kuramsal eğitimbilim dergisi - Afyon Kocatepe Üniversitesi
Transkript
kuramsal eğitimbilim dergisi - Afyon Kocatepe Üniversitesi
2016 Cilt 9, Sayı 1 Volume 9, Issue 1 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi JOURNAL OF THEORETICAL EDUCATIONAL SCIENCE AfyonKocatepeÜniversitesi EğitimFakültesi ISSN: 1308‐1659 Kübra Başpınar, Murat Peker The Relationship between Pre‐Service Primary School Teachers' Mathematics Teaching Anxiety and Their Beliefs about Teaching and Learning Mathematics Remzi Y. Kıncal, Yunus Emre Avcu, Osman Y. Kartal Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin Yaratıcı Düşünmelerine ve Akademik Başarılarına Etkisi Enver Tatar, Yılmaz Zengin, Türkan Berrin Kağızmanlı Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye Yönelik Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi Soner Doğan, Şahin Çetin, Osman Koçak Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin Öğretmenlerin Algı ve Görüşleri http://www.keg.aku.edu.tr KURAMSAL EĞİTİMBİLİM DERGİSİ* Journal of Theoretical Educational Science ISSN: 1308-1659 Sahibi / Owner Prof. Dr. Mustafa SOLAK (Rektör / Rector) Baş Editör / Editor-in-chief Assoc. Prof. Dr. Murat PEKER Editör Yardımcısı / Assistant Editor Assist. Prof. Dr. Koray KASAPOĞLU Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Ali YILDIRIM (Middle East Technical University, Ankara, Turkey) Prof. Dr. Celal DEMİR (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Prof. Dr. Ersin KIVRAK (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Prof. Dr. İlhan VARANK (Yıldız Technical University, Istanbul, Turkey) Prof. Dr. Mustafa ERGÜN (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Prof. Dr. Yüksel DEDE (Gazi University, Ankara, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Adem DURU (Uşak University, Uşak, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Ali GÖÇER (Erciyes University, Kayseri, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Gürbüz OCAK (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Hilmi DEMİRKAYA (Akdeniz University, Antalya, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Muhammet BAŞTUĞ (Niğde University, Niğde, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Murat PEKER (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Münevver Can YAŞAR (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Nil DUBAN (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Osman BİRGİN (Uşak University, Uşak, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Süleyman YAMAN (Ondokuz Mayıs University, Samsun, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Sinan YÖRÜK (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Şaban ORTAK (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assist. Prof. Dr. Bülent AYDOĞDU (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assist. Prof. Dr. Gözde İNAL KIZILTEPE (Adnan Menderes University, Aydın, Turkey) Assist. Prof. Dr. Hakkı BAĞCI (Sakarya University, Sakarya, Turkey) Assist. Prof. Dr. Koray KASAPOĞLU (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assist. Prof. Dr. Mehmet KAHRAMAN (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assist. Prof. Dr. Mücahit GÜLTEKİN (Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey) Assist. Prof. Dr. Ömer AVCI (İstanbul Medeniyet University, Istanbul, Turkey) Taranma Bilgisi / Abstracting and Indexing EBSCO, Directory of Open Access Journals (DOAJ), Google Scholar, Türk Eğitim İndeksi (TEİ), Akademia Sosyal Bilimler İndeksi (ASOS), Redaksiyon / Redactions Res. Assist. Fatih GÜNGÖR Yazışma Adresi / Address Afyon Kocatepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, A.N.S. Kampüsü, 03200 Afyonkarahisar, Turkey Tel: +90 272 2281418 e-mail: [email protected] * Kuramsal Eğitimbilim Dergisi; Üç ayda bir yayınlanan hakemli, erişimi ücretsiz online bilimsel bir dergidir. Journal of Theoretical Educational Science is a quarterly peer‐reviewed journal. 2016 Ocak Sayısı için katkıda bulunan hakemler / Reviewers of this issue Prof. Dr. Yüksel DEDE Gazi University Doç. Dr. Adem DURU Uşak University Doç. Dr. Aykut Emre BOZDOĞAN Gaziosmanpaşa University Doç. Dr. Bünyamin AYDIN Necmettin Erbakan University Doç. Dr. Erdal BAY Gaziantep University Doç. Dr. Osman BİRGİN Uşak University Doç. Dr. Ramazan GÜRBÜZ Adıyaman University Doç. Dr. Süleyman YAMAN Ondokuz Mayıs University Yrd. Doç. Dr. Abbas ERTÜRK Muğla Sıtkı Koçman University Yrd. Doç. Dr. Canan Tunç ŞAHİN Bülent Ecevit University Yrd. Doç. Dr. Canay ALTINDAĞ Bülent Ecevit University Yrd. Doç. Dr. Fatih KARAKUŞ Afyon Kocatepe University Yrd. Doç. Dr. İhsan TOPÇU Cumhuriyet University Yrd. Doç. Dr. Mücahit GÜLTEKİN Afyon Kocatepe University Yrd. Doç. Dr. Tevfik İŞLEYEN Atatürk University İÇİNDEKİLER / CONTENTS Kübra Başpınar, Murat Peker The Relationship between Pre-Service Primary School Teachers' Mathematics Teaching Anxiety and Their Beliefs about Teaching and Learning Mathematics Sınıf Öğretmeni Adaylarının Matematik Öğretimine Yönelik Kaygıları ile Matematik Öğretimi ve Öğrenimine İlişkin İnanışları Arasındaki İlişki ............. 001-014 Remzi Y. Kıncal, Yunus Emre Avcu, Osman Y. Kartal Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin Yaratıcı Düşünmelerine ve Akademik Başarılarına Etkisi The Effects Of Creative Thinking Activities on Learners’ Creative Thinking Skills and Academic Achievement ............................................................................ 015-037 Enver Tatar, Yılmaz Zengin, Türkan Berrin Kağızmanlı Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye Yönelik Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi Examining Levels of Mathematics Teaching Anxiety of Pre-service Teachers .... 038-056 Soner Doğan, Şahin Çetin, Osman Koçak Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin Öğretmenlerin Algı ve Görüşleri Teachers' Perception and Opinions Regarding the Communication Skills of School Administrators ................................................................................................ 057-084 Meltem Duran Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli Geliştirilen Rehber Materyalin 6. Sınıf Öğrencilerinin Fen Öğrenme Yeterliği Üzerine Etkisi The Effect of Guide Material Developed Based On Inquiry-Based Learning on 6th Grade Students’ Competence for Learning Science ........................…………. 085-110 Aykut Emre Bozdoğan Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi Düzenleyebilme Öz-Yeterlik İnancı Ölçeğinin Geliştirilmesi Development of Self-Efficacy Belief Scale for Planning and Organizing Educational Trips to Out of School Settings ............…………………………….... 111-129 Şemsettin Dursun, Cahit Taşdemir Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? Matematiksel Paradigmayla Değerlendirme Is Metaphysics Hyper-Physics or Over-Physics? Evaluating it with Mathematical Paradigms ….......................................……………………………... 130-145 Figen Uysal, Aylin Selışık Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı Düzeylerinin Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi An Investigation about High School Students’ Mathematics Anxiety Level According to Some Variables .................................................................................... 146-164 Editörden From the Editor Kuramsal Eğitimbilim Dergisinin Değerli Okurları, Dear Readers of the Journal of Theoretical Educational Science (JTES), 2016 yılının bu ilk sayısıyla bir kez daha sizlerle buluşmaktan mutluluk duyuyoruz. Yeni yılın Kuramsal Eğitimbilim Dergisine de bazı yenilikler getirdiğini sizlerle paylaşmak isteriz. 2016 Ocak sayısından itibaren eğitim bilimleri, öğretmen yetiştirme ve alan eğitimine ilişkin sekiz makaleyi siz değerli okurlarımızın beğenisine sunuyoruz. 2016 yılıyla birlikte Kuramsal Eğitimbilim Dergisinin İngilizce kaleme alınmış makaleleri de yayımlayacağını ve İngilizce Web sayfasının en kısa sürede kullanıma açılacağını duyurmak isteriz. Bu konudaki çalışmalarımızı tamamlamak üzereyiz. We are again glad to present you the first issue of 2016. We would like to share that a new year brings some new features to the JTES. Since 2016, the JTES will publish eight articles related to educational sciences, teacher education and field education. JTES will also publish articles in English as well. Besides, the journal’s website is going to be published in English as soon as possible. We are about to complete this procedure. The first issue of 2016 includes the following articles: “The Relationship between Pre-Service Primary School Teachers’ Mathematics Teaching Anxiety and Their Beliefs about Teaching and Learning Mathematics” by Kübra Başpınar and Murat Peker, “The Effects of Creative Thinking Activities on Learners’ Creative Thinking Skills and Academic Achievement” by Remzi Y. Kıncal, Yunus Emre Avcu and Osman Y. Kartal, “Examining Levels of Mathematics Teaching Anxiety of Pre-service Teachers” by Enver Tatar, Yılmaz Zengin and Türkan Berrin Kağızmanlı, “Teachers’ Perception and Opinions Regarding the Communication Skills of School Administrators” by Soner Doğan, Şahin Çetin and Osman Koçak, “The Effect of Guide Material Developed Based On Inquiry-Based Learning on 6th Grade Students’ Competence for Learning Science” by Meltem Duran, “Development of Self-Efficacy Belief Scale for Planning and Organizing Educational Trips to Out of School Settings” by Aykut Emre Bozdoğan, “Is Metaphysics Hyper-Physics or Over-Physics? Evaluating it with Mathematical Paradigms” by Şemsettin Dursun and Cahit Taşdemir, and “An Investigation about High School Students’ Mathematics Anxiety Level According to Some Variables” by Figen Uysal and Aylin Selışık. We hope that all articles published in this issue will contribute to the literature. Kuramsal Eğitimbilim Dergisinin 2016 Ocak sayısında yayımlanan, Kübra Başpınar ve Murat Peker tarafından yazılan “The Relationship between Pre-Service Primary School Teachers’ Mathematics Teaching Anxiety and Their Beliefs about Teaching and Learning Mathematics”, Remzi Y. Kıncal, Yunus Emre Avcu ve Osman Y. Kartal tarafından yazılan “Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin Yaratıcı Düşünmelerine ve Akademik Başarılarına Etkisi”, Enver Tatar, Yılmaz Zengin ve Türkan Berrin Kağızmanlı tarafından yazılan “Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye Yönelik Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi”, Soner Doğan, Şahin Çetin ve Osman Koçak tarafından yazılan “Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin Öğretmenlerin Algı ve Görüşleri”, Meltem Duran tarafından yazılan “Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli Geliştirilen Rehber Materyalin 6. Sınıf Öğrencilerinin Fen Öğrenme Yeterliği Üzerine Etkisi”, Aykut Emre Bozdoğan tarafından yazılan “Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi Düzenleyebilme Öz-Yeterlik İnancı Ölçeğinin Geliştirilmesi”, Şemsettin Dursun ve Cahit Taşdemir tarafından yazılan “Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? Matematiksel Paradigmayla Değerlendirme”, Figen Uysal ve Aylin Selışık tarafından yazılan “Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı Düzeylerinin Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi” başlıklı makalelerin literatüre katkı Finally, we should also express our sincere thanks to the Editorial Board, reviewers and authors for their sağlayacağını umuyoruz. invaluable contributions. We also look forward to Bu sayımızın oluşmasında emeği geçen değerli receiving submissions of sufficient rigor and quality. Yayın Kurulumuza, hakemlerimize ve yazarlarımıza Assoc. Prof. Dr. Murat PEKER teşekkürü bir borç biliyor, titizlikle yürüttüğünüz Afyon Kocatepe University çalışmalarınızı dergimize göndermenizi bekliyoruz. Faculty of Education 2016 Nisan sayımızda buluşmak dileğiyle… Doç. Dr. Murat PEKER Afyon Kocatepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 9(1), 1-14, Ocak 2016 Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14, January 2016 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.10628 The Relationship between Pre-Service Primary School Teachers' Mathematics Teaching Anxiety and Their Beliefs about Teaching and Learning Mathematics* Kübra BAŞPINAR ** Received: 09 November 2015 Murat PEKER *** Accepted: 08 December 2015 ABSTRACT: The purpose of this study was to investigate the relationship between pre-service primary school teachers' mathematics teaching anxiety and their beliefs about teaching and learning mathematics. There were a total of 250 pre-service primary school teachers involved in this study. Of the total, 202 were female and 48 were male pre-service primary school teachers. In the collection of the data, the researchers employed two types of instruments: the Mathematics Teaching Anxiety Scale (MATAS) and the Mathematics Related Beliefs Scale (MRBS). MATAS, which was developed by Peker (2006), was used to identify the pre-service teachers' anxiety about teaching mathematics. MATAS is a five-point Liker-type scale with 23 positive and negative items. MRBS, which was developed by Kayan, Haser and Işıksal Bostan (2013), was used to identify their beliefs about teaching and learning mathematics. MRBS is a five-point Liker-type scale with 26 items. The correlation analysis statistics was performed to identify the relationship between pre-service primary school teachers’ mathematics teaching anxiety and their beliefs about teaching and learning mathematics. The study revealed that there were a significant, negative relations between pre-service primary school teachers' mathematics teaching anxiety and their beliefs about teaching and learning mathematics (r=-.428; p<0.01). Keywords: mathematics; teaching anxiety; beliefs; pre-service teacher Introduction Mathematics is one of the most important components of the education (Umay, 2003), and it can be described as the common name of the sciences which is based on numbers and measures such as arithmetic, geometry and algebra (Karakurumer, 2003). Karakurumer (2003) stated that mathematics is a common thought system and a common language which has been prevalent effective and continuous since prehistorical times, and it has been of importance for a wide range of fields such as science, technic, economy, health and administration. Mathematics is considered difficult all over the world due to its extensive use of in our Daily life, and the instruction of mathematics is difficult to teach (Yüksel-Şahin, 2004). It is a course which students like, scare or hate in the beginning of their education (Yenilmez & Can, 2006). Delice, Ertekin, Aydın and Dilmaç (2009) also argued that it is a field toward which students, pre-service teachers * This study is a part of first author's master thesis. Also a part of this study was presented as an oral presentation at the International Conference on Social Sciences and Education Research on 29-31 October 2015. ** Corresponding Author: Teacher, Akören Middle School, Afyonkarahisar, Turkey, [email protected] *** Assoc. Prof., Afyon Kocatepe University, Afyonkarahisar, Turkey, [email protected] Citation Information Başpınar, K. & Peker, M. (2016). The relationship between pre-service primary school teachers' mathematics teaching anxiety and their beliefs about teaching and learning mathematics. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi [Journal of Theoretical Educational Science], 9(1), 1-14. Copyright © 2016 by AKU ISSN: 1308-1659 2 Kübra BAŞPINAR & Murat PEKER and even teachers have negative attitudes. The students think that mathematics is a difficult subject and they will fail, and these views create anxiety among (Yenilmez & Özbey, 2006). As a solution, Köroğlu and Yeşildere (2004) suggested the understanding the nature of mathematics as the way to achieve mathematics. According to Peker (2006), teachers might control this anxiety if they become aware of the mathematics anxiety of their students. Considering the fact that teachers are the first actors who play an active role in a learning environment and make the learning process easier or more difficult, it is easier to understand the significance of teachers in the instruction of mathematics (Turanlı, Karakaş Türker, & Keçeli, 2008). The learning anxiety of students has positive or negative effects on learning. Furthermore, the teaching anxiety of teachers or pre-service teachers has negative or positive effects on their instruction or the learning of students. Gardner and Leak (1994) define the teaching anxiety as the anxiety which is experienced in the instruction process including the preparation and application of in-class activities. Accordingly, mathematics teaching anxiety is defined as the anxiety which teachers experienced in the teaching of mathematical concept, theorem, formula and problem-solving (Peker, 2006). In the literature, there can be found many studies regarding the mathematics anxiety of pre-service teachers (Ertekin, 2010; Ertekin, Dilmaç, Yazıcı, & Peker, 2010; Peker, 2008; 2009a; 2009b; 2009c; 2015; Peker & Ertekin, 2011; Ural, 2015; Yazıcı, Peker, Ertekin, & Dilmaç, 2011). In these studies, the mathematics teaching anxiety was examined with different variables, and the different results were gained. To give some examples, a negative moderate relationship was found between the self-efficacy perceptions of pre-service teachers and their mathematics teaching anxieties (Ural, 2015). A negative moderate relationship was found between the self-efficacy perceptions of pre-service teachers toward mathematics teaching and their mathematics teaching anxieties (Peker, 2015). Besides, a moderate positive relationship was found between the mathematics anxiety of pre-service teachers and their mathematics teaching anxieties (Peker & Ertekin, 2011). In another study, low positive relationship was found between the mathematics teaching anxiety of pre-service teachers and mathematical values, and the constructivist values are the predictor of mathematics teaching anxieties (Yazıcı, Peker, Ertekin, & Dilmaç, 2011). Furthermore, a low relationship was found between the mathematical beliefs of pre-service teachers and their mathematics teaching anxieties (Ertekin, 2010), and a low negative relationship was found between the mathematics teaching anxiety of pre-service teachers and their epistemological beliefs (Ertekin, Dilmaç, Yazıcı, & Peker, 2010). As the concretization need increases in the group which pre-service teachers will teach mathematics, their teaching anxiety increases (Peker, 2008). Another affective factor which has a significant effect on teaching and learning is the beliefs. The beliefs on mathematics has essential role in the teaching of mathematical knowledge (Sezgin Memnun, 2015). Mathematical belief is defined as the personal judgements which they gained through the experiences regarding mathematics, and it includes the beliefs regarding the nature of mathematics and the significance of © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 Math Teaching Anxiety and Beliefs about Teaching and Learning … mathematics teaching and learning (Raymond & College, 1997). Schoenfeld (1992) and Thompson (1992) stated that a major part of the mathematical beliefs which includes the personal views regarding the nature, significance and teaching of mathematics is formed and developed throughout the school life (as cited in Sezgin Memnun, 2015). In the study of Howard, Perry and Lindsay (1997), teachers have beliefs regarding the nature, learning and teaching of mathematics, and these beliefs which are described as “traditional” and “constructivist” have an effect on the teaching of mathematics by teachers. Similarly, the recent studies suggest that the beliefs of teachers and pre-service teachers have an effect on their behaviors and attitudes in the teaching process (Baydar & Bulut, 2002; Hacıömeroğlu, 2011; 2013; Haser & Doğan, 2012; Kayan & Çakıroğlu, 2008; Paksu, 2008; Toluk-Uçar & Demirsoy, 2010). It is also possible to a range of studies which examine the relationship between mathematics teaching and the beliefs on mathematics (Hacıömeroğlu, 2013; Uusimaki & Nason, 2004; Walsh, 2008 and so on). Walsh (2008) found that there is not a statistically significant difference between mathematics anxiety and the beliefs on mathematics in his study on nursing students. Uusimaki and Nason (2004) concluded that the negative beliefs and mathematics anxieties of classroom primary school teachers toward mathematics have its sources from the instruction in primary schools. Hacıömeroğlu (2013) found a low negative relationship between the mathematics anxiety of primary school teachers and their mathematical beliefs. However, there is not any study which examines the relationship between the mathematics anxiety of primary school teachers toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching. Therefore, this study was expected to contribute to the field of mathematics in order to fill this gap. Considering the all these factors, the current study aims to examine the relationship between the mathematics anxiety of primary school teachers toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching. Method This study is an associational research which is one of the descriptive research types and describes the relationships between variables. In the study, the anxiety levels of the participants toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching were examined through “Mathematics Teaching Anxiety Scale” and “Mathematics Related Beliefs Scale”. Then, the relationship between the anxiety toward mathematics teaching and the beliefs on mathematics teaching and learning were scrutinized. Participants A purposive sampling which is not a random sampling was used in the study (Büyüköztürk, Kılıç Çakmak, Akgün, Karadeniz, & Demirel, 2012). The participants were comprised of 250 3rd and 4th grade pre-service teachers who study at a university in the Aegean region of Turkey. All the participants passed the basic mathematics and mathematics instruction courses, and the participants at 4th grade completed their practicum and became ready for the teaching career. The number of male participants © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 3 Kübra BAŞPINAR & Murat PEKER 4 was 48, and the number of the female participants was 202. The participants participated in the study voluntarily. Instruments In the study, two instruments were used to collect the data. The first of these was “Mathematics Teaching Anxiety Scale”, and the other one was “Mathematics Related Beliefs Scale”. Mathematics teaching anxiety scale. The Mathematics Teaching Anxiety Scale which was developed by Peker (2006) includes 23 items in four factors, and makes use of 5-point Likert type. These sub factors are as follows: 10 items- the anxiety originated from content knowledge, 6 items- the anxiety originated from self-efficacy, 4 items- the anxiety originated from the attitude toward mathematics teaching and 3 items- the anxiety originated from pedagogical content knowledge. The reliability and validity of the scale was first carried out by Peker (2006), and the following factor loadings were found for the sub factors: between 0.53 and 0.86 for the anxiety originated from content knowledge, between 0.57 and 0.76 for the anxiety originated from self-confidence, between 0.61 and 0.71 for the anxiety originated from the attitude toward mathematics teaching and between 0.68 and 0.78 for the anxiety originated from pedagogical content knowledge. The Cronbach’s alpha coefficient was computed for the whole scale, and it was found as 0.90. The Cronbach’s alpha coefficient was also computed for the sub factors, and the following values were found: 0.83 for the anxiety originated from content knowledge, 0.71 for the anxiety originated from self-confidence, 0.61 for the anxiety originated from the attitude toward mathematics teaching and 0.91 for the anxiety originated from pedagogical content knowledge. In the current study, the Cronbach’s alpha coefficient was found to be 0.93, and it was also computed for the sub factors: 0.92 for the anxiety originated from content knowledge, 0.86 for the anxiety originated from self-confidence, 0.88 for the anxiety originated from the attitude toward mathematics teaching and 0.87 for the anxiety originated from pedagogical content knowledge. Mathematics related beliefs scale. The Mathematics Related Beliefs Scale which was developed by Kayan, Haser and Işıksal Bostan (2013) consists of 26 items having 2 sub factors, and it makes use of 5-point Likert type. These sub factors are as follows: 20 items- constructivist beliefs and 6 items- traditional beliefs. The reliability and validity of the scale was first carried out by Kayan, Haser and Işıksal Bostan (2013), and the items which had factor loadings over 0.40 were included in the scale. Furthermore, the relationship among the factors was computed as 0.055, and the factor analysis seemed to be adequate as the value was lower than the highest value (0.3). The Cronbach’s alpha coefficient was computed for the whole scale, and it was found as 0.83. The Cronbach’s alpha coefficient was also computed for the sub factors, and the following values were found: 0.84 for the sub factor of constructivist beliefs and 0.73 for the sub factor of traditional beliefs. In the current study, the Cronbach’s alpha © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 5 Math Teaching Anxiety and Beliefs about Teaching and Learning … coefficient was found to be 0.85, and it was also computed for the sub factors: 0.86 for the sub factor of constructivist beliefs and 0.65 for the sub factor of traditional beliefs. Data Analysis Pearson’s product-moment correlation coefficient was analyzed to examine the relationship between the mathematics anxiety of primary school teachers toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching. The significance level was accepted as 0.05 and 0.01 based on the results. Besides, Pearson’s product-moment correlation coefficient was evaluated as follows: low level between 0.00 and 0.30, moderate level between 0.30 and 0.70, high level between 0.70 and 1.00 (Büyüköztürk, 2012). Results The results of Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the mathematics anxiety of primary school teachers toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching was given in Table 1. Table 1 The relationship between the mathematics teaching anxiety of primary school teachers and their beliefs on mathematics learning and teaching (N=250) Beliefs on Mathematics Learning and Teaching Anxiety toward Mathematics Teaching r -.428** p .000 r2 0.18 **p<0.01 As can be seen in Table 1, the Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the mathematics anxiety of primary school teachers toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching was found to be (r = -.428; p<0.01). In other words, a negative moderate significant relationship was found between the mathematics anxiety of primary school teachers toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching. Therefore, it can be said that the belief levels on mathematics teaching and learning decrease as the anxiety levels toward mathematics teaching increase. Similarly, it can also be said that the belief levels on mathematics teaching and learning increase as the anxiety levels toward mathematics teaching decrease. Considering the determination coefficient (r2=0.18), 18% of the total variation of the items regarding the mathematics teaching anxiety can be interpreted to be related to the belief levels on mathematics teaching and learning. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 Kübra BAŞPINAR & Murat PEKER 6 Furthermore, the relationship among the sub factors of the mathematics teaching anxiety scale and the sub factors of mathematics related beliefs scale was examined. The Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationships among the sub factors was presented in Table 2. Table 2 The relationship among the sub factors of the mathematics teaching anxiety scale and the sub factors of mathematics related beliefs scale (N=250) Beliefs on Mathematics Learning and Teaching Sub Factors Anxiety toward Mathematics Teaching Content Knowledge Self-confidence Attitude toward Mathematics Teaching Pedagogical Content Knowledge Constructivist Belief Traditional Belief r -.427** -.040 p .000 .532 r2 0.18 0.002 r -.228** -.075 p .000 .239 2 r 0.05 0.006 r -.453** -.067 p .000 .288 r2 0.21 0.005 r -.476** -.110 p .000 0.84 r2 0.23 0.02 **p<0.01 As can be seen in Table 2, the Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the sub factor of the anxiety originated from content knowledge from the mathematics teaching anxiety scale and the sub factor of constructivist belief from the mathematics related beliefs scale produced the value of (r = -.427; p<0.01). Accordingly, a negative moderate significant relationship was found between the anxiety levels originated from content knowledge and constructivist beliefs. Therefore, it can be said that the anxiety levels originated from content knowledge increase as the constructivist belief levels decrease. Similarly, it can be said that the anxiety levels originated from content knowledge decrease as the constructivist belief levels increase. Considering the determination coefficient (r2 = 0.18), 18% of the total variation of the items regarding the anxiety originated from content knowledge can be interpreted to be related to the constructivist belief levels. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 Math Teaching Anxiety and Beliefs about Teaching and Learning … The Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the sub factor of the anxiety originated from content knowledge from the mathematics teaching anxiety scale and the sub factor of traditional belief from the mathematics related beliefs scale produced the value of (r = -.040; p>0.05). Accordingly, a significant relationship could not be found between the anxiety levels originated from content knowledge and traditional beliefs. The Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the sub factor of the anxiety originated from self-confidence from the mathematics teaching anxiety scale and the sub factor of constructivist belief from the mathematics related beliefs produced the value of (r = -.228; p<0.01). Accordingly, a negative low significant relationship was found between the anxiety levels originated from self-confidence and constructivist beliefs. Therefore, it can be said that the anxiety levels originated from self-confidence increase as the constructivist belief levels decrease. Similarly, it can also be said that the constructivist beliefs increase as the anxiety levels originated from self-confidence decrease. Considering the determination coefficient (r2 = 0.05), 5% of the total variation of the items regarding the anxiety originated from self-confidence can be interpreted to be related to the constructivist belief levels. The Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the sub factor of the anxiety originated from self-confidence from the mathematics teaching anxiety scale and the sub factor of traditional belief from the mathematics related beliefs produced the value of (r = -.075; p>0.05). Accordingly, a significant relationship could not be found between the anxiety levels originated from self-confidence and traditional beliefs. The Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the sub factor of the anxiety originated from the attitude toward mathematics teaching from the mathematics teaching anxiety scale and the sub factor of constructivist belief from the mathematics related beliefs produced the value of (r = -.453; p<0.01). Accordingly, a negative moderate significant relationship was found between the anxiety levels originated from the attitudes toward mathematics teaching and constructivist beliefs. Therefore, it can be said that the constructivist belief levels increase as the anxiety levels originated from the attitudes toward mathematics teaching decrease. Similarly, it can also be said that the constructivist belief levels decrease as the anxiety levels originated from the attitudes toward mathematics teaching increase. Considering the determination coefficient (r2 = 0.21), 21% of the total variation of the items regarding the anxiety originated from the attitudes toward mathematics can be interpreted to be related to the constructivist belief levels. The Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the sub factor of the anxiety originated from the attitude toward mathematics teaching from the mathematics teaching anxiety scale and the sub factor of traditional belief from the mathematics related beliefs © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 7 8 Kübra BAŞPINAR & Murat PEKER produced the value of (r = -.067; p>0.05). Accordingly, a significant relationship could not be found between the anxiety levels originated from the attitude toward mathematics teaching and traditional beliefs. The Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the sub factor of the anxiety originated from the pedagogical content knowledge from the mathematics teaching anxiety scale and the sub factor of constructivist belief from the mathematics related beliefs produced the value of (r = -.476; p<0.01). Accordingly, a negative moderate significant relationship was found between the anxiety levels originated from the pedagogical content knowledge and constructivist beliefs. Therefore, it can be said that the constructivist belief levels increase as the anxiety levels originated from the pedagogical content knowledge decrease. Similarly, it can also be said that the constructivist belief levels decrease as the anxiety levels originated from the pedagogical content knowledge increase. Considering the determination coefficient (r2 = 0.23), 23% of the total variation of the items regarding the anxiety originated from the pedagogical content knowledge can be interpreted to be related to the constructivist belief levels. The Pearson’s product-moment correlation coefficient analysis which was carried out to examine the relationship between the sub factor of the anxiety originated from the pedagogical content knowledge from the mathematics teaching anxiety scale and the sub factor of traditional belief from the mathematics related beliefs produced the value of (r = -.110; p>0.05). Accordingly, a significant relationship could not be found between the anxiety levels originated from the pedagogical content knowledge and traditional beliefs. Discussions and Conclusion The current study examined the relationship between the mathematics anxiety of primary school teachers toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching. As aforementioned, there is not any study which examines the relationship between the mathematics anxiety of primary school teachers toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching. However, it is also possible to a range of studies which examine the relationship between mathematics teaching and the beliefs on mathematics. For instance, found that there is not a statistically significant difference between mathematics anxiety and the beliefs on mathematics in his study on nursing students. Uusimaki and Nason (2004) concluded that the negative beliefs and mathematics anxieties of classroom primary school teachers toward mathematics have its sources from the instruction in primary schools. Hacıömeroğlu (2013) found a low negative relationship between the mathematics anxiety of primary school teachers and their mathematical beliefs. In the current study, a negative moderate significant relationship was found between the mathematics anxiety of primary school teachers toward mathematics teaching and their beliefs on mathematics learning and teaching. Furthermore, a negative moderate significant relationship was found between the anxiety levels originated from content knowledge, the anxiety levels originated from the attitudes toward mathematics teaching, the © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 Math Teaching Anxiety and Beliefs about Teaching and Learning … anxiety originated from the pedagogical content knowledge and the sub factor of constructivist beliefs. Also, a negative low significant relationship was found between the anxiety levels originated from self-confidence and the sub factor of constructivist beliefs. However, a significant relationship could not be found between the sub factors of the anxiety scale toward mathematics teaching and the sub factor of traditional belief from the scale of beliefs on mathematics. As there could not be found any study regarding the results of this study, these results were expected to contribute to the literature in the mathematics field. Suggestions • A range of activities can be applied in the classroom to decrease the anxiety levels of pre-service primary school teachers toward mathematics teaching. • Some applications which improve the constructivist beliefs regarding the mathematics teaching and learning can be encouraged more in the education process of pre-service primary school teachers. • The anxiety levels toward mathematics teaching and the beliefs on mathematics teaching and learning can be analyzed every year after they start the primary school teaching program, and the changes between years can be scrutinized longitudinally. • Similar studies can be conducted with the pre-service middle school and high school mathematics teachers. • The quantitative data collection instruments were used in the current study. The future studies can triangulate with the qualitative data collection instruments. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 9 Kübra BAŞPINAR & Murat PEKER 10 Sınıf Öğretmeni Adaylarının Matematik Öğretimine Yönelik Kaygıları ile Matematik Öğretimi ve Öğrenimine İlişkin İnanışları Arasındaki İlişki* Kübra BAŞPINAR ** Makale Gönderme Tarihi: 09 Kasım 2015 Murat PEKER *** Makale Kabul Tarihi: 08 Aralık 2015 ÖZ: Bu araştırmanın amacı sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretimine ilişkin kaygıları ile matematik öğretimi ve öğrenimine ilişkin inanışları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın örneklemini 202'si kız, 48'i erkek olmak üzere toplam 250 sınıf öğretmeni adayı oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak iki ölçek kullanılmıştır: Bunlardan birincisi; sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretimine ilişkin kaygı düzeylerini belirlemek amacıyla Peker (2006) tarafından geliştirilen, 23 maddeden oluşan, 5’li likert türü Matematik Öğretmeye Yönelik Kaygı Ölçeğidir. İkincisi; sınıf öğretmeni adaylarının matematiğin öğretimi ve öğrenimine ilişkin inanışlarını belirlemek amacıyla Kayan, Haser ve Işıksal Bostan (2013) tarafından geliştirilen, 26 maddeden oluşan, 5’li likert türü Matematik Hakkındaki İnanışlar Ölçeğidir. Verilerin analizinde Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda; sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretimine ilişkin kaygı puanları ile matematik öğretimine ve öğrenimine ilişkin inanış puanları arasındaki ilişkiyi belirlemek için hesaplanan Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayı değeri (r=-.428; p<0.01) bulunmuştur. Yani, sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretimine ilişkin kaygı düzeyleri ile matematik öğretimine ve öğrenimine ilişkin inanışları arasında negatif yönde, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: matematik; öğretme kaygısı; inanç; öğretmen adayı Geniş Özet Amaç ve Önem: Bu araştırmanın amacı sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretimine ilişkin kaygıları ile matematik öğretimi ve öğrenimine ilişkin inanışları arasındaki ilişkiyi incelemektir Öğretme ve öğrenme üzerinde etkisi olan iki faktör kaygı ve inançlardır. Öğrencilerin öğrenme kaygıları öğrenme üzerinde pozitif veya negatif etkiye sahiptir. Aynı şekilde öğretmenlerin ya da öğretmen adaylarının öğretme kaygısı öğretmenlerin ya da öğretmen adaylarının öğretmesinde ya da öğrencilerin öğrenmesinde etkiye sahiptir. Literatür incelendiğinde öğretmen adaylarının matematik öğretim kaygıları ile ilgili pek çok araştırmaya rastlanmaktadır (Ertekin, 2010; Ertekin, Dilmaç, Yazıcı, & Peker, 2010; Peker, 2008; 2009a; 2009b; 2009c; 2015; Peker & Ertekin, 2011; Ural, 2015; Yazıcı, Peker, Ertekin, & Dilmaç, 2011). Ancak ulusal ve uluslararası literatür incelendiğinde sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretimine yönelik kaygıları ile matematiğin öğretimi ve öğrenimine ilişkin inanışlarının birlikte incelendiği bir araştırmaya rastlanamamıştır. Bu bağlamda bu araştırmanın sonuçlarının literatürdeki eksikliği giderme anlamında öğretmen yetiştirme programlarında katkısının olacağı düşünülmektedir. * Bu çalışma birinci yazarın yüksek lisans tezinin bir parçasıdır. Ayrıca bu çalışmanın bir kısmı 29-31 Ekim 2015 tarihinde Antalya'da yapılan International Conference on Social Sciences and Education Research konferansında sunulmuştur. ** Sorumlu Yazar: Öğretmen, Akören Ortaokulu, Afyonkarahisar, Türkiye, [email protected] *** Doç. Dr., Afyon Kocatepe Üniversitesi, Afyonkarahisar, Türkiye, [email protected] © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 Math Teaching Anxiety and Beliefs about Teaching and Learning … Yöntem: Bu çalışma bir betimsel araştırma türü olan ve değişkenler arasındaki ilişkileri olduğu gibi tanımlamaya çalışan ilişkisel tarama türündedir. Araştırma için örneklem seçiminde seçkisiz olmayan örnekleme türlerinden amaçlı örnekleme yöntemi (Büyüköztürk, Kılıç Çakmak, Akgün, Karadeniz, & Demirel, 2012) kullanılmıştır. Araştırmaya 2014-2015 eğitim öğretim yılında Ege Bölgesi'ndeki bir üniversitede 3. ve 4. sınıfta öğrenimine devam eden 250 sınıf öğretmeni adayı katılmıştır. Örnekleme alınan öğretmen adaylarının 48 tanesi erkek, 202 tanesi ise kızdır. Araştırmada veri toplama aracı olarak iki ölçek kullanılmıştır. Ölçeklerden ilki Peker (2006) tarafından geliştirilen Matematik Öğretimine Yönelik Kaygı Ölçeğidir. Kaygı ölçeği 23 maddeden oluşan, beşli likert tipi, dört faktörlü bir ölçektir. Ölçeklerden ikincisi Kayan, Haser ve Işıksal Bostan (2013) tarafından geliştirilen Matematik Hakkındaki İnanışlar Ölçeğidir. İnanışlar ölçeği 26 maddeden oluşan, beşli likert tipi, iki faktörlü bir ölçektir. Sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretimine yönelik kaygıları ile matematik öğretimi ve öğrenimine ilişkin inanışları arasındaki ilişkiyi belirlemek için Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı analizi yapılmıştır. Bulgular: Sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretimine yönelik kaygıları ile matematik öğretimine ve öğrenimine ilişkin inanışları arasında negatif yönde, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca matematik öğretmeye yönelik kaygı ölçeğinin alt faktörleri ile matematik hakkındaki inanışlar ölçeğinin yapılandırmacı inanışlar alt faktörü arasında da negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Tartışma ve Sonuçlar: Matematik kaygısı ve matematiksel inançlar arasındaki ilişkinin incelendiği araştırmaların olduğu, bunlardan Walsh (2008) tarafından hemşirelik öğrencileri üzerinde yapılan araştırmada matematik kaygısı ile matematik hakkındaki inançlar arasında anlamlı bir farklılık olmadığı, Uusimaki ve Nason (2004) tarafından sınıf öğretmeni adayları üzerinde yapılan araştırmada matematik hakkındaki negatif inançların ve matematik kaygısının ilkokul eğitimine dayandığı, Hacıömeroğlu (2013) tarafından sınıf öğretmeni adayları üzerinde yapılan araştırmada matematik kaygısı ile matematiksel inançlar arasında negatif yönde düşük düzeyde bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Bu araştırmada ise sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretimine yönelik kaygı düzeyleri ile matematik öğretimine ve öğrenimine ilişkin inanışları arasında negatif yönde, orta düzeyde ve anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Elde ettiğimiz bu sonuçlar ile ilgili literatürde herhangi bir araştırmaya ulaşılamadığından, bu sonuçların literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Kaynakça Baydar, S. C. & Bulut, S. (2002). Öğretmenlerin matematiğin doğası ve öğretimi ile ilgili inançların matematik eğitimindeki önemi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 23, 62- 66. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 11 12 Kübra BAŞPINAR & Murat PEKER Büyüköztürk, Ş. (2012). Sosyal bilimler için veri analizi el kitabı. Ankara: PegemA Yayıncılık. Büyüköztürk, Ş., Kılıç Çakmak, E., Akgün, Ö., Karadeniz, Ş. & Demirel, F. (2012). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: PegemA Yayıncılık. Delice, A., Ertekin, E., Aydın, E., & Dilmaç, B. (2009). Öğretmen adaylarının matematik kaygısı ile bilgibilimsel inançları arasındaki ilişkinin incelenmesi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 6(1), 361-375. Duatepe Paksu, A. (2008). Öğretmenlerin matematik hakkındaki inançlarının branş ve cinsiyet bakımından karşılaştırılması. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 35, 87-97. Ertekin, E. (2010). Correlations between the mathematics teaching anxieties of preservice primary education mathematics teachers and their beliefs about mathematics. Educational Research and Reviews, 5(8), 446-454. Ertekin, E., Dilmaç, B., Yazıcı, E., & Peker, M. (2010). The relationship between epistemological beliefs and teaching anxiety in mathematics. Educational Research and Reviews, 5(10), 631-636. Gardner L., & Leak G. (1994). Characteristics and correlates of teaching anxiety among college psychology teachers. Teaching of Psychology, 21(1), 28-32. Hacıömeroğlu, G. (2011). Sınıf öğretmeni adaylarının matematiksel problem çözmeye ilişkin inançlarını yordamada epistemolojik inançlarının incelenmesi. Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 30, 206-220. Hacıömeroğlu, G. (2013). Mathematics anxiety and mathematics beliefs: What is the relationship in elementary pre-service teachers? IUMPST, 5, 1-9. Retrieved from http://www.k-12prep. math.ttu.edu/journal/attributes/ haciomeroglu02/article.pdf Haser, Ç. & Doğan, O. (2012). Preservice mathematics teachers’ belief systems. Journal of Education for Teaching, 38(3), 261-274. Howard, P., Perry, B., & Lindsay, M. (1997). Secondary mathematics teachers’ beliefs about the learning and teaching of mathematics. In People in mathematics education. Proceedings of the 20th Annual Conference of the Mathematics Education Research Group of Australasia (pp. 231-238). Karakurumer, G. (2003). Matematik ve toplum. 7 Kasım 2015 tarihinde "http://www.matder.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=37:m atematik-ve-toplum-&catid=8:matematik-kosesi-makaleleri&Itemid=172" adresinden alınmıştır. Kayan, F. & Çakıroğlu, E. (2008). İlköğretim matematik öğretmen adaylarının matematiksel problem çözmeye yönelik inançları. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 35, 218-226. Kayan, R., Haser, Ç., & Bostan Işıksal, M. (2013). Matematik öğretmen adaylarının matematiğin doğası, öğretimi ve öğrenimi hakkındaki inanışları. Eğitim ve Bilim, 38(167), 179-195. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 Math Teaching Anxiety and Beliefs about Teaching and Learning … Köroğlu, H. & Yeşildere, S.(2004). İlköğretim yedinci sınıf matematik dersi tamsayılar ünitesinde çoklu zeka teorisi tabanlı öğretimin öğrenci başarısına etkisi. GÜ Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24(2), 25-41. Peker, M. (2006). Matematik öğretmeye yönelik kaygı ölçeğinin geliştirilmesi. Eğitim Bilimleri ve Uygulama Dergisi, 9, 73-92. Peker, M. (2008). Eğitim programları ve öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygısı. VIII. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi, 27-29 Ağustos 2008, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu. Peker, M. (2009a). Pre-service teachers’ teaching anxiety about mathematics and their learning styles. Eurasia Journal of Mathematics, Science & Technology Education, 5(4), 335-345. Peker, M. (2009b). The effects of an instruction using problem solving strategies in Mathematics on the teaching anxiety level of the pre-service primary school teachers. The New Educational Review, 19(3-4), 95-114. Peker, M. (2009c). The use of expanded microteaching for reducing pre-service teachers’ teaching anxiety about mathematics. Scientific Research and Essays, 4(9), 872-880. Peker, M. (2015). The relationship between mathematics teaching anxiety and selfefficacy beliefs toward mathematics teaching. International Conference on Social Sciences and Education Research 29-31 October, Antalya-Turkey. Peker, M. & Ertekin, E. (2011). The relationship between mathematics teaching anxiety and mathematics anxiety. The New Educational Review, 23(1), 213-226. Raymond, A. M. & College, K. S. (1997). Inconsistency between a beginning elementary school teacher's mathematics beliefs and teaching practice. Journal for Research in Mathematics Education, 28(5), 550-576. Sezgin Memnun, D. (2015). Ortaokul beşinci ve altıncı sınıf öğrencilerinin matematik hakkındaki inanç ve tutumlarının nitel ve nicel analizi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 16(2), 23-42. Toluk-Uçar, Z. & Demirsoy, N. H. (2010). Eski-yeni ikilemi: Matematik öğretmenlerinin matematiksel inançları ve uygulamaları. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 39, 321-332. Turanlı, N., Karakaş Türker, N., & Keçeli, V. (2008). Matematik alan derslerine yönelik tutum ölçeği geliştirilmesi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 34, 254-262. Umay, A. (2003). Matematiksel muhakeme yeteneği. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24, 234-243. Ural, A. (2015). Matematik öz-yeterlik algısının matematik öğretmeye yönelik kaygıya etkisi. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 8(2), 173-184. Uusimaki, L. & Nason, R. (2004, July). Causes underlying pre-service teachers’ negative beliefs and anxieties about mathematics. In Proceedings of the 28th © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 13 14 Kübra BAŞPINAR & Murat PEKER Conference of the International Group for the Psychology of Mathematics Education (Vol. 4, pp. 369-376). Walsh, K. A. (2008). The Relationship among mathematics anxiety, beliefs about mathematics, mathematics self-efficacy, and mathematics performance in associate degree nursing students. Nursing Education Perspectives, 29(4), 226-229. Yazıcı, E., Peker, M., Ertekin, E., & Dilmaç, B. (2011). Is there a relationship between pre-service teachers’ mathematical values and their teaching anxieties in mathematics? Electronic Journal of Research in Educational Psychology, 9(1), 263-282. Yenilmez, K. & Can, S. (2006). Matematik öğretimi dersine yönelik görüşler. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 22, 47-59. Yenilmez, K. & Özbey, N. (2006). Özel okul ve devlet okulu öğrencilerinin matematik kaygı düzeyleri üzerine bir araştırma. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 19(2), 431-448. Yüksel-Şahin, F. (2004). Ortaöğretim öğrencilerinin ve üniversite öğrencilerinin matematik korku düzeyleri. Eğitim Bilimleri ve Uygulama, 3(5), 57-74. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 1-14 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 9(1), 15-37, Ocak 2016 Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37, January 2016 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.9722 The Effects Of Creative Thinking Activities on Learners’ Creative Thinking Skills and Academic Achievement* Remzi Y. KINCAL ** Yunus Emre AVCU *** Received: 15 June 2014 Osman Y. KARTAL **** Accepted: 22 May 2015 ABSTRACT: The goal of this study was to test for the effects of creative thinking activities and information technology assisted creative thinking activities on learners’ creative thinking skills and academic achievement in geography lesson. The students were all 11th grade students in Zühtü Özkardaşlar (Balıkesir) Anatolian High School (n=40) enrolled the academic year 2013-2014. Nonequivalent pretest - posttest control grouped quasi-experimental design was executed with two samples of students: Control group and Experiment group. Data was collected by Torrance Creative Thinking Test Verbal B Form and achievement test. The results of the first tests and the final tests were compared with the help of the statistical technique of t test. The results show that; the creative thinking skills and academic achievement of the experiment group which information technology assisted creative thinking activities have been applied and the control group which creative thinking activities have been applied increased. In addition, the creative thinking skills and academic achievement of the control group increased more than the experiment group. Keywords: creative thinking, creative thinking activities, information technology assisted creative thinking activities Extended Abstract Purpose and Significance: Creativity is widely associated with the expressive arts and partly because it is easy to overlook the creativity that is latent in many teaching situations (Schoffman, 2013). By devising a challenging but supportive teaching environment, teachers can help pupils to develop their creative potential and to actually become more creative in their thinking. Not only does this have the potential to yield rich educational benefits, it is also more fun and engaging for the pupils involved (Starko, 2010). Recognising that geography, along with other subjects, is a highly creative endeavour is essentially liberating and will enrich teachers’ teaching. As individuals proceed through the twenty first century towards a future that is increasingly punctuated by uncertainty, there are good reasons why teachers need to help pupils to develop flexible and responsive modes of thinking (Schoffman, 2013). Individuals’ ability to use * This study is a part of the second author’s master’s thesis entitled, “The Effects Of Creative Thinking Activities on Learners’ Creative Thinking Skills and Academic Achievement: The Sample of Geography Lesson” and completed at Çanakkale On Sekiz Mart University. ** Corresponding Author: Prof. Dr., Atatürk University, Erzurum, Turkey, [email protected] *** Teacher, Zühtü Özkardaşlar Anatolia High School, Balıkesir, Turkey, [email protected] **** Assist. Prof. Dr.,Çanakkale On Sekiz Mart University, Çanakkale, Turkey, [email protected] Citation Information Kıncal, R. Y., Avcu, Y. E., & Kartal, O. Y. (2016). Yaratıcı düşünme etkinliklerinin öğrencilerin yaratıcı düşünmelerine ve akademik başarılarına etkisi. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi [Journal of Theoretical Educational Science], 9(1), 15-37. Copyright © 2016 by AKU ISSN: 1308-1659 16 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL information, rather than information itself, will be of crucial importance in solving problems and devising imaginative solutions to them. Digital technology has an important part to play in helping individuals to develop creative responses (Loveless, 2008). Creativity is central to geography just as it is to every other subject in the curriculum and it can be supported by well designed creative thinking activities. Because of this reasons, this study investigates the effects of creative thinking activities and information technology assisted creative thinking activities on learners’ creative thinking skills and academic achievement in geography lesson. Methods: In this study, nonequivalent pretest - posttest control grouped quasiexperimental design was executed with two samples of students: Control group and Experiment group. The students were all 11th grade students in Zühtü Özkardaşlar Anatolian High School (n=40) enrolled the academic year of 2013-2014. Creative thinking activities and information technology assisted creative thinking activities in this research were designed by the researcher after investigating literature on creative thinking in education. The activities were implemented to Control group and Experiment group for six weeks. The data was collected by Torrance Creative Thinking Test Verbal B Form and Achievement Test. For Torrance Creative Thinking Test Verbal B Form, the subscales of the test as verbal fluency, verbal flexibility, verbal originality, average creativity were taken into account separately. The validity and reliability of the achievement test was carried out and the achievement test was evaluated according to answer key. To analyze the data, t tests were employed through SPSS 15.0. Results: According to the results of this study: For the Experiment Group in which information technology assisted creative thinking activities have been applied, post-test scores of creative thinking skills test the following were significantly better than pre-test scores: “verbal fluency” (t(19)=-6.849; p<.05), “verbal flexibility” (t(19)=-4.860; p<.05), “verbal originality” (t(19)=-5.750; p<.05) and “average creativity” (t(19)=-7.102; p<.05). And for the Control Group in which creative thinking activities have been applied, posttest scores of creative thinking skills test the following were significantly better than pre-test scores as well: “verbal fluency” (t(19)= -6.480; p<.05), “verbal flexibility” (t(19)=-6.981; p<.05), “verbal originality” (t(19)=-7.054; p<.05) and “average creativity” (t(19)= -7.346; p<.05). In the post-test scores of “verbal fluency”(t(38)=2.856, p<.05), “verbal flexibility” (t(38)=2.012, p<.05), “verbal originality”(t(38)=2.142, p<.05), “average creativity” (t(38)=2.505, p<.05) and the achievement, the control group performed significantly better than experiment group. For achievement test, post-test scores of the Experiment Group (t(19)= -12.006; p<.05) and Control Group (t(19)= -17.464; p<.05) were significantly better than pre-test scores. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… In the post-test scores achievement, the control group ( x =77.05) performed better than experiment group ( x =70.85) significantly (t(38)= 3.679, p<.01). The results of this research shows that; the creative thinking skills and academic achievement of the experiment group which information technology assisted creative thinking activities have been applied and the control group which creative thinking activities have been applied increased. In addition, the creative thinking skills and academic achievement of the control group increased more than the experiment group. Discussion and Conclusions: Recognising that geography, along with other subjects, is highly creative endeavour in teaching and learning is an essential role in 21st century. There are lots of different ways of going about it as putting “creative teaching” and “creative learning” processes into practise. Technology is another powerful force that is serving to move creativity to the forefront the educational agenda and can help these processes to cultivate. This study which aims to investigate the pre test - post test scores according to creative thinking skills shows that creative thinking skills of the experiment and control group have been increased significantly. This highlights that creativity can be improved thanks to education. In addition, technology can support nurturing the creativity in the classroom. Taking into account that creativity can be enhanced by “creative teaching” in which uses the techniques unleash creativity (Kaptan ve Kuşakçı, 2002; Laius ve Rannikmae, 2005; Özcan, 2009; Yaman ve Yalçın, 2004), it can be put forward that cultivating creativity with “creative teaching” and “creative learning” saves individuals’ creative potential from drying up. In this study, it is obvious that digital technologies have a key role in helping learners enchance their creative potential. Teachers can use information technologies in different situations and environments that will provide pupils with creative learning opportunities (Craft, 2011, Liu, 1998; Loveless, 2008; Ma, 2008; Ma, 2009; Özcan, 2009) and it can be stated that technology assisted learning environments help students unleash their high order thinking skills as well as creative thinking. According to findings in this study, it has been observed that academic achievement of the experiment and control group increased. The activities which aim to unleash creativity have positive impact on academic achievement (Ayverdi, 2012; Chiang ve Tang, 1999; Demirci, 2007; Güngör, 2006; Karataş ve Özcan; 2010). Furthermore, it can be noted that academic achievement of the control group increased more than the experiment group. Creativity is required to put forward the different and unique functional ideas by different approaches of individuals. It is an important evaluation in this study that different and unique functional ideas reflect learner’s academic achievement positively. Craft (2011) argues that the information technologies invite activity, participation, engagement and interpretation – all key elements of creativity. However, in this study creative thinking skills of the of the control group which increased more than the experiment group. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 17 18 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL Authentic activities have more positive effects on learner’s creativity and academic achievement. Virtual that which information technology assisted contents may shift learner’s attention and focus of learning to another direction. In addition, those contents unable to perform learning by doing and this may be reflected as an obstacle on efficiency level of it. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… 19 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin Yaratıcı Düşünmelerine ve Akademik Başarılarına Etkisi * Remzi Y. KINCAL ** Yunus Emre AVCU *** KARTAL **** Osman Y. Makale Kabul Tarihi: 22 Mayıs 2015 Makale Gönderme Tarihi: 15 Haziran 2014 ÖZ: Bu araştırmanın amacı, coğrafya dersinde uygulanan yaratıcı düşünme etkinliklerinin ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin öğrencilerin yaratıcı düşünmelerine ve akademik başarılarına etkisini belirlemektir. Araştırmanın modeli, eşleştirilmemiş kontrol gruplu yarı deneysel desendir. Araştırmanın çalışma gruplarını 2013-2014 yılı birinci döneminde eğitim alan Balıkesir merkezdeki Zühtü Özkardaşlar Anadolu Lisesi 11.sınıf öğrencileri (n=40) oluşturmaktadır. Çalışma grubu deney ve kontrol grubundan oluşmaktadır. Araştırmanın veri toplama aşamasında her iki gruba, deneysel çalışma sürecinin başında ve sonunda Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Sözel B Formu ve başarı testi eş zamanlı olarak uygulanmıştır. Ön test ve son test olarak uygulanan testlerin sonuçları, t testi yardımıyla analiz edilmiştir. Araştırmanın sonuçları, yaratıcı düşünme etkinliklerinin ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin, öğrencilerin yaratıcı düşünme becerilerini geliştirdiğini ve akademik başarılarını da arttırdığını göstermektedir. Araştırmada uygulanan yaratıcı düşünme etkinliklerinin, bilişim teknolojileri destekli yaratıcı etkinliklere göre öğrencilerin yaratıcı düşünme becerilerini daha çok geliştirdiği ve akademik başarılarını daha çok arttırdığı görülmektedir. Anahtar kelimeler: yaratıcı düşünme, yaratıcı düşünme etkinlikleri, bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinlikleri Giriş Bilgi çağı veya iletişim çağı olarak adlandırılan 21. yüzyılda, bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler hızlı bir şekilde devam ederken, insanoğlu, doğal kaynakların yok olması, çevre kirliliği, siyasal ve kültürel çatışmalar gibi problemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu problemleri çözebilmek için, bireysel farklılıklara, eğitim ve çevre değişkenlerine göre şekillenen “üretkenlik yeteneği” önem kazanmaktadır. Günümüzde sürekli üretilen yeni bilgiyle uğraşırken, zihinsel esneklik gösterebilen, karmaşık problem çözme becerilerine sahip olan, yenilikçi, başkalarıyla işbirliği yapabilen, yaratıcı düşünen bireylere ihtiyaç duyulmaktadır (Schoen & Fusarelli, 2008). Tek yönlü düşünen insan yerini çok yönlü düşünebilen insana bırakmaktadır ve “üretici insan”ın yerini “yaratıcı insan” almaktadır (Osho, 2005; Üstündağ, 2009). Bunun yanında, öğrenenlerin yaratıcılığını geliştirmek için gerçekleştirilen çabalara, eğitimciler tarafından gösterilen ilginin önemli derecede arttığı bilinmektedir (Craft, 2006). Bu çabaların temelinde, yaratıcılığın mikro düzeyde bireylere yönelik, makro düzeyde de topluma yönelik belirgin faydalarının olduğu anlayışı yer almaktadır (Plucker & Dow, 2004). Yaratıcı bireylerin yetiştirilmesi için yaratıcılık ile ilgili önyargıların kırılması, yaratıcılığın eğitim ve öğretim programlarına dâhil edilmesi ve eğitimin aktörleri olan * Bu çalışma, ikinci yazarın Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’nde hazırladığı “Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin Yaratıcı Düşünmelerine ve Akademik Başarılarına Etkisi Coğrafya Dersi Örneği” başlıklı yüksek lisans tezinden üretilmiştir. ** Sorumlu Yazar: Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi, Erzurum, Türkiye, [email protected] *** Öğretmen, Zühtü Özkardaşlar Anadolu Lisesi, Balıkesir, Türkiye, [email protected] **** Yrd. Doç. Dr., Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale, Türkiye, [email protected] © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 20 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL öğretmenlerin bu noktadaki görevlerinin vurgulanması gerekmektedir. Bu noktada, öncelikle, yaratıcılığın sadece görsel sanatlarla ya da diğer sanat alanları ile sınırlı olarak algılanmasının ve bu yönde bir yaklaşım geliştirilmesinin, sağlıklı bir bakış açısı olmadığını vurgulamak önemlidir. İlköğretim ve ortaöğretim sınıflarında yaratıcılık söz konusu olduğunda, yaratıcılığın genellikle müzikle ve sanatla sınırlandırıldığı görülmektedir (Kaufman & Beghetto, 2010). Yaratıcılığın tek bir alana hapsedilmesi gibi, günlük hayatta yaratıcılık aranmaması da büyük bir yanılgıdır (Scofhamm, 2013). Yaratıcılık okul müfredatında olduğu kadar, eğitimle ilgili tüm süreçlerde yer almakta ve uygulanmaktadır (Fautley & Savage, 2007). Yaratıcılık bütün alanları kapsamaktadır ve tüm alanlarda yeni bir şeyler yapmakla ilgilidir (Piirto, 2011). Hangi alanda olursa olsun yaratıcılık potansiyelinin geliştirilmesi mümkündür. Yaratıcılığın birçok tanımı mevcuttur (Kaufman & Sternberg, 2010; Runco, 2007; Sternberg, 1999). Bazı tanımlamalar yaratıcı kişilerin özellikleri üzerine odaklanırken, bazı tanımlamalar ise bir ürünü yaratıcı yapan niteliklere odaklanmaktadır. Her iki durumda da tanımlamalar, yaratıcılığı değerlendirmek için iki temel ölçüte sahiptir. Bu ölçütler, yenilik (sıradışılık) ve uygunluk olarak adlandırılmaktadır (Starko, 2010). Yaratıcılık, değere sahip orijinal fikirler geliştirme sürecidir (Robinson, 2010) ve yaratıcılıktan bahsedebilmek için düşünce veya ürünün yeni olması gerekmektedir (Starko, 2010). Eğitim ortamlarında yaratıcılığın teori ve uygulamadaki tanımlarının yapılması ve kapsamının belirlenmesi, eğitim paydaşlarının yani uygulayıcıların ve öğrenenlerin süreci daha etkili yürütmesi açısından önemlidir. Bu tanımlamalar öğretmenlerin görüşlerini, sınıfta yaratıcılığın dayandığı teori ile uygulamaları ve okullarda yaratıcılığı değerlendirmeyi içermektedir (Kaufman & Stenberg, 2010). Bu konuda geliştirilmiş faydalı ve açık bir ayrım “Büyük-Yaratıcılık (Big C)” ve “Küçük-yaratıcılık (little c)” tipi olarak sunulan kavramsallaştırmada etkili bir şekilde vurgulanmaktadır. BüyükYaratıcılık ya da seçkin yaratıcılık topluma önemli katkıları olan kişileri ve onların yaratıcılık düzeyleri ile yaratıcılıklarını açıklayan faktörleri incelemeyi ifade etmektedir (Simonton, 2004). Büyük-Yaratıcılık yaklaşımı eğitim uygulamaları için geliştirilen bir teori değildir. Çünkü çok az sayıda örnek oluşu ve değerlendirilen ürünlerle ilgili yüksek seviyedeki nesnellik, bu yaklaşımın sınıf ortamında uygun olmadığına işaret etmektedir (Kaufman & Beghetto, 2010). Küçük-yaratıcılık temelli araştırmalar ve teoriler, olağan davranış kalıpları ile yaratıcılık döngüsünü, temel düzeyde bilgi-beceri-yetenek düzeyine sahip olan bireylerin yaratıcı düşünmeleri ile davranışlarının arka planını oluşturan bilişsel süreçleri araştırmaktadır (Sternberg,1999). Küçük-yaratıcılık deneysel olarak geniş örneklemlerde gözlemlenebilmekte ve geniş popülâsyonlara uygulanabilmektedir. Bu nedenle küçük-yaratıcılık teorisi, küçük-yaratıcılık yaklaşımı gerektiren sınıflarda uygulanabilmektedir (Kaufman & Beghetto, 2010). Eğitimde hangi disiplin alanında olursa olsun, yaratıcılığın öğretim programına dâhil edilebilmesi için yaratıcılığın terminolojik yapısına açıklık getirilmelidir. All Our © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… Futures (NACCCE, 1999) adlı rapor, okullarda yaratıcılığı desteklemekte ve yaratıcılıkla ilgili bazı terimleri tanımlamaya çalışmaktadır: 1. Yaratıcı Öğretim, 2. Yaratıcılık için Öğretim, 3. Yaratıcı Öğrenme (NACCCE, 1999). Yaratıcı öğretim ve yaratıcılık için öğretim arasında bir ayrım ortaya konmaktadır. Yaratıcı öğretim, öğretimi daha ilgi çekici ve etkili kılmak için sınıfta yaratıcı yaklaşımları kullanan öğretmenler üzerine odaklanırken, yaratıcılık için öğretim, daha çok öğrenenlerin yaratıcılıklarının gelişimi üzerine odaklanmaktadır (NACCCE, 1999). Yaratıcı öğretim, dikkati öğretmen üzerine vermektedir; öğretmenlerin öğretimi etkili kılabilmeleri için kendi beceri ve yeteneklerini kullanmalarını gerektirir (Cremin, 2009). Yaratıcı öğrenmede ise öğrencilerin öğrenme süreçlerine aktif olarak dâhil olmaları beklenmektedir. Yaratıcı öğrenmenin amacı öğrenmeyle bilmek arasında bağlantılar kurmaktır (Fautley & Savage, 2007). Yaratıcı öğrenmede ürün kadar süreç de önemlidir (Bredo, 1999). Yaratıcı öğretim, yaratıcılık için öğretim ve yaratıcı öğrenme tüm disiplin alanları içinde eğitim uygulamalarında yer alabilmektedir. Aynı zamanda, ilköğretim ve ortaöğretim programlarının en önemli amaçlarından biri de yaratıcı düşünme becerisini geliştirmektir. Alan yazınında özellikle fen bilimleri alanında yaratıcı düşünme becerisini geliştirmeye yönelik çalışmalara rastlanmaktadır. Ancak, son yıllarda Türkiye’nin de içinde bulunduğu pek çok ülkenin programında da görülebileceği üzere, fen bilimleri dışındaki diğer disiplinler de kendine özgü olarak, öğrencilerde yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmeyi hedeflemektedir. Yaratıcı düşünme becerisini geliştirmeyi hedefleyen ve bu noktada faydalanılabilecek disiplinlerden birisi de coğrafya dersidir. Öğrencilerin merak duygusunu ön plana çıkararak, etraflarındaki coğrafi olay ve nesneler ile ilgilenmeleri, bunlar hakkında soru sormaları, bu soruların cevaplarını sistemli olarak araştırmaları, gelecek ile ilgili tahminlerde bulunmaları ve karar vermeleri yaratıcı düşünme becerilerini kullanmayı gerektirmektedir. Yani coğrafya dersinin temelinde yaratıcı düşünme yer almakta ve coğrafi düşünme becerileri ile yaratıcı düşünme arasında bağlantılar bulunmaktadır. Scofhamm’a (2013) göre, bir sentez dersi olarak coğrafyanın yaratıcı düşünmedeki rolü eşsizdir. Tarihsel olarak coğrafyanın sahip olduğu fiziki ve beşeri alanın birleşme noktası, insanın çevre ve çevrenin insan üzerindeki etkileri yaratıcı bir sinerji doğurmaktadır. Bu da coğrafya dersi içinde bir yaratıcılık heyecanı olduğu anlamına gelmekte; fiziki ve beşeri alana yönelik farklı bakış açıları birbirinden beslenmektedir. Coğrafi sorgu, öğrencilerin soru sormasını, eleştirel, yapılandırıcı ve yaratıcı düşünmelerini gerektirmektedir (Renshaw, 2011). Coğrafyanın sadece dağ, ırmak, göl adları ve ölçüleri şeklinde ezberlenmesi gereken bilgiler olmaktan çıkarılıp, bu bilgilerin insanlar için nasıl daha faydalı hâle getirilebileceğini araştıran ve ortaya koyan bir bilim olarak anlaşılması gerekmektedir (Aydın, 2011). Bu noktada yaratıcı coğrafya öğretimine duyulan ihtiyaç gündeme gelmektedir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 21 22 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL Günümüzde ihtiyaç duyulan yaratıcı coğrafya öğretimi, coğrafya öğrenmeyi ilgi çekici hale getirebilir ve etkili kılabilir. Craft’ın (2006) vurguladığı gibi yaratıcı öğretim yaklaşımları, yaratıcı ve iyi planlanmış etkinliklerle öğrenmeyi ilgi çekici hale getirmektedir. Bu noktada, bilgi çağında yaratıcı öğretim için yeni nesil teknolojilerden yani bilişim teknolojilerinden de yararlanılmaktadır. Çünkü gelecekteki eğitim ihtiyaçlarını karşılamada geçmiş sistemlerin mevcut yapısı yeterli olamamaktadır (Perkins, 2010). Bu açıdan baktığımızda, öğrencilere bilgiye ulaşma ve onu değiştirme imkânı veren, yaptıkları ile ilgili anında dönüt sağlayan, yenilikçi ve yaratıcı düşünmeleri teşvik eden bilişim teknolojileri ve dijital içerikler öğretimde kullanılabilmektedir (Loveless, 2008). Coğrafya dersi öğretim programının temel felsefesinde öğrenenlerin birer bilim adamı gibi araştırmalar, deneyler, projeler yaparak, ön görülerde bulunarak, farklı bakış açılarını dikkate alarak, ıraksak, eleştirel ve özgün düşünerek, risk alarak, empati kurarak, görüş geliştirerek, kavramlar ve durumlar arasında daha önce kurulmamış bağlantılar kurarak, analojiler geliştirerek, metaforlar kullanarak bilgilerini oluşturmaları beklenmektedir. Böylece öğrenenlerin problem çözme yeteneklerinin ve yaratıcılıklarının gelişmesi beklenmektedir. Bu nedenle araştırmada öğrencilerin yaratıcı düşünme becerilerini ve akademik başarılarını geliştirmeye yönelik yaratıcı düşünme etkinlikleri ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinlikleri kullanılmaktadır. Öğrenenlerin eğitim hedeflerine ulaşmalarında ve eğitimin temel hedefi olan bireyin kendine gerçekleştirmesine destek olmada, yaratıcılık becerilerinin geliştirilmesinin ve bu becerilerin davranışa dönüştürülmesinin önemi yadsınamaz düzeydedir. Layerd & Dunn (2009), öğrencilerin yaratıcı etkinliklere katılmalarının kişisel doyum hislerini etkilediğini ve kendilerini gerçekleştirmelerine yardımcı olduğunu ileri sürmektedir. Duan, Hu, Jia, Kauffman, Meyer, Wu & Yi (2013), ortaöğretim öğrencilerinin bilimsel yaratıcılık becerisini geliştirmeye yönelik uyguladıkları “Düşünmeyi Öğrenme (Learn to Think)” programının, öğrencilerin düşünme yeteneklerini, yaratıcı düşünme becerilerini, öğrenme motivasyonlarını, öğrenme stratejilerini aynı zamanda akademik başarılarını da geliştirebileceğini ortaya koymaktadır. Coğrafya dersinde de, yaratıcılık temelli öğretim programlarının işe koşulmasının hem yratıcılığın gelişimine katkı sağladığı hem de akademik başarıyı desteklediği düşünülmektedir. Güngör (2006), yaratıcı düşünme tekniklerine dayalı öğretim yaklaşımı ile “öğretmen merkezli öğretim (düz anlatım, soru-cevap) yöntemlerinin”, öğrencilerin coğrafya dersine ait başarılarına ve yaratıcılıklarına etkisini araştırmıştır. Yaratıcı düşünme tekniklerine dayalı öğretim yaklaşımının, öğretmen merkezli öğretim yöntemlerine göre öğrencilerin başarılarını artırmada daha etkili olduğu sonucuna ulaşmıştır. Yaratıcılık temelli eğitim etkinlikleri, coğrafya akademik başarısı ile yaratıcılık düzeyinin geliştirilmesinde, geleneksel eğitim yaklaşımlarına göre daha etkilidir (Güngör, 2006). Buradan hareketle, araştırmaların yaratıcılık temelli eğitim programlarının geliştirilmesi ve farklı yaklaşımlar ile uygulamaların neler olabileceği doğrultusunda ilerlemesine ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışmada, yaratıcılık © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… 23 yaklaşımına bilişim teknolojilerinin ne düzeyde katkısının olabileceğinin araştırılması konu edilmiştir. Bu doğrultuda, yaratıcı düşünme etkinlikleri ile bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin coğrafya dersindeki etkisi ölçülmeye çalışılmaktadır. Araştırmanın Amacı Bu araştırmada coğrafya dersinde uygulanan yaratıcı düşünme etkinliklerinin ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin öğrencilerin yaratıcı düşünmelerine ve akademik başarılarına etkisinin olup olmadığı incelenmektedir. Bu amaca dayalı olarak, araştırmada şu sorulara yanıt aranmıştır: 1. Bilişim teknolojileri destekli yaratıcı coğrafya eğitiminin uygulandığı deney grubu ile yaratıcı coğrafya eğitiminin uygulandığı kontrol grubunun yaratıcı düşünme becerilerine ilişkin öntest ve sontest puanları anlamlı farklılık göstermekte midir? 2. Bilişim teknolojileri destekli yaratıcı coğrafya eğitiminin uygulandığı deney grubu ile yaratıcı coğrafya eğitiminin uygulandığı kontrol grubunun coğrafya dersi akademik başarılarına ilişkin öntest ve sontest puanları anlamlı farklılık göstermekte midir? Yöntem Araştırma Modeli Araştırmada ön test-son test eşleştirilmemiş kontrol gruplu yarı-deneysel desen kullanılmıştır. Araştırma modelinin simgesel görünümü Tablo 1’de gösterilmektedir: Tablo 1 Araştırma modelinin simgesel görünümü Grup Ön test İşlem Son test Deney O1 X1 O2 Kontrol O3 X2 O4 X1: Bilişim Teknolojileri Destekli Yaratıcı Düşünme Etkinlikleri X2: Yaratıcı Düşünme Etkinlikleri O1,O3: Ön testler O2,O4: Son testler Çalışma Grubu Araştırmanın çalışma gruplarını 2013-2014 yılı birinci döneminde eğitim alan Balıkesir Merkez Zühtü Özkardaşlar Anadolu Lisesi 11.sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmaya, coğrafya dersini seçen toplam 40 öğrenci katılmıştır. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 24 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL Araştırmada, bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin uygulandığı Deney grubu ve yaratıcı düşünme etkinliklerinin uygulandığı Kontrol grubu oluşturulmuştur. Deney ve Kontrol grupları coğrafya dersini haftalık 4 saat olarak seçen sırasıyla 11-B ve 11-A sınıflarından oluşturulmuştur. Ayrıca çalışma gruplarının bu şekilde oluşturulmasında, iki şubede de coğrafya dersi öğretmeninin aynı olması ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin uygulanabilmesi için uygun laboratuar ders vakitlerinin bulunması etkili olmuştur. Çalışma grubu bilişim teknolojilerini kullanma açısından benzer özellikler taşımaktadır. Ayrıca her iki şubedeki öğrenciler, onuncu sınıfta “Bilgi ve İletişim Teknolojisi” dersi almıştır. 11-A sınıfının kız öğrenci sayısı 13, erkek öğrenci sayısı 7’dir. 11-B sınıfının kız öğrenci sayısı 9, erkek öğrenci sayısı 11’dir. Toplamda araştırmaya 22 kız ve 18 erkek öğrenci katılmıştır. Veri Toplama Araçları Veri toplama aracı olarak Torrance Yaratıcı Düşünme Testleri Sözel B Formu ve Başarı Testi kullanılmıştır. Torrance yaratıcı düşünme testi sözel B formu. Torrance Yaratıcı Düşünce Testi (TYDT), E.P.Torrance tarafından 1966 yılında geliştirilmiştir. Test “Sözel” ve “Şekilsel” olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Sözel kısımda yedi, şekilsel kısımda üç alt test bulunmaktadır. Torrance (aktaran, Aslan, 2001) tarafından Amerikan çocukları üzerinde yapılan geçerlik ve güvenirlik çalışmaları sonucu, testin yaratıcılığı ölçmede geçerli ve güvenilir bir ölçüt olduğu anlaşılmış, aynı bulgu Amerika'da yapılan başka araştırmalar tarafından da doğrulanmıştır. Aslan (2001), Torrance yaratıcı düşünme testi sözel A-B formlarının Türkçe versiyonunu oluşturmak için dilsel eşdeğerlik, güvenirlik ve geçerlik ile ilgili çalışmaları yapmıştır. Yapılan testler ve analizleri sonucu TYDT sözel formlarının beklenen yaratıcı düşünme boyutlarını ölçtüğü kararına varılmıştır. Amerika Georgia Üniversitesi bünyesindeki Torrance Yaratıcılık ve Yetenek Geliştirme Merkezi’nin (Torrance Center for Creativity and Talent Development UGA) yayınladığı Torrance Kelimelerle Yaratıcı Düşünme Testi Sözel B Formu yönergeler ve puanlama kitapçıklarında sözel kısımda yer alan 6. etkinliğin E.Paul Torrance tarafından çıkarıldığı ve artık uygulanmadığı; ancak etkinliklerin puanlamasında sorun yaşanmaması için etkinliklerin numaralarının değiştirilmediği bilinmektedir (Yarbrough, 2011). Araştırmada Sözel B Formu’na ait 6 alt test uygulanmıştır. İlk 3 etkinlik testte verilen resimle ilgilidir. Bu etkinlikler teste katılan kişinin bilmediği şeyleri öğrenmek için sorular sorması ve olayların nedenleri, sonuçları hakkında tahminler yürütmekte ne kadar becerikli olduğunu görmesi için kişiye bir şans tanımaktadır. Etkinlik 4’te öğrencilerden bir oyuncak maymunla oynarken, daha çok eğlenmeleri için en akıllıca, en ilginç ve en alışılmamış değişiklikleri yapmaları istenmektedir. Etkinlik 5’te © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… öğrencilerden teneke kutuların ilginç ve değişik kullanım alanlarını yazmaları istenmektedir. Öğrencilere sadece gördükleri veya duydukları değil, hayal edebilecekleri kadar çok ve yeni kullanımlar düşünmeleri hatırlatılmaktadır. Etkinlik 7’de ise, öğrencilere gerçekleşmesi olanaksız bir durum verilmekte ve öğrencilerden bu durum için fikirlerini sıralamaları istenmektedir. Araştırmada, ön test ve son testten elden edilen veriler toplam yaratıcılık puanı üstünden değil, testin alt boyutları ve ortalama yaratıcılık puanlarına göre değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme uzman görüşüne dayalı olarak yapılmıştır. Testin alt boyutları akıcılık, esneklik ve özgünlüktür. Akıcılık, verilen uygun cevapların sayısıdır. Uygunluk ölçütü her etkinliğe göre farklıdır. Esneklik, cevapları sınıflandırdığımız kategorilerin sayısıdır. 7. etkinliğin esneklik tanımı faklıdır. Kategori, değişikliğinin sayısıdır. Özgünlük (orijinallik) ise sıra dışı cevapların sayısıdır. Öğrencilere test uygulandıktan sonra puanlama için puanlama kitapçığına başvurulmuştur. Puanlama kitapçığını kullanarak akıcılık ölçeğinin puanlaması için; her etkinlik için uygun cevaplar ayırt edilmiş ve karmaşık bir cümlede tek bir fikir mi zenginleştirilmiş bir fikir mi yoksa birden fazla fikir mi olduğu ayırt edilmiştir. Esneklik ölçeğinin puanlanması için, her etkinlik için ayrı kategori listeleri gözden geçirilmiş, cevapların kategorisi belirlenmiş, aynı kategori birden fazla kullanıldığında bir kez sayılmış, cevabın kategorisi listede bulunmadığı nadir cevaplarda yeni kategori oluşturulmuştur. Etkinlik 7’nin puanlanmasında kategori değişikliği sayılmış ve puanlanmıştır. Özgünlük (orijinallik) ölçeğinin puanlanmasında sıfır orijinallik listelerine her etkinlik için ayrı ayrı başvurulmuş, bu listelere göre cevapların orijinal olup olmadığına karar verilmiş ve listelerde yer almayan ancak eş anlamlı cevaplar da değerlendirilmiştir. Sıfır orijinallik listeleri, ölçeğin geliştirilmesi sürecinde öğrenci cevaplarının taranarak, özgün cevapların kategorize edilmesiyle elde edilmiş listelerdir. Testin boyutlarının puanlanması tamamlandıktan sonra puanlama cetveline puanlar her bir öğrenci için ayrı ayrı işlenmiştir. Ortalama yaratıcılık puanları akıcılık, esneklik ve orijinallik puanlarının ortalaması alınarak hesaplanmıştır. Başarı testi. Başarı testini geliştirmek için, öncelikle ünite analizi yapılmış, MEB Coğrafya Öğretim Programında yer alan “Doğal Sistemler” ve “Beşeri Sistemler” ünitelerine ait belirtke tablosu hazırlanmıştır. Bu kazanımlara uygun olarak 10 sorudan oluşan bir akademik başarı testi geliştirilmiştir. BT açık uçlu sorulardan oluşmaktadır. BT için bir cevap anahtarı oluşturularak, puanlama bu cevap anahtarı doğrultusunda yapılmıştır. Başarı testinde 1.soru 15, 9.soru 5 ve diğer sorular 10 puan olup, değerlendirme 100 tam puan üzerinden yapılmıştır. Değerlendirme yapılırken yanlış olan ya da boş bırakılan sorulara 0 puan verilmiştir. Başarı testinin değerlendirilmesinde mutlak değerlendirme yapılmış, BT’ de 50 puan ve üzerinde alan öğrenciler başarılı sayılmıştır. Başarı testi için öğrencilere bir ders saati yani 40 dakika verilmiştir. Başarı testinin geçerlik (kapsam, yordama, iç tutarlılık) ve güvenirlik çalışmaları yapılmış (KR-20=.882) ve testin akademik başarıyı ölçmede geçerli ve güvenilir bir ölçüt olduğu anlaşılmıştır. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 25 26 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL Uygulama Milli Eğitim Bakanlığı Coğrafya Öğretim Programı’nda (2011) “Doğal Sistemler ve Beşeri Sistemler” ünitelerinin kazanımları incelenerek, bu kazanımları içerecek şekilde yaratıcı etkinlikler ve bilgisayar destekli yaratıcı etkinlikler tasarlanmıştır. Coğrafya Dersi Öğretim Programı’nda; eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, iletişim ve empati, problem çözme, karar verme, bilgi teknolojilerini kullanma, Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanma, girişimcilik gibi genel becerilerin yanı sıra, coğrafya dersine ait; harita kullanma, gözlem, arazi çalışması, coğrafî sorgulama, tablo, grafik ve diyagram hazırlama ve yorumlama, zamanı algılama, değişim ve sürekliliği algılama ile kanıt kullanma becerisi yer almaktadır (MEB, 2011). Bu beceriler doğrultusunda yaratıcı düşünme etkinlikleri ve bilgisayar destekli yaratıcı etkinlikler tasarlanmıştır. Yaratıcı düşünme etkinlikleri ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinlikleri, Kauffman & Beghetto’un (2010) örnek etkinlik tasarımlarından hareketle geliştirilmiştir. Etkinliklerin tasarımında, öncelikle kazanımlar belirlenmiş ve kazandırılmak istenilen beceri ve kavramlara göre düşünme becerilerinin yapısını şekillendirilmiştir. Kazanımların özelliklerinin tanımlama yapmayı gerektirip gerektirmediğine, anolojiler kurmanın kazanımlara en iyi şekilde uyup uymayacağına, yaratıcı problem çözmenin diğer metotlardan kazanımlara daha uygun olup olmayacağına, öğrencilerin derste işlenen konu hakkında çok çeşitli fikirler üretmelerinin gerekip gerekmediğine, öğrencilerin fikir üretmesi için konular arasında ilişki kurmalarının ya da esnek düşünmelerinin gerekip gerekmediğine karar verilmiştir. Böylece, eleştirel düşünme becerilerinin de içinde bulunduğu yaratıcılığı geliştirici en iyi stratejiler bulunmuştur. Öğretim programındaki hedeflere en iyi uyan yaratıcı hedefler (stratejiler) not alınmıştır. Son olarak, öğrencilerin beklenilen değerlendirme yönteminde yeterlilik göstermelerine izin veren en iyi strateji seçilmiştir. Etkinliklerde yaratıcı problem çözme, scamper, yaratıcı drama, görüş geliştirme, altı şapkalı düşünme tekniği vb. yaratıcı düşünmeyi geliştirdiği bilinen stratejilere yer verilmiştir. Etkinlikler geliştirildikten sonra başka bir devlet okulunda asıl uygulamadan birer hafta önce uygulanmış ve görülen aksaklıklar düzeltilmiştir. Araştırmanın yürütüldüğü okulda coğrafya dersini haftalık 4 saat olarak seçen 2 grupla çalışılmıştır. 11-B şubesi öğrencilerinden oluşan Deney grubuna bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinlikleri, 11-A şubesi öğrencilerinden oluşan Kontrol grubuna ise yaratıcı düşünme etkinlikleri uygulanmıştır. Etkinliklerin önemli bir kısmı, dersin öğretmeni tarafından uygulanmış olup, bazı etkinlikler, bilgisayar kullanımına ilişkin teknik bilgi gerektirdiğinden araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Ders öğretmeni konuya ve araştırma sürecine ilişkin yeterliliği ve tecrübesi dikkate alınarak tercih edilmiştir. Tüm etkinliklerde araştırmacı gözlemci olarak derse katılmıştır. Ders gözlemi esnasında uygulamayı gerçekleştiren öğretmenin © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… araştırmanın başarısı için gerekli çabayı gösterdiği gözlemlenmiştir. Ayrıca uygulama öncesinde, dersin öğretmenine, yaratıcılık, araştırmanın amacı ve önemi ile ilgili bir eğitim verilmiştir. Etkinliklerde kullanılan malzemeler araştırmacı tarafından temin edilmiş ve etkinlik planında yer alıyorsa çalışma öncesinde öğrenciler gruplara ayrılmıştır. Etkinliliğe başlamadan önce gruplara etkinliğin nasıl yapılacağı anlatılmış ve çalışmada kullanılacak gerekli malzemeler öğrenciler verilmiştir. Etkinliklerin ilk birkaç dakikası eğlenceli küçük oyunlar oynanmış, öğrencilere yaratıcı düşünmeyi tetikleyen sorular sorulmuş ve etkinlikler süresince öğrencilere rehberlik edilmiştir. Bilgisayar destekli yaratıcı etkinlikleri uygulanan sınıfta akıllı tahta, internet ve 16 adet bilgisayar bulunmaktadır. Bilgisayar destekli yaratıcı etkinlikler kullanılan yazılımlara MEB tarafından sınıflara kurulan akıllı tahtalardan ücretsiz olarak ulaşılabilmektedir. Ayrıca, bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinde materyal olarak yer alan animasyon, eğitsel oyun, interaktif harita, interaktif öğrenme nesneleri gibi yazılımlara her öğrencinin ve eğiticinin erişim imkânı bulunmaktadır. Uygulamaya başlamadan önce, 2013-2014 eğitim öğretim yılı birinci dönemi başında ön testler uygulanmıştır. Öğrencilere yaratıcılık ve yapılacak etkinlikler hakkında genel bilgiler verilmiştir. Uygulama, altı haftalık sürede yapılmıştır. Öğrencilerin yaratıcılıklarını ortaya çıkaran etkinlikler ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Uygulamanın bitiminde ön ölçüm olarak uygulanan veri toplama araçları son ölçüm olarak tekrar uygulanmıştır. Verilerin Analizi Araştırmacı Amerika Georgia Üniversitesi Torrance Merkezi öğretim üyelerinden Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Sözel Formlarının yapısı, uygulanması ve değerlendirilmesi hakkında bir eğitim almış ve uygulayıcı sertifikası almaya hak kazanmıştır. Torrance Yaratıcı Düşünme Testi (TYDT) verileri analiz edilirken yaratıcılık alt boyutlarına ayrı ayrı bakılmıştır. Akıcılık puanı, öğrencilerin verdikleri anlamlı cevapların sayılması ile elde edilmiştir. Esneklik puanı, öğrencilerin verdikleri cevaplar ile ilgili olarak kullandıkları kategorilerin ya da yaklaşımların sayısını göstermektedir. Orijinallik puanı ise, verilen cevapların grup içindeki frekansına bağlı olarak önceden belirlenmiş norm tablolar kullanılarak hesaplanmıştır. TYTD’ye ilişkin puan aralıkları her bir sınıf seviyesine göre oluşturulmuş tablolara bakılarak anlaşılmaktadır. Buna göre test 11. sınıf öğrencilerine uygulandığından 11. sınıf Seviyesindeki Norm Tablosuna (Verbal Form B Grade 11) başvurulmuştur. Bu tabloda, puan aralıkları 0 ile 100 arasında değişmekte ve 50 puan orta değer olarak değerlendirilmektedir. Başarı testi puan aralıkları ise benzer şekilde 1 ile 100 arasında değişmekte ve 50 puan orta değer olarak değerlendirilmektedir. Başarı testinin geçerlik ve güvenirlik çalışmaları gerçekleştirilmiş ve başarı testi hazırlanan cevap anahtarına göre değerlendirilmiştir. Verilerin analizi için Torrance Yaratıcı Düşünme Testi (akıcılık, esneklik ve özgünlük boyutları dikkate alınarak) ve akademik başarı testine ilişkin tüm verilerin © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 27 28 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL normal dağılım gösterip göstermediğine bakılmış ve verilerin normal dağılım gösterdiği anlaşılmıştır. Veri seti normal dağılım gösterdiği ve varyanslar homojen olduğu için verilerin analizinde parametrik testlerin uygulanmasına karar verilmiştir. Verilerin çözümlenmesinde ön testte deney ve kontrol grupları arasında anlamlı farklılık olup olmadığını tespit etmek amacı ile ilişkisiz örneklem t testi kullanılmıştır. Grupların ön test ve son test puanları arasındaki farklılığı ölçmek için de ilişkili örneklem (grup) t testi uygulanmıştır. Gruplar arası son test puanların farklılığına ilişkin ilişkisiz örneklem t testi uygulanmıştır. Bulgular Öğrencilerin Yaratıcı Düşünme Beceri Gelişimlerinin İncelenmesi Öğrencilerin yaratıcı düşünme becerilerinin gelişiminde, yaratıcı coğrafya eğitimi ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı coğrafya eğitimi yaklaşımlarının etkililik düzeyleri incelenmektedir. Tablo 2 Deney grubunun torrance yaratıcı düşünme testi ön test ve son test ortalama puanları arasındaki farklılığa ilişkin t testi sonuçları Akıcılık Esneklik n x s sd t p Ön test 20 50.50 13.794 19 -6.849 .000* Son test 20 67.05 12.198 Ön test 20 30.80 10.294 19 -4.860 .000* Son test 20 42.40 9.034 Ön test 20 40.00 9.570 19 -5.750 .000* Son test 20 54.35 11.240 Ön test 20 40.43 10.290 19 -7.102 .000* Son test 20 54.60 9.861 Özgünlük Ortalama Yaratıcılık *p<.05 Tablo 2 incelendiğinde Deney grubu için, Torrance Yaratıcı Düşünce Testi “akıcılık” puanı son test ortalamasının ( x =67.05) ön test ortalamasından ( x =50.50), “esneklik” puanı son test ortalamasının ( x =42.40) ön test ortalamasından ( x =30.80), “özgünlük” puanı son test ortalamasının ( x =54.35) ön test ortalamasından ( x =40.00), “ortalama yaratıcılık” puanı son test ortalamasının ( x =54.60) ön test ortalamasından ( x =40.43) daha yüksek olduğu görülmektedir. Torrance Yaratıcı Düşünme Testi (TYDT) ön test ve son test ortalama puanları arasındaki farklılığa sırasıyla bakıldığında “akıcılık” (t(19)=-6.849; p<.01),“esneklik (t(19)=-4.860; p<.01), “özgünlük”(t(19)=5.750; © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… 29 p<.01) boyutları içinde ve ortalama yaratıcılık (t(19)=-7.102; p<.01) puanları için son test lehine anlamlı bir farklılık görülmüştür. Bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinlikleri sonucunda, öğrencilerin yaratıcı düşünme becerilerine yönelik akıcılık, esneklik, özgünlük boyutları ile toplam yaratıcılık düzeylerinde gelişme gerçekleşmiştir. Tablo 3 Kontrol grubunun Torrance Yaratıcı Düşünme Testi ön test ve son test ortalama puanları arasındaki farklılığa ilişkin t testi sonuçları Akıcılık Esneklik n x s sd t p Ön test 20 55.40 16.763 19 -6.480 .000* Son test 20 78.80 13.779 Ön test 20 33.05 9.944 19 -6.981 .000* Son test 20 49.80 13.748 Ön test 20 40.50 11.482 19 -7.054 .000* Son test 20 62.55 12.919 Ön test 20 42.98 12.558 19 -7.346 .000* Son test 20 63.72 12.947 Özgünlük Ortalama Yaratıcılık *p<.05 Tablo 3 incelendiğinde Deney grubu için, Torrance Yaratıcı Düşünce Testi “akıcılık” puanı son test ortalamasının ( x =78.80) ön test ortalamasından ( x =55.40), “esneklik” puanı son test ortalamasının ( x =49.80) ön test ortalamasından ( x =33.05), “özgünlük” puanı son test ortalamasının ( x =62.55) ön test ortalamasından ( x =40.50), “ortalama yaratıcılık” puanı son test ortalamasının ( x =63.72) ön test ortalamasından ( x =42.98) daha yüksek olduğu görülmektedir. Torrance Yaratıcı Düşünme Testi (TYDT) ön test ve son test ortalama puanları arasındaki farklılığa sırasıyla bakıldığında “akıcılık” (t(19)= -6.480; p<.01), “esneklik (t(19)=-6.981; p<.01), “özgünlük” (t(19)=7.054; p<.01) boyutları içinde ve ortalama yaratıcılık (t(19)= -7.346; p<.01) puanları için son test lehine anlamlı bir farklılık görülmüştür. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 30 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL Tablo 4 Deney ve kontrol grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi son test ortalama puanlarının karşılaştırılması n x s sd t p Deney 20 67.05 12.198 38 2.856 .000* Kontrol 20 78.80 13.779 Deney 20 42.40 9.034 38 2.012 .000* Kontrol 20 49.80 13.748 Deney 20 54.35 11.240 38 2.142 .000* Kontrol 20 62.55 12.919 Deney 20 54.60 9.861 38 2.505 .000* Kontrol 20 63.72 12.947 Akıcılık Esneklik Özgünlük Ortalama Yaratıcılık *p<.05 Tablo 4 incelendiğinde deney grubu için, Torrance Yaratıcı Düşünce Testi “akıcılık” puanı son test ortalamasının ( x =67.05), “esneklik” puanı son test ortalamasının ( x =42.40), “özgünlük” puanı son test ortalamasının ( x =54.35) ve “ortalama yaratıcılık” puanı son test ortalamasının ( x =54.60) olduğu görülmektedir. Kontrol grubu için ise, “akıcılık” puanı son test ortalamasının ( x =78.80), “esneklik” puanı son test ortalamasının ( x =49.80), “özgünlük” puanı son test ortalamasının ( x =62.55) ve “ortalama yaratıcılık” puanı son test ortalamasının ( x =63.72) olduğu görülmektedir. Torrance Yaratıcı Düşünme Testi (TYDT) “akıcılık” (t(38)=2.856, p<.05), “esneklik” (t(38)=2.012, p<.05), “özgünlük” (t(38)=2.142, p<.05) boyutları içinde ve ortalama yaratıcılık (t(38)=2.505, p<.05) son test puanı için deney ve kontrol grubu arasında sırasıyla anlamlı bir farklılık görülmektedir. Kontrol grubunun “akıcılık”, “esneklik”, “özgünlük” ve “ortalama yaratıcılık” puanı son test ortalamaları deney grubuna göre daha yüksektir. Yaratıcı düşünmenin “akıcılık”, “esneklik”, “özgünlük” boyutlarında ve “ortalama yaratıcılık” puanında son test puanları açısından fark Kontrol grubu lehindedir. Yukarıdaki bulguların ışığında yaratıcı düşünme etkinliklerinin bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerine göre yaratıcılığı daha çok geliştirdiği görülmektedir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… 31 Yaratıcı Düşünme Etkinlikleri ile Bilişim Teknolojileri Destekli Yaratıcı Düşünme Etkinlikleri Doğrultusunda Öğrencilerin Coğrafya Dersi Akademik Başarılarının İncelenmesi Öğrencilerin coğrafya dersi akademik başarıları üzerinde yaratıcı coğrafya eğitimi ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı coğrafya eğitimi yaklaşımlarının etkililik düzeyleri incelenmektedir. Tablo 5 Deney grubu başarı testi ön test ve son test ortalama puanları arasındaki farklılığa ilişkin t testi sonuçları n x s sd t p Ön test 20 48.85 5.461 19 -12.006 .000* Son test 20 70.85 4.987 *p<.05 Tablo 5 incelendiğinde Deney grubu için, başarı testi ön test ortalaması x =48.85 ve son test ortalaması x =70.85’dir. Aritmetik ortalamalara bakıldığında son test ortalamasının ( x =70.85) ön test ortalamasından ( x =48.85) daha yüksek olduğu görülmektedir. Deney grubu için, başarı testi ön test ve son test ortalama puanları arasındaki farklılığa bakıldığında anlamlı bir farklılık görülmektedir (t(19)= -12.006; p<.05). Tablo 6 Kontrol grubu başarı testi ön test ve son test ortalama puanları arasındaki farklılığa ilişkin t testi sonuçları n x s sd t p Ön test 20 48.95 5.356 19 -17.464 .000* Son test 20 77.05 5.652 *p<.05 Tablo 6 incelendiğinde Kontrol grubu için, başarı testi ön test ortalaması x =48.95 ve son test ortalaması x =77.05’dir. Aritmetik ortalamalara bakıldığında son test ortalamasının ( x =77.05) ön test ortalamasından ( x =48.95) daha yüksek olduğu görülmektedir. Kontrol grubu için, başarı testi ön test ve son test ortalama puanları © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 32 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL arasındaki farklılığa bakıldığında anlamlı bir farklılık görülmektedir (t(19)= -17.464; p<.05). Tablo 7 Deney ve kontrol grupları arasında başarı testi son test ortalama puanlarının karşılaştırılması n x s sd t p Deney 20 70.85 4.987 38 3.679 .000* Kontrol 20 77.05 5.652 *p<.05 Tablo 7 incelendiğinde başarı testi son test puanı için, deney ve kontrol grubu arasında anlamlı bir farklılık görülmektedir (t(38)= 3.679, p<.05). Kontrol grubunun “başarı testi” puanı son test ortalaması ( x =77.05), deney grubuna ( x =70.85) göre daha yüksektir. Başarı testi son test puanları açısından fark Kontrol grubu lehindedir. Yukarıdaki bulguların ışığında yaratıcı düşünme etkinliklerinin bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerine göre akademik başarıyı daha çok geliştirdiği görülmektedir. Sonuç ve Tartışma Yaratıcı düşünme becerisi, bir temel fikri ve ürünü değiştirme, birleştirme, yeniden farklı ortamlarda kullanma ya da tamamen kendi düşüncelerinden yola çıkarak yeni ve farklı ürünler ve bilgiler üretme, olaylara farklı bakabilme, küçük çaplı da olsa bazı buluşlar yapabilmeyi kapsamaktadır. Coğrafya dersinde yaratıcı düşünme becerisi geliştirilebilmekte ve sınıf ortamında “yaratıcı öğretim” ve “yaratıcı öğrenme” süreçleri hayata geçirilebilmektedir. Bilişim teknolojileri bu yaratıcı süreçlere çeşitli şekillerde katkıda bulunabilmekte, öğrencilere bilgiye ulaşma ve onu değiştirme imkânı vermekte, yaptıkları ile ilgili anında dönüt sağlamaktadır. Bu şekilde öğrencilerin yenilikçi ve yaratıcı düşünmeleri teşvik edilmiş olmaktadır. Yaratıcı düşünme etkinliklerinin ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin öğrencilerin yaratıcı düşünmelerine ve akademik başarılarına etkisinin araştırıldığı bu araştırmada, öğrencilerin yaratıcılık gelişimleri ile akademik başarı düzeylerindeki değişim ayrı ayrı incelenmiştir. Yaratıcılık puanlarına yönelik bulgular incelendiğinde, iki farklı sonuca ulaşılmaktadır. Öncelikle, öğrencilerin yaratıcı düşünme puanlarındaki değişim gözlemlendiğinde, hem deney grubunda hem de kontrol grubunda olumlu yönde ilerleme olduğu görülmektedir. Deney grubuna sunulan bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin yanı sıra kontrol grubuna sunulan yaratıcı düşünme etkinlikleri de öğrencilerin yaratıcı düşünmelerine katkı sağlamakta, yaratıcı düşünme © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… düzeylerini arttırmaktadır. Araştırma amacı doğrultusunda, deney ve kontrol grubu arasında gerçekleştirilen karşılaştırma sonucunda, kontrol grubuna sunulan yaratıcı düşünme etkinliklerinin deney grubuna sunulan bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerine göre öğrencilerin yaratıcı düşünmelerine daha çok katkı sağladığı anlaşılmaktadır. Söz konusu bulgular, yaratıcılığın, yaratıcı düşünme temelli eğitim etkinlikleri ile geliştirilebileceğini göstermekle birlikte, bilişim teknolojilerinin bu sürece katkı yapabileceğine de dikkat çekmektedir. Yaratıcılığın, yaratıcı düşünmeyi geliştirdiği düşünülen tekniklerin işe koşulduğu yaratıcı öğretim ile geliştirilebileceği (Kaptan & Kuşakçı, 2002; Laius & Rannikmae, 2005; Özcan, 2009; Yaman & Yalçın, 2004) göz önünde bulundurulduğunda, birey ve toplum için belirgin faydaları olan yaratıcılık potansiyelinin, yaratıcı öğretim ile körelmekten kurtulabileceği düşünülmektedir. Araştırmada, bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin yaratıcılık potansiyelini geliştirilebileceği anlaşılmaktadır. Öğrencilerde var olan yaratıcı düşünme becerilerini ortaya çıkarma ve bunları destekleme noktasında eğitimcilerin teknolojiden faydalanabilecekleri (Liu, 1998; Loveless,2008; Ma, 2008; Ma, 2009; Özcan, 2009) düşünüldüğünde, teknoloji destekli öğrenme ortamların yaratıcı düşünme gibi üst düzey düşünme becerilerinin ortaya çıkmasını destekleyici alternatif ortamlar yaratabileceği söylenebilir. Araştırmanın ikinci alt amacı öğrencilerin yaratıcı coğrafya öğretimi ve bilişim teknolojileri destekli yaratıcı coğrafya öğretimi sonucunda akademik başarılarındaki farklılık düzeyleri incelenmiştir. Bulgular incelendiğinde, hem yaratıcı düşünme etkinliklerinin hem de bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerinin coğrafya dersi akademik başarıları üzerinde olumlu yönde gelişmeye katkı sağladığı görülmektedir. Bu gelişmeye yönelik düzeylerin deney grubu ve kontrol grubuna göre farklılaşmaları incelendiğinde; kontrol grubuna sunulan yaratıcı düşünme etkinliklerinin, deney grubuna sunulan bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerine göre öğrencilerin coğrafya akademik başarılarını daha çok arttırdığı anlaşılmaktadır. Yaratıcılığı geliştirmek için uygulanan etkinliklerin (Ayverdi, 2012; Chiang ve Tang, 1999; Demirci, 2007; Güngör, 2006; Karataş & Özcan; 2010) akademik başarı üzerinde olumlu etkisi bulunmaktadır. Yaratıcılık kişilerin farklı yaklaşımlarla, işlevselliği olan farklı ve özgün fikirler ortaya koymalarını gerektirmektedir. İşlevsel, farklı ve özgün fikirlerin kişilerin akademik başarılarına da olumlu bir yansıma oluşturması bu çalışma sonrasında yapılabilen önemli bir değerlendirmedir. Eğitim alanında teknolojiden, fikirleri sunma, başkalarıyla iletişim kurma ve öğretim amaçlı ürünler hazırlama aşamalarında bir araç olarak faydalanılabilineceği (Liu, 1998; Loveless, 2008; Ma, 2008; Ma, 2009) ve öğrencilerde var olan yaratıcı düşünme becerilerini ortaya çıkarma ve bunları destekleme noktasında eğitimcilerin teknolojiden faydalanabilecekleri (Karataş & Özcan, 2010) yadsınamaz bir gerçektir. Yapılan araştırmada da bilişim teknolojileriyle zenginleştirilmiş etkinliklerin öğrencilerin yaratıcılıklarını geliştirdiği söylenebilmektedir. Ancak, yaratıcı düşünme © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 33 34 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL etkinliklerinin bilişim teknolojileri destekli yaratıcı düşünme etkinliklerine göre yaratıcılığı daha çok geliştirdiği görülmektedir. Bu durum öğrencilerdeki yaratıcılık düzeylerinin; devinimsel hareketlerde bulundukları, sanal değil gerçek sınıf oyunları oynadıkları, yaratıcı drama çalışmalarına katıldıkları, beyin fırtınası, görüş geliştirme, altı şapkalı düşünme tekniği gibi grup çalışmasını içeren tekniklerin kullanıldığı “yaratıcı düşünme etkinliklerine” bağlı olarak daha olumlu yönde değişim göstermesine bağlanabilir. Gerçekleştirilen yaratıcı düşünme etkinliklerinin, öğrencilerin yaratıcı becerilerini daha iyi kullanmalarını sağlayacak fırsatlar sunduğu düşünülmektedir. Öğrencilerin yaratıcı düşünme etkinliklerinde gerçekleştirdikleri yaratıcı yazma çalışmaları, sanatsal boyutu olan çalışmalar, sesli yazma çalışmaları, resimler ve fotoğraflarla ilgili çalışmalar, materyalleri kesip yapıştırarak, üzerine yazılar yazarak farklı materyaller tasarladıkları, deney yaptıkları çalışmalar yaratıcı düşünme becerisinin gelişmesine daha çok katkı sağlamıştır. Öğrenciler yaratıcı düşünme etkinlikleri uygulandığında, bilişim teknoloji destekli yaratıcı etkinliklere göre daha yaratıcı ve özgün çalışmalar yapmışlar; bu durum yaratıcılık düzeylerinin diğerine göre daha çok artmasına neden olmuştur. Reel yasam faaliyetleri ve dolayısıyla reel eğitim faaliyetleri bireylerin yaratıcılık ve akademik başarı düzeylerine yönelik daha fazla destekleyici özelliklere sahiptir. Sanal yani bilişim teknolojileri destekli içerikler, ilgiyi ve öğrenme odağını farklı yönlere çekebilmekte, bunun yanında yaparak, yaşayarak öğrenmeyi tam anlamı ile gerçekleştirememesi yeterlik düzeyinin önünde engel olarak yansıyabilmektedir. Öneriler Öğrencilerde var olan yaratıcı düşünme becerilerini ortaya çıkarma ve bunları destekleme noktasında yaratıcı düşünme yeteneğinin sadece görsel sanatlarla ilgili olmadığının bilinmesi, yaratıcı düşünmeyi geliştirmeye yönelik etkinliklerin öğretim programlarına dâhil edilmesi ve uygulanması gerektiği düşünülmektedir. Öğrencilerin yeni nesil teknolojilerin imkânlarını kullanarak özgün çalışmalar ortaya koyabilmeleri, yaratıcı düşünme becerilerini geliştirebilmeleri ve aktif öğrenen bireyler olabilmeleri için sınıf içinde yaratıcı düşünme etkinleri uygulanabilmektedir. Bu etkinliklerin sınıfta uygulanmasıyla, coğrafya dersi ezbere yönelten bir ders olmaktan çıkarak öğrencilerin akıcı, esnek ve özgün fikirler üretmelerini sağlayabilmektedir. Yaratıcı düşünme etkinlikleri tasarlanırken, yaratıcı düşünme becerisini geliştirdiği bilinen scamper, altı şapkalı düşünme tekniği, görüş geliştirme gibi teknikler, çevirim içi ve işbirlikçi şekilde kullanılabilen web araçları ile bilişim teknolojileri destekli olarak kullanılabilir. Bu bağlamda, öğretim programları öğrenci etkinliğine dayanan, aktif katılıma önem veren bir içerikle yeniden yapılandırılabilir. Konu ile ilgili yapılacak olan ileriki araştırmalarda, yaratıcı düşünmeyi geliştirmek için hazırlanan etkinliklerin akademik başarı ve yaratıcı düşünme üzerindeki etkisini belirlemeye yönelik diğer öğretim kademelerinde karşılaştırmalı, deneysel ve boylamsal çalışmalar yapılması önemli sonuçlara ulaştırabilir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… Kaynakça Aslan, A. E. (2001). Torrance yaratıcı düşünce testi’nin Türkçe versiyonu. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 14, 19-40. Aydın, F. (2011). Ortaöğretim coğrafya dersinin düşünme becerileri açısından değerlendirilmesi. Doğu Coğrafya Dergisi, 25,161-182. Ayverdi, L. (2012). İlköğretim 8. sınıf fen ve teknoloji dersinde bilimsel yaratıcılık etkinlik uygulamaları: “hücre bölünmesi ve kalıtım” ünitesi örneği (Yayımlanmamış Y. Lisans Tezi). Balıkesir Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Balıkesir. Bredo, E. (1999). Reconstructing educational psychology. In Murphy, P. (Ed), Learners, learning and assessment. London: Paul Chapman. Chiang, S. H. & Tang, V. (1999). An experimental study on a v-map teaching strategy of developing scientific creativity. Chinese Journal of Science Education, 7(4), 367-392. Craft, A. (2006). Fostering creativity with wisdom. Cambridge Journal of Education, 36, 337–350. Craft, A. (2011). Creativity and Education Futures: Learning in a Digital Age. Stokeon-Trent: Trentham. Cremin, T., Barnes, J., & Scoffham, S. (2009). Creative teaching for tomorrow: Fostering a creative state of mind. Deal: Future Creative. Demirci, C. (2007). Fen bilgisi öğretiminde yaratıcılığın erişi ve tutuma etkisi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 32, 65-75. Duan, C., Hu, W., Jia, X., Wu, B., Yi, X., Kauffman, J. C., & Meyer, W. (2013). Increasing students’ scientific creativity: “learn to think” intervention program. The Journal of Creative Behavior, 47, 3-21. Fautley, M. & Savage, J.(2007). Creativity in the secondary education. Birmingham, UK, University of Central England. British Library Cataloguing in Publication Data 5. Birmingham, UK, University of Central England. Güngör, G. (2006). Coğrafya öğretiminde yaratıcı düşünme teknikleri kullanımının öğrenci başarısına etkisi (Yayımlanmamış Y. Lisans Tezi). Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Kaptan, F. & Kuşakcı, F. (2002). Fen öğretiminde beyin fırtınası tekniğinin öğrenci yaratıcılığına etkisi. V. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi.1, 197-202, Ankara, ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi. Karataş, S. & Özcan, S. (2010). Yaratıcı düşünme etkinliklerinin öğrencilerin yaratıcı düşünmelerine ve proje geliştirmelerine etkisi, Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 11(1), 225-243. Kaufman, J. C. & Beghetto, R. A. (2010). Beyond big and little: The four c model of creativity. Review of General Psychology, 13, 1–12. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 35 36 Remzi Y. KINCAL, Yunus Emre AVCU, & Osman Y. KARTAL Kaufman, J. C. & Sternberg, R. J. (Eds.). (2010). The Cambridge handbook of creativity (48-49). Cambridge University Press. Laius, A. & Rannikmae, M. (2005). The influence of stl teaching on students’ creativity. Cresils Contributions of Research to Enhancing Students’ Interest in Learning Science, Esera 2005, Barcelona. Layard, R. & Dunn, J. (2009) A good childhood. London: Penguin. Liu, M. (1998) The effect of hypermedia authoring on elementary school students’ creative thinking, Journal of Educational Computing Research, 9, 7-51. Loveless, A. M. (2008). Creative learning and new technology? a provocation paper. In J. Sefton-Green (Ed.), Creative Learning (pp. 61-72). London: Creative Partnerships. Ma, A. W. W. (2008). Computer supported collaborative learning and social creativity: a case study of fashion design. Journal of Information, Technology and Organizations, 3, 17-39. Ma, A. W. W. (2009). Computer supported collaborative learning and higher order thinking skills: a case study of textile studies. Interdisciplinary Journal of ELearning and Learning Objects, 5, 145-167. MEB. (2011). Talim ve terbiye kurulu başkanlığı coğrafya dersi (9, 10, 11 ve 12. sınıflar) öğretim program. Ankara. NACCCE (National Advisory Committee for Creative and Cultural Education) (1999) All our futures: creativity, culture and education. London: DfEE. Osho, R. (2005). Yaratıcılık içindeki güçleri serbest kılmak. (Çev: S. Mıhladız), İstanbul: Ovvo Basım ve yayın, 113-139. Özcan, S. (2009). Yaratıcı düşünme etkinliklerinin öğrencilerin yaratıcı düşünmelerine ve proje geliştirmelerine etkisi (Yayımlanmamış Y. Lisans Tezi). Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Özerbaş, M. A.(2011). Yaratıcı düşünme öğrenme ortamının akademik başarı ve bilgilerin kalıcılığına etkisi. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 3, 675-705. Perkins, D. (2010). Making learning whole. San Francisco, CA: Jossey-Bass. Piirto, J. (2011). Creativity for 21st century skills how to embed creativity into the curriculum. Rotterdam, Boston, Taipei: Sense Publishers Plucker, J. A. & Dow, G. T. (2010). Attitude change as the precursor to creativity enhancement. In R. Beghetto & J. Kaufman (Eds.), Creativity in the classroom (362-379). New York: Cambridge University Press. Renshaw, S. (2011). Creative thinking and geographical investigation. Teaching Geography, 36, 2,64-66. Robinson, K. (2010). Bring on the learning revolution. <http://www.ted.com/talks/lang/eng/sir_ken_robinson_bring_on_the_revolution.ht ml> (06.05.2013) © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin… Runco, M. A. (2007). Creativity: theories and themes: research, development, and practice. Amsterdam, London: Elsevier Academic Press. Schoen, L. & Fusarelli, L. D. (2008). Innovation, NCLB, and the fear factor. Educational Policy, 22, 181–203. Scoffman, S. (2013). Teaching geography creatively. Oxon: Routledge. Simonton, D. K. (2004). Creativity in science: Change, logic, genius, and zeitgeist. New York: Cambridge University Press. Starko, A.J. (2010). Creativity in the classroom schools of curious delight (4th Edition). New York: Taylor & Francis. Sternberg, R. J. (1999). Handbook of creativity. Cambridge: Cambridge University Press. Üstündağ, T. (2009). Yaratıcılığa yolculuk. Ankara: Pegem A Akademi, 1-94. Yaman, S. & Yalçın, N. (2004). Fen bilgisi öğretiminde probleme dayalı öğrenme yaklaşımının yaratıcı düşünme becerisine etkisi. İlköğretim Online. 4(1), 42-52. Yarbrough, N. (2011). Torrance yaratıcı düşünme testi sözel (tydt) puanlama kitapçığı. Torrance Center for Creativity and Talent Development UGA. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 15-37 37 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 9(1), 38-56, Ocak 2016 Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56, January 2016 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.10006 Examining Levels of Mathematics Teaching Anxiety of Pre-service Teachers Enver TATAR * Yılmaz ZENGİN ** Türkan Berrin KAĞIZMANLI *** Received: 16 April 2014 Accepted: 19 September 2015 ABSTRACT: This research was conducted in order to determine the levels of mathematics teaching anxiety of preservice mathematics teachers. Survey design was used in the research. The sample of the research was composed of 475 pre-service mathematics teachers who study in the education faculty in a state university in Turkey. A personal information form and a mathematics teaching anxiety scale were used as a data collection tools in the research. The scale comprises 4 sub-dimensions: teaching anxiety caused by content knowledge, teaching anxiety caused by selfconfidence, teaching anxiety caused by attitude towards teaching mathematics and teaching anxiety caused by teaching knowledge. As a result of the research, it was determined that the levels of mathematics teaching anxiety of pre-service teachers are below the average score value. Accordingly, it was detected that there was a difference among the levels of mathematics teaching anxiety of pre-service teachers in terms of teaching anxiety caused by content knowledge sub-dimension and their general anxiety according to elementary undergraduate program and secondary undergraduate program. Moreover, it was observed that there was a difference according to class levels among the mathematics teaching anxiety of pre-service mathematics teachers’ mathematics teaching anxiety in terms of the sub-dimension of teaching knowledge. Lastly, it was determined that the anxiety of mathematics teaching of pre-service teachers did not differ in terms of gender. Keywords: mathematics teaching anxiety, mathematics teaching, anxiety, pre-service mathematics teachers Extended Abstract Purpose and Significance: Anxiety of students ranks first among the most important problems that are experienced in the field of mathematics (Baloğlu, 2001). Dreger and Aiken (1957) defined the mathematics anxiety as a syndrome of the emotional reactions that are shown towards arithmetic and mathematics. This anxiety is connected with a number of problems and concerns of students in learning mathematics (Ma & Xu, 2004). According to Gresham (2010) mathematics anxiety is described as both an emotional feature and a cognitive feature in the nature of the individuals who experience learning problems. The reasons for mathematics anxiety are classified in three different groups, namely as situational, personalistic and personal reasons (Byrd, 1982). It is observed that the situational reasons cause the anxiety resulting from the structure of mathematics and the methods used in teaching of mathematics; the personalistic reasons are the ones that are about the psychological and emotional * Corresponding Author: Assoc. Prof. Dr., Atatürk University, Erzurum, Turkey, [email protected] Res. Assist. Dr., Dicle University, Diyarbakır, Turkey, [email protected] *** Assist. Prof. Dr., Giresun University, Giresun, Turkey, [email protected] ** Citation Information Tatar, E., Zengin, Y., & Kağızmanlı, T. B. (2016). Öğretmen adaylarının matematik öğretmeye yönelik kaygı düzeylerinin incelenmesi. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi [Journal of Theoretical Educational Science], 9(1), 38-56. Copyright © 2016 by AKU ISSN: 1308-1659 Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye … characters of students; and the personal reasons are the factors such as gender, age, ethnic origin, study field, academic class and socioeconomic level (Baloğlu, 2001; Peker, 2006). In view of these reasons, mathematics anxiety and mathematics teaching anxiety constitute another point that is researched by the educators. Mathematics teaching anxiety is defined as the feeling of stress and anxiety that is experienced by teachers in the teaching of mathematical concepts, theorems, formulas or problem solving (Peker, 2006). In the conducted researches, it is observed that the expectations about effectively using mathematics are increasing day by day as a result of the fact that mathematics is seen in every field of our lives. Many educators, who raise teachers, believe that still the main objective of the mathematics curriculums, which are prepared for the pre-service teachers, is to maintain a positive attitude towards mathematics (Battista, 1986). Brady and Bowd (2005) emphasized that the mathematics teaching, which is taken by pre-service teachers, does not prepare them to trust themselves while teaching a concept, and this condition turns into a potential that may repeat itself in their students. However, the obtained results show that the teachers are not trained enough on mathematics anxiety and mathematics teaching anxiety. This research was conducted in order to determine the mathematics teaching anxiety levels of pre-service mathematics teachers. Method: Survey design, which is among quantitative approaches, was used in the research (McMillan & Schumacher, 2010). The sample of the research was composed of 475 pre-service mathematics teachers. A personal information form and a mathematics teaching anxiety scale (Peker, 2006), which was composed of “teaching anxiety caused by content knowledge”, “teaching anxiety caused by self-confidence”, “teaching anxiety caused by attitude towards teaching mathematics” and “teaching anxiety caused by teaching knowledge” sub-dimensions, were used in the research. The basic descriptive statistics, independent sample t-test, ANOVA, Mann-Whitney U test and KruskalWallis test were used in the analysis of data. Results and Recommendations: The findings obtained in the research were studied as the distribution of teaching anxiety caused by content knowledge of pre-service teachers, their teaching anxiety caused by self-confidence, their teaching anxiety caused by attitude towards teaching mathematics, their teaching anxiety caused by teaching knowledge and their general mathematics teaching anxiety scores and the distribution of these scores in terms of undergraduate program, class levels and gender. In view of the research, it was determined that the levels of mathematics teaching anxiety of preservice teachers are below the average. Accordingly, it was detected that there was a difference among the levels of mathematics teaching anxiety of pre-service teachers in terms of teaching anxiety caused by content knowledge sub-dimension and their general teaching anxiety according to elementary undergraduate program and secondary undergraduate program. Moreover, it was observed that there was a difference according to class levels among the mathematics teaching anxiety of both pre-service © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 39 40 Enver TATAR, Yılmaz ZENGİN & Türkan Berrin KAĞIZMANLI elementary mathematics teachers and pre-service secondary mathematics teachers’ mathematics teaching anxiety in terms of the sub-dimension of teaching anxiety caused by teaching knowledge. Lastly, it was determined that the mathematics teaching anxiety of pre-service teachers did not differ in terms of gender. According to the findings obtained in the research it is considered that the teaching applications of pre-service teachers can be increased in the undergraduate period and hence their teaching anxiety can be reduced. Furthermore, a suggestion can be made on researching the reasons for teaching anxiety in more detail in the qualitative researches that will be conducted henceforth. Correlational researches can be made by working with large samples in different universities. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye … 41 Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye Yönelik Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi Enver TATAR * Yılmaz ZENGİN ** Türkan Berrin KAĞIZMANLI *** Makale Gönderme Tarihi: 16 Nisan 2014 Makale Kabul Tarihi: 19 Eylül 2015 ÖZ: Bu araştırma, matematik öğretmeni adaylarının matematik öğretme kaygı düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada nicel araştırma yaklaşımlarından tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırma Türkiye’de bulunan bir üniversitenin eğitim fakültesindeki 475 matematik öğretmeni adayı ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak kişisel bilgi formu ve matematik öğretmeye yönelik kaygı ölçeği kullanılmıştır. Ölçek; alan bilgisi, öz güven, matematiği öğretmeye yönelik tutum ve alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygısı olmak üzere 4 alt boyuttan oluşmuştur. Araştırma sonucunda, öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı düzeylerinin ortalama puan değerinin altında olduğu belirlenmiştir. Öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı düzeylerinde; öğrenim görülen lisans programına göre alan bilgisi alt boyutu ve genel kaygıları açısından fark olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygılarında alan eğitimi bilgisi alt boyutu açısından sınıf düzeyine göre fark olduğu görülmüştür. Son olarak öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygılarının cinsiyete göre farklılık göstermediği belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: matematik öğretme kaygısı, matematik öğretimi, kaygı, matematik öğretmeni adayı Giriş Matematik alanında yaşanan en önemli problemlerin başında öğrencilerin yaşadıkları kaygı gelmektedir (Baloğlu, 2001). Matematik kaygısı, öğrencinin matematik problemlerini çözmesi beklendiğinde ya da gerektiğinde mantık dışı duygusal tepkileri göstermesi ile oluşmaktadır (Aydın, 2011) ve son yıllarda dikkat çeken yaygın tutum ve duygusal faktörlerden biri olarak kabul edilmektedir (Baloğlu & Koçak, 2006). Dreger ve Aiken (1957), matematik kaygısını; aritmetik ve matematiğe karşı gösterilen duygusal tepkilerin bir sendromu olarak tanımlamıştır. Bu kaygı öğrencilerin matematik öğrenmelerindeki bir dizi problem ve endişe ile ilişkilidir (Ma & Xu, 2004). Matematik kaygısını, öğrenme problemleri yaşayan bireylerin bir özelliği olarak tanımlayan Gresham (2010), bu kaygının eğitimin her aşamasında sıklıkla karşılaşılan bir durum olduğunu belirtmiştir. Ayrıca öğrencilerde matematiksel öğrenmenin gerçekleşmesi için matematik kaygısını anlamanın ve tanımlamanın; bu kaygıyı önlemek veya azaltmak adına önemli bir adım olduğunu vurgulamıştır. Matematik dersine karşı kaygı duyulduğunda derse olan ilgi ve başarının azaldığı, matematik kaygısının öğrencilerin başarılarında büyük bir rol oynadığı ortaya konmuştur (Satake & Amato, 1995; Sherman & Wither, 2003; Zakaria & Nordin, 2008). Matematik kaygısının sebepleri; durumsal, kişiliksel ve kişisel sebepler olmak üzere üç farklı şekilde sınıflandırılmaktadır (Byrd, 1982). Durumsal sebeplerin matematiğin yapısından ve matematik eğitiminde kullanılan yöntemlerden oluşan kaygı nedeni olduğu, kişiliksel sebeplerin öğrencinin psikolojik ve duygusal karakterlerini konu edinen sebepler olduğu ve kişisel sebeplerin ise cinsiyet, yaş, etnik köken, * Sorumlu Yazar: Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, Erzurum, Türkiye, [email protected] Arş. Gör. Dr., Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, Türkiye, [email protected] *** Yrd. Doç. Dr., Giresun Üniversitesi, Giresun, Türkiye, [email protected] ** © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 42 Enver TATAR, Yılmaz ZENGİN & Türkan Berrin KAĞIZMANLI akademik sınıf, sosyo-ekonomik düzey gibi etkenler olduğu görülmektedir (Baloğlu, 2001; Peker, 2006). Bu sebepler ışığında matematik kaygısı ile birlikte matematik öğretme kaygısı eğitimcilerin araştırdığı bir diğer konudur. Araştırmalar, matematik öğretmenlerinin matematik kaygısı taşıdıklarını ve bu kaygıyı bilinçli veya bilinçaltı yollarla öğrencilerine transfer ettiklerini göstermektedir (Baloğlu, 2001). Matematik kaygı düzeyi yüksek olan öğretmenler daha çok geleneksel yöntemleri kullanmakta ve kavramların öğretimi yerine temel becerilerin öğretimi üzerine odaklanmaktadırlar (Gresham, 2010). Matematik öğretme kaygısı; öğretmenlerin matematiksel kavram, teorem, formül veya problem çözme öğretiminde yaşadıkları gerginlik ve kaygı duygusu olarak tanımlanmaktadır (Peker, 2006). Hadley ve Dorward (2011), öğretmenlerde yaşanan matematik kaygısının ilköğretim düzeyindeki matematiği öğretme kaygısına dönüştüğünde öğrencilerin matematiği öğrenme kabiliyetlerine olumsuz etki edebileceğini belirtmiştir. Öğrencilerde meydana gelebilecek olumsuz düşünceler onların matematik öğrenmelerinde olumsuz sonuçlar üretebilmektedir (Vinson, 2001). Buna göre öğretmenlerin matematikte olduğu kadar öğretmenlik mesleğinin birçok yönünde de yetkin olması istenmektedir (Peker, 2009a). Öğretmenlerden matematik kaygısının, kendi davranışlarından ve derslerde kullandıkları öğretme yaklaşımlarından kaynaklandığını ve sınıflarda yaşanan kötü deneyimlerin matematik kaygısını olumsuz yönde etkileyebileceğini bilerek öğrenciler yardım istediğinde sakin ve anlayışlı olmaları beklenmektedir (Bekdemir, 2010). Matematik ve matematiksel pedagoji bilgi eksikliği ile matematiğe yönelik olumsuz tutum öğretmen adaylarının öğrenmelerini ve daha sonra kullanacakları etkili matematik öğretim yöntemlerini engelleyebilmektedir (Battista, 1986). Öğretmen adaylarının hem matematik kaygısına hem de öğretme kaygısına sahip oldukları yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur (Bekdemir, 2007; Brown, Westenskow, & MoyerPackenham, 2011; Elmas, 2010; Gresham, 2007; Liu, 2008; Peker, 2009b). Uusimaki ve Nason (2004), ilköğretim öğretmen adaylarının matematik ile ilgili olumsuz inanış ve kaygılarının altında yatan sebepleri araştırmak üzere yaptıkları çalışmada katılımcıların büyük çoğunluğunun matematik kaygılarının ilköğretimde matematik öğrenirken yaşadıkları deneyimlerden kaynaklandığı sonucuna varmışlardır. Tooke ve Lindstrom (1998), ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının matematik öğretim kursu öncesi ve sonrasında matematik kaygılarını incelediği araştırmalarında öğretmen adaylarının matematik kaygılarında bir değişikliğin olmadığını belirlemişlerdir. Gresham (2007), ise öğretmen adayları ile yaptığı çalışmada matematik öğretim kursu öncesi ve sonrasında öğretmen adaylarının matematik kaygılarını araştırmış ve kursun sonunda matematik kaygılarının azaldığını tespit etmiştir. Vinson (2001), farklı matematiksel materyal ve manipülatiflerin kullanılması ile öğretmen adaylarının matematik kaygı düzeylerinin değişimini araştırdığı çalışmasında öğretmen adaylarının kaygı düzeylerinde azalma olduğunu ve öğretmen eğitimi programlarında bu uygulamalara yer verilerek matematik kaygıları hakkında yorum yapılabileceğini belirlemiştir. Jackson (2008), öğretmen eğitimi kursunda ders alan öğretmen adaylarının matematik kaygılarının olup olmadığını ve bu kaygıların onların matematik © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye … öğretmelerini nasıl etkilediğini incelediği araştırmasında, öğretmen adaylarının matematik kaygılarının var olduğunu ve onların öğrenmelerini etkilediğini belirlemiştir. Bekdemir (2010), ilköğretim öğretmen adaylarının matematik kaygılarını incelediği araştırmasında öğretmen adaylarının matematik kaygılarının var olduğunu ve sorunlu sınıf deneyimlerinin matematik kaygıları üzerinde doğrudan etkili olduğunu belirlemiştir. Peker (2008), matematiğin öğretileceği sınıf düzeyi azaldıkça öğretmen adaylarının öğretim kaygılarının arttığını belirlemiştir. Peker (2009b), öğretmen adaylarının öğrenme stillerine göre matematik öğretme kaygıları arasındaki farklılıkları incelediği araştırmasında faklı öğrenme stillerine sahip öğretmen adaylarının matematik öğretimine yönelik kaygılarının değiştiğini belirlemiştir. Peker ve Halat (2009), Webquest ve elektronik tablo ile oluşturulan matematiksel görselleştirme aktivitelerinin ilköğretim öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygıları üzerindeki etkilerini araştırmışlardır. Araştırma sonucunda Webquest aktivitelerinin öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygılarını azaltmada daha etkili olduğu görülmüştür. Elmas (2010), sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretmeye yönelik kaygı düzeylerini ve bu kaygıya neden olan faktörleri incelediği araştırmasında öğretmen adaylarının kaygı düzeylerinin genel olarak ortalamanın altında olduğu ve matematik öğretme kaygısına neden olan faktörlerin matematik kaygısı, staj, öz güven eksikliği, alan bilgisi eksikliği olduğunu tespit etmiştir. Haciomeroglu (2014), ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının matematik kaygıları ve matematik öğretme kaygıları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Öğretmen adaylarının düşük düzeyde matematik kaygı ve öğretme kaygısına sahip olduklarını belirleyerek, matematik kaygısının matematik öğretme kaygısı üzerinde önemli derecede etkisi olduğunu tespit etmiştir. Öğretme kaygısı üzerine yapılan çalışmaların genellikle ilköğretim öğretmen adaylarıyla yapıldığı (Elmas, 2010; Peker, 2009b; Peker, 2009c; Peker, 2015; Peker & Halat, 2009; Peker, Halat, & Mirasyedioğlu, 2010; Ural, 2015) görülmektedir. Bu çalışmalar arasında Elmas (2010), sınıf öğretmeni adaylarının, Peker (2009a), Peker (2009b) ve Peker & Halat (2009), ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının öğretme kaygılarını incelemişlerdir. İlköğretimde yaşanan öğretme kaygısının ilköğretim öğrencilerinin matematik öğrenmelerini etkilediği dikkate alındığında (Hadley & Dorward, 2011) bu durumun ortaöğretimde de olabileceği karşımıza çıkmaktadır. Matematik öğretme kaygısı ile ilgili yapılan araştırmaların az olduğu göz önüne alındığında matematik öğretmeni adaylarının öğretme kaygı düzeylerinin araştırılması önem kazanmaktadır. Buna göre, iki farklı bölümün ele alınması öğretme kaygısının bölümler arasında da değerlendirmesinin yapılmasına imkân sağlaması açısından önemlidir. Çünkü farklı iki lisans programının ve farklı sınıf düzeyindeki öğretmen adaylarının öğretme kaygılarının ne düzeyde olacağı, bölümlerin öğretim programları açısından araştırmacılara katkı sağlayabilir. Öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygılarını ele alan çalışmalarda kaygı düzeyleri alan bilgisinden, öz güvenden, matematiği öğretmeye yönelik tutumdan ve alan eğitiminden kaynaklanan kaygı alt boyutları açısından incelenmiştir (Elmas, 2010). Ayrıca öğretmen adaylarının © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 43 44 Enver TATAR, Yılmaz ZENGİN & Türkan Berrin KAĞIZMANLI matematiği öğretmeye yönelik kaygılarının cinsiyete göre farklılık gösterip göstermediğiyle ilgili çalışmalar yapılmıştır (Elmas, 2010; Peker, Halat, & Mirasyedioğlu, 2010). Elmas (2010), çalışmasında kız öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygı düzeylerinin erkek öğretmen adaylarına göre daha yüksek olduğunu tespit etmiştir. Ancak Peker, Halat ve Mirasyedioğlu (2010) ise araştırmalarında kız ve erkek öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygı düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulmamıştır. Elde edilen bu iki farklı sonuç ışığında ilköğretim ve ortaöğretim öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı düzeylerinde cinsiyete göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğine ilişkin daha geniş bir örneklemle yürütülen bu araştırmada elde edilen sonucun literatüre katkı sağlayabileceği düşünülmektedir. Literatür incelendiğinde matematiğin hayatın her alanında görülmesinin bir sonucu olarak etkin bir şekilde kullanılmasıyla ilgili beklentilerin her geçen gün arttığı görülmektedir. Öğretmen yetiştiren birçok akademisyen, öğretmen adayları için hazırlanan matematik öğretim programlarının başlıca hedefinin, matematiğe yönelik tutumun olumlu olmasını sağlamak olduğuna inanmaktadır (Battista, 1986). Öğretim ortamına rehberlik eden öğretmenlerin lisans eğitimleri sırasında matematiğe yönelik tutumun olumlu yönde gelişmesi ve matematik kaygısı ile matematik öğretme kaygısının azaltılabilmesi için incelemeler yapılması önemlidir. Brady ve Bowd (2005), öğretmen adaylarının almış oldukları matematik eğitiminin, onları herhangi bir kavramı öğretirken kendilerine güven duymaları konusunda hazırlamadığını ve bunun bir döngü şeklinde onların da öğrencilerinde tekrarlayabilecek potansiyele dönüştüğüne vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda geleceğin öğretmenlerinin matematik öğretiminde yaşadıkları kaygı düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca yaşanılan kaygının boyutunun belirlenmesi ve yorumlanmasının matematik öğretiminde var olan bu kaygının giderilmesine yönelik farklı stratejilerin geliştirilmesine katkı sağlayabilmesi bakımından araştırma önem arz etmektedir. Öğretmen adaylarının matematik öğretmeye yönelik kaygılarını belirleme, araştırmanın temel problemini oluşturmaktadır. Bu temel problem ışığında araştırmanın amacı matematik öğretmeni adaylarının matematik öğretme kaygı düzeylerini belirlemektir. Amaç doğrultusunda araştırmanın alt problemleri şu şekildedir: • Matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı düzeyleri nedir? • Matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı düzeyleri öğrenim görülen lisans programına göre farklılaşmakta mıdır? • Matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı düzeyleri sınıf düzeyine göre farklılaşmakta mıdır? • Matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı düzeyleri cinsiyetlerine göre farklılaşmakta mıdır? © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye … Yöntem Araştırma Yöntemi Öğretmen adaylarının matematik öğretmeye yönelik kaygılarını belirlemek ve bu kaygıyı bazı değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğini ortaya koymak için çalışmada tarama yöntemi kullanılmıştır (McMillan & Schumacher, 2010). Araştırma Grubu Araştırma Türkiye’de bulunan bir devlet üniversitesinin eğitim fakültesinde öğrenim gören ilköğretim ve ortaöğretim matematik öğretmeni adayları ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemi ile seçilen 475 matematik öğretmeni adayı ile yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini ilköğretim matematik öğretmenliği programında öğrenim gören ve dört sınıftan oluşan 316 ilköğretim matematik öğretmeni adayı ve ortaöğretim matematik öğretmenliği programında öğrenim gören ve beş sınıftan oluşan 159 ortaöğretim matematik öğretmeni adayı oluşturmuştur. Örneklemde bulunan kız öğrencilerin sayısı 272, erkek öğrencilerin sayısı 203’tür.Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının gönüllü olmaları dikkate alınmıştır. Veri Toplama Aracı Araştırmada matematik öğretmeni adaylarının lisans programı, cinsiyet ve sınıf ile ilgili bilgileri içeren kişisel bilgi formu ve matematiği öğretmeye yönelik kaygı düzeylerini belirlemek için matematik öğretmeye yönelik kaygı ölçeği (Peker, 2006) kullanılmıştır. 23 maddeden oluşan 5’li likert tipi olan ölçeğin 4 alt boyutu vardır. Ölçekte bu alt boyutlar, alan bilgisinden (1-10), öz güvenden (11-16), matematiği öğretmeye yönelik tutumdan (17-20) ve alan eğitimi bilgisinden (21-23) kaynaklanan kaygı olarak verilmiştir. Peker (2006) ölçeğin alt boyutlarındaki faktör yüklerini; alan bilgisinden kaynaklanan kaygı için 0,53 ile 0,86 arasında, öz güvenden kaynaklanan kaygı için 0.57 ile 0.76 arasında, matematiği öğretmeye yönelik tutumdan kaynaklanan kaygı için 0.61 ile 0.70 arasında ve alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan kaygı için 0.68 ile 0.78 arasında olduğunu belirtmiştir. Peker (2006) ölçeğin güvenirlik katsayısını 0.91, her bir alt boyut için hesaplanan güvenirlik katsayısını; alan bilgisinden kaynaklanan kaygı alt boyutu için 0.90, öz güvenden kaynaklanan kaygı alt boyutu için 0.83, matematiği öğretmeye yönelik tutumdan kaynaklanan kaygı alt boyutu için 0.71 ve alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan kaygı alt boyutu için 0.61 olarak hesaplamıştır. Ölçekte toplam puan ve her bir alt boyuttan alınan puanlar ayrı ayrı hesaplanabilmektedir. Matematik öğretmeye yönelik kaygı ölçeğinde yer alan maddelerin genel ortalama puan değeri 69 iken; alan bilgisinden, öz güvenden, matematik öğretmeye yönelik tutumdan ve alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan kaygı alt boyutlarında ise sırasıyla 30, 18, 12 ve 9’dur. Ölçekte öğretmen adaylarının alacağı puanların yüksek olması matematik öğretmeye yönelik kaygılarının yüksek olduğuna işaret etmektedir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 45 Enver TATAR, Yılmaz ZENGİN & Türkan Berrin KAĞIZMANLI 46 Veri Analizi Verilerin analizinde 475 öğretmen adayına ait veri kullanılmıştır. Ölçekteki maddelere verilen yanıtlar; “tamamen katılıyorum”, “katılıyorum”, “kararsızım”, “katılmıyorum”, “hiç katılmıyorum” şeklindedir. Ölçeğe verilen yanıtların olumlu veya olumsuz olmaları dikkate alınarak puanlama yapılmış ve böylece öğretmen adaylarının toplam kaygı puanı oluşmuştur. Ölçekte yer alan 10 tane olumsuz maddede puanlama 5 (tamamen katılıyorum) den 1 (hiç katılmıyorum) e doğru; 13 tane olumlu maddede puanlama 1(tamamen katılıyorum) den 5 (hiç katılmıyorum) e doğru yapılarak bilgisayar ortamına aktarılmıştır. SPSS 16.0 paket programının kullanıldığı veri analizinde uygulanacak testi belirlemek amacıyla öncelikle verilerin normallik analizi yapılmıştır. Analiz yapılırken her bir ölçüme ait örneklem sayısının 29’dan fazla olduğu durumlarda Kolmogorov-Smirnov testi, 29’dan az olduğu durumlarda Shapiro-Wilk testi kullanılmıştır. Elde edilen p değerlerinin .05 ten büyük olması durumunda verilerin normal dağıldığı, küçük olması durumunda verilerin normal dağılmadığı göz önüne alınmıştır (Kalaycı, 2010). Betimsel istatistiklerde aritmetik ortalama, ortanca, tepe değer ve standart sapma değerleri kullanılmıştır. Normallik varsayımlarının sağlandığı ölçümlerin analizinde bağımsız gruplar t testi ve tek yönlü varyans analizi yapılmıştır. Normallik varsayımlarının sağlanmadığı ölçümlerin analizinde ise Mann Whitney U testi ve Kruskal Wallis testi gibi testler kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi olarak α= .05 seçilmiştir. Bulgular Bu bölümde, verilerin analizi sonucu elde edilen bulgular araştırma problemlerine dayalı olarak sıralanmıştır. Matematik Öğretmeni Adaylarının Matematiği Öğretmeye Yönelik Kaygı Puanları Matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı puanlarına ilişkin betimsel istatistik sonuçları Tablo 1’de verilmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye … 47 Tablo 1 Alt Boyutlar Öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı puanları Örneklem Türü n x ss Ortanca Min-Max Tepe Değer Alan bilgisi İlköğretim Matematik Ortaöğretim Matematik 316 159 18.33 19.27 5.48 5.80 19.00 20.00 10.00-42.00 10.00-40.00 20.00 20.00 Öz güven İlköğretim Matematik Ortaöğretim Matematik 316 159 12.91 13.63 3.67 3.51 13.00 13.00 6.00-25.00 6.00-24.00 12.00 13.00 Tutum İlköğretim Matematik Ortaöğretim Matematik 316 159 6.83 7.16 2.18 2.57 7.00 8.00 4.00-18.00 4.00-20.00 8.00 8.00 Alan eğitimi bilgisi İlköğretim Matematik Ortaöğretim Matematik 316 159 5.76 6.10 1.82 2.00 6.00 6.00 3.00-15.00 3.00-15.00 6.00 6.00 İlköğretim Matematik 316 43.85 10.79 45.00 23.00-85.00 46.00 Ortaöğretim Matematik 159 46.18 11.10 46.00 23.00-77.00 46.00 Genel kaygı Tablo 1’e göre ilköğretim matematik öğretmeni adayları (İMÖ) ve ortaöğretim matematik öğretmen adaylarının (OMÖ) matematiği öğretmeye yönelik kaygı ölçeğinin geneline ilişkin puan ortalamaları dikkate alındığında ( x İMÖ = 43.85, x OMÖ = 46.18) öğretmen adaylarının genel kaygılarının düşük olduğu söylenebilir. Ayrıca öğretmen adaylarının alan bilgisinden ( x İMÖ = 18.33, x OMÖ = 19.27), öz güvenden ( x İMÖ = 12.91, x OMÖ = 13.63), matematiği öğretmeye yönelik tutumdan ( x İMÖ = 6.83, x OMÖ = 7.16) ve alan eğitimi bilgisinden ( x İMÖ = 5.76, x OMÖ = 6.10) kaynaklanan öğretme kaygısı boyutlarına ilişkin puan ortalamaları incelendiğinde kaygı düzeylerinin tüm alt boyutlarda da genel olarak düşük olduğu görülmektedir. Matematik Öğretmeni Adaylarının Matematiği Öğretmeye Yönelik Kaygı Puanlarının Öğrenim Görülen Lisans Programına Göre Dağılımı Öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı puanlarının öğrenim görülen lisans programına göre incelenmesine ilişkin Mann Whitney U-testi sonuçları Tablo 2’de sunulmuştur. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Enver TATAR, Yılmaz ZENGİN & Türkan Berrin KAĞIZMANLI 48 Tablo 2 Alt Boyutlar Öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı puanlarının lisans programı türüne göre analizi Lisans Programı n Sıra Ortalaması Sıra Toplamı U p Alan bilgisi İlköğretim Matematik Ortaöğretim Matematik 316 159 228.83 256.22 72311.00 40739.00 22225.00 .040 Öz güven İlköğretim Matematik Ortaöğretim Matematik 316 159 229.69 254.51 72582.50 40467.50 22496.50 .061 Tutum İlköğretim Matematik Ortaöğretim Matematik 316 159 233.41 247.12 73757.50 39292.50 23671.50 .286 Alan eğitimi bilgisi İlköğretim Matematik Ortaöğretim Matematik 316 159 231.08 251.75 73021.50 40028.50 22935.50 .109 İlköğretim Matematik 316 228.56 72224.50 Ortaöğretim Matematik 22138.50 .034 159 256.76 40825.50 Genel kaygı Normallik analizinde sırasıyla alan bilgisi için pilkmat<.05, pomat<.05; öz güven için pilkmat<.05, pomat<.05, tutum için pilkmat<.05, pomat<.05; alan eğitimi bilgisi için pilkmat<.05, pomat<.05; genel kaygı için pilkmat<.05, pomat>.05 bulunmuştur. Tablo 2 incelendiğinde, öğrenim görülen lisans programına göre öğretmen adaylarının öz güvenden (U=22496.50, p>.05), matematiği öğretmeye yönelik tutumdan (U=23671.50, p>.05) ve alan eğitimi bilgisinden (U=22935.50, p>.05) kaynaklanan kaygı puanları arasında anlamlı fark olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte öğrenim görülen lisans programına göre öğretmen adaylarının alan bilgisinden kaynaklanan kaygı (U=22225.00, p<.05) ve matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı (U=22138.50, p<.05) puanları arasında anlamlı fark olduğu belirlenmiştir. Buna göre ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının alan bilgisinden kaynaklanan kaygı ve matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı düzeylerinin ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarına göre daha düşük olduğu söylenebilir. Matematik Öğretmeni Adaylarının Matematiği Öğretmeye Yönelik Kaygı Puanlarının Sınıf Düzeyine Göre Dağılımı İlköğretim matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı puanlarının sınıf düzeyine göre incelemek için normallik analizi yapılmıştır. Analiz sonucunda sadece bazı ölçüm sonuçlarının (psınıf2-alan bilgisi>.05, psınıf3-alanbilgisi>.05, psınıf2-öz güven>.05, psınıf2-genel kaygı>.05, psınıf3-genel kaygı>.05) normal dağılım gösterdiği tespit edilmiştir. Tüm ölçümler normal dağılım göstermediğinden ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygılarının sınıf düzeyine göre incelenmesinde Kruskal Wallis Testi kullanılmış ve test sonuçları Tablo 3’te sunulmuştur. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye … 49 Tablo 3 İlköğretim matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı puanlarının sınıf düzeyine göre analizi Alt Boyutlar Alan bilgisi Öz güven Tutum Alan eğitimi bilgisi Genel kaygı Sınıf n Sıra Ortalama 1. 2. 3. 4. 1. 2. 3. 4. 1. 2. 3. 4. 1. 2. 3. 4. 97 66 76 77 97 66 76 77 97 66 76 77 97 66 76 77 156.89 158.93 151.72 166.84 164.08 152.50 155.97 159.11 152.22 156.80 171.29 155.25 173.91 139.73 139.50 173.93 1. 97 160.52 2. 66 155.04 3. 76 153.62 4. 77 163.73 Sd χ2 p 3 1.100 .777 3 .717 .869 3 2.236 .525 3 11.771 .008 3 .612 .894 Tablo 3’te görüldüğü üzere, ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının alan bilgisinden (χ2(3)= 1.100, p>.05), öz güvenden (χ2(3)= .717, p>.05), matematiği öğretmeye yönelik tutumdan (χ2(3)= 2.236, p>.05) kaynaklanan kaygı ve matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı (χ2(3)= .612, p>.05) puanları arasında sınıf düzeyine göre anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir. Bununla birlikte öğretmen adaylarının alan eğitimi bilgisinden (χ2(3)= 11.771, p<.05) kaynaklanan öğretme kaygı puanları arasında sınıf düzeyine göre anlamlı fark olduğu belirlenmiştir. İlköğretim matematik öğretmeni adaylarının alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygısının sıra ortalamaları dikkate alındığında; 2. ve 3. sınıftaki ilköğretim öğretmen adaylarının, 1. ve 4. sınıftaki öğretmen adaylarına göre alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan kaygılarının daha düşük olduğu ifade edilebilir. Ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı puanlarını sınıf düzeyine göre incelemek için öncelikle normallik analizi yapılmıştır. Analiz sonucunda sadece bazı ölçüm sonuçlarının (psınıf2-alan bilgisi>.05, psınıf3alan bilgisi>.05, psınıf4-alan bilgisi>.05, psınıf5-alan bilgisi>.05, psınıf1-öz güven>.05, psınıf3-öz güven>.05, psınıf5-alan eğitimi>.05) normal dağılım gösterdiği tespit edilmiştir. Tüm ölçümler normal dağılım göstermediğinden ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarının matematiği © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Enver TATAR, Yılmaz ZENGİN & Türkan Berrin KAĞIZMANLI 50 öğretmeye yönelik kaygılarının sınıf düzeyine göre incelenmesinde Kruskal Wallis Testi kullanılmış ve test sonuçları Tablo 4’te sunulmuştur. Tablo 4 Ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı alt boyut puanlarının sınıf düzeyine göre analizi Alt Boyutlar Alan bilgisi Öz güven Tutum Alan eğitimi bilgisi Sınıf n Sıra Ortalama 1. 2. 3. 4. 5. 1. 2. 3. 4. 5. 1. 2. 3. 4. 5. 1. 2. 3. 4. 5. 34 30 40 30 25 34 30 40 30 25 34 30 40 30 25 34 30 40 30 25 74.04 94.50 82.29 68.72 80.58 79.15 77.82 89.81 69.38 80.82 77.19 89.20 82.65 73.83 75.94 61.09 95.93 86.38 74.83 82.60 Sd χ2 p 4 5.476 .242 4 3.548 .471 4 2.350 .672 4 11.394 .022 Tablo 4’e bakıldığında, ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarının alan bilgisinden (χ2(3)= 5.476, p>.05), öz güvenden (χ2(4)= 3.548, p>.05), matematiği öğretmeye yönelik tutumdan (χ2(4)= 2.350, p>.05) kaynaklanan öğretme kaygı puanları arasında sınıf düzeyine göre anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarının alan eğitimi bilgisinden (χ2(4)= 11.394, p<.05) kaynaklanan öğretme kaygı puanları arasında sınıf düzeyine göre anlamlı bir fark olduğu belirlenmiştir. Ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarının alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygısı sıra ortalamaları dikkate alındığında; 1., 4. ve 5. sınıftaki ortaöğretim öğretmen adaylarının, 3. ve 2. sınıftaki öğretmen adaylarına göre alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygılarının daha düşük olduğu ifade edilebilir. Ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı puanlarının sınıf düzeyine göre incelenmesine ilişkin ANOVA testi sonuçları Tablo 5’te sunulmuştur. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye … 51 Tablo 5 Ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı puanlarının sınıf düzeyine göre analizi Varyansın Kaynağı Kareler Toplamı Sd Kareler Ortalaması Gruplararası 698.704 4 174.676 Gruplariçi 18787.007 154 121.994 Toplam 19485.711 158 F 1.432 p .226 Normallik analizi için psınıf1>.05, psınıf2>.05, psınıf3>.05, psınıf4>.05, psınıf5>.05 bulunmuştur. Tablo 5 incelendiğinde, ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı puanlarının sınıf düzeyine göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (F(4-154)=1.432, p>.05). Matematik Öğretmeni Adaylarının Matematiği Öğretmeye Yönelik Kaygı Puanlarının Cinsiyete Göre Dağılımı Öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı alt boyut puanlarında cinsiyetlerine göre incelenmesine ilişkin Mann Whitney U testi sonuçları Tablo 6’da sunulmuştur. Tablo 6 Matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı alt boyut puanlarının cinsiyete göre analizi Alt Boyutlar n Sıra Ortalaması Sıra Toplamı Kız 272 237.67 64647.50 Erkek 203 238.44 48402.50 Kız 272 248.38 67559.50 Erkek 203 224.09 45490.50 Kız 272 238.25 64804.00 Erkek 203 237.67 48246.00 Kız 272 240.22 65340.50 Erkek 203 235.02 47709.50 Cinsiyet Alan bilgisi Öz güven Tutum Alan eğitimi bilgisi U p 27519.50 .952 24784.50 .055 27540.00 .962 27003.50 .673 Normallik analizi için sırasıyla pkız<.05, perkek<.05, pkız<.05, perkek<.05, pkız<.05, perkek<.05, pkız<.05, perkek<.05 bulunmuştur. Tablo 6 incelendiğinde, cinsiyete göre öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygıda alan bilgisinden (U= 27519.50, p>.05), öz güvenden © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Enver TATAR, Yılmaz ZENGİN & Türkan Berrin KAĞIZMANLI 52 (U=24784.50, p>.05), matematiği öğretmeye yönelik tutumdan (U= 27540.00, p>.05) ve alan eğitimi bilgisinden (U= 27003.50, p>.05) kaynaklanan öğretme kaygı puanları arasında anlamlı fark olmadığı belirlenmiştir. Matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı puanları arasında cinsiyetlerine göre incelenmesine ilişkin bağımsız gruplar t testi sonuçları Tablo 7’de sunulmuştur. Tablo 7 Matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı puanlarının cinsiyete göre analizi Cinsiyet n x S Kız 85 44.83 10.89 Erkek 74 44.35 11.03 Sd t p 473 .476 .634 Normallik analizi için pkız>.05, perkek>.05 bulunmuştur. Tablo 7’de görüldüğü üzere, öğretmen adaylarının matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı puanlarının cinsiyete göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (t(473)=.476, p>.05). Sonuç ve Tartışma Bu araştırmada matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygı düzeyleri incelenmiş ve bu kaygının alan bilgisinden, öz güvenden, matematiği öğretmeye yönelik tutumdan ve alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygısı alt boyutları da ayrıntılı olarak betimlenmiştir. Araştırma bulgularına göre, matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı düzeylerinin ortalama puan değerinin altında olduğundan matematiği öğretmeye yönelik genel kaygılarının düşük olduğu belirlenmiştir. Bunun nedenleri arasında matematik öğretmeni adaylarının kendilerini matematik öğretme konusunda her açıdan yeterli görmüş oldukları söylenebilir. Bekdemir (2007), ilköğretim matematik öğretmen adaylarındaki matematik kaygısının nedenlerinin araştırdığı çalışmasında ilköğretim öğretmen adaylarının az veya çok da olsa matematik kaygısına sahip olduklarını tespit etmiştir. Elmas (2010), sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretme kaygılarını incelediği çalışmasında öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygılarının düşük olduğunu ifade etmiştir. Haciomeroglu (2014), ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının matematik kaygıları ve matematik öğretme kaygıları arasındaki ilişkiyi incelediği araştırmasında öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygılarının düşük düzeyde olduğunu belirlemiştir. Bu araştırmanın sonuçları Bekdemir (2007), Elmas (2010) ve Haciomeroglu (2014)’ün sonuçları ile paralellik göstermektedir. Matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygıları alt boyutlar açısından incelendiğinde; alan bilgisinden, öz güvenden, matematiği öğretmeye yönelik tutumdan ve alan eğitimi bilgisinden © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye … kaynaklanan öğretme kaygı düzeylerinin ortalama puan değerinin altında olduğu görülmüştür. Ancak öz güvenden kaynaklanan öğretme kaygı düzeylerinin diğer alt boyutlara göre ortalama puan değerine daha yakın olduğu gözlenmektedir. Araştırmada elde edilen bu sonuç Elmas (2010)’un sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretme kaygılarını incelediği araştırmanın bulgularıyla paralellik göstermektedir. İlköğretim matematik öğretmeni adaylarının öz güvenden, matematiği öğretmeye yönelik tutumdan, alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygı düzeylerinin ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarıyla aynı düzeyde olduğu görülmektedir. Ancak ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının alan bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygısı ve matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı düzeylerinin ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarına göre daha düşük kaygıda olduğu görülmüştür. İlköğretim matematik öğretmeni adaylarının bu alt boyutta düşük kaygıda olması ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarına göre matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı düzeyinde de farkın oluşmasına neden olmuş olabilir. Ayrıca ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının alan bilgisinden, öz güvenden, matematik öğretmeye yönelik tutumdan kaynaklanan öğretme kaygıları ve matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı düzeyleri arasında sınıf düzeyine göre bir fark ortaya çıkmazken, öğretmen adaylarının alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygısında fark olduğu belirlenmiştir. Bu farkın lisans öğretimi boyunca alınan pedagojik derslerden kaynaklandığı şeklinde yorumlanabilir. Ortaöğretim matematik öğretmeni adaylarında ise alan bilgisinden, öz güvenden, matematiği öğretmeye yönelik tutumdan kaynaklanan öğretme kaygıları ve matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı düzeyleri arasında sınıf düzeyine göre bir fark ortaya çıkmazken, öğretmen adaylarının alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygılarında sınıf düzeyine göre fark olduğu belirlenmiştir. Birinci sınıfların öğretme kaygı düzeyinin düşük olmasından kaynaklanan bu farkın öğretmenlik uygulaması ve alan eğitimi gibi derslerle karşılaşılmadığından dolayı ortaya çıktığı şeklinde yorumlanabilir. Matematik öğretmeni adaylarının alan bilgisinden, öz güvenden, matematiği öğretmeye yönelik tutumdan, alan eğitimi bilgisinden kaynaklanan öğretme kaygıları ve matematiği öğretmeye yönelik genel kaygı düzeyleri arasında cinsiyetlerine göre anlamlı bir fark ortaya çıkmamıştır. Elmas (2010) araştırmasında sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretme kaygılarında genel olarak cinsiyete göre anlamlı farklılık ortaya çıkmıştır. Kız öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygı düzeyleri erkek öğretmen adaylarına göre daha yüksek olduğu sonucuna varmıştır. Akgün, Gönen ve Aydın (2007) tarafından yapılan çalışmada da fen bilgisi ve matematik öğretmeni adaylarının kaygı düzeylerinde her iki branştaki kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha kaygılı olduğu belirlenmiştir. Aynı şekilde Eldemir (2006), sınıf öğretmeni adaylarının cinsiyet değişkeni ile matematik kaygı düzeyi arasında anlamlı bir farklılığın bulunduğunu ifade etmiştir. Kız öğretmen adaylarının erkek öğretmen adaylarına göre daha yüksek matematik kaygısı taşıdığını dile getirmiştir. Ancak bu araştırmada cinsiyete göre matematik öğretmeni adaylarının matematiği öğretmeye yönelik kaygılarının farklılık göstermediği ortaya çıkmıştır. Peker ve Halat (2008), sınıf © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 53 54 Enver TATAR, Yılmaz ZENGİN & Türkan Berrin KAĞIZMANLI öğretmeni adaylarının matematik öğretme kaygılarının cinsiyete göre farklılıklarını araştırdığı çalışmada cinsiyetin matematik öğretme kaygısında önemli bir etken olmadığını tespit etmişlerdir. Aynı şekilde Peker, Halat ve Mirasyedioğlu (2010)’da kız ve erkek öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygı düzeylerinin farklılık göstermediğini belirlemişlerdir. Bu araştırmada elde edilen bulgu Peker ve Halat (2008) ve Peker, Halat ve Mirasyedioğlu (2010)’un elde ettikleri sonuçlarla paralellik göstermektedir. Araştırma sonucunda şu önerilerde bulunulabilir; lisans dönemindeki öğretmenlik uygulamaları derslerinin uygulama saatleri arttırılabilir ve böylece öğretmen adaylarının matematik öğretme deneyimlerinin daha fazla olması sağlanabilir. Bu sayede öğretme kaygısına sahip öğretmen adaylarının kaygılarının azalması söz konusu olabilir. Matematiği öğretmeye yönelik kaygıda öğretmen adaylarının genel kaygı düzeylerinin öğrenim görülen lisans programına göre farklılaştığı görüldüğünden bundan sonra yapılacak nitel araştırmalarla ilköğretim ve ortaöğretimde yaşanabilecek öğretme kaygısının nedenleri daha ayrıntılı bir şekilde araştırılması önerilebilir. Ayrıca yapılacak yeni araştırmalarda farklı üniversitelerden örneklemler seçilerek karşılaştırmalar yapılabilir. Kaynakça Akgün, A., Gönen, S., & Aydın, M. (2007). İlköğretim fen ve matematik öğretmenliği öğrencilerinin kaygı düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 6(20), 283-299. Aydın, B. (2011). İlköğretim ikinci kademe düzeyinde matematik kaygısının cinsiyete göre farklılıkları üzerine bir çalışma. Kastamonu Eğitim Dergisi, 19(3), 1029-1036. Baloğlu, M. (2001). Matematik korkusunu yenmek. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 1(1), 59-76. Baloğlu, M., & Koçak, R. (2006). A multivariate investigation of the di mathematics anxiety. Personality and Individual Differences, 40, 1325–1335. Battista, M. T. (1986). The relationship of mathematics anxiety and mathematical knowledge to the learning of mathematical pedagogy by preservice elementary teachers. School Science and Mathematics, 86(1), 10-19. doi: 10.1111/j.19498594.1986.tb11580.x Bekdemir, M. (2007). İlköğretim matematik öğretmen adaylarındaki matematik kaygısının nedenleri ve azaltılması için öneriler (Erzincan Eğitim Fakültesi Örneği). Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 9(2), 131-144. Bekdemir, M. (2010). The pre-service teachers’ mathematics anxiety related to depth of negative experiences in mathematics classroom while they were students. Educational Studies in Mathematics, 75(3), 311–328. doi: 10.1007/s10649-0109260-7 Brady, P., & Bowd, A. (2005). Mathematics anxiety, prior experience and confidence to teach mathematics among pre‐service education students. Teachers and Teaching: Theory and Practice, 11(1), 37-46. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 fferences in Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretmeye … Brown, A. B., Westenskow, A., & Moyer-Packenham, P. S. (2011). Elementary preservice teachers can they experience mathematics teaching anxiety without having mathematics anxiety? IUMPST: The Journal, 5, 1-14. Byrd, P. G. (1982). A descriptive study of mathematics anxiety: its nature and antecedents (Unpublished doctoral dissertation). Indiana University. Dreger, R. M., & Aiken, L. R. (1957). The identification of number anxiety in a college population. Journal of Educational Psychology, 48(6), 344–351. Eldemir, H. H. (2006). Sınıf öğretmeni adaylarının matematik kaygısının bazı psikososyal değişkenler açısından değerlendirilmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas. Elmas, S. H. (2010). Sınıf öğretmeni adaylarının matematik öğretmeye yönelik kaygı düzeyleri ve bu kaygıya neden olan faktörler (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon. Gresham, G. (2007). A study of mathematics anxiety in pre-service teachers. Early Childhood Education Journal, 35(2), 181-188. doi: 10.1007/s10643-007-0174-7 Gresham, G. (2010). A study exploring exceptional education pre-service teachers’ mathematics anxiety. IUMPST: The Journal, 4, 1-14. Haciomeroglu, G. (2014). Elementary pre-service teachers’ mathematics anxiety and mathematics teaching anxiety. International Journal for Mathematics Teaching and Learning,1-10.ISSN: 1473-0111 Hadley, K. M., & Dorward, J. (2011). The relationship among elementary teachers’ mathematics anxiety, mathematics instructional practices, and student mathematics achievement. Journal of Curriculum and Instruction (JoCI), 5(2), 27-44. Jackson, E. (2008). Mathematics anxiety in student teachers. Practitioner Research in Higher Education, 2(1), 36-42. Kalaycı, Ş. (Edt.) (2010). SPSS uygulamalı çok değişkenli istatistik teknikleri (5.Baskı). Ankara: Asil Yayın Dağıtım. Liu, F. (2008). Impact of online discussion on elementary teacher candidates’ anxiety towards teaching mathematics. Education, 128(4), 614-629. Ma, X. & Xu, J. (2004). The causal ordering of mathematics anxiety and mathematics achievement: A longitudinal panel analysis. Journal of Adolescence, 27, 165-179. McMillan, J. H., & Schumacher, S. (2010). Research in education: Evidence-based inquiry (7th ed.). Boston: Pearson. Peker, M. (2006). Matematik öğretimine yönelik kaygı ölçeğinin geliştirilmesi. Eğitim Bilimleri ve Uygulama Dergisi, 5(9), 73-92. Peker, M. (2008). Eğitim Programları ve Öğretmen Adaylarının Matematik Öğretme Kaygısı. VIII. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi, 27-29 Ağustos 2008, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 55 56 Enver TATAR, Yılmaz ZENGİN & Türkan Berrin KAĞIZMANLI Peker, M. (2009a). The use of expanded microteaching for reducing pre-service teachers’ teaching anxiety about mathematics. Scientific Research and Essay, 4(9), 872-880. Peker, M. (2009b). Pre-service teachers’ teaching anxiety about mathematics and their learning styles. Eurasia Journal of Mathematics, Science & Technology Education, 5(4), 335-345. Peker, M. (2009c). The effects of an instruction using problem solving strategies in Mathematics on the teaching anxiety level of the pre-service primary school teachers. The New Educational Review, 19(3-4), 95-114. Peker, M. (2015). The relationship between mathematics teaching anxiety and selfefficacy beliefs toward mathematics teaching. International Conference on Social Sciences and Education Research 29-31 October, Antalya-Turkey. Peker, M., & Halat, E. (2008). The pre-service elementary school teachers’ mathematics teaching anxiety and gender. The European Conference on Educational Research, 10-12 September, Goteborg, Sweden. Peker, M., & Halat, E. (2009). Teaching anxiety and the mathematical representations developed through Web Quest and spreadsheet activities. Journal of Applied Sciences, 9(7), 1301-1308. ISSN: 1812-5654 Peker, M., Halat, E., & Mirasyedioğlu, Ş. (2010). Gender related differences in mathematics teaching anxiety. The Mathematics Educator,12(2), 125-140. Satake, E., & Amato, P. P. (1995). Mathematics anxiety and achievement among Japanese elementary school students. Educational and Psychological Measurement, 55(6), 1000–1007. doi:10.1177/0013164495055006009 Sherman, B. F., & Wither, D. P. (2003). Mathematics anxiety and mathematics achievement. Mathematics Education Research Journal, 15(2), 138-150. Tooke, J., & Lindstrom, L. C. (1998). Effectiveness of a mathematics methods course in reducing math anxiety of preservice elementary teachers. School Science and Mathematics, 98(3), 136-139. Ural, A. (2015). Matematik öz yeterlik algısının matematik öğretmeye yönelik kaygıya etkisi. Kuramsal Eğitim Bilim Dergisi, 8(2), 173-184. Uusimaki, L., & Nason, R. (2004). Causes underlying pre-service teachers’ negative beliefs and anxieties about mathematics. Proceedings of the 28th Conference of the International Group for the Psychology of Mathematics Education, 4, 369-376. Vinson, B. M. (2001). A comparison of preservice teachers’ mathematics anxiety before and after a methods class emphasizing manipulatives. Early Childhood Education Journal, 29(2), 89-94. Zakaria, E., & Nordin, M. N. (2008). The effects of mathematics anxiety on matriculation students as related to motivation and achievement. Eurasia Journal of Mathematics, Science & Technology Education, 4(1), 27-30 © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 38-56 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 9(1), 57-84, Ocak 2016 Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84, January 2016 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.9594 Teachers' Perception and Opinions Regarding the Communication Skills of School Administrators* Soner DOĞAN ** Şahin ÇETİN*** Received: 16 May 2014 Osman KOÇAK **** Accepted: 22 April 2015 ABSTRACT: The aim of this study is to evaluate communication skills of school administrators according to the perceptions and opinions of the branch teachers working in secondary schools. In the study, the explanatory pattern involving the quantitative and qualitative methods was used. Quantitative part of the study was designed in the screening model. The quantitative data was collected from 211 teachers working in the province of Sivas through the "Scale for Communication Skills of School Principals". The qualitative part of the study, however, was conducted in accordance with the case study design. The qualitative data, on the other hand, was obtained from 20 teachers working in the province of X through the semi-structured interview form. Quantitative findings of the study show that the teachers perceive the communication skills of school administrators highly positive whereas they, in general, they find the communication skills of school administrators unsatisfying according to the qualitative findings. In this context, we can say that the qualitative findings do not support the quantitative findings, and accordingly, the school administrators have problems in their communication skills. Keywords: communication, communication skills of school administrators, branch teachers Extended Abstract Purpose and Significance: The most important element that starts the process of communication and determines the structure and nature of the communication is the school principal (Celep, 2000). The school principal, who has the characteristic of human resources manager in a school organization, is also a communication leader. An organization without communication is not possible. Yet, it is also impossible to have a common goal in a school organization without communication, to achieve this goal and to coordinate human resources of the school organization (Karslı, 2006). Thus, having an efficient communication network in schools which is an educational organization is almost a necessity. Analyzing the relevant literature, the studies on the communication skills of school administrators in educational institutions are not rare (Argon & Zafer, 2009; Ärlestig, 2007; Aslanargun & Bozkurt, 2012; Aydoğan & Kaşkaya, 2010; Doğan, Uğurlu, Yıldırım & Karabulut, 2014; Durgun, 2011; Halawah, 2005; Myran, Sanzo & Clayton, 2011; Özan, 2006; Rowicki, 1999; Şimşek & Altınkurt, 2009). As is seen, the * The quantitative findings of this article were taken from the master's thesis of Osman Koçak. Corresponding Author: Assoc. Prof. Dr., Cumhuriyet University, Sivas, Turkey, [email protected] *** Dr., Military Academy, Ankara, Turkey, [email protected] **** Teacher, Ministry of National Education, Sivas, Turkey, [email protected] ** Citation Information Doğan, S., Çetin, Ş., & Koçak, O. (2016). Okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmenlerin algı ve görüşleri. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi [Journal of Theoretical Educational Science], 9(1), 57-84. Copyright © 2016 by AKU ISSN: 1308-1659 58 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK communication skills of school administrators have been, generally, studied with quantitative methods. In this regard, no study in the literature was found to be based on mixed methods in which the perceptions of the branch teachers working in secondary schools on the communication skills of school administrators were evaluated with both qualitative and quantitative methods. Through this different perspective brought to the study, the communication skills of school administrators were evaluated both at the level of teachers' perceptions through the "Scale for Communication Skills of School Principals" and as based on the opinions of teachers with open-ended questions, more reliable conclusions were reached on the subject by comparing the quantitative and qualitative findings. The study, in this respect, differs from other studies conducted on the communication skills of school administrators and gains importance for bringing a new perspective to the literature. Within this scope, the aim of the study is to evaluate the communication skills of school administrators according to the perceptions and opinions of the branch teachers working in secondary schools. Methods: In the study, the explanatory pattern which includes the quantitative and qualitative methods was used. Quantitative part of the study was designed in the screening model. The quantitative data was collected from 211 teachers working in the province of Sivas through the "Scale for Communication Skills of School Principals". In the analysis of the quantitative data, the standard deviation and arithmetic mean values were used. The qualitative part of the study, however, was conducted in accordance with the case study design. The qualitative data, on the other hand, was obtained from 20 teachers working in the province of X through the semi-structured interview form. In the analysis of qualitative data, the content and descriptive analyses were used. Result: In the study, when evaluated by considering the scale for communication skills of school administrators and the point range sub-dimensions of which is encoded according to the options (SKPA), it has been observed that teachers perceive the dimension of empathic thinking, knowledge transfer and positive attitudes at "I totally agree" level, the dimension of unbiasedness and planning at "I agree" level and the scale for communication skills of school administrators at "I totally agree" level in total. In addition, it has been found that the average of the teachers' perception on the communication skills of school administrators varies within the range of ( x = 4.21) and ( x = 4.40) according to their seniority, branch and gender variables. In the qualitative findings of the study, the responses obtained from the open-ended questions posed to teachers were examined following their categorization as "satisfying", "partially satisfying" and "unsatisfying". Accordingly, the teachers evaluated the communication skills of school administrators, in general, "satisfying" at a rate of 35%, their empathic thinking skills "satisfying" at a rate of 30%, their transfer of knowledge skills "satisfying" at a rate of 45% and their unbiasedness skills "satisfying" at a rate of 40%. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… Discussion and Conclusions: However, the fact that the total score obtained from the scale for the communication skills of school administrators is at the level of "I totally agree" shows that the teachers perceive the communication skills of school administrators highly "satisfying" in total. Some consequences supporting this finding has also been found in the literature (Çelik, 2008; Çelik, 2013; Çetinkaya, 2011; Çetinkaya, 2012; Fidan, 2013; Lal, 2012; Önsal, 2012; Şahin, 2007; Sevinç, 2013; Şimsek, 2003; Şimşek & Altınkurt, 2009). The teachers' perceptions on the communication skills of school administrators were found at "I totally agree" level in all variables. However, in the relevant literature, some research findings which do not overlap with this result has also been found (Bektaş, 2010; Cesur, 2009; Çalışgan, 2006; Çelik, 2008; Çetinkaya, 2012; Sevinç, 2013; Şimşek & Altınkurt, 2009; Tek, 2008). While no qualitative study on the communication skills of school administrators was encountered in the literature, within the quantitative studies on this subject, only the studies conducted by Gürsun (2007) and Durgun (2011) were found to have findings in support of qualitative results of this study. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 59 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK 60 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin Öğretmenlerin Algı ve Görüşleri * Soner DOĞAN ** Şahin ÇETİN*** Makale Gönderme Tarihi: 16 Mayıs 2014 Osman KOÇAK **** Makale Kabul Tarihi: 22 Nisan 2015 ÖZ: Bu araştırmanın amacı, okul yöneticilerinin iletişim becerilerini ortaokullarda görev yapan branş öğretmenlerinin algılarına ve görüşlerine göre değerlendirmektir. Araştırmada, nicel ve nitel yöntemleri içerisine alan açıklayıcı (explanatory) desen kullanılmıştır. Araştırmanın nicel bölümü tarama modelinde desenlenmiştir. Nicel veriler, X ilinde görev yapan 211 öğretmenden, “Okul müdürlerinin İletişim Becerileri ölçeği” aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmanın nitel bölümü ise durum çalışması desenine uygun olarak yürütülmüştür. Veriler, nicel bölümde kullanılan ölçeğin içeriğine uygun olarak hazırlanan 5 adet açık uçlu sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla X ilinde görev yapan 20 öğretmenden yüz yüze yapılan görüşmelerle elde edilmiştir. Araştırmanın nicel bulguları öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iletişim becerilerini yüksek düzeyde olumlu algıladıklarını; nitel bulgular ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iletişim becerilerini genel olarak yeterli bulmadıklarını göstermektedir. Bu bağlamda nitel bulguların nicel bulguları desteklemediği buna bağlı olarak okul yöneticilerinin iletişim becerilerinde sorunlar olduğu söylenebilir. Nitel ve nicel bulgular arasındaki farklılıklar ise nicel ve nitel araştırma yöntemlerinin farklı paradigmalara sahip olmasına bağlanabilir. Anahtar kelimeler: iletişim, okul yöneticilerinin iletişim becerileri, branş öğretmenleri Giriş İletişim, tüm varlıklar için çok önemli bir faaliyettir (Şen, 2006) ve toplumsal yaşam iletişim üzerine kuruludur. Çünkü iletişim aracılığıyla insan diğerlerini anlamak ve kendini anlatmak durumundadır (Doğuş, 2011). İletişim kavramı, pek çok kişi tarafından çok farklı yönleri ve boyutlarıyla önemsenip ele alındığı için çok farklı şekillerde yorumlanmıştır (Ergin, 2012). Sayers, Bingaman, Graham ve Wheeler (1993)’e göre iletişim, çeşitli amaçlara varmak için sözcüklerin ve diğer simgelerin kullanılmasıdır. Başaran (2000) ise, iletişimin farklı bir yönüne vurgu yapmış ve genel anlamıyla iletişimi, “insanların birbirlerini yanıtlama çabalarını içeren bir etkileşim süreci” şeklinde tanımlamıştır. Nitekim Cüceloğlu (1997) da iletişimin bu yönüne vurgu yapmış ve iletişimi iki birim arasında gerçekleşen birbirleriyle ilişkili mesaj alışverişi şeklinde ifade etmiştir. Benzer şekilde Şişman (2003), Ergin (1998), Gürgen (1997), Tutar ve Yılmaz (2008) iletişimin bilgi aktarımı ve paylaşımı yönüne vurgu yapmış ve iletişimi insanların duygularını, düşüncelerini ve bilgilerini tek yönlü veya çift yönlü; yazılı, sözlü ve sözsüz olarak aktarması ve paylaşması süreci şeklinde belirtmişlerdir. İnsan, iletişim içinde olan sosyal bir varlıktır (Dökmen, 2005) ve iletişim, insan yaşamındaki bütün faaliyetlerle ilgilidir. Bundan dolayı da iletişim, yaşamın her yerinde ve her zaman vardır (Zıllıoğlu, 2003). İnsanlar, iletişim vasıtasıyla duygularını, düşüncelerini ve fikirlerini paylaşırlar (Köleşoğlu, 2009). Zaten iletişimin temelinde, bireyin diğer bireylerle bağlantı kurma yoluyla kendisini anlatması vardır (Adair, 2004). İnsanlar arasında etkileşimin artması insanların birbirlerine karşı olan duygularını da * Araştırmanın nicel verileri Osman Koçak’ın yüksek lisans tezinden alınmıştır. Corresponding Author: Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas, Türkiye, [email protected] *** Dr., Kara Harp Okulu, Ankara, Türkiye, [email protected] **** Öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı, Sivas, Türkiye, [email protected] ** © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… olumlu yönde etkilemektedir (Schein, 1976). Bu tanımlamalar ve açıklamalar doğrultusunda değerlendirildiğinde iletişimin birey, örgüt ve toplum açısından vazgeçilmez bir araç olduğu anlaşılmaktadır. Örgütsel anlamda dünyadaki gelişim ve yenilikleri okuyup anlayabilmek kaliteli personel ve örgütsel iletişim becerilerini gerekli kılmaktadır (Demir, 2005). Bu bağlamda örgütün işleyişini sağlamak, örgütün amaçlarını gerçekleştirebilmek ve örgüt içerisindeki çalışanlar arasında yüksek dayanışma ortamı oluşturmak için etkili bir örgütsel iletişim şarttır (Aydın, 2010). Eğitim örgütleri ise farklı motivasyona, programa, yaşam biçimlerine, iletişim yapılarına sahip farklı insanlardan oluşmaktadır (Korkmaz, 1995). Bir eğitim örgütü olan okullarda, hedeflenen amaçlara ulaşılmasında, verimin arttırılmasında en büyük etkenlerden biri de, insanlarla etkili iletişim kurabilen, iletişim becerilerine sahip yöneticilerin olmasıdır (Durukan, 2003). Okul yöneticisi okulun amaçlarını yerine getirebilmek için okuldaki tüm işgörenleri örgütleyen, emirler veren, çalışmaları yönlendirip koordine eden ve denetleyen kişidir. Okul yöneticisi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim politikaları ve amaçları doğrultusunda okulunu en iyi şekilde yönetmeyi amaçlar (Gürsel, 1997). Bu bağlamda bir okulda iletişim sürecini başlatan, iletişimin yapısını ve niteliğini belirleyen en önemli öğe okul müdürüdür (Celep, 2000). Okul örgütünün insan kaynakları yöneticisi konumunda olan okul müdürü, aynı zamanda bir iletişim lideridir. İletişimin olmadığı bir örgüt olamaz. Yine iletişim olmadan okul örgütünde ortak bir amacın olması ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi ve okul örgütünün insan kaynaklarının eşgüdümleşmesi imkânsızdır (Karslı, 2006). Bu sebeple bir eğitim örgütü olan okullarda etkili bir iletişim ağının olması adeta bir zorunluluktur. Bursalıoğlu (2010), bir eğitim örgütü olan okuldaki demokratik yönetim anlayışı ile iletişim arasında doğru bir orantı olduğunu ifade etmektedir. Bir okulda hedeflenen amaçlara etkili bir şekilde ulaşılabilmesi ve okulda demokratik bir iklimin oluşması için yönetici-öğretmen, öğretmen-yönetici iletişimi yani çift yönlü iletişim gereklidir (Celep, 2000). Okuldaki etkili iletişimin niteliği, okul yöneticisinin öğretmenler ve öğrencilerle kurduğu güçlü iletişim alanının büyüklüğüne işaret eder (Marzano, Waters, & Mcnulty, 2005). Bu kapsamda okulun etkili ve verimli çalışabilmesi konusunda öğretmenler ve yöneticiler arasında kurulan iletişimin riskten uzak ve şeffaf olması gerekir (Rafferty, 2003) çünkü lider özelliklerine sahip okul yöneticilerinin aynı zamanda iletişim yeteneklerinin de üst düzeyde olması beklenir (Neves ve Lens, 2005). İlgili alan yazın incelendiğinde eğitim kurumlarında okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin çalışmalara rastlanmaktadır (Argon & Zafer, 2009; Ärlestig, 2007; Aslanargun & Bozkurt, 2012; Aydoğan & Kaşkaya, 2010; Doğan, Uğurlu, Yıldırım, & Karabulut, 2014; Durgun, 2011; Halawah, 2005; Myran, Sanzo, & Clayton, 2011; Özan, 2006; Rowicki, 1999; Şimşek &Altınkurt, 2009). Bu çalışmalarda okul yöneticilerinin iletişim becerileri genel olarak nicel yöntemlerle incelenmiştir. Bu bağlamda alan yazında ortaokullarda görev yapan branş öğretmenlerinin okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algılarının hem nitel hem de nicel yöntem ile birlikte değerlendirildiği karma yönteme dayalı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Araştırmaya © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 61 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK 62 getirilen bu farklı bakış açısı ile okul yöneticilerinin iletişim becerileri hem “Okul müdürlerinin İletişim Becerileri Ölçeği” aracılığıyla öğretmen algıları hem de açık uçlu sorularla öğretmen görüşlerine dayalı olarak değerlendirilmiş, nicel ve nitel bulgular karşılaştırılarak konu hakkında daha güvenilir sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırma bu bakımdan okul yöneticilerinin iletişim becerileri konusunda yapılan diğer araştırmalardan farklılaşmakta alan yazına yeni bir bakış açısı kazandırmasıyla önem arz etmektedir. Bu kapsamda araştırmanın amacı okul yöneticilerinin iletişim becerilerinin ortaokullarda görev yapan branş öğretmenlerinin algılarına ve görüşlerine göre değerlendirilmesidir. Yöntem Araştırma Modeli Araştırma nicel ve nitel yöntemlerin birlikte kullanıldığı açıklayıcı (explanatory) desende yapılandırılmıştır. Açıklayıcı desende önce nicel veriler toplanır, sonra bu verileri yorumlamak için nitel araştırmaya gidilir (Fraenkel & Wallen, 2006; Akt., Sönmez & Ceylanpınar, 2011). İki araştırma yönteminin birlikte kullanılmasıyla konu ile ilgili daha kapsamlı ve derinlemesine bilgi edinilmesi, araştırma sonucunda daha güvenilir ve sağlıklı çıkarımlarda bulunulması amaçlanmaktadır. Nicel araştırma modeli. Araştırmanın nicel bölümü tarama modeline göre desenlenmiştir. Karasar’a (2011) göre tarama modeli, geçmişte ya da halen var olan bir durumu var olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımıdır. Araştırmaya konu olan olay, birey ya da nesne, kendi koşulları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır. Onları, herhangi bir şekilde değiştirme, etkileme çabası gösterilmez. Bu kapsamda araştırmada ortaokullarda görev yapan branş öğretmenlerinin algılarına göre okul yöneticilerinin sosyal iletişim becerileri incelenmiştir. Nitel araştırma modeli. Çalışmanın nitel bölümünde durum deseni kullanılmıştır. Nitel durum çalışmasının amacı belirli bir duruma ilişkin sonuçlar ortaya koymak iken en temel özelliği bir ya da birkaç durumun katılımcı gözlemleri, derinlemesine görüşmeler yoluyla doküman toplama ile elde edilen ve analiz edilen verilerin derinliğine ve boylamsal olarak incelenmesini içerir (Yıldırım ve Şimşek, 2011). Bu kapsamda katılımcıların, okul yöneticilerinin sosyal iletişim becerilerine ilişkin görüşleri açık uçlu sorular aracılığıyla irdelenmiştir. Çalışma Grubu Nicel yöntemde kullanılan çalışma grubu. Araştırmanın nicel bölümünde evreni 2012-2013 eğitim-öğretim yılında X il merkezinde bulunan ortaokullarda görev yapan Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler ve İngilizce branşlarında toplam 531 öğretmen oluşturmaktadır. Araştırma sonucundan daha sağlıklı sonuçlar elde edebilmek amacıyla öğretmen sayısı birbirine en yakın olan söz konusu beş branş araştırmanın evreni olarak belirlenmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… 63 Araştırmanın örneklemi ise, olasılık temelli örnekleme yöntemlerinden olan seçkisiz örnekleme yöntemiyle belirlenmiştir. Seçkisiz örnekleme yöntemi, örneklemin istatistiksel hesaplamalarla evreni temsil edebilecek büyüklüğe sahip ve tamamen rastgele seçilmesidir (Şimşek ve Yıldırım, 2006). Araştırma örnekleminin hesaplanmasında aşağıdaki formül kullanılmıştır (Yazıcıoğlu ve Erdoğan, 2004). n= N ⋅ t² ⋅ p ⋅ q (N-1 ) ⋅ d² + t² ⋅ p ⋅ q ⇒ n= 531 ⋅ (1.96)² ⋅ (0.5) ⋅ (0.5) 530 ⋅ (0.05) + (1.96)² ⋅ (0.5) ⋅ (05) n = 224 olarak hesaplanmıştır. Yapılan hesaplamalara göre araştırmanın örneklemini X Merkez ilçedeki ortaokullarda Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler ve İngilizce branşlarında görev yapan 224 branş öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmanın uygulama kısmında kullanılan istatistiksel metotların varsayımlarından olan normallik varsayımının sağlanması için normal dağılımın dışına çıkan uç değerlere sahip 13 öğretmene ait veriler çalışmadan çıkarılmış ve söz konusu istatistiksel analizlerde 211 öğretmene ait veriler kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini oluşturan öğretmenlere ilişkin kişisel bilgilere Tablo 1’de yer verilmiştir. Tablo 1 Araştırmaya katılan öğretmenlere ilişkin kişisel bilgiler Değişkenler Cinsiyet Branş Mesleki Kıdem Toplam Kategoriler f % Erkek 106 50.2 Kadın 105 49.8 Türkçe 57 27.0 Matematik 45 21.3 Fen ve Teknoloji 39 18.5 Sosyal Bilgiler 30 14.2 İngilizce 40 19.0 1-5 Yıl 24 11.4 6-10 Yıl 86 40.8 11-15 Yıl 61 28.9 16 Yıl ve Üstü 40 19.0 211 100 Tablo 1’de görüldüğü üzere çalışmaya katılan öğretmenler, cinsiyete göre değerlendirildiğinde %50.2’sinin erkek, %49.8’inin kadın olduğu; branşlarına göre değerlendirildiğinde %27’sinin Türkçe, %21.3’ünün Matematik, %18.5’inin Fen ve Teknoloji, % 14.2’sinin Sosyal Bilgiler ve %19.0’unun da İngilizce branşlarında olduğu; mesleki kıdeme göre değerlendirildiğinde %11.4’ünün 1-5 yıl, %40.8’inin 6-10 © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK 64 yıl, %28.9’unun 11-15 yıl ve %19’unun da 16 yıl ve üstü kıdeme sahip olduğu görülmüştür. Nitel yöntemde kullanılan çalışma grubu. Araştırmanın nitel bölümünde amaçlı örnekleme yöntemlerinden maksimum çeşitlilik örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Maksimum çeşitlilik örneklemesi; göreli olarak küçük bir örneklem oluşturarak bu örneklemde çalışılan probleme taraf olabilecek bireylerin çeşitliliğini maksimum derecede yansıtmaktır (Yıldırım & Şimşek, 2011). Bu bağlamda araştırmada, okul yöneticilerinin iletişim becerilerine taraf olan öğretmenler örnekleme alınmıştır. Buna göre örnekleme alınacak katılımcılar belirlenirken branş, cinsiyet ve mesleki kıdem kriterleri dikkate alınmıştır. Branş dağılımına göre 5 branştan, her bir branştan 4 öğretmen olmak üzere; cinsiyet dağılımına göre 10 erkek 10 kadın öğretmen olmak üzere; mesleki kıdem dağılımına göre 6’sı 1-7 yıl kıdeme sahip, 7’si 8-15 yıl kıdeme sahip ve 5’i 15 ve üstü kıdeme sahip olmak üzere toplam 20 öğretmen örnekleme alınmıştır. Aynı zamanda katılımcılar belirlenirken görüşme yapmayı kabul etme ve katılmaya istekli olma durumu da göz önünde bulundurulmuştur. Veri Toplama Araçları Nicel veri toplama araçları. Araştırmanın nicel bölümünde araştırmada veri toplama aracı olarak kullanılan anketin ilk bölümünde ortaokullarda görev yapan branş öğretmenlerinin demografik özelliklerini incelemek amacıyla Kişisel Bilgi Formu; ikinci bölümünde, Şimşek (2003) tarafından geliştirilen “Okul Müdürlerinin İletişim Becerileri” adlı ölçek kullanılmıştır. Şimşek’in (2003) geliştirdiği ölçek 36 madde ve 17 boyuttan oluşmaktadır. Ancak, söz konusu ölçekte bazı boyutlar sadece bir maddeden oluşmaktadır. Bu bağlamda ilgili literatürde yer alan ve bir faktör en az iki maddeden oluşmalıdır (Büyüköztürk, 2010; Durmuş, Yurtkoru & Çinko, 2011) şeklinde oluşan genel görüşe dayanılarak ölçeğin yeniden yapılandırılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu doğrultuda ölçeği geliştiren araştırmacının izni alınmış ve ölçek Sivas il merkezindeki ortaokullarda görev yapan ve uygun örnekleme yöntemiyle seçilen 150 branş öğretmenine yeniden uygulanmıştır. Uygulama sonucunda elde edilen verilerin faktör analizi için uygunluğu Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı ve Bartlett Sphericity testi ile test edilmiştir. KMO değerinin genellikle .60’dan yüksek çıkması beklenir. Ayrıca Bartlett Sphericity testinin de .05 anlamlılık düzeyine göre anlamlı olması gerekmektedir. Yapılan testler sonucunda Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) = .941 ve Bartlett Sphericity = 4574.93; p=.000 olarak hesaplanmıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda verilere faktör analizini uygulanmıştır. Faktör analizinde özdeğeri 1 ya da 1’den daha büyük olan faktörler önemli faktörler olarak kabul edilmektedir. Alanyazın incelendiğinde faktör örüntüsünün oluşturulmasında maddelerin faktör yüklerinin alt noktası. 30. ile .40 arasında alınabileceği ifade edilmektedir (Büyüköztürk, 2010). Bu araştırmada maddelerin faktör yükü alt kesme noktası .40 kabul edilmiştir. Faktör analizi sonuçlarına göre faktör yük değeri .40’ın altında olan 10, 26 ve 30’uncu maddeler © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… 65 sırasıyla çıkarılmış ve her madde çıkarımından sonra yapılan faktör analizine göre özdeğeri 1’ den büyük olan beş boyutlu bir faktör yapısı ortaya çıkmıştır. Bu beş faktör madde içerikleri doğrultusunda adlandırılmıştır. Yapılan faktör analizi sonucunda maddelere ait faktör yük değerleri, faktörlerin açıkladığı varyans ve Cronbach Alpha iç güvenirlik katsayıları Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2 Okul müdürlerinin iletişim becerileri ölçeği faktör analizi sonuçları Faktör Adı Empatik Düşünme Bilgi Aktarımı Önyargı Planlama Olumlu Tutumlar Madde No Faktör Yük Değeri 1 9 15 25 27 28 29 31 33 34 35 36 13 16 17 18 19 20 32 2 3 .590 .627 .567 .539 .655 .648 .651 .528 .684 .676 .528 .535 .523 .479 .733 .582 .588 .646 .658 .578 .583 8 .470 11 12 14 21 22 23 24 4 5 6 7 .632 .736 .823 .642 .586 .711 .631 .443 .510 .596 .736 Açıklanan Toplam Varyans = 61.35 Faktörün Açıklayıcılığı (%) Güvenirlik Katsayısı (Cronbach’s Alpha) 20.02 .933 12.39 .887 11.01 .733 10.58 .837 7.35 .816 Kaiser Meyer Olkin (KMO) = .941 Bartlett Sphericity Testi Ki Kare = 4574.93 sd = 528 p = .000 © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 66 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK Tablo 2 incelendiğinde “Empatik Düşünme” faktörü ölçeğe ilişkin toplam varyansın %20.02’sini, “Bilgi Aktarımı” faktörü %12.39’unu, “Önyargı” faktörü %11.01’ini, “Planlama” faktörü %10.58’ini ve “Olumlu Tutumlar” faktörü de %7.35’ini açıklamaktadır. Bu beş faktör ise toplam varyansın %61.35’ini açıklamaktadır. Sosyal bilimlerde açıklanan varyansın %40 ile %60 arasında olması ideal kabul edilmektedir (Büyüköztürk, 2010). Faktörlerin iç güvenirliğinin hesaplanmasında iç tutarlılık katsayısına bakılmıştır. Bu değerler “Empatik Düşünme” faktörü için .933, “Bilgi Aktarımı” faktörü için .887, “Önyargı” faktörü için .733, “Planlama” faktörü için .837 ve “Olumlu Tutumlar” faktörü için de .816 olarak hesaplanmıştır. Ölçeğin bütün olarak güvenirlik katsayısı ise .961 olarak hesaplanmıştır. Sosyal bilimlerde bir ölçeğin güvenilir olması için ölçek .70’in üzerinde bir katsayıya sahip olması gerekmektedir (Büyüköztürk, 2010). Bu nedenle ölçeğin güvenilir olduğu söylenebilir. Nitel veri toplama araçları. Araştırmanın soruları hazırlanırken “Okul Müdürlerinin İletişim Becerileri” ölçeğinin alt boyutları dikkate alınmıştır. Ölçek boyutları kapsamında hazırlanan açık uçlu sorular öncelikle araştırmanın çalışma grubunda olmayan iki öğretmene yöneltilmiş, elde edilen sonuçlara göre soruların açık ve anlaşılır olduğu görülmüştür. Ayrıca sorular nitel araştırmalar konusunda uzman bir öğretim üyesi tarafından incelemeye tabi tutulmuş ve son olarak bir Türkçe öğretmeni tarafından gözden geçirilmiştir. Veri toplama sürecinde katılımcılara açık uçlu sorular yöneltilerek araştırma sürecinde beklenmeyen veya planlanmayan cevapların alınması sağlanmış, böylece konu hakkında daha geniş ve ayrıntılı bilgiye sahip olunmuştur (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün ve Demirel 2012). Bu kapsamda araştırmada katılımcılara yöneltilen sorular şunlardır: i) Yöneticinizin iletişim becerilerini genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? ii) Yöneticinizin empatik düşünme becerilerine ilişkin görüşleriniz nelerdir? (empatik düşünme boyutu) iii) Yöneticinizin bilgi aktarımı becerilerine ilişkin görüşleriniz nelerdir? (bilgi aktarımı boyutu). iv) Yöneticinizin planlama becerilerine ilişkin görüşleriniz nelerdir? (planlama boyutu) v) Yöneticinizin iletişimde önyargılı olmama becerisine ilişkin görüşleriniz nelerdir? (önyargı boyutu). “Olumlu tutumlar” boyutu diğer boyutların içeriğinde değerlendirilerek bu boyut için ayrı bir soru hazırlanmamıştır. Araştırma kapsamında elde edilen sorular 20 katılımcıya yöneltilmiştir. Araştırmaya ilişkin veriler Ocak 2014- Mart 2014 tarihleri arasında belirlenen katılımcılarla yapılan konu odaklı görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Konu odaklı görüşmeler kişilerin yaşamlarından ziyade bir program, konu ya da süreç üzerine odaklanmış görüşmelerdir. Görüşmeler hakkında katılımcılara bilgi verilmiş daha sonra katılımcılardan randevu alınmış ve tam randevu saatinde okullara gidilerek sessiz bir ortamda görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerde katılımcıların onayı ile ses kayıt cihazı kullanılarak 420 dakikalık ses kaydı elde edilmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… Verilerin Analizi Nicel verilerin analizi. Öğretmenlerin demografik özelliklerine ilişkin yapılan analizlerde frekans ve yüzde değerlerine; okul müdürlerinin iletişim becerilerine ilişkin olarak, seçeneklere göre kodlanan puan aralığı dağılımı ve bazı değişkenlere göre genel dağılım hesaplanırken, aritmetik ortalama ve standart sapma değerlerine yer verilmiştir. Veriler SPSS 18. paket programında analiz edilmiştir. Nitel verilerin analizi. Araştırma sürecinde katılımcılarla yüz yüze gerçekleştirilen tüm görüşmeler, ses kayıt cihazıyla, katılımcıların onayı alınarak kaydedilmiştir. Bu kapsamda katılımcılar ile 420 dakikalık görüşme yapılmıştır. Görüşmelerden sonra kaydedilen veriler ham veri olarak Microsoft Word yazı işleme programıyla metne dönüştürülmüştür. Veriler kodlanmadan önce iki araştırmacı tarafından verilerin dökümü olan transkriptler satır satır okunmuştur. Görüşme verilerinin yorumlanması sürecinde betimsel analiz, içerik analizi ve sürekli karşılaştırma tekniği kullanılmıştır. İçerik analizi, yazılı ve sözlü materyallerin sistemli bir analizidir. İçerik analizi, bir söylemi anlamada ve yorumlamada, öznel etkenlerden kurtularak toplanan verileri açıklayabilecek kavramlara ve ilişkilere ulaşma amacı taşımaktadır (Bilgin, 2006; Yıldırım & Şimşek, 2011). Betimsel analizde toplanan veriler üzerinde hiçbir işlem yapmadan onların okuyucuya olduğu gibi sunulması savunulur. Burada araştırmacının yorumlayarak verileri olduğundan farklı bir biçimde göstermesi engellenmektedir. Verilerin olduğu gibi, açık, anlaşılır şekilde sunulması tarafsızlığın sağlanması için de gerekli olabilir (Sönmez & Alacapınar, 2011). Sürekli karşılaştırma analizinde ise veriler önceden düzenlenmiş kategorilere göre analiz edilmez. Önce veriler elde edilir, sonra onlar kategorize edilir. Bu araştırma yönteminde verilerin sürekli karşılaştırılması söz konusudur. Benzerlik, benzer anlam içeren özellikler kalmadığı zaman yeni kategoriler oluşturulmalı ve veriler o kategorilere yerleştirilmelidir (Strauss & Corbin, 1990; Strauss & Corbin, 1998: Akt. Sönmez & Ceylanpınar, 2011). Bu amaçla veriler dört aşamada analiz edilmiştir: (1) verilerin kodlanması, (2) temaların bulunması, (3) kodların ve temaların düzenlenmesi, (4) bulguların tanımlanması ve yorumlanması. Tekrardan kaçınmak açısından aynı içerikli cevaplara tabloda bir defalığına yer verilmiştir. Araştırmacı tarafından elde edilen verilerin içeriği irdelendiğinde elde edilen sonuçların “yeterli, kısmen yeterli, yetersiz” olmak üzere üç kategoride ele alınmasının uygun olduğu görülmüştür. Tavşancıl ve Aslan’a göre (2001) kategorileştirme türlerinden değerlendirici kategoriler iyi-kötü, doğru-haksız vb. tarzda sınıflandırılabilir. Araştırmada bu nedenle yeterli, kısmen yeterli ve yetersiz şeklinde değerlendirici kategoriler kullanılmıştır. Katılımcılara (K1, K2, K3…….K20) şeklinde rumuzlar verilmiştir. Nitel araştırmada geçerlik ve güvenirlik. Nitel araştırma yaklaşımının benimsendiği bu araştırmada geçerlik ve güvenirlik kavramları yerine inandırıcılık, aktarılabilirlik, tutarlılık ve teyit edilebilirlik kavramlarının kullanılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Geçerlik ve güvenirlik kavramları nicel araştırmalara özgü kavramlar niteliğinde olup, nitel araştırmaların temel ilkeleri ve temel paradigması ile © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 67 68 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK çelişmektedir (Mills, 2003). Bu kapsamda araştırmada inandırıcılığı sağlamak için öncelikle araştırmanın uygulama sürecinde tüm görüşmeler ses kayıt cihazıyla kayıt altına alınmıştır. Araştırmacı, araştırmanın tüm aşamalarında mümkün olduğunca objektif olmaya dikkat etmiştir. Aktarılabilirlik konusunda araştırmacıların okuyuculara, uygulama ve içerikteki benzerliklere karar vermesi için yeterli detayları vermesi gerekmektedir. Bu nedenle çalışmanın yöntem bölümünde; araştırmanın yapıldığı yer, zaman ve içerik ile ilgili açıklayıcı bir şekilde bilgi verilmiştir. Araştırmanın tutarlılığını artırmak için çalışmada elde edilen bulguların tamamı yorum ve genelleme yapılmadan doğrudan okuyucuya sunulmuştur. Araştırmanın teyit edilebilirliğini sağlamak için verilerin nasıl toplandığı, verilerin nasıl kaydedildiği ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Ayrıca araştırma sürecinde elde edilen tüm veriler, araştırmacının kendisi dışında, başka bir araştırmacı tarafından değerlendirip, ayrı ayrı kodlanmış ve tüm kodlamalar arasında genel anlamda görüş birliği sağlanmıştır. İki araştırmacının birbirinden bağımsız olarak kullandıkları kodların tutarlığı “Görüş Birliği” ya da “Görüş Ayrılığı” şeklinde işaretlemeler yapılarak belirlenmiştir. Araştırmada tüm kodlamalar güvenilirlik hesaplaması için; Miles ve Huberman’ın (1994) önerdiği güvenirlik formülü [Güvenirlik= Görüş Birliği / (Görüş Birliği + Görüş Ayrılığı)] kullanılmıştır. Her bir sorun için yapılan güvenirlik hesaplamasında % 90 ile % 92 arasında bir sonuca ulaşılmıştır. Bulgular Nicel Bölümden Elde Edilen Bulgular ve Yorumlar Bu bölümde, ilk olarak öğretmenlerin motivasyon algılarına ilişkin olarak aritmetik ortalama, standart sapma ve seçeneklere göre kodlanan puan aralığı (SKPA) değerlerine yer verilmiştir. Daha sonra öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iletişim becerileri konusundaki algıları toplam puan üzerinden kıdem, branş ve cinsiyet değişkenlerine göre incelenmiş; ancak araştırma deseni kapsamında nicel ve nitel bulguların daha sağlıklı bir şekilde karşılaştırılabilmelerini sağlamak için ilgili demografik değişkenler arasındaki farklılıklara yer verilmemiştir. Öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algılarının genel dağılımı Tablo 3’te sunulmuştur. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… 69 Tablo 3 Öğretmen görüşlerine göre okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin genel dağılım Seçeneklere Göre Kodlanan Puan Aralığı (SKPA) n x ss Empatik düşünme 211 4.31 0.59 Tamamen Katılıyorum Bilgi aktarımı 211 4.38 0.55 Tamamen Katılıyorum Önyargı 211 4.19 0.54 Katılıyorum Planlama 211 4.17 0.65 Katılıyorum Olumlu tutumlar 211 4.50 0.71 Tamamen Katılıyorum İletişim becerileri (Toplam) 211 4.31 0.61 Tamamen Katılıyorum Tablo 3, okul yöneticilerinin iletişim becerileri ölçeği ve alt boyutlarından alınan puanların seçeneklere göre kodlanan puan aralığı (SKPA) dikkate alınarak değerlendirildiğinde, öğretmenlerin empatik düşünme boyutunu “tamamen katılıyorum” düzeyinde; bilgi aktarımı boyutunu “tamamen katılıyorum” düzeyinde; önyargı boyutunu “katılıyorum” düzeyinde; planlama boyutunu “katılıyorum” düzeyinde; olumlu tutumlar boyutunu “tamamen katılıyorum” düzeyinde; okul yöneticilerinin iletişim becerileri ölçeğini toplamda ise “tamamen katılıyorum” düzeyinde algıladıkları görülmektedir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde öğretmenlerin okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algı puanları yüksek düzeyden düşük düzeye doğru olumlu tutumlar, bilgi aktarımı, empatik düşünme ve planlama boyutları şeklinde sıralanmıştır. Bu durum ise öğretmelerin, okul yöneticilerinin iletişim becerilerini empatik düşünme, bilgi aktarımı ve olumlu tutumlar boyutlarında yüksek düzeyde yeterli; önyargı ve planlama boyutunda ise yeterli düzeyde algıladıkları şeklinde açıklanabilir. Okul yöneticilerinin iletişim becerileri ölçeğinden alınan toplam puanın “tamamen katılıyorum” düzeyinde olması ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iletişim becerilerini toplamda yüksek düzeyde yeterli algıladıklarını göstermektedir. Öğretmenlerin kıdem, branş ve cinsiyet değişkenlerine göre okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algılarının dağılımı Tablo 4’de sunulmuştur. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK 70 Tablo 4 Bazı değişkenlere göre okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen algılarının puanlar ortalaması ve standart sapma değerleri Kıdem Branş n x ss 1 ile 5 24 4.40 0.46 6 ile 10 86 4.24 0.57 11 ile 15 61 4.27 0.64 16 ve üstü 40 4.22 0.60 Türkçe 57 4.35 0.55 Matematik 45 4.32 0.59 Fen ve Teknoloji 39 4.30 0.62 Sosyal Bilgiler 30 4.21 0.61 İngilizce 40 4.33 0.55 Kadın 105 4.32 0.60 Erkek 106 4.29 0.63 Cinsiyet Tablo 4‘e göre öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algılarının ortalamaları kıdem, branş ve cinsiyet değişkenlerine göre ( x =4.21) ile ( x = 4.40) aralığında değişmektedir. Seçeneklere göre kodlanan puan aralığına (SKPA) göre öğretmenlerin, ilgili değişkenlerin tümünde, okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algıları “ tamamen katılıyorum” düzeyindedir. En yüksek ortalama ( x =4.40) ile kıdem değişkeninin “1-5 yıl” aralığında iken en düşük ortalama ( x = 4.21) ile branş değişkeninin “sosyal bilgiler” branşında yer almaktadır. Öğretmenlerin okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algılarının tüm değişkenlerde “tamamen katılıyorum” düzeyinde olması, ortaokullarda görev yapan branş öğretmenlerinin ilgili değişkenlerde benzer algı puanlarına sahip olduklarını göstermektedir. Nitel Bölümden Elde Edilen Bulgular ve Yorumlar Araştırmanın nitel bölümünde öğretmenlerin görüşlerine başvurulmuştur. Bu kapsam da oluşturulan sorulardan elde edilen görüşler doğrultusunda okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri, okul yöneticilerinin iletişimde empatik düşünme becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri, okul yöneticilerinin iletişimde bilgi aktarımı becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri, okul yöneticilerinin iletişimde önyargılı olmama davranışına ilişkin öğretmen görüşleri, okul yöneticilerinin iletişimde planlı davranma becerilerine ilişkin öğretmen görüşler olmak üzere 5 tema oluşturulmuş ve konu bu 5 tema altında incelenmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… 71 Okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri. Tablo 5’te okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen görüşlerinin dağılımı sunulmuştur. Tablo 5 Okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri İletişim Becerileri f % 7 35 4 20 9 45 Okul yöneticimizin iletişim becerileri yeterlidir. Müdürümüzün bizi anladığını ve bize değer verdiğini düşünüyorum. Bir sorunum olduğu zaman müdürümle rahat bir şekilde iletişim kurabiliyorum. Yeterli Okulda işlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinde müdür beyin iletişim sağlama gücü oldukça etkilidir. Müdürümüz herkese eşit mesafede durmayı başarabiliyor. Okulumuzda küskün ya da okuldan kopmuş bireyler yok. Sanırım bunu müdürün diyalog kurmadaki başarısına bağlayabiliriz. Bazen kendimi dışlanmış gibi hissediyorum. Bu noktada okul yöneticilerinden gerekli desteği alamıyorum. Kısmen yeterli Müdüre yakın bir grup öğretmen arkadaş var. Onlarla daha iyi iletişim kuruyor gibi. Bazı sorunlarımızı okul müdürüne iletme konusunda tereddüt yaşıyoruz. Okul müdürümüz için iletişim demek emir vermekle aynı şey. İletişim, bir uzmanlık alanı. Okul müdürümüz bu konuda eğitim almadığı için oldukça yetersiz. Müdürümüz kendi hayatından örneklerle işi yürütmeye çalışıyor. Ama hepimizin ihtiyaçları farklı. Bir türlü bunu anlamak istemiyor. Yetersiz Müdürümüzle hiçbir şey paylaşamıyoruz. Odasından bile çok az çıkıyor. Okulda iletişim tamamen formal. Bu da başarısızlığa neden oluyor. Müdürümüz bildiğini okuyor. Bizim düşüncelerimiz onun için değersiz. Okulda karar alınırken bizimle hiç iletişime geçilmiyor. Doğru dürüst konuşup okula bir yazıcı bile alamadık. Toplam 100 Tablo 5’e göre öğretmenler, okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin olarak % 35 oranında yeterli (f= 7), %20 oranında kısmen yeterli (f=4) ve %45 oranında yetersiz (f=9) şeklinde görüş bildirmişlerdir. Verilen cevaplar incelendiğinde: okul yöneticilerinin iletişim becerilerinin yeterli düzeyde olduğu yönünde görüş bildiren öğretmenler, okul yöneticisinin öğretmenlere değer verdiği, rahat iletişim kurabildiği, herkese eşit mesafede durduğu, iletişim anlamında güçlü olduğu ve okulda küskün © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 72 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK bireyler olmadığı konuları üzerinde; kısmen yeterli yönünde görüş bildiren öğretmenler, yöneticinin kendisine yakın bireylerle daha çok ilgilendiği, iletişimi emir vermek gibi algıladığı, sorunların müdüre iletilmesinde tereddüt yaşandığı ve okulda bazen dışlanmışlık hissi oluştuğu konuları üzerinde; yetersiz yönünde görüş bildiren öğretmenler ise okul yöneticisinin iletişim konusunda eğitim almadığı, daha çok tecrübe ile hareket ettiği, farklı ihtiyaçlara duyarsız kaldığı, daha çok formal iletişim kurduğu, düşüncelere değer vermediği, karar alınırken personele danışmadığı konuları üzerinde durmuşlardır. Elde edilen bulgulara dayanılarak öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iletişim beceri düzeylerini genel olarak yeterli bulmadıkları söylenebilir. Okul yöneticilerinin iletişim becerilerinin yeterli olduğu yönünde görüş bildiren K 10 rumuzlu katılımcı “bu anlamda okulda rahat bir ortam var. Müdür bey her türlü ihtiyacımızla ilgileniyor ve bize değer verdiğini her fırsatta dile getiriyor. İletişim becerileri yüksek bir müdürle çalışmak bizi okula bağlıyor” ifadelerini kullanırken bu konuda okul müdürlerinin kısmen yeterli olduklarını düşünen K 9 rumuzlu katılımcı “müdürümüzün sağı solu belli olmuyor. Bir bakmışsınız çok ılımlı ve sevecen bir dil kullanıyor. Bir bakmışsınız otoriter ve soğuk bir dil kullanıyor. Tam olarak iletişim dilini kestirmek zor. Bu durum bizi olumsuz etkiliyor” söyleminde bulunmuş, bu konuda okul müdürünün yetersiz olduğunu düşünen K 9 rumuzlu katılımcı ise “müdürümüz hala 1980’li yılların dilini kullanıyor. Bizim jenerasyonu anlamakta ve bizimle iletişim kurmakta güçlük çekiyor. Bu nedenle taleplerimiz ona anlamsız geliyor” şeklinde düşüncelerini dile getirmiştir. Okul yöneticilerinin iletişimde empatik düşünme becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri. Tablo 6’da okul yöneticilerinin iletişimde empatik düşünme becerilerine ilişkin öğretmen görüşlerinin dağılımı sunulmuştur. Tablo 6’ya göre öğretmenler, okul yöneticilerinin empatik düşünme becerilerine ilişkin olarak %30 oranında yeterli (f = 6), %20 oranında kısmen yeterli (f = 4) ve %50 oranında yetersiz (f = 10) şeklinde görüş bildirmişlerdir. Verilen cevaplar incelendiğinde: Okul yöneticilerinin empatik düşünme becerilerinin yeterli düzeyde olduğu yönünde görüş bildiren öğretmenler, okul yöneticisinin empati becerisi sayesinde okulda huzur ortamı olduğu, okuldan tayin istenilmediği, ihtiyaçların karşılandığı, okul başarısının arttığı ve kişisel sıkıntıların giderildiği konuları üzerinde; kısmen yeterli yönünde görüş bildiren öğretmenler, yöneticinin zaman zaman kendilerini anlamakta güçlük çektiği, yöneticilerin değişkenlik gösterdiği ve okulda bazen işlerin karmaşık bir hale geldiği konuları üzerinde; yetersiz yönünde görüş bildiren öğretmenler ise okul yöneticisinin empatik davranma becerisini öğrenemediği için yönetimden herhangi bir şey talep edilemediği, okulda performansın düştüğü, kişisel isteklerin kaytarma ve tembellik olarak algılandığı ve okuldan kopmalar olduğu konuları üzerinde durmuşlardır. Elde edilen bulgulara dayanılarak öğretmenlerin, okul yöneticilerinin empatik düşünme beceri düzeylerini genel olarak yeterli bulmadıkları söylenebilir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… 73 Tablo 6 Okul yöneticilerinin iletişimde empatik düşünme becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri Empatik Düşünme f % 6 30 4 20 10 50 Okul yöneticilerimiz empati konusunda yeterlidir. Empatik davranabildikleri için kendimi huzurlu hissediyorum. Başkalarının halinden anlayan yöneticilerimiz var. Yeterli Müdürümüz empati yapamasaydı çoktan tayin istemiştim. Zor zamanlarımızda bizimle birlikte üzülen, yeri geldiğinde bizimle sevinen yönetici kadromuz sayesinde okulun başarısı da artıyor. Bunaldığım zamanlarda beni rahatlatan bir müdüre sahip olmak çok güzel. Okulda işler bazen karmaşık hale geliyor. Yöneticilerimiz zaman zaman bizi anlamakta güçlük çeliyor. Kısmen yeterli İnsanlar çok değişken. Tabi yöneticilerde öyle. Bi bakmışsınız kanka, bi bakmışsınız patron. Hep benim ihtiyaçlarıma duyarlı ve beni anlayabilen bir müdür istemiştim. Ama olmadı, yani kısmen olmadı. Hakkını yemeyelim. Empati öğrenilmesi gereken bir beceri. Ama bizim yöneticiler maalesef bunu öğrenememişler. Empatik düşünmeyen yöneticiler yüzünden okuldan soğudum. Hasta olmaktan korkuyorum. düşünüyor. Yetersiz Çünkü Bence empati eğitimi almayanları çekiyorum çoook. müdürümüz yönetici kaytardığımı yapmasınlar. Çok Empati kim bizimkiler kim. Onlar ancak kendilerine empatik. Okulda performansım sürekli düşüyor. Çünkü benim durumumu anlamak istemiyorlar. Müdürümden bir şey istemek beni korkutuyor. Çünkü benim taleplerim ona anlamsız geliyor. Toplam 100 Okul yöneticilerinin empatik düşünme becerilerinin yeterli olduğu yönünde görüş bildiren K 10 rumuzlu katılımcı “bence okulda empati en önemli meziyet. Özellikle müdürümüzde empati özelliğinin bulunması bize oldukça rahat bir çalışma ortamı sunuyor” ifadelerini kullanırken bu konuda okul müdürlerinin kısmen yeterli olduklarını düşünen K 9 rumuzlu katılımcı “okul yöneticisi tarafından empati becerisi yeterince işletilmediğinde okulda işler karışıyor. Bu karmaşanın çözümü ise maalesef öğretmenlerin üzerine kalıyor” söyleminde bulunmuş, bu konuda okul müdürünün yetersiz olduğunu düşünen K 9 rumuzlu katılımcı ise “okul yöneticimiz maalesef empati yapamıyor. Her türlü talebimizde ve kişisel ihtiyaçlarımızda bizi hırpalıyor. Bu müdür yüzünden işimden soğumaya başladım” şeklinde düşüncelerini dile getirmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK 74 Okul yöneticilerinin iletişimde bilgi aktarımı becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri. Tablo 7’de okul yöneticilerinin iletişimde bilgi aktarımı becerilerine ilişkin öğretmen görüşlerinin dağılımı sunulmuştur. Tablo 7 Okul yöneticilerinin iletişimde bilgi aktarımı becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri Bilgi Aktarımı f % 9 45 4 20 7 35 Okulda bilgiler yazılı olarak bize ulaşıyor. Okul yöneticileri bizi ilgilendiren konularda bilgi aktarımı yapıyor. Yeterli Okulda yapılan her türlü faaliyetten haberimiz oluyor. Müdürümüz bize sormadan karar almaz. Bildiklerini paylaşmaktan zevk duyan bir yönetici kadromuzun olması işlerin daha sağlıklı yürütülmesinde etkilidir. Duyurular geç yapıldığı için bazen işlerim aksıyor. Kısmen yeterli Ben ilgilenmesem çoğu olaydan haberim olmayacak. Müdür beyi görürsem sorup öğrenebiliyorum. Bilgi aktarımı sadece resmi belgelerle sınırlı. Okulda yapılan faaliyetlerle ilgili bilgi sahibi olamıyorum. Tesadüfen öğreniyorum. Okulda alınan kararlar konusunda bize hiçbir şey sorulmuyor ve söylenmiyor. Yetersiz Yazılı evraklar geliyor ama ben bunu bilgi aktarımı olarak kabul etmiyorum. Pek çok yazının yönetici tarafından açıklanması gerekiyor. Bilgi aktarımında yaşanan sorunlardan dolayı az daha işimi kaybediyordum. Okulda olup öğrenebiliyorum. bitenleri ancak dedikodu mekanizmasıyla Yöneticiler bilgiyi paylaşma konusunda çok ketum. Hep bilen taraf olmak istiyorlar. Toplam 100 Tablo 7’ye göre öğretmenler, okul yöneticilerinin bilgi aktarımı becerilerine ilişkin olarak % 45 oranında yeterli (f = 9), %20 oranında kısmen yeterli (f = 4) ve %35 oranında yetersiz (f = 7) şeklinde görüş bildirmişlerdir. Verilen cevaplar incelendiğinde: Okul yöneticilerinin bilgi aktarımı becerilerinin yeterli düzeyde olduğu yönünde görüş bildiren öğretmenler, okul yöneticisinin öğretmenleri ilgilendiren her konuda yazılı ve sözlü bilgi aktarımı yaptığı, okulda yapılan her türlü faaliyetten haberdar olunduğu, alınan kararlarda kendilerine danışıldığı ve müdürün bilgi paylaşımından zevk duyduğu konuları üzerinde; kısmen yeterli yönünde görüş bildiren öğretmenler, bilgi aktarımının resmi belgelerle sınırlı olduğu, bazı konulardan haberdar olunmadığı ve bazı işlerin aksadığı konuları üzerinde; yetersiz yönünde görüş bildiren öğretmenler ise okulda © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… yapılan faaliyetlerle ilgili bilgi sahibi olunmadığı, alınan kararlarda öğretmenlere danışılmadığı, yazılı evrakların açıklayıcı olmadığı ve bilgi aktarımından çok dedikodu mekanizmasının olduğu konuları üzerinde durmuşlardır. Elde edilen bulgulara dayanılarak öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bilgi aktarımı beceri düzeylerini genel olarak yeterli buldukları söylenebilir. Okul yöneticilerinin bilgi aktarımı becerilerinin yeterli olduğu yönünde görüş bildiren K 10 rumuzlu katılımcı “okulda her türlü bilgiye rahatlıkla ulaşıyoruz. Yapılacak faaliyetler Bizim bilgimiz dahilinde planlanıyor. Okulda verim her geçen gün artıyor” ifadelerini kullanırken bu konuda okul müdürlerinin kısmen yeterli olduklarını düşünen K 9 rumuzlu katılımcı “kişisel çabamız olmasa okulda yapılan çalışmaların çoğundan haberimiz olmayacak. Bilinmesi en doğal bilgilere bile devlet sırrı muamelesi yapılıyor” söyleminde bulunmuş, bu konuda okul müdürünün yetersiz olduğunu düşünen K 9 rumuzlu katılımcı ise “okulda bilgi aktarımı yetersiz. Zamanında ulaşılamayan bilgiler nedeniyle sürekli sorunlar yaşıyoruz. Bize söylenmeyen pek çok şeyi hizmetlilerden öğreniyoruz” şeklinde düşüncelerini dile getirmiştir. Okul yöneticilerinin iletişimde önyargılı olmama davranışına ilişkin öğretmen görüşleri. Tablo 8’de okul yöneticilerinin iletişimde önyargılı olmama davranışına ilişkin öğretmen görüşlerinin dağılımı sunulmuştur. Tablo 8’e göre öğretmenler, okul yöneticilerinin önyargılı olmama becerilerine ilişkin olarak % 40 oranında yeterli (f = 8), %25 oranında kısmen yeterli (f = 5) ve %35 oranında yetersiz (f = 7) şeklinde görüş bildirmişlerdir. Verilen cevaplar incelendiğinde: Okul yöneticilerinin önyargılı olmama becerilerinin yeterli düzeyde olduğu yönünde görüş bildiren öğretmenler, okul müdürünün herkese eşit mesafede olduğu, herkesin görev almasını sağladığı ve okulda huzur ortamı olduğu konuları üzerinde; kısmen yeterli yönünde görüş bildiren öğretmenler, okul yöneticisinin bazen önyargılı olduğu, menfaatler söz konusu olduğunda önyargıların oluştuğu ve tam anlamıyla önyargısız bir yönetici bulmanın zor olduğu konuları üzerinde; yetersiz yönünde görüş bildiren öğretmenler ise okul yöneticilerinin sahip olduğu önyargılar nedeniyle, pasif çalışanların olduğu, öğretmenlerin şucu bucu şeklinde fişlendiği, okul paydaşlarının tümüne karşı önyargılı olunduğu ve başarılı olunsa bile önyargıların değişmediği konuları üzerinde durmuşlardır. Elde edilen bulgulara dayanılarak öğretmenlerin, okul yöneticilerinin önyargılı olmama beceri düzeylerini genel olarak yeterli buldukları söylenebilir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 75 76 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK Tablo 8 Okul yöneticilerinin iletişimde önyargılı olmama becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri Önyargılı Olmama f % 8 40 5 25 7 35 Müdürüm önyargıdan uzak bir tavır sergileyebiliyor. Önyargılı bir yönetici olsaydı şu anda hissettiğim huzuru sanırım bulamazdım. Yeterli Okul müdürü herkese eşit mesafede durmayı başarabiliyor. Bu nedenle önyargılı olduğunu söyleyemem. Önyargı insani bir özellik. Okul yöneticimiz her insanda birazda olsa var olan bu durumu bizlere hiç yansıtmadı. Okulda yapılan bütün faaliyetlerde herkesin görev almasını sağlayan ve gerektiğinde yeren gerektiğinde ise takdir eden önyargısız bir yöneticimiz var. Bazen önyargılı olduklarını hissediyorum. Kısmen yeterli Duruma göre değişiyor. Menfaatlerimiz çatıştığı zaman tüm önyargılar devreye giriyor sanki. Toplum olarak çok bölünmüşüz bence. Bu nedenle tam anlamıyla önyargısız ve işini profesyonel yapan bir yönetici bulmak zor. Yöneticiler önyargılı olduğu için pasif bir çalışan oldum. Okula geldiğim günden beri müdürümün benimle ilgili düşünceleri değişmedi. Yetersiz Ne yaparsan yapayım kendimi beğendiremiyorum. Adım çıkmış bi kere. Öğretmenleri şucu bucu diye fişlerseniz ve okula bu gözle bakarsanız, okul olur size hapishane. Yöneticilerimiz önyargılarından arınabilse okul daha başarılı olacak. Öğretmene önyargı, veliye önyargı, öğrenciye ön yargı sanki kendileri sütten çıkmış ak kaşık. Toplam 100 Okul yöneticilerinin önyargılı olmama becerilerinin yeterli olduğu yönünde görüş bildiren K 10 rumuzlu katılımcı “şükürler olsun müdürlerimiz önyargılı insanlar değil. Herkes barış içerisinde güvenli bir ortamda çalışıyor” ifadelerini kullanırken bu konuda okul müdürlerinin kısmen yeterli olduklarını düşünen K 9 rumuzlu katılımcı “menfaatler söz konusu değilse okul yöneticilerimiz tarafsız olabiliyor. Ancak çatışma yaşadığımız zaman aynı şeyleri söyleyemem. Hemen silahlar çekiliyor ve konu önyargı ile birlikte kişiselleştiriliyor” söyleminde bulunmuş, bu konuda okul müdürünün yetersiz olduğunu düşünen K 9 rumuzlu katılımcı ise “okul müdürümüzün önyargıları nedeniyle herkes okula sırt çevirdi. Her söyleminde hissedilen bu düşmanca tutum okulun düzenini bozuyor” şeklinde düşüncelerini dile getirmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… 77 Okul yöneticilerinin iletişimde planlı davranma becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri. Tablo 9’da okul yöneticilerinin iletişimde planlı davranma becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri sunulmuştur. Tablo 9 Okul yöneticilerinin iletişimde planlı davranma becerilerine ilişkin öğretmen görüşleri Planlama f % 5 25 4 20 11 55 Okul müdürümüz, özellikle toplantılarda kendisini başarılı bir şekilde ifade ediyor. Bu da planlı ve programlı olduğunu gösteriyor. Okulda yapılan işler aksamıyor. Müdürümüz bu konularda iyi düşünerek hareket ediyor. Yeterli Müdürümüz bizden bir şeyler talep ederken, mutlaka geçerli nedenler öne sürüyor. Yöneticimiz bize net mesajlar veriyor. Müdürümüz gösteriyor. kafa karışıklığı oluşturmamak için azami gayret Planlama noktasında okulda sağlıklı bir ortam düşünmüyorum. İşler bazen iyi bazen kötü gidiyor. Kısmen yeterli olduğunu Yöneticilerin planlı programlı davranmaları gerekir. Ama çoğunlukla bu konuda aksaklıklar yaşanıyor. Bürokratik işlerde planlı olunurken, öğretmen ve öğrenci başarısında saldım çayıra mevlam kayıra durumu söz konusu. “Planlı olmak başarı getirir” diyen müdürümüzde planlı olma konusunda yeterince gayret göremedim. Okulda plan ya da programdan bahsetmek mümkün değil. Bu konuda büyük bir yönetim zafiyeti var. Müdürümün taleplerini anlamak için yoğun bir çaba harcıyorum. Bize her türlü talep çok dağınık geliyor. Yetersiz Toplantılarda bile yapılacak çalışmaların planlanması yapışmıyorsa, gerisi siz düşünün artık. Okulumuz da genel anlamda bir plansızlık söz konusu. Bu nedenle çay bile içemiyoruz. Görev dağılımında yapılan hatalar eksikliklerin bir göstergesi olabilir. plansızlığı ve iletişimdeki Ders programı yapılırken bari bizim isteklerimizi sorun. Yok işte kafalarına göre takılıyorlar. Toplam 100 Tablo 9’a göre öğretmenler, okul yöneticilerinin planlama becerilerine ilişkin olarak % 25 oranında yeterli (f = 5), %20 oranında kısmen yeterli (f = 4) ve %55 oranında yetersiz (f = 11) şeklinde görüş bildirmişlerdir. Verilen cevaplar © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 78 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK incelendiğinde: Okul yöneticilerinin planlama becerilerinin yeterli düzeyde olduğu yönünde görüş bildiren öğretmenler, okul yöneticisi tarafından açık ve net mesajlar verildiği, toplantılarda gerekli açıklamaların yapıldığı, taleplerin geçerli nedenlere dayandırıldığı ve okulda işlerin başarılı bir şekilde gerçekleştiği konuları üzerinde; kısmen yeterli yönünde görüş bildiren öğretmenler, planlama konusunda yöneticilerin yeterince gayret göstermediği, bazı işlerin aksadığı ve planlamanın sadece evraklar üzerinde gerçekleştiği konuları üzerinde; yetersiz yönünde görüş bildiren öğretmenler ise bu konuda büyük bir yönetim zafiyetinin olduğu, yöneticinin taleplerinin anlaşılmadığı, görev dağılımının ve ders programlarının ilgililere sorulmadan yapıldığı konuları üzerinde durmuşlardır. Elde edilen bulgulara dayanılarak öğretmenlerin, okul yöneticilerinin planlama beceri düzeylerini genel olarak yetersiz buldukları söylenebilir. Okul yöneticilerinin planlama becerilerinin yeterli olduğu yönünde görüş bildiren K 10 rumuzlu katılımcı “müdürümüz planlama konusunda oldukça başarılı. Bir konuda hazırlık yapmadan kesinlikle bizimle iletişim kurmaz” ifadelerini kullanırken bu konuda okul müdürlerinin kısmen yeterli olduklarını düşünen K 9 rumuzlu katılımcı “okulda planlama sadece bürokratik olarak işliyor. Diğer bütün işler özellikle öğrenci başarısı ve öğretmen verimliliği plansız ve programsız devam ediyor” söyleminde bulunmuş, bu konuda okul müdürünün yetersiz olduğunu düşünen K 9 rumuzlu katılımcı ise “okuldaki plansızlık bütün işleri aksatıyor. Müdürümüz alt yapısını hazırlamadan bizden bir takım işler talep ediyor. Anlamıyoruz, anlamsız geliyor” şeklinde düşüncelerini dile getirmiştir. Sonuç ve Tartışma Araştırmada, okul yöneticilerinin iletişim becerileri ölçeği ve alt boyutları seçeneklere göre kodlanan puan aralığı (SKPA) dikkate alınarak değerlendirildiğinde, öğretmenlerin empatik düşünme, bilgi aktarımı ve olumlu tutumlar boyutunu “tamamen katılıyorum” düzeyinde; önyargılı olmama ve planlama boyutunu “katılıyorum” düzeyinde; okul yöneticilerinin iletişim becerileri ölçeğini toplamda ise “tamamen katılıyorum” düzeyinde algıladıkları görülmektedir. Okul yöneticilerinin iletişim becerileri ölçeğinden alınan toplam puanın “tamamen katılıyorum” düzeyinde olması ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iletişim becerilerini toplamda yüksek düzeyde yeterli algıladıklarını göstermektedir. Alan yazında okul yöneticilerinin iletişim becerileri ile ilgili bulguların yapılan araştırmaların içeriğine bağlı olarak farklı şekillerde ifade edildiği görülmektedir. Konu ile ilgili yapılan araştırmalarda öğretmen görüşlerine göre okul yöneticilerinin iletişim becerilerinin Çetinkaya (2011) orta düzeyde olduğunu; Önsal (2012) etkili fakat geliştirilmesi gereken düzeyde olduğunu; Gürsun (2007) ara sıra algısına bağlı olarak düşük düzeyde olduğunu; Şahin (2007) yüksek düzeyde olduğunu; Çelik (2013) 4.188 ortalamasına bağlı olarak yüksek düzeyde olduğunu; Fidan (2013) 3.45 ortalama ile katılıyorum düzeyinde olduğunu; Lal (2012) aritmetik ortalamalar sonucunda 3 okulun (C, D, J) “üst düzeyde etkili” iletişim becerisine sahip olduğunu; Şimşek ve Altınkurt (2009) genel olarak etkili bulunduğunu ancak bu becerilerin geliştirilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Sevinç (2013) konuyla ilgili bulguları yöneticilerin “anlama-empati kurabilme” ve “sosyal © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… rahatlık” boyutlarında yüksek düzeyde iletişim yeterliğine sahip oldukları, “destekleme” boyutunda ise orta düzeyde iletişim yeterliğine sahip oldukları şeklinde boyutlar bazında verirken, Çetinkaya (2012) ilköğretim okulu yöneticilerinin 24’ünün (% 68.57) “üst düzeyde etkili”, 9’unun (% 25.71) “etkili fakat geliştirilmesi gereken” ve 2’sinin (% 5.71) “vasat” iletişim becerisine sahip olduklarını ifade etmiştir. Şimsek (2003) ise okul müdürlerinin % 25’inin üst düzeyde etkili iletişim becerilerine ve % 75’inin ise etkili fakat geliştirilmesi gereken iletişim becerilerine sahip oldukları bulgularına ulaşmıştır. Çelik (2008), Çetinkaya (2011) ve Şahin (2007) araştırmalarında okul yöneticilerinin iletişim becerilerini hem öğretmen hem de yönetici algılarına göre değerlendirmiş ve okul yöneticilerinin öğretmenlere göre kendi iletişim becerilerini daha yüksek algıladıkları sonucuna ulaşmışlardır. Bir başka araştırma da Durgun (2011) okul yöneticilerinin yönetici-yönetici iletişimlerinin sorunsuz olduğu bulgusuna ulaşılırken, yönetici-öğretmen, yönetici-öğrenci ve yönetici-veli iletişimlerinde önemli sorunlar olduğu saptamıştır. Araştırma sonuçlarında da görüldüğü üzere öğretmenler büyük çoğunlukla yöneticilerin iletişim becerilerini yeterli olarak algılamaktadır. Ancak Köleşoğlu’nun (2009) araştırmasında ulaştığı öğretmenlerin kendi iletişim becerilerini orta düzeyde algıladığı bulgusunun öğretmenlerin okul yöneticilerinin iletişim becerilerini algılama biçimleriyle tezat oluşturduğu söylenebilir. Öğretmenlerin, okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algılarının ortalamaları kıdem, branş ve cinsiyet değişkenlerine göre ( x =4.21) ile ( x = 4.40) aralığında değişmektedir. Seçeneklere göre kodlanan puan aralığına (SKPA) göre öğretmenlerin, ilgili değişkenlerin tümünde, okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algıları “ tamamen katılıyorum” düzeyindedir. En yüksek ortalama ( x =4.40) ile kıdem değişkeninin “1-5 yıl” aralığında iken en düşük ortalama ( x = 4.21) ile branş değişkeninin “sosyal bilgiler” branşında yer almaktadır. Öğretmenlerin okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin algılarının tüm değişkenlerde “tamamen katılıyorum” düzeyinde olması, ortaokullarda görev yapan branş öğretmenlerinin ilgili değişkenlerde benzer algı puanlarına sahip olduklarını göstermektedir. Ancak alan yazında okul yöneticilerinin iletişim becerilerine ilişkin görüş belirten öğretmenlerin Tek (2008) yaş ve yöneticilik kıdemi; Cesur (2009) bulundukları okuldaki görev süresi; Bektaş (2010) mesleki kıdeme ve öğrenim durumu; Çelik (2008) kıdem, yaş, öğrenim durumu ve okulun bulunduğu sosyoekonomik çevre; Çalışgan (2006) cinsiyet, mesleki kıdem, eğitim düzeyi, okul imkanları ve iletişim eğitimi alma durumları; Sevinç (2013) cinsiyet; Şimşek ve Altınkurt (2009) hizmet süresi ve cinsiyet; Çetinkaya (2012) yaş, öğrenim durumu, kıdem ve branş değişkenlerine göre anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Araştırmanın nitel bulgularında öğretmenlere yöneltilen açık uçlu sorulardan elde edilen cevaplar “yeterli”, “kısmen yeterli” ve “yetersiz” şeklinde kategorilere ayrılarak incelenmiştir. Buna göre öğretmenler, okul yöneticilerinin iletişim becerilerini genel olarak % 35 oranında yeterli; empatik düşünme becerilerini % 30 oranında yeterli; bilgi aktarımı becerilerini %45 oranında yeterli; önyargılı olmama becerilerini % 40 oranında yeterli olarak değerlendirmişlerdir. Bilgi aktarımı ve önyargılı olmama becerilerinde okul yöneticilerinin yeterli oldukları algısı oran olarak en yüksek yüzdeye sahip olsa da © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 79 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK 80 nitel bulgulardan elde edilen yönetici iletişim beceri düzeyinin genel olarak düşük düzeyde olduğu görülmektedir. Alan yazında okul yöneticilerinin iletişim becerileri ile ilgili nitel bir çalışmaya rastlanmazken konuyla ilgili yapılan nicel çalışmalarda ise sadece Gürsun (2007) ara sıra algısına bağlı olarak okul yöneticilerinin iletişim becerisinin düşük düzeyde olduğu ve Durgun (2011) okul yöneticilerinin yöneticiyönetici iletişimlerinin sorunsuz olduğu, yönetici-öğretmen, yönetici-öğrenci ve yönetici-veli iletişimlerinde önemli sorunlar olduğu bulguları ile bu çalışmanın nitel bulguları örtüşmektedir. Bu çalışmaların dışında nitel bulgular hem bu araştırma sonuçlarıyla hem de genel olarak alan yazında bulunan araştırma sonuçlarıyla örtüşmemektedir. Nitel bulguların nicel bulguları büyük oranda desteklememesi ve nitel bulguların araştırmada kullanılan açıklayıcı desenin kapsamına göre nicel bulguları tam olarak açıklamaması nitel ve nicel yöntemde kullanılan farklı soru biçimlerine bağlanabilir. Buna göre araştırmanın nicel bölümünde yöneltilen yapılandırılmış likert tipli ölçek sorularında katılımcıların konuyla ilgili kendilerini tam olarak ifade edemedikleri, yarı yapılandırılmış nitel sorular ile yapılmış karşılıklı görüşmelerde ise kendilerini daha iyi ifade ettikleri, nitel ve nicel bulgular arasındaki farklılıkların ise bu nedene bağlı olarak ortaya çıkmış olabileceği söylenebilir. Nitel ve nicel bulguların birbirini desteklememesi öğretmen algılarına göre okul yöneticilerinin iletişim becerilerinde sorunlar olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Bu nedenle okul yöneticilerinin muhatabına karşı duyarlı olup empati yapabilen (Karslı, 2006), sınıf içi ziyaret, teftiş, görüşme ve toplantı gibi faaliyetleri yürüten (Şişman, 2002), okuldaki öğretmenlerini çok iyi tanıyan (Toprakçı, 2008), iletişim vasıtasıyla öğretmen motivasyonunu arttıran (Gürsel, 1997), etrafındaki insanların taleplerine duyarlı olabilen (Büyükçolak, 1997), sıcak, destekleyici ve yardım edici tarzda iletişim sağlayabilen (Marşap, 1999) ve sempati duygularıyla iletişim kurmaya özen gösteren (Schmidt & Tannenbaum, 2000), öğretmenler dışında velileri ve diğer paydaşları gözeten (Goldring, 2002), öğretmenler ile riskten uzak ve şeffaf bir ilişki kuran (Rafferty, 2003), insan ilişkileri alanında kendisini geliştirmiş olan (Ünal, 2000), kişiler arasından seçilmesi gerektiği söylenebilir. Öneriler Araştırma bulguları kapsamında; 1- Okul yöneticilerinin iletişim becerileri konusunda, farklı örneklem grupları üzerinde, nitel ve karma desende yapılandırılmış çalışmaların yapılması, 2- Bu araştırma kapsamında nitel ve nicel bulguların örtüşmediği sonucuna bağlı olarak, bu sonucun nedenlerini tespit etmeye yönelik çalışmaların yapılması, 3- 6528 sayılı kanun gereğince okul yöneticilerinin seçimi ve atanmasıyla ilgili çıkartılacak yönetmelikte okul yöneticileri ile ilgili kriterler arasına insan ilişkileri ve iletişim konularında eğitim almış olma kriterinin getirilmesi, 4- 6528 sayılı kanun gereğince okul yöneticilerinin seçimi ve atanmasıyla ilgili çıkartılacak yönetmelikte okul yöneticileri ile mülakat yapacak kişiler arasında iletişim konusunda uzman akademisyenlerin bulunmasının sağlanması, © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… 5- İletişimin tek taraflı olmamasına bağlı olarak okul yöneticilerinin iletişim konusunda daha iyi denetlenebilmesi ve okul yöneticilerinin iletişim konusunda kendilerini geliştirebilmeleri amacıyla öğretmenlere ve diğer MEB personeline iletişim becerileri konusunda eğitimlerin verilmesi önerilebilir. Kaynakça Adair, J. (2004). Etkili iletişim ( 2.Baskı). İstanbul: Babıali Kültür Yayıncılığı. Argon, T., & Zafer, D. (2009). İlköğretim okulu yöneticilerinin iletişim sürecinde yaşadıkları problemler. Sakarya University Journal of Educational Faculty, 18, 99123. Ärlestig, H. (2007). Principals' communication ınside schools: a contribution to school ımprovement? The Educational Forum, 71(3), 262-273. Aslanargun, E. & Bozkurt, S. (2012). Okul müdürü-öğretmen iletişimi ve ortaya çıkan sorunlar. Gaziantep University-Journal of Social Sciences, 11(2), 349-368. Aydın, M. (2010). Eğitim yönetimi (9. Baskı). Ankara: Hatiboğlu Yayıncılık. Aydoğan, İ. & Kaşkaya, A. (2010). İlköğretim okulu yöneticilerinin iletişim becerilerinin yönetici ve öğretmen görüşlerine göre değerlendirilmesi. Gazi University Journal of Gazi Educational Faculty (GUJGEF), 30(1), 1-16. Başaran, İ.E. (2000). Örgütsel davranış. Ankara: Feryal Matbaası. Bektaş, A. (2010). İlköğretim okulu yöneticilerinin sosyal iletişim becerileri ile öğretmen motivasyonu arasındaki ilişki (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Bilgin, N. (2006). Sosyal bilimlerde içerik analizi (2. Baskı). Ankara: Siyasal Yayıncılık. Bursalıoğlu, Z. (2010). Okul yönetiminde yeni yapı ve davranış. Ankara: Pegem A Yayıncılık. Büyükçolak, K. M. (1997). Bilgi çağında liderlik. 21.Yüzyılda Liderlik Sempozyumu, 56 Haziran 1997 (syf. 321-326). İstanbul: Deniz Harp Okulu. Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E.K., Akgün, K.Ş., & Demirel, F. (2012). Bilimsel araştırma yöntemleri. (12. Basım). Ankara: Pegem A Yayıncılık. Büyüköztürk, Ş. (2010). Sosyal bilimler için veri analizi el kitabı. Ankara: Pegem Yayıncılık. Celep, C. (2000). Eğitimde örgütsel adanma ve öğretmenler. Ankara: Anı Yayıncılık. Cesur, H. (2009). Ortaöğretim müdürlerinin liderlik stilleri ve iletişim becerileri arasındaki ilişkinin öğretmen algılarına göre değerlendirilmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Cüceloğlu, D. (1997). Yeniden insan insana (14. Basım). İstanbul: Remzi Kitabevi. Çelik, Ç. (2008). İlköğretim okulu müdürlerinin iletişim becerileri ile tükenmişlik düzeyleri arasındaki ilişki (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gaziantep Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziantep. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 81 82 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK Çelik, M. (2013). İstanbul İli Arnavutköy ilçesindeki ortaöğretim kurumlarında görev yapan yöneticilerin iletişim becerilerinin öğretmen motivasyonları ve akademik tükenmişlikleri üzerine etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Çetinkaya, İ. (2011). Ortaöğretim okul müdürlerinin liderlik stilleri ve iletişim becerileri arasındaki ilişki (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Çetinkaya, H. (2012). İlköğretim okulu yöneticilerinin iletişim becerilerinin okul başarısına etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir. Çalışgan, H. (2006). Okul yöneticilerinin iletişim becerilerinin öğretmenlerin kişisel özellikleri açısından değerlendirilmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Demir, K. (2005). İl Milli Eğitim Müdürlüğü yönetim bilgi sistemlerinin incelenmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, 36, 558-581. Dökmen, Ü. (2005). Küçük şeyler (3. Baskı). İstanbul: Sistem Yayıncılık. Durmuş, B., Yurtkoru, E.S., & Çinko, M. (2011). Sosyal bilimlerde SPPS’le veri analizi. İstanbul: Beta Yayıncılık. Durukan, H. (2003). Yönetimde insan ilişkileri. Kastamonu Eğitim Fakültesi Dergisi, 11 (2) , 277-284. Doğan, S., Uğurlu, C. T., Yıldırım, T., & Karabulut, E. (2014). Okul yöneticileri ve öğretmenler arasındaki iletişim sürecinin öğretmen görüşlerine göre incelenmesi. Turkish Journal of Education, 3(1), 34-47. Doğuş, Y. (2011) Okul yöneticileri ve öğretmenlerin bakışı ile empatik iletişim. eJournal of New World Sciences Academy, 6(1), 696-707. Durgun, S. (2011). Genel ortaöğretim kurumlarında görev yapan yöneticilerin örgüt içi iletişim sürecinde yaşadıkları sorunlar ve bu sorunlarla başa çıkma yolları. Pegem Eğitim ve Öğretim Dergisi, 1(2), 57-68. Ergin, A. (2012). Eğitimde etkili iletişim (6. Baskı). Ankara: Anı Yayıncılık. Ergin, A. (1998). Öğretim teknolojisi iletişim (2. Baskı). Ankara : Anı Yayıncılık. Fidan, M. (2013). Öğretmen algılarına göre ilköğretim kurumlarında yöneticilerin iletişim becerileri ve örgütsel değerler arasındaki ilişki (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Atatürk Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Erzurum. Goldring, L. (2002). The power of school culture. Leadership, 32(2), 32-35. Gümüş, S. (2009). İlköğretim öğretmenlerinin liderlik özellikleri ile iletişim becerileri arasındaki ilişki: İstanbul ili Beyoğlu ilköğretim okullarında bir uygulama (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Beykent Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Gürsel, M. (1997). Okul yönetimi. Konya: Mikro Yayınları. Gürgen, H. (1997). Örgütlerde iletişim kalitesi. İstanbul: Der Yayınları. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Okul Yöneticilerinin İletişim Becerilerine İlişkin …… Gürsun, Y. (2007). İlköğretim okul müdürlerinin öğretmenler tarafından algılanan öğretimsel liderlik rolleri ile iletişim tarzları arasındaki ilişkinin incelenmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Halawah, I. (2005). The relationship between effective communication of high school principal and school climate. Education, 126(2), 334-345. Karasar, N. (2011). Bilimsel araştırma yöntemi (16. Baskı). Ankara: Nobel Yayıncılık. Karslı, M.D. (2006). Etkili okul yöneticiliği. İstanbul: Morpa Yayıncılık. Korkmaz, M. (1995). Okul yönetiminde çatışma. Çağdaş Eğitim, 20(207), 26-29. Köleşoğlu, G. (2009). İlköğretim öğretmenlerinin liderlik özellikleri ile iletişim becerileri arasındaki ilişki (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Lal, İ. (2012). İlköğretim okulu müdürlerinin iletişim becerileri ile okul kültürü arasındaki ilişkiler (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ahi Evran Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırşehir. Marşap, A. (1999). Yaratıcı liderlik. Ankara: Öncü Kitapevi Marzano, R. J., Waters, T., & McNulty, B. A. (2005). School leadership that works: From research to results. Alexandria, VA: Association for Supervision and Curriculum Development. Mills, G. E. (2003). Action research a guide for the teacher researcher (2 nd. edition). Pearson Education, Boston. Miles, M. B., & Huberman, A. M. (1994). Qualitative data analysis: An expanded sourcebook. London: Sage. Myran, S., Sanzo, K., & Clayton, J. (2011). The school leadership program communication hub: building actionable knowledge about improving leadership preparation. International Journal of Educational Leadership Preparation, 6(3), 112. Neves de Jesus, S. & Lens, W. (2005). An integrated model for the study of teacher motivation. Applied Psychology, 54(1), 119-134. Önsal, A. (2012). Okul müdürlerinin iletişim becerileri ile okul kültürü arasındaki ilişki(İstanbul ili Anadolu yakası örneği) (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Maltepe Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Özan, M. B. (2006). İlköğretim okulu yöneticilerinin iletişim becerilerinin öğretmen ve yönetici bakış açısıyla değerlendirilmesi. Eurasian Journal of Educational Research (EJER), 24. Rafferty, T. J. (2003). School climate and teacher attitudes toward upward communication in secondary schools . American Secondary Education, 31(2), 4970. Rowicki, M. A. (1999). Communication skills for educational administrators. Eric ED 432 830EA. 1-9. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 83 84 Soner DOĞAN, Şahin ÇETİN, & Osman KOÇAK Sayers, F., Bingaman, C.E., Graham, R., & Wheeler, M. (1993). Yöneticilikte iletişim.(Çev: Doğan Şahiner). İstanbul: Rota Yayıncılık. Schein, E. H. (1976). Örgütsel psikoloji (2. Baskı) (Çeviren: Aylin Sağtür-Şan ÖzAlp). Eskişehir: Eskişehir İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Basımevi. Sevinç, Y.S. (2013). İlköğretim okulu yöneticilerinin iletişim yeterliliklerine ilişkin öğretmen görüşleri ile öğretmenlerin örgütsel güven düzeyleri arasındaki ilişki (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uşak. Schmidt, H. W., & Tannenbaum, R. (2000). Farklılıkları yönetmek (Çev ed. İbrahim Bingöl.) İstanbul: Mess Yayınları. Sönmez, V., & Alacapınar, G. F. (2011). Örneklendirilmiş bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Anı yayıncılık. Şahin, A. (2007). İlköğretim okulu yöneticilerinin kişiler arası iletişim becerileri ve çatışma yönetimi stratejileri arasındaki ilişki (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Akdeniz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Antalya. Şişman, M. (2003). Öğretmenlik mesleğine giriş. Ankara: Pegem A Yayıncılık. Şişman, M. (2002). Öğretim liderliği. Ankara: Pegem A Yayıncılık. Şimşek, Y. (2003). Okul müdürlerinin iletişim becerileri ile okul kültürü arasındaki ilişki (Yayımlanmamış doktora tezi). Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir. Şimşek, Y., & Altınkurt, Y. (2009). Endüstri meslek liselerinde görev yapan öğretmenlerin okul müdürlerinin iletişim becerilerine ilişkin görüşleri. Akademik Bakış, (17), 1-16. Yazıcıoğlu, Y., & Erdoğan, S. (2004). SPSS uygulamalı bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Detay Yayıncılık. Yıldırım, A., & Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. (8. Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık. Tavşancıl, E., & Aslan, E. (2001). Sözel, yazılı ve diğer materyaller için içerik analizi ve uygulama örnekleri. Ankara: Epsilon. Tek, İ.(2008). Okul yöneticilerinin iletişim becerisi ile çatışmayı yönetme becerileri arasındaki ilişkinin incelenmesi (İstanbul Kadıköy ilçesi örneği). (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Toprakçı, E. (2008). Sınıfa dayalı yönetim. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık. Tutar, H., & Yılmaz, M.K. (2008). Genel iletişim kavramlar ve modeller (6. Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık. Ünal, S. (2000). İlköğretim okulu yöneticilerinin okullarında motivasyonu sağlama etkinlikleri. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 1, 84-90. Zıllıoğlu, M. (2003). İletişim nedir? (2. Basım). İstanbul: Cem Yayınevi. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 57-84 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 9(1), 85-110, Ocak 2016 Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110, January 2016 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.9422 The Effect of Guide Material Developed Based on Inquiry-Based Learning on 6th Grade Students’ Competence for Learning Science * Meltem DURAN ** Received: 13 January 2015 Accepted: 29 April 2015 ABSTRACT: The purpose of this study is to determine the effect of an activity set developed according to the inquiry-based learning approach in the unit “Particulate Structure of Matter” on students’ competence for learnıng science. The study was conducted with 42 sixth grade students attending two sixth grade classes of a secondary school. In this study, pre-test and posttest control group experimental designs were used. The findings of the study revealed that science and technology learning supported with the guided activities developed in line with the inquirybased learning approach have no significant effects on students’ competence for learning science, but have significant effects some competence scale for learning science sub-dimension. Keywords: competence for learning science, guiding activity set, inquiry-based learning approach, the particulate structure of matter Extended Abstract Purpose and Significance: The purpose of this study is to determine the effect of an activity set developed according to the inquiry-based learning approach in the unit “Particulate Structure of Matter” on students’ Competence for learning science. When the studies in the related literature are examined, is seen that though there are many studies focusing on the effects of inquiry-based science activities on elementary and high school students’ science process skills (Erdoğan, 2005; Sullivan, 2008; Şimşek & Kabapınar, 2010; Tatar, 2006; Wu & Hsieh, 2006; Wu & Krajcik 2006), academic achievement (Akpullukçu 2011; Armstrong, 2007; Bağcaz, 2009; Marx et al. 2004; Sensoy, 2009; Tatar, 2006; Wallace, Tsoi, Calke, & Darley, 2003), attitudes (Akpullukçu 2011; Küçüker, 2008; McDonald, 2004; Tatar, 2006), motivation (McPhedran, 2006), critical thinking skills (Evren, 2012; McDonald, 2004), reasoning and discussion (Gillies et al., 2013), understand concepts about the nature of science (Khishfe ve Abd- El-Khalick, 2002), although many studies on the learning-based approach to research, there is no study looking at the effect of inquiry-based teaching on students’ competence for learning science. In this connection, demonstration of how to use inquiry-based activities in science and technology classes and eliciting the effect of * The aforementioned guide material was developed by the researcher within the PhD thesis. Corresponding Author: Assist. Prof. Dr., Giresun University, Giresun, Turkey, [email protected] ** Citation Information Duran, M. (2016). Araştırmaya dayalı öğrenme temelli geliştirilen rehber materyalin 6. sınıf öğrencilerinin fen öğrenme yeterliği üzerine etkisi. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi [Journal of Theoretical Educational Science], 9(1), 85-110. Copyright © 2016 by AKU ISSN: 1308-1659 86 Meltem DURAN these activities on students’ science learning efficacy are believed to be important contributions to the literature. Methods: The study was conducted with 42 sixth grade students attending four sixth grade classes of a secondary school in a province of a city in the Fall term of the 20122013 school year. Within the framework of the study, in order to evaluate the effects of inquiry-based learning approach on the students’ competence for learning science, the guided activity set was developed by the researchers in line with the inquiry-based learning approach. In this study, pre-test and post-test control group experimental designs were used. In the current study, Competence Scale for Learning Science developed by Chang et al. (2011) was used. The scale consists of two sub-dimensions being scientific questioning and communication. The Competence in Scientific Inquiry scale contained 4 subscales: presenting questions and hypothesis, planning, experimenting and data gathering, and data analyzing, interpreting, and concluding. The Competence in Communication scale contained 4 subscales: expressing, evaluating, responding, and negotiating. In order to reveal the students’ opinions about the application, they were made to write science journals. Within the framework of the study, instructions in the experimental group and the control group were given through different teaching procedures. In the experimental group, guided inquiry-based instruction and in the control group, teachercentered teaching process closely following Science and Technology textbook provided by the Ministry of National Education were conducted. The researcher took part in lessons of the control group as an observer. The application lasted for 8 weeks in both of the groups. Results: The findings of the study revealed that science and technology teaching supported with the guided activities developed in line with the inquiry-based learning approach have no significant effects on students’ competence for learning science. The reason for not being able to develop the students’ competence for learning science may be the existence of some incontrollable variables and the students’ having different affective characteristics (attitudes, interests etc.). However, when the competence for learning science scores were examined on the basis of individual dimensions, a significant difference was found between the posttest inquiry competence scores of the experimental group students and those of the control group students. This difference is in favor of the experimental group. On the other hand, no significant difference was found between the posttest communication competence scores of the experimental group students and those of the control group students. No gender-based significant difference was observed between pretest competence for learning science scores of the experimental and control groups and between their posttest competence for learning science scores. Thus, it can be argued that the change taking place on the competence for learning science scores of the students does not vary significantly depending on gender. On the other hand, though not significant, female © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… students’ pretest and posttest competence for learning science mean scores are higher than those of the male students. When the students’ science journals were examined, it was seen that the students felt curious during the inquiry process, they actively participated in lessons as they themselves conducted the research, this positively affected their attitudes towards the course and the students developed their communication and cooperation skills. Thus, it can be argued that the qualitative findings of the study support the quantitative findings; that is, “communication competence” dimension, “expressing, “evaluating” and “negotiating” sub-dimensions. The application conducted by using the activities developed according to inquiry-based approach can be claimed to have positive effects on the students. Discussion and Conclusions: Therefore, it seems that the activities developed according to inquiry-based approach are of great importance to turn students into individuals who are more inquisitive, can develop their questioning skills, can have access to information on their own and construct it, can solve daily problems they encounter and work in cooperation. For future research on science learning efficacy, longer application period and greater emphasis on technology dimension would be suggested. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 87 88 Meltem DURAN Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli Geliştirilen Rehber Materyalin 6. Sınıf Öğrencilerinin Fen Öğrenme Yeterliği Üzerine Etkisi * Meltem DURAN ** Makale Gönderme Tarihi: 13 Ocak 2015 Makale Kabul Tarihi: 29 Nisan 2015 ÖZ: Bu araştırmanın amacı, ilköğretim fen bilimleri dersinde, “Maddenin Tanecikli Yapısı” ünitesi, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımına göre geliştirilen etkinlik setinin, 6. sınıf öğrencilerinin fen öğrenme yeterliği üzerine etkisini tespit etmektir. Araştırma, bir ilköğretim okulunda iki altıncı sınıf, toplam 42 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın nicel bölümünde, ön test son test kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımına uygun hazırlanan rehber etkinlikleri ile desteklenen fen bilimleri derslerinin, öğrencilerin fen öğrenme yeterliği üzerinde anlamlı etkisi olmadığı belirlenmiş, ancak bazı fen öğrenme yeterliği alt boyutları açısından anlamlı etkisi olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler: fen öğrenme yeterliği, rehber etkinlik seti, araştırmaya dayalı yaklaşım, maddenin tanecikli yapısı Giriş Son yıllarda bireyler, değişmekte ve gelişmekte olan dünya koşullarına ayak uydurabilmek, bilgi ve yeteneklerini geliştirebilmek için daha fazla çaba harcamak durumundadır. Bunun bir sonucu olarak günümüzde bilgiyi hazır olarak alıp ezberleyen bireylere ihtiyaç azalmaktayken; buna karşın problem çözme, araştırma ve sorgulama becerisi gelişmiş, akıl yürütebilen, sağlıklı iletişim kurabilen, ilişkileri kavrayabilen, eleştirel ve yaratıcı düşünebilen bireylere duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bilgi çağının yaşandığı günümüzde eğitim sistemimizde temel amaç, öğrencilerimize mevcut bilgileri aktarmaktan çok bilgiye ulaşma becerilerini kazandırmak olmalıdır. Bu ise üst düzey zihinsel süreç becerileriyle olur. Başka bir deyişle ezberden çok, kavrayarak öğrenme, karşılaşılan yeni durumlarla ilgili problemleri çözebilme ve bilimsel yöntem süreci ile ilgili becerileri gerektirir. Bu becerilerin kazandırıldığı derslerin başında fen bilimleri dersi gelir (Kaptan, 1999). Fen öğretimi, araştıran, tartışan, deneyen, gözlemleyen, öğrenen ve bilimsel tutumlarını sürekli geliştiren bireyler yetiştirmede önemli bir yere sahiptir (Akınoğlu, 2008). Etkili bir fen eğitiminde, öğrencilerin araştıran, sorgulayan, bilimsel metotları kullanabilen bireyler olarak yetiştirilmesi önerilmektedir. Fen derslerinin asıl amacı; öğrencilere fen kavramlarını ezberletmek değil, öğrenmeyi öğreterek düşünme becerilerini geliştirmek ve araştırmacı bireyler yetiştirmektir (Lind, 2005). Fen eğitiminde üzerinde önemle durulan ortak nokta, fen sınıflarında, bilimsel araştırmanın temel bir öğretim yaklaşımı olarak teşvik edilmesi ve fen öğretiminde, araştırmaların büyük önem taşımasıdır (Australian Education Council 1994; National Research Council [NRC] 1996; Ministry of Education and Human Resources Development [MOE HRD] 2007; Osborne & Dillon, 2008; Scearce, 2007). Bu amaçla ülkemizde de * Söz konusu rehber materyal, doktora tezi kapsamında araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Sorumlu Yazar: Yrd. Doç. Dr., Giresun Üniversitesi, Giresun, Türkiye, [email protected] ** © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… öğrencinin bilgiyi kendisinin elde etmesini mümkün kılan ve bilim adamlarının çalışma ilkeleri ile tanışmasını sağlayan laboratuvar çalışmalarına, kişisel inceleme ve araştırmalara önem veren, fen bilimlerini birbirine entegre eden yeni eğitim programları hazırlanmış ve reform hareketleri başlamıştır (Korkmaz, 2002). Bu bağlamda, 2013 Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programında, araştırma-sorgulamaya dayalı öğrenme yaklaşımı temel alınmıştır. Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programında öğrenme ve öğretme kuram ve uygulamaları açısından bütüncül bir bakış açısı benimsenmesine rağmen; genel olarak öğrencinin, kendi öğrenmesinden sorumlu olduğu, öğrenme sürecine aktif katılımının sağlandığı bilgiyi kendi zihninde yapılandırmaya olanak tanıyan araştırmasorgulamaya dayalı öğrenme stratejisi benimsenmiştir (MEB, 2013). Genellikle, araştırma temelli öğretim programı, öğrencilerin gerçek bilimsel olguları incelemelerine, araştırma sorularının oluşturulma aşamasına katılmalarına, araştırmaları yürütmelerine, kendi sonuçlarını elde etmelerine ve bulgularını akranları ile paylaşmalarına fırsatlar yaratmaktadır (NRC, 1996). Fen eğitimcileri, sınıf için çok çeşitli araştırma-temelli öğretim programı oluşturmaya, araştırma-temelli öğretim programının öğrenme çıktılarını keşfetmeye, öğretmenlerin algılamalarını incelemeye ve araştırma temelli öğretimi uygulamaya çabalamaktadırlar (Keys ve Bryan, 2001). Araştırma-sorgulamaya dayalı öğrenme; öğrencilerin çevrelerindeki her şeyi keşfetme isteği duydukları, etraflarındaki doğal ve fiziksel dünyayı sağlam gerekçelerle açıklamalarda bulunarak güçlü argümanlar kurdukları, fen bilimlerinden heyecan duyan ve değerini bilen bireyler olarak yetiştikleri, kısacası birer bilim insanı gibi yaparakyaşayarak-düşünerek bilgiyi kendi zihninde oluşturduğu öğrenci merkezli bir öğrenme yaklaşımıdır (MEB, 2013).Amerikan Ulusal Fen Standartları’na ve Benchmark’a göre ise, araştırmaya dayalı öğrenme, gözlem yapma, ölçme, tahmin yapma, çıkarımlarda bulunma, sayıları kullanma, yer zaman ilişkisini kullanma, hipotez kurma, veriler elde etme, değişkenleri kontrol etme, deneme ve iletişim işlemlerini kapsar (Hassard, 2005). Diğer bir tanımda, araştırmaya dayalı öğrenme, sorular sorarak, araştırarak ve bilgileri analiz ederek, verileri, faydalı bilgilere dönüştürme sürecidir (Perry ve Richardson, 2001). Araştırmaya dayalı yaklaşımda öğrencilerin bilimi sorgulayarak yorumlamaları ve bilimi sahiplenerek kendilerine has bilim anlayışlarını geliştirmeleri için özgüven duymaları sağlanmak istenmektedir (Turgut, 2005). Amerikan Ulusal Fen Eğitimi (National Science Education) Standartlarına göre ise, öğrencide bir takım araştırma becerisinin olması gerektiğini belirtir. Bu beceriler Tablo 1’de verilmiştir (Karakoç, 2003). © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 89 90 Meltem DURAN Tablo 1 Öğrencilerde olması gereken araştırma becerileri Öğrencilerde olması gereken araştırma becerileri İşe yarayan soruları formülleştirme Özellikler Muhtemel, akla yatkın sorular oluşturma Bilimsel araştırmaya dayalı soruları tanımlama Oluşturulan soruların karmaşıklık düzeyinin farkında olma Deneysel yöntemlerle keşfedilebilen bir soru seçme Deneyleri planlama Bilginin sistematik bir şekilde toplanması için bir yöntem tasarlama Uygun ölçüm aletlerini seçme Aletleri ve ölçümleri tasarlama veya seçme Alet ve cihazlar kullanma Sistematik gözlemler yapma Bilgiyi toplama ve kaydetme (bilginin geçerliliğini ve güvenir değerlendirme) Bilgiyi düzenleme Bilgiyi grafikle gösterme Bilgiyi toplama ve değerlendirme Bilgiyi kullanma ve başka araştırmalarla elde edilen bilgilerle karşılaştırma Yapılan deneyle teoriler ve modeller arasında ilişki kurma Daha fazla araştırma önerme (yeni sorular ortaya atma) Deney sonuçlarını göstermek için kelimeler, grafikler, resimler, haritalar ve diyagramlar kullanma İletişim kurma Çalışmaların özetlerini çıkarma Daha sağlıklı bir iletişim kurmak için teknolojiyi kullanma ve diğer deneysel çalışmaları eleştirel bir şekilde değerlendirme Sorular açık ve kesin bir şekilde oluşturma İşbirliği içinde araştırma yapma Deneyleri planlama Sistematik gözlemler yapma Bilgiyi değerlendirme ve yorumlama Sonuçlar çıkarma ve yararlandığı tüm kaynakları yazma Bell, Urhahne, Schanze ve Ploetzner (2010) ise, dokuz ana araştırmaya dayalı aktivitelerin bir sentezini önermiştir. Bunlar; ‘yönlendirme ve sorular sorma, hipotez yaratma, planlama, sorgulama, analiz etme ve yorumlama, model, sonuç ve değerlendirme, iletişim ve tahmindir. Görülmektedir ki, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının, birçok becerinin sentezini oluşturmakla birlikte sorgulama ve iletişim becerilerini de içerdiği bir gerçektir. Bu sebeple, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının öğrencilerin sorgulama ve iletişim yeterliğine etkisi açısından incelenmesi önem taşımaktadır. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… Araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımında araştırma düzeyleri, doğrulama tipi araştırmalar (confirmation inquiry), yapılandırılmış araştırmalar (structured inquiry), rehberli araştırmalar (guided inquiry) ve açık araştırmalar (open inquiry) olmak üzere dört farklı grupta incelenmektedir (Windschitl, 2003; Banchi & Bell, 2008). Rehberli araştırmada, öğretmen araştırılacak problemi ve kullanılacak materyalleri verir. Öğrenciler nasıl yapacaklarını tasarlayıp uygularlar ve sonuçlarını değerlendirerek bilimsel bilgilere ulaşırlar. Burada, öğretmenin amaç ve malzeme açısından yönlendirmesi vardır, fakat öğrencilere nasıl yapacakları konusunda özgürlük verilmiştir (Bağcı-Kılıç, 2006). Bu amaçla, sınıf düzeyi göz önünde bulundurularak bu çalışmada rehberli araştırma kullanılmıştır. Rehberli araştırmaya dayalı öğrenmeyi daha etkili kılmak için ise, Llewellyn (2002)’in geliştirdiği araştırma döngüsünün basamakları temel alınarak öğretim uygulaması gerçekleştirilmiştir. Llewellyn (2002)’in araştırma döngüsünün, dört ders saatine yayılması ve bu döngünün basamaklarının bu dört ders saatinde tamamlanması, öğrencilerden her aşamada beklenen davranışların gözlenmesine imkân sağlamıştır. Bu sebeple öğretmenlerin, her aşamada öğrencileri gözlemleyebilme, öğrencilerin eksik ve yanlış öğrenmelerini belirleme ve giderme, farklı etkinliklere geçilmesiyle motivasyonu sağlama, konu sonunda ise, öğrencilerin öğrendiklerini günlük hayatla ilişkilendirmelerini sağlama ve günlük tutarak öğrencinin ne öğrendiği ve ne hissettiğini görmesi açısından yararlı olacağı öngörülmektedir. Ayrıca, Llewellyn (2002) geliştirdiği araştırma döngüsüne göre yapılan bu öğretimle, öğrencilerin birer bilim insanı gibi araştıran ve sorgulayan bireyler olması beklenmektedir. Fen eğitimindeki iyileştirme çabaları, araştırma yapmanın önemini vurgulamasına rağmen, araştırmaya dayalı öğretimin öğretmenler tarafından sınıflarda yeteri kadar uygulanmadığı görülmektedir (Capps, Crawford, & Epstein, 2010). Ülkemizde de, araştırmaya dayalı öğrenme ortamları ile ilişkili öğrenme ve öğretme etkinliklerinin tasarlanacağı ve bunların bazı öğrenme çıktıları üzerine etkisinin inceleneceği çalışmalara ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir. Diğer taraftan, konu ile ilgili literatürdeki çalışmalara bakıldığında, ilköğretim ve lise öğrencileri üzerinde araştırmaya dayalı fen aktivitelerinin, bilimsel süreç becerileri (Erdoğan, 2005; Sullivan, 2008; Şimşek & Kabapınar, 2010; Tatar, 2006; Wu & Hsieh, 2006; Wu & Krajcik 2006), başarı (Akpullukçu, 2011; Arslan, 2007; Bağcaz, 2009; Marx, vd.. 2004; Şensoy, 2009; Tatar, 2006; Wallace, Tsoi, Calkin, & Darley, 2003), tutum (Akpullukçu, 2011; Küçüker, 2008; McDonald, 2004; Tatar, 2006), motivasyon (McPhedran, 2006), eleştirel düşünme becerileri (Evren, 2012; McDonald, 2004), mantık yürütmeleri ve tartışmaları (Gillies vd., 2013) bilimin doğasıyla ilgili kavramları anlamaları (Khishfe ve Abd- El-Khalick, 2002) üzerine pek çok çalışma olmasına rağmen, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının, öğrencilerin fen öğrenme yeterliği üzerine etkisini araştıran bir çalışmaya rastlanamamıştır. Bu bağlamda, ilköğretim fen bilimleri derslerinde araştırmaya dayalı öğrenme etkinliklerinin sınıflarda nasıl uygulanabileceğinin gösterilmesi, aynı zamanda uygulamaların öğrencilerin fen öğrenme yeterliklerini nasıl etkilediğini ortaya koyulması oldukça önemlidir. Bu nedenle, bu çalışma; fen bilimleri dersi öğretme-öğrenme sürecinde araştırmaya dayalı © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 91 92 Meltem DURAN öğretim yaklaşımını esas alan etkinliklerin işe koşulmasıyla öğrencilerin fen öğrenme yeterliği üzerine etkisinin ve cinsiyet açısından farklılığın belirlenmesi amacıyla tasarlanmıştır. Ayrıca, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının, öğrencilerin fen öğrenme yeterliği üzerine etkisinin belirlenmesi ve elde edilecek yeni bilgilerin literatürdeki bilgi birikimine önemli ölçüde katkı sağlaması öngörülmektedir. Araştırmanın Amacı Çalışmada, ilköğretim fen bilimleri dersinde, “Maddenin Tanecikli Yapısı” ünitesindeki araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımına göre geliştirilen etkinlik setinin, 6. sınıf öğrencilerinin fen öğrenme yeterliği üzerine etkisini belirlemek amaçlanmıştır. Bu genel amaç çerçevesinde aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır. 1) Deney ve kontrol gruplarında yer alan öğrencilerin uygulama öncesi ve uygulama sonrasında fen öğrenme yeterliği ölçeğinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark var mıdır? 2) Deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin uygulama öncesi ve uygulama sonrasında fen öğrenme yeterliği testi alt boyutlar açısından aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark var mıdır? 3) Deney ve kontrol gruplarında yer alan öğrencilerin fen öğrenme yeterlikleri sorgulayıcı öğrenme becerileri algıları cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermekte midir? Yöntem Araştırmanın Modeli Fen bilimleri dersi, ilköğretim 6.sınıf “Maddenin Tanecikli Yapısı” ünitesinde, rehberli araştırmaya dayalı öğretimin, öğrencilerin fen öğrenme yeterliğine etkisini ortaya çıkarmak amacıyla gerçekleştirilen bu araştırmada, ön test–son test kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Ön test–son test kontrol gruplu modelde, yansız atama ile oluşturulmuş iki grup bulunur. Bunlardan biri deney, öteki kontrol grubu olarak kullanılır. Her iki grupta da deney öncesi ve deney sonrası ölçmeler yapılır (Karasar, 2004). Rehberli Araştırmaya Göre Öğretim Rehber Materyalinin Geliştirilmesi. Çalışmada kullanılan rehber materyal yazılı olup materyal içindeki etkinlikler 6. sınıf, “Maddenin Tanecikli Yapısı” ünitesi esas alınarak geliştirilmiştir. Rehber materyal geliştirilirken, Llewellyn (2002) tarafından geliştirilen araştırma döngüsü basamakları temel alınmıştır. Llewellyn tarafından geliştirilen araştırma döngüsü basamaklarından farklı olarak, çalışmada son iki basamak (yorum yapma ve sonuçları sunma) birleştirilerek tek basamak olarak verilmiştir. Araştırma döngüsünün basamakları şu şekildedir: 1) Sorgulama, 2) Var olan bilgiyi açığa çıkarma, 3) Tahminde bulunma, 4) Uygulamayı planlama ve yapma, 5) Yorum yapma, 6) Sonuçları sunma. Etkinlikler basamaklara göre geliştirilmiştir. Etkinliklerde; tartışma etkinlikleri, kavram karikatürleri, tahmin-gözlem-açıklama (TGA), hikâye oluşturma, bulmaca, © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… kompozisyon, boşluk doldurma, yapılandırılmış grid, kavram haritası, doğru-yanlış testi vb. çeşitli teknikler kullanılmıştır. EK.1 ‘de rehber materyalde yer alan bazı etkinlik örnekleri verilmiştir. Rehberli araştırmaya dayalı öğretime uygun geliştirilen etkinliklerin 1 bölümü, 4 ders saati, bir hafta olarak planlanmıştır. 8 bölümden oluşan rehber materyalin, uygulama süreci 8 haftada tamamlanacaktır. Pilot uygulama, 2012–2013 güz yarıyılında, dört haftalık sürede 24 ders saati boyunca, 23 öğrenci ile birlikte yapılmıştır. Pilot uygulama sonunda, söz konusu düzenlemeler yapılarak rehber materyale son hali verilmiştir. Deney Gruplarında ve Kontrol Gruplarında Uygulama Süreci Deney grubunda uygulama süreci araştırmacı tarafından yürütülürken, kontrol grubunda fen bilimleri dersi öğretmeni tarafından yürütülmüştür. Araştırmada, deney ve kontrol gruplarında dersler, farklı öğretim süreçleri ile işlenmiştir. Deney grubunda öğretim süreci, rehberli araştırmaya dayalı öğretim uygulaması ile işlenirken, kontrol grubunda ise sadece MEB fen bilimleri ders kitabına bağlı kalarak geleneksel öğretim sürecine devam edilmiştir. Araştırmacı, kontrol grubundaki derslere gözlemci olarak katılmıştır. Deney gruplarında, uygulamaya geçilmeden önce, öğrencilere, uygulama ile ilgili araştırmacı tarafından bilgi verilmiştir. Daha sonra her öğrenciye uygulama boyunca takip edecekleri uygulama materyali olarak hazırlanan etkinlik kitapları dağıtılmıştır. Öğrencilere, kitaplarda neler olduğu, nasıl kullanılacağı ile ilgili araştırmacı tarafından bilgilendirilme yapılmıştır. Deney grubu öğrencilerine kitaplar verildikten sonra, ön test olarak veri toplama araçları dağıtılmıştır. Uygulama sürecinde dersler, gruplarla birlikte veya bireysel olarak etkinliklere dayalı olarak işlenmiştir. Araştırmacı, öğrencilere bilgi vermekten ziyade, öğrencilerin bilgiye ulaşmalarında rehber olarak süreçte yer almıştır. 8 bölümden oluşan rehber materyalin, deney gruplarında uygulama süreci 8 haftada tamamlanmıştır. Uygulama süreci tamamlandıktan sonra, son testler uygulanmıştır. Çalışma Grubu Araştırmanın örneklemini, 2012-2013 eğitim öğretim yılında bir ilin bir ilçesinde bulunan bir ortaokulda öğrenim görmekte olan 6. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Örneklem seçilirken, belirlenen ölçütler doğrultusunda evren içinden yansız yöntemle 2 sınıf belirlenmiştir. Bu sınıflar, deney (N=20) sınıfları ve kontrol (N=22) sınıfları olmak üzere, toplam 42 öğrenciden oluşmaktadır. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 93 94 Meltem DURAN Tablo 2 Çalışma grubu Kız Erkek Toplam Deney 7 13 20 Kontrol 9 13 22 Toplam 16 26 42 Veri Toplama Araçları Araştırmada, Chang vd. (2011) tarafından geliştirilen Fen Öğrenme Yeterliği Ölçeği kullanılmıştır. Ölçek, bilimsel sorgulama ve iletişim yeterliği olmak üzere iki alt boyuttan, her boyutta 4 alt boyuttan oluşmuştur. Sorgulama yeterliği boyutu 14 soru [soru ve hipotez önerme (3 soru), planlama (4 soru), deney yapma ve veri toplama (3 soru), veri analizi yapma, yorumlama ve sonuca varma (4 soru)] ve iletişim yeterliği boyutu ise 15 sorudan [ifade etme (4 soru), değerlendirme (4 soru), etkileşimde bulunma (3 soru), müzakere etme (4 soru)] olmak üzere toplam 29 maddeden oluşmaktadır. Likert tipi beşli derecelendirmeli (1= Hiçbir zaman, 2= Nadiren, 3= Bazen, 4= Sık sık, 5= Her zaman) bir ölçektir. Ölçekten alınacak en fazla puan 145’tir. Özgün ölçek, her iki dile hâkim iki alan uzmanı tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Uzmanlardan gelen çeviriler arasında dikkate değer farklar için tekrar görüş alınmıştır. Daha sonra, İngilizce dil uzmanı tarafından özgün (kaynak) dile çevrilerek özgün madde yapıları arasındaki tutarlılıklar incelenmiştir. İnceleme sonucunda, özgün ölçekteki maddeler ile Türkçe’den yapılan çeviri ile elde edilen formdaki maddelerin dil denkliğinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ölçeğin dil anlam uyumu açısından Türk dili uzmanlarının ve kapsam geçerliği için alan uzmanlarının görüşleri alınmıştır. Bir sonraki aşamada ölçeğin Türkçe formu 6. ve 7. Sınıfta öğrenim görmekte olan 312 öğrenciye uygulanmıştır. Ölçek, 8. sınıfların sınavlarının olması nedeniyle, 6 ve 7. sınıflara uygulanmıştır. Araştırmacı tarafından Türkçe’ye uyarlama çalışması yapılan ölçeğin güvenirlik katsayısı .87 bulunmuştur. Veri Analizi Çalışmanın nicel verilerinin analizinde SPSS 15.0 istatistik programı kullanılmıştır. Kontrol ve deney gruplarındaki öğrencilerin sorgulama ve iletişim yeterliği boyutlarının son test puanları bağımsız gruplar t-testi, fen öğrenme yeterliği puanlarının alt boyutlar bazında karşılaştırılması bağımlı gruplar için t-testi, fen öğrenme yeterliği puanlarının cinsiyet değişkenine göre farklılık gösterip göstermediği ise ilişkisiz t-testi ile kontrol edilmiştir. Araştırmada Geçerlik. Araştırmacının uygulama sürecine gözlemci olarak katıldığı kontrol grubu öğretmeni, öğretiminde, düz anlatım yöntemini kullanarak © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… 95 öğrencilere sadece not tutturduğu gözlemlenmiştir. Öğretmenin, öğretim sürecinde araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımını kullanmadığı gözlemlenmiş ve böylece araştırmanın geçerliliği sağlanmıştır. Dış geçerliği sağlamak için ise, çalışmanın araştırma modeli, çalışma grubu, veri toplama aracı ve süreci, verilerin çözümlenmesi ve yorumlanması süreci ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bulgular Deney ve Kontrol Gruplarının Fen Öğrenme Yeterliği Ön Test ve Son Test Puanlarına İlişkin Bulgular Tablo 3 Kontrol ve deney gruplarındaki öğrencilerin ön test puanlarının bağımsız gruplar için ttesti ile karşılaştırılması Grup n x ss Deney 20 96.60 26.92 Kontrol 22 109.09 17.09 sd t p 40 -1.81 .08 Tablo 3’den de anlaşılabileceği gibi, çalışmanın başında araştırmaya katılan deney ve kontrol grupları öğrencilerinin fen öğrenme yeterliği düzeyleri, betimsel istatistik ve t-testi değerlerine göre ön test puanları açısından anlamlı düzeyde farklılık göstermemektedir (t40=-1.812; p>.05). Diğer bir deyişle, deney ve kontrol grubu öğrencileri fen öğrenme yeterliği puanları açısından araştırmanın başında denktir. Tablo 4 Kontrol ve deney gruplarındaki öğrencilerin son test puanlarının bağımsız gruplar için t-testi ile karşılaştırılması Grup n x ss Deney 20 115.45 21.06 Kontrol 22 123.31 14.96 sd t p 40 -1.40 .16 Tablo 4’den de anlaşılabileceği gibi, araştırmaya katılan deney ve kontrol grupları öğrencilerinin fen öğrenme yeterliği düzeyleri, betimsel istatistik ve t-testi değerlerine göre son test puanları açısından anlamlı düzeyde farklılık göstermemektedir (t40= -1.406, p>.05). © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 96 Meltem DURAN Tablo 5 Kontrol ve deney gruplarındaki öğrencilerin ön test ve son test puanlarının bağımlı gruplar için t-testi ile karşılaştırılması Grup n x ss Ön test 20 96.60 26.92 Son test 20 115.45 21.06 Ön test 22 109.09 17.09 Son test 22 123.31 14.96 Deney Kontrol sd t p 19 -2.58 .01 21 -3.77 .00 Yapılan analizde deney ve kontrol grubunun ön test ve son test puanları arasında fen öğrenme yeterliği puanları bakımından ön test ve son test puan farkları istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu görülmektedir (t19=-2.58 ve t(21)=-3.77; p<.05). Ayrıca, deney ve kontrol grupları öğrencilerinin son test puanları karşılaştırmalı olarak analiz edilmiş ve Tablo 6’daki sonuçlara ulaşılmıştır. Tablo 6 Kontrol ve deney gruplarındaki öğrencilerin sorgulama ve iletişim yeterliği boyutlarının son test puanlarının bağımsız gruplar t-testi ile karşılaştırılması Grup n x ss Ön test 20 61.59 7.04 Son test 22 55.50 10.31 Ön test 20 61.72 9.14 Son test 22 59.95 11.14 Deney Kontrol sd t p 40 -2.25 .03 40 -.56 .57 Tablo 6’dan da anlaşılabileceği gibi, araştırmaya katılan deney ve kontrol grupları öğrencilerinin sorgulama yeterliği düzeyleri, betimsel istatistik ve t-testi değerlerine göre son test puanları açısından anlamlı düzeyde farklılık göstermektedir (t40=-2.25, p<.05). Söz konusu farklılık ortalama puanları açısından deney grubu öğrencileri lehinedir. Ancak, iletişim yeterliği boyutuna bakıldığında son test puanları açısından anlamlı düzeyde farklılık görülmemektedir. (t40=-.56, p>.05). Bu açıdan değerlendirdiğimizde, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının öğrencilerin sorgulama yeterliği açısından olumlu katkı sağladığı söylenebilir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… 97 Fen Öğrenme Yeterliği Puanlarının Alt Boyutlar Bazında Değerlendirilmesi Tablo 7 Fen öğrenme yeterliği puanlarının alt boyutlar bazında bağımlı gruplar için t-testi ile karşılaştırılması Alt Boyutlar Sorgulama Yeterliği Grup Deney Kontrol Deney Soru ve Hipotez Önerme Kontrol Deney Planlama Kontrol Deney Yapma ve Veri Toplama Veri Analizi Yapma, Yorumlama ve sonuca varma Deney Kontrol Deney Kontrol Deney İletişim Yeterliği Kontrol Deney İfade etme Kontrol Deney Değerlendirme Kontrol Deney Etkileşimde Bulunma Kontrol Deney Müzakere etme Kontrol Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest Öntest Sontest n x ss 20 20 22 22 20 20 22 22 20 20 22 22 20 20 22 22 20 20 22 22 20 20 22 22 20 20 22 22 20 20 22 22 20 20 22 22 20 20 22 22 46.55 55.50 52.13 61.59 9.75 12.30 11.36 13.54 13.65 16.15 14.50 18.54 9.80 11.95 11.22 12.86 13.35 15.10 15.04 16.63 50.05 59.95 56.95 61.72 13.30 15.95 15.54 16.63 13.05 15.90 15.95 16.81 10.10 11.85 10.81 12.00 13.60 16.25 14.63 16.27 13.45 10.31 7.72 7.04 2.84 2.29 1.83 1.81 4.23 2.94 2.84 1.65 3.45 2.32 2.26 2.79 4.00 3.43 3.74 2.70 14.21 11.14 10.43 9.14 4.05 3.30 3.88 3.00 4.01 3.00 3.52 2.42 3.05 2.47 2.46 2.04 4.24 3.43 3.98 3.23 sd t p 19 -2.48 .02 21 -5.09 .00 19 -3.27 .00 21 -5.20 .00 19 -2.25 .04 21 -6.04 .00 19 -2.37 .03 21 -2.30 .03 19 -1.65 .11 21 -2.03 .05 19 -2.55 .02 21 -2.23 .04 19 -2.28 .03 21 -1.30 .21 19 -2.79 .01 21 -1.10 .29 19 -2.04 .06 21 -1.89 .07 19 -2.22 .04 21 -2.11 .05 *p<0.05 © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 98 Meltem DURAN Tablo 7’de görüldüğü gibi, deney ve kontrol grubu öğrencilerinin, sorgulama yeterliği ve iletişim yeterliği boyutlarında ön test ve son test arasında anlamlı bir farklılık olduğu görülmektedir (t19= -2.48 ve t(21)=-5.09; t19= -2.55 ve t21= -2.23 p<.05). Alt boyutlar açısından bakıldığında deney gruplarında, “Soru ve Hipotez Önerme”, “planlama”, “deney Yapma ve Veri Toplama”, “İfade etme”, “Değerlendirme” ve “Müzakere etme” alt boyutlarının ön test ve son test puanları arasında anlamlı farklılık olduğu, “Veri Analizi Yapma, Yorumlama ve sonuca varma”, “Etkileşimde Bulunma” alt boyutlarının ön test ve son test puanları arasında anlamlı farklılık olmadığı görülmektedir. Kontrol grubu öğrencilerine bakıldığında, “Soru ve Hipotez Önerme”, “Planlama”, “Deney Yapma ve Veri Toplama” alt boyutlarının ön test ve son test puanları arasında anlamlı farklılık olduğu, diğer boyutlarda ön test ve son test puanları arasında anlamlı farklılık olmadığı görülmektedir. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Cinsiyetleri Açısından Fen Öğrenme Yeterliğine İlişkin Bulgular Tablo 8 Araştırmaya katılanların cinsiyetleri açısından fen öğrenme yeterliği değerlerinin karşılaştırılması Grup n x ss Kız 7 93.00 32.67 Erkek 13 98.53 24.54 Kız 7 122.57 28.36 Erkek 13 111.61 15.96 Kız 9 115.11 13.42 Erkek 20 104.92 18.58 Kız 9 126.33 16.08 Erkek 13 121.23 14.41 Öntest Deney Sontest Öntest Kontrol Sontest sd t p 18 -.43 .673 18 1.12 .279 20 1.40 .175 21 -5.20 .00 Tablo 8’de görüldüğü gibi, araştırmaya katılan öğrencilerin fen öğrenme yeterliği puanlarındaki değişim değerleri arasında cinsiyetlerine göre deney gruplarında (t18=-.43 ve t18=1.12; p>.05) ve kontrol gruplarında (t20=1.40 ve t20=.78; p>.05) hem ön test hem de son test puanlarında anlamlı düzeyde farklılık saptanmamıştır. Deney gruplarında, kız öğrencilerin ön test fen öğrenme yeterliği puanları ortalaması ( x =93.00) erkek öğrencilerin fen öğrenme yeterliği puanlarına ( x =98.53) göre düşük iken, kız öğrencilerin son test fen öğrenme yeterliği puanları ortalaması erkek öğrencilerin fen öğrenme yeterliği puanlarına ( x =122.57; x =111.61) göre daha yüksektir. Kontrol gruplarında, kız öğrencilerin ön test ve son test fen öğrenme yeterliği © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… 99 puanları ortalaması ( x =115.11; x =126.33), erkek öğrencilerin fen öğrenme yeterliği puanlarına ( x =104.92; x =121.23) göre daha yüksektir. Sonuçlar Araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının öğrencilerin fen öğrenme yeterliğine karşı etkisini incelemek amacıyla yapılan bu çalışmada aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır: 1- Yapılan analizlerde, fen öğrenme yeterliği puanları bakımından deney ve kontrol gruplarının ön test ve son test puanları arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir. Diğer yandan, kontrol ve deney grubu tutum ortalamaları başlangıçta denk iken, son test ortalamaları arasında ortalama farkları istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Dolayısıyla bu sonuca bağlı olarak, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşıma uygun geliştirilen etkinliklerin, öğrencilerin fen öğrenme yeterliği puanlarına önemli ölçüde etki etmediğini söylemek mümkündür. Bu çalışmada öğrencilerin fen öğrenme yeterliklerinin geliştirilememesinin sebebi, kontrol edilemeyen diğer değişkenlerin varlığı ve öğrencilerin farklı duyuşsal özelliklere (tutumları, ilgileri, vs) sahip olmaları olarak düşünülebilir. 2- Fen Öğrenme yeterliği puanları boyutlar bazında incelendiğinde, deney grubu ve kontrol grubu öğrencilerinin sorgulama yeterliği son test puanları arasında anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Söz konusu farklılık deney grubu öğrencileri lehinedir. Bu bağlamda, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımına uygun geliştirilen etkinliklerin, öğrencilerin sorgulama yeterliği puanlarına önemli ölçüde katkı sağladığını söylemek mümkündür. Bu sonuca bağlı olarak, etkinliklerde “sorgulama” basamağına yer verilmesi ve öğrencilerin aktif katılımının olumlu etkisi olduğu düşünülebilir. Sorgulayıcı öğrenme stratejilerinin, sorgulama becerileri algılarına etkisi açısından inceleyen Taşkoyan (2008), çalışmasının sonucunda, uygulama öncesi her iki gruptaki öğrencilerin başarı testleri, sorgulayıcı öğrenme becerileri algıları ve fene yönelik tutum puanları arasında herhangi anlamlı bir fark bulunmamış, ancak uygulama sonunda başarı testi, sorgulama becerileri algıları ve açık uçlu soruların sonuçlarına göre deney grubu öğrencilerin lehine anlamlı fark bulunmuştur. Diğer taraftan, fene yönelik tutumlarında ise her iki grupta anlamlı bir fark bulunamamıştır. Deney grubundaki öğrencilerle yapılan görüşme sonuçları da sorgulayıcı öğrenme stratejilerinin etkinliğini destekledikleri belirtilmiştir. Diğer taraftan, deney ve kontrol grubu öğrencilerinin son test iletişim yeterliği puanları açısından anlamlı farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşıma uygun geliştirilen etkinliklerin, öğrencilerin iletişim yeterliği puanlarına önemli ölçüde etki etmediğini söylemek mümkündür. 3- Fen Öğrenme yeterliği puanları alt boyutlar bazında incelendiğinde, deney grubu öğrencilerinin sorgulama alt boyutlarında, “soru ve hipotez önerme”, “planlama”, “deney yapma ve veri toplama”, “ifade etme”, “değerlendirme” ve “müzakere etme” alt boyutlarının ön test ve son test puanları arasında anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 100 Meltem DURAN Farklı olarak, araştırmaya dayalı öğretimde Fen ve Teknoloji dersinde laboratuar uygulamalarında bilim yazma aracı kullanımının etkisini araştıran Ulu (2011), çalışması sonucunda, deney grubu ile kontrol grubu arasında, bilimsel süreç becerilerinden değişkenleri tanımlama, hipotez kurma ve tanımlama, işlemsel açıklamalar yapma ile araştırma tasarlama boyutlarında; üst bilişsel bilgi ve becerilerinden açıklayıcı bilgi, yöntemsel bilgi, koşulsal bilgi, planlama ve bilişsel strateji boyutlarında; akademik başarı açısından ve kavram öğrenme düzeyleri açısından deney grubu lehine anlamlı bir fark olduğu görülmüştür. Aynı şekilde, Bağcı Kılıç, Yardımcı ve Metin (2011), sınıf öğretmenliği bölümünde okuyan öğrenciler üzerinde yaptıkları çalışmada, yönlendirilmiş araştırma yaklaşımının uygulandığı laboratuar uygulamasına, ön ve son laboratuvar tartışması eklenmesinin, öğrencilerin, bilimsel süreç becerilerini geliştirmedeki etkililiğini araştırmışlardır. Araştırmanın verileri “Öğretmenlere Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri Testi” ile toplanmıştır. Bu testle öğrencilerin, gözlem, sınıflandırma, ölçme, tahmin, çıkarım, hipotez kurma, değişkenleri belirleme ve kontrol etme ve deney tasarlama becerileri ölçülmüştür. Nicel veri analiziyle elde edilen sonuçlara göre gruplar arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulunmamıştır. Fakat grupların her birinin ön test ve son test ortalamaları kendi içlerinde karşılaştırıldığında sadece deney grubunun ön testten son teste istatistiksel anlamlı olarak geliştiği tespit edilmiştir. Diğer taraftan, iletişim alt boyutlarından, “veri analizi yapma, yorumlama ve sonuca varma” ve “etkileşimde bulunma” alt boyutlarının ön test ve son test puanları arasında anlamlı farklılık olmadığı görülmektedir. Araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımına uygun geliştirilen etkinliklerin, veri analizi, yorumlama, sonuca varma ve birbirleriyle etkileşimde bulunma açısından olumlu etki etmediği söylenebilir. Kontrol grubu öğrencilerine bakıldığında, “Soru ve Hipotez Önerme”, “Planlama”, “Deney Yapma ve Veri Toplama” alt boyutlarının ön test ve son test puanları arasında anlamlı farklılık olduğu, diğer boyutlarda ön test ve son test puanları arasında anlamlı farklılık olmadığı tespit edilmiştir. Deney gruplarında, kontrol gruplarından farklı olarak, “ifade etme”, “değerlendirme” ve “müzakere etme” alt boyutlarında anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Alt boyutlar açısından değerlendirdiğimizde, araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının deney grubu öğrencilerinin fen öğrenme yeterliği düzeylerine olumlu etkide bulunduğu söylemek mümkündür. 4- Öğrencilerin fen öğrenme yeterliği puanlarındaki değişim değerleri arasında cinsiyetlerine göre hem ön test hem de son test puanlarında anlamlı düzeyde farklılık tespit edilmemiştir. Buna göre, öğrencilerin fen öğrenme yeterliği puanlarındaki değişimin cinsiyetlerine bağlı olarak önemli düzeyde farklılık göstermemektedir. Diğer taraftan, kız öğrencilerin ön test ve son test fen öğrenme yeterliği puanları ortalaması, erkek öğrencilerin fen öğrenme yeterliği puanlarına göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… 101 Araştırmaya dayalı öğretimi, fen öğretim yaklaşımları açısından inceleyen Kensinger (2012), “Öğrenci Başarısı Üzerinde İlkokul Fen Öğretim Yaklaşımlarının Etkisi” isimli çalışmasında ilkokul fen öğretiminin, akademik başarı ile cinsiyet arasındaki korelasyonu araştırmıştır. Çalışmanın bulguları öğretmenlerin üst düzeyde bir mesleki gelişim eğitimi aldıktan sonra araştırmaya dayalı eğitimi kullandıklarında ilkokul başarısının önemli oranda geliştiğini gösteren kanıtlar ortaya koymuştur. Bu çalışmada gerçekleşen cinsiyet analizi, ilkokul düzeyinde fen öğretim metoduna bağlı olarak erkeklerin daha iyi performans sergileyip sergilemedikleri üzerine odaklanmıştır. Çalışma fen öğretim metodu ile cinsiyet ve başarı düzeyi arasında herhangi bir ilişkinin olmadığı ortaya konmuştur. Öneriler • Fen öğrenme yeterliği ile ilgili ileride yapılacak çalışmalar için uygulama süresinin daha uzun olması, teknoloji boyutuna daha çok yer verilmesi önerilebilir. • Araştırma süresince, öğrencilere küçük gruplar halinde çalışma ortamı sağlanmalıdır, birlikte yaptıkları araştırmalar ve tartışmalar ile öğrenciler bilgiyi daha iyi yapılandırabilir. Böylece öğrenciler arasındaki sosyal etkileşim desteklenebilir. • Öğretmenin öğrencilerle olan iletişim şekli, sınıf ikliminde ve okul kültüründe önemli bir rol oynamaktadır. İletişimin şekli ve öğretmenin iletişim yeterliliği öğrenci davranışları için bir model oluşturmaktadır (Gürsel, 2005). Öğretmen öğretim sürecinde, öğrenciler arasında tartışma ortamı sağlamalı, öğrencilere araştırmaları süresince rehber olmalı, verdikleri cevapları eleştirmemeli, sınıf içi etkileşimi sağlamalıdır. • Çocukların merakı yaygın bir biçimde, sınıf içi araştırma için doğal bir kaynak olarak kabul edilirken, çocukların kendi öğrenmeleri hakkında doğal olarak soru sormadıkları ve soruları takip etmedikleri iyi bilinmektedir (Meloth & Deering, 1999, akt: Gillies, 2013). Buradan hareketle, öğretmenler, öğrencileri soru sormaları için cesaretlendirmeli, sorulan sorulara ise her öğrencinin düşünmesi ve sorgulaması için yeterli zaman vermelidir. Araştırmaya dayalı öğretimde, bazı öğrencilerden doğru ve hızlı cevap vermesinden ziyade, bütün öğrencilerin etkinliklere ve sorgulama sürecine aktif katılmaları daha önemlidir. • Sınıfta, öğretmen-öğrenci arasında ve öğrenci-öğrenci arasında etkili iletişim sağlanabilmesi için, çok yönlü (sınıf gazetesi, sınıf panosu, sınıf içi tartışmalar, sınıf gezileri, vb.) etkinlikler yapılması ve tüm sınıftaki öğrencilerin aktif katılacağı öğretim süreci, iletişim yeterliğini sağlama açısından daha etkili olabilir. Kaynakça Akınoğlu, O. (2008). Assessment of the inquiry-based project application in science education upon Turkish science teachers' perspectives. Education, 29(2), 202-215. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 102 Meltem DURAN Akpullukçu, S. (2011). Fen ve teknoloji dersinde araştırmaya dayalı öğrenme ortamının öğrencilerin akademik başarı, hatırda tutma düzeyi ve tutumlarına etkisi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir. Arslan, A. (2007). Fen eğitiminde araştırmaya dayalı öğretim yönteminin kavramsal öğrenmeye etkisi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Australian Education Council (1994). A national statement on science for all Australian schools: a joint project of the states, territories, and commonwealth of Australia initiated by the Australian Education Council (AEC). Curriculum Corporation, Carlton. Bağcaz, E. (2009). Sorgulayıcı öğretim yönteminin öğrencilerin akademik başarısı ve fen ve teknoloji dersine yönelik tutumuna etkisi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Sakarya. Bağcı-Kılıç, G., Yardımcı, E., ve Metin, D. (2011). Ön ve son-laboratuvar tartışması eklenmiş yönlendirilmiş araştırmanın bilimsel süreç becerilerinin geliştirilmesine etkisi. e-Journal of New World Sciences Academy, 6(1), 386-393. Banchi, H. ve Bell, R. (2008). The many levels of inquiry. Science and Children, 46(2), 26-29. Bell, T., Urhahne, D., Schanze, S., ve Ploetzner, R. (2010). Collaborative inquiry learning: Models, tools, and challenges. International Journal of Science Education, 32(3), 349-377. Capps, D. K., Crawford, B. A., ve Epstein, J. A. (2010, March). Teachers translating inquiry-based curriculum to the classroom following a professional development: A pilot study. In The National Association of Research in Science Teaching Annual Conference, Philadelphia, PA. Chang, H. P., Chen, C. C., Guo, G. J., Cheng, Y. J., Lin, C. Y., ve Jen, T. H. (2011). The development of a competence scale for learning science: Inquiry and communication. International Journal of Science and Mathematics Education, 9(5), 1213–1233. Erdoğan, M. (2005). İköğretim 7. sınıf öğrencilerinin atomun yapısı konusundaki başarılarına, kavramsal değişimlerine, bilimsel süreç becerilerine ve fene karşı tutumlarına sorgulayıcı-araştırma yönteminin etkisi (Yüksek Lisans Tezi). Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Evren, B. (2012). Fen ve teknoloji öğretiminde sorgulayıcı öğrenme yaklaşımının öğrencilerin sahip oldukları eleştirel düşünme eğilim düzeylerine ve fen ve teknoloji dersine yönelik tutumlarına etkisi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Adnan Menderes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Aydın. Gillies, R. M., Nichols, K., Burgh, G., ve Haynes, M. (2013). Primary students’ scientific reasoning and discourse during cooperative inquiry-based science activities, International Journal of Educational Research, 14. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… 103 Gürsel, M. (2005). Olumlu öğrenmeye uygun bir ortam oluşturma.. M. Gürsel, , H. Sarı, ve B. Dilmaç, (Eds.). Sınıf Yönetimi. Konya: Eğitim Kitabevi. Hassard, J. (2005). The art of teaching science. Oxford University Press. Newyork. Kaptan, F. (1999). Fen bilgisi öğretimi. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. Karakoç, S. (2003). Öğretme stratejilerinin öğrenme stratejileri kullanımına etkisi (Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Karasar. N. (2004). Bilimsel araştırma yöntemi. (13. Basım). Nobel Yayın Dağıtım. Ankara. Kensinger, S. H. (2012). Impact of instructional approaches to teaching elementary science on student achievement (Doctoral dissertation). Widener University. Keys, C. W., Bryan, L. A. (2001). Co-constructing inquiry-based science with teachers: essential research for lasting Reform. Journal of Research in Science Teaching, 38(6), 631–645. Khishfe, R. and Abd-El-Khalick, F. (2002). Influence of explicit and reflective versus implicit ınquiry-oriented instruction on sixth graders’ views of nature of science. Journal of Research in Science Teaching, 39(7), 551–578. Korkmaz, H. (2002). Fen egitiminde proje tabanli ögrenmenin yaratici düşünme, problem çözme ve akademik risk alma düzeylerine etkisi (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Küçüker, S. (2008). Bilgisayar destekli sorgulayıcı-araştırma (inquiry) yönteminin öğrencilerin kimyasal reaksiyonlar konusundaki kavramsal değişimlerine etkisi. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Lind, K. K. (2005). Exploring science in early childhood: A developmental approach. Thomson Delmar Learning. USA. Llewellyn, D. (2002). Inquiry within: ımplementing ınquiry-based science standarts. USA: Corwinn Pres, Inc. A Sage Publications Company. Marx, R. W., Blumenfeld, P. C., Krajcik, J. S., Fishman, B., Soloway, E., Geier, R., ve Tal, R. T. (2004). Inquiry‐based science in the middle grades: Assessment of learning in urban systemic reform. Journal of Research in Science Teaching, 41(10), 1063-1080. McDonald, D. M. (2004). Teaching for spesific understanding (microform): A study of the effects of two methods (Doctoral dissertation). National Library of Canada, Ottawa. Mcphedran, J. L. (2006). An Investigation of Inquiry Based Teaching ve Its Influence on Boy’s Motivation in Science.(Unpublished master’s thesis). University of Toronto. Ministry of Education and Human Resources Development (MOEHRD) (2007). Science curriculum. Ministry of Education, Seoul (in Korean). National Research Council (1996). National science education standards. Washington, DC: National Academy Press. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 104 Meltem DURAN Osborne J. F. ve Dillon J. (2008). Science education in Europe: critical reflections. A Report to the Nuffield Foundation. Perry, Vannetta R. ve Clinton P. Richardson. (2001). The New Mexico Tech Master of Science Teaching Program: An Exemplary Model of Inquiry-Based Learning. 31 st ASEE/IEEE Frontiers in Education Conference. Reno. Rossi, D. W. (2004). Using elementary interactive science journals to encourage reflection, learning and positive attitudes toward science. Retrieved October, 18, 2005. Scearce, C. (2007). Scientific literacy. Web: http://www.csa.com/discoveryguides/scilit/ abstracts_s.php. adresinden 12 Kasım 2010’de alınmıştır. Sullivan, F. R. (2008). Robotics and science literacy: Thinking skills, science process skills and systems understanding. Journal of Research in Science Teaching, 45(3), 373-394. Şensoy, Ö. (2009). Fen eğitiminde yapılandırıcı yaklaşıma dayalı araştırma soruşturma tabanlı öğretimin öğretmen adaylarının problem çözme becerileri, öz yeterlik düzeyleri ve başarılarına etkisi (Doktora Tezi). Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Şimşek, P., Kabapınar, F. (2010). The effects of inquiry-based learning on elementary students’ conceptual understanding of matter, scientific process skills and science attitudes. Procedia-Social and Behavioral Sciences, 2(2), 1190-1194. Taşkoyan, N. S. (2008). Fen ve teknoloji öğretiminde sorgulayıcı öğrenme stratejilerinin öğrencilerin sorgulayıcı öğrenme becerileri, akademik başarıları ve tutumları üzerindeki etkisi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir. Tatar, N. (2006). İlköğretim fen eğitiminde araştırmaya dayalı öğrenme yaklaşımının bilimsel süreç becerilerine, akademik başarıya ve tutuma etkisi (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Turgut, H. (2005). Yapılandırmacı tasarım uygulamasının fen bilgisi öğretmen adaylarının bilimsel okuryazarlık yeterliliklerinden “Bilimin doğası” ve “Bilimteknoloji-topluma ilişkisi” boyutlarının gelişimine etkisi (Yayınlanmamış doktora tezi). Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Ulu, C. (2011). Fen öğretiminde araştırma sorgulamaya dayalı bilim yazma aracı kullanımının kavramsal anlama, bilimsel süreç ve üstbiliş becerilerine etkisi (Doktora Tezi). Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Wallace, S. C., Tsoı Y. M., Calkın J. ve Darley M. (2003). Learning from inquiry-based laboratories in nonmajor biology: an interpretive study of the relationships among inquiry experience, Epistemologies and Conceptual Growth. Journal of Research in Science Teaching, 40(10), 986-1024. Windschitl, M. (2003). Inquiry projects in science teacher education: What can investigative experiences reveal about teacher thinking and eventual classroom practice? Science Education, 87, 112–143. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… 105 Wu, H. K., Hsieh, C. E. (2006). Developing sixth graders' inquiry skills to construct explanations in inquiry based learning environments. International Journal of Science Education, 28(11), 1289-1313. Wu, H. K., Krajcik, J. S. (2006). Inscriptional practices in two inquiry-based classrooms: A case study of seventh graders’ use of data tables and graphs. Journal of Research in Science Teaching, 43(1), 63-95. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 106 Meltem DURAN EK.1 5. BÖLÜM SAAT 4 KAZANIM 2.5. Basit model veya resimler üzerinde molekülleri gösterir. 2.6. Basit molekül modelleri yapar (BSB-28). 2.7. Her molekülde belirli sayıda atom bulunduğu çıkarımını yapar. 2.8. Model üzerinde molekül içeren ve içermeyen maddeleri birbirinden ayırt eder (BSB-30). 1. BASAMAK: SORGULAMA ETKİNLİK: Kartları İnceleyelim Aşağıdaki kartlarda bazı maddelerin atomlarının dizilişi verilmiştir. Yan yana olan kartları karşılaştırarak atomların dizilişi ile ilgili benzerlik ve farklılıkları noktalı yerlere yazalım. 1 BENZERLİKLER ...................................................... ....................................................... ....................................................... 2 FARKLILIKLAR .................................................................. .…............................................................ .................................................................. 3 4 BENZERLİKLER FARKLILIKLAR ....................................................... ................................................................. ....................................................... .................................................................. ....................................................... .…............................................................. Kartlarda bazı atomların kümeler halinde, bazı atomların ise toplu halde olduğunu fark ettiniz mi? Bu farklılıktan yola çıkarak maddelerin tanecikleri ile ilgili ne diyebiliriz? © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… 107 8.BÖLÜM SAAT 4 KAZANIM 4. Maddenin hâlleri ile tanecikli yapı arasında ilişki kurmak bakımından öğrenciler; 4.1. Gazların genleşme-sıkışma özelliklerinden, moleküllerinin bağımsız olduğu çıkarımını yapar (BSB-6, 8). 4.2.Sıvıların çok fazla sıkıştırılamayışlarından, moleküllerinin birbiri ile temas hâlinde olduğu sonucunu çıkarır (BSB-30, 31; TD-3). 4.3. Akma özelliklerinden yararlanarak sıvı molekülleri arasında az da olsa boşluk bulunduğu çıkarımını yapar (BSB-6, 8). 4.4. Gazların ve sıvıların akma özelliklerinden, moleküllerinin öteleme hareketi yapabildiği çıkarımına ulaşır (BSB -6, 8). 4.5. Katılarda atom ve moleküllerin öteleme hareketi yapmadığını tahmin eder (BSB- 9). 3.BASAMAK: TAHMİNDE BULUNMA: ETKİNLİK: Kim Doğru Söylüyor? Katı haldeki maddenin tanecikleri hiç hareket etmez. Katı haldeki maddenin tanecikleri titreşim hareketi yapar. Aylin Özge Katı haldeki maddenin tanecikleri öteleme hareketi yapar. Ezgi Sizce kimin cevabı doğrudur? (Doğru cevap verdiğini düşündüğünüz kişinin adının yanındaki kutuya “X “ yazınız.) AYLİN ÖZGE EZGİ Neden böyle düşündüğünüzü açıklayınız. ............................................................................................................................................. ............................................................................................................................................ Grup Adı: Sizce kimin cevabı doğrudur? (Doğru cevap verdiğini düşündüğünüz kişinin adının yanındaki kutuya “X “ yazınız.) AYLİN ÖZGE EZGİ Neden böyle düşündüğünüzü açıklayınız. .......................................................................................................................................................... ................................................................................................................................ TARTIŞALIM Katı hâlde bulunan maddelerin akması mümkün müdür? ………………………………………………………………… © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 108 Meltem DURAN 1.BÖLÜM SAAT 4 KAZANIM 1. Maddenin yapı taşları olan atom ile ilgili olarak öğrenciler; 1.1.Katıların, sıvıların ve gazların sıkışma-genleşme özelliklerini karşılaştırır (BSB-1, 2, 4, 5, 6). 1.2.Gazların sıkışma-genleşme özelliklerinden, gazlarda boşluk olduğu çıkarımını yapar (BSB-1, 2, 8). 4.BASAMAK: UYGULAMAYI PLANLAMA VE YAPMA: DENEYİN ADI: Maddeleri Sıkıştıralım! Araştırma sorunuz: Bütün maddeler sıkışır mı? Bu deneyde, hangi maddelerin sıkışabildiğini, hangi maddelerin sıkışamadığını bir deney yaparak göstermeniz gerekiyor. 1. Grup üyeleri olarak yukarıda size verilen problemle ilgili olarak ortak bir hipotez yazın. Her biriniz hipotez ortaya koyacak ve bu hipotezi neden söylediğini açıklayacak. Grubunuzdaki arkadaşlarınızla aranızda görüş birliğine ulaştıktan sonra, ortak hipotezinizi aşağıya yazın. Benim hipotezim/hipotezlerim: .......................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................... .............................................................................................................................................. Grupla belirlediğimiz hipotezimiz: .......................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................. 2. Bu hipotezi kurmamızın nedeni/nedenleri: 3. Her biriniz, “Bütün maddelerin sıkışır mı?” sorusuna dayalı tahminde bulunun ve bu tahmini neden yaptığınızı açıklayın. Aranızda görüş birliğine ulaştıktan sonra, ortak tahmininizi aşağıya yazın. Benim tahminim/tahminlerim: Ortak tahminimiz: 5-Deneyde Kullanılan malzemeler: şırınga, tahta parçası, su, pamuk, sünger, bilye, süt, bozuk para, taş, sıvı sabun, meyve suyu. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Araştırmaya Dayalı Öğrenme Temelli… 109 Tahminlerim: Şırıngaya aşağıdaki maddeler koyulup ve sıkıştırılırsa ne olmasını beklersiniz? Tahminlerinizi gerekçeniz ile yazarak açıklayınız. Sıkıştırılabilir Az sıkıştırılabilir Sıkıştırılamaz Gerekçe Hava tahta parçası Bozuk para bilye taş pamuk sünger su süt Gözlemlerim: Aşağıdaki tablodaki maddeleri sırasıyla şırıngaya koyarak sıkıştırmaya çalışalım. Gözlemlerimizi aşağıdaki tabloda belirtelim. Sıkıştırıldı Az sıkıştırıldı Sıkıştırılamadı Gerekçe Hava tahta parçası Bozuk para bilye taş pamuk sünger su süt 5. Bu deneyi yaptıktan sonra nasıl bir sonuca ulaştınız? …………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………………………………… -Sünger ve pamuk ile ilgili yorumunuz nedir? …………………………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………………… 6. Hipoteziniz doğrulandı mı? Cevabınız evet ise, Cevabınız hayır ise, © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 110 Meltem DURAN 3.BÖLÜM SAAT 4 KAZANIM 1.6.Maddenin, küreye benzer yapı taşlarını atom şeklinde adlandırır. 1.7.Atom kavramı ile ilgili düşüncelerin zaman içinde değiştiğini fark eder (FTTÇ-1, 2, 3, 4, 14). 1.8.Atomların daha da küçük parçacıklardan oluştuğunu ifade eder (TD-3). 5. BASAMAK: YORUM YAPMA VE SONUÇLARI SUNMA: ETKİNLİK: BENİM PROJEM Proje ödevleriniz: Atomun tarihsel süreçteki değişimi nasıldır? Atom nedir? Atomun günümüzdeki yeri nedir? 2 3 1 Atomun teknolojik gelişmeler içindeki yeri nedir? 4 Atomun sağlık alanındaki gelişmeler içindeki yeri nedir? 5 Yukarıda gördüğünüz konulardan her grup bir konu alarak araştıracaktır. Araştırma sonunda bir poster hazırlayarak, grup içinden seçilen bir öğrenci sınıfta sunum yapacaktır. Diğer gruplar sunum sonunda, konu ile ilgili sunum yapan öğrenciye soru sorabilecektir. Hazırlıklı olun YÖNERGENİZ: Çalışmalarınızı yaparken aşağıdaki adımları izleyiniz. 1-“Bu konuda ben ne yapabilirim?” sorusuyla işe başlayınız. 2-Çalışmayı nasıl yapacağınızı planlayınız. 3-Çalışma yapacağınız konuda kaynak araştırması yapınız. 4-İnternet, kaynak kitaplar ve dergilerden yararlanınız. 5- Kaynaklardan konunuzla ilgili olan bölümleri bir araya getiriniz. 6- Öğretmenle iletişim içinde olunuz. 7-Konuyla ilgili çeşitli resim ve fotoğraflar kullanabilirsiniz. 8-Yaptığınız araştırmaları rapor haline getiriniz. 9-Çalışmalarınızı bitişik eğik el yazısı ile yazınız, bilgisayar çıktısı almayınız. 10-Faydalandığınız kaynakları çalışma sonunda belirtiniz. 11-Yaptığınız çalışmaların sonucunu poster ve rapor olarak belirtilen tarihte teslim ediniz. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 85-110 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 9(1), 111-129, Ocak 2016 Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129, January 2016 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.9475 Development of Self-Efficacy Belief Scale for Planning and Organizing Educational Trips to Out of School Settings* Aykut Emre BOZDOĞAN ** Received: 16 February 2015 Accepted: 07 April 2015 ABSTRACT: The aim of this research study was to develop a scale for self-efficacy beliefs in planning and organizing educational trips to out of school environments. First of all, relevant literature on developing a scale was reviewed in this stage. Within this context, the researcher identified total 45 initial items. The draft scale consisting of total 39 items for pre-implementation stage was administered to 358 pre-service teachers in their fourth year in Giresun Education Faculty in 2013-2014 academic years. As a result of the analysis, total 9 items were excluded from the scale. Validity analysis of the scale was performed and it was found that the factor loadings of the 30 items before being exposed to rotation were between 0.46 and 0.71. It was also detected that the scale’s item-total correlation coefficients changed between 0.58 and 0.76. Moreover, total explained variance of the scale was determined to be 50.97 %. As a result of the reliability analysis, the scale’s Cronbach’s Alpha reliability coefficient was calculated to be 0.93, Guttmann Split-Half value was calculated as 0.89 and Spearman Brown reliability coefficient was computed to be 0.89. Keywords: self-efficacy, educational field trip, out of school environments Extended Abstract Purpose and Significance: The aim of this research study was to develop a scale for self-efficacy beliefs in planning and organizing educational trips to out of school environments. It is considered that the scale will make contributions to literature because it will determine pre-service teachers and teachers’ self-efficacy to organize educational trips to out of school settings and take action to make up for weaknesses; therefore, it will contribute to filling the gaps in literature. Methods: This study is a general survey study which is intended to develop a scale. In the study conducted, this model is preferred because a scale which can be used to identify self-efficacy beliefs in planning and organizing educational trips to out of school environments is aimed at developing. The scale was developed by following stages. The stage of generating an item pool; relevant literature on developing a scale was reviewed in this stage and measurement * This study was supported by Giresun University Scientific Research Projects Unit. Project Code: EGT-BAP-A250414-35 ** Corresponding Author: Assoc. Prof. Dr., Gaziosmanpaşa University, Tokat, Turkey, [email protected] Citation Information Bozdoğan, A. E. (2016). Okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleyebilme öz-yeterlik inancı ölçeğinin geliştirilmesi. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi [Journal of Theoretical Educational Science], 9(1), 111-129. Copyright © 2016 by AKU ISSN: 1308-1659 112 Aykut Emre BOZDOGAN tools used in the previous studies were examined so that they could help to work out how to develop the scale. While generating the items in the scale, the following actions were taken: there are equal numbers of positively and negatively worded items, items should be intelligible and simple, and an item should not include more than one judgement/opinion/ perception. Moreover, while writing scale items, things to do before the trip (18 items), things to do during the trip (17 items) and things to do after the trip (10 items) were taken into consideration when planning a trip with an educational intent to out of school settings and special attention was paid while generating expressions reflecting each stage of the trip. Within this context, the researcher identified total 45 initial items (24 positive and 21 negative). Then, the researcher decided on a scale. The scale selected was a Likert type scale as it provided an opportunity to measure selfefficacy beliefs to organize educational trips to out of school environments in the most direct and simplest way and also it had five ordered response levels because it was more reliable, valid and useful. The stage of getting an expert opinion (content validity); the opinions of two field experts, a teacher, and an expert in linguistics were consulted regarding 45 initial items. These experts examined whether the items in the scale measured self-efficacy beliefs to organize educational trips to out of school settings and whether the statements and expressions were intelligible or not. As a result of expert opinions, only 39 items from the item pool consisting of 45 items were considered appropriate and they were selected to be used as self-efficacy statements. In preimplementation stage; the draft scale consisting of total 39 items (21 positive and 18 negative statements) for pre-implementation stage was administered to 375 pre-service teachers in their fourth year in Giresun Education Faculty in 2013-2014 academic years; however, the data of 17 pre-service teachers who did not fill out the measurement tool completely or left blank were not included in analysis procedure. Results: Exploratory factor analysis was carried out to examine the construct validity of the scale in the calculating and evaluating validity (construct validity). First of all, Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) coefficient was conducted to test the efficiency of the population of the study so that the appropriateness of data for factor analysis could be decided. The scale’s Kaiser-Mayer-Olkin (KMO) value was found to be 0.925. This value indicates that the efficiency of the population of the study is considered perfect. Furthermore, the Barlett’s test yielded a significant result as p<0.001. The significance value calculated reveals that the values obtained from the population have equal variances of distributions. As a result of the analysis, total 9 items having factor loadings below 0.45 (items 2, 3, 4, 7, 11, 16, 27, 29 and 33) were excluded from the scale. The remaining 30 items were not exposed to rotation and their factor loadings were found to be between 0.46 and 0.71. Moreover, it was found that 30 items included in the scale fell into five factors and the percentage of total variance for five factors accounted for 50.97%. However, it was considered that the scale would have one factor due to too much difference between the variances which the first factor and the other factors accounted for. Therefore, it was © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi … 113 decided that line graph drawn according to the eigen value should be examined. When the line graph drawn according to the eigen value is examined, the factor which has the fastest decrease is the first factor. The following indicators are the reasons for the scale to be one dimensional: the eigen value for the first component (9.622) was five times higher than the eigen value for the second component (1.882), there is not a significant difference between the second and subsequent eigen values (1.496, 1.198, 1.096 respectively), the percentage of variance which all the components accounted for as 50.97% was explained by the first dimension which accounted for 32.07% of the variance, and the percentage of variance accounted for was 30% or more would be enough. The reliability analysis carried out for the scale consisting of 30 items (17 positive and 13 negative) revealed that Cronbach’s alpha coefficient was found to be 0.93, Guttmann Split-Half value was 0.89, and Spearman Brown coefficient was 0.89. The reliability coefficient for the scale was found to be quite close to 1 and this reveals that the items in the scale were consistent with each other and the scale consisted of items which examined the components of the same features. In other words, it means that the reliability of the scale is quite high. Furthermore, item analysis based on the correlations between the items was conducted to measure the internal consistency of the scale. The item-total correlations of the scale varied between 0.58 and 0.76 and this finding reveals that the scale has a consistency concerning scale construction with items. Discussions and Conclusions: This study aimed at developing a valid and reliable measurement tool to determine the self-efficacy beliefs to plan and organize educational trips to out of school environments. The scale developed will be administered to primary and secondary school teachers to explore their self-efficacy beliefs to design trips with an educational intent to out of school settings and also the scale will enable teachers to gain knowledge about their self-efficacy on the topic and will make contributions to their professional development. Therefore, it is anticipated that integrating informal learning settings actively and effectively into teaching-learning process will bring benefits. Moreover, it is considered that administering the scale to pre-service teachers and exploring their self-efficacy beliefs to organize educational trips to out of school environments will eliminate their weaknesses and satisfy their needs within the context of Elective Courses in undergraduate studies. Moreover, this scale can be used on teachers and pre-service teachers together with different variables and scales in other research studies. Finally, it is considered that the research which will use this scale will make important contributions to benefiting from out of school settings in education. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 114 Aykut Emre BOZDOGAN Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi Düzenleyebilme Öz-Yeterlik İnancı Ölçeğinin Geliştirilmesi* Aykut Emre BOZDOĞAN ** Makale Gönderme Tarihi: 16 Şubat 2015 Makale Kabul Tarihi: 07 Nisan 2015 ÖZ: Bu çalışmanın amacı, okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleyebilme öz-yeterlik inancına yönelik bir ölçek geliştirilmesidir. Bu kapsamda öncelikle literatür taraması yapılmış ve 45 maddeden oluşan bir taslak ölçek hazırlanmıştır. Kapsam geçerliği sonucunda 39 maddeye düşürülen taslak ölçek 2013-2014 öğretim yılında Giresun Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğrenim gören 358 öğretmen adayına uygulanmıştır. Açımlayıcı faktör analizi sonucunda taslak ölçekten 9 madde çıkarılmıştır. Ölçek maddelerinin rotasyona tabi tutulmaksızın faktör yüklerinin 0.46 ile 0.71 arasında olduğu görülmüştür. Ölçeğin madde-toplam korelasyon katsayılarının 0.58 ile 0.76 arasında değiştiği görülmüştür. Ölçekte kalan 30 maddenin açıkladıkları toplam varyansın %50.97 olduğu tespit edilmiştir. Ölçeğin Cronbach Alfa güvenilirlik katsayısı 0,93; Guttmann Split-Half değeri 0.89 ve Spearman Brown güvenirlik katsayısı da 0.89 olarak hesaplanmıştır. Anahtar kelimeler: öz-yeterlilik, eğitim amaçlı alan gezileri, okul dışı çevreler Giriş Günümüz eğitim sistemleri, bireylerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen, bağımsız yaşayabilme becerilerine sahip olan, araştıran, eleştirel düşünebilen ve karşılaştığı bütün problemleri çözmede bilimsel metodu kullanabilen bireyler yetiştirebilmek için planlanmaktadır. Bu davranışların kazandırılmasında okullarda geçirilen öğrenme yaşantılarıyla beraber okul dışı öğrenme ortamlarında sağlanan deneyimlerin de etkisi her geçen gün artmaktadır. Bu kapsamda günümüz eğitim ve öğretim faaliyetleri evde, okulda, işyerinde ve mümkün olan her yerde ve her fırsatta yaşam boyunca devam eden bir sürece dönüşmüştür. İnformal eğitim çevreleri olarak nitelendirilen bu yerler televizyon, radyo, gazete, dergi, internet gibi kitle iletişim araçlarını, spor merkezlerini, hayvanat bahçelerini, botanik parklarını, ormanlık arazileri, müzeleri, kütüphaneleri, akvaryumları, açık hava laboratuvarlarını, doğa merkezlerini (mağaralar, göller, akarsular, sahil alanları vs.), kampları, fabrikaları, evleri ve daha sayamayacağımız birçok toplumsal alanı kapsamaktadır (Hannu, 1993; Howe & Disinger, 1988). İnformal eğitim çevrelerinde verilen eğitimin formal eğitim çevrelerine göre daha esnek, eğlenceli ve doğal olması ve farklı aktivitelerle her yaştan kişiye öğrenme ve farklı deneyimler kazandırma imkânı sunması avantaj olarak görülebilir (Taylor & Caldarelli, 2004). Yapılan araştırmalar formal eğitim kaynakları dışında sunulan farklı etkinliklerin öğrenmeyi daha verimli hale getiren zengin öğretim kaynakları olduğunu (RameyGassert, 1997), sınıf ortamının ortaya koyamadığı uygulamalarla öğrenmeyi cesaretlendirdiğini, her öğrencinin kendi hızında bilgilenmesine yardımcı olduğunu * Bu çalışma Giresun Üniversitesi BAP birimi tarafından desteklenmiştir. Proje kodu: EGT-BAP-A-250414-35 Sorumlu Yazar: Doç. Dr., Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat, Türkiye, [email protected] ** © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi … 115 (Melber & Abraham, 1999) ve okuldaki eğitimi desteklediğini ortaya koymuştur (Gerber, Cavallo & Marek, 2001; Hannu, 1993). Birçok alanı içeren informal eğitim çevrelerinden birisi de okul dışı çevrelere düzenlenen gezileridir. Çocukların eğitimi için özgür ve yenilikçi bir eğitim ortamı sağlayan okul dışı çevrelerde yapılan eğitim öğretim faaliyetleri (Berberoğlu & Uygun, 2013) okulda yapılan eğitim-öğretim faaliyetlerin destekler ve zenginleştirir. Bu ortamlar öğrencilere yaparak yaşayarak öğrenme fırsatı sunmakta, beş temel duyusunu kullanmasına fırsat vermekte ve kalıcı öğrenmelerine imkân sağlamaktadır (Tatar & Bağrıyanık, 2012; Yavuz & Kıyıcı, 2012). Öğrencilerin fabrika, müze, kütüphane, çeşitli devlet kurumları, dağ, orman, göl, akarsu gibi okul dışı çevrelere yapacakları geziler öğretimi kitaba bağımlılıktan ve sınıf atmosferinden kurtarmakta ve farklı deneyimler sağlamaktadır. Çocuklar eğitim-öğretim etkinlikleriyle ait oldukları topluma ve sosyal yaşama öğrenci olarak katıldıklarında sorumluluklarının bilincine daha fazla varabilir (Demir, 2007a; Özgen, 2011).Okul dışı çevrelere yapılan gezilerin eğlenceli ve heyecan verici (Tortop & Özek, 2013) olmasından dolayı öğrencilerin öğrenmelerini kalıcı hale getirmek, aynı zamanda bilişsel, duyuşsal, sosyal ve psikomotor becerilerindeki gelişimini artırmak için çok önemli yerler olduğu vurgulanmaktadır (Demirbaş, 2005; DeWitt & Storksdieck, 2008; Dillon & diğ., 2006; Lakin, 2006; Berberoğlu & diğ., 2013; Tatar & Bağrıyanık, 2012). Yapılan çalışmalar okul dışı çevrelere düzenlenen planlı gezilerin öğrencilerin bilgi, tutum ve davranışlarına olumlu yönde etki ettiğini ortaya koymaktadır (Ballantyne & Packer, 2009; Bozdoğan, 2007; Bozdoğan & Yalçın, 2006; Göğebakan, 2008; Güler, 2011; Kete & Horasan, 2013; Knapp & Barrie, 2001; Orion & Hofstein, 1994; Orion, Hofstein, Tamir & Giddings, 1997; Özgen, 2011; Rudman, 1994; Tal & Morag, 2009; Yavuz & Kıyıcı, 2012). Öğrenciler için birçok önemli avantajları olan okul dışı çevrelere yapılacak gezilerin amaçlarına ulaşması için planlama, uygulama ve değerlendirme aşamaları çok hassasiyet gerektiren bir iştir (Bozdoğan, 2012; Demir, 2007b; Ertaş & Parmasızoğlu, 2011). Çünkü yapılan çalışmalarda iyi planlanmış ve okul müfredatıyla iyi ilişkilendirilmiş alan gezilerinin başarılı sonuçlar vereceği vurgulanmıştır (Bowker & Tearle, 2007; Kisiel, 2005; Tal, Bamberger & Morag, 2005). Bu süreçte öğretmenlere büyük görevler düşmektedir. Öğretmenlerin gezi düzenleme sürecinde isteklilikleri, sorumlulukları ve duyarlılıkları azami derecede olmalı ve başarılı bir gezi için çaba göstermeleri gerekmektedir (Demir, 2007a; Kete & Horasan, 2013). Ancak okul dışı mekânlar öğretmenler, program geliştirmeciler ve araştırmacılar tarafından en fazla göz ardı edilen eğitim ortamlarıdır (Orion & Hofstein, 1994). Yapılan çalışmalar öğretmenlerin okul dışı ortamlardaki eğitim aktivitelerinin öğrencilerin öğrenmelerinde etkili olduğunu düşündüklerini ancak bu aktiviteleri en az düzeyde tercih ettiklerini ortaya koymuştur (Carrier, 2009; Güven, Gazel & Sever, 2004; Moseley, Reinke & Bookout, 2002; Orion & diğ., 1997; Simmons, 1998; Tatar & Bağrıyanık, 2012). Bunun nedenleri ise, öğretmenlerin alan gezilerini gerçekleştirirken yönetimsel, rehberlik ve pedagojik anlamda çeşitli zorluklarla karşılaşmaları (Griffin & Symington 1997; Kisiel 2003; Michie, 1998; Olson, Cox-Petersen & McComas, 2001; Tal & Morag, 2009; Tal © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 116 Aykut Emre BOZDOGAN & Steiner 2006), alan gezisi sürecinde aktif rol almadıkları, alan gezileri için yapılması gereken planlama konusunda hiç bir fikre sahip olmadıkları (Anderson, Bethan & Mayer-Smith, 2006; Bozdoğan, 2012; Demir, 2007a; Ferry 1993; Tal 2004; Tal, Bamberger & Morag; 2005) ve öğrencileri yönlendirme konusunda yetersiz oldukları (Cox-Petersen & Pfaffinger, 1998; Griffin & Symington, 1997; Kisiel, 2005; Wellington, 1990) olarak sıralanmıştır. Bu eksikliklerin giderilmesi içinse öğretmenlere uygulamalı hizmet içi eğitim seminerleriyle, öğretmen adaylarına da lisans düzeyinde dersler ve projelerle okul dışı çevrelerde eğitimin nasıl yapılacağına yönelik bilgi ve beceriler kazandırılması gerektiği belirtilmiştir (Bozdoğan, 2012; Tatar & Bağrıyanık, 2012, Türkmen, 2010). Görüldüğü gibi yapılan çalışmalar okul dışı çevrelere eğitim amaçlı geziler düzenleme sürecinde öğretmenlerin birçok sorunla karşılaştıklarını göstermekte; bu sorunların çözümü için öğretmen ve öğretmen adaylarına profesyonel eğitim verilmesinin önemini ortaya koymaktadır. Öğretmen adaylarına verilecek profesyonel destek kapsamında öncelikle bu çevrelere gezi düzenleyebilme öz yeterliklerinin ortaya konması ve bu veriler ışığında bir plan çizilmesi gerekir. Öz yeterlilik düzeyi bireylerin olay, durum ve zor süreçlerde nasıl davrandıklarını belirleyen önemli bir etkendir (Yaman, Cansüngü & Altunçekiç, 2004). Kişide öz yeterlilik inancı ne oranda yüksek ise onda o oranda çaba, ısrar ve direnç görülür. Öz yeterliği düşük olan kişiler ise olayların göründüğünden zor olduğu kanısındadırlar ve dar bakış açısı ile baktıklarından problemlerini ya da çalışmalarını başarı ile tamamlayamazlar (Kaptan & Korkmaz, 2002). Özellikle öğretmenlerin öz yeterlilik inanç düzeylerinin sınıf içindeki performansları ve uygulamaları etkilediği ve öz yeterliliği yüksek düzeyde olan öğretmelerin öğretim konusunda daha arzulu ve tutkulu olduğu ortaya çıkmıştır (Tuckman & Sexton, 1990). Bu kapsamda literatür incelendiğinde öğretmen adaylarının ya da öğretmenlerin okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleyebilme öz-yeterlik inancını ölçen bir ölçeğin olmadığı görülmektedir. Bu kapsamda yapılan bu çalışmada okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleyebilme öz-yeterlik inancı ölçeğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Geliştirilen bu ölçeğin öğretmen adaylarının ve öğretmenlerin okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleyebilme öz-yeterliklerinin tespit edilmesi ve bu kapsamda eksikliklerinin giderilmesi için gerekli adımların atılması noktasında literatürdeki bu boşluğu doldurarak katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Yöntem Bu çalışma, ölçek geliştirmeyi amaçlayan bir genel tarama çalışmasıdır. Tarama çalışmaları büyük bir topluluğun bir konuya ilişkin görüşlerini ya da inanç, tutum, ilgi vs. gibi özellikleri betimlenmeyi amaçlayan bir araştırma modelidir (Büyüköztürk, 2012; Karasar, 1999). Yapılan çalışmada da okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleyebilme öz-yeterlik inancının betimlenmesinde kullanılacak bir ölçeğinin geliştirilmesi amaçlandığı için bu model kullanılmıştır. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi … 117 Çalışma Grubu Bu araştırmanın çalışma grubunu; 2013-2014 öğretim yılında Giresun Eğitim Fakültesi 4. sınıflarında öğrenim gören 212’si kadın 146’sı erkek toplam 358 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Ölçeğin Geliştirilme Aşaması Genel olarak ölçme araçlarının geliştirilmesinde izlenmesi gereken Madde oluşturma, Uzman görüşü alma, Ön uygulama ve Geçerlik ve Güvenirlik Hesaplamaları aşamaları takip edilmiştir (Balcı, 2005; Karasar, 1999). Madde havuzu oluşturma aşaması. Bu aşamada ilk olarak ölçek geliştirme ile ilgili literatür taraması yapılmış ve geliştirilecek ölçeğin nasıl hazırlanması gerektiği konusunda rehber olması amacıyla daha önceki çalışmalarda kullanılan ölçme araçları incelenmiştir (Aydın, İnnalı, Batar & Çakır, 2013; Başer, 2007; Bekdemir & Duran, 2012; Bektaş, 2007; Bozdoğan & Öztürk, 2008; Ekici, Taşkın Ekici & Kara, 2012; Hacıfazlıoğlu, Karadeniz & Dalgıç, 2011; Kılıç & İncikabı, 2013; Mercimek & Pektaş, 2013; Özdemir, Aydın & Akar Vural, 2009; Öztürk, 2008; Şahin, 2009). Ölçek maddeleri hazırlanırken; maddelerin eşit sayıda olumlu ve olumsuz olarak ifade edilmesine; sade ve anlaşılır olmasına; bir maddenin birden fazla yargı/düşünce/duyuş içermemesine dikkat edilmiştir. Yine ölçek maddeleri oluşturulurken okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleme sürecindeki gezi öncesi yapılacak işlemler (18 madde), gezi esnasında yapılacak işlemler (17 madde) ve gezi sonrası yapılacak işlemler (10 madde) göz önünde bulundurarak her bir işlemi yansıtan ifadeler yer almasına dikkat edilmiştir. Bu kapsamda araştırmacı tarafından toplam 45 (24 olumlu, 21 olumsuz) öncül madde belirlenmiştir. Daha sonra okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleme öz-yeterliğini doğrudan ve en kolay şekilde ölçmeye imkân tanıması bakımından Likert tipinde, daha duyarlı ve kullanışlı olması için de 5’li şekilde derecelendirilmiş bir ölçek olmasına karar verilmiştir. Buna göre ölçekteki her bir olumlu madde “Tamamen katılıyorum (5 puan)”, “Katılıyorum (4 puan)”, “Karasızım (3 puan)”, “Katılmıyorum (2 puan)” ve “Hiç katılmıyorum (1 puan)” şeklinde derecelendirilmiştir. Ölçekteki olumsuz maddelerin puanlaması ise ters olarak yapılmıştır. Uzman görüşü alma aşaması (kapsam geçerliği). Bir ölçme aracının bireylerin davranışlarını tahmin etmedeki başarısı büyük ölçüde geçerli ve güvenilir olmasına bağlıdır (Büyüköztürk, 2012). Bu aşamada hazırlanan ölçeğin kapsam geçerliği açısından yeterliliği incelenmiştir. Kapsam geçerliği, ölçme aracında bulunan maddelerin ölçme aracına uygun olup olmadığını, ölçülmek istenen alanı temsil edip etmediğini belirlemek için uzman görüşüne başvurularak gerçekleştirilir (Karasar, 1999; Tavşancıl, 2002). Yapılan çalışmada 45 öncül maddeye ilişkin, iki alan uzmanı, bir eğitim bilimci, iki öğretmen ve bir dil alan uzmanın görüşleri alınmıştır. Bu uzmanlar ölçek maddelerinin okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenlemeye yönelik özyeterlik inancını ölçüp ölçmediğini, ifade ve anlatımların anlaşılabilirliğini incelemiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 118 Aykut Emre BOZDOGAN Uzman görüşleri sonucunda toplam 45 maddeden oluşan madde havuzundan 39 madde uygun görülmüş ve öz-yeterlik ifadesi olarak kullanılmak üzere seçilmiştir. Bu sayede hazırlanan ölçme aracının kapsam geçerliği sağlanmaya çalışılmıştır. Uzman görüşleri doğrultusunda maddeler sıralanmış, taslak ölçeğin başlangıcına kısaca çalışmanın amacı, kodlamanın nasıl yapılacağına ilişkin bir yönerge ve cevaplama seçenekleri açık bir şekilde yazılarak görünüş geçerliği de sağlanmıştır. Ön uygulama aşaması. Ön uygulama için 21 olumlu ve 18 olumsuz ifadeden meydana gelen ve toplam 39 maddeden oluşan taslak ölçme aracı, 2013-2014 öğretim yılında Giresun Eğitim Fakültesi 4. sınıflarında öğrenim gören 375 öğretmen adayına uygulanmış ancak ölçme aracını eksik dolduran ve boş bırakan 17 öğretmen adayının verileri analiz sürecine katılmamıştır. Bulgular Geçerlik Hesaplamaları (Yapı Geçerliği) Yapılan çalışmanın bu aşamasında ölçeğin yapı geçerliği incelenmiştir. Ölçeğin yapı geçerliğini incelemek için açımlayıcı faktör analizi yapılmıştır. Büyüköztürk (2002), faktör analizini birbiri ile ilişkili değişkenleri bir araya getirerek, az sayıda ilişkisiz kavramsal olarak anlamlı yeni değişkenler (faktörler, boyutlar) keşfetmeyi amaçlayan çok değişkenli bir istatistiksel yöntem olarak tanımamaktadır. Toplanan verilerin faktör analizine uygun olup olmadığına karar vermek için öncelikle çalışma grubunun yeterli olup olmadığına ve verilerin evrende normal dağılım gösterip göstermediğine bakılması gerekir. Çalışma grubunun yeterliliğini test etmek için Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısına bakılmıştır. KMO katsayısı 1.00-0.90 arası mükemmel, 0.89-0.80 arası çok iyi, 0.79-0.70 arası iyi, 0.69-0.60 arası orta, 0.59-0.50 arası zayıf ve 0.49’dan küçük değerler için kabul edilemez örneklem yeterliğini göstermektedir (Büyüköztürk, 2005; Tavşancıl, 2005). Çalışma grubundan elde edilen verilerin normal dağılım gösterip göstermediğini belirlemek için ise Bartlett testi yapılarak anlamlılık değeri incelenmiştir. Bu kapsamda Kaiser-Mayer-Olkin (KMO) ve Barlett testi sonuçları Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1 Ölçeğin Kaiser-Mayer-Olkin (KMO) örneklem ölçüm ve Barlett’s test sonuçları Kaiser-Mayer-Olkin (KMO) Örneklem Ölçüm Değer Yeterliği 0.925 Barlett Testi Yaklaşık Ki-Kare Değeri 4898 sd = 741 p = 0.000* *p<0.001 © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi … 119 Ölçeğin Kaiser-Mayer-Olkin (KMO) değeri 0.925 olarak bulunmuştur. Bu değer seçilen çalışma grubu yeterliğinin mükemmel olduğunu göstermektedir. Barlett testi anlamlılık değerinin p<0.001 olduğu tespit edilmiştir. Bulunan anlamlılık değeri çalışma grubundan elde edilen değerlerin normal dağılıma sahip olduğunu göstermektedir. Elde edilen bu değerler ölçme aracı için faktör analizinin uygulanabilirliğini göstermektedir. Faktör analizi bir ölçekteki maddelerin birbirini dışta tutan daha az sayıda faktöre ayrılıp ayrılmadığını ortaya çıkarmak için kullanılmakta olup (Balcı, 2005) bu kapsamda maddelerin faktör yük değerleri büyük öneme sahiptir. Açımlayıcı faktör analizi sonucunda, maddelerin faktör yük değerlerinin 0.45 ve üzerinde bir değerde olması ve yükü iki faktöre de dağılan maddelerin atılması gerekmektedir (Büyüköztürk, 2002; 2005). Yapılan çalışmadaki ölçek maddeleri için açıklanan toplam varyans değerleri Tablo 2’de verilmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 120 Aykut Emre BOZDOGAN Tablo 2 Ölçeğin maddeleri için açıklanan toplam varyans değerleri Başlangıç özdeğer Bileşenler Kareler Toplamı Ekstraksiyonu Toplam Varyans % Toplanmış % Toplam Varyans % Toplanmış % 1 9.622 32.072 32.072 9.622 32.072 32.072 2 1.882 6.272 38.343 1.882 6.272 38.343 3 1.496 4.986 43.329 1.496 4.986 43.329 4 1.198 3.993 47.322 1.198 3.993 47.322 5 1.096 3.654 50.977 1.096 3.654 50.977 6 .956 3.187 54.164 7 .895 2.982 57.145 8 .855 2.851 59.996 9 .809 2.695 62.692 10 .783 2.611 65.303 11 .745 2.484 67.787 12 .735 2.449 70.235 13 .700 2.334 72.570 14 .668 2.228 74.798 15 .655 2.182 76.980 16 .629 2.095 79.075 17 .607 2.023 81.098 18 .573 1.911 83.009 19 .561 1.869 84.878 20 .551 1.836 86.714 21 .503 1.677 88.391 22 .476 1.588 89.979 23 .471 1.569 91.548 24 .430 1.433 92.981 25 .414 1.379 94.360 26 .392 1.305 95.666 27 .363 1.210 96.875 28 .356 1.187 98.063 29 .318 1.061 99.123 30 .263 .877 100.000 © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi … 121 Ölçek maddelerinin temel bileşenler analizi sonucundaki faktör yük değerleri ve madde korelasyon değerleri Tablo 3’de verilmiştir. Tablo 3 Ölçek maddelerinin temel bileşenler analizi sonucundaki faktör yük değerleri ve madde korelasyon değerleri Madde Faktör Yük Değeri Madde Korelasyon Değeri Madde Faktör Yük Değeri Madde Korelasyon Değeri 21 .623 .665 15 .527 .611 38 .672 .720 9 .550 .632 26 .638 .705 39 .543 .645 19 .625 .689 25 .647 .733 17 .578 .641 32 .609 .681 8 .567 .640 10 .479 .632 37 .706 .759 35 .570 .626 36 .645 .736 23 .539 .649 24 .593 .645 14 .515 .616 34 .543 .658 13 .537 .612 30 .570 .688 12 .532 .622 28 .490 .585 22 .565 .656 31 .559 .629 18 .504 .641 1 .496 .625 6 .496 .587 20 .516 .619 5 .460 .596 Yapılan analizler sonucunda faktör yük değeri 0.45’in altında olan (2., 3., 4., 7, 11, 16, 27., 29. ve 33. maddeler) toplam 9 madde ölçekten çıkarılmıştır. Ölçekte kalan 30 maddenin rotasyona tabi tutulmaksızın faktör yüklerinin 0.46 ile 0.71 arasında olduğu görülmüştür. Ayrıca ölçek kapsamına alınan 30 maddenin 5 faktör altında toplandığı ve bu 5 faktörün ölçeğe ilişkin açıkladıkları toplam varyansın %50.97 olduğu tespit edilmiştir. Sosyal bilimlerde açıklanan varyansın %40 ile %60 arasında olması yeterli olduğunu göstermekte olup (Çokluk, Şekercioğlu & Büyüköztürk, 2010; Scherer & diğ., 1988) hazırlanan ölçek için açıklanan varyans yüzdesi 40’ın üzerinde olduğundan yeterlidir. Ancak birinci faktör ile diğer faktörlerin açıkladığı varyanslar arasında çok fazla fark olması ölçme aracının tek faktörlü olabileceğini düşündürmüştür. Bu nedenle özdeğere göre çizilen çizgi grafiğinin incelenmesine karar verilmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 122 Aykut Emre BOZDOGAN Grafik 1. Ölçek Maddelerinin Özdeğerlerine Ait Çizgi Grafiği Özdeğere göre çizilen çizgi grafiği incelendiğinde en hızlı düşüş 1. faktördedir. Birinci bileşene ait özdeğerin (9.622) ikinci bileşene ait özdeğerden (1.882) 5 kattan fazla olması; ikincisi ile daha sonraki özdeğerler arasında da (sırasıyla 1.496, 1.198, 1.096) çok fazla bir farkın olmaması; tüm bileşenlerin açıkladığı %50.97’luk varyansın %32.07’lik birinci boyut ile açıklanması; bir ölçeğin tek faktörlü sayılabilmesi için birinci faktörde açıklanan varyansın yüzde 30 ve daha fazla olmasının yeterli görülmesi gibi nedenler ölçeğin tek boyutlu olduğunun göstergeleridir (Büyüköztürk, 2003; Deniz Sünbül, 2006). Zaten Temel Bileşenler analizinde maddelerin genel faktörde birleştiği (Aşkar, 1986) düşünüldüğünde de ölçeğin tek faktör üzerinde toplandığı söylenebilir. Güvenirlik Hesaplama Aşaması Güvenirlik, ölçeme aracının tutarlı olarak her durumda benzer sonuçlar doğurmasıdır (Bell, 1993). Gerçekleştirilen analizler sonucunda 30 (17 olumlu, 13 olumsuz) maddeden oluşan ölçek için yapılan güvenilirlik analizleri sonucunda Cronbach Alfa güvenilirlik katsayısı 0.93, Guttmann Split-Half değeri 0.89 ve Spearman Brown güvenirlik katsayısı da 0.89 olarak hesaplanmıştır. İlgi ve yetenek türü araştırmalarda kullanılacak ölçeklerin Cronbach Alfa güvenilirlik katsayısının en az 0.85 düzeyinde olması belirtilmektedir (Şencan, 2005). Bu çalışmadaki ölçeğe ait güvenilirlik katsayısının 1’e yakın çıkması ölçekte bulunan maddelerin birbiriyle tutarlı ve aynı özeliğin öğelerini yoklayan maddelerden oluştuğunu (Turan & Demirel, 2009) yani ölçeğin oldukça yüksek bir güvenilirliğe sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca ölçeğin maddeler bazında iç tutarlılığını test etmek amacıyla da korelasyona dayalı madde analizi yapılmıştır. Ölçeğin madde-toplam korelasyonlarının 0.58 ile 0.76 arasında değiştiği dikkate alındığında ölçeğin maddeler bazında da tutarlı bir yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır (bkz. Tablo 2). Tartışma ve Sonuç Bu çalışma ile okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleyebilme öz-yeterlik inancını belirlemeye yönelik geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı geliştirilmeye çalışılmıştır. 45 maddeden oluşan taslak ölçeğin Kapsam Geçerliği sonucunda ön © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi … 123 uygulama için 39 maddeye düşürülmüştür. Ön uygulama sonucunda elde edilen veriler ölçeğin geçerliği için faktör analizine tabi tutulmuştur. Açımlayıcı faktör analizi sonucunda taslak ölçekten 9 madde çıkarılmıştır. Ölçekte kalan 30 maddenin rotasyona tabi tutulmaksızın faktör yüklerinin 0.46 ile 0.71 arasında olduğu görülmüştür. Ayrıca ölçek kapsamına alınan 30 maddenin 5 faktör altında toplandığı ve bu 5 faktörün ölçeğe ilişkin açıkladıkları toplam varyansın %50.97 olduğu tespit edilmiştir. Ancak birinci faktör ile diğer faktörlerin açıkladığı varyanslar arasında çok fazla fark olmasından ve birinci faktörde açıklanan varyansın %32.07 olmasından dolayı ölçeğin tek faktörlü (Büyüköztürk, 2003; Deniz Sünbül, 2006) olduğuna karar verilmiştir. Ölçeğin iç tutarlılık katsayıları; Cronbach Alpha, Sperman-Brown formülü ve Guttmann split-half güvenirlik formülü kullanılarak hesaplanmıştır. Ölçeğin Cronbach Alfa güvenilirlik katsayısı 0.93, Guttmann Split-Half değeri 0.89 ve Spearman Brown güvenirlik katsayısı da 0.89 olarak hesaplanmıştır. Bu sonuçlar ölçeğin oldukça yüksek bir güvenilirliğe sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca ölçeğin maddeler bazında iç tutarlılığını test etmek amacıyla da korelasyona dayalı madde analizi yapılmıştır. Ölçeğin madde-toplam korelasyon katsayılarının 0.58 ile 0.76 arasında değiştiği görülmüştür. Buna göre ölçekte yer alan her bir maddenin, ölçeğin geneli ile ölçülmek istenen özelliği ölçebilme amacına anlamlı düzeyde hizmet ettiği ve her bir maddenin istenilen düzeyde ayırt edici olduğu söylenebilir. Geliştirilen bu ölçeğin ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenlerine uygulanarak okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleyebilme öz-yeterliklerinin ortaya çıkarılması, onların bu konudaki yeterlikleri hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlayarak, konu ile ilgili mesleki gelişimlerine katkıda bulunabilecektir. Böylece, okul dışı çevrelerin de öğrenme-öğretme sürecine etkili bir şekilde katılması konusunda fayda sağlanabileceği umulmaktadır. Yine geliştirilen ölçme aracının öğretmen adaylarına uygulanarak okul dışı çevrelere eğitim amaçlı gezi düzenleyebilme yeterliklerinin ortaya çıkarılmasıyla onların bu konuda varsa eksikliklerinin ve ihtiyaçlarının lisans programlarında Seçmeli Dersler kapsamında giderilmesi umulmaktadır. Aynı zamanda, bu ölçeğin öğretmenler ve öğretmen adayları üzerinde farklı değişkenlerle ve ölçeklerle beraber başka araştırmalarda kullanımı da gerçekleştirilebilir. Geliştirilen bu ölçeğin kullanılacağı araştırmalar öğretimde okul dışı çevrelerden yararlanılmasına önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Kaynakça Anderson, D., Bethan, L. & Mayer-Smith, J. (2006). Investigating the impact of practicum experience in an aquarium on preservice teachers. Teaching Education, 17, 341–353. Aşkar, P. (1986). Matematik dersine yönelik tutumu ölçen likert tipi bir ölçeğin geliştirilmesi. Eğitim ve Bilim, 11(62), 31 - 36. Aydın, İ. S., İnnalı, H.Ö., Batar, M. & Çakır, H. (2013). Öğretmen adaylarının yazılı anlatım öz yeterliklerine ilişkin ölçek geliştirme çalışması. Turkish Studies, 8(8), 139-160. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 124 Aykut Emre BOZDOGAN Balcı, A. (2005). Sosyal bilimlerde araştırma yöntem, teknik ve ilkeleri. Pegem Yayınevi. Ankara. Ballantyne, R. & Packer, J. (2009). Introducing a fifth pedagogy: Experience-based strategies for facilitating learning in natural environments. Environmental Education Research, 15(2), 243-262. Başer, N. (2007). Geometriye yönelik öz-yeterlik ölçeğinin geliştirilmesi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 33, 68-76. Bekdemir, M. & Duran, M. (2012). İlköğretim öğrencileri için görsel matematik okuryazarlığı öz yeterlik algı ölçeğinin geliştirilmesi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 31(1), 89-115. Bektaş, M. (2007). Sınıf öğretmenliği öğrencilerinin hayat bilgisi öğretimine yönelik öz yeterlik algısı ölçeği. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 14, 175-183. Bell, J., (1993). Doing your research project. (2nd. Edition). Buckingham: Open University Press. Bowker, R. & Tearle, P. (2007). Gardening as a learning environment: A study of children’s perceptions and understanding of school gardens as part of an international project. Learning Environments Research, 10(2), 83-100. Bozdoğan, A. E. (2007). Role and Importance of Science and Technology Museum In Education. (Unpublished doctoral dissertation). Gazi University, Enstitude of Educational Science. Ankara. Bozdoğan, A. E. (2012). Eğitim amaçlı gezilerin planlanmasına ilişkin fen bilgisi öğretmen adaylarının uygulamaları: Altı farklı alan gezisinin değerlendirilmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 12(2), 1050-1072. Bozdoğan, A. E. & Yalçın, N. (2006). Bilim merkezlerinin ilköğretim öğrencilerinin fene karşı ilgi düzeylerinin değişmesine ve akademik başarılarına etkisi: enerji parkı. Ege Eğitim Dergisi, 7(2), 95- 114. Bozdoğan, A.E. & Öztürk, Ç. (2008). Coğrafya ile ilişkili fen konularının öğretimine yönelik öz-yeterlilik inanç ölçeğinin geliştirilmesi. Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Eğitimi Dergisi, 2(2), 66-81. Büyüköztürk, Ş. (2002) Faktör analizi: Temel kavramlar ve ölçek geliştirmede kullanımı. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 32, 470-483. Büyüköztürk, Ş. (2003). Sosyal bilimler için veri analizi el kitabı. Pegem Yayıncılık, Ankara. Büyüköztürk, Ş. (2012). Bilimsel araştırma yöntemleri. Pegema Yayıncılık, Ankara. Büyüköztürk, Ş. (2005). Anket geliştirme. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 3(2), 133-151. Carrier, S. J. (2009). The effects of outdoor science lessons with elementary school students on preservice teachers’ self-efficacy. Journal of Elementary Science Education, 21(2),35-48. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi … 125 Cox-Petersen, A. M. & Pfaffinger, J. A. (1998). Teacher preparation and teacher-student interactions at a discovery center of natural history. Journal of Elementary Science Education, 10, 20–35. Çokluk Ö., Şekercioğlu G. & Büyüköztürk Ş. (2010). Çok değişkenli istatistik SPSS ve LISREL uygulamaları. Pegem Akademi Yayınları, Ankara. Demir, M. K. (2007a). Sınıf öğretmeni adaylarının gözlem gezisi yöntemine bakış açılarının incelenmesi. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27(3), 83-98. Demir, M. K. (2007b). Sınıf Öğretmenlerinin Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler derslerinde gözlem gezisi yöntemini uygulama durumları. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 5(2), 323-341. Demirbaş, M. (2005). Fen Bilgisi Öğretiminde Sosyal Öğrenme Teorisinin Öğrenme Ürünlerine Etkisinin İncelenmesi. (Yayımlanmamış doktora tezi). Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Deniz Sünbül, S. (2006). Farklı Likert Tipi Ölçek Geliştirme Teknikleri İle Geliştirilen Tutum Ölçeklerinin Psikometrik Özelliklerinin Karşılaştırılması. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mersin. DeWitt, J. & Storksdieck, M. (2008). A short review of school field trips: Key findings from the past and implications for the future. Visitor Studies, 11(2), 181-197. Dillon J., Rickinson, M., Teamey, K., Morris, M., Choi, M. Y., Sanders, D. & Benefield, P. (2006). The value of outdoor learning: evidence from research in the UK and elsewhere. School Science Review, 87(320), 107-111. Ekici, E., Taşkın Ekici, F. & Kara, İ. (2012). Öğretmenlere yönelik bilişim teknolojileri öz-yeterlik algısı ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 31(1), 53-65. Ertaş, H., Şen, A.İ. & Parmasızoğlu, A. (2011). Okul dışı bilimsel etkinliklerin 9. sınıf öğrencilerinin enerji konusunu günlük hayatla ilişkilendirme düzeyine etkisi. Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Eğitimi Dergisi, 5(2), 178-198. Ferry, B. (1993). Science centers and outdoor education centers provide valuable experience for preservice teachers. Journal of Science Teacher Education, 4, 85– 88. Gerber, B. L., Cavallo, A. M. L. & Marek, E. A. (2001). Relationships among informal learning environments, teaching procedures and scientific reasoning ability. International Journal of Science Education, 23(5), 535- 549. Göğebakan, Y. (2008). Sanat Tarihi öğretiminde gösteri yöntemi ile gezi-gözlem yönteminin bilginin kalıcılığı açısından karşılaştırılması. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 28(2), 197-220. Griffin, J. & Symington, D. (1997). Moving from task-oriented to learning-oriented strategies on school excursions to museums. Science Education, 81(6), 763–779. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 126 Aykut Emre BOZDOGAN Güler, A. (2011). Planlı bir müze gezisinin ilköğretim öğrencilerinin tutumuna etkisi. İlköğretim Online, 10(1), 169-179. Güven, A., Gazel, A. A. & Sever, R. (2004). Tarih öğretmenlerinin gezi-gözlem uygulamalarında karşılaştıkları sorunlar. Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, 9, 225-235. Hacıfazlıoğlu, Ö., Karadeniz, Ş. & Dalgıç, G. (2011). Eğitim yöneticileri teknoloji liderliği öz-yeterlik ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 17(2), 145-166. Hannu, S. (1993). Science Centre Education, Motivation And Learning In Informal Education. (Unpublished doctoral dissertation). Helsinki University Department of Teacher Education, Finland. Howe, R. W. & Disinger, J. F. (1988). Teaching environmental education using outofschool settings and mass media. Retrieved from http://www.ericdigests.org/pre9215/mass.htm, 15 May, 2011. Kaptan, F. & Korkmaz, H. (2002) Probleme dayalı öğrenme yaklaşımının hizmet öncesi fen öğretmenlerinin problem çözme becerileri ve öz yeterlik inanç düzeylerine etkisi. V. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi, 16-18 Eylül 2002, Ankara. Karasar, N. (1999). Bilimsel araştırma yöntemi. Anı Yayıncılık. Ankara. Kete, R. & Horasan, Y. (2013). Öğretmen adaylarının uygulamalı (Doğa merkezli) Biyoloji derslerinde verimlilikleri. VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu Bildiriler Kitabı II, Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Sakarya. Kılıç, Ç. & İncikabı, L. (2013). Öğretmenlerin problem kurma ile ilgili öz-yeterlik inançlarının belirlenmesine yönelik ölçek geliştirme çalışması. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 35, 223-234. Kisiel, J. (2003). Teachers, museums, and worksheets: A closer look at learning experience. Journal of Science Teacher Education, 14, 3–21. Kisiel, J. (2005). Understanding elementary teacher motivations for science fieldtrips. Science Education, 86(6), 936–955. Knapp, D. & Barrie, E. (2001). Content evaluation of an environmental science field trip. Journal of Science Education and Technology, 10(4), 351-357. Lakin, L. (2006). Science beyond the classroom. Journal of Biological Education, 40(2), 88-90. Melber, L. H. & Abraham, L. M. (1999). Beyond the classroom: Linking with informal education. Science Activities, 36, 3-4. Mercimek, O. & Pektaş, M. (2013). İstatistiğe yönelik öz-yeterlik ölçeğinin geliştirilmesi. Kastamonu Eğitim Dergisi, 21(2), 759-776. Michie, M. (1998). Factors influencing secondary science teachers to organize and conduct field trips. Australian Science Teacher Journal, 44, 43-50. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi … 127 Moseley, C., Reinke, K. & Bookout, V. (2002). The effect of teaching outdoor environmental education on preservice teachers’ attitudes toward self-eff icacy and outcome expectancy. The Journal of Environmental Education, 34(1), 9-15. Berberoğlu, E. & Uygun, S. (2013). Sınıf dışı eğitimin Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişiminin incelenmesi. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 9(2), 32-42. Berberoğlu, E., Güder, Y., Sezer, B. & Yalçın Özdilek, Ş. (2013). Sınıf dışı hidrobiyoloji etkinliğinin öğrencilerin duyuşsal bakış açıları üzerine etkisi, örnek olay incelemesi: Çanakkale bilim kampı. Kastamonu Eğitim Dergisi, 21(3), 11771198. Olson, J. K., Cox-Petersen, A. M. & McComas, W. F. (2001). The inclusion of informal environments in science teacher preparation. Journal of Science Teacher Education, 12, 155–173. Orion, N. & Hofstein, A. (1994). Factors that influence learning during a scientific field trip in a natural environment. Journal of Research in Science Teaching, 31(10), 1097–1119. Orion, N., Hofstein, A.,Tamir, P. & Giddings, G. J. (1997) Devolopment and validation of an instrument for assesing the learning environment of outdoor science activities. Science Education, 81, 161-171. Özdemir, A., Aydın, N. & Akar Vural R. (2009). Çevre eğitimi öz-yeterlik algısı üzerine bir ölçek geliştirme çalışması. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 26, 1-8. Özgen, N. (2011). Fiziki Coğrafya dersi öğretim metoduna farklı bir yaklaşım: Gezigözlem destekli öğretim. Marmara Coğrafya Dergisi, 23, 373-388. Öztürk, Ç. (2008). Coğrafya öğretiminde gezi-gözlem tekniğini kullanabilme özyeterlilik inanç ölçeğinin geliştirilmesi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 25, 13-23. Ramey-Gassert, L. (1997). Learning science beyond the classroom. The Elementary School Journal, 97(4), 433-448. Rudman, C. L. (1994). A review of the use and implementation of science field trips. School Science and Mathematics, 94, 138–141. Scherer, R. F., Wiebe F. A., Luther, D. C. & Adams J. S. (1988). Dimensionality of coping: facor stability using the ways of coping questionnaire, Psychological Reports, 62(3),763-770. PubMed PMID: 3406294. Simmons, D. (1998) Using natural settings for environmental education: Perceived benefits and barriers. Journal of Environmental Education, 29(3), 23–31. Şahin, İ. (2009). Eğitsel internet kullanım öz-yeterliği inançları ölçeğinin geçerliği ve güvenirliği. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21, 461-471. Şencan, H. (2005). Sosyal ve davranışsal ölçümlerde güvenirlik ve geçerlilik. Seçkin Yayıncılık, Ankara. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 128 Aykut Emre BOZDOGAN Tal, R. T. (2004). Using a field trip as a guide for conceptual understanding in environmental education: A case study of a pre-service teacher’s research. Chemical Education Research and Practice, 5, 127–142. Tal, R., Bamberger, Y. & Morag, O. (2005). Guided school visits to Natural History Museums in Israel: Teachers’ roles. Science Education, 89(6), 920-935. Tal, T. & Morag, O. (2009). Reflective practice as a means for preparing to teach outdoors in an ecological garden. Journal of Science Teacher Education, 20, 245262. Tal, T. & Steiner, L. (2006). Patterns of teacher–museum staff relationships: School visits to the educational center of a science museum. Canadian Journal of Science, Mathematics and Technology Education, 6, 25–46. Tatar, N. & Bağrıyanık, K.E. (2012). Fen ve Teknoloji dersi öğretmenlerinin okul dışı eğitime yönelik görüşleri. İlköğretim Online, 11(4), 883-896. Tavşancıl E. (2005). Tutumların ölçülmesi ve SPSS ile veri analizi. Nobel Yayıncılık, Ankara. Tavşancıl, E., (2002). Tutumların ölçülmesi ve SPSS ile veri analizi. Nobel Yayıncılık, Ankara. Taylor, E. W., & Caldarelli, M. (2004). Teaching beliefs of non-formal environmental educators: A perspective from state and local parks in the United States. Environmental Education Research, 10(4), 451-469. Tortop H. S. & Özek, N. (2013). Proje tabanlı öğrenmede anlamlı alan gezisi; Güneş enerjisi ve kullanım alanları konusu. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 44, 300-307. Tuckman,B. W. & Sexton, T. L. (1990). The relationship between self- beliefs and selfregulated performance. Journal of Social Behavior and Personality, 5, 465-472. Turan, S. & Demirel, Ö. (2009). Probleme dayalı öğrenmeye ilişkin tutum ölçeği geçerlik ve güvenirlik çalışması. Eğitim ve Bilim, 34(152): 15-29. Türkmen, H. (2010). İnformal (Sınıf-Dışı) Fen Bilgisi eğitimine tarihsel bakış ve eğitimimize entegrasyonu. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 3(39), 46-59. Wellington, J. (1990). Formal and informal learning in science: The role of the interactive science centres. Physics Education, 25, 247–252. Yaman, S., Cansüngü, Ö. & Altunçekiç, A. (2004). Fen bilgisi öğretmen adaylarının özyeterlik inanç düzeylerinin incelenmesi üzerine bir araştırma. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 2(3), 355-364. Yavuz, M. & Kıyıcı, F. B. (2012). İnformal öğrenme ortamlarının ilköğretim öğrencilerinin fene karşı kaygı düzeylerinin değişmesine ve akademik başarılarına etkisi: Hayvanat bahçesi örneği. X. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi Özet Kitabı. Niğde Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Niğde, 106. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi … 129 EK 1. Okul Dışı Çevrelere Eğitim Amaçlı Gezi Düzenleyebilme Öz-Yeterlik İnancı Ölçeği İçin Örnek Maddeler 1 10 12 14 17 20 21 22 23 25 28 30 34 36 37 39 Gezi yerinde öğrencilere rehberlik etmekte zorlanırım Öğrenci sayısı fazla olsa bile gezi alanında kontrolü sağlayabilirim Gezi sonrasında gezinin amaçlarına ne derece ulaştığının tespit etmede zorluk çekerim Gezi yerinin genelini ya da odaklanılacak obje/leri dersle ilişkilendirmede zorluk çekerim Gezi esnasında öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirebilirim Gezi öncesi plan (gidiş yolu, süresi, ulaşım vasıtaları, hareket saatleri, öğrenci sayıları, gezi ücretleri vs.) hazırlamada zorlanacağımı düşünüyorum Geziden döndükten sonra geziyi öğrencilerimle değerlendirmede (tartışma, proje, kompozisyon vs.) zorluk çekmem Gezi sürecinde kullanılacak olan araçların (tanıtım broşürü, çalışma yaprakları, bilgi testleri vs.) hazırlanmasında zorlanmam Bir günden fazla sürecek geziler için öğrencilerin konaklama ihtiyaçlarını giderebileceğimden emin değilim Okul dışı çevrelere çok rahatlıkla gezi düzenleyebileceğime inanıyorum Gezi için gerekli izinlerin alınmasında (öğrenci velileri, okul idaresi vs.) güçlük çekerim Gezi öncesi öğrencilere gerekli açıklamaları (niçin gidilecek, ne tür çalışmalar yapılacak, uyulması gereken kurallar vs.) yaparken yetersiz kalabilirim Gezide çekilen fotoğrafların okul panolarında sergilenmesi noktasında güçlük çekerim Öğrenci ailelerine yapılmış olan geziyle ilgili bilgi vermede zorlanmam Gezi yerinden (varsa) randevuların alınması ve gezi yerindeki yetkililerin bilgilendirilmesinde (öğrenci sayısı, gezi günü, saati vs.) güçlük çekmem Okul dışı çevrelere gezi düzenlemek için yeterli tecrübeye sahip olduğumu düşünüyorum © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 111-129 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 9(1), 130-145, Ocak 2016 Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145, January 2016 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.10059 Is Metaphysics Hyper-Physics or Over-Physics? Evaluating it with Mathematical Paradigms Şemsettin DURSUN * Received: 25 June 2015 Cahit TAŞDEMIR ** Accepted: 29 August 2015 ABSTRACT: Metaphysics is the most fundamental, comprehensive and extensive research field among all disciplines and investigating fields. It is the most fundamental field since it deals with ultimate and superior nature of the issues that have been the subject of other research areas. It is the most comprehensive field since it deals with questions and problems valid for all subjects and fields exceeding the private science boundaries, and questions related with existence and reality, actual and potential existence and ultimate causality that metaphysician tackle with (Cevizci, 2003). In this study, initially, what the term of metaphysics is with its relevant fields, its relation to the science in general and to mathematics and logic in particular. Afterwards, by which expressions hyper-physics or over-physics are more convenient to be described was evaluated in terms of several mathematical concepts and mathematical translation paradigms and discussed within this context. Keywords: mathematics, meta, physics, metaphysics, paradigm Extended Abstract In general, the term of Metaphysics is expressed with a word of hyperphysics in social life and scientific word. The word of hyperphysics is formed as a combination of words of physics and hyper. Etymological meaning of meta word which is the prefix of Metaphysics term and the prefixed terms form different disciplines. These terms are expressed by Cevizci (2003) as followings; Meta: In western languages, it is a term that refers to exceeding and dealing with anything at higher levels. When put in front of a word or certain discipline, meta expresses the research, examination and solution of fundamental properties and problems of that discipline. Metaphysics: Metaphysics is the most fundamental, comprehensive and extensive research field among all disciplines and investigating fields. It is the most fundamental field since it deals with ultimate and superior nature of the issues that have been the subject of other research areas. It is the most comprehensive field since it deals with questions and problems valid for all subjects and fields exceeding the private science boundaries, and questions related with existence and reality, actual and potential existence and ultimate causality that metaphysician tackle with. * Corresponding Author. Assoc. Prof. Dr., Batman University, Batman, Turkey, [email protected]. Assist. Prof. Dr., Bitlis Eren University, Bitlis, Turkey, [email protected] ** Citation Information Dursun, Ş. & Taşdemir, C. (2016). Metafizik, fizikötesi mi fiziküstü mü? Matematiksel paradigmayla değerlendirme. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi [Journal of Theoretical Educational Science], 9(1), 130-145. Copyright © 2016 by AKU ISSN: 1308-1659 Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? … 131 As it can be understood from the descriptions mentioned above, when the term of meta is used as a prefix of any discipline or term, it gives a top ID to fundamental parameters of this discipline or the term without spoiling “its essence” and “World wideacceptance”. The term expressed with prefix meta does not contribute a meaning of “hyper” or “translation”, however it contributes to it with the meaning of “upper” or “extent” or “on”. Purpose and Significance: The purpose of this study is to examine conceptional aspect of term of metaphysics and within this context, its relevance to the other fields and its relation to the science in general and to mathematics and logic in particular were dealt with and also by which expressions hyper-physics or over-physics are more convenient to be described was evaluated. In the research conducted in this context, assessments were carried out to understand and determine the term of metaphysics and its properties with several mathematical concepts and mathematical translation paradigms. Methods: In this study, descriptive and normative qualification methods were conducted. A reseacher/person who investigates studies in Metaphysics field can come across quite different descriptions and definitions related to metaphysics. These descriptions and definitions could be descriptive modifiers and definitions which show/reveal the research of philosopher in Metaphysics field or could be normative descriptions and definitions that represent what they do. Results: When the term of meta is used as a prefix of any discipline or word, it gives a higher ID to fundamental parameters of this discipline or the term without spoiling “its essence” and “World wide-acceptance”. The term expressed with prefix meta contributes a meaning of “upper” or “extent” or “on” and does not contribute a meaning of “hyper” or “translation”. It is clearly seen that the term of metaphysics cannot be described by the term of hyperphysics, but it can be described by the term of overphysics. Discussion and Conclusion: As seen in Figure 2.1, in accordance with the mathematical translation principle, it is observed that the circles of (x-h)2+(y-k)2≤ r2 [whose center and radius are (h,k) and r, respectively] and its translation by the x2+y2≤ r2 circle defined with basic function of (0,0) centered and with radius of r are completely discrete sets and the intersection of these sets is an Ø (empty) set. Similarly, when Figure 2.2 is examined, it is seen that p (x,y) point on the plane of x-y was translated to Q (x+h,y+h) point by the translation function. It is apparent that Q(x+h,y+h) points which are translated by p (x,y) point are discrete sets and the intersection of these sets is empty (Ø) set. If the sets are discrete, their intersection is empty. Thereby, they do not have any point in common. Namely, Physics ∩ Metaphysics ≠ Ø Similarly, translation function in Figure 2.4 forms a geometric illustration by matrice. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 Şemsettin DURSUN & Cahit TAŞDEMİR 132 Here, =(1,-4) vector transforms ABC triangle whose corners are A(1,4), B(3,6) and C(5,3) into triangle whose corners are translation function of (2,0), (4,2) and ∆ ABC : (x,y) → (x+1,y-4). It will be ( ) (6,1) by the ∆ A ' B ' C ' ) = Ø. These ( triangles are discrete. Here, it is assumed that ABC triangle refers to physics whereas refers to metaphysics. According to this, when translation functions in Figure 2.2, Figure 2.3 and Figure 2.4 are taken into account in accordance with mathematical paradigm and when the etymological meaning of meta prefix is examined, it is seen that using the term of meta as a prefix of any discipline, it gives a higher ID to fundamental parameters of this discipline or the term without spoiling “its essence”. This situation clearly shows that the term of hyperphysics cannot be defined instead of metaphysics. On the other hand, the intersection of A = x2+y2≤ r2 and B = (x+h)2+(y+k)2≤ ρ2 circles given in Figure 2.5 is not empty (Ø). Namely, A∩B = A = x2+y2≤ r2 ≠ Ø. Thereby, B set includes A set or B set is super-set of A set. If it is assumed that a set refers to physics, B set will refer to metaphysics. Because, B set has a state of including A set. From here, it is clearly seen that the term of metaphysics can only be defined with the term of overphysics. Accordingly, the term of hyperphysics does not meet the meaning of metaphysics. As seen in Figure 2.6 (a), Figure 2.6 (b) and Figure 2.7, the intersection of the linear independent vectors in the space is empty, namely there is no point of them in common, whereas the intersection of the linear dependent vectors is not empty. It is seen that the meaning of the term of metaphysics can only be maintained with the term of overphysics when the relation between the terms of physics and metaphysics is examined in terms of linear dependency and linear independency. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 133 Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? … Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? Matematiksel Paradigmayla Değerlendirme Şemsettin DURSUN * Cahit TAŞDEMIR ** Makale Kabul Tarihi: 29 Ağustos 2015 Makale Gönderme Tarihi: 25 Haziran 2015 ÖZ: Bu çalışmada öncelikle metafizik kavramının ne olduğu üzerinde durulmuştur. Daha sonra metafizik üzerine yapılan araştırmalar, metafiziğin genelde bilimle özelde de matematik ve mantıkla ilişkisi tartışılmıştır. Ayrıca metafizik kavramının fizikötesi ya da fizik üstü ifadelerinden hangisi ile ifade edilmesinin daha uygun olacağı, çeşitli matematiksel kavramlar ve matematiksel öteleme paradigması aracılığıyla değerlendirilmiş ve bu çerçevede tartışılmıştır. Çalışmada, metafizik kavramının anlaşılması ve özelliklerinin belirlenmesinde, matematiksel kavramlar ve öteleme paradigmasından yararlanılmış ve bu kapsamdaki örneklere ve tartışmalara yer verilmiştir. Sonuç olarak, eğer metafizik kavramı fizikötesi şeklinde tanımlanırsa belirtilen matematiksel paradigmayla açıklanan öteleme fonksiyonu prensibi gereğince, fizik ile metafizik kavramlarının arakesitinin boş olacağı, dolayısıyla bu iki kavram arasında hiçbir ortak nokta olmayacağı, halbuki fizik ile metafizik kavramları arasında hem kavramsal hem de pratiksel anlamda ortak noktalar olduğu, buradan da fizik ile metafizik kavramları ayrık kavramlar olmadığından metafizik kavramının fizikötesi şeklinde tanımlanmasının hatalı olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler: matematik, meta, fizik, metafizik, paradigma Giriş Metafizik ve Araştırma Alanı Metafizik terimi, Aristoteles’in (Aristo) eserlerinden birinin başlığından hareketle ortaya çıkmıştır. Aristo, metafizik terimini kendi çalışmalarında kullanmamasına rağmen, bu terim Aristo’nun takipçileri tarafından daha sonradan gündeme getirilmiş ve Aristo’nun çalışmaları, Yunanca’da “Metaphusika” İngilizce’de ise “Metaphysics” başlıklı özel bir kitapta toplanmıştır (Carroll & Markosian, 2013). Aristo’nun ilgili eserinde metafizik başlığının ardışık kullanımı, Aristo’nun takipçilerini eserde yapılan niteleme ve tanımlamaları, metafizik olarak adlandırmaya yönelik bir düşünceye sevk etmiştir. Bu bağlamda, metafizik kavramını tanımlamak kolay olmayabilir. Zira, metafizik alanındaki çalışmaları inceleyen bir kişi/araştırmacı, metafiziğe yönelik oldukça farklı nitelemeler ve tanımlamalarla karşılaşabilir. Bazen bu niteleme ve tanımlamalar, metafizik alanında çalışan felsefecilerin yaptıklarını ortaya koyan/gösteren betimsel niteleme ve tanımlamalar olabilir. Bazen de felsefecilerin, metafizik üzerine çalışırken ne yaptıklarını ortaya koyan girişimleri temsil eden normatif niteleme ve tanımlamalar olabilir. Betimsel ve normatif bu nitelemeler ve tanımlar, metafiziğin konu alanının ve yönteminin farklı yönlerini ortaya çıkarmaktadır. Farklı alanlarda çalışan araştırmacılar, metafiziğin bu farklı niteleme ve tanımlamalarının farklı disiplinler olduğuna yönelik bir izlenime sahip olabilir (Loux, 2004). Metafizik, genel anlamda i) gerçekliğin ve bilimin mantıksal temellerinin bir çalışması, ii) gerçekliğin teorisi veya var olan bilgimizle gerekçelendirilen gerçekliğe ilişkin en yüksek genelleme (Marvin, 1912) * Sorumlu Yazar. Doç. Dr., Batman Üniversitesi, Batman, Türkiye, [email protected] Yrd. Doç. Dr., Bitlis Eren Üniversitesi, Bitlis, Türkiye, [email protected] ** © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 Şemsettin DURSUN & Cahit TAŞDEMİR 134 veya iii) gerçekliğin doğasına ilişkin temel sorularla ilgilenen felsefenin branşı (Carroll & Markosian, 2013). ) olarak ele alınabilir Diğer taraftan, metafiziğin doğasına yönelik yapılan tartışmalar, uzun bir tarihsel geçmişe dayanmaktadır. Filozofların, iki bin yıldan fazla süren uğraşı ve çabaları sonucunda, metafiziğin konusu ve yöntemine yönelik farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, metafiziğin tarihsel süreci göz önüne alındığında, metafiziğin bir tek konu alanını ve yöntemini tanımlamak zor görünmektedir. Bununla birlikte, Aristo’da metafiziğin ne olduğuna yönelik iki farklı görüş ön plana çıkmaktadır. Birincisi metafizik, “ilk nedeni tanımlamayla” ilgilenen bölümlere ayrışmış bir disiplindir, özelde bu Allah’ı veya Hareket Etmeyen Hareket Ettirici’yi incelemektir. İkincisi ise varlık veya varoluş perspektifinden nesneleri inceleyen ve var olmanın genel özelliklerini belirlemeye çalışan evrensel veya genel bir disiplindir (Loux, 2004). Buna göre metafizik, felsefenin en önemli disiplinlerinden biri olan ontoloji yani varlık felsefesi anlamına gelir. “Var olan varlık” ifadesi manidar bir ifade olup, varlık, her ne şekilde varsa fizik veya metafizik içindedir. Buradan metafiziğin, fiziği reddetmediğini hatta kapsadığı görülebilir (Yaldır ve Kiraz, 2008). İlk bakışta, metafiziğin yukarıda bahsedilen iki kavramsallaştırılması arasında bir farklılığın olduğu düşünülebilir. Yani, bir disiplinin hem bölümlere ayrılmış hem de evrensel bir disiplin olarak düşünülebileceğini anlamak zor olabilir. Aristo, metafiziğin konu alanına yönelik bu ayrımın farkına varmış ve bu ayrımın sadece görünüşte olduğuna yönelik açıklamalarda bulunmuş ve bu iki farklı nitelemenin aslında aynı disiplini temsil ettiğini belirtmiştir. Buna karşılık, 17. ve 18. yüzyılın rasyonalist felsefecileri metafiziğin eğilimini genişletmişlerdir. Bu filozoflar, sadece Allah’ın doğası ve varlığı ile ilgilenmemiş aynı zamanda ruhun ölümsüzlüğü ve arzuların serbestliği ile akıl ve beden arasındaki farklılıkları da incelemişlerdir (Loux, 2004). Metafizik ve Bilim İlişkisi Metafizik, öncelikli olarak gerçekliğin doğası, epistemoloji ve estetikle ilgilenir. Ancak, metafiziğin sadece bu konu alanları ile ilgisi kaçınılmaz düzeyde değildir. Bu bağlamda; metafizik, diğer disiplinlerden nasıl ayrışır? Metafizik, a priori yöntemleri aracılığıyla fizik ve bilimin diğer dallarından kısmen ayrışmaktadır. Bilim, iddialarını gözlem ve deneylere dayandırırken, metafiziğin iddiaları bazen tesadüflere dayalı olarak laboratuar sonuçlarından ziyade çalışma bulgularına dayalı olabilir. Metafizik, sadece a priori yöntemleriyle değil aynı zamanda ilgi alanlarının genelliği bakımından felsefeden de ayrışmaktadır. Felsefe, duygu ve düşünme aracılığıyla gerçekliğin adalet ve mutluluk gibi yönleriyle ilgilenirken; metafizik, değer, söz veya akıl ile gerçekliğin en genel özelliklerine odaklanır (Fine,2012). Metafiziğin kavramları, açık ve şeffaf olma özellikleri ile de diğer bilimlerden ayrışmaktadır. Yani; bir kavram ve bu kavramın ne olduğuna yönelik imgeler arasındaki boşluk anlamlı olmadığı zaman bu kavram şeffaftır. Örneğin, su kavramı ile suyun iki hidrojen ve bir oksijen atomundan meydana geldiğini gösteren H2O kimyasal formülü arasında anlamlı bir farklılık vardır. Yani, “Su, H2O’dur.” cümlesi suyun doğasına yönelik açık ya da gizli bir referans vermeden suyun doğasını tanımlamaktadır. Diğer taraftan, “Suyun doğası, H2O’dur.” cümlesi ise © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? … 135 suyun doğasına yönelik açık ya da gizli bir referans vermektedir. Bu nedenle, su kavramı şeffaf bir kavram olarak değerlendirilmeyebilir. Fakat, “Suyun doğası, H2O’dur.” cümlesinde, su kavramının özdeşliği ile su kavramıyla bağlantılı özdeşlik arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Bu cümle, sadece suyun doğasının H2O olduğunu içermez. Aynı zamanda, “Eğer su H2O ise o zaman suyun doğası, H2O’dur.” şeklinde bir mantıksal çıkarıma da yol açar. Bu bağlamda, metafiziğin kavramları suyun doğasına referans vermeyen kavramlardan ziyade suyun doğasına referans veren özdeşlik bağlantısına dayalı a priori kavramlara daha çok benzemektedir. Bu kapsamda metafizik, sadece gerçeklik için değil aynı zamanda gerçekliğin doğası için de bir temel oluşturmayı hedefler (Fine, 2012). Bu bağlamda metafizik, teoriye dayalı bir disiplindir. Diğer taraftan, sanata dayalı bilimler, ürünlerle ilgilenirken, ekonomi, etik ve politika gibi pratiğe dayalı çeşitli bilimler ise insan davranışlarının eğilimini açıklamaya odaklanmıştır (Loux, 2004). Etik, estetik, epistemoloji ve diğer tüm felsefe dalları, fizik, biyoloji, kimya ve diğer tüm bilimler, belli türden varlıkları doğrudan veya dolaylı olarak konu edinirler. Bu alanların her biri için konu edildikleri varlıkların en genel özelliklerinin araştırılması, özel bir metafizik soruları alanını oluşturur (Taşdelen, 2013). Özel birimlerin konuları, belli varlık türleridir. Örneğin, fiziğin konusu fiziksel nesne türü, biyolojinin konusu canlı nesne türü, psikolojinin konusu ise zihinsel nesne türüdür. Biçimsel bir bilim olan matematiğin konusu ise soyut matematiksel nesne türüdür. Buna karşılık ontoloji anlamındaki metafiziğin konusu ise var olan ve var olabilen şeylerin tümü olup (Gutenberg, 2013) gerçeklik anlayışını araştırmaya ve sorgulamaya odaklanmıştır. Bu bağlamda metafizik, matematik ve fen bilimleri ile bağdaşır. Bu kapsamda metafizik, öncelikli olarak aritmetikte soyut kavramlar ve süreçlerle, geometride ise sürekli kavramlarla ilgilenir. Daha sonra, dünyayı meydana getiren materyal ve fiziksel varlıkların (canlı ve cansız) doğasına ve yapısına odaklanır. Metafizik ve konu alanı arasındaki bu ilişki, metafiziği ilgi çekici bir konuma getirmiştir (Loux, 2004). Matematik, Mantık ve Metafizik İlişkisi Matematik için temel bir yöntem geliştirme yaklaşımları, matematiğin “bütün bilimlerin en mükemmeli” (Lakatos, 1986), “bütün bilimlerin anası” (Mura, 1995, s. 390), “bütün bilimlerin kraliçesi” (McGinnis, 1996, s. 17) ve “kendi başına bir bilim” (Mura, 1995, s.390) gibi elitist bir bakışla matematiği, hatalardan arınmış bir disiplin olarak göstermeye çalışmıştır. Diğer taraftan, bazı filozoflar da matematiğin a priori olduğu; yani kusursuz bir girişim olduğu, metodolojisinin kusursuz biçimde ortaya konabileceği ve gelişiminin formel ve evrensel bir sistemle formüle edilebileceğine yönelik dogmatik yaklaşımı sorgulamaya başlamışlardır. Bunun üzerine matematiğin, kusurlu, deneysel veya yarı-deneysel bir disiplin olduğu düşüncesi ortaya çıkmıştır (Handal, 2009). Metafizik ise bilginin nihai görüşünün incelenmesini, varlığın ve değişimin nihai nedenleri ve evrenin karşılıklı ilişkilerini belirleyen düzenlilik ilkesini içerir (Carter, 2003). Bu nedenle, varlığın tarzını ve özünü tayin etmek, metafiziğin (ilk felsefenin) işidir. Bu bakımından metafizik, şekil ve maddeden mürekkep olan tabiatı değil, şekli inceler. Aristo’ya göre, hareketsiz bir cevher varsa, bu cevherin bilgisi ilk © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 136 Şemsettin DURSUN & Cahit TAŞDEMİR felsefe olmalıdır ve o, ilk olduğundan dolayı da küllidir (Taşdelen, 2013). Mantık, tümdengelim ya da tümevarımcı çıkarım ilkelerini araştıran bir bilim iken; matematik, sembollerle ifade edilen nicelikler arasındaki ilişkilerin ve biçim ve şekiller arasındaki bağlantıların (ve boyutların) sistematik bir incelemesi olarak ifade edilebilir. Bir matematiksel formül, bir veya daha fazla değişkenden hareketle elde edilebilen bir değişkenin değerinin ilişkisini sembolik biçimde gösterir. Çoğu matematiksel teorem; matematiksel formüller içine gömülü bilimsel sonuçlar olarak gösterilir. Böylece, bilimde matematiğin kullanımı, evrenin kurallarının matematiksel ilkelere göre işlediğini kabul etmek anlamına gelmektedir. Matematik, evrenin işleyişine ilişkin bu önemli etkisi ile güçlü bir metafiziksel bileşene sahiptir. Hem matematik hem de mantık, problem çözme sistemleridir ve fizik veya metafizikte görülen sorunları açıklığa kavuşturmak/çözmek için kullanılabilir (Carter, 2003). Diğer taraftan, metafizik, matematik ve mantık bilimlerinde, aksiyomlar çalışılan sistem içinde doğru olmalıdır ve birbirleriyle çelişmemelidir. Aksi takdirde, aksiyomlara dayalı olarak ulaşılan sonuçlar geçerli olmayacaktır. İdeal olanı, önce önermeler ifade edilir daha sonra önermenin doğruluğunu gösterecek hatasız ispatlar yapılır. Bu nedenle, metafizik, matematik ve mantığın doğruları, içinde çalışılan sisteme-dayalıdır. Bununla birlikte, bu bilim dalları arasında önemli bir fark vardır: Metafizik, evrene ilişkin iddialar ortaya koyarken, matematik ve mantık böyle bir iddiada bulunmaz. Matematik ve mantık, bir soyutlama inşa eder. Matematik, veri tercihlerini ortaya koymaz. Bir matematikçi, matematik yaparken fiziksel gerçeklik hakkında herhangi bir şey söylemez. Bunun yerine matematik, kavramlar arasındaki ilişkileri inceler. Böylece matematik ve mantık, evrene bağlı değildir. Diğer taraftan bilim, evrendeki ilişkileri belirleyen düzenlilik ilkesiyle ilgilenir. Fakat, deneysel yaklaşıma dayalı bilim şimdiye kadar, nihai nedenleri derinlemesine araştırma ve ortaya çıkarma noktasında yetersiz kalmıştır. Matematik bir kavramsal araç olarak, bilimin başarısız kaldığı bu noktada yani nihai nedenleri açıklamada yardımcı olmaktadır ve bilime, metafiziğe ilişkin sorunları/alanları bildirmede ve göstermede iyi imkânlar sunmaktadır. Bu olaylar, bilimsel bulgular olarak “Evren, yaşam, etik vb. nedir ve nereden gelmiştir?” şeklinde varlığın doğasına yönelik sorulara uygulanabilir (Carter, 2003). Metafizik, Fizikötesi ya da Fizik Üstü Müdür? Metafizik kavramı, genel olarak günlük hayatta ve bilim dünyasında fizikötesi kelimesi ile ifade edilmektedir. Buradaki fizikötesi kelimesi, fizik ve ötesi sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur. Metafizik kavramının ön eki olan meta sözcüğünün etimolojik anlamı ve bu ön eki alan kavramlar, farklı disiplinler oluşturmaktadır. Cevizci(2003), bu kavramları şu şekilde tanımlamaktadır: Meta: Batı dillerinde, aşmayı, daha üst düzeyde ele almayı ifade eden terim. Bir ismin, belli bir disiplinin önüne geldiği zaman, o disiplinin temel özelliklerini ve problemlerini araştırmayı, incelemeyi ve çözmeyi ifade eden önek. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? … 137 Buna göre, meta öneki bir disiplinin önüne geldiğinde, oluşan üst disiplin, konu aldığı disiplinin temellerini analiz eder, onun özünü ve kabullerini daha bir üst kavramsal düzeyde gözler önüne serer. Başka bir deyişle, çağdaş düşüncede meta öneki bir şey, bir teori, bir disiplin hakkında olma durumunu, bir disiplin ya da araştırma alanını bir üst dil veya düzeyde ele alma durumunu ifade eder. Metabilim: Bilimi konu alan, bilimi açıklayıp anlaşılır kılmayı amaçlayan bilim üstü disiplin; bilim hakkında bilim üzerine olan bilim. Metaetik: Etik alanının üzerine çıkarak ahlakın bizatihi kendisi hakkında konuşan, ahlaklı olmanın doğasını, etiğinin temel karakteristiklerini, ahlak dilini çözümleyen etik türü. Metamatematik: Formel bir matematik sistemini konu alan, bir matematik teorisinin önermelerinin türetilebilirliğini, çıkarsanabilirliğini vb. konu alan araştırma türü; matematik için temeller sağlama teşebbüsü olarak, matematiğin tutarlılığını, matematiksel kanıtları başka bir matematiksel kalkülün konusu yapmak suretiyle ortaya koyma projesi ve programı. Metafelsefe: Felsefenin felsefesi. Felsefenin doğası, amaçları, yöntemleri ve temel kabulleriyle ilgili olan felsefe ya da teori. Metafizik: Farklı metafizik anlayışları benimseyenler, metafiziğin temel özellerini şu şekilde sıralar: 1. Metafizik, var olana ilişkin bir araştırmadır. ‘Neyin var olduğu’ sorusunun kendisinin temel sorusu olduğu metafizik, var olana ilişkin genel görüşü tahkik ederken, neyin gerçekten var olduğunu göstermeyi amaçlar. 2.Metafizik, varlığa ilişkin genel bir araştırmadır. 3. Metafizik kendine ve kendi başına var olan gerçekliği, her şeyin varoluşu için kendisine bağlı olduğu, bağımsız ve kendi kendisini belirleyen varlığı; her tür varoluşun kaynağı ya da nedeni olan aşkın bir gerçekliği ele alan disiplindir. 4. Metafizik, tüm disiplin ya da araştırma alanları içinde en temel, en geniş kapsamlı olan araştırma alanıdır. Temeldir, çünkü diğer araştırma türlerine konu olan şeylerin nihai ve en yüksek doğalarını ele alır. En kapsamlıdır, çünkü metafizikçinin ele aldığı varoluş ve gerçeklik, aktüel ve potansiyel varlıkla ve nihayet nedensellikle ilgili sorular özel bilimlerin sınırlarını aşan ve tüm alanlar ve konular için geçerli olan soru ve problemlerdir. Yukarıda verilen tanımlardan da anlaşılacağı üzere, meta ön eki herhangi bir disiplinin veya bir kavramın önüne geldiği zaman, o disiplin veya kavramın temel parametrelerinin “özünü” ve “kabuller”ini bozmadan daha üst bir kimlik kazandırmaktadır. Meta ön eki ile birlikte yazılan kavram, “üst”, “kapsam”, “üzerine” gibi bir anlam yüklenmekte ancak “öte”, “öteleme” gibi bir anlam vermemektedir. Bu bağlamda, matematiksel öteleme paradigması aracılığıyla metafizik kavramına yaklaşım örnekleri aşağıda verilmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 138 Şemsettin DURSUN & Cahit TAŞDEMİR Matematiksel Kavramlar ve Öteleme Paradigması ile Metafizik Kavramına Yaklaşım Bu kısımda, metafizik kavramının anlaşılması ve özelliklerinin belirlenmesinde, matematiksel kavramlar ve öteleme paradigmasından yararlanılmış ve bu kapsamdaki örneklere ve tartışmalara yer verilmiştir. XY- Düzleminde Öteleme Yardımıyla XY=R2 Düzleminde Orijin Merkezli Dairenin Ötelenmesi Öteleme, bir denklemin grafiğinin h birim sağa ve k birim yukarıya ötelendiğinde, ötelenmiş eğrinin denkleminin, orijinal denklemde x yerine x-h ve y yerine y-k koymak suretiyle elde edilmesidir (Edwards & Penney, 2001). Bu bağlamda, R2 = XY düzlemindeki her bir noktanın h birim sağa ve k birim yukarıya taşınmak suretiyle ötelendiği kabul edilsin. Bu durumda, düzlemin her bir (x,y) noktası (x+h,y+k) noktasına taşınmış olur. Böylece (0,0) merkezli ve r yarıçaplı x2+y2≤ r2 dairesi, (h,k) merkezli ve r yarıçaplı (x - h)2 + (y - k)2 ≤ r2 dairesine ötelenmiş olur. Burada, x2+y2≤ r2 dairesi A kümesi, (x - h)2 + (y - k)2 ≤ r2 dairesi de B kümesi olarak isimlendirilsin. Buna göre, bu iki kümenin arakesiti boştur, yani A∩B=Ø tur. Dolayısıyla, A ve B kümeleri ayrıktır. Burada, A kümesi fizik, B kümesi ise fizikötesi olarak isimlendirilebilir (bkz. Şekil 2.1). Şekil 1. XY=IR2 Düzleminde Orijin Merkezli Dairenin Ötelenmesi Düzlemdeki Noktaların Öteleme Fonksiyonu Altındaki Görüntüleri XY- düzlemindeki bir P(x,y) noktasının P'(x+h,y+h) noktasına ötelenmesi durumunda, bu iki noktanın arakesiti boştur. Yani, P∩P' = Ø olur. Dolayısıyla bu iki nokta ayrıktır. P' noktası, P noktasının ötelenmiş hali olduğundan burada, P noktası fizik, P' noktası ise fizikötesi olarak isimlendirilebilir (bkz. Şekil 2.2). © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? … 139 Şekil 2. Düzlemdeki Bir Noktanın Öteleme Fonksiyonu Altındaki Görüntüsü Düzlemdeki noktalara karşılık gelen noktaları, öteleme fonksiyonu yardımıyla elde etmek için Şekil 2.3’ te gösterilen dönüşümün gerçekleştirildiği düşünülsün. O IR2 (x,y) (x+h,y+h) öteleme zaman, düzlemde D, E, F, G noktaları, T : IR2 fonksiyonu yardımıyla D', E', F', G' noktalarına ötelenir. Burada, her bir nokta ile ötelendikleri noktaların arakesitleri boştur. Yani ortak noktaları yoktur. Dolayısıyla, D∩D'=Ø, E∩E'=Ø, F∩F'=Ø ve G∩ G'= Ø tur (bkz. Şekil 2.3). Şekil 3. Düzlemdeki Noktaların Öteleme Fonksiyonu Yardımıyla Ötelenmesi Öteleme Fonksiyonunun Matris Yardımıyla İfade Edilmesi Öteleme dönüşümü, uzaklık koruyan bir fonksiyon olup, matematikte izometri olarak adlandırılır. Öteleme, bir fonksiyon olduğu için öteleme fonksiyonunu tam anlamıyla anlamlandırabilmek için burada öncelikle fonksiyon kavramını tanımlamak gereklidir. Fonksiyon çeşitli şekillerde ifade edilebilmesine rağmen, bu çalışmada fonksiyon kavramı ile birbiriyle özel bir şekilde eşleşen ikililer kümesi kastedilmiştir. Bu özel eşleşmeye göre, ikililerden herhangi ikisi aynı ilk bileşene sahip olamaz. Yani bir fonksiyon, ikililerden oluşan bir kümedir öyle ki bu ikililerin hiçbiri aynı ilk bileşene sahip olmaz (Zembat, 2013) şeklinde tanımlanabilir. Bu bağlamda; Martin (1982), ötelemeyi bir vektör yardımıyla düzlemdeki tüm noktaları yine düzlemdeki © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 Şemsettin DURSUN & Cahit TAŞDEMİR 140 noktalarla eşleştiren bir dönüşüm (fonksiyon) olarak tarif etmektedir. Buradan hareketle, matematiksel olarak öteleme dönüşümü, = (a,b) vektörüne bağlı olarak aşağıdaki şekilde bir fonksiyon olarak ifade edilmektedir (Zembat, 2013). TV : IR2 (x,y) IR2 (x+a,y+b) Düzlemde her bir noktaya bir sayı ikilisi ve her bir sayı ikilisine de bir nokta karşılık gelir. Düzlemdeki her bir nokta bir matrisle ifade edilebilir. Bir ABC üçgeni alınsın. Bu üçgenin köşeleri; A(1,4), B(3,6), C(5,3) olmak üzere, =(1,-4) vektörü , TV : (x,y) → (x+1,y-4) öteleme fonksiyonu yardımıyla aşağıdaki geometrik tasvir ortaya çıkar. Şekil 2.4’te geometrik gösterimi verilen öteleme fonksiyonu matrisler ∆ ∆ yardımıyla şu şekilde yazılabilir: ( ABC )∩( A ' B ' C ' ) = Ø Şekil 4. Öteleme Fonksiyonunun Geometrik Gösterimi TV : (x,y) → (x+1,y-4) öteleme fonksiyonu yardımıyla, köşeleri A(1,4), B(3,6) ve C(5, 3) olan ABC üçgeni, köşeleri A'(2,0), B'(4,2) ve C'(6, -1) olan A'B'C' üçgenine dönüşmüştür. ABC üçgeni ile A'B'C' üçgeninin hiçbir ortak noktası yoktur. Dolayısıyla bu iki üçgenin arakesiti boştur. ∆ ∆ Yani, ( ABC )∩( A ' B ' C ' ) = Ø olur. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 141 Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? … XY = R2 Düzleminde Orijin Merkezli Bir Dairenin Üst Kümesini Oluşturma A = x2+y2≤ r2 B = (x+h)2+(y+k)2≤ ρ2 Şekil 5. XY = R2 Düzleminde Orijin Merkezli Bir Daire Ve Üst Kümesi Şekil 2.5’ ten de görüldüğü gibi, B kümesi A kümesini kapsar. Yani, B kümesi üst dir. Dolayısıyla A∩B küme, A kümesi ise alt kümedir. Matematiksel gösterimle = A ≠ Ø dır. Yani A ile B kümelerinin arakesiti (kesişimi), boştan farklıdır ve bu iki küme ayrık değildir. Burada, A kümesi fizik, B kümesi ise metafizik olarak isimlendirilebilir. Metafizik Kavramının Lineer Bağımlılık ve Lineer Bağımsızlık Açısından Değerlendirilmesi Şekil 6 a) Lineer Bağımlı İki Vektör Şekil 6 b) Lineer Bağımlı Üç Vektör Uyarlandığı yayın. (Lipschutz, 1990, s. 148) © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 Şemsettin DURSUN & Cahit TAŞDEMİR 142 R2 uzayında iki vektör lineer bağımlı ise bu vektörler aynı doğru üzerinde bulunurlar. Eğer bu iki vektör aynı doğru üzerinde değil ise lineer bağımsızdırlar (bkz, Şekil 2.6a-b). Buradan hareketle aşağıdakiler söylenebilir: v1 ve v2 vektörleri lineer bağımlı ise v1∩v2 ≠ Ø v1 ve v2 vektörleri lineer bağımsız ise v1∩v2 = Ø tur. R3 vektör uzayında verilen üç vektör (v1,v2,v3) lineer bağımlı iseler bu üç vektör aynı düzlemde bulunurlar. Eğer üç vektör lineer bağımsız ise vektörlerin her üçü aynı anda ve aynı düzlem üzerinde bulunamazlar. Yani, (v1,v2,v3) vektörleri lineer bağımlı iseler v1∩v2∩v3≠ Ø dir. Diğer taraftan, (v1,v2,v3) vektörleri lineer bağımsız iseler v1∩v2∩v3= Ø tur. Şekil 7. R2 ve R3 deki Standart Birim Vektörleri y z IR 2 IR3 e3=(0,0,1) e2=(0,1) y x e2=(0,1,0) e1=(1,0) e1=(1,0,0) x R2, R3, …, Rn vektör uzaylarındaki birim vektörlerinin oluşturduğu matrislerin basamak biçimi aşağıdaki şekilde gösterilebilir: , , © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 143 Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? … R2, R3 ve Rn deki standart birim vektörleri, Şekil 2.7 den de görüldüğü gibi lineer bağımsızdırlar. Çünkü R2 vektör uzayında e1∩e2= Ø, R3 vektör uzayında e1∩e2∩e3= Ø, … , Rn vektör uzayında e1∩e2∩ … ∩ en= Ø olur. Arakesitleri boş olan bu lineer bağımsız vektörlerin ortak hiçbir noktaları yoktur. Şimdi, lineer bağımlı vektör uzayına ilişkin aşağıdaki örnek verilsin. R2 de v1= (1,2), v2= (2,4) vektörleri lineer bağımlıdır. Çünkü, c1(1,2) + c2(2,4) = (0,0) (c1 + 2c2, 2c1 + 4c2) = (0,0) ⇒ c1 + 2c2 = 0 ⇒ c1 = -2c2 2c1 + 4c2 = 0 c1 = 2, c2 = -1 sistemin çözümü olup, v1 ve v2 vektörleri lineer bağımlıdır. Lineer bağımlı vektörlerin arakesiti boş değildir. Yani, v1∩v2≠ Ø dır. Bu sonuçtan hareketle, lineer bağımlılık ve lineer bağımsızlık açısından fizik ve metafizik kavramları arasındaki ilişki için ilintiye baktığımız zaman şu söylenebilir; Eğer metafizik, fizikötesi kavramıyla tanımlanıp fizikle hiçbir bağımlılığı olmayan bir kavram şeklinde ifade edilirse yani, fizik v1 vektörü, metafizik v2 vektörü olarak alınırsa ve bu iki vektör de lineer bağımsız oldukları için Fizik ∩ Metafizik = Ø olur. Sonuç ve Tartışma Yukarıda verilen Şekil 2.1' de görüldüğü gibi, matematiksel öteleme prensibi çerçevesinde bakıldığında, esas fonksiyonun belirlediği (0,0) merkezli ve r yarıçaplı x2+y2≤ r2 dairesi ile ötelenen (h,k) merkezli ve r yarıçaplı (x-h)2+(y-k)2≤ r2 dairesinin tamamen ayrık kümeler olduğu ve bu iki kümenin arakesitinin Ø (boş) küme olduğu görülmektedir. Benzer şekilde, Şekil 2.2' yi incelediğimizde de xy- düzlemindeki p (x,y) noktasının öteleme fonksiyonu ile Q = Q (x+h,y+h) noktasına ötelendiği görülmektedir. Bu p(x,y) noktası ile ötelenen Q(x+h,y+h) noktalarının da ayrık kümeler olduğu ve ayrık olan bu iki kümenin de arakesitlerinin boş (Ø) küme olduğu aşikârdır. Eğer kümeler ayrık ise arakesitleri boştur. Dolayısıyla ortak hiçbir noktaları yok demektir. Eğer metafizik kavramı, fizikötesi şeklinde tanımlanırsa yukarıda matematiksel paradigmayla açıklanan öteleme fonksiyonu prensibi gereğince, fizik ile metafizik kavramlarının arakesiti boş olacaktır. Dolayısıyla bu iki kavram arasında hiçbir ortak nokta olmayacaktır. Oysa, fizik ile metafizik kavramları arasında hem kavramsal hem de pratiksel anlamda ortak noktalar vardır. Buradan, metafizik kavramının fizikötesi © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 Şemsettin DURSUN & Cahit TAŞDEMİR 144 şeklinde tanımlanması hatalıdır. Çünkü, fizik ile metafizik kavramları, ayrık kavramlar değildir. Yani, Fizik ∩ Metafizik ≠ Ø tur. Benzer şekilde, Şekil 2.4’teki öteleme fonksiyonu, matris yardımıyla bir geometrik gösterim oluşturmaktadır. Burada köşeleri A(1,4), B(3,6) C(5,3) olan ABC üçgenini, =(1,-4) vektörü, : (x,y) → (x+1,y-4) Öteleme Fonksiyonu yardımıyla, köşeleri A' (2,0), B' (4,2) ve Δ C' (6,1) olan Δ A'B'C' üçgenine dönüştü. ( ABC ) ( A'B'C' ) = Ø olur. Bu iki üçgen ayrıktır. Burada, ABC üçgenine fizik denirse A'B'C' üçgeni metafizik olarak adlandırılabilir. Buna göre, matematiksel paradigmayla Şekil 2.1, Şekil 2.2, Şekil 2.3 ve Şekil 2.4 teki öteleme fonksiyonları göz önüne alındığında ve meta önekinin etimolojik anlamı irdelendiğinde, bu önekin bir disiplinin önüne geldiğinde, o disiplinin özünü bozmadan daha üst, daha kapsayıcı bir anlam kazandırdığı görülmektedir. Bu durum, metafizik kavramının fizikötesi kavramıyla tanımlanamayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Diğer taraftan, Şekil 2.5'te verilen A = x2+y2≤ r2 dairesi ile B = (x+h)2+(y+k)2≤ ρ2 dairesinin arakesiti boş (Ø) değildir. Yani, A∩B = A = x2+y2≤ r2 ≠ Ø tur. Dolayısıyla B kümesi, A kümesini kapsar veya B kümesi, A kümesinin üst kümesidir. A kümesine fizik denirse B kümesi metafizik olur. Çünkü, B kümesi A kümesini içeren, kapsayan en kapsamlı üst küme konumundadır. Buradan da açıkça görülmektedir ki, metafizik kavramı ancak fiziküstü kavramıyla ifade edilebilir. Buna göre, fizikötesi kavramı metafizik kavramını tam olarak karşılayamamaktadır. Şekil 2.6 (a), Şekil 2.6 (b) ve Şekil 2.7 den de görüldüğü gibi, lineer bağımsız vektörlerin bulundukları uzayda arakesitlerinin boş olduğu, yani hiçbir ortak noktalarının olmadığı, ancak lineer bağımlı vektörlerin arakesitlerinin boş olmadığı görülmüştü. Lineer bağımlılık ve lineer bağımsızlık açısından fizik ve metafizik kavramları arasındaki ilişkiye bakıldığında ise metafizik kavramının ancak fiziküstü kavramıyla anlam bulduğu görülmektedir. Kaynakça Carroll, J. W., & Markosian, N. (2013). An introduction to metaphysics (4th edition). New York: Cambridge University Press. Carter, B. M. (2003). Mathematics and metaphysics. Journal of the American Scientific Affiliation, 55(3), 159-165. Cevizci, A. (2003). Felsefe terimleri sözlüğü (2. baskı). İstanbul: Paradigma Yayınları. Edwards, C., & Penny, D. (2001). Matematik analiz ve analitik geometri (5. baskı) (çeviri editörü: Ömer Akın). Palme Yayıncılık. Fine, K. (2012). What is metaphysics? Contemporary Aristotelian metaphysics. New York: Cambridge University Press. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 145 Metafizik, Fizikötesi mi Fiziküstü mü? … Handal, B. (2009). Philosophies and pedagogies of mathematics. Philosophy of Mathematics Education Journal, 17(1). Lakatos, I. (1986). A renaissance of empiricism in the recent philosophy of mathematics. In T. Tymoczko (Ed.), New directions in the philosophy of mathematics (pp. 29-49). Boston: Birkhauser. Lipschutz, S. (1990). Schaum serisinden lineer cebir teori ve problemleri (Çeviri Editörü: H. H. Hacısalihoğlu). Ankara: Nobel Yayın. Loux, M. J. (2004). Metaphysics: A contemporary Philosophical Association, 43(04), 811-815. introduction. Canadian Marvin, W. T. (1912). A First Book in Metaphysics. New York: Macmillan. McGinnis, J. R. (1996, March 28-31). Researching the preparation of specialized mathematics and science upper elementary/middle-level teachers: The 2nd year report. Annual meeting of the National Science Teachers Association. Mura, R. (1995). Images of mathematics held by university teachers of mathematics education. Educational Studies in Mathematics, 28(4), 385-399. Taşdelen, İ. (2013). (Editör), Önsöz: Metafizik. Anadolu Üniversitesi Dergisi, Eskişehir. Yaldır, H., & Kiraz S. (2008). Nedensellik, bilim ve metafizik. Kaygı Dergisi, 11, 147163. Zembat, İ. Ö. (2013). Tanımları ve tarihsel gelişimleriyle matematiksel kavramlar (1. baskı). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 130-145 Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 9(1), 146-164, Ocak 2016 Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164, January 2016 [Online]: http://www.keg.aku.edu.tr DOI number: http://dx.doi.org/10.5578/keg.10009 An Investigation about High School Students’ Mathematics Anxiety Level According to Some Variables* Aylin SELIŞIK *** Figen UYSAL ** Received: 25 November 2014 Accepted: 16 September 2015 ABSTRACT:The purpose of this study is to investigate high school students’ mathematics anxiety level according to school type, perceived primary and secondary mathematics teachers’ attitude and gender variables. The participants of the study consist of 252 high school students from a city of Central Anatolia during 2011-2012 education year. Research data were collected using by “Mathematics Anxiety Questionnaire”. The study results reveal that high school students' mathematics anxiety level was at medium level. Additionally there were considerable statistical differences among students’ mathematics anxiety levels according to perceived primary and middle school mathematics teachers’ attitude at some sub factors. We also found that Anatolian high school students’ anxiety level lower then vocational high school students’ anxiety level and there was significant difference among mathematics anxiety level of the students according to gender. Keywords: mathematics anxiety, high school student, perceived teacher’s attitude Extended Abstract Purpose and Significance: The purpose of this study is to investigate high school students’ mathematics anxiety level according to the school type, perceived primary and secondary mathematics teachers’ attitude and gender variables. Affective factors play an important role on mathematics teaching and learning and in recent years, it has been seen that studies about this subject have been increasing. One of the affective factors that have received more attention than other factors is anxiety toward mathematics. The research investigating mathematics anxiety dates back over 40 years. As mathematics anxiety is a multifaceted construct with affective and cognitive dimensions, research in this area has addressed a variety of related topics. Specifically, researchers of mathematics anxiety have investigated its origins, the factors associated with mathematics anxiety, the cognitive affective and behavioral consequences of mathematics anxiety as well as methods to reduce individuals’ mathematics anxiety. There are numerous definitions of mathematics anxiety in the literature. Mathematics anxiety is a mental disorder, desperation, terrifying, and tension feeling which happen * A part of the study was presented at 4th Congress of the Turkic World Mathematical Society, Baku, Azerbaijan, July 2011. ** Corresponding Author: Assist. Prof. Dr., Bilecik Ş. Edebali University, Bilecik, Turkey, [email protected] *** Teacher, T. Telekom Technical and Industrial Vocational High School, Eskişehir, Turkey, [email protected] Citation Information Uysal, F. & Selışık, A. (2016). Lise öğrencilerinin matematik kaygı düzeylerinin çeşitli değişkenlere göre incelenmesi. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi [Journal of Theoretical Educational Science], 9(1), 146-164. Copyright © 2016 by AKU ISSN: 1308-1659 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı… 147 when solution and manipulation of mathematical problems, numbers, and figures are needed. Math anxiety is a concept that emerged from the interaction of many factors. Negative attitudes toward mathematics, negative school experiences, self-esteem, teachers’ attitudes and some features of mathematics such as abstraction, symbolization and mathematical rules are among the concepts and constructs related to mathematics anxiety. Some results such as failure to do mathematical operations, decrease in math achievement, avoidance of mathematics courses and restrictions on professional and career choices have been reported in studies related with effects of mathematics anxiety. Mathematics anxiety is a significant affective factor closely associated with teaching and learning mathematics. Its effect ranges from attitudes toward mathematics to career choice. In this context it is important to investigate students’ mathematics anxiety level and related variables. In addition, despite there are some studies about math anxiety of Turkish students in recent years, more research about students mathematics anxiety in all level are needed. Methods: Our study was limited with data quantitative in nature. The participants of the study consist of 252 high school students from a city of Central Anatolia during 20112012 education years. Research data was collected by using “Mathematics Anxiety Questionnaire”. It is five-point Likert type scale and has 17 items with four factors which are labeled as peer anxiety, task anxiety, individual anxiety and test anxiety. The participants were asked to indicate their level of support for each item in the scale, ranging from “strongly agree = 1” to “strongly disagree = 5”. Furthermore, some items were reversed for scoring purposes. High scores indicate low anxiety level. Some items of Mathematics Anxiety Questionnaire are presented below: * Math homework is burden for me. * In my opinion, the math exams are very difficult. * I hesitate to get on the board in mathematics courses. *I trust myself when doing mathematics. * I usually lose my concentration in math exams. Data analysis involved descriptive and inferential statistics. A significance level of 0.05 was set for all inferential tests. Results: The study results reveal that high school students' mathematics anxiety level is at medium level. Students’ test anxiety level is higher than their peer, task and individual anxiety levels. The lowest level of anxiety is seen in the task factor. Additionally there were considerable statistical differences among students’ mathematics anxiety levels according to perceived primary and middle school mathematics teachers’ attitude at some sub factors. We also found that Anatolian high © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 148 Figen UYSAL & Aylin SELIŞIK school students’ anxiety level is lower than the vocational high school students’ anxiety level and there was a significant difference among mathematics anxiety level of the students according to gender Discussion and Conclusions: PISA 2003 and PISA 2009 projects examined the mathematics anxiety level of the students extensively and gave us the opportunity to compare the mathematics anxiety level of students with other countries. The projects results show that the Turkish students at the age of 15 have mathematics anxiety generally and their anxiety level is higher than the other OECD countries which attend to the project. This situation can be explained in the following manner: although the mathematics anxiety level of the students is low (which is the situation found in the present study), when they do a mathematical task, especially in an examination, mathematic anxiety may cause trouble in the students and affect their mathematics success and attitude. The responsibility to give courage to the students about the mathematics anxiety and make them believe that they can be successful in mathematics is on the mathematics teachers shoulders. The mathematics teaching programs for the middle school students was revised recently and in this revision there is a strong emphasis on the affective improvement, attitude, self-confidence and anxiety of the students about mathematics which can be considered an important step for the future. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı… 149 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı Düzeylerinin Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi * Aylin SELIŞIK *** Figen UYSAL ** Makale Gönderme Tarihi: 25 Kasım 2014 Makale Kabul Tarihi: 16 Eylül 2015 ÖZ: Bu çalışmanın amacı, lise öğrencilerinin matematik dersine yönelik kaygı düzeylerinin okul türüne, öğrencilerin ilkokul ve ortaokul öğretmenlerinin tutumlarına ve cinsiyet değişkenine göre incelenmesidir. Araştırmanın katılımcılarını İç Anadolu Bölgesindeki bir ilde 2011-2012 öğretim yılında öğrenim gören 252 lise öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmada verilerin toplanmasında “Matematik Kaygı Ölçeği” kullanılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, lise öğrencilerinin matematik kaygısı düzeyleri orta seviyededir. Ayrıca öğrencilerinin kaygı düzeylerinde algılanan ilkokul ve ortaokul öğretmeni tutumlarına göre bazı alt faktörlerde istatistiksel olarak anlamlı farklılık belirlenmiştir. Bununla birlikte Anadolu Lisesi öğrencilerinin kaygı düzeylerinin, meslek lisesi öğrencilerinin kaygı düzeylerinden, kız öğrencilerin kaygı düzeylerinin erkek öğrencilerin kaygı düzeylerinden daha düşük olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler: matematik kaygısı, lise öğrencisi, öğretmen tutumu Giriş Günlük yaşamın pek çok alanında matematik bilgisine ihtiyaç vardır. Matematik bilgisi ve bu bilgiyi kullanma yetisi, var olan ve yeni ortaya çıkan mesleki alanların devamlılığı için önemlidir. Günümüzde hemen her meslek ve iş kolu matematik ve matematiksel düşünmeyi gerektirmektedir. Bununla birlikte matematik eğitiminin kalitesini yükseltmek için, öğrencilerin matematiksel kavramlara sahip olma, problem çözme becerisi kazanma, matematik yaparken kendine güven duyma ve matematiğe karşı olumlu tutum geliştirme gibi çeşitli amaçlar belirlenmektedir. Öğrencilerin matematiksel kavramlara sahip olması, problem çözme becerilerini kazanması, matematikte kendine güven duyması, matematiğe karşı olumlu tutuma sahip olması bu amaçlardan bazılarıdır (Baydar & Bulut, 2002). Belirlenen amaçlara ulaşmada çeşitli faktörler etkili olmaktadır. Bu bağlamda matematik öğretimi ve öğrenimi üzerinde önemli rol oynayan duyuşsal faktörlere olan ilginin gittikçe arttığı görülmektedir (McLoed, 1988; McLoed, 1994; Reyes, 1984). Bu faktörlerin içinde, üzerinde yoğunlukla çalışılanlardan biri de matematik kaygısıdır. Matematik Kaygısı İlk çalışmalar 1950’li yıllarda matematik öğreticilerinin kişisel gözlemleri ile başlamıştır (Baloğlu, 2005). Özellikle 1977 yılından itibaren bu alanda yapılan çalışmalar matematik kaygısının tanımı, yapısı, nedenleri, etkileri, ölçülmesi ve başa çıkma yolları üzerinde yoğunlaşmıştır. Matematik kaygısının yapısındaki karmaşıklık bu kavramın tanımlanmasında güçlük yaratmaktadır. Byrd (1982) fobi, korku ve kaygının genellikle farklı yapılar olarak görüldüğünü ve bu nedenle matematik * Bu çalışmanın bir bölümü “4th Congress of the Turkic World Mathematical Society”, Bakü, Azerbaycan’daHaziran 2011’de sözlü bildiri olarak sunulmuştur. ** Sorumlu Yazar: Yrd. Doç. Dr, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Bilecik, Türkiye, [email protected] *** Öğretmen, Türk Telekom Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Eskişehir, Türkiye, [email protected] © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 150 Figen UYSAL & Aylin SELIŞIK kaygısının matematik korkusuyla eşdeğer olmayacağını vurgulamıştır. Ancak matematik kaygısının pek çok tanımında bu terimler birbirleri yerine kullanılmışlardır (Baloğlu, 2002). Literatürde pek çok matematik kaygısı tanımına rastlamak mümkündür. İlk olarak Dreger ve Aiken (1957) matematik kaygısını “matematik ve aritmetik alanına karşı sergilenen duygusal tepkiler sendromu” olarak tanımlamışlardır. Richardson ve Suinn’e (1972) göre matematik kaygısı “sayıların manipülasyonuna ve matematiksel problemlerin çözümüne mani olan gerginlik ve kaygı duygusu” dur. Bir başka tanımda da matematik kaygısı, matematikle uğraşırken görülen fiziksel belirtiler ile birlikte ortaya çıkan endişe, korku ve sinirlilik duyguları şeklinde tanımlanmıştır (Fennema & Sherman, 1976). Tobias ve Weissbrod’a (1980) göre ise matematik kaygısı “matematik problemi çözen kişilerde artan panik, çaresizlik, işlevsizleşme ve akıl karışıklığı” dır. Durumluk ve sürekli olmak üzere iki genel kaygı türü vardır. Sürekli kaygı türüne ait olan bireyler her türlü durum karşısında kendilerini kaygılı hissetmeye eğilimlidirler. Durumluk kaygıya sahip bireyler ise sadece gerginlik ya da korku yaratan durumlarda kaygı yaşarlar (Miller & Bichsel, 2004). Matematik kaygısını durumluk bir kaygı türü olarak savunan çalışmaların ( Richardson & Suinn, 1972) yanı sıra sürekli kaygı olarak değerlendiren (Baloğlu, 2005; Byrd, 1982) çalışmalara da rastlanmaktadır. Hembree’ye (1990) göre ise matematik kaygısı, sınav kaygısı ile birlikte hem durumluk hem de sürekli kaygı ile ilişkilidir. Matematik kaygısı üzerine yapılan çalışmaların önemli bir kısmında bu kaygıya neden olan faktörler belirlenmeye ve sınıflandırılmaya çalışılmıştır. Lazarus’a (1974) göre matematik kaygısı birçok faktörün etkileşiminden ortaya çıkan bir kavramdır. Berebitsky (1985), matematikte yeterli olmayan, kendileri de matematik kaygısı taşıyan öğretmenleri, soyutlamayı, sembolize etmeyi ve matematik kurallarını matematik kaygısını oluşturan faktörler arasında göstermiştir. Harris ve Harris (1987) (akt: Baloğlu 2001) matematik korku ve kaygısına yol açabilecek faktörleri öğrenci-ilişkili, öğretmenilişkili ve öğretim-ilişkili olmak üzere üç ana eksende sınıflarken, Byrd (1982) ise matematik kaygısının nedenlerini; durumsal, kişiliksel ve kişisel sebepler olarak sınıflandırmıştır. Matematik eğitiminde kullanılan öğretim yöntemleri ve matematik öğretmenlerinin öğrenciler üzerindeki etkileri durumsal nedenlere; matematiğe karşı tutum, kişiliksel nedenlere; cinsiyet, yaş ve etnik köken kişisel nedenlere örnek olarak verilebilir (Baloğlu, 2001). Öğretmenlerin matematiğe karşı olumsuz tutumlarının ve derste sergiledikleri tavırların (otoriter, umursamaz vb.) öğrenci üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Ayrıca matematik öğretmenlerinin önemli bir kısmı matematik kaygısı taşımakta ve kendi kaygılarını öğrencilerine de geçirmektedirler (Berebitsky, 1985; Lazarus, 1974; Wood, 1988 (akt: Ma, 1999)). Matematik kaygısının yol açtığı etkiler üzerine yapılan pek çok araştırmada, matematik kaygısı taşıyan bireylerin matematiksel işlem yapmakta yetersizlik, matematik başarısında azalma, matematik derslerinden kaçınma, meslek ve kariyer seçimlerinde sınırlama, suçluluk ve utanç duyma gibi sonuçlar rapor edilmiştir (Byrd, © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı… 151 1982; Erktin ve ark., 2006; Ma, 1999; Richardson&Suinn, 1972; Suinn&Edwards, 1982; Tobias&Weissbrod, 1980). Matematik kaygısı ve matematik başarısı arasındaki ilişki literatürde açık olarak ifade edilememiştir (Baloğlu, 2004a; Reyes, 1984). Pek çok araştırmada bu iki değişken arasında negatif bir ilişki olduğu görülmekle birlikte (Hembree, 1990; Ma, 1999; Miller ve Bichsel, 2004; Reyes, 1984; Suinn&Edwards, 1982; Tobias&Weisbrod, 1980), bazı araştırmalarda dikkate değer bir ilişkinin olmadığı görülmüştür (Fennema&Sherman, 1977; Richardson&Suinn, 1972). Özellikle daha önce alınan matematik derslerindeki performans, matematiğe karşı tutum ve matematik benlik kavramı kontrol altına alındıktan sonra matematik kaygısının etkisinin anlamsız olduğu ya da azaldığı yönünde bulgulara rastlanmaktadır (Fennema&Sherman, 1977). Matematik kaygısı üzerine yapılan araştırmaların önemli bir kısmında kişisel faktörlerden biri olan cinsiyet farkı ele alınmıştır. Bazı araştırmalarda kızların erkeklere oranla daha fazla matematik kaygısı taşıdıkları rapor edilmekle birlikte (Baloğlu, 2004b; Baloğlu & Koçak, 2006; Hemree, 1990; Miller &Bichsel, 2004), cinsiyet ile matematik kaygısı arasında anlamlı bir ilişki olmadığını gösteren araştırmalara (Ma, 1999; YükselŞahin, 2004) da rastlamak mümkündür. Literatür taraması sonucunda görülmektedir ki matematik kaygısı matematiğe karşı tutumdan başarıya, matematik dersinden kaçınmaktan kariyer ve meslek seçimine kadar pek çok konu ile yakından ilişkili önemli bir duyuşsal faktördür. Bu bağlamda, öğrencilerin matematik kaygı düzeylerinin belirlenmesi ve bunun çeşitli değişkenlere göre incelenmesi önem kazanmaktadır. Ayrıca ülkemizde son yıllarda matematik kaygısı ile ilgili yapılan çalışmalara rağmen, Türkiye’deki öğretimin her kademesindeki öğrencilerin matematik kaygıları hakkında daha fazla bilimsel çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır (Yüksel-Şahin, 2008). Bu çalışmada lise öğrencilerinin kaygı düzeylerinin belirlenmesi ana problem olarak ele alınmıştır. Ayrıca öğrencilerin kaygı düzeylerinin, algılanan ilk ve ortaokul öğretmeni tutumları, okul türü ve cinsiyet değişkenlerine göre incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır. 1. Öğrencilerin matematik kaygı düzeyleri nedir? 2. Öğrencilerinin matematik kaygı düzeyleri, ilkokul öğretmeni tutumlarına göre farklılaşmakta mıdır? 3. Öğrencilerinin matematik kaygı düzeyleri, ortaokul öğretmeni tutumlarına göre farklılaşmakta mıdır? 4. Öğrencilerinin matematik kaygıları, lise türüne göre farklılaşmakta mıdır? 5. Öğrencilerinin matematik kaygıları, cinsiyetlerine göre farklılaşmakta mıdır? Lise öğrencilerinin kaygı düzeylerine etki eden faktörlerin bilinmesi, matematik kaygısı taşıyan öğrencilerin yükseköğrenimleri için verecekleri kararları ve meslek seçimlerini olumlu yönde değiştirmelerinde etken olabilir. Bu çalışma ile buna ışık tutulabileceği düşünülmektedir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Figen UYSAL & Aylin SELIŞIK 152 Yöntem Araştırma ilişkisel tarama modelinde desenlenmiştir. İlişkisel araştırma modeli, iki veya daha çok sayıdaki değişken arasında birlikte değişim varlığını veya derecesini belirlemeyi amaçlayan araştırma modelidir (Karasar, 2005). Bu çalışmada da matematik kaygısı ile algılanan öğretmen tutumları, lise türü ve cinsiyet arasındaki ilişki araştırılmıştır. Örneklem Araştırmanın çalışma evrenini Eskişehir ilindeki lise öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışmada, amaçlı örnekleme yöntemlerinden kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemi kullanılmıştır.Araştırmanın yapıldığı 2011–2012 eğitim-öğretim yılında Meslek Lisesi, Anadolu Lisesi ve Anadolu Öğretmen Lisesinde öğrenimine devam eden 252 lise öğrencisi araştırmaya gönüllülük esasına dayalı olarak katılmıştır. Araştırmaya katılan toplam 252 öğrencinin 109’u (%43) kız, 143’ü (%57) erkektir. Veri Toplama Araçları Araştırmada verileri toplamak için Dede (2008) tarafından ortaokul ve lise öğrencileri için geliştirilen “Matematik Kaygısı Ölçeği” kullanılmıştır. Sözü geçen ölçek, 17 maddeden oluşmaktadır ve dört faktöre sahiptir: bireysel kaygı, sınav kaygısı, arkadaş kaygısı ve ödev kaygısı. Dede (2008) tarafından geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılan bu ölçeğin dört faktörü toplam varyansın %57.35’ini açıklamaktadır ve güvenirlik katsayısı .867’dir. Araştırma verileri ile ölçeğin güvenirlik katsayısı tekrar hesaplanmıştır ve .658 olarak bulunmuştur. Ölçekteki maddelerin cevap seçenekleri ve puanlaması ise “kesinlikle katılıyorum=1”, “katılıyorum=2”, “kararsızım=3”, “katılmıyorum=4” ve “kesinlikle katılmıyorum=5” şeklindedir. Likert tipi ve beş dereceli olarak değerlendirilen bu ölçekten alınan yüksek puan düşük kaygıyı düzeyini ifade etmektedir. Bu ölçekten alınabilecek en düşük puan 17, en yüksek puan ise 85dir. Ayrıca araştırmaya katılan öğrencilerden ölçek maddelerinden önce, çalışmada değişken olarak ele alınan algılanan ilkokul, ortaokul matematik öğretmenlerinin tutumları (ilgili/ baskıcı/ ilgisiz) ve cinsiyet (kız/ erkek) ile ilgili soruları cevaplamaları istenmiştir. Veri Analizi Veriler SPSS 15.0 paket programı yardımıyla analiz edilmiştir. Öncelikle ölçeğin 1, 2 ve 3. maddeleri puan dönüşümü yapılarak diğer maddelerin aksine ters çevrilerek puanlanmıştır. Verilerin analizinde bağımsız gruplarda t testi, tek yönlü varyans analiz ve Tukey testi kullanılmıştır. Tüm analizlerde anlamlılık düzeyi p=.05 olarak alınmıştır. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı… 153 Bulgular Bu bölümde,araştırmanın ana problemi ve alt problemleri ile ilgili bulgular sırasıyla verilecektir. Öğrencilerin Matematik Kaygı Düzeyleri Araştırmaya katılan lise öğrencilerinin matematik kaygı puan ortalamaları Tablo 1’de sunulmuştur. Tablo1 Öğrencilerin matematik kaygı puanlarına ait ortalama ve standart sapma N En düşük puan En yüksek puan 252 30.00 81.00 x ss 57.02 8.6 Ölçeğin uygulandığı 252 lise öğrencisinin matematik kaygı puanları Tablo1’de görüldüğü üzere 30 ile 81 puan arasında değişmektedir ve kaygı puan ortalaması ise 57.02 dir. Ölçeğin aralık genişliğinin, “dizi genişliği/yapılacak grup sayısı” (Tekin, 1993) formülü ile hesaplanması göz önünde tutularak, öğrencilerin kaygı düzeyinin değerlendirilmesinde esas alınan aritmetik ortalama aralıkları; 17-30.6 arası “yüksek seviyede kaygılı”, 30.7-44.3 arası “önemli seviyede kaygılı”, 44.4-58.0 arası “orta seviyede kaygılı”, 58.1-71.7 arası “düşük seviyede kaygılı” ve 71.8-85.0 arası ise “kaygı yok” şeklinde yorumlanmıştır. Buna göre araştırmaya katılan öğrencilerinin kaygı düzeylerinin orta seviyede olduğu söylenebilir. Tablo2’de öğrencilerinin Matematik Kaygısı Ölçeği’nden elde edilen ortalama puanları ve standart sapmaları sunulmuştur. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Figen UYSAL & Aylin SELIŞIK 154 Tablo 2 Matematik kaygısı ölçeği maddelerine ilişkin betimsel istatistik Maddeler N x ss 1. Matematik sevdiğim bir derstir. 252 2.35 1.25 2. Matematik en değer verdiğim derstir. 252 2.70 1.29 3. Matematik derslerinde kendime güvenirim. 252 2.73 1.11 4.Yaparken en sıkıldığım ödevler, matematik dersi ödevleridir. 252 3.46 1.27 5. Matematik ödevleri benim için angaryadır. 252 3.71 1.15 6. Matematik ödevlerimin, matematiksel düşüncemin gelişimine bir katkısı yoktur. 252 3.80 1.22 7. Matematik ödevlerini yapmayı hep sona bırakırım. 252 3.26 1.30 8. Matematik ödevlerimi öğretmen kontrol edecek diye yaparım. 252 3.29 1.43 9. Matematiğe ailemden çekindiğim için çalışırım. 252 4.10 1.18 10. Matematik sınavlarından düşük not aldığım zaman gizlemek isterim. 252 2.73 1.44 11. Matematik sınavlarında genellikle konsantrasyonum dağılır. 252 2.86 1.41 12. Matematik sınavlarının çok zor olduğunu düşünüyorum. 252 2.38 1.24 13. Matematik derslerinde arkadaşlarımın önünde tahtaya kalkmaktan korkarım. 252 3.83 1.33 14. Matematik derslerinde arkadaşlarımın alay konusu olmamak için soru sormak istemem. 252 3.96 1.27 15. Matematik derslerinde tahtada iken arkadaşlarımın bakışlarından heyecanlanırım. 252 3.77 1.37 16. Cevabını bildiğim soruyu bile arkadaşlarımdan çekindiğim için cevaplamaktan korkuyorum. 252 4.13 1.23 17. Matematik derslerinde tahtaya kalkmaktan utanırım. 252 3.97 1.30 Tablo2’ye göre, öğrencilerin en az kaygı duydukları durumlar, matematiği ailelerinden çekindikleri için çalışma ve cevabını bildiği soruyu bile arkadaşlarından çekindiği için cevaplamaktan korkma durumları olarak görülmektedir. Ayrıca en fazla kaygı gösterdikleri durumların ise bireysel kaygı boyuttaki “matematik sevdiğim bir derstir” ile sınav kaygısı boyutundaki “ matematik sınavlarının çok zor olduğunu düşünüyorum” durumları olduğu görülmektedir. Bireysel, ödev, sınav ve arkadaş kaygısı faktörlerinin her biri için ortalamalar ayrı ayrı incelendiğinde görülmektedir ki en düşük ortalama sınav kaygısı faktörüne ait iken ( x =2,6) en yüksek ortalama ise ödev kaygısı faktörüne ( x =3,6) aittir. Yani araştırmaya katılan öğrencilerin sınav kaygısı seviyeleri bireysel, ödev ve arkadaş kaygısı seviyelerine göre daha yüksektir. En düşük kaygı seviyesi de ödev kaygısı boyutunda görülmektedir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı… 155 Öğrencilerin Algıladıkları Matematik Kaygı Düzeyleri İlkokul Öğretmeni Tutumlarına Göre Araştırmaya katılan lise öğrencilerin matematik kaygı puanlarının algıladıkları ilkokul öğretmenlerinin tutumlarına göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini anlamak için tek yönlü varyans analizi (Anova) yapılmıştır. Bu analiz sonucunda, F(2)=3.395 ve p=0.03<.05 değerlerine göre öğrencilerin kaygı puanlarının ilkokul öğretmeni tutumlarına göre farklılık gösterdiği görülmektedir. Bu farklılığın hangi öğretmen tutumu düzeyinde olduğunu ortaya koymak amacıyla yapılan Tukey testi sonuçları Tablo3’de verilmiştir. Tablo 3 Öğrencilerin algıladıkları ilkokul öğretmeni tutumlarına göre matematik kaygı puanlarına ait ortalamalar, standart sapmalar ve varyans analizi sonuçları İlkokul Öğretmeni Tutumları n x ss 1.Olumlu-ilgili 184 57.85 8.44 2.Baskıcı 43 54.32 8.89 3.Umursamaz-ilgisiz 25 55.56 8.41 Toplam 252 57.02 8.60 F p 3.39 0.03 Tukey HSD Anlamlı Farklılık 1-2 İlkokul öğretmeninin tutumu olumlu-ilgili olan öğrencilerin matematik kaygı puanlarının ilkokul öğretmenin tutumu baskıcı olan öğrencilerin puanlarından anlamlı derecede yüksek olduğu görülmektedir. Öğretmen tutumlarını olumlu-ilgili olarak algılayan öğrencilerin kaygı puanları ile öğretmen tutumlarını umursamaz-ilgisiz olarak algılayan öğrencilerin korku puanları arasındaki fark anlamlı değildir. Aynı durum baskıcı ve umursamaz-ilgisiz düzeylerinde de görülmektedir. Öğrencilerin Algıladıkları Matematik Kaygı Düzeyleri Ortaokul Öğretmeni Tutumlarına Göre Araştırmaya katılan lise öğrencilerin matematik kaygı puanlarının algıladıkları ortaokul öğretmenlerinin tutumlarına göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini anlamak için tek yönlü varyans analizi (Anova) yapılmıştır. Bu analiz sonucunda, F(2)=5.16 ve p=0.00<.05 değerlerine göre öğrencilerin kaygı puanlarının ortaokul öğretmeni tutumlarına göre farklılık gösterdiği görülmektedir. Bu farklılığın hangi öğretmen tutumu düzeyinde olduğunu ortaya koymak amacıyla yapılan Tukey testi sonuçları Tablo4’de verilmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Figen UYSAL & Aylin SELIŞIK 156 Tablo 4 Öğrencilerin algıladıkları ortaokul öğretmeni tutumlarına göre matematik kaygı puanlarına ait ortalamalar, standart sapmalar ve varyans analizi sonuçları İlkokul Öğretmeni Tutumları n x ss 1.Olumlu-ilgili 155 58.37 8.35 2.Baskıcı 57 55.07 8.30 3.Umursamaz-ilgisiz 40 54.57 9.08 Toplam 252 57.02 0.60 F p 5.16 0.00 Tukey HSD Anlamlı Farklılık 1-2 1-3 Ortaokul öğretmeninin tutumu olumlu-ilgili olan öğrencilerin matematik kaygı puanlarının ortaokul öğretmenin tutumu baskıcı ve umursamaz-ilgisiz olan öğrencilerin puanlarından anlamlı derecede yüksek olduğu görülmektedir. Aynı durum olumlu-ilgili ve umursamaz-ilgisiz düzeylerinde de görülmektedir. Ancak öğretmen tutumlarını baskıcı olarak algılayan öğrencilerin kaygı puanları ile öğretmen tutumlarını umursamaz-ilgisiz olarak algılayan öğrencilerin korku puanları arasındaki fark anlamlı değildir. Lise öğrencilerinin matematik kaygı düzeylerini belirlemeyi amaçlayan bu araştırmada kullanılan kaygı ölçeği bireysel kaygı, ödev kaygısı, sınav kaygısı ve arkadaş kaygısı olmak üzere dört faktörden oluşmaktadır. Öğrencilerin kaygı puanları ile algıladıkları ortaokul öğretmen tutumları arasındaki ilişki her bir faktör bazında ayrıca incelenmiştir. Yapılan tek yönlü varyans analizi sonuçları Tablo5’de verilmiştir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı… 157 Tablo 5 Ortaokul öğretmeni tutumları ve matematik kaygısı faktörleri ile ilgili varyans analizi sonuçları Kaygı faktörü Bireysel kaygı Ödev kaygısı Sınav kaygısı Varyansın Kaynağı Kareler Toplamı Sd Kareler Ortalaması F p Gruplar arası 28.253 2 14.127 12.766 .000 Gruplar içi 275.537 249 1.107 Toplam 303.790 251 Gruplar arası 13.448 2 6.724 10.017 .000 Gruplar içi 167.153 249 .671 Toplam 180.602 251 Gruplar arası 16.428 2 8.214 8.602 .000 Gruplar içi 237.766 249 .955 Toplam 254.194 251 3.305 2 1.653 1.366 .257 Gruplar içi 301.175 249 1.210 Toplam 304.480 251 Gruplar arası Arkadaş kaygısı Tablo5’e göre arkadaş kaygısı faktörü hariç diğer üç faktör için genel kaygıyla uyumlu sonuç elde edilmiştir. Bireysel kaygı, ödev kaygısı ve sınav kaygısı faktöründe ortaokul öğretmeni tutumunu olumlu-ilgili algılayan öğrencilerin matematik kaygı puanları, ortaokul öğretmenin tutumunu baskıcı ve umursamaz-ilgisiz olarak algılayan öğrencilerin puanlarından anlamlı derecede yüksektir. Aynı şekilde öğretmen tutumu olumlu-ilgili olan öğrencilerin kaygı düzeyleri öğretmen tutumu umursamaz-ilgisiz olan öğrencilerden daha düşüktür. Ancak öğretmen tutumlarını baskıcı olarak algılayan öğrencilerin kaygı puanları ile öğretmen tutumlarını umursamaz-ilgisiz olarak algılayan öğrencilerin kaygı puanları arasındaki fark anlamlı değildir. Öğrencilerin Matematik Kaygılarının Lise Türüne Göre Farklılığı Araştırmaya katılan 105 öğrenci meslek lisesine, 27 öğrenci Anadolu öğretmen lisesine, 120 öğrenci ise Anadolu lisesine devam etmektedir. Öğrencilerinin matematik kaygı düzeylerinin okul türüne göre farklılık gösterip göstermediğini ortaya koymak amacıyla tek yönlü varyans analizi yapılmıştır. Analiz sonuçları Tablo6’ da verilmektedir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Figen UYSAL & Aylin SELIŞIK 158 Tablo 6 Lise türüne göre matematik kaygı puanlarına ait ortalamalar, standart sapmalar ve varyans analizi sonuçları n x ss 1.Meslek Lisesi 105 54.95 9.43 2.Anadolu Öğretmen Lisesi 27 57.96 7.16 3.Anadolu Lisesi 120 58.62 7.78 Toplam 252 57.02 8.60 Lise Türü F p 5.47 0.00 Tukey HSD Anlamlı Farklılık 1-3 Buna göre Anadolu Lisesi öğrencilerinin kaygı puan ortalaması diğer lise türündeki öğrencilere göre daha yüksektir, yani Anadolu lisesi öğrencileri daha düşük kaygı düzeyine sahiptir. Lise türleri göz önüne alınarak öğrencilerin kaygı puanları dört faktöre göre incelendiğinde ise ödev kaygısı ve arkadaş kaygısı faktörlerinde, meslek lise öğrencilerinin kaygı düzeylerinin, Anadolu lisesi öğrencilerinin kaygı düzeylerinden daha yüksek olduğu görülmektedir. Öğrencilerin Matematik Kaygılarının Cinsiyete Göre Farklılılığı Kız ve erkek öğrencilerin kaygı düzeyleri arasında bir fark olup olmadığını saptamak amacıyla kaygı ölçeğinden elde edilen veriler ile bağımsız gruplarda t testi yapılmış (Tablo 7). Tablo 7 Öğrencilerin cinsiyetine göre matematik kaygı puanlarına ait t-testi sonuçları n x s t p Kız 108 58.50 8.21 2.37 .01 Erkek 143 55.92 8.77 Cinsiyet Tablo 7 incelendiğinde t249=2.37, p=.01<.05 değerlerine göre kız öğrencilerinin matematik kaygı puanları ile erkek öğrencilerin kaygı puanları arasında anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Buna göre kız öğrencilerin kaygı düzeyleri erkek öğrencilere göre daha düşüktür. Sonuç ve Tartışma Bu araştırmada lise öğrencilerinin matematik dersine yönelik kaygı düzeylerinin belirlenmesi ve bunun algılanan ilkokul ve ortaokul öğretmeni tutumları, okul türü ve cinsiyet değişkenlerine göre incelenmesi amaçlanmıştır ve şu sonuçlar elde edilmiştir: © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı… 159 Araştırmaya katılan 252 lise öğrencisinin matematik kaygı puanlarını ortalaması 57.02 olarak hesaplanmıştır. Bu ortalamaya göre öğrencilerin kaygı düzeylerinin orta seviyede olduğu söylenebilir. Araştırmanın bu bulgusu Türkiye’de yapılan bazı çalışmalar ile örtüşmektedir. Örneğin Dede ve Dursun (2008) ilköğretim ikinci kademede öğrenim gören 204 öğrenci ile yaptıkları çalışmada öğrencilerin orta düzeyde matematik kaygısı taşıdığı sonucuna ulaşmışlardır. Ayrıca Arıkan (2004), Birgin ve diğerleri (2010), Dede (2008) ve Yüksel-Şahin (2008) de yaptıkları araştırmalarda çeşitli kademedeki Türk öğrencilerin kaygı düzeylerinin çok yüksek olmadığını ortaya koymuşlardır. Ancak ülkemizdeki öğrencilerin matematik kaygı düzeylerini kapsamlı şekilde inceleyen ve diğer ülke öğrencilerinin kaygı düzeyleri ile kıyaslama olanağı veren PISA 2003 ve PISA 2009 projesi sonuçlarına göre, ülkemizdeki 15 yaş grubundaki öğrencilerin genellikle matematik kaygısı yaşadıkları ve ülkemizdeki öğrencilerin matematik kaygısı ortalamasının projeye katılan OECD ülkelerinin ortalamasından yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu durumu şöyle açıklayabiliriz: öğrencilerin kaygı düzeyleri düşük olsa bile, matematik ile ilgili bir iş yaparken, özellikle sınav ortamında matematik kaygısı öğrencileri sıkıntıya sokmakta (Bekdemir, 2009), matematik başarılarına ve matematiğe karşı tutumlarına da etki etmektedir. Araştırmanın bir başka sonucu olarak, lise öğrencilerin matematik kaygı düzeyleri algıladıkları ilkokul öğretmenlerinin tutumlarına göre farklılık göstermektedir. Buna göre ilkokul öğretmeninin tutumu olumlu-ilgili olan öğrencilerin matematik kaygı düzeyleri, ilkokul öğretmeninin tutumu baskıcı olan öğrencilerin kaygı düzeylerinden daha düşüktür. Öğretmen tutumlarını olumlu-ilgili olarak algılayan öğrencilerin kaygı puanları ile öğretmen tutumlarını umursamaz-ilgisiz olarak algılayan öğrencilerin korku puanları arasındaki fark anlamlı değildir. Aynı durum baskıcı ve umursamaz-ilgisiz düzeylerinde de görülmektedir. Literatürde öğretmen tutumları ile öğrencilerinin matematik kaygısı arasındaki ilişki ile ilgili pek çok araştırmaya rastlanmaktadır. Örneğin matematik kaygısı nedenlerini çevresel, kişisel ve zihinsel faktörler olarak üç grupta sınıflayan Hadfield ve McNeil (1994), öğretmen tutumlarını çevresel faktör olarak değerlendirmişlerdir. Harper ve Daane (1998) ise katı ve yapılandırılmış sınıf uygulamalarını, öğretmenler tarafından sürekli sınav ve notların vurgulanmasını ve günlük hayatla ilişkisi olmayan veya gerçek olmayan problem çözme aktivitelerini kaygı nedeni olarak ortaya koymuştur. Yine Jackson ve Leffingwell (1999) kötü öğretmen davranışlarını, materyalin zorluğunu, cinsiyet önyargısını, gerçek olmayan öğretmen beklentisini, duyarsız ve dikkatsiz öğretmen tutumunu, iletişim ve dil engellerini ve eğitimin kalitesini matematik kaygısının temel nedenleri olarak ifade etmişlerdir. Bekdemir (2009) meslek yüksekokulu öğrencilerinin kaygı düzeylerini, nedenlerini ve kaygının matematik başarısını nasıl etkilediğini incelediği araştırmasında, öğrenciler matematik temellerinin yetersizliğini, çevre baskısını ve meslek lisesinden mezun olmalarının yanı sıra öğretmenlerin yanlış tutum ve davranışlarının da kaygı nedenlerinden biri olarak ifade etmişlerdir. Bu araştırmada aynı zamanda öğrencilerinin matematik kaygı düzeylerinin okul türüne göre farklılık gösterip göstermediği de incelenmiş ve Anadolu Lisesi © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 160 Figen UYSAL & Aylin SELIŞIK öğrencilerinin daha düşük kaygı düzeyine sahip olduğu görülmüştür. Lise türleri göz önüne alınarak öğrencilerin kaygı puanları dört faktöre göre incelendiğinde ise ödev kaygısı ve arkadaş kaygısı faktörlerinde, meslek lise öğrencilerinin kaygı düzeylerinin, Anadolu lisesi öğrencilerinin kaygı düzeylerinden daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmamızın bu bulgusu literatürdeki bazı araştırmalar ile uyuşmaktadır. Örneğin, Avcı, Coşkuntuncel ve İnandı (2011) okul türü değişkeni ile öğrencilerin matematik tutumları arasında anlamlı farklılık olup olmadığını inceledikleri araştırmada Anadolu Lisesi öğrencilerinin matematiğe yönelik tutumlarının, genel lise ve meslek lisesi öğrencilerine göre daha olumlu olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Ancak Aydın ve diğerleri (2009), 219 öğretmen adayı ile yaptıkları çalışmada mezun oldukları lise türlerine göre öğrencilerin kaygıları arasında anlamlı fark olmadığını ifade etmişlerdir. Kurbanoğlu ve Takunyacı (2012) 418 lise öğrencisi ile gerçekleştirdikleri araştırmada öğrencilerinin matematik dersine yönelik kaygı, tutum ve öz yeterlik inançlarının, cinsiyet, okul türü ve sınıf düzeyi değişkenleri açısından anlamlı bir fark oluşturup oluşturmadığını incelemişlerdir. Araştırmaya katılan öğrencilerin cinsiyeti ile kaygı, tutum ve öz-yeterlik inançları arasında anlamlı bir farkın olmadığı, fakat öğrencilerin okul türü ve sınıf düzeylerine göre kaygı, tutum ve öz-yeterlik inançları arasında anlamlı bir farkın olduğunu görülmüştür. Anadolu lisesinde okuyan öğrencilerin, öz-yeterlik inançlarının diğer okul türlerine göre daha yüksek, matematik dersine yönelik kaygı düzeylerinin diğer okul türlerine göre daha düşük ve matematik dersine yönelik tutumlarının ise diğer okul türlerine göre daha yüksek olduğu sonucu elde edilmiştir. Ülkemizde yapılan çalışmalar içerisinde okul türüne ilişkin çarpıcı bir bulguya Bekdemir (2009)’in çalışmasında rastlamaktayız. Bu çalışmaya katılan 95 meslek yüksekokulu öğrencisini bir kısmı matematik kaygısını ve başarısızlığını meslek lisesi mezunu olmasına bağlamıştır. Öğrenciler meslek lisesini kendilerindeki matematik kaygı nedeni olarak gösterirken, bu liselerde matematik derslerini yeterli düzeyde görmediklerini veya matematik derslerinin boş geçtiğini, bu nedenle kendilerindeki matematik alt yapısının yeterli olmadığını, bu yetersizlik duygusunun kendilerinde kaygıya neden olduğunu ifade etmişlerdir. Matematik kaygısı üzerine yapılan pek çok araştırmadan bilinmektedir ki (örn: Ma&Xu (2004); Norwood (1994)) başarı düzeyi arttıkça matematik korku ve kaygı düzeyi düşmektedir. Bu nedenle Anadolu Lisesi öğrencilerinin matematik kaygı düzeylerinin genel lise ve meslek lisesi öğrencilerine göre daha düşük olmasına sebep olarak ülkemizde Anadolu liselerine öğrencilerinin bu okullara seçiminin sınav puanına göre olmasının etkili olduğu söylenebilir. Ayrıca Anadolu Lisesi öğrencilerinin üniversiteye giriş sınavlarını geleceklerini belirlemede önemli bir dönüm noktası olarak algılamaları ve bu sınav ile ilgili motivasyonlarının yüksekliği öğrencilerin kaygı düzeylerine etki etmiş olabilir. Bu araştırmada öğrencilerin kaygı düzeyleri cinsiyet değişkeni açısından incelenmiş ve kız öğrencilerinin matematik kaygı puanları ile erkek öğrencilerin kaygı © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı… 161 puanları arasında anlamlı bir fark olduğu ve buna göre kız öğrencilerin kaygı düzeylerinin erkek öğrencilere göre daha düşük olduğu görülmüştür. Matematik kaygısı ile ilgili en sık incelenen faktörlerden biri cinsiyet (Hembree, 1990; Zeidner, 1991) faktörüdür. Cinsiyet faktörü tek başına en çok araştırılan fakat hala hakkında net bir sonuca varılamayan en önemli faktör olmuştur. Bazı araştırmalarda kızların erkeklere oranla daha fazla matematik kaygısı taşıdıkları rapor edilmekle birlikte (Baloğlu, 2004b; Baloğlu & Koçak, 2006; Hemree, 1990; Miller &Bichsel, 2004), cinsiyet ile matematik kaygısı arasında anlamlı bir ilişki olmadığını gösteren araştırmalara (Ma, 1999; Yüksel-Şahin, 2004) da rastlamak mümkündür. Cinsiyet ile matematik kaygısı arasındaki ilişki konusunda literatürde bir fikir birliği olmamasının nedenlerinden biri, kullanılan ölçme araçlarının farklı olması olabilir. Matematik kaygısı hem kız hem de erkek öğrencilerde görülebilir. Önemli olan matematik kaygısı taşıyan öğrencilerin öğretmenleri tarafından fark edilmeleri ve bu kaygıyı azaltmaya yönelik stratejilerin öğrencilere öğretilmesidir. Son yıllarda eğitime bakış açılarında önemli değişiklikler olmuştur. Eğitim artık sadece bilen değil, devamlı öğrenen, sorgulayan, eleştirel düşünen ve yeniliklere uyum sağlayan bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir. Aynı şekilde matematik öğretimi de sadece matematik bilen değil, bildiklerini uygulayan, problem çözen, iletişim kurabilen bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir. Korku, kaygı, utangaçlık gibi heyecanlı durumlarda akıl yürütmenin berraklığını kaybedeceği, karışıklık göstereceği göz önüne alınırsa iyi bir matematik öğretmeni için öncelikle aşılması gereken engel öğrencinin matematik kaygısı olarak görülebilir. Yakın zamanda yenilenen ortaöğretim matematik dersi öğretim programlarında öğrencilerin matematikle ilgili duyuşsal gelişimleri, tutumları, öz güvenleri ve kaygılarının dikkate alınması konusunda yapılan vurgu bu konuda önemli bir adım olarak görülebilir (M.E.B, 2013). Öneriler Matematik kaygısı konusunda öğrencileri yüreklendirme ve başarılı olabileceklerine inandırma görevi matematik öğretmenlerine düşmektedir. Matematik konusunda umutsuz olan öğrencilere matematik dersinde seviyesine uygun uygulamalar yaptırılarak öğrencilere başarma duygusunu tattırmalıdır. Öğretmenin derste kullandığı öğretim yöntemleri öğrencilerin matematiğe yönelik kaygı durumlarını etkilemektedir. Newstead (1998) geleneksel öğretim yöntemleri ve alternatif öğretim yöntemleriyle öğrenim gören 9-11 yaş arası 246 öğrencinin matematik kaygı düzeylerini karşılaştırmış ve geleneksel öğretim yöntemleriyle öğrenim gören öğrencilerde matematik kaygısının daha fazla olduğunu sonucuna ulaşmıştır. Clute (1984) matematik kaygısı düşük öğrencilerin keşfetme yolu ile öğrenmede daha başarılı olduklarını, matematik kaygısı yüksek olan öğrencilerin ise genellikle açıklayıcı öğretimden yararlandıklarını vurgulamaktadır. Bu bağlamda öğretmenlerin sınıfta olumlu bir ortamın oluşmasını sağlamaları ve alternatif öğretim yöntemlerini kullanmaları, öğrencilerinin matematik ile ilgili kaygılarını azaltmada yardımcı olabilir. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Figen UYSAL & Aylin SELIŞIK 162 Kaynakça Arıkan, G. (2004). The relationship between the students’ math anxiety levels and math achievements levels (Unpublished master’s thesis). Gazi University, Ankara, Turkey. Avcı, E. Coşkuntuncel, O., & İnandı, Y. (2011). Ortaöğretim on ikinci sınıf öğrencilerinin matematik dersine karşı tutumları. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,7(1), 50-58. Aydın, E., Delice, A., Dilmaç, B., & Ertekin, E. (2009). The influence of gender, grade and institution on primary school mathematics student teacher’s anxiety levels. Elementary Education Online, 8(1), 231-242. Baloğlu, M. (2001).Matematikkorkusunuyenmek.KuramveUygulamadaEğitimBilimleri, 1(1), 59-76. Baloğlu, M. (2002).Construct and concurrent validity and internal consistency, splithalf, and parallel-model reliability of the revised mathematics anxiety rating scale (Unpublished Doctoral Dissertation). Texas: TexasA & M University. Baloğlu, M. (2004a). Çeşitli başa çıkma yolları ile matematik kaygısı arasındaki ilişki. Eğitim Araştırmaları, 16, 95-101. Baloğlu, M. (2004b). Üniversite öğrencilerinin matematik kaygı düzeyleri açısından karşılaştırılması. XII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, 06-09 Temmuz 2004, Malatya: İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi. ISBN: 975-85 73-03-9. Baloğlu, M. (2005).Matematik kaygısını derecelendirme ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanması, dil geçerliği ve psikometrik incelemesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 5(1), 7-30. Baloğlu, M. & Koçak, R. (2006).A Multivariate Investigation of the Differences in Mathematics Anxiety, Personality and Individual Differences.40, 1325-1335. Baydar, B. & Bulut, S. (2002). Öğretmenlerin matematiğin doğası ve öğretimi ile ilgili inançlarının matematik eğitimindeki önemi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 23, 62-66. Bekdemir, M. (2009). Meslek yüksek okulu öğrencilerinin matematik kaygı düzeylerinin ve başarılarının değerlendirilmesi. EÜFBED - Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 2(2), 169-189. Berebitsky, R. D. (1985). An annotated bibliography of the literature dealing with mathematics anxiety. Retrieved ERIC Document Reproduction Service, No: ED 257 684. Birgin, O., Baloğlu, M., Çatlıoğlu, H., & Gürbüz, R. (2010). An investigation of mathematics anxiety among sixth through eighth grade students in Turkey. Learning and Individual Differences, 20, 654–658. Byrd, P. (1982). A descriptive study of mathematics anxiety: its nature and antecedents. (Unpublished Doctoral Dissertation). Indiana University. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 Lise Öğrencilerinin Matematik Kaygı… 163 Clute, P. (1984). Mathematics anxiety, instructional method and achievement in a survey course in college mathematics. Journal for Research in Mathematics Education, 5, 50-58. Dede, Y. (2008). Mathematics anxiety questionnaire: development and validation. Essays in Education, 23. Dede, Y. & Dursun, Ş. (2008). İlköğretim II. kademe öğrencilerinin matematik kaygı düzeylerinin incelenmesi. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 21(2), 295-312. Dreger, R. M. & Aiken, L. R. (1957).The identification of number anxiety in a college population. Journal of Educational Psychology.48, 344-351. Erktin, E., Dönmez, G. & Özel, S. (2006). Matematik kaygısı ölçeği’nin psikometrik özellikleri. Eğitim ve Bilim. 31(140), 26-33. Fennema, E. & Sherman, J. A. (1976). Fennema-Sherman mathematics attitude scales: instruments designed to measure attitudes toward the learning of mathematics by females and males. JSAS Catalog of Selected Documents in Psychology.6 (31). Fennema, E. & Sherman, J. A. (1977).Sex-related differences in mathematics achievement, spatial visualization and affective factors. American Educational Research Journal, 14, 51-71. Hadfield, O. D., & McNeil, K. (1994).The relationship between myers-briggs personality type and mathematics anxiety among preservice elementary teachers. Journal of Instructional Psychology, 21(4), 375-384. Harper, N. W., &Daane, C. J. (1998).Causes and reduction of mathematics anxiety in preservice elementary teachers. Action in Teacher Education, 19(4), 29-38. Harris, A. & Harris, J. (1987). Reducing mathematics anxiety with computer assisted instruction. Mathematics and Computer Education,21(1), 16-24. Hembree, R. (1990). The nature, effects, and relief of mathematics anxiety. Journal for Research in Mathematics Education,21(1), 33-46. Jackson, C.D., & Leffingwell, R.J. (1999).The role of instructors in creating mathematics anxiety in students from kindergarten through college. Mathematics Teacher, 92, 583-586. Karasar, N. (2005). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel Yayınları. Kurbanoğlu, İ.N. & Takunyacı, M. (2012). Lise öğrencilerinin matematik dersine yönelik kaygı, tutum ve öz-yeterlik inançlarının cinsiyet, okul türü ve sınıf düzeyi açısından incelenmesi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 9(1), 110-130. Lazarus, M. (1974). Mathophobia: Some personal speculations. National Elementary Principal, 53(2), 16-22. Ma, X. (1999). A meta analysis of the relationship between anxiety towards mathematics and achievement in mathematics. Journal for Research in Mathematics Education,30(5), 520-540. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164 164 Figen UYSAL & Aylin SELIŞIK Ma, X., & Xu, J. (2004). The causal ordering of mathematics anxiety and mathematics achievement: A longitudinal panel analysis. Journal of Adolescence, 27, 65 -179. McLeod, D. B. (1988). Affective issues in mathematical problem solving: Some theoretical considerations. Journal for Research in Mathematics Education,9(2), 134-141. McLeod, D. B. (1994). Research on affect in mathematics learning in the JRME: 1970 to the present. Journal for Research in Mathematics Education, 25(6),637-647. Miller, H. & Bichsel, J. (2004). Anxiety, working memory, gender, and math performance. Personality and Individual Differences,37(3), 591-606. Newstead, K. (1998). Aspects of children’s mathematics anxiety. Educational Studies in Mathematics, 36, 53-71. Norwood, K.S. (1994). The effects of instructional approach on mathematics anxiety and achievement. School Science and Mathematics, 94, 248-254. Reyes, L. H. (1984). Affective variables and mathematics education. The Elementary School Journal,84(5), 558-581. Richardson, F. C. & Suinn, R. M. (1972). The mathematics anxiety rating scale: Psychometric data. Journal of Counseling Psychology,19, 551-554. Suinn, R. M. & Edwards, R. (1982). The measurement of mathematics anxiety: The mathematics anxiety rating scale for adolescents – MARS-A. Journal of Clinical Psychology,38(3), 576-580. Tekin, H. (1993).Eğitimde ölçme ve değerlendirme. Ankara:Yargı Yay. (7. Baskı). Tobias, S. & Weissbrod, C. (1980). Anxiety and mathematics: An update. Harvard Educational Review,50(1), 63-71. Wood, E. F. (1988). Math anxiety and elementary teachers: What does research tell us? For the Learning of Mathematics,8(1), 8-13. Yüksel-Şahin, F. (2004).Ortaöğretim öğrencilerinin ve üniversite öğrencilerinin matematik korku düzeyleri. Eğitim Bilimleri ve Uygulama, 3(5), 57-74. Yüksel-Şahin, F. (2008).Mathematics anxiety among 4th and 5th grade Turkish elementary school students. International Electronic Journal of Mathematics Education, 3(3), 179- 192. Zeidner, M. (1991).Statistics and mathematics anxiety in social science students – some interesting parallels. British Journal of Educational Psychology, 61(3), 319-328. © 2016 AKU, Kuramsal Eğitimbilim Dergisi - Journal of Theoretical Educational Science, 9(1), 146-164
Benzer belgeler
kuramsal eğitimbilim dergisi - Afyon Kocatepe Üniversitesi
Prof. Dr. Vehbi ÇELİK (Mevlana Üniversitesi, Eğitim Fakültesi)
Prof. Dr. Mustafa ERGÜN (Afyon Kocatepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi)
Prof. Dr. Ali YILDIRIM (Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Eğitim ...