Sempozyumda sunulacak tebliğ özetleri
Transkript
Sempozyumda sunulacak tebliğ özetleri
900. VEFÂT YILINDA ULUSLARARASI GAZZÂLÎ SEMPOZYUMU 7 – 9 Ekim 2011, İstanbul-Türkiye TEBLİĞ ÖZETLERİ AL-GHAZZALI SYMPOSIUM: IN COMMEMORATION OF THE 900TH YEAR OF HIS DEATH October 7 – 9, 2011, Istanbul-Turkey ABSTRACTS اﻟﻤﺆﺗﻤﺮ اﻟﺪوﻟﻲ ﻹﺣﯿﺎء ذﻛﺮى أﺑﻲ ﺣﺎﻣﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﻌﺪ ﺗﺴﻌﻤﺎﺋﺔ ﺳﻨﺔ ﻣﻦ وﻓﺎﺗﮫ ﺗﺮﻛﯿﺎ، اﺳﻄﻨﺒﻮل، 2011 ، أﻛﺘﻮﺑﺮ9 -7 ﻣﻠﺨﺼﺎت 1- Dr. Abazar CHERAGHI, Zencan Üniversitesi, İran GAZZÂLÎ PSİKOLOJİSİ VE PSİKOLOJİYLE ORTAK NOKTALARI MODERN Gazzâlî'nin psikolojiye, eski tabirle “ilmü’n-nefs”e dair düşünceleri geniş bir çalışmanın konusu olacak niteliktedir. Çok yakın bir geçmişi olan modern psikolojinin de, bu kısa süreçte, insanı tanıma ve anlama noktasında çok önemli ilerlemeler içinde olduğu herkesin kabul edebileceği bir gerçektir. Özellikle son yıllarda çağdaş psikoloji alanında, Doğu kültüründen izler görülmektedir. İşte bu makalede XI. yüzyılda yaşamış Doğulu bir düşünür olan Gazzâlî’nin ve Modern Psikoloji’nin insan doğasına bakışı ele alınmıştır. Bu bağlamda, makalede Gazzâlî’nin akıl, ruh, kalp ve nefis kavramlarına dair düşünceleri, çağdaş psikolojinin temel kavramları ile karşılaştırılmıştır. Örneğin Freud'un “id, ego ve süper ego” kavramları ile Gazzâlî'deki “nefis, akıl ve vicdan” kavramları arasında benzerlikler olduğu hayli dikkat çekicidir. Burada id nefse; ego akıl ve irâdeye; süper ego da vicdana karşılık gelmektedir. Gazzâlî ruh hastalıkları konusunda da çağına oranla yüzyıllarca ileride bulunmaktadı. İnsan doğası ve davranışların altında yatan saldırganlık (gazap), cinsellik (şehvet), narsizm ve kötülük yapma güdüsü İmâm–ı Gazzâlî’nin Kimya-yı Saadet adlı meşhur eserinde açık bir şekilde belirlenmiştir. Modern psikolojinin tecrübeye dayalı, olgular üzerine odaklanan araştırmalarıyla karşılaştırıldığında, insana ilişkin geçmişte kalan bu tür yaklaşımların spekülatif oldukları iddia edilebilir. Bu araştırma, psikolojinin temel gayesi olan insan davranışlarını açıklama çabasına yönelik olmasından dolayı büyük önem taşımaktadır. *** 2 2- Prof. Abdullah Muhammed el-FELÂHÎ İB Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Yemen KANT'IN TRANSANDANTAL KESİNLİK ELEŞTİRİSİNİN FİLOZOF GAZZÂLÎ'YE DAYANAN TEMELLERİ (ANALİTİK-KARŞILAŞTIRMALI BİR ÇALIŞMA) Kuşkusuz çok yönlü bir ilmî karakteri olan filozof Huccetü’l-İslâm Ebû Hâmid el-Gazzâlî (d. 450-ö.505), İslâmi şahsiyetler içerisinde son derece üretken ve fikrî zenginliğe sahip bir şahsiyettir. Çağında ve hatta kendisinden sonraki dönemlerden günümüze kadar süregelen İslâmi düşünce çevrelerinde büyük tartışmalara konu olmuştur. Bu sebeple onu eleştirenler kadar ona övgüler yağdıranların da sayısı bir hayli fazladır. Bu durum, filozofumuzun İslâm ve Batı Medeniyeti tarihinde kazanmış olduğu şöhret ve önemin bir göstergesidir. Üretkenliği ve ilmî, felsefî, fıkhî ve tasavvufî birçok alanla olan ilgisi sebebiyle, dün ve bugünün İslâm kütüphaneleri onun eserleri yahut onun hakkında değişik münasebetlerle ve farklı alanlarda yazılan kitaplarla doludur. Hatta bir araştırmacının onunla ilgili olarak neler yazabileceği konusunda kararsız kaldığı bile söylenebilir. O itibarla, bu çalışmanın yazarı, alışılmışın dışına çıkarak, Gazzâlî'nin genelde insanlık düşüncesine, özelde de Avrupa düşüncesine olan etkisinin büyüklüğünü ele alan bir konuyu tercih etmiştir. Burada Gazzâlî’nin özellikle Kant felsefesinin önemli bir bölümünü teşkil eden “eleştiri meselesi” üzerindeki açık etkileri irdelenecektir. Öyle ki birçok Batılı filozof, hatta İslâm âlemi bile bu meseleyi, Kant’a özgü bir mesele olarak kabul etmektedirler. Bu çalışma, bilginin aklî veya zihnî fonksiyonu etrafında şekillenmekte; felsefedeki eleştirel yöne vurgu yapmaktadır. Aklın güç ve imkânları karşısında bir süre durmuş olan ve ona, asla aşamayacağı bir takım sınırlar çizen bu eleştirel yönün önde gelen en önemli temsilcileri, İslâm filozofları arasında Gazzâli; modern felsefede ise Kant'tır. *** 3 3- Prof. Dr. Abdurrahman ACAR Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Diyarbakır İMÂM GAZZÂLÎ VE SELÇUKLULAR İmâm Gazzâlî’nin (450-505/1058-1111) Tus, Cürcan, Nişabur, Bağdad, Şam, Kudüs ve Nişabur gibi merkezler arasında geçen hayatı süresince, Sünni İslâm dünyasının liderliğini Abbasi Halifeliği (750-1258) ve Büyük Selçuklu Sultanlığı (1040-1157) yürütmekteydiler. Bu süre içinde görev yapan Abbasi halifeleri el-Kaim Biemrillah (1031-1075), elMuktedi Biemrillah (1075-1094) ve el-Mustazhir Billah (1094-1118); Selçuklu sultanları ise Tuğrul, Alparslan, Melikşah, Berkyaruk ve Muhammed Tapar’dır. Gazzâlî’nin çocukluk ve gençlik yılları Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu ve ilk sultanı olan Tuğrul Bey (10401063) ile halefi Alparslan (1063-1071) zamanlarına rastlamaktadır. Gazzâlî, ilköğrenimini bu yıllarda almıştır. Alparslan ve oğlu Melikşah’ın 30 yıl süreyle vezirliğini yapan Nizamülmülk’ün çabalarıyla açılan ve Gazzâlî’nin bir süre başmüderrisliğini yapacağı Bağdad Nizamiye Medresesi (1067) bu dönemin eseridir. Melikşah (1072-1092) zamanı, Büyük Selçuklu Devleti’nin en ihtişamlı ve en güçlü dönemidir. Aynı şekilde Gazzâlî’nin ilim dünyasında tanınmaya başlaması ve yıldızının parlaması da Melikşah’ın (1072-1092) sultan ve Nizamülmülk’ün (ö. 1092) vezir olduğu yıllara rastlamaktadır. Gazzâlî’nin genç yaşta üne kavuşmasında bu Selçuklu vezirinin rolü büyüktür. Melikşah’ın 1092’deki ölümünün ardından Selçuklu İmparatorluğu dağılma sürecine girmiş ve hanedan üyeleri arasında iktidar mücadelesi başlamıştır. Bu mücadele sırasında Melikşah’ın eşi Terken Hatun, dört yaşındaki oğlu Mahmud’un (1092-1094) adının hutbelerde okutulabilmesi için Gazzâlî’den fetva istemiştir. Gazzâlî, âlimlerin devrin hükümdarına nasihatta bulunmaları geleneğine uygun olarak, Selçuklu Sultanı 4 Muhammed Tapar (1104-1118) için, devlet idaresine dair Nasihatü’l-Müluk (Devlet Başkanlarına Nasihatlar) adlı eserini yazmıştır. Sultanı Tapar’a, 1097-1119 yıllarında tabi olan kardeşi Horasan Meliki Sencer (ö. 1157), Gazzâlî’yi el-Menhul adlı eserinde Ebû Hanife ve Hanefi mezhebine yönelik bazı eleştirilerde bulunduğu gerekçesiyle huzuruna çağırmış ve ona bu konudaki görüşünü sormuştur. Sencer, bu görüşme sırasında Gazzâlî’den kendisine nasihat ve önerilerde bulunmasını istemiş, o da yazdığı bir mektupta Sencer’den ülkeyi adaletle yönetmesi ve Tus’un sosyal ve ekonomik durumunun düzeltilmesi talebini dile getirmiştir. Selçuklu Devletinde yaşanan siyasi gelişmelere paralel olarak, Gazzâlî’nin hangi tarihte nerede olduğu ve neler yaptığının tespiti, onun ilmi kişiliğinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. *** 4- Prof. Ahmed SANEVBER (SNOBAR) Yabancı Öğrencilere Amman/Ürdün Arapça Öğretimi Enstitüsü, İMÂM GAZZÂLÎ'NİN KENDİ ÇAĞINDAKİ DÎNİ AKIMLARA KARŞI TUTUMU (İMÂMİYYE ŞİASI ÖRNEĞİ) V. asrın başlarında Bağdat’ta, Şîa düşüncesi hakimdi. Zira el-Mufîd (ö. 413) ve Şerif el-Murtaza (ö. 436) ve Ebû Ca'fer et-Tûsî (ö. 460) gibi Şia’nın seçkin şahsiyetleri orada yetişmişti. Bu çerçevede İmâmiyye'nin Bağdat'taki gücünün, ilmi hayata pek çok etkisi vardı. Belki de bunun en belirgin olanı, mezhebî fitne ve savaşlara yol açan, mezhep eksenli çok fazla çatışma ve çekişmenin yaşanmasıydı. Gazzâlî, bütün bu ortamları yaşamasına ve birçok fitneye tanık olmasına rağmen hiçbirinin etkisine kapılmadı ve diğer gruplara karşı daima ilmi ve hassas ölçülere dayalı adaletli bir tavır takındı. Bunu da seçkin kitabı Faysalu'ttefrika beyne'l-îmân ve'z-zendeka adlı eserinde gösterdi. 5 *** 5- Dr. Alexey KHISMATULIN The Institute of Oriental Manuscripts, St. Petersburg, Rusya MÜSLÜMAN ORTAÇAĞ’DA EDEBİ BİR SAHTECİLİK: GAZZÂLÎ’NİN NASİHATÜ’LMÜLÛK’ÜNÜN İKİNCİ KISMININ ORJİNALİTESİ MESELESİ HAKKINDA YENİ DELİLLER Orijinalite problemi özellikle meşhur devlet adamlarına ve Müslüman âlimlere atfedilen ortaçağ nasihat türünde yazılmış eserlerle alakalıdır. Çoğu kişi orijinal olmayan bir metnin kişisel, ideolojik veya başka sebeplerden tahrif edilmiş olma ihtimalini sessizce geçiştirmeyi yeğler. Bunun nedeni bir taraftan yapılan tahrifatın ispatlanması için kafi derecede delil gerekirken diğer taraftan da sahte eserler zorunlu olarak çok iyi bilinen kalıplar kullanır ki bu durum bazen sahteyi özgün eserden ayırt etmeyi çok zorlaştırır. İmâm Gazzâlî Melik Sencer’e yazdığı mektuplarda en azından iki kez yazılarını taklit etme teşebbüsünün olduğunu ve bunlardan birinin başarılı olduğunu açıkça belirtmektedir. Şayet böyle bir şey o hayattayken olabildiyse, onun ölümünden sonra neler olmuş olabileceğini farz edebiliriz. Bazı âlimler tarafından yanlışlıkla Gazzâlî’ye atfedilen Nasihatü’l-muluk’ün ikinci bölümünde, eserin müellifi bize Iraklı eğitim almış bir kişinin nasıl iflas ettiğini ve mali problemlerini Yahya b. Halid el-Barmeki’den Harun el-Reşid’in gözdesi Abdullah b. Malik al-Huza‘i’ye sahte bir mektup yazarak çözmeye karar verdiğini anlatıyor. Ne ilginçtir ki müellif sahtekâr kişiyi mazur görüyor. Nasihatü’l-muluk’ün ikinci bölümünün otantik olma problemi yaklaşık yirmi yıl önce basılan meşhur makalesinde Patricia Crone ve nisbeten yakın zamanda Nasrullah Pourjavady tarafından olduğu gibi eserin ilk edisyon kritiğinine yazdığı önsözde Celaleddin Huma’i tarafından detaylı şekilde tartışılmıştır. Elinizdeki makale onların görüşlerini destekleyecek ilave deliller sunacaktır ki bunların içerisinde: Nasihat al-muluk’ün ikinci bölümünün Nizamülmülk’e atfedilen Siyaru’l-muluk’ün ikinci bölümüyle 6 alakası; bu bölümün yapısının eserin ilk bölümü ile mukayesesi; (Gazzâlî’nin döneminin devlet ve dini otoritelerine yazdığı mektuplar kullanılarak) tarihi şartlar ve eserin telif tarihi ve Nasihat al-muluk’ün ikinci kısmının müellifinin portresi ve muhtemel ismi. ** 6- Prof. Dr. Ali DURUSOY Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul GAZZÂLÎ’NİN BİR BİLİM OLARAK METAFİZİĞE YÖNELTTİĞİ ELEŞTİRİLERİN ELEŞTİRİSİ Bilindiği üzere Metafizik, Aristoteles’in Fizik’ten sonraki yazılarına Rodoslu Andronikos’un verdiği bir addır. Aristoteles bu bilime, ilk cevherin bilimi veya ilk cevheri inceleyen bilim anlamında İlk Felsefe, İslâm Felsefesindeki ifadesiyle “el-felsefetü’l-ûlâ” adını verir. Fârâbî’nin İhsâu’lUlûm’unda ise “el-ilmu’l-ilâhî” adı verilir ve bilimler sınıflamasında dördüncü sırada yer alır. İbn Sînâ da bu bilime ilk felsefe, mâba‘de’t-tabîa, mâkable’t-tabîa ve hikmet adını verir. Konusu her yönüyle varlık olan bu bilim, Fârâbî ve İbn Sînâ’nın ortaya koydukları hâliyle Gazzâlî nezdinde onların iddialarının aksine burhânî bir bilim değildir. Gazzâlî’nin ifadesiyle “Onların metafiziği burhânî değildir.” Birisi İslâm dünyasında Mantığı kurmuş, diğeri onu kemâle erdirmiş olan iki mantıkçının metafizikleri nasıl mantık dışı yani gayr-i burhânî olabilir? Gazzâlî’nin bu iddiası ne kadar geçerlidir? Bu bildiride kısaca bu soru ele alınıp tartışılacaktır. Metafizik bir bilim midir, değil midir? Bilim ise burhânî midir, değil midir? Gazzâlî’nin felâsifeye (Fârâbî, İbn Sînâ’ya) yönelttiği eleştiri ne kadar doğrudur ve benzeri sorular bu bildiride ele alınacaktır. Ayrıca Gazzâlî’nin bir bilim olarak metafiziği ortadan kaldırıp kaldırmadığı da bildiri çerçevesinde tartışılacaktır. ** 7 7- Doç. Dr. Atilla ARKAN Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi BİR MEŞŞÂÎ FİLOZOFUN GAZZÂLÎ ALGISI: İBN RÜŞD’ÜN GÖZÜYLE GAZZÂLÎ Gazzâlî İslâm dînî düşüncesinde, kendi zamanındaki entelektüel meydan okumaları hissetmesi bakımından benzersiz, ortaya koyduğu sentetik çözümüyle orijinal ve kendisinden sonraki İslâm toplumu üzerindeki etkisi bakımından biriciktir. Düşünürümüzün felsefeyle olan tartışmalı ilişkisi ise eleştiren ama özellikle ahlak ile mantık alanında çok daha somut gözlemlediğimiz üzere eleştirirken dini düşünce adına içselleştiren bir mahiyettedir. Gazzâlî’nin düşünsel tarihsel bağlamının, entelektüel krizinin, sonraki etkilerinin anlaşılması ve geliştirici eleştirilerin getirilebilmesi model olması itibariyle günümüz açısından da son derece önemlidir. Bu çalışmamızda amacımız onun daha iyi anlaşılması, çözümünün geliştirilebilecek ve eleştirilebilecek yönlerini göstermesi bakımından, kendisinden sonraki yüzyılın en önemli Meşşai filozoflarından ve Endülüs’ün büyük Maliki kadı ve fakihi olan İbn Rüşd’ün Gazzâlî algısını gösterebilmektir. Bu çalışmada ikisi arasındaki uzun polemiklere dalmaktan ziyade, İbn Rüşd’ün onu nasıl algıladığı, kimlik ve karakterinin ayıt edici özelliklerini nasıl tespit ettiği gösterilmeye çalışılacaktır. Problemlere bu ana amaca örneklik etmeleri bakımından atıflarda bulunulacaktır. Bu amaçla İbn Rüşd’ün Fasl’ul Makâl, Keşf ve Tehâfütü’tTehâfüt isimli eserleri ana kaynak olarak kullanılacaktır. Ortaya çıkan sonuçların günümüz bakımından anlam ve önemine ayrıca işaret edilmeye çalışılacaktır. ** 8 8- Doç. Dr. Aynur ABDİRASİLKYZY Kazakistan Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Din İşleri Komisyonu, Uluslararası Kültür ve Din Merkezi, Astana. EBÛ HAMİD GAZZÂLÎ ESERLERİNİN HOCA AHMED YESEVÎ YARATICILIĞINA TESİRİ Meşhur İslâm âlimi, “І. Binyılın Reformcusu” olarak bilinen Ebû Hâmid Gazzâlî eserlerinin İslâm dinindeki bütün aktüel meseleleri derleyen, kendinden önceki hadis ve tefsir âlimleri eserlerinin tahlilini yapıp özetleyen, birçok çelişkili meselelere çözüm bulan çok değerli sayıldıkları bellidir. İmâm Gazzâlî eserleri Orta Çağ Türk diyarında çok tanınmış idiler. Gazzâlî ile zamandaş olan ve ondan sonraki dönemlerde de yaşamış olan İslâm âlimleri gibi Türk Tasavvufu’nun temelini atan, “Velîler Sultanı” olan büyük düşünür Hoca Ahmed Yesevî de İmâm Gazzâlî eserleriyle iyice tanışmış idi. Bu, onun yaratıcılığında görülmektedir. Makale, Ebû Hâmid Gazzâlî eserlerinin Hoca Ahmed Yesevî yaratıcılığına tesirinin tahlili üzerine kuruludur. Makalede İmâm Gazzâlî’nin teorik düşüncelerinin, ruh ve maneviyat konularındaki anlayışlarının, akıl ve feraset hakkındaki teorik tahlillerinin, Tasavvuf ilmi konusundaki düşüncelerinin Yesevî Hikmetlerinde sergilenmesi ve gelişegelmesi meseleleri analize edilmiştir. Bununla birlikte ibadet edebleri, hilvet, riyazet, mücahede, zikir, zahirî zikir hakkındaki İmâm Gazzâlî tahlillerinin Yesevî dünyagörüşü ile münasebeti, iki âlimin hayat tarzlarındaki benzerlilikler ve nazım eserlerindeki ahenklilikler de makalede geniş şekilde ele alınmıştır. Makalede adı geçen uyumlulukların sonraki Kazak Edebiyatına tesiri meseleleri de araştırılıyor. ** 9 9- Doç. Dr. Bedran Bin LAHSEN Melik Faysal Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Suudi Arabistan İMÂM GAZZÂLÎ VE İSLÂM TENKİD ZİHNİYETİNİN İNŞASI FELSEFESİNDE Arap araştırmacıların çoğunda, Gazzâlî'nin felsefeyi yıkan bir faktör olduğu kanaati hâkimdir. Bu sebeple Gazzâlî'yi, filozoflardan saymazlar ve İslâm âlemindeki felsefi düşüncenin çöküşünün bütün sorumluluğunu ona yüklerler. Ayrıca onu, İslâm ümmetinin tanık olduğu medeniyet düzlemindeki geriliğinin sebebi olmakla suçlarlar. Gerçekte bu, Gazzâlî'nin düşüncelerinin doğru okunmamasından kaynaklanan yüzeysel bir yaklaşımdır. Ne çare ki İslâm medeniyetinin Gazzâlî'nin düşüncesi sebebiyle çöktüğü söylentisi, Arap araştırmacılar arasında yaygınlık kazanmış ve bu kanaat, hiçbir inceleme ve tetkike ihtiyaç duyulmaksızın nesilden nesile bu şekilde intikal etmiştir. Nihayetinde birçok kişinin eserinde, herkesçe kabul görmüş (müsellem) bir hakikatmiş gibi tekrar edilip durmuştur. Fakat gerçek şu ki Gazzâlî, geçmiş filozofların, özellikle de Meşşâî ekolünün görüşlerini eleştirmeye yönelmiş; taklitçiliği her boyutuyla reddederek akla geniş bir alan açmıştır. Bu çerçevede filozof, kelamcı ve mutasavvıfların, tenkid ve sorgulama zihniyetini işletmeksizin aklı ihmal etmelerini ve taklitçiliğe aşırı değer vermelerini kınamıştır. Bu itibarla Gazzâlî, metodik şüphenin temellerini atmış, filozofların metafizik anlayışını eleştirmiş; ancak matematiği, mantık ilmini, tabiiyyât (doğa bilimleri) ve tecrübiyyâtı (deneye dayalı bilimler) reddetmemiştir. Çünkü ona göre metafizik, hiçbir delil ve mantığa dayanmayan tahminlerden öteye geçmemektedir. İşte bu meseleyi inceleyen tebliğimiz, Gazzâlî'nin, İslâm felsefesinin tenkid zihniyetini inşa ederken gösterdiği tecdid niteliğindeki gayretini ortaya koymak suretiyle, onun etrafında oluşturulan yanlış söylenti ve iddiaları; ayrıca kendisinden sonra gelen İbn Haldun ve İbn Teymiyye gibi şahsiyetler 10 üzerindeki etkilerini yeniden gözden geçirmeyi amaçlamaktadır. Bunların yanı sıra tebliğimiz, ümmetin tarihi karşısında ve Gazzâlî gibilerinin fikirlerini reddederek ümmetin büyük âlim ve düşünürleri karşısında fikri bunalımlar yaşayan kimselerin iddialarının geçersizliğini ortaya koymayı da hedeflemektedir. Sözünü ettiğimiz bu kimseler, (ne gariptir ki) Yunan felsefelerini ve Eflatun'un "feyiz kuramındaki" hayallerini İslâm tarihinde diri diri gömülmüş akılcılığın örnekleri olarak görmekte ve Kant'ı baş tacı etmektedirler. Oysa Kant, metafizik felsefeyi batıda yıkmadan önce, Gazzâlî onu doğuda yıkmıştı zaten. ** 10- Prof. Dr. Bilal AYBAKAN Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul GAZZÂLÎ'NİN FIKIH İLMİNE KATKISI Gazzâlî'nin entelektüel yönü, öncelikle de onun felsefeye karşı tutumu pek çok araştırmaya konu yapılmıştır. Fıkıh yönü ve bu ilme katkısı ise daha çok usûl ilmi çerçevesinde gündeme getirilmiştir. Genellikle ihmal edilen ve usul alanındaki şöhretinden de hiç geri kalmayan füru fıkıh yönü bu tebliğe konu yapılacaktır. Şafii mezhebine mensup olan Gazzâlî, önceki birikime ciddi katkılar sağlamıştır. Bu açıdan onun konumunu doğru tespit etmek üç noktanın aydınlatılmasına muhtaçtır: 1) Mezhep fıkhının kendi zamanına kadarki genel durumu, 2) Onun alanla ilgili telifatı ve 3) Onun sonraki gelişime etkisi. Nevevî, Şafii mezhebinin kendi zamanına kadarki literatürü içinde en çok tutunan beş eser ismi vermektedir. Bunlardan ilki Müzeni'nin Muhtasar'ıdır. Geri kalanlardan iki tanesi Ebû İshak eşŞirazi'nin et-Tenbih ile el-Mühezzeb'i ve diğer ikisi de Gazzâlî'nin el-Vasit ve el-Veciz'idir. Gazzâlî, hocası İmâmü'lHaremeyn el-Cüveyni'nin Nihâyetü'l-matlab fî dirâyeti'lmezheb adlı eserini sırasıyla el-Basît, el-Vasît ve el-Vecîz adlı eserlerinde kademeli bir ihtisar işlemine tabi tutmuştur. elBasît, en-Nihaye'nin uzun sayılabilecek bir ihtisarı olduğundan Gazzâlî, bu eserinde, kaynak eserin esas aldığı Horasan çizgisine ait ilmi mirasla yetinmiştir. Fakat daha sonra bu 11 birikimi mezhebin diğer çizgisinin ilmi birikimiyle zenginleştirme yoluna gitmiştir. Mezhebin Irak tarikinin piri olan Ebû Hâmid el-İsferayini’nin Ebû Tayyib et-Taberi üzerinden Ebû İshak eş-Şirazi’ye intikal eden mirasını en üst düzeyde temsil eden el-Mühezzeb'den yararlanarak, el-Vasît’i oluşturmuştur. Gazzâlî, en-Nihaye'nin ilk ihtisar girişimi olan el-Basit'i daha önce, el-Vasît'i ise Bağdat Nizamiye Medresesi'ne müderris olduktan (484)'ten sonra yazmış olmalıdır. Zira el-Vasît'te çokça istifade ettiği belirtilen elMühezzeb, Ebû İshak eş-Şirazi'ye aittir. Muhtemelen bu medresede o sıralarda ilk müderris Şirazi'nin fıkıh eserleri takip edilmektedir. Şirazi'nin eserleriyle burada tanıştığını tahmin ettiğimiz Gazzâlî, Mühezzeb'i de dikkate alarak elBasît'i ihtisar edip el-Vasît'i telif etmiştir. Böylece Gazzâlî bu eseriyle mezhebin iki çizgisini birleştirme girişimine bir katkı da sağlamıştır. İçerik yönünden Horasan ve Irak çizgilerinin fıkhî birikiminin damıtılmış halini temsil eden el-Vecîz, Müzeni ile Şirazi'nin eserlerini kısa zamanda gölgede bırakmış, Nevevi'nin el-Minhâc'ı revaç bulana dek en çok iltifat edilen metin olmuştur. Kaldı ki tahkik döneminin iki otoritesi olan Râfiî ile Nevevî'nin temel referans kaynağını da çoğunlukla el-Vecîz oluşturmuştur. Bir anlamada Şafii mezhebi Gazzâlî sonrası dönemde el-Vecîz üzerinden yoluna devam etmiştir. Mezhebin telif tarihinde sonraki dönemin rotasını büyük oranda bu eser belirlemiştir. ** 11- Prof. Dr. Bünyamin ERUL Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi GAZZÂLİ’NİN İCTİHÂDU’R-RASÛL KONUSUNA BAKIŞI 2010 yılında Hadis Anabilim Dalı öğrencilerimizden Nejla Hacıoğlu’nun hazırlamış olduğu “el-Fusûl fi’l-Usûl İsimli Eseri Bağlamında Cessâs’ın Hadis İlmindeki Yeri” adlı doktora tezinde “Gazzâlî gibi Rasulüllah’ın ictihadına şüphe ile bakanlar” şeklinde bir ifade geçmiş ve bunun doğru olamayacağı şeklinde bir eleştiri yöneltmiştim. Zira elMustasfâ gibi yeri doldurulmaz bir usûl kitabının yazarının bu 12 konuya şüphe ile bakabileceğine ihtimal vermemiştim. Jüri tarafından da tartışılan bu konu orada muğlak kalmıştı. Her ne kadar o tartışmada konuya kısmen göz atmışsam da, önemine binaen bu hususun Gazzâlî Sempozyumunda müstakil bir tebliğ konusu olarak ele alınması belki de meselenin anlaşılmasına vesile olacaktı. İşte ben bu tebliğimde Gazzâlî’nin Hz. Peygamber’in ictihad edip etmemesine nasıl baktığını, hangi kanaatte olduğunu tespit etmeye çalışacağım. Gazzâlî, el-Mustasfâ’da bu meselede “Hakkında nass olmayan konularda Hz. Peygamber’in ictihad ederek hüküm vermesi caiz midir?” sorusunu sorarak konuyu tartışmaya açmış ve âlimlerin ihtilaf ettiklerini bildirdikten sonra konuyu “cevazı” ve “vukuu” olmak üzere iki açıdan ele almıştır. Ona göre tercihe şayan olan görüş, Hz. Peygamber’in ictihadıyla taabbüdün caiz olduğudur. Zira bu, O’nun zatı hakkında muhal olmadığı gibi, herhangi bir muhal ya da mefsedete de yol açmaz. Sonra Hz. Peygamber’in ictihadının vukuunu tartışan Gazzâlî, âlimlerin bu konuda da ihtilaf ettiklerini belirtir. Bir kısmının vaki olduğunu, bir kısmının olmadığını, üçüncü bir kısmın ise tavakkuf ettiğini ifade ettikten sonra “bu daha sahihtir” der. Çünkü ona göre bu hususta kesin bir delil sabit olmamıştır. Gazzâlî bu konuyu düyevî işler ve taaabudî hükümler olmak üzere iki katagoride değerlendirmiştir. Ona göre dünya mesalihine dair ictihad etmesinin caiz olduğunda ihtilaf yoktur. Ancak din işlerinde vuku bulup bulmadığında ihtilaf edilmiştir. Sonuç olarak Gazzâlî, ibadetlerin ictihad yoluyla konulmasıyla taabbüdün muhal olmadığını ve muhal ya da mefsedete de yol açmadığını belirterek “aklen caiz” olduğunu; vukuunun ise muhal olmamakla birlikte uzak bir ihtimal olduğunu söyler. Ona göre bu tür taabbudî konular, detayları belirleyen sarih vahiyle gerçekleşmiştir. ** 13 12- Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Bursa GAZZÂLÎ VE PEYGAMBERLİK HAKİKATİ Gazzâlî, Bağdat Nizamiyesi’ndeki hocalığı esnasında fikri bir sıkıntı yaşamış ve hocalığı terk etmiştir. Bunu bazı kimseler Descartes ve benzerlerinin yaşadığı fikir bunalımı veya hakikat hakkında şüpheye düşüp bir arayış içerisine girmek şeklinde sunmaktadırlar. Başta el-Munkız mine’d-dalâl olmak üzere eserleri incelendiğinde Gazzâlî’nin hakikat noktasında bir şüphesinden bahsetmek oldukça zordur. Onun arayışı hangi yoldan daha kolay ve tam olarak hakikate ulaşılacağıdır. Bir diğer deyişle onun arayışı bir yöntem ve üslup arayışıdır. Munkız’da çizdiği tasvir de bunu göstermektedir. O, “Peygamberlik Hakikati”nden asla şüphe etmemiş, ancak ona tam olarak hangi yöntem ve anlayış ile ulaşılacağının arayışına girmiştir. Medreseden uzaklaşması ve başta fakihler olmak üzere el-İhya’da dönemin âlimlerine sert eleştiriler yöneltmesi, medreseyi ve zahir ilimleri tamamen gözden çıkardığı anlamına da gelmemektedir. Nitekim hayatının son döneminde tekrar Nişabur Nizamiyesine dönmüş ve orada dört yıl görev yapmış, başta Mustasfâ olmak üzere birçok eseri orada kaleme almıştır. Ayrıca zahir ilimlere sahip çıkmış, fikri sıkıntı döneminden sonra yazdığı ve son eserlerinden olan Mustasfâ’da kelam ilmini bütün ilimlerin üst ilmi (ilm-i kül) olarak tanımlamıştır. el-İhya’da ise fikri sıkıntı öncesi yazdığı el-İktisâd fi’l-i’tikâd adlı kelam eserine gönderme yapmaktadır. Dolayısıyla Gazzâlî, önceki hayatına yönelik bir redd-i miras içinde de değildir. Tasavvufa yönelmesi ise tasavvufun yardımı ile peygamberlik hakikatine daha emin ve tam olarak ulaşma imkânını onda görmesidir. Dolayısıyla Gazzâlî tasavvufu diğer ilimlerin yanında yeni bir unsur veya destek unsur olarak görmektedir. Öte yandan tek tek ilimleri incelemesi de bunu teyit etmektedir. Öyleyse Gazzâlî’nin hayatında ve sisteminde “Peygamberlik Hakikati” önemli bir yer işgal etmektedir. Biz bu bildiride bu kavramın ne olduğunu ve Gazzâlî’nin sisteminde nasıl bir içerik ve işleve kavuştuğunu ortaya koymaya çalışacağız. ** 14 13- Yrd. Doç. Dr. M. Cüneyt KAYA İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi GAZZÂLÎ VE ÂLEMİN MÜKEMMELLİĞİ: LEYSE Fİ’L-İMKÂN’IN İBN SÎNÂCI KÖKLERİ ÜZERİNE Her ne kadar Gazzâlî’nin felsefeyle olan ilişkisi daha çok felsefeye yönelttiği eleştiriler bağlamında ele alınsa da felsefenin onun düşüncesi üzerindeki etkileri araştırmacılar için her zaman ilgi çekici bir konu olmuştur. Gazzâlî’nin pek çok eserinde izine rastlanabilecek olan bu etkinin en önemli örneklerinden birini, onun leyse fi’l-imkân ebda‘u mimmâ kân sözüyle şöhret bulan âlemin mükemmelliği düşüncesi oluşturmaktadır. Gazzâlî’nin bu düşüncesi o henüz hayattayken tenkit edilmeye başlanmış ve bu tenkit ve savunma geleneği XIX. yüzyıla kadar devam etmiştir. Gazzâlî’ye yöneltilen tenkitlerin başında, âlemin mükemmelliği düşüncesinin filozoflara ait bir öğreti olduğu ve bu sebeple Gazzâlî’nin, eleştirdiği filozoflarla aynı görüşü paylaşarak tutarsızlığa düştüğü iddiası gelmektedir. Bu tebliğin amacı, sözkonusu tenkitlerden hareketle Gazzâlî’nin âlemin mükemmelliği düşüncesinin özel olarak İbn Sînâ felsefesindeki köklerini tespit etmek ve bu sayede Gazzâlîfelsefe ilişkisini biraz daha aydınlatmaktır. ** 14- Yrd. Doç. Dr. Edward MOAD Katar Doha/Katar Üniversitesi Beşerî Bilimler Fakültesi, ZAMAN, MEKAN VE HAYAL GÜCÜ: TEHÂFÜTÜ’L-FELÂSİFE’NİN BİRİNCİ MUKADDİMESİNİN İKİNCİ ARGÜMANI ÜZERİNE Ebû Hâmid el-Gazzâlî, Tehafütü’l-Felasife’sinin birinci münazarasında, âlemin ezeliyyeti konusundaki ikinci argüman bunu reddetmenin zamanın varlığından önce zamanın 15 bulunmasının gerekliliği gibi bir abesliği gerektireceğini savunmaktadır. Gazzâlî’ye göre bu argüman “kendinden önce gelen bir an olmadan başlangıcın olmasını hayal etmek imkânsızdır dolayısıyla böyle bir durum aklen mümkün değildir” şeklinde hatalı bir fikre dayanmaktadır. Felsefecilerin buna cevabı Gazzâlî’nin “geçmiş ve gelecek arasındaki fark objektif bir gerçeklik değildir” şeklindeki iddiasında zirveleşen zaman kavramının ta kendisini düşünmeye götürür. “Gelecek geçmiş olabilmesi ve geçmiş zamanla ifade edilir olması bunun izafi olduğunu gösteren bir işarettir” diye yazmaktadır. Neden bu geçmiş ile gelecek arası farkın izafi oluşuna bir işarettir? Bu soruya cevap James McTaggart tarafından zamanın objektif gerçekliğine karşı sürülen argümana benzer bir argümanı ifade etmektedir. Ancak Gazzâlî’nin zaman konusundaki duruşu aynı mıdır? Metin bugün A-serisi (‘geçmiş/gelecek’) ve B-serisi (‘önce/sonra’) olarak bilinen zaman kavramları arasında Gazzâlî’nin argümanı A-serisinin izafi olduğu şeklinde olduğu için- arada bir farkın olduğunu ortaya koymaktadır. Peki ya B-serisinde durum nedir? Gazzâlî bu soruyu, “öncesi” olmadan zamanın başlangıcı fikriyle “ötesi olmayan” en son sema fikri arasında mukayese yaptığında üstü kapalı olarak ele alır. Burada filozofların cevabı dünya yuvarlak olduğu için “aşağı ve yukarı” izafi iken; “önce ve sonra” izafi olmadığı için arada kıyasın olamayacağı şeklindedir. Gazzâlî’nin yaptığı mukayesede “aşağı ve yukarı” terimlerini “iç taraf ve dış taraf” ile değiştirmesi B-serisini objektif olarak gerçek kılacak bir konuma işaret ediyor gibi görünmektedir. Ancak bu, benim sunacağım bir husus olmakla beraber bu makalenin sınırlarını aşan başka sorular hala ortada kaldığı için meseleyi çözmemektedir. ** 16 15- Prof. Dr. Erkan YAR Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Elazığ BİR SALDIRI VE BİR SAVUNMA: GAZZÂLÎ’NİN İSMAİLÎLER ELEŞTİRİSİ VE İSMAİLÎ DÂÎSİ EBÛ’LVELÎD’İN SAVUNMASI Dinsel ilimlerin pek çok alanında araştırmalar yapan Gazzâlî’nin, Ehl-i Sünnet dışındaki fırka ve öğretileri olumsuzlamak için telif ettiği eserlerin en önemlileri Fedâihu’l-Bâtıniyye ve Tehâfütu’l-Felâsife’dir. Gazzâlî’nin bu eserlerinde benimsediği tavrın dinsel veya siyasal nedenlerinin belirlenmesi, Gazzâlî’nin bilinç dünyasını aydınlatmaya yardımcı olabileceği gibi, eserlerin telif edildiği dönemin teopolitik yapısını da ortaya koyacaktır. Bu tebliğde Gazzâlî’nin İsmailî hareketin dayandığı teolojik ilkeleri olumsuzlamak için kaleme aldığı Fedâihu’l-Bâtıniyye adlı eserindeki tekfir edici ve dışlayıcı tavrının dinsel bir nedene mi dayandığı yoksa siyasal bir nedene mi dayandığı, eleştirilerinde nesnel olup olmadığı, eleştirilerin dayandığı dinsel ve akli argümanlarının geçerliliği, çıkarımlarının tutarlılığı incelenecektir. İsmailî dâîsi Ebû’l-Velîd, Gazzâlî’nin İsmailî doktrine dönük eleştirilerini cevaplamak üzere Dâmiğu’l-Bâtıl ve Hetfu’l-Munâdıl adlı eseri yazmıştır. O bu eserinde Gazzâlî’nin eserindeki tertip üzerinde konuları ele almakta ve kendi inanç ve ibadet sistemini savunmaktadır. Gazzâlî’nin eleştirileri hakkında yapacağımız sorgulamaların aynısının, Ebû’l-Velîd’in savunması hakkında da yapılması kaçınılmazdır. Bu incelemede, sosyal olayların teolojik görüşlerin oluşumuna zemin hazırlamadaki işlevi belirgin olarak yer alacaktır. ** 17 16- Dr. Fatih M. ŞEKER Milli Eğitim Bakanlığı (Öğretmen), İstanbul GAZZÂLÎ’NİN DÜŞÜNCE SİSTEMİNDE YÛSUF HAS HÂCİB’İN ROLÜ Türkler İslâmî birikimlerini, asırlara yayılan bir süreçte önemli bir cephesiyle Türkistan coğrafyasından başlayarak Horasan üzerinden Anadolu’ya uzanan hattan sağlamıştır. Bu hattın önemli isimlerinden ikisi Kutadgu Bilig müellifi Yûsuf Has Hâcib ile Gazzâlî’dir. İşte biz de tebliğimizde Selçuklu İslâm tasavvurunu inşâ eden düşünürlerden biri olan Gazzâlî ile Türkistan coğrafyasındaki İslâm algısını sistematize eden Yûsuf Has Hâcib’in fikri yapısını muayyen noktalardan hareketle mukayese etmeyi deneyeceğiz. Bir başka ifadeyle tebliğimiz belli bazı eserleriyle Gazzâlî’yi Kutadgu Bilig müellifi Yûsuf Has Hâcib’ten tevarüs ettiği miras açısından okuma denemesi olarak görülebilir. Böylece hem Türkistan coğrafyasından Anadolu’ya intikal etme sürecinde oluşan düşünce sisteminde gerilere itilen yahut öne çıkarılan hususlar ele alınacak hem de Gazzâlî’nin şahsında Türkistan’da teşekkül eden İslâm tasavvurumuzun hangi merhalelere taşındığı gösterilecektir. Gazzâli ile Yûsuf Has Hâcib’in fikirleri etrafında Türkİslâm düşüncesinin karakteristik hususiyetleri nelerdir? Selçuklu İslâm tasavvurunda Türkistan’ın kıymet hükümleri hangi boyutlarda devam etmektedir? Selçukluların Türkistan’a nispet edilecek tarafları nelerdir? Bu çerçevede devam eden taraflarla irtifa kaybeden hususlar nelerdir? Gazzâlî’nin tefekkür sisteminde Yûsuf Has Hâcib’in rolü nedir? Bu iki düşünür, günümüz zaviyesinden nereye tekabül etmektedir? Biz bu tebliğde söz konusu soruların cevaplarını arayacağız. ** 18 17- Doç. Dr. Fehrullah TERKAN Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi GAZZÂLÎ’NİN İLÂHÎ İRÂDE HAKKINDAKİ ARGÜMANLARI VE FİLOZOFLARIN İRÂDE ANLAYIŞINA YÖNELTTİĞİ ELEŞTİRİLER İslâm felsefe geleneğinde, kâinatın oluşumuna dair savunulan başlıca teorilerden ikisi, sudur teorisi ve yaratmacı anlayıştır. Bu iki teoride öne çıkan meselelerden biri, ilâhî irâdenin kâinatın varoluşuyla bağlantısının nasıllığıdır. Gazzâlî, yaratmacı anlayışın en güçlü felsefi savunucusu olarak, Tanrı’nın irâdesinin varoluştaki öncelikli ve başat rolünü savunurken, varlığın Tanrı’dan zorunlu çıkışını öne süren sudur teorisinde ise bu başatlık zayıf kalmaktadır. Bu noktada, filozofların varoluşta ilâhî irâdeyi devre dışı bıraktıklarını iddia eden Gazzâlî, filozofların bu husustaki yaklaşımlarını eleştirmekte ve ilâhî irâdenin konumunu sağlamlaştırmak istemektedir. Tanrı’ya irâde atfetmenin felsefi açıdan bir sorun çıkarıp çıkarmayacağı konusunda Gazzâlî’nin filozoflara karşı sunduğu argümanların içerik analizinin yapılması ve ilgili problemlerin ortaya konması, yaratmacı anlayışın iç tutarlığı açısından önem arz etmektedir. Bu tebliğde, Gazzâlî’nin evrenin varoluşunda Allah’ın irâdesinin yeri ve işlevine dair görüşleri irdelenecek ve filozofların irâde hakkındaki çekincelerini ortadan kaldırma amacıyla geliştirdiği argümanlar analiz edilecektir. ** 19 18- Yrd. Doç. Dr. Ferruh ÖZPİLAVCI Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul GAZZÂLÎ’NİN MANTIK İLMİNİ MEŞRULAŞTIRMASININ MANTIK TARİHİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Huccetü’l-İslâm İmâm-ı Gazzâlî, kuşkusuz İslâm düşünce ve ilim tarihinin en önemli dönüm noktalarından birini oluşturmaktadır. Dinî ve hatta aklî ilimlerin çoğu için mütekaddimûn-müteahhirûn ayrımının merkezinde durmaktadır. Bu durum, mantık ilminin İslâm dünyasındaki seyri için de söz konusudur. Klasik mantık açısından da Gazzâlî öncesi ve sonrası arasında bariz bir değişim ve dönüşümden rahatlıkla söz edilebilir. Genellikle Gazzâlî’nin mantık ilmini meşrulaştırması, bu ilme dinî-Kur’anî temeller bulmaya çalışması ve bu kritik ‘eksen değişimi’nin olumlu ya da olumsuz etkileri ele alınıp incelenmiştir. Biz bu tebliğimizde Gazzâlî’nin mantık ilmini meşrulaştırmaya çalışırken ihdas etmiş olduğu yaklaşımların, ortaya koymuş olduğu görüşlerin ve teklif etmiş olduğu kavramsallaştırmaların ‘mantık ilmi’ ve tarihi seyri açısından önemi ve değeri üzerinde durmaya çalışacağız. Bu bağlamda onun bu meşrulaştırma çabasıyla ilgili meşhur eseri ‘elKıstasu’l-mustakîm’ ile ve onun XVIII. yüzyıl Osmanlı mutasavvıf ve düşünürlerinden Muhammed el-Lalezârî tarafından kaleme alınan ve pek fazla bilinmeyen el-Mizanü'lmukim fi ma'rifeti'l-Kıstasi'l-mustakîm isimli tek şerhi hakkındaki önemli tespit ve değerlendirmelerimizi paylaşacağız. ** 20 19- Doç. Dr. Gürbüz DENİZ Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi GAZZALİ'DE ÜÇ MESELENİN EVRİLMESİ Gazzâlî, resmî ulema olarak kabul edilen kelamcılar tarafından görüşleri çokça yorumlanan bir düşünürdür. Onun görüşleri bu zümrece her zaman ele alınmış ve filozofların fikirlerine olan eleştirileri Gazzâlî tarafgirliği noktasında yoğunlaşmıştır. Gazzâlî’nin filozoflara eleştirisi, onun Tehâfüt ve Munkız adlı eserlerinin ana miğferini oluşturmaktadır. Gazzâlî, Tehâfüt’te filozofları üç meselede küfürle itham ederken on yedi meselede ise onları bidat içerisinde olduklarını kendince temellendirip eleştirmiştir. Faysalu’t-tefrika ve Mîzânu’l-Amel adlı eserlerinde ise Gazzâlî, yine filozofları Tehâfüt’te küfürle itham ettiği üç mesele noktasında eleştirmektedir. Ancak Faysal’da filozofların küfür veya zındıklıklarını yalnızca onların bedensel haşri inkar etmeleri noktasına indirgemektedir. Bunun yanında filozofları bu meselede mutlak zındıklıkla değil, mukayyet zındıklıkla itham etmektedir. Gazzâlî, Mizânu’l-Amel adlı eserinde bedensel haşri inkar edenlerin yalnızca ilahiyatçı filozoflar olmadığını, bazı sûfîlerin de bu görüşte olduklarını söyler. Bu eserinde, ahirette bedensel mükafatın, sûfîler ve filozoflar tarafından avamın istekleri şeklinde yorumlandığını beyan eden Gazzâlî, bununla beraber filozofların ve sûfîlerin nihai gayesi olan ulvi, yani soyut mükafatlara ulaşmak için daha çok gayret etmeleri gerektiğini ifade etmektedir. el-Madnun adlı eserinde ise “cennette kim ne isterse onu elde edeceği”nin imkânından hareketle beden olmaksızın akli mükafatın mümkün olduğunu kabul etmektedir. Gazzâlî’nin eserleri, hitap etmek istediği muhataplara göre alındığında ve onun düşünsel anlamda geçirdiği değişimler de değerlendirme konusu yapıldığında Gazzâlî ile 21 filozoflar (özellikle Farabi ve İbn Sina) arasındaki kavganın boyutlarının çok derin olmadığı ortaya konabilir. Bunlara ilaveten Gazzâlî’nin son eserlerinden kabul edilen Mişkatü’l-Envar’ın üçüncü bölümü göz önünde bulundurulduğunda Gazzâlî’nin sanılanın aksine filozoflara ve onların görüşlerine olumlu baktığını da görebilmekteyiz. ** 20- Hasan TURGUT Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi, İstanbul. GAZZÂLÎ’NİN İLİMLER TASNİFİ TASNİFTE KELÂM İLMİNİN YERİ VE BU Felsefe ile dinin aynı hakikati söylediği düşüncesinin kabul gördüğü, bunun da ötesinde felsefenin adeta dine karşı bir alternatif olarak algılandığı bir dönemde dinî ilimlerin ihyasına çalışan Gazzâlî, kelâm ilmine dair ortaya koyduğu düşüncelerle İslâm düşüncesini ciddi anlamda etkilemiştir. Bu bağlamda onun ilimler tasnifine önem verdiği ve bu tasnifte de kelâm ilmine tarihi bir misyon yüklediği görülmektedir. Zira o, bir yandan kelâmı dinî ilimlerin en üst mertebesine yerleştirmekte, öte taraftan da içeriğini akli konular şeklinde tespit ederek karşı çıkmış olduğu felsefenin, kelam içerisinde devam etmesine zemin hazırlamış olmaktadır. Bu tebliğde Gazzâlî’nin ilimleri ne şekilde tasnif ettiği, kelâmı bu tasnifte nereye yerleştirdiği ve içeriğini ne şekilde doldurduğu tartışılacaktır. ** 22 21- Doç. Dr. Hatice K. ARPAGUŞ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul GAZZÂLİ’NİN TAKLİD PENCERESİNDEN AKIL VE Akıl İslâm düşünce geleneğinin en temel konularından birini oluşturmaktadır. Söz konusu terim insanın sorumluluğuyla eşdeğer olarak erken dönemden itibaren kelâmda da gündeme alınan ve sıkça tartışma zemini oluşan alanlardan birini teşkil etmektedir. Söz konusu meselenin gündeme gelmesi aklî istidlalin dinde nasıl kullanılacağı meselesiyle irtibatlı olduğu gibi aklî istidlalin kullanılmadığı durumlarla da alakalıdır. Nitekim bu husus en başından itibaren mukallidin imanıyla alakalı olarak da ele alınmıştır. Şüphesiz imanmarifet ilişkisi bilginin neliğini gündeme getirme yanında taklidî bilginin de dindeki durumunu incelemeyi gerekli kılmıştır. Bu bağlamda erken dönemden itibaren taklidî bilgiye sahip olan kimsenin dinde ve imandaki konumu Mutezile, Eşariyye ve Maturidiyye arasında değişik bakış açılarıyla gündeme alınmıştır. Mutezile tek sesli olmamakla birlikte içlerinden taklîdi bilgiyi geçersiz gören düşünceye sahip olanların varlığı bilinmektedir. Buna karşılık Eş arî’nin eserlerinden hareketle onun konuyla ilgili düşüncesine doğrudan ulaşılamasa da onun da taklidî bilgiye cevaz vermediği fikrine dolaylı olarak ulaşılmaktadır. İmâm Maturidi ve Maturidilik ise taklid eden kimsenin imanına cevaz veren bir yaklaşım izlemiştir. Kendisi de ekol olarak Eş arî düşünceyi benimseyen Gazzâlî ise bu konuda kendisinden sonra gelişecek düşünceye önderlik edecek tarzda aklî bilgiyi yeniden tasnif etme yanında taklidî bilginin de geçerli olduğunu ve seleflerinin aksine bilginin taklîdî olmasının din planında mahzurunun kısıtlı olması yanında imanın tabii neticesi olan amellere sevketmede daha etkin olduğunu değişik açılardan gündeme getirmiştir. İşte bu tebliğde bu mesele Gazzâlî perspektifinden ele alınıp analiz edilecektir. 23 ** 22- Doç. Dr. Hülya ALPER Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul XVII. YÜZYILDA BİR OSMANLI DÜŞÜNÜRÜNÜN GAZZÂLÎ YORUMU: SADREDDİNZÂDE eşŞİRVÂNÎ’NİN KAV‘İDÜ’L-‘AKA’İD ŞERHİ ÖRNEĞİ İmâm Gazzâlî’nin İslâm düşünce tarihi boyunca kendisinden sonra gelen pek çok müslüman âlim üzerinde göz ardı edilemez bir etkisinin bulunduğu bilinen bir gerçektir. Bu etki sadece fikirlerinin benimsenmesinde değil onun fikirleri üzerine yapılan tartışmalarda, eleştirilerde ve değerlendirmelerde de açığa çıkmaktadır. Şüphesiz Osmanlı ilim çevresinde de hemen her dönem boyunca Gazzâlî’nin düşünceleri üzerinde çeşitli ilmî ve fikrî tartışmalar yapılmış, bu tartışmalar yanında eserlerine yapılan şerhler yoluyla da Gazzâlî’ bir anlamda yeniden yorumlanmıştır. Böyle bir bakış açısıyla bu tebliğde Gazzâlî’nin düşünceleri onun Ehl-i sünnet görüşlerini ortaya koymak amacıyla yazdığı ve daha sonrada İhyâ’ü ‘ulûmi’d-dîn içine aldığı Kavâ‘idi’l-‘aka’id adlı eseri üzerine, yaşadığı dönemin âlimleri arasında seçkin bir yeri bulunan Sadreddinzâde Mehmed Emin eş-Şirvânî’nin (ö. 1036/1627) yapmış olduğu şerhten hareketle ortaya konulmaya çalışılacaktır. Nitekim Şirvânî’nin bu eseri Kavâ‘idil-‘aka’id üzerine yapılan dört farklı şerhten günümüze ulaştığı bilinen tek çalışma olması hasebiyle oldukça önemlidir. Çalışmada, öncelikle çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunan Şerhu Kavâ‘idi’l-‘aka’id’in müellif hattı olduğu tesbit edilen nüshasına dayanılacak, orada Şirvânî’nin değerlendirmeleri incelenmek suretiyle onun Gazzâlî anlayışı belirlenmeye çalışılacaktır. Bu yapılırken Şirvânî’nin Gazzâlî’nin fikirlerine ne ölçüde katıldığı, nasıl bir Gazzâlî tasvir ettiği şeklindeki sorulara da cevaplar aranacaktır. Böylece bir anlamda XVII. yüzyıl Osmanlı düşüncesindeki Gazzâlî resminin çizilmesine de katkı sağlanmış olacaktır. ** 24 23- Prof. Dr. Hüseyin ATAY Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi GAZZÂLÎ VE İBN KARŞILAŞTIRILMASI RÜŞD FELSEFELERİNİN Gazzâlî’nin başlangıcından beri İslâm düşünce tarihinde zirve noktalardan birini işgal ettiği kabul edilmektedir. Gazzâlî’ye kadar İslâmi ilimler tam olarak geliştiği için o bunları önünde hazır bir halde bulmuştu. Tabii olarak bu ilimleri felsefe, kelam, tasavvuf, mantık, gibi ilimler içerisinde hülasa etmiştir. Ancak bu ilimleri daha ileri götürmeye çalıştığında, çeşitli zorluklarla karşılaşmış ve muhtemeldir ki bundan dolayı ruhi bir krize girmiştir. Aynı gerekçe zamanının siyasal karışıklıklarıyla birleşerek onu krize götürmüş gibi görünmektedir ve sonunda tasavvufu sakinleşmek için son nokta olarak aramasına sebep olmuştur. Bizim çalışmamızda işaret edilen diğer önemli şahsiyet hem kelamcıları ve onların tartışma usullerini tenkid eden biri hem de bir filozof ve Aristo yorumcusu olan İbn Rüşd’dür. ** 24- Doç. Dr. İbrahim ÇAPAK Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi GAZZÂLÎ MANTIĞINDA BURHAN Gazzâlî, İslâm dünyasında mantığı meşrulaştıran en önemli filozoftur. Meşhur fıkıh eseri el-Mustasfâ’nın başına yaklaşık 100 sayfalık bir mantık mukaddimesi koyup “Mantık bilmeyenin ilmine güvenilmez” diyerek mantığın dini ve dini olmayan ilimler için zorunlu olduğunu ifade etmiştir. Bilindiği gibi mantığı sistemleştiren Grek filozofu Aristoteles’tir. Aristoteles’in mantık eserleri Organon başlığı altında bir araya getirilmiştir. Bu eserlerin en önemlisi, akıl yürütmeleri oluştururken sağlam öncülleri ön plana çıkaran ve bu sağlam öncüllerden hareketle doğru sonuçlara nasıl varılacağını ortaya 25 koyan İslâm dünyasında Kitabu’l-burhan olarak isimlendirilen II. Analitikler adlı çalışmasıdır. Biz bu tebliğimizde Gazzâlî’nin beş sanattan biri kabul edilen burhan hakkındaki görüşlerini karşılaştırmalı olarak ve onun bu alana yaptığı katkıları da göz önünde bulundurarak incelemeye çalışacağız. Gazzâlî, burhanı “kesin sonuç elde etmek için kesinlik taşıyan öncüllerden oluşturulmuş kıyastır” şeklinde tanımlamaktadır. Gazzâlî’nin burhan hakkındaki görüşleri mantıkta doğru sonuçlara varmak açısından son derece önemli olduğu gibi fıkıh ilmi açısından da önemlidir. Bu bakımdan Gazzâlî’nin burhan hakkındaki görüşleri mantık ilimi açısından ele alınacak ve fıkıh ilmi ile olan ilişkisi üzerinde durulacaktır. Ayrıca Gazzâlî’nin burhan konusunda Aristoteles’ten etkilendiği ve özgün olduğu noktalara dikkat çekilecektir. ** 25- Dr. İbrahim ed-DÎBO Şeriat Fakültesi, Usulü'd-Din Bölümü, Halep/Suriye İMÂM GAZZÂLÎ'NİN KELAMCILARIN DELİL VE YÖNTEMLERİNE KARŞI TUTUMU Gazzâlî, İslâm inancını savunan ve muhalif akımlara karşı duran Eş'arî Kelamcılarının öncü şahsiyetlerinden biri sayılır. Gayretleri, inanç konularını temellendirdiği pek çok eserinde ve muhalif şüphelere verdiği cevaplarda açıkça görülmektedir. Ortaya atılan bir şüphenin içyüzünü keşfedebilmek ve ona gerekli cevabı verebilmek için kelâmi delillerin önemine vurgu yapıyordu. Ancak kelâmî delilin, herkesin anlayabileceği nitelikte bir delil olmadığını; dolayısıyla bu delilin, sıradan insanlar tarafından bilinmesini talep etmememiz gerektiğini de daima belirtiyordu. Zira bu durum, sadece "hastaların" ihtiyaç duyabileceği bir "ilaca" benziyordu. Fıtrî iman ve sağlam inanç sahibi kimseye, Kur'an'daki açık deliller yetmektedir. Kur'ân da, daha çok, tüm insanlar için elverişli olan ve bütün yaratılmışların kendisinden faydalanabileceği "suya" benzer. Sonuç olarak Gazzâlî, kelamî delil ile Kur'ânî delili; sıradan insanlarla (avâm), ârifleri; insanların durumları ile 26 delillere duydukları ihtiyaçlarını birbirinden ayırmaktadır. Ben bu çalışmamda, Gazzâlî'nin kendi sözlerinden hareketle bütün bu hususlara değinmeye çalışacağım. ** 26- Prof. Dr. İbrahim EMİROĞLU Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İzmir TARTIŞMA GAZZÂLÎ’NİN İNCELENMESİ USÛL VE ÂDÂBI AÇISINDAN TEHÂFÜTÜ’L-FELÂSİFE’SİNİN Giriş’te, Gazzâlî’nin Tehâfütü’l-Felâsife adlı eserinin felsefi önemine kısaca değinilecek, sonra kullandığı delil şekilleri belirtilecek, muhataplarını veya muarızlarını red gerekçeleri ve red şekilleri sıralandıktan sonra asıl konunun incelenmesine geçilecek. Burada, sözkonusu eserde izlenen: - Muhataba soru sormak - Prensipler vaz’etmek - Kavram tahlili ve tanımlamalarda bulunmak - Yer yer muarızı onaylamak - İlmî, tabii, mantıkî ve ahlakî prensipleri hatırlatmak - Olabilecek, yöneltilebilecek itirazları zikretme ve cevaplamak - Hasmın mukâberede bulunduğuna belirtmek - Birçok ihtimal veya alternatifleri bulundurarak konuşma/tartışmayı sürdürme göz önünde - Aklı aşan konulara (fideist) teslimiyet gösterme - Muârızından delil isteme (mütalebe) - İddianın gereğinin doğurduğu probleme dikkat çekme - Örnekler getirme - Dile, lûgata, dine, sarih akla ve duaya başvurma, gibi tartışma usûl ve âdâbı örneklerle incelenecek, en sonunda da 27 bu delillerin ve uygulanan değerlendirilmesi yapılacaktır. yöntemin bir genel ** 27- Prof. Dr. İlhan KUTLUER Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul FELSEFE İLE TASAVVUF ARASINDA: GAZZÂLÎ’NİN MİŞKÂTÜ’L-ENVÂR’INDA ENTELEKTÜEL PERSPEKTİFLER Gazzâlî Mişkâtü’l-envâr’ını her halde “felsefe” kitaplarına bir yenisini eklemek için yazmamış ancak bu eserinde İslâm felsefe geleneği bakımından anlamlı sayılabilecek bir kavramsal sistem ortaya koymuştur. Onun bu eserinde en-Nûr terimini eksene alarak temellendirmeye çalıştığı metafizik kozmoloji, epistemolojik tazammunlarıyla birlikte İbn Sînâ felsefesiyle karşılaştırılabilecek ana fikirler ihtiva eder. Bunun yanı sıra eserdeki yönlendirici perspektiflerin kendisinden sonraki İşrâk metafiziğini de derinden etkilediği anlaşılmaktadır. Eserin “Bilgi nurdur” ilkesini benimsemiş olan ve husûlî bilgiden ziyade huzûrî bilgiyi esas alan tasavvuf geleneği bakımından da ilgi çekmesi mukadderdi. Nitekim Mişkât, yazarının mutasavvıf kişiliğiyle de desteklenen epistemolojik boyutlarıyla bir tasavvuf klasiği olarak algılanmıştır. Bu bildiri Gazzâlî’nin entelektüel şahsiyetinde belirleyici olmuş felsefî ve tasavvufî perspektiflerin Mişkâtü’l-envâr’da nasıl eklemlendiğini belirlemek ve dolayısıyla İhyâ’dan sonra kaleme alınmış bu eserin, düşünürümüzün entelektüel projesinde nereye oturduğunu tespit etmek amacındadır. ** 28 28- Prof. Dr. H. Mahmut ÇAMDİBİ & Yrd. Doç. Dr. Emine KESKİNER Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul GAZZÂLİ'YE GÖRE ÇOCUK EĞİTİMİ Çocukluk hem çocuklar hem de onların eğitimden sorumlu yetişkinler için eğitsel açıdan iyi değerlendirilmesi gereken yıllardır. İnsanoğlu yaşam boyu öğrenme kapasitesine sahip bir varlık olsa da, bu kapasitenin en verimli ve hızlı bir şekilde çalışmaya müsait olduğu zaman çocukluk dönemidir. Bireyin bu dönemde almış olduğu eğitimin yaşam boyu etki gücüne sahip olacak olması yapılacak eğitimin önemini açıkça göstermektedir. Bu yıllardaki tesirlerin izleri daha kalıcı ve kuvvetlidir. Özellikle şahsiyetin yapılanmasında çocukluk yıllarının önemi çok büyüktür. Bu yaşlardaki hayat, âdetâ şahsiyetin çekirdeğini oluşturmaktadır. Gazzâlî, anne ve babalarının yanında ilahî bir emanet olduğunu ifade ettiği çocukların eğitiminin üzerinde önemle durulması gereken mühim işlerden olduğuna dikkat çekmiştir. Çocukların temiz kalbini saf, kıymetli, her türlü nakış ve sûretten uzak, her şeyi kabule müsait, kendisine müteveccih her şeye meyleder bir cevher olarak niteleyen Gazzâlî, çocuğun eğitimiyle ilgilenen insanların sorumluluğunu özellikle vurgulamıştır. Bu bildiride Gazzâlî’ye göre bu sorumluluğun yerine getirilmesinde dikkat edilmesi gereken hususlar üzerinde durularak, kendisinin çocuk eğitimine yönelik görüş ve önerilerinin değeri ve kalıcılığı gözler önüne serilecektir. ** 29 29- Prof. Dr. Mahmut KAYA İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi GAZZÂLÎ FİLOZOFLARI ELEŞTİRİSİNDE HAKLI MIYDI? İslâm toplumunun siyasî, sosyal, dinî ve ahlâkî açıdan bunalımlı bir döneminde yaşayan, İslâm ilim ve düşünce tarihinde eşine az rastlanır bir şahsiyet olan Gazzâlî’nin, elli dört yıllık bir ömrün ardından geriye bıraktığı ilmî miras, bu topluma aynı inanç, duygu ve düşünce ekseninde yeni bir dinamizm kazandırmış; onun ihyacı fikirleri, yol gösterici eleştirileri ve rabbânî kişiliği sonraki nesiller için bir ilham kaynağı olmuştur. ** 30- Doç. Dr. Mehmet TÜRKERİ Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İzmir GAZZÂLÎ’NİN FAHREDDİN RAZİ’Yİ ETKİLEYEN AHLÂK GÖRÜŞLERİ Bu bildiri, İslâm düşüncesinin her konusunda olduğu gibi, ahlâk alanında da bir mihenk taşı konumunda olan Gazzâlî’nin, ünlü müfessir Fahreddin Razi’yi, ahlâk görüşleri bakımından nasıl etkilediğini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Gazzâlî’nin Fahreddin Razi’ye ahlâk bakımından etkisini, kabaca ve çok genel anlamda, iki kategoriye ayırmak mümkündür. Birincisi birebir etkiyi gösteren ahlak görüşleridir. İkincisi, dolaylı diyebileceğimiz etkiyi gösteren ahlak görüşleridir. Birebir etkiyle, Fahreddin Razi’nin, Gazzâlî’den neredeyse aynen iktibas ettiği ahlak görüşlerini kastetmekteyiz. Bunlar, tespit edebildiğimiz kadarıyla, tehzibü’l-ahlâk yolunda, karakter arındırılması kapsamında yer 30 alan servet sevgisi ve tedavisi, riya ve tedavisi, makam-mevki sevgisi ve tedavisi, övülmeyi sevme ve yerilmekten hoşlanmama ve tedavisi gibi konularla ilgili görüşlerdir. Dolaylı etkiyle, insanın varlıklar arasındaki yeri ve derecesi, rasyonel nefsin mahiyeti, nefsin nitelikleri, erdem, iyi, mutluluk ve yetkinlik (kemal) gibi konularda Gazzâlî’nin Fahreddin Razi’yi genel anlamda etkilediğini düşündüğümüz görüşlerini kastetmekteyiz. ** 31- Yrd. Doç. Dr. Metin YİĞİT Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Diyarbakır GAZZÂLÎ’NİN USÛL-İ FIKHA KATKISI Usul-i Fıkıh, en geniş anlamıyla nassları anlama ve yorumlama metodolojisidir. Tarihî bakımdan usûlün, dinî hitabla yaşıt olduğunu söylemek mümkündür. Vahyin nüzûlünden itibaren vahye muhatap olanlar dinî nasları belli bir usûl çerçevesinde anlayıp yorumlamaya çalışmışlardır. Ancak usûlün sistematik bir ifadeye kavuşması daha sonraki dönemlere denk gelmektedir. Sistematik anlamda usûl yazımı genelde İmâm Şafiîyle başlatılmaktadır. Bu çizgi Maturîdî, Cessâs, Bakıllânî, Ebû’l-Huseyn el-Basrî, Debbûsî, Cuveynî ve Gazzâlî gibi isimlerle devam etmiştir. Gazzâlî, usûl tarihinde özel bir yere sahiptir. Gazzâlî’nin usûle dair müstakil üç eseri bulunmaktadır: el-Menhûl, Şifâu’l-Ğalîl ve elMustasfâ. Her üçü de aynı alana ilişkin olduğu halde nitelik bakımından aynı özelliklerde değildirler. Mimarî terminolojiyi ödünç alarak belirtmek gerekirse el-Menhul, çıraklık dönemine; Şifâu’l-Galîl kalfalık dönemine ve el-Mustasfâ ustalık dönemine ait bir eserdir, diyebiliriz. Gazzâlî bu eserlerinde özellikle el-Mustasfâ’da kendisinden önceki usûlî muhtevayı özetleyip değerlendirmeye tabi tutmuş ve önemli katkılarda bulunmuştur. Bu katkıların bir kısmını şöyle özetlemek mümkündür: 1. Mantığın bir tanzim aracı olarak usûl bünyesinde yer alışı Gazzâlîyle başlamıştır. el-Mustasfâ’’nın giriş kısmında 31 mantığa genişçe bir yer ayırmış ve kitap içerisinde de bunu uygulamıştır. 2. Gazzâlî, usûlü işlerken sistematik bir yöntem izler. elMustasfâ’da ağaç şeması üzerinden usûlü anlatmaktadır. Şer’î hükmü meyveye (semere); hükmün kaynakları olan Kitap, Sünnet ve İcmayı ağaca (müsmir); nassların delalet türlerini meyve devşirme biçimine (turuku’l-istismâr); müçtehidi meyve derleyicisine (müstesmir), içtihad faaliyetini de meyve devşirmeye (istismar) benzetmektedir. 3. Usul eserlerinde farklı yerlere serpiştirilmiş halde bulunan ancak birbiriyle ilgili bilgileri özgün bir tarzda sunmaktadır. 4. Konuların sunumunda lafızlar ve terminolojik farklılıktan ziyade mana ve muhtevanın netleştirilmesi üzerinde özenle durmaktadır. (Tahrîru mahalli’n-nizâ’). 5. Kaffâl ve Cuveynî tarafından temelleri atılan makasıd konusunu ilk olarak sistematik bir tarzda izah etmiştir. 6. Değişik vesilelerle değindiği varlığın mertebeleri ve şartlanma konuları düşünce tarihinde ilk olarak Gazzâlî tarafından gündeme getirilmiştir. Yukarda saydığımız hususlar Gazzâlî sonrası usul eserlerinde değişik oranlarda görünmektedir. Ancak bunların Gazzâlî’den ve onun katkısından bağımsız olarak ele alınmayacağını düşünmekteyiz. ** 32- Doç. Dr. Muhittin MACİT Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / T.C. Kültür Bakanlığı Yazma Eserler Genel Müdürlüğü, İstanbul FARKLI BİR PERSPEKTİFTEN MİNE’D-DALAL DEĞERLENDİRMESİ el-MUNKIZU Büyük İslâm âlimi ve düşünürü Huccetü’l-İslâm İmâm Gazzâli el-Munkızu min ed-Dalâl isimli eserinde kendi entelektüel ve zihinsel serüvenini klasik İslâm düşünce tarihinde benzerine pek rastlayamadığımız bir tarzda yani bir 32 hayat hikayesi çerçevesinde ortaya koymuştur. Bir çok ilim dalında sözü geçen bir âlim olarak kabul edilen Gazzâli’nin özellikle hakikati arayanları genel bir tasnifle ortaya koyup değerlendirdiği bu eseri, ölümünden üç yıl önce kaleme aldığı düşünüldüğünde eser düşünürün zihinsel serüveninin tebellür ettiği ve otantisitesi üzerinde tartışma bulunmayan bir metin olarak kabul edilebilir. Gazzâlî’nin kendine özgü niteliklere sahip olan bu özgün otobiyografi çalışmasının bugün bize söyleyebileceği pek çok şey vardır ve bunlar hala birçok farklı bakış açısıyla değerlendirilmesi gereken bir öneme haizdir. Düşünürümüzün zihin haritası denilebilecek bir portresini bizlere sunan el-Munkız, tebliğimizde farklı bir perspektifle ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulacaktır. ** 33- Doç. Dr. Murat SÜLÜN Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul GAZZALİ’NİN KUR’AN’A ÇERÇEVESİNDE İŞARÎ TEFSİR YAKLAŞIMI Gazzâlî bağlamında işarî tefsirin tartışılacağı bu tebliğde; (i) Gazzâlî’nin Kur’an algısı açısından önemli bir yer işgal eden “ayetler arası hiyerarşi” meselesine değinilerek, bunun modern insanın Kur’an’la ilişkileri açısından ifade ettiği önem vurgulanacak; (ii) Kur’an’ın anlaşılıp yorumlanmasında Gazzâlî’nin temel yaklaşım farkı, dayanaklarıyla birlikte sunulup, Tefsir usul, zabıta ve kaideleri açısından tahlil edilecek; bu çerçevede, işari ve bilimselci yaklaşımların temel dayanağı olan “ilâhî kelam” kavramı tebarüz ettirilerek, Gazzâlî vb. tevilcilerin bu kavrama yükledikleri anlam tartışılacaktır. ** 33 34- Prof. Dr. Murtaza KORLAELÇİ Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi GAZÂLİ’ NİN İNSAN ANLAYIŞI Allah insanı beden ve ruh ikilisinden yaratmıştır. Beden ancak ruh ile tamamlanır. Beden gözle görülür. Ruh ancak hakikat gözüyle görülebilir. İnsanın hakikati, özü ruhtur. Bedenin diğer aksamı ruha tabidir. İnsanın hakikatini meydana getiren ruh bazen nefs, bazen de kalp olarak isimlendirilir. Ruh’un hakikati emr âlemine aittir. Beden onun aleti ve taşıyıcısıdır. Bedenin bütün organları ruhun emrindeki güçlerdir. Allah’ı tanımak, O’nun cemalini müşahede etmek ruhun sıfatıdır. Ruhun ne olduğunu açıklamaya dinimiz müsaade etmiyor. Ruh mahluktur, yaratıktır. Ruha kadîm diyenler, cisimdir diyenler yanılmaktadırlar. Ruh melek cevherinden bir cevherdir. İnsanda bulunan ve can ismi verilen hayvanî ruh latif bir cisimdir. Bedenin ölmesiyle bu ruh da ölür. Allah’ın emir ve nehiylerine muhatap olan, nefs denilen insanî ruhtur. ** 35- Prof. Dr. Mustafa ÇAĞRICI Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/ Müftülüğü GAZZÂLÎ’NİN ESTETİK VE DÜŞÜNCESİNDE KESRETTEN VAHDETE SEVGİ SÜRECİ İstanbul AHLAK ULAŞAN İnceleyebildiğim kadarıyla, özellikle sevgi ve güzellik kavramları, bunlar arasındaki ilişki hakkında, sınırlı da olsa, sistematik bir teori ortaya koymaya çalışan ilk klasik İslâm düşünürü Gazzâlî’dir. Ayrıca o, hemen bütün araştırmacıların kabul ettiği üzere, İslâm dünyasının en büyük ahlâk düşünürüdür. İhyâu ulûmi’d-dîn isimli eserinin İslâm 34 dünyasında Kur’an’dan sonra en çok okunan kitap olduğu söylenir ve bu doğrudur. Fakat bir doğru daha var ki, o da bu âbide eserin, hiçbir zaman yeterli düzeyde anlaşılamamış ve aşılamamış olmasıdır. Gazzâlî bu değerli eserinin muhtelif yerlerinde, özellikle de -kendi deyimiyle- “Sevginin Hakikati”ni incelediği ve bir baskısında (İstanbul 1985) 114 sayfa tutan bölümde, sevgi konusunu ontolojik, estetik, dinî ve ahlâkî boyutlarıyla, ele almış, İslâm sanatının ve ahlâkının nihai gayesini mükemmel bir şekilde ortaya koymaktadır. ** 36- Doç. Dr. Özcan HIDIR Rotterdam Hollanda İslâm Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, GAZZÂLÎ’NİN er-REDDÜ’L-CEMÎL li İLÂHİYYETİ ÎS bi SARÎHİ’L-İNCÎL ADLI ESERİ BAĞLAMINDA “TESLİS AKÎDESİ”NE BAKIŞI İslâm düşünce geleneğinin “köşe taşı” diye nitelenebilecek âlimlerinden olan Ebû Hâmid el-Gazzâlî, kelâm, ahlâk-tasavvuf, usûl-i fıkh ve felsefe başta olmak üzere pek çok ilim dalında eser ortaya koymuştur. Onun eserlerinin hemen her biri, söz konusu ilim dallarının klasikleri arasında yerini almıştır. Bu itibarla Gazzâlî’yi bu çok yönlü ilgisi ve birikimi sebebiyle “inter-disipliner”, islâmî ilimlere “bütüncül” bakabilen âlimlerden saymak fazlasıyla mümkündür. Dolayısıyla onun farklı disiplinlere ait görüşlerinin bütün yönleriyle ele alınıp karşılıklı mukayeselerle analiz edilmesi özellikle önem arzetmektedir. Gazzâlî’nin bugüne dek İslâm dünyasında fazla üzerinde durulmamış, ancak özellikle hıristiyan kökenli bazı misyoner-oryantalistler arasında revaç bulmuş kısa, fakat önem arzeden bir eseri bulunmaktadır. er-Reddü’l-cemîl li ilâhiyyeti Îsâ bi sarîhi’l-İncîl adını taşıyan ve esasen bir “risâle” olarak da değerlendirmek mümkün olan bu eser, gerek bazı müslüman araştırmacılar, gerekse hıristiyan kökenli oryantalistler arasında, özellikle Hz. Îsâ’nın ulûhiyyetine ve dolayısıyla Hıristiyanların “teslîs” akîdesine kapı aralar 35 mahiyette “dikkat çekici” ve “farklı” okumalara konu olmuştur. Ayrıca eserin Gazzâlî’ye nispeti konusundaki tartışmalar da, meselenin, Hollanda’daki Leiden Üniversitesi “Doğu Kolleksiyonu” bölümündeki bazı yazmalar ışığında ele alınacak bir başka yönüdür. Şu halde bu tebliğimizde biz, önce kısaca Gazzâlî’nin bu çok tanınmayan, kendisine nispeti de tartışılan eserini kısaca tanıtacak, ardından konuyla alakalı öteden beri ileri sürülen iddiaları ve tartışmaları, “Hz. Îsâ’nın ulûhiyyeti”ne ve “teslîs akîdesi”ne yönelik “gerçek” olduğunu düşündüğümüz görüşünü, zikri geçen eseri bağlamında ortaya koymaya çalışacağız. Bunu yaparken de son dönemlerde Batı’daki, Gazzâlî’nin genel olarak Hıristiyanlığa bakışı özelde de teslîs anlayışını yorumlayışına dair güncel bazı tartışmalara özellikle işaret edeceğiz. Bu esnada ayrıca Gazzâlî’nin diğer eserlerindeki ilgili görüşlerine ve Kitâb-ı Mukaddes’teki konuyla alakalı pasajlara da atıf yapılmaya çalışılacaktır. ** 37- Prof. Dr. Ömer Faruk HARMAN Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul REDDİYE LİTERATÜRÜ VE GAZZALİ Tarihte Müslüman-Hıristiyan ilişkileri İslâm’ın gelişi ile başlamış, uzun tarihi süreçte inişli-çıkışlı bir seyir takip etmiş ve iki tarafın kendi haklılığını ortaya koyup karşı tarafı eleştiren eserlerinden oluşan geniş bir reddiye literatürünün meydana gelmesiyle devam etmiştir. Müslümanların Hıristiyanlığa yazdıkları reddiyeler arasında önemli eserlerden biri de Gazzâlî’nin er-Reddü’lcemil adlı eseridir. İslâm düşünce tarihinin büyük mütefekkirlerinden İmâm Gazzâlî başta İhya olmak üzere çeşitli eserlerinde Hıristiyan inançlarıyla ilgili konulara değinerek hem akli hem de nakli delillerle Hıristiyan inançlarını değerlendirmektedir ancak bu konuyla alakalı en önemli eser, Hıristiyanlığın en temel dogması olan Hz. İsa’nın ilahlığı inancını (incarnation), İncillerden örnekler ve akli delillerle çürüttüğü er-Reddü’l-cemil’dir. 36 Yedi bölümden oluşan er-Reddü’l-cemil’in birinci bölümünde Hz. İsa ile ilgili Hıristiyan inancı ve Hz. İsa’nın mucizeleri ile tenkit metodu, ikinci bölümde Hz. İsa’nın ulûhiyetine ve insanlığına hamledilen İncil metinlerinin değerlendirilmesi, üçüncü bölümde başlıca Hıristiyan mezheplerinin, Hz. İsa’nın ulûhiyetine dair görüşleri, dördüncü bölümde Hz. İsa ile ilgili çeşitli nitelemeler, beşinci bölümde Hıristiyanların delillerinin tartışılması ve altıncı bölümde Kur’an’da kelime ve kelam kavramının kullanımı ele alınmaktadır. Müslümanların Hıristiyanlara yazdıkları reddiye literatürü içinde Gazzâlî’nin bu eseri, kendisinde önce reddiye yazan Cüveyni, İbn Hazm gibi âlimlerin eserlerinden farklıdır çünkü onlar, Kutsal kitap metnini tahrif noktasından ele alıp eleştirirken Gazzâlî, tahrif konusuna hiç girmeksizin metin tenkidi yaparak Hıristiyanların, Hz. İsa’nın uluhiyetine dair inançlarını eleştirmektedir. ** 38- Prof. Dr. Sabri ORMAN İstanbul Ticaret Üniversitesi GAZALİ’Yİ ANLAMAK: BAZI METODOLOJİK MÜLAHAZALAR Gazzâlî düşünce tarihinin en tartışmalı şahsiyetleri arasında yer alır. Öyle ki adeta bir “Gazzâlî Problemi”nden dahi söz edilebilir. Ona “Huccet’ül-İslâm” payesini layık görenler olduğu gibi, onu İslâm medeniyetinin inkırazından sorumlu tutanlar da vardır. Kanaatimce bu yekdiğerinden hayli uzak değerlendirmelerin en önemli sebeplerinden bir tanesi, onun müteferrik tavır ve düşüncelerinin, ait oldukları düşünce sisteminin bütünü içinde değerlendirilememiş olmasıdır. Bu çalışmada, bu mahzuru hafifletmeye yönelik bazı metodolojik mülahazalar üzerinde durulmaya çalışılacaktır. ** 37 39- Doç. Dr. Sahip BEROJE Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Van GAZZÂLÎ’NİN NESH ŞÂFİÎ’YE MUHALEFETİ MESELESİNDE İMÂM Bir fıkıh âliminin müstakil bir mezhep kurmak yerine bir mezhep İmâmına intisap etmesi, onun ilgili İmâmın usûl konusundaki görüşlerini benimsemesi anlamına gelir. Vakıada da bu genellikle böyle olmuştur. Çünkü usûl konusundaki bir görüş ayrılığı, fürû fıkıhta birçok meseleye yansıyacağı için bir fakih, usûl konusunda bir müçtehidle önemli görüş ayrılıklarına sahip ise, onun mezhebini benimsemesi düşünülemez. Bununla beraber fukahânın, bazen usûl meselelerinde de İmâmlarına muhalefet ettikleri bir gerçektir. Örneğin; Şafiî fukahâsının çoğu nesh konusunda İmâm Şâfiî’ye muhalefet etmişlerdir. Bu muhalefet edenlerin başında da Gazzâlî gelmektedir. Bilindiği gibi hem nazari ilimlerde, hem de fıkıh ilmindeki otoritesi açısından Gazzâlî, kendinden sonraki Şâfiî fukahâsının Huccet kabul ettiği şahsiyetlerden biridir. Bu açıdan, Şâfiî’nin nesh konusundaki görüşünün kabul görmemesinde Gazzâlî’nin büyük etkisi vardır. Bu konumundan dolayı Gazzâlî’nin Şâfiî’ye muhalefeti önem arz etmektedir. Meselenin özeti şudur: Bilindiği gibi nesh konusu İslâm hukuk tarihinin en önemli tartışma alanlarından biridir. Naslar arasında neshin vuku bulduğu genellikle kabul edilmekle beraber, neshin mahiyeti üzerinde önemli görüş ayrılıkları vardır. Fukahanın kahir ekseriyeti Kur'ân’ın, Kur'ân’ı; Sünnetin de sünneti nesh edebileceği konusunda görüş birliği içerisindedir. Ayrıca çoğunluk, Kur'ân’ın Sünneti; Sünnetin de Kur'ân’ı nesh edebileceği görüşündedir. İşte Şâfiî bu noktada çoğunluğun görüşüne muhaliftir. O’na göre bir şerî delili, ancak kendi dengi (mislî) bir şerî delil nesh edebilir. Buna göre Kur'ân nassıyla sabit bir hükmü, ancak onun dengi olan bir Kur'ân hükmü nesh edebilir. Sünnetle sabit bir hükmü de yine ancak onun dengi olan bir Sünnet nesh edebilir. Kur'ân ve Sünnet birbirinin dengi olmadığından birinin öbürünü nesh etmesi şer’an caiz değildir. Şâfiî görüşünde ısrarlıdır ve önemli 38 delil ve gerekçelere dayanmaktadır. Ancak Şâfiî’nin bu görüşü, başta Gazzâlî olmak üzere, Şâfiî fukahâsı tarafından kabul görmemiş, dahası eleştirilmiştir. İşte tebliğimizde, Gazzâlî’nin, Şâfiî’nin nesh konusundaki görüşünü niçin kabul etmediği, hangi açılardan tenkit ettiği üzerinde duracağız. Gazzâlî’ye göre Kur'ân, Sünneti; Sünnet de Kur'ân’ı nesh edebilir, bu aklen caiz olduğu gibi naklen de vakidir. Konuyu işlerken öncelikle Gazzâlî’nin bu konuda hangi şerî ve aklî delillere dayandığını işleyeceğiz ve bunları Şâfiî’nin delil ve gerekçeleri ile mukayese edeceğiz. Fakat maddi deliller yanında, Gazzâlî’nin, Şâfiî’nin görüşünü reddetmesinde başka faktörlerin de etkili olduğunu düşünüyoruz. Örneğin, Gazzâlî’nin hocası el-Cuveynî’nin de nesh konusunda Şâfiî’ye sert eleştiriler yönelttiğini biliyoruz. Ayrıca Şâfiî’nin nesh konusundaki görüşünü reddetmede, o güne kadar çoğunluğun görüşü doğrultusunda oluşmuş paradigmanın da Gazzâlî üzerinde etkili olup olmadığı araştırılmaya muhtaçtır. Bununla beraber Gazzâlî’nin Şâfiî’ye muhalefetinde hoca ve ortam faktörünün etkili olup olmadığı da aydınlatılması gereken bir husus olarak durmaktadır. Ayrıca bu mesele güncel değerini de korumaktadır. Çağımızda M. Ebû Zehra, M. Hudari Beg, Mustafa Zeyd gibi konu ilgi ilgilenen birçok araştırmacı da nesh meselesinin bu yönünü tartışmış, bu konuda Şafiî’nin delillerinin mi, yoksa Gazzâlî ve onun görüşünü savunanların delillerinin mi daha kuvvetli olduğuna dair kanaatlerini serdetmişlerdir. Kısacası tebliğimizde, çağdaş araştırmacıların da kanaatlerini dikkate alarak, Gazzâlî’nin, nesh konusunda Şâfiî’ye yönelttiği eleştirileri farklı açılardan analiz etmeyi hedefliyoruz. ** 40- Doç. Dr. Said el-BOUSKLAOUI Mohamed I Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Oujda, Morocco (Fas) YAHYA en-NAHVÎ VE GAZZÂLÎ: YARATILIŞIN DELİLLERİ ÜZERİNE 39 Başta Tehafütü’l-felasife olmak üzere Ebû Hâmid elGazzâlî’nin eserlerinde altıncı asrın İskenderiye’li filozofu Yahya en-Nahvi’nin (Philoponus) izlerini araştırmak ve iddia edilen etkinin ne derecede olduğunu ele almak bu makalenin başlıca hedefleridir. Beyhaki’nin Tetimmetü Sivâni’l-hikme, adlı eserinde naklettiği “Huccetül İslâm Gazzâlî’nin rahmetullahi aleyh- Tehafütü’l-felasife eserinden en fazla çıkarılabilecek şey Yahya en-Nahvi’nin bazı sözleridir”, şeklindeki ifadeleriyle başlayıp, yaratılışla alakalı argumanlarına ve filozofların âlemin ezeliyeti konusundaki argümanlarını çürütmesi üzerine yoğunlaşacağız. Gerçekten Yahya en-Nahvi’nin yaratılış konusundaki argümanları müslüman kelamcılar ve meşşai felsefeciler tarafından iyi bilinmekteydi ve mütekellimun tarafından kabul edilip yeniden formülleştirilirken, felasife tarafından çürütülmekteydiler. Gazzâlî de felsefecilerin âlemin ezeliyeti konusundaki görüşlerini çürütürken bu argümanların bazılarını, ancak sıklıkla farklı şekillerde, kullanmaktadır. Bununla birlikte Philoponus’un zamanda sonsuz sayıda halefiyetin imkânsızlığı konusunda Gazzâlî Yahya en-Nahvi tarafından sunulan örneklerin neredeyse aynılarını tekrar etmektedir. Biz de bu argümanı Philoponus tarafından ilk defa formüle edildiği üç şekli ile detaylı olarak ele alacağız: sonsuz olan (1) bir uçtan bir uca aşılamaz, (2) arttırılamaz, (3) çoğaltılamaz. Dolayısıyla bizim tartışmamız pasajların, ibarelerin ve iki felsefecinin örneklerinin mukayesesi üzerine odaklanacaktır. ** 41- Prof. Dr. Mehmet Sait REÇBER Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi GAZZÂLÎ VE “ZORUNLU VARLIK” KAVRAMI Gazzâlî’nin Tehâfüt’ül-Felâsife’sinde filozoflara yönelttiği eleştirilerden kayda değer bir kısmı doğrudan ve dolaylı olarak onların Zorunlu Varlık (Vâcib’ül-Vucûd) kavramı etrafında yoğunlaşmaktadır. Fârâbî ve İbn Sinâ’nın metafiziksel düşünce sistemlerinin merkezinde yer alan İlk Varlık (el-Evvel)’a izafe edilen “basitlik” anlayışını felsefî bir 40 temellendirmeden yoksun bulan Gazzâlî onların Zorunlu Varlık kavramının gerekli temellendirmeden yoksun bir takım varsayımlara dayandığını ve bazı anlaşılmaz/çelişkili sonuçlar doğurduğunu savunmaktadır. Zorunlu Varlık kavramı Gazzâlî’nin de düşüncesinde öngördüğü temel bir kavramdır. Ancak ona göre Felâsife’nin ontolojik basitlik sezgisini esas alarak savunduğu Zorunlu Varlık’ın onların zannettiklerinin aksine, varlığından ayrı bir mahiyete sahip olması gerekir. Aynı şekilde Zorunlu Varlık’ta zat-sıfat özdeşleştirilmesi gereksizliğinin ötesinde anlaşılmazdır. Dolayısıyla, Gazzâlî’ye göre, basitlik sezgisinden arındırılmış, kendisi için varlık-mahiyet, zat-sıfat ayrımların yapılabildiği bir Zorunlu Varlık tasavvuru pekâlâ mümkündür. Çünkü Gazzâlî için, Tanrı’nın Zorunlu Varlık olarak düşünülmesinin yegâne gerekçesi O’nun öngörülen anlamda İlk Varlık olarak basit oluşu değil, varlığının etkin bir nedenin bulunmamasıdır. Zorunlu Varlık kavramına ilişkin bu iki yaklaşıma ek olarak felsefede gelenekselleşmiş bir görüş de ontolojik kanıta kaynaklık eden “Tanrı’nın (zorunlu) varlığının O’nun mahiyetinin gereği” olduğudur. Böylece Tanrı’ya varlığından bir mahiyet atfetmeyi kaçınılmaz gören Gazzâlî’nin O’nda tasavvur ettiği varlık-mahiyet ilişkisi ontolojik açıdan irdelenmeye muhtaç görünmektedir. İlk bakışta Gazzâlî’nin Zorunlu Varlık kavramının mahiyet ile varlık arasında düşünülebilecek bir tür nedensel açıklamayı (“varlığının mahiyetinin gereği” şeklindeki bir düşünceyi) öngörmediği doğru görünmekle birlikte Tanrı’nın varlığından ayrı bir mahiyetinin olduğu O’nun nihaî ve zorunlu varlık oluşuyla bir arada düşünüldüğünde bir takım ontolojik sorular doğurmaktadır. Örneğin, Tanrı’nın mahiyeti varlığına (ontolojik olmasa da) mantıksal bir öncelik oluşturmakta mıdır? Bu durumda, Tanrı’nın mahiyeti varlığı için nedensel veya nedensel-olmayan bir açıklama sunmakta mıdır? Tebliğde bu ve benzeri sorular ile muhtemel yanıtları irdelendikten sonra Gazzâlî’nin “varlığının etkin bir nedeni bulunmamak” olarak dile getirdiği Zorunlu Varlık anlayışının kendi başına yeterli bir seçenek sunup sunmadığı üzerinde durulacaktır. ** 41 42- Dr. Semih CEYHAN TDV İSAM, İstanbul. TASAVVUFUN DOĞUŞ DEVRİNİ ANLAMADA ANAHTAR KAVRAMLARDAN BİRİ OLAN ZÜHD VE DERECELERİ: GAZZÂLÎ YAKLAŞIMI Gazzâlî tasavvuf tarihinde h. II. asırdan başlayan ilk sûfîlerden müteşekkil mütekaddimin döneminin sonu ile İbn Arabî ile başlayan müteahhirin diğer bir ifadeyle muhakkik sûfîler döneminin başı arasında dönüm noktalarından birisi olarak berzah şahsiyettir. Kelamcılar, filozoflar, batıniler ve sûfîler şeklinde dört gruba ayırdığı hakikat taliplerinden kesin bilgiye ulaştıran yöntem olarak sûfîleri ve onların nefs tezkiyesine, kalbi arındırmaya ve müşahedeye dayalı yöntemlerini benimser. Yakin bilgisine ulaştıran bu yöntemin ilk tatbiki zühd ameliyesinde ortaya çıkar. İhyâu’l-ulûmi’ddîn’in “Rub’u’l-münciyât’ bölümünün dördüncü kitabı olan “Kitabu’l-fakr ve’z-zühd”de zühdün hakikati ve derecelerini ilk dönem tasavvuf birikimine dayanarak ancak konunun tüm boyutlarını ortaya çıkararak tahlil eden Gazzâlî’ye göre zühd, insani nefsin dünyevi ilgilerden tecerrüd etmesidir. Dünyayı terk etmek (zühd fi’d-dünya) hal, ilim ve amelden meydana gelen bir makamdır. Makamın temeli haldir. Hal ilimde dile gelir. İlim ise amelde bedenleşir ve kişinin makamı olur. Gazzâlî’ye göre makam imani bir durumdur. Bir kimsenin her hangi bir manevi ‘makam’ edinmesi için bu üç boyutu kendisinde bütünleştirmesi gerekir. Gazzâlî zühd fiilini ahlaki bir fiil olarak temellendirirken üç kavram kullanır. Terk, rağbet/gaye ve gayenin gerektirdiği irâde. Bir şeyi bizatihi terk ile zühd tavrı gösterilmez. Zira bir fiilin değeri o fiilin kendisinde değildir. Fiilin değeri yöneldiği gayededir. Bu gaye dünyevi olamaz. Çünkü insanlar dünyevi gayelere ahlak-dışı fiiller ile de ulaşabilirler. Öyleyse ahlaki fiilin gayesi uhrevidir. Gayesi uhrevi olan fiilin değeri de aşkın bir otoriteye bağlanmıştır. Aksi durum değerlerin mutlak olma niteliklerinin kaybı demektir. Zira bencil bir tabiata sahip olan insanlar fiillerini sübjektif açıdan değerlendirebilirler ve bu da fiillerden umulan 42 faydayı izafileştirir. Zühd tavrını gösteren zahid terk ettiği şey ile rağbet ettiği şey arasında bir seçmede bulunan kimsedir. Gazzâlî irâdenin seçme niteliği üzerinde önemle durmaktadır. Zira seçme imkânının bulunduğu her durumda irâde de vardır. Gazzâlî’ye göre irâde “maksada uygun bulunan şeyin belirlenmesi” “benzer iki şeyin birbirinden ayırt edilmesi şeklinde” tanımlanır. Buna göre irâdeye dayanan fiiller bir tercihte bulunma ile gerçekleşir. Bunun yanı sıra irâde malumun ve müraccah olanın istenmesidir. O halde irâde zorunlu olarak bilgiyi de içerir. Ve bu bilgi, ahiret hayatının dünya hayatından daha değerli olduğunun bilinmesine dayanan yakini bilgidir. Bu durumda zühd tavrı, irâdeye dayanan seçimli, bilinçli ve amaçlı bir tavırdır. Zühd makamını fakr ile tevekkül makamları arasına yerleştiren Gazzâlî’ye göre zühd, zahidin dünyayı terki oranında çeşitli dereceler kazanır. Zira herkesin makamı derecesidir ve herkesin derecesi dünyayı terk edebildiği kadardır. ** 43- Dr. Soner DUMAN Milli Eğitim Bakanlığı (Öğretmen), İstanbul. İSLÂM HUKUK METODOLOJİSİNDE İMÂM GAZZÂLÎ’NİN MASLAHAT DÜŞÜNCESİNE KATKILARI İslâm hukuk metodolojisinde “maslahat” konusu yakın dönemde yapılan çalışmalarla birlikte gittikçe artan düzeyde bir popülariteye sahip olmuştur. Bu popülariteye paralel olarak özellikle Şâtıbî’nin makâsıdü’ş-şerîa alanındaki teorisi ve başta İzzeddin bin Abdüsselam ve Karâfî gibi müellifler olmak üzere maslahat konusunda eser yazan müelliflerin eserleri günümüzde daha yoğun inceleme ve araştırmalara kaynaklık etmektedir. “Maslahat” teorisinin günümüz müslümanlarının teorik ve pratik sorunlarına ne ölçüde katkı sunabileceği konusunda bir şeyler söyleyebilmek kuşkusuz bu düşüncenin usul tarihinde doğuşundan günümüze kadar geçirdiği aşamaların net bir biçimde ortaya konmasıyla mümkündür. 43 Bunun ortaya konmasında İmâm Gazzâlî köşetaşlarından birini teşkil etmektedir. İmâm Gazzâlî’nin usûl alanındaki çalışmaları ve fikirleri, etkisini yalnızca bağlı bulunduğu Şâfiî-mütekellim usûlünde değil bütün bir usul düşüncesi üzerinde göstermiştir. Bu etkinin görüldüğü alanlardan biri de “maslahat” konusuna dair açıklamalarıdır. O, el-Menhûl, el-Mustasfâ ve özellikle de Şifâu’l-galîl adlı eserlerinde maslahat konusuna dair son derece önemli açıklamalar yapmıştır. Bâkıllânî ve Cüveynî ile birlikte Gazzâlî’nin bu konudaki açıklamaları maslahat düşüncesi ile ilgili usul tarihine dair ilk açıklamalar arasında yer almaktadır. Gazzâlî maslahat konusuna ilişkin seleflerinin açıklamalarının ötesinde “terimleştirme”, “tasnif” ve “tatbik” noktasında çok önemli adımlar atmıştır. Gazzâlî’nin bu konuya dair serdettiği fikirler sonraki dönemde yukarıda bahsi geçen müellifler açısından da ufuk açıcı bir temel teşkil etmiştir. Biz, yapmayı düşündüğümüz bu çalışmada İmâm Gazzâlî’nin yukarıda adını zikrettiğimiz üç usul eseri çerçevesinde “maslahat” teorisine ne tür katkılarda bulunduğunu tespit etmeye çalışacağız. Bu katkının boyutlarını tespit edebilmek amacıyla Gazzâlî’nin maslahat konusunda “terimleştirme” konusunda ne gibi yenilikler yaptığı, maslahatı kısımlara ayırma, meşrûiyetini temellendirme konusunda nasıl bir yol izlediği ve nihayet maslahat düşüncesini furu fıkıh alanında nasıl pratiğe geçirdiği üzerinde durmaya çalışacağız. Yapacağımız bu çalışmanın günümüzde aktif bir çekim alanı meydana getirmiş olan “maslahat” düşüncesine ve İmâm Gazzâlî’ye yönelik araştırmalara katkı sağlayacağını ümit ediyoruz. ** 44 44- Doç. Dr. Süleyman DERİN Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul GAZZÂLÎ’NİN YAKLAŞIMLAR İHYÂ’SINDA PSİKOLOJİK İslâmi ilimler arasında ilgilendiği saha ve kullandığı metotlar açısından psikolojiye en çok yaklaşan ilim tasavvuftur. Zira tasavvuf nefs, benlik, kişilik gelişimi, arzuların/şehvetlerin kontrolü, niyetlerin tahlili gibi psikolojinin de konuları olan problematik sahalar da uzun yıllar boyu tecrübe edilmiş metotlar ve çözümler geliştirmiştir. Her ne kadar bu iki ilmi aynileştirmek bir hata ise de aralarındaki yakınlığı görmemezlikten gelmek de yanlış olur. Pek çok sûfînin sözlerinde psikolojik bir üslup bulmak mümkün ise de bu konuda ilk ciddi eser veren sûfîler arasında başa Hâris el-Muhâsibi (ö. 857) gelir. Dini hakikatlerle uyumlu bir hayat tarzı için kişinin kendisini iç açıdan anlamaya çalışmasını ısrarla vurgulaması, iç gözleme dayalı bir bilişsel etkinliğin yolunu açmıştır. Bu sahada eser veren pek çok sûfî arasında özellikle Gazzâlî, İslâm psikolojisinin esaslarını gerçek anlamda ortaya koymaktadır. İhya adlı eserinde sistemli iç gözlem, davranış tahlilleri gibi psikolojik açısından değere sahip metotlar kullanmıştır. Dini ve ahlaki konuları ele alırken psikolojik yaklaşım ve analizlere onun kadar yer veren müelliflerin sayısı pek fazla değildir. Biz bu tebliğimizde, ihya merkezli olmak üzere, onun tasavvufun tevbe, rıza, muhabbet gibi konularda kullandığı ve psikoloji sahasında da kullanılmaya müsait olan yaklaşımları ortaya koymaya çalışacağız. Kanaatimizce onun İslâm âleminde ve tasavvuf sahasındaki başarısı, verdiği eserlerde insan psikolojisini göz ardı etmemesi ve tasavvufi kavramları bu açıdan bizlere sunmasında yatmaktadır. Tebliğ bunun pratik örneklerini de vererek konuyu el alacaktır. ** 45 45- Dr. Yahya Zekeriya Ali ME'ÂBİDE Ulumû'l-İslâmiyye el-Âlemiyye Üniversitesi, Davet ve Usulu'd-Din Fakültesi, Ürdün HUCCETÜ’L-İSLÂM TENKİD YÖNTEMİ el-GAZZÂLİ'NİN HADİS Ebû Hâmid el-Gazzâlî, müceddid âlimlerden olup özgünlüğü ve tecdid karakteriyle bilinen müçtehidlerin en önde gelenlerinden biri olarak tanınır. Çeşitli ilim dallarında belirgin izler bırakmıştır. Hatta bu sebeple müslüman münekkitler onu "Huccetu'l-İslâm: İslâm'ın delili" olarak nitelemişlerdir. Batının geçmiş ve günümüzdeki seçkin şahsiyetleri de bu hususta tanıklık etmiş ve onun ilimlerinden yararlanmışlardır. Bilindiği gibi müçtehid olabilmenin bir takım şartları vardır. Bunlardan biri de sünnet ve ilimlerinde yetkin olmaktır. Hadis ilimlerinin en hassas ve önemli ilimlerinden biri de hadis metinlerini tenkid ilmi olduğuna göre, İmâm Gazzâlî, bu ilmin temellerini atmış ve bir takım prensiplerini koymuştur. Bunları genel olarak el-Mustasfâ adlı eserinde ele alan Gazzâli orada şöyle demektedir: "Üçüncü bölüm: Haberin, doğrulanması gereken, yalanlanması gereken ve hakkında (görüş belirtilmeyip) tevakkuf edilmesi gereken şeklinde kısımlara ayrılması". Sözkonusu prensiplerin uygulanma alanına gelince, Gazzâlî bu hususta -ister fıkhî istidlal ve tercihle ilgili olsun, isterse kozmik bilim, eğitim, psikolojik vb. bilimler alanına ait olsun- önemli ölçüdeki hadis metinlerini tenkide tabi tutmuştur. Tenkidin önemi ise, bir hadisin delil olarak kullanılmaya elverişli olması meselesinden daha öncelikli ve önemli bir faaliyet olmasında yatmaktadır. Hadis tenkidi ilmi, hadisin reddi veya onun nasıl delil alınabileceği noktasıyla sınırlı değildir. Aksine hadisin, akli ve nakli deliller ışığında doğru ve mantıklı bir biçimde yorumlanması ve sünnetin etrafındaki şüphelerin giderilmesi de bu ilmin en önemli bir tarafıdır. Zira hadisleri reddedenlerin çoğunun görüşleri, bu hadisleri yanlış ve çarpık bir şekilde yorumlamalarından 46 kaynaklanmaktaydı. İşte İmâm Gazzâlî bu noktada ön plana çıkmış ve redçilere karşı durarak onların temel öncüllerini geçersiz kılmış ve nihayetinde "Huccetu'l-İslâm" lakabını layıkıyla haketmiştir. Huccetu'l-İslâm Gazzâlî'nin hadis tenkitçiliği, içinde araçları, temel ilkeleri ve şartları bakımından hassas ve titiz bir yöntemdir. Bu yöntem, bu sınırlar dahilinde muhaddislerin yöntemine tamamen uygun düşmektedir. Ancak bu çerçevede İmâm Gazzâlî'ye yöneltilen bir takım eleştirilerin irdelenmesi ve bunlara, istatistiklere dayalı ilmi cevapların verilmesi de gerekmektedir. ** 46- Dr. Yusuf el-KELAM Müessesetü Dâri'l-Hadîs el-Haseniyye, Rabat, Fas İMÂM GAZZÂLÎ İLE İBN MEYMÛN ARASINDA MAKÂSIDU'Ş-ŞERİA MESELESİ Araştırmacılar, Gazzâlî'nin düşüncesine ve onun kendisinden sonra gelen müslüman, yahudi ve hıristiyan düşünürler üzerindeki etkisine önem vermişlerdir. Gazzâlî düşüncesi üzerinde çalışanlar, onun eserleriyle, sonra filoloji, kelam, felsefe, tasavvuf ve mantık alanlarında yapılmış olan pek çok çalışma arasında yaptıkları mukayeselerden hareketle söz konusu etkinin izlerini tespit etmektedirler. İbn Meymûn'un Delaletü'l-Hâirîn adlı eserini incelerken dikkatimizi çeken şeylerden biri de, eserde, Yahudi şeriatının makasıdından bahsedilmiş olmasıydı. Zira İbn Meymûn'un, bu maksadlardan söz ederken izlediği yöntem ile müslüman usulcülerin yöntemi arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Mesela, Yahudi şeriatının makasıdına girmeden önce Allah'ın fiilleri konusuna değindiğini ve "bu fiillerin muallel (bir illete bağlı) olup olmadığını ve bir hikmete tabi midir, yoksa sadece meşîetten (irâde) mi ibarettir?" gibi konuları irdelediğini görmekteyiz. İbn Meymûn, daha sonrasında Yahudi şeriatının makasıdının sınırlarını belirleyebilmek için bunu yapmaktadır. 47 Bunun üzerine biz de, -özellikle de pek çok çalışmanın, birçok meselede Yahudi düşüncesinin, İslâm düşüncesinden etkilendiğini ortaya koyduğu gerçeğinden hareketle- İbn Meymûn'un yazdıklarındaki İslâmi etkiyi sorgulamaya başladık. Bizi, diğer usulcü âlimlerden ziyade İmâm Gazzâlî'nin, İbn Meymûn'un bu konuda (makasıd) yazdıkları üzerinde etkili olduğu kanaatini tercih etmeye iten şey ise, İbn Meymûn'un İbn Rüşd'ün öğrenciliğini yapmasıdır. İbn Rüşd'ün Gazzâlî'nin fikirlerine yönelik tartışma ve reddiyeleri ise hepimizin malumudur. Ayrıca Gazzâlî'nin bu etkisini tercih etmemizde katkısı olan hususlardan biri de, kitaplarından İbraniceye yapılan tercümelerdir. İmâm Gazzâlî'nin düşüncesi ve onun Yahudi düşüncesi üzerindeki etkilerini ele alan bu çalışmaları tamamlayıcı nitelikte olmak üzere bu tebliğ, Yahudi İbn Meymûn'un makasıdu'ş-şeria bağlamında ortaya koyduğu şeylerin, İmâm Gazzâlî'nin aynı konuda söylediklerinden ne ölçüde etkilendiğini tespit etmeyi hedeflemektedir. Bu da İbn Meymûn'un Delâletü'l-Hâirîn adlı eseri ile Gazzâlî'nin elMustasfâ, Şifâu'l-ğalîl ve Mesâilü't-ta'lîl adlı eserlerinde söylemiş olduklarıyla mukayese edilerek yapılacaktır. ** 47- Prof. Dr. Zaîm HINŞALÂVÎ (Khenchelaoui) Kültür Bakanlığı, Millî Araştırmalar Merkezi, Cezâyir MURÂBITLAR DEVLETİ İLE MUVAHHİDLER DEVLETİ ARASINDA GAZZÂLÎ Tebliğimiz, VI./XII. asırda Kuzey Afrika ve Endülüs’te Murabıtlar Devleti’nin yıkılarak Muvahhidler Devleti’nin ortaya çıkmasına yol açan dini ve fikri devrimin temel gerekçelerini ele almakta; ayrıca Gazzâlî'nin İhyau Ulumi'dDin adlı eserinin, bölgenin manevi istikrarını sarsan tarihi olaylardaki oynadığı önemli rolü ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu çerçevede özellikle, bir kısım Maliki fukahasının desteğinin arkasına sığınarak, İhya'nın uluorta ve herkesin gözü önünde yakılmasına yol açacak biçimde büyük 48 propagandalarla selefi akideye çağıran Murabıtlar Devleti’ni inceleyecek; daha sonra da el-Mehdî b. Tumert ve öğrencisi Abdülmümin b. Ali'nin gayretleriyle, tasavvufa kapı aralayan Gazzâlî ekolüne daha geniş yer vermek suretiyle şeriat ile hakikat arasındaki dengeyi yeniden kuracak olan Muvahhidlerin reaksiyoner tutumunu irdeleyeceğiz. Ayrıca en önemli ilmi ve siyasi şahsiyetlerin, bölgedeki bu geçici süreç içerisinde sergiledikleri tutumlara da değineceğiz. ** 48- Yard. Doç. Dr. Zeynep GEMUHLUOĞLU Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul GAZZÂLİ’DE TEMSİLİN KAYNAĞI ÜZERİNE BİR İNCELEME Gazzâli, İhyâ’nın girişinde ilmin muâmele ve mükâşefe olarak ikiye ayrıldığını; mükâşefeden malumun keşfini kastettiğini, muâmeleden de malumun keşfiyle beraber ameli kastettiğini söyler. Bu kitabın (İhyâ’nın) gayesinin de “kitaplarda yazılması yasak olan mükâşefe ilmi” değil, sadece muâmele ilmi olduğunu söyler. Muamele ilmi ise, mükaşefe ilmine giden bir yoldur. Peygamberler, sadece mükâşefeye yol gösteren muâmele ilmini anlatmışlar; mükâşefe ilminden ise temsilî olarak, imâ ve işâret yoluyla icmâlen bahsetmişlerdir. Âlimler de peygamberlerin varisi olduklarından dolayı onları taklit ederek bu ilim hakkında teferruata dalmazlar. Gazzâli’ye göre Kur’an, başı ve sonu sırf teşbih olan İbrani kitabı gibi olmasa da istiare ve mecaz yoluyla Arap dili ve adetlerine göre; halkın anlayamadıklarını teşbih ve temsil yoluyla onların anlayışlarına yaklaştıracak bir şekilde gelmiştir. Tehâfüt’te Gazzâli’nin temel iddiasının, “filozofların peygamberlerin getirdiklerini teşbihi ve temsili olarak yorumlamaktan dolayı onları yalanlamaları” olduğu düşünüldüğünde İhyâ’daki bu ifadeler ne anlama gelmektedir? Gazzâli düşüncesini incelediğimizde, Kur’an’ın dilinin temsili ve teşbihi olmasıyla, onu yorumlama dilinin temsili ve teşbihi olması arasında ciddi bir fark olduğunu görürüz. Zira daha sonra sûfîlerin büyük çoğunluğunda etkili olacak görüşe göre, 49 “sadece Allah, peygamberler ve veliler temsil getirebilir”. Teorik olarak ilk nüvesini Gazzâli’de bulabileceğimiz bu anlayış, düşünürün, “hayâl âlemi/misâl âlemi” ne ilişkin açıklamaları ile de yakından alakalıdır ve bilhassa İbn Arabî ile daha açık bir şekilde formüle edilecektir. Öte yandan Gazzâli, son dönem eserlerinde ve özellikle Mişkâtü’l-Envâr ve Cevâhirü’l-Kur’ân’da oldukça yoğun bir temsili dil kullanmaktadır. Bu tebliğ, O’nun bu tür eserlerinde kullandığı temsiller ve bu temsillerin kaynağına ilişkin görüşlerinin, bu konuda özellikle Fârâbî ve İbn Sinâ’dan farkının incelenmesini ve tartışılmasını hedeflemektedir. ** 50 1- Dr. Abazar CHERAGHI Zanjan University, Iran COMMON POINTS BETWEEN GHAZZALI’S PSYCHOLOGY AND MODERN PSYCHOLOGY Ghazzali’s views on psychology, also known as ‘Ilm alNafs in Islamic terminology, have been the subject of a detailed study. (Mahmud – Nasir; 2008) It is a known fact that modern psychology, which has only a very recent history, has made significant progress in knowing and understanding human being during its short history. Especially for the last years, one sees the effects of Eastern civilization in the field of modern psychology. (Hoceti; 2005) In this article, eleventh century Eastern philosopher Ghazzali’s views and modern psychology’s approach to human nature are discussed. In this respect Ghazzali’s views on human nature, and terms like reason (‘aql), spirit (ruh), heart (qalb), and self (hafs) are tried to be explained in comparison with the concepts of modern psychology. For instance, studies have shown remarkable similarities between Freud’s terms of "id, ego and super ego" and Ghazzali's terms of "nafs, aql and conscience.” Here id corresponds to nafs, ego to aql and free-will (irada), and super ego to conscience. Compared to his age Ghazzali was hundreds of years advanced in mental illnesses. Motives behind the human nature and behaviors such as aggression (ghadab), sexuality (shahwa), narcissism and motive to do evil are clearly explained in Ghazzali’s well-known work “Kimya-i Sa’adah (the Alchemy of Happiness)”. Compared to modern psychological studies based on testing and phenomena, such old approaches to human beings can be argued as speculative. This study is also of vital significance for it is an attempt to examine human behavior, i.e. the main subject of psychology. ** 51 2- Prof. Dr. Abdullah Muhammed al-FALAHI The Faculty of Arts, Ib University, Yemen ORIGINS OF PHILOSOPHER AL-GHAZZALI: IN KANT’S CRITICISM OF TRANSCENDENTAL CERTAINTY (AN ANALYTICAL AND COMPARATIVE STUDY) The philosopher Hujjatulislam Abu Hamid al-Ghazzali (b.450 - d.505) with his multidisciplinary character is certainly among the most prolific and intellectually diverse characters of Islam. He caused many debates among the intellectual circles of his age, and even among those coming after him until today. This is why there have been many who praised him in the extent of those who criticized him. This is a manifestation of our philosopher’s fame and significance in the history of Islamic civilization and in the history of Western civilization as well. Because of his interest in many disciplines like philosophy, law, and Sufism, and because of his knowledge and productivity, Islamic libraries of past and present are filled with his books or books written about him in various fields and for various occasions. One may even say that a researcher becomes puzzled what to write about him. This is why the author of this paper has exceptionally chosen a topic about the extent of Ghazzali’s effects upon the thought of mankind in general and European thought in particular. Especially his clear effects upon the “issue of criticism” which occupies a great deal in Kant’s philosophy will be analyzed. Many western philosophers and even Muslim world were accepting this issue special to Kant. This paper is centered around the knowledge’s mental or intellectual function and the emphasis on critical approach in philosophy. Ghazzali among Muslim philosophers and Kant among the contemporary ones are among the most prominent and significant figures of this critical approach, which questioned the power and possibilities of human intellect for a long time and draws for it certain limits that it can never reach. ** 52 3- Prof. Dr. Abdurrahman ACAR Dicle University, Diyarbakır. IMAM GHAZZALI AND SELJUKS During the lifetime of Imam Ghazzali (450-505/10581111), which was passed in centers such as Tus, Jurjan, Neyshabur, Baghdad, Damascus, and Jerusalem, Abbasids (750-1258) and Seljuks (1040-1157) were the leaders of the Sunni Muslim world. During this period al-Qaim Biemrillah (1031-1075), al-Muqtadi Biemrillah (1075-1094) and alMustazhir Billah (1094-1118) were the ruling Abbasid caliphs; while Tughrul Beg, Alparslan, Melikshah, Barkyaruk and Muhammed Tapar had been in charge of the great Seljuk Sultanate. Ghazzali’s childhood years coincides with the time of Tughrul Beg (1040-1063), who was the founder and the first sultan of the Seljuk state, and his successor Alparslan (10631071). Ghazzali had his first education during those years. Nizamiyah College of Baghdad (1067), which was founded as a result of Nizamulmulk’s efforts, who was the grand vizier of Alparslan and his son Melikshah for 30 years, is one of the great monuments of that period. And Ghazzali served as the head instructor of that college. Melikşah’s reign (1072-1092) was the strongest and most magnificent days of Great Seljuk State. Similarly the years in which Ghazzali became known and famous coincide with the years when Melikshah (r. 1072-1092) was the sultan and Nizamulmulk (d. 1092) was the vizier. There is a great share of this vizier in Ghazzali’s fame at such a young age. After Melikshah’s death in 1092 Seljuk Empire began to decline and a power struggle started among the members of the dynasty. During this struggle Melikshah’s wife Terken Hatun asked Ghazzali to issue a fatwa for his 4-year-old son Mahmud’s (r. 1092-1094) name to be recited at the Friday sermons. Following a custom of the scholars of his era, Ghazzali wrote his book Nasihat al-Muluk (Advice to the Rulers of the 53 State) on state administration for Seljuk sultan Muhammad Tapar (r. 1104-1118). Sencer, (Sanjar) the ruler of Khorasan (d. 1157), who submitted himself to his brother Sultan Tapar between the years 1097 and 1119, invited Ghazali and asked his views about his criticism for Abu Hanifa and Hanafi School in his book alManhul. During their meeting Sencer also asked Ghazzali’s advice; so Ghazzali wrote Sencer a letter saying to rule his country with justice and delivered him some requests about improving the economic and social conditions of the city of Tus. In parallel with the political developments in Seljuk Empire, finding where Ghazzali was and when he was there will help to better understand his scholarly side. ** 4- Prof. Ahmad Abdel Jabar SNOBER Institute of Arabic, Jordan IMAM GHAZZALI’S APPROACH RELIGIOUS SECTS OF HIS AGE TO THE (THE CASE OF IMAMI SHIITES) Baghdad at the beginning of 5th century was crowded by Shiites. This is why prominent Shiite figures like al-Mufid (d. 413), al-Sharif al-Murtada (d. 436), and Abu Ja’far al-Tusi (d. 460) were raised there. In this context the power of Imamiyya in Baghdad had strong effects upon scholarly life. Maybe the most obvious and frequent one of these effects was sectarian arguments and discussions which led to sectarian wars and strife. Even though Imam Ghazzali lived in such climate and witnessed a number of disorders, he was not drawn into them and always treated other groups with justice based on the balance of scholarship. And he demonstrated it in his outstanding book “Faysal al-tafrika bayn al-iman wa alzandaqa.” 54 The reader of this and his other books can see that Imam Ghazzali’s approach to Shiite and others was moderate and balanced, not marred by intolerance and misunderstandings. In this context he laid the foundations of very important principles expressing that judging these groups as infidels is a difficult issue and one should be careful about it. For instance one of the significant statements found in “Faysal al-tafrika” is: "There are three main principles of faith: Belief in Allah, His Messenger, and the Hereafter. The rest are subsidiary issues (furu’). You should know that nothing from subsidiary issues can be an issue for judgment by infidelity except one, which is to deny a fundamental principle of religion established by a Prophetic narration reported by numerous narrators (mutawatir) (peace and blessings be upon him). In some of the rest of the subsidiary issues there is judgment by making a mistake (takhtia), such as in legal issues; In some other subsidiary issues, there is judgment by innovation (bid’a), such as in issues related to Imamah (leadership) and the status of the Companions. You should know that the issue of imamah and its establishment by textual sources do not necessitate accusing by infidelity for the mistakes made in its conditions, its designation, and other related issues. One cannot trust the views of those who venerate the issue of imamah to the extent that considering belief in it as equal to belief in Allah and His Messenger; neither one can trust the opinions of their opponents who accuse such people by infidelity just because of their views about imamah. These are all extremism; for in neither of these two views essentially exist the denial of the Messenger of Allah. Judging by disbelief is required only when there is denial even if it is related to a subsidiary issue". Interestingly, this balanced approach belongs to someone who followed the Sunni Islam, which was then the dominant group in the Muslim world. This approach does not contain any accusation to the other, ostracism, and superiority upon him but just evident scholarly principles. I believe that it is absolutely necessary for Muslim groups to carry this moderate approach to our day and employ it in 55 their dealings with each other, especially when the intolerance and misunderstanding of the other have prevailed. ** 5- Dr. Alexey KHISMATULIN The Institute of Oriental Manuscripts, St. Petersburg, Russia. A LITERARY FAKE IN THE ISLAMIC MIDDLE AGES: NEW EVIDENCES TO THE PROBLEM OF AUTHENTICITY OF THE “SECOND PART” OF THE NASIHAT AL-MULUK BY AL-GHAZZALI The problem of authenticity especially concerns the texts written in the genre of medieval advice literature and ascribed to famous statesmen or outstanding Muslim scholars. Most prefer to pass in silence the possibility that an unauthentic text could have been forged i n t e n t i o n a l l y for selfish, ideological, and other reasons since, on the one hand, one needs sufficient evidence to disclose a forgery, while on the other hand, any fake necessarily follows a recognizable and wellknown pattern, which, sometimes, makes it hard to distinguish the fake from a genuine work. Imam al-Ghazzali clearly states in his letters to the malik Sanjar that there were, at least, two attempts to counterfeit his writings, and one of the two was successful. If this could happen to him within his lifetime, we may assume what could have occurred after his death. In the second part of the Nasihat al-muluk, wrongly ascribed by some scholars to al-Ghazzali, its author tells us how an educated person from Iraq became bankrupt and decided to solve his financial problems by counterfeiting a letter from Yahya b. Khalid al-Barmaki to ‘Abd Allah b. Malik al-Khuza‘i, a favourite of the caliph Harun al-Rashid. Interestingly enough, the author excuses the counterfeiter. The problem of authenticity of the second part of the Nasihat al-muluk was discussed in detail by Jalal al-Din Huma’i in his foreword to the first critical edition of the text as well as by Patricia Crone in her famous article published over twenty years ago, and rather recently by Nasrullah Pourjavady. 56 The present paper will give additional arguments to support their point of view including: relation of the second part of the Nasihat al-muluk to the Siyar al-muluk ascribed to Nizam alMulk; comparison of its structure with the first part of the text; historical circumstances and date of its composition (using the letters addressed by al-Ghazzali to state and religious figures of his lifetime), and also the portrait and possible name of the author of the second part of the Nasihat al-muluk. ** 6- Prof. Dr. Ali DURUSOY Marmara University, Faculty of Theology CRITIQUE OF THE GHAZZALI’S CRITICISMS ABOUT METAPHYSICS AS A SCIENCE As known, metaphysics is the title given by Andronicus of Rhodes to Aristotle’s writings after his works on physics. Aristotle refers this science as “first philosophy”, as it is known in Islamic philosophy with the expression of “al-falsafat alula,” for it is a science of the first substance or the science dealing with the first substance. In Farabi’s Ihsa’ al-Ulum, it is referred as “al-ilm al-ilahi” and takes the fourth place among the classification of the sciences. Avicenna calls it as first philosophy, ma ba’d al-tabi’a, ma qabla al-tabi’a and hikmah (wisdom). Contrary to Farabi and Avicenna’s views, according to Ghazzali, this science as presented by them and whose subject is the existence with all its aspects is not decisive. In Ghazzali’s own words “their metaphysics is not decisive (ghayr burhani).” How can it be possible not to be decisive of the metaphysics of two prominent Muslim dialecticians, one of whom founded Logic in the Islamic world and the other one perfected it? In this paper this question will be briefly discussed and analyzed. Whether metaphysics is a science or not; if it is a science then whether it is logical or not; how fair Ghazzali’s criticism to 57 philosophers (to Farabi and Avicenna) is; questions like these and others will be dealt with in this paper. In addition, whether or not Ghazzali annihilated metaphysics as a science will be discussed in this paper. ** 7- Assoc. Prof. Atilla ARKAN Sakarya University A PERIPATETIC PHILOSOPHER’S PERCEPTION OF GHAZZALI: GHAZZALI FROM AVERROES’ VIEW In Islamic thought Ghazzali has an exceptional place at his age in feeling the intellectual challenges; he is original by his synthetic solutions and unique by his effect upon the successor Muslim society. Our thinker’s arguable connection with philosophy is critical and at the same time religiously internalizing in nature especially in the fields of ethics and logic. Being able to understand Ghazzali’s spiritual - historical context, his intellectual crisis, and his effects upon following generations and being able to offer constructive criticism are very important to be a model for the contemporary age. Our aim in this work is to present Ibn Rushd’s (Averroes) perception of Ghazali, who was the leading peripatetic philosopher of the following century and a well-known Maliki jurist from Andalusia, for such a presentation may help us better understand Ghazzali and see the points in his solution that can be developed or criticized. Our aim in this study is not to rush into deep arguments between them rather to show how Averroes perceived Ghazzali and presented the distinctive sides of his character and identity. Problems will only be referred for they set examples for our main goal. With this aim Averroes’ Fasl al-Maqal, Kashf and Tahafut al-Tahafut will be used as the major sources. The meaning and significance of the acquired results for our age will also be stated. ** 58 8- Assoc. Prof. Aynur ABDIRASILKYZY Ministry of Culture, Kazakistan THE EFFECTS OF ABU HAMID AL-GHAZZALI’S WORKS UPON HOCA AHMED YESEVI’S CREATIVITY The works of famous Muslim scholar Abu Hamid alGhazzali, also known as Reformer of the first millennia, are regarded as valuable books which compile all of the contemporary issues of Islam; summarize and evaluate the works of earlier exegetes and hadith scholars; and offer solutions to many conflicting problems. The works of Imam Ghazzali were also well known in the Medieval Turkish world. Just like the Ghazzali’s contemporaries and the scholars of later generations, great Turkish thinker Hoca Ahmed Yesevi, founder of Turkish Sufism, was very familiar with Ghazzali’s works. This can be observed in his creativity. This article is based on analysis of the effects of Abu Hamid al-Ghazzali’s works upon Hoca Ahmed Yesevi’s creativity. In this article how Imam Ghazzali’s theoretical views, his thoughts on spirit and spirituality, his theoretical analysis of reason and perception, his views about Sufis are presented and developed in Yesevi’s Hikmets (Wisdoms) is analyzed. In addition to this, the relationship between Yesevi’s world view and Ghazali’s analysis about the manners of worship, halwah (seclusion), riyazah (ascetism), mujahadah (spiritual effort), dhikr (remembrance), dhikr zahiri (open chanting); the similarities between the two scholars’ lifestyles; and the harmony in their poems are dealt with in detail in this article. We are also searching the effects of above mentioned similarities upon Kazak literature. ** 59 9- Assoc. Benlahcene) Prof. Bedran Bin LAHSEN (Bedran Malik Faisal University- Saudi Arabia IMAM GHAZZALI AND THE CONSTRUCTION OF CRITICAL APPROACH IN ISLAMIC PHILOSOPHY The view that Ghazzali was a destructive element for the philosophy prevails among most of the Arab researchers. For this reason they do not consider him as a philosopher, hold him responsible for the collapse of the philosophical thought in the Muslim world, and accused him of being the reason for the civilizational backwardness witnessed by the Muslim Ummah. The fact is that this is an outward approach based on incorrect readings of the ideas of al-Ghazzali, but it has become common among Arab researchers that the collapse of Muslim civilization happened because of Ghazzali’s ideas. And it moved from one generation to another without examination or scrutiny so much that many have eventually become reluctant to state it in their writings as it were one of the facts. However, the fact is that Ghazzali dealt with criticizing the ideas of earlier philosophers, especially those of the Peripatetic, and opened ways for reason by refusing all kinds of imitation. In this context he criticized philosophers, theologians, and Sufis for neglecting the mind by not implementing criticism and scrutiny and for dignifying the imitation. Ghazzali laid the foundations of methodological doubt, criticized the philosophers’ understanding of metaphysics, but he did not reject mathematics, logic, natural and experimental sciences; for he maintained that metaphysics is nothing but a speculation with no basis on evidence or logic. This paper aims to revisit the false arguments about Ghazzali by highlighting his innovative efforts in constructing the critical approach in Islamic philosophy; by showing his effects upon those who came after him like Ibn Khaldun and Ibn Taimiyyah. Moreover it aims to demonstrate the falsity of the claims of those experiencing intellectual crisis before the great minds of this ummah. While rejecting Ghazzali’s views 60 they consider philosophies of Greece and Plato’s dreams in the “idea of emanation” as the examples of the forms of rationality buried in the history of Islam. They praise Kant whereas Ghazzali had already demolished metaphysical philosophy in the East long before Kant did the same in the West. ** 10- Prof. Dr. Bilal AYBAKAN Marmara University Faculty of Theology GHAZZALI’S CONTRIBUTIONS TO ISLAMIC LAW Intellectual side of Ghazzali and especially his opposition to philosophy has been the subject of several studies. His legal side and his contributions to Islamic law have only been evaluated from the frames of the methodology of Islamic law. His role in the practical side of Islamic law, which is usually neglected even though it is not less remarkable than his role in the methodology of Islamic law, will be the subject of this presentation. Ghazzali, who was a follower of Shafii School, made serious contributions to intellectual accumulation of his time. In order to better evaluate his place, three points need to be clarified: 1) General state of sectarian jurisprudence up until his time. 2) His works related to the field and 3) His effects upon the developments after his time. Nawawi gives five book titles which were popular in Shafii legal literature up to his time. The first one of them is Muzani’s Mukhtasar. Two of the rest are Abu Ishaq al-Shirazi’s al-Tanbih and al-Muhazzab and the other two are Ghazzali’s al-Wasit and al-Wajiz. Ghazzali gradually summarized his teacher Imam al-Haremain alJuwayni’s book Nihayat al-matlab fi dirayat al-madhhab in his works titled al-Basit, al-Wasit and al-Wajiz. Because al-Basit can be considered as a detailed summary of al-Nihaya, in the book Ghazzali was contented with Khorasanian intellectual tradition, which was also the essence of the summarized book. However, he later tried to enrich this accumulation with the accumulation of other scholarly tradition within his School. Ghazzali prepared al-Wasit by getting help from alMuhadhdhab, which is the best representative of scholarly heritage of Abu Hamid al-Isfarayini, one of the prominent 61 figures following the Iraqi methodology in Shafii School, passed to Abu Tayyib al-Tabari and then Abu Ishaq al-Shirazi. Ghazzali should have written al-Basit which was his first attempt to summarize al-Nihaya before and al-Wasit after he appointed as a teacher to Baghdad Nizamiye College (484); because al-Muhadhdhab, which is mentioned in al-Wasit as a highly benefited book, belongs to Abu Ishaq al-Shirazi. It is possible that books authored by al-Shirazi, who was the first teacher of the college, were being followed as text books at the college at the time. Ghazzali, who probably met al-Shirazi’s works there for the first time, wrote al-Wasit by summarizing al-Basit and taking al-Muhadhdhab into consideration. In this way Ghazzali contributed to the attempts to unify the two paths in his School. Al-Wajiz, which represents the distillation of Horasanian and Iraqi scholarly heritage of Ghazzali’s school, left Mazani and Shirazi under shadow in a very short period of time and stayed as the most favorite book until Nawawi’s alMinhaj become more popular. Al-Wajiz also became the main reference book of the two authorities of the period of tahqiq (verification), Rafi’i and and Nawawi. In a way Shafii School after Ghazzali continued on its path through al-Wajiz. It also shaped the direction of Shafii School’s legal literature written in the following periods. ** 11- Prof. Dr. Bünyamin ERUL Ankara University GHAZZALI’S APPROACH TO THE ISSUE OF PROPHET’S IJTIHAD In 2010 one of our students from the department of Hadith, Nejla Hacıoğlu, had mentioned a statement in her PhD dissertation titled “The Place of Jassas in the Science of Hadith within the Context of His Book al-Fusul fi al-Usul” as “those, such as Ghazzali, who approached the Prophet’s Ijtihad with skepticism” and I had criticized her saying that such statement could not be correct; because I did not presume someone who wrote an irreplaceable methodology book like al-Mustasfa would not approach that issue with skepticism. That day, the 62 issue was discussed by the committee but it did not reach a conclusion. Even though I somewhat examined the issue in connection with that day’s discussion, considering the importance of the issue, I thought it would be a nice opportunity to bring it up in Ghazzali symposium for it may help us to better understand it. I will try to present how Ghazzali approached the issue of whether or not the Prophet made ijtihad and what Ghazzali’s opinion was. In al-Mustasfa Ghazzali opened the issue into discussion asking “was it permissible for the Prophet to make ijtihad in cases for which there was nothing in textual sources?” and after stating the scholars’ disagreement upon the issue he examined it from its two aspects, namely “its permissibility” and “its occurrence.” According to Ghazzali the preferred ruling is the permissibility of worshipping in accordance with Prophet’s ijtihad.” Because, this is not inconceivable about him and it would not cause anything inconceivable or any mischief. Then Ghazzali examines the issue of the occurrence of the Prophet’s ijtihad and states that the scholars disagreed about it. After mentioning that some scholars of the opinion that it had happened, some others that it had not, and some others preferred not to express an opinion, Ghazzali says that the latter is the soundest one, for according to him there is no clear evidence in this respect. Ghazzali evaluates the issue under two categories: worldly affairs and rulings about worshipping. He thinks there is no disagreement about Prophet’s ijtihad in matters related to this world; however, in matters related to religion there is a disagreement about its occurrence. In conclusion Ghazzali states that worshipping is not something inconceivable through establishing the acts of worship by Prophet’s ijtihad and this does not cause anything inconceivable or any mischief. He then expresses that this is “reasonable” but its occurrence is highly unlikely though not impossible. According to Ghazzali, matters related to worship were established by clear revelations. ** 63 12- Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ Uludağ University GHAZZALI AND THE TRUTH OF PROPHETHOOD During his teaching position at Bagdad Nizamiyah college, Ghazzali experienced an intellectual crisis and had to quit his position. Some would like to present Ghazzali’s crisis as having hesitations about the truth and embarking on a quest just like the intellectual crises experienced by Descartes and others like him. When Ghazzali’s works, especially al-Munqiz min ad-dalal, are examined, it is very difficult to talk about Ghazzali had hesitations about the truth. His quest was about the easiest, shortest, and truest path to find the truth. In other words, his quest was about methods and methodology. One of his descriptions in Munqiz supports this view. He never hesitated about “reality of the prophethood”, but he began to search for a way and method to fully grasp it. Quitting college and his criticisms to the scholars, especially to the jurists, of his age in al-Ihya do not mean that he completely left college and worldly sciences. In fact he returned back to teaching at Nishabur Nizamiye college and worked there for four years; and he wrote his many books including Mustasfa during those years. He also protected the worldly sciences and he describes theology (kalam) as the highest point in sciences (‘ilm kul) in Mustasfa which is one of his last books and one of the books that he wrote after the period of his intellectual crisis; whereas in al-Ihya he makes reference to his book al-Iqtisad fi al-i’tiqad written before the period of his intellectual crisis. Therefore, Ghazzali was not in a state of denial of his earlier life. His inclination towards Sufism was because he saw that he could more surely and more completely reach the truth of prophethood. Thus, Ghazzali saw Sufism as a new element or a supporting element along with other sciences. His examination of the sciences one by one also supports this view. Therefore we may say that “the truth of prophethood” occupied a very important place in Ghazzali’s life. In this presentation we will try to exhibit what this concept mean and what kind of scope and function it gained in Ghazzali’s system. 64 ** 13- Ass. Prof. M. Cüneyt KAYA İstanbul University GHAZZALI AND THE EXCELLENCE OF THE UNIVERSE: UPON THE AVICENNAN ORIGINS OF LAYSA FI AL-IMKAN Even though Ghazzali’s connection with philosophy has usually been addressed from the context of his criticisms to philosophy, his effect on philosophy has always been an attractive subject for the researchers. His idea of the excellence of this universe which became well-known by his statement laysa fi’l-imkan abda‘u mimma kan (There is no possibility more perfect than what already exists) constitutes one of the best illustrations of this effect which can be observed in most of Ghazzali’s works. Ghazzali’s this view started to be criticized in his lifetime and this tradition of criticism and response continued till 19th century. At the head of criticisms directed to Ghazzali comes the claim that the idea of excellence of this universe is a teaching defended by philosophers and thus Ghazzali run into contradiction by sharing the same teaching with the philosophers he harshly criticized. Starting from such criticism the goal of this paper is to find out the origins of Ghazzali’s view about the excellence of this universe especially its roots in Avicennan philosophy and in this way to shed a little more light upon the relationship between Ghazzali and philosophy. ** 14- Ass. Prof. Edward MOAD Qatar University TİME, SPACE, AND THE IMAGİNATİON: ON THE ‘SECOND ARGUMENT’ İN DİSCUSSİON 1 OF THE INCOHERENCE OF THE PHİLOSOPHERS 65 In Discussion 1 of Abu Hamid al-Ghazali’s Incoherence of the Philosophers, the ‘second argument’ for the world’s preeternity asserts that its denial entails the absurdity of a time before the existence of time. According to Ghazali, this argument rests on the mistaken notion that, since it is impossible to imagine a beginning without a preceding moment, it is therefore rationally impossible. The ‘philosophers’ response to this leads directly to a consideration of the very concept of time itself, culminating in Ghazali’s claim that the difference between past and future is not an objective reality. “The sign that this is relative,” he writes, “ is that the future can become past and is expressed in the past tense.” Why is this a sign that the difference between past and future is relative? The answer to this question renders an argument essentially similar to one given by James McTaggart against the objective reality of time. But is Ghazali’s actual position on time the same? The text reveals a distinction between what are today known as the A-series (‘past/future’) and B-series (‘before/after’) conceptions of time. Ghazali’s argument is that the A-series is relative. What of the B-series? Ghazali considers this question implicitly when he compares the notion of a beginning of time with no ‘before’ to that of an outermost heaven with no ‘above’. The ‘philosophers’ response here is that there is no analogy, for given that the world is spherical, ‘above and below’ are relative, while ‘before and after’ or not. Ghazali’s replacement of ‘above and below’ in the analogy with ‘inside and outside’ seems to indicate a position according to which the B-series is objectively real. But this does not close the issue, for there remain questions, which I will pose, but whose examination is outside the scope of this paper. ** 66 15- Prof. Dr. Erkan YAR Fırat University AN ATTACK AND A DEFENSE: GHAZZALI’S CRITICISM TO ISMAILIS AND ISMAILI DAI ABU ALWALID’S RESPONSE Ghazzali made research in most of the fields of religious studies and Fadaih al-Batıniyya and Tahafut al-Falasifa are among his most significant books written to negate the sects and teachings outside the mainstream Islam. Determining the religious and political reasons behind Ghazzali’s such approach may help not only to better understand his world of conscience but also reveal the theo-politic structure of the time when these books were written. In this paper we will examine whether Ghazzali’s exclusionist approach and calling Ismailis as disbelievers in his Fadaih al-Batıniyya, which he wrote to negate Ismaili movement’s theological principles, are based upon religious or political reasons; whether he is objective in his criticisms; the validity of the religious and logical arguments which he based his criticisms upon; and consistency of his deductions. Ismaili dai Abu al-Walid wrote Damigh al-Batıl wa Hatfu al-Munadıl ro respond Ghazzali’s criticisms on Ismaili doctrine. He examines the subject in the same order as Ghazzali’s book and defends his faith and worship system. It is of course inevitable to apply the same questioning upon Abu alWalid’s responses just like the one we do about Ghazzali’s criticisms. In this research, it will be presented how social incidents have a function in preparing a ground for the formation of the theological views. ** 67 16- Dr. Fatih M. ŞEKER Ministry of Education, Turkey. THE ROLE OF YUSUF HAS HACIB IN GHAZZALI’S SYSTEM OF THINKING For centuries Turks obtained their Islamic accumulation from a land route stretching from Turkistan to Khorasan and to Anatolia. Yusuf Has Hajib, author of Kutadgu Bilig, and Ghazzali are two of the important names of this route. In this paper we will compare the ideological structure of Ghazzali, one of the founders of Seljukite understanding of Islam, and Yusuf Has Hajib, who systemized the understanding of Islam in the lands of Turkistan, from certain points. In other words this paper is a trial of reading Ghazzali’s some works from the perspective of the things that he inherited from the author of Kutadgu Bilig Yusuf Has Hajib. In this way we will examine the points pushed back or moved forward in the thinking system developed during the passage from the lands of Turkistan to Anatolia and we will also present the stages of development of our understanding of Islam, which was formed in the lands of Turkistan, in the personality of Ghazzali. What are the characteristic features of Turkish interpretation of Islam around Ghazzali’s and Yusuf Has Hajib’s views? How much does the extent of Turkistanian values continue in Seljukite understanding of Islam? What sides of Seljuks can be ascribed to Turkistan? Within this framework what are the things that lost significance? What is the role of Yusuf Has Hajib in Ghazzali’s system of thinking? Where do these two thinkers coincide in contemporary angle? In this paper we will try to find answers for these questions. ** 68 17- Assoc. Prof. Fehrullah TERKAN Ankara University GHAZZALI’S ARGUMENTS ABOUT DIVINE WILL AND PHILOSOPHERS’ CRITICISM FOR THE CONCEPT OF WILL In the Islamic philosophical tradition, two of the theories about the issue of how universe come into existence are the theory of sudur (emanation) and Divine creation. One of the prominent issues emerged from these theories is the nature of the connection between Divine Will and the existence of universe. Ghazzali, as the leading philosophical defender of the view of Divine creation, defended the primary and dominant role of God’s Will in existence, whereas he did not attribute the same prevalent role to the theory of emanation. Ghazzali who claimed that philosophers by-passed the role of Divine Will in existence criticized the philosophers’ approach and wanted to strengthen the place of Divine Will in this respect. For the internal consistency of the view of Divine creation, it is very important to analyze Ghazzali’s arguments against philosophers about the issue of whether attributing Will to God constitutes an issue or not and to present the related problems. In this paper, we will analyze Ghazzali’s views about the place and function of God’s Will in the existence of universe and the arguments that he presented to remove the philosophers’ reservations about the Divine Will. ** 69 18- Assoc. Prof. Ferruh ÖZPİLAVCI Marmara University EVALUATION OF THE LEGITIMIZATION OF LOGIC BY GHAZZALI WITHIN THE CONTEXT OF ITS HISTORY Without a doubt Hujjat al-Islam Imam al-Ghazzali constitutes one of the milestones of the history of Islamic thought and knowledge. In respect to many religious and rational sciences he stands at the center of the classification of former (mutaqaddimun) and modern (mutaakhkhirun) scholars. This is also true in respect to historical progress of the science of logic in the Muslim world. One can easily state an obvious change and transformation between the pre and post-Ghazzali period regarding classical logic. Ghazzali’s legitimization of logic is generally examined from the point of his efforts to find textual and religious basis for this science and the positive and negative effects of the critical shift he developed in its axis. In this paper we will try to point out the value and significance of Ghazzali’s views, approaches, and terminology in connection with the legitimization of logic within the context of logic and its history. In this respect, we will share our evaluations and some of our important findings about his famous book al-Qistas almustakim, written about the legitimization of logic, and its only but little-known commentary by an 18th century Ottoman Sufi and philosopher Muhammad al-Lalazari titled al-Mizan alMukim fi Ma'rifat al-Qistas al-Mustakim. ** 70 19- Doç. Dr. Gürbüz DENİZ Ankara University EVOLUTION OF THE THREE ISSUES ACCORDING TO GHAZZALI Ghazzali is a scholar whose ideas have been widely interpreted by theologians who have been regarded as the official scholars. His ideas have always been examined by this scholarly group and his criticisms to the ideas of the philosophers center on the point of Ghazzali’s prejudices. Ghazzali’s criticisms to philosophers constitute the main theme of his books Tahafut al-falasifah and al-Munkiz min alDalal. In Tahafut Ghazzali criticizes philosophers by accusing them with infidelity in three issues and with heresy in seventeen issues based on his arguments. Similarly in his books titled Faysal al-Tafrika and Mizan al-Amal Ghazzali criticizes philosophers on the same three issues that he accuses them with infidelity in his Tahafut. However, in Faysal he reduces number of the reasons for philosophers’ infidelity or heresy to one issue of their denial of bodily resurrection in the afterlife. Moreover, even in this matter, he accuses them not with absolute but conditional infidelity. Ghazzali, in his book Mizan al-Amal, states that not only the philosophers but also some sufis deny the bodily resurrection. In his book he points out that philosophers and sufis understand that bodily rewarding in the afterlife is the wish of common people. On the other hand he also expresses that philosophers and sufis need to spend more effort to achieve their ultimate goal or to obtain the lofty / abstract rewards. As for his book titled al-Madnun, Ghazzali accepts that achieving the abstract rewards of the afterlife without body is not possible based on the possibility of that “in Paradise everybody will receive whatever they wish.” When Ghazzali’s books are evaluated from the point of their audiences, together with the examination of his intellectual 71 transformation, one can see that the debate between him and the philosophers (especially Farabi and Avicenna) is not very deep. In addition to these, when the third chapter of Mishkat alAnwar, which is considered as one of the last books of Ghazzali, is examined, we may even say that on the contrary to the assumptions, Ghazzali positively approaches to philosophers and their ideas. ** 20- Hasan TURGUT Ministry of Education, Turkey GHAZZALI’S CLASSIFICATION OF AND THE PLACE OF THEOLOGY CLASSIFICATION SCIENCES IN THIS Ghazzali who spend his efforts to revivification of religious sciences in an era when the thought that philosophy and religion express the same truth was commonly recognized and philosophy was regarded as an alternative to religion seriously affected the Islamic thought through his ideas about theology. In this context one can observe that he attached special importance to the classification of sciences and appointed an historical mission to theology within his classification. It is because he, on the one hand, placed theology to the highest rank among the Islamic sciences; and on the other hand he formed the basis for philosophy, to the subject of which he opposed by establishing that it was composed from rational issues, to continue within theology. In this paper it will be discussed how Ghazzali classified sciences, to where he placed theology in this classification, and how he filled the subject of theology. ** 72 21- Assoc. Prof. Hatice K. ARPAGUŞ Marmara University REASON AND IMITATION FROM GHAZZALI’S PERSPECTIVE ‘Aql or reason constitutes one of the main subjects of Islamic tradition. Being held equal to human responsibility this term has been a frequent topic of debate and put on the intellectual agenda since the earliest days of Islamic theology. The emergence of this issue is not just related to how independent reasoning can be employed in religion but it also has connection with issues in which independent reasoning is not employed. In fact this issue has been discussed in relation to the faith of imitator since the beginning. Undoubtedly faithknowledge relationship has not only brought up the question of what knowledge is but also required examining the place of imitative knowledge in religion. In this context the imitator’s place in religion and faith was questioned among Mutazilites, Asharites, and Maturidis from different viewpoints since the earliest days. Although Mutazilites were not univocal, it is known that among them there were supporters of the idea that imitative knowledge was invalid. On the contrary, even though Ash’ari’s views about topic in question cannot be attained directly from his works, it is implicitly understood that he did not permitted imitative knowledge. Imam Maturidi and Maturidism, on the other hand, followed an approach permitting imitator’s faith. Ghazzali, who adopted Asharite views as a theological school, classified the intellectual knowledge and shaped the direction of thinking developed after him. Contrary to his predecessors he maintained the validity of imitative knowledge and asserted that it had limited harms upon religion. From various aspects Ghazzali brought up the effectiveness of imitative knowledge in leading people to worship, which is the natural result of faith. 73 In this paper the above mentioned issue will be examined and analyzed from Ghazzali’s perspective. ** 22- Assoc. Prof. Hülya ALPER Marmara University INTERPRETATION OF GHAZZALI FROM THE VIEW OF A 17 - CENTURY OTTOMAN SCHOLAR: THE EXAMPLE OF SADREDDINZÂDE AL-SHIRWANI’S SHARH AL-KAWA‘ID AL-AQAID It is a known fact that throughout the history of Islamic thought Imam Ghazzali had a remarkable effect upon many Muslim scholars coming after him. This effect does not reveal itself just in the widely acceptance of his thoughts but also in the debates, criticisms, and evaluations of his views. Without a doubt there were discussions about Ghazzali’s thoughts among the Ottoman scholarly circles, and beside such scholarly debates by means of the commentaries written on his books, in a way, Ghazzali was reinterpreted. In this paper, Ghazzali’s thoughts will be examined based on Sadreddinzade Mehmed Emin al-Shirwani’s (ö. 1036/1627) commentary on Ghazzali’s Qawa’id al-‘aqa’id, which he wrote to defend the Sunni principles and later included in Ihya’u ‘ulum al-din. In fact Shirwani’s commentary is also important because it is the only one survived till this day among the four commentaries written on Qawa’id al-‘aqa’id. In this study, we will rely on a copy of Sharhu Qawa’id al-‘aqa’id written personally by the commentator among the copies of manuscripts found in several, and try to determine what Shirwani’s views were by examining his evaluations on Ghazzali. While doing this, we will look for answers how much Shirwani agreed upon Ghazzali’s views and what his description of Ghazzali was. In a way we hope to contribute to draw a picture of Ghazzali in the 17th century Ottoman thinking. ** 74 23- Prof. Dr. Hüseyin ATAY Ankara University COMPARISON BETWEEN THE PHILOSOPHIES OF GHAZZALI AND AVERROES Ghazzali has from outset been considered as one who occupied the peak point in the history of Islamic Thought. By Ghazzali’s time, Islamic sciences had been fully developed, so he had the chance of finding them readily before him. He, naturally, summed them up in Philosophy, Theology, Islamic Mysticism, Logic, etc. But when he tried to develop these sciences further, he went through some difficulties and it seems likely that this gave rise a mental crisis in Ghazzali. This same motive combined with political upheavals in his time seems to have led him this crisis and finally to seek for mysticism as a final point to settle down. Another important figure to be pointed out in our study is Ibn Rushd (Averroes) both as a critic to Theologians and their argumentation modes and as a philosopher and commentator of Aristotle. ** 24- Assoc. Prof. İbrahim ÇAPAK Sakarya University BURHAN (DECISIVE ARGUMENT) IN GHAZZALI’S LOGIC Ghazzali is the most important philosopher who legitimized logic in the Muslim world. He emphasized mandatory nature of logic both for religious and non-religious sciences by adding a hundred-page introduction about logic in his famous law book al-Mustasfa and saying that “knowledge of those who do not know logic cannot be trusted.” As it is known, Greek philosopher Aristotle is the one who systemized the science of logic. Aristotle’s works on logic have been compiled under the title of Organon. The most important one of these works is Posterior Analytics, which gives prominence to certain premises in reasoning and explains how certain and true 75 premises will be followed by certain conclusions and it is known in the Muslim world as Kitab al-Burhan. In this article we will comparatively examine Ghazzali’s views on burhan (decisive argument), which is accepted as one of the five arts, and try to present his contributions to this field. Ghazzali defines burhan as “the analogy which is constructed by certain premises in order to reach certain conclusions.” Ghazzali’s views on burhan are very important for Islamic law as they are important to reach right conclusions in logic. In this respect Ghazzali’s views on burhan will be examined within the context of logic and its connection with Islamic law will be discussed. It will also be pointed out the points that Ghazzali was influenced from Aristotle and that he was original in respect to the issue of burhan. ** 25- Dr. İbrahim ed-DIBO (Ibrahim Aldibou) Ash-Sharia University, Syria. IMAM GHAZZALI'S APPROACH TO THE PROOFS AND METHODS OF THEOLOGIANS Ghazzali is regarded as one of the prominent figures of Ash’ari theologians who defended Islamic faith and stood up against the opponent movements. His efforts can be clearly seen in his responses to opposing doubts and in many of his books in which he dealt with the issues of faith. He emphasized the significance of theological proofs in order to discover the truth about doubts and to respond them. However, he always expressed that they are not such proofs that everybody can understand; so we should not expect the ordinary people to know them. It is like a drug that is not needed only by the patient. Clear evidences of the Qur'an are satisfactory for those who have innate faith and correct belief. The proofs that exist in the Qur’an are like water which is suitable for all humanity and from which entire humanity may benefit. In conclusion Ghazzali separates the theological proofs from Qur’anic proofs, ordinary people from wise men, and people’s circumstances from their needs to proofs. In this paper, 76 I will try to deal with the above mentioned issues based on Ghazzali’s own words. ** 26- Prof. Dr. İbrahim EMİROĞLU Dokuz Eylül University EXAMINATION OF GHAZZALI’S TAHAFUT ALFALASIFA FROM THE POINT OF METHODOLOGY AND MANNERS OF DISPUTE In the introduction, we will briefly deal with the philosophical significance of Ghazzali’s Tahafut al-Falasifa, and then present the forms of his proofs. After defining his reasons and manners of disagreement with his opponents, we will start to examine our main subject. In this paper we will examine the following and similar methods and manners of debate together with examples followed in the above mentioned book: 77 - Asking questions to the addressee - Issuing principles - Analyzing concepts and making definitions - Sometimes agreeing with the opponent - Reminding the scholarly, natural, logical, and ethical principles - Stating the objections and responding them - Mentioning the opponent’s responses - Keeping the discussion alive by stating the various possibilities and alternatives - Fideist submission to issues beyond reason - Asking response from the opponent (mutalaba) - Attracting attention to the problems caused by the claim - Giving examples - Consulting to language, dictionary, religion, pure reason, and prayer. Finally we will make a general evaluation of these proof and the applied methods. ** 27- Prof. Dr. İlhan KUTLUER Marmara University BETWEEN PHILOSOPHY INTELLECTUAL PERSPECTIVES MISHKAT AL-ANWAR AND SUFISM: IN GHAZZALI’S Ghazzali did not probably aim in writing Mishkat alAnwar to add a new one to philosophy books, but he presented in his book a terminological system meaningful for the tradition of Islamic philosophy. In this book, metaphysic cosmology which he grounded around the term al-Nur (the Light) along 78 with its epistemological overtones consists of main ideas that can be compared to Avicenna’s philosophy. Moreover it is understood that the directive perspectives of the book deeply affected the peripatetic metaphysics of the following ages. It was destined to attract attention among the Sufi tradition which adopted the principle “Knowledge is light” in the book and preferred the knowledge of presence (huduri) to the acquired (husuli) knowledge. In fact supported by its authors sufi character and its epistemological dimension Mishkat is perceived as a Sufi classic. This paper aims to establish how the philosophical and intellectual perspectives that shaped Ghazzali’s intellectual personality were articulated in Mishkat al-Anwar and thus to determine what place this book, which is written after Ihya, occupies in our philosopher’s intellectual project. ** 28- Prof. Dr. H. Mahmut ÇAMDİBİ & Ass. Prof. Emine KESKİNER Marmara University CHILD GHAZZALI EDUCATION ACCORDING TO Childhood years are the ones that need to be appreciated in the best manner both by children and the adults who are responsible from their education. Even though humans are beings that have the capacity to keep learning all their lives, childhood period is the most suitable years to use this capacity most productively and in the fastest way. It clearly shows the importance of education received during this period that it has powerful effects which will continue one’s entire life. The traces of the effects are more durable and stronger. The childhood years are especially important in shaping the child’s personality. Life in these ages is like the seed of personality. Ghazzali states that education of the children who are divine trusts to their parents is among the most important duties. Responsibilities of the people taking care of children’s education were especially expressed by Ghazzali who defined children’s hearts as gems that are pure, precious, away from all 79 kinds of decoration and form, ready to accept everything, and inclined towards the things directed to them Matters that need to be paid attention according to Ghazzali in fulfilling this responsibility are dealt with and the value and permanence of his views and advices about child education will be presented in this paper. ** 29- Prof. Dr. Mahmut KAYA İstanbul University WAS GHAZZALI FAIR IN HIS CRITICISM TO THE PHILOSOPHERS? Ghazzali, who lived in an era of political, social, religious, and ethical crisis of Islamic society and who is among the unique figures of the history of Islamic though and knowledge, brought a new dynamism to Muslim society by his scholarly heritage of fifty-four year long life. His ideas related to revivification, his guiding criticisms, and his pious character has become a source of inspiration for the following generations. ** 30- Assoc. Prof. Mehmet TÜRKERİ Dokuz Eylül University GHAZZALI’S ETHICAL FAHREDDIN AL-RAZI VIEWS AFFECTING This paper aims to present the effects of ethical views of Ghazzali, who was like a touchstone in every field of Islamic thought as in Islamic ethics, upon the famous exegete Fahraddin al-Razi. Ghazzali’s moral effects upon Fahreddin al-Razi can be generally divided into two categories. First one is his moral 80 views showing the direct effects and the second one is the ones showing the indirect ones. By direct effects we mean the moral views that Fahreddin al-Razi almost exactly quoted from Ghazzali. These are, as much as we could find out, his views on beautifying the morality (tahdhib al-akhlaq), on purifying the character like love for wealth and its treatment, hypocrisy and its treatment, love for rank and position and its treatment, liking to be praised and disliking to be criticism and its treatment. By indirect effects we refer to Ghazzali’s effects upon Fahreddin al-Razi in subjects like the place and degree of human beings among other creation, the nature of rational self, characteristics of self, virtue, goodness, happiness, and perfection. ** 31- Ass. Prof. Metin YİĞİT Dicle University GHAZZALI’S CONTRIBUTION TO METHODOLOGY OF ISLAMIC JURISPRUDENCE THE Methodology of Islamic jurisprudence (Usul-i Fiqh) means the methodology of understanding and interpreting the textual sources of Islam. It is historically possible to say that methodology of Islamic jurisprudence is at the same age as religious rhetoric. Since the beginning of the revelation those who have been the addressees of the revelation have tried to understand and interpret the textual sources of Islam within the limits of a certain methodology. However, methodology of Islamic jurisprudence gaining a systematic character corresponds to a later period. Writing systematic methodology is usually started by Imam Shafii. And it continues with the names of jurists like Maturidi, Jassas, Baqillani, Abu al-Husain al-Basri, Dabbusi, Juwaini and Ghazzali. Ghazzali occupies a special place in the history of methodology. Ghazzali has three books on the methodology of 81 Islamic jurisprudence: al-Manhul, Shifa al-Ghalil and alMustasfa. Even though all three of them are on the same field, they do not have the same characteristics. If we borrow the terminology from architecture, we can say al-Manhul belongs to Ghazzali’s period of apprenticeship; Shifa al-Ghalil belongs to his semiskilled period, and al-Mustasfa belongs to his period mastery. In these books especially in al-Mustasfa, Ghazzali summarized, evaluated, and made serious contributions to the earlier accumulation of Islamic jurisprudence. ** 32- Assoc. Prof. Muhittin MACİT Marmara University; Ministry of Culture, Tukey. EVALUATION OF MUNQIDH MIN AL-DALAL FROM A DIFFERENT PERSPECTIVE Great Muslim scholar and thinker Hujjat al-Islam Imam Ghazzali presents his intellectual and mental journey in his book titled el-Munkızu min ed-Dalâl (The Rescuer from Error) in a autobiographical style, which we do not usually see throughout the history of Islamic thought. In this work, Ghazzali, who is considered as an authority in many disciplines of science, classifies and evaluates the seekers of the Truth in general. When we think that he wrote this work three years before his death, we may consider it as a text in which his mental adventure was crystallized and about whose authenticity there is not much debate. Today there are many things that we can get from this autobiography of Ghazzali which has unique characteristics and these are so important that they still need to be evaluated from different perspectives. In our paper alMunkız, which presents a portrait that can be regarded as our thinker’s mental map, will be evaluated from a different perspective. ** 82 33- Assoc. Prof. Murat SÜLÜN Marmara University ISHARI [Inspirational or Allegorical] EXEGESIS WITHIN THE CONTEXT OF GHAZZALI’S APPROACH TO THE QUR’AN In this paper, which we will examine ish’ari [inspirational or Allegorical] exegesis within the context of Ghazzali, we will address; (i) the issue of “hierarchy among the verses of the Qur’an”, which occupies a very important place in Ghazzali’s perception of the Qur’an, and then we will express the significance of this issue for modern people’s relationship with the Qur’an; (ii) we will also point out the main difference of Ghazzali’s approach to understand and interpret the Qur’an along with the proofs; we will analyze this issue from the point of the rules and principles of methodology of Qur’anic exegesis; in this context, we will present the concept of “divine word”, which is the main basis of ish’ari and scientific approaches and discuss the meaning given to this concept by Ghazzali and other interpreters like him. ** 34- Prof. Murtaza KORLAELÇİ Ankara University GHAZZALI’S PERCEPTION OF HUMAN BEING Allah created human beings as a pair of body and soul. Body can be completed only by soul. Body can be seen by eyes, but soul can be observed only by the eyes of reality. Soul is the reality and essence of human being. Parts of the body are dependent upon soul. Soul which constitutes the reality of human being is sometimes called self and sometimes called heart. The reality of soul belongs to the universe of orders. Body is its instrument and carrier. All the limbs of the body are 83 powers under the control of the soul. Knowing Allah and seeing His face are the attributes of soul. Islam does not permit to explain the nature of the soul. Soul is a creation. Those who call the soul as eternal or as a matter are making a mistake. Soul is an essence from the essence of angels. The animal soul which is called life and exists in human beings is an elegant matter. When body dies, this soul dies with it. Human soul called nafs is the one which is the subject of Allah’s orders and prohibitions. ** 35- Prof. Dr. Mustafa ÇAĞRICI Marmara University; Turkish Religious Affaires THE PROCESS OF LOVE REACHING FROM PLURALITY TO UNITY IN GHAZZALI’S NOTION OF ESTHETIC AND ETHICS As much as I could examine, Ghazzali is the first classical Muslim thinker who tried to establish a systematic theory, though limited, about the concepts of love and beauty and the relationship between. As it is accepted by almost all scholars, He is also the greatest moralist in the Muslim world. It is said that his book titled Ihyau ulum al-din is the most widely read book after the Qur’an and this is true. But there is one more truth that this monumental work has never been completely understood and exceeded. Ghazzali examines the issue of love, which he calls as “Reality of Love” from its ontological, esthetic, religious, and moral dimensions in various parts of his book and perfectly presents the final object of Islamic art and ethics in one of its editions (Istanbul, 1985) in a 114-page section. ** 84 36- Assoc. Prof. Özcan HIDIR Rotterdam Islam University GHAZZALI’S VIEW ON “THE DOCTRINE TRINITY” IN THE CONTEXT OF HIS WORK “AL-RAD AL-JAMIL LI ILAHIYYAT ISA BI SARIH AL-INJIL” Abu Hamid al-Ghazzali, who is regarded as one of the cornerstones of tradition of Islamic thinking, authored many books in several disciplines of Islamic sciences including theology, ethics-Sufism, methodology of Islamic jurisprudence, and philosophy. Almost every one of his books has taken its place among the classics of the related field. In this respect it is possible to consider Ghazzali among the scholars who are “inter-discipliner” and who can see the issues from a holistic view because of his diverse interests and intellectual accumulation. Therefore, it is very important to examine his views on different scientific disciplines with all their aspects and to make comparisons and analysis among them. Ghazzali has a concise but important book which has not been fully analyzed in the Muslim world but attracted a lot of attention among the Christian missionaries and Orientalist. This book, which we may be treat as a treatise, titled “Al-Rad alJamil li ilahiyyat Isa bi Sarih al-Injil” has become subject to “attractive” and “different” readings among both Muslim researchers and Christian orientalists especially by leading to interpretations, which could be understood as “Incarnation” and “trinity”. Discussions whether or not it’s written by Ghazzali will also be examined under the light of some manuscripts in the Oriental collection of Leiden University, Netherlands. In this paper we will, therefore, first briefly introduce this little-known and debated book. Then we will examine the claims and discussions about “Incarnation” and “trinity” and try to present the view that we believe held by Ghazzali within the context of Ghazzali’s above mentioned book. While doing this, we will especially point out some contemporary interpretations in the West about Ghazzali’s views about Christianity in general and trinity in particular. We will also try to refer to the relevant passages in Ghazzali’s other works and the Bible. 85 ** 37- Prof. Dr. Ömer Faruk HARMAN Marmara University GHAZZALI FROM THE POINT OF “ISLAM VERSUS CHRISTIANITY” POLEMICS AND HIS BOOK AL-RADD AL- JAMIL Muslim-Christian relations began with the birth of Islam and followed a progress with ups and downs throughout their long history. These relations continued by development of vast raddiyya (refutation) literature in which both parties criticized each other and tried to prove their own correctness. Ghazzali’s al-Radd al-Jamil is among the important raddiyyas written by Muslims against Christians. Imam Ghazzali, who was among the great thinkers of the history of Islamic thought, addresses to the doctrines of Christianity in his various books including Ihya and evaluates them on the basis of both rational and revelatory evidences; however, his most important book in this context is al-Radd al-Jamil in which he refutes Christianity’s main doctrine, i.e. Incarnation, by giving examples from the Bible and supporting with rational proofs. In the first chapter of al-Radd al-Jamil, which consists seven chapters, Christianity’s belief about Jesus, his miracles, and method of critique; In the second chapter, evaluation of the Bible’s passages that are used as a reference for Incarnation and humanity of Jesus; in the third chapter views of major Christian sects about Incarnation; in the fourth chapter, various characterizations of Jesus; in the fifth chapter, evaluations of the proofs used by Christians; and in the sixth chapter, how the terms of “word (kalimah)” and “speech (kalam)” are employed in the Qur’an are dealt with. Ghazzali’s book among the refutation literature written by Muslims against Christians is different than the refutation books written before him, like the one written by Juwaini and Ibn Hazm, because while they discuss and criticize the Bible’s text from the point of alteration, Ghazzali just criticized the text 86 and Christians’ doctrine of Incarnation without addressing the issue of alteration. ** 38- Prof. Dr. Sabri ORMAN Istanbul UNDERSTANDING GHAZZALI METHODOLOGICAL EVALUATIONS – SOME Ghazzali is among the most debated personalities of the history of human thinking. One may even talk about a “Ghazzali Problem”. On the one hand there are those who gave him the title of “Hujjat al-Islam”, on the other hand there are those who consider him responsible for the decline of Islamic civilization. My belief is that one of the most important reasons of these two opposing evaluations is that Ghazzali’s miscellaneous approaches and views have not been assessed with an integrated approach within their proper system of thought. In this presentation we would like to deal with some methodological evaluations which may facilitate to solve this question. ** 39- Assoc. Prof. Sahip BEROJE Yüzüncü Yıl University GHAZZALI’S OPPOSITION TO IMAM ABOUT THE ISSUE OF ABROGATION SHAFII If a Muslim jurist joins to an Imam’s school instead of establishing his own school, it means that he adopts that Imam’s methodological views, too. This is what usually happened in reality; because a disagreement in a matter of methodology would have reflections in practical matters, if a Muslim jurist has serious disagreements about an issue of methodology with a mujtahid, it is not possible him joining that mujtahid’s school. 87 However, it is also a reality that Muslim jurists sometimes had disagreements with their Imams in regards to methodological issues. For instance, most Shafii jurist disagreed with Imam Shafii about the issue of abrogation. It is known that Ghazzali was the leading figure among the opponents. As it is known, Ghazzali was among the figures accepted as proofs in both theoretical sciences and law by Shafii scholars who came after him. In this respect Ghazzali has a great impact on disagreements about Shafii’s view on abrogation. Because of this position held by Ghazzali, his opposition to Shafii presents significance. This issue can be summarized as follows: As it is known, abrogation is among the important issues of debate in the history of Islamic law. Even though occurrence of abrogation among the textual sources is generally accepted, there are deep disagreements about its nature. Vast majority of Muslim jurists agree that the Qur’an may abrogate the Qur’an and sunnah may abrogate sunnah. Also, majority of the scholars maintain that the Qur’an may abrogate Sunnah and sunnah may abrogate the Qur’an. Shafii disagrees with the majority at this point. According to him, a religious text can only be abrogated by a text equal to it. Therefore, a ruling established by a Qur’anic text can only be abrogated by an equal ruling from the Qur’an. Similarly a ruling established by Sunnah can be abrogated by an equal text from Sunnah. Since the Qur’an and Sunnah is not equal, abrogation of one by the other is not permissible. Shafii insisted on his view and depended upon important proofs and justifications. However, Shafii’s view was not accepted and even criticized by Shafii scholars and notably by Ghazzali. In this paper, we will address why Ghazzali did not accept Shafii’s view about abrogation and from what aspects he criticized it. According to Ghazzali, The Qur’an may abrogate Sunnah and vice versa. This is not only reasonably permissible but also it happened in the revealed texts. We will first examine on what rational and religious proofs Ghazzali depended and compare them with Shafii’s proofs. We also think that along with material proofs there were other factors effective in Ghazzali’s opposition to Shafii’s view. For instance We know that Ghazzali’s teacher al-Juwaini, too, directed harsh criticisms to Shafii in regards to the issue of abrogation. In opposing Shafii’s view of abrogation, whether or 88 not the paradigm developed in the line of majority’s opinion had an effect on Ghazzali’s view needs to be studied. Moreover, whether the teacher and the environment were effective on Ghazzali’s disagreement with Shafii remains as an issue to be illuminated. This issue still maintains its contemporary value. Many scholars who have interest in the issue, such as Muhammad Abu Zahra, M. Hudari Beg, Mustafa Zaid, have discussed this aspect of the issue of abrogation, and issued their opinions about whether Shafii or Ghazzali was right and whose proofs were stronger. In short, paying attention the contemporary scholars’ comments on the issue of abrogation, we plan to analyze Ghazzali’s criticisms directed to Shafii about it. ** 40- Prof. Said El BOUSKLAOUI Mohamed I University, Morocco YAHYA AL-NAHWĪ AND AL-GHAZĀLĪ ON THE PROOFS OF CREATION To follow the traces of the sixth-century Alexandrian Christian philosopher Yahyā al-Nahwī (Philoponus) in the text of Abu Hāmid al-Ghazālī (d. 1111), chiefly in his Tahāfut alfalāsifa (Incoherence of the Philosophers), and to measure the degree of this supposed influence are our main targets in this paper. Starting by what al-Bayhaqī has reported in his Tatimmat Siwān al-Hikma that “the most of what is adduced by hujjat alIslām (the proof of Islam) al-Ghazālī, may Allah have mercy on him, in Tahāfut al-falāsifa is a report of Yahya al-Nahwi’s words”[my translation], we will concentrate on his arguments of creation and his refutations of the philosophers’ arguments of the eternity of the world. In fact, Yahya al-Nahwī’s arguments for creation were well known to the theologians and the peripatetic philosophers in Islam, accepted and reformulated by the Mutakallimūn but refuted by the falāsifa. Al-Ghazālī, too, in his refutation of the philosophers’ view on the eternity of the world, makes use of some of these arguments but often in different ways. However, in what concerns Philoponus’ 89 argument of the impossibility of an infinite succession in time, al-Ghazālī repeats almost the same examples as presented by Yahya al-Nahwi. We will expose in detail this argument in its three forms as it was formulated first by Philoponus: the infinite (1) cannot be traversed, (2) nor increased, (3) nor multiplied. Our debate, therefore, will center on a comparison of the passages, formulations and examples of the two Philosophers. ** 41- Prof. Dr. Mehmet Sait REÇBER Ankara Üniversity GHAZZALI AND THE CONCEPT OF NECESSARY EXISTENT Significant amount of Ghazzali’s criticisms to philosophers in Tahafut al-Falasifa centered directly or indirectly upon their concept of Necessary Existent (Wajib alWujud). Ghazzali who found no philosophical ground for the simplicity attributed to the First Being (al-Awwal) that was at the center of Farabi’s and Avicenna’s metaphysical thinking system defended that their concept of Necessary Existent was depended upon some assumptions with no foundations and bore some inconceivable and conflicting results. The concept of Necessary Existent was also a main concept proposed in Ghazzali’s thought. However, according to Ghazzali, Necessary Existent defended by philosophers based on the intuition of ontological simplicity, contrary to what they thought, must have an essence separate than its being. Similarly Essence-Attribute identification in Necessary Existent is beyond futility; it is inconceivable. Therefore, according to Ghazzali, it is possible to imagine a Necessary Existent cleansed from the intuition of simplicity, and for whom separation of essence-existence, essence-attribute can be done. Because, for Ghazzali, the only justification for God being thought as Necessary Existent is not that His simplicity as the First Being but inexistence of an effective reason for His existence. 90 In addition to these two approaches about Necessary Existent another view which has become traditional in philosophy and which has been the source of ontological proof is “God’s (Necessary) existence is a requirement of His Essence”. Thus, Ghazzali, who think it is inevitable to attribute an essence to God believes existence-essence relationship should be examined from an ontological aspect. Even though it looks right that Ghazzali’s concept of Necessary Existent, at the first sight, does not require thinking a causal explanation (a view of “His Existence is the requirement of His Essence”) between essence and existent, God’s essence separate than His existence, when it is thought together with that He is Necessary and Final Being, bears some ontological questions. For instance, does God’s Essence create a logical (if not an ontological) primacy to His Existence? In this respect, does God’s Essence present causal or non-causal explanation for His Existence? In this paper, after studying these and other similar questions and their possible answers, we will put emphasis on whether Ghazzali’s concept of Necessary Existent, which he explained as “nonexistence of an effective reason for His Existence”, alone provides a sufficient option. ** 42- Dr. Semih CEYHAN Center of Islamic Research (TDV İSAM) THE TERM ZUHD, ONE OF THE KEY TERMINOLOGY IN UNDERSTANDING THE PERIOD OF EMERGENCE OF SUFISM, AND ITS DEGREES: GHAZZALI’S APPROACH In the history of Sufism Ghazzali is regarded as cornerstone and a master figure between the end of former period (mutaqaddimun) Sufis, which starts in the second century hijrah, and the later period (mutaakhkhirun) Sufis or the period of muhaqqiq Sufis, which begins with Ibn ‘Arabi. He classifies the seekers of the Truth into four groups as theologians, philosophers, esoteric (batiniyyah), and Sufis, and then to reach the Truth he adopts the Sufis and their method based on purification of heart and soul and contemplating the 91 Divine essence. Acts of ascetism (zuhd) are the first step of this method of reaching certain knowledge. Based on earliest sources of Sufi literature Ghazzali thoroughly analyzes the meaning and degrees of zuhd in the fourth book titled “Kitab alfakr wa al-zuhd” of the section of “Rub’ al-munjiyat” in Ihyau ulum al-din and defines it as “human self’ abstinence from worldly interests.” Abstinence from this world (zuhd fi aldunya) is a station (maqam) consisting of spiritual state (hal), knowledge (‘ilm) and practice (amal). Spiritual state is the foundation of this station; Spiritual state voices itself through knowledge; and knowledge takes a form in practice and becomes one’s station. According to Ghazzali station is something related to faith. In order to attain any spiritual station, one should combine in himself the above mentioned three dimensions. Ghazzali employs three terms when founding the act of zuhd as an ethical act: Abstinence (tark), desire (raghbah) / goal (ghayah) and the will (iradah) required by the goal. Zuhd cannot be manifested just by abstinence from something, for the value of an act is not in that act, but in the aim of that act. This goal cannot be worldly; because, people may reach worldly goals by means of unethical acts, too. Therefore, the goal of an ethical act should be other worldly. The value of an act whose goal is related to the Hereafter is linked to a Transcendent Being. The contrary state means the value losing its absolute characteristic, since human beings with selfish nature may subjectively evaluate their acts and this makes their expected benefit relative. An ascetic is a person who makes his choice between the thing he abstained from and the thing he desired. Ghazzali overemphasizes the significance of the will’s characteristic of choice. There is will in everywhere there is the possibility of choice. According to Ghazzali, the will can be defined as “determining the things appropriate for the goal” or “separating the two similar things from each other.” Therefore, acts based on will are realized by making a choice. In addition, the will means asking the known and preferable one. Because of this, “will” necessarily consists of knowledge. And this knowledge is the certain one founded on knowing the life in the Hereafter is more valuable than the life in this world. Then zuhd is a conscious, intentional, and selective manner relying upon willpower. 92 Zuh according to Ghazzali who places its station between the stations of want (faqr) and trust in God (tawakkul) gains various degrees in the extent of ascetic’s abstinence from this world. Everybody’s station is his degree and everybody’s degree is in the extent of his abstinence from this world. ** 43- Dr. Soner DUMAN İstanbul CONTRIBUTIONS OF GHAZZALI TO CONCEPT OF PUBLIC INTEREST IN METHODOLOGY OF ISLAMIC JURISPRUDENCE THE THE The concept of “public interest (maslahah)” in the methodology of Islamic jurisprudence has gained increased popularity with the recent studies. Today parallel to this popularity, especially Shatibi’s theory in Maqasid al-Shariah (objects of Sharia) and the works on maslahah written by the authors like ‘Izz al-Din bin Abdissalam and Qarafi have created sources to study. To be able to say something about how much the theory of “Maslahah” will contribute to solve contemporary believers’ theoretical and practical problems, one should first introduce the evolution of the term starting from its birth till today in the history of the methodology of Islamic jurisprudence. And Ghazzali constitutes one of the cornerstones in presenting such a historical overview. Imam Ghazzali’s works and ideas in the field of methodology of Islamic jurisprudence did not show its effects only on the methodology of his own Shafii-mutakallimun school but also the entire concept of methodology. The concept of “maslahah” is one of the fields that his effects can be seen. He presents significant explanations on public interest in his works titled al-Manhul, al-Mustasfa and especially Shifa alghalil. Together with Baqıllani and Juwaini, Ghazzali’s views on the concept of maslahah are considered among the first ones in this field in the history of the methodology of Islamic jurisprudence. In addition to taking his predecessors 93 explanations about maslahah further, Ghazzali made very important contributions in establishing “terminology”, “classification”, and “application.” Ghazzali’s ideas in the field opened ways for the above mentioned authors coming after him. In this paper we will try to find out Imam Ghazzali’s contributions to the concept of maslahah within the context of the above mentioned three books on the methodology of Islamic jurisprudence. In order to figure out the dimensions of his contributions, we will address the “terminological” novelties introduced by Ghazzali in the methodology of Islamic law; what method he followed in “classifying” maslahah and in basing its legitimacy upon sources and finally how he applied the concept of maslahah in practical matters of Islamic law. We hope that our work may contribute to the studies on the concept of maslahah and to the studies on Ghazzali. ** 44- Assoc. Prof. Süleyman DERIN Marmara University PSYCHOLOGICAL APPROACHES IN GHAZZALI’S IHYA Among the Islamic sciences Sufism is the closest one to psychology because of its methods and its field of study. For years Sufism has developed methods and solutions to the problematic issues of psychology such as self, ego, personal development, controlling the desires, analyzing the intentions. Even though it is a mistake to claim a complete identification between these two sciences, it is also a mistake not to see the similarities between them. Although it is possible to find psychological tone in the sayings of many Sufis, in this respect Harith al-Muhasibi (d. 857) comes at the head of the list of those who wrote the first serious books. Its insistence upon one’s contemplating upon himself to achieve a life style matching with religious truths opened ways to establish an activity based on inner observation. Among the many Sufis who wrote in this field Ghazzali is the one who actually set up the 94 principles of Islamic psychology. In his work titled Ihya he used methods important for psychology such as systematic inner observation and behavioral analysis. There are not many authors who employ psychological approaches and analysis as much as Ghazzali when addressing to religious and ethical issues. In this paper we will try to present, within the context of Ihya, Sufi approaches, like repentance, contentment, and love, which are also suitable to be used in the field of psychology. In our opinion Ghazzali’s success in Muslim world and in the field of Sufism lies behind his attention in his books to human psychology and his presentation of sufi terminology from this perspective. This paper will address this issue by giving its practical examples. ** 45- Prof. Yahya Zakareya Ali MAABDEH International University of Islamic Sciences, Jordan HUJJAT AL-ISLAM AL-GHAZZALI’S METHOD OF HADITH CRITIQUE Hujjat al-Islam Abu Hamid al-Ghazzali is accepted as one of the innovator scholars and as one of the most prominent ones who was known by his originality and innovations. He left traces in various fields of scholarship. This is why Muslim critics called him “Hujjat al-Islam or the proof of Islam.” The prominent figures in the West, past and present, witnessed this and benefited from his scholarship. As known there are certain qualities to be a mujtahid and one of them is to be competent in prophetic traditions and Islamic sciences. Since one of the most sensitive and important sciences regarding Hadith is to criticize the texts of Hadith, and Imam Ghazzali laid its foundations and established some of its principles. Ghazzali says in his book titled Mustasfa, in which he dealt with these principles in general: “Chapter three: Classification of the reports as those need to be confirmed, those need to be denied, and those for which one need to wait without issuing an opinion.” As for the application of these principles, Ghazzali criticized many texts of Hadith be they 95 related to legal deduction or preference or related to any other sciences like cosmic sciences, education, psychology, etc. The significance of Hadith critique lies in being that it is an activity more important and primary than just checking a text’s usability as legal evidence. The science of Hadith critique is not limited to refusal of a text or how it can be accepted as evidence. On the contrary, the most important side of this science is to remove all doubts around a tradition of the Prophet and to interpret it correctly and logically under the light of other textual and rational sources. For this reason, the opinions of many rejecters of hadith were based on their incorrect and misinterpretations of the traditions. Imam Ghazzali excelled at this point and confronted the rejecters of hadith by responding their arguments and thus he rightfully deserved the title of “Hujjat al-Islam”. Hujjat al-Islam Ghazzali’s hadith critique is a meticulous method which consists of some instruments, basic principles, and conditions. This method fits perfectly with the method of traditionists within these limits, however some of the criticisms directed to Imam Ghazzali in this respect need to be examined and scholarly responded based on statistical data. ** 46- Prof. Yusuf el-KELLAM (Youssef KELLAM) Dar al-Hadis al-Hasaniyya, Morocco THE ISSUE OF “OBJECTIVES OF SHARIA” BETWEEN IMAM GHAZZALI AND MAIMONIDES Researchers have paid attention to Ghazzali’s thought and his effects upon Muslim, Christian, and Jewish scholars coming after him. Those who study his thoughts try to discover traces of his effects by making comparisons between his works and many philological, theological, philosophical, mystic, and logical works written after him. One of the things that attracted our attention while studying Maimonides’ book Dalalat al-Hairin is that he talked about the objectives of Jewish law; because, there are many 96 similarities between Maimonides’ method of dealing with these objectives and that of the Muslim jurists. For instance, we see that before dealing with the objectives of Jewish law, he talks about the actions of God and whether those actions were based on any causes or wisdom or they were just God’s wish. Maimonides then does this to determine the limits of the objectives of Jewish law. Upon this, we began to question the impact of Islam on the writings of Maimonides especially based on the truth manifested by many studies that Jewish thought was influenced by Islamic thought. The reason which made us to prefer Ghazzali rather than other Muslim jurists for his impact upon Maimonides’ writing on this subject (objectives of law) is that Maimonides was a disciple of Averroes (Ibn Rusd). Averroes’ arguments and refutations on Ghazzali’s views is well-known. Another element which has had an impact upon our preference is the translations of his books done into Hebrew. To be a supplement for the studies on Imam Ghazzali’s thought and his influence upon Jewish thought, this paper aims to discover how much Jewish Maimonides was influenced from what Imam Ghazzali had said in the context of the objectives of law; and this will be done by comparing Maimonides’ Dalalat al-Hairin with Ghazali’s al-Mustasfa, Shifa al-Ghalil and Masail al-Ta’lil. ** 47Prof. KHENCHELAOUI) Dr. Zaim HINŞELÂVÎ (Zaim MURABITS AND Ministry of Culture, Algeria GHAZZALI MUWAHHIDS BETWEEN This paper deals with the religious and ideological reasons of collapse of the state of Murabits in North Africa and Andalusia in the 6th/12th century and emergence of the state of 97 Muwahhids; it also tries to show the role played by Ghazali’s Ihyau ‘Ulum al-Din upon the historical events that shook the spiritual stability of the region. In this context, we will especially examine the State of Murabits which propagated puritan views by hiding behind Maliki scholars’ support so much that it led people openly burn the copies of Ihya; and then we will examine Muwahhids’ reactionary approach, which reestablished the balance between Islamic law and Sufism by giving more space to Ghazzali’s school as a result of al-Mahdi b. Tumart and his disciple Abdulmumin b. Ali’s efforts. We will also talk about the approaches of the most prominent scholarly and political figures of the time during this period. ** 48- Ass. Prof. Zeynep GEMUHLUOĞLU Marmara University A STUDY UPON THE REPRESENTATION IN GHAZZALI ORIGINS OF In the introduction of Ihya, Ghazzali classifies the knowledge as “knowledge gained from experience (mu’amala)” and “spiritual illumination (mukashafa)”; he states that he meant by ‘ilm al-mukashafa discovering the known and he meant by mua’mala experience together with discovering the known. And the object of this book (Ihya) is “not ‘ilm almukashafa, which is prohibited to be written in the books,” but just the knowledge based on experience (‘ilm al-muamala). ‘Ilm al-muamala is a path leading to ‘ilm al-mukashafa. Prophets taught only ‘ilm al-muamala showing the way to ‘ilm almukashafa; but they talked about ‘ilm al-mukashafa only briefly in a representative manner and by implication. Since they are heirs of the prophets, scholars imitate the prophets and do not go into details about this type of knowledge. According to Ghazzali, even though the Qur’an is not like Hebrew book whose beginning and end are all parables, it was revealed in a style that explained matters difficult to understand through metaphors and figurative speech in accordance with the Arabic language and customs of the Arabs. 98 When we think that Ghazzali’s main claim in his Tahafut is that “philosophers deny what the Prophets brought because they interpret them allegorically and figuratively” what do these statements in Ihya mean? When we examine Ghazzali’s thoughts, we see that there is a serious difference between the Qur’an’s language being metaphorical and figurative and interpreting it allegorically and figuratively. Because according to the view which will affect later most of the Sufis, “only Allah, prophets, and saints can bring representatives.” This understanding which we can find its first theoretical nucleus in Ghazzali is closely related his explanations about “the world of imagination / the world of models” and it was more clearly formulated especially by Ibn Arabi. On the other hand Ghazzali employs pretty intensive representative language in his last books especially in Mishkat al-Anwar and Jawahir al-Qur’an. This paper aims to study and discuss his metaphors used in these books and his views about the source of these metaphors, and to compare them with Farabi and Avicenna (Ibn Sina). ** 99 -1اﻟﺪﻛﺘﻮر أﺑﺎذار ﺟﺮاﻏﻲ اﻟﻨﻘﺎط اﻟﻤﺸﺘﺮﻛﺔ ﺑﯿﻦ ﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ اﻟﺤﺪﯾﺚ آراء اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺣﻮل اﻟﺒﯿﺴﯿﻜﻮﻟﻮﺟﯿﺎ أو "ﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ" ﺑﺘﻌﺒﯿﺮه اﻟﻘﺪﯾﻢ ﻣﻨﺒﺜﻘﺔ ﻋﻦ ﺑﺤﺚ وﺟﮭﺪ واﺳﻊ اﻟﻨﻄﺎق )ﻣﺤﻤﻮد – ﻧﺎﺻﺮ .(2008واﻟﻮاﻗﻊ اﻟﺬي ﯾﺮﺣﺐ ﺑﮫ اﻟﺠﻤﯿﻊ أن ﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ اﻟﺤﺪﯾﺚ رﻏﻢ ﻋﮭﺪه اﻟﻘﺮﯾﺐ ﻻ ﯾﺰال ﯾﺴﺠﻞ ﺗﻄﻮرات ھﺎﻣﺔ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﻣﻌﺮﻓﺔ اﻹﻧﺴﺎن وﻓﮭﻤﮫ ﺧﻼل ھﺬه اﻟﻔﺘﺮة اﻟﻘﺼﯿﺮة .وﻻ ﺳﯿﻤﺎ أن ھﻨﺎك آﺛﺎراً ﻣﻦ اﻟﺜﻘﺎﻓﺔ اﻟﺸﺮﻗﯿﺔ ﺣﻮل ﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ اﻟﻤﻌﺎﺻﺮ ﻓﻲ اﻟﺴﻨﻮات اﻷﺧﯿﺮة. ﻓﮭ ﺬه اﻟﻮرﻗ ﺔ ﺗ ﺪرس ﻧﻈ ﺮة اﻟﻤﻔﻜ ﺮ اﻟ ﺸﺮﻗﻲ ﺣﺠ ﺔ اﻹﺳ ﻼم اﻟﻐﺰاﻟ ﻲ اﻟﺬي ﻋﺎش ﻓﻲ اﻟﻘﺮن اﻟﺤﺎدي ﻋﺸﺮ وﻧﻈﺮة ﻋﻠﻢ اﻟ ﻨﻔﺲ اﻟﺤ ﺪﯾﺚ إﻟ ﻰ ﻃﺒﯿﻌﺔ اﻹﻧﺴﺎن .ﻓﻔﻲ ھﺬا اﻹﻃﺎر ﺣﺎوﻟﻨﺎ ﺗﻮﺿﯿﺢ آراء اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺣ ﻮل ﻃﺒﯿﻌ ﺔ اﻹﻧ ﺴﺎن ﻣ ﻦ ﺧ ﻼل ﻣﻘﺎرﻧ ﺔ ﻣﻔ ﺎھﯿﻢ اﻟﻌﻘ ﻞ واﻟ ﺮوح واﻟﻘﻠ ﺐ واﻟﻨﻔﺲ ﺑﻤﺎ ﯾﻘﺎﺑﻠﮭﺎ ﻓﻲ ﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ .ﻓﻤﺜﻼً ﺧﻼل ھﺬه اﻟﻤﻘﺎرﻧﺔ واﻟﺒﺤﺚ وﺟﺪﻧﺎ أن ھﻨﺎك ﺗﺸﺎﺑﮭﺎً ﻣﺜﯿﺮاً وﻋﺠﯿﺒﺎً ﺑﯿﻦ ﻣﻔ ﺎھﯿﻢ "اﻟﻐﺮﯾ ﺰة اﻟﺒﮭﯿﻤﯿ ﺔ ) (idواﻷﻧﺎﻧﯿ ﺔ ) (egoواﻷﻧﺎﻧﯿ ﺔ اﻟﻤﻔﺮﻃ ﺔ ) "(super egoﻟ ﺪى ﻓﺮوﯾﺪ وﺑ ﯿﻦ ﻣﻔ ﺎھﯿﻢ "اﻟ ﻨﻔﺲ واﻟﻌﻘ ﻞ واﻟ ﻀﻤﯿﺮ" ﻋﻨ ﺪ اﻟﻐﺰاﻟ ﻲ .ﻓﮭﻨ ﺎ "اﻟﻐﺮﯾ ﺰة اﻟﺒﮭﯿﻤﯿ ﺔ" ﺗﻘﺎﺑ ﻞ "اﻟ ﻨﻔﺲ" ،و"اﻷﻧﺎﻧﯿ ﺔ" ﺗﻘﺎﺑ ﻞ "اﻟﻌﻘ ﻞ" و"اﻷﻧﺎﻧﯿ ﺔ اﻟﻤﻔﺮﻃ ﺔ" ﺗﻘﺎﺑ ﻞ "اﻟ ﻀﻤﯿﺮ" .ﻓﻜ ﺎن اﻟﻐﺰاﻟ ﻲ ﻗ ﺪ ﺗﺠ ﺎوز ﻋﺼﺮه ﺑﻤﺂت اﻟﻘﺮون ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻹﻟﻤﺎم ﺑﺎﻷﻣﺮاض اﻟﻨﻔ ﺴﯿﺔ .ﻓ ﺎﻟﻨﻈﺮة إﻟ ﻰ ﻃﺒﯿﻌ ﺔ اﻹﻧ ﺴﺎن وﻣ ﺎ ﺗ ﺴﺘﻨﺪ إﻟﯿﮭ ﺎ ھ ﺬه اﻟﻨﻈ ﺮة ﻣ ﻦ اﻟﻐ ﻀﺐ واﻟ ﺸﮭﻮة وﺣ ﺐ اﻟ ﺬات وﻏﺮﯾ ﺰة ﻓﻌ ﻞ اﻟ ﺸﺮ ﻗ ﺪ ﺣ ﺪدھﺎ اﻟﻐﺰاﻟ ﻲ ﻓ ﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ اﻟﻤﻌﺮوف ب" ﻛﯿﻤﯿﺎء اﻟﺴﻌﺎدة" ﺗﺤﺪﯾﺪاً ﻇﺎھﺮاً .وﻟﻜﻨﮫ رﺑﻤ ﺎ أن ھﻨﺎك ﻣﻦ ﯾﺪّﻋﻲ أن وﺟﮭﺎت اﻟﻨﻈﺮ اﻟﻤﺘﻌﻠﻘﺔ ﺑﺎﻹﻧ ﺴﺎن واﻟﺘ ﻲ اﻧ ﺪﺛﺮت ﻓﻲ ﺛﻨﺎﯾﺎ اﻟﻤﺎﺿﻲ ﻇﻨﯿﺔ وﺗﺨﻤﯿﻨﯿﺔ إذا ﻣﺎ ﻗﻮرﻧﺖ ﺑﻤﺒﺎﺣ ﺚ ﻋﻠ ﻢ اﻟ ﻨﻔﺲ اﻟﺤﺪﯾﺚ اﻟﺘﻲ ﺗﺮﻛﺰت ﻋﻠﻰ اﻟﻈﻮاھﺮ اﻟﺤﻘﯿﻘﯿﺔ واﻟﺘﺠﺎرب. ﻟﺬا ﻓﺈن ھﺬا اﻟﻤﻮﺿﻮع ﻟﮫ أھﻤﯿﺘﮫ ﺣﯿﺚ إﻧﮫ ﯾﻌﻤﻞ ﻋﻠﻰ ﻣﺤﺎوﻟﺔ ﺗﻮﺿﯿﺢ اﻟﺴﻠﻮﻛﺎت اﻟﺒﺸﺮﯾﺔ اﻟﺘﻲ ھﻲ اﻟﮭﺪف اﻷﺳﺎﺳﻲ ﻟﻌﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ. 100 -2ﻋﺒﺪ اﷲ ﻣﺤﻤــــﺪ اﻟﻔﻼﺣــــــﻲ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺗﺄﺻﯿﻞ اﻟﻔﯿﻠﺴﻮف اﻟﺘﺮاﻧﺴﻨﺪﻧﺘﺎﻟﻲ ﻋﻨﺪ ﻛﺎﻧﻂ ﻟﻨﻘﺪ اﻟﯿﻘﯿﻦ ﻓﺈن ﺷﺨﺼﯿﺔ اﻟﻔﯿﻠﺴﻮف اﻟﻤﻮﺳﻮﻋﻲ ،وﺣﺠﺔ اﻹﺳﻼم أﺑﻲ ﺣﺎﻣﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ )450ھـ505-ھـ ( ،ﻣﻦ أﻛﺜﺮ اﻟﺸﺨﺼﯿﺎت اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ ،اﻧﺘﺎﺟﺎً وﻓﻜﺮاً ﻣﺘﻨﻮﻋﺎً ،أﺛﺎر ﺣﻮﻟﮫ اﻟﻜﺜﯿﺮ ﻣﻦ اﻟﺠﺪل ﻓﻲ اﻷوﺳﺎط اﻟﻔﻜﺮﯾﺔ اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ اﻟﻤﻌﺎﺻﺮة ﻟﮫ ،أوﺣﺘﻰ اﻟﻼﺣﻘﺔ ﻋﻠﯿﮫ وإﻟﻰ اﻟﯿﻮم ، ﺣﺘﻰ ﻛﺜﺮ ﻣﺪاﺣﮫ ﺑﺎﻟﻘﺪر اﻟﺬي ﻛﺜﺮ ﻓﯿﮫ ﻛﺬﻟﻚ ﻧﻘﺎده ،وھﺬ ﯾﻌﻜﺲ اﻷھﻤﯿﺔواﻟﺸﮭﺮة اﻟﺘﻲ ﺣﻈﻲ ﺑﮭﺎ ﻓﯿﻠﺴﻮﻓﻨﺎ ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﺤﻀﺎرة اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ واﻟﺤﻀﺎرة اﻟﻐﺮﺑﯿﺔ ﻣﻌﺎً .وﻟﻜﺜﺮة ﻧﺘﺎﺟﮫ وﺗﻌﺪد اھﺘﻤﺎﻣﺎﺗﮫ اﻟﻌﻠﻤﯿﺔ واﻟﻔﻠﺴﻔﯿﺔ واﻟﻔﻘﮭﯿﺔ واﻟﺼﻮﻓﯿﺒﺔ ،ﻓﻘﺪ اﻣﺘﻸت اﻟﻤﻜﺘﺒﺎت اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ اﻷﻣﺲ واﻟﯿﻮم ﺑﻤﺆﻟﻔﺎﺗﮫ أو اﻟﻜﺘﺎﺑﺔ ﻋﻨﮫ ﻓﻲ ﺷﺘﻰ اﻟﻤﺠﺎﻻت وﺗﻌﺪد اﻟﻤﻨﺎﺳﺒﺎت ،ﺣﺘﻰ أن اﻟﺒﺎﺣﺚ ﻗﺪ ﯾﺤﺎر ﻓﯿﻤﺎ ﯾﻤﻜﻨﮫ أن ﯾﻜﺘﺒﮫ ﻋﻨﮫ ،ﻟﺬا ارﺗﺄ ﻛﺎﺗﺐ ھﺬه اﻟﺪراﺳﺔ اﻟﺨﺮوج ﻋﻦ اﻟﻤﺄﻟﻮف ،ﺑﺎﺧﺘﯿﺎر ﻣﻮﺿﻮع ﯾﺘﺼﻞ ﺑﻌﻈﻤﺔ ﺗﺄﺛﯿﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ اﻟﻔﻜﺮ اﻹﻧﺴﺎﻧﻲ ﻋﻤﻮﻣﺎ واﻟﻔﻜﺮ اﻷورﺑﻲ ﺧﺼﻮﺻﺎً ،وﺗﺤﺪد ﻋﻠﻰ وﺟﮫ اﻟﺨﺼﻮص ﺑﺄﺛﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻮاﺿﺢ ﻓﻲ ﺟﺰء ھﺎم ﻣﻦ ﻓﻠﺴﻔﺔ ﻛﺎﻧﻂ وھﻮ اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ اﻟﻨﻘﺪﯾﺔ ،واﻟﺘﻲ ﻛﺎن اﻟﻜﺜﯿﺮ ﻣﻦ ﻓﻼﺳﻔﺔ اﻟﻠﻐﺮب وﺣﺘﻰ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﯾﻌﺪوﻧﮭﺎ ﻣﺴﺄﻟﺔ ﻛﺎﻧﻄﯿﺔ ﺻﺮﻓﺔ . وﺗﺘﻤﺤﻮر ھﺬه اﻟﺪراﺳﺔ ﺣﻮل اﻟﻨﺸﺎط اﻟﻌﻘﻠﻲ أو اﻟﺬھﻨﻲ ﻓﻲ اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ ،واﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ اﻻﺗﺠﺎه اﻟﻨﻘﺪي ﻓﻲ اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ ،واﻟﺬي وﻗﻒ ﻣﻠﯿﺎً إزاء إﻣﻜﺎﻧﺎت اﻟﻌﻘﻞ وﻗﺪراﺗﮫ ورﺳﻢ ﻟﮫ اﻟﺤﺪود اﻟﺘﻲ ﻻ ﯾﺴﺘﻄﯿﻊ ﺗﺠﺎوزه ﻛﻤﺎ ﯾﺮى ھﺬا اﻻﺗﺠﺎه واﻟﺬي ﻣﻦ أﺑﺮز ﻣﻤﺜﻠﯿﮫ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ ﻓﻼﺳﻔﺔ اﻹﺳﻼم وﻛﺎﻧﻂ ﻓﻲ اﻟﻔﺴﻔﺔ اﻟﺤﺪﯾﺜﺔ -3أ.د .ﻋﺒﺪ اﻟﺮﺣﻤﻦ اﺟﺎر 101 اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ واﻟﺴﻼﺟﻘﺔ ﻛﺎﻧﺖ اﻟﺨﻼﻓﺔ اﻟﻌﺒﺎﺳﯿﺔ ) (1258-750وﻣﻦ ﺑﻌﺪھﺎ اﻟﺴﻠﻄﻨﺔ اﻟﺴﻠﺠﻮﻗﯿﺔ اﻟﻜﺒﺮى ) (1157-1040ﺗﺤﻜﻢ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ اﻟﺴﻨﻲ ﺑﯿﻨﻤﺎ اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ) 505-450ھـ1111-1058/م( ﯾﻘﻀﻲ ﻋﻤﺮه ﻣﺘﻨﻘﻼً ﺑﯿﻦ اﻟﻤﺮاﻛﺰ اﻟﮭﺎﻣﺔ ﻣﺜﻞ ﻃﻮس وﺟﺮﺟﺎن وﻧﯿﺴﺎﺑﻮر وﺑﻐﺪاد واﻟﺸﺎم واﻟﻘﺪس .ﻓﺨﻼل ھﺬه اﻟﻔﺘﺮة ﺗﻮﻟﻰ اﻟﺤﻜﻢ اﻟﻘﺎﺋﻢ ﺑﺄﻣﺮ اﷲ ) (1075-1031واﻟﻤﻘﺘﺪي ﺑﺄﻣﺮ اﷲ ) (1094-1075واﻟﻤﺴﺘﻈﮭﺮ ﺑﺎﷲ ﻣﻦ اﻟﺨﻠﻔﺎء اﻟﻌﺒﺎﺳﯿﯿﻦ؛ واﻟﺴﻠﻄﺎن ﻃﻮﻏﺮل وأﻟﺐ آرﺳﻼن وﻣﻠﻚ ﺷﺎه وﺑﺮك ﯾﺮوق وﻣﺤﻤﺪ ﻃﺎﺑﺎر ﻣﻦ اﻟﺴﻼﻃﯿﻦ اﻟﺴﻠﺠﻮﻗﯿﺔ. ﻓﻘﺪ ﻣﺮّت ﺳﻨﻮات اﻟﺼﺒﺎ واﻟﺸﺒﺎب ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﻣﺎ ﺑﯿﻦ ﻋﮭﺪ ﻣﺆﺳﺲ اﻟﺪوﻟﺔ اﻟﺴﻠﺠﻮﻗﯿﺔ اﻟﻜﺒﺮى وﺳﻠﻄﺎﻧﮭﺎ اﻷول ﻃﻮﻏﺮل ﺑﻚ ) (1063-1040وﻋﮭﺪ ﺧﻠﻔﮫ أﻟﺐ آرﺳﻼن ) .(1071-1063وﺑﺪأ اﻟﻐﺰاﻟﻲ أﺑﺠﺪﯾﺎت ﺗﻌﻠّﻤﮫ ﺧﻼل ھﺬه اﻟﺴﻨﻮات .وﻛﺎن ﻣﻦ ﺛﻤﺮة ھﺬه اﻟﻔﺘﺮة ،اﻟﻤﺪرﺳﺔ اﻟﻨﻈﺎﻣﯿﺔ اﻟﺒﻐﺪادﯾﺔ اﻟﺘﻲ ﺳﻌﻰ ﻓﻲ ﺗﺄﺳﯿﺴﮭﺎ اﻟﻮزﯾﺮ ﻧﻈﺎم اﻟﻤﻠﻚ اﻟﺬي ﻇﻞ وزﯾﺮاً ﻟﻤﻠﻚ ﺷﺎه واﺑﻨﮫ اﻟﺐ آرﺳﻼن ﻧﺤﻮ ﺛﻼﺛﯿﻦ ﺳﻨﺔ واﻟﺘﻲ ﺗﺼﺪر ﻓﯿﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻠﺘﺪرﯾﺲ ﻣﺪة ﯾﺴﯿﺮة. وﻛﺎن ﻋﮭﺪ ﻣﻠﻚ ﺷﺎه أزھﻰ وأﻋﻈﻢ ﻋﺼﻮر اﻟﺪوﻟﺔ اﻟﺴﻠﺠﻮﻗﯿﺔ اﻟﻜﺒﺮى .وﻓﻲ ﻧﻔﺲ اﻟﻮﻗﺖ ﻗﺪ ذاع ﺻﯿﺖ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﯿﻦ اﻷواﺳﻂ اﻟﻌﻠﻤﯿﺔ وﺑﺮع ﻓﯿﮭﻢ .وﻗﺪ ﻛﺎن ﻟﻠﻮزﯾﺮ ﻧﻈﺎم اﻟﻤﻠﻚ اﻟﺪور اﻟﻜﺒﯿﺮ ﻓﻲ ﺷﮭﺮة اﻟﻐﺰاﻟﻲ ھﺬه وھﻮ ﻓﻲ رﯾﻌﺎن ﺷﺒﺎﺑﮫ. وﺑﻌﺪ وﻓﺎة ﻣﻠﻚ ﺷﺎه دﺧﻠﺖ اﻟﺪوﻟﺔ اﻟﺴﻠﺠﻮﻗﯿﺔ ﻣﺮﺣﻠﺔ اﻟﺘﺒﺪّد وﺑﺪأ اﻟﺼﺮاع ﻋﻠﻰ ﺳﺪة اﻟﺤﻜﻢ ﺑﯿﻦ أﻓﺮاد اﻷﺳﺮة اﻟﺤﺎﻛﻤﺔ .وﺧﻼل ھﺬا اﻟﺼﺮاع اﺳﺘﻔﺘﺖ َﺗﺮْﻛَﻦْ ﺧﺎﺗﻮن -زوﺟﺔ ﻣﻠﻚ ﺷﺎه -اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ اﻹﺟﺎزة ﺑﺈﻗﺎﻣﺔ اﻟﺨﻄﺐ ﺑﺎﺳﻢ وﻟﺪھﺎ ﻣﺤﻤﻮد اﻟﺬي ﻟﻢ ﯾﺘﺠﺎوز اﻟﺮاﺑﻌﺔ ﻣﻦ ﻋﻤﺮه. وﻗﺪ ﻛﺘﺐ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻛﺘﺎﺑﺎً ﺑﺎﺳﻢ "ﻧﺼﯿﺤﺔ اﻟﻤﻠﻮك" ﻓﯿﻤﺎ ﯾﺘﻌﻠﻖ ﺑﺈدارة ﺷﺆون اﻟﺪوﻟﺔ وﻗﺪﻣﮫ ﻟﻠﺴﻠﻄﺎن اﻟﺴﻠﺠﻮﻗﻲ ﻣﺤﻤﺪ ﻃﺎﺑﺎر ) (1118-1104ﺟﺮﯾﺎً ﻋﻠﻰ ﻋﺎدة اﻟﻌﻠﻤﺎء ﻓﻲ ﺗﻘﺪﯾﻢ اﻟﻨﺼﺎﺋﺢ ﻟﻠﻤﻠﻮك ﻓﻲ ﻋﮭﺪھﻢ. 102 واﻟﺴﻠﻄﺎن ﺳﻨﺠﺮ ﻣﻠﻚ ﺧﺮاﺳﺎن اﻟﺬي ﺧﻀﻊ ﻟﺤﻜﻢ أﺧﯿﮫ اﻟﺴﻠﻄﺎن ﻃﺎﺑﺮ ﻣﺎ ﺑﯿﻦ اﻟﺴﻨﻮات 1119 -1097ﻗﺪ دﻋﺎه ﻟﺤﻀﺮﺗﮫ ﺑﺤﺠﺔ أﻧﮫ وﺟّﮫ ﺑﻌﺾ اﻻﻧﺘﻘﺎدات إﻟﻰ أﺑﻲ ﺣﻨﯿﻔﺔ واﻟﻤﺬھﺐ اﻟﺤﻨﻔﻲ وﺳﺄﻟﮫ ﻋﻦ رأﯾﮫ ﻓﻲ ذﻟﻚ .وﻃﻠﺐ ﻣﻨﮫ اﻟﺴﻠﻄﺎن ﺳﻨﺠﺮ ﺧﻼل ھﺬا اﻟﻠﻘﺎء أن ﯾﻘﺪم ﻟﮫ اﻟﻨﺼﺎﺋﺢ وﯾﻌﺮض ﻋﻠﯿﮫ ﺑﻌﺾ اﻟﻤﻘﺘﺮﺣﺎت .ﻓﻘﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﻮاﺟﺒﮫ ﻓﻲ ذﻟﻚ وﻛﺘﺐ ﻟﮫ رﺳﺎﻟﺔ ﻋﺒّﺮ ﻓﯿﮭﺎ ﻋﻦ ﻃﻠﺒﮫ ﺑﺄن ﯾﺤﻜﻢ اﻟﺒﻼد ﺑﺎﻟﻌﺪل وﯾﻘﻮّم اﻟﻮﺿﻊ اﻹﺟﺘﻤﺎﻋﻲ واﻻﻗﺘﺼﺎدي ﻟﻠﻄﻮس. وﺧﻼﺻﺔ اﻟﻘﻮل :إن ﻣﻌﺮﻓﺔ ﺗﺤﺪﯾﺪ ﻣﻜﺎن اﻟﻐﺰاﻟﻲ وزﻣﺎﻧﮫ وﻣﺎ ﻗﺎم ﺑﮫ ﻣﻦ أﻋﻤﺎل وﺳﻂ اﻟﺘﻄﻮرات اﻟﺴﯿﺎﺳﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﺷﮭﺪﺗﮭﺎ اﻟﺪوﻟﺔ اﻟﺴﻠﺠﻮﻗﯿﺔ ﺳﯿﺴﺎھﻢ ﻓﻲ ﺣﺴﻦ ﻓﮭﻢ ﺷﺨﺼﯿﺘﮫ اﻟﻌﻠﻤﯿﺔ. -4أﺣﻤﺪ ﺻﻨﻮﺑﺮ ﻣﻮﻗﻒ اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ اﻟﻄﻮاﺋﻒ ﻓﻲ ﻋﺼﺮه )اﻟﺸﯿﻌﺔ اﻹﻣﺎﻣﯿﺔ ﻧﻤﻮذﺟﺎ( ﻛﺎﻧﺖ ﺑﻐﺪاد ﻓﻲ أواﺋﻞ اﻟﻘﺮن اﻟﺨﺎﻣﺲ ﺗﻤﻮج ﺑﺎﻟﺸﯿﻌﺔ ،إذ ﻧﺸﺄ ﻓﯿﮭﺎ ﻛﺒﺎرھﻢ ﻓﻲ اﻟﺘﺎرﯾﺦ أﻣﺜﺎل اﻟﻤﻔﯿﺪ )ت413ھـ( واﻟﺸﺮﯾﻒ اﻟﻤﺮﺗﻀﻰ )ت436ھـ( وأﺑﻮ ﺟﻌﻔﺮ اﻟﻄﻮﺳﻲ )ت460ھـ( ،وﻛﺎن ﻟﻘﻮة اﻹﻣﺎﻣﯿﺔ ﻓﻲ ﺑﻐﺪاد آﺛﺎر ﻛﺜﯿﺮة ﻋﻠﻰ اﻟﺤﯿﺎة اﻟﻌﻠﻤﯿﺔ ،وﻟﻌﻞ أوﺿﺤﮭﺎ ﻛﺜﺮة اﻟﻤﻨﺎﻗﺸﺎت واﻟﻤﺠﺎدﻻت اﻟﻤﺬھﺒﯿﺔ ،ﻣﻤﺎ أدى إﻟﻰ ﻓﺘﻦ وﺣﺮوب ﻣﺬھﺒﯿﺔ. ﻋﺎش اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ھﺬه اﻷﺟﻮاء ،ورأى ﺟﻤﻠﺔ ﻣﻦ اﻟﻔﺘﻦ، ﻟﻜﻨﮫ ﻟﻢ ﯾﻨﺠﺮّ إﻟﻰ ﺷﻲء ﻣﻨﮭﺎ ،وﺑﻘﻲ ﯾﻌﺎﻣﻞ اﻟﻄﻮاﺋﻒ اﻷﺧﺮى ﻣﻌﺎﻣﻠﺔ ﻋﺎدﻟﺔ ﻣﻦ ﺧﻼل ﻣﯿﺰان ﻋﻠﻤﻲ دﻗﯿﻖ أودﻋﮫ ﻛﺘﺎﺑﮫ اﻟﻤﺘﻤﯿﺰ »ﻓﯿﺼﻞ اﻟﺘﻔﺮﻗﺔ ﺑﯿﻦ اﻹﯾﻤﺎن واﻟﺰﻧﺪﻗﺔ«. واﻟﻘﺎرئ ﻟﮭﺬا اﻟﻜﺘﺎب وﻏﯿﺮه ﯾﺪرك أن ﻧﻈﺮة اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻠﺸﯿﻌﺔ وﻏﯿﺮھﻢ ﻧﻈﺮة ﻣﻌﺘﺪﻟﺔ ﻣﺘﺰﻧﺔ ،ﻻ ﯾﺸﻮﺑﮭﺎ ﺗﻌﺼﺐ وﺳﻮء ﻓﮭﻢ، ﻓﻘﺪ ﻗﻌّﺪ ﻗﻮاﻋﺪ ﻓﻲ ﻏﺎﯾﺔ اﻷھﻤﯿﺔ ﻟﻠﺤﻜﻢ ﻋﻠﻰ اﻟﻄﻮاﺋﻒ ﺑﺎﻟﻜﻔﺮ ،ﻣﺒﯿﻨﺎ أن ذﻟﻚ ﻓﻲ ﻏﺎﯾﺔ اﻟﺼﻌﻮﺑﺔ واﻟﺪﻗﺔ. 103 وﻣﻦ أھﻢ ﻣﻘﻮﻻﺗﮫ ﺗﻠﻚ ﻗﻮﻟﮫ ﻓﻲ »ﻓﯿﺼﻞ اﻟﺘﻔﺮﻗﺔ« »:وأﺻﻮل اﻹﯾﻤﺎن ﺛﻼﺛﺔ :اﻹﯾﻤﺎن ﺑﺎﷲ ،وﺑﺮﺳﻮﻟﮫ ،وﺑﺎﻟﯿﻮم اﻵﺧﺮ ،وﻣﺎ ﻋﺪاه ﻓﺮوع. واﻋﻠﻢ أﻧﮫ ﻻ ﺗﻜﻔﯿﺮ ﻓﻲ اﻟﻔﺮوع أﺻﻼً ،إﻻ ﻓﻲ ﻣﺴﺄﻟﺔ واﺣﺪة، وھﻲ أن ﯾﻨﻜﺮ أﺻﻼً دﯾﻨﯿﺎً ﻋﻠﻢ ﻣﻦ اﻟﺮﺳﻮل ﺻﻠﻰ اﷲ ﻋﻠﯿﮫ وﺳﻠﻢ ﺑﺎﻟﺘﻮاﺗﺮ ،ﻟﻜﻦ ﻓﻲ ﺑﻌﻀﮭﺎ ﺗﺨﻄﺌﺔ ،ﻛﻤﺎ ﻓﻲ اﻟﻔﻘﮭﯿﺎت ،وﻓﻲ ﺑﻌﻀﮭﺎ ﺗﺒﺪﯾﻊ ،ﻛﺎﻟﺨﻄﺄ اﻟﻤﺘﻌﻠﻖ ﺑﺎﻹﻣﺎﻣﺔ وأﺣﻮال اﻟﺼﺤﺎﺑﺔ. واﻋﻠﻢ أن اﻟﺨﻄﺄ ﻓﻲ اﻹﻣﺎﻣﺔ ،وﺗﻌﯿﯿﻨﮭﺎ وﺷﺮوﻃﮭﺎ ،وﻣﺎ ﯾﺘﻌﻠﻖ ﺑﮫ ،ﻻ ﯾﻮﺟﺐ ﺷﻲء ﻣﻨﮫ ﺗﻜﻔﯿﺮاً ...وﻻ ﯾﻠﺘﻔﺖ إﻟﻰ ﻗﻮم ﯾﻌﻈﻤﻮن أﻣﺮ اﻹﻣﺎﻣﺔ ،وﯾﺠﻌﻠﻮن اﻹﯾﻤﺎن ﺑﺎﻹﻣﺎم ﻣﻘﺮوﻧﺎً ﺑﺎﻹﯾﻤﺎن ﺑﺎﷲ ورﺳﻮﻟﮫ. وﻻ إﻟﻰ ﺧﺼﻮﻣﮭﻢ اﻟﻤﻜﻔﺮﯾﻦ ﻟﮭﻢ ﺑﻤﺠﺮد ﻣﺬھﺒﮭﻢ ﻓﻲ اﻹﻣﺎﻣﺔ .ﻓﻜﻞ ذﻟﻚ إﺳﺮاف؛ إذ ﻟﯿﺲ ﻓﻲ واﺣﺪ ﻣﻦ اﻟﻘﻮﻟﯿﻦ ﺗﻜﺬﯾﺐ ﻟﻠﺮﺳﻮل ﺻﻠﻰ اﷲ ﻋﻠﯿﮫ وﺳﻠﻢ أﺻﻼً ،وﻣﮭﻤﺎ وﺟﺪ اﻟﺘﻜﺬﯾﺐ ،وﺟﺐ اﻟﺘﻜﻔﯿﺮ ،وإن ﻛﺎن ﻣﻦ اﻟﻔﺮوع«. واﻟﻌﺠﺐ أن ھﺬه اﻟﻨﻈﺮة اﻟﻤﺘﺰﻧﺔ ﺟﺎءت ﻣﻦ اﻟﻄﺮف اﻟﻤﻨﺘﺼﺮ ﻣﺬھﺒﯿﺎ آﻧﺬاك )أھﻞ اﻟﺴﻨﺔ( ،وﻟﻢ ﺗﺤﻤﻞ ﻓﻲ ﻃﯿﺎﺗﮭﺎ اﺗﮭﺎم اﻵﺧﺮ وﻧﺒﺬه واﻻﺳﺘﻌﻼء ﻋﻠﯿﮫ ،ﺑﻞ ھﻲ ﻗﻮاﻋﺪ ﻋﻠﻤﯿﺔ واﺿﺤﺔ. وأرى أن ﺳﺤﺐ ﺗﻠﻚ اﻟﻨﻈﺮة اﻟﻤﻌﺘﺪﻟﺔ إﻟﻰ زﻣﺎﻧﻨﺎ أﺳﺎس ﻻ ﺑﺪ ﻣﻨﮫ ﻓﻲ ﺗﻌﺎﻣﻞ اﻟﻄﻮاﺋﻒ اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ ﻣﻊ ﺑﻌﻀﮭﺎ ،ﻻ ﺳﯿﻤﺎ ﻣﻊ ﻏﻠﺒﺔ اﻟﺘﻌﺼﺐ وﺳﻮء ﻓﮭﻢ اﻵﺧﺮ. -5اﻟﻜﺴﻲ ﺧﺴﻤﺎﺗﻠﯿﻦ ﺗﺰوﯾﺮ أدﺑﻲ ﻓﻲ اﻟﻌﺼﻮر اﻟﻮﺳﻄﻰ اﻻﺳﻼﻣﯿﺔ: أدﻟﺔ ﺟﺪﯾﺪة ﻟﻤﺸﻜﻠﺔ ﺛﺒﻮت "اﻟﺠﺰء اﻟﺜﺎﻧﻲ" ﻣﻦ ﻛﺘﺎب "ﻧﺼﯿﺤﺔ اﻟﻤﻠﻮك" ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﻣﺸﻜﻠﺔ اﻷﺻﺎﻟﺔ ﺗﺘﻌﻠﻖ ﺑﺎﻟﻜﺘﺐ اﻟﻤﺆﻟﻔﺔ ﻓﻲ ﻧﻮع اﻟﻨﺼﺎﺋﺢ ﻓﻲ اﻟﻌﺼﻮر اﻟﻮﺳﻄﻰ واﻟﺘﻲ ﺗﻌﺰى إﻟﻰ رﺟﺎل اﻟﺪوﻟﺔ وﻋﻠﻤﺎء اﻟﻤﺴﻠﻤﯿﻦ اﻟﻤﺸﮭﻮرﯾﻦ ﺧﺎﺻﺔ .وﻣﻌﻈﻢ اﻟﻨﺎس ﯾﻔﻀّﻠﻮن اﻟﺘﻌﺘﯿﻢ ﻓﻲ اﺣﺘﻤﺎل 104 ﺗﺤﺮﯾﻒ ﻧﺺ ﻏﯿﺮ أﺻﻠﻲ ﻷﺳﺒﺎب ﺷﺨﺼﯿﺔ أو اﯾﺪوﻟﻮﺟﯿﺔ أو ﻏﯿﺮ ذﻟﻚ .ﻷﻧﮫ ﯾﺠﺐ ﺟﻤﻊ اﻷدﻟﺔ اﻟﻜﺎﻓﯿﺔ ﻹﺛﺒﺎت اﻟﺘﺤﺮﯾﻔﺎت ﻣﻦ ﺟﮭﺔ، وﻣﻦ ﺟﮭﺔ أﺧﺮى اﻟﻜﺘﺐ اﻟﻤﺰورة ﻣﻀﻄﺮة ﻻﺳﺘﺨﺪام اﻷﺳﺎﻟﯿﺐ اﻟﻤﻌﺮوﻓﺔ ﻟﺪى اﻟﺠﻤﯿﻊ ﻣﻤﺎ ﯾﺠﻌﻞ اﻟﺘﻤﯿﯿﺰ ﺑﯿﻦ اﻷﺻﯿﻞ واﻟﻤﺰور ﻓﻲ ﻏﺎﯾﺔ اﻟﺼﻌﻮﺑﺔ ﺑﻌﺾ اﻷﺣﯿﺎن .وﻗﺪ ﺻﺮح اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﺄﻧﮫ ﺗﻌﺮض ﻣﺮﺗﯿﻦ ﻋﻠﻰ اﻷﻗﻞ ﻟﻤﺤﺎوﻟﺔ ﺗﺰوﯾﺮ ﻓﻲ رﺳﺎﺋﻠﮫ اﻟﺘﻲ أرﺳﻠﮭﺎ إﻟﻰ اﻟﻤﻠﻚ ﺳﻨﺠﺮ وأﻧﮭﺎ ﻧﺠﺤﺖ ﻓﻌﻼً ﻓﻲ واﺣﺪة ﻣﻨﮭﺎ .وإذا ﺣﺼﻞ ھﺬا ﺧﻼل ﺣﯿﺎﺗﮫ ،ﻓﻜﯿﻒ ﺑﻤﺎ ﺣﺼﻞ ﺑﻌﺪ ﻣﻤﺎﺗﮫ .ﻓﻔﻲ اﻟﻔﺼﻞ اﻟﺜﺎﻧﻲ ﻣﻦ ﻛﺘﺎب ﻧﺼﯿﺤﺔ اﻟﻤﻠﻮك اﻟﺬي ﻋﺰاه ﺑﻌﺾ اﻟﻌﻠﻤﺎء إﻟﻰ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺧﻄﺄً ﯾﻘﺺّ ﻋﻠﯿﻨﺎ اﻟﻤﺆﻟﻒ ﻗﺼﺔ ﻛﯿﻔﯿﺔ إﻓﻼس رﺟﻞ ﻋﺮاﻗﻲ ﻣﺜﻘﻒ وﻋﺰﻣﮫ ﻋﻠﻰ ﻛﺘﺎﺑﺔ رﺳﺎﻟﺔ ﻣﺰورة ﺑﺎﺳﻢ ﯾﺤﯿﻰ ﺑﻦ ﺧﺎﻟﺪ اﻟﺒﺮﻣﻜﻲ إﻟﻰ ﻋﺒﺪ اﷲ ﺑﻦ ﻣﺎﻟﻚ اﻟﺨﺰاﻋﻲ اﻟﻤﺤﺒﻮب واﻟﻤﺤﻈﻲ ﻋﻨﺪ ھﺎرون اﻟﺮﺷﯿﺪ ﻟﺤﻞ ﻣﺸﺎﻛﻠﮫ اﻻﻗﺘﺼﺎدﯾﺔ .واﻟﻼﻓﺖ أن اﻟﻤﺆﻟﻒ ﯾﻌﺬر اﻟﺮﺟﻞ اﻟﻤﺰوﱢر ﻓﯿﻤﺎ ﯾﻔﻌﻠﮫ! إن ﻣﺸﻜﻠﺔ ﺛﺒﻮت اﻟﻔﺼﻞ اﻟﺜﺎﻧﻲ ﻣﻦ "ﻧﺼﯿﺤﺔ اﻟﻤﻠﻮك" ﻗﺪ ﻧﺎﻗﺸﮭﺎ ﺟﻼل اﻟﺪﯾﻦ ﺣﻤﺎﻋﻲ ﺑﺎﻟﺘﻔﺎﺻﯿﻞ ﻓﻲ اﻟﻤﻘﺪﻣﺔ اﻟﺘﻲ ﻛﺘﺒﮭﺎ ﻋﻠﻰ اﻟﻄﺒﻌﺔ اﻷوﻟﻰ ﻣﻦ اﻟﻨﺴﺨﺔ اﻟﻤﺤﻘﻘﺔ ﻟﻠﻜﺘﺎب ﻛﻤﺎ ﺗﺤﺪث ﻋﻨﮭﺎ ﺑﺎﺗﺮﯾﺸﯿﺎ ﻛﺮون ﻓﻲ ﻣﻘﺎﻟﮫ اﻟﻤﺸﮭﻮر اﻟﺬي ﻧﺸﺮ ﻗﺒﻞ ﻋﺸﺮﯾﻦ ﺳﻨﺔ ﺗﻘﺮﯾﺒﺎً وﻛﺘﺐ ﻓﯿﮭﺎ أﯾﻀﺎً ﻧﺼﺮ اﷲ ﺑﻮرﺟﻮادي ﺣﺪﯾﺜﺎً. وﺳﻮف ﺗﻘﺪم ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ اﻟﺘﻲ ﺑﺄﯾﺪﯾﻜﻢ أدﻟﺔ إﺿﺎﻓﯿﺔ ﺗﺪﻋﻢ آراء ھﺆﻻء ،ﻣﻨﮭﺎ ﻋﻠﻰ ﺳﺒﯿﻞ اﻟﻤﺜﺎل :اﻟﻌﻼﻗﺔ ﺑﯿﻦ اﻟﻔﺼﻞ اﻟﺜﺎﻧﻲ ﻣﻦ "ﻧﺼﯿﺤﺔ اﻟﻤﻠﻮك" وﺑﯿﻦ اﻟﻔﺼﻞ اﻟﺜﺎﻧﻲ ﻣﻦ ﻛﺘﺎب "ﺳﯿﺮ اﻟﻤﻠﻮك" اﻟﻤﻌﺰوّ إﻟﻰ ﻧﻈﺎم اﻟﻤﻠﻚ؛ وﻣﻘﺎرﻧﺔ ﻣﻀﻤﻮن ھﺬا اﻟﻔﺼﻞ ﺑﺎﻟﻔﺼﻞ اﻷول ﻣﻦ اﻟﻜﺘﺎب؛ وﺗﻮﺿﯿﺢ اﻷوﺿﺎع اﻟﺘﺎرﯾﺨﯿﺔ ،وﺗﺎرﯾﺦ ﺗﺄﻟﯿﻒ اﻟﻜﺘﺎب ووﺿﻊ ﺻﻮرة ﻟﻤﺆﻟﻒ اﻟﻔﺼﻞ اﻟﺜﺎﻧﻲ ﻣﻦ ﻧﺼﯿﺤﺔ اﻟﻤﻠﻮك وﻋﻨﻮاﻧﮫ اﻟﻤﺤﺘﻤﻞ ﻋﻦ ﻃﺮﯾﻖ اﺳﺘﺨﺪام اﻟﺮﺳﺎﺋﻞ اﻟﺘﻲ أرﺳﻠﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ إﻟﻰ اﻟﺴﻠﻄﺎت اﻟﺤﻜﻮﻣﯿﺔ واﻟﺪﯾﻨﯿﺔ ﻓﻲ ﻋﺼﺮه. 105 -6اﻷﺳﺘﺎذ اﻟﺪﻛﺘﻮر ﻋﻠﻲ دوروﺻﻮي ﻧﻘﺪ اﻻﻧﺘﻘﺎدات اﻟﺘﻲ وﺟﮭﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ إﻟﻰ اﻟﻤﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﺎ ﺑﺎﻋﺘﺒﺎره ﻋﻠﻤﺎً وﻣﻦ اﻟﻤﻌﻠﻮم أن اﻟﻤﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﯿﺎ ھﻮ ﻣﺎ أﻃﻠﻘﮫ اﻧﺪروﻧﯿﻜﻮس اﻟﺮودوﺳﻲ ﻋﻠﻰ اﻟﻜﺘﺎﺑﺎت اﻟﺘﻲ ﺗﻠﻲ اﻟﻔﯿﺰﯾﻘﯿﺎ ﻷرﺳﻄﻮ .وﯾﻄﻠﻖ أرﺳﻄﻮ ﻋﻠﻰ ھﺬا اﻟﻌﻠﻢ اﺳﻢ "اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ اﻷوﻟﻰ" ﻛﻤﺎ ﯾﻌﺒﺮ ﻋﻨﮭﺎ ﻓﻲ اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ ﺑﻤﻌﻨﻰ "ﻋﻠﻢ اﻟﺠﻮھﺮ اﻷول" أو "ﻋﻠﻢ ﯾﺪرس اﻟﺠﻮھﺮ اﻷول" .وﯾﺴﻤﯿﮫ اﻟﻔﺎراﺑﻲ ﻓﻲ "إﺣﺼﺎء اﻟﻌﻠﻮم" ﺑﺎﺳﻢ "اﻟﻌﻠﻢ اﻹﻟﮭﻲ" وﯾﺄﺗﻲ ﻓﻲ اﻟﻤﺮﺗﺒﺔ اﻟﺮاﺑﻌﺔ ﻓﻲ ﺗﺼﻨﯿﻒ اﻟﻌﻠﻮم .وﯾﻄﻠﻖ اﺑﻦ ﺳﯿﻨﺎ ﻋﻠﯿﮫ اﺳﻢ "اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ اﻷوﻟﻰ" و"ﻣﺎ ﺑﻌﺪ اﻟﻄﺒﯿﻌﺔ" و"ﻣﺎ ﻗﺒﻞ اﻟﻄﺒﯿﻌﺔ" و"اﻟﺤﻜﻤﺔ" .وھﺬا اﻟﻌﻠﻢ اﻟﺬي ﻣﻮﺿﻮﻋﮫ ھﻮ اﻟﻮﺟﻮد ﻣﻦ ﻛﻞ ﺟﻮاﻧﺒﮫ ،ﻻ ﯾﻌﺘﺒﺮ ﺑﺮھﺎﻧﯿًﺎ ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺧﻼﻓﺎً ﻟﻤﺎ ﯾﺪﻋﯿﺎﻧﮫ .إﻧﻤﺎ ھﻮ ﻛﻤﺎ ﻋﺒﺮ ﻋﻨﮫ اﻟﻐﺰاﻟﻲ" :ﻣﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﯿﺎھﻤﺎ ﻟﯿﺲ ﺑﺮھﺎﻧﯿﺎً" وﻛﯿﻒ ﯾﻜﻮن ﻣﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﯿﺎت ھﺬﯾﻦ اﻟﻤﻨﻄﻘﯿّﯿﻦ ﯾﺨﺎﻟﻒ اﻟﻤﻨﻄﻖ اي ﻏﯿﺮ ﺑﺮھﺎﻧﻲ وأﺣﺪھﻤﺎ أﺳّﺲ اﻟﻤﻨﻄﻖ ﻓﻲ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ واﻟﺜﺎﻧﻲ ﺣَﻤﻠَﮫ إﻟﻰ اﻟﻘﻤﺔ وأﻛﻤﻠﮫ .إذن ﻣﺎ ﻣﺪى ﻗﺒﻮل دﻋﻮى اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ذﻟﻚ؟ ﻓﻔﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﺳﯿﺘﻢ اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ ھﺬا اﻟﺴﺆال ﺑﺎﺧﺘﺼﺎر. وﺳﯿﺘﻢ أﯾﻀﺎ دراﺳﺔ أﺳﺌﻠﺔ ﻣﺜﻞ :ھﻞ اﻟﻤﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﯿﺎ ﻋﻠﻢ أم ﻻ؟ وھﻞ اﻟﻌﻠﻢ ﺑﺮھﺎﻧﻲ أم ﻻ ؟ وﻣﺎ ﻣﺪى ﺻﺤﺔ اﻧﺘﻘﺎداﺗﮫ اﻟﺘﻲ وﺟﮭﮭﺎ إﻟﻰ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ )اﻟﻔﺎراﺑﻲ واﺑﻦ ﺳﯿﻨﺎ( وإﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ ذﻟﻚ ﺳﻨﻨﺎﻗﺶ ﻗﻀﯿﺔ ﻣﻔﺎدھﺎ :ھﻞ أﻟﻐﻰ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻤﯿﺘﺎﻓﯿﺰﻗﯿﺎ ﺑﺎﻋﺘﺒﺎره ﻋﻠﻤﺎً ﻣﺴﺘﻘﻼً أم ﻻ؟. 106 -7أﺗﻼ ﻋﺮﻗﺎن ﻓﮭﻢ ﻓﯿﻠﺴﻮف ﻣﺸﺎﺋﻲ ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ: اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ ﻣﻨﻈﻮر اﺑﻦ رﺷﺪ ﻣﻦ ﻣﻨﻈﻮر اﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻻ ﺷﻚ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﺪﯾﻢ اﻟﻨﻈﯿﺮ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻻﺣﺴﺎس ﺑﺎﻟﺘﺤﺪﯾﺎت اﻟﻔﻜﺮﯾﺔ اﻟﺜﻘﺎﻓﯿﺔ ﻓﻲ ﻋﮭﺪه ،وﻣﺒﺘﻜِﺮ ﺑﻄﺮح ﺣﻠﻮﻟﮫ اﻻﺻﻄﻨﺎﻋﯿﺔ ،وﻓﺮﯾﺪُ ﻋﺼﺮه ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﺗﺄﺛﯿﺮه ﻋﻠﻰ اﻟﻤﺠﺘﻤﻊ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻣﻦ ﺑﻌﺪه .وأﻣﺎ ﻋﻼﻗﺔ ﻣﻔﻜﺮﻧﺎ ﺑﺎﻟﻔﻠﺴﻔﺔ واﻟﺘﻲ ﻻ زاﻟﺖ ﻣﺜﺎر اﻟﺠﺪل ﻓﻌﻼﻗﺔ ﻧﻘﺪﯾﺔ وﻟﻜﻨﮫ ﯾﺒﺪو وﻛﺄﻧﮫ ﯾﺴﺘﻮﻋﺒﮭﺎ وﯾﺘﺒﻨﺎھﺎ ﺑﺎﺳﻢ اﻟﻔﻜﺮ اﻟﺪﯾﻨﻲ ﺣﯿﻦ ﯾﻘﻮم ﺑﺎﻧﺘﻘﺎدھﺎ ﻛﻤﺎ ﻧﺸﺎھﺪھﺎ ﻣﻠﻤﻮﺳﺔ ﻓﻲ ﻣﺠﺎﻟﻲ اﻷﺧﻼق واﻟﻤﻨﻄﻖ ﺧﺎﺻﺔ .ﻟﺬا ﻓﺈن ﻓﮭﻢ اﻟﺴﯿﺎق اﻟﺘﺎرﯾﺨﻲ اﻟﻔﻜﺮي واﻷزﻣﺔ اﻟﺜﻘﺎﻓﯿﺔ واﻟﺬھﻨﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﻋﺎﻧﻰ ﻣﻨﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ واﻟﺘﺄﺛﯿﺮات اﻟﺘﻲ ﺧﻠّﻔﮭﺎ ﻓﯿﻤﺎ ﺑﻌﺪُ وﺗﻮﺟﯿﮫ اﻻﻧﺘﻘﺎدات اﻟﻤﻄﻮﱢرة اﻟﻔﻌّﺎﻟﺔ ﺑﺎﻋﺘﺒﺎره اﻟﻨﻤﻂ اﻷﺳﺎﺳﻲ ھﺎمّ ﻟﻠﻐﺎﯾﺔ ﻓﻲ ﻋﺼﺮﻧﺎ اﻟﺤﺎﺿﺮ. ﻓﺈن ھﺪﻓﻨﺎ ﻣﻦ ھﺬا اﻟﺒﺤﺚ أن ﻧﺴﻠﻂ اﻟﻀﻮء ﻋﻠﻰ ﻓﮭﻢ وﻧﻈﺮة اﺑﻦ رﺷﺪ ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﺑﺤﯿﺚ ﯾﺴﺎھﻢ ﻓﻲ ﺣﺴﻦ ﻓﮭﻢ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﯾﺸﯿﺮ إﻟﻰ اﻟﺠﻮاﻧﺐ اﻟﺘﻲ ﯾﻤﻜﻦ ﺗﻄﻮﯾﺮھﺎ واﻧﺘﻘﺎدھﺎ ﻓﻲ ﺣﻠﻮﻟﮫ اﻟﻤﻄﺮوﺣﺔ .واﺑﻦ رﺷﺪ ﻛﻤﺎ ھﻮ ﻣﻌﻠﻮم ﻣﻦ أﻛﺒﺮ ﻗﻀﺎة وﻓﻘﮭﺎء اﻟﻤﺎﻟﻜﯿﺔ ﻓﻲ اﻷﻧﺪﻟﺲ وﻣﻦ أھﻢ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ اﻟﻤﺸﺎﺋﯿﯿﻦ اﻟﺬﯾﻦ ﺟﺎؤوا ﻣﻦ ﺑﻌﺪ ﻋﺼﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ. ﻓﻨﺤﺎول ﻓﻲ ھﺬا اﻟﺒﺤﺚ ﻋﻠﻰ ﺗﻮﺿﯿﺢ ﻛﯿﻔﯿﺔ ﻓﮭﻢ اﺑﻦ رﺷﺪ ﻟﮫ وﻛﯿﻔﯿﺔ ﺗﺤﺪﯾﺪه وﺑَﻠْﻮَرَﺗﮫ ﻟﻠﻤﻤﯿﺰات اﻟﺨﺎﺻﺔ ﺑﺸﺨﺼﯿﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻃﺒﯿﻌﺘﮫ ﻓﻀﻼً ﻋﻦ اﻟﺨﻮض ﻓﻲ ﺧِﻀَﻢﱢ اﻟﺼﺮاع اﻟﺠﺪﻟﻲ اﻟﻄﻮﯾﻞ اﻟﻤﻌﮭﻮد ﺑﯿﻨﮭﻤﺎ .ﻓﻨﺸﯿﺮ إﻟﻰ ﺗﻠﻚ اﻟﻤﺸﺎﻛﻞ ﺑﺎﻋﺘﺒﺎرھﺎ أﻣﺜﻠﺔ ﻟﮭﺬا اﻟﮭﺪف اﻷﺻﻠﻲ .وﻓﻲ ﺳﺒﯿﻞ ﺗﺤﻘﯿﻖ ذﻟﻚ ﻧﻘﻮم ﺑﺎﺳﺘﺨﺪام اﻟﻜﺘﺐ اﻟﺜﻼث ﻻﺑﻦ رﺷﺪ ﻛﻤﺼﺎدر أﺳﺎﺳﯿﺔ وھﻲ "ﻓﺼﻞ اﻟﻤﻘﺎل" و"اﻟﻜﺸﻒ" و"ﺗﮭﺎﻓﺖ اﻟﺘﮭﺎﻓﺖ" .وإﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ ذﻟﻚ ﻧﺤﺎول اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ ﻣﻌﻨﻰ وأھﻤﯿﺔ اﻟﻨﺘﺎﺋﺞ اﻟﺘﻲ ﻧﺘﻮﺻﻞ إﻟﯿﮭﺎ ﻓﻲ ﯾﻮﻣﻨﺎ اﻟﺤﺎﺿﺮ. 107 -8أﯾﻨﻮر ﻋﺒﺪ رﺳﻮل ﻗﯿﺰي ﺗﺄﺛﯿﺮ ﻛﺘﺐ أﺑﻲ ﺣﺎﻣﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻠﻰ اﺑﺘﻜﺎرﯾﺔ ﺧﻮاﺟﮫ أﺣﻤﺪ ﯾﺴﻮي إن ﻛﺘﺐ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ اﻟﻜﺒﯿﺮ أﺑﻲ ﺣﺎﻣﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻤﻌﺮوف ب"ﻣﺠﺪد اﻷﻟﻒ اﻷول" ﻗﯿﻤﺘﮭﺎ ﻏﻨﯿﺔ ﻋﻦ اﻟﺬﻛﺮ ﺣﯿﺚ إﻧﮭﺎ دوﻧﺖ اﻟﻘﻀﺎﯾﺎ اﻟﻮاﻗﻌﯿﺔ ﻟﻠﺪﯾﻦ اﻹﺳﻼﻣﻲ وﻟﺨّﺼﺖ ﻣﺎ ﺗﻘﺪّﻣﮭﺎ ﻣﻦ ﻛﺘﺐ اﻟﻤﺤﺪﺛﯿﻦ واﻟﻤﻔﺴﺮﯾﻦ ﻣﻊ ﺗﻘﯿﯿﻤﮭﺎ ،ووﺟﺪت اﻟﺤﻞّ ﻟﻜﺜﯿﺮ ﻣﻦ اﻟﻤﺴﺎﺋﻞ اﻟﻤﺘﻌﺎرﺿﺔ اﻟﻌﻮﯾﺼﺔ .ﻛﺎﻧﺖ ﻛﺘﺐ اﻹﻣﺎم ﻣﺸﮭﻮرة ﻟﻠﻐﺎﯾﺔ ﺑﯿﻦ اﻟﻤﻨﺎﻃﻖ اﻟﺘﺮﻛﯿﺔ ﻓﻲ اﻟﻌﺼﺮ اﻷوﺳﻂ .وﻛﺎن اﻟﻤﻔﻜﺮ اﻟﻜﺒﯿﺮ وواﺿﻊ ﺣﺠﺮ اﻷﺳﺎس ﻟﻠﺘﺼﻮف اﻟﺘﺮﻛﻲ "ﺳﻠﻄﺎن اﻷوﻟﯿﺎء" ﺧﻮاﺟﮫ أﺣﻤﺪ ﯾﺴﻮي ﻗﺪ ﺗﻌﺮّف ﻋﻠﻰ ھﺬه اﻟﻜﺘﺐ ﻣﺜﻞ ﻋﻠﻤﺎء اﻹﺳﻼم اﻟﻤﻌﺎﺻﺮﯾﻦ ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ واﻟﺬﯾﻦ ﺟﺎؤوا ﻣﻦ ﺑﻌﺪه .ھﺬا ﻣﺎ ﯾﻈﮭﺮ ﻓﻲ اﺑﺘﻜﺎرﯾﺔ ﺧﻮاﺟﮫ أﺣﻤﺪ ﯾﺴﻮي .ﻓﺎﻟﻮرﻗﺔ ﺗﺮﻛﺰ ﻋﻠﻰ ﺗﺤﻠﯿﻞ ﺗﺄﺛﯿﺮ ﻛﺘﺐ أﺑﻲ ﺣﺎﻣﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻠﻰ اﺑﺘﻜﺎرﯾﺔ ﺧﻮاﺟﮫ أﺣﻤﺪ ﯾﺴﻮي ﺣﯿﺚ ﻗﻤﻨﺎ ﺑﺘﺤﻠﯿﻞ اﻟﻘﻀﺎﯾﺎ ﻣﺜﻞ اﻟﻔﻜﺮ اﻟﻨﻈﺮي ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻃﺮﯾﻘﺔ ﻓﮭﻤﮫ ﻟﻤﻮﺿﻮﻋﺎت اﻟﺮوح واﻟﻤﻌﻨﻮﯾﺎت وﺗﺤﻠﯿﻼﺗﮫ اﻟﻨﻈﺮﯾﺔ ﺣﻮل اﻟﻌﻘﻞ واﻟﻔﺮاﺳﺔ وآراءه ﺗﺠﺎه ﻋﻠﻢ اﻟﺘﺼﻮف وﻋﺮض ھﺬا ﻛﻠﮫ وﺗﻄﻮﯾﺮه ﻓﻲ "اﻟﺤِﻜَﻢ اﻟﯿﺴﻮﯾﺔ" .وإﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ ذﻟﻚ ﺗﻨﺎوﻟﻨﺎ ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ اﻟﻌﻼﻗﺔ ﺑﯿﻦ ﺗﺤﻠﯿﻼت اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺣﻮل آداب اﻟﻌﺒﺎدة واﻟﺨﻠﻮة واﻟﺮﯾﺎﺿﺔ واﻟﻤﺠﺎھﺪة واﻟﺬﻛﺮ واﻟﺬﻛﺮ اﻟﻈﺎھﺮ وﺑﯿﻦ وﺟﮭﺔ ﻧﻈﺮ "ﯾﺴﻮي" واﻟﺘﺸﺎﺑﮫ ﺑﯿﻦ ﻧﻤﻂ ﻣﻌﯿﺸﺘﻲ ھﺬﯾﻦ اﻟﻌﺎﻟﻤﯿﻦ واﻻﻧﺴﺠﺎم ﺑﯿﻦ آﺛﺎرھﻤﺎ اﻟﺘﻲ أﻟّﻔﺎھﺎ ﻋﻠﻰ ﻃﺮﯾﻘﺔ اﻟﻨﻈﻢ .وﺑﺎﻟﺘﺎﻟﻲ ﻧﺒﺤﺚ ﻋﻦ ﻗﻀﺎﯾﺎ ﺗﺄﺛﯿﺮ ھﺬه اﻟﺘﺸﺎﺑﮭﺎت واﻹﻧﺴﺠﺎﻣﺎت اﻟﻤﺬﻛﻮرة ﻋﻠﻰ اﻷدب اﻟﻘﺎزاﻗﻲ )اﻟﻜﺎزاخ( ﻓﯿﻤﺎ ﺑﻌﺪ. 108 -9ﺑﺪران ﺑﻦ ﻟﺤﺴﻦ اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﺗﺄﺳﯿﺲ اﻻﺗﺠﺎه اﻟﻨﻘﺪي ﻓﻲ اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ ﺳﺎد ﻓﻲ أوﺳﺎط أﻏﻠﺐ اﻟﺒﺎﺣﺜﯿﻦ اﻟﻌﺮب أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻛﺎن ﻣﻌﻮل ھﺪم ﻟﻠﻔﻠﺴﻔﺔ ،وأﺧﺮﺟﻮه ﻣﻦ داﺋﺮة اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ وﺣﻤﻠﻮه ﻣﺴﺌﻮﻟﯿﺔ اﻧﮭﯿﺎر اﻟﻔﻜﺮ اﻟﻔﻠﺴﻔﻲ ﻓﻲ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ ,واﺗﮭﻤﻮه ﺑﺄﻧﮫ ﻛﺎن اﻟﺴﺒﺐ ﻓﻲ اﻟﺘﺮاﺟﻊ اﻟﺤﻀﺎري اﻟﺬي ﺷﮭﺪﺗﮫ اﻷﻣﺔ اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ. وﺣﻘﯿﻘﺔ اﻷﻣﺮ أن ھﺬه ﻧﻈﺮة ﺳﻄﺤﯿﺔ ﺗﻌﺘﻤﺪ ﻋﻠﻲ ﻗﺮاءات ﻏﯿﺮ ﺻﺤﯿﺤﺔ ﻷﻓﻜﺎر اﻟﻐﺰاﻟﻲ ,وﻟﻜﻦ ﺷﺎﺋﻌﺔ اﻧﮭﯿﺎر اﻟﺤﻀﺎرة اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ ﺑﺴﺒﺐ ﻓﻜﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻧﺘﺸﺮت ﻓﻲ أوﺳﺎط اﻟﺒﺎﺣﺜﯿﻦ اﻟﻌﺮب ،واﻧﺘﻘﻠﺖ ﻣﻦ ﺟﯿﻞ إﻟﻲ آﺧﺮ دون ﻓﺤﺺ أو ﺗﻤﺤﯿﺺ ،وأﺻﺒﺤﺖ ﺗﺘﺮدد ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﺎت اﻟﻜﺜﯿﺮﯾﻦ ﻋﻠﻲ أﻧﮭﺎ ﻣﻦ اﻟﻤﺴﻠﻤﺎت. ﻟﻜﻦ اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ ھﻲ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺗﻨﺎول ﺑﺎﻟﻨﻘﺪ أﻓﻜﺎر اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ اﻟﺴﺎﺑﻘﯿﻦ ،ﺧﺎﺻﺔ اﻟﻤﺪرﺳﺔ اﻟﻤﺸﺎﺋﯿﺔ ،ورﻓﺾ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪ ﺑﻤﺨﺘﻠﻒ ﺻﻮره ،وأﻓﺴﺢ اﻟﻤﺠﺎل ﻟﻠﻌﻘﻞ ،ﻣﺆﻛﺪا دوره ﻓﻲ ﻛﻞ ﺷﺌﻮن اﻟﻔﻜﺮ، وﻋﺎب ﻋﻠﻰ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ واﻟﻤﺘﻜﻠﻤﯿﻦ واﻟﻤﺘﺼﻮﻓﺔ ﺗﻌﻮﯾﻠﮭﻢ ﻋﻠﻰ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪ وإھﻤﺎﻟﮭﻢ ﻟﻠﻌﻘﻞ وإﻋﻤﺎل اﻟﻨﻘﺪ واﻟﺘﻤﺤﯿﺺ ،وأﺳﺲ ﻟﻠﺸﻚ اﻟﻤﻨﮭﺠﻲ، واﻧﺘﻘﺪ ﻣﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﺎ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ وﻟﻢ ﯾﺮﻓﺾ اﻟﺮﯾﺎﺿﯿﺎت واﻟﻤﻨﻄﻖ واﻟﻄﺒﯿﻌﯿﺎت واﻟﺘﺠﺮﯾﺒﯿﺎت ،ذﻟﻚ أن اﻟﻤﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﺎ ﻻ ﺗﻌﺪو أن ﺗﻜﻮن ﺗﺨﻤﯿﻨﺎت ﻏﯿﺮ ﺑﺮھﺎﻧﯿﺔ وﻏﯿﺮ ﻣﺆﺳﺴﺔ ﻋﻠﻰ أي ﻣﻨﻄﻖ. وﺗﻌﻤﻞ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ اﻟﺒﺤﺜﯿﺔ ﻋﻠﻰ إﻋﺎدة اﻟﻨﻈﺮ ﻓﻲ اﻟﻤﻘﻮﻻت اﻟﻤﻐﻠﻮﻃﺔ ﻋﻦ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ ﺧﻼل إﺑﺮاز ﺟﮭﺪه اﻟﺘﺠﺪﯾﺪي ﻓﻲ اﻟﺘﺄﺳﯿﺲ ﻟﻼﺗﺠﺎه اﻟﻨﻘﺪي ﻓﻲ اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ ،وأﺛﺮه ﻓﻲ ﻣﻦ ﺟﺎء ﺑﻌﺪه أﻣﺜﺎل اﺑﻦ ﺧﻠﺪون واﺑﻦ ﺗﯿﻤﯿﺔ .وﺑﯿﺎن ﺑﻄﻼن دﻋﺎوى اﻟﺬﯾﻦ ﻟﮭﻢ أزﻣﺔ ﻓﻜﺮﯾﺔ ﺗﺠﺎه ﺗﺎرﯾﺦ اﻷﻣﺔ وﺗﺠﺎه ﻛﺒﺎر ﻋﻠﻤﺎﺋﮭﺎ وﻣﻔﻜﺮﯾﮭﺎ ،ﺑﺮﻓﻀﮭﻢ أﻣﺜﺎل أﻓﻜﺎر اﻟﻐﺰاﻟﻲ ،ﺑﯿﻨﻤﺎ ﯾﻘﺒﻠﻮن ﻓﻠﺴﻔﺎت اﻟﯿﻮﻧﺎن وأﺣﻼم أﻓﻠﻮﻃﯿﻦ ﻓﻲ" ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﻔﯿﺾ" ،ﻣﻌﺘﺒﺮﯾﻦ أﻧﮭﺎ ﻧﻤﻮذج اﻟﻌﻘﻼﻧﯿﺔ اﻟﻤﻮؤدة ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻹﺳﻼم .وﯾﮭﻠﻠﻮن ﻟﻜﺎﻧﻂ ،ﺑﺎﻟﺮﻏﻢ ﻣﻦ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ھﺪم اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ اﻟﻤﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﯿﺔ ﺑﺎﻟﺸﺮق ،ﻗﺒﻞ أن ﯾﮭﺪﻣﮭﺎ ﻛﺎﻧﻂ ﺑﺎﻟﻐﺮب. 109 -10اﻷﺳﺘﺎذ اﻟﺪﻛﺘﻮر ﺑﻼل اﯾﺒﻜﺎن ﻣﺴﺎھﻤﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻋﻠﻢ اﻟﻔﻘﮫ إن اﻟﺠﺎﻧﺐ اﻟﻔﻜﺮي اﻟﺜﻘﺎﻓﻲ ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ وﻻ ﺳﯿﻤﺎ ﻣﻮﻗﻔﮫ ﻣﻦ اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ أﺻﺒﺢ ﻣﻮﺿﻮع ﺑﺤﺚ ﻟﻠﻌﺪﯾﺪ ﻣﻦ اﻟﺪراﺳﺎت .وأﻣﺎ ﺟﺎﻧﺒﮫ اﻟﻔﻘﮭﻲ وﻣﺴﺎھﻤﺎﺗﮫ ﻓﯿﮫ ﻓﻜﺜﯿﺮاً ﻣﺎ ﯾﺘﻢ ﺗﻨﺎوﻟﮫ ﻓﻲ إﻃﺎر ﻋﻠﻢ اﻷﺻﻮل دون اﻟﻔﺮوع .وﻟﺬﻟﻚ ﺳﺘﺪرس ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﺟﺎﻧﺐ ﻓﺮوع اﻟﻔﻘﮫ اﻟﺬي ﯾﺘﮭﺎون ﺑﮫ ﻏﺎﻟﺒﺎً رﻏﻢ أﻧﮫ ﻻ ﯾﻘﻞ ﺷﮭﺮة ﻋﻦ اﻷﺻﻮل .وﻻ ﺷﻚ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺬي ﯾﻨﺘﻤﻲ إﻟﻰ ﻣﺬھﺐ اﻟﺸﺎﻓﻌﯿﺔ ﻗﺪ ﺳﺎھﻢ إﻟﻰ ﺣﺪ ﻛﺒﯿﺮ ﻓﻲ اﻟﺘﺮاث اﻟﺬي ﺳﺒﻘﮫ .وﻓﻲ ھﺬا اﻟﺼﺪد ﯾﺠﺐ ﺗﺴﻠﯿﻂ اﻟﻀﻮء ﻋﻠﻰ ﻧﻘﺎط ﺛﻼث ﻟﺘﺤﺪﯾﺪ ﻣﻜﺎﻧﺘﮫ ﻓﻲ ذﻟﻚ: -1 اﻟﻮﺿﻊ اﻟﻌﺎم ﻟﻔﻘﮫ اﻟﻤﺬھﺐ ﻣﻦ اﻟﺒﺪاﯾﺔ ﺣﺘﻰ ﻋﺼﺮه، -2ﻣﺆﻟﻔﺎﺗﮫ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻤﺠﺎل، -3وأﺛﺮه ﻋﻠﻰ ﻣﺎ ﺑﻌﺪه ﻣﻦ اﻟﺘﻄﻮرات. وﯾﺬﻛﺮ اﻹﻣﺎم اﻟﻨﻮوي أﺳﻤﺎء ﺧﻤﺴﺔ ﻛﺘﺐ ﻣﻦ ﺑﯿﻦ ﺗﺮاث اﻟﻤﺬھﺐ اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ اﻟﺬي ﺗﺪاوﻟﺘﮫ اﻷﯾﺪي ﺣﺘﻰ ﻋﺼﺮه .وأوﻟﮭﺎ "ﻣﺨﺘﺼﺮ اﻟﻤﺰﻧﻲ" واﺛﻨﺎن ﻣﻦ اﻟﺒﺎﻗﯿﺔ ھﻤﺎ "اﻟﺘﻨﺒﯿﮫ" و"اﻟﻤﮭﺬب" ﻷﺑﻲ إﺳﺤﺎق اﻟﺸﯿﺮازي واﻻﺛﻨﺎن اﻷﺧﯿﺮان ھﻤﺎ "اﻟﻮﺳﯿﻂ" و"اﻟﻮﺟﯿﺰ" ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ .وﻗﺪ ﻗﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﻌﻤﻠﯿﺔ اﺧﺘﺼﺎر ﺗﺪرﯾﺠﯿﺎً ﻟﻜﺘﺎب "ﻧﮭﺎﯾﺔ اﻟﻤﻄﻠﺐ ﻓﻲ دراﯾﺔ اﻟﻤﺬھﺐ" ﻟﺸﯿﺨﮫ إﻣﺎم اﻟﺤﺮﻣﯿﻦ اﻟﺠﻮﯾﻨﻲ ﻓﻲ ﻛﺘﺒﮫ "اﻟﺒﺴﯿﻂ" و"اﻟﻮﺳﯿﻂ" و"اﻟﻮﺟﯿﺰ" ﻋﻠﻰ اﻟﺘﻮاﻟﻲ. واﻛﺘﻔﻰ ﻓﻲ "اﻟﺒﺴﯿﻂ" ﺑﺎﻋﺘﺒﺎره اﺧﺘﺼﺎراً ﻃﻮﯾﻼً "ﻟﻠﻨﮭﺎﯾﺔ" ﺑﺎﻟﺘﺮاث اﻟﻌﻠﻤﻲ ذات اﻟﻄﺎﺑﻊ اﻟﺨﺮاﺳﺎﻧﻲ اﻟﺬي ﯾﻌﺘﻤﺪ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﻜﺘﺎب اﻷﺻﻞ. وأﻟﻒ ﻛﺘﺎﺑﮫ "اﻟﻮﺳﯿﻂ" ﻣﺴﺘﻤﺪاً ﻣﻦ "اﻟﻤﮭﺬب" اﻟﺬي ﯾﻌﺘﺒﺮ أروع ﻣﺜﺎل ﻟﻠﺘﺮاث اﻟﻤﻨﺘﻘﻞ ﻣﻦ أﺑﻲ ﺣﺎﻣﺪ اﻻﺳﻔﺮاﯾﯿﻨﻲ اﻟﺬي ﻛﺎن اﻟﻘﻄﺐ اﻷﻋﻠﻰ ﻟﻠﻤﺬھﺐ ﻓﻲ اﻟﻌﺮاق إﻟﻰ أﺑﻲ إﺳﺤﺎق اﻟﺸﯿﺮازي ﻋﻦ ﻃﺮﯾﻖ أﺑﻲ اﻟﻄﯿﺐ اﻟﻄﺒﺮي .وﯾﺒﺪو أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻗﺪ أﻟﻒ أوﻻً ﻛﺘﺎب "اﻟﺒﺴﯿﻂ" اﻟﺬي ﯾﻌﺪّ أول ﻋﻤﻠﯿﺔ اﺧﺘﺼﺎر ﻟﻠﻨﮭﺎﯾﺔ ،ﺛﻢ أﻟﻒ "اﻟﻮﺳﯿﻂ" ﺑﻌﺪﻣﺎ أﺻﺒﺢ ﻣﺪرﺳﺎً ﻟﻠﻤﺪرﺳﺔ اﻟﻨﻈﺎﻣﯿﺔ اﻟﺒﻐﺪادﯾﺔ )ﺑﻌﺪ ﺳﻨﺔ .(484ﻷن ﻛﺘﺎب "اﻟﻤﮭﺬب" اﻟﺬي ﯾﻘﺎل إﻧﮫ اﺳﺘﻔﺎد ﻣﻨﮫ اﻟﻜﺜﯿﺮ ﻓﻲ "اﻟﻮﺳﯿﻂ" ھﻮ 110 ﻷﺑﻲ إﺳﺤﺎق اﻟﺸﯿﺮازي .وﻟﺮﺑﻤﺎ ﻛﺎن ﯾﺪرس ﻓﻲ ﺗﻠﻚ اﻵوﻧﺔ ﻛﺘﺐ اﻟﻔﻘﮫ ﻟﻠﺸﯿﺮازي .وﻓﯿﻤﺎ ﻧﻌﺘﻘﺪ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻗﺪ ﺗﻌﺮف ﻋﻠﻰ ھﺬه اﻟﻜﺘﺐ ﻓﻲ ﺗﻠﻚ اﻟﻔﺘﺮة وأﻟﻒ "اﻟﻮﺳﯿﻂ" ﺑﻌﺪﻣﺎ ﻗﺎم ﺑﺎﺧﺘﺼﺎر "اﻟﻤﮭﺬب" ﺑﺎﺳﻢ "اﻟﺒﺴﯿﻂ" .وﺑﺬﻟﻚ ﯾﻜﻮن ﻗﺪ ﻗﺪم ﺑﮭﺬا اﻟﻜﺘﺎب ﻣﺴﺎھﻤﺔ ﻓﻲ ﻣﺤﺎوﻟﺔ اﻟﺠﻤﻊ ﺑﯿﻦ اﻟﻤﻨﮭﺠﯿﻦ ﻓﻲ اﻟﻤﺬھﺐ .وﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻟﻤﻀﻤﻮن ،ﻛﺘﺎﺑﮫ "اﻟﻮﺟﯿﺰ" ھﺬا اﻟﺬي ﯾﻤﺜﻞ ﻣﻘﻄّﺮ اﻟﺘﺮاث اﻟﻔﻘﮭﻲ ﻟﻠﻤﻨﮭﺠﯿﻦ اﻟﺨﺮاﺳﺎﻧﯿﺔ واﻟﻌﺮاﻗﯿﺔ ،ﻃﻮى ﺑﺴﺎط ﻛﺘﺐ اﻟﻤﺰﻧﻲ واﻟﺸﯿﺮازي ﻓﻲ أﺳﺮع وﻗﺖ ،وأﺻﺒﺢ ﻣﺜﺎر اﻧﺘﺒﺎه ﻋﻈﯿﻢ إﻟﻰ أن ﺟﺎء اﻟﻤﻨﮭﺎج ﻟﻠﻨﻮوي .ﻣﻊ ذﻟﻚ ﻓﺈن اﻟﺮاﻓﻌﻲ واﻟﻨﻮوي اﻟﻠﺬﯾﻦ ھﻤﺎ ﻣﻦ ﺟﮭﺎﺑﺬة ﻓﺘﺮة اﻟﺘﺤﻘﯿﻖ ﻛﺎن ﺟﻞ اﻋﺘﻤﺎدھﻤﺎ ﻋﻠﻰ ﻛﺘﺎب اﻟﻮﺟﯿﺰ ھﺬا .وﻛﺄن اﻟﻤﺬھﺐ اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ واﺻﻞ ﻃﺮﯾﻘﮫ ﺑﻌﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻠﻰ ﻧﮭﺞ "اﻟﻮﺟﯿﺰ" إن ﺻﺢ اﻟﺘﻌﺒﯿﺮ ،وﯾﻤﻜﻨﻨﺎ اﻟﻘﻮل ﺑﺄن ھﺬا اﻟﻜﺘﺎب ﻗﺪ ﺣﺪد ﻣﺴﯿﺮ اﻟﻔﺘﺮات اﻟﻤﻘﺒﻠﺔ ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﻤﺪوﻧﺎت ﻟﻠﻤﺬھﺐ. -11أ.د .ﺑﻨﯿﺎﻣﯿﻦ أرول ﻧﻈﺮة اﻟﻐﺰاﻟﻲ إﻟﻰ ﻗﻀﯿﺔ "اﺟﺘﮭﺎد اﻟﺮﺳﻮل" ﻗﺪ ﻛﻨﺖ ﻓﻲ ﺟﻠﺴﺔ ﻣﻨﺎﻗﺸﺔ ﻟﺮﺳﺎﻟﺔ اﻟﺪﻛﺘﻮراه اﻟﺘﻲ ﺣﻀّﺮﺗﮭﺎ ﻧﺠﻼء ﺣﺎﺟﻲ أوﻏﻠﻲ ﻣﻦ ﻃﺎﻟﺒﺎﺗﻨﺎ ﻓﻲ ﻗﺴﻢ اﻟﺤﺪﯾﺚ اﻟﻨﺒﻮي ﺳﻨﺔ 2010وورد ﺧﻼل اﻟﻨﻘﺎش ﻋﺒﺎرة ﻣﻔﺎدھﺎ ﺑﺄن ھﻨﺎك "ﻣﻦ ﯾﻨﻈﺮ إﻟﻰ اﺟﺘﮭﺎد اﻟﺮﺳﻮل ﺑﻨﻈﺮة ارﺗﯿﺎب ﻣﺜﻞ اﻟﻐﺰاﻟﻲ" واﻧﺘﻘﺪت ھﺬا اﻟﻜﻼم ﺑﺤﺠﺔ أﻧﮫ ﻻ ﯾﻤﻜﻦ أن ﯾﻜﻮن ﺻﺤﯿﺤﺎً .ﻷﻧﻨﻲ ﻛﻨﺖ اﺳﺘﺒﻌﺪ ﻟﻤﺆﻟﻒ ﻗﺪ ﻛﺘﺐ ﻓﻲ أﺻﻮل اﻟﻔﻘﮫ ﻛﺘﺎﺑﺎً ﻻ ﺑﺪﯾﻞ ﻟﮫ ﻣﺜﻞ "اﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻲ" أن ﯾﻨﻈﺮ إﻟﻰ ھﺬه اﻟﻘﻀﯿﺔ ﺑﺎﻟﻨﻈﺮة اﻟﻤﺮﯾﺒﺔ ھﺬه .وﻟﻢ ﺗﺤﺴﻢ ھﺬه اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ ﻓﻲ ﺗﻠﻚ اﻟﺠﻠﺴﺔ رﻏﻢ ﻣﻨﺎﻗﺸﺘﮭﺎ ﺑﯿﻦ اﻟﻠﺠﻨﺔ .وﻟﻌﻞ ﺗﻨﺎوﻟﮭﺎ ﻛﻮرﻗﺔ ﻣﺴﺘﻘﻠﺔ ﻟﺨﻄﻮرﺗﮭﺎ اﻟﻜﺒﯿﺮة ﻓﻲ ﻣﺆﺗﻤﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺳﯿﺴﺎھﻢ ﻓﻲ ﺗﻮﺿﯿﺢ اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ وإن ﻛﻨﺖ ﻗﺪ ﻗﻤﺖ ﺑﻨﻈﺮة ﻋﺎﺑﺮة ﻓﯿﮭﺎ ﺑﻌﺪ ﺗﻠﻚ اﻟﻤﻨﺎﻗﺸﺔ اﻟﻤﺬﻛﻮرة. وھﺎ أﻧﺎ ذا أﺣﺎول ﻓﻲ ورﻗﺘﻲ ھﺬه ﻋﻠﻰ ﺑﻠﻮرة ﻛﯿﻔﯿﺔ ﻧﻈﺮة اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻻﺟﺘﮭﺎد اﻟﺮﺳﻮل ورأﯾﮫ ﻓﻲ ذﻟﻚ. ﻗﺪ ﻃﺮح اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻘﻀﯿﺔ ﻋﻠﻰ ﺑﺴﺎط اﻟﻨﻘﺎش ﺣﯿﺚ ﺳﺄل" :ھَ ْ ﻞ ﯾَﺠُﻮزُ ﻟَﮫُ اﻟْﺤُﻜْﻢُ ﺑِﺎﻟِﺎﺟْﺘِﮭَﺎدِ ﻓِﯿﻤَﺎ ﻟَﺎ ﻧَﺺﱠ ﻓِﯿﮫ؟" وﺑﻌﺪ ﻣﺎ أوﺿﺢ أن 111 اﻟﻌﻠﻤﺎء ﻗﺪ اﺧﺘﻠﻔﻮا ﻓﻲ ذﻟﻚ ﺗﻨﺎول اﻟﻘﻀﯿﺔ ﻋﻠﻰ ﻗﺴﻤﯿﻦ :اﻟﺠﻮاز واﻟﻮﻗﻮع .وﻛﺎن اﻟﻤﺨﺘﺎر ﻋﻨﺪه ﻣﻨﮭﻤﺎ ھﻮ ﺟﻮاز ﺗﻌﺒﺪه ﺻﻠﻰ اﷲ ﻋﻠﯿﮫ وﺳﻠﻢ ﺑﺎﻻﺟﺘﮭﺎد ﻷﻧﮫ ﻟﯿﺲ ﺑﻤﺤﺎل ﻓﻲ ذاﺗﮫ وﻻ ﯾﻔﻀﻲ إﻟﻰ ﻣﺤﺎل وﻣﻔﺴﺪة. وﺑﻌﺪ ذﻟﻚ ﻧﺎﻗﺶ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻗﻀﯿﺔ وﻗﻮع اﻻﺟﺘﮭﺎد وأﺷﺎر إﻟﻰ أن ھﻨﺎك اﺧﺘﻼﻓﺎً ﺑﯿﻦ اﻟﻌﻠﻤﺎء ﺣﯿﺚ ﻗﺎل" :ﻓﻘﺪ ﻗﺎل ﺑﮫ ﻗﻮم وأﻧﻜﺮه آﺧﺮون وﺗﻮﻗﻒ ﻓﯿﮫ ﻓﺮﯾﻖ ﺛﺎﻟﺚ" ورﺟّﺢ اﻷﺧﯿﺮ ﺑﻘﻮﻟﮫ "وھﻮ اﻷﺻﺢ" ﻷﻧﮫ ﻟﻢ ﯾﺜﺒﺖ ﻓﯿﮫ دﻟﯿﻞ ﻗﺎﻃﻊ ﻋﻨﺪه. وﻣﻦ ﺟﺎﻧﺐ آﺧﺮ ﻗﺪ ﻗﺴﻢ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻘﻀﯿﺔ إﻟﻰ ﻗﺴﻤﯿﻦ وﻧﺎﻗﺸﮭﺎ ﻋﻠﻰ أﺳﺎس اﻻﺟﺘﮭﺎد ﻓﻲ ﻣﺼﺎﻟﺢ اﻟﺪﻧﯿﺎ وأﻣﻮر اﻟﺪﯾﻦ .ﻓﺎﻻﺟﺘﮭﺎد ﻓﻲ ﻣﺼﺎﻟﺢ اﻟﺪﻧﯿﺎ ﺟﺎﺋﺰ ﺑﻼ ﺧﻼف .وإﻧﻤﺎ اﻟﺨﻼف ﻓﻲ أﻣﻮر اﻟﺪﯾﻦ. -12ﺟﻌﻔﺮ ﻗﺮاداش اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﺣﻘﯿﻘﺔ اﻟﻨﺒﻮة ﻟﻘﺪ ﻋﺎﻧﻰ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ أزﻣﺔ ﻓﻜﺮﯾﺔ ﺧﻼل ﺗﺼﺪره ﻟﻠﺘﺪرﯾﺲ ﻓﻲ اﻟﻤﺪرﺳﺔ اﻟﻨﻈﺎﻣﯿﺔ اﻟﺒﻐﺪادﯾﺔ وﺗﺨﻠﻰ ﻋﻦ اﻟﺘﺪرﯾﺲ آﻧﺬاك .ﻓﺒﻌﺾ اﻟﻨﺎس ﯾﺸّﺒﮫ ھﺬه اﻟﻈﺎھﺮة ﺑﻤﺎ ﻋﺎﺷﮭﺎ دﯾﻜﺎرت وأﻣﺜﺎﻟﮫ ﻣﻦ اﻷزﻣﺔ اﻟﻔﻜﺮﯾﺔ أو اﻟﺒﺤﺚ ﻋﻦ اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ اﻟﻜﺒﺮى ﺑﻌﺪ اﻟﺸﻚ ﻓﯿﮭﺎ .وﻟﻜﻨﮫ ﻣﻦ اﻟﺼﻌﺐ ﺟﺪًا اﻟﺤﺪﯾﺚ ﻋﻦ أي ﺷﻚ ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﺣﻮل اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ إذا أﺧﺬﻧﺎ ﻛﺘﺒﮫ ﺑﻌﯿﻦ اﻻﻋﺘﺒﺎر ﻋﻤﻮﻣﺎً و "اﻟﻤﻨﻘﺬ ﻣﻦ اﻟﻀﻼل" ﻋﻠﻰ وﺟﮫ اﻟﺨﺼﻮص .وإﻧﻤﺎ ﻛﺎن ﺑﺤﺜﮫ ﻋﻦ اﻟﻄﺮﯾﻖ اﻷﺳﮭﻞ واﻷﻛﻤﻞ ﯾُﻤَﻜﱢﻨﮫ ﻣﻦ اﻟﻮﺻﻮل إﻟﻰ اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ .وﺑﻌﺒﺎرة أﺧﺮى ،ﻓﺈن ﺑﺤﺜﮫ ﻛﺎن ﻋﻦ اﻷﺳﻠﻮب واﻟﻄﺮﯾﻘﺔ ﻛﻤﺎ دل ﻋﻠﯿﮫ ﺗﺼﻮﯾﺮه اﻟﺬي ﻗﺎم ﺑﺘﺤﺪﯾﺪه ﻓﻲ "اﻟﻤﻨﻘﺬ" .ﻟﺬا ﻓﺈﻧﮫ ﻟﻢ ﯾﻜﻦ ﯾﺸﻚ ﻓﻲ "ﺣﻘﯿﻘﺔ اﻟﻨﺒﻮة" أﺑﺪاً ،وﻟﻜﻨﮫ ﺑﺪأ ﺑﺎﻟﺒﺤﺚ ﻋﻦ اﻟﻔﮭﻢ اﻷﺻﺢ واﻟﻄﺮﯾﻘﺔ اﻟﻤﺜﻠﻰ ﻟﻠﻮﺻﻮل إﻟﯿﮭﺎ .واﺑﺘﻌﺎده ﻋﻦ اﻟﻤﺪرﺳﺔ وﺗﻮﺟﯿﮫ اﻻﻧﺘﻘﺎدات اﻟﻼذﻋﺔ إﻟﻰ اﻟﻌﻠﻤﺎء وﺧﺼﻮﺻﺎً اﻟﻔﻘﮭﺎء ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ "إﺣﯿﺎء ﻋﻠﻮم اﻟﺪﯾﻦ" ﻻ ﯾﻌﻨﻲ أﻧﮫ أﺿﺎع ﻛﺮاﻣﺔ اﻟﻤﺪرﺳﺔ وﻋﻠﻮم اﻟﻈﺎھﺮ ﺗﻤﺎﻣﺎً .ﻓﻲ اﻟﻮاﻗﻊ ،ﻋﺎد اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ أواﺧﺮ ﺣﯿﺎﺗﮫ إﻟﻰ اﻟﻤﺪرﺳﯿﺔ اﻟﻨﻈﺎﻣﯿﺔ اﻟﻨﯿﺴﺎﺑﻮرﯾﺔ ﻣﻦ ﺟﺪﯾﺪ وﻋﻤﻞ ھﻨﺎك 112 ﻟﻤﺪة أرﺑﻊ ﺳﻨﻮات ،وﻗﺪ ﻛﺘﺐ ﺧﻼﻟﮭﺎ اﻟﻌﺪﯾﺪ ﻣﻦ اﻟﻤﺆﻟﻔﺎت ،وﻋﻠﻰ رأﺳﮭﺎ "اﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻰ" .وﻣﻦ ﺟﺎﻧﺐ آﺧﺮ ﺗﺒﻨّﻰ ﻋﻠﻮم اﻟﻈﺎھﺮ أﯾﻀﺎ، وﻋﺮّف ﻋﻠﻢ اﻟﻜﻼم ﺑﺄﻧﮫ أﻋﻠﻰ اﻟﻌﻠﻮم ﻛﻠﮭﺎ )اﻟﻌﻠﻢ اﻷﻋﻠﻰ اﻟﻜﻠﻲ( ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ اﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻰ اﻟﺬي ﻛﺎن ﻣﻦ آواﺧﺮ ﺗﺂﻟﯿﻔﮫ ﺑﻌﺪ ﻓﺘﺮة اﻷزﻣﺔ اﻟﻔﻜﺮﯾﺔ .وﻓﻲ "اﻹﺣﯿﺎء" ﯾﺸﯿﺮ إﻟﻰ ﻛﺘﺎﺑﮫ ﻓﻲ ﻋﻠﻢ اﻟﻜﻼم وھﻮ اﻟﻤﺴﻤﻰ ب"اﻻﻗﺘﺼﺎد ﻓﻲ اﻻﻋﺘﻘﺎد" اﻟﺬي ﻗﺎم ﺑﺘﺄﻟﯿﻔﮫ ﻗﺒﻞ ﻓﺘﺮة اﻷزﻣﺔ اﻟﻔﻜﺮﯾﺔ اﻟﻤﺬﻛﻮرة .وھﺬا ﻛﻠﮫ ﯾﺪل ﻋﻠﻰ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻢ ﯾﻜﻦ ﯾﺮﻓﺾ ﺣﯿﺎﺗﮫ اﻟﺴﺎﺑﻘﺔ .وأﻣﺎ ﺟﻨﻮﺣﮫ إﻟﻰ اﻟﺘﺼﻮف ﻓﻸﻧﮫ رأى إﻣﻜﺎﻧﯿﺔ اﻟﻮﺻﻮل إﻟﻰ ﺣﻘﯿﻘﺔ اﻟﻨﺒﻮة ﻋﻠﻰ وﺟﮫ آﻣﻦ وأﻛﻤﻞ ﺑﻔﻀﻞ اﻟﺘﺼﻮف .وﻟﺬﻟﻚ ﻛﺎن ﯾﻌﺘﺒﺮ اﻟﺘﺼﻮف ﻋﻨﺼﺮًا ﺟﺪﯾﺪًا أو ﻋﻨﺼﺮ اﻟﺪﻋﻢ إﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ اﻟﻌﻠﻮم اﻷﺧﺮى .وﯾﺆﯾﺪ ذﻟﻚ ﻣﺎ ﻗﺎم ﺑﮫ ﻣﻦ إﻋﺎدة اﻟﻨﻈﺮ ﻓﻲ ﻛﻞ ﻋﻠﻢ ﻋﻠﻰ ﺣﺪة .إذن ﺗﺤﺘﻞّ "ﺣﻘﯿﻘﺔ اﻟﻨﺒﻮة" ﻓﻲ ﺣﯿﺎة اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻧﻈﺎﻣﮫ ﻣﻜﺎﻧًﺎ ھﺎﻣﺎ .ﻓﻨﺤﻦ ﻧﺤﺎول ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﻋﻠﻰ إﺑﺮاز ﻣﻌﻨﻰ ھﺬا اﻟﺘﻌﺒﯿﺮ وﻣﺎ آل إﻟﯿﮫ ﻓﻲ ﻧﻈﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻟﻤﻀﻤﻮن واﻟﻌﻤﻞ. -13اﻻﺳﺘﺎذ اﻟﻤﺴﺎﻋﺪ م .ﺟﻨﯿﺪ ﻗﺎﯾﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻛﻤﺎل اﻟﻌﺎﻟﻢ : ﺣﻮل ﺟﺬور ﻓﻜﺮة "ﻟﯿﺲ ﻓﻲ اﻹﻣﻜﺎن أﺑﺪع ﻣﻤﺎ ﻛﺎن" ﻋﻨﺪ اﺑﻦ ﺳﯿﻨﺎ. ﻋﻠﻰ اﻟﺮﻏﻢ ﻣﻦ أن ﻋﻼﻗﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﺎﻟﻔﻠﺴﻔﺔ ﯾﺘﻢ ﺗﻨﺎوﻟﮭﺎ ﺿﻤﻦ ﺳﯿﺎق ﻧﻘﺪه ﻟﻠﻔﻠﺴﻔﺔ ﻓﻲ ﻛﺜﯿﺮ ﻣﻦ اﻷﺣﯿﺎن ﻓﺈن ﺗﺄﺛﯿﺮات اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ ﻋﻠﻰ أﻓﻜﺎره ﻛﺎﻧﺖ وﻻ زاﻟﺖ ﻣﺜﺎر اھﺘﻤﺎم اﻟﺒﺎﺣﺜﯿﻦ .وإﺣﺪى اﻷﻣﺜﻠﺔ اﻟﮭﺎﻣﺔ ﻟﮭﺬا اﻟﺘﺄﺛﯿﺮ واﻟﺘﻲ ﺗﻜﺎد ﺗﻮﺟﺪ ﻓﻲ ﻛﺜﯿﺮ ﻣﻦ ﻛﺘﺒﮫ ھﻲ ﻓﻜﺮﺗﮫ ﺣﻮل ﻛﻤﺎل اﻟﻌﺎﻟﻢ واﻟﺘﻲ ﺗﺴﺘﻨﺪ إﻟﻰ اﻟﻘﻮل اﻟﻤﺸﮭﻮر ب"ﻟﯿﺲ ﻓﻲ اﻹﻣﻜﺎن أﺑﺪع ﻣﻤﺎ ﻛﺎن" .و ﺑﺪأت اﻻﻧﺘﻘﺎدات اﻟﻤﻮﺟﮭﺔ إﻟﻰ ﻓﻜﺮة اﻟﻐﺰاﻟﻲ ھﺬه ﻓﻲ ﺣﯿﺎﺗﮫ واﺳﺘﻤﺮت ﻋﺎدة اﻻﻧﺘﻘﺎد واﻟﺪﻓﺎع ﻋﻨﮭﺎ ﺣﺘﻰ اﻟﻘﺮن اﻟﺘﺎﺳﻊ ﻋﺸﺮ اﻟﻤﯿﻼدي .وأوﻟﻰ ھﺬه اﻻﻧﺘﻘﺎدات اﻟﻤﺬﻛﻮرة ھﻲ زﻋﻢ أن ﻓﻜﺮة ﻛﻤﺎل اﻟﻌﺎﻟﻢ ﻣﻦ ﺗﻌﺎﻟﯿﻢ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ وأن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﻨﺎﻗﺾ ﻧﻔﺴﮫ ﺑﻨﻔﺴﮫ 113 ﺣﯿﺚ ﯾﺸﺎرك اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻓﻲ ﻧﻔﺲ اﻟﺮأي وھﻮ ﯾﻨﺘﻘﺪھﻢ .واﻟﮭﺪف ﻣﻦ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ،ھﻮ ﺗﺤﺪﯾﺪ ﺟﺬور ﻓﻜﺮة "ﻛﻤﺎل اﻟﻌﺎﻟﻢ" ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻓﻠﺴﻔﺔ اﺑﻦ ﺳﯿﻨﺎ ﻋﻠﻰ وﺟﮫ اﻟﺨﺼﻮص اﻧﻄﻼﻗﺎً ﻣﻦ اﻻﻧﺘﻘﺎدات اﻟﻤﺬﻛﻮرة ﻣﻤﺎ ﯾﺆدي إﻟﻰ زﯾﺎدة ﺗﻮﺿﯿﺢ ﻟﻠﻌﻼﻗﺔ ﺑﯿﻦ اﻟﻐﺰاﻟﻲ واﻟﻔﻠﺴﻔﺔ. -14أدوارد ﻣﻌﺎد اﻟﺰﻣﺎن واﻟﻤﻜﺎن واﻟﻮھﻢ :ﺣﻮل "اﻟﺪﻟﯿﻞ اﻟﺜﺎﻧﻲ" ﻣﻦ اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ اﻷوﻟﻰ ﻓﻲ ﺗﮭﺎﻓﺖ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ إن اﻟﺪﻟﯿﻞ اﻟﺜﺎﻧﻲ ﻷﺑﻲ ﺣﺎﻣﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻗﺪم اﻟﻌﺎﻟﻢ ﻋﻨﺪ اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ اﻷوﻟﻰ ﻣﻦ ﻛﺘﺎﺑﮫ "ﺗﮭﺎﻓﺖ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ" ھﻮ أن رد ھﺬا ﯾﺴﺘﻠﺰم أن ﯾﻜﻮن ﻗﺒﻞ اﻟﺰﻣﺎن زﻣﺎن وھﻮ ﻣﺘﻨﺎﻗﺾ. وھﺬا اﻟﺪﻟﯿﻞ ﻓﻲ وﺟﮭﺔ ﻧﻈﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﻌﺘﻤﺪ ﻋﻠﻰ ﻓﻜﺮة ﺧﺎﻃﺌﺔ وھﻲ "وَھْﻢُ وﺟﻮد ﻣﺒﺘﺪأ إﻻ ﻣﻊ ﺗﻘﺪﯾﺮ "ﻗﺒﻞ" ﻟﮫ ﻣﺤﺎل وﻟﺬﻟﻚ ھﺬا اﻷﻣﺮ ﻣﺤﺎل ﻋﻘﻼً". وﺟﻮاب اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻋﻦ ھﺬا ﯾﺆدي إﻟﻰ اﻟﺘﻔﻜﯿﺮ ﻓﻲ ﻣﻔﮭﻮم اﻟﺰﻣﺎن ﻧﻔﺴﮫ ﺣﯿﺚ ادﻋﻰ ﻓﯿﮫ اﻟﻐﺰاﻟﻲ "أن اﻟﻔﺮق ﺑﯿﻦ اﻟﻤﺎﺿﻲ واﻟﻤﺴﺘﻘﺒﻞ ﻟﯿﺲ واﻗﻌﺎً ﻣﻮﺿﻮﻋﯿًﺎ" ،وﻗﺎل " :وآﯾﺔ أن ھﺬه ﻧﺴﺒﺔ ،أن اﻟﻤﺴﺘﻘﺒﻞ ﺑﻌﯿﻨﮫ ﯾﺠﻮز أن ﯾﺼﯿﺮ ﻣﺎﺿﯿﺎً ﻓﯿﻌﺒﺮ ﻋﻨﮫ ﺑﻠﻔﻆ اﻟﻤﺎﺿﻲ". وﻟﻤﺎذا ﯾﻌﺘﺒﺮ ھﺬا آﯾﺔ ﻟﻨﺴﺒﯿﺔ اﻟﻔﺮق ﺑﯿﻦ اﻟﻤﺎﺿﻲ واﻟﻤﺴﺘﻘﺒﻞ؟ واﻟﺠﻮاب ﻋﻦ ھﺬا اﻟﺴﺆال ﯾﺸﺒﮫ ﻣﺎ اﺳﺘﺪل ﺑﮫ ﺟﯿﻤﺲ ﻣﺎﻛﺘﺎﻏﺮت ﻣﻌﺘﺮﺿﺎً ﻋﻠﻰ دﻟﯿﻞ اﻟﻮاﻗﻊ اﻟﻤﻮﺿﻮﻋﻲ .وﻟﻜﻦ ھﻞ ﻛﺎن ﻣﻮﻗﻒ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ اﻟﺰﻣﺎن ﺛﺎﺑﺘﺎً ﻻ ﯾﺘﻐﯿﺮ؟ ﻓﺎﻟﻨﺺ ﯾﻤﯿﺰ ﺑﯿﻦ ﻣﺎ ﻋﺮف ب"اﻟﻤﺎﺿﻲ/اﻟﻤﺴﺘﻘﺒﻞ" ﺿﻤﻦ ﻣﺠﻤﻮﻋﺔ Aوﻣﺎ ﻋﺮف ب"ﻗﺒﻞ/ﺑﻌﺪ" ﺿﻤﻦ ﻣﺠﻤﻮﻋﺔ .Bوﻟﻜﻦ ﻣﺎ ھﻮ اﻟﻮﺿﻊ ﻓﻲ ﻣﺠﻤﻮﻋﺔ B؟ ﻓﺎﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﺘﻄﺮق إﻟﻰ ھﺬا اﻟﺴﺆال ﺣﯿﺚ ﯾﻘﻮم ﺑﻤﻘﺎرﻧﺔ ﻣﺎ ﺑﯿﻦ ﻓﻜﺮة ﻣﺒﺘﺪأ اﻟﺰﻣﺎن اﻟﺬي ﻟﯿﺲ ﻟﮫ "ﻗﺒﻞ" وﺑﯿﻦ ﻓﻜﺮة اﻟﻔﻠﻚ اﻷﻋﻠﻰ اﻟﺬي "ﻟﯿﺲ ﺑﻌﺪه ﺷﻲء" .وﺟﻮاب اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻋﻦ ھﺬا ﺑﺄﻧﮫ ﻻ ﯾﻤﻜﻦ 114 اﻟﻤﻮازﻧﺔ ﺑﯿﻨﮭﻤﺎ ﻷن "ﻓﻮق وﺗﺤﺖ" إﺿﺎﻓﻲ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﻛﺮي اﻟﻌﺎﻟﻢ ﺑﯿﻨﻤﺎ "ﻗﺒﻞ وﺑﻌﺪ" ﻏﯿﺮ إﺿﺎﻓﻲ .وﯾﺒﺪو أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻨﺪﻣﺎ ﯾﻌﺪل إﻟﻰ ﻣﻔﮭﻮﻣﻲ "اﻟﺨﺎرج واﻟﺪاﺧﻞ" ﺑﺪﻻ ﻣﻦ "ﻓﻮق وﺗﺤﺖ" ﯾﺸﯿﺮ إﻟﻰ ﻣﻮﻗﻒ ﯾﺠﻌﻞ ﻣﺠﻤﻮﻋﺔ B -واﻗﻌﺎً ﻣﻮﺿﻮﻋﯿﺎً .وﻣﻊ ذﻟﻚ ﻓﺈن اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ ﻟﻢ ﯾﺤﺴﻢ أﻣﺮھﺎ ﺑﻌﺪُ ﻷن ھﻨﺎك أﺳﺌﻠﺔ أﺧﺮى ﻻ ﯾﺴﻌﮭﺎ ﺣﺪود ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ. -15أرﻗﺎن ﯾﺎر ھﺠﻮم ودﻓﺎع :اﻧﺘﻘﺎد اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻺﺳﻤﺎﻋﯿﻠﯿﯿﻦ ودﻓﺎع اﻟﺪاﻋﯿﺔ اﻹﺳﻤﺎﻋﯿﻠﻲ أﺑﻲ اﻟﻮﻟﯿﺪ "ﻓ ﻀﺎﺋﺢ اﻟﺒﺎﻃﻨﯿ ﺔ" و"ﺗﮭﺎﻓ ﺖ اﻟﻔﻼﺳ ﻔﺔ" ﻣ ﻦ أھ ﻢ ﻣ ﺎ ﻛﺘﺒ ﮫ اﻟﻐﺰاﻟ ﻲ اﻟﺬي أﺟﺮى أﺑﺤﺎﺛًﺎ ﺑﻤﺠﺎﻻت ﻋﺪﯾﺪة ﻣﻦ اﻟﻌﻠﻮم اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ ﻓ ﻲ ﺗﻔﻨﯿ ﺪ آراء اﻟﻔﺮق واﻟﺘﻌﺎﻟﯿﻢ اﻟﺨﺎرﺟ ﺔ ﻋﻠ ﻰ أھ ﻞ اﻟ ﺴﻨﺔ .ﻓﺘﺤﺪﯾ ﺪ اﻷﺳ ﺒﺎب اﻟﺪﯾﻨﯿ ﺔ أو اﻟﺴﯿﺎﺳﯿﺔ اﻟﺘ ﻲ اﻋﺘﻨﻘﮭ ﺎ اﻟﻐﺰاﻟ ﻲ ﻓ ﻲ ﻛﺘﺎﺑﯿ ﮫ ھ ﺬﯾﻦ ﻓﺈﻧ ﮫ ﻗ ﺪ ﯾ ﺴﺎﻋﺪ ﻋﻠﻰ ﺗﺴﻠﯿﻂ اﻟﻀﻮء ﻋﻠﻰ ﻧﻈ ﺎم ﻋﻘﻠﯿﺘ ﮫ ووﻋﯿ ﮫ ﻛﻤ ﺎ أﻧ ﮫ ﯾﻈﮭ ﺮ اﻟﺒﻨﯿ ﺔ اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ اﻟﺴﯿﺎﺳﯿﺔ ﺧﻼل ﻓﺘﺮة ﺗﺄﻟﯿﻒ ھﺬﯾﻦ اﻟﻜﺘﺎﺑﯿﻦ. ﻓﻔﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﻧﺘﻨﺎول اﻟﻤﻮﻗﻒ اﻟﺘﻜﻔﯿﺮي واﻻﺳﺘﺒﻌﺎدي ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ "ﻓﻀﺎﺋﺢ اﻟﺒﺎﻃﻨﯿﺔ" ﺗﺠﺎه اﻟﺘﻌﺎﻟﯿﻢ اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ ﻟﻠﺤﺮﻛﺔ اﻹﺳﻤﺎﻋﻠﯿﺔ :ھﻞ ﻛﺎن ھﺬا اﻟﻤﻮﻗﻒ ﯾﺮﺟﻊ إﻟﻰ ﺳﺒﺐ دﯾﻨﻲ أو ﺳﯿﺎﺳﻲ؟ وھﻞ ﻛﺎن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻮﺿﻮﻋﯿﺎً ﻓﻲ اﻧﺘﻘﺎداﺗﮫ اﻟﺘﻲ وﺟﮭﮭﺎ إﻟﯿﮭﻢ أم ﻻ؟ ،وﻣﺪى ﺻﺤﺔ اﻟﺤﺠﺞ اﻟﻘﺎﺋﻤﺔ ﻋﻠﻰ اﻷﺳﺲ اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ واﻟﻌﻘﻠﯿﺔ وﻣﺪى اﺗﺴﺎق اﺳﺘﻨﺘﺎﺟﺎﺗﮫ .وﻗﺪ أﻟّﻒ اﻟﺪاﻋﯿﺔ اﻹﺳﻤﺎﻋﯿﻠﻲ أﺑﻮ اﻟﻮﻟﯿﺪ ﻛﺘﺎﺑﮫ "داﻣﻎ اﻟﺒﺎﻃِﻞ وھﺘﻒ اﻟﻤﻨﺎﺿِﻞ" ﻟﻠﺮد ﻋﻠﻰ اﻧﺘﻘﺎدات اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻤﻮﺟﮭﺔ إﻟﻰ اﻟﺘﻌﺎﻟﯿﻢ اﻹﺳﻤﺎﻋﯿﻠﯿﺔ .وﺗﻨﺎول ﻓﯿﮫ اﻟﻤﻮﺿﻮﻋﺎت ﻋﻠﻰ ﺣﺴﺐ ﺗﺮﺗﯿﺒﮭﺎ اﻟﻮارد ﻓﻲ ﻛﺘﺎب اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻗﺎم ﺑﺎﻟﺪﻓﺎع ﻋﻦ ﻧﻈﺎﻣﮫ اﻟﺨﺎص ﻓﻲ اﻟﻤﻌﺘﻘﺪ واﻟﻌﺒﺎدة .ﻟﺬا ﻓﻼ ﺑﺪ ﻣﻦ ﻃﺮح اﻧﺘﻘﺎدات اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻠﻰ ﺑﺴﺎط اﻟﻨﻘﺎش واﻟﺘﺴﺎؤل ﺣﻮﻟﮭﺎ ﻛﻤﺎ ﻻ ﻣﻨﺎص ﻣﻦ ذﻟﻚ ﺣﯿﺎل دﻓﺎع أﺑﻲ اﻟﻮﻟﯿﺪ أﯾﻀﺎً .ﻓﻔﻲ ھﺬا اﻻﺳﺘﻌﺮاض ﺳﻮف ﯾﺘﻢ اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ أن اﻷﺣﺪاث اﻻﺟﺘﻤﺎﻋﯿﺔ ﺗﻤﮭﺪ اﻟﻄﺮﯾﻖ ﻟﺘﻜﻮﯾﻦ اﻵراء اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ. 115 -16ﻓﺎﺗﺢ ﺷﻜﺮ دور ﯾﻮﺳﻒ ﺧﺎص ﺣﺎﺟﺐ ﻓﻲ ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻨﻈﺎم اﻟﻔﻜﺮي اﺳﺘﻤﺪ اﻷﺗﺮاك ﻣﺪﺧّﺮاﺗﮭﻢ اﻻﺳﻼﻣﯿﺔ ﻓﻲ أھﻢ ﺟﻮاﻧﺒﮭﺎ ﻣﻦ اﻟﺨﻂ اﻟﻤﻤﺘﺪّ ﺑﯿﻦ ﺗﺮﻛﺴﺘﺎن إﻟﻰ اﻷﻧﺎﺿﻮل ﻣﺮوراً ﺑﺨﺮاﺳﺎن ﻋﺒﺮ اﻟﻌﺼﻮر اﻟﻄﻮﯾﻠﺔ .وھﻨﺎك اﺛﻨﺎن ﻣﻦ اﻟﺸﺨﺼﯿﺎت اﻟﮭﺎﻣﺔ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﺨﻂ ھﻤﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﯾﻮﺳﻒ ﺧﺎص ﺣﺎﺟﺐ ﺻﺎﺣﺐ ﻛﺘﺎب "ﻗﻄﺎدﻛﻮ ﺑﻠﻚ" .واﻧﻄﻼﻗﺎً ﻣﻦ اﻟﻨﻘﺎط اﻟﻤﻌﯿﻨﺔ ﺳﻨﺤﺎول ﻓﻲ ورﻗﺘﻨﺎ ھﺬه ﻋﻠﻰ اﻟﻤﻘﺎرﻧﺔ ﺑﯿﻦ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺬي ﻛﺎن ﻣﻦ رواد ﻣﺆﺳﺴﻲ اﻟﺘﺼﻮر اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻟﻠﺴﻼﺟﻘﺔ وﺑﯿﻦ اﻟﺒﻨﯿﺔ اﻟﻔﻜﺮﯾﺔ ﻟﯿﻮﺳﻒ ﺧﺎص ﺣﺎﺟﺐ اﻟﺬي أﻛﺴﺐ اﻟﻮﺻﻒ اﻟﻨﻈﺎﻣﻲ ﻟﻠﻔﮭﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻓﻲ ﺑﻼد ﺗﺮﻛﺴﺘﺎن. وﺑﻌﺒﺎرة أﺧﺮى ،ورﻗﺘﻨﺎ ھﺬه ﯾﻤﻜﻦ اﻋﺘﺒﺎرھﺎ ﺑﺄﻧﮭﺎ ﻣﺤﺎوﻟﺔ ﻟﻘﺮاءة اﻟﺘﺮاث اﻟﺬي ورﺛﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ ﯾﻮﺳﻒ ﺧﺎص ﺣﺎﺟﺐ ﺻﺎﺣﺐ ﻛﺘﺎب "ﻗﻄﺎدﻛﻮ ﺑﻠﻚ" ﻣﻦ ﺧﻼل ﺑﻌﺾ ﻛﺘﺒﮫ .وﺑﺎﻟﺘﺎﻟﻲ ،ﯾﺘﻢ ﺗﻨﺎول اﻟﻨﻘﺎط اﻟﻤﺼﺪرة أو اﻟﻤﮭﻤّﺸﺔ ﻓﻲ اﻟﻨﻈﺎم اﻟﻔﻜﺮي اﻟﺬي ﺗﻜﻮّن ﺧﻼل اﻻﻧﺘﻘﺎل ﻣﻦ دﯾﺎر ﺗﺮﻛﺴﺘﺎن إﻟﻰ اﻷﻧﺎﺿﻮل ﻣﻦ ﻧﺎﺣﯿﺔ ،وﻧﻘﻮم ﺑﺘﻮﺿﯿﺢ اﻟﻤﺮاﺣﻞ اﻟﺘﻲ وﺻﻞ إﻟﯿﮭﺎ ﺗﺼﻮرﻧﺎ اﻻﺳﻼﻣﻲ اﻟﺬي ﯾﺘﻤﺜﻞ ﻓﻲ ﺷﺨﺼﯿﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﺪﯾﺎر ﺗﺮﻛﺴﺘﺎن ﻣﻦ ﻧﺎﺣﯿﺔ أﺧﺮى. ﻣﺎ ھﻲ اﻟﺨﺼﺎﺋﺺ اﻟﻤﻤﯿﺰة ﻟﻠﻔﻜﺮ اﻟﺘﺮﻛﻲ -اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻣﻦ ﺧﻼل أﻓﻜﺎر اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﯾﻮﺳﻒ ﺧﺎص ﺣﺎﺟﺐ؟ وﻋﻠﻰ أي ﻣﺴﺘﻮى ﺗُﻮاﺻﻞ اﻟﻘﯿﻢ اﻟﺘﺮﻛﺴﺘﺎﻧﯿﺔ ﺣﯿﻮﯾﺘﮭﺎ ﻓﻲ اﻟﺘﺼﻮر اﻻﺳﻼﻣﻲ اﻟﺴﻠﺠﻮﻗﻲ ؟ وﻣﺎ ھﻲ اﻟﺠﻮاﻧﺐ اﻟﺘﻲ ﺗﻨﺘﺴﺐ ﺑﮭﺎ اﻟﺴﻼﺟﻘﺔ إﻟﻰ ﺗﺮﻛﺴﺘﺎن؟ وﻣﺎ ھﻲ اﻟﻘﻀﺎﯾﺎ اﻟﺘﻲ ﻓﻘﺪت ﻧﺸﺎﻃﮭﺎ واﻟﺘﻲ ﻟﻢ ﺗﻔﻘﺪه ﻓﻲ ھﺬا اﻹﻃﺎر؟ وﻣﺎ دور ﯾﻮﺳﻒ ﺧﺎص ﺣﺎﺟﺐ ﻓﻲ اﻟﻨﻈﺎم اﻟﻔﻜﺮي ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ؟ وﻣﺎ ﻣﻜﺎﻧﺔ ھﺬﯾﻦ اﻟﻤﻔﻜﺮﯾﻦ ﻣﻦ ﻣﻨﻈﻮر ﯾﻮﻣﻨﺎ اﻟﺤﺎﺿﺮ؟ وھﺎ ﻧﺤﻦ ﻧﺤﺎول ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﻋﻠﻰ اﻹﺟﺎﺑﺔ ﻋﻦ اﻷﺳﺌﻠﺔ ھﺬه. 116 -17ﻓﺨﺮ اﷲ ﺗﺮﻗﺎن أدﻟﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺣﻮل اﻹرادة اﻹﻟﮭﯿﺔ واﻧﺘﻘﺎداﺗﮫ ﻟﻨﻈﺮة اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻓﻲ اﻹرادة ﻓﻲ اﻟﺘﺮاث اﻟﻔﻠﺴﻔﻲ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻧﻈﺮﯾﺘﺎن ﻣﻦ اﻟﻨﻈﺮﯾﺎت اﻟﺮﺋﯿﺴﯿﺔ ﺣﻮل ﻧﺸﻮء اﻟﻜﻮن وھﻤﺎ :ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﺼﺪور وﻓﻜﺮة اﻟﺨﻠﻖ. وأوﻟﻰ اﻟﻘﻀﺎﯾﺎ اﻟﺒﺎرزة ﻓﻲ ھﺎﺗﯿﻦ اﻟﻨﻈﺮﯾﺘﯿﻦ ھﻲ ﻛﯿﻔﯿﺔ اﺗﺼﺎل اﻹرادة اﻹﻟﮭﯿﺔ ﺑﻮﺟﻮد اﻟﻜﻮن .واﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﻮﺻﻔﮫ أﻗﻮى ﻣﺪاﻓﻊ ﻓﻠﺴﻔﻲ ﻋﻦ ﻓﻜﺮة اﻟﺨﻠﻖ ،ﯾﺮﻛﺰ ﻋﻠﻰ أوﻟﯿﺔ اﻹرادة اﻹﻟﮭﯿﺔ ودوره اﻟﺮﺋﯿﺴﻲ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻮﺟﻮد ﺧﻼف ﻣﺎ ﺗﺪﻋﯿﮫ ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﺼﺪور ﻣﻦ أن اﻟﻮﺟﻮد ﺻﺪرت ﻋﻦ اﷲ ﺑﺎﻟﻀﺮورة ﻓﺈﻧﮭﺎ ﺗﺒﺪو ﺿﻌﯿﻔﺔ ﺑﺎﻟﻨﺴﺒﺔ ﻟﮭﺬا اﻟﺪور اﻟﺮﺋﯿﺴﻲ اﻟﻤﺬﻛﻮر .ﻓﻔﻲ ھﺬا اﻟﺴﯿﺎق ﯾﺪﻋﻲ اﻟﻐﺰاﻟﻲ أن اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ أﺧﺮﺟﻮا اﻹرادة اﻹﻟﮭﯿﺔ ﻣﻦ واﻗﻊ اﻟﻮﺟﻮد وﻟﮭﺬا ﯾﻨﺘﻘﺪ ﻧﻈﺮﺗﮭﻢ ﻓﻲ ذﻟﻚ رﻏﺒﺔ ﻓﻲ ﺗﻌﺰﯾﺰ ﻣﻮﻗﻒ اﻹرادة اﻹﻟﮭﯿﺔ .ﻏﯿﺮ أن ھﻨﺎك أﻣﺮاً ھﺎﻣﺎً ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻻﺗﺴﺎق اﻟﺪاﺧﻠﻲ ﻟﻔﻜﺮة اﻟﺨﻠﻖ وھﻮ :ﯾﺠﺐ ﺗﺤﻠﯿﻞ ﻣﻀﺎﻣﯿﻦ اﻷدﻟﺔ اﻟﺘﻲ اﺳﺘﺪل ﺑﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻠﻰ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﺣﻮل ﻣﺎ إذا ﻛﺎﻧﺖ إﺿﺎﻓﺔ اﻻرادة إﻟﻰ اﷲ ﯾﺆدي إﻟﻰ ﻣﺸﻜﻠﺔ ﻓﻠﺴﻔﯿﺔ أم ﻻ، وﻋﺮض اﻟﻤﺸﺎﻛﻞ اﻟﻤﺘﻌﻠﻘﺔ ﺑﮭﺬا اﻟﺸﺄن. وﺳﻮف ﯾﺘﻢ ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ اﻟﺘﻲ أﻗﺪﻣﮭﺎ ،دراﺳﺔ آراءه ﺣﻮل إرادة اﷲ ﻓﻲ وﺟﻮد اﻟﻜﻮن وﺗﺤﻠﯿﻞ اﻷدﻟﺔ اﻟﺘﻲ ﻗﺎم ﺑﺘﻄﻮﯾﺮھﺎ ﻹزاﻟﺔ ﺗﺤﻔﻈﺎت اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻓﻲ ﻗﻀﯿﺔ اﻹرادة. -18اﻻﺳﺘﺎذ اﻟﻤﺴﺎﻋﺪ ﻓﺮوح اوزﺑﻼوﺟﻲ ﺗﻘﯿﯿﻢ إﺿﻔﺎء اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺸﺮﻋﯿﺔ ﻋﻠﻰ اﻟﻤﻨﻄﻖ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﺗﺎرﯾﺦ ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ ﻻ ﺷﻚ أن ﺣﺠﺔ اﻹﺳﻼم اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﻤﺜﻞ أھﻢ ﻧﻘﻄﺔ ﺗﺤﻮل ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﻌﻠﻢ واﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ ،وﯾﻘﻒ ﻓﻲ ﻣﻔﺮق ﻃﺮﯾﻖ اﻟﻤﺘﻘﺪﻣﯿﻦ واﻟﻤﺘﺄﺧﺮﯾﻦ ﺑﺎﻟﻨﺴﺒﺔ ﻟﻜﺜﯿﺮ ﻣﻦ اﻟﻌﻠﻮم اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ واﻟﻌﻘﻠﯿﺔ أﯾﻀﺎً .وھﺬه اﻟﻈﺎھﺮة ﺗﻨﻄﺒﻖ ﻋﻠﻰ ﻣﺴﯿﺮة ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ ﻓﻲ اﻟﻌﺎﻟﻢ 117 اﻹﺳﻼﻣﻲ .وھﻨﺎك ﺗﻐﯿﺮ واﺿﺢ ﺑﯿﻦ ﻣﺎ ﻗﺒﻞ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻣﺎ ﺑﻌﺪه ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ اﻟﻜﻼﺳﯿﻜﻲ .وﻗﺪ ﺗﻤﺖ ﻏﺎﻟﺒﺎً دراﺳﺔ إﺿﻔﺎء اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺸﺮﻋﯿﺔ ﻋﻠﻰ ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ ﻣﻊ ﻣﺤﺎوﻟﺔ دﻋﻤﮫ وﺗﺄﺻﯿﻠﮫ ﺑﺎﻻدﻟﺔ اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ -اﻟﻘﺮآﻧﯿﺔ واﻵﺛﺎر اﻹﯾﺠﺎﺑﯿﺔ أو اﻟﺴﻠﺒﯿﺔ ﻟﺘﺤﻮل ھﺬا اﻟﻤﺤﻮر اﻟﺤﺮِج .وﻧﺤﻦ ﻓﻲ ورﻗﺘﻨﺎ ھﺬه ﺳﻨﺮﻛﺰ ﻋﻠﻰ ﻣﻔﮭﻮﻣﯿﺎت اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺘﻲ اﻗﺘﺮﺣﮭﺎ ،وآراﺋﮫ اﻟﺘﻲ أﺑﺪاھﺎ ،وﻧﻈﺮاﺗﮫ اﻟﺘﻲ أﺣﺪﺛﮭﺎ ﻓﻲ ﻣﺤﺎوﻟﺔ ﻹﺿﻔﺎء اﻟﺸﺮﻋﯿﺔ ﻋﻠﻰ ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ وأھﻤﯿﺔ ھﺬا ﻛﻠﮫ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ "ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ" وﻣﺴﯿﺮﺗﮫ اﻟﺘﺎرﯾﺨﯿﺔ .وﻓﻲ ھﺬا اﻟﺴﯿﺎق ﺳﻨﺘﺒﺎدل اﺳﺘﻨﺘﺎﺟﺎﺗﻨﺎ وﺗﻘﯿﯿﻤﺎﺗﻨﺎ اﻟﮭﺎﻣﺔ ﺣﻮل ﻛﺘﺎب "اﻟﻘﺴﻄﺎس اﻟﻤﺴﺘﻘﯿﻢ" ﻟﮫ وﺷﺮﺣﮫ اﻟﻮﺣﯿﺪ اﻟﺬي ﻟﻢ ﯾﺮزق اﻟﺸﮭﺮة ﺑﯿﻦ اﻟﻨﺎس واﻟﻤﺴﻤﻰ ب"اﻟﻤﯿﺰان اﻟﻤﻘﯿﻢ ﻓﻲ ﻣﻌﺮﻓﺔ اﻟﻘﺴﻄﺎس اﻟﻤﺴﺘﻘﯿﻢ" ﻟﻤﺤﻤﺪ اﻟﻼﻟﮫ زاري أﺣﺪ ﻛﺒﺎر اﻟﻤﺘﺼﻮﻓﯿﻦ واﻟﻤﻔﻜﺮﯾﻦ اﻟﻌﺜﻤﺎﻧﯿﯿﻦ ﻓﻲ اﻟﻘﺮن اﻟﺜﺎﻣﻦ ﻋﺸﺮ. -19ﻛﻮرﺑﻮز دﻧﯿﺰ ﺗﻄﻮر اﻟﻤﺴﺎﺋﻞ اﻟﺜﻼث ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻻ ﺷﻚ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻔﻜﺮ ﻛﺜﺮت ﺣﻮل آراءه ﺗﻌﻠﯿﻘﺎت وﺗﻔﺴﯿﺮات اﻟﻤﺘﻜﻠﻤﯿﻦ ﻣﻦ ﻋﻠﻤﺎء اﻟﺮﺳﻮم وﻛﺎﻧﺖ ﻣﺜﺎر اھﺘﻤﺎﻣﮭﻢ داﺋﻤﺎ وﺗﺮﻛﺰت اﻧﺘﻘﺎداﺗﮭﻢ ﻟﻠﻔﻼﺳﻔﺔ ﻋﻠﻰ أﺳﺎس اﻻﻧﺤﯿﺎز ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ. وﯾﻨﺘﻘﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﯿﮫ "ﻓﯿﺼﻞ اﻟﺘﻔﺮﻗﺔ" و"ﻣﯿﺰان اﻟﻌﻤﻞ" ﻛﻤﺎ ﻓﻌﻞ ﻓﻲ "اﻟﺘﮭﺎﻓﺖ" ﺣﯿﺚ اﺗﮭﻤﮭﻢ ﺑﺎﻟﻜﻔﺮ ﻓﻲ اﻟﻤﺴﺎﺋﻞ اﻟﺜﻼث .وﻟﻜﻨﮫ ﺣﺼﺮ اﻻﺗﮭﺎم ﺑﺎﻟﻜﻔﺮ أو اﻟﺰﻧﺪﻗﺔ ﻋﻠﻰ إﻧﻜﺎرھﻢ ﻟﺤﺸﺮ اﻷﺟﺴﺎد ﻓﻘﻂ دون اﻟﻤﺴﺄﻟﺘﯿﻦ اﻷﺧﺮﯾﯿﻦ .وإﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ ذﻟﻚ ﻟﻢ ﯾﺘﮭﻤﮭﻢ ﺑﺎﻟﺰﻧﺪﻗﺔ اﻟﻤﻄﻠﻘﺔ ﺑﻞ اﻟﻤﻘﯿﺪة. وﻣﻦ ﻧﺎﺣﯿﺔ أﺧﺮى ﯾﺸﯿﺮ ﻓﻲ "ﻣﯿﺰان اﻟﻌﻤﻞ" إﻟﻰ أن اﻟﺬﯾﻦ ﯾﻨﻜﺮون ﺣﺸﺮ اﻷﺟﺴﺎد ﻟﯿﺲ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ اﻟﻼھﻮﺗﯿﯿﻦ ﻓﺤﺴﺐ ﺑﻞ ﺑﻌﺾ اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ أﯾﻀﺎً ﯾﺸﺎرﻛﻮﻧﮭﻢ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﺮأي .وأوﺿﺢ ﻓﯿﮫ أن اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ واﻟﺼﻮﻓﯿﺔ ﻛﺎﻧﻮا ﯾﺄوﻟﻮن اﻷﺟﺮ اﻟﺠﺴﻤﺎﻧﻲ ﺑﺄﻧﮫ ﻣﻄﺎﻟﺐ اﻟﻌﻮام وﻟﺬﻟﻚ ﯾﺠﺐ ﻋﻠﯿﮭﻢ أن ﯾﺴﻌﻮا ﺑﺠﺪ ﻟﻠﻮﺻﻮل إﻟﻰ اﻟﮭﺪف اﻟﻨﮭﺎﺋﻲ ﻟﻠﻔﻼﺳﻔﺔ 118 واﻟﺼﻮﻓﯿﺔ وھﻮ اﻷﺟﺮ اﻟﺮوﺣﺎﻧﻲ اﻟﻌﺎﻟﻲ .وﻟﻜﻨﮫ ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ "اﻟﻤﻀﻨﻮن" ﯾﺮﺣﺐ ﺑﺈﻣﻜﺎن اﻷﺟﺮ اﻟﻌﻘﻠﻲ دون اﻟﺠﺴﻤﺎﻧﻲ ﻋﻠﻰ أﺳﺎس "أن أھﻞ اﻟﺠﻨﺔ ﯾﺤﺼﻠﻮن ﻋﻠﻰ ﻛﻞ ﻣﺎ ﯾﺮﯾﺪون". وﯾﻤﻜﻨﻨﺎ اﻟﻘﻮل ﺑﺄن اﻟﺒﻮن ﻟﯿﺲ ﺷﺎﺳﻌﺎً ﺑﯿﻨﮫ وﺑﯿﻦ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ )وﻻ ﺳﯿﻤﺎ اﻟﻔﺎراﺑﻲ واﺑﻦ ﺳﯿﻨﺎ( إذا ﻗﻤﻨﺎ ﺑﺘﺤﻠﯿﻞ ﻛﺘﺐ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﻣﺨﺎﻃﺒﻮه اﻟﺬﯾﻦ ﯾﻘﺼﺪھﻢ واﻟﺘﻐﯿﺮات اﻟﻔﻜﺮﯾﺔ اﻟﺘﻲ واﺟﮭﮭﺎ ﺧﻼل ﺣﯿﺎﺗﮫ. وإﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ ذﻟﻚ ﻧﺮى أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﮫ ﻧﻈﺮة إﯾﺠﺎﺑﯿﺔ ﺗﺠﺎه اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ وآراﺋﮭﻢ ﻋﻠﻰ ﺧﻼف اﻟﻤﺘﻮھﻢ إذا أﺧﺬﻧﺎ ﺑﻌﯿﻦ اﻻﻋﺘﺒﺎر اﻟﻔﺼﻞ اﻟﺜﺎﻟﺚ ﻣﻦ ﻛﺘﺎﺑﮫ "ﻣﺸﻜﺎة اﻷﻧﻮار" اﻟﺬي ﯾﻌﺪ ﻣﻦ آﺧﺮ ﺗﺄﻟﯿﻔﺎﺗﮫ. -20ﺣﺴﻦ ﺗﺮﻏﻮت ﻣﺮاﺗﺐ اﻟﻌﻠﻮم ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻣﻜﺎﻧﺔ ﻋﻠﻢ اﻟﻜﻼم ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻤﺮاﺗﺐ ﻟﻘﺪ ﻛﺎن ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ وھﻮ ﯾﺤﺎول إﺣﯿﺎء اﻟﻌﻠﻮم اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ أﺛﺮ ﺑﺎﻟﻎ ﻓﻲ اﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﺑﺂراءه ﺣﻮل ﻋﻠﻢ اﻟﻜﻼم ﻋﻠﻰ ﺣﯿﻦ ﻓﺘﺮة ﻣﻦ اﻟﺰﻣﻦ ﺗﻮاﻃﺄت ﻓﯿﮭﺎ اﻷﻓﻜﺎر ﻋﻠﻰ أن اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ ﺗﻨﺎدي ﺑﻨﻔﺲ اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ اﻟﺘﻲ ﻧﺎدى ﺑﮭﺎ اﻟﺪﯾﻦ وﺣﺘﻰ إن اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ ﺗﻜﺎد ﺗﻜﻮن ﺑﺪﯾﻼً ﻟﮫ .وﻓﻲ ھﺬا اﻟﺴﯿﺎق ﻧﺮى أﻧﮫ ﯾﮭﺘﻢ ﺑﻤﺮاﺗﺐ اﻟﻌﻠﻮم وﯾﻮﻟﻰ أھﻤﯿﺔ ﻗﺼﻮى ﻟﻌﻠﻢ اﻟﻜﻼم .ﻷﻧﮫ ﺟﻌﻞ ﻋﻠﻢ اﻟﻜﻼم ﻓﻲ أﻋﻠﻰ ﻣﺮاﺗﺐ اﻟﻌﻠﻮم اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ ﻣﻦ ﺟﮭﺔ ،وﻣﻦ ﺟﮭﺔ أﺧﺮى ﻣﮭﺪ اﻟﻄﺮﯾﻖ ﻟﻠﻔﻠﺴﻔﺔ ﻟﺘﻮاﺻﻞ ﻣﺴﯿﺮﺗﮭﺎ ﺿﻤﻦ ﻋﻠﻢ اﻟﻜﻼم واﻟﺘﻲ ﻛﺎن ﯾﻌﺎرﺿﮭﺎ ﺑﺤﺠﺔ أن ﻣﻀﻤﻮﻧﮭﺎ ﯾﺘﻜﻮن ﻣﻦ ﻗﻀﺎﯾﺎ ﻋﻘﻠﯿﺔ. ﻓﻔﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﺳﺘﺘﻢ ﻣﻨﺎﻗﺸﺔ ﻛﯿﻔﯿﺔ ﺗﺮﺗﯿﺐ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻠﻌﻠﻮم، وﻣﻜﺎﻧﺔ ﻋﻠﻢ اﻟﻜﻼم ﻓﻲ ھﺬا اﻟﺘﺮﺗﯿﺐ ،وﻛﯿﻔﯿﺔ ﺗﺤﺪﯾﺪه ﻟﻤﻀﻤﻮﻧﮫ. 119 -21اﻻﺳﺘﺎذة اﻟﻤﺸﺎرﻛﺔ ﺧﺪﯾﺠﺔ ق .ارﺑﺎﻛﻮش اﻟﻌﻘﻞ واﻟﺘﻘﻠﯿﺪ ﻣﻦ ﻣﻨﻈﻮر اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻌﻘﻞ ﻣﻦ أھﻢ اﻟﻘﻀﺎﯾﺎ اﻷﺳﺎﺳﯿﺔ ﻟﻠﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ .وﻛﺜﯿﺮاً ﻣﺎ ﯾﻤﮭّﺪ ھﺬا اﻟﻤﺼﻄﻠﺢ ﻟﻤﺠﺎل اﻟﻨﻘﺎش وﯾﺘﺼﺪر اﻟﻘﺎﺋﻤﺔ ﻓﻲ ﻗﻀﺎﯾﺎ ﻋﻠﻢ اﻟﻜﻼم ﻣﻨﺬ ﻓﺘﺮة ﻣﺒﻜﺮة ﻣﺘﺴﺎوﯾﺎً ﻓﻲ اﻟﻘﯿﻤﺔ ﻣﻊ ﻣﺴﺆوﻟﯿﺔ اﻹﻧﺴﺎن. ﻓﮭﺬه اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ ﻟﮭﺎ ﺻﻠﺔ ﺑﻘﻀﯿﺔ اﺳﺘﺨﺪام اﻻﺳﺘﺪﻻل اﻟﻌﻘﻠﻲ ﻓﻲ اﻟﺪﯾﻦ ﻛﻤﺎ ﻟﮭﺎ ﻋﻼﻗﺔ ﺑﻤﻮاﻗﻒ ﻻ ﻣﺴﺎغ ﻓﯿﮭﺎ ﻟﮭﺬا اﻻﺳﺘﺪﻻل اﻟﻤﺬﻛﻮر. وﻓﻲ اﻟﻮاﻗﻊ ،ﺗﻤﺖ ﻣﻨﺎﻗﺸﺔ ھﺬه اﻟﻘﻀﯿﺔ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﺗﻌﻠﻘﮭﺎ ﺑﺈﯾﻤﺎن اﻟﻤﻘﻠﺪ ﻣﻨﺬ ﺑﺪاﯾﺔ اﻷﻣﺮ .ﻓﻼ ﺷﻚ أن ﻗﻀﯿﺔ ﻋﻼﻗﺔ اﻹﯾﻤﺎن ﺑﺎﻟﻤﻌﺮﻓﺔ ،اﻗﺘﻀﺖ إﻋﺎدة اﻟﻨﻈﺮ ﻓﻲ ﻣﻜﺎﻧﺔ اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪﯾﺔ ﻓﻲ اﻟﺪﯾﻦ ﻣﻊ اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ "ﻣﺎھﯿﺘﮭﺎ" ﻓﻲ ﻧﻔﺲ اﻟﻮﻗﺖ .ﻓﻔﻲ ھﺬا اﻟﺴﯿﺎق، ﻛﺎن اﻟﻨﻘﺎش داﺋﺮاً ﻣﻨﺬ ﻋﮭﺪ ﻣﺒﻜﺮ ﺣﻮل ﻣﻜﺎﻧﺔ ﺻﺎﺣﺐ اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪﯾﺔ ﻓﻲ اﻟﺪﯾﻦ واﻹﯾﻤﺎن ﺑﯿﻦ اﻟﻤﻌﺘﺰﻟﺔ واﻷﺷﻌﺮﯾﺔ واﻟﻤﺎﺗﺮﯾﺪﯾﺔ ﺑﻮﺟﮭﺎت ﻧﻈﺮ ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ ﻋﻨﺪھﻢ .وﻋﻠﻰ اﻟﺮﻏﻢ ﻣﻦ أن اﻟﻤﻌﺘﺰﻟﺔ ﻟﻢ ﺗﺘﻔﻖ ﻛﻠﻤﺘﮭﺎ ﻋﻠﻰ رأي واﺣﺪ ﻓﻲ ذﻟﻚ ﻓﺎﻟﻤﻌﺮوف ﻋﻨﮭﺎ أن ﻓﯿﮭﺎ ﻣﻦ ﻻ ﯾﻌﺘﺒﺮ اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪﯾﺔ ﺷﯿﺌﺎً. وﻓﻲ ﻣﻘﺎﺑﻞ ذﻟﻚ وإن ﻛﻨﺎ ﻻ ﻧﺴﺘﻄﯿﻊ اﻻﻃﻼع ﻋﻠﻰ ﻓﻜﺮة اﻷﺷﻌﺮي ﺣﻮل ھﺬه اﻟﻘﻀﯿﺔ ﻣﺒﺎﺷﺮة ﻣﻦ ﺧﻼل ﻛﺘﺒﮫ ﻓﺈﻧﮫ ﯾﻤﻜﻨﻨﺎ اﻟﺘﻮﺻﻞ ﺑﻄﺮﯾﻘﺔ ﻏﯿﺮ ﻣﺒﺎﺷﺮة إﻟﻰ أﻧﮫ ﻻ ﯾﺴﻮغ اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪﯾﺔ. وأﻣﺎ اﻹﻣﺎم اﻟﻤﺎﺗﺮﯾﺪي واﻟﻤﺘﺎرﯾﺪﯾﺔ ﻓﻜﺎﻧﺖ ﻧﻈﺮﺗﮭﻢ ﺗﻤﯿﻞ ﻧﺤﻮ ﺟﻮاز إﯾﻤﺎن اﻟﻤﻘﻠﺪ. ﻓﺎﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻤﻌﺘﻨﻖ ﻓﻜﺮة اﻷﺷﻌﺮي ﻗﺎم –ﺑﻮﺻﻔﮫ راﺋﺪاً ﻟﻠﻔﻜﺮة اﻟﺘﻲ ﺳﺘﺘﻄﻮر ﺑﻌﺪه ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻤﺠﺎل -ﺑﺈﻋﺎدة ﺗﺼﻨﯿﻒ اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ اﻟﻌﻘﻠﯿﺔ إﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ ﻗﺒﻮل اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪﯾﺔ ،وأﺷﺎر إﻟﻰ أن ﺧﻄﺮ اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪﯾﺔ ﻓﻲ ﻣﺠﺎل اﻟﺪﯾﻦ ﻣﺤﺪود ﻣﻊ ﺿﺮورة اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ أن ھﺬا اﻟﻨﻮع ﻣﻦ اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ أﻛﺜﺮ ﻓﻌﺎﻟﯿﺔ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻟﺘﺪرج إﻟﻰ اﻷﻋﻤﺎل اﻟﺼﺎﻟﺤﺔ اﻟﺘﻲ ﺗﻨﺒﺜﻖ ﻣﻦ ﻃﺒﯿﻌﺔ اﻹﯾﻤﺎن. ﻓﻔﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﺳﻮف ﯾﺘﻢ ﺗﻨﺎول وﺗﺤﻠﯿﻞ ھﺬه اﻟﻘﻀﯿﺔ ﻣﻦ وﺟﮭﺔ ﻧﻈﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ. 120 -22اﻻﺳﺘﺎذة اﻟﻤﺸﺎرﻛﺔ ھﻮﻟﯿﺎ اﻟﺒﺮ ﺗﻔﺴﯿﺮ أﺣﺪ اﻟﻤﻔﻜﺮﯾﻦ اﻟﻌﺜﻤﺎﻧﯿﯿﻦ ﻷﻓﻜﺎر اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ اﻟﻘﺮن اﻟﺴﺎﺑﻊ ﻋﺸﺮ: )ﺷﺮح ﻗﻮاﻋﺪ اﻟﻌﻘﺎﺋﺪ ﻟﺼﺪر اﻟﺪﯾﻦ زاده اﻟﺸﺮواﻧﻲ ﻧﻤﻮذﺟﺎ( ﻣﻦ اﻟﻤﻌﻠﻮم أن اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻗﺪ أﺛﺮ ﻋﻠﻰ ﻛﺜﯿﺮ ﻣﻦ اﻟﻌﻠﻤﺎء اﻟﺬﯾﻦ ﺟﺎؤوا ﻣﻦ ﺑﻌﺪه ﻃﻮال ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ .وﻻ ﯾﻈﮭﺮ ھﺬا اﻟﺘﺄﺛﯿﺮ ﻓﻲ ﺗﺒﻨﻲ أﻓﻜﺎره ﻓﺤﺴﺐ ﺑﻞ ﻓﻲ اﻟﻤﻨﺎﻗﺸﺎت واﻻﻧﺘﻘﺎدات واﻟﺘﺤﻠﯿﻼت اﻟﺘﻲ ﺟﺮت ﺣﻮل آراءه أﯾﻀﺎً. ﻓﻼ ﺷﻚ أﻧﮫ ﻗﺪ ﺗﻤﺖ ﻧﻘﺎﺷﺎت ﻋﻠﻤﯿﺔ وﻓﻜﺮﯾﺔ ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ ﺣﻮل أﻓﻜﺎر اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ اﻷوﺳﺎط اﻟﻌﻠﻤﯿﺔ اﻟﻌﺜﻤﺎﻧﯿﺔ ﻃﻮال ﺟﻤﯿﻊ ﻓﺘﺮاﺗﮭﺎ ﺗﻘﺮﯾﺒﺎً ،إﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ ﻣﺤﺎوﻟﺔ إﻋﺎدة ﻓﮭﻢ ﻟﮫ ﻣﻦ ﺧﻼل اﻟﺸﺮوح ﻟﻜﺘﺒﮫ. واﻧﻄﻼﻗﺎً ﻣﻦ وﺟﮭﺔ اﻟﻨﻈﺮ ھﺬه ﺳﻨﺤﺎول ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﺑﺴﻂ أﻓﻜﺎره ﻣﻦ ﺧﻼل اﻟﺸﺮح اﻟﺬي ﺗﻨﺎوﻟﮫ ﺻﺪر اﻟﺪﯾﻦ ﻣﺤﻤﺪ أﻣﯿﻦ اﻟﺸﺮواﻧﻲ )ت1036 .ھـ1627/م( اﻟﺒﺎرع ﺑﯿﻦ ﻋﻠﻤﺎء ﻋﺼﺮه، ﻋﻠﻰ ﻛﺘﺎب اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻤﺴﻤﻲ ب"ﻗﻮاﻋﺪ اﻟﻘﻌﺎﺋﺪ" اﻟﺬي أﻟﻔﮫ ﻣﻦ أﺟﻞ ﺗﺒﯿﯿﻦ ﻓﻜﺮة أھﻞ اﻟﺴﻨﺔ واﻟﺬي أورده ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ "إﺣﯿﺎء ﻋﻠﻮم اﻟﺪﯾﻦ" ﻓﯿﻤﺎ ﺑﻌﺪ .ﻓﺈن ﺷﺮح اﻟﺸﺮواﻧﻲ ھﺬا ﻣﮭﻢ ﺟﺪاً ﻣﻦ ﺣﯿﺚ إﻧﮫ اﻟﺸﺮح اﻟﻮﺣﯿﺪ اﻟﺬي ﻛﺘﺐ ﻟﮫ اﻟﻨﺼﯿﺐ ﺑﺎﻟﻮﺻﻮل إﻟﻰ ﯾﻮﻣﻨﺎ ھﺬا ﻣﻦ ﺑﯿﻦ اﻟﺸﺮوح اﻷرﺑﻌﺔ اﻟﻤﺨﺘﻠﻔﺔ ﻋﻠﻰ اﻟﻜﺘﺎب اﻟﻤﺬﻛﻮر. إن ﺑﺤﺜﻨﺎ ھﺬا ﯾﻌﺘﻤﺪ أوﻻً ﻋﻠﻰ ﻧﺴﺨﺔ ﺷﺮح ﻗﻮاﻋﺪ اﻟﻌﻘﺎﺋﺪ ﺑﺨﻂ ﻣﺆﻟﻔﮭﺎ ﻣﻦ ﺑﯿﻦ اﻟﻨﺴﺦ اﻟﺨﻄﯿﺔ اﻟﻤﺘﻮﻓﺮة ﻓﻲ ﻣﺨﺘﻠﻒ اﻟﻤﻜﺘﺒﺎت، وﻧﺤﺎول ﻓﯿﮭﺎ ﺗﺤﺪﯾﺪ ﻓﮭﻢ اﻟﺸﺮواﻧﻲ ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ ﺧﻼل ﺗﻨﺎول اﻟﺘﺤﻠﯿﻼت اﻟﺘﻲ أودﻋﮭﺎ ﻓﻲ ﺷﺮﺣﮫ .وﻓﻲ ﻧﻔﺲ اﻟﻮﻗﺖ ﺳﯿﺘﻢ اﻻﺳﺘﻔﺴﺎر ﻋﻦ اﻟﺘﺴﺎؤﻻت ﻣﺜﻞ :ﻣﺎ ﻣﺪى ﻣﻮاﻓﻘﺔ اﻟﺸﺮواﻧﻲ ﻵراء اﻟﻐﺰاﻟﻲ؟ وﻣﺎ ﻛﯿﻔﯿﺔ ﺗﺼﻮره ﻟﮫ؟ وﺑﺎﻟﺘﺎﻟﻲ ﺳﻨﺴﺎھﻢ ﻧﻮﻋﺎ ﻣﺎً ﻓﻲ ﺗﺤﺪﯾﺪ ﺻﻮرة اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ اﻟﻔﻜﺮة اﻟﻌﺜﻤﺎﻧﯿﺔ ﺧﻼل اﻟﻘﺮن اﻟﺴﺎﺑﻊ ﻋﺸﺮ. 121 -23اﻷﺳﺘﺎذ اﻟﺪﻛﺘﻮر ﺣﺴﯿﻦ اﻃﺎي ﻣﻘﺎرﻧﺔ ﺑﯿﻦ ﻓﻠﺴﻔﺔ اﺑﻦ رﺷﺪ وﻓﻠﺴﻔﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻻ ﺷﻚ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﻌﺘﺒﺮ اﻟﻘﻤﺔ ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻣﻨﺬ ﺑﺪاﯾﺘﮫ .وﻛﺎﻧﺖ اﻟﻌﻠﻮم اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ ﻗﺪ ﺗﻄﻮرت ﻣﻦ ﻗﺒﻠﮫ وﻟﺬﻟﻚ وﺟﺪھﺎ ﺣﺎﺿﺮة ﺑﯿﻦ ﯾﺪﯾﮫ .وﺑﻄﺒﯿﻌﺔ اﻟﺤﺎل ﻗﺎم ﺑﺎﺳﺘﯿﻌﺎب ھﺬه اﻟﻌﻠﻮم ﻓﻲ إﻃﺎر ﻋﻠﻮم ﻣﺜﻞ اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ واﻟﻜﻼم واﻟﺘﺼﻮف واﻟﻤﻨﻄﻖ .وﻟﻜﻨﮫ واﺟﮫ ﺻﻌﻮﺑﺎت ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ ﻋﻨﺪﻣﺎ أراد ﺗﺮﻗﯿﺘﮭﺎ وﺗﻄﻮﯾﺮھﺎ ،وﯾﺤﺘﻤﻞ أﻧﮫ ﻋﺎﻧﻰ ﻣﻦ أزﻣﺔ روﺣﯿﺔ ﻷﺟﻞ ذﻟﻚ .وﯾﺒﺪو أن ﻧﻔﺲ اﻟﺴﺒﺐ أدى ﺑﮫ إﻟﻰ ھﺬه اﻷزﻣﺔ إﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ اﻟﻔﻮﺿﻰ اﻟﺴﯿﺎﺳﯿﺔ وﻛﺄﻧﮫ ﻓﻲ ﻧﮭﺎﯾﺔ اﻟﻤﻄﺎف أدّاه إﻟﻰ اﻟﺒﺤﺚ ﻋﻦ اﻟﺘﺼﻮف ﻟﻠﻄﻤﺄﻧﯿﻨﺔ واﻟﺴﻜﯿﻨﺔ .وﻗﺪ أﺷﺮﻧﺎ ﻓﻲ دراﺳﺘﻨﺎ ھﺬه إﻟﻰ ﺷﺨﺼﯿﺔ ﻓﺬة أﺧﺮى وھﻮ اﺑﻦ رﺷﺪ اﻟﺬي ﯾﻮﺟﮫ اﻻﻧﺘﻘﺎدات إﻟﻰ اﻟﻤﺘﻜﻠﻤﯿﻦ وﻃﺮق ﺟﺪﻟﮭﻢ وﯾﻌﺪ ﻓﯿﻠﺴﻮﻓﺎً وﻣﻔﺴﺮاً ﻷرﺳﻄﻮ. -24اﻷﺳﺘﺎذ اﻟﻤﺸﺎرك إﺑﺮاھﯿﻢ ﺟﺒﺎق اﻟﺒﺮھﺎن ﻓﻲ ﻣﻨﻄﻖ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻻ ﺷﻚ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ أھﻢ ﻓﯿﻠﺴﻮف أﺿﻔﻰ اﻟﺸﺮﻋﯿﺔ ﻋﻠﻰ اﻟﻤﻨﻄﻖ ﻓﻲ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ .وﻗﺪ أورد ﻓﻲ ﺑﺪاﯾﺔ ﻛﺘﺎﺑﮫ اﻟﻤﺸﮭﻮر "اﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻰ" ﻣﻘﺪﻣﺔ اﺳﺘﻐﺮﻗﺖ ﺣﻮاﻟﻲ ﻣﺎﺋﺔ ﺻﻔﺤﺔ ﺗﺘﻌﻠﻖ ﺑﻌﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ وأدﻟﻰ ﻓﯿﮭﺎ ﺑﻌﺒﺎرة ﻣﻔﺎدھﺎ أن ﻣﻦ ﻻ ﯾﺤﯿﻂ ﺑﻌﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ ﻓﻼ ﺛﻘﺔ ﻟﮫ ﺑﻌﻠﻮﻣﮫ ،ﻣﺸﯿﺮاً إﻟﻰ أن اﻟﻤﻨﻄﻖ ﺿﺮوري ﻟﻠﻌﻠﻮم اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ وﻏﯿﺮ اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ ﻋﻠﻰ ﺣﺪ ﺳﻮاء .وﻣﻦ اﻟﻤﻌﻠﻮم أن اﻟﻔﯿﻠﺴﻮف اﻻﻏﺮﯾﻘﻲ ارﺳﻄﻮ ھﻮ اﻟﺬي أﺻّﻞ وﻗﻌّﺪ ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ .وﻗﺪ دُوّﻧﺖ ﻛﺘﺒﮫ ﺣﻮل اﻟﻤﻨﻄﻖ ﺗﺤﺖ ﻋﻨﻮان "أورﻏﺎﻧﻮن" .وأھﻢ ھﺬه اﻟﻜﺘﺐ ھﻮ اﻟﻤﻌﺮوف ب"اﻟﺘﺤﻠﯿﻼت اﻟﺜﺎﻧﯿﺔ" اﻟﺬي ﺳﻤﻲ ب"ﻛﺘﺎب اﻟﺒﺮھﺎن" ﻓﯿﻤﺎ ﺑﻌﺪ ﻓﻲ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ ،واﻟﺬي ﺗﻢ ﻓﯿﮫ إﺑﺮاز اﻟﻤﻘﺪﻣﺎت اﻟﺼﺤﯿﺤﺔ ﺧﻼل 122 إﻧﺸﺎء اﻷﻗﯿﺴﺔ وﻛﯿﻔﯿﺔ اﻟﻮﺻﻮل إﻟﻰ اﻟﻨﺘﺎﺋﺞ اﻟﺼﺤﯿﺤﺔ اﻧﻄﻼﻗﺎً ﻣﻦ ھﺬه اﻟﻤﻘﺪﻣﺎت اﻟﺼﺤﯿﺤﺔ .ﻓﻨﺤﻦ ﻧﺤﺎول ﻓﻲ ورﻗﺘﻨﺎ ھﺬه ﺗﺤﻠﯿﻞ آراء اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺣﻮل اﻟﺒﺮھﺎن اﻟﺬي ﯾﻌﺪ واﺣﺪًا ﻣﻦ اﻟﻔﻨﻮن اﻟﺨﻤﺴﺔ ،ﻣﻘﺎرﻧﯿﻦ ﺑﯿﻨﮭﺎ وﺑﯿﻦ اﻵراء اﻷﺧﺮى ﻓﻲ ذﻟﻚ ﻣﻊ اﻷﺧﺬ ﺑﻌﯿﻦ اﻻﻋﺘﺒﺎر ﻣﺎ ﺳﺎھﻢ ﺑﮫ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻤﺠﺎل .وﻗﺪ ﻋﺮّف اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺒﺮھﺎن ﺑﺄﻧﮫ ﻋِﺒَﺎرَةٌ ﻋَﻦْ أَﻗَﺎوِﯾﻞ )ﻣﻘﺪﻣﺎت ( ﻣَﺨْﺼُﻮﺻَﺔٍ أُﻟﱢﻔَﺖْ ﺗَﺄْﻟِﯿﻔًﺎ ﻣَﺨْﺼُﻮﺻًﺎ ﺑِﺸَﺮْطٍ ﻣَﺨْﺼُﻮصٍ ﯾَﻠْﺰَمُ ﻣِﻨْﮫُ رَأْيٌ ھُﻮَ ﻣَﻄْﻠُﻮبُ اﻟﻨﱠﺎﻇِﺮِ ﺑِﺎﻟﻨﱠﻈَﺮ .ﻓﺈن آراء اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺣﻮل اﻟﻤﻨﻄﻖ ﻓﻲ ﻏﺎﯾﺔ اﻷھﻤﯿﺔ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻟﺘﻮﺻﻞ إﻟﻰ اﻟﻨﺘﺎﺋﺞ اﻟﺼﺤﯿﺤﺔ ﻛﻤﺎ ھﻮ ھﺎم ﺟﺪاً ﺑﺎﻟﻨﺴﺒﺔ ﻟﻌﻠﻢ اﻟﻔﻘﮫ .ﻟﺬا ﺳﺘﺘﻢ ﻣﻨﺎﻗﺸﺔ آراءه ﺣﻮل اﻟﺒﺮھﺎن ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻨﻄﻖ واﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ ﻋﻼﻗﺘﮭﺎ ﺑﻌﻠﻢ اﻟﻔﻘﮫ .وإﻟﻰ ﺟﺎﻧﺒﮭﺎ ﻧﻠﻔﺖ اﻷﻧﻈﺎر إﻟﻰ اﻟﻤﻮاﺿﻊ اﻟﺘﻲ ﺗﺄﺛﺮ ﻓﯿﮭﺎ ﺑﺂراء ارﺳﻄﻮ وﻣﺎ ھﻮ ﺑﺎرع ﻓﯿﮭﺎ وأﺻﯿﻞ. -25إﺑﺮاھﯿﻢ اﻟﺪﯾﺒﻮ ﻣﻮﻗﻒ اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ أدﻟﺔ اﻟﻤﺘﻜﻠﻤﯿﻦ وﻣﻨﺎھﺠﮭﻢ ﯾﻌﺪ اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ أﺑﺮز ﻣﺘﻜﻠﻤﻲ اﻷﺷﺎﻋﺮة اﻟﺬﯾﻦ ﻧﺎﻓﺤﻮا ﻋﻦ اﻟﻌﻘﯿﺪة اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ ووﻗﻔﻮا ﻓﻲ وﺟﮫ اﻟﺘﯿﺎرات اﻟﻤﺨﺎﻟﻔﺔ ،وﻗﺪ ﺑﺮزت ﺟﮭﻮده ﻓﻲ ﻛﺘﺐ ﻋﺪة ﻣﻦ ﺧﻼل ﺗﺄﺻﯿﻠﮫ ﻟﻤﺴﺎﺋﻞ اﻟﻌﻘﯿﺪة وﻣﻦ ﺛﻢ اﻟﺮد ﻋﻠﻰ اﻟﺸﺒﮭﺎت اﻟﻤﺨﺎﻟﻔﺔ ،وﻗﺪ ﻛﺎن ﯾﺆﻛﺪ ﻋﻠﻰ أھﻤﯿﺔ اﻷدﻟﺔ اﻟﻜﻼﻣﯿﺔ ﻓﻲ اﻟﻜﺸﻒ ﻋﻦ ﺣﻘﯿﻘﺔ اﻟﺸﺒﮭﺔ واﻟﺮد ﻋﻠﯿﮭﺎ ،إﻻ أﻧﮫ ﻛﺎن داﺋﻢ اﻟﺘﺄﻛﯿﺪ ﻋﻠﻰ أن اﻟﺪﻟﯿﻞ اﻟﻜﻼﻣﻲ ﻟﯿﺲ دﻟﯿﻼ واﺿﺤﺎ ﻟﻠﺠﻤﯿﻊ وﯾﻨﺒﻐﻲ أن ﻻ ﻧﻄﺎﻟﺐ ﻋﻮام اﻟﻨﺎس ﺑﺎﻻﻃﻼع ﻋﻠﯿﮫ ،ﺑﻞ ھﻮ أﺷﺒﮫ ﻣﺎ ﯾﻜﻮن ﺑﺎﻟﺪواء اﻟﺬي ﻻ ﯾﺤﺘﺎﺟﮫ إﻻ اﻟﻤﺮﯾﺾ أﻣﺎ ﺻﺎﺣﺐ اﻹﯾﻤﺎن اﻟﻔﻄﺮي واﻟﻌﻘﯿﺪة اﻟﺼﺤﯿﺤﺔ ﻓﺘﻜﻔﯿﮫ اﻷدﻟﺔ اﻟﻮاﺿﺤﺔ ﻓﻲ اﻟﻘﺮآن، ﻓﺄدﻟﺔ اﻟﻘﺮآن ھﻲ أﺷﺒﮫ ﻣﺎ ﺗﻜﻮن ﺑﺎﻟﻤﺎء اﻟﺬي ﯾﺼﻠﺢ ﻟﻜﻞ اﻟﻨﺎس، وﺗﻨﺘﻔﻊ ﻣﻨﮫ ﻛﻞ اﻟﻤﺨﻠﻮﻗﺎت. ﻓﺎﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﻔﺮق ﺑﯿﻦ اﻟﺪﻟﯿﻞ اﻟﻜﻼﻣﻲ وﺑﯿﻦ اﻟﺪﻟﯿﻞ اﻟﻘﺮآﻧﻲ وﯾﻔﺮق ﺑﯿﻦ اﻟﻌﻮام وﺑﯿﻦ اﻟﻌﺎرﻓﯿﻦ وﯾﻔﺮق ﺑﯿﻦ ﺣﺎﻻت اﻟﻨﺎس وﺣﺎﺟﺘﮭﻢ إﻟﻰ اﻷدﻟﺔ وﺳﺄﺣﺎول ﻓﻲ ﺑﺤﺜﻲ اﻟﺘﻌﺮض ﻟﻜﻞ ذﻟﻚ ﻣﻦ ﺧﻼل ﻛﻼﻣﮫ. 123 -26اﻻﺳﺘﺎذ اﻟﺪﻛﺘﻮر إﺑﺮاھﯿﻢ أﻣﯿﺮ أوﻏﻠﻮ دراﺳﺔ " ﺗﮭﺎﻓﺖ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ" ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ أﺻﻮل وآداب اﻟﻤﻨﺎﻇﺮة ﺳﻨﺸﯿﺮ ﺑﺈﯾﺠﺎز ﻓﻲ اﻟﻤﺪﺧﻞ إﻟﻰ أھﻤﯿﺔ "ﺗﮭﺎﻓﺖ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ" اﻟﻔﻠﺴﻔﯿﺔ ،ﺛﻢ ﺑﻌﺪھﺎ ﯾﺘﻢ ﺗﻮﺿﯿﺢ أﻧﻮاع اﻷدﻟﺔ اﻟﺘﻲ اﺳﺘﺪل ﺑﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ،وﺳﺮد أﺳﺒﺎب اﻟﺮد ﻋﻠﻰ ﻣﺨﺎﻃﺒﯿﮫ أو ﻣﻌﺎرﺿﯿﮫ وأﻧﻮاع ھﺬه اﻟﺮدود .ﺑﻌﺪ ھﺬا ﻛﻠﮫ ﻧﻨﺘﻘﻞ إﻟﻰ دراﺳﺔ اﻟﻤﻮﺿﻮع اﻷﺳﺎﺳﻲ ﻓﺴﻮف ﯾﺘﻢ ھﻨﺎك أﯾﻀﺎً ﺗﺤﻠﯿﻞ ﻧﻤﺎذج ﻣﻦ أﺻﻮل وآداب اﻟﻤﻨﺎﻇﺮة ﻣﺜﻞ: ﺿﺮب اﻷﻣﺜﺎل. ﺗﻮﺟﯿﮫ اﻻﺳﺌﻠﺔ إﻟﻰ اﻟﻤﺨﺎﻃﺐاﻟﺮﺟﻮع إﻟﻰ اﻟﻠﻐﺔ واﻟﺪﯾﻦ واﻟﻌﻘﻞ اﻟﺴﻠﯿﻢ واﻟﺪﻋﺎء. اﻟﻤﺒﺎدئ وﺿﻊ - ﺗﺤﻠﯿﻞ اﻟﻤﻔﺎھﯿﻢ وﻃﺮح اﻟﺘﻌﺎرﯾﻒ اﺳﺘﺼﻮاب رأي اﻟﻤﻌﺎرض ﻓﻲ ﺑﻌﺾ اﻷﺣﯿﺎن اﻟﺘﺬﻛﯿﺮ ﺑﺎﻟﻤﺒﺎدئ اﻟﻌﻠﻤﯿﺔ واﻟﻄﺒﯿﻌﯿﺔ واﻟﻤﻨﻄﻘﯿﺔ واﻷﺧﻼﻗﯿﺔ. ذﻛﺮ اﻻﻋﺘﺮاﺿﺎت اﻟﻤﺤﺘﻤﻠﺔ واﻟﺠﻮاب ﻋﻨﮭﺎ. اﻹﺷﺎرة إﻟﻰ ﺟﻮاب اﻟﺨﺼﻢ ﻣﻦ ﻗﺒﻞ. ﻣﻮاﺻﻠﺔ اﻟﻜﻼم/اﻟﻨﻘﺎش ﻣﻊ اﺳﺘﺤﻀﺎر اﻟﻜﺜﯿﺮ ﻣﻦاﻻﺣﺘﻤﺎﻻت أو اﻟﺒﺪاﺋﻞ. اﻟﺘﺴﻠﯿﻢ ﻟﻠﻤﻮﺿﻮﻋﺎت اﻟﻤﺘﻌﺎﻟﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﻻ ﯾﺪرك اﻟﻌﻘﻞ ﻛﻨﮭﮭﺎ. اﻟﻤﻄﺎﻟﺒﺔ ﺑﺎﻷدﻟﺔ ﻣﻦ اﻟﻤﻌﺎرض. ﻟﻔﺖ اﻟﻨﻈﺮ إﻟﻰ اﻟﻤﺸﻜﻠﺔ اﻟﺘﻲ ﺳﯿﺆدي إﻟﯿﮭﺎ ﻣﻮﺟﺐ اﻟﺪﻋﻮى.وﻓﻲ اﻟﺨﺘﺎم ﺳﯿﺘﻢ ﺗﻘﯿﯿﻢ ﻋﺎم ﻟﮭﺬه اﻷدﻟﺔ وھﺬا اﻟﻤﻨﮭﺞ اﻟﻤﻄﺒﻖ. 124 -27اﻷﺳﺘﺎذ اﻟﺪﻛﺘﻮر إﻟﮭﺎن ﻗﻮﺗﻠﻮأر ﺑﯿﻦ اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ واﻟﺼﻮﻓﯿﺔ: ﻣﻨﻈﻮرات ﻓﻜﺮﯾﺔ وﺛﻘﺎﻓﯿﺔ ﻓﻲ ﻣﺸﻜﺎة اﻷﻧﻮار ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ إن اﻟﻐﺰاﻟﻲ رﺑﻤﺎ ﻟﻢ ﯾﺆﻟﻒ "ﻣﺸﻜﺎة اﻷﻧﻮار" ﻹﺿﺎﻓﺔ اﻟﺠﺪﯾﺪ إﻟﻰ اﻟﻜﺘﺐ اﻟﻔﻠﺴﻔﯿﺔ وﻟﻜﻨﮫ وﺿﻊ ﻓﯿﮫ ﻧﻈﺎﻣًﺎ ﻣﻔﺎھﻤﯿﺎً ذا ﻣﻐﺰى ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻟﻔﻠﺴﻔﺔ اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪﯾﺔ .وﻛﺘﺎﺑﮫ ھﺬا اﻟﺬي ﺣﺎول ﻓﯿﮫ ﺗﺄﺻﯿﻞ اﻟﻜﻮﻧﯿﺎت اﻟﻤﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﯿﺔ اﻧﻄﻼﻗﺎً ﻣﻦ ﻣﺼﻄﻠﺢ "اﻟﻨﻮر" ،ﯾﺤﺘﻮي ﻋﻠﻰ اﻷﻓﻜﺎر اﻟﺮﺋﯿﺴﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﯾﻤﻜﻦ ﻣﻘﺎرﻧﺘﮭﺎ ﺑﻔﻠﺴﻔﺔ اﺑﻦ ﺳﯿﻨﺎ ﻣﻊ اﻟﺘﻀﻤﻨﺎت اﻟﻤﻌﺮﻓﯿﺔ ﻟﺘﻠﻚ اﻟﻜﻮﻧﯿﺎت .ﺑﺎﻹﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ ذﻟﻚ ،ﯾﻔﮭﻢ أن اﻵﻓﺎق اﻟﻤﻮﺟﮭﺔ اﻟﮭﺎدﻓﺔ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻜﺘﺎب ﻗﺪ أﺛﺮت ﺗﺄﺛﯿﺮاً ﻋﻤﯿﻘﺎً ﻓﯿﻤﺎ ﺣﺪث ﺑﻌﺪه ﻣﻦ ﻣﯿﺘﺎﻓﯿﺰﯾﻘﯿﺔ اﻻﺷﺮاق .ﻟﺬا ﻛﺎن ﻣﻠﻔﺘﺎً ﻟﻠﻨﻈﺮ ﺑﻄﺒﯿﻌﺔ اﻟﺤﺎل ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻟﻈﺎھﺮة اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﺗﺒﻨّﺖ ﻓﻜﺮة "اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ ﻧﻮر" واﻟﺘﻲ اﻋﺘﻤﺪت ﻋﻠﻰ "اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ اﻟﺤﻀﻮرﯾﺔ" أﻛﺜﺮ ﻣﻦ "اﻟﻤﻌﺮﻓﺔ اﻟﺤﺼﻮﻟﯿﺔ" .وﻓﻲ اﻟﻮاﻗﻊ ،اﻋﺘﺒﺮ ﻛﺘﺎب اﻟﻤﺸﻜﺎة أﺣﺪ اﻟﻜﺘﺐ اﻟﻜﻼﺳﯿﻜﯿﺔ اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ ﻷﺑﻌﺎدھﺎ اﻟﻤﻌﺮﻓﯿﺔ واﻋﺘﻤﺎداً ﻋﻠﻰ ﺷﺨﺼﯿﺔ ﻣﺆﻟﻔﮫ اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ .وﺗﮭﺪف ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ إﻟﻰ ﻛﯿﻔﯿﺔ اﻟﺘﺤﺎم اﻟﻤﻨﻈﻮرات اﻟﻔﻠﺴﻔﯿﺔ واﻟﺼﻮﻓﯿﺔ ﺑﺒﻌﻀﮭﺎ اﻟﺒﻌﺾ ﻓﻲ ﻣﺸﻜﺎة اﻷﻧﻮار واﻟﺘﻲ ﺣﺪدت ﺷﺨﺼﯿﺔ ﻣﺆﻟﻔﮫ اﻟﻔﻜﺮﯾﺔ ،وﺑﺎﻟﺘﺎﻟﻲ ﺗﺤﺪﯾﺪ ﻣﻜﺎﻧﺔ ھﺬا اﻟﻜﺘﺎب اﻟﺬي أﻟﻒ ﺑﻌﺪ "إﺣﯿﺎم ﻋﻠﻮم اﻟﺪﯾﻦ" ﻓﻲ ﻣﺸﺮوع ﻣﻔﻜﺮﻧﺎ اﻟﻔﻜﺮي واﻟﺜﻘﺎﻓﻲ. -28اﻻﺳﺘﺎذ اﻟﺪﻛﺘﻮر ﻣﺤﻤﻮد ﺟﺎﻣﺪﯾﺒﻲ اﻻﺳﺘﺎذة اﻟﻤﺴﺎﻋﺪة أﻣﯿﻨﺔ ﻛﺴﻜﯿﻨﺮ ﺗﺮﺑﯿﺔ اﻷﻃﻔﺎل ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﺠﺐ ﺣﺴﻦ ﺗﻘﯿﯿﻢ ﻣﺮﺣﻠﺔ اﻟﻄﻔﻮﻟﺔ ﺗﺮﺑﻮﯾﺎً ﺑﺎﻟﻨﺴﺒﺔ ﻟﻸﻃﻔﺎل واﻟﻜﺒﺎر اﻟﻤﺴﺆوﻟﯿﻦ ﻋﻦ ﺗﺮﺑﯿﺘﮭﻢ ﻋﻠﻰ ﺣﺪ ﺳﻮاء .وﻋﻠﻰ اﻟﺮﻏﻢ ﻣﻦ أن اﻹﻧﺴﺎن ﻟﮫ ﻗﺪرة ﻋﻠﻰ اﻟﺘﻌﻠﻢ ﻃﻮال اﻟﺤﯿﺎة ،إﻻ أن اﻟﻮﻗﺖ اﻷﻧﺴﺐ واﻻﺧﺼﺐ ﻟﺘﻔﻌﯿﻞ ھﺬه اﻟﻘﺪرة ھﻮ ﻣﺮﺣﻠﺔ اﻟﻄﻔﻮﻟﺔ .واﺳﺘﻤﺮار ھﺬا 125 اﻟﺘﺄﺛﯿﺮ ﻓﻲ اﻟﻔﺮد ﻃﻮال ﺣﯿﺎﺗﮫ ﺑﻔﻀﻞ ﻣﺎ ﺗﺮﺑّﻰ ﻋﻠﯿﮫ ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻔﺘﺮة اﻟﻤﺬﻛﻮرة ﯾﺪل دﻻﻟﺔ واﺿﺤﺔ ﻋﻠﻰ أھﻤﯿﺔ ھﺬه اﻟﺘﺮﺑﯿﺔ .ﻷن آﺛﺎر ﺗﻠﻚ اﻟﺴﻨﻮات أﻛﺜﺮ دﯾﻤﻮﻣﺔ وأﻗﻮى .وﻻ ﺳﯿﻤﺎ ﻟﮭﺎ أھﻤﯿﺘﮭﺎ اﻟﻜﺒﺮى ﻓﻲ ﺑﻨﺎء اﻟﺸﺨﺼﯿﺔ .وﺑﻌﺪ ﻣﺎ ذﻛﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ أن اﻷﻃﻔﺎل اﻟﺬﯾﻦ ھﻢ ودﯾﻌﺔ إﻟﮭﯿﺔ ﻋﻨﺪ اﻟﻮاﻟﺪﯾﻦ أﺷﺎر إﻟﻰ أن ﺗﺮﺑﯿﺘﮭﻢ أﯾﻀﺎً ﻣﻦ اﻷﻣﻮر اﻟﻤﮭﻤﺔ اﻟﺘﻲ ﯾﺠﺐ اﻻﻋﺘﻨﺎء ﺑﮭﺎ. وﻗﺪ وﺻﻒ ﻗﻠﻮب اﻷوﻻد اﻟﺼﺎﻓﯿﺔ ﺑﺄﻧﮭﺎ ﺟﻮھﺮ ﻧﻘﻲّ ﺛﻤﯿﻦ، وﺑﻌﯿﺪ ﻋﻦ أي ﺻﻮرة وﻧﻘﺶ ،وﺻﺎﻟﺢ ﻟﻘﺒﻮل ﻛﻞ ﺷﻲء ،وﻣﺎﺋﻞ إﻟﻰ ﻛﻞ ﺷﻲء ﯾﺘﺠﮫ إﻟﯿﮫ ﻣﺮﻛّﺰاً ﻋﻠﻰ ﻣﺴﺆوﻟﯿﺔ اﻟﻘﺎﺋﻤﯿﻦ ﻋﻠﻰ ﺗﺮﺑﯿﺔ اﻷوﻻد. وﻓﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ،ﺳﯿﺘﻢ اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ اﻟﻤﺒﺎدئ اﻟﺘﻲ ﯾﺠﺐ رﻋﺎﯾﺘﮭﺎ ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ أداء ھﺬه اﻟﻤﺴﺆوﻟﯿﺔ إﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ ﺗﻮﺿﯿﺢ ﻗﯿﻤﺔ ودﯾﻤﻮﻣﺔ آراءه واﻗﺘﺮاﺣﺎﺗﮫ ﺣﻮل ﺗﺮﺑﯿﺔ اﻷوﻻد. -29اﻷﺳﺘﺎذ اﻟﺪﻛﺘﻮر ﻣﺤﻤﻮد ﻗﺎﯾﺎ ھﻞ ﻛﺎن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﺤﻘّﺎً ﻓﻲ ﺗﻮﺟﯿﮫ اﻻﻧﺘﻘﺎدات ﻟﻠﻔﻼﺳﻔﺔ؟ ﻻ ﺷﻚ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺬي ﻋﺎﻧﻰ اﻟﻜﺜﯿﺮ ﻣﻦ اﻷزﻣﺎت اﻟﺴﯿﺎﺳﯿﺔ واﻻﺟﺘﻤﺎﻋﯿﺔ واﻟﺪﯾﻨﯿﺔ واﻻﺧﻼﻗﯿﺔ ﻓﻲ اﻟﻤﺠﺘﻤﻊ اﻻﺳﻼﻣﻲ ﺷﺨﺼﯿﺔ ﻧﺎدرة ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﻌﻠﻢ واﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ .وﺑﻌﺪ ﻋﻤﺮ اﺳﺘﻐﺮق أرﺑﻌﺔ وﺧﻤﺴﯿﻦ ﻋﺎﻣﺎً ﻗﺪ ﺗﺮك ﺗﺮاﺛﺎً ﻋﻠﻤﯿﺎً ﻧﻔﺦ ﻓﻲ اﻷﻣﺔ اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ روﺣﺎً ﺟﺪﯾﺪة ﺟﻤﻌﮭﺎ ﺣﻮل ﻋﻘﯿﺪة واﺣﺪة وﻣﺸﺎﻋﺮ واﺣﺪة وﻓﻜﺮ واﺣﺪ، وﺻﺎرت آراؤه اﻹﺣﯿﺎﺋﯿﺔ واﻧﺘﻘﺎداﺗﮫ اﻟﮭﺎدﯾﺔ اﻟﮭﺎدﻓﺔ وﺷﺨﺼﯿﺘﮫ اﻟﺒﺎرزة اﻟﺮﺑﺎﻧﯿﺔ ﻣﺼﺪر إﻟﮭﺎم ﻟﻸﺟﯿﺎل اﻟﻼﺣﻘﺔ. 126 -30اﻷﺳﺘﺎذ اﻟﻤﺸﺎرك ﻣﺤﻤﺪ ﺗﻮرﻛﺮي آراء اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺘﻲ أﺛﺮت ﻋﻠﻰ ﻓﺨﺮ اﻟﺪﯾﻦ اﻟﺮازي ﻓﻲ ﻣﺠﺎل اﻷﺧﻼق ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﺗﮭﺪف إﻟﻰ ﺗﺤﺪﯾﺪ ﺗﺄﺛﯿﺮات اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻠﻰ اﻟﻤﻔﺴﺮ اﻟﻤﺸﮭﻮر ﻓﺨﺮ اﻟﺪﯾﻦ اﻟﺮازي ﻣﻦ ﺣﯿﺚ آراؤه ﻓﻲ اﻷﺧﻼق .ﻷﻧﮫ ﻣﻦ اﻟﻤﻌﻠﻮم أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﻌﺘﺒﺮ ﺑﯿﻀﺔ اﻟﻘﺒﺎن ﻓﻲ ﻣﺠﺎل اﻷﺧﻼق ﻛﻤﺎ ﻓﻲ ﻛﻞ ﻗﻀﺎﯾﺎ اﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ. وﯾﻤﻜﻦ ﺗﻘﺴﯿﻢ ﺗﺄﺛﯿﺮاﺗﮫ ﻋﻠﻰ اﻟﺮازي ﻓﻲ اﻷﺧﻼق إﻟﻰ ﻗﺴﻤﯿﻦ رﺋﯿﺴﯿﯿﻦ ﻋﻤﻮﻣﺎً: أوﻻً :آراؤه اﻷﺧﻼﻗﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﺗﺪل ﻋﻠﻰ اﻟﺘﺄﺛﯿﺮ اﻟﻤﺒﺎﺷﺮ. ﺛﺎﻧﯿﺎً :آراؤه اﻷﺧﻼﻗﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﯾﻤﻜﻨﻨﺎ أن ﻧﺴﻤّﯿﮭﺎ ﺑﺎﻟﺘﺄﺛﯿﺮ ﻏﯿﺮ اﻟﻤﺒﺎﺷﺮ. وﻧﻘﺼﺪ ﺑﺎﻟﻤﺒﺎﺷﺮ ﻣﺎ ﻧﻘﻠﮫ اﻟﺮازي ﻣﻦ اﻵراء اﻷﺧﻼﻗﯿﺔ ﻋﻦ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﺤﺮوﻓﮫ ﺗﻘﺮﯾﺒﺎً وھﻲ –ﺣﺴﺒﻤﺎ أﺛﺒﺘﻨﺎه -ﻣﺎ ﯾﺘﻌﻠﻖ ﺑﻘﻀﺎﯾﺎ ﻣﻦ ﻣﺜﻞ ﺣﺐ اﻟﻤﺎل وﻋﻼﺟﮫ ،واﻟﺮﯾﺎء وﻋﻼﺟﮫ ،وﺣﺐ اﻟﺠﺎه وﻋﻼﺟﮫ، وﺣﺐ اﻟﻤﺪح وﻛﺮاھﺔ اﻟﺬم وﻋﻼﺟﮭﻤﺎ. وأﻣﺎ اﻟﺘﺄﺛﯿﺮ ﻏﯿﺮ اﻟﻤﺒﺎﺷﺮ ﻓﻨﻌﻨﻲ ﺑﮫ ﺑﺸﻜﻞ ﻋﺎم آراء اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺘﻲ أﺛﺮ ﻓﯿﮭﺎ ﻋﻠﻰ اﻟﺮازي ﻓﻲ ﻣﺴﺎﺋﻞ ﻣﻦ ﻧﻮع :ﻣﻜﺎﻧﺔ اﻹﻧﺴﺎن ودرﺟﺘﮫ ﺑﯿﻦ اﻟﺨﻼﺋﻖ ،وﻃﺒﯿﻌﺔ اﻟﻨﻔﺲ اﻟﻌﻘﻼﻧﯿﺔ ،وﺧﻮاص اﻟﻨﻔﺲ، واﻟﻔﻀﯿﻠﺔ ،واﻟﺨﯿﺮ واﻟﺴﻌﺎدة واﻟﻜﻤﺎل. 127 -31اﻻﺳﺘﺎذ اﻟﻤﺴﺎﻋﺪ ﻣﺘﯿﻦ ﯾﻐﯿﺖ ﻣﺴﺎھﻤﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ أﺻﻮل اﻟﻔﻘﮫ أﺻﻮل اﻟﻔﻘﮫ ھﻮ ﻣﻨﮭﺠﯿﺔ اﻟﻔﮭﻢ واﻟﺘﺄوﯾﻞ ﻟﻠﻨﺼﻮص ﺑﻤﻌﻨىﺎه اﻷﻋﻢ .وﯾﻤﻜﻦ اﻟﻘﻮل ﺑﺄن اﻷﺻﻮل ﻗﺪ واﻛﺐ اﻟﺨﻄﺎب اﻟﺪﯾﻨﻲ ﻣﻨﺬ اﻟﺒﺪاﯾﺔ .وﻟﻘﺪ ﺣﺎول اﻟﺬﯾﻦ ﺧﻮﻃﺒﻮا ﺑﺎﻟﻮﺣﻲ أن ﯾﻔﮭﻤﻮا وﯾﺄوﻟﻮا اﻟﻨﺼﻮص اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ ﻓﻲ إﻃﺎر "أﺻﻮل" ﻣﻌﯿﻦ .وﻟﻜﻦ ھﺬا "اﻷﺻﻮل" ﻟﻢ ﯾﻜﺘﺴﺐ وﺻﻔﺎً ﻣﻨﮭﺠﯿﺎً إﻻ ﻓﻲ ﻓﺘﺮة ﻻﺣﻘﺔ. ﯾﻌﺘﺒﺮ اﻹﻣﺎم اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻧﻘﻄﺔ اﻻﻧﻄﻼق ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﺔ اﻻﺻﻮل اﻟﻤﻨﮭﺠﻲ ﻋﻤﻮﻣﺎً .واﺳﺘﻤﺮت ھﺬه اﻟﻄﺮﯾﻘﺔ ﻣﻊ ﺷﺨﺼﯿﺎت ﻣﺜﻞ اﻟﻤﺎﺗﺮﯾﺪي ،واﻟﺠﺼﺎص ،واﻟﺒﺎﻗﻼﻧﻲ ،وأﺑﻮ اﻟﺤﺴﯿﻦ اﻟﺒﺼﺮي ، واﻟﺪﺑﻮﺳﻲ واﻟﺠﻮﯾﻨﻲ واﻟﻐﺰاﻟﻲ. واﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﮫ ﻣﻜﺎﻧﺔ ﺧﺎﺻﺔ ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻷﺻﻮل .وﻟﮫ ﺛﻼﺛﺔ ﻛﺘﺐ ﻣﺴﺘﻘﻠﺔ ﻓﻲ اﻷﺻﻮل وھﻲ :اﻟﻤﻨﺨﻮل ،وﺷﻔﺎء اﻟﻐﻠﯿﻞ ، واﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻰ .وھﻲ ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ اﻟﻤﻀﺎﻣﯿﻦ ﻋﻠﻰ اﻟﺮﻏﻢ ﻣﻦ أﻧﮭﺎ ﺗﺘﻌﻠﻖ ﺑﻨﻔﺲ اﻟﻤﻮﺿﻮع .وإن ﺻﺢ اﻟﺘﻌﺒﯿﺮ ﺑﺎﻟﻤﺼﻄﻠﺤﺎت اﻟﻤﻌﻤﺎرﯾﺔ ﻓﻨﻘﻮل :إن اﻟﻤﻨﺨﻮل ﺗﻤﺜﻞ ﻓﺘﺮة اﻟﺘﻠﻤﺬة اﻟﺼﻨﺎﻋﯿﺔ؛ وﺷﻔﺎء اﻟﻐﻠﯿﻞ ﺗﻤﺜﻞ ﻓﺘﺮة اﻟﺒﺮاﻋﺔ )ﻗَﻠْﻔَﺔ( ﻓﻲ اﻟﺼﻨﺎﻋﺔ ،واﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻰ ﺗﻤﺜﻞ اﻟﻤﮭﺎرة واﻟﺘﻀﻠﻊ ﻓﯿﮭﺎ. ﻗﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻜﺘﺐ وﻻ ﺳﯿﻤﺎ ﻓﻲ اﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻰ ﺑﺘﻘﯿﯿﻢ ﻣﺎ ﺳﻠﻔﮫ ﻣﻦ اﻟﻤﻀﺎﻣﯿﻦ اﻷﺻﻮﻟﯿﺔ ﻣﻊ ﺗﻠﺨﯿﺼﮭﺎ وأﺳﮭﻢ ﻓﯿﮭﺎ ﺑﺈﺳﮭﺎﻣﺎت ھﺎﻣﺔ. -32اﻻﺳﺘﺎذ اﻟﻤﺸﺎرك ﻣﺤﯿﻲ اﻟﺪﯾﻦ ﻣﺎﺟﺪ ﺗﻘﯿﯿﻢ اﻟﻤﻨﻘﺬ ﻣﻦ اﻟﻀﻼل ﻣﻦ زاوﯾﺔ ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ ﺗﺤﺪث اﻟﻌﺎﻟﻢ واﻟﻤﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ اﻟﻜﺒﯿﺮ ﺣﺠﺔ اﻹﺳﻼم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ "اﻟﻤﻨﻘﺬ ﻣﻦ اﻟﻀﻼل" ﻋﻦ ﻗﺼّﺘﮫ اﻟﻔﻜﺮﯾﺔ واﻟﺬھﻨﯿﺔ ﺑﻄﺮﯾﻘﺔ 128 ﻗﻠّﻤﺎ ﻧﺠﺪھﺎ ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ اﻟﺘﻘﻠﯿﺪي اي ﻓﻲ إﻃﺎر ﺳﯿﺮة ﺣﯿﺎة .وھﺬا اﻟﻜﺘﺎب اﻟﺬي ﺻﻨﻒ ﻓﯿﮫ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻃﻼب اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ ﻋﻠﻰ وﺟﮫ اﻟﺨﺼﻮص ﺗﺼﻨﯿﻔﺎً ﻋﺎﻣﺎً ،أﻟّﻔﮫ -ﺑﻮﺻﻔﮫ ﻧﺎﻓﺬ اﻟﻜﻠﻤﺔ ﻓﻲ ﻛﺜﯿﺮ ﻣﻦ اﻟﻌﻠﻮم -ﻗﺒﻞ وﻓﺎﺗﮫ ﺑﺜﻼث ﺳﻨﻮات ،وﻟﺬﻟﻚ ﯾﻤﻜﻦ اﻋﺘﺒﺎر "اﻟﻤﻨﻘﺬ" ﺑﺄﻧﮫ أﺑﺎن ﻋﻦ اﻟﻘﺼﺔ اﻟﺬھﻨﯿﺔ ﻟﻠﻤﻔﻜﺮ وأﻧﮫ ﻧﺺﱞ ﻻ ﻣﺮاء وﻻ ﺟﺪال ﻓﻲ أﺻﺎﻟﺘﮫ ،وﺑﺮاﻋﺘﮫ .وﻟﻢ ﺗﺰل ھﺬه اﻟﺴﯿﺮة اﻟﺬاﺗﯿﺔ اﻷﺻﯿﻠﺔ اﻟﺘﻲ ﻟﮭﺎ ﻣﯿﺰاﺗﮭﺎ اﻟﺨﺎﺻﺔ ﺑﻮﺳﻌﮭﺎ أن ﺗﺤﺪﺛﻨﺎ ﻋﻦ اﻟﻜﺜﯿﺮ وﻻ ﺗﺰال ھﺎﻣﺔ ﯾﺠﺐ ﺗﻘﯿﯿﻤﮭﺎ ﻣﻦ وﺟﮭﺎت ﻧﻈﺮ ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ .وﻓﻲ ھﺬا اﻟﺴﯿﺎق ﻓﺈن ﻛﺘﺎب اﻟﻤﻨﻘﺬ اﻟﺬي ﯾﻘﺪم ﻟﻨﺎ ﺻﻮرة ﻋﻦ اﻟﺨﺮﯾﻄﺔ اﻟﺬھﻨﯿﺔ ﻟﻤﻔﻜﺮﻧﺎ ﺳﺘﺘﻢ دراﺳﺘﮫ وﺗﻘﯿﯿﻤﮫ ﻓﻲ ﻣﻨﻈﻮر ﻣﺨﺘﻠﻒ. -33اﻵﺳﺘﺎذ اﻟﺪﻛﺘﻮر ﻣﺮاد ﺳﻮﻟﻮن اﻟﺘﻔﺴﯿﺮ اﻹﺷﺎري ﻓﻲ إﻃﺎر ﻧﻈﺮة اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻠﻘﺮآن إن ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ اﻟﺘﻲ ﯾﺘﻢ اﻟﻨﻘﺎش ﻓﯿﮭﺎ ﻋﻦ اﻟﺘﻔﺴﯿﺮ اﻹﺷﺎري ﺿﻤﻦ ﺳﯿﺎق آراء اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺗﺘﻤﺤﻮر ﺣﻮل ﻣﺎ ﯾﻠﻲ: -1ﯾﺘﻢ اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ ﻗﻀﯿﺔ "اﻟﻨﻈﺎم اﻟﺘﺴﻠﺴﻠﻲ ﺑﯿﻦ اﻵﯾﺎت" اﻟﺘﻲ ﻟﮭﺎ ﻣﻜﺎﻧﺔ ھﺎﻣﺔ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﻓﮭﻢ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻠﻘﺮآن .وﻣﺎ ﺗﺤﻤﻠﮫ ﻣﻦ اﻷھﻤﯿﺔ ﻣﻦ ﻧﺎﺣﯿﺔ ﻋﻼﻗﺎت اﻹﻧﺴﺎن اﻟﻤﻌﺎﺻﺮ ﺑﺎﻟﻘﺮآن. -2ﯾﺘﻢ اﻟﻌﺮض ﻟﻮﺟﮭﺔ ﻧﻈﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻤﺘﻤﯿﺰة ﻋﻦ ﻏﯿﺮھﺎ ﻓﻲ إدراﻛِﮫ وﺗﺄوﯾﻠﮫ ﻟﻠﻘﺮآن إﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ أدﻟﺘﮭﺎ وﺗﻘﯿﯿﻢ أﺻﻮل اﻟﺘﻔﺴﯿﺮ، وﺿﻮاﺑﻄﮫ وﻗﻮاﻋﺪه .وﻓﻲ ھﺬا اﻹﻃﺎر ﻧﺤﺎول إﻇﮭﺎر ﻣﻔﮭﻮم "اﻟﻜﻼم اﻹﻟﮭﻲ" اﻟﺬي ﺗﻌﺘﻤﺪ ﻋﻠﯿﮫ وﺟﮭﺎت ﻧﻈﺮ اﻻﺷﺎرﯾﺔ واﻟﻌﻠﻤﯿﺔ وﺑﺎﻟﺘﺎﻟﻲ ﺳﻨﻨﺎﻗﺶ اﻟﻤﻌﻨﻰ اﻟﺬي ﺣﻤﻠﮫ أھﻞ اﻟﺘﺄوﯾﻞ ﻣﺜﻞ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻠﻰ ھﺬا اﻟﻤﻔﮭﻮم. إن ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ اﻟﺘﻲ ﯾﺘﻢ اﻟﻨﻘﺎش ﻓﯿﮭﺎ ﻋﻦ اﻟﺘﻔﺴﯿﺮ اﻹﺷﺎري ﺿﻤﻦ ﺳﯿﺎق آراء اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺗﺘﻤﺤﻮر ﺣﻮل ﻣﺎ ﯾﻠﻲ: 129 -1ﯾﺘﻢ اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ ﻗﻀﯿﺔ "اﻟﻨﻈﺎم اﻟﺘﺴﻠﺴﻠﻲ ﺑﯿﻦ اﻵﯾﺎت" اﻟﺘﻲ ﻟﮭﺎ ﻣﻜﺎﻧﺔ ھﺎﻣﺔ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﻓﮭﻢ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻠﻘﺮآن .وﻣﺎ ﺗﺤﻤﻠﮫ ﻣﻦ اﻷھﻤﯿﺔ ﻣﻦ ﻧﺎﺣﯿﺔ ﻋﻼﻗﺎت اﻹﻧﺴﺎن اﻟﻤﻌﺎﺻﺮ ﺑﺎﻟﻘﺮآن. -2ﯾﺘﻢ اﻟﻌﺮض ﻟﻮﺟﮭﺔ ﻧﻈﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻤﺘﻤﯿﺰة ﻋﻦ ﻏﯿﺮھﺎ ﻓﻲ إدراﻛِﮫ وﺗﺄوﯾﻠﮫ ﻟﻠﻘﺮآن إﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ أدﻟﺘﮭﺎ وﺗﻘﯿﯿﻢ أﺻﻮل اﻟﺘﻔﺴﯿﺮ، وﺿﻮاﺑﻄﮫ وﻗﻮاﻋﺪه .وﻓﻲ ھﺬا اﻹﻃﺎر ﻧﺤﺎول إﻇﮭﺎر ﻣﻔﮭﻮم "اﻟﻜﻼم اﻹﻟﮭﻲ" اﻟﺬي ﺗﻌﺘﻤﺪ ﻋﻠﯿﮫ وﺟﮭﺎت ﻧﻈﺮ اﻻﺷﺎرﯾﺔ واﻟﻌﻠﻤﯿﺔ وﺑﺎﻟﺘﺎﻟﻲ ﺳﻨﻨﺎﻗﺶ اﻟﻤﻌﻨﻰ اﻟﺬي ﺣﻤﻠﮫ أھﻞ اﻟﺘﺄوﯾﻞ ﻣﺜﻞ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻠﻰ ھﺬا اﻟﻤﻔﮭﻮم. -34ﻣﺮﺗﻀﻲ ﻗﺮﻻأﻟﺠﻲ ﻧﻈﺮة اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻺﻧﺴﺎن ﻟﻘﺪ ﺧﻠﻖ اﷲ اﻹﻧﺴﺎن ﻣﻦ اﻟﺠﺴﻢ واﻟﺮوح .وﻻ ﯾﺘﻢ اﻟﺠﺴﻢ إﻻ ﺑﺎﻟﺮوح .وﯾﺸﺎھﺪ اﻟﺠﺴﻢ ﺑﺎﻟﻌﯿﻮن ،وﻻ ﯾﻤﻜﻦ ﻣﺸﺎھﺪة اﻟﺮوح إﻻ ﺑﻌﯿﻦ اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ .واﻟﺮوح ﺣﻘﯿﻘﺔ اﻹﻧﺴﺎن وﺟﻮھﺮه .واﻷﺟﺰاء اﻷﺧﺮى ﻣﻦ اﻟﺠﺴﻢ ﯾﺨﻀﻊ ﻟﻠﺮوح .واﻟﺮوح اﻟﺬي ﺗﺘﻜﻮن ﻣﻨﮫ ﺣﻘﯿﻘﺔ اﻹﻧﺴﺎن ﯾﺴﻤﻰ ﺑﺎﻟﻨﻔﺲ ﺣﯿﻨﺎً وﺑﺎﻟﻘﻠﺐ أﺣﯿﺎﻧﺎً أﺧﺮى. إن ﺣﻘﯿﻘﺔ اﻟﺮوح ﺗﺨﻀﻊ ﻟﻌﺎﻟﻢ اﻷﻣﺮ ،واﻟﺠﺴﻢ آﻟﺘﮫ وﺣﺎﻣﻠﮫ. وﺟﻤﯿﻊ أﻋﻀﺎء اﻟﺠﺴﻢ ھﻲ اﻟﻘﻮات اﻟﺨﺎﺿﻌﺔ ﻟﻘﯿﺎدة اﻟﺮوح .وﻣﻦ ﺻﻔﺎت اﻟﺮوح ﻣﻌﺮﻓﺔ اﷲ وﻣﺸﺎھﺪة ﺟﻤﺎﻟﮫ. دﯾﻨﻨﺎ ﻻ ﯾﺴﻤﺢ ﺑﺘﻮﺿﯿﺢ ﻣﺎ ھﻮ اﻟﺮوح .ﻓﺈن اﻟﺮوح ﻛﺎﺋﻦ ﻣﺨﻠﻮق .واﻟﺬﯾﻦ ﯾﻘﻮﻟﻮن إﻧﮫ ﻗﺪﯾﻢ وﻣﺎدة ﻓﺈﻧﮭﻢ ﻣﺨﻄﺌﻮن .إﻧﻤﺎ اﻟﺮوح ﺟﻮھﺮ ﻣﻦ ﺟﻮھﺮ ﻣﻼك. 130 واﻟﺮوح اﻟﺤﯿﻮاﻧﻲ اﻟﻤﻮﺟﻮد ﻓﻲ اﻹﻧﺴﺎن ھﻮ ﺟﺴﻢ ﻟﻄﯿﻒ. وﯾﻤﻮت اﻟﺮوح ﺑﻤﻮت اﻟﺒﺪن .واﻟﺮوح اﻹﻧﺴﺎﻧﻲ اﻟﺬي ﯾﺨﺎﻃﺒﮫ اﷲ ﺗﻌﺎﻟﻰ ﺑﺄواﻣﺮه وﻧﻮاھﯿﮫ ھﻮ اﻟﻨﻔﺲ. -35ﻣﺼﻄﻔﻰ ﺟﺎﻏﺮﯾﺠﻲ وﺗﯿﺮة اﻟﺤﺐ اﻟﻤﻤﺘﺪ ﻣﻦ اﻟﻜﺜﺮة إﻟﻰ اﻟﻮﺣﺪة ﻓﻲ اﻟﻔﻜﺮ اﻟﺠﻤﺎﻟﻲ واﻷﺧﻼﻗﻲ ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ إن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻛﻤﺎ أﻋﺘﻘﺪ -ﺣﺴﺐ دراﺳﺘﻲ وﺑﺤﻮﺛﻲ ﻓﻲ ذﻟﻚ -ھﻮ أول ﻣﻔﻜﺮ إﺳﻼﻣﻲ ﻛﻼﺳﯿﻜﻲ ﺣﺎول ﻟﻮﺿﻊ ﻧﻈﺮﯾﺔ ﻣﻨﮭﺠﯿﺔ -وإن ﻛﺎﻧﺖ ﻣﺤﺪودة -ﺣﻮل ﻣﻔﺎھﯿﻢ اﻟﺤﺐ واﻟﺠﻤﺎل ﺧﺎﺻﺔ واﻟﻌﻼﻗﺔ ﺑﯿﻨﮭﻤﺎ. وإﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ ذﻟﻚ ھﻮ أﻛﺒﺮ ﻣﻔﻜﺮ ﻋﺮﻓﮫ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻓﻲ اﻷﺧﻼق ﻋﻠﻰ اﺗﻔﺎق ﺑﯿﻦ ﺟﻤﯿﻊ اﻟﺒﺎﺣﺜﯿﻦ ﺗﻘﺮﯾﺒﺎً .وﯾﻘﺎل إن ﻛﺘﺎﺑﮫ "إﺣﯿﺎء ﻋﻠﻮم اﻟﺪﯾﻦ" أﻛﺜﺮ ﻗﺮاءة ﺑﻌﺪ اﻟﻘﺮآن ﻓﻲ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ وھﺬا ﺻﺤﯿﺢ. وﻟﻜﻦ ھﻨﺎك ﺻﺤﯿﺤﺎً آﺧﺮ وھﻮ أﻧﮫ ﻟﻢ ﯾﻔﮭﻢ ھﺬا اﻟﻜﺘﺎب اﻟﻘﻤﺔ أﺑﺪاً ﻛﻤﺎ ﯾﻨﺒﻐﻲ وﻟﻢ ﯾﻤﻜﻦ اﺟﺘﯿﺎزه .إن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻗﺪ ﺗﻨﺎول "ﺣﻘﯿﻘﺔ اﻟﺤﺐ" ﻓﻲ أﺟﺰاء ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ ﻣﻦ ھﺬا اﻟﻜﺘﺎب اﻟﻘﯿﻢ ،وﻻ ﺳﯿﻤﺎ ﻓﻲ إﺣﺪى ﻃﺒﻌﺎﺗﮫ )اﺳﻄﻨﺒﻮل (1985ﻗﺎم ﺑﺪراﺳﺔ ﻣﻮﺿﻮع اﻟﺤﺐ ﺑﺠﻮاﻧﺒﮫ اﻷﻧﻄﻮﻟﻮﺟﯿﺔ واﻟﺠﻤﺎﻟﯿﺔ واﻟﺪﯾﻨﯿﺔ واﻷﺧﻼﻗﯿﺔ ﻓﻲ ﻓﺼﻞ اﺳﺘﻐﺮق 114ﺻﻔﺤﺔ ،وأﺑﺎن ﻋﻦ اﻟﮭﺪف اﻟﻨﮭﺎﺋﻲ ﻟﻠﻔﻦ اﻹﺳﻼﻣﻲ واﻷﺧﻼق اﻻﺳﻼﻣﯿﺔ ﺑﺄروع ﺑﯿﺎن. -36اﻷﺳﺘﺎذ اﻟﻤﺸﺎرك اوزﺟﺎن ﺧﻀﺮ ﻧﻈﺮة اﻟﻐﺰاﻟﻲ إﻟﻰ ﻋﻘﯿﺪة اﻟﺘﺜﻠﯿﺚ ﻣﻦ ﺧﻼل ﻛﺘﺎﺑﮫ اﻟﻤﻌﺮوف ب"اﻟﺮد اﻟﺠﻤﯿﻞ ﻹﻟﮭﯿﺔ ﻋﯿﺴﻰ ﺑﺼﺮﯾﺢ اﻹﻧﺠﯿﻞ" أﺑﻮ ﺣﺎﻣﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ أﺣﺪ اﻟﻌﻠﻤﺎء اﻟﺬﯾﻦ ﯾﺠﺪر ﺑﺄن ﯾﻮﺻﻔﻮا ب"ﺣﺠﺮ اﻟﺰاوﯾﺔ" ﻓﻲ اﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ،ﺣﯿﺚ ﺻﻨﻒ اﻟﻌﺪﯾﺪ ﻣﻦ 131 اﻟﻜﺘﺐ ﻓﻲ ﻣﺨﺘﻠﻒ اﻟﻤﺠﺎﻻت اﻟﻌﻠﻤﯿﺔ ﻣﺜﻞ اﻟﻜﻼم واﻻﺧﻼق واﻟﺘﺼﻮف وأﺻﻮل اﻟﻔﻘﮫ واﻟﻔﻠﺴﻔﺔ .وﻗﺪ اﺗﺨﺬت ﺗﻘﺮﯾﺒﺎ ﻛﻞ واﺣﺪ ﻣﻦ أﻋﻤﺎﻟﮫ ،ﻣﻜﺎﻧﮭﺎ ﺑﯿﻦ اﻟﻜﻼﺳﯿﻜﯿﺔ ﻣﻦ اﻟﺘﺨﺼﺼﺎت اﻟﻌﻠﻤﯿﺔ اﻟﻤﺬﻛﻮرة. وﻟﺬﻟﻚ ﯾﻤﻜﻦ أن ﻧﺼﻔﮫ ﺑﺄﻧﮫ ﻣﻦ اﻟﻌﻠﻤﺎء اﻟﺬﯾﻦ ﻟﺪﯾﮭﻢ ﻗﺪرة ﻋﻠﻰ اﻟﻨﻈﺮة اﻟﺸﻤﻮﻟﯿﺔ إﻟﻰ اﻟﻌﻠﻮم اﻻﺳﻼﻣﯿﺔ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﻋﻼﻗﺎﺗﮫ ﻣﺘﻌﺪدة اﻷوﺟﮫ ،وﺑﺼﻔﺘﮫ "ﻣﺘﻌﺪد اﻟﺘﺨﺼﺼﺎت" .ﻟﺬا ﻣﻦ اﻻھﻤﯿﺔ ﺑﻤﻜﺎن أن ﯾﺘﻢ ﺗﺤﻠﯿﻞ أﻓﻜﺎره اﻟﻤﺘﻌﻠﻘﺔ ﺑﺎﻟﺘﺨﺼﺼﺎت اﻟﻤﺨﺘﻠﻔﺔ ﺑﻜﻞ ﺟﻮاﻧﺒﮭﺎ ﻣﻦ ﺧﻼل ﻣﻘﺎرﻧﺔ ﺑﻌﻀﮭﺎ ﺑﺒﻌﺾ. وھﻨﺎك ﻛﺘﺎب ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﺑﺎﻟﻎ اﻻھﻤﯿﺔ رﻏﻢ ﺻﻐﺮ ﺣﺠﻤﮫ وﻟﻜﻨﮫ ﻟﻢ ﯾﻨﺘﺒﮫ إﻟﯿﮫ ﻛﻤﺎ ﯾﻨﺒﻐﻲ ﻓﻲ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﺣﺘﻰ ﯾﻮﻣﻨﺎ ھﺬا وﻗﺪ راج ﺑﯿﻦ ﺑﻌﺾ اﻟﻤﺒﺸﺮﯾﻦ ﻣﻦ اﻟﻤﺴﺘﺸﺮﻗﯿﻦ اﻟﻤﺴﯿﺤﯿﯿﻦ ﺧﺎﺻﺔ. وھﺬا اﻟﻜﺘﺎب اﻟﺬي ﯾﺤﻤﻞ ﻋﻨﻮان "اﻟﺮد اﻟﺠﻤﯿﻞ ﻹﻟﮭﯿﺔ ﻋﯿﺴﻰ ﺑﺼﺮﯾﺢ اﻹﻧﺠﯿﻞ" واﻟﺬي ﯾﻤﻜﻦ اﻋﺘﺒﺎره "رﺳﺎﻟﺔ" ،أﺻﺒﺢ ﻣﻮﺿﻊ ﺑﺤﺚ ﻟﻠﻘﺮاآت اﻟﻤﺨﺘﻠﻔﺔ واﻟﻤﺜﯿﺮة ﺑﯿﻦ ﺑﻌﺾ اﻟﺒﺎﺣﺜﯿﻦ ﻣﻦ اﻟﻤﺴﻠﻤﯿﻦ ﻣﻦ ﺟﮭﺔ وﺑﯿﻦ اﻟﻤﺴﺘﺸﺮﻗﯿﻦ ﻣﻦ اﻟﻤﺴﯿﺤﯿﯿﻦ ﻣﻦ ﺟﮭﺔ أﺧﺮى ﻓﯿﻤﺎ ﯾﺨﺺ أﻟﻮھﯿﺔ ﻋﯿﺴﻰ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﺴﻼم وﯾﻔﺘﺢ اﻟﻤﺠﺎل إﻟﻰ ﻋﻘﯿﺪة اﻟﺘﺜﻠﯿﺚ ﻟﻠﻤﺴﯿﺤﯿﺔ. وﻧﺴﺒﺔ ھﺬا اﻟﻜﺘﺎب إﻟﻰ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻗﻀﯿﺔ أﺧﺮى ﯾﺠﺐ أن ﺗﺘﻢ ﻣﻨﺎﻗﺸﺘﮭﺎ ﻓﻲ ﺿﻮء ﺑﻌﺾ اﻟﻤﺨﻄﻮﻃﺎت اﻟﻤﻮﺟﻮدة ﻓﻲ ﺟﺎﻣﻌﺔ ﻟﯿﺪن ﺑﮭﻮﻟﻨﺪا ﻓﻲ ﻗﺴﻢ "اﻟﻤﺠﻤﻮﻋﺎت اﻟﺸﺮﻗﯿﺔ". ﻓﻔﻲ ورﻗﺘﻨﺎ ھﺬه ﺳﻨﺤﺎول أن ﻧﺒﻠﻮر ﻣﺎ ﻧﺮاه "ﺻﺤﯿﺤﺎً" ﻣﻦ آراءه ﺣﻮل ﻓﻜﺮة "أﻟﻮھﯿﺔ ﻋﯿﺴﻰ" و"ﻋﻘﯿﺪة اﻟﺘﺜﻠﯿﺚ" ﺑﻌﺪ ﺗﻌﺮﯾﻒ ﻛﺘﺎﺑﮫ ھﺬا اﻟﺬي ﻟﻢ ﯾﺸﺘﮭﺮ ﻛﺜﯿﺮاً ودار اﻟﻨﻘﺎش ﻓﻲ ﻧﺴﺒﺘﮫ إﻟﯿﮫ وﺑﻌﺪ اﻻدﻋﺎءات واﻟﻤﻨﺎﻗﺸﺎت اﻟﺘﻲ ﻛﺎﻧﺖ وﻻ زاﻟﺖ ﺣﻮل ھﺬا اﻟﻤﻮﺿﻮع. وإﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ ذﻟﻚ ﻧﺸﯿﺮ إﻟﻰ ﺑﻌﺾ اﻟﻨﻘﺎﺷﺎت ﺑﺎﻟﻐﺮب ﻓﻲ اﻵوﻧﺔ اﻷﺧﯿﺮة ﺣﻮل ﻧﻈﺮة اﻟﻐﺰاﻟﻲ إﻟﻰ اﻟﻤﺴﯿﺤﯿﺔ ﻋﻤﻮﻣﺎً وﺗﻔﺴﯿﺮه ﻟﻌﻘﯿﺪة اﻟﺘﺜﻠﯿﺚ ﻋﻠﻰ وﺟﮫ اﻟﺨﺼﻮص. وﻓﻲ ﻏﻀﻮن ذﻟﻚ ﺳﻮف ﻧﺤﺎول اﻹﺷﺎرة إﻟﻰ أﻗﻮاﻟﮫ اﻟﻤﺘﻌﻠﻘﺔ ﺑﺎﻟﻤﻮﺿﻮع ﻓﻲ ﻛﺘﺒﮫ اﻷﺧﺮى وإﻟﻰ اﻟﻤﻘﺎﻃﻊ ذات اﻟﺼﻠﺔ ﺑﺎﻟﻘﻀﯿﺔ ﻧﻔﺴﮭﺎ ﻣﻦ اﻟﻜﺘﺎب اﻟﻤﻘﺪس. 132 -37اﻻﺳﺘﺎذ اﻟﺪﻛﺘﻮر ﻋﻤﺮ ﻓﺎروق ھﺮﻣﺎن ﻣﺪوّﻧﺎت اﻟﺮدود واﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻗﺪ ﺑﺪأت ﻋﻼﻗﺎت اﻟﻤﺴﻠﻤﯿﻦ ﺑﺎﻟﻤﺴﯿﺤﯿﯿﻦ ﻣﻊ ﻇﮭﻮر اﻹﺳﻼم وﺗﺎﺑﻌﺖ ﻣﺴﯿﺮﺗﮭﺎ ﺧﻼل ﻓﺘﺮة ﺗﺎرﯾﺨﯿﺔ ﻃﻮﯾﻠﺔ وﻋِﺮة واﺳﺘﻤﺮت ﺑﻈﺎھﺮة اﻟﻤﺪوﻧﺎت اﻟﻮاﺳﻌﺔ ﻓﻲ اﻟﺮدود ﺑﯿﻦ اﻟﺠﺎﻧﺒﯿﻦ واﻟﺘﻲ ﺗﻜﻮﻧﺖ ﻣﻦ اﻟﻜﺘﺐ اﻟﺘﻲ ﺗﻮﺟﮫ ﻛﻞ ﺟﺎﻧﺐ ﻣﻨﮭﻤﺎ ﺑﺎﻻﻧﺘﻘﺎدات ﻧﺤﻮ اﻵﺧﺮ ﻣﺪﻋﯿﺎً أﻧﮫ ﻋﻠﻰ ﺣﻖ. وﻣﻦ أھﻢ ﻣﺎ أﻟّﻔﮫ اﻟﻤﺴﻠﻤﻮن ﻓﻲ اﻟﺮد ﻋﻠﻰ اﻟﻤﺴﯿﺤﯿﺔ ﻛﺘﺎب "اﻟﺮد اﻟﺠﻤﯿﻞ" ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ .ﻓﺎﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﻮﺻﻔﮫ ﻣﻦ أﻛﺒﺮ اﻟﻤﻔﻜﺮﯾﻦ ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻗﺪ ﺗﻄﺮق إﻟﻰ اﻟﻘﻀﺎﯾﺎ اﻟﻤﺘﻌﻠﻘﺔ ﺑﻤﻌﺘﻘﺪات اﻟﻤﺴﯿﺤﯿﺔ ﻓﻲ ﻣﺨﺘﻠﻒ ﻛﺘﺒﮫ وﻓﻲ ﻣﻘﺪﻣﺘﮭﺎ "اﻹﺣﯿﺎء" ،وﻗﺎم ﺑﺘﻘﯿﯿﻤﮭﺎ ﺑﺎﻷدﻟﺔ اﻟﻌﻘﻠﯿﺔ واﻟﻨﻘﻠﯿﺔ .وﻟﻜﻦ أھﻢ ﻛﺘﺎب ﻓﯿﻤﺎ ﯾﺘﻌﻠﻖ ﺑﮭﺬه اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ ھﻮ ﻛﺘﺎﺑﮫ "اﻟﺮد اﻟﺠﻤﯿﻞ" ﺣﯿﺚ ﻓﻨّﺪ ﻓﯿﮫ اﻟﻌﻘﯿﺪة اﻷﺳﺎﺳﯿﺔ ﻟﻠﻤﺴﯿﺤﯿﺔ اﻟﻤﻌﺮوﻓﺔ ﺑﺄﻟﻮھﯿﺔ ﻋﯿﺴﻰ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﺴﻼم ﺑﺎﻷﻣﺜﻠﺔ ﻣﻦ اﻹﻧﺠﯿﻞ واﻷدﻟﺔ اﻟﻌﻘﻠﯿﺔ. وﯾﺘﻜﻮن "اﻟﺮد اﻟﺠﻤﯿﻞ" ﻣﻦ ﺳﺘﺔ ﻓﺼﻮل ﺗﻨﺎول ﻓﯿﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﻘﻀﺎﯾﺎ اﻟﺘﺎﻟﯿﺔ: اﻟﻔﺼﻞ اﻷول :ﻣﻨﮭﺞ اﻟﻨﻘﺪ ﻋﻦ ﻃﺮﯾﻖ اﻟﻤﻌﺘﻘﺪ اﻟﻤﺴﯿﺤﻲ ﺣﻮل ﻋﯿﺴﻰ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﺴﻼم وﻣﻌﺠﺰاﺗﮫ. واﻟﻔﺼﻞ اﻟﺜﺎﻧﻲ :ﺗﻘﯿﯿﻢ ﻧﺼﻮص اﻻﻧﺠﯿﻞ اﻟﺘﻲ ﯾﺄوّﻟﻮﻧﮭﺎ ﻋﻠﻰ أﻟﻮھﯿﺔ ﻋﯿﺴﻰ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﺴﻼم وﺑﺸﺮﯾﺘﮫ. واﻟﻔﺼﻞ اﻟﺜﺎﻟﺚ :آراء اﻟﻄﻮاﺋﻒ اﻟﻤﺴﯿﺤﯿﺔ اﻟﺮﺋﯿﺴﯿﺔ ﺣﻮل أﻟﻮھﯿﺔ ﻋﯿﺴﻰ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﺴﻼم. واﻟﻔﺼﻞ اﻟﺮاﺑﻊ :أوﺻﺎف ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ ﺣﻮل ﻋﯿﺴﻰ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﺴﻼم. واﻟﻔﺼﻞ اﻟﺨﺎﻣﺲ :ﻣﻨﺎﻗﺸﺔ أدﻟﺔ اﻟﻤﺴﯿﺤﯿﯿﻦ. 133 واﻟﻔﺼﻞ اﻟﺴﺎدس :ﻃﺮﯾﻘﺔ اﺳﺘﺨﺪام ﻣﻔﮭﻮﻣﻲ "اﻟﻜﻠﻤﺔ" و"اﻟﻜﻼم" ﻓﻲ اﻟﻘﺮآن. وﻛﺘﺎب اﻟﻐﺰاﻟﻲ ھﺬا -ﺑﯿﻦ ﻣﺪوﻧﺎت اﻟﺮدود اﻟﺘﻲ أﻟﻔﮭﺎ اﻟﻤﺴﻠﻤﻮن ﺿﺪ اﻟﻤﺴﯿﺤﯿﯿﻦ -ﯾﺨﺘﻠﻒ ﻋﻦ اﻟﻜﺘﺐ اﻟﺘﻲ أﻟﻔﮭﺎ اﻟﻌﻠﻤﺎء ﻗﺒﻠﮫ ﻣﺜﻞ اﻟﺠﻮﯾﻨﻲ واﺑﻦ ﺣﺰم ﻓﻲ اﻟﺮد ﻋﻠﯿﮭﻢ .ﻷن اﻟﺴﺎﺑﻘﯿﻦ ﻛﺎﻧﻮا ﯾﻨﺘﻘﺪوﻧﮭﻢ ﻋﻠﻰ أﺳﺎس ﺗﺤﺮﯾﻒ ﻧﺼﻮص ﻛﺘﺎﺑﮭﻢ اﻟﻤﻘﺪس ﺑﯿﻨﻤﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﻘﻮم ﺑﺎﻧﺘﻘﺎد ﻣﻌﺘﻘﺪھﻢ ﻓﻲ أﻟﻮھﯿﺔ ﻋﯿﺴﻰ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﺴﻼم ﻋﻦ ﻃﺮﯾﻖ ﻧﻘﺪ اﻟﻨﺼﻮص دون أن ﯾﺘﻄﺮق إﻟﻰ ﻗﻀﯿﺔ اﻟﺘﺤﺮﯾﻒ. -38ﺻﺒﺮي اورﻣﺎن ﻓﮭﻢ اﻟﻐﺰاﻟﻲ – ﺑﻌﺾ اﻟﻤﻼﺣﻈﺎت اﻟﻤﻨﮭﺠﯿﺔ إن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ اﻟﺸﺨﺼﯿﺎت اﻟﺘﻲ ﺛﺎر ﺣﻮﻟﮭﺎ أﻋﻨﻒ اﻟﻨﻘﺎﺷﺎت واﻟﻨﺰاﻋﺎت ﻓﻲ اﻟﺘﺎرﯾﺦ اﻟﻔﻜﺮي اﻟﻌﺎم .ﺣﺘﻰ وﻛﺄن ھﻨﺎك ﻇﺎھﺮة ﯾﻤﻜﻦ اﻟﺘﻌﺒﯿﺮ ﻋﻨﮭﺎ ب"ﻣﺸﻜﻠﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ" .ﻷن ھﻨﺎك ﻣﻦ ﯾﻠﻘﺒﮫ ب"ﺣﺠﺔ اﻻﺳﻼم" ﻓﻲ ﻣﻘﺎﺑﻞ ﻣﻦ ﯾﺤﻤّﻠﮫ ﻣﺴﺆوﻟﯿﺔ اﻧﻘﺮاض اﻟﺤﻀﺎرة اﻻﺳﻼﻣﯿﺔ .وﻓﻲ رأﯾﻰ أن أﺣﺪ أھﻢ اﻷﺳﺒﺎب اﻟﺘﻲ ﻗﺎدت إﻟﻰ ھﺬه اﻟﺘﻘﯿﯿﻤﺎت اﻟﻤﺘﺒﺎﯾﻨﺔ اﻟﻤﺘﻀﺎرﺑﺔ ھﻮ ﻋﺪم ﺗﻘﯿﯿﻢ آراءه وﻣﻮاﻗﻔﮫ اﻟﻤﺨﺘﻠﻔﺔ ﺿﻤﻦ إﻃﺎر اﻟﻨﻈﺎم اﻟﻜﻠﻲ اﻟﻤﺘﻜﺎﻣﻞ اﻟﻤﺨﺘﺺ ﺑﮭﺎ .ﻓﻔﻲ ھﺬا اﻟﺒﺤﺚ ﺳﯿﺘﻢ اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ ﺑﻌﺾ اﻟﻤﻼﺣﻈﺎت اﻟﻤﻨﮭﺠﯿﺔ ﺑﮭﺪف اﻟﺘﺨﻔﯿﻒ ﻋﻦ وﻃﺄة اﻟﻤﺸﻜﻠﺔ ھﺬه. -39اﻻﺳﺘﺎذ اﻟﻤﺸﺎرك ﺻﺎﺣﺐ ﺑﺮوﺟﮫ ﻣﺨﺎﻟﻔﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻺﻣﺎم اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻓﻲ اﻟﻨﺴﺦ إن اﻧﺘﻤﺎء ﻋﺎﻟﻢ ﻓﻘﮫ إﻟﻰ ﻣﺬھﺐ إﻣﺎم ﺑﺪﻻً ﻣﻦ ﺗﺄﺳﯿﺲ ﻣﺬھﺐ ﻣﺴﺘﻘﻞ ﯾﻌﻨﻲ أﻧﮫ ﻗﺪ ﺗﺒﻨﻰ آراء اﻹﻣﺎم اﻟﻤﺬﻛﻮر ﻓﻲ اﻷﺻﻮل .وھﺬا ﻣﺎ ﯾﺤﺪث ﻓﻲ اﻟﻮاﻗﻊ ﻋﻤﻮﻣﺎً .ﻷن وﺟﻮد اﺧﺘﻼف واﺣﺪ ﻓﻲ اﻷﺻﻮل ﺳﯿﻌﻜﺲ ﻻ ﻣﺤﺎﻟﺔ ﻋﻠﻰ اﻟﻤﺴﺎﺋﻞ اﻟﻌﺪﯾﺪة ﻓﻲ اﻟﻔﺮوع .ﻟﺬﻟﻚ ﻻ ﯾﻤﻜﻦ 134 ﺗﺼﻮر ﺗﺒﻨﻲ ﻓﻘﯿﮫ ﻟﻤﺬھﺐ ﻣﺠﺘﮭﺪ إذا ﻛﺎﻧﺖ ھﻨﺎك اﺧﺘﻼﻓﺎت ھﺎﻣﺔ ﺑﯿﻨﮫ ﺑﯿﻦ ذﻟﻚ اﻟﻤﺠﺘﮭﺪ ﻓﻲ اﻷﺻﻮل .وﻓﻲ اﻟﻮاﻗﻊ أن اﻟﻔﻘﮭﺎء ﯾﺨﺎﻟﻔﻮن آراء إﻣﺎﻣﮭﻢ ﻓﻲ اﻟﻤﺴﺎﺋﻞ اﻷﺻﻮﻟﯿﺔ ﻓﻲ ﺑﻌﺾ اﻷﺣﯿﺎن. ﻋﻠﻰ ﺳﺒﯿﻞ اﻟﻤﺜﺎل ،ﻛﺜﯿﺮ ﻣﻦ اﻟﻔﻘﮭﺎء اﻟﺸﺎﻓﻌﯿﺔ وﻋﻠﻰ رأﺳﮭﻢ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺧﺎﻟﻔﻮا اﻹﻣﺎم اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻓﻲ اﻟﻨﺴﺦ .وﻛﻤﺎ ھﻮ ﻣﻌﻠﻮم أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺣﺠﺔ ﺑﯿﻦ اﻟﻔﻘﮭﺎء اﻟﺸﺎﻓﻌﯿﺔ ﻣﻦ ﺑﻌﺪه ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﺑﺮاﻋﺘﮫ وﺗﻀﻠﻌﮫ ﻓﻲ اﻟﻌﻠﻮم اﻟﻨﻈﺮﯾﺔ وﻋﻠﻢ اﻟﻔﻘﮫ .وﻟﺬﻟﻚ ﻟﮫ دور ھﺎم وأﺛﺮ ﻛﺒﯿﺮ ﻓﻲ ﻋﺪم ﻗﺒﻮل رأي اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻓﻲ اﻟﻨﺴﺦ .وﺑﺎﻟﺘﺎﻟﻲ ﻣﺨﺎﻟﻔﺘﮫ ﻓﻲ ذﻟﻚ ﻟﻠﺸﺎﻓﻌﻲ ﻣﮭﻤﺔ ﺟﺪاً. ﻣﻠﺨﺺ اﻷﻣﺮ ھﻮ ھﺬا :ﻣﻦ اﻟﻤﻌﻠﻮم أن ﻗﻀﯿﺔ اﻟﻨﺴﺦ ﻣﻦ أھﻢ اﻟﻨﻘﺎﺷﺎت ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﻔﻘﮫ اﻹﺳﻼﻣﻲ .ﻋﻠﻰ اﻟﺮﻏﻢ ﻣﻦ أﻧﮫ ﻛﺎن ﻣﻦ اﻟﻤﻘﺒﻮل ﻋﻤﻮﻣﺎ وﻗﻮع اﻟﻨﺴﺦ ﺑﯿﻦ اﻟﻨﺼﻮص ،وﻟﻜﻦ ھﻨﺎك اﺧﺘﻼﻓﺎت ﻛﺒﯿﺮة ﺣﻮل ﻃﺒﯿﻌﺔ ھﺬا اﻟﻨﺴﺦ. وﻣﻌﻈﻢ اﻟﻔﻘﮭﺎء اﺗﻔﻘﻮا ﻋﻠﻰ ﻧﺴﺦ اﻟﻘﺮآن ﺑﺎﻟﻘﺮآن وﻧﺴﺦ اﻟﺴﻨﺔ ﺑﺎﻟﺴﻨﺔ .وﺑﺎﻻﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ ذﻟﻚ أﻛﺜﺮھﻢ ﯾﻘﻮﻟﻮن ﺑﻨﺴﺦ اﻟﻘﺮآن ﻟﻠﺴﻨﺔ، واﻟﺴﻨﺔ ﻟﻠﻘﺮآن أﯾﻀﺎً .وھﻨﺎ ﺧﺎﻟﻒ اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ رأي اﻷﻏﻠﺒﯿﺔ ورﻛﺰ ﻋﻠﻰ أن اﻟﺪﻟﯿﻞ اﻟﺸﺮﻋﻲ ﻻ ﯾﻨﺴﺨﮫ إﻻ دﻟﯿﻞ ﺷﺮﻋﻲ ﻣﺜﻠﮫ .وﺗﺒﻌﺎ ﻟﺬﻟﻚ ،ﻻ ﯾﻤﻜﻦ ﻧﺴﺦ ﺣﻜﻢ ﺛﺎﺑﺖ ﺑﻨﺺ اﻟﻘﺮآن إﻻ ﺑﻨﺺ ﻗﺮآﻧﻲ ﻣﺜﻠﮫ؛ وﻛﺬﻟﻚ اﻟﺴﻨﺔ ﻻ ﯾﻤﻜﻦ ﻧﺴﺦ اﻟﺤﻜﻢ اﻟﺜﺎﺑﺖ ﺑﮭﺎ إﻻ ﺑﻨﺺ ﺳﻨﺔ ﻣﺜﻠﮫ. وﻻ ﯾﺠﻮز ﺷﺮﻋﺎً أن ﯾﻨﺴﺦ اﻟﻘﺮآن ﺑﺎﻟﺴﻨﺔ وﻻ اﻟﺴﻨﺔ ﺑﺎﻟﻘﺮآن ﻷﻧﮭﻤﺎ ﻟﯿﺴﺎ ﻣﻤﺎﺛِﻠَﯿﻦ .واﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻣﺼﺮّ ﻋﻠﻰ رأﯾﮫ وﯾﺴﺘﻨﺪ إﻟﻰ أدﻟﺔ وأﺳﺒﺎب ﻗﻮﯾﺔ وﻣﮭﻤﺔ .وﻟﻜﻦ رأي اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ھﺬا ﻟﻢ ﯾﻘﻊ ﻣﻮﻗﻊ اﻟﺮﺿﻰ ﻋﻨﺪ اﻟﻔﻘﮭﺎء اﻟﺸﺎﻓﻌﯿﺔ وﺧﺎﺻﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﺣﺘﻰ إﻧﮫ ﺗﻌﺮض ﻻﻧﺘﻘﺎدات. ﻓﻨﺤﻦ ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ﺳﻨﺤﺎول اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ أﻧﮫ ﻟﻤﺎذا ﻟﻢ ﯾﻘﺒﻞ اﻟﻐﺰاﻟﻲ رأي اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻓﻲ اﻟﻨﺴﺦ وﻣﺎ ھﻲ أوﺟﮫ اﻻﻧﺘﻘﺎدات اﻟﺘﻲ وﺟﮭﮭﺎ إﻟﯿﮫ؟ إن ﻧﺴﺦ اﻟﻘﺮآن ﺑﺎﻟﺴﻨﺔ واﻟﺴﻨﺔ ﺑﺎﻟﻘﺮآن ﺟﺎﺋﺰ ﻋﻘﻼً وواﻗﻊ ﻓﻌﻼً ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ .وﺧﻼل ﺑﺤﺜﻨﺎ ھﺬا ﺳﻨﺘﻨﺎول أوﻻً اﻷدﻟﺔ اﻟﻌﻘﻠﯿﺔ واﻟﻨﻘﻠﯿﺔ اﻟﺘﻲ اﻋﺘﻤﺪ ﻋﻠﯿﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ذﻟﻚ وﺳﻮف ﻧﻘﻮم ﺑﻤﻘﺎرﻧﺘﮭﺎ ﺑﺎﻷدﻟﺔ واﻷﺳﺒﺎب اﻟﺘﻲ اﺳﺘﻨﺪ إﻟﯿﮭﺎ اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻓﯿﮫ. وﻟﻜﻨﮫ ﻓﯿﻤﺎ ﻧﺮى أن ھﻨﺎك ﻋﻮاﻣﻞ أﺧﺮى أﺛﺮت ﻋﻠﻰ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ رده ﻟﺮأي اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻏﯿﺮ ھﺬه اﻷدﻟﺔ اﻟﻈﺎھﺮة .وﻋﻠﻰ ﺳﺒﯿﻞ اﻟﻤﺜﺎل 135 ﻛﻤﺎ ﻧﻌﻠﻢ أن اﻟﺠﻮﯾﻨﻲ أﺳﺘﺎذ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﺟﮫ اﻧﺘﻘﺎدات ﻻذﻋﺔ إﻟﻰ اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻓﻲ اﻟﻨﺴﺦ .وإﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ ھﺬا ﻻ ﺗﺰال اﻟﺤﺎﺟﺔ ﻣﺎﺳﺔً ﻓﻲ اﻟﺒﺤﺚ ﻋﻤﺎ إذا ﻛﺎن ﻟﻈﺎھﺮة رأي اﻷﻏﻠﺒﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﺗﺸﻜﻠﺖ إﻟﻰ ذﻟﻚ اﻟﺤﯿﻦ ﺗﺄﺛﯿﺮ ﻋﻠﻰ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ رده ﻟﺮأي اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻓﻲ اﻟﻨﺴﺦ .وﻣﻤﺎ ﻟﻢ ﯾﺰل واﺟﺐ اﻟﺘﻮﺿﯿﺢ أﯾﻀﺎً أﻧﮫ ھﻞ ﻛﺎن ﻟﻌﺎﻣﻠﻲ اﻷﺳﺘﺎذ واﻟﻮﺳﻂ اﻟﺮاھﻦ ﺗﺄﺛﯿﺮ ﻋﻠﻰ ﻣﺨﺎﻟﻔﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻠﺸﺎﻓﻌﻲ أم ﻻ ؟ وﺑﺎﻹﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ ذﻟﻚ ،ھﺬه اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ ﻻ ﺗﺰال ﻗﺎﺋﻤﺔ .وﻓﻲ ﻋﺼﺮﻧﺎ ،ﻧﺎﻗﺶ اﻟﻌﺪﯾﺪ ﻣﻦ اﻟﺒﺎﺣﺜﯿﻦ ﻣﺜﻞ ﻣﺤﻤﺪ أﺑﻮ زھﺮة ،ﻣﺤﻤﺪ ﺧﻀﺮي ﺑﻚ ،وﻣﺼﻄﻔﻰ زﯾﺪ ھﺬا اﻟﺠﺎﻧﺐ ﻣﻦ اﻟﻨﺴﺦ وأﺑﺪوا آراءھﻢ ﻓﯿﻤﺎ إذا ﻛﺎﻧﺖ أدﻟﺔ اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ أو اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻣﺆﯾﺪوه أﻗﻮى ﻓﻲ ھﺬا اﻟﺼﺪد. وﺧﻼﺻﺔ اﻟﻘﻮل ﻓﺈﻧﻨﺎ ﻓﻲ ورﻗﺘﻨﺎ ھﺬه ﻧﮭﺪف إﻟﻰ ﺗﺤﻠﯿﻞ اﻻﻧﺘﻘﺎدات اﻟﺘﻲ وﺟﮭﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ إﻟﻰ اﻟﺸﺎﻓﻌﻲ ﻓﻲ اﻟﻨﺴﺦ ﻣﻦ ﺟﻮاﻧﺐ ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ ﻣﻊ اﻷﺧﺬ ﺑﻌﯿﻦ اﻻﻋﺘﺒﺎر آراء اﻟﺒﺎﺣﺜﯿﻦ اﻟﻤﻌﺎﺻﺮﯾﻦ ﻓﻲ ذﻟﻚ. -40ﺳﻌﯿﺪ اﻟﺒﺴﻘﻼوي ﯾﺤﯿﻰ اﻟﻨﺤﻮي واﻟﻐﺰاﻟﻲ :ﺣﻮل ﺑﺮاھﯿﻦ اﻟﺨﻠﻖ واﻹﺑﺪاع ﻣﻦ اﻷھﺪاف اﻟﺮﺋﯿﺴﯿﺔ ﻟﮭﺬه اﻟﻮرﻗﺔ ھﻮ اﻟﺒﺤﺚ ﻋﻦ آﺛﺎر ﻓﯿﻠﺴﻮف اﻟﻘﺮن اﻟﺴﺎدس ﯾﺤﯿﻰ اﻟﻨﺤﻮي اﻻﺳﻜﻨﺪري )ﺑﯿﻠﻮﺑﻮﻧﺲ( وﻣﺪى اﻟﺘﺄﺛﺮ اﻟﻤﺰﻋﻮم ﻓﻲ ﻛﺘﺐ أﺑﻲ ﺣﺎﻣﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻋﻠﻰ رأﺳﮭﺎ "ﺗﮭﺎﻓﺖ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ" .وﻧﺒﺪأ ﺑﻌﺒﺎرة اﻟﺒﯿﮭﻘﻲ ﻓﻲ "ﺗﺘﻤﺔ ﺻﻮان اﻟﺤﻜﻤﺔ" ﺣﯿﺚ ﯾﻘﻮل" :وأﻛﺜﺮ ﻣﺎ أورده اﻹﻣﺎم ﺣﺠﺔ اﻹﺳﻼم اﻟﻐﺰاﻟﻲ رﺣﻤﮫ اﷲ ﻓﻲ ﺗﮭﺎﻓﺖ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﺗﻘﺮﯾﺮ ﻛﻼم ﯾﺤﯿﻰ اﻟﻨﺤﻮي" ،وﻧﺮﻛﺰ ﻋﻠﻰ ﺑﺮاھﯿﻨﮫ ﺣﻮل ﻗﻀﯿﺔ اﻟﺨﻠﻖ وﺗﻔﻨﯿﺪ أدﻟﺔ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻓﻲ أﺑﺪﯾﺔ اﻟﻌﺎﻟﻢ. وﻓﻲ اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ أن اﻟﻤﺘﻜﻠﻤﯿﻦ اﻟﻤﺴﻠﻤﯿﻦ واﻟﻔﻼﺳﻔﺔ اﻟﻤﺸﺎﺋﯿﯿﻦ ﻛﺎﻧﻮا ﯾﻌﺮﻓﻮن ﺑﺮاھﯿﻦ ﯾﺤﯿﻰ اﻟﻨﺤﻮي ﻓﻲ ﻗﻀﯿﺔ اﻟﺨﻠﻖ واﻹﺑﺪاع ﺟﯿﺪاً .وﻗﺪ رﺣﺐ ﺑﮭﺎ اﻟﻤﺘﻜﻠﻤﻮن وﻗﺎﻣﻮا ﺑﺼﯿﺎﻏﺘﮭﺎ ﻣﻦ ﺟﺪﯾﺪ ﺑﯿﻨﻤﺎ ﻛﺎن اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﯾﻔﻨﺪوﻧﮭﺎ .واﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻛﺎن ﯾﺴﺘﺪل ﺑﺒﻌﺾ ھﺬه اﻟﺒﺮاھﯿﻦ -ﺑﺼﯿﺎﻏﺎت 136 ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ ﻏﺎﻟﺒﺎً -ﻓﻲ ﺻﺪد ﺗﻔﻨﯿﺪ آراء اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﺣﻮل أﺑﺪﯾﺔ اﻟﻌﺎﻟﻢ .وﻟﻜﻨﮫ ﯾﻜﺎد ﯾﻨﻘﻞ ﻧﻔﺲ اﻷﻣﺜﻠﺔ اﻟﺘﻲ ﺿﺮﺑﮭﺎ ﺑﯿﻠﻮﺑﻮﻧﺲ ﯾﺤﯿﻰ اﻟﻨﺤﻮي ﻓﻲ اﺳﺘﺤﺎﻟﺔ اﻟﺤﺪوث ﻓﻲ اﻟﺰﻣﻦ ﺑﻤﺎ ﻻ ﻧﮭﺎﯾﺔ ﻟﮫ .وﻧﺤﻦ ﻧﺘﻨﺎول ھﺬا اﻟﺒﺮھﺎن ﺑﺎﻟﺘﻔﺼﯿﻞ ﻛﻤﺎ ﺻِﯿﻎ ﻓﻲ اﻟﻤﺮة اﻷوﻟﻰ ﻋﻠﻰ ﺻﯿﺎﻏﺎت ﺛﻼث ،وھﻮ :اﻟﺬي ﻻ ﻧﮭﺎﯾﺔ ﻟﮫ: -1 ﻻ ﯾﻤﻜﻦ اﺟﺘﯿﺎزه ﻣﻦ ﻃﺮف إﻟﻰ ﻃﺮف آﺧﺮ. -2 وﻻ ﯾﻤﻜﻦ اﻟﺰﯾﺎدة ﻓﯿﮫ، -3 وﻻ ﯾﻤﻜﻦ ﺗﻜﺜﯿﺮه، وﻟﺬﻟﻚ ،ﻓﺈن ﻣﻨﺎﻗﺸﺘﻨﺎ ﺳﺘﺘﺮﻛﺰ ﻋﻠﻰ اﻟﻤﻘﺎرﻧﺔ ﺑﯿﻦ اﻟﻔﻘﺮات واﻟﻌﺒﺎرات وأﻣﺜﻠﺔ اﻟﻔﯿﻠﻮﺳﻮﻓﯿﻦ. -41ﻣﺤﻤﺪ ﺳﻌﯿﺪ رﺟﺒﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وﻣﻔﮭﻮم "واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد" إن ﺟﺰءاً ﻛﺒﯿﺮاً ﻣﻦ اﻻﻧﺘﻘﺎدات اﻟﺘﻲ وﺟﮭﮭﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ إﻟﻰ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ "ﺗﮭﺎﻓﺖ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ" ﺑﺸﻜﻞ ﻣﺒﺎﺷﺮ وﻏﯿﺮ ﻣﺒﺎﺷﺮ ﯾﺘﺮﻛﺰ ﺣﻮل ﻣﻔﮭﻮم "واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد" ﻋﻨﺪھﻢ .ﯾﻌﺘﺒﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ أن ﻓﻜﺮة "اﻟﺒﺴﺎﻃﺔ" اﻟﺘﻲ ﺗﻨﺴﺐ إﻟﻰ اﻟﻤﻮﺟﻮد اﻷول اﻟﺬي ﯾﺘﻤﺮﻛﺰ ﻧﻈﺎم اﻟﻔﻜﺮ اﻟﻤﯿﺘﺎﻓﯿﺰﻗﻲ ﻋﻨﺪ اﻟﻔﺎراﺑﻲ واﺑﻦ ﺳﯿﻨﺎ ﺧﺎﻟﯿﺔ ﻣﻦ ﺗﺄﺻﯿﻞ ﻓﻠﺴﻔﻲ، وﯾﺪﻋﻲ أﯾﻀﺎً أن ﻣﻔﮭﻮم "واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد" ﻋﻨﺪھﻢ ﯾﻌﺘﻤﺪ ﻋﻠﻰ ﺑﻌﺾ اﻻﻓﺘﺮاﺿﺎت اﻟﺨﺎﻟﯿﺔ ﻣﻦ اﻟﺘﺄﺻﯿﻞ اﻟﻼزم وﯾﻮﻟّﺪ ﺑﻌﺾ اﻟﻨﺘﺎﺋﺞ اﻟﻐﺎﻣﻀﺔ /اﻟﻤﺘﻨﺎﻗﻀﺔ. إن ﻣﻔﮭﻮم "واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد" ﻣﻔﮭﻮم أﺳﺎﺳﻲ ﺗﻮﺧﺎه اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻧﻔﺴﮫ أﯾﻀﺎً ﻓﻲ ﻓﻜﺮﺗﮫ .وﻟﻜﻨﮫ ﻋﻠﻰ ﺧﻼف ﻣﺎ ادﻋﺎه اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻋﻠﻰ أﺳﺎس ﺣﺪس اﻟﺒﺴﺎﻃﺔ اﻟﻮﺟﻮدﯾﺔ ﻓﺈن واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد ﯾﺠﺐ أن ﺗﻜﻮن ﻣﺎھﯿﺘﮫ ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ ﻋﻦ وﺟﻮده .وﻇﺎھﺮة اﺗﺤﺎد اﻟﺬات واﻟﺼﻔﺎت ﻓﻲ واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد ﻏﺎﻣﻀﺔ ﻓﻀﻼً ﻋﻦ ﻛﻮﻧﮭﺎ ﻏﯿﺮ ﺿﺮورﯾﺔ .ﻟﺬا ﯾﻤﻜﻦ ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺗﺼﻮر "واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد" ﺧﺎﻟﯿﺎً ﻣﻦ ﺣﺪس اﻟﺒﺴﺎﻃﺔ، وﻓﺎﺻﻼً ﺑﯿﻦ اﻟﻮﺟﻮد واﻟﻤﺎھﯿﺔ وﺑﯿﻦ اﻟﺬات واﻟﺼﻔﺎت .ﻷن اﻟﺴﺒﺐ 137 اﻟﻮﺣﯿﺪ ﻓﻲ ﺗﺼﻮر أن "اﻹﻟﮫ" واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد ﻟﯿﺲ ﺑﺄﻧﮫ ﺑﺴﯿﻂ ﺑﺎﻋﺘﺒﺎره اﻟﻤﻮﺟﻮد اﻷول ﻛﻤﺎ ھﻮ اﻟﻤﻘﺮر وإﻧﻤﺎ "ﻟﯿﺲ ﻟﻮﺟﻮده ﺳﺒﺐ ﻣﺆﺛﺮ". ﺑﺎﻹﺿﺎﻓﺔ إﻟﻰ ھﺬﯾﻦ اﻟﻨﮭﺠﯿﻦ ﻓﺈن ھﻨﺎك رأﯾﺎً ﻓﻠﺴﻔﯿﺎً ﺗﻘﻠﯿﺪﯾ ًﺎ ﯾﻌﺘﺒﺮ أﺳﺎﺳﺎً ﻟﻠﺒﺮھﺎن اﻻﻧﻄﻮﻟﻮﺟﻲ )اﻟﻮﺟﻮدي( وھﻮ "إن وﺟﻮد اﻹﻟﮫ اﻟﻮاﺟﺐ ﻣﻦ ﻣﻘﺘﻀﻰ ﻣﺎھﯿﺘﮫ" .وﻟﺬﻟﻚ ﯾﺒﺪو أن اﻟﺤﺎﺟﺔ ﻣﺎﺳﺔ إﻟﻰ ﺗﺤﻠﯿﻞ ﻋﻼﻗﺔ اﻟﻮﺟﻮد ﺑﺎﻟﻤﺎھﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﺗﺼﻮرھﺎ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ اﻻﻟﮫ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻻﻧﻄﻮﻟﻮﺟﯿﺔ )اﻟﻮﺟﻮدﯾﺔ( ﻷﻧﮫ ﯾﻌﺘﻘﺪ أن ﺿﺮورة إﺿﺎﻓﺔ ﻣﺎھﯿﺔ إﻟﻰ اﻹﻟﮫ ﯾﻨﺒﺜﻖ ﻣﻦ وﺟﻮده. وﯾﺒﺪو ﻣﻦ اﻟﺼﺤﯿﺢ ﻓﻲ اﻟﻮھﻠﺔ اﻷوﻟﻰ أن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻢ ﯾَﺘﺒ ﱠ ﻦ ﻓﻜﺮة ﯾﻤﻜﻦ اﻋﺘﺒﺎرھﺎ ﻧﻮﻋﺎ ﻣﻦ اﻟﺘﻔﺴﯿﺮ اﻟﺴﺒﺒﻲ ﺑﯿﻦ اﻟﻤﺎھﯿﺔ واﻟﻮﺟﻮد ﻓﻲ ﻣﻔﮭﻮم واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد ) أي ﻓﻜﺮة "ﻣﻘﺘﻀﻰ ﻣﺎھﯿﺔ وﺟﻮده"(، وﻟﻜﻦ ﻣﺠﺮد ﺗﺼﻮر وﺟﻮد اﻹﻟﮫ ﻣﻨﻔﺼﻼً ﻋﻦ ﻣﺎھﯿﺘﮫ ﻣﻊ أﻧﮫ "ﺑﺎق" و"واﺟﺐ" ﯾﺜﯿﺮ ﻋﺪدًا ﻣﻦ اﻷﺳﺌﻠﺔ اﻻﻧﻄﻮﻟﻮﺟﯿﺔ )اﻟﻮﺟﻮدﯾﺔ( .وھﻲ ﻋﻠﻰ ﺳﺒﯿﻞ اﻟﻤﺜﺎل :أﻟﻢ ﺗﺘﻘﺪم ﻣﺎھﯿﺔ اﻹﻟﮫ ﻋﻠﻰ وﺟﻮده ﻣﻨﻄﻘﯿﺎً )وﻟﻮ ﻟﻢ ﯾﻜﻦ أﻧﻄﻮﻟﻮﺟﯿﺎً(؟ وﺑﺎﻟﺘﺎﻟﻲ ﻓﺈن ﻣﺎھﯿﺔ اﻹﻟﮫ ھﻞ ﯾﻘﺪم ﺗﻔﺴﯿﺮاً ﻟﻮﺟﻮده ﺳﺒﺒﯿﺎً أو ﻏﯿﺮ ﺳﺒﺒﻲ؟ ﻓﻔﻲ ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ وﺑﻌﺪ اﺳﺘﻐﻼل اﻷﺟﻮﺑﺔ اﻟﻤﻤﻜﻨﺔ ﻟﮭﺬه اﻷﺳﺌﻠﺔ وأﻣﺜﺎﻟﮭﺎ ﺳﻨﺤﺎول اﻟﺘﺮﻛﯿﺰ ﻋﻠﻰ ﻓﻜﺮة واﺟﺐ اﻟﻮﺟﻮد اﻟﺬي ﻋﺒﺮ ﻋﻨﮫ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﺄﻧﮫ "ﻟﯿﺲ ﻟﻮﺟﻮده ﺳﺒﺐ ﻣﺆﺛﺮ" وﻣﺎ إذا ﻛﺎﻧﺖ ﺗﻮﻓﺮ ھﺬه اﻟﻔﻜﺮة ﻓﻲ ﺣﺪ ذاﺗﮭﺎ ﺧﯿﺎراً ﻛﺎﻓﯿﺎً أم ﻻ؟. -42اﻟﺪﻛﺘﻮر ﺳﻤﯿﺢ ﺟﯿﺤﺎن ﻣﻔﮭﻮم اﻟﺰھﺪ اﻟﺬي ﯾﻌﺘﺒﺮ أﺣﺪ اﻟﻤﻔﺎھﯿﻢ اﻟﻤﻔﺘﺎﺣﯿﺔ ﻟﻔﮭﻢ ﻋﮭﺪ ﻇﮭﻮر اﻟﺘﺼﻮف ودرﺟﺎت اﻟﺰھﺪ :ﻧﻈﺮة اﻟﻐﺰاﻟﻲ إن اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺷﺨﺼﯿﺔ ﺑﺮزﺧﯿﺔ ﻛﻨﻘﻄﺔ ﺗﺤﻮّل ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ اﻟﺘﺼﻮف ﺑﯿﻦ ﻧﮭﺎﯾﺔ ﻋﮭﺪ اﻟﻤﺘﻘﺪﻣﯿﻦ ﻣﻦ اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ اﻷوﻟﻰ ﻣﻨﺬ اﻟﻘﺮن اﻟﺜﺎﻧﻲ ﻟﻠﮭﺠﺮة وﺑﯿﻦ ﺑﺪاﯾﺔ ﻋﮭﺪ اﻟﻤﺘﺄﺧﺮﯾﻦ -وﺑﺘﻌﺒﯿﺮ آﺧﺮ -اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ ﻣﻦ اﻟﻤﺤﻘﻘﯿﻦ اﻟﺬﯾﻦ ﯾﺘﺼﺪرھﻢ اﺑﻦ ﻋﺮﺑﻲ .وﻗﺪ اﺗﺨﺬ اﻟﻐﺰاﻟﻲ 138 اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ ﻛﺄﺳﻠﻮب ﻣﻮﺻﻞ إﻟﻰ اﻟﻌﻠﻢ اﻟﯿﻘﯿﻨﻲ ﻣﻦ ﺑﯿﻦ اﻟﻤﺘﻜﻠﻤﯿﻦ واﻟﻔﻼﺳﻔﺔ واﻟﺒﺎﻃﻨﯿﺔ ﻣﻦ ﻃﻼب اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ وﺗﺒﻨﻰ أﺳﺎﻟﯿﺐ اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ اﻟﻤﺴﺘﻨﺪة إﻟﻰ اﻟﻤﺸﺎھﺪة وﺗﻨﻘﯿﺔ اﻟﻘﻠﺐ وﺗﺰﻛﯿﺔ اﻟﻨﻔﺲ .وأول ﺗﻄﺒﯿﻖ ﻟﮭﺬا اﻷﺳﻠﻮب ،ﯾﻈﮭﺮ ﻓﻲ ﻋﻤﻠﯿﺔ اﻟﺰھﺪ .وﻗﺪ ﻗﺎم ﺑﺘﺤﻠﯿﻞ ﺣﻘﯿﻘﺔ اﻟﺰھﺪ ودرﺟﺎﺗﮫ ﺑﻜﻞ ﺟﻮاﻧﺒﮭﺎ اﻋﺘﻤﺎداً ﻋﻠﻰ اﻟﺘﺮاث اﻟﺼﻮﻓﻲ اﻷول ﻓﻲ "ﻛﺘﺎب اﻟﻔﻘﺮ واﻟﺰھﺪ" وھﻮ اﻟﻜﺘﺎب اﻟﺮاﺑﻊ ﻣﻦ رﺑﻊ اﻟﻤﻨﺠﯿﺎت ﻓﻲ ﻛﺘﺎب إﺣﯿﺎء ﻋﻠﻮم اﻟﺪﯾﻦ .واﻟﺰھﺪ ﻋﻨﺪه "ﺗﺠﺮد اﻟﻨﻔﺲ اﻟﺒﺸﺮﯾﺔ ﻋﻦ اﻟﻌﻼﺋﻖ اﻟﺪﻧﯿﻮﯾﺔ" .إن اﻟﺰھﺪ ﻓﻲ اﻟﺪﻧﯿﺎ ھﻮ ﻣﻘﺎم ﯾﻨﺘﻈﻢ ﻣﻦ اﻟﻌﻠﻢ واﻟﺤﺎل واﻟﻌﻤﻞ .ﻓﺎﻟﺤﺎل أﺳﺎس اﻟﻤﻘﺎم ،وﺳﺒﺒﮫ ھﻮ اﻟﻌﻠﻢ .واﻟﻌﻠﻢ ﯾﺘﺠﺴﻢ ﻓﻲ اﻟﻌﻤﻞ وﯾﺼﺒﺢ ﻣﻘﺎم اﻹﻧﺴﺎن .ﻓﺎﻟﻤﻘﺎم ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻇﺎھﺮة إﯾﻤﺎﻧﯿﺔ وﻻ ﺑﺪ ﻟﻄﺎﻟﺒﮫ أن ﺗﻨﺘﻈﻢ ﻓﯿﮫ ھﺬه اﻷﺑﻌﺎد اﻟﺜﻼﺛﺔ. ﻓﺎﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﺴﺘﺨﺪم ﺛﻼﺛﺔ ﻣﻔﺎھﯿﻢ ﻋﻨﺪ ﺗﺄﺻﯿﻠﮫ ﻟﻌﻤﻞ اﻟﺰھﺪ ﺑﺎﻋﺘﺒﺎره ﻋﻤﻼً أﺧﻼﻗﯿﺎً .وھﻲ :اﻟﺘﺮك واﻟﺮﻏﺒﺔ/اﻟﻐﺎﯾﺔ واﻻرادة اﻟﺘﻲ ﺗﻘﺘﻀﯿﮫ ھﺬه اﻟﻐﺎﯾﺔ .ﻻ ﯾﻈﮭﺮ اﻟﺰھﺪ ﺑﺘﺮك اﻟﺸﻲء ﺑﺤﺪ ذاﺗﮫ ﻷن ﻗﯿﻤﺔ ذﻟﻚ اﻟﻌﻤﻞ ﻟﯿﺴﺖ ﻓﻲ ذاﺗﮫ ،وإﻧﻤﺎ ﻓﻲ اﻟﻐﺎﯾﺔ اﻟﺘﻲ ﺗﻮﺟﮫ إﻟﯿﮭﺎ .وھﺬه اﻟﻐﺎﯾﺔ ﻻ ﯾﻤﻜﻦ أن ﺗﻜﻮن دﻧﯿﻮﯾﺔ ﻷن اﻟﻨﺎس ﯾﻤﻜﻨﮭﻢ اﻟﺒﻠﻮغ إﻟﻰ اﻟﻐﺎﯾﺎت اﻟﺪﻧﯿﻮﯾﺔ ﺑﻮﺳﺎﺋﻞ ﻏﯿﺮ أﺧﻼﻗﯿﺔ .إذن ﻏﺎﯾﺔ اﻟﻌﻤﻞ اﻷﺧﻼﻗﻲ ھﻲ أﺧﺮوﯾﺔ .وﻗﯿﻤﺔ ھﺬا اﻟﻌﻤﻞ اﻟﺬي ﻏﺎﯾﺘﮫ أﺧﺮوﯾﺔ ﻗﺪ ﻋﻘﺪت ﺻﻠﺘﮭﺎ ﺑﺴﻠﻄﺔ ﻣﺘﻌﺎﻟﯿﺔ وإﻻ ﻓﻀﯿﺎع اﻟﺨﺼﺎﺋﺺ اﻟﻤﻄﻠﻘﺔ ﻟﻠﻘﯿﻢ .ﻷن اﻟﻨﺎس ذوي اﻟﻄﺒﺎﺋﻊ اﻷﻧﺎﻧﯿﺔ ﯾﻨﻈﺮون إﻟﻰ ھﺬه اﻷﻋﻤﺎل ﺑﻨﻈﺮة ﺷﺨﺼﯿﺔ ﻣﺘﺤﯿﺰة وھﺬا ﻣﺎ ﯾﺠﻌﻞ اﻟﻔﻮاﺋﺪ اﻟﻤﺘﻮﻗﻌﺔ ﻣﻦ ھﺬا اﻟﻌﻤﻞ ﻧﺴﺒﯿﺎً. ﻓﺎﻟﺰاھﺪ اﻟﺬي ﯾﻘﻮم ﺑﻌﻤﻞ اﻟﺰھﺪ ھﻮ اﻟﺬي ﯾﺘﺨﯿﺮ ﻣﺎ ﺑﯿﻦ اﻟﺸﻲء اﻟﺬي ﯾﺘﺮﻛﮫ وﺑﯿﻦ اﻟﺸﻲء اﻟﺬي ﯾﺮﻏﺐ ﻓﯿﮫ .واﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﻮﻟﻰ أھﻤﯿﺔ ﺧﺎﺻﺔ ﻟﻄﺒﯿﻌﺔ اﺧﺘﯿﺎر اﻻرادة .ﻷن ﺣﯿﺜﻤﺎ ﺗﻜﻮن اﻣﻜﺎﻧﯿﺔ ﻟﻺﺧﺘﯿﺎر ﺗﻜﻮن ھﻨﺎك اﻹرادة .وﻗﺪ ﻋﺮف اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻹرادة ﺑﺄﻧﮭﺎ "ﺗﺤﺪﯾﺪ اﻟﺸﻲء اﻟﺬي ﯾﻮاﻓﻖ اﻟﻐﺮض" و"ﺗﻤﯿﯿﺰ اﻷﻣﺮﯾﻦ اﻟﻤﻤﺎﺛﻠﯿﻦ ﻣﻦ ﺑﻌﻀﮭﺎ اﻟﺒﻌﺾ" .ﻟﺬا ﻓﺈن اﻷﻋﻤﺎل اﻟﺘﻲ ﺗﺴﺘﻨﺪ إﻟﻰ اﻹرادة ﻻ ﺗﺘﻢ إﻻ ﺑﺎﺧﺘﯿﺎر .وﻓﻲ ﻧﻔﺲ اﻟﻮﻗﺖ اﻹرادة ھﻲ ﻃﻠﺐ اﻟﻤﻌﻠﻮم واﻟﻤﺮﺟﺢ .إذن ﻓﮭﻲ ﺗﺸﻤﻞ اﻟﻌﻠﻢ ﺿﺮورﯾﺎً .وھﺬا اﻟﻌﻠﻢ ھﻮ اﻟﻌﻠﻢ اﻟﯿﻘﯿﻨﻲ اﻟﺬي ﯾﻨﺒﻨﻲ ﻋﻠﻰ أﺳﺎس أن ﺣﯿﺎة اﻵﺧﺮة ﺧﯿﺮ ﻣﻦ ﺣﯿﺎة اﻟﺪﻧﯿﺎ .ﻓﻔﻲ ھﺬه اﻟﺤﺎﻟﺔ ، ﻓﺈن اﻟﻌﻤﻞ ﺑﺎﻟﺰھﺪ ﻋﻤﻞ اﺧﺘﯿﺎري وھﺎدف ﯾﺴﺘﻨﺪ إﻟﻰ إرادة وﯾﻤﺎرس ﻋﻠﻰ وﻋﻲ وﺑﺼﯿﺮة. 139 وإن اﻟﺰھﺪ اﻟﺬي ﺟﻌﻠﮫ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﯿﻦ ﻣﻘﺎﻣﻲ اﻟﻔﻘﺮ واﻟﺘﻮﻛﻞ ﯾﺘﻔﺎوت ﻋﻠﻰ درﺟﺎت ﺑﺤﺴﺐ ﺗﺮك اﻟﺰاھﺪ ﻟﻠﺪﻧﯿﺎ .ﻷن ﻣﻘﺎم ﻛﻞ واﺣﺪ درﺟﺘﮫ ،ودرﺟﺘﮫ ﺑﺤﺴﺐ ﺗﺮﻛﮫ ﻟﻠﺪﻧﯿﺎ. -43اﻟﺪﻛﺘﻮر ﺻﻮﻧﺮ دوﻣﺎن ﻣﺴﺎھﻤﺔ اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ ﻓﻲ أﺻﻮل اﻟﻔﻘﮫ اﻻﺳﻼﻣﻲ إن ﺷﮭﺮة ﻗﻀﯿﺔ "اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ" ﻷﺻﻮل اﻟﻔﻘﮫ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻓﻲ ﺗﺰاﯾﺪ ﻣﺴﺘﻤﺮ ﻣﻊ اﻷﺑﺤﺎث اﻟﺘﻲ ﺗﻤﺖ ﺣﻮﻟﮭﺎ ﻓﻲ اﻷﯾﺎم اﻷﺧﯿﺮة. ووﻓﻘﺎً ﻟﮭﺬه اﻟﺸﮭﺮة ﻓﺈن ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﺸﺎﻃﺒﻲ ﺣﻮل ﻣﻘﺎﺻﺪ اﻟﺸﺮﯾﻌﺔ ﺧﺎﺻﺔ ،وﻛﺘﺐ اﻟﻤﺆﻟﻔﯿﻦ اﻟﺬﯾﻦ ﺻﻨﻔﻮا ﻓﻲ اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ ﻣﺜﻞ ﻋﺰ اﻟﺪﯾﻦ ﺑﻦ ﻋﺒﺪ اﻟﺴﻼم واﻟﻘﺮاﻓﻲ أﺻﺒﺤﺖ ﻓﻲ ﯾﻮﻣﻨﺎ ھﺬا ﻣﺼﺪراً ﻟﻠﻤﺰﯾﺪ ﻣﻦ اﻟﺘﺤﻘﯿﻖ اﻟﻤﻜﺜﻒ واﻟﺒﺤﻮث. وﻻ ﺷﻚ أﻧﮫ ﻻ ﯾﻤﻜﻦ اﻟﺘﺤﺪث ﻋﻦ ﻣﺪى ﻣﺴﺎھﻤﺔ ﻧﻈﺮﯾﺔ "اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ" ﻓﻲ ﺣﻞ اﻟﻤﺸﺎﻛﻞ اﻟﻨﻈﺮﯾﺔ واﻟﻌﻤﻠﯿﺔ ﻟﻠﻤﺴﻠﻤﯿﻦ إﻻ ﺑﻌﺪ ﻋﺮض ﻣﺎ ﻣﺮت ﺑﮫ ھﺬه اﻟﻨﻈﺮﯾﺔ ﻣﻦ ﻣﺮاﺣﻞ ﻋﺒﺮ ﺗﺎرﯾﺦ اﻷﺻﻮل إﻟﻰ وﻗﺘﻨﺎ اﻟﺤﺎﺿﺮ ﻋﺮﺿﺎً ﻛﺎﻣﻼً .وإن اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﯾﻌﺘﺒﺮ واﺣﺪًا ﻣﻦ أﺣﺠﺎر اﻟﺰاوﯾﺔ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻌﺮض. وﻟﻢ ﺗﺆﺛﺮ أﻓﻜﺎره وأﻋﻤﺎﻟﮫ ﻓﻲ ﻣﺠﺎل اﻷﺻﻮل ،ﻋﻠﻰ أﺻﻮل اﻟﺸﺎﻓﻌﯿﺔ –اﻟﻤﺘﻜﻠﻤﯿﻦ اﻟﺬﯾﻦ ﯾﻨﺘﻤﻲ إﻟﯿﮭﻢ -ﻓﺤﺴﺐ ،ﺑﻞ ﻋﻢّ ﺟﻤﯿﻊ ﻧﻈﺮﯾﺎت اﻷﺻﻮل. وﻣﻦ اﻟﻤﺠﺎﻻت اﻟﺘﻲ ﻇﮭﺮ ﻓﯿﮭﺎ ھﺬا اﻟﺘﺄﺛﯿﺮ اﻟﻤﺬﻛﻮر ﺗﺼﺮﯾﺤﺎﺗﮫ ﺣﻮل ﻗﻀﯿﺔ "اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ" .وﻗﺪ ﺟﺎء ﺑﺘﻮﺿﯿﺤﺎت ھﺎﻣﺔ ﻟﻠﻐﺎﯾﺔ ﺣﻮل اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ ﻓﻲ ﻛﺘﺒﮫ" :اﻟﻤﻨﺨﻮل" واﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻰ" وﻻ ﺳﯿﻤﺎ ﻓﻲ "ﺷﻔﺎء اﻟﻐﻠﯿﻞ". وﺗﻮﺿﯿﺤﺎت اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﺸﺄن ھﺬه اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ إﻟﻰ ﺟﺎﻧﺐ ﺗﻔﺴﯿﺮات اﻟﺒﺎﻗﻼﻧﻲ واﻟﺠﻮﯾﻨﻲ ،ﺗﻌﺘﺒﺮ ﻣﻦ اﻟﺘﻮﺿﯿﺤﺎت اﻷوﻟﻰ ﻓﻲ ﺗﺎرﯾﺦ 140 اﻷﺻﻮل ﺑﺨﺼﻮص ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ .وﻗﺪ ﺧﻄﺎ ﺧﻄﻮات ھﺎﻣﺔ ﻓﻲ ﻣﺠﺎل "اﻟﻤﺼﻄﻠﺤﺎت" و"اﻟﺘﺼﻨﯿﻒ" و"اﻟﺘﻄﺒﯿﻖ" ﻓﻀﻼً ﻋﻦ اﺳﺘﯿﻌﺎب ﺗﻔﺴﯿﺮات أﺳﻼﻓﮫ ﺣﻮل اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ .وﻣﺎ ﻗﺪﻣﮫ ﻣﻦ أﻓﻜﺎر ﻓﻲ ھﺬه اﻟﻤﺴﺄﻟﺔ ﺟﺪﯾﺮ ﺑﺄن ﯾﻜﻮن أﺳﺎﺳﺎً ﯾﻮﺳﻊ اﻵﻓﺎق ﻓﻲ اﻟﻔﺘﺮة اﻟﻼﺣﻘﺔ أﻣﺎم اﻟﻜﺘّﺎب اﻟﺬﯾﻦ ﺳﺒﻖ ذﻛﺮھﻢ. وﻧﺤﻦ ﻧﺤﺎول ﻓﻲ دراﺳﺘﻨﺎ ھﺬه أن ﻧﺤﺪد ﻣﺪى ﻣﺴﺎھﻤﺎﺗﮫ ﻓﻲ ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ ﻣﻦ ﺧﻼل ﻛﺘﺒﮫ اﻷﺻﻮﻟﯿﺔ اﻟﺘﻲ أﺷﺮﻧﺎ إﻟﯿﮭﺎ أﻋﻼه. وﻟﺘﺤﺪﯾﺪ أﺑﻌﺎد ھﺬه اﻟﻤﺴﺎھﻤﺔ ﺳﻨﺮﻛﺰ ﻋﻠﻰ اﻟﻨﻘﺎط اﻟﺘﺎﻟﯿﺔ: ﻣﺎ ھﻮ اﻟﺠﺪﯾﺪ اﻟﺬي ﺟﺎء ﺑﮫ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ؟ وﻣﺎ ھﻲ اﻟﻄﺮﯾﻘﺔ اﻟﺘﻲ اﺗﺒﻌﮭﺎ ﻓﻲ ﺗﻘﺴﯿﻢ اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ وﺗﺄﺻﯿﻞ ﺷﺮﻋﯿﺘﮭﺎ؟ وأﺧﯿﺮاً ﻛﯿﻒ ﻃﺒﻖ ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ ﻓﻲ ﻣﺠﺎل ﻓﺮوع اﻟﻔﻘﮫ؟ وﻧﺄﻣﻞ أن ﺗﺴﮭﻢ ھﺬه اﻟﺪراﺳﺔ ﻓﻲ ﻧﻈﺮﯾﺔ اﻟﻤﺼﻠﺤﺔ اﻟﺘﻲ أﺻﺒﺤﺖ ﻣﻮﺿﻊ ﺟﺎذﺑﯿﺔ ﻧﺸﻄﺔ ﻓﻲ ﯾﻮﻣﻨﺎ ھﺬا وﻓﻲ اﻟﺒﺤﻮث اﻟﻤﺘﻌﻠﻘﺔ ﺑﺎﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ. -44اﻻﺳﺘﺎذ اﻟﻤﺸﺎرك ﺳﻠﯿﻤﺎن درﯾﻦ ﻧﻈﺮات ﻧﻔﺴﯿﺔ ﻓﻲ اﻹﺣﯿﺎء ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ إن اﻟﺘﺼﻮف أﻛﺜﺮ اﻟﻌﻠﻮم ﺗﻘﺮﺑﺎً إﻟﻰ ﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ ﻣﻦ ﺑﯿﻦ اﻟﻌﻠﻮم اﻹﺳﻼﻣﯿﺔ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ اﻟﻤﺠﺎل اﻟﺬي ﯾﮭﺘﻢ ﺑﮫ واﻻﺳﺎﻟﯿﺐ اﻟﺘﻲ ﯾﺴﺘﺨﺪﻣﮭﺎ .ﻷن اﻟﺘﺼﻮف ﻗﺪ ﻃﻮّر أﺳﺎﻟﯿﺐ وﺣﻠﻮل ﻣﺠﺮﺑﺔ ﻟﺴﻨﻮات ﻃﻮﯾﻠﺔ ﺣﻮل اﻟﺠﻮاﻧﺐ اﻻﺷﻜﺎﻟﯿﺔ اﻟﺘﻲ ھﻲ ﻓﻲ اﻟﺤﻘﯿﻘﺔ ﻣﻦ ﻗﻀﺎﯾﺎ ﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ أﯾﻀﺎً ﻣﺜﻞ اﻟﻨﻔﺲ واﻟﺸﻌﻮر ﺑﺎﻟﺬات وﺗﻄﻮر اﻟﺸﺨﺼﯿﺔ، واﻟﺘﺤﻜﻢ ﻋﻠﻰ اﻟﺸﮭﻮات/اﻷھﻮاء ،وﺗﺤﻠﯿﻞ اﻟﻨﻮاﯾﺎ .وإنّ ﺟﻌﻞ ھﺬﯾﻦ اﻟﻌﻠﻤﯿﻦ ﺷﯿﺌﺎً واﺣﺪًا وﺗﺴﻮﯾﺔ ﻣﺎ ﺑﯿﻨﮭﻤﺎ ﺧﻄﺄ ﺑﻘﺪر ﻏﺾ اﻟﻄﺮف ﻋﻦ ﻧﻘﺎط اﻟﺘﻘﺎرب ﺑﯿﻨﮭﻤﺎ .وإن ﻛﺎن ﻣﻦ اﻟﻤﻤﻜﻦ أن ﻧﺠﺪ أﺳﻠﻮﺑﺎً ﻧﻔﺴﯿﺎً ﻓﻲ أﻗﻮال اﻟﻜﺜﯿﺮ ﻣﻦ اﻟﺼﻮﻓﯿﯿﻦ ﻓﺈن اﻟﺤﺎرث اﻟﻤﺤﺎﺳﺒﻲ )ت (857 ﯾﺘﺼﺪر ﻗﺎﺋﻤﺔ اﻷواﺋﻞ ﻣﻤﻦ اھﺘﻢ ﺑﺎﻟﻜﺘﺎﺑﺔ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﺼﺪد اھﺘﻤﺎﻣﺎ 141 ﺑﺎﻟﻐﺎً .ﻷن إﺻﺮار اﻟﻤﺤﺎﺳﺒﻲ ﻋﻠﻰ ﻣﺤﺎوﻟﺔ اﻟﻔﺮد ﻟﻔﻘﮫ ﺑﺎﻃﻨﮫ ﻟﯿﺤﯿﻰ ﺣﯿﺎة ﻣﺘﻨﺎﺳﻘﺔ ﻣﻊ اﻟﺤﻘﺎﺋﻖ اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ ﻗﺪ ﻣﮭﺪ اﻟﻄﺮﯾﻖ ﻟﻨﺸﺎط ﻣﻌﺮﻓﻲ ﻣﺴﺘﻨﺪ إﻟﻰ اﻟﻤﺸﺎھﺪة اﻟﺪاﺧﻠﯿﺔ .وﻛﺸﻒ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻦ ﻣﺒﺎدئ ﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﺑﺎﻟﻤﻌﻨﻰ اﻟﺤﻘﯿﻘﻲ ﺑﻮﺻﻔﮫ اﻟﻤﺘﻤﯿﺰ ﺑﯿﻦ اﻟﻌﺪﯾﺪ ﻣﻤﻦ أﻟﻒ اﻟﻜﺘﺐ ﻣﻦ اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻤﺠﺎل .وﻗﺪ اﺳﺘﺨﺪم اﻟﻐﺰاﻟﻲ أﺳﺎﻟﯿﺐ ذات ﻗﯿﻤﺔ ﻧﻔﺴﺎﻧﯿﺔ ﻣﺜﻞ اﻟﻤﺸﺎھﺪة اﻟﺪاﺧﻠﯿﺔ اﻟﻤﻨﺘﻈﻤﺔ وﺗﺤﻠﯿﻼت اﻟﺴﻠﻮك ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ "اﻹﺣﯿﺎء" .وھﻮ ﻣﻦ اﻟﻤﺆﻟﻔﯿﻦ اﻟﻘﻼﺋﻞ اﻟﺬﯾﻦ أﻓﺴﺤﻮا اﻟﻤﺠﺎل ﻓﻲ اﻟﻨﻈﺮات واﻟﺘﺤﻠﯿﻼت اﻟﻨﻔﺴﺎﻧﯿﺔ ﻋﻨﺪ ﻣﻌﺎﻟﺠﺔ اﻟﻘﻀﺎﯾﺎ اﻟﺪﯾﻨﯿﺔ واﻷﺧﻼﻗﯿﺔ .وﻧﺤﻦ ﻓﻲ ورﻗﺘﻨﺎ ھﺬه ﺳﻨﺤﺎول ﻣﻦ ﺧﻼل ﻛﺘﺎﺑﮫ "اﻻﺣﯿﺎء" ﻋﺮض وﺟﮭﺎت ﻧﻈﺮه اﻟﺘﻲ اﺳﺘﺨﺪﻣﮭﺎ ﻓﻲ ﺑﻌﺾ ﻣﺴﺎﺋﻞ اﻟﺘﺼﻮف ﻣﺜﻞ اﻟﺘﻮﺑﺔ واﻟﺮﺿﺎ واﻟﻤﺤﺒﺔ واﻟﺘﻲ ﺗﺘﻮﻓﺮ ﻟﻼﺳﺘﺨﺪام ﻓﻲ ﻣﺠﺎل ﻋﻠﻢ اﻟﻨﻔﺲ .وﻓﻲ رأﯾﻨﺎ أن ﻧﺠﺎح اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ اﻟﻌﺎﻟﻢ اﻹﺳﻼﻣﻲ وﻓﻲ ﻣﺠﺎل اﻟﺘﺼﻮف ﯾﻜﻤﻦ ﻓﻲ ﻋﺪم ﺗﻐﺎﺿﯿﮫ ﻋﻦ ﻧﻔﺴﺎﻧﯿﺔ اﻟﺒﺸﺮ ﻓﯿﻤﺎ أﻟﻔﮫ ﻣﻦ اﻟﻜﺘﺐ وﻋﺮض اﻟﻤﻔﺎھﯿﻢ اﻟﺘﺼﻮﻓﯿﺔ ﻟﻨﺎ ﻣﻦ ھﺬه اﻟﺰاوﯾﺔ .وﺳﻮف ﺗﻌﺎﻟﺞ اﻟﻮرﻗﺔ ھﺬا اﻟﻤﻮﺿﻮع ﻣﻦ ﺧﻼل ﻋﺮض أﻣﺜﻠﺔ ﻋﻤﻠﯿﺔ ﻟﺬﻟﻚ. -45ﯾﺤﯿﻰ زﻛﺮﯾﺎ ﻋﻠﻲ ﻣﻌﺎﺑﺪه ﻣﻨﮭﺞ ﺣﺠﺔ اﻹﺳﻼم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻧﻘﺪ اﻟﺤﺪﯾﺚ ﯾﻌﺪ ﺣﺠﺔ اﻹﺳﻼم أﺑﻮ ﺣﺎﻣﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﺣﺪ اﻟﻌﻠﻤﺎء اﻟﻤﺠﺪدﯾﻦ، وأﺣﺪ اﺑﺮز اﻟﻤﺠﺘﮭﺪﯾﻦ اﻟﺬﯾﻦ ﺷﮭﺪ ﻟﮭﻢ ﺑﺎﻷﺻﺎﻟﺔ واﻟﺘﺠﺪﯾﺪ ،وﺗﺮك ﺑﺼﻤﺔ واﺿﺤﺔ ﻓﻲ ﺷﺘﻰ اﻟﻌﻠﻮم ﺣﺘﻰ أﻃﻠﻖ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﻨﻘﺎد اﻟﻤﺴﻠﻤﻮن ﺣﺠﺔ اﻹﺳﻼم ،وﺷﮭﺪ ﺑﺬﻟﻚ أﻋﻼم اﻟﻐﺮب ﻗﺪﯾﻤﺎ وﺣﺪﯾﺜﺎ واﺳﺘﻔﺎدوا ﻣﻦ ﻋﻠﻮﻣﮫ. وﻣﻌﻠﻮم أن اﻟﻤﺠﺘﮭﺪ ﻻ ﺑﺪ ﻟﮫ ﻣﻦ ﺷﺮوط وﻣﻦ ھﺬه اﻟﺸﺮوط أن ﯾﻜﻮن ﻣﻠﻤﺎ ﺑﺎﻟﺴﻨﺔ وﻋﻠﻮﻣﮭﺎ ،وإذا ﻛﺎن ﻣﻦ أھﻢ ﻋﻠﻮم اﻟﺤﺪﯾﺚ وأدﻗﮭﺎ ﻋﻠﻢ ﻧﻘﺪ اﻟﻤﺘﻮن ،ﻓﺎن اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻗﺪ اﺻﻞ ﻟﮭﺬا اﻟﻌﻠﻢ ووﺿﻊ ﻟﮫ ﻗﻮاﻋﺪ ،ﺗﻨﺎول ﻣﺠﻤﻠﮭﺎ ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ اﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻰ ﻓﻘﺎل ":اﻟﺒﺎب اﻟﺜﺎﻟﺚ :ﻓﻲ ﺗﻘﺴﯿﻢ اﻟﺨﺒﺮ إﻟﻰ ﻣﺎ ﯾﺠﺐ ﺗﺼﺪﯾﻘﮫ وإﻟﻰ ﻣﺎ ﯾﺠﺐ ﺗﻜﺬﯾﺒﮫ وإﻟﻰ ﻣﺎ ﯾﺠﺐ اﻟﺘﻮﻗﻒ ﻓﯿﮫ" ،وأﻣﺎ ﻣﯿﺪان ﺗﻄﺒﯿﻖ ھﺬه اﻟﻘﻮاﻋﺪ ﻓﻘﺪ 142 ﺗﻨﺎول ﺣﺠﺔ اﻹﺳﻼم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﺎﻟﻨﻘﺪ ﻋﺪدا ﻛﺒﯿﺮا ﻣﻦ ﻧﺼﻮص اﻟﺤﺪﯾﺚ اﻟﺸﺮﯾﻒ ﺳﻮاء ﻓﻲ اﻻﺳﺘﺪﻻل اﻟﻔﻘﮭﻲ واﻟﺘﺮﺟﯿﺢ ،أو ﻓﻲ اﻟﻌﻠﻮم اﻟﻜﻮﻧﯿﺔ واﻟﺘﺮﺑﻮﯾﺔ واﻟﻨﻔﺴﯿﺔ ،وﻏﯿﺮھﺎ ﻣﻦ اﻟﻌﻠﻮم. وﺗﻜﻤﻦ أھﻤﯿﺔ اﻟﻨﻘﺪ ﻓﻲ أﻧﮭﺎ اﻟﻌﻤﻠﯿﺔ اﻷھﻢ اﻟﺘﻲ ﺗﺴﺒﻖ وﺗﺤﻜﻢ ﻋﻠﻰ اﻟﺤﺪﯾﺚ وﺻﻼﺣﯿﺘﮫ ﻟﻼﺳﺘﺪﻻل ﺑﮫ ،وﻻ ﯾﻘﻒ ﻋﻠﻢ ﻧﻘﺪ اﻟﺤﺪﯾﺚ ﻋﻨﺪ رد اﻟﺤﺪﯾﺚ أو ﻛﯿﻔﯿﺔ اﻻﺳﺘﺪﻻل ﺑﮫ ،ﺑﻞ إن ﺗﻮﺟﯿﮫ اﻟﺤﺪﯾﺚ ﺗﻮﺟﯿﮭﺎ دﻗﯿﻘﺎ ﻓﻲ ﺿﻮء اﻷدﻟﺔ اﻟﻌﻘﻠﯿﺔ واﻟﻨﻘﻠﯿﺔ ،ورد اﻟﺸﺒﮭﺎت ﻋﻦ اﻟﺴﻨﺔ ھﻮ اﻟﺠﺎﻧﺐ اﻷھﻢ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻌﻠﻢ ،ﻷن ﺟﻞ ﻛﻼم اﻟﻤﺒﻄﻠﯿﻦ إﻧﻤﺎ ﻛﺎن ﻓﻲ اﻟﺘﻮﺟﯿﮫ اﻟﻔﺎﺳﺪ ﻟﮭﺬه اﻷﺣﺎدﯾﺚ ،ﻟﻘﺪ ﺑﺮع اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﺠﺎﻧﺐ ﻓﺎﻓﺴﺪ ﻣﻘﺪﻣﺎت اﻟﻤﺒﻄﻠﯿﻦ وﺗﺼﺪى ﻟﮭﻢ ﺣﺘﻰ ﻧﺎل ﻟﻘﺐ ﺣﺠﺔ اﻹﺳﻼم. ﻟﻘﺪ ﻛﺎن ﻟﺤﺠﺔ اﻹﺳﻼم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻨﮭﺠﺎ دﻗﯿﻘﺎ ﻓﻲ اﻟﻨﻘﺪ اﻟﺤﺪﯾﺜﻲ ،ﯾﺘﻀﻤﻦ اﻟﻮﺳﺎﺋﻞ واﻟﻀﻮاﺑﻂ واﻟﺸﺮوط ،وھﺬا اﻟﻤﻨﮭﺞ ﻣﻮاﻓﻖ ﺗﻤﺎﻣﺎ ﻟﻤﻨﮭﺞ اﻟﻤﺤﺪﺛﯿﻦ ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻤﻀﻤﺎر ،وﻻ ﺑﺪ ﻣﻦ ﻣﻌﺎﻟﺠﺔ ﺑﻌﺾ اﻻﻋﺘﺮاﺿﺎت اﻟﻤﻮﺟﮫ ﻟﻺﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ واﻟﺮد ﻋﻠﯿﮭﺎ ردا ﻋﻠﻤﯿﺎ إﺣﺼﺎﺋﯿﺎ. -46ﯾﻮﺳﻒ اﻟﻜﻼم ﻣﺒﺤﺚ ﻣﻘﺎﺻﺪ اﻟﺸﺮﯾﻌﺔ ﺑﯿﻦ اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ واﺑﻦ ﻣﯿﻤﻮن اھﺘﻢ اﻟﺒﺎﺣﺜﻮن ﺑﻔﻜﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وأﺛﺮه ﻓﻲ ﻣﻦ ﺟﺎؤوا ﺑﻌﺪه ﻣﻦ ﻣﻔﻜﺮﯾﻦ ﻣﺴﻠﻤﯿﻦ وﯾﮭﻮد وﻣﺴﯿﺤﯿﯿﻦ ،واﺳﺘﻄﺎع اﻟﺪارﺳﻮن ﻟﻔﻜﺮه أن ﯾﺜﺒﺘﻮا ھﺬا اﻷﺛﺮ ﻣﻦ ﺧﻼل ﻋﻘﺪ اﻟﻤﻘﺎرﻧﺎت ﺑﯿﻦ ﻣﺆﻟﻔﺎﺗﮫ وﺑﯿﻦ ﻣﺎ ﻛُﺘﺐ ﺑﻌﺪه ﻓﻲ ﻣﺒﺎﺣﺚ ﻋﺪﯾﺪة ﻓﻲ اﻟﻠﻐﺔ واﻟﻨﺤﻮ وﻋﻠﻢ اﻟﻜﻼم واﻟﻔﻠﺴﻔﺔ واﻟﺘﺼﻮف واﻟﻤﻨﻄﻖ. وﻗﺪ أﺛﺎر اﻧﺘﺒﺎھﻨﺎ وﻧﺤﻦ ﻧﺪرس ﻛﺘﺎب دﻻﻟﺔ اﻟﺤﺎﺋﺮﯾﻦ ﻻﺑﻦ ﻣﯿﻤﻮن ﻣﺎ ﺟﺎء ﻓﯿﮫ ﻋﻦ ﻣﻘﺎﺻﺪ اﻟﺸﺮﯾﻌﺔ اﻟﯿﮭﻮدﯾﺔ ،ﺣﯿﺚ ﻟﻤﺴﻨﺎ ﺗﺸﺎﺑﮭﺎ ﻛﺒﯿﺮا ﺑﯿﻦ ﻃﺮﯾﻘﺘﮫ ﻓﻲ اﻟﺤﺪﯾﺚ ﻋﻦ اﻟﻤﻘﺎﺻﺪ وﻃﺮﯾﻘﺔ اﻷﺻﻮﻟﯿﯿﻦ اﻟﻤﺴﻠﻤﯿﻦ ،إذ وﺟﺪﻧﺎه ﻗﺒﻞ ذﻛﺮ ﻣﻘﺎﺻﺪ اﻟﺸﺮﯾﻌﺔ اﻟﯿﮭﻮدﯾﺔ 143 ﯾﻨﺎﻗﺶ أﻓﻌﺎل اﷲ أھﻲ ﻣﻌﻠﻠﺔ أم ﻻ؟ أھﻲ ﺗﺎﺑﻌﺔ ﻟﺤﻜﻤﺔ أم ﻟﻤﺠﺮد ﻣﺸﯿﺌﺔ؟ ﻟﯿﻨﺘﻘﻞ ﺑﻌﺪھﺎ ﻟﺘﺤﺪﯾﺪ ﻣﻘﺎﺻﺪ اﻟﺸﺮﯾﻌﺔ اﻟﯿﮭﻮدﯾﺔ. وﻋﻠﯿﮫ ﺑﺪأﻧﺎ ﻧﺘﺴﺎءل ﻋﻦ اﻷﺛﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻓﻲ ﻣﺎ ﻛﺘﺒﮫ اﺑﻦ ﻣﯿﻤﻮن ،ﺧﺎﺻﺔ أن اﻟﺪراﺳﺎت اﻟﻌﺪﯾﺪة ﺑﯿﻨﺖ أن اﻟﻔﻜﺮ اﻟﯿﮭﻮدي ﺗﺄﺛﺮ ﻛﺜﯿﺮا ﺑﺎﻟﻔﻜﺮ اﻹﺳﻼﻣﻲ ﻓﻲ ﻣﺒﺎﺣﺚ ﻣﺨﺘﻠﻔﺔ. واﻟﺬي ﺟﻌﻠﻨﺎ ﻧﺮﺟﺢ ﺗﺄﺛﯿﺮ اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻣﺎ ﻛﺘﺒﮫ اﺑﻦ ﻣﯿﻤﻮن ﻓﻲ ھﺬا اﻟﻤﺒﺤﺚ ﻋﻦ ﻏﯿﺮه ﻣﻦ اﻟﻌﻠﻤﺎء اﻷﺻﻮﻟﯿﯿﻦ اﻵﺧﺮﯾﻦ، ﻛﻮن اﺑﻦ ﻣﯿﻤﻮن ﺗﺘﻠﻤﺬ ﻋﻠﻰ اﺑﻦ رﺷﺪ ،وﻛﻠﻨﺎ ﯾﻌﻠﻢ ﻣﺎ ﺑﯿﻦ اﺑﻦ رﺷﺪ وﺑﯿﻦ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻣﻦ ﺳﺠﺎﻻت وردود ،ﺛﻢ زاد ﻣﻦ ﺗﺮﺟﯿﺤﻨﺎ ﻟﮭﺬا اﻷﺛﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺘﺮﺟﻤﺎت اﻟﺘﻲ ﻋﺮﻓﺘﮭﺎ ﻛﺘﺒﮫ إﻟﻰ اﻟﻌﺒﺮﯾﺔ. وإﺗﻤﺎﻣﺎ ﻟﮭﺬه اﻷﺑﺤﺎث اﻟﺘﻲ اھﺘﻤﺖ ﺑﻔﻜﺮ اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ وأﺛﺮه ﻓﻲ اﻟﻔﻜﺮ اﻟﯿﮭﻮدي ﺗﺮوم ھﺬه اﻟﻮرﻗﺔ إﺑﺮاز ﻣﺪى ﺗﺄﺛﺮ ﻣﺒﺤﺚ ﻣﻘﺎﺻﺪ اﻟﺸﺮﯾﻌﺔ ﻋﻨﺪ اﺑﻦ ﻣﯿﻤﻮن اﻟﯿﮭﻮدي ﺑﻤﺎ ذﻛﺮه اﻹﻣﺎم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻋﻨﺪ ﺣﺪﯾﺜﮫ ﻓﻲ اﻟﻤﺒﺤﺚ ﻧﻔﺴﮫ ،وذﻟﻚ ﻣﻦ ﺧﻼل ﻣﻘﺎرﻧﺔ ﻣﺎ ﺟﺎء ﻋﻨﺪ اﺑﻦ ﻣﯿﻤﻮن ﻓﻲ ﻛﺘﺎب "دﻻﻟﺔ اﻟﺤﺎﺋﺮﯾﻦ" ﺑﻤﺎ أورده اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻛﺘﺒﮫ "اﻟﻤﺴﺘﺼﻔﻰ" و"ﺷﻔﺎء اﻟﻐﻠﯿﻞ" و"ﻣﺴﺎﺋﻞ اﻟﺘﻌﻠﯿﻞ". -47ﺑﺮوﻓﺴﻮر دﻛﺘﻮر زﻋﯿﻢ ﺧﻨﺸﻼوي اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺑﯿﻦ اﻟﻤﺮاﺑﻄﯿﻦ واﻟﻤﻮﺣﺪﯾﻦ ﺗﺘﻨﺎول ﻣﺤﺎﺿﺮﺗﻲ ﺣﯿﺜﯿﺎت اﻻﻧﻘﻼب اﻟﺪﯾﻨﻲ واﻟﻔﻜﺮي اﻟﺬي أدى إﻟﻰ اﻧﺪﺣﺎر دوﻟﺔ اﻟﻤﺮاﺑﻄﯿﻦ وﺑﺮوز دوﻟﺔ اﻟﻤﻮﺣﺪﯾﻦ ﻓﻲ اﻟﺒﻼد اﻟﻤﻐﺎرﺑﯿﺔ واﻷﻧﺪﻟﺲ ﻓﻲ اﻟﻘﺮن اﻟﺴﺎدس اﻟﮭﺠﺮي/اﻟﺜﺎﻧﻲ ﻋﺸﺮ ﻣﯿﻼدي وإﺑﺮاز اﻟﺪور اﻟﺨﻄﯿﺮ اﻟﺬي ﻟﻌﺒﮫ ﻛﺘﺎب إﺣﯿﺎء ﻋﻠﻮم اﻟﺪﯾﻦ ﻟﻠﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ اﻷﺣﺪاث اﻟﺘﺎرﯾﺨﯿﺔ اﻟﺘﻲ زﻋﺰﻋﺖ اﻻﺳﺘﻘﺮار اﻟﺮوﺣﻲ ﻟﻠﻤﻨﻄﻘﺔ .ﺳﺄﺗﻨﺎول ﺑﺎﻟﺘﺤﺪﯾﺪ اﺷﺘﺪاد اﻟﺪﻋﻮة ﻟﻠﻌﻘﯿﺪة اﻟﺴﻠﻔﯿﺔ اﻟﺘﻲ ﻛﺎن ﯾﺪﻋﻮ إﻟﯿﮭﺎ اﻟﻤﺮاﺑﻄﻮن اﻟﻤﻠﺜﻤﻮن ﺑﻤﺆازرة ﺑﻌﺾ ﻓﻘﮭﺎء اﻟﻤﺎﻟﻜﯿﺔ اﻟﺘﻲ أدت إﻟﻰ ﺣﺮق ﻛﺘﺎب اﻹﺣﯿﺎء ﻓﻲ اﻟﻤﻸ وأﻣﺎم أﻋﯿﻦ اﻟﻨﺎس وﻣﻦ ﺛﻢ دراﺳﺔ ردة اﻟﻔﻌﻞ اﻟﻤﻮﺣﺪﯾﺔ اﻟﺘﻲ أﻋﺎدت اﻟﺘﻮازن ﺑﯿﻦ اﻟﺸﺮﯾﻌﺔ واﻟﺤﻘﯿﻘﺔ ﺑﻔﺘﺤﮭﺎ ﻣﺠﺎﻻ أرﺣﺐ ﻟﻤﺪرﺳﺔ اﻟﻐﺰاﻟﻲ اﻟﺘﻲ أﻟﮭﻤﺖ 144 اﻟﺘﺼﻮف ﺑﻔﻀﻞ ﻣﺴﺎﻋﻲ اﻟﻤﮭﺪي ﺑﻦ ﺗﻮﻣﺮت وﺗﻠﻤﯿﺬه ﻋﺒﺪ اﻟﻤﺆﻣﻦ ﺑﻦ ﻋﻠﻲ ﻣﻊ اﺳﺘﻌﺮاض ﻣﻮاﻗﻒ أھﻢ اﻟﺸﺨﺼﯿﺎت اﻟﻌﻠﻤﯿﺔ واﻟﺴﯿﺎﺳﯿﺔ اﻟﺘﻲ راﻓﻘﺖ ھﺬه اﻟﻤﺮﺣﻠﺔ اﻻﻧﺘﻘﺎﻟﯿﺔ ﻓﻲ اﻟﻤﻨﻄﻘﺔ. -48اﻻﺳﺘﺎذة اﻟﻤﺴﺎﻋﺪة زﯾﻨﺐ ﻛﻤﻮھﻠﻲ اوﻏﻠﻮ دراﺳﺔ ﺣﻮل ﻣﺼﺪر "ﻃﺮﯾﻘﺔ اﻟﺘﻤﺜﯿﻞ" ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﺗﺤﺪث اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻓﻲ ﻣﻘﺪﻣﺔ "اﻻﺣﯿﺎء" ﻋﻦ اﻟﻌﻠﻢ اﻟﺬي ﯾﺘﻮﺟﮫ ﺑﮫ إﻟﻰ اﻵﺧﺮة وﻗﺴﻤﮫ إﻟﻰ ﻗﺴﻤﯿﻦ :ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻌﺎﻣﻠﺔ وﻋﻠﻢ اﻟﻤﻜﺎﺷﻔﺔ ،وﻋﻨﻰ ﺑﻌﻠﻢ اﻟﻤﻜﺎﺷﻔﺔ ﻣﺎ ﯾﻄﻠﺐ ﻣﻨﮫ ﻛﺸﻒ اﻟﻤﻌﻠﻮم ﻓﻘﻂ وﺑﻌﻠﻢ اﻟﻤﻌﺎﻣﻠﺔ ﻣﺎ ﯾﻄﻠﺐ ﻣﻨﮫ ﻣﻊ اﻟﻜﺸﻒ اﻟﻌﻤﻞ ﺑﮫ .وﻗﺪ أوﺿﺢ ﺑﺄن اﻟﻤﻘﺼﻮد ﻣﻦ ھﺬا اﻟﻜﺘﺎب )اﻻﺣﯿﺎء( ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻌﺎﻣﻠﺔ ﻓﻘﻂ دون ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻜﺎﺷﻔﺔ اﻟﺘﻲ ﻻ رﺧﺼﺔ ﻓﻲ إﯾﺪاﻋﮭﺎ اﻟﻜﺘﺐ .وﻋﻠﻢ اﻟﻤﻌﺎﻣﻠﺔ ﻃﺮﯾﻖ إﻟﻰ ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻜﺎﺷﻔﺔ ،وﻟﻜﻦ ﻟﻢ ﯾﺘﻜﻠﻢ اﻷﻧﺒﯿﺎء ﺻﻠﻮات اﷲ ﻋﻠﯿﮭﻢ ﻣﻊ اﻟﺨﻠﻖ إﻻ ﻓﻲ ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻌﺎﻣﻠﺔ ﻋﻠﻢ اﻟﻄﺮﯾﻖ واﻹرﺷﺎد إﻟﻰ اﻟﻤﻜﺎﺷﻔﺔ ،وﻟﻢ ﯾﺘﻜﻠﻤﻮا ﻓﻲ ﻋﻠﻢ اﻟﻤﻜﺎﺷﻔﺔ إﻻ ﺑﺎﻟﺮﻣﺰ واﻹﯾﻤﺎء ﻋﻠﻰ ﺳﺒﯿﻞ اﻟﺘﻤﺜﯿﻞ واﻹﺟﻤﺎل. واﻟﻌﻠﻤﺎء ورﺛﺔ اﻷﻧﺒﯿﺎء ﻓﻤﺎ ﻟﮭﻢ ﺳﺒﯿﻞ إﻟﻰ اﻟﻌﺪول ﻋﻦ ﻧﮭﺞ اﻟﺘﺄﺳﻲ واﻻﻗﺘﺪاء .واﻟﻘﺮآن ﻓﻲ وﺟﮭﺔ ﻧﻈﺮ اﻟﻐﺰاﻟﻲ وإن ﻟﻢ ﯾﻜﻦ ﻣﺜﻞ اﻟﻜﺘﺎب اﻟﻌﺒﺮي اﻟﺤﺎﻓﻞ ﺑﺎﻟﺘﺸﺒﯿﮭﺎت ﻣﻦ أوﻟﮫ إﻟﻰ آﺧﺮه ،ﻓﺈﻧﮫ ﺟﺎء وﻓﻘﺎً ﻟﻠﻐﺔ اﻟﻌﺮب وﺗﻘﺎﻟﯿﺪھﻢ ﻋﻦ ﻃﺮﯾﻖ اﺳﺘﺨﺪام اﻻﺳﺘﻌﺎرة واﻟﻤﺠﺎز ،واﺳﺘﺨﺪم أﺳﺎﻟﯿﺐ اﻟﺘﺸﺒﯿﮫ واﻟﺘﻤﺜﯿﻞ ﻟﺘﻘﺮﯾﺐ ﺑﻌﺾ اﻷﻣﻮر اﻟﻐﺎﻣﻀﺔ ﻷﻓﮭﺎم اﻟﻨﺎس .وﻟﻜﻦ إذا ﻧﻈﺮﻧﺎ إﻟﻰ ﻓﻜﺮﺗﮫ اﻷﺳﺎﺳﯿﺔ ﻓﻲ ﻛﺘﺎﺑﮫ "ﺗﮭﺎﻓﺖ اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ" وھﻲ "أن ﺳﺒﺐ إﻧﻜﺎر اﻟﻔﻼﺳﻔﺔ ﻟﻤﺎ ﺟﺎء ﺑﮫ اﻷﻧﺒﯿﺎء ھﻮ ﺗﻔﺴﯿﺮھﻢ ﻟﮫ ﺑﺄﻧﮫ ﺟﺎء ﻋﻠﻰ ﺳﺒﯿﻞ اﻟﺘﺸﺒﯿﮫ واﻟﺘﻤﺜﯿﻞ" ﻓﻤﺎ ﻣﻌﻨﻰ ﺗﻠﻚ اﻟﻌﺒﺎرات ﻓﻲ "اﻹﺣﯿﺎء" إذن؟ وإذا درﺳﻨﺎ ﻧﻈﺮﺗﮫ دراﺳﺔ ﻣﺘﺄﻧﯿﺔ ﻧﺮى أن ھﻨﺎك ﻓﺎرﻗﺎً ﻛﺒﯿﺮاً ﺑﯿﻦ ﻛﻮن ﻟﺴﺎن اﻟﻘﺮآن اﻟﺬي ﺟﺎء ﻋﻠﻰ ﺳﺒﯿﻞ اﻟﺘﻤﺜﯿﻞ واﻟﺘﺸﺒﯿﮫ وﺑﯿﻦ ﻛﻮن ﻟﺴﺎن ﺗﻔﺴﯿﺮه ﺣﺎﻓﻼً ﺑﺎﻟﺘﻤﺜﯿﻞ واﻟﺘﺸﺒﯿﮫ. ﻷﻧﮫ "ﻻ ﯾﺄﺗﻲ ﺑﺎﻟﺘﻤﺜﯿﻞ إﻻ اﷲ واﻷﻧﺒﯿﺎء واﻷوﻟﯿﺎء" ﻋﻠﻰ اﻟﺮأي اﻟﺬي ﺳﯿﺼﺒﺢ ﺳﺎﺋﺪاً ﺑﯿﻦ اﻟﻐﺎﻟﺒﯿﺔ اﻟﻌﻈﻤﻰ ﻣﻦ اﻟﺼﻮﻓﯿﺔ ﻓﯿﻤﺎ ﺑﻌﺪ .وﻣﻦ اﻟﻨﺎﺣﯿﺔ اﻟﻨﻈﺮﯾﺔ ﯾﻤﻜﻨﻨﺎ أن ﻧﺠﺪ اﻟﻨﻮاة اﻷوﻟﻰ ﻟﮭﺬا اﻟﻔﮭﻢ ﻋﻨﺪ اﻟﻐﺰاﻟﻲ ،وھﺬا اﻟﻔﮭﻢ ﯾﺘﺼﻞ اﺗﺼﺎﻻً وﺛﯿﻘﺎً ﺑﺘﺼﺮﯾﺤﺎﺗﮫ ﺣﻮل "اﻟﻌﺎﻟﻢ 145 اﻟﺨﯿﺎﻟﻲ واﻟﻌﺎﻟﻢ اﻟﻤﺜﺎﻟﻲ" ،وﺳﻮف ﺗﺼﺎغ ھﺬه اﻟﻔﻜﺮة ﺑﺸﻜﻞ أﻛﺜﺮ وﺿﻮﺣﺎ ﻓﯿﻤﺎ ﺑﻌﺪ ،وﺧﺼﻮﺻﺎ ﻋﻨﺪ اﺑﻦ ﻋﺮﺑﻲ .وﻣﻦ ﻧﺎﺣﯿﺔ أﺧﺮى ،ﯾﺴﺘﺨﺪم اﻟﻐﺰاﻟﻲ ﻟﻐﺔ ﺣﺎﻓﻠﺔ وﻏﺰﯾﺮة ﺑﺎﻟﺘﻤﺜﯿﻞ ﻓﻲ ﻛﺘﺒﮫ اﻟﺘﻲ أﻟﻔﮭﺎ ﻓﻲ ﻓﺘﺮة ﻣﺘﺄﺧﺮة وﻻ ﺳﯿﻤﺎ ﻓﻲ "ﻣﺸﻜﺎة اﻷﻧﻮار" و"ﺟﻮاھﺮ اﻟﻘﺮآن". وورﻗﺘﻨﺎ ھﺬه ﺗﮭﺪف إﻟﻰ اﻟﺘﻤﺜﯿﻼت اﻟﺘﻲ اﺳﺘﺨﺪﻣﮭﺎ ھﻮ ﻓﻲ ﻣﺜﻞ ﺗﻠﻚ اﻟﻜﺘﺐ وآراءه ﺣﻮل ﻣﺼﺪر ﺗﻠﻚ اﻟﺘﻤﺜﯿﻼت وﻻ ﺳﯿﻤﺎ دراﺳﺔ ﺟﻮاﻧﺒﮫ اﻟﻤﺘﻤﯿﺰة ﻋﻦ اﻟﻔﺎراﺑﻲ واﺑﻦ ﺳﯿﻨﺎ وﻃﺮح اﻟﻘﻀﯿﺔ ﻋﻠﻰ ﺑﺴﺎط اﻟﻨﻘﺎش. 146
Benzer belgeler
اﻟﻜﺸﻒ - Uluslararası Sempozyum
ﳕﻮذج ﻟﻠﺒﺒﻠﻴﻮﻏﺮاﻓﻴﺎ اﳌﺘﺨﺼﺼﺔ:"ﻣﻌﺠﻢ اﳌﻌﺎﺟﻢ" ﻷﲪﺪ ﺷﺮﻗﺎوي إﻗﺒﺎل