Muhyî ve Nazireleri - Modern Türklük Araştırmaları Dergisi
Transkript
Muhyî ve Nazireleri - Modern Türklük Araştırmaları Dergisi
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4, Sayı 1 (Mart 2007) Mak. #7, ss. 64-86 Telif Hakkı©Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü XVI. Yüzyıl Anadolu Sahasında Nevâyî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî ve Nazireleri Mustafa Arslan Anakara Üniversitesi, Dil ve Tarih‐Coğrafya Fakültesi ÖZET Bu makalede, XVI. Yüzyıl Anadolu sahası şairlerinden Muhyî’nin nazire mecmuası niteliğinde olan Divan’ı incelenmiş ve Nevâyî’ye yazılmış 57 nazire tespit edilmiştir. Nevayî’nin tanzir edilen şiirleri ile karşılaştırılan bu nazireler gerek “nazirecilik geleneği” gerekse “Nevâyî etkisi” açısından oldukça önemlidir. Muhyî, yazdığı nazirelerin başlığında Nevayî’nin adını anmış, nazirelerinde Çağatay lehçesini kullanmamış ve Nevayî’nin Çağatayca bir gazeline de Arapça nazire yazmıştır. Bu nazireler, hem iki şiir arasındaki nazire-tanzir ilişkisinin belirlenmesinde lehçe ya da dil farkı konusuna hem de Anadolu şairleri üzerindeki Nevâyî etkisinin somut olarak görülmesine ışık tutmaktadır. ANAHTAR SÖZCÜKLER Muhyî, Nevayî, Anadolu Türkçesi, Çağatay Türkçesi, Nazire, Etkilenme, Karşılaştırma. ABSTRACT In this article, the Divan of 16th century Anatolian poet Muhyi was studied and “57 nazire”, which were written for the Nevayi, were defined. These nazires, which were compared with the tanzir poems of Nevayi, are very significant in the terms of “the tradition of nazirecilik” and “the influence of Nevayi”. Muhyi mentioned the name of Nevayi at the beginning of his nazire poems. He did not use the Chagatai dialect, furthermore Muhyi wrote an Arabic nazire poem in return for a ‘gazel’ in Chagatai Turkish of Nevayi. These nazires shed light on the influence of Nevayi on the Anatolian poets, also to the issue of dialect or language difference for establishment of nazire – tanzir relations between two poems. KEY WORDS Muhyi, Nevayi, Anatolian Turkish, Chagatai Turkish, Nazire, Influence, Comparison Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî Mustafa Arslan Bu yazıda Anadolu sahası şairlerinden Muhyî (öl. 954/1547) mahlasıyla şiir yazan Fenarî‐zâde Muhyiddin Çelebî’nin Ali Şir Nevâyî (öl. 907/1501)’ye yazdığı nazireler ele alınacak ve Nevâyî etkisi tartışılacaktır. XV. yüzyılda Anadolu’da gelişen Klâsik Türk Edebiyatının, aynı yüzyıllarda Horasan ve Orta Asya’da Fars Edebiyatı ve Çağatay Edebiyatı ile etkileşim hâlinde bulunduğu bilinmektedir. Bu dönemde Orta Asya Türk Edebiyatının en güçlü temsilcisi şüphesiz Ali Şir Nevayî’dir. Nevayî, yalnız Çağatay edebiyatının değil, aynı zamanda bütün Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biridir. Divan, tarih, mesnevî, tezkire, dil, musikî, aruz gibi tür ve konularda eserler vermiş büyük bir sanatkâr ve zamanının ilimlerine hâkim bir ilim adamıdır. XV. yüzyıldan itibaren Türk dünyasında hissedilmeye başlanan Nevâyî etkisi, Anadolu sahasında da kendini göstermiş ve özellikle XVI. yüzyılda yoğun olarak varlığını sürdürmüştür. Nevayî’nin Anadolu şairleri üzerindeki etkisi gerek şuara tezkireleri gerekse Divan Edebiyatı ile ilgili yapılan yeni çalışmalarda sık sık dile getirilir. Bu etkinin yoğun olarak görüldüğü şairlerden birisi de Muhyî’dir. Muhyî (Fenarî‐zâde Muhyiddin Çelebî), XVI. yüzyıl şairlerinden olup çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş, şeyhülislâmlık yapmış ve divan tertip etmiştir. Muhyî Divanı’nın (Muhyî 772)1 yaklaşık üçte ikisi nazirelerden oluşmakta ve bir nazire mecmuası özelliği göstermektedir. Muhyî Divanı ile ilgili yaptığımız inceleme sonucunda Nevayî’ye yazılmış 57 nazire tespit edilmiştir. Muhyî hakkında bilgi veren eski kaynaklar Muhyî’nin Nevâyî etkisinde kalmasından ve ona yazdığı nazirelerden söz etmezler. Sadece Sehî Tezkiresi’nde (Kut 1978: 130, 355) İran şairlerinden Molla Camî ve Selman‐ı Savecî’ye yazdığı nazirelerden övgüyle söz edilir.2 Aşık Çelebî (Owens 1971: 119b) ise Muhyî’nin nazire yazmaya olan düşkünlüğünü dile getirmektedir.3 Anadolu şairleri üzerindeki Nevâyî etkisi son dönemlerde yeniden gündeme gelmiş ve bu etki çeşitli yönlerden işlenmiştir. Bunların arasında O. F. Sertkaya’nın (1970, 133‐138; 1971:171‐184; 1973: 1157‐184; 1977: 167‐189; 2004: 129‐140) “Osmanlı Şairlerinin Çağatayca Şiirleri I, II, III, IV”, “Osmanlı Şairlerinde Ali Şir Nevâyî Tarzı ve Nevayî’ye Anadolu’da Yazılan Nazireler” adlı makaleleri, M. Çavuşoğlu’nun (1976) “Kanuni Devrinin Sonuna Kadar Anadolu’da Nevâyî Tesiri Üzerine Notlar” ve Y. 1 Muhyiddin Çelebî Divanı, Reşid Efendi (Millet Kütüphanesi) No: 772. …Monlā Cāmī ħażretlerinüñ şićrine cevāb dinmişdür. ve ćinde’l‐inŝāf be‐ġāyet güzel düşmişdür. Buña dinilen ecvibede bu deñlü düşdügi maćlūm degüldür…ve Ĥāce Selmān’uñ raħmetu’llāhi ćaleyh bir ġazeline cevāb diyüpdür. Ħaķ budur ki bunlar didügi mațlać Ĥāce Selmān şićrine ĥūb cevāb düşmişdür. 2 Ammā çelebīlikleri zamānında şićr dirler ve mućațțal olduķları zamānda mümāreset daĥı iderlerdi. Ekśer nažīre söylerlerdi ve bir kāfiye vü redīfde yedişer țoķuzar beyt ġazel söylerlerdi. 3 65 66 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 Çetindağ (2002) tarafından “Ali Şir Nevayî’nin Batı Türkçesi Divan Edebiyatına Tesiri (XVI. Yüzyıl Sonuna Kadar)” adlı doktora çalışması ile “Ali Şir Nevayî’nin Osmanlı Şiirine Etkisi” (2006) adlı çalışmalarını saymak mümkündür. Sertkaya bu serî yazılarında Çağatay lehçesiyle yazılmayan şiirleri Nevayî’ye nazire olarak görmemiş ve Anadolu şairleri üzerindeki Nevâyî etkisini bu çerçevede değerlendirmiştir. Çetindağ ise yaptığı kapsamlı çalışmada lehçe farkını göz önünde bulundurmayarak hem XVI. yüzyıl tezkirecilerinin yazdıklarından hem de yaptığı divan taramalarından çıkardığı sonuçlara göre bu etkiyi değerlendirmiş ve Nevayî’nin Anadolu şairleri üzerindeki etkisinin söylenenlerden çok daha ileri düzeyde olduğu sonucuna ulaşmıştır. Çetindağ (2006: 41) çalışmasında XV. ve XVI. yüzyılda Nevayî’yi tanzir eden şairleri sıralarken Muhyî’yi 61 nazire ile Fuzulî’den sonra ikinci sırada göstermektedir. Bizim tespitimize göre 57 olan nazire sayısını Çetindağ’ın 61 olarak göstermesi, Muhyî Divanı’nda Nevayî’ye yazılan nazirelerin hemen devamında yer alan ve aynı redifte olan bazı “ihtira”4 şiirlerin nazire olarak değerlendirilmesinden kaynaklanıyor olmalıdır. Nevayî‐Muhyî etkileşimine geçmeden önce Nevayî’nin Anadolu şairleri üzerindeki etkisine genel olarak bir göz atmak gerekir. Öncelikle bu konuya edebiyat tarihinin eski kaynakları olan şuara tezkirelerinin ve çağının edebiyat eleştirmenleri konumundaki tezkire yazarlarının yaklaşımı oldukça önemlidir. Şuara tezkireleri Nevayî’nin biyografisi ve şiiri hakkında toplu olarak bilgi vermezler. Bu durumun nedeni onun “Anadolu’da yaşamadığı ve farklı bir lehçe kullandığı” şeklinde bir yaklaşımla açıklanmaktadır (Çetindağ 2006: 36). Nevayî’nin tezkirelerde yer alması üslûbu dolayısıyladır. H. Tolasa (1963: 267), tezkirecilerin bazı şairlerde, sahip olunan tarz ve üslûbun, orijinalini veya başlangıcını aradıklarını bildirmektedir. Tezkirelerde üslûp için “kudema veya selef” gibi genel ve geniş kapsamlı tabirlerin yanı sıra kaynak veya başlangıç olarak anılan belirli iki ismin varlığından söz edilir ki bunlar Nevâyî ve Necatî’dir. Tezkireciler bazen bir şairin tarzını, üslûbunu ve şairlik derecesini anlatırken hangi şairden etkilendiğini ve üslûbunun kimi andırdığını da vurgularlar. Bu durum sanatta bir kişilik belirtisi veya kendine özgülük ifadesi olarak kullanılır. Bu tarz tanıtmalarda tezkirelerin üzerinde en fazla durdukları ve dikkat çektikleri şair Nevayî’dir (Çetindağ 2006: 36). Şuara tezkirelerinde Nevayî’nin kendine has tarz oluşturduğundan ve bazı şairleri etkilediğinden açıkça söz edilmesine karşın nazire mecmualarında Nevayî’ye yazılmış nazireye rastlanmaz. Bunun nedenini de yine Nevayî’nin Anadolu’da yaşamadığına ve farklı lehçe ile şiir söylediğine bağlamak mümkündür. 4 Muhyî Divanı’nda nazire olmayan şiirler için “başkasına benzemeyen, benzeri olmayan, yeni icad edilmiş” gibi anlamlara gelen “ihtira” başlığı kullanılmıştır. Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî Mustafa Arslan Muhyî’nin nazirelerine bakıldığında onun Nevayî’yi çok iyi tanıdığı ve etkisinde kaldığı açıkça görülmektedir. Ayrıca Muhyî Divanı’ndaki nazireler, Nevayî‐ Muhyî etkileşiminin yanında genel anlamda nazirecilik ve Nevayî’ye yazılan nazirelerdeki lehçe farkı konusunda da bazı tereddütlere ışık tutacak özelliklere sahiptir. Bunlardan en önemlisi zemin şiirle5 aydı dilde ve aynı lehçede yazılmayan şiirlerin nazire sayılıp sayılamayacağı konusudur. Nazirelerin değerlendirilmesine geçmeden önce Muhyî Divanı’nda yer alan Nevayî’ye yazılmış nazirelerin ve Nevayî’nin tanzir edilen gazellerinin matla beyitlerini burada vermek yerinde olacaktır. Önce italik harflerle Nevâyî’nin gazellerinin (zemin şiir) matlaları6 ve altına Muhyî’nin söylediği nazirelerin matlaları7 verilmiştir. Sıralama yapılırken Muhyî Divanı’ndaki düzenleme biçimine uyulmuştur. Matla Beyitleri I. Bī-diliÆ ħayl-i rüsülsin sin alarġa dil-rübā Yā nebī ruħī fidāk ehlen ve sehlen merħabā (Nevayî, Nevadirü’ş-Şebāb 7) II. Her cefā ķılsaÆ tözer min ķılmasaÆ daġı vefā Özgelerge ni vefā ķılsaÆ tözer min ni cefā (Nevayî, Nevadirü’ş-Şebāb 33) 1. Ţalćatuñ bayram günidür ćāşıķa ey meh-liķā Anda ruĥsāruñ şafaķlu ŝubħdur alnuñ ďuħā (Muhyî Divanı 5a) 8 2. Mescid-i cāmić yüzüñ ĥālüñ Bilāl olmış aña ćĪd-i vaŝluñda ŝalāt-ı ćīd içün eyler ŝalā (Muhyî Divanı 5a) Yazımızda sıkça kullanılan “zemin şiir” tabiri, kendisine nazire söylenen, tanzir edilen veya model alınan şiir için kullanılmaktadır. 5 6 Nevayî’nin zemin şiirlerinin tespiti ve matla beyitleri ile karşılaştırılmasında kullanılan diğer beyitler için şu çalışmalardan yararlanılmıştır: (Kaya 1996; Türkay 2002; Kut 2003; Karaörs 1985; Nalbant (Özkan) 2004). 7 Muhyî’nin Nevayî’ye söylediği nazireler için elde bulunan tek yazma nüsha esas alınmıştır (Muhyî 772). 8 Yapılan karşılaştırmalarda Muhyî’nin Nevayî’ye söylediği bu nazirelerin zemin şiiri olarak Nevayî’nin matla beyitleri verilen 2 gazelinin de olabileceği görülmüştür. 67 68 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi 3. Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 Var yüzüñde pertev-i nūr-ı cebīn-i Muŝţafā Leblerüñle ruĥlaruñdur Çār-yār-i bā-ŝafā (Muhyî Divanı 5b) 4. Dāyimā bedr-i tamām alnuñ ruĥuñ şems-i ďuħā Bunlara maţlać olan zībā semāya ćaşķ ola (Muhyî Divanı 5b) 5. Ĥadd ü ĥāl ü ĥaţţ u zülfüñ ćāşıķa ey dil-rübā Ĥˇoş-belā-yı bir belā-yı bir belā-yı bir belā (Muhyî Divanı 6a) 6. Dir imişsin kim düketdükde cefām idem vefā Eylemez kūtāh ćömrüm bu uzun ćahde vefā (Muhyî Divanı 6a) 7. Seng-dil bī-raħm dil-berlerde ćaşķ olsun saña Baġrı yufķa cānı beklerde selām olsun baña (Muhyî Divanı 6b) 8. Dehrden ĥāŝıl reh-i ćaşķuñda yilmekdür baña Ġayri nem var leyse li’l-insāni illā mā-saćā (Muhyî Divanı 6b) 9. Dolanup kūyın gedāyīlükde mihr ü māh aña Cerr iderler ţalćatuñdan rūz u şeb nūr-ı żiyā (Muhyî Divanı 7a) 10. Yir yüzinde ţoġdı bir ay yüzlü mihr-i dil-rübā ćAksi mirĉāt-ı felekde bedr ile şems-i ďuħā (Muhyî Divanı 7a) 11. ćAşķ odına yana yana kül olup ben mübtelā Virdi kül olduķça her cüzĉüm yile bād-ı hevā (Muhyî Divanı7b) *** III. Ol perī-peyker ki ħayrān bolmış ins ü cān aÆa Kim ki ħayrānı imes min tilbe min hayrān aÆa (Nevayî, Nevadirü’ş-Şebab 9) Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî 12. Mustafa Arslan Laćl-i cān-baĥşuñ ki gelmiş ĥaţţ-ı sebz ey cān aña Ol Mesīħā’dur bu Ĥıżr olmış meger mihmān aña (Muhyî D. 13b) 13. Niçe āteş ĥaddi kim yansa dil ile cān aña Geh benefşe oldı ĥākisteri geh reyħān aña (Muhyî Divanı 14a) 14. Yaķdı ĥaddi ćaşķ odın yandı dil ile cān aña Merħamet ķıldı ŝu sepdi dīde-i giryān aña (Muhyî Divanı 14a) 15. Verd-i ĥandānum ŝolaldan çeşmüm aġlar ķan aña Cümle-i ćālem baña giryān u ben giryān aña (Muhyî Divanı 14b) *** IV. Cevr ü žulmüÆ gerçi ölmeklük nişānıdur maÆa Çünkü sindindür ħayāt-ı cāvidānīdür maÆa (Nevayî, Bedayiü’l-Vasat 15) 16 ćAşķ ile olmaķ gedā devlet nişānıdur baña Źillet ü ĥˇārı anuñla kām-rānīdür baña (Muhyî Divanı 16a) 17 Zaĥm-i tīri sīnede ŝıħħat nişānıdur baña Andan ölmeklük ħayāt-ı cāvidānīdür baña (Muhyî Divanı 16a) *** V. Körgeli ħüsnüÆni zār u mübtelā boldum saÆa Ni belālıġ kün idi kim āşnā boldum saÆa (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 17) 18. Gün yüzüñ gördüm seħer ki mübtelā oldum saña Ne mübārek gün imiş kim āşnā oldum saña (Muhyî Divanı 17a) *** 69 70 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi VI. Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 Ni vefāsāz eylegey bülbül gülistāndın cüdā Eylemes ţūţī tekellüm şekkeristāndın cüdā (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 41) 19. Olmasun bir cān cihānda ćaşķ-ı cānāndan cüdā Aña ansuz cān dimeñ bir tendür ol cāndan cüdā (Muhyî Div. 19a) *** VII Sin lebiÆ ŝorġan sayı min ķan yutar ay ħabīb Sin mey içkil kim maÆa ĥūn-ı ciger bolmış naŝīb (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 53) 20. Ħüsnüke ebŝar ile’l-mirĉāti unžur yā ħabīb Lākinü’ş-şarţa lenā enlā tekūnenne’r-raķīb (Muhyî Divanı 22b) 9 (Ey sevgili bir bak senin güzelliğin aynaya daha layıktır, ama bir şartımız var bize rakib olma.) 21. Derdüme tiryāk-i laćlüñle devā ķıl ey ħabīb Ben marīż-i ćaşķa luţf it hem ħabīb ol hem ţabīb (Muhyî Div. 23a) 22. Ġabġab-ı pür-ĥāli ben dil-ĥasteñe ŝun ey ħabīb Taķviyet virür żaćīfü’l-ķalbe miskī ţaze sīb (Muhyî Divanı 23a) 23. Oķlarını atmada ćuşşāķa gördüm ol ħabīb Bende vardum ķarşusına sīnem açup yā naŝīb (Muhyî Divanı 23b) 24. Ŝun lebüñ āb-ı ħayātını didüm didi ħabīb Olmaz ol ĥıżr-ı ĥaţumdan ġayriye aŝlā naŝīb (Muhyî Divanı 23b) 25. Ġamzesin peykān idüp tīre müje itse ħabīb Cān u dil ķarşu çıķup dir her birisi yā naŝīb (Muhyî Divanı 24a) 9 Muhyî’nin Nevayî’ye söylediği bu nazirenin tamamı Arapçadır ve aynı zemin şiire 6 tane de Türkçe nazire söylenmiştir. Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî 26. Mustafa Arslan Ġam degül ćuşşāķa çoķluķ pür-vefā olsa ħabīb Kim yiter biñ ĥasteye tīmāra bir ħāźıķ ţabīb (Muhyî Divanı 24a) *** VIII. LebiÆdin ĥaste cān kim boldı bī-tāb İmes bī-tāb aÆa irür şeker ĥˇāb (Nevayî, Bedayiü’l-Vasat 44) 27. Arar cām-ı dehānın bāde-i nāb Gezer meclis be-meclis līk o nā-yāb (Muhyî Divanı 25a) 28. Ķomış sāćidde dāġ içüp mey-i nāb Ŝuya düşmiş ķızıl gül-berg-i sīrāb (Muhyî Divanı 25a) 29. Gözümden aķmaġ ile ķanlu seyl-āb Dolar olup şafaķlu çarĥ dūlāb (Muhyî Divanı 25b) *** IX. Yaşurun derdimni žāhir ķıldı efġān ćāķıbet Asraġan zārımnı yaydı seyl-i müjgān ćāķıbet (Nevayî, Nevadirü’ş-Şebab 72) 30. Rūz-ı hicrān rūzesine irdi pāyān ćāķıbet Vaŝl-ı cānān ćīdine cān oldı ķurbān ćāķıbet (Muhyî Divanı 336) *** X. Nuţķ-ı cān birmek ķılur ol laćl-i ĥandān birle baħś Rāst ćİsī dik ki ķılġay Āb-ı ħayvān birle baħś (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 94) 71 72 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi 31. Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 İtmesün meh-pāreler sen māh-ı tābān ile baħś Kim degül lāyıķ hilāle bedr-i raĥşān ile baħś (Muhyî Divanı 33b) *** XI. Nige körküzdi savuġ āh u sarıġ ruĥsār ŝubħ Ger nihānī mihridin min dik imes bīmār ŝubħ (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 108) 32. Kām-kār olmaķ dilerseñ dāyim ol bīdār ŝubħ Gice eylerseñ günehler eyle istiġfār ŝubħ (Muhyî Divanı CXXVIII) *** XII. TaÆ imestür bolsa her serv-i perī ruĥsār şūĥ Līk irür serv-i perī-rūyum miniÆ bisyār şūĥ (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 113) 33. Aldı göñlüm bir güzel pür-şīve ĥˇoş-reftār şūĥ Tālićümde sevdügüm dil-ber çıķar her bār şūĥ (Muhyî Divanı 37a) 34. Tīġ-ı ćaşķ ile yarup sīnem benüm bir yār şūĥ Cān u dil naķdini nā-geh ķapdı bir ţarrār şūĥ (Muhyî Divanı 37a) *** XIII. Ay ćarıżı nesrīn saçı sünbül ķadı şimşād Bülbül kibi hecriÆde işim nāle vü feryād (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 122) 35. Bāġa varuban gördi gözüm ćārćār u şimşād Eşkümi revān eyledüm ol servi idüp yād (Muhyî Divanı 42b) 36. Olduķda mućārıż ķadine ćaraćar u şimşād Ķor başlarına ĥākler incinmek ile bād (Muhyî Divanı 42b) Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî Mustafa Arslan *** XIV. Bolmasa ol büt ķaşı miħrābım içre cilve-sāz Ķıbleġa kāfir min er baş indürüp ķılsam namāz (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 221) XV. Serv yaÆlıġ cilve ķılsaÆ nāz ile ey serv-i nāz Cānlar itkeyler ayagınġa fidā ehl-i niyāz (Nevayî, Nevadirü’ş-Şebâb 200) 37. Ķaşuñuñ miħrābı içre çeşmüñ itmiş ĥˇāb-ı nāz Olmasun ġāfil uyandur kim geçer vaķt-i namāz (Muhyî Div. 66b) 10 38. Ger niyāza ŝatar iseñ nāzuñı ey serv-i nāz Virelüm her birisine nāzuñuñ yüz biñ niyāz (Muhyî Divanı 67a) 39. Her yaña kim nāz ile olsa revān ol serv-i nāz Ŝu gibi cānlar revān eyler aña ehl-i niyāz 40. (Muhyî Divanı 67a) Ķāmet-i raćnaŝıdur bustān-ı ħüsne serv-i nāz Zülfi bir ţāvūsdur üstinde anuñ cilve-sāz (Muhyî Divanı 67b) *** XVI. Zamānī gerçi yādım ķılmas ol nā-miħribān hergiz Fiġān kim yādı çıķmas ĥāţırımdın bir zamān hergiz (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 217) 41. N’idem dil ħālini bilmez o bed-ĥū dil-sitān hergiz O ţıfla çekdürür bār-ı girān virmez emān hergiz (Muhyî Div.71b) *** 10 Yapılan karşılaştırmalarda Muhyî’nin Nevayî’ye söylediği bu nazirelerin zemin şiiri olarak Nevayî’nin matla beyitleri verilen 2 gazelinin de olabileceği görülmüştür. 73 74 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi XVII. Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 Sini körgeç dir idim bir mihribānım bar imiş Allāh Allāh ni belā gümānım bar imiş (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 263) 42. Pīrlügümde dil virecek nev-cevānum var imiş ćĀşıķ-ı şeydālüge daĥı zamānum var imiş 43. (Muhyî Divanı 78a) Göñlümüñ taĥtında ĥˇoş şāh-ı cihānum var imiş Şarķ u ġarba ħükm ider ŝāħib-ķırānum var imiş (Muhyî Div. 78b) *** XVIII. İsteseÆ kim urġa sin devrānġa tīġ-ı inķıţāć Ol vedāć itkünçe sin ķılġıl burunraķ el-vedāć (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 299) 44. Fī-heve’ş-şübbāni şibnā ćömrenā bi’l-lehvi żāć Beyne aŝħābi’l-cemāli ķalbenā milkü müşāć (Muhyî Divanı 84b) 11 (Gençlik aşkına ihtiyarladık ömrümüz levhde kaybolup gitti. Güzel kişiler arasında kalbimiz her önüne geleni sever oldu) 45. Ħāl ü vicdānı olupdur ćāşıķa vecd ü semāć Anuñ içün ŝıġmaz ol ĥāle ķıyās ile semāć 46. (Muhyî Divanı 85a) Gel gider olduķ görelüm yüzüñi ŝoñ el-vedāć Bir daĥı ħasretle maħşerde idevüz ictimāć 47. (Muhyî Divanı 85a) Ţañ mı rūz u şeb yüzüñ itse cihānı pür-şućāć Anda eyler dāyimā ĥˇorşīd ile māh ictimāć (Muhyî Divanı 85b) *** XIX. Bes ki ķadı ġonça dik il köÆlin alıp ķıldı ķan Gülbün-i nāz olmış il könglidin ol serv-i revān (Nevayî, Garaibü’s-Sıgar 456) 11 Bu nazirenin sadece matla beyti Arapçadır. Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî XX. Mustafa Arslan ćIşķ ćaynıdın közümni ķılmadı yaruġ cihān Ni üçün kim Ķāfı taġı atsıda irdim nihān (Nevayî, Fevayidü’l-Kiber 517) 48. Ol nigāruñ naķşı çün çeşmümdedür dāyim hem-ān Her ķaçan āyīneye baķsam olur şekli ćayān (Muhyî Divanı 121a) 12 49. Varsa āhum āstānına o māhuñ her zamān Ţañ degül yirden göge çıķmaķdadur dāyim duĥān (Muhyî D 121b) 50. Aġzı nāzüklükle ķanum nūş idüp oldı nihān Ķaţre-i ĥūnum anuñ yirinde ķalmışdur nişān (Muhyî Divanı 121b) 51. Anuñ içün güft [ü gū] itmez bizümle ol cevān Kim dehān yoķ anda biz āşüftesinde yoķ zebān (Muhyî D.122a) 52. Rişte-i cān kūyuña oldı ŝabāyile revān Tā özin bezmüñde çenge tār idüp ide fiġān (Muhyî Divanı 122a) 53. ćAķl u dil ķaŝdına geldi üstüme bir dil-sitān Arada gitdi ġalaţla nā-gehān bī-çāre cān (Muhyî Divanı 122b) 54. Şućlelü tīġıyla ol ĥˇorşīdümüñ virem çü cān Ben şehīdüñ ĥāki üzre nūr iniser her zamān (Muhyî Divanı 122b) 55. Cānum itdüm hicr-i bīminden dehānında nihān Olmadan ġāret evüñ kim gizleyem naķdüm hem-ān (Muhyî D 123a) 56. Olsa mihri ol mehüñ pür-tīr göñlümde ćayān Ţañ mı āteş şućlesi olmaz ney-istānda nihān (Muhyî Divanı 123a) Yapılan karşılaştırmalarda Muhyî’nin Nevayî’ye yazdığı bu nazirelerin zemin şiiri olarak Nevayî’nin matla beyitleri verilen 2 gazelinin de olabileceği görülmüştür. 12 75 76 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi 57. Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 Bilür iken yārümüzde yoķ dehān ile miyān Yoķ yire teşkīk ider nuţķ u kemer bizi hem-ān (Muhyî Divanı 123b) Nazirelerin Değerlendirilmesi 1. Nazirelerin Başlıkları Muhyî yazdığı nazirelerde tanzir ettiği şairin adını nazire mecmualarındakine benzer bir biçimde “Nazire‐i Nevayî”, biçiminde başlıklarda belirtmiş, aynı şaire aynı vezin, kafiye ve redifte arka arkaya devam eden nazireleri için de “Nazire‐i Diger” veya “Diger” başlıklarını kullanmıştır. Divanlar için alışık olmadık bir uygulama olan Muhyî’nin bu tutumu, aynı zamanda nazirecilik geleneğinin Divan şiiri içerisinde ne kadar meşru bir yol olduğunun da göstergesi sayılır. Muhyî Divanı’ndaki bu uygulama, özellikle Nevayî’ye yazılan nazirelerde “Çağatay Lehçesi ile yazılmayan şiirlerin nazire sayılıp sayılamayacağı” konusundaki bazı tereddütleri ortadan kaldıracak niteliktedir. Bu konuda O. F. Sertkaya’nın (1970: 133‐138). Ahmet Paşa’nın Nevayî’ye yazdığı nazireleri Çağatay Lehçesi ile yazılmadığı için nazire olarak kabul edilemeyeceğini ifade ettiğini belirtmiştik. Sertkaya, bu şiirleri nazire değil Anadolu Türkçesi ile yazılmış şiirler olarak değerlendirmektedir.13 Bundan başka nazire mecmuası derleyicilerinin Nevayî’ye yazılan nazirelere yer vermemesi ve tezkire yazarlarınca kaynak itibarıyla Nevayî’ye ait olduğu belirtilen zemin şiirlerin Ahmed Paşa, Fuzulî gibi Anadolu şairlerinden birine dayandırılması hususu da “Çağatay Lehçesi ile yazılmayan şiirlerin Nevayî’ye nazire sayılıp sayılamayacağı” ile ilgili tereddütlerdendir. Muhyî, Nevayî’ye yazdığı nazirelerin hepsinin başlıklarında ona nazire yazdığını açıkça belirtmiş ve bu nazirelerin hiç birisinde de Çağatay Lehçesini kullanmamıştır. Ayrıca Muhyî’nin yazdığı nazirelerle Nevayî’nin zemin şiirleri arasında nazirecilik ile ilgili ölçütler çerçevesinde yaptığımız karşılaştırma sonucuna göre de bu şiirler arasındaki nazire ilişkisinin tereddüde mahal bırakmayacak kadar açık olduğu görülmüştür. Dolayısıyla Muhyî’deki bu uygulamadan hareketle iki şiir arasındaki nazire ilişkisinin belirlenmesinde lehçe farkının önemli olmadığını söylemek mümkündür. Ahmet Paşa, Nevayî’nin şiirlerini görmesine rağmen ona Çağatay lehçesi ile nazire yazmamıştır. Ahmet Paşa, Nevayî’nin şiirlerini okumuş ve onun şiirlerinde gördüğü mazmunları, görüşleri, kendi şivesi ve Anadolu şiir geleneğine uygun bir tarzda yazmıştır ki bunlara da nazire demek doğru değildir (Sertkaya 1970: 133‐138). 13 Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî Mustafa Arslan 2. Nazire ile Zemin Şiir Arasında Lehçe ve Dil Farkı Bu konuyla ilgili önce genel yaklaşımları verdikten sonra Muhyî’nin Nevayî’ye yazdığı nazirelerdeki lehçe ve dil farkını ele almak yerinde olacaktır. Gerek nazire mecmualarında zemin şiirden farklı dilde yazılmış nazire örneği, gerekse tezkirelerde zemin şiirden farklı dilde nazire yazılabileceğine ilişkin bir bilgi yoktur. Buna karşın tam tersi olan yani zemin şiirden farklı dil ve lehçede nazire yazılamayacağını belirten bir görüş de yoktur. Bunlara paralel olarak nazire mecmuaları üzerine çalışma yapan araştırmacılar ve nazirecilikle ilgili teorik bilgi veren çeşitli kaynaklarda da (Canpolat 1995; Köksal 2001; Köksal 2003: 215‐290; Köksal 2006; Morkoç (Ertek) 2003; Çetindağ 2001) böyle bir uygulamadan bahsedilmez. SadeceYusuf Çetindağ (2006: 26) bu konuya değinmekte ve “nazirede bazen zemin şiirle nazirenin dili ya da lehçesi farklı olabilmektedir” dedikten sonra dil farkına ilişkin örneklerin bulunmadığını ve dolayısıyla “zemin şiirin dili neyse nazirenin dili de odur” biçiminde bir yaklaşımda bulunmaktadır. Muhyî Divanı’nda Çağatay lehçesi hiç kullanılmadığı halde Nevayî’ye nazire olduğu açıkça belirtilen ve hatta lehçe farkı bir yana zemin şiirle farklı dilde yazılmış nazire örneği bulunmaktadır. Muhyî, Nevayî’nin Çağatay lehçesiyle yazılmış gazellerini Anadolu Türkçesi ile tanzir etmesinin yanında onun bir gazeline de Arapça nazire yazmıştır. Nevâyî’nin Çağatayca gazelinin ve Muhyî’nin yazdığı Arapça nazirenin Matla beyti şöyledir: Sin lebing śorġan sayı min ķan yutar min ey ĥabīb Sin mey içkil manga ĥūn-ı ciger bolmış naśīb (Nevayî,Garaibü’s-Sıgar 53) Ĥüsnüke ebŝar ile’l-mirĉāti unžur yā ħabīb Lākinü’ş-şarţa lenā enlā tekūnenne’r-raķīb (Muhyî 22b) (Ey sevgili bir bak senin güzelliğin aynaya daha layıktır, ama bir şartımız var bize rakib olma.) Ayrıca Muhyî Divanı’nda, Nevayî’den başka bazı şairlerin şiirlerine de farklı dilde yazılmış nazirelerin olduğu tespit edilmiştir. Zemini Farsça olan şiirlere Türkçe ve Arapça nazireler, zemini Türkçe olan şiirlere Arapça nazirelerin yazıldığı görülmüştür. Örneğin: Kemâl‐i Hucendî’nin Farsça gazeline aynı vezin ve kafiyede 4 adet Türkçe nazire yazmış; Molla Camî’nin 1 Farsça gazelini aynı kâfiye ve vezinde 1 Farsça ve 3 Türkçe gazel ile tanzir etmiş; yine Molla Camî’nin 1 Farsça gazelini 1 Arapça gazel ve 1 Farsça‐Arapça mülemma kaside ile tanzir etmiş ve Şeyhî’nin Arapça‐Farsça‐Türkçe mülemma gazeline aynı vezin ve kâfiyede Arapça nazire 77 78 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 yazmıştır.14 Muhyî Divanı’ndaki bu uygulamalar, nazirecilik geleneği açısından iki şiir arasındaki nazire‐tanzir ilişkisinin belirlenmesinde lehçe ya da dil farkının kesin bir kural olmadığını açıkça göstermektedir. Nazire mecmualarındaki uygulama ise “nazire mecmuası derleyicilerinin, sadece batı Türkçesini dikkate almaları ve Çağatayca gibi diğer Türk lehçelerinde yazılmış şiirleri bu açıdan değerlendirmeye tabi tutmamaları” biçiminde bir yaklaşımla açıklanmaktadır (Çetindağ 2006: 26). Şunu hemen belirtmek gerekir ki Eski Türk edebiyatı alanında yapılan yeni çalışmalar sonucunda bu tür farklı uygulamaların çıkması muhtemeldir. 3. Bir zemin Şiire Birden Fazla Nazire Yazma Örneklerine az rastlanan nazirecilikle ilgili bu uygulama Muhyî’nin nazirecilik anlayışının en belirgin yönlerinden birini oluşturur. Muhyî Divanı’nda bununla ilgili oldukça fazla örnek bulmak mümkündür. Muhyî, Nevayî’ye yazdığı nazirelerde de bu uygulamayı devam ettirmiş ve onun 1 gazeline 11, 1 gazeline 10, 1 gazeline 7, 2 gazeline 4, 2 gazeline 3, 4 gazeline 2 ve 6 gazeline de 1’er nazire yazmıştır. Yukarıda toplu olarak verilen matla beyitlerinde bu uygulamalar somut olarak görülebilir. Ayrıca bu uygulamanın Ahmet Mermer (2002: 75‐94) tarafından yayımlanan XV. yüzyıla ait derleyeni bilinmeyen bir nazire mecmuasında bir zemin şiire iki nazire ve bir zemin şiire üç nazire yazma biçimindeki birkaç örneği ve Eğirdirli Hacı Kemâl’in Câmiü’n‐nezâir’inde (Morkoç(Ertek) 2002: 17) bir örneğine rastlanmıştır. Muhyî’deki bu uygulama sadece Nevayî’ye yazdığı nazirelerle sınırlı değil onun diğer şairlere yazdığı nazirelerde de kendini göstermektedir. Nazireciliği bir söz meydanı olarak gören şair, bu durumu “kudret ızharı” olarak görmekte ve bunu da bir beyitte şöyle dile getirmektedir: Egerçi bir ġazel eyler nažīre emrini itmām Velī bāķīleri şićr ehline ıžhār-ı ķudretdür (Muhyî Divanı 46b) Muhyî her ne kadar bir zemin şiire birden fazla nazire yazmasını bir “kudret ızharı” olarak ifade etse de aslında genel olarak şairleri nazire yazmaya iten sebeplerden biri olan “hazır kalıplara sığınma”nın bu tür bir uygulamada rolünün olduğunu gözden uzak tutmamak gererekir. 4. Zemin Şiiri Birden Fazla Olan Nazireler: Çeşitli nazire mecmualarında örneklerine rastlanan bu uygulama Muhyî’nin 14 Bu uygulamalar için bkz. Muhyiddin Çelebî Divanı, Reşid Efendi (Millet Kütüphanesi), No:772. Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî Mustafa Arslan Nevayî’ye yazdığı nazirelerde de görülmektedir. Nazireler gerek biçim gerekse içerik benzerliği açısından karşılaştırıldığında zemin şiiri birden fazla olan 3 örnek tespit edilmiştir: 1) “‐ā” kâfiyeli 11 nazirenin zemin şiirinin Nevadirü’ş‐Şebâb’da yer alan 7 ve 33 nolu iki gazel, 2) “āz” kâfiyeli 4 nazirenin zemin şiirinin Nevadirü’ş‐Şebâb 200, Garâ’ibü’s‐Sıgar 221 nolu gazel ve “‐ān” kâfiyeli 10 nazirenin zemin şiirinin de Garâ’ibü’s‐Sıgar 456, Fevâyidü’l‐Kiber 517 nolu iki gazelin olduğu görülmüştür. Yazımızın buraya kadar olan kısmında Muhyî’nin Nevayî’ye yazdığı nazireler, nazirecilikle ilgili genel çerçeve dâhilinde değerlendirilmiş, nazireciliğe bakışı ve katkıları ortaya konmuş, Divan’aki diğer şairlere yazılan nazirelere de yeri geldikçe değinilmiştir. Şimdi de nazirecilik ile ilgili ölçütler çerçevesinde Muhyî’nin nazireleri ile Nevayî’nin zemin şiirleri karşılaştırılacaktır. Nazirelerin Karşılaştırılması 1. Biçim Benzerliği Nazım Biçimi: Muhyî, Nevayî’nin şiirlerini tanzir ederken nazım biçimini korumuştur. Yani gazellerini yine gazel nazım biçimiyle tanzir etmiştir. Muhyî Divanı’nın geneline bakıldığında gazelin kasideyle, kasidenin gazelle tanzir edildiğine dair örneklere rastlanmaktadır. Vezin: Nevayî’nin zemin şiileri ile Muhyî’nin nazireleri arasında vezin birliği vardır. Zemin şiirden farklı vezinde yazılmış nazireye rastlanmaz.15 Şunu hemen belirtmek gerekir ki nazireler arasında vezin birliği kesin bir kural değildir. Gerek nazire mecmualarında gerekse Muhyî’nin diğer şairlere yazdığı nazirelerde bunun da istisnaları görülmektedir. Muhyî, Nevayî’ye yazdığı nazirelerde çoğunlukla remel bahrinin fâ’ilâtün, fâ’ilâtün, fâ’ilâtün, fâ’ilün kalıbı ile yazılan şiirlerini tercih etmiştir. Yazdığı nazirelerin 51’i bu kalıpla, 3’ü hezec bahrinin mefâ’îlün, mefâ’îlün, fa’ûlün kalıbıyla, 2’si mef’ûlü, mefâ’îlü, mefâ’îlü, fa’ûlün kalıbıyla ve 1’si de mefâ’îlün, mefâ’îlün, mefâ’îlün, mefâ’îlün, kalıbıyla yazılmıştır. Kâfiye ve Redif: Kâfiye ve Redif konusunda da zemin şiire uyulmuştur. Muhyî, Nevayî’nin ‐dur manga, ‐dur manga, ‐ā boldum sanga, ‐dın cüdā, ‐ān āķıbet, ‐ān birle baħś, ŝubħ, şūh, ‐ān hergiz, ‐um bar imiş redifli 10 gazeline yine aynı rediflerle 16 15 Yusuf Çetindağ, Nevayî’nin bir gazeline (Garaibü’s‐Sıgar 108) Muhyî’nin iki nazire yazdığını ve ikinci nazirenin vezninin değişik olduğunu söyler. Bkz. Çetindağ:105). Biz buna katılmıyoruz çünkü Muhyî’nin nazire olarak gösterilen ikinci şiiri nazire değil ihtiradır. Bu yanılgı, nazire olduğu söylenen ikinci şiirin yazma nüshada 36a yaprağında, başlığının ise 35b yaprağının sonunda yer alması ve aynı redifte söylenmesinden kaynaklanıyor olmalıdır. 79 80 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 nazire yazmıştır. Redif farklılığının olmadığı bu nazirelerde sadece “‐dur maÆa, ‐dur baña”; “‐ā boldum saÆa, ‐ā oldum saña”; “‐ān birle baħś, ‐ān ile baħś”; “‐um bar imiş, ‐ um var imiş” gibi bazı rediflerde lehçe farkından kaynaklanan harf değişiklikleri vardır. Kâfiye konusunda zemin şiirden farklı kafiyede yazılmış nazireye rastlanmaz. Muhyî, yer yer Nevayî’nin kullandığı kafiye kelimelerini başta matla beyitleri olmak üzere tekrar etmiştir. Bu tekrarlar, onu Nevâyî tarzına yaklaştırmış ancak onun kadar başarı sağlayamamıştır. Beyit Sayısı: Muhyî’nin Nevayî’ye yazdığı nazirelerde beyit sayısı bakımından tam bir birliktelik yoktur. Nevayî’nin zemin şiirlerinin beyit sayısı 7 beyit ile 9 beyit arasında değişmektedir. 20 zemin şiirden 10’u 7 beyit, 3’ü 8 beyit ve 7’si de 9 beyitten oluşmaktadır. Muhyî’nin nazireleri ise 9 beyit ile 11 beyit arasıda değişmekte ve bunlardan 55’i 9 beyit, 2’si 11 beyitten oluşmaktadır. Nevayî’nin tanzir edilen gazelleri arasında beyit sayısı çift rakamlı gazeller bulunurken Muhyî’nin nazirelerinin tamamı tek rakamlıdır. Hemen belirtmek gerekir ki nazirecilik geleneği açısından zemin şiirin beyit sayısını takip etmek gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. 2. İçerik Benzerliği Muhyî’nin Nevayî’ye yazdığı nazirelerde biçimsel benzerliklerin yanı sıra içerik yani muhteva ve söyleyiş özellikleri bakımından da oldukça fazla benzerliklerin olduğu tespit edilmiştir. Bunların başında matla beyitlerinin benzeşmesi gelmektedir. Matla beyitlerinin benzeşmesi nazirelerin tespitinde ve değerlendirilmesinde önemli bir ipucu niteliğindedir. Her şiir ve nazire için olmasa da bazı nazirelerin matla beyitlerinin bir niyet belirtisi olduğu görülmektedir. Bu tarz bir nazirenin matla beyti ile zemin şiirin matla beyti arasında başta kâfiye kelimesi olmak üzere, tamlamalar, söyleyiş biçimleri, anlam ve mazmunlar açısından çok açık benzerlikler görül‐ mektedir. Bu durum Muhyî’nin Nevayî’ye yazdığı nazirelerde dikkati çeken önemli bir özelliktir. Aşağıdaki matla beyitlerinde “aşığın, sevgilisinin yüzünü gördüğü ve ona gönlünü kaptırdığı gün” anlatılmaktadır. Bu günü Nevâyî birinci mısrada kullandığı mübtelâ ile aynı kökten türeyen belâ kelimesiyle nitelendirerek hem bir sanat yapmış hem de söyleyeceğini daha güzel ifade etmiştir. Muhyî ise aynı söyleyişi belâ kelimesi yerine bu kelimeye tezat oluşturacak mübârek kelimesini kullanarak ifade tmiştir. Muhyî’nin Nevayî’yi aynen tekrar etmemek için bu yola başvurduğu söylenebilir: Körgeli ħüsnüngni zār u mübtelā boldum saÆa Ni belālıġ kün idi kim āşnā boldum saÆa (Nevayî, Garaibü’s‐Sıgar 17/1) Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî Mustafa Arslan Gün yüzüñ gördüm seħer ki mübtelā oldum saña Ne mübārek gün imiş kim āşnā oldum saña (Muhyî Divanı 18a) Aşağıdaki beyitte Nevâyî sevgilinin cevr ü zulmünü (eziyet ve sıkıntısını) “ölüm nişanı” olarak telakki ederken Muhyî sevgilinin zahm‐ı tîr ini (okunun yarasını) Nevayî’nin kullanımına tezat oluşturacak biçimde “sıhhat nişanı” olarak vermektedir. Bu beyitlerin her ikisinin de ikinci mısraında ifade biçimi aynıdır. Yani sevgilinin cevr ü zulmünden de, zahm‐ı tîrinden de ölmek aşık için hayât‐ı câvidânî (ebedî hayat) dir: Cevr ü žulmüÆ gerçi ölmeklük nişānıdur maÆa Çünkü sindindür ħayāt-ı cāvidānīdür maÆa (Nevayî,Bedayiü’l‐Vasat 15/1) Zaĥm-i tīri sīnede ŝıħħat nişānıdur baña Andan ölmeklük ħayāt-ı cāvidānīdür baña (Muhyî Divanı 16a) Nevayî’nin sevgilinin nâzı ve aşığın niyâzı etrafında şekillenen matla beytinde kullandığı çeşitli söyleyiş özelliklerini ve kafiye kelimelerini Muhyî yazdığı iki nazirenin matla beytinde tekrar etmiştir: Serv yaÆlıġ cilve ķılsaÆ nāz ile ey serv-i nāz Cānlar itkeyler ayagınġa fidā ehl-i niyāz (Nevayî, Nevadirü’ş-Şebâb 200) Her yaña kim nāz ile olsa revān ol serv-i nāz Ŝu gibi cānlar revān eyler aña ehl-i niyāz (Muhyî Divanı 67a) Ger niyāza ŝatar iseñ nāzuñı ey serv-i nāz Virelüm her birisine nāzuñuñ yüz biñ niyāz (Muhyî Divanı 67a) Muhyî, Nevayî’nin kullandığı bazı mısraları çok az farklılıkla nazirelerinde tekrar etmiştir. Mısra tazmini sayılabilecek bu türden kullanımlar iki şiir arasındaki nazirecilik ilişkisinin tesbitinde oldukça önemlidir. Çünkü matla beyitlerinin aksine zemin şiirin güzel bulunan herhangi bir mısraı alınarak nazire içerisinde kullanılmaktadır. Aşağıdaki beytin ikinci mısraını Muhyî yahud kelimesi dışında aynen kullanmıştır. Bu kelimenin yerine de yine aynı anlama gelebilecek geh geh kelimesini kullanmıştır: Bolsa yüz miÆ cānum al ey hecr līkin ķılmaġıl Yārnı mindin cüdā yāĥud mini andın cüdā (Nevayî, Garaibü’s‐Sıgar 41/5) 81 82 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 Hicr diyen žālime n’itdüm ki eyler dāyimā Yārümi benden cüdā geh geh beni andan cüdā (Muhyî Divanı 19a) Aşağıdaki beyitlerde de yine Nevayî’nin mısraları Muhyî tarafından çok az farklarla tekrar edilmiştir. Beyitte ser‐keş kelimesi Nevayî’de sevgilinin boyuna teşbih edilen “nihal” kelimesinin sıfatı olarak, Muhyî’de ise “zülf”ün sıfatı olarak kullanılmıştır. Beytin ikinci mısraında kullanılan “yer ile yeksan olmak” tabiri her iki mısrada ortak olarak kullanılşmıştır: Dehr bustānı ara ser-keş nihāli körmedük Sāye yaÆlıġ bolmaġan yir birle yek-sān ćāķıbet 16 (Nevayî, Nevadirü’ş‐Şebab 72/8) Zülfi ser-keşlükde iken düşüp anuñ yanına Sāye gibi oldı ol ĥāk ile yek-sān ćāķıbet (Muhyî Divanı 33a) Aşağıdaki beytin ikinci mısraında Nevayî, sultanlarla kullar arasında bir karşılaştırma yaparak bunu “sultanlarla yarışmaya kalkmak kulların hiç haddi değildir” biçiminde ifade etmiştir. Muhyî’de benzer bir karşılaştırmayı hilâl ile bedr‐i rahşân (parlak dolunay) arasında yaparak “hilalin parlak dolunay ile yarışması layık değildir” biçiminde dile getirerek Nevâyî tarzında bir söyleyiş yakalamıştır. Beyitlerde de görüleceği gibi nazirede hedeflenen asıl amaç budur. Aynı konuyu farklı biçimde daha güzel ifade etmek: Ay Nevāyī her niçük žulm itse çik dem urmaġıl Kim gedā ħaddi imes hīç işte sulţān birle baħś (Nevayî, Garaibü’s‐Sıgar 94/7) İtmesün meh-pāreler sen māh-ı tābān ile baħś Kim degül lāyıķ hilāle bedr-i raĥşān ile baħś (Muhyî Divanı CXIX/1) Aşağıdaki beyitte Nevayî’nin kullandığı mey, deyr, pîr‐i deyr, zünnâr u salîb gibi ifadeleri Muhyî de naziresinde benzer bir şekilde kullanmış ancak Nevâyî kadar başarılı olamamıştır. Ayrıca Nevayî’nin birinci mısrada kullandığı meyhaneciye tesbih ü ridâyı rehin bırakma olayı da eski zaman meyhane kültürü ile ilgili tabirlerin farklı bir kullanımını yansıtması bakımından önemlidir: Mehmet Metin Karaörs tarafından hazırlanmış çalışmada beytin ikinci mısraında yer alan “bolmagan bir birle yeksân” kullanımı “bolmagan yir birle yeksân” olmalıdır. Çünkü bu tabir “yer ile yeksan olmak”tır ve Muhyî’nin söylediği nazirede de bu “oldı ol hâk ile yeksân” biçiminde kullanılmaktadır. 16 Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî Mustafa Arslan Meyġa rehn olmay fenā deyride tesbīħ ü ridā Pīr-i deyr itmes ħavāle ilge zünnār u ŝalīb (Nevayî, Garaibü’s‐Sıgar 53/1) Deyr-i ħüsnüñde ŝıla-yı küfr idelden ŝaçlaruñ Ortaya düşdi yeñiden resm-i zünnār u ŝalīb (Muhyî Divanı 23a) Nevayî’nin bir beytinde kullandığı sevgilinin kaşlarının şekil itibariyle mihraba teşbihi ve mihrâb kelimesinin kafiye olarak kullanılması Muhyî’de iki beyitte tekrarlanmıştır: ĶaşıÆ hecride her naćli ki kiysem Kilür peyveste cānā şekl-i miħrāb (Nevayî, Bedayiü’l-Vasat 44/3) Cemāli mescidinde çār-imāma Çehār ebrūsı olmış çār-miħrāb (Muhyî Divanı 25a) Cemāli mescidinde ķaşlarınuñ Birin cān u birin dil itdi miħrāb (Muhyî Divanı 25b) Bir beyitte Nevayî’nin derisinden kürk vesaire olarak faydalanılan sincab kelimesini kullanarak kafiye yapması Muhyî’de de benzer biçimde kullanılmıştır: Felek başıÆġa ķaplap it tirisin Sin anı cehldin dip kīş ü sincāb (Nevayî, Bedayiü’l‐Vasat 44/7) Teni ćaşķ āteşi yaķdı kül itdi Dil-i bīmāra bister oldı sincāb (Muhyî Divanı 25b) Nevayî’nin bir beyitte Hazret‐i Peygamberin övgüsünü dile getirerek onun Mustafa ismini anması Muhyî’nin naziresinde de tekrar edilmiştir: Ey Nevāyī çāre-i derdiÆni ķılġay ol ki bār Hem Resūl ü hem Emīn hem Muŝţafā hem müctebā (Nevayî, Nevadirü’ş‐Şebāb 7/7) Var yüzüñde pertev-i nūr-ı cebīn-i Muŝţafā Leblerüñle ruĥlaruñdur Çār-yār-i bā-ŝafā (Muhyî Divanı 5b) Bu beyitte Nevayî’nin kullandığı “sevgilinin yanağının güneşe benzetilmesi”ni Muhyî naziresinde güzel bir söyleyişle beytine taşımış ve “sevgiliyi güzellik güneşi diğer güzelleri de onun gölgesi” olarak nitelemiştir: 83 84 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 ĀrıżıÆ ĥurşīdidin tüşmiş ķadiÆniÆ sāyesi Yā ki yirge südrelip müşgīn saçıÆ ķalmış ķafā (Nevayî, Nevadirü’ş‐Şebāb 33/4) Āftāb-ı ħüsndür ol aña sāye ĥūblar Mihr birdür sāyelerle līk olur keśret-nümā (Muhyî Divanı 7a) Bu beytin ikinci mısraında da Muhyî Nevayî’nin kullandığı ifadeyi yüz belâ yerine aşk kelimesini koyarak aynen tekrar etmiştir: Ay köngül terk-i naŝīħat eyledün āvāre bol Yüz belā yitmes ki min hem bir belā boldum sanga (Nevayî, Garaibü’s‐Sıgar 17/5) Cān u dil dir birbirine derd-i ćaşķ ile görüp ćAşķ yitmez miydi ben hem bir belā oldum saña (Muhyî Divanı 18b) Sonuç Muhyî’nin yazdığı nazireler, Nevayî’nin gazelleri ile karşılaştırılarak onun Anadolu sahasında önemli bir Nevâyî takipçisi olduğu örneklerle somut olarak ortaya konmuştur. Muhyî Divanı’nda yer alan bu nazirelerden hareketle nazirecilik geleneği açısından son derece önemli olan nazirelerde dil ve lehçe farkı, bir zemin şiire birden fazla nazire yazma, nazirelerde kullanılan başlıklar gibi bazı ihtilaflı konular açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Yapılan karşılaştırmaya temel oluşturan zemin şiirlerle nazirelerin matla beyitleri toplu olarak verilmiştir. Daha sonra nazireler biçim ve içerik başlıkları altında incelenerek nazirecilik ile ilgili ölçütler çerçevesinde değerlen‐ dirilmiştir. Nazireler biçim açısından değerlendirildiğinde Muhyî’nin yazdığı nazirelerin Nevayî’nin zemin şiirleri ile uyum içerisinde olduğu görülmüştür. Muhyî, Nevayî’nin gazellerini yine gazel nazım biçimiyle tanzir etmiş, zemin şiirde kullanılan vezinleri kullanmış, aynı kafiye ve redifi tercih etmiştir. Beyit sayısında ise tam bir birliktelik yoktur. Muhyî’nin nazirelerinin beyit sayısı çoğunlukla zemin şiirlerin beyit sayısından daha fazladır. Ayrıca Muhyî, Nevayî’nin redifli gazellerine yazdığı nazirelerinde onun üslûbuna daha çok yaklaşmış, kafiye kullanımı konusunda ise Nevâyî kadar başarılı olmamıştır. İçerik açısından değerlendirildiğine ise şunları söylemek mümkündür: Nevayî’nin gazellerinin matla beyitleri ile Muhyî’nin nazirelerinin matla beyitlerinin büyük ölçüde benzerlik gösterdiği görülmüştür. Aynı zamanda zemin şiir ile nazireler arasındaki redif birliği, ortak kafiye kelimeleri, tamlamalar, mazmunlar ve diğer Anadolu Sahasında Nevayî’nin Önemli Bir Takipçisi: Muhyî Mustafa Arslan kelime kadrosundaki ortaklık, kalıp ifadeler, çeşitli ortak motiflerle telmih, tezat gibi edebî sanatlar içerik yönünden birlikteliğin bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Muhyî, Nevayî’ye yazdığı nazirelerde konu birliğini yakalamış ancak yekâhenk gazellerine yazdığı nazirelerde pek başarılı olamamıştır. Yaptığımız bu karşılaştırmanın sonucunda Muhyî’nin Nevayî’yi taklit değil takip ettiğini, onu geçemese de onun gibi şiir yazmaya çalıştığını ve bunda da başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Kaynaklar Âşık Çelebî (1971) Meşâ’irü’ş‐Şu’arâ, By. G.M. Meredıth Owens, London. CANPOLAT M. (1995) Ömer bin Mezîd, Mecmu’atü’n‐Nezâir, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. ÇAVUŞOĞLU M. (1976) “Kanuni Devrinin Sonuna Kadar Anadolu’da Nevâyî Tesiri Üzerine Notlar”, Atsız Armağanı, İstanbul. ÇETİNDAĞ Y. (2002) Ali Şir Nevayî’nin Batı Türkçesi Divan Edebiyatına Tesiri (XVI. Yüzyıl Sonuna Kadar), Basılmamış Doktora tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstiüsü, Ankara. ÇETİNDAĞ Y. (2006) Ali Şir Nevayî’nin Osmanlı Şiirine Etkisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. KARAÖRS M. M. (1985) Ali Şir Nevayî, Nevâdirü’ş‐Şebâb (Metin, Dil İncelemesi, Giriş), Basılmamış Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. KAYA Ö. (1996) Ali Şir Nevayî, Fevayidü’l‐Kiber, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. KÖKSAL M. F. (2001) Edirneli Nazmî Mecma’ü’n‐nezâ’ir, İnceleme, Tenkitli Metin, Basılmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, I‐III, Ankara. KÖKSAL M. F. (2003) “Nazire Kavramı ve Klâsik Türk Şiirinde Nazire Yazıcılığı”, Diriözler Armağanı, Hazırlayanlar: M. Fatih Köksal‐Ahmet Naci Baykoca, Ankara, 215‐290. KÖKSAL M. F. (2006) Sana Benzer Güzel Olmaz, Divan Şiirinde Nazire, Akçağ Yayınları, Ankara. KUT G. (2003) Ali Şir Nevayî, Garâ’bü’s‐Sıgar, (İnceleme Karşılaştırmalı Metin), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. MERMER A, (2002) “XV. Yüzyılda Yazılmış Bilinmeyen bir Nazire Mecmuası ve Aydınlı Visalî’nin Bilinmeyen Şiirleri”, Millî Folklor, (Prof. Dr. Umay Günay Armağanı), 56, 75‐94. Muhyiddin Çelebî Divanı, Reşid Efendi (Millet Kütüphanesi), No:772. MORKOÇ (ERTEK) Y. (2003) Eğirdirli Hacı Kemal’in Câmi’ün‐nezâ’ir’i, (Metin ve Mecmua Geleneği Üzerine Bir İnceleme), Basılmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir. NALBANT (ÖZKAN) B. (2004) Ali Şir Nevayî, Nevâdirü’n‐Nihaye, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. KUT G. (1978) Heşt Bihişt, Sehî Beg Tezkiresi, (İnceleme, Tenkitli Metin, Dizin), Doğu Dilleri ve Edebiyatlarının Kaynakları 5, Harvard Üniversitesi Basımevi. SERTKAYA O. F. (1970) “Osmanlı Şairlerinin Çağatayca Şiirleri I”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, İstanbul, XVIII, 133‐138. SERTKAYA O. F. (1971) “Osmanlı Şairlerinin Çağatayca Şiirleri II”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, İstanbul, XIX, 171‐184. SERTKAYA O. F. (1973) “Osmanlı Şairlerinin Çağatayca Şiirleri III”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 85 86 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4 . Sayı 1 . Mart 2007 İstanbul, XX, 1157‐184. SERTKAYA O. F. (1977) “Osmanlı Şairlerinin Çağatayca Şiirleri IV”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, İstanbul, XXII, 167‐189. SERTKAYA O. F. (2004) “Osmanlı Şairlerinde Ali Şir Nevâyî Tarzı ve Nevayî’ye Anadolu’da Yazılan Nazireler”, Ali Şir Nevayî’nin 560. Doğum, 500. Ölüm Yıl Dönümlerini Anma Toplantısı Bildirileri (24‐25 Eylül 2001), Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara, 129‐140. TOLASA H. (1983) Sehi, Latifî, Âşık Çelebî Tezkirelerine Göre 16. Yüzyılda Edebiyat Araştırma ve Eleştirisi, Ege Üniversitesi Yayınları, İzmir. TÜRKAY K. (2002) Ali Şir Nevayî, Bedâyi’ü’l‐Vasat, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. Mustafa Arslan Araş. Gör., Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Doktora programı öğrencisi; Ankara Ü, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi. Araştırma alanı: Eski Türk Edebiyatı. Adres: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. 06530 Sıhhıye-Ankara. Türkiye. E-posta: [email protected] Yazı Bilgisi: Alındığı tarih: 10 Şubat 2007 Yayına kabul edildiği tarih: 15 Mart 2007 E-yayın tarihi: 27 Mart 2007 Çıktı sayfa sayısı: 23 Kaynak sayısı: 23
Benzer belgeler
Türkçe denizdeki incidir - TDED - Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği
bırakan Nevayî, insan ilişkileri ve insanî değerleriyle halkın hafızasına kazınmış, halk onu görmek istediği her yere götürmüş, düğün ve toylarda Nevayî havalarıyla eğlenmiş, akıl ve feraset