itibariyle kendilerini daha az yeterli algıladıkları anlaşılmıştır. Özellikle BÖTE son sınıf öğrencilerinin başta teknolojiyle ilgili bilgi alanlarında kendilerini diğer bölümlere göre daha yeterli algılamaları beklenen bir bulgu olarak değerlendirilebilir. Kaya ve arkadaşları (2011) da başta teknik eğitim fakültesi öğrencileri olmak üzere bilişim teknolojileri öğretmen adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi özyeterlilik algılarını yüksek bulmuştur. Gömleksiz ve Fidan (2011) ise Eğitim Fakültesinde Pedagojik Formasyon Programına kayıtlı öğretmen adaylarının web pedagojik içerik bilgisi öz-yeterliliklerine ilişkin algı düzeylerini belirlemeyi amaçladığı genel web alt boyutu açısından Coğrafya bölümü mezunlarının diğer tüm bölüm mezunlarına göre kendilerini daha yeterli buldukları, en düşük yeterlilik düzeyine sahip öğretmen adaylarının ise Biyoloji bölümü mezunları olduğunu bulmuştur. Bilgisayar (masaüstü/dizüstü) sahibi olan öğrencilerin tüm alanlardaki yeterlilik algısı ortalamalarının bilgisayar sahibi olmayanların ortalamalarına göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Alt boyutlar incelendiğinde öğrencilerin TPAB yeterlilik algılarının AB, PB ve TB boyutlarında bilgisayarı olanların lehine anlamlı bir şekilde arttığı belirlenmiştir. Benzer şekilde Yavuz Konokman ve arkadaşları (2013) teknolojiye erişim düzeyi yüksek olan öğretmen adaylarının TPAB düzeylerini daha yüksek algıladıklarını saptamıştır. Kara (2011) da kendisine ait bilgisayarı olan öğretmenlerin bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanma yeterliliklerinin bilgisayarı olmayan öğretmenlere göre daha yüksek olduğunu saptanmıştır. Tezci (2011) de bilgisayar sahibi olmayan sınıf öğretmenlerinin teknoloji entegrasyonuna ilişkin okul kültürü algılarının daha olumsuz olduğunu bulmuştur. Diğer taraftan Baki ve arkadaşları (2008) ise bilgisayara sahip olup olmama durumu açısından matematik öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitim özyeterlilik algıları arasında anlamlı bir farka rastlanmamışlardır. Araştırmada TPAB yeterlilik düzeyleri ile bilgisayar kullanma sıklıkları karşılaştırılmış ve öğrencilerin bilgisayar kullanma sıklıkları arttıkça başta TBTeknolojik bilgi alanı olmak üzere TPAB ve alt alanlarındaki yeterlilik düzeylerinin de © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN 228 arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Benzer şekilde Yavuz Konokman arkadaşları (2013) teknolojiye erişim, yeni teknolojilere ilgi ve teknolojiyi kullanma düzeyleri yüksek olan öğretmen adaylarının TPAB düzeylerini daha yüksek algıladıkları sonucuna ulaşmıştır. Baki ve arkadaşları (2008) da bilgisayar kullanım sıklığının yüksek olmasının öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitim özyeterlilik algı düzeylerini olumlu yönde etkilediğini belirtmişlerdir. Ayrıca Yurdakul Kabakçı (2011) da Türkiye genelinde yaptığı çalışmada öğretmen adaylarının bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanma düzeylerinin arttıkça, teknopedagojik eğitim yeterliliklerinin de arttığı sonucuna ulaşmıştır. TPAB alt alanlarına ait yeterlilik algılarının genel TPAB yeterlilik algısını ne düzeyde yordadığına ilişkin çoklu doğrusal regresyon analizi sonuçları öğrencilerin genel TPAB yeterlilik algılarının en güçlü yordayıcılarının sırasıyla PAB-Pedagojik Alan Bilgisi (β= .296), TPB-Teknolojik Pedagoji Bilgisi (β= .272), TAB-Teknolojik Alan Bilgisi (β=.246) ve PB-Pedagoji Bilgisi (β=.164) yeterlilik algıları olduğunu göstermiştir. Diğer yandan TB-Teknoloji Bilgisi ve AB-Alan Bilgisi yeterlilik algılarının anlamlı yordayıcılar olmadığı görülmüştür. Chai ve arkadaşları (2010) ise yaptıkları çalışmada genel TPAB algısının en güçlü yordayıcısının pedagojik bilgi olduğunu bulmuştur. Buradan hareketle tek başına teknoloji ya da alan bilgisine ilişkin yeterlilik algısının genel TPAB algısına anlamlı bir katkı yapmadığı; en önemli katkının alanın nasıl öğretilmesi gerektiğine ilişkin pedagojik alan bilgisi, teknolojinin pedagojik bir şekilde nasıl kullanılması gerektiğine ilişkin teknolojik pedagoji bilgisi, teknolojinin alan içindeki yerine ilişkin teknolojik alan bilgisi ve genel pedagoji bilgisine ait yeterlilik algısından kaynaklandığı söylenebilir. Öneriler Araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda uygulamacılara ve araştırmacılara bazı öneriler sunulabilir. Öncelikle araştırma bulguları genel olarak öğretmen adaylarının teknoloji bilgisi konusunda kendilerini nispeten daha az yeterli algıladıklarını ortaya koymuştur. Diğer taraftan bilgisayar sahibi olmanın öğretmen adaylarının teknoloji bilgisine ilişkin yeterlilik algısı üzerinde genişe yakın bir etki büyüklüğüyle manidar bir fark yarattığı görülmüştür. Son olarak da bilgisayar kullanma sıklığının teknoloji bilgisine ilişkin yeterlilik algısıyla pozitif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki verdiği anlaşılmıştır. Tüm bu bulgular öğretmen adaylarının teknoloji bilgisini arttırmaya yönelik önlemler alınması gereğine işaret etmektedir. Bu amaçla başta temel bilgisayar dersleri olmak üzere öğretim teknolojileriyle ilgili derslerin programları gözden geçirilerek, öğrencilere teknolojiyi okuryazarlığı kazandırabilme konusundaki yeterlilikleri sorgulanmalıdır. Ayrıca öğretmen adaylarına sunulan bilişim teknolojilerine ilişkin derslerin sadece birinci sınıfla sınırlı tutulmayıp yıllara yayılması ve proje, burs vb. kapsamında her öğrenciye bilgisayar tedarik edilmesi önerilebilir. Öğretmen adaylarının TPAB ve alt bilgi alanlarının bölümler açısından değerlendirilmesi sonucunda İlköğretim Matematik ve Sosyal bilgiler öğretmenliği bölümleri öğretmen adaylarının TPAB ve alt bilgi dallarına ait yeterlilik düzeylerinin © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 229 diğer bölümlerden daha düşük olduğu görülmüştür. Bu durumun sebepleri, ilgili bölümlerce araştırılmalı ve çözümler üretilmelidir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 230 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN Kaynakça Abbitt, J. & Klett, M. (2007). Identifying influences on attitudes and self-efficacy beliefs towards technology integration among pre-service educators. Electronic Journal for the Integration of Technology in Education, 6, 28-42. Abbitt, J. T. (2011). An investigation of the relationship between self-efficacy beliefs about technology integration and technological pedagogical content knowledge (TPACK) among preservice teachers. Journal of Digital Learning in Teacher Education, 27(4), 134-143. Abdi, H. (2010). Holm's sequential bonferroni procedure. In N. Salkind (Ed.), Encyclopedia of research design (pp. 1-8). Thousand Oaks, CA: Sage. Akgün, F. (2013). Öğretmen adaylarının web pedagojik içerik bilgileri ve öğretmen özyeterlilik algıları ile ilişkisi. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 3(1), 48-58. Akkuş, Z. (2013). Sosyal bilgiler öğretmen adaylarının öz yeterlilik inanç düzeylerinin belirlenmesi üzerine bir çalışma. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 20, 102-116. Al awaidi, H. M. & Alghazo, I.M. (2012). The effect of student teaching experience onpreservice elementary teachers’ self-efficacy beliefs for technology integration in the UAE. Education Tech Research Dev, 60, 923–941. Alayyar, G., Fisser, P., & Voogt, J. (2012). Developing technological pedagogical content knowledge in pre-service science teachers: support from blended learning. Australasian Journal of Educational Technology, 28(8), 1298-1316. Albion, P.R. (1999, ). Self-efficacy beliefs as an indicator of teachers' preparedness forteaching with technology. In Proceedings of 10th International Conference of the Society for Information Technology & Teacher Education (pp.1602-1608). San Antonio, United States. Albion, P. R. (2000). Interactive multimedia problem-based learning for enhancing preservice teachers' selfefficacy beliefs about teaching with computers: Design, development and evaluation (Unpublished doctoral thesis). University of Southern Queensland, Toowoomba. Aldunate, R., & Nussbaum, M. (2013). Teacher adoption of technology. Computers in Human Behavior, 29(3), 519-524. Angeli, C. C., & Valanides, N. N. (2009). Epistemological and methodological issues for the conceptualization, development, and assessment of ict-tpck: Advances in technological pedagogical content knowledge (TPCK). Computers & Education, 52(1), 154-168. Archambault, L., & Crippen, K. (2009). Examining TPACK among K-12 online distance educators in the United States. Contemporary Issues in Technology and Teacher Education, 9(1), 71-88. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 231 Archambault, L. M. & Barnett, J. H. (2010). Revisiting technological pedagogical content knowledge: Exploring the TPACK framework. Computers & Education, 55, 1656-1662. Armstrong, V., Barnes, S., Sutherland, R., Curran, S., Mills, S., & Thompson, I. (2005). Collaborative research methodology for investigating teaching and learning: the use of interactive whiteboard technology. Educational Review, 57(4), 457-469. Arslan, A. (2008). Öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitim yapmaya yönelik tutumları ile öz-yeterlilik algıları arasındaki İlişki. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 7(24), 101–109. Baki, A., Kutluca, T. & Birgin, O. (2008). Matematik öğretmeni adaylarının bilgisayar destekli eğitime yönelik öz-yeterlilik algılarının incelenmesi. VIII. International Educational Technology Conference, Anadolu University, Eskişehir, Turkey. Bandura, A. (1997). Exercise of personal and collective efficacy in changing societies. In A. Bandura (Ed.), Self-efficacy in changing societies (pp. 1–45). New York: Cambridge University Press. Bıkmaz, F.H. (2004). Sınıf öğretmenlerinin fen öğretiminde öz yeterlilik inancı ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması. Milli Eğitim Dergisi, 161. http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/161/bikmaz.htm adresinden alınmıştır. Bozkurt, A., & Cilavdaroğlu, A. (2011). Matematik ve sınıf öğretmenlerinin teknolojiyi kullanma ve derslerine teknolojiyi entegre etme algıları. Kastamonu Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi, 19(3), 859-870. Büyüköztürk, Ş., Çakmak Kılıç, E., Akgün , Ö.E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2010). Bilimsel araştırma yöntemleri (5. Baskı). Ankara: Pegem Akademi. Chai, C. S., Koh, J. H. L., & Tsai, C.C. (2010). Facilitating preservice teachers' development of technological, pedagogical, and content knowledge (tpack). Educational Technology & Society, 13(4), 63-73. Cohen, J. (1988). Statistical power analysis for the behavioral sciences (2nd ed.). Hillsdale, NJ: Erlbaum. Çakır, R. & Yıldırım, S. (2009). What do computer teachers think about the factors affecting technology integration in schools? İlköğretim Online, 8(3), 952-964. Çuhadar, C. & Yücel, M. (2010). Yabancı dil öğretmeni adaylarının bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğretim amaçlı kullanımına yönelik özyeterlilik algıları. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27, 199-210. Demir, S., & Bozkurt, A. (2011). İlköğretim matematik öğretmenlerinin teknoloji entegrasyonundaki öğretmen yeterliliklerine ilişkin görüşleri. İlköğretim Online, 10(3), 851-860. Demir, S., Özmantar, M.F., Bingölbali, E. & Bozkurt, A. (2011). Sınıf öğretmenlerinin teknoloji kullanımlarının irdelenmesi. 5th International Computer & Instructional Technologies Symposium, Fırat University, Elazığ, Turkey. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 232 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN Demiralay, R. ve Karadeniz, Ş. (2010). The effect of use of information and communication technologies on elementary student teachers’ perceived information literacy self-efficacy. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri (KUYEB), 10(2), 841-851. Demiraslan, Y. ve Koçak Usluel, Y. K. (2008). Ict integration processes in Turkish schools: using activity theory to study issues and contradictions. Australasian Journal of Educational Technology, 24(4), 458-474. Enochs, L. G., Riggs, I. M., & Ellis, J. D. (1993). The development and partial validation of microcomputer utilization in teaching efficacy beliefs instrument in a science setting. School Science and Mathematics, 93(5), 257-263. Erdem, M. (2007). Self-efficacy levels of teachers in ınformation and computer literacy. World Applied Sciences Journal (WASJ), 2(4), 399-405. Erdoğan, A., & Sahin, I. (2010). Relationship between math teacher candidates’ technological pedagogical and content knowledge (TPACK) and achievement levels. Procedia Social and Behavioral Sciences, 2(2), 2707-2711. Ertmer, P. A., Conklin, D. ve Lewandowski, J. (2003). Increasing preservice teachers’ capacity for technology integration through the use of electronic models. Teacher Education Quarterly, 30(1), 95-112. Ertmer, P. A. ve Ottenbreit-Leftwich, A. T. (2010). Teacher technology change: How knowledge, confidence, beliefs, and culture intersect. Journal of Research on Technology in Education, 42(3), 255-284. Gömleksiz, M. N. & Fidan, E. K. (2011). Pedagojik formasyon programı öğrencilerinin web pedagojik içerik bilgisine ilişkin öz-yeterlilik algı düzeyleri. Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 6(4), 593-620. Graham, C., Burgoyne, N., Cantrell, P., Smith, L., Clair St., L., & Harris, R. (2009). tpack development in science teaching: measuring the tpack confidence of inservice science teachers. Techtrends, 53(5), 70-79. Gürbüztürk, O., Duruhan, K. ve Şad, S.N. (2009). The association between preservice teachers’ previous formal education experiences and their visions about their future teaching. İlköğretim-Online [Elementary Education Online], 8(3), 923-934. Harris, J., Mishra, P. and Koehler, M. (2009). Teachers’ technological pedagogical content knowledge and learning activity types: Curriculum-based technology integration reframed. Journal of Research on Technology in Education, 41(4), 393– 416. İşman, A. (2002). Sakarya ili öğretmenlerinin eğitim teknolojileri yönündeki yeterlilikleri. The Turkish Online Journal of Educational Technology – TOJET, 1(1), 72-91. Jang, S., & Tsai, M. (2012). Exploring the tpack of Taiwanese elementary mathematics and science teachers with respect to use of interactive whiteboards. Computers & Education, 59(2), 327–338. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 233 Kara, S. (2011). İlköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin bilgi ve iletişim teknolojileri yeterliliklerinin belirlenmesi (İstanbul Örneği) (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul. Karasar, N. (2012). Bilimsel araştırma yöntemi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Kaya Z., Emre, İ. ve Kaya, O. N. (2010). Sınıf öğretmeni adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi (TPAB) açısından öz-güven seviyelerinin belirlenmesi. 9. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumunda sunulmuş sözlü bildiri, Fırat Üniversitesi, Elazığ, Türkiye. Kaya, Z., Özdemir,T. Y., Emre,G., Kaya, O. N.(2011). Bilişim teknolojileri öğretmen adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi öz yeterlilik seviyelerinin belirlenmesi. Paper presented at the International Computer & Instructional Technologies Symposium, Fırat University, Elazığ, Turkey. Kazu İ. Y. ve Erten P. (2011). Sınıf öğretmeni adaylarının web pedagojik içerik bilgisine ilişkin görüşleri. 10. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumunda sunulan sözlü bildiri, Sivas, Türkiye. Kreijns, K., Vermeulen, M., Kirschner, P., Van Buuren, H., & Van Acker, F. (2013). Adopting the Integrative Model of Behaviour Prediction to explain teachers' willingness to use ICT: A perspective for research on teachers' ICT usage in pedagogical practices. Technology, Pedagogy and Education, 22(1), 55-71 Koehler, M.J., & Mishra, P. (2005a). Teachers learning technology by design. Journal of Computing in Teacher Education, 21(3). 94-102. Koehler, M. J., & Mishra, P. (2005b). What happens when teachers design educational technology? The development of Technological Pedagogical Content Knowledge. Journal of Educational Computing Research, 32(2), 131-152. Koehler, M.J., & Mishra, P. (2008). Introducing tpck. In AACTE Committee on Innovation and Technology (Ed.), The handbook of technological pedagogical content knowledge (TPCK) for educators (pp. 3-29). Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates. Koh, J.H.L and Sing, C.C. (2011) Modeling pre-service teachers’ technological pedagogical content knowledge (tpack) perceptions: the influence of demographic factors and TPACK constructs. Paper presented at ASCILITE Australian Society for Computers in Learning in Tertiary Education Annual Conference, Australia. Kurbanoğlu, S. (2004). Öz-yeterlilik inancı ve bilgi profesyonelleri için önemi. Bilgi Dünyası, 5(2), 137-152. Kutluca, T. & Ekici, G. (2010). Öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitime ilişkin tutum ve öz-yeterlilik algılarının incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 38, 177-188. Kuş, B. B. (2005). Öğretmenlerin bilgisayar öz-yeterlilik inançları ve bilgisayar destekli öğretime yönelik tutumları (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Hacettepe Üniversitesi, Ankara. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 234 Süleyman Nihat ŞAD, Kübra AÇIKGÜL & Kenan DELİCAN Liu, H.-S. (2011). Factors related to pedagogical beliefs of teachers and technology integration. Computers & Education, 56(4), 1012-1022. Martinovic, D, & Zhang, Z. (2012). Situating ict in the teacher education program: Overcoming challenges, fulfilling expectations. Teaching and Teacher Education, 28, 461-469. Mishra, P. & Koehler, M.J. (2006). Technological pedagogical content knowledge: a framework for integrating technology in teacher knowledge. Teachers College Record, 108(6), 1017- 1054. Mishra, P. & Koehler, M.J. (2008). Introducing technological pedagogical content knowledge. Paper presented in Annual meeting of the American Educational Research Association, March 24-28, New York, US. Muijs, D. (2004). Doing quantitative research in education with spss. London: Sage. Mutluoğlu, A. & Erdoğan, A. (2012). İlköğretim matematik öğretmenlerinin tpab düzeylerinin farklı değişkenler açısından incelenmesi. Paper presented at the th 6 International Computer and Instructional Technologies Symposium, 4th - 6th October, Gaziantep University, Gaziantep, Turkey. Peralta, H. & Costa, F.A. (2007). Teacher’s competence and confidence regarding the use of ICT. Educational Sciences Journal, 3, 75-83. Sancar Tokmak, H., Yavuz Konokman, G. ve Yanpar Yelken, T. (2013). Mersin üniversitesi okul öncesi öğretmen adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi (tpab) özgüven algılarının incelenmesi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), 14(1), 35-51. Schmidt, D. A., Baran, E., Thompson, A. D., Koehler, M. J., Mishra, P., & Shin, T. (2009). Technological pedagogical content knowledge (tpack): the development and validation of an assessment instrument for preservice teachers. Journal of Research on Technology in Education, 42(2), 123-149. Shulman, L. S. (1986). Those who understand: knowledge growth in teaching. Educational Researcher, 15(2), 4–14. Sutton, S. R. (2011). The preservice technology training experiences of novice teachers. Journal Of Digital Learning In Teacher Education, 28(1), 39-47. Şad, S.N. (2008). Using mobile phone technology in efl classes. English Teaching Forum. 46(4), 34-39 Şad, S.N. & Özhan, U. (2012). Honeymoon with iwbs: a qualitative insight in primary students’ views on instruction with interactive whiteboard. Computers & Education, 59(4), 1184-1191. Şad, S.N. & Göktaş, Ö. (2014). Preservice teachers’ perceptions about using mobile phones and laptops in education as mobile learning tools. British Journal of Educational Technology-BJET, 45(4), 606–618 Şahin, İ. (2011). Development of survey of technological pedagogical and content knowledge (tpack). TOJET-The Turkish Online Journal of Educational Technology, © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin… 235 10(1), 97–105. Tezci, E., (2011). Turkish primary school teachers’ perceptions of school culture regarding ict integration. Education Tech Research Dev, 59, 429–443. Timur, B. & Taşar, M.F. (2011a). Teknolojik pedagojik alan bilgisi öz güven ölçeğinin (tpabögö) Türkçe’ye uyarlanması. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(2), 839 -856. Timur, B., & Taşar, M.F. (2011b). In-service science teachers' technological pedagogical content knowledge confidences and views about technology-rich environments. CEPS Journal, 1(4), 11-25. Tsai, C.C. (2008) The preferences toward constructivist Internet-based learning environments among university students in Taiwan. Computers in Human Behavior, 24, 16–21. Tschannen-Moran, M., & Hoy, A. W. (2001). Teacher efficacy: Capturing an elusive construct. Teaching and Teacher Education, 17(7), 783-805. Wang, L., Ertmer, P. A., & Newby, T. J. (2004). Increasing preservice teachers' self efficacy beliefs for technology integration. Journal of Research on Technology in Education, 36(3), 231-250. Yan, W. & Piper, D. (2003). The relationship between leadership, self-efficacy, computer experience, attitudes, and teachers' implementation of computers in the classroom. In Proceedings of Society for Information Technology & Teacher Education International Conference 2003 (pp.1057-1060). Chesapeake, VA: AACE. Yavuz Konokman, G, Yanpar Yelken, T. ve Sancar Tokmak, H. (2013). Sınıf öğretmeni adaylarının tpab’lerine ilişkin algılarının çeşitli değişkenlere göre incelenmesi: Mersin üniversitesi örneği. Kastamonu Eğitim Dergisi, 21(2), 665-684. Yenilmez, K. ve Kakmacı, Ö. (2008). İlköğretim matematik öğretmenliği bölümü öğrencilerinin öz yeterlilik inanç düzeyleri. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 9(2), 1-22. Yılmaz, M. (2007). Sınıf öğretmeni yetiştirmede teknoloji eğitimi. Gazi University Journal of Gazi Educational Faculty (GUJGEF), 1, 155-167. Yılmaz, M., Köseoğlu, P., Gerçek, C. ve Soran, H. (2004). Öğretmen öz-yeterlilik inancı. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, 5(58), 50-54. Yurdakul Kabakçı, I. (2011). Öğretmen adaylarının teknopedagojik eğitim yeterliliklerinin bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanımları açısından incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi (H. U. Journal of Education), 40, 397-408. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 204-235 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 8(2), 236-267, Nisan 2015 Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267, April 2015 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.8811 Investigating the Effectiveness of Case-based Learning Instruction on Students’ Understanding the Subject of Reaction Rate* Aysel Ünal SÜMEN** Gülten ŞENDUR*** Received: 28 December 2013 Accepted: 20 March 2015 ABSTRACT: This study has been carried out to determine the effectiveness of case-based learning related to reaction rate on students’ conceptual understanding and conceptual change. In this respect, a class of 11 th grade students in an Anatolian High School in the center of Izmir city was chosen randomly as experimental group (n=26) and another as control group (n=22). Reaction rate unit was taught to the experimental group within case-based learning method, and to the control group through activities defined in Chemistry curriculum. Comprehension Test developed by Cakmakci (2005) was utilized as data collecting instrument. The Comprehension Test was applied simultaneously to both experimental and control groups before and after the teaching. The data collected via the Comprehension Test was analyzed in terms of both quantity and quality. As a result of the study, it was noted that there was a significant difference between the groups after the instruction in favor of the experimental group. Also, it was determined that case-based learning was more effective in promoting conceptual change and assuring higher level of conceptual understanding for students. Keywords: case-based learning, conceptual change, conceptual understanding, reaction rate Extended Abstract Purpose and Significance: Chemistry helps people understand phenomena of everyday life (Kolomuç & Tekin, 2011). In this context, it is important to design and apply teaching activities which allow students to integrate chemistry subjects with phenomena of everyday life. One of the methods is case-based learning. Case based learning is one of the constructivist teaching methods because students construct their knowledge with their colleagues by using real life examples (Kreber, Klampfleitner, McCune, Bayne & Knottenbelt, 2007; Sudzina, 1997; Wellington, 2006). For this reason, it is thought that the cased-based learning may promote students’ conceptual understanding. In the present study, cased-based learning was used in the unit of reaction rate which is one of the abstract subjects in chemistry. The main purpose of the study to investigate the effects of case-based learning on 11th grade students’ conceptual understanding related to reaction rate. Depending on this aim, these research questions were addressed: Is there any significant difference in achievement scores between pre-test of the experimental group and the control group? Is there any significant difference in achievement scores between post-test of the experimental group and the control group? * This study was supported by Dokuz Eylul University Scientific Research Projects Unit (2012.KB.EGT.003). Teacher, Ministry of National Education, Izmir, Turkey, [email protected] *** Corresponding Author: Assist. Prof. Dr., Dokuz Eylul University, Izmir, Turkey, [email protected] ** Copyright © 2015 by AKU ISSN: 1308-1659 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 237 How do students’ conceptual understanding change after instruction? Do instructions used in the experimental and control groups have an effect on conceptual change? Methods: In this study, quasi-experimental design with pre-test - post-test control group was selected. With this aim, one class was randomly assigned as the control group (N=22) and the other class was randomly assigned as the experimental group (N=26) for this study. The study was conducted with the participation of 11th grade students in one high school in Izmir, in the first semester of the 2013-2014 academic year. Students in the control group were instructed with activities in the Chemistry curriculum, whereas students in the experimental group were taught with case-based learning. The data of this study was collected through Chemical Reactions Rate Comprehension Test (CRRCT) consisted of 9 open-ended questions. CRRCT was developed by Çakmakçı (2005) to diagnose students’ misconceptions and the level of understanding of students about reactions rate. For the reliability of the test, Cronbach alpha value was found at 0.81. The CRRCT was applied to both groups as a pre-test to identify their prior knowledge and misconceptions before the treatment. The instruction was accomplished in eight course hours in all the classes. Both of the groups were taught by the same teacher. The experimental and control groups spent equal time for studying. Before the instruction, seven cases related to reaction rate were developed by the researchers. The cases were about activation energy, fast and slow reactions, the effects of concentration, temperature, surface area and catalyst on reaction rate. Firstly, students in the experimental group were informed about the way of teaching with cases in the class. After that, students were grouped in five based on their achievement scores in chemistry exam. All groups selected one student as a reporter. Each case consisted of two sessions. In the first sessions, the cases were given to the students. It was aimed that students investigate the cases. In the second session, all of the students shared their findings to the group. Thereafter, group discussion about the cases began in the second session, the reporters presented their findings to the classroom, both cases and questions related to them were discussed. Finally, the students made a consensus about solutions related to the cases. During this process, the role of teacher was to help students analyze the cases and encourage them to share findings to classroom. After the instruction, CRRCT as a post-test was applied in all groups. For analyse statistical data, Mann Whitney U test for unrelated samples was used to determine whether there was a significant difference between the experimental and control groups on pre-test and posttest scores. Also, at the pre- and post-test, the students’ responses were grouped into the levels of understanding such as sound understanding, partial understanding, and percentages of students’ specific misconceptions in both the pre-test and post-test were determined. The percentage difference between pre-test and post-test for each misconception was identified as the percentage of conceptual change. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 238 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR Results: Depending on first and second research questions in the study, it was determined that while there was no significant difference between at the pre-test, a significant difference was found between the groups after the instruction in favor of the experimental group. In addition, it was investigated how students’ levels of understanding changed before and after instruction regarding third research question. The results of pre-test showed that the proportion of the students’ responses in both the experimental and control groups fell into sound understanding were nearly equal before the instruction. On the other hand, the percentages of sound understanding category to all questions in the experimental group were higher than in the control group at posttest. Also, when the percentages of specific misconceptions were examined, it was determined that these percentages in the experimental group were less than the control group at the post-test. Another important finding was related to percentages of conceptual change. While it was identified negatively conceptual change in the control group, similar result was not determined in the experimental group. Discussion and Conclusions: The main purpose of the present study was to investigate the effectiveness of case-based learning on 11th grade students’ conceptual understanding in the context of reaction rate. In the light of this study results, it can be said that the study contributes to literature by revealing that case-based learning instruction has a positive influence on the students’ acquisition of scientific conceptions and remedying misconceptions. On the other hand, all cases in the study did not have the same effect on improving students’ understanding and overcoming their misconceptions. For example, the cases about the effects of temperature and surface area on reaction rate were not very effective like the other cases. For this reason, the cases may be examined, rearranged, and their influence on students’ understanding may be tested in the future studies. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 239 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde Hız Konusundaki Kavramsal Algılamalarında Örnek Olaya Dayalı Öğretimin Etkisinin Araştırılması* Aysel Ünal SÜMEN ** Gülten ŞENDUR *** Makale Gönderme Tarihi: 28 Aralık 2013 Makale Kabul Tarihi: 20 Mart 2015 ÖZET: Bu çalışma, kimyasal reaksiyonlarda hız konusundaki örnek olaya dayalı öğretim yönteminin öğrencilerin kavramsal algılamaları ve kavramsal değişimleri üzerindeki etkisini saptamak amacıyla yürütülmüştür. Bu amaç doğrultusunda, 2013-2014 öğretim yılı güz dönemimde İzmir il merkezindeki bir Anadolu Lisesinde 11. sınıflarda öğrenim gören iki sınıftan biri deney grubu (n=26), diğeri kontrol grubu (n=22) olarak rastgele seçilmiştir. Deney grubunda Kimyasal Reaksiyonlarda Hız konusu örnek olaya dayalı öğretim ile, kontrol grubunda ise Kimya öğretim programındaki etkinliklerle işlenmiştir. Çalışmada veri toplama aracı olarak Çakmakçı (2005) tarafından geliştirilmiş olan kavram testi kullanılmıştır. Kavram testi, öğretim öncesi ve sonrası deney ve kontrol gruplarına eş zamanlı olarak uygulanmıştır. Kavram testinden elde edilen veriler, hem nitel hem de nicel olarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda, gruplar arasında deney grubu lehine anlamlı bir farkın olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca, örnek olaya dayalı öğretimin, kavramsal değişimi sağlamada ve öğrencilerin kavramsal algılamalarının istenilen düzeylerde olmasında, daha etkili olduğu da belirlenmiştir. Anahtar sözcükler: kavramsal algılama, kavramsal değişim, kimyasal tepkimelerde hız, örnek olaya dayalı öğretim Giriş Bireyler bulundukları çevredeki yaşanan olaylarla doğrudan veya dolaylı sürekli bir etkileşim içerisindedirler. Bu etkileşimin neden ve sonuçlarının incelenmesi, bunlara anlam kazandırılması bireylerin hayatlarını kolaylaştırmak adına son derece önemlidir. Bu süreçte fen bilimleri eğitiminin ve özellikle de kimya eğitiminin önemli bir rolü vardır. Çünkü günlük hayatımızdaki pek çok olayı açıklamada kimyadan yararlanmamız söz konusudur (Kolomuç ve Tekin, 2011). Nitekim, ortaöğretim kimya öğretim programının temel amaçlarından biri de, kimyanın gündelik hayattaki yerini kavrayan ve değerini fark eden bireyler yetiştirmek olduğu ifade edilmiştir (MEB, 2013). Bu bağlamda, öğrencilerin günlük yaşamda karşılaşabilecekleri olayları, kimya konuları ile ilişkilendirebilecekleri, onları araştırma ve sorgulamaya yönelten öğrenme-öğretme etkinliklerinin planlanması, uygulanması önem taşımaktadır. Bu yöntemlerden biri de örnek olaya dayalı öğretimdir. Örnek olaya dayalı öğretim, öğrencilerin akranları ile birlikte, gerçek yaşam örneklerini kullanarak bilgilerini yapılandırmalarına olanak tanıyan yapısalcı yaklaşım yöntemlerinden biridir (Kreber, Klampfleitner, McCune, Bayne ve Knottenbelt, 2007; Sudzina, 1997; Wellington, 2006). Bu yöntemde, sınıfa getirilen, gerçek yaşamda karşılaşabilecek, kısa ama derinliği olan örnek olay öğrencilerce tartışılır, analiz edilir ve bir sonuca bağlanır (Herreid, 1994; Johnson ve Purvis,1987; Wassermann, 1994). Örnek olaya dayalı öğretimin uygulaması, öğrenci mevcuduna göre değişmekle * Bu çalışma, Dokuz Eylül Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi (2012.KB.EGT.003) tarafından desteklenmiştir. ** Öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı, İzmir, [email protected] *** Sorumlu Yazar: Yrd. Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir, [email protected] © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 240 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR birlikte daha çok küçük gruplar şeklinde yürütülmektedir. Bu formatta, öncelikle öğrencilere örnek olaylar verilir ve öğrencilerden verilen örnek olayla ilişkili soruları araştırmaları istenir. Bir sonraki oturumda, öğrenciler öncelikle bulgularını grup arkadaşları ile paylaşırlar, tartışırlar ve grup olarak bir sonuca ulaşırlar. Final aşamasında, tüm gruplar bulgularını sınıfa sunar, sorularla ilgili tatmin edici cevaplara ulaşıncaya kadar sınıf tartışması devam eder ve son bulur (Çam, 2009; Herreid, 1998, 2005). Bu süreçte öğretmenin rolü, gruplar örnek olaylar üzerinde çalışırken gereken rehberliği yapmak, tartışma sürecini kolaylaştırmaktır. Örnek olaya dayalı öğretimin, fen eğitimindeki uygulamalarına sıkça rastlansa da kimya eğitiminde özellikle de kavramsal değişim üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmalar son derece sınırlıdır. Bu çalışmalar incelendiğinde, örnek olaya dayalı öğretimin, öğrencilerin öğrenmeye yönelik istekleri, tutumları (Brink, Goodney, Hudak ve Silverstein, 1995; Cheng, 1995; Cornerley, 1998), fen bilimlerinin günlük yaşamdaki etkileri (Jones, 1997), akademik başarıları (Cheng, 1995; Çam, 2009; Şendur, 2011), kimyaya yönelik tutumları (Çam ve Geban, 2011), motivasyonları (Yalçınkaya, Boz ve Erdur-Baker, 2012) üzerinde olumlu etkileri olduğu belirlenmiştir. Bunların yanında, Taştan-Kırık, Boz ve Yıldıran (2012), Ayyıldız ve Tarhan (2013), Yalçınkaya ve Boz (2014) tarafından yürütülen araştırma sonuçlarından da örnek olaya dayalı öğretimin, öğrencilerde kavram yanılgılarının giderilmesinde ve kavramsal değişimin sağlanmasında etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Alanyazındaki bu çalışmalara bağlı olarak, kimyanın temel kavram ve ilkelerinin, günlük yaşam ile ilişkilendirildiği örnek olaya dayalı öğretim uygulamalarının geliştirilmesinin, bu öğretimin öğrencilerin kavramsal algılamaları ve kavramsal değişim üzerindeki etkisinin incelenmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, bu çalışmada kimyanın en temel ve soyut konularından biri olan kimyasal tepkimelerde hız konusunda örnek olaya dayalı öğretimin, öğrencilerin kavramsal algılamaları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Kimyasal tepkimelerde hız konusu ile ilgili yürütülen çalışmalar, ortaöğretimden üniversiteye kadar farklı seviyelerdeki öğrencilerde (Çakmakçı, Leach ve Donnelly 2006; Çakmakçı, 2010; Garnett, Garnett ve Hackling, 1995; Nakipoğlu, Benlikaya ve Kalın, 2002), öğretmen adaylarında (Taştan-Kırık, Yalçınkaya ve Boz, 2010) ve hatta öğretmenlerde (Kolomuç ve Tekin, 2011; Kolomuç ve Çalık, 2012) dahi bu konuda kavram yanılgılarının mevcut olduğunu göstermektedir. Bu bulgular, kimyasal tepkimelerde hız konusunun kavramsal algılamasında, öğretmen, öğretmen adayı ve öğrencilerin zorluk çektiklerini göstermektedir. Bu nedenle, kimyasal tepkimelerde hız konusundaki temel kavram ve ilkeleri, günlük yaşamla ilişkilendirmeyi kolaylaştıracak, öğrenci merkezli alternatif öğretim yöntemlerinin uygulanması son derece önemli görülmektedir. Bu araştırmayla da, 11. sınıf öğrencilerinin kimyasal tepkimelerde hız konusundaki kavramsal algılamalarında alternatif öğretim yöntemlerinden biri olan örnek olaya dayalı öğretimin etkisinin ne olduğunun ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, araştırmada şu alt problemlere cevap aranmıştır: © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 241 Örnek olaya dayalı öğretimin uygulandığı deney grubu öğrencileri ile Kimya öğretim programındaki etkinlikleri temel alan öğretimin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerin kavram ön-testinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir fark var mıdır? Örnek olaya dayalı öğretimin uygulandığı deney grubu öğrencileri ile Kimya öğretim programındaki etkinlikleri temel alan öğretimin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerin kavram son-testinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir fark var mıdır? Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin kavramsal algılamaları öğretim sonrası ne gibi değişiklikler göstermektedir? Deney ve kontrol gruplarında uygulanan öğretim yöntemlerinin kavramsal değişimin sağlanmasında bir etkisi var mıdır? Yöntem Araştırmanın Modeli Araştırmanın amacı doğrultusunda oluşturulan alt problemlere yanıt bulabilmek için öntest-sontest kontrol gruplu yarı deneysel model kullanılmıştır. Araştırmada, deney ve kontrol gruplarına, öğrencilerin rastgele atanma durumları olmadığı için yarı deneysel modelin kullanılmasına karar verilmiştir (Cohen, Manion ve Morrison, 2007; Çepni, 2010). Bu modele göre, deneysel işleme geçilmeden önce yansız olarak seçilen deney ve kontrol gruplarında eş zamanlı olarak ön-testler uygulanmıştır. Deney grubunda “ kimyasal reaksiyonlarda hız” konusu örnek olaya dayalı anlatılırken, kontrol grubunda ise Kimya öğretim programındaki etkinlikler doğrultusunda işlenmiştir. Deneysel işlemin sona ermesinden sonra, deney ve kontrol gruplarında son-testler uygulanmıştır. Çalışma Grubu Araştırmanın çalışma grubunu, MEB’den izin alınan İzmir il merkezindeki bir Anadolu Lisesinden seçilen iki sınıfta (bir deney, bir kontrol grubu) öğrenim gören 48, 11. sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmada, deney grubunda 26, kontrol grubunda 22 öğrenci bulunmaktadır. Veri Toplama Aracı Öğrencilerin ön bilgilerini ve varsa kavram yanılgılarını belirlemek, ünitenin öğretiminden sonra öğrencilerin kavramsal algılamalarındaki değişimi tespit etmek amacıyla, Çakmakçı’nın (2005) geliştirdiği, Kolomuç (2009) tarafından Türkçeye çevrilen “kimyasal tepkimelerde hız kavram testi” kullanılmıştır. Test, ünitenin içeriğinin tamamımı içermesi ve kavram yanılgılarını ayrıntılı bir şekilde inceleme fırsatı verebilecek açık uçlu sorulardan oluşması nedeniyle seçilmiştir. Test, 9 açık uçlu sorudan oluşmuş olup, testin Cronbach Alfa güvenirlik değeri Kolomuç tarafından 0.81 olarak bulunmuştur. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR 242 Deneysel İşlem Uygulama, 2013–2014 öğretim yılı güz dönemimde gerçekleştirilmiştir. Deney ve kontrol gruplarında eş zamanlı olarak ön-testlerin uygulanmasının ardından dersler deney grubunda örnek olaya dayalı öğretimle, kontrol grubunda ise Kimya öğretim programındaki etkinlikler temel alınarak işlenmiştir. Deney ve kontrol gruplarında dersler 8 ders saatinde (haftada 2 saat) tamamlanmış olup, her iki grubun dersleri aynı öğretmen tarafından yürütülmüştür. Kontrol grubunda, derslerin işlenmesi sürecinde Kimya öğretim programındaki etkinlikler temel alınırken, öğretmen konu ile ilgili genel kavram ve ilkeleri açıkladıktan sonra, öğrencilerin problem çözme ve soru-cevap teknikleri ile aktif hale getirilmesi sağlanmıştır. Deney grubunda ise örnek olaya dayalı öğretim temel alındığı için öncelikle, konu ile ilgili 7 örnek olay geliştirilmiştir. Örnek olaylar çeşitli kitap ve makalelerden yararlanılarak ve uzman görüşüne başvurularak geliştirilmiştir (Didari,1986; Payan ve Ertürk, 2002; Wertheim, Oxlade, ve Stockley 2011). Örnek olaylar geliştirilirken, öğrencilerin bildikleri ya da karşılaşabilecekleri durumları içermesine dikkat edilmiştir. Böylelikle, geliştirilen örnek olayların öğrencilerin empati yeteneğini geliştirmesi ve var olan durum üzerinde istekli olarak çalışmalarını sağlaması amaçlanmıştır (Herreid, 1998). Geliştirilen örnek olayların pilot çalışması, 2012-2013 öğretim yılı ikinci döneminde, İzmir il merkezindeki bir ortaöğretim kurumunda 21 kişiden oluşmuş bir gruba uygulanmıştır. Uygulama sonunda akademik başarılarına göre, üst, orta ve alt gruptan 3’er, toplamda 9 öğrenci ile görüşme yapılmıştır. Görüşmelerde, öğrencilerin örnek olaylarla ilgili anlamadıkları ya da eksik gördükleri noktalar belirlenmiş ve bunların ışığında örnek olaylara son şekli verilmiştir. Geliştirilen örnek olaylar ve ilişkili oldukları konular Tablo 1’de gösterilmiştir. Tablo 1 Araştırmada Geliştirilen Örnek Olaylar ve Konu İçeriği Örnek Olay Adı İlişkili Olduğu Konu Tren Raylarına Ne Oldu? Hızlı ve Yavaş Reaksiyonlar Yangın Nasıl Çıktı? Aktivasyon Enerjisi Işık Çubukları Reaksiyon Hızı- Sıcaklık İlişkisi Organ Nakli Reaksiyon Hızı- Sıcaklık İlişkisi Heykellere Neler Oluyor? Reaksiyon Hızı- Derişim İlişkisi Kömür Madenlerindeki Patlamalar Reaksiyon Hızı -Temas Yüzeyi İlişkisi Katalitik Konvektörler Reaksiyon Hızı- Katalizör İlişkisi Araştırmada geliştirilen örnek olaylardan biri Şekil 1’de gösterilmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 243 Şekil 1. Araştırmada Geliştirilen Örnek Olaylardan Bir Örnek KÖMÜR MADENLERİNDEKİ PATLAMALAR Metan gazı ve hava karışımına grizu denir. Kömür madenlerinde genellikle grizu patlaması meydana gelir. Metan gazının oranı %5-9,5 arasında olduğunda patlama olur. Çin’in kuzeydoğusundaki Cilin eyaletinde bir kömür madeninde meydana gelen patlamada 28 işçinin öldüğü bildirilmiştir. Yapılan açıklamada: Metan gazının patlamaya neden olacak seviyede olmadığı, kömür madeninde bulunan kömür tozu havaya kalkmış halde bulunursa, madenlerdeki elektrik hattındaki akımla bile reaksiyona girerek patlamaya neden olabileceği belirtilmiştir. Öncelikle verilen metni okuduktan sonra, aşağıdaki soruları cevaplayınız 1) Maden kazası ile ilgili haber duydunuz mu? 2) Sizce madenlerdeki kömür tozunun havaya kalkmaması için ne gibi önlemler alınabilir? 3) İri bir parça kömür elektrik hattındaki akımla reaksiyona girmezken, kömür tozunun reaksiyona girmesini nasıl açıklarsınız? 4) Acaba reaksiyonlarda kömür tozunun boyutu önemli midir? 5) Reaksiyon hızıyla tanecik boyutu arasında bir ilişki var mıdır? Nasıl bir ilişki vardır? Deney grubu öğrencilerine, öğretim öncesinde örnek olaya dayalı öğretimin nasıl uygulanacağı hakkında bilgi verilmiş ve bunun ardından dersin işlenişine geçilmiştir. Öğrenciler akademik başarıları dikkate alınarak beşer kişilik (4 grup) ve altışar kişilik (1 grup) gruplara ayrılmış ve her grupta yüksek, orta ve düşük başarı düzeyine sahip öğrencilerin eşit sayıda olmasına dikkat edilmiştir. Her gruptan bir sözcü seçilmiştir. Örnek olaylar, iki oturum halinde ele alınmıştır. İlk oturumda, öğrencilere örnek olaylar dağıtılmış, örnek olaylar üzerinde tartışmaları ve ilgili soruları araştırmaları sağlanmıştır. İkinci oturumda ise, grup üyelerinin bulgularını birbiriyle paylaşmaları ve ortak bir sonuca ulaşmaları sağlanmıştır. Daha sonra grup sözcülerinin, örnek olaylara verdikleri cevapları sınıfa sunmaları ile genel bir değerlendirme yapılmıştır. Bu süreçte ders öğretmeninin görevi, öğrencilerin örnek olayları analiz etmelerine yardımcı olmak ve onları, bulgularını sınıfla paylaşmaya cesaretlendirmektir. Deney ve kontrol grubunda sekiz ders saatinde kimyasal tepkimelerde hız konusunun işlenmesinin ardından eş zamanlı olarak son-test olan kavram testi uygulanmıştır. Verilerin Analizi Literatürdeki pek çok çalışmada, öğrencilerin anlama seviyelerini değerlendirmek için açık uçlu sorulardan elde edilen verilerin daha düzenli ve organize halde sunulmasının, kategorilerin kullanılmasıyla mümkün olacağı ifade edilmiştir (Abraham, Grzybowski, Renner ve Marek, 1992; Çalık, 2005; Ünal, Coştu ve Ayas, 2010) Bu nedenle, bu çalışmada açık uçlu sorulardan elde edilen verilerin analizinde da, yukarıda belirtilen araştırmalarda da kullanılan tam anlama (4 puan), kısmi anlama (3 puan), spesifik kavram yanılgılı kısmi anlama (2 puan), spesifik kavram yanılgısı (1 puan) ve anlamama (0 puan) kategorileri kullanılmıştır. Kategorilerin içeriği, Tablo 2’de sunulmuştur. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR 244 Tablo 2 Kavram Testinde Yer Alan açık Uçlu Soruları Analiz Etmede Kullanılan Kategoriler ve İçerikleri Anlama Düzeyleri Puan Tam Anlama (TA) 4 Geçerliliği olan cevabın bütün yönlerini içeren cevaplar Kısmi Anlama (KA) 3 Geçerli olan cevabın bir yönünü içeren fakat bütün yönlerini içermeyen cevaplar Spesifik Kavram Yanılgılı Kısmi Anlama(SKYKA) Puanlama Kriteri 2 Kavramın kısmen anlaşıldığını gösteren fakat aynı zamanda bir alternatif kavramı da içeren cevaplar Spesifik Kavram Yanılgısı (SKY) 1 Bilimsel olarak yanlış olan cevaplar Anlamama (Anl.) 0 Boş bırakma, bilmiyorum, anlamadım şeklindeki cevaplar, soruyu aynen tekrarlama, ilgisiz ya da açık olmayan cevaplar Verilerin istatistiksel analizinde, SPSS 13.0 paket programından yararlanılmıştır. Verilerin normal dağılım göstermediği durumlarda non-parametrik testin kullanılması önerilmektedir (Özdamar, 2004). Bu nedenle, deney ve kontrol gruplarının ön ve sontest puanları, parametrik olmayan testlerden olan bağımsız örneklemler için Mann Whitney U testi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Ayrıca, deney ve kontrol grubu öğrencilerinin ön ve son-testteki cevaplarının kategorilere göre dağılımı, frekans ve yüzde olarak tablolarda gösterilmiştir. Bunlara ilaveten, deney ve kontrol gruplarındaki kavramsal değişimin karşılaştırılabilmesi amacıyla kavram yanılgılarının yüzdeleri saptanmış ve bu yanılgıların ön ve son-testlerdeki yüzdeleri arasındaki fark, kavramsal değişimin yüzdesi (KD) olarak belirtilmiştir. Bulgular Yürütülen bu araştırma ile 11. sınıf öğrencilerinin kimyasal tepkimelerde hız konusundaki kavramsal algılamalarında, örnek olaya dayalı öğretimin etkisinin ne olduğunun ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Bu doğrultuda belirlenen alt problemlerden biri de “örnek olaya dayalı öğretimin uygulandığı deney grubu öğrencileri ile Kimya öğretim programındaki etkinlikleri temel alan öğretimin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerin kavram ön-testinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusudur. Bu amaçla deney ve kontrol grubu öğrencilerinin ön-test kavram testinden aldıkları puanlar Mann Whitney U testi ile karşılaştırılmıştır. Ön-test kavram testine ilişkin Mann Whitney U testi analiz sonuçları Tablo 3’te verilmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 245 Tablo 3 Deney ve Kontrol Gruplarının Ön-Test Puanlarına İlişkin M-W U Testi Sonuçları Sıra Gruplar n Sıra Ortalaması Deney 26 24.63 640.50 Kontrol 22 24.34 535.50 Toplamı U p 282.500 .942* Tablo 3 incelendiğinde, deney ve kontrol grubu öğrencilerinin ön-test kavram testinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığı anlaşılmaktadır (U=282.500, p>.05). Bu durum, deney ve kontrol gruplarının uygulama öncesi sıra ortalamalarının birbirine yakın olduğunu göstermektedir. Araştırmanın bir diğer alt problemi olan “Örnek olaya dayalı öğretimin uygulandığı deney grubu öğrencileri ile Kimya öğretim programındaki etkinlikleri temel alan öğretimin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin kavram son-testinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna cevap aramak için Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Son-test kavram testine ilişkin Mann Whitney U testi analiz sonuçlarına Tablo 4’te yer verilmiştir. Tablo 4 Deney ve Kontrol Gruplarının Son-Test Puanlarına İlişkin M-W U Testi Sonuçları Sıra Gruplar N Sıra Ortalaması Toplamı Deney 26 30.83 801.50 Kontrol 22 17.02 374.50 U P 121.500 .001 Tablo 4, deney ve kontrol grubu öğrencilerinin son-test kavram testinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olduğunu göstermektedir (U=121.500, p<.05). Analiz sonucunda, deney ve kontrol gruplarının uygulama sonrası sıra ortalamaları karşılaştırıldığında deney grubu lehine anlamlı bir farkın olduğu saptanmıştır. Bu durum, ön-testlerde aralarında anlamlı fark olmayan bu iki gruptan, deney grubu öğrencilerinin; deneysel uygulama sonrasında kontrol grubu öğrencilerine göre kavramsal gelişimlerinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Araştırmanın üçüncü alt problemi olan “Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin kavramsal algılamaları öğretim sonrası ne gibi değişiklikler göstermektedir?” sorusunu cevaplamak için, öğrencilerin ön ve son-testte verdikleri cevapların kategorilere göre dağılımı hesaplanmış ve bunlar Tablo 5 ve Tablo 6’da gösterilmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR 246 Tablo 5 Deney ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin Ön-Test Kavram Testine Verdikleri Cevapların Kategorilere Göre Dağılımı Sorular DENEY GRUBU TA 1-a KA KONTROL GRUBU SKYKA SKY Anl. TA KA S SKYKA SKY Anl. f % f % f % f % f % f % f % f % f % f % 2 8 6 23 3 12 10 38 5 19 4 18 4 18 1 5 9 41 4 18 1-b - - 4 15 3 12 14 54 5 19 - - 3 14 - - 14 65 5 23 2 3 12 9 35 1 4 2 8 11 42 1 5 11 50 - - 4 18 6 27 3-a 9 35 4 15 2 8 - - 11 42 13 59 4 18 - - 1 5 4 18 3-b - - 6 23 1 4 15 58 4 15 - - 6 27 1 5 10 45 5 23 3-c - - 15 58 1 4 7 27 3 12 - - 9 41 2 9 6 27 5 23 3-d - - 1 4 - - 22 85 3 12 - - 2 9 - - 15 68 5 23 4-a 1 4 - - - - 22 85 3 12 2 9 - - - - 17 77 3 14 4-b - - 1 4 3 12 13 50 9 35 1 5 - - 4 18 9 41 8 36 5-a 2 8 6 23 3 12 10 38 5 19 3 14 5 23 - - 10 45 4 18 5-b 1 4 2 8 3 12 10 38 10 38 1 5 - - 1 5 6 27 14 65 6 3 12 - - - - 21 81 2 8 4 18 - - - - 13 59 5 23 7-a 19 73 1 4 - - 3 12 3 12 13 59 - - - - 4 18 5 23 7-b 17 65 1 4 1 4 4 15 3 12 11 50 - - - - 3 14 8 36 8-a 13 50 - - - - 11 42 2 8 9 41 - - - - 7 32 6 27 8-b 8 31 2 8 1 4 14 54 2 8 6 27 1 5 - - 10 45 5 23 9a1 2 8 18 69 - - 4 15 2 8 1 5 15 68 2 9 1 5 3 14 9a2 2 8 11 42 2 8 8 31 3 12 3 14 4 18 - - 11 50 4 18 9a3 1 4 11 42 1 4 11 42 2 8 3 14 13 59 - - 3 14 3 14 9a4 - - 7 27 1 4 14 54 4 15 2 9 3 14 - - 13 59 4 18 9-b 1 4 - - - - 19 73 6 23 - - - - - - 17 77 5 23 9-c - - 1 4 1 4 - - 24 92 - - 2 9 - - 2 9 18 82 *TA: Tam Anlama, KA: Kısmi Anlama, SKYKA: Spesifik Kavram Yanılgılı Kısmi Anlama, SKY: Spesifik Kavram Yanılgısı, Anl: Anlamama © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 247 Tablo 6 Sorular Deney ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin Son-Test Kavram Testine Verdikleri Cevapların Kategorilere Göre Dağılımı DENEY GRUBU TA f KA KONTROL GRUBU SKYKA SKY Anl. TA KA SKYKA SKY Anl. % f % f % f % f % f % f % f % f % f % 1-a 23 88 1 4 - - 2 8 - - 18 82 - - - - 2 9 2 9 1-b 4 15 20 77 - - 2 8 - - 2 9 17 77 - - 2 9 1 5 2 17 66 8 31 - - - - 1 4 3 14 16 73 - - 1 5 2 9 3-a 21 81 - - - - - - 5 19 17 77 - - - - - - 5 23 3-b 20 77 5 19 - - - - 1 4 9 41 10 45 - - 1 5 2 9 3-c 7 27 17 66 - - 2 8 - - 3 14 15 68 - - 2 9 2 9 3-d 6 23 15 58 - - 2 8 3 12 2 9 6 27 - - 11 50 3 14 4-a 22 85 - - - - 3 12 2 8 13 59 - - - - 7 32 2 9 4-b 10 38 8 31 - - - - 8 31 2 9 10 45 - - 4 18 6 27 5-a 15 58 5 19 3 12 - - 3 12 7 32 10 45 - - 1 5 4 18 5-b 8 31 6 23 - - 5 19 7 27 2 9 10 45 - - 4 18 6 27 6 9 35 1 4 - - 14 54 2 8 1 5 4 18 - - 13 59 4 18 7-a 21 81 - - - - 3 12 2 8 16 73 - - - - 4 18 2 9 7-b 21 81 - - - - 1 4 4 15 15 68 3 14 - - 1 5 3 14 8-a 21 81 - - - - 3 12 2 8 16 73 - - - - 4 18 2 9 8-b 18 69 6 23 1 4 - - 1 4 4 18 3 14 - - 11 50 4 18 9a1 19 73 6 23 - - - - 1 4 4 18 17 77 - - - - 1 5 9a2 19 73 5 19 - - - - 2 8 4 18 13 59 - - 4 18 1 5 9a3 5 19 20 77 - - 1 4 - - 3 14 13 59 - - 5 23 1 5 9a4 8 31 16 62 - - 2 8 - - - - 15 68 - - 5 23 2 9 9-b 16 62 - - - - 7 27 3 12 5 23 - - - - 12 55 5 23 9-c 2 8 12 46 - - - - 12 46 - - 9 41 - - - - 13 59 Öğrencilerin reaksiyon hızını tanımlamalarının istendiği 1. sorunun a alt maddesinde, “Birim zamanda harcanan madde miktarıdır.”, “Belirli zaman aralığında girenlerin ürünlere dönüşme miktarıdır.”, “Belli zaman aralığında ürünlerin oluşma miktarıdır.” ifadeleri TA kategorisinde yer almış olup, ön-testte deney grubu öğrencilerinin %8’i, kontrol grubu öğrencilerinin %18’i bu kategoride yer almıştır. Sontestte ise deney grubu öğrencilerinin %88’i, kontrol grubu öğrencilerinin %82’si bu kategoriye giren cevapları vermişlerdir. KA kategorisinde ise “reaksiyon hızını sadece ürünlerin oluşma hızı” olarak açıklayan ifadeler yer almakta olup, ön-testte deney grubu © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 248 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR öğrencilerinin %23’ünün, kontrol grubu öğrencilerinin ise %18’inin cevapları bu kategoride yer almıştır. Son-testte ise deney grubu öğrencilerinin % 4’ü bu kategoriye giren cevapları verirken, kontrol grubu öğrencilerinde bu kategoriye rastlanmamıştır. SKYKA kategorisinde ise “Tepkime hızı sadece ürünlerin oluşma hızıdır ve zamanla hız artar.” ifadesi yer almaktadır. Ön-testte deney grubu öğrencilerinin %12’si, kontrol grubu öğrencilerinin %5’i bu kategoride yer alan cevapları verirken, son-testte her iki grupta da bu kategoriye giren cevaplar yer almamıştır. “Reaksiyon hızı, reaksiyonun gerçekleşmesi için gereken süredir.” veya “Reaksiyon hızı, tepkime sonunda madde oluşmasıdır.” ifadeleri SKY kategorisinde yer almıştır. Ön-testte deney grubu öğrencilerinin %38’i, kontrol grubu öğrencilerinin %41’i bu kategoride yer alırken, sontestte bu oran deney grubunda %8, kontrol grubunda ise %9’a düşmüştür. Reaksiyon hızının başlangıçtan bitiş anına kadar nasıl bir değişim gösterdiğinin sorulduğu 1. sorunun b alt maddesinde “Reaksiyon hızı başlangıçta hızlıdır, zamanla çarpışan tanecik sayısı azalacağı için tepkime hızı da yavaşlar.” ifadesi TA kategorisinde kabul edilmiştir. Deney ve kontrol gruplarında ön-testte bu kategoride yer alan öğrenci olmazken, son-testte ise deney grubu öğrencilerinin %15’i, kontrol grubu öğrencilerinin %9’u TA kategorisinde yer almıştır. KA kategorisinde ise “Hız sürekli azalır.” ve “Derişim azaldığı için hız azalır.” ifadeleri yer almaktadır. Bu kategoride öntestte deney grubu öğrencilerinin %15’i, kontrol grubu öğrencilerinin %14’ü, son-testte ise deney ve kontrol grubu öğrencilerinin %77’si bulunmaktadır. SKYKA kategorisinde “Reaksiyon hızı girenlerin miktarına bağlıdır ve değişme olmaz.”, “Reaksiyon başladığında hızlıdır daha sonra giren miktarı azaldıkça hız biraz azalır ve sabit kalır.” ifadeleri yer almaktadır. Ön-testte deney grubu öğrencilerinin %12’si bu kategoride yer alırken, kontrol grubu öğrencilerinden bu kategoriye giren cevap veren olmamıştır. Sontestte ise her iki grupta da bu kategoride bir cevaba rastlanmamıştır. Öğrencilerin verdikleri cevaplardan “Reaksiyon hızı, zamanla artar.”, “Reaksiyon hızı, önce artar sonra azalır.” “Reaksiyon hızı, reaksiyon süresince sabittir.” ve “Çevresel faktörlere göre hız farklılık gösterir.” ifadeleri SKY kategorisinde yer alan cevaplardır. Deney grubu öğrencilerinin %54’ü, kontrol grubu öğrencilerinin %65’i ön-testte bu kategoride yer alan cevapları verirken, son-testte her iki grupta da bu oran düşmüş, deney grubunda %8, kontrol grubunda %9 olmuştur. Aynı zaman aralığında sıcak su musluğunun soğuk su musluğuna göre neden daha fazla paslandığının sorulduğu 2. soruda, TA kategorisinde; “Sıcaklık arttıkça, çarpışma sayısının artmasına bağlı olarak reaksiyonun hızlanacağı ve buna bağlı olarak sıcak su musluğunun birim zamanda daha fazla paslanacağı.” ifadesi yer almaktadır. Ön- testte, deney grubu öğrencilerinin %12’si, kontrol grubu öğrencilerinin ise %5’i bu kategoriye giren cevap verebilmiştir. Son-testte ise bu oran deney grubunda % 66’ya çıkarken, kontrol grubunda ise %14 olmuştur. KA kategorisinde ise öğrenciler, sıcaklığın tepkime hızını arttırdığını ifade etmiş ancak bunu açıklarken, çarpışma sayısının artışından bahsetmemişlerdir. “Sıcaklık reaksiyon hızını artırır.” ve “Sıcaklık paslanma tepkimesini hızlandırır.” ifadeleri KA kategorisinde yer alan ifadelerdir. Öntestte deney grubu öğrencilerinin %35’i, kontrol grubu öğrencilerinin %50’si bu © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 249 kategoriye giren cevapları verirken, son-testte bu oran deney grubunda %31’e düşerken, kontrol grubunda %73’ye çıkmıştır. SKYKA kategorisinde ise “Paslanma için ısı gereklidir, ısı arttıkça daha hızlı paslanma olur.” ifadesi yer almıştır. Ön-testte, bu kategoriye sadece deney grubu öğrencilerinin % 4’ü girerken, son-testte hem deney hem de kontrol grubu öğrencilerinde bu kategoriye rastlanmamıştır. SKY kategorisinde “Sıcak su içinde pas daha çoktur.”, “Sıcak su saf değildir, içindeki maddeler farklıdır.” ve “Musluk içindeki madde, sıcak suyla daha fazla çözünür.” ifadeleri yer almıştır. Öntestte deney grubu öğrencilerinin %8’i, kontrol grubu öğrencilerinin ise %18’i bu kategoriye giren cevapları verirken, son-testte sadece kontrol grubu öğrencilerinin %5’inde bu kategoriye rastlanmıştır. 3. sorunun a alt maddesinde ise öğrencilerden, ayrışma tepkimesi verilen NO gazının derişim-zaman grafiğini yorumlamaları istenmiştir. Bu soruya ait TA kategorisinde, “NO gazının bileşenlerine ayrıldığı için derişimi düşmüştür, tepkimede tamamen tükenmiştir.” ifadesi yer almaktadır. Ön-testte, deney grubu öğrencilerinin %35’i, kontrol grubu öğrencilerinin %59’u bu kategoriye giren cevabı verirken, sontestte bu oran deney grubu öğrencilerinde %81, kontrol grubu öğrencilerinde ise %77 olmuştur. Öğrencilerin “NO gazının derişimi azalmıştır.”, “NO gazı tükenmiştir.” ifadeleri KA kategorisinde değerlendirilirken deney grubu öğrencilerinin %15’i, kontrol grubu öğrencilerinin de %18’i ön-testte bu kategoriye giren cevapları vermişlerdir. Son-testte ise her iki grupta da bu kategoriye giren cevaba rastlanmamıştır. Deney grubu öğrencilerinin %8’i ön-testte, “NO gazı çözündüğü için derişim düşmüştür.” biçiminde bir açıklamada bulunmuş ve SKYKA kategorisinde yer almışlardır. Son-testte ise hem deney hem de kontrol grubu öğrencilerinde bu kategoriye rastlanmıştır. Bu soruyla ilgili SKY kategorisine sadece kontrol grubu öğrencilerinde ön-testte %5 oranında rastlanmıştır. Bu kategorideki öğrenci, grafiği yanlış yorumlamış ve NO gazının derişiminin arttığını ifade etmiştir. 3. sorunun b alt maddesinde, NO gazının başlangıç derişiminin arttırılmasının reaksiyon hızını nasıl etkilediği sorulmuştur. “NO gazının derişimi arttırıldığında, birim zamandaki çarpışma sayısı artacağı için reaksiyon hızı da artar.” ifadesi TA kategorisi olarak alınmıştır. Ön-testte, her iki grupta da bu soruya TA kategorisine giren cevabı veren olmamıştır. Son-testlerde ise, bu kategorinin oranı artmış, deney grubunda %77, kontrol grubunda ise %41 olmuştur. KA kategorisinde ise, öğrenciler “Reaksiyon hızı artar.” ifadesini kullanmışlar ancak bunun nedenini açıklayamamışlardır. Ön-testte deney grubu öğrencilerinin %23’ü, kontrol grubu öğrencilerin ise %27’si bu kategoriye giren cevabı verirken, son-testte bu oran deney grubunda %19’a düşerken, kontrol grubunda %45’e yükselmiştir. SKYKA kategorisinde ise “Reaksiyon hızı önce artar sonra sabit kalır.” ifadesi yer almaktadır. Ön-testte deney grubu öğrencilerinin %4’ü, kontrol grubu öğrencilerinin %5’i bu kategorideyken, son- testte bu kategori her iki grupta da saptanmamıştır. Öğrencilerde, öğretim öncesi ve sonrası önemli bir değişimin gözlendiği kategori ise SKY kategorisinde olmuştur. Bu kategoride “NO gazı derişiminin artırılması, reaksiyon hızını düşürür.”, “NO gazı derişiminin artırılması, reaksiyon hızını etkilemez.” ifadeleri yer almakta olup bu kategori ön-testte deney © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 250 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR grubu öğrencilerinde %58, kontrol grubu öğrencilerinde ise %45 oranında olmuştur. Son-testte ise deney grubu öğrencilerinde bu kategoriye rastlanmazken, kontrol grubu öğrencilerinde oran %5’e düşmüştür. Sıcaklık artışının reaksiyon hızını nasıl etkilediğinin sorulduğu 3. sorunun c alt maddesinde, TA kategorisinde “Sıcaklığın arttırılması endotermik ve ekzotermik tepkimelerde, birim zamanda çarpışan tanecik sayısını arttıracağından reaksiyon hızını arttırır.” ifadesi yer almaktadır. Deney ve kontrol grubu öğrencilerinden ön-testte bu kategoriye giren cevap veren olmazken, son-testte ise deney grubu öğrencilerinin %27’si, kontrol grubu öğrencilerinin %14’ ü bu kategoridedir. KA kategorisi, ön-testte, en yüksek anlama düzeyine sahip olan kategori olmuştur. Bu durum şaşırıcı olmamıştır, çünkü öğrenciler ön bilgilerine dayanarak da “Sıcaklık artışının reaksiyon hızını arttırdığını.” belirtmiş ancak bunun nedenini açıklayamamışlardır. Ön-testte deney grubunda %58 olan bu oran son-testte %66’ya, kontrol grubunda ise %41’den %68’e çıkmıştır. Bu sorudaki kategorilerden biri de SKYKA kategorisidir. Bu kategori de “Sıcaklığın arttırılması reaksiyonu hızlandırır ancak daha çok ısıtırsak reaksiyon yavaşlar.”, “Reaksiyon hızı belli bir noktaya kadar artar sonra durur.” ifadeleri yer almaktadır. Ön-testte deney grubu öğrencilerinin %4’ü, kontrol grubu öğrencilerinin %9’u bu kategoride iken, son-testte her iki grupta da bu kategoriye giren cevaba rastlanmamıştır. Ön-testte ortaya çıkan kategorilerden biri olan SKY kategorisinde ise öğrencilerin “Sıcaklığın arttırılması, reaksiyon ekzotermik olduğundan hızı azaltır.,” ifadesi yer almaktadır. Deney ve kontrol grubu öğrencilerinde ön-testte %27 oranında olan bu kategori, son-testte azalmış deney grubunda %8, kontrol grubunda %9 olmuştur. 3. sorunun bir diğer alt maddesi olan d alt maddesinde, katı katalizör miktarının arttırılmasının reaksiyon hızını nasıl etkilediği sorulmuştur. Bu soruda öğrencilerden, “Katalizör tepkimeden bir değişikliğe uğramadan çıkar, bu nedenle miktarının arttırılması reaksiyon hızını değiştirmez.” ifadesini diyerek TA kategorisinde giren cevabı vermeleri beklenmiştir. Ön-testte her iki grupta da TA kategorisine giren cevabı veren olmamakla birlikte, son-testte ise deney grubu öğrencilerinin %23’ü, kontrol grubu öğrencilerinin %9’u TA kategorisine giren cevap verebilmişlerdir. KA kategorisinde ise öğrenciler “Katalizör miktarının arttırılması hızı değiştirmez.” şeklinde bir ifade kullanmışlar ancak bu duruma açıklık getirememişlerdir. Ön-testte deney grubu öğrencilerinin bu kategorideki oranı %4 iken, son-testte %58’e, kontrol grubunda ise %9’dan %27’ye çıkmıştır. “Katalizör miktarı arttırılırsa reaksiyon hızı da artar”, “Katalizör miktarı arttırılırsa reaksiyon hızı azalır.” ifadeleri ise ön-testte SKY kategorisinde yer alan ifadelerdendir. Ön–testte deney grubu öğrencilerinin %85’i, kontrol grubu öğrencilerinin ise %68’i SKY kategorisine giren cevapları verirken, sontestlerde her iki grupta da bu oran düşmüştür. Ancak deney grubu öğrencileri %8 gibi düşük bir oranda bu kavram yanılgılarına sahip iken, kontrol grubunda ise bu oran %50 olmuştur. 4. sorunun a alt maddesinde, reaksiyondaki reaktiflerden birine ait derişimzaman grafiği verilmiş, öğrencilerden bu grafiği dikkate alarak çizilen hız-zaman grafiklerinden hangisinin doğru olabileceği sorulmuş ve kendilerinin de bu grafiği © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 251 çizmeleri istenmiştir. Sorunun TA kategorisinde, öğrencilerden çizilen grafiklerden ikisinin de doğru olmadığını belirtmeleri ve tepkime hızının zamanla azalacağı bir grafiği çizmeleri beklenmiştir. Ön-testte, deney grubu öğrencilerinin %4’ü, kontrol grubu öğrencilerinin %9’u bu kategoride yer alırken, son-testte deney grubunda bu oran %85’e, kontrol grubunda ise %59’a çıkmıştır. SKY kategorisinde ise öğrenciler tepkime hızı-zaman grafiğini yanlış çizmişlerdir. Deney grubu için ön-testte bu kategorinin oranı %85, kontrol grubu için %77 iken, son-testte bu oran deney grubunda %12’ye kontrol grubunda ise %32’ye düşmüştür. Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin ön ve son-testte çizmiş oldukları grafik örneklerinden bazıları Şekil 2’de sunulmuştur. Şekil 2. Deney ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin Ön ve Son-Testte 4-a Sorusu için Çizdikleri Grafik Örnekleri K.Ö-1 (Ön-test) K.Ö-1 (Son-test) K.Ö-2 (Ön-test) K.Ö-2 (Son-test) D.Ö-5(Ön-test) D.Ö-5(Son-test) © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR 252 D.Ö-15(Ön-test) D.Ö-15(Son-test) 4. sorunun b alt maddesinde, öğrencilerden bir üst basamakta çizdikleri grafiği açıklamaları istenmiş ve “Tepkimedeki reaktiflerin derişimi azaldıkça, tepkime hızı da azalmıştır.” şeklindeki ifade TA kategorisinde değerlendirilmiştir. Deney grubunda öntestte bu kategoriye giren cevap saptanamazken, kontrol grubunda bu oran %5 olmuştur. Son-testte ise TA kategorisi deney grubunda %38, kontrol grubunda %9 olarak belirlenmiştir. Öğrenciler aynı zamanda “Tepkime hızının zamanla azalacağını.” ifade etmişler ancak bu durumun nedenini açıklamadıkları için KA kategorisine giren cevapları vermişlerdir. Bu kategorinin, ön-testte deney grubundaki oranı % 4 iken, sontestte bu oran %31’e yükselmiştir. Kontrol grubu için ise, ön-testte saptanamayan bu kategorinin oranı son-testte %45’e ulaşmıştır. Ön-testte ortaya çıkan kategorilerden biri SKYKA kategorisidir. Bu kategoride “Reaksiyona giren madde miktarı başlangıçta fazla olduğundan tepkime hızı bir süre artar, girenler azaldıkça reaksiyon hızı azalır.” ifadesi yer almaktadır. Ön-testte deney grubu öğrencilerinin %12’si, kontrol grubu öğrencilerinin %18’i bu kategoriye giren cevabı verirken, son-testte deney ve kontrol gruplarında bu kategori saptanamamıştır. “Reaktif derişimin azalması reaksiyon hızını artırır.”, “Homojen ortamlarda reaksiyon hızı değişmez.” ve “Giren ve ürünler aynı olduğu için reaksiyon hızı da aynıdır.” ifadeleri SKY kategorisinde giren ifadeler olmuştur. Deney grubu öğrencilerinin %50’si ön-testte bu kavram yanılgılarına sahip iken, son-testte bu yanılgılara rastlanmamıştır. Kontrol grubunda son-testte bu kavram yanılgılarında azalma görülse de, öğrencilerin %18’i bu kavram yanılgılarına hala sahiptir. Bir tepkimeye ait derişim-zaman grafiğinin verildiği 5. sorunun a alt maddesinde, öğrencilerden reaksiyonun kaç adımdan oluştuğunu ve mekanizmalı ise bu adımlarının neler olduğunu açıklamaları istenmiştir. TA kategorisinde, öğrencilerin “Reaksiyonun iki adımdan oluştuğunu ve bu adımlarını X → J (Hızlı), J → Q (Yavaş).” olarak belirtmeleri istenmiştir. Deney grubu öğrencilerinin %8’i, kontrol grubu öğrencilerinin %14’ü ön-testte bu kategoriye giren cevabı verirken, son-testte bu oran deney grubunda %58’e, kontrol grubunda ise %32’ye yükselmiştir. KA kategorisinde ise öğrencilerin tepkimenin 2 adımdan oluştuğunu belirttikleri ancak bu adımların neler olduğunu açıklayamadıkları belirlenmiştir. Ön-testte her iki grupta da bu kategorinin oranı %23 olurken, son-testte bu oran deney grubunda %19’a düşerken, kontrol grubunda %45 olmuştur. Ön-testte, sadece deney grubu öğrencilerinde %12 oranında © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 253 belirlenen kategori SKYKA kategorisi olmuştur. Bu kategorideki öğrenciler “Reaksiyonun iki adımdan oluştuğunu.” belirtmiş ancak yavaş ve hızlı adımları yanlış belirtmişlerdir. Son-testte ise, ön-testteki gibi sadece deney grubu öğrencilerinin %12’sinde bu kategori ortaya çıkmıştır. “X→Q reaksiyonu tek adımlıdır, çünkü bir giren ve bir ürün bulunur.”, “X→Q reaksiyonu 3 adımlıdır, çünkü derişim-zaman grafiğinde üç eğri vardır.” ve “X→Q reaksiyonu 4 adımlıdır çünkü reaksiyon hazırlık, giriş, reaksiyonun hızlanması ve ürünlerin oluşması şeklindeki basamaklardan oluşur.” ifadeleri SKY kategorisinde değerlendirilmiştir. Deney grubunda ön-testteki oranı %38 olan bu kategori, son-testte saptanmamıştır. Kontrol grubunda ise ön-testteki %45 olan bu oran, son-testte %5’e düşmüştür. 5. sorunun b alt maddesinde ise, öğrencilerden reaksiyon birden fazla adımdan oluşuyorsa hızlı basamağı ve reaksiyonun hızını belirleyen basamağın hangileri olduğunu, bunları nasıl belirlediklerini açıklamaları istenmiştir. Öğrencilerin derişimzaman grafiğini dikkate alarak, girenlerin tükenme süresi daha kısa olduğundan 1. adımın hızlı, 2. adımın yavaş ve 2. adımın hızı belirleyen basamak olduğunu belirten ifadeleri TA kategorisinde yer almıştır. Her iki grupta da ön-testte bu kategorinin oranı düşük olup, deney grubu için %4, kontrol grubu için %5 olarak saptanmıştır. Sontestlerde ise bu oran artmış, deney grubunda %31, kontrol grubunda ise %9 olmuştur. Bazı öğrenciler ise “1. adımın hızlı, 2. adımın ise yavaş olduğunu ve hızı, yavaş olan ikinci basamağın belirleyeceğini.” ifade etmişler ancak bunu açıklayamadıkları için cevapları KA kategorisinde değerlendirilmiştir. Deney grubunda, ön-testte %8 olan bu oran son-testte %23’e çıkmış, kontrol grubunda ise son-testte %45 olmuştur. Öğrencilerin “1. adım daha hızlıdır ve reaksiyon hızını belirler.”, “1. adım hızlıdır çünkü girenlerin miktarı fazladır.” ve “Hızı 2. adım belirler çünkü daha hızlıdır.” ifadeleri incelendiğinde, basamakları doğru saptasalar bile hızı belirleyen basamakla ilgili yanılgılarının olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu ifadeler SKYKA kategorisinde değerlendirilmiştir. Ön-testte deney grubunda %12, kontrol grubunda ise %5 olan bu kategori son-testte her iki grupta da saptanmamıştır. “Reaksiyonun 1.adımı yavaş, 2. adımı hızlıdır çünkü 1. adımda zor tepkimeler olur.”, “reaksiyonun 1. adımı hızlı, 2. adım daha yavaş, 3. adımı ise en yavaştır çünkü her basamakta tepkime hızı daha da düşer.” ve “Katalizörün kullanıldığı 2. adım hızlıdır” ifadeleri SKY kategorisindeki ifadelerdendir. Bu kategorinin oranı ön-testte deney grubunda %38, kontrol grubunda %27 iken, son-testte sırasıyla %19 ve %18 olmuştur. 6. soru ise aynı sıcaklıkta gerçekleşen biri endotermik diğeri egzotermik olan iki reaksiyonun hızlarının karşılaştırılmasını içermektedir. TA kategorisinde öğrencilerin, “Reaksiyonların aktifleşme enerjileri verilmediği için bu bilgilere dayanarak bir yorum yapılamayacağı.” cevabını vermeleri hedeflenmiştir. Ön-testte deney grubu öğrencilerinin %12’si, kontrol grubu öğrencilerinin %18’i bu kategoriye giren cevabı verirken, son-testte bu oran deney grubunda %35’e çıkarken, kontrol grubunda %5’e düşmüştür. Bir kısım öğrenci ise, iki reaksiyonun hızı hakkında yorum yapılamayacağını belirtmiş ancak bunun nedenini açıklayamamış ve bu nedenle KA kategorisinde yer almıştır. Ön-testte her iki grupta da bu kategori ortaya çıkmazken, © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 254 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR son-testte bu oran deney grubunda %4, kontrol grubunda ise %18 olmuştur. Kavram testinde, en çok spesifik kavram yanılgılarının ortaya çıktığı sorulardan biri 6. soru olmuştur. “Endotermik reaksiyon daha hızlıdır.”, “Ekzotermik reaksiyon daha hızlıdır.”, “İki reaksiyonun hızları aynıdır, çünkü sıcaklıkları aynıdır.”, “Başlangıçta iki reaksiyonun hızları aynıdır, fakat ekzotermik reaksiyon ısı verdiği için yavaşlar, endotermik reaksiyon ise ısı aldığı için hızlanır.” ifadeleri SKY kategorisinde yer alan ifadelerdir. Deney grubu öğrencilerinin %81’i ön-testte, bu kategorideki kavram yanılgılarına sahip iken, son-testte bu oran %54’e düşmüştür. Kontrol grubunda ise ön ve son-testlerde bu kategorinin oranında bir değişim gözlenmemiş ve %59 gibi yüksek bir oranda kalmıştır. Heterojen bir tepkimenin verildiği 7. sorunun a alt maddesinde, öğrencilere kaplardan hangisinde gerçekleşen reaksiyonun daha hızlı olduğu sorusu yöneltilmiştir. Öğrencilerin “Toz MgO reaksiyonu, temas yüzeyi farkından dolayı daha hızlı gerçekleşir.” cevabı TA kategorisinde değerlendirilmiştir. Ön-testte deney grubunda %73 olan bu kategorinin oranı, son-testte %81’e kontrol grubunda ise %59’dan %73’e çıkmıştır. KA kategorisinde ise öğrenciler “İki reaksiyonun hızının farklı olduğunu.” belirtmiş ancak hangisinin daha hızlı olduğuna açıklık getirememişlerdir. Ön-testte sadece deney grubu öğrencilerinin %4’ünde karşılaşılan bu kategori, son-testte her iki grupta da ortaya çıkmamıştır. “İki reaksiyonun hızları aynıdır.” ifadesi SKY kategorisinde yer almış olup, ön-testte deney grubu öğrencilerinin %12’sinde, kontrol grubunda ise %18’inde saptanmıştır. Son-testlerde her iki grupta da bu oran değişmemiştir. 7. sorunun b alt maddesinde ise öğrencilerden bir üst maddede verdikleri cevapları açıklamaları istenmiş ve “Toz MgO kullanıldığı reaksiyonda, reaksiyonun gerçekleştiği yüzey alanı daha fazla olduğu için, reaksiyon daha hızlı olur.” ifadesi TA kategorisi olarak alınmıştır. Ön-testte deney grubunda bu kategorinin oranı %65, kontrol grubunda %50 olurken, son-testte deney grubunda %81’e kontrol grubunda ise %68’e çıkmıştır. Bazı öğrenciler ise “Toz MgO daha hızlı tepkimeye girer.” ifadesini kullanarak KA kategorisine giren cevabı vermiştir. Bu kategoriye ön-testte %4 oranında sadece deney grubunda rastlanırken, son testte tersi bir durum ortaya çıkmış ve bu oran kontrol grubunda %14 olarak saptanmıştır. SKYKA kategorisinde ise “Toz MgO reaksiyonu hızlıdır çünkü toz halindeyken kendi aralarında bir bağ yoktur.” ifadesi yer almış olup, bu kategoriye sadece ön-testte deney grubunda %4 oranında rastlanmıştır. Öğrencilerin bu soruya verdikleri cevaplardan “Kullanılan HCl ve MgO miktarları aynı olduğu için iki tepkimenin hızları da aynıdır.” ifadesi SKY kategorisinde yer almıştır. Ön-testte deney grubunda %15, kontrol grubunda % 14 olan bu kategorinin oranı sontestte deney grubunda %4’e kontrol grubunda ise %5’e düşmüştür. Bir diğer soru olan 8. sorunun a maddesinde, öğrencilerden aktivasyon enerjisini açıklamaları istenmiştir. “Tepkimenin başlaması için gerekli olan minimum enerjidir.” ifadesi TA kategorisi olarak alınmıştır. Ön-testte deney grubunda %50 olan bu kategorinin oranı, son-testte %81’e, kontrol grubunda ise %41’den %73’e çıkmıştır. “Aktivasyon enerjisi reaksiyona girenlerin kinetik enerjisidir.”, “Aktivasyon enerjisi © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 255 reaksiyona girenlerin potansiyel enerjisidir.”, “Aktivasyon enerjisi tepkimenin gerçekleşmesi için gerekli sıcaklıktır.” ve “Aktivasyon enerjisi tepkimedeki toplam enerji miktarıdır.” ifadeleri SKY kategorisindeki kavram yanılgılarıdır. Bu kategori, öntestte deney grubunda %42, kontrol grubunda %32 oranında olurken, son-testte ise her iki grupta azalmış ve deney grubunda %12’ye, kontrol grubunda %18’e düşmüştür. 8. sorunun b maddesinde, öğrencilerden aktifleşme enerjileri verilen iki reaksiyonun hızlarını karşılaştırmaları istenmiştir. Sorunun TA kategorisinde “1. reaksiyon daha hızlıdır çünkü aktivasyon enerjisi diğer reaksiyona göre daha düşüktür, aktivasyon enerjisi düşükse bu enerjiye ulaşmak daha kolay olacağı için reaksiyon daha hızlı olur.” ifadesi yer almaktadır. Ön-testte bu kategorinin oranı deney grubunda %31, kontrol grubunda %27 olurken, son-testte bu oran deney grubunda %69’a çıkarken, kontrol grubunda %18’e düşmüştür. KA kategorisine giren ifadede ise öğrenciler “1. reaksiyonun daha hızlı” olduğunu belirtmişler ama bunun nedenini açıklayamamışlardır. Ön-testte deney grubunda %8, kontrol grubunda %5 olan bu kategorinin oranı, sontestte her iki grupta da artmış, deney grubunda %23, kontrol grubunda %14 olmuştur. “1. reaksiyon hızlıdır çünkü daha az ısı almıştır.” ifadesi SKYKA kategorisinde değerlendirilmiştir. Bu kategori, ön-testte sadece deney grubunda %4 oranında saptanırken, son-testte de aynı durum ortaya çıkmıştır. “Aktivasyon enerjisi fazla olan reaksiyon hızlıdır.” ve “Aktivasyon enerjilerine göre reaksiyonların hızlarını karşılaştırmak mümkün değildir.” ifadeleri ise SKY kategorisinde yer alan kavram yanılgılarıdır. Ön-testte bu kategorinin deney grubundaki oranı %54, kontrol grubunda %45 iken, son-testte deney grubunda bu kategoriye giren herhangi bir cevap yer almaktadır. Kontrol grubunda ise bu oran artmış ve %50 olmuştur. Kavram testinin en son sorusu olan 9. soruda katalizörün reaksiyonlar üzerindeki çeşitli etkileri ele alınmıştır. Bunlardan katalizörün reaksiyon hızını nasıl etkilediği 9. sorunun a1 maddesinde ele alınmıştır. Bu sorunun TA kategorisinde “Katalizör, aktivasyon enerjisini azaltarak reaksiyonu hızlandırır.” ifadesi yer almaktadır. Ön-testte deney grubunda %8 olan bu kategorinin oranı, son-testte %73’e çıkmıştır. Kontrol grubunda ise ön-testteki %5’lik oran, son-testte yükselmiş ancak %18 olmuştur. Öntestte en yüksek orana sahip kategorilerden biri KA kategorisi olmuştur. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, öğrencilerin katalizör ya da enzimlerin tepkime hızı üzerindeki etkisi ön bilgisine sahip olmalarıdır. Bu kategoride öğrenciler “Katalizör reaksiyon hızını artırır.” ifadesini kullanmışlarsa da bunu aktivasyon enerjisi ile ilişkilendirememişlerdir. Deney grubu öğrencilerinin %69’u, kontrol grubu öğrencilerinin ise %68’i ön-testte bu kategoriye giren cevabı vermişlerdir. Son-testte ise bu oran deney grubunda %23’e düşerken, kontrol grubunda artmış ve %77 olmuştur. Ön-testte ortaya çıkan kategorilerden bir olan SKYKA kategorisinde ise “Katalizör, reaksiyon hızını artırır çünkü reaksiyonun başında bulunarak reaksiyona girer.” ve “Katalizör, reaksiyon hızını artırır çünkü reaksiyonun oluşması için uygun ortam sağlar.” ifadeleri yer almıştır. Bu kategori ön-testte sadece kontrol grubunda %9 oranında ortaya çıkmıştır. SKY kategorisinde ise yer alan “Katalizörün, reaksiyon hızına etkisi yoktur.” ve “Katalizör, reaksiyon hızını azaltır.” ifadeleri ön-testte deney © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 256 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR grubu öğrencilerinin %15’inde, kontrol grubu öğrencilerinin ise %5’inde ortaya çıkmıştır. Son-testte her iki grupta da bu kavram yanılgılarına rastlanmamıştır. 9. sorunun a2 maddesinde, katalizörün aktivasyon enerjisini nasıl etkilediği sorulmuş ve “Katalizör, tepkime mekanizmasına etki ederek aktivasyon enerjisini düşürür.” cevabı TA kategorisinde alınmıştır. Ön-testte deney grubunda %8 olan bu kategorinin oranı, son-testte %73’e, kontrol grubunda ise %14’den %18’e çıkmıştır. “Katalizör, aktivasyon enerjisini azaltır.” ifadesi ise KA kategorisinde yer almakta olup, ön-testte deney grubu öğrencilerinin %42’si, kontrol grubunun ise %18’i bu kategoriye giren cevabı vermiştir. Son-testte ise bu oran, deney grubunda %19’a düşerken, kontrol grubunda %59’a çıkmıştır. SKYKA kategorisinde değerlendirilen; “Tepkime kısa süreceği için aktivasyon enerjisi düşer.” ifadesine ise sadece ön-testte deney grubunda %8 oranında rastlanmıştır. “Katalizör ilavesi aktivasyon enerjisini artırır.” ve “Katalizör ilavesi aktivasyon enerjisini etkilemez.” ifadeleri SKY kategorisinde değerlendirilmiş olup, ön-testte deney grubunda %31, kontrol grubunda %50 olan bu kategori, son-testte deney grubunda ortaya çıkmazken, kontrol grubunda %18 olarak belirlenmiştir. Katalizörün ürün oluşumunu nasıl etkilediği 9. sorunun a3 maddesinde sorulmuş olup, “Giren madde miktarı aynı olduğu için katalizör, oluşan ürün miktarını etkilemez, sadece reaksiyonu hızlandırır.” ifadesi TA kategorisinde değerlendirilmiştir. Ön-testte, bu kategorinin oranı deney grubunda %4, kontrol grubunda %14 iken, son-testte deney grubunda bu oran %19’a yükselirken, kontrol grubunda ise bir değişim saptanmamıştır. Bu sorudaki en yüksek orana sahip kategori, KA kategorisi olmuştur. Bu kategoride öğrenciler, “Katalizörün ürün oluşumunu etkilemediğini, sadece hıza etki ettiğini belirtmişler.” ancak bu durumu açıklayamamışlardır. Ön-testte deney grubunda %42 olan bu kategorinin oranı, son-testte %77’ye çıkmış ancak kontrol grubunda ön-testteki %59’luk oran değişmemiştir. “Katalizör, ürün oluşmasını etkiler çünkü aynı sıcaklıkta aktivasyon enerjisi azalacağından tepkime hızlanır ve daha çok ürün oluşur.” ifadesi ise SKYKA kategorisinde değerlendirilmiştir. Bu kategoriye sadece ön-testte deney grubu öğrencilerinin %4’ünde rastlanmıştır. “Katalizör, oluşan ürün miktarını artırır.”, “Katalizör, oluşan ürün miktarını azaltır.”ve “Katalizör kullanıldığında farklı ürün oluşur.” ifadeleri ise SKY kategorisinde değerlendirilmiştir. Bu kategorinin ön-testte deney grubundaki %42 olan oranı, son-testte %4’e düşerken, kontrol grubunda ise %14’den %23’e çıkmıştır. 9. sorunun a4 maddesinde, katalizörün reaksiyon mekanizması üzerindeki etkileri sorulmuştur. Sorunun TA kategorisinde “Katalizör, tepkimeyi aktifleşme enerjisi düşük olan farklı reaksiyonlar üzerinden yürüterek, reaksiyon mekanizmasını etkiler.” ifadesi yer almakta olup, ön-testte deney grubu öğrencilerinde bu kategoriye rastlanmazken, son-testte %31 gibi bir oran ortaya çıkmıştır. Kontrol grubunda ise deney grubunun aksine, ön-testte %9’luk orana sahip olan bu kategoriye, son-testte rastlanmamıştır. Öğrencilerin verdikleri cevaplardan “Katalizör, reaksiyon mekanizmasını değiştirir.”, “Katalizör, reaksiyon mekanizmasını etkiler.” ve “Katalizör, reaksiyonun adım sayısını artırır” ifadeleri KA kategorisinde değerlendirilmiştir. Öntestte bu kategorinin oranı deney grubunda %27, kontrol grubunda %14 iken, son-testte © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 257 her iki grupta da artmış ve deney grubunda %62, kontrol grubunda ise %68 olmuştur. SKYKA kategorisinde ise “Katalizör, reaksiyonun mekanizmasını etkileyerek iki adımlı tepkimeyi tek adıma düşürür” ifadesi yer almış ve bu kategori sadece deney grubunda ön-testte %4 oranında ortaya çıkmıştır. “Katalizör ilavesi, reaksiyon mekanizmasını etkilemez.” ve “Katalizör ilavesi, reaksiyon mekanizmasını azaltır.” ifadeleri ise öğrencilerin sahip oldukları kavram yanılgılarından olup SKY kategorisinde değerlendirilmiştir. Deney grubunda ön-testte %54 oranında olan bu kategori, son-testte %8’e, kontrol grubunda ise %59’dan %23’e düşmüştür. 9. sorunun b maddesinde öğrencilere, katalizör kullanılmayan bir reaksiyona ait reaksiyon koordinatı-enerji grafiği verilmiş ve öğrencilerden katalizörlü bir tepkimeye ait grafiği çizmeleri istenmiştir. Ön-testte sadece deney grubu öğrencilerinin %4’ü bu grafiği doğru çizmiş ve TA kategorisinde yer almıştır. Son-testte geçildiğinde ise her iki grupta da istenilen grafiği doğru bir biçimde çizen öğrenci sayısı artmış ve deney grubunda %62, kontrol grubunda ise %23’e ulaşmıştır. SKY kategorisinde değerlendirilen grafiklerde ise, öğrencilerin çoğunlukla reaktif ve ürünlerin potansiyel enerjileri ile tepkime entalpisini değiştirerek grafik çizdikleri saptanmıştır. Deney grubunda ön-testte %73 olan bu oran %27’ye; kontrol grubunda %77’den %55’e düşmüştür. Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin ön ve son-testte çizmiş oldukları grafik örneklerinden bazıları Şekil 3’de gösterilmiştir. Şekil 3. Deney ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin Ön ve Son-Testte 9-b Sorusu için Çizdikleri Grafik Örnekleri K.Ö-13(ön-test) K.Ö-13(son-test) K.Ö-21(ön-test) K.Ö-21(son-test) © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR 258 D.Ö-17 (ön-test) D.Ö-11 (ön-test) D.Ö-17(son-test) D.Ö-11(son-test) Kavram testinin en son sorusu olan 9. sorunun c maddesinde, öğrencilerden çizdikleri grafiği açıklamaları istenmiştir. Sorunun TA kategorisinde “Katalizör, reaksiyona giren ve ürünlerin enerjisini değiştirmeyip, sadece aktivasyon enerjisini düşürmüştür.” ifadesi yer almaktadır. Ön-testte deney ve kontrol gruplarında, bu kategoriye giren cevaba rastlanmazken, son-testlerde de bu kategori sadece deney grubunda %8 oranında ortaya çıkmıştır. “Katalizör, aktivasyon enerjisini düşürür.” ve “Katalizör sayesinde reaksiyonun başlaması için gereken enerji düşer.” ifadeleri KA kategorisinde değerlendirilmiştir. Bu kategorinin ön-testte deney grubundaki oranı %4, kontrol grubundaki oranı ise %9 iken; son-testte deney grubunda %46’ya, kontrol grubunda ise %41’e çıkmıştır. “Katalizör, aktivasyon enerjisi ile birlikte giren ve ürünlerin de enerjisini düşürür.” ifadesi SKYKA kategorisinde değerlendirilmiş olup bu kategori sadece ön-testte deney grubunda %4 oranında ortaya çıkmıştır. “Katalizör ilavesi, aktivasyon enerjisini artırır.” kavram yanılgısı da SKY kategorisinde yer almış olup, bu yanılgıya sadece ön-testte kontrol grubunda %9 oranında rastlanmıştır. Araştırmanın dördüncü alt problemi olan “Deney ve kontrol gruplarında uygulanan öğretim yöntemlerinin kavramsal değişimin sağlanmasında bir etkisi var mıdır?” sorusunu cevaplamak amacıyla, ön ve son-testlerde saptanan spesifik kavram yanılgılarının yüzdeleri arasındaki fark, kavramsal değişimin yüzdesi olarak hesaplanmış ve bunlar Tablo 7’de gösterilmiştir. Tablo 7 incelendiğinde, ön-testte deney ve kontrol gruplarında saptanan kavram yanılgılarının benzer yüzdelerde olduğu görülmektedir. Buna karşın, son-testte ise deney grubunda daha az kavram yanılgısının olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, sontestte deney grubunda kavram yanılgılarının oranı %4 ile %31 arasında değişirken, kontrol grubunda bu oran %5 ile %46 arasında değişmektedir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 259 Tablo 7 Ön ve Son-Testte Saptanan Kavram yanılgıları ve Yüzdeleri DENEY GRUBU SORU 1-a ÖT ST KD ÖT ST KD % % % % % % 38 8 5 +31 - - 5 5 - 27 8 +21 23 5 +18 - - 9 5 +4 5.Reaksiyon hızı, reaksiyon süresince sabittir. 27 - +27 23 - +23 6.Çevresel faktörlere göre hız farklılık gösterir. - - - 9 - +9 7.Sıcak su içinde pas daha çoktur. 4 - +4 9 - +9 8.Sıcak su saf değildir, içindeki maddeler farklıdır. - - - 5 5 - 9.Musluk içindeki madde sıcak suyla daha fazla çözünür. 4 - +4 5 - +5 10.NO derişiminin artırılması reaksiyon hızını düşürür. 38 - +38 23 - +23 11.NO derişiminin artırılması reaksiyon hızını etkilemez. 19 - +19 23 5 +18 12.Sıcaklığın artırılması, reaksiyon egzotermik olduğundan hızı azaltır. 27 8 +19 27 9 +18 13.Katalizör miktarı artırılırsa, reaksiyon hızı da artar. 85 8 +77 59 14 +45 14. Katalizör miktarı artırılırsa, reaksiyon hızı azalır. - - - 9 36 -25 31 - +31 9 9 - 19 - +19 18 - +18 - - 14 9 +5 18.X→Q reaksiyonu tek adımlıdır. Çünkü bir giren ve bir ürün bulunur. 23 - +23 32 5 +27 19. X→Q reaksiyonu 3 adımlıdır. Çünkü derişim zaman grafiğinde üç eğri vardır. 15 - +15 9 - +9 - - - 5 - +5 35 19 23 14 +9 4 - - - - - - 5 5 - 24.Endotermik reaksiyon daha hızlıdır. 42 31 +11 32 27 +5 25. Ekzotermik reaksiyon daha hızlıdır. 31 19 +12 18 32 -14 KAVRAM YANILGILARI 1.Reaksiyon hızı, reaksiyonun gerçekleşmesi için gereken süredir. 2.Reaksiyon hızı, tepkime sonunda madde oluşmasıdır. 3.Reaksiyon hızı, zamanla artar. 1-b 2 3-b 3-c 3-d 4.Reaksiyon hızı, önce artar, sonra azalır. 15. Reaktif derişimin azalması reaksiyon hızını artırır. 4-b 5-a 16.Homojen ortamlarda reaksiyon hızı değişmez. 17.Giren ve ürünler aynı olduğu için reaksiyon hızı da aynıdır. 20. X→Q reaksiyonu 4 adımlıdır. Çünkü reaksiyon hazırlık, giriş, reaksiyonun hızlanması ve ürünlerin oluşması şeklindeki basamaklardan oluşur. 21. Reaksiyonun 1.adımı yavaş, 2. adımı hızlıdır. 5-b 6 KONTROL GRUBU 22.Katalizörün kullanıldığı adım hızlıdır. 23.Reaksiyonun 1. adımı hızlı, 2. adımı daha yavaş, 3. adımı ise en yavaştır. +30 36 - - - +16 +4 - © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR 260 Tablo 7 Devamı DENEY GRUBU SORU KAVRAM YANILGILARI 26. İki reaksiyonun hızları aynıdır. Çünkü sıcaklıkları aynıdır. 6 8-a 8-b 9-a1 9-a2 9-a3 9-a4 9-c ÖT ST KD ÖT ST KD % % % % % % 8 4 +4 5 - +5 - - - 5 - +5 28.Kullanılan HCl ve MgO miktarları aynı olduğu için iki tepkimenin tepkime hızları da aynıdır. 15 4 +11 14 5 +9 29.Aktivasyon enerjisi, reaksiyona girenlerin kinetik enerjisidir. 35 12 +23 27 18 +9 30.Aktivasyon enerjisi, reaksiyona girenlerin potansiyel enerjisidir. - - - 5 - +5 31.Aktivasyon enerjisi, tepkimenin gerçekleşmesi için gerekli sıcaklıktır. 4 - +4 - - - 32.Aktivasyon miktarıdır. 4 - +4 - - - 33. Aktivasyon enerjisi fazla olan ikinci reaksiyon hızlıdır. 42 - +42 32 46 -14 34. Aktivasyon enerjilerine göre reaksiyon hızlarını karşılaştırmak mümkün değildir. 12 - +12 14 5 +9 35. Katalizörün reaksiyon hızına etkisi yoktur. 15 - +15 - - - - - - 5 - +5 37. Katalizör ilavesi, aktivasyon enerjisini artırır. 27 - +27 18 18 - 38. Katalizör ilavesi, aktivasyon enerjisini etkilemez. 4 - +4 32 - +32 39.Katalizör, oluşan ürün miktarını artırır. 27 4 +23 14 23 -9 40.Katalizör, oluşan ürün miktarını azaltır. 12 - +12 - - - 41.Katalizör kullanıldığında farklı ürün oluşturabilir. 4 - +4 - - - 42.Katalizör ilavesi, reaksiyon mekanizmasını etkilemez. 50 8 +42 50 23 +27 43. Katalizör ilavesi, reaksiyon mekanizmasını azaltır. 4 - +4 9 - +9 44. Katalizör ilavesi, aktivasyon enerjisini artırır. - - - 9 - +9 27. Başlangıçta iki reaksiyonun hızları aynıdır, fakat ekzotermik reaksiyon ısı verdiği için yavaşlar, endotermik reaksiyon ise ısı aldığı için hızlanır. 7-b KONTROL GRUBU enerjisi, tepkimedeki toplam enerji 36. Katalizör reaksiyon hızını azaltır. Aynı zamanda, deney grubunda pek çok kavram yanılgısına son-testte rastlanmadığı da görülmektedir. Özellikle de bu yanılgılar incelendiğinde bunların, derişimin reaksiyon hızına etkisi (10, 11, 15, 16 ve 17. yanılgılar), aktivasyon enerjisi, © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 261 hızlı-yavaş reaksiyonlar (33 ve 34. yanılgılar), katalizörün reaksiyon hızına etkisi (13, 35, 36, 37 ve 38. yanılgılar) konularında geliştirilen örnek olayların içeriği ile ilgili olduğu görülmektedir. Tablo 7’de ortaya konulan bulgulardan biri de kavramsal değişim yüzdesidir. Deney ve kontrol grupları için verilen kavram yanılgılarına ait kavramsal değişim yüzdesi kıyaslandığında, deney grubu için kavramsal değişim yüzdesinin pek çok durumda (3, 5, 10, 11, 12, 13, 15, 16, 19, 21, 24, 25, 28, 29, 33, 34, 37, 39, 42. yanılgılar) daha yüksek olduğu görülmektedir. Kontrol grubunda kavramsal değişim yüzdesinin daha yüksek olduğu durumlar incelendiğinde (1, 7, 9, 18, 26, 38 ve 43. yanılgılar) ise 1. ve 26. kavram yanılgısı hariç, geri kalanlarda ön-testte kavram yanılgısı yüzdesinin kontrol grubunda daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Bu iki kavram yanılgısı incelendiğinde, 1. kavram yanılgısının reaksiyon hızının tanımı ile ilgili olduğu ve geliştirilen örnek olayların içeriği ile ilgili olmadığı anlaşılmaktadır. Deney ve kontrol grubu için bu kavram yanılgısına ait kavramsal değişimde de çok büyük bir fark olmamıştır. 26. kavram yanılgısında benzer durum söz konusu olup, her iki gruptaki kavramsal değişim birbirine çok yakındır. Kontrol grubuna ait kavramsal değişim yüzdelerinde ortaya çıkan önemli sonuçlardan biri de, 2, 8, 15, 23 ve 37. kavram yanılgılarında saptanmıştır. Bu kavram yanılgılarında, ön ve son-testlerde her hangi bir değişim saptanmadığından kavramsal değişim de olmamıştır. Kontrol grubuna ait kavramsal değişim yüzdelerindeki önemli bir sonuç da 14, 25, 33 ve 39. kavram yanılgılarında ortaya çıkmıştır. Bu kavram yanılgıların son-testteki yüzdesi ön-teste göre daha çok olduğunda kavramsal değişim negatif olmuştur. Benzer bulgulara, diğer araştırmalarda rastlanmış ve bu durumun nedenlerinin olarak öğrencilerin derslere aktif olarak katılmamaları ve kavram yanılgısı olan öğrencilerle diğer öğrencilerin iletişime geçmeleri olabileceği belirtilmiştir (Case ve Fraser 1999; Coştu, Ayas, Niaz, Ünal ve Çalık, 2007; Ebenezer 2001; Hewson ve Hewson, 1983). Tablo 7’den, aynı zamanda, hem deney hem de kontrol grubunda bazı kavram yanılgılarının öğretim sonrası da mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bu sonuç, öğrencilerin bu kavram yanılgılarını değiştirmeye dirençli olduklarını göstermektedir. Lakatos (1970), kavram yanılgıları iyi yapılandırılmışsa, öğrencilerin bu kavram yanılgılarını, bilimsel olanlarla değiştirmeyi reddedebileceklerini ifade etmiştir. Nitekim, benzer sonuçlar literatürdeki çeşitli araştırmalarda da ortaya konulmuştur (Çalık, Kolomuç ve Karagölge, 2010; Driver, 1989; Hameed, Hackling ve Garnett, 1993; Osborne ve Freyberg, 1985; Şendur ve Toprak, 2013). Sonuç ve Tartışma Örnek olaya dayalı öğretimin, 11. sınıf öğrencilerinin kimyasal reaksiyonlarda hız konusundaki kavramsal algılamalarına etkisinin araştırıldığı bu araştırmada 1. alt probleme ait bulgulardan, deney ve kontrol gruplarının öğretim öncesi test puanları arasında anlamlı bir farkın olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç, örnek olaya dayalı öğretimin uygulandığı deney grubu ile kimya öğretim programını temel alan etkinliklerin uygulandığı kontrol grubunun, deneysel işlem öncesi birbirine denk olduğunu göstermektedir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 262 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR Araştırmanın 2. alt problemine ilişkin bulgularda ise, deneysel uygulama sonrası test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir farkın olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sonuç ışığında, örnek olaya dayalı öğretimin 11. sınıf öğrencilerinin kimyasal reaksiyonlarda hız konusundaki kavramsal gelişimlerinde, sadece kimya öğretim programını temel alan etkinliklerin uygulandığı öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir. Literatürdeki çeşitli çalışmalarda da örnek olaya dayalı öğretimin öğrencilerin kimya akademik başarılarını artırmada ve kavram yanılgılarının giderilmesinde etkili olduğu sonucuna varılmıştır (Şendur, 2011; Cheng,1995; Çam, 2009; Yalçınkaya ve Boz, 2014). Bu duruma, örnek olaya dayalı öğretimde kavramların gerçek yaşam örnekleri ile ilişkilendirilmesinin öğrencilerin anlamasını kolaylaştırması ve grup içi tartışmalar ile öğrencilerin kavram yanılgılarının farkına varması neden olmuş olabilir (Yalçınkaya ve Boz, 2014). Araştırmanın bir diğer alt problemi olan 3. alt probleme ait bulgular, ön-testte her iki grupta pek çok soruda tam anlama (TA) kategorisinin %50’nin altında olduğunu göstermektedir. Sadece bazı sorularda her iki grup için de TA kategorisinin yüzdesi %50 ve üstünde olabilmiştir. Bu sorular deney grubu için, temas yüzeyinin tepkime hızı üzerindeki etkisini inceleyen 7. soru ve aktivasyon enerjisi ile ilgili olan 8. soru olmuştur. Kontrol grubu için de derişim-zaman grafiğinin yorumlanması ile ilgili olan 3. sorunun a maddesinde ve deney grubunda olduğu gibi 7. soruda bu oranlar tespit edilmiştir. Bu sorulardaki TA yüzdesinin daha yüksek olmasının nedeni, öğrencilerin temas yüzeyinin hız üzerindeki etkisi ve aktivasyon enerjisi konularına ilişkin daha önceden sahip oldukları ön bilgiler olabilir. Aynı zamanda ön-testte bazı sorularda TA kategorisine giren her hangi bir cevaba hem deney hem de kontrol grubunda rastlanmamıştır (3-b, 3-c, 3-d, 4-b, 9-c gibi). Ancak son-testler incelendiğinde, her iki grupta da TA kategorisinin yüzde değerlerinin arttığı görülmüştür. Buna karşın, deney ve kontrol gruplarının TA kategorileri incelendiğinde, deney grubunda bu yüzdelerin daha yüksek olduğu görülmektedir. TA kategorisi ile ilgili dikkat çekici bir diğer nokta ise, kontrol grubunda son-testte, 9. sorunun a4 ve c alt maddelerinde TA kategorisine giren bir cevap yer almazken, deney grubunda böyle bir duruma rastlanmamasıdır. Bu sonuçlar, öğretim öncesi anlama düzeyleri birbirine yakın olan deney ve kontrol gruplarında, deneysel işlem sonunda benzer durumun olmadığını, TA kategorisinin deney grubunda daha yüksek oranlarda olduğunu göstermektedir. Araştırmanın dördüncü alt problemi bağlamında deney ve kontrol gruplarında uygulanan öğretim yöntemlerinin kavramsal değişimin sağlanmasında etkisi olup olmadığı incelenmiştir. Deney ve kontrol gruplarındaki kavramsal değişim yüzdeleri karşılaştırıldığında, çoğu durumda deney grubunda bu yüzdenin daha yüksek olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca araştırmada elde edilen önemli bulgulardan biri de 14, 25, 33 ve 39. kavram yanılgılarında, kontrol grubunda negatif yönde bir değişim olurken, deney grubunda böyle bir duruma rastlanmamasıdır. Deney grubunda saptanan kavram yanılgılarının hiç birinde negatif yönde bir kavramsal değişimin saptanması araştırmanın dikkat çeken sonuçlarından biridir. Nitekim, Çalık, Kolomuç ve Karagölge (2010), tarafından yürütülen çalışmada, kavramsal değişimin temel alındığı deney © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 263 grubunda, “reaksiyonun mekanizması ve hızı belirleyen basamağın tayini” konularındaki kavram yanılgılarında negatif yönde bir kavramsal değişimin ortaya çıktığı saptanmıştır. Tüm bu sonuçlara bağlı olarak, deney grubunda uygulanan örnek olaya dayalı öğretimin, kavramsal değişimin sağlanmasında, çok daha başarılı olduğu sonucuna ulaşılabilir. Ancak deney grubunda geliştirilen tüm örnek olayların, kavramsal değişim üzerinde aynı etkiyi oluşturduğu tam olarak söylenemez. Örneğin, sıcaklığın ve temas yüzeyinin tepkime hızı üzerindeki etkileri ile ilgili olan kavram yanılgılarındaki (7, 8, 9, 12 ve 28.) kavramsal değişim yüzdeleri her iki grupta da birbirine yakın olmuştur. Bu sonuç, aktivasyon enerjisi, hızlı- yavaş reaksiyonlar, derişim ve katalizör ile ilgili olan örnek olayların kavramsal değişim üzerinde daha etkili olduğunu göstermektedir. Öneriler Araştırmadan elde edilen bulgular, her ne kadar geliştirilen örnek olayların, kavramsal değişimin sağlanmasında etkili olduğunu gösterse de, temas yüzeyi ve sıcaklığın tepkime hızı üzerindeki etkisini inceleyen örnek olaylar, diğerleri kadar çok etkili olamamıştır. Bu nedenle, bu örnek olaylar tekrar değerlendirilerek, öğrencilerin anlamadıkları ya da zorlandıkları noktaların neler olduğu saptanarak, yeniden tasarlanması sağlanabilir. Araştırmada, aktivasyon enerjisi, yavaş ve hızlı tepkimeler, tepkime hızına etki eden faktörlerle ilgili örnek olaylar geliştirilmiştir. Tepkime hızının tanımlanması ve tepkime mekanizmaları konularını da içeren örnek olaylar geliştirilerek bunların uygulamaları başka araştırmalarda da yürütülebilir. 2013 yılında revize edilen ortaöğretim kimya programın temel amaçları dikkate alındığında, bireylerin kimyanın gündelik hayattaki yerini kavramalarına ve değerini fark etmelerine yardımcı olabilecek öğretim yöntemleri önem kazanmıştır. Bundan dolayı, bu yöntemlerden biri olan örnek olaya dayalı öğretim ve bunun kimya eğitimindeki uygulamaları konularında özellikle kimya öğretmenlerine yönelik yapılacak seminerlerin olumlu etkileri olabileceği düşünülmektedir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR 264 Kaynakça Abraham, M. R., Grzybowski E. B., Renner, J. W., & Marek, E. A. (1992). Understandings and misunderstandings of eight grades of five chemistry concepts found in textbooks. Journal of Research in Science Teaching, 29(2), 105-120. Ayyıldız, Y., & Tarhan L. (2013). Case study applications in chemistry lesson: gases, liquids, and solids. Chemistry Education Research and Practice, 14(4), 408–420. Brink, D., Goodney, H., Hudak, N., & Silverstein, B. A. (1995). Novel spirit approach the introduction chemistry using case studies of chemistry in real world. Journal of Chemical Education, 72, 530–532. Case, M. J., & Fraser, D. M. (1999). An investigation into chemical engineering students’ understanding of the mole and the use of concrete activities to promote conceptual change. International Journal of Science Education, 21, 1237–1249. Cheng, M. (1995). An environmental chemistry curriculum using case studies. Journal of Chemical Education, 72, 25-527. Cohen, L., Manison, L., & Morrison, K. (2007). Research methods in education (6th Ed). New York: Taylor & Francis Group. Cornely, K. (1998). Use of case studies in an undergraduate biochemistry course. Journal of Chemical Education, 75, 475–478. Coştu, B., Ayas, A., Niaz, M., Ünal, S., & Çalık, M. (2007). Facilitating conceptual change in students’ understanding of boiling concept. Journal of Science Education and Technology, 16, 524–536. doi: 10.1007/s10956-007-9079-x Çam, A. (2009). Effectiveness of case-based learning instruction on students understanding of solubility equilibrium concepts (Yayınlanmamış doktora tezi). Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara. Çam, A., & Geban, Ö. (2011). Effectiveness of case-based learning instruction on epistemological beliefs and attitudes toward chemistry. Journal of Science Education and Technology, 20(1), 26-32. doi: 10.1007/s10956-010-9231-x Çakmakçı, G. (2005). A cross-sectional study of the understanding of chemical kinetic among turkish secondary and undergraduate student (Yayınlanmamış doktora tezi). The University of Leeds, York. Çakmakçı, G., Leach, J., & Donnelly, J. (2006). Students’ ideas about reaction rate and its realationship with concentration or pressure. International Journal of Science Education, 28(15), 1795-1815. Çakmakçı, G. (2010). Identifying alternative conceptions of chemical kinetcs among secondary school and undergraduate students in Turkey. Journal of Chemical Education, 87(4), 449-455. Çalık, M. (2005). A cross-age study of different perspectives in solution chemistry from junior to senior high school. International Journal of Science and Mathematics Education, 3, 671-696. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 265 Çalık, M., Kolomuç, A., & Karagölge, Z. (2010). The effect of conceptual change pedagogy on students conceptions of rate of reaction. Journal of Science Education and Technology, 19, 422-433. doi: 10.1007/s10956-010-9208-9. Çepni, S. (2007). Araştırma ve proje çalışmalarına giriş (3. Baskı). Trabzon: Celepler Matbaacılık. Didari, V. (1986). Kömür tozu patlamalarına karşı önlemler. Madencilik, 25(1), 9-16. “http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/98cebccb32617ad_ek.pdf adresinden alınmıştır.” Driver, R. (1989). Students’ conceptions and the learning of science. International Journal of Science Education, 11, 481–490. Ebenezer, J. (2001). A hypermedia environment to explore and negotiate students’ conceptions: animation of the solution process of table salt. Journal of Science Education and Technology, 10, 73–91. Garnett, P. J., Garnett, P. J., & Hackling, M. W. (1995). Students’ alternative conceptions in chemistry: a review of research and implication for teaching and learning. Studies in Science Education, 25, 69-95. Hameed, H., Hackling, M. W., & Garnett P. J. (1993). Facilitating conceptual change in chemical equilibrium using a CAI strategy. International Journal of Science Education, 15, 221–230. Herreid, F.C. (1994). Case studies in Science: a novel method of science education. Journal of College Science Teaching, 23, 221–229. Hewson, M. G., & Hewson, P. W. (1983). Effect of instruction using students’ prior knowledge and conceptual change strategies on science learning. Journal of Research in Science Teaching, 20, 731–743. doi: 10.1002/tea.3660200804. Herreid, C.F. (1998). Sorting potatoes for miss bonner: bringing order to case-study methodology through a classification scheme. Journal of College Science Teaching, 27(4), 236–239. Herreid, C. F. (2005). Using case studies to teach Science. “Retrieved June 18, 2011 from http://www.actionbioscience.org/education/herreid.html”. Johnson, J., & Purvis, J. (1987). Case studies: an alternative learning/teaching method in nursing. Journal of Nursing Education, 6, 118-120. Jones, M. A. (1997). Use of a classroom jury trial to enhance students’ perception of science as part of their lives. Journal of Chemical Education, 74(5), 537. Kolomuç, A. (2009). Kimyasal reaksiyonlarda hiz ünitesinin 5e modeline göre animasyon destekli öğretimi (Yayınlanmamış doktora tezi). Atatürk Üniversitesi, Erzurum. Kolomuç, A., & Tekin, S. (2011). Chemistry teachers’ misconceptions concerning concept of chemical reaction rate. Eurasian Journal of Physics and Chemistry Education, 3(2), 84-101. “Retrived from http://www.eurasianjournals.com /index.php/ejpce” © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 266 Aysel Ünal SÜMEN & Gülten ŞENDUR Kolomuç, A., & Çalık, M. (2012). A comparison of chemistry teachears’ and grade 11 students’ alternative conceptions of rate of reaction. Journal of Baltic Science Education, 11(4), 333-346. Kreber, C., Klampfleitner, M., McCune, V., Bayne, S., & Knottenbelt, M. (2007). What do you mean by “authentic”? a comparative review of the literature on conceptions of authenticity in teaching. Adult Education Quarterly, 58 (1), 22–43. Lakatos, I. (1970). Falsification and the methodology of scientific research programmes. In Lakatos I., & Musgrave A. (eds.), Criticism and the growth of knowledge. (pp. 91-196). Cambridge: Cambridge University Press. MEB. (2013). Ortaöğretim kimya dersi (9, 10, 11 ve 12. sınıflar) öğretim programı. Ankara. Nakiboglu, C., Benlikaya, R., & Kalın, S. (2002). Kimya öğretmen adaylarının “kimyasal kinetik” ile ilgili yanlış kavramalarının belirlenmesinde v-diyagramının kullanılması. 19.11.2011. tarihinde “http://www.fedu.metu.edu.tr/ufbmek5/b_kitabi/PDF/Kimya/Bildiri/t179d.pdf” adresinden alınmıştır. Osborne, R., & Freyberg, P. (1985). Learning in science: the implication of children’s science, Auckland: Heinemann. Özdamar, K. (2004). Paket programlar ile istatistiksel veri analizi 1 (5. Baskı). Eskişehir: Kaan Kitabevi Payan, F., & Ertürk, F. (2002). SO2 ve NOx kirleticilerinin 1995-1996 kış sezonunda Bursa için hava kirliliği haritalarının oluşturulması. Çev-Kor, 11(45), 14-17. Sudzina, M. R. (1997). Case study as a constructivist pedagogy for teaching educational psychology. Educational Psychol Review, 9, 199–218. Şendur, G. (2011).The effects of case-base learning on freshmen students’ chemistry achievement. EEST Part B: Social and Educational Studies, 4(3), 1289-1302. Şendur, G., Toprak, M. (2013). The role of conceptual change texts to improve students’ understanding of alkens. Chemistry Education Research and Practice, 14, 431-449. doi: 10.1039/c3rp00019b. Taştan-Kırık, Ö., Yalçınkaya, E., & Boz, Y. (2010). Pre-service chemistry teachers’ ideas about reaction mechanism. Journal of Turkish Science Education, 7(1), 47-60. “http://www.tused.org/internet/tused/default13.asp adresinden alınmıştır”. Ünal, S., Coştu, B., & Ayas, A. (2010). Secondary school students’ misconceptions of covalent bonding. Journal of Turkish Science Education, 7(2), 3-29. “http://www.tused.org/internet/tused/default13.asp adresinden alınmıştır”. Wassermann, S. (1994). Introduction to case method teaching: A guide to the galaxy. NewYork: Teachers College Press. Wellingtoni, J. (2006). Secondary education: the key concepts. London: Routledge Taylor and Francis Group. Wertheim, J., Oxlade, C., & Stockley, C. (2011). Şekilli kimya sözlüğü (Z. Gürsoy Çev.). Ankara: Tübitak Yayınları. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde … 267 Yalçınkaya, E., Boz,Y., & Erdur-Baker,Ö. (2012). Is case-based instruction effective in enhancing high school students’ motivation toward chemistry? Science Education International, 23(2), 102-116. “Retrived from http:// www. icaseonline. net/ sei/ june2012/p1.pdf” Yalçınkaya, E., Taştan-Kırık, Özgecan., Boz, Y., & Yıldıran, D. (2012). Is case-based learning an effective teaching strategy to challenge students’ alternative conceptions regarding chemical kinetics? Research in Science & Technological Education, 30(2), 151–172. doi: 10.1080/02635143.2012.698605. Yalçınkaya, E., & Boz,Y. (2015). The effect of case-based instruction on 10th grade students’ understanding of gas concepts. Chemistry Education Research and Practice, 16, 104-120. doi: 10.1039/c4rp00156g. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 236-267 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 8(2), 268-281 Nisan 2015 Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281, April 2015 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.7137 Teachers’ Problems and Misconceptions Relate to “Solar System And Beyond: Space Puzzle” Unit: A Case Study Research * Tülay ŞENEL ÇORUHLU** Received25 March 2013 Salih ÇEPNİ*** Accepted: 25 February Month 2015 ABSTRACT: The aim of this study was to emerge science and technology teachers problems and misconceptions relate to “The Solar System and Beyond: Space Puzzle” Unit. Case study research method was used in this study. The sample of the study consisted of 10 science and technology teachers. Semi structured interview question and observation form were used in the data collection process. Semi structured interview conducted with 10 science and technology teachers. Observation study was done in 2 science and technology teachers’ class. These observations take 14 hours. At the end of the study; it was found that teachers faced problems to attract students’ attention to the unit. Also half of the teachers faced difficulty to answer students’ problems because of the insufficient content knowledge. Textbook including misconception relate to planet orbits can led to teachers’ misconceptions Keywords: Teachers’ problems, misconceptions and astronomy. Extended Abstract Purpose and Significance: There have been many researches to elicit students’ misconceptions about astronomy (Albanese, Danhoni Neves, & Vicentini, 1997; Agan 2004; Baloğlu Uğurlu, 2005; Bostan, 2008; Cin, 2007; Ekiz & Akbaş, 2005; Ercan, Taşdere, & Ercan, 2010; Finegold & Pundak, 1991; İyibil & Sağlam Arslan, 2010 Sezen, 2002; Sharp 1995; Sharp, 1996; Sharp, Bowker, & Merrick, 1997; Şahin, 2001; Sharp & Kuerbis, 2006). These misconceptions may result from mythological beliefs (Cin, 2007) textbooks (Vosniadou 1991), teachers (Cin, 2007; Percy, 1998) and so on. Percy (1998) pointed out 8 obstacles in astronomy education; one of them was stem from teachers’ insufficient knowledge and misconceptions about astronomy. The aim of this study was to emerge science and technology teachers problems and misconceptions relate to “The Solar System and Beyond: Space Puzzle” Unit. This study contributed to determine teachers’ misconceptions. If teachers have any misconceptions in the teaching process students can be absorb these misconceptions and hold many misconceptions. So there need to be researches to determine teacher’misconceptions. It was thought that teachers’ misconceptions changed with scientifically correct ones with this study. Meanwhile teachers faced some difficulties in the teaching process. It was thought that determining teachers’ problems increased efficiency of instruction. Besides this research results shed teachers in the design of the learning environment. * This manuscript is part of the doctoral dissertation “Determining The Effectiveness of Guided Materials Based on Enriched 5E Instructional Model Related to “Solar System and Beyond: Space Puzzle” Unit. ** Corresponding Author: Assist. Prof. Dr., Karadeniz Technical University, Trabzon, Turkey, [email protected] *** Prof. Dr., Bursa Uludag University, Bursa, Turkey, [email protected] Copyright © 2015 by AKU ISSN: 1308-1659 “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi" Ünitesinde … 269 Methods: Case study research method was used in this study. This method persuades researchers to use different data collection tools with together and study in depth in a short time (Çepni, 2010). The sample of the study consisted of 10 science and technology teachers. Semi structured interview question and observation form were used in the data collection process. Semi structured interview conducted with 10 science and technology teachers. Semi structured interview question aimed to investigate teachers’ problems relate to “The Solar System and Beyond: Space Puzzle “Unit. This interview included one question. Observation study was done in 2 science and technology teachers’ class. These observations take 14 hours. All class observations were jotted down in a notebook by the researcher. Teacher and student expression presented in results supported observation data. Semi structured interview question analyzed according to descriptive analysis. Teachers’ expressions were presented directly to readers. Observation data was analyzed according to qualitative methods and only related data was presented in results. Results: Seven teachers stated that they faced difficulty to attract students’ attention because of the warm weather. This unit tough student at the end of the spring semester and teachers had many problems to attract students’ attention. Also five teachers stated that they faced difficulty to answer students’ problems because of insufficient knowledge relate to unit. E coded teacher told that “We recognized this unit in the new program. We learned lots of concepts with investigate in depth. Some students were very curious. They read magazine relate to astronomy. They know lots of things that we didn’t know. They asked unknown questions to us. We didn’t answer these questions because of insufficient knowledge about concepts”. In the observation process it was seen that two teachers didn’t interfere with students’ model relate to solar system. Students showed planet orbits with circle not ellipse. Teachers had insufficient knowledge to answer students’ problems. For example; in the class observation process a student asked E coded teachers that “Do stars always had white bright?” and teachers answer that “Yes, Stars lighting sky their white light like a lamp”. It was found out that teacher confuse some concepts to each other’s. B coded teachers used interchangeably concepts; for example “meteor” and “meteorite“. Discussion and Conclusions: At the end of the study it was found that teachers faced problems to attracting students’ attention to the unit because of the unit was tough as the last unit. Also this situation can be stem from warm weather. Seven and Engin (2010) emphasized that physical environment has very important effect attract students attention to learning. Half of the teachers faced difficulty to answer students’ problems because of the insufficient content knowledge. Percy (1998) also stated that teachers’ insufficient knowledge about astronomy concepts was an important problem in astronomy education. In the observation process it was seen that two teachers didn’t interfere with students’ model relate to solar system. It can be thought that this situation can be stem from textbook including some misconceptions. “The way of the planet” © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 270 Tülay ŞENEL ÇORUHLU & Salih ÇEPNİ activity in the textbook can cause teachers and students misconceptions. Samely, Çapa (2000) found that students’ misconceptions relate to photosynthesis stem from textbook. This result was consistent with findings obtained in previous studies (Çapa 2000; Özkan 2001). © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi" Ünitesinde … 271 “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi” Ünitesinde Karşılaşılan Öğretmen Problemleri ve Yanılgıları: Bir Özel Durum Çalışması * Tülay ŞENEL ÇORUHLU** Salih ÇEPNİ*** Makale Gönderme Tarihi: 25 Mart 2013 Makale Kabul Tarihi: 25 Şubat 2015 ÖZET: Bu çalışmanın amacı; “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi” ünitesi kapsamında fen ve teknoloji öğretmenlerinin karşılaşmış oldukları problemleri tespit ederek sahip oldukları kavram yanılgılarını açığa çıkarmaktır. Çalışmada özel durum yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın örneklem grubunu 10 fen ve teknoloji öğretmeni oluşturmuştur. Çalışmada veri toplama aracı olarak; yarı yapılandırılmış mülakat sorusu ve gözlemlerden faydalanılmıştır. Örneklem grubunda bulunan öğretmenlerin 10’u ile mülakat yapılmış içlerinden seçilen 2 fen ve teknoloji öğretmeninin sınıfında gözlem çalışmaları yürütülmüştür. Araştırma sonucunda; öğretmenlerin büyük çoğunluğunun ünitenin son ünite olması ve havaların ısınması ile birlikte öğrencilerin dikkatini konuya çekmede problem yaşadıkları tespit edilmiştir. Ayrıca öğretmenlerin yarısının ünite ile ilgili kapsamlı bilgi sahibi olmadıklarından öğrenci sorularını yanıtlamada kendilerini yetersiz hissettikleri belirlenmiştir. Yapılan gözlemler sonucunda her iki öğretmenin güneş sisteminde yer alan gezegenlerin yörüngelerinin şeklinin daire şeklinde olduğu kavram yanılgısına sahip oldukları ve bu yanılgılarının kaynağının ders kitabından kaynaklanabileceği düşüncesine ulaşılmıştır. Anahtar sözcükler: Öğretmen problemleri, kavram yanılgıları ve astronomi. Giriş “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi” ünitesi ilköğretim 7. sınıf seviyesinde “Dünya ve Evren” öğrenme alanı içerisinde yer almakta olup son ünite olarak işlenmektedir. Ünite kapsamında yer alan anahtar kavramlara bakıldığında bunların; yıldız, kuyruklu yıldız, takımyıldız, gezegen, ışık yılı, meteor, güneş sistemi, uydu, gökada, astronomi birimi, uzay, gök bilimci, teleskop, uzay kirliliği ve uzay teknolojisi olduğu görülmektedir (MEB, 2006). Mevcut literatür incelendiğinde ünitede yer alan kavramlarla ilgili farklı sınıf seviyelerinde yer alan öğrencilerin çeşitli kavram yanılgılarına sahip oldukları görülmektedir (Albanese, Danhoni ve Vicentini, 1997; Agan 2004; Baloğlu Uğurlu, 2005; Bostan, 2008; Cin, 2007; Ekiz ve Akbaş, 2005; Ercan, Taşdere ve Ercan, 2010; Finegold ve Pundak, 1991; İyibil ve Sağlam Arslan, 2010; Sezen, 2002; Sharp 1995; Sharp, 1996; Sharp, Bowker ve Merrick, 1997; Sharp ve Kuerbis, 2006; Şahin, 2001). Astronomi konularının yer aldığı bu ünitede öğrencilerin sahip oldukları kavram yanılgılarına; mitolojik inançlar (Cin, 2007), güneşin doğup batması gibi gündelik olayların doğru şekilde yorumlanmaması (Vosniadou 1991), ders kitaplarında yer alan yanlış bilgiler (Vosniadou 1991), öğretmenin kavramı sunuş biçimi (Cin, 2007) gibi çok farklı etken sebep olmaktadır. Nitekim Percy (1998), astronomi öğretimini sınırlayan, öğrencilerde kavram yanılgısı oluşturmada etkili 8 problem üzerinde durmuş ve bunlardan bir tanesinin öğretmenlerin astronomi öğretme ve astronomi kavramları ile ilgili sahip oldukları kavram yanılgıları * Bu çalışma “Güneş Sistemi ve Ötesi Uzay Bilmecesi” Ünitesinde Zenginleştirilmiş 5E Öğretim Modeline Göre Geliştirilen Rehber Materyallerin Etkililiğinin Belirlenmesi” başlıklı doktora tezinden üretilmiştir. ** Sorumlu Yazar: Yrd. Doç. Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon, [email protected] *** Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi, Bursa, [email protected] © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 Tülay ŞENEL ÇORUHLU & Salih ÇEPNİ 272 olduğu üzerine vurgu yapmıştır. Bu durum ünite kapsamında öğretmenlerin sahip oldukları kavram yanılgılarının tespit edilmesi gerekliliğini bir kez daha ön plana çıkarmaktadır. Nitekim ülkemiz şartlarında bir öğretmenin öğretim yaptığı sınıfta ortalama 30 öğrencinin bulunduğu varsayılırsa, öğretmenin 1 kavram yanılgılı düşünceyi sınıf ortamında dile getirmesi 30 öğrencinin aynı kavram yanılgısına sahip olmasına neden olabilir. Yürütülecek bu çalışma ile birlikte öğretmen kaynaklı kavram yanılgılarının neler olduğu tespit edilerek, bu kavram yanılgılarının giderilmesine katkıda bulunulacaktır. Bu sayede öğretmen kaynaklı oluşabilecek öğrenci kavram yanılgılarının oluşumuna engel olunacağına inanılmaktadır. Bu çerçevede çalışmanın amacı; “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi” ünitesi kapsamında fen ve teknoloji öğretmenlerinin karşılaşmış oldukları problemleri tespit ederek, öğretmenlerin sahip oldukları kavram yanılgılarını açığa çıkarmaktır. Yöntem Bu çalışmada özel durum yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem kısa zamanda derinlemesine bilgi elde etme noktasında araştırmacılara yardımcı bir yöntemdir. Bu yöntem “vaka incelemesi” şeklinde de adlandırılmakta olup yöntem kapsamında elde edilen sonuçlar incelenen vakalarla sınırlıdır ve bir genelleme kaygısı yoktur (Çepni, 2010). Çalışma grubunu 10 fen ve teknoloji öğretmeni oluşturmuştur. “Güneş sistemi ve ötesi: Uzay bilmecesi” ünitesi kapsamında ünitenin işlenişi ile ilgili mevcut durumu tespit etmek amacı ile 10 fen ve teknoloji öğretmeni ile yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Mülakatta öğretmenlere 1 soru yöneltilmiştir. Bu soru ile öğretmenlerin ünitenin öğretimi sürecinde karşılaştıkları problemlerin ve zorlukların tespit edilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca sınıf ortamında öğretmenlerin sahip oldukları kavram yanılgıları hakkında bilgi edinebilmek amacı ile 2 fen ve teknoloji öğretmeninin sınıfında ünite boyunca yarı yapılandırılmış gözlemler gerçekleştirilmiştir. Yapılan gözlemler 4 hafta toplam 14 saat sürmüştür. Yapılan gözlemlerde sınıf içerisinde konunun öğretimi sırasında öğretmen tarafından ifade edilen kavram yanılgılı düşünceler ve gerekli açıklamalar gözlem formunda gerekli yerlere not edilmiştir. Daha sonra çalışmanın amacına uygun olarak hangi verilerin bulgularda sunulacağına karar verilmiştir. Bu aşamada uzman görüşlerinden faydalanılmıştır. Uzmanlardan ikisi KTÜ Fatih Eğitim Fakültesinde bulunan akademisyen, ikisi ise fen ve teknoloji öğretmenlerinden oluşmaktadır. Gözlem formunun bir boyutuna ünite kapsamında yer alan konu başlıkları, diğer boyutuna ise kavram yanılgısı “tespit edildi” ve “tespit edilmedi” ifadeleri yerleştirilmiştir. Kavram yanılgısı tespit edildiği durumlarda ilgili kutucuğa kavram yanılgısı ile ilgili gerekli açıklamaların yazılacağı boşluk bırakılmıştır. Hazırlanan gözlem formu Ek 1’de sunulmuştur. Çalışma kapsamında elde edilen mülakat verilerinin analizinde betimsel analizden faydalanılmıştır. Betimsel analiz bireylerin söylemiş oldukları ifadelerin aynen aktarılarak okuyucuya sunulmasına imkân sağlamaktadır (Çepni, 2010). Gözlem verilerinin analizinde ise süreçte gerçekleşen olaylar öğretmen ve öğrenci ifadelerinin bulunduğu anekdotlarla birlikte nitel bir şekilde okuyucuya sunulmuştur. Çalışmanın bir alt amacını öğretmenlerin sahip oldukları kavram yanılgılarını tespit etmek oluşturmaktadır. İki © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi" Ünitesinde … 273 fen ve teknoloji öğretmeninin sınıfında yapılan gözlemlerden yalnızca öğretmenlerin kavram yanılgısına sahip olduğunun tespit edildiği durumlar ile ilgili gözlem verileri bulgular bölümünde sunulmuştur. Yürütülen çalışmadaki öğretmen kavram yanılgıları yalnızca gözlem yapılan 2 sınıfın fen ve teknoloji öğretmeni ile sınırlıdır. Çalışmada özel durum yönteminin kullanılması ulaşılan sonuçların yalnızca incelenen vakalar için geçerli olduğunu destekler niteliktedir. Bulgular Aşağıda öğretmenlerle yapılmış mülakatlardan ve yarı yapılandırılmış gözlemlerden elde edilen veriler sırası ile sunulmuştur. İlk olarak mülakatlardan elde edilen veriler aşağıda sunulmuştur. “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi ünitesinin öğrencilere öğretilmesinde herhangi bir zorluk veya problemle karşılaşıyor musunuz? Eğer karşılaşıyorsanız bunları bizimle paylaşır mısınız?” sorusuna mülakata katılan C öğretmenin dışında tüm öğretmenlerin problemlerle karşılaştıklarını ifade ettikleri görülmüştür. Mülakata katılan öğretmenlerden yedisi ünitenin son ünite olması ve havaların ısınmaya başlamasından dolayı öğrencilerin derse ilgisini çekmede, beşi detaylı bilgi sahibi olmadıklarından dolayı öğrencilerin sormuş oldukları soruları cevaplamada, biri ise konunun öğrenciler tarafından anlaşılmasının zor olmasından dolayı öğretimde problem yaşadığını ifade etmişlerdir. Ünitenin son ünite olması ve havaların ısınmaya başlamasından dolayı öğrencilerin derse ilgisini çekmede problem yaşadıklarını ifade eden öğretmenlerden A öğretmeni “Ünitenin son ünite olmasından dolayı öğrenciler okula pek devam etmiyor. Sene sonu olduğundan havalar ısınmaya başlıyor ve öğrenciden çok fazla verim alamıyoruz”, B öğretmeni “Bu ünite son ünite olduğundan çok fazla zaman ayıramıyoruz. 8 saatte bitirmeye çalışıyoruz. SBS yaklaşıyor ve yetiştirme kaygımız oluyor. O yüzden üniteyi yetiştirmek için bir an önce bitirmeye çalışıyoruz. Bazı öğretmenler hiç yetiştiremiyor”, D öğretmeni “Havaların ısınması, ünitenin son ünite olması işlenişini sınırlandırıyor. İşlersek çok hızlı işliyoruz. Daha çok sözel işliyoruz. Öğrenci artık sıkılıyor derse ilgisini çekmede zorlanıyoruz”, E öğretmeni “Ünitenin son ünite olması bir dezavantaj yetiştirmeye çalışıyoruz. Zaten öğrenciler sıcaktan bunalıyorlar”, G öğretmeni “Bu ünite 7. sınıfın son ünitesi en son ünite ve ünitenin işlenişi sırasında havalar ısındığından öğrencilerin derse katılımını sağlamada zorluk yaşıyoruz” ve H öğretmeni “Ünite son ünite ve teorik bilginin çok, deney yapma imkânının az olduğu bir ünite böyle olunca da öğretmene çok görev düşüyor. Havaların ısınması ile birlikte sınıfta zaten öğrenciyi zor tutuyoruz, bir de konu teorik olunca dinlemek istemiyorlar” şeklinde düşüncelerini ifade etmişlerdir. Detaylı bilgi sahibi olmadıklarından dolayı öğrencilerin sorularına cevap veremediklerini ifade eden öğretmenlerden E öğretmeni “Bu üniteyle ilk defa yeni müfredatta tanıştık. Bizde ünitede yer alan çoğu kavramın ne anlama geldiğini araştırarak öğrendik. Bazı öğrencilerimiz çok meraklı her şeyi merak ediyor. Özellikle astronomi alanında dergiler alıp okuyorlar. Bizim bilmediklerimizi biliyorlar. Bilinmedik sorularda bize sorabiliyorlar o yüzden ünitede geçen kavramlarla ilgili geniş bilgi sahibi olmadığımızdan soruları cevaplamada problem yaşıyoruz”, F © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 274 Tülay ŞENEL ÇORUHLU & Salih ÇEPNİ öğretmeni “Bu ünitede yer alan konularla ilgili bizimde bilgi eksikliklerimiz hatta kavram yanılgılarımız olabilir. Bazen öğrencilerden çok farklı sorular gelebiliyor” şeklinde düşüncelerini belirtmiştir. Konunun öğrenciler tarafından anlaşılmasının zor olduğu ile ilgili H öğretmeni “Konu teorik olduğundan öğrenci beyninde canlandıramıyor. Buda bizim için konunun öğretilmesinde zorluk çıkarıyor” şeklinde düşüncesini belirtmiştir. Aşağıda B ve E kodlu öğretmenlerin sınıflarında ünite boyunca 14 saatlik gözlemlerden, araştırmanın amacına uygun olarak elde edilmiş bulgular sunulmuştur. Bulguların sunumunda öğretmenlerin yanılgılı düşünceleri, bilgi eksiklerinin olduğu konular öğretmen ve öğrenci görüşlerine vurgu yapılarak sunulmuştur. B kodlu öğretmenin sınıfından elde edilen gözlem bulguları: B kodlu öğretmenin sınıfında ünite boyunca yapılan gözlemlerde öğretmenin meteor ve göktaşı kavramlarını derste bazen birbirleri yerine kullandığı görülmüştür. Meteor ve göktaşı konusunun işlenmesi sırasında öğretmen öğrencilerine “Dünyamız üzerindeki en büyük meteor çukuru sizce nerde bulunmaktadır?” şeklinde bir soru yöneltmiştir. B öğretmeni güneş sistemi ile ilgili öğrencilerinden bir model hazırlamalarını istemiştir. Öğretmen öğrencilerin modeli hazırlama sürecinde gezegenlerin izleyecekleri yolu daire şeklinde göstermelerinde her hangi bir sakınca bulmamıştır. Ayrıca konunun işlenişi sırasında bir öğrenci öğretmene “Öğretmenim biz gezegenleri çıplak gözle göremez miyiz?” sorusunu yöneltmiştir. Bu soru karşısında öğretmenin “Hayır göremeyiz. Gezegenleri teleskoplar yardımı ile rahatlıkla görebiliriz” cevabını vermiştir. E kodlu öğretmenin sınıfından elde edilen gözlem bulguları: Yıldızlarla ilgili konunun anlatımı sırasında öğrencilerden bir tanesi öğretmene “Öğretmenim yıldızların rengi hep beyaz mıdır?” sorusunu yöneltmiştir. Bu soruya öğretmen “Evet. Nasıl ki lambayı yaktığımız da beyaz ışık bizi aydınlatırsa yıldızlarda geceleri yaydıkları beyaz ışıkla gökyüzünü aydınlatır” cevabını vermiştir. Bu öğretmen öğrencilerden oyun hamurları ile güneş sistemi modeli yapmalarını istemiştir. Öğrencilerin yapmış oldukları modellerde yörüngeleri daire şeklinde göstermelerine öğretmen herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. E kodlu öğretmenin sınıfında öğretmenin evren, dünya ve uzay kavramlarını birbirleri yerine kullandığı görülmüştür. Konunun işlenişi sırasında öğretmen öğrencilerine “Bizim evrenimiz güneş sistemi içerisinde kaçıncı sırada yer almaktadır?” sorusunu yöneltmiştir. Ayrıca öğretmenin uzay kavramını öğrencilere açıklarken “boşluk” şeklinde tanımladığı görülmüştür. Sonuç ve Tartışma Bu başlık altında bulguların literatür ışığında tartışılması ile birlikte ulaşılan sonuçlara yer verilmiştir. Mülakata katılan öğretmenlerin büyük çoğunluğunun ünitenin son ünite olması ve havaların ısınmaya başlamasından dolayı öğrencilerin derse ilgisini çekmede problem yaşadıklarını ifade ettikleri görülmüştür. Bu durum öğrenme motivasyonu üzerine etki eden çevresel faktörlerin öğrenci öğrenmesi üzerine olumsuz etkide bulunması ile ilişkilendirilebilir. Seven ve Engin (2010) öğrencinin içinde bulunduğu fiziksel ortamların öğreneni öğrenmeye yönlendirmede etkili olduğuna vurgu © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi" Ünitesinde … 275 yapmışlardır. Buradan özellikle okulun kapanmasına yakın ve havaların sıcak olduğu dönemlerde öğretilen ünitelerde öğrencilerin öğrenmeye karşı daha isteksiz olduğu, öğretmenlerin öğrenci dikkatini konuya yönlendirmede problem yaşadıkları sonucuna ulaşılabilir. Mülakata katılan öğretmenlerin yarısı detaylı bilgi sahibi olmadıklarından dolayı bazı öğrencilerin sormuş oldukları soruları cevaplamada problem yaşadıklarını dile getirmişlerdir. E öğretmeninin “Bu üniteyle ilk defa yeni müfredatta tanıştık. Bizde ünitede yer alan çoğu kavramın ne anlama geldiğini araştırarak öğrendik. Bazı öğrencilerimiz çok meraklı her şeyi merak ediyor. Özellikle astronomi alanında dergiler alıp okuyorlar. Bizim bilmediklerimizi biliyorlar. Bilinmedik sorularda bize sorabiliyorlar o yüzden ünitede geçen kavramlarla ilgili geniş bilgi sahibi olmadığımızdan soruları cevaplamada problem yaşıyoruz” şeklindeki düşüncesi bu durumu destekler niteliktedir. E öğretmeninin gözlem yapıldığı sınıfta bir öğrencinin “Öğretmenim yıldızların rengi hep beyaz mıdır?” sorusuna öğretmenin “Evet. Nasıl ki lambayı yaktığımız da beyaz ışık bizi aydınlatırsa yıldızlarda geceleri yaydıkları beyaz ışıkla gökyüzünü aydınlatır” şeklinde yanıt vermesi yıldızların sıcaklıklarına bağlı olarak kırmızı, mavi, beyaz ve sarı renkte olacağı bilgisine sahip olmadığını göstermektedir. Benzer şekilde B kodlu öğretmenin sınıfında yapılan gözlemde öğretmenin belirli dönemlerde bazı gezegenlerin çıplak gözle gözlemlenebileceği bilgisine sahip olmadığını destekler niteliktedir. Öğretmenlerin ünite kapsamında yer alan astronomi konuları ile ilgili derinlemesine bilgi sahibi olmamaları lisans eğitimleri sırasında yeterli eğitimi almamaları ile de ilişkilendirilebilir. Emrahoğlu ve Öztürk (2009) fen bilgisi öğretmen adaylarının astronomi konuları ile ilgili sahip oldukları kavramları araştırdıkları çalışma sonucunda 1. sınıftan 4. sınıfa kadar öğretmen adaylarının farklı kavram yanılgılarının olduğunu tespit etmişlerdir. Buradan öğretmenlerin lisans öğrenimleri sırasında sahip oldukları kavram yanılgılarını öğretmen olduktan sonrada taşıdıkları sonucuna ulaşılabilir. “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi” ünitesine 2006 fen ve teknoloji öğretim programında ilköğretim 7. sınıfta ilk kez yer verilmesi, öğretmenlerin programda yer alan konu içeriklerine göre kendilerini geliştirdikleri programda yer almayan konularda derinlemesine bilgi sahibi olmadıklarını destekler bir durumdur. Yapılan gözlemlerde her iki öğretmeninde güneş sisteminde yer alan gezegenlerin yörüngeleri ile ilgili öğrencilerine yanlış yönlendirmelerde bulundukları görülmüştür. Öğrencilerin yörüngeleri daire şeklinde göstermeleri durumunda her iki öğretmeninde herhangi bir düzeltmede bulunmadıkları gözlenmiştir. Bu durum öğretmenlerin gezegenlerin yörüngelerinin elips şeklinde olduğu bilgisini göz ardı etmeleri veya bu bilgiye sahip olmamalarından kaynaklanabilir. Ders kitabında güneş sistemi konu başlığı altında gezegenlerin yolu adlı etkinlik (Tunç ve diğ., 2008, s. 259; bknz, Ek 2) öğrencilerin ve öğretmenlerin yanılgılı düşüncelere sahip olmalarında etkili olabilir. Bu etkinlikte öğrencilerden güneş sistemi modeli oluşturmaları istenmektedir. Model üzerinde her bir gezegenin yapmış olduğu harekete bakıldığında güneş etrafında tam bir daire çizerek hareket ettikleri görülmektedir. Bu durum öğrencilerin © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 Tülay ŞENEL ÇORUHLU & Salih ÇEPNİ 276 gezegenlerin güneşin etrafında daire şeklinde yörüngelerde hareket ettiği düşüncesini taşımalarına, öğretmenlerinde bu bilgiyi ders kitabında yer aldığından dolayı yanlış bir bilgi olarak benimsememelerine yol açabilir. Ders kitaplarında hatalı bilgilere yer verilmesi, şekil ve örneklerin yetersizliği, konular arasında bağlantı eksikliği ders kitabı kaynaklı yanılgılı düşüncelerin oluşmasında etken olabilir (Aşçı, Özkan ve Tekkaya, 2001). Nitekim Çapa (2000) yapmış olduğu bir çalışmada fotosentez konusunda öğrencilerde var olan bazı yanılgıların ders kitaplarından kaynaklandığını vurgulamıştır. Benzer şekilde Özkan (2001) 7. sınıf öğrencileri ile yürütmüş olduğu bir çalışmada öğrencilerdeki kavram yanılgılarının sebeplerinin ders kitaplarındaki hatalar ve basit hazırlama hataları olduğunu bildirmiştir. Buradan ders kitabında güneş sistemi modeli ile ilgili verilmiş olan gezegenlerin yolu adlı etkinliğin öğrencilerin yanı sıra öğretmenlerinde yanılgılı düşünce oluşturmalarında etkili olabileceği sonucuna ulaşılabilir. Gözlem sürecinde her iki öğretmeninde bazı kavramları birbirleri yerine yanlış bir şekilde kullandıkları gözlemlenmiştir. Meteor ve göktaşı konusunun işlenmesi sırasında B kodlu öğretmenin öğrencilerine “Dünyamız üzerindeki en büyük meteor çukuru sizce nerde bulunmaktadır?” şeklinde sormuş olduğu soru bu durumu destekler niteliktedir. Öğretmenin sormuş olduğu soruda göktaşı yerine meteor kelimesini kullandığı görülmektedir. Bu durum öğretmenin dikkatsizliği sonucu iki kelimeyi birbiri yerine kullanması ya da iki kelime arasındaki farkı net olarak bilmemesinden kaynaklanabilir. Öğretmenlerin kavramları sunuş biçimlerinin öğrencilerde oluşabilecek kavram yanılgılarına neden olabileceği bilinmektedir (Coştu, Ayas ve Ünal, 2007; İsen ve Kavcar, 2006). Buradan öğretmenin sınıf içerisinde bilgi eksikliği veya dikkatsizliği sonucu kavramları birbirleri yerine yanlış şekilde sunmasının öğrencilerde kavram yanılgısı oluşturmada etkili olabileceği sonucuna ulaşılabilir. Öneriler Çalışmada elde edilen sonuçlara bağlı olarak aşağıda verilen öneriler sunulabilir. Öğrencilerin astronomi konularına ilgilerini artırmak amacı ile ilköğretim 7. sınıf seviyesinde son ünite olarak işlenen “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi” ünitesinin programdaki yeri tekrar düzenlenmelidir. Ayrıca bu ünitenin işlenişinde öğrencilerin derse karşı dikkatini çekmek amacı ile çeşitli öğretim materyallerinden faydalanılmalıdır. Öğrencilerin dersi zevkli bir şekilde dinlemeleri için gezegenlerle ilgili hazırlanmış videolar, belgeseller öğrencilere izletilmelidir. Uygun zamanlarda öğretmen rehberliğinde teleskoplarla gökyüzü gözlemleri yapılmalı ders teorikten çok uygulama ağırlıklı işlenmelidir. Bu sayede öğrencilerin dersi eğlenceli ve zevkli bir şekilde takip etmeleri sağlanabilir. Ders kitabında güneş sistemi modeli ile ilgili olarak verilen gezegenlerin yolu adlı etkinlik öğrencilerde ve öğretmenlerde kavram yanılgısı oluşturmayacak şekilde tekrar düzenlenmelidir. Gezegenlerin güneş etrafındaki hareketlerinde yörüngelerinin daire şeklinde olmadığını gösteren etkinliklere ders kitaplarında yer verilmelidir. Bunu sağlayabilmek amacı ile ders kitabına öğrenciler için drama etkinlikleri yerleştirilebilir. Ders kitabında yer alan drama etkinlikleri ile öğrenciler gezegenleri ve gezegenlerin © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi" Ünitesinde … 277 yörüngede nasıl bir yol takip ettiklerini araştırıp kendileri canlandırarak daha iyi kavrama olanağı elde etmiş olabilirler. Öğretmenlere yönelik düzenlenen hizmet içi eğitim faaliyetlerinde öğretmenlerin bilgi eksikliklerinin olduğu konulara da yer verilmelidir. Öğretmenlerin astronomi konularında sahip oldukları yaygın kavram yanılgılarına odaklanılarak bu kavram yanılgıların neden yanlış oldukları bilimsel gerçeklerle birlikte öğretmenlere sunulmalı, öğretmenler bu seminerlerde ayrıca bilgilendirilmelidirler. Öğretmenlerin ders anlatımında özellikle kelimeleri birbirleri yerine dikkatsizce yanlış bir şekilde kullanmaları sonucunda oluşabilecek kavram yanılgılarının önüne geçebilmek amacıyla öğretmen kılavuz kitaplarında gerekli bilgilendirmelere yer verilmelidir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 Tülay ŞENEL ÇORUHLU & Salih ÇEPNİ 278 Kaynakça Agan, L. (2004). Stellar ideas: Exploring students’ understanding of stars. Astronomy Education Review, 3(1), 77–97. http://dx.doi.org/10.3847/AER2004008 Albanese, A., Danhoni Neves, M. C. & Vicentini, M. (1997). Models in science and in education: A critical review of research on students’ ideas about the Earth and its place in the Universe. Science and Education, 6, 573–590. http://dx.doi.org/10.1023/A:1008697908361 Aşcı, Z., Özkan, Ş. & Tekkaya, C. (2001). Students' misconceptions about respiration: A cross-age study. Eğitim ve Bilim, 26 (120),29-36. Baloğlu Uğurlu, N. (2005). İlköğretim 6. sınıf öğrencilerinin Dünya ve Evren konusu ile ilgili kavram yanılgıları. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 25(1), 229-246. Bostan, A. (2008). Farklı yaş grubu öğrencilerinin astronominin bazı temel kavramlarına ilişkin düşünceleri (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi), Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir. Cin, M. (2007). Alternative views of the solar system among Turkish students. International Review of Education, 53(1), 39–53. http://dx.doi.org/10.1007/s11159006-9029-5 Coştu, B., Ayas, A. ve Ünal, S. (2007). Kavram yanılgıları ve olası nedenleri: kaynama kavramı. Kastamonu Eğitim Dergisi, 15, 123-136. Çapa (2000) An analysis of 9 grade students’ misconceptions concerning photosynthesis and respiration in plants (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi), Ortadoğu Teknik Üniveristesi, Ankara. Çepni, S. (2010). Araştırma ve Proje Çalışmalarına Giriş (Beşinci Baskı). Trabzon: Celepler Matbaacılık. Ercan, F., Taşdere, A. & Ercan, N. (2010). Kelime ilişkilendirme testi aracılığıyla kavramsal değişimin gözlenmesi, Türk Fen Eğitimi Dergisi, 7(2). Ekiz, D., & Akbaş, Y. (2005). İlköğretim 6. sınıf öğrencilerinin astronomi ile ilgili kavramları anlama düzeyi ve kavram yanılgıları. Milli Eğitim Dergisi, Sayı 165. Emrahoğlu, N., & Öztürk, A. (2009). Fen bilgisi öğretmen adaylarının astronomi kavramlarını anlama seviyelerinin ve kavram yanılgılarının incelenmesi üzerine boylamsal bir araştırma. Çukurova Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 18 (1), 165–180. Finegold, M., & Pundak, D. (1991). A study of change in students’ conceptual frameworks in astronomy. Studies in Educational Evaluation, 17(1), 151–166. http://dx.doi.org/10.1016/S0191-491X(05)80115-4 Gougenheim, L., McNally, D., & Percy, J.R (Eds.). (1998). In New Trends in Astronomy Education. Cambridge: Cambridge University Press. İsen, İ.A. ve Kavcar, N. (2006), Ortaöğretim fizik dersi yeryüzünde hareket ünitesindeki kavram yanılgılarının belirlenmesi ve ünitenin öğretim programının geliştirilmesi üzerine bir çalışma. Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 20, 84-90. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi" Ünitesinde … 279 İyibil, Ü. & Sağlam Arslan, A. (2010). Fizik öğretmen adaylarının yıldız kavramına dair zihinsel modelleri. Necatibey Eğitim Fakültesi Dergisi, 4(2), 25-46. Milli Eğitim Bakanlığı Talim Ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, (2006). İlköğretim Fen Ve Teknoloji Dersi (6, 7, 8. Sınıflar) Öğretim Programı. M.E.B., Ankara. Özkan, Ö. (2001). Remediation of seventh grade students misconceptions related to ecological concepts through conceptual change approach. (Unpublished Master Thesis). Middle East Tachnical Univeristy, Ankara Percy, J. R. (1998). Astronomy education: an international perspective. Gougenheim, L., McNally, D., & Percy, J.R. (Eds.). In New Trends in Astronomy Education. Cambridge University Press: Cambridge, UK. Seven, M. A. & Engin, A. O. (2010). Öğrenmeyi etkileyen faktörler, Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 189-212. “http://edergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/article/viewFile/546/538 adresinden alınmıştır” Sezen, F. (2002). İlköğretim 7. sınıf öğrencilerinin astronomi kavramlarını anlama düzeyleri ve kavram yanılgıları (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon. Sharp, J. G. (1995). Children’s astronomy: Implications for curriculum developments at key stage 1 and the future of infant science in England and Wales. International Journal of Early Years Education, 3(3), 17–49. http://dx.doi.org/10.1080/0966976950030302 Sharp, J. G. (1996). Children’s astronomical beliefs: A preliminary study of year 6 children in south-west England. International Journal of Science Education, 18(6), 685–712. http://dx.doi.org/10.1080/0950069960180604 Sharp, J. G., Bowker, R. & Merrick, J. (1997). Primary astronomy: Conceptual change and learning in three 10–11 year olds. Research in Education, 57, 67–83. Şahin, F. (2001). İlköğretim 2. sınıf öğrencilerinin uzay hakkındaki bilgilerinin değerlendirilmesi, SDÜ Burdur Eğitim Fakültesi Dergisi, 2,156-169. Sharp, J. G. & Kuerbis, P. (2006). Children’s ideas about the solar system and the chaos in learning science. Science Education, 90(1), 124–147. http://dx.doi.org/10.1002/sce.20126 Tunç, T., Karademir, Z.S., Agalday, M., Merdeşe, H., Talo, H., Koçakoğlu, M. & diğerleri (2007), İlköğretim Fen ve Teknoloji 4 Öğretmen Kılavuz Kitabı, (3. baskı), Ankara, MEB Yayınları. Vosniadou, Stella. (1991). Designing curricula for conceptual restructuring: Lessons from the study of knowledge acquisition in Astronomy. Journal of Curriculum Studies 23(3), 219–237. http://dx.doi.org/10.1080/0022027910230302 © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 Tülay ŞENEL ÇORUHLU & Salih ÇEPNİ 280 Ek 1. “Güneş sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi” öğretmen kavram yanılgısı gözlem formu Kavram yanılgısı Kavram yanılgısı Tespit edildi Tespit edilmedi Ünite konuları Gök cisimlerini Açıklamalar Açıklamalar Güneş sistemi Açıklamalar Açıklamalar Uzay araştırmaları Açıklamalar tanıyalım © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 “Güneş Sistemi ve Ötesi: Uzay Bilmecesi" Ünitesinde … Ek 2. Ders Kitabında Gezegenlerin Yolu Adlı Etkinliğin Yer Aldığı Sayfa © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 268-281 281 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 8(2), 282-296, Nisan 2015 Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296, April 2015 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.9160 Rethinking of Instructional Short Movies and Videos: An Evaluation the Instructional Short Movie and Video Competition* Oktay AKBAŞ** Serap Nur CANOĞLU*** Received: 31 January 2014 Mustafa CEYLAN**** Accepted: 01 March 2015 ABSTRACT: In this study; the short films and videos taking part in National Instructional Short Film and Video Contest held in Kırıkkale University are evaluated in terms of some variables such as; the departments of the teacher candidates, whether the product is video or film. Quantitative methods were used in the study. The research method of the study is descriptive method. Quantitative data was obtained by using Short Movie and Video Assessment Scale prepared by the researchers the rubric consists of four sub-titles, the usage of audio-visual elements, focusing the aims and objectives, selection and presentation of the content, taking target group into consideration. There are 20 items in the scale. Each item can be graded between 1 -10 and the arithmetic mean of the items gives the total point of the films. All of the 47 films taking part in the contest were evaluated. According to the results, these films and videos are graded as average. Besides this, there are no significant difference between instructional short film and videos in terms of technical aspects, content, aims and objectives; but for the target group/audience, videos are graded as more effective than short films. In addition, the scores of the instructional short films and videos prepared by the students in Department of Computer and Instructional Technologies are considerably higher than the other departments’ scores. Keywords: Instructional Short film, instructional video, social media, internet and education Extended Abstract Purpose and Significance: Social media is a system in which users can share information synchronous and conduct discussions without time or place limitation. On social media platforms, people can ask for help or help others. In addition, all kinds of writing, ideas, images, video sharing can be done by using social media. In this aspect, Social can be used as a means of informal education (http://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_medya). Instructional short movies and videos are tools offering students indirect experiences and enhancing the teaching-learning process (Bruner, 2008). In addition, Instructional short movies and videos which can be used to provide permanent and effective learning, support the learning and developmental structure of the brain. In this context the aim of the study is to evaluate the short films and videos taking part in National Instructional Short Film and Video Contest held in Kırıkkale University in terms of some variables such as; the departments of the teacher * This article was presented at the 22. National Educational Sciences Congress, 5-7 September 2013, Osmangazi University, Eskişehir, Turkey. ** Corresponding Author: Assoc. Prof. Dr., Kırıkkale University, Kırıkkale, Turkey, [email protected] *** Research Assistant, Kırıkkale University, Kırıkkale, Turkey, [email protected] **** Research Assistant, Kırıkkale University, Kırıkkale, Turkey, [email protected] Copyright © 2015 by AKU ISSN: 1308-1659 Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: … 283 candidates, whether the product is video or film and to some suggestions related to the usage of short movies and videos in instructional settings. Methods: Quantitative methods were used in the study. The research method of the study is descriptive method. Quantitative data was obtained by using Short Movie and Video Assessment Scale prepared by the researchers the rubric consists of four subtitles, the usage of audio-visual elements, focusing the aims and objectives, selection and presentation of the content, taking target group into consideration. There are 20 items in the scale. Each item can be graded between 1 -10 and the arithmetic mean of the items gives the total point of the films. All of the 47 films taking part in the contest were evaluated. Results: According to the results, these films and videos are graded as average. In the evaluation of all of the instructional short movies and videos participating in the competition according to the scores obtained from the sub titles of the scale, their points seem to be quite close to each other. Therefore it can be said that all of the four subtitles - the usage of audio-visual elements, focusing the aims and objectives, selection and presentation of the content, taking target group into consideration - are inter-related. There are no significant difference between instructional short film and videos in terms of technical aspects, content, aims and objectives; but for the target group/audience, videos are graded as more effective than short films. In addition, the scores of the instructional short films and videos prepared by the students in Department of Computer and Instructional Technologies are considerably higher than the other departments’ scores. Discussion and Conclusions: Integration of the advanced cameras, into mobile phones and computers makes film and video shooting easier with much less cost. Internet and Social media user not only watch films but also try to produce more creative and innovative efforts for information sharing. People using websites such as “YoutubeEducation”, “Coursera”, “khanacademy”, “Vitamin Egitim”, for educational purposes give important clues for the future of short movies and videos usage in settings. All of these developments show that instructional short movies and videos contributed and will continue contributing to lifelong and individual learning. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Oktay AKBAŞ, Serap Nur CANOĞLU & Mustafa CEYLAN 284 Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: Eğitsel Kısa Film ve Video Yarışmasına İlişkin Bir Değerlendirme* Oktay AKBAŞ** Serap Nur CANOĞLU*** Makale Gönderme Tarihi: 31 Ocak 2014 Mustafa CEYLAN**** Makale Kabul Tarihi: 01 Mart 2015 ÖZET: Bu çalışmada ulusal eğitsel kısa film ve video yarışmasına katılan eserler, öğretmen adaylarının öğrenim gördükleri bölüm, eserlerin film ya da video özelliği taşıma durumu gibi değişkenler bağlamında değerlendirilmiştir. Araştırmada betimsel yöntem kullanılmıştır. Araştırmacılar tarafından geliştirilen eğitsel kısa film ve video değerlendirme ölçeği ile nicel veriler elde edilmiştir. Geliştirilen değerlendirme ölçeği; görsel ve işitsel öğelerin kullanımı, hedefe odaklanma, içerik seçimi ve sunumu ile hedef kitleyi dikkate alma olarak dört başlık halinde yirmi madde olarak hazırlanmış ve her bir maddeye 1 ile 10 arasında verilen puanların aritmetik ortalaması alınarak kısa film ve videonun başarı puanı belirlenmiştir. Yarışmaya katılan 47 eserin tamamı değerlendirmeye alınmıştır. Yapılan değerlendirme, eğitsel film ve videolar arasında görsel ve işitsel ögelerin kullanımı, hedefe odaklanma, içerik seçimi ve sunumu alt boyutlarında anlamlı düzeyde fark olmadığını, hedef kitleyi dikkate alma alt boyutunda ise eğitsel videoların daha etkili olduğunu göstermiştir. Ayrıca Bilgisayar ve Öğretim Teknolojisi bölümü öğrencileri tarafından hazırlanan film ve videoların değerlendirme puanlarının anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Eğitsel Kısa Film, Eğitsel Video, Sosyal Medya İnternet ve Eğitim Giriş Sosyal medya zaman ve mekân sınırlaması olmadan, paylaşımın, tartışmanın esas olduğu, çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımını sağlayan medya sistemidir. Sosyal medya platformlarında insanlara yardım etme, yardım alma, her türlü yazı, fikir, görsel, video paylaşımı yapılabilmektedir. Bir yönüyle sosyal medya resmi olmayan eğitim yollarından da bir tanesidir (http://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_medya). 2013 yılı itibariyle 1 milyar kişinin bir sosyal ağ uygulaması olan Facebook kullanıcısı olduğu belirtilmektedir (http://en.wikipedia.org/wiki/Facebook). Bir dakikada YouTube video paylaşım platformuna 10 saatlik video yüklenmektedir. Resim barındırma sitesi Flickr’da 3 milyar fotoğraf yüklenmiş durumdadır. ForresterResearch’a göre, kullanıcılar sadece pasif izleyici değil aynı zamanda bloglara, okuma ya da alışveriş sitelerine yorumlarıyla katkıda bulunmaktadır. Sosyal Medya Ortamları ve Video Facebook’un kullanıcıların 18-30 yaş grubu aralığında daha yoğun olduğu ortaya çıkmıştır (Şener, 2010). Facebook’u kullanma amaçlarının en önemlileri olarak ilk sırada arkadaşlarıyla iletişim kurmak (%66.2), izini kaybettiği arkadaşlarını/tanıdıklarını bulmak (%37.7) ve hoşuna giden videoları/fotoları paylaşmak (%20.6) olduğu belirtilmektedir. Video izlemek en sık yapılan üçüncü etkinliği oluşturmaktadır. Kullanıcılar video paylaşmaktan çok video izlemeyi tercih etmektedirler. Kullanıcıların * Bu makale, 5-7 Eylül 2013 tarihlerinde Eskişehir'de Osmangazi Üniversitesi tarafından düzenlenen 22.Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı'nda sözlü bildiri olarak sunulmuştur. ** Sorumlu Yazar: Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi, Kırıkkale, [email protected] *** Arş.Gör., Kırıkkale Üniversitesi, Kırıkkale, [email protected] **** Arş.Gör., Kırıkkale Üniversitesi, Kırıkkale, [email protected] © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: … 285 yarıdan çoğu çok sık ve sık sık video izlediklerini belirtirken, video paylaşanların oranı tüm kullanıcıların üçte birini geçmemektedir (Şener, 2010). Aynı şekilde TTNET tarafından açıklanan internet kullanım verilerine göre, Türkiye'deki internet trafiğini en çok meşgul eden eylemin video izlemek olduğu açıklanmıştır. Türkiye’de Youtube hariç video sitelerinde video izlemek internet trafiğinin % 28,97’sini oluştururken, YouTube ise tek başına bu trafiğin % 8,47’sini yaratmaktadır (http://blog.ttnet.com.tr/). Video paylaşım siteleri ağırlıklı olarak müzik ve eğlence için kullanılsa da yeni bilgileri öğrencilere aktarmak amacıyla bir pedagojik bir kaynak olarak kullanılmaya da başlanmıştır (Duffy, 2009). Bir Eğitim Aracı Olarak Kısa Film ve Video Eğitsel filmler ve videolar, öğrencilere dolaylı deneyimler sunan ve öğrenmeöğretme sürecini zenginleştiren araçlardır (Bruner, 2008). Aynı zamanda formal ve informal eğitimde öğrenmeyi daha eğlenceli hale getirmek, kalıcı ve etkili öğrenmeyi sağlamak için kullanılabilecek çok iyi bir eğitim aracı olan kısa filmler ve videolar, beynin öğrenme ve gelişim yapısını da destekler niteliktedir. Bir video klip beynin her iki lobunu da meşgul etmektedir. Beynin sol tarafı diyalog, tema, ritim ve sözlü ifadelerle işlem yaparken; sağ tarafı görsel imgeler, ilişkiler, ses, melodi ve uyumlu ilişkilerle işlem yapmaktadır (Hébert & Peretz, 1997). Eğitsel film ve videoların eğitim amacıyla kullanımı ve faydalarına yönelik yurt içinde ve yurt dışında birçok yeni çalışma yapılmıştır. Yurt dışında yapılan bir çalışmada öğrencilere derse geçmeden önce şekerin üretim sürecini anlatan kısa film gösterilmiştir. Çalışmada eğitsel filmlerin karmaşık konulara geçmeden önce “ön örgütleyici” olarak kullanılabileceği sonucuna varılmıştır (Michel, Roebers ve Schneider, 2007). Bir başka çalışmada beyin tümörü hastalarında aile bakıcılığının önemi konusunda çekilmiş ödüllü bir belgesel film beyin cerrahları, nörologlar, hasta bakıcıları ve diğer sağlık eğitimcilerine izletilmiştir. Filmi izleyen grubun neredeyse tamamı filmin aile bakıcılığı konusunda faydalı ve etkili olduğu yönünde görüş belirtmiştir (Rabow, Goodman, Chang, Berger ve Folkman, 2010). Barnett, Wagner, Gatling, Anderson, Houle ve Kafka (2006) tarafından yapılan araştırmada da popüler bilim kurgu filmleri öğrencilerin bilimsel kavramları anlamlandırmasında ve zihinsel yapılarının oluşmasında etkili bulunmuştur. Prensky (2000) tarafından yapılan bir diğer araştırmada, videoların sabırsız öğrenenler için dikkati toplayabilen multimedya elemanlara sahip olması nedeniyle tercih edildiği belirtilmiştir. İyi bir videonun en önemli elemanının yüksek kaliteli görsel içeriğe sahip olmak ve hızlı indirilebilmek olduğu ifade edilmiştir.Çalışmayla ilgili olarak Clark ve Mayer (2003)' in fazlalık prensibine göre de, gereksiz ses öğrenme için zararlıdır. Bu çalışma sonucunda öğrenci görüşlerinden elde edilen bir diğer bulgu da, iyi bir videoda başlıkların olması gerektiğidir. Başlıkları ve altyazısı bulunan videoların özellikle dil yeterliliğinde eksikleri olan öğrenenler için avantaj olduğunu görülmüştür. Bu noktada video destekli yapılandırmacı anlayışa dayanan çağdaş bir öğretim metodu olan flipped classroom fikri ön plana çıkmaktadır. “Flipped Classroom” fikri Khan Academy’nin kurucusu Salman Khan’nın çalışmaları ile popülerleşmiş ve © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 286 Oktay AKBAŞ, Serap Nur CANOĞLU & Mustafa CEYLAN teknolojiye meraklı pek çok eğitimcinin dağarcığına yerleşmiştir. Bu metodun temel varsayımı öğrenciler sınıfa girmeden önce derste işlenecek konuyu eğitsel videolar üzerinden öğrenmesi ve öğretmenler derslerde içeriği destekleyici etkinliklere daha fazla zaman ayırabilecekler olmasıdır (Tucker, 2012). Flipped Classroom metodunu kullanmanın arkasındaki temel fikir öğrenci-merkezli ve grup çalışmalarına, araştırmaya, yaratıcılığa, problem çözmeye yönelik aktivitelerin yer aldığı bir öğrenme ortamı yaratmak, sınıfları bir laboratuara, bir stüdyoya çevirmek öğretmeni bilgi yayan araç rolünden kurtarmak, öğrenciyi sadece bilgiyi emen değil, işleyen ve oluşturan bireylere dönüştürmek, kısaca “yapılandırmacı” bir soluk getirmektir (Aybat, 2013). Bir eğitim aracı olarak film ve videolar öğretmen eğitiminde de kullanılmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalardan birinde öğretmen adaylarının sınıf yönetimiyle ilgili videolar geliştirmeleri ve analiz etmeleri istenmiştir. Bu faaliyetlerin öğretmen adaylarının öğrenme aktiviteleri ile ilgili olumlu çıkarımlarda bulunmalarını sağladığı ve öğretmen adaylarının derste tecrübe ettikleri ile gelecekte tecrübe edecekleri şeyleri anlamlandırmasını sağladığı belirtilmiştir (Koç, 2011). Beck ve Kasnik de böyle bir sürecin yapılandırmacı olduğunu; çünkü bu yöntemin eski kavramlara bağlı olarak yeni kavramların oluşturulmasını sağladığını, bilgi ve hayat arasında bağlantı kurduğunu ve nasıl öğreteceğini öğrenmeye yönelik ilk deneyimlere katkı sağladığını ifade etmiştir (akt. Koç, 2011). Ayrıca çalışma sonuçlarına göre, stajyer öğretmenler bu çalışma ile empati çalışmaları yapmış mesleğini keşfetmiştir. Bu yöntemin, akranlarla video paylaşımını, içeriğin sunumunu ve çoklu bakış açısının önemine yönelik yapıcı düşünce geliştirmesini sağlaması çalışmanın diğer önemli bulgularındandır. Buna yönelik Jonassen (1999) de, öğrenenlerin farklı bakış açılarına ve örneklere maruz kalmasının, gerçek uygulamaları değerlendirme ve bunlarla ilgili konuşma fırsatı sağladığını belirtmiştir. Başka bir çalışmada da öğretmen adayları tarafından hazırlanan eğitsel kısa filmler için, uygulamalı olarak anlatma, nasıl sorusuna cevap verme, fikir edinmeyi ve farkındalığı sağlama gibi faydalar ifade edilmiştir (Akbaş, 2011). Film ve Video Arasındaki Temel Farklar Video ile sinema arasındaki farklardan birisi; videonun, sinemanın dayandığı birçok temele dayanmaması; oyuncu, diyalog, konu, senaryo gibi öğelere sahip olmak zorunda olmamasıdır (Rush, 1999). Yani kısa filmden farklı olarak aniden gelişen bir kurgu söz konusudur. Üreticinin kafasında ortaya çıkaracağı video ile ilgili bir akış planı olmuş olsa da video çekimi sırasında gelişen olaylar, tepkiler, konuşmalar, hareketler, videoya sonradan dâhil olan kişiler vs. konuyu farklı bir şekilde şekillendirebilir (Ergin, 2011).Videoların filme göre daha serbest olduğu ve olayların spontane gelişmesine imkan tanıdığı, izleyicide sinema nedeniyle oluşmuş klişelere saldırıda bulunduğu söylenebilir (Rush, 1999). Film ve videonun diğer bir farkı ise videonun filme göre daha özgür olması ve kurulan ilişkinin daha yakın ve birebir algılanmasıdır (Yılmaz, 2012). Günümüzde hem film hem de video çekimi ve paylaşımının kolaylaşmış, pasif izleyici konumundaki birçok insan üretici ve paylaşıcı durumuna geçmiştir. Öğretmen © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: … 287 adayları tarafından hazırlanan film ve videolar ile öğrenme aktiviteleri planlama, uygulama, kendi deneyimleri hakkında yansıtıcı düşünme ve öğrenme sürecini anlamlandırma gibi birçok olumlu davranış beklenmektedir. Çalışmada diğer bir önemi ise internette eğitsel içeriğin artırılmasına katkı sağlamaktır. Bu bulgular doğrultusunda öğretmen adaylarının yarışmacı olduğu eğitsel kısa film ve video yarışması düzenlenmiş, dereceye giren eserler internet ve sosyal medya üzerinden paylaşılmış ve bu çalışma ile değerlendirilmiştir. Bu açıklamalar doğrultusunda çalışmanın amacı ve alt amaçları aşağıda verilmiştir. Amaç ve Alt Amaçlar Bu çalışmada, 9 Mayıs 2013 tarihinde Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde yapılan Ulusal Eğitsel Kısa Film ve Video Yarışması’na katılan eserler öğretmen adaylarının öğrenim gördükleri bölüm, eserlerin film ya da video özelliği taşıma durumu gibi değişkenler bağlamında değerlendirilmesi yapılmıştır ve öneriler geliştirilmiştir. 1. Ulusal Eğitsel Kısa Film ve Video Yarışmasına katılan ve dereceye giren eserlerin puanları nasıldır? 2. Yarışmaya katılan film ya da videoların puanları arasında anlamlı düzeyde fark var mıdır? 3. Yarışmaya katılan öğretmen adaylarının bölümlerine göre hazırladıkları film ve videoların aldıkları puanlar arasında fark var mıdır? Yöntem Bu bölümde araştırmanın modeli, örneklem-çalışma gurubu, veri toplama araçları, verilerin toplanması ve verilerin çözümlenmesi ile ilgili bilgiler verilmiştir. Bu çalışmada betimsel araştırma yönteminden yararlanılmıştır. Betimsel çalışma, çok sayıda elemandan oluşan bir evrende, evren hakkında genel bir yargıya varmak amacı ile evrenin tümü ya da ondan alınacak bir grup üzerinde yapılan tarama düzenlemeleridir (Karasar, 2004). Betimsel çalışmalar olayların, objelerin ve diğer farklı alanların betimlenmeye, açıklanmaya çalışıldığı durumlarda kullanılır (Üstün ve Bozkurt, 2003). Evren ve Örneklem Türkiye’nin on farklı üniversitesinden 47 farklı film ve videoyu inceleyen 20 uzman, çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Bu uzmanlar, öğretim elemanlarından, geçmiş yıllarda film ve video hazırlamış lisans ve yüksek lisans öğrencilerinden oluşmaktadır. Uzmanların unvan, bölüm ve cinsiyetlerine göre dağılımı Tablo 1’de verilmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Oktay AKBAŞ, Serap Nur CANOĞLU & Mustafa CEYLAN 288 Tablo 1 İncelenen Uzmanların Cinsiyet, Unvan ve Bölümlerine Göre Dağılımı Cinsiyet Yüzde (%) Kadın 75 Erkek 25 Unvan Yüzde (%) Profesör 5 Doçent 30 Yrd. Doçent 30 Arş. Gör. 20 Öğrenci 15 Bölüm Yüzde (%) Eğitim Bilimleri Bölümü 25 Fen Bilgisi Öğretmenliği 25 Sınıf Öğretmenliği 25 BÖTE 15 Türkçe Öğretmenliği 10 İncelenen film ve videoların üniversitelere göre dağılımı Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2 İncelenen Film ve Videoların Üniversitelere Göre Dağılımı Üniversite Kısa Film ve Video Sayısı Kırıkkale Üniversitesi 21 Karadeniz Teknik Üniversitesi 6 Orta Doğu Teknik Üniversitesi 5 Dokuz Eylül Üniversitesi 5 Balıkesir Üniversitesi 4 Ankara Üniversitesi 2 Sakarya Üniversitesi 1 Celal Bayar Üniversitesi 1 Ege Üniversitesi 1 İstanbul Üniversitesi 1 Toplam 47 © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: … 289 Yarışmaya katılan kısa film ve videoların öğretmen adaylarının öğrenim gördükleri bölümlere göre dağılımı ise Tablo 3’te verilmiştir. Tablo 3 İncelenen Eserlerin Öğretmen Adaylarının Öğrenim Gördükleri Bölümlere Göre Dağılımı Bölüm Kısa Film ve Video Sayısı Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü 19 Sınıf Öğretmenliği 12 Türkçe Öğretmenliği 10 Diğer 6 Toplam 47 Veri Toplama Aracı Eğitsel kısa film ve video değerlendirme ölçeği hazırlanması sürecinde ilk olarak bilimsel yayınlar taranmış ve bu yayınlarda bulunan benzer nitelikte ölçekler incelenmiştir. Ölçeğin geliştirilmesinde Eğitsel Video Değerlendirme Ölçeği (Morain and Swarts, 2012), Eğitsel Yazılım Değerlendirme Ölçeği (Ateş, 2010) ve Web Tabanlı Öğrenme Ortamları Değerlendirme Ölçeği (Baya'a, Mia'ari ve Baya'a, 2009) incelenerek madde havuzu oluşturulmuştur. Oluşturulan bu madde havuzuyla ilgili uzman görüşleri alınarak geliştirilen değerlendirme ölçeği; görsel ve işitsel ögelerin kullanımı, hedefe odaklanma, içerik seçimi ve sunumu ve hedef kitleyi dikkate alma olarak dört başlık halinde yirmi madde olarak hazırlanmıştır. Puanlama 1 (Etkisiz), 10 (Çok Etkili) şeklinde yapılmıştır. Verilerin Analizi Uzmanlar tarafından film ve videolar izlenmiş ve sonrasında eğitsel kısa film ve video değerlendirme ölçeği doldurulmuştur. Bir eser, en az 7, en fazla 13 kişi tarafından değerlendirilmiştir. Veriler üzerinde istatistiksel çözümlemeler için SPSS paket programından yararlanılmıştır. Verilerin yorumlanmasında öğrenci görüşlerinin frekans (f) ve yüzdeleri (%), aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri kullanılmıştır. Ayrıca değerlendirmeler arasındaki farkı belirlemek için t-testi ve varyans analizi yapılmıştır. Bulgular Ulusal eğitsel kısa film ve video yarışmasına katılan eserlerin genel değerlendirilmesi aşağıda verilmiştir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Oktay AKBAŞ, Serap Nur CANOĞLU & Mustafa CEYLAN 290 Tablo 4 Eğitsel Kısa Film ve Video Yarışmasında Dereceye Giren Eserler Filmin adı Ankara Tabiat Tarihi Müzesi Katılımcı Üniversite Ortalama puan Haluk Alp Çelik ODTÜ Eğitim Fakültesi 7.80 Hayatta Tasarruf Uğur Aydın İnsan ve Çevre Alişan Çınar Balıkesir Üniversitesi, Necatibey Eğitim Fakültesi Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi 7.53 7.31 Ulusal Eğitsel Kısa Film ve Video Yarışmasında birinciliği ODTÜ’nden Haluk Alp Çelik tarafından hazırlanan Ankara Tabiat Tarihi Müzesi isimli eser kazanmıştır. Bu eserin temel amacı, Ankara Tabiat Tarihi Müzesi’ni genel olarak tanıtmak ve müze kurallarını özellikle ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik olarak anlatmaktır. Eserin süresi, 5 dakika 41 saniyedir. Eserde müzik, kukla, görsellik, mizah dengeli bir şekilde amaç doğrultusunda kullanılmıştır. Yarışmada ikinci olan eser Uğur Aydın tarafından, üçüncü olan ise Alişan Çınar tarafından hazırlanmıştır. Ulusal Eğitsel Kısa Film ve Video Değerlendirme Ölçeği’ningörsel ve işitsel ögelerin kullanımı, hedefe odaklanma, içerik seçimi ve sunumu ile hedef kitleyi dikkate alma boyutlarına ilişkin veriler aşağıda verilmiştir. Tablo 5 Yarışmaya Katılan Film ve Videoların Ölçeğin Alt Boyutlarına Göre Aldığı Puanlar Ölçeğin Boyutları N x ss Görsel ve işitsel ögelerin kullanımı 395 6.15 1.39 Hedefe odaklanma 395 6.14 1.70 İçerik seçimi ve sunumu 395 6.15 1.59 Hedef kitleyi dikkate alma 394 6.15 1.65 Yarışmaya katılan film ve videolar görsel ve işitsel ögelerin kullanımı, hedefe odaklanma, içerik seçimi ve sunumu ve hedef kitleyi dikkate alma alt boyutları dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Öğretmen adayları tarafından hazırlanan film ve videolar değerlendiriciler tarafından orta düzeyde etkili olarak değerlendirilmiştir. Alt boyutlara ilişkin puanlar incelendiğinde puanların birbirine oldukça yakın olduğu görülmektedir. Bu veriden hareketle ölçeğin alt boyutlarının birbirleriyle oldukça ilişkili olduğu söylenebilir. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: … Resim 1. Yarışmanın afişi 291 Resim 2. Ankara Tabiat Resim 3. İnternette Kötü Tarihi Müzesi Filminden Örnek Mehmet Can İsimli Bir Görüntü Filmden Bir Görüntü Aşağıda yarışmaya katılan film ya da videoların puanları arasında anlamlı düzeyde fark olup olmadığı test edilmiş ve tablolaştırılmıştır. Tablo 6 Film ve Videolar Arasındaki Puan Farkının Değerlendirilmesi Ölçeğin Boyutları Türü N x ss Görsel ve işitsel ögelerin kullanımı Film 241 6.07 1.37 Video 154 6.29 1.37 Film 241 6.10 2.10 Video 154 6.33 1.64 Film 241 6.03 1.68 Hedefe odaklanma İçerik seçimi ve sunumu Hedef kitleyi dikkate alma Video 154 6.33 1.43 Film 240 5.96 1.70 Video 154 6.44 Sd t p 3393 -1.56 .11 3393 -1.16 .24 3393 -1.80 .07 3392 -2.83 .00 1.53 Yarışmaya katılan eğitsel kısa filmlerin “görsel ve işitsel ögelerin kullanımı” puanı ortalaması ( x =6.07), videoların ise ( x =6.29)’dur. Ortalamalar arasındaki farklılığı tespit etmek amacıyla yapılan t-testi anlamlı çıkmamıştır (t(393)=-1.56, p>.05). © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Oktay AKBAŞ, Serap Nur CANOĞLU & Mustafa CEYLAN 292 Yarışmaya katılan eğitsel kısa film ve videoların görsel ve işitsel ögelerin kullanımı boyutunda anlamlı düzeyde fark olmadığı görülmektedir. Buna göre eserlerin, film veya video olması görsel ve işitsel ögelerin kullanımı boyut üzerinde etkili değildir. Yarışmada yer alan eğitsel kısa filmlerin ve videoların “hedefe odaklanma” boyutuna ilişkin puan ortalamaları sırasıyla ( x =6.10) ile ( x =6.33)’dür. Her iki ortalama arasında farklılığı ortaya koymak amacıyla yapılan t-testi anlamlı çıkmamıştır (t(393)=-1.16, p>.05). Yarışma dahilindeki eğitsel kısa filmlerin “içerik seçimi ve sunumu” başlığına ilişkin puan ortalaması ( x =6.03) iken, videoların puan ortalaması ( x =6.33)’dür. Ortalamalar arasındaki farklılığı belirlemek amacıyla yapılan t-testi anlamlı değildir (t(393)=-1.80, p>.05). Yarışmada yer alan eğitsel kısa film ve videoların “hedef kitleyi dikkate alma” boyutuyla ortaya çıkan puan ortalamaları sırasıyla ( x =5.96) ve ( x =6.44) olmuştur. Her iki ortalama arasındaki farklılığı ortaya koymak amacıyla yapılan t-testi anlamlı çıkmıştır (t(392)=-2.83, p<.05). Hazırlanan videoların filmlere göre hedef kitleyi dikkate alma boyutunda daha başarılı oldukları görülmüştür. Buna göre; hazırlanan eğitsel videoların, filmlere göre hedef kitleyi daha çok dikkate alarak hazırlandığı söylenebilir. Tablo 7 Film ve Videolar Değerlendirilmesi Görsel ve işitsel ögelerin kullanımı Hedefe odaklanma İçerik seçimi ve sunumu Arasındaki Farkının Adayların Kareler Toplamı df Kareler Ortalaması F p Grup Arası 53.985 3 17.995 10.138 .000 Grup İçi 694.005 391 1.775 Toplam 747.990 394 Grup Arası 48.667 3 16.222 4.415 .005 Grup İçi 1436.710 391 3.674 Toplam 1485.377 394 Grup Arası 69.400 3 23.133 9.703 .000 Grup İçi 932.177 391 2.384 Toplam 1001.577 394 73.439 3 24.480 9.517 .000 1003.169 390 2.572 1076.608 393 Grup Arası Hedef kitleyi dikkate Grup İçi alma Toplam Puan Bölümlerine Göre Tablo 7 incelendiğinde, yarışmada yer alan kısa film ve videoların puanlarının, yarışmaya katılan öğrencilerin bölümleri açısından “görsel ve işitsel ögelerin kullanımı” boyutta anlamlı şekilde farklılaştığı görülmektedir (F(3-391)=10.13; p<.05). Aynı şekilde © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: … 293 “hedefe odaklanma” boyutunda (F(3-391)=4.41; p<.05) , “içerik seçimi ve sunumu” boyutunda (F(3-391)=9.70; p<.05) ve “hedef kitleyi dikkate alma” boyutunda (F(3-390)=9.51; p<.05) yarışmaya katılan öğrencilerin bölümlerinin, yarışmada yer alan eserlerin puan ortalamalarını etkilediği görülmüştür. Buna göre, yapılan scheffe testi sonuçları Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümü öğrencilerinin, yarışmaya katılan diğer bölümlerin öğrencilerine (Sınıf Öğretmenliği, Türkçe Öğretmenliği ve diğer) göre görsel ve işitsel ögelerin kullanımı, hedefe odaklanma, içerik seçimi ve sunumu ve hedef kitleyi dikkate alma boyutlarında daha başarılı oldukları anlaşılmıştır. Sonuç ve Tartışma Bu çalışmada ulusal eğitsel kısa film ve video yarışmasına katılan eserlerin genel değerlendirmelerine ek olarak; öğretmen adaylarının öğrenim gördükleri bölüm, eserlerin film ya da video özelliği taşıma durumu gibi değişkenler bağlamında değerlendirilmesi yapılmıştır. Birinci alt amaca yönelik olarak yapılan analizde, yarışmaya katılan film ve videoların orta düzeyde etkili olarak değerlendirildiği görülmüştür. Yarışmada birinci olan videoda Ankara Tabiat Tarihi Müzesi genel olarak tanıtılmakta ve müze kuralları özellikle ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik olarak anlatılmaktadır. Eserde müzik, kukla, görsellik, mizah dengeli bir şekilde amaç doğrultusunda kullanılmıştır. Ayrıca yine bu videoda eğlence, eğitsel yön, ses, görüntü, zaman kullanımı tam bir bütünlük içerisindedir. Bu eseri; belirli bir kazanımdoğrultusunda hazırlanmış olması, bu kazanımın gerektirdiği davranışları öğrenciye etkili bir şekilde aktaracak görsel ve yazılı öğeler içermesi ve bu öğelerin hedef kitleyi dikkate alması özellikleri ön plana çıkarmıştır. Yarışmaya katılan tüm film ve videoların, değerlendirme ölçeğinin alt boyutlarından aldıkları puanlara göre yapılan değerlendirmede puanların birbirine oldukça yakın olduğu görülmektedir. Bu veriden hareketle görsel ve işitsel ögelerin kullanımı, hedefe odaklanma, içerik seçimi ve sunumu ve hedef kitleyi dikkate alma alt boyutlarının birbirleriyle oldukça ilişkili olduğu söylenebilir. İkinci alt amaca yönelik elde edilen bulgularda, video ve filmlerin değerlendirme puanlarının anlamlı düzeyde farklılığa sahip olup olmadığı yapılan t-testi ile belirlenmiştir. Elde edilen bu bulgularda görsel ve işitsel ögelerin kullanımı, hedefe odaklanma ve içerik seçimi ve sunumu alt boyutlarında kısa film ve video arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görülürken, hedef kitleyi dikkate alma alt boyutunda eğitsel videolar lehine anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Bu farklılık, videoda kendiliğinden ya da spontane gelişen bir kurgunun söz konusu olması (Rush, 1999), video çekimi sırasında gelişen olaylar, tepkiler, konuşmalar ve hareketlerin içtenliği artırması (Ergin, 2011) gibi özellikleri nedeniyle oluşmuş olabilir. Ayrıca video görüntüleriyle kurulan ilişki bir ölçüde daha yakın ve birebir algılanmış olabilir (Yılmaz, 2012). Araştırmada, üçüncü alt amaca yönelik elde edilen bulgularda ise, eserleri hazırlayan öğrencilerin bölümleri ile kısa filmlerin ve videoların etkililiği arasında anlamlı bir fark olduğu yapılan varyans analizi ile belirlenmiştir. Buna göre; görsel ve işitsel ögelerin kullanımı, hedefe odaklanma, içerik seçimi ve sunumu ve © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Oktay AKBAŞ, Serap Nur CANOĞLU & Mustafa CEYLAN 294 hedef kitleyi dikkate alma alt boyutlarında Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümü öğrencilerinin diğer bölümlere göre daha başarılı olduğu anlaşılmıştır. Öneriler Gelişmiş kameraların cep telefonuna ve bilgisayarlara entegre edilmesi ile çok az maliyetle film ve video çekimi ve montajı kolaylaşmıştır. İnternet ve sosyal medya kullanıcıları ise, sadece film ve video izlemekle yetinmemekte, aynı zamanda bilginin paylaşımı ile ilgili daha yaratıcı ve daha yenilikçi çalışmalar ortaya koymaktadır. Youtube-Education, Coursera, khanacademy, vitaminegitim gibi birçok sitede internetten dersler verilmesi, ders anlatımı videolarına ulaşılabilmesi ve yüz binlerce insanın bu sitelerden faydalanması bu sürecin geleceği hakkında önemli ipuçları vermektedir. 2000 yılında Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) öncülüğünde başlatılan Açık Ders Malzemeleri girişiminin amacı da yükseköğrenim kurumlarında verilen derslerin internet üzerinden açık kullanıma sunulmasını sağlamaktır. Bireysel ve kurumsal olarak ortaya çıkan bu gelişmeler, eğitim amaçlı videoların yaşam boyu öğrenmeye, bireysel öğrenme sürecine katkılar sağladığı ve sağlayacağını göstermektedir. Eğitsel film ve videolar bilgi paylaşımı teşvik etmesinin yanında, nasıl öğretebilirim?, dikkatleri nasıl çekmeliyim?, öğrenci olsam bu benim dikkatimi çeker mi?, bu konuyu yeniden öğretsem aynı yolu kullanır mıyım? Gibi sorularla öğrenme ve öğretme becerilerinin gelişimine de katkı sağladığı anlaşılmaktadır. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 Eğitsel Kısa Film ve Videoları Yeniden Düşünmek: … 295 Kaynakça Akbaş, O. (2011). Bir Öğrenme Nesnesi Olarak Eğitsel Kısa Filmler: Öğretmen Adaylarının Çektikleri Eğitsel Kısa Filmler Üzerine Bir Değerlendirme. Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi, 27, 15-27. Ateş, A. (2010).Eğitsel yazılım değerlendirme ölçeği: geçerlik ve güvenirlik çalışması. Bu çalışmanın bir bölümü, 26-28 Nisan tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen International Educational Technology Conference (IETC) 2010’da sözlü bildiri olarak sunulmuştur. Aybat, B (2013). Sınıfınızı Ters Yüz Edin. 03 08 2013 tarihinde http://www.burcuaybat.com/ sinifinizi-ters-yuz-edin/ internet adresinden alınmıştır. Barnett, M.,Wagner,H., Gatling, A., Anderson, J., Houle, M. ve Kafka A. (2006).“The impact of science fiction film on student understanding of science”, Journal of Science Education and Technology, 15:2 179-190. Baya'a, N., Mia'ari, H., Baya'a, A. (2009). A rubric for evaluating web-based learning environments. British Journal of Educational Technology,40:4, 761-763. Bruner, J. (2008). Eğitim Süreci. (Çev. Talip Öztürk).Pegem Akademi. Ankara. Duffy, P. (2009). Engaging the YouTube Google-Eyed Generation: Strategies for Using Web 2.0 in Teaching and Learning. Electronic Journal of e-Learning,:2:6, 119129. Ergin, D. (2011). Görüntünün ötesinde, gerçeğin peşinde. 10.07.2013 tarihinde http://www.martidergisi.com/video-sanati-goruntunun-otesinde-gercegin-pesinde/ internet adresinden alınmıştır. Hébert, S.,&Peretz, I. (1997). Recognition of music in long-termmemory: Aremelodicand temporal patterns equal partners? Memory and Cognition, 25, 518– 533. Jonassen, D. H. (1999). Designing constructivist learning environments. In C. M. Reigeluth (Ed.), Instructional-design theories and models: A new paradigm of instructional theory, Vol. II (pp. 215e239). Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates. Karasar, N. (2004). Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, 2004 Koç, M. (2011). Let’s make a movie: Investigating pre-service teachers’ reflections on using video-recorded role playing cases in Turkey. Teaching and Teacher Education. 27, 95-106. Michel, E., Roebers, C., M., Schneider, W. (2007). “Educational films in the classroom: increasing the benefit”, Learning and Instruction, 17:2, 172-183. Morian, M.,Swarts, J. (2012). You Tutorial: a frame work for assessing in structional online video. Technical Communication Quarterly, 21:1, 6-24. Rabow, M., W., Goodman, S., Chang, S., Berger, M., Folkman, S. (2010). “Filming the family: A documentary film to educate clinicians about family care givers of patients with brain tumors”, Journal of Cancer Education, 25, 242–246. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296 296 Oktay AKBAŞ, Serap Nur CANOĞLU & Mustafa CEYLAN Rush, M. (1999), New Media in Late 20th-Century Art. Thames& Hudson. Chan, Y.M. (2010). Video instructions as support for beyond classroom learning. Procedia Socialand Behavioral Sciences, 9, 1313–1318. Şener, G. (2010). Türkiye’de Facebook Kullanımı Araştırması. http://inet-tr.org.tr/ inetconf14/ bildiri/4.pdf sitesinden 31 01 2013 tarihinde elde edilmiştir. TTNET (2011). Türkiye’de İnternet Kullanımıyla İlgili Çarpıcı Veriler. 16 07 2013 tarihinde http://blog.ttnet.com.tr/turkiye%E2%80%99de-internet-kullanimiylailgili-carpici-veriler/internet adresinden alınmıştır. Tucker, B. (2012). Online instruction at homefreesclass time forlearning. 17 07 2013 tarihinde www.educationnext.org internet adresinden alınmıştır. Üstün, A. , Bozkurt, E. (2003). İlköğretim Okulu Müdürlerinin Kendilerini Algılayışlarına Göre Problem Çözme Becerilerini Etkileyen Bazı Mesleki faktörler. Kastamonu Eğitim Dergisi, 11:2, 13-20. Wikipedia (2013). Facebook. 26 07 2013 http://en.wikipedia.org/wiki/Facebook internet adresinden alınmıştır. tarihinde Wikipedia (2013). Sosyal Medya.. 11 07 2013 tarihinde http://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_medya internet adresinden alınmıştır. Yılmaz, M. (2012). Film sanatları: canlandırma, sinema, video. 10.07.2013 tarihinde http://my.opera.com/mehmet%20yilmaz/archive/monthly/?viewfull internet adresinden alınmıştır. © 2015 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 8(2), 282-296
Benzer belgeler
kuramsal eğitimbilim dergisi - Afyon Kocatepe Üniversitesi
Taranma Bilgisi / Abstracting and Indexing
EBSCO, Directory of Open Access Journals (DOAJ), Google Scholar, Türk Eğitim İndeksi (TEİ), Akademia
Sosyal Bilimler İndeksi (ASOS),
Redaksiyon / Redactio...