Başarılı bir yılı geride bıraktık
Transkript
Başarılı bir yılı geride bıraktık
1 NÝSAN 2002‘DEN ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ! Artýk sizinde bayilerde bir gazeteniz var.... AYLIK KÜLTÜR-SANAT VE ENFORMASYON GAZETESÝ YIL: 2 SAYI: 11 1 Mart 02 0,25 EURO Baþarýlý bir yýlý geride býraktýk DEM 1 YAÞINDA 1 Mart 2001‘de bir yaþýnda 2 001 yýlý baþlarýndan itibaren bir grup basýnla ilgili arkadaþ çevresi tarafýndan yürütülen tartýþmalarýn olgunlaþmasýndan sonra 26 Ocak 2001 tarihinde Köln þehrinde yapýlan toplantýda bir gazetenin çýkarýlmasý kararý alýndý. Ýyi tespit edilmiþ bir ihtiyaca karþýlýk olarak çýkýyorduk. Onun içindir ki çýkmadan, reklamý yapýlmadan tanýndýk.... 1 Nisan 2002‘den itibaren bayilerde B ir yýl boyunca inatla sürdürülen çalýþmalardan sonra artýk bayilere girme kararý alan DEM gazetesi, 1 Nisan 2002 tarihinden itibaren Almaya baþta olmak üzere, Avrupa kentlerinde satýþa çýkacak. sayfa 8‘de 26 Ocak 2001/ Köln, ilk toplantý 1 NÝSAN 2002‘DEN ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ! Artýk sizinde bayilerde bir gazeteniz var.... Özer Çiler-Mafya iliþkisinde yeni belge E mekli CIA Ajaný Robert Baer yayýnlamýþ olduðu “See No Evil” adlý kitabýnda, Lübnanlý iþadamý Roger Tamraz ile Özer Çiller ve Ömer Lütfi Topal baðlantýlarýna yer veriliyor. Azerbaycan‘daki baþarýsýz darbe giriþiminden, Türkmenbaþýna verilen rüþvete kadar Özer Çiler‘in „vatan aþký“... BASIN’A 2.DÜNYA SAVAÞI’NI UNUTTURAN AFRODÝT 1 939 yýlýnýn Eylül ayýnda Ýkinci Dünya Savaþý’nýn çýktýðý malumdur. Bütün Avrupa’nýn kanla ve ateþle oynadýðý o devrede Türk basýný da pek büyük bir sorunla meþguldü.(!) Savaþ adeta ikinci konu halinde kalmýþ, bu önemli konu (!) gazete sayfalarýný günlerce iþgal etmiþti. Türkiye’nin hudutlarýný korumaktan daha önemli olan bu sorun nedir? diyeceksiniz. Þimdi bunu açýklayalým. sayfa 6‘da Haldun AÇIKSÖZLÜ „En önemli zenginliðimiz ezilenlerin estetiðini yaratma sürecinde tam onbir yýlý geride býrakmýþ olmamýz“ sayfa 13‘de sayfa 19‘da Aleviler de yokmuþ A levi ve Bektaþi’ adýný kullanan ve ‘bu kültüre hizmet amacý’ný güden derneðin kapatýlýþý bu inançtaki yurttaþlardan büyük tepki gördü. Aleviler, ‘Tek isteðimiz kendi ülkemizde kültürümüzü yaþatmak’ diyor sayfa 4‘de Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas Uca; Türkiye AB ye girmek istiyorsa gereken adýmlarý atmalý, Kopenhagen kriterlerini yerine getirmelidir” H ADEP tarafýndan, Stuttgart’da düzenlenen dayanýþma gecesinde bir konuþma yapan Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas Uca, gazetemize yaptýðý açýklamada, yer aldýðý komisyonlarda Kadýn, yabancýlar, gençlik ve eðitim sorunlarý yaný sýra aðýrlýk olarak, Türkiye’nin demokratikleþme sorunuyla ilgilendiðini belirtti. sayfa 9‘da Meditasyon ve Mandala M editasyonun tarihi her ne kadar oldukça geçmiþe dayansa da onunla ilgili bilimsel araþtýrmalar 1960’lý ve 70’li yýllara dayanýr. O yýllarda Hindistan’da bazý kiþilerin otonom sinir sistemlerini istediklerinde kontrol edebildikleri rapor edildi. Ve birçok saðlýkçý yan etkileri fazla olan stres giderici ilaçlarýn yanýnda alternatif olabileceðini düþünerek araþtýrmalara aðýrlýk verdiler. sayfa 11‘de Medeniyetlerin barýþý T ürkiye Devleti, jeo-stratejik ve jeo-ekonomik olarak, son derece kilit öneme sahip bir bölgede yer almaktadýr. Türkiye’nin Asya ve Avrupa arasýnda bir köprü görevi görmesi, Kafkaslar’a ve Hazar Bölgesi’ne komþu olmasý, Karadeniz’i ve Akdeniz’i kontrol edebilen konumu önemini daha da artýrmaktadýr. Üzerinde bulunduðu coðrafya, Türkiye’ye, kendisini ayný anda hem Avrupalý, hem Asyalý, hem de Ortadoðulu hissedebilme imkaný vermektedir. sayfa 10‘da Entwicklung der Jugendgewalt in Deutschland L Hatice Eldeniz Dr. Halis Özkan Yaþam ve Tecrübe AB, Türkiyen‘nin (sayfa 2) inançlar... (sayfa 8) Þükrü Yýldýz Ýbram Erdem Ýhanetin saldýrýsý(sayfa 3) Bir mevsim-3 (sayfa 12) Ali Köylüce Zülfikar Yalçýnkaya Önce insan (sayfa 4) Yol arkadaþlýðý (sayfa 13) Olgun Þensoy Dr. Med Fahretin Adsay Tencere yuvarlanmýþ.. Karaçiðer rahtsýzlýðý (sayfa 5) (sayfa 15) Dr. Hüseyin Nazlýkul Zeliha Mayýnsýz bir dünya için Erkeklerin.. (sayfa 17) (sayfa 6) aut einer Forschung des Kriminologischen Forschungsinstituts Niedersachsen in Hannover fällt der Anstieg der Jugendgewalt in Wirklichkeit schwächer aus, als die polizeilichen Daten es signalisieren. sayfa 4‘de Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonundan sert tepki; „Aleviler, kimliklerine kavuþacaklardýr“ A vrupa Alevi Birlikleri Federasyonu, ABKB’nin bölücülük yaptýðý gerekçesiyle kapatýlmasýna sert tepki gösterdi. sayfa 4‘de Sayý 11 Mart 2002 BÝZÝM SAYFA www.dem-ajans.de Kira Sözleþmesinde dikkat edilmesi gereken hususlar Kira Yardýmý Bir konutta oturmak pahalýdýr. Hiç kimsenin uygun bir evden feragat etmek zorunda kalmamasý için devlet tarafýndan bir yardým ödenmektedir - Konut yardýmý Sadece Almanlara deðil Bu konut yardýmý bir kiþinin milliyetinden baðýmsýzdýr; yabancýlara da ödenmektedir (Yabancý güvenlik güçlerine dahil olanlar istisna). Bu yardýmýn ödemesinin koþulu oturma izninin olmasý ve oturumun geçici olarak planlanmamasýdýr. Sadece Özel dilekçeyle baþvurulur Önemli: Para özel baþvuruyla talep edilir ve geçmis dönem için baþvuru yapýlamaz. Gereken formlar Konut Dairesi’nden temin edilebilir. Konut yardýmý için konutu bulunan herkes örn. ailesiyle birlikte kiralýk evde oturan ilticacýlar da baþvurabilir. Sýðýnmacý yurtlarýnda oturanlara ise ev yardýmý yapýlmaz Konut yardýmý ne kadardýr? Ne kadar yükseklikte konut yardýmýnýn ödeneceði 1. Ailenin büyüklüðüne, 2. Aile fertlerinin aylýk gelirlerinin ne kadar yüksek olduðuna, 3. Kiranýn yüksekliðine baðlýdýr. Aile gelirinin hesaplanmasý özel kurallarýn ve birçok muafiyetin bulunmasýndan dolayý basit deðildir. Ayný durum kira için de söz konusudur. Her zaman gerçek ödenen kira önemli deðildir. Almanya’nýn bir çok bölgesi için üst bir sýnýr belirlenmiþtir. Kim daha fazla kira öderse ödesin, konut yardýmýnda bu üst sýnýr dikkate alýnýr. Konutta yapýlacak deðiþiklikler Ýç düzenleme Kiracýnýn evi nasýl düzenleyeceði, kendi kararýna býrakýlmýþtýr. Kim evini mutfakla donatmak istiyorsa, ev sahibinin onayýný almak zorunda deðildir (LG Konstanz WM 89, 67); ayni durum çamaþýr makinesinin kurulmasý (LG Hannover ZMR 66, 11 2), ranza konulmasý (AG KöInWM 87, 51), mutfaða kurulacak portatif düþ kabinleri için de geçerlidir (LG Berlin WM 90, 421). Bunun gibi uygulamalar, birkaç vida yerleþtirilse bile, binanýn iskeletine büyük müdahalelerde bulunmadan mümkündür. Bunlar sözleþmenin sona ermesinden sonra kolayca düzeltilebilir ve evin sözleþmeye uygun olarak kullanýlmasý anlamýnýn içindedir. Bu tip donanýmlar için ev sahibini önceden bilgilendirme gereði yoktur. Diðer taraftan evin temeline önemli oranda müdahaleler gerektirecek uygulamalar da vardýr, kiracý bu tip müdahaleleri sadece ev sahibinin onayýyla yapabilir. Kim örneðin bir banyo kurmak istiyorsa, bir duvar yýkmayý planlýyorsa ya da evin temelinde baþka deðiþiklikler yapmak istiyorsa, önceden ev sahibine danýþmalýdýr. Kiracýnýn tavana ses geçmesini önleyecek yalýtkan döþemesi için (LG Braunschweig WM 8 müdahaleler6, 248) ya da cam ve kapý çerçevelerinin beyazdan siyaha boyamasý için ev sahibinin onayýný almasý gerekir [LG Aachen WM 88, 300). Kablolu televizyon ve çanak anten Televizyon programlarýnýn iletimi özel bir yere sahiptir. Günümüzde birçok ev [email protected] sayfa kablolu yayýna sahiptir, ama bu yayýnlar önemli oranda Almanca dilinde yapýlan yayýnlardýr. Yabancýlar tarafýndan kendi vatanlarýna iliþkin sunulan programlar düzenli olarak çanak antenle izlene bilinmektedir. Bundan dolayý kiracýnýn kendi çanak antenini (parabol anten) kurabilme sorusu gündeme gelmektedir. Mahkemelerin bu konudaki kararý ‘evet’tir. Gerek Federal Anayasa Mahkemesi (WM 94, 251) gerekse Karlsruhe Yüksek Þehir Mahkemesi (RE WM 93, 525) verdikleri kararda, ev sahibinin binada kablolu yayýn olsa. bile, yabancý kiracýlara parabol anten kurma hakkini onaylamýþtýr. Ayný hak yabancý eþi olan Alman kiracý için de geçerlidir (LG Wuppertal WM 97. 324). Bu anlamýyla kiracýnýn çanak antenden vazgeçtiðini belirten ve kira sözleþmesine konan ek madde geçersizdir [LG Essen WM 98, 344). Parabol anten üzerinde daha kapsamlý program seçeneði olduðundan dolayý ev sahibi, kablolu yayýnda bir veya iki vatan programý izlene biliniyor gerekçesiyle bu izini engelleyemez (BverfG WM 94, 365; LG Hagen ZMR 96, 32; LG Berlin GE 96, 55). Fakat ev sahibi ortak toplu parabol anteni kurmayý önerdiðinde durum deðiþir; o zaman kiracýnýn kendisi için ayrý bir ‘çanak anten’ kurma hakki yoktur (LG Nürnberg-Fürth WM97,486). Montaj isini kiracý ev sahibiyle görüþmelidir. ‘Çanak’ uzmanca monte edilmelidir. Somut montaj yerini ev sahibi belirleyebilir. Önemli olan programlarýn izlenmesi için uygun olmasýdýr. Ev sahibinin talebiyle kiracý ortaya çýkacak risklerin ve zararlarýn (örn. fýrtýna estiðinde) sorumluluðunu üstlenmeli ve düzeneðin daha sonra sökülmesinde ortaya çýkabilecek masraflarýn güvencesini vermelidir (OLG Karlsruhe RE WM 93, 525). OKUYUCU MEKTUPLARI ÝSTANBUL Ý Niçin, ‘Niçin’ diye sorarýz?... Y aþamdaki en önemli sorulardan bir tanesi ‘niçin’? dir. Bunun böyle olduðunu küçük çocuklara bakarak anlayabiliriz. Hangi kültürde olursa olsun çocuklar, ‘anne’ ve ‘baba’ demeyi öðrendikten hemen sonra ‘niçin?’ sorusunu sormaya baþlarlar. Bu nefes almak, yemek kadar doðaldýr. Çocuða ‘niçin’ sorusunu sormayý kim öðretmiþtir? Herhalde anne babalar deðil! Bir annenin bebeðinin karyolasý üzerine eðilip de ‘Haydi caným, niçin de bakayým, haydi’ dediðini düþünemezsiniz. Sürekli ‘niçin? niçin?’ sorusu ile karþý karþýya olan her anne-babanýn eninde sonunda geldikleri nokta ‘iþte öyle de onun için’ demektir. Bence bu doðanýn bir þakasý olmalý. Bebekler doðarken sanki birisi onlara ‘Doðduktan sonra konuþmaya baþladýðýn ilk anda ‘niçin?’ diye sormaya baþla. Bu annenle babaný çýldýrtýr!’ demiþ gibi. ‘Niçin?’ sorusunun iki temel rolü vardýr: - Birincisi doðruyu öðrenme çabasýna yardýmcý olmaktýr. Bazý þeylerin hiçbir zaman deðiþmemesinin bir nedenide, iþe gerçeði aramakla baþlamamamýz ve yanlýzca belirtileri ortadan kaldýrmaya çalýþmamýzdýr. Oysa yanlýzca gerçek bizi özgür kýlabilir. Benim teorim þu: Çoðumuz doðruya ulaþmadan iki durak önce ‘niçin?’ sorusunu sormaktan vazgeçiyoruz. Ama vazgeçmeyin, deneyin. Ýnsanlara ‘ Bizi potansiyelimizin tümünü kullanmaktan alýkoyan nedir?’ diye sorduðunuzda en iyi olasýlýkla; ‘Çabalarýmýzý belirli bir hedefe yönlendirilmediði için’ ya da ‘Ýletiþim eksikliði var’ þeklinde yanýtlar vereceklerdir. En dürüst grup ise, yine gerçeðe ulaþmadan iki durak önce susacaktýr. Ýþte bu noktada ilk ‘niçin’ inizi sorun. Gruptan yanýt isteyin. Verilen yanýta göre ikinci ‘niçin’ inizi sorun ve yine yanýt isteyin. Verdikleri ilk yanýtta çok fazla yüzeysel davranmamýþlarsa, artýk üzerinde konuþulmasý gereken asýl konuya gelmiþ olmanýz gerekir. - ‘Niçin?’ sorusunun ikinci rolü, ne elde etmek istediðinizi belirlemeye yardýmcý olmaktýr. Gerçek vizyona ulaþma, zengin bir gelecek hayali yolunda yine insanlarýn pek çoðu iki durak önce dururlar. Misyon bildirilerinin çoðunun o kadar sýkýcý olmasý iþte bu yüzdendir. Þunu da deneyin: Belirlenmiþ misyon ya da vizyon bildirilerinizi alýn ve çalýþanlara ‘niçin?’ sorusunu sorun. Ýki kez daha sorun, o zaman benim ‘Varoluþunuzun Büyük Niçin’i’ dediðim noktaya geleceksiniz. ‘Niçin?’ sorusunu sormaktan vazgeçmeyin. Baþkalarýnýda bu konuda teþvik edin. Yaratýcý sorun çözmenin ve gerçekten elde etmek istediklerinizi daha somut bir biçimde saptayabilmenizin yolu, bu soruyu sormaktan geçer. Müfit Güner stanbul dendi mi aklýma gözlerin gelir. Koyu gölgeli kahverengi gözlerin. elin avuçlarýmdadýr artýk. Kanýnýn damarlarýndaki çaðýltýsýný duyarým. Buralarý çok önceleri de gezmiþtim. Bir yaz günü ceketim kolumda ter içinde Sýralarýna oturmuþ; bir esmer çocuk ayakkabýlarýmý boyarken , gazeteme göz gezdirmiþ , gelen geçenlere bakmýþ, düþler kurmuþumdur. Müzelerini birer birer tanýrým. Kitapçýlarý bana yabancý deðildir. Güvercinlere mýsýr satan kadýn, saray burnunda köprüde balýk tutan delikanlý, boðaz içi vapurunun garsonu, modanýn Ali ustasý tanýþýmdýr, dostumdur. Ama sen yanýmdayken Ýstanbul bir baþka güzeldi. Sultanahmet’teki dikilitaþa nasýlda bakmýþtýn hayretle. Baþýný kaldýrmýþtýn yukarýya camiler ardýnda güneþ batýyordu. Iþýklar yüzüne düþtü. Benden yani karanlýktý yüzünün, öbür yani bakir gibi pirinç gibi, pirinç gibi bir madensel parýltý içindeydi. Nasýlda getirmiþler bunlarý ta mýsýrdan Ýstanbullara, nasýl dikmiþler, nasýl dayanmýþlar bunca zamana deyivermiþtin bana dönerek. Fena yakalanmýþtým. Seni seyrediyordum. Yüzüne bakmaya doyamýyordum. “Camiye giremem” diye tutturmuþtun. Kolun çýplak, baþýn açýkmýþ. Çorapta yokmuþ üstelik ayaklarýnda. Ceketimi vermiþtim sana. Bir hoca efendi terlik uzatmýþtý. Ýçeride heyecanla irkilmiþ elimi aramýþtýn. Renkli iþlemeli camlardan huzur dolusu bir aydýnlýk þelale gibi dökülüyor. yaratan ellerin çoktan toprak olduðunu minyatürler yüzyýllar ötesinden ölmez bir baharý yaþatýyordu. Tutup öpseydim seni orada günah olmazdý. Kardeþimi öper gibi öpecektim seni belkide. Ýçim öylesine hafifti Az önce birer masraba mýsýr savurduðumuz güvercinlerin kanatlarý alýp bizi götürmüþlerdi uzaklara. Küçük bir beyaz bulut üstündeydik. Bütün kirlerimizden arýnmýþ , tertemiz, bir ipek kumaþ, bir tül, bir duru cam gibi Aylinlik.”Akide sekerlerini severmiþsin”? hiç deðilse durup bakmayý çocuksu. “Gülmüþtün” camide yeri ne bunun demiþtin. Camlardan süzülen ýþýk-renk yaðmurunu göstermiþtim. Bir zaman bakmýþtýk. Havuz kenarýnda içtiðimiz çayýn lezzeti bile damaðýmdadýr bugünde. Ýyiden iyiye aksam olmuþtu Fiskiye bir ayrý serinlik veriyordu. Gözlerin kýrmýzý balýklara dalýp gitmiþti. Gazino bütün ýþýklarýný yakmýþtý. Yapraklarýn gölgesi esmer tenine düþüyordu. Gözlerin daha büyümüþtü sanki, daha güzelleþmiþti. Kahverengimi , siyah mý? Diye yeniden kuþkuya düþmüþtüm. Döndün gülümsedin az kýzardýn! Bende. Ne aptal misim!Aþka sevgiye bos vermiþ düþman kesilmiþtim bir zamanlar. Ýçinde aþk olan öykü okumuyor, sevda üzerine yazýlmýþ, söylenmiþ þiirleri kaldýrýp atýyor konusu kadýn-erkek iliþkilerini sevilerini içeren romanlarý parçalamak istiyordum. Büyük sorunlarla doluydu kafam. Bir davadýr tutturmuþ gidiyordum Toplumun mutluluðu çaðdaþlaþma, uygarlaþma, bunlarýn çözümü bana kalmýþtý sanki. Ýnsanimizin , tüm insanlarýn özgür, mutlu olmalarýný savunuyordum, kendince. Kendimi yiyor çýrpýnýyordum, umarsýz. Sevdiðim biri , kýzlardan, kadýnlardan, aþktan söz ettimi tersliyordum. Küçülüyordu gözümde birden. Bunca sorunumuz varken çözüm beklerken , bir aydýn kiþi, aþkla zaman öldürürümüydü. Yaralara parmak basmak yürek iþi Aþk öylemi ?Kalemine diline geleni söyleyiver olsun. Aþk üstüne söz etmenin güçlüðünü simdi anlýyorum. Gözlerini anlatacak sözcük bulamýyorum. ZAMANIN KÜFLÜ KARANLIK UZAK KUYTULARDAN ESKIMEMIS TAPTAZEBIR TÜMCE CIKARIYORUM: SENI SEVIYORUM. Aðustosta bir gün, bir gece yarýsý yalnýzlýðýmý garipliðimi iliklerime deðin duydum. Çok zavallý buldum kendimi. Korktum. Bütün günü beraber geçirmiþtik. Benden bir parça olmuþtun artýk. Gece yarýsý geldi çattý. Seni evine býraktým .Aðýr büyük demir kapý suratýma kapanýverdi. Yürüyordum. Beyoðlu’nda ýþýklar bir bir sönüyordu. Sokaklar, sarhoþlarýn, kimsesizlerin, polislerin ve taksicilerindi simdi. Bir zaman uyuyamadým. Seni düþünüyordum, Ýstanbullu düþünüyordum. On milyon insan yaþýyordu bu kentte .Sabah erkenden yollara düþeceklerdi. Vapurlar, otobüsler, trenler, dolmuþlar taþýmakla bitiremiyorlardý. Mutlu deðillerse eðer, aþksýz yaþýyorlarsa neye yarar. Yemekmiþ giyimmiþ, ünmüþ paraymýþ hepsi bos, hepsi dipsiz. Koþuþmak boyuna saða-sola, çalýþmak, çekiç sallamak, dosyalar arasýnda kaybolmak, yazmak çizmek, ter dökmek, bunca göz nuru, bunca emek sonunda sýcak, içtenlikli bir gülücük yoksa aþk yoksa neye yarar. Birden seni kaybetmek korkusu düþtü içime. Ara uzadý yollar uzadý. Dört çýplak duvar arasýnda yapayalnýz kalmýþtým. Bütün uykularým kaçmýþtý. Yarin o büyük, kirli tas yapýlarýn, o karmaþýk birbirine yabancý kalabalýðýn o zengin vitrinlerin, o süslü hanýmlarýn , o güzel otolarýn yanýnda yine küçük görecektim kendimi. Korkacaktým yalnýzlýðýmdan, garipliðimden ürkecektim, zavallý görecektim kendimi. Sen varken yanýmda dünya umurumda deðildi. Výz geliyordu elin parasý fiyakasý. Kuvvetliydim seninle. Seni bulmuþken kaybetmek korkusu beni öldürüyordu. Simdi yaðmurlu bir sonbahar akþamý, benden uzakta yanýmdasýn. Yapraklar dökülürken cami önünde yürüyorsun. Durup denizden yana bakýyorsun. Rüzgar saçlarýný uçuruyor. Seninle son bir defa daha fenerbahçeye gitmek isterdim. Bir aksam vakti, selviler altýnda , eski mezar taþlarý arasýndan, el ele Ýstanbullu seyretmek isterdim. Radyoda bir kadýn dans þarkýlarý söylüyor. Bu kötü musiki bile seni anýmsattý bana. yetenekli bir öðrenci deðilimdir biliyorsun. Ama yakýndan daha iyi bakýyorum gözlerine. Bir gün yeniden geleceðim. Daha vakit varken ellerini tutacaðým. Bir daha býrakmayacaðým. Bir yerde Ýstanbul sözü geçmiyor mu , aklýma sen geliyorsun, gözlerin geliyor. Dikilmiþ bana bakýyorsun. Ellerimi uzatýyorum. Boþlukta kalacaklar biliyorum yinede uzatýyorum. Ýbrahim KARTAL HATÝCE ELDENÝZ 2 [email protected] Yaþam ve Tecrübe Ý nsanlar her zaman yaþadýklarý ile bir yerlere varýrmýþ derler. Bir yerlere varabilmesi için de o insanýn çok kurban vermesi gerekirmiþ derler. Bunlarýn hepsi doðru. Ýnsanlar her zaman ulaþmak istedikleri amaca bir bedel vermek zorundalar. Kimisi kestirme yolu seçer ve o bedeli vermemek için kolay yollara baþvurur. Ýlk etapta doðrudur tabi. Bende çokça zora gelmemiþ kolay yolu seçmiþimdir. Fakat bunun içinde sözde ulaþtýðým hedefe gerçek anlamý ile ulaþmamýþ herhangi bir þeye muaf olmamýþýmdýr. Kolay yolu seçerek sorunlar deðil çözülsün, aksine daha da büyüdüðünü fark ettiðim zamanlar çok. Tabi neden kolay yol. Nedenleri çoktur ve her insan için ayrý nedenleri vardýr. Kaybetme korkusu, kendine güvenmeme, baþarýsýz olabileceði düþüncesi... saymak ile bitmez tabi nedenler. Ama bazý durumlarda bu sayýlan nedenleri hiçe sayacak ve insan sabrýný taþýran bir durum ortaya çýkabiliyor. Ve iþte o zaman ya hiç ya hep diye ileri doðru adým atýlýyor. Bu atýlan adýmlar tabi adýmý atan insanýn dýþýnda kimse doðru görmez oluyor. O insan dýþýnda baþlýyor artýk cesaret kýrýcý ne varsa pervane gibi dönmeye. En güven duyulan ve sevgisinden, saygýsýndan emin olunan bir dost bile engelleyici bir pervane olabiliyor. Bir insan adýmýný ileri atmaya dursun haydi hurra diye saldýrýya geçiþler baþlýyor. “bana bir þey olmaz ama sen kaybedersin” diyenler çoðalmaya baþlar. Herkesin kendi seçtiði yol doðru elbette ama doðrudur diye herkesin ayný yolda gitmesi kuralýda saçma olduðu kadar yok edici bir özelliðe sahiptir. Ýnsanlar bir yere kadar dost kalabiliyor, bir yere kadar birbirlerine karþý güzel davranýþlar içinde bulunabiliyor. Ne zaman birbirinin yoluna, yanlýþ olduðu için deðil, birisinin normlarýna uymadýðý için müdahale baþlarsa, o zaman dostluk da, saygý da sevgi de biter. Ondan sonra amansýz bir mücadele baþlar birbirine karþý insanlarýn. Bu mücadele neye benzer, nasýl yapýlýr, ne kaybeder ne kazanýr insan- o da kendi baþýna bir konu- herkes kendince bilir bunu. Ben bazen bu durumlarý ilginç hayallerimle gözlerimde canlandýrýrým. Þimdiye kadar kendince akan ufacýk bir Irmak gibi. Bu ýrmak daðlarý, bayýrlarý dolanýp geliyor. Kimi zaman suyunda azalma var, kimi zamanda karlarýn erimesi veya yaðmurun yaðmasý ile birlikte suyu çoðalýyor. Suyu çoðalýnca ýrmak delicesine akmaya baþlýyor. Dur durak bilmiyor, engel tanýmýyor. Suyu çok az iken geçtiði tarlalara ne zarar vermiþ, nede herhangi bir yerleri yýkýp geçmiþtir. Suyu çoðalýnca baþlar tarla sahibinde korkular belirmeye ve çýlgýnlaþan suya karþý engeller kurmaya...var olan gücüyle suyu çoðalan ýrmaða karþý mücadeleye baþlar. Kimi zaman toprak ile önünü kapatmaya çalýþýr. Kimi zaman taþ koyar ýrmak yataðýna.. ama ondan önce yaptýðý müdahale ise suyun akýþýný baþka bir yere yönlendirme çabasýdýr. Ancak bu baþarýsýz sonuçlanýrsa diðer yöntemlere baþvuruyor. Nedense su bana daima özgürlüðü anýmsatýr. Her ne kadar engel olunursa olunsun daima bir yolunu bulup akacaktýr. Çok güçlüdür. Bir insan güçsüz olduðu müddetçe çok sevilir ve sayýlýr. Ama ne zamanki gücünü keþfetti ve kullanmaya baþladý o zaman sevgide saygýda yalan olur. Hiç sevmemiþ gibi, hiç saymamýþ gibi bir karþý saldýrýya geçilir. Olay ise saldýrýya geçenin kendi varlýðýna saldýrý olasýlýðýný düþünmesidir. Biz insanlar çok bencil ve baþta kendi çýkarýmýzý düþündüðümüz için, buna ters olan her þeyi lanetleriz, kötüleriz ve olmadýk oyunlar ile yanlýþ yönlendiririz. Bu tür sorunlar toplumun genel bir hastalýðý mý desem, erdemi mi desem? Deðinmesem de olur. Fakat deðinmek istediðim baþka bir konuyu kýsaca sizlerle paylaþmak istiyorum. Bir insan düþünün, bu kiþi içimizden birisi bedel vererek ve nice zorluklara göðüs gerip bir yerlere gelmiþ ve halan da zorluklar içerisinde mücadelesini sürdürmekte olan bir insan. Toplumumuz da zoru baþarmýþ, mücadele vermiþ insanca yaþama mücadelesi ve sonunda istediðine kendince ulaþmýþ ama mücadelesini topluma aktarmamanýn acýsýný çeken insan. Karakteri ve olgunluðu ile insanlarýn sevgisini ve güvenini kazanmýþ ve herkesin yardýmýna koþmuþ. Ama her seferinde yaþadýklarýný, acýlarý baþkalarýnýn da yasadýðýný gördükçe kahrolmuþ fakat yýlmadan devam etmiþtir. Ama mücadelede yalnýz kalmýþ çünkü yasaklar, toplum kurallarý hep engel olmuþ. Simdi düþüncelerini haykýrmak, anlatmak istiyor bu insan… Kim bu insan!? Ýçimizden biri, bir Kadýn, Anne, Eþ ve bir iþkadýný. Adi Zeliha.. Kendisinden yazmasýný istedik. Neyi mi? Her þeyi.. Sorunlarýnýzý kendi yazdýðý köþesinde bundan sonra paylaþacak, yaþadýklarýndan öðrendiklerini sizinle paylaþacak bir insan. Dem Gazetesine hoþ geldin. DEM® NACHRICHTEN UND WERBEAGENTUR Hatice Eldeniz Herausgeber/ Geschäftsführerin Hack str. 3 70190 Stuttgart Tel: 07113000711/ 12 Fax: 0711 4205003 Þükrü Yýldýz Chefredakteur Alsen Str. 62 44145 Dortmund Tel: 0231 96 12 766 Fax: 0231 96 12 767 www.dem-ajans.de [email protected] Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der Anzeigen und Anzeigentexte. Die von Verlag gestalteten Anzeigen sind urheberrechtlich geschützt. Sayý 11 Mart 2002 ALMANYA www.dem-ajans.de Yabancý iþgücü ihtiyacý sorgulanýyor Sosyal demokratlar saða kayýyor F ederal Ýçiþleri Bakaný Schily’nin hazýrladýðý göç yasasý üzerinde uzlaþma saðlanmasý ümitleri giderek azalýyor. Almanya‘ da aniden yükselen iþsizlik oraný, kýrmýzý yeþil koalisyonda göç yasasý tartýþmalarýný tekrar kýzýþmasýna neden oldu. Sosyal Demokrat Partili siyasilerinden Dieter Wiefelspütz hafta ortasýnda yaptýðý bir açýklamada, ocak ayý için sayýsý 4.3 milyon olarak saptanan iþsizlik gerçeði dolayýsýyla, göç yasasý için toleransýn önemli ölçüde azaldýðýný söyledi. ”Rheinische Post” gazetesine konuþan SPD’ li politikacý, orta ve düþük kalifiye yabancýlar için geçerli olmasýný istediði ”gelecek yýllarda sýfýr göç” sözlerini kullandý. Buna karþýn baþta akademisyenler olmak üzere, yüksek eðitimli elemanlar için bürokratik engellerin kaldýrmasýný talep etti. Hükümet ortaðý uyardý Yeþiller, yasa tasarýsýnda yer alan önemli noktalardan uzaklaþma eðilimi gösteren hükümet ortaðýný uyardý. Yeþiller’ in içiþleri uzmaný Volker Beck, baþka ülkelerden baþvuracak orta ve az kalifiye iþçilerin arasýnda planlanan eleme iþleminin, güncel siyasi nedenlerden dolayý sorgulanmasýnýn yanlýþ olduðu görüþünü dile getirdi. ”Önce yerlilere iþ bulalým” Ancak Wiefelspütz, iþsizlik sayýsýndaki artýþa iþaret ederek muhafazakar partilerin çizgisine yakýn bir tutum sergiledi. Ýster Alman olsun ister olmasýn, Almanya’ daki iþsizlerin, yeni yabancý eleman ihtiyacýna kýyasla bir ilklik hakkýna sahip olduklarý mesajýnýn halka iletilmesi gerektiðini söyledi sosyal demokrat politikacý. Federal Konsey’ de gerekli Birlik partilerin içindeki bir kýsmýn onayý, Wiefelspütz’ e göre, Göç Yasasý son dönemeçte Derleyen: Lale Çakýroðlu G öç Yasasý’nýn seçimlerden önce çýkmasý için, Almanya Baþbakaný Gerhard Schröder, Hristiyan Demokrat ve Hristiyan Sosyal Birlik partilerini dayanýþmaya çaðýrdý. Bu nedenle Göç Yasasý’nda yeni düzenlemeler yapan Federal Hükümet, yine de muhalefet partilerini memnun edemedi. Göç Yasasý seçimlere yetiþecek mi? Almanya’da þu anda herkes bu soruyu soruyor. Göçün seçim kampanyalarýna malzeme yapýlmasýný istemeyen Federal Hükümet, ana muhalefet Hristiyan Birlik partileri CDU/CSU’dan federal ve eyaletler düzeyinde gelen itirazlarý dikkate alarak yasa tasarýsýný yeniden düzeltti. Almanya Baþbakaný Schröder, Hristiyan Demokrat ve Hristiyan Sosyal Birlik partilerini, Almanya’nýn geleceði açýsýn- dan büyük önem taþýyan Göç Yasasý’nýn yürürlüðe konulabilmesi için dayanýþmaya çaðýrýyor. Ancak ilk tepkiler muhalefeti ikna etmenin zor olacaðýnýn iþaretini veriyor. Gerhard Schröder dün akþam Berlin’de yaptýðý konuþmada, umudunu ‘saðduyu koalisyonu’ olarak tanýmladýðý geniþ tabanlý bir uzlaþmaya baðladýðýný vurguluyordu. Baþbakan Schröder, Sosyal Demokrat - Yeþiller koalisyonu içinde de, eyalet hükümetleriyle de, yasa tasarýsýnda yer alan beþ madde üzerinde yoðun müzakerelerin sürdüðünü bildirdi. Göç Yasasý’nýn ana fikrini göçün sýnýrlandýrýlmasý ve Alman toplumunun entegrasyon yeteneðinin arttýrýlmasý oluþturuyor. Yasada yapýlan yeni düzenlemler Yapýlan son deðiþiklikle, Federal Hükümet, Birlik par- Betriebe brauchen mehr Unterstützung E rgebnis der Untersuchung über ausländische Unternehmen in Bonn: Kontakte zu deutschen Institutionen haben viele der ausländischen Unternehmer in Bonn - zu Banken, zur IHK oder zum Finanzamt. Aber diese Verbindungen belaufen sich oft auf Formalitäten, wie Steuern, Kreditraten oder Mitgliedsbeiträge. Für Beratungen oder zur Unterstützung nehmen die Unternehmer ausländischer Herkunft deutsche Institutionen nur selten in Anspruch. So klagt fast jeder dritte befragte Unternehmer über finanzielle Probleme, doch Fördermittel nahmen nur 18 Prozent in Anspruch. Der Grund dafür ist ein Informationsdefizit der ausländischen Unternehmer, davon ist Wolfgang Brunswig, Geschäftsführer der Abteilung Berufsbildung der IHK Bonn / Rhein-Sieg, überzeugt. Deshalb soll hier der Arbeitkreis Interkulturelle Wirtschaft (AIW) in Bonn tätig werden: Existenzgründung, Existenzsicherung /Förderprogramme und Unternehmensführung sollen gezielt für Unternehmer ausländischer Herkunft angeboten werden. Unternehmensstammtische und Informationsveranstaltung sollen die neuen Angebote publik machen. Auch vorhandene Sprachprobleme können durch spezielle Kurse abgebaut werden. Und weil 94 Prozent der befragten Unternehmen nicht ausbilden, jedoch ein Viertel Interesse an Ausbildung bekunden, plant der AIW eine Großveranstaltung, welche die Firmeninhaber mit ersten Informationen über die betriebliche Ausbildung versorgt. sadece her tarafýn birbirine doðru yaklaþmasýyla gerçekleþebilir. Geis’ ýn ýrkçý sözlerine tepki Bu arada Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partinin sözcülerinden Norbert Geis, ”Vorsicht Friedmann” adlý televizyon programýnda, ”Almanya’ yý neden Almanlara býrakmýyorsunuz?” sorusuyla tilerinin arzusu doðrultusunda, Almanya’daki ebevyenlerinin yanýna gelmesine izin verilecek çocuklarýn yaþ sýnýrýný 16’dan 12’ye indirmeyi kabul ediyor. Ancak istisnai durumlarda özel uygulamaya gidilebilecek. Gayri resmi ya da cinsiyetleri nedeniyle kovuþturmaya uðrayan kurbanlar, Cenevre Uluslararasý Mülteciler Sözleþmesi dikkate alýnarak, yeni yasada kesin biçimde tanýmlanacak. Ýstihdam piyasasýna yönelik entegrasyonda da bazý koþullar deðiþtirilecek. Baþbakan Schröder dünkü açýklamasýnda istihdam piyasasý konusunda þunlarý söyledi: „Ýþ gücü göçünde bir yandan sendikalarýn öte yandan da iþverenin taleplerini gözetmek durumundayýz. Kesin önceliðin yurtiçindeki iþ gücüne verilmesi gerektiði görüþüne bizler de katýlýyoruz. Zaten Federal Ýçiþleri Bakaný’nýn hazýrladýðý yasa tasarýsýnýn çekirdeðini oluþturan þartlarýndan biri de bu.“ [email protected] sayfa þimþekleri üzerine çekti. Salý akþamlarý yayýmlanan pograma konuk olarak katýlan Geis, yýllar önce partinin genel sekreteriyken kullanan bugünkü baþbakan adayý Edmund Stoiber’ in, çok sayýda ýrkýn birarada yaþamasýyla toplumun pislendiðini ima eden ”durchrasste Gesellschaft” deyimini savundu. Öyle demek istememiþ Stoiber’ in de o zamanlar Fransan Fransýzlara ve Ýtalya Ýtalyanlara ait olmasý gerektiði gibi, Almanya’ da Almanlarýn olduðunu demek istediðini hatýrlatarak, tekrar gündeme getirdiði bu ifadeyle, SPD, Yeþiller ve PDS saflarýndan sert eleþtiriler aldý. Yeþiller politikacý Beck, CDU/CSU partilerini, Norbert Geis’ in ýrkçýlýk içeren sözlerinden derhal uzaklaþmaya çaðýrdý. Bunun üzerine iþin ciddiyetine vararak geri adým atan Geis, Stoiber’ in sözlerini o zamanlar ne demk istediðine yönelik yorum yapmaya çalýþtýðýný, ancak sanýldýðý gibi savunmadýðýný öne sürdü. Cuma günü oylama yapýlacak Önümüzdeki Cuma günü Federal Meclis Genel Kurulu’na sunulup oylanacak olan yasa tasarýsýnýn, yürürlüðe girebilmesi için 22 Mart’da Eyalet Temsilcileri Meclisinde de çoðunluðun onayýný almasý þart. Federal Ýçiþleri Bakaný Otto Schily ve verdikleri ödünlerle bu son deðiþikliði mümkün kýlan Yeþillerin eþbaþkaný Claudio Roth bu konuda iyimser. Schily, eyalet hükümetlerinin hazýrladýklarý yeni metni dikkatle okumalarý ve de federal düzeyden parti disiplinine uymalarý için yapýlan baskýlara boyun eðmeyip dürüst davranmalarý halinde, yasanýn Eyaletler Meclisi’nden geçeceðinden emin olduðunu söylüyor. Schily eyalet baþbakanlarýný uyarýyor ve “Önce eyaletinizin menfaati, sonra parti” diyor. Federal hükümet, özellikle koalisyonun küçük ortaðý Yeþiller’in verdiði tavizler sayesinde, Sosyal DemokratHristiyan Demokrat SPD/CDU koalisyonu tarafýndan yönetilen Brandenburg eyaletinin dört talebini yerine getirmiþ oldu. Brandenburg’un Eyalet Temsilcileri Meclisi’nde vereceði oy çok önemli. Çünkü Federal Hükümet’in gerekli çoðunluðu saðlayabilmesi için bu eyaletin oyuna ihtiyacý var. Ancak son deðiþiklikleri, Federal Hükümet’in ‘tipik tezgahý’ olarak tanýmlayan Brandenburg’un CDU’lu Baþbakaný Jörg Schönbohm, Birlik partilerinin Federal Meclis’te ve eyaletler meclisinde ‘tek ses’ olacaðýnýn altýný çiziyor. Birlik partileri kararsýz Birlik Partilerinin Federal Meclis Grup Baþkaný Friedrich Merz de, yasa tasarýsýna karþý mý, yoksa kabul oyu mu vereceklerini henüz karara baðlamamakla birlikte, her halükarda her iki mecliste de birlik içinde hareket edeceklerini açýklýyor. Hýristiyan Birlik partilerinin genel seçimlerdeki Federal Baþbakan Adayý Edmund Stoiber ise, göç yasasýný frenleyen ya da engelleyen kiþi damgasýný yememek için daha temkinli davranýyor ve þöyle diyor: „Kýrmýzý Yeþil koalisyonun tasarýda yaptýðý son deðiþiklikleri dikkatle gözden geçireceðiz. Eðer bizim önerdiðimiz noktalar kabul edilmiþ ise, asgari müþtereklerde birleþmemiz mümkün olabilir.“/ Deutche Welle 3 ÞÜKRÜ YILDIZ eflatunî Ýhanetin saldýrýsý altýnda, her yaþadýðýmýz gün G erilla yaþamýný anlatan bir roman okumuþtum yýllar önce... Satýr arasýnda geçen bir olay dikkatimi çekmiþti. Gerilla grubunun girdiði bir çatýþma sonrasýnda bir arkadaþlarýnýn yakalanmasý olayýný anlatýyordu. Bir kaç gün önce gerilla grubunda olan bu kiþinin daha sonra kolluk kuvvetlerine yol göstermesinin psikolojik tahlili yapýlýyordu. Askeri güçlerinin önünde gözünü kýrpmadan gerillanýn üzerine yürüyen bu eski gerillanýn bundaki amacý ne olabilir diye düþünüyor yazar, ve bu olayý þöyle sonuçlandýrýyordu: “Biz var oldukça o bir ihanetçidir. Eðer biz bitersek ona kimse sen ihanetçisin demeyecek.” Toplumsal gerçekliðimiz þimdilerde böyle iþliyor. Ýnsani deðerlere ihanet alabildiðine yaygýnlaþýyor. Köþesini dönen kaptan yada kendini toplumun kurbaný ilan eden kendisiyle birlikte döndürdüklerinin yada kurbanlarýn ortamýnda ahkam kesiyor. Kiþi yarattýlan suçlular ortamýnda rahatlýyor. Artýk kimse Dostovjeski’nin “Suç ve ceza”sýndaki gibi vicdaniyle hesaplaþma gereði duymuyor. Bunu ahmaklýk olarak görüyor. En yakýndaki kendi varlýðý gibi olan grubunu geliþtirmek ve onu egemen kýlmakla meþguliyetini gideriyor. Bireycilik herkese gerektiðinden fazla zaten hak vermiþtir. Binlerce yýllýk emekle bu günlere miras olarak býrakýlmýþ deðerlere karþý acýmasýzca savaþ açýlýyor. Söylenmiyor, ama biliniyor bu deðerleri taþýyanlar varoldukça, kendileri rahat edemeyecektir. Bireylerden tutalým devlete kadar yaygýnlaþan bu durum, giderek derinlemesine bir çözülmeyi beraberinde getirmekte. Her þey anlamasýzlaþmakta, anlamsýzlaþtýkça da toplumsal ihanet içinde olanlar rahatlamaktadýrlar. Rahatlamak isteyenlerin keskin saldýrýsý altýnda her yaþadýðýmýz gün.... Dayanma sýnýrýmýz ise bu saldýrýlara karþý asi olmak zorunda gibi... Tencere kapaðýný buluyor... Türkiye’ye þöyle bir bakýnýz, adý yolsuzluða, cinayete, uyuþturucuya bulaþmamýþ kaç kiþi var politik arenada. Þu veya bu biçimde herkesin isimi bir yerlerde. Þimdi bu suçlular ordusunun toplumsal deðerlere sahip çýkmasý mümkün mü? Bu sistemin bu topraklarýn insanlarýna bu kadar acýmasýz ve düþman olabilmesinin altýnda insanlýða karþý iþlenmiþ bir suç yok mudur? Ana dili eðitim talebine karþý içine girilen tutum, Alevi kuruluþlarýna getirilen yasaklamalar, türbanlý diye okul önlerinde öðrencileri coplamalar, idam cezasý meselesinin bir kin ve intikam pazarlýðýna dönüþtürme, toplumun geleceði olan çýkýþlarýnýn önünün alýnmasý çabasý, bu halka karþý bir suç iþlemek deðil de nedir! Bu suçu yýllardýr iþleyen ve suçlular cumhuriyetine dönen bu iktidar erkinin, insani deðere sahip çýkan herkese saldýrmasý, bana hep yukarýdaki gerillanýn ihanetini hatýrlatýyor. Ýnsani deðere sahip çýkanlar oldukça, onlarý çýkarlarýna kurban edenler rahat etmeyeceklerdir. Onlar þimdilerde olduðu gibi ihanetini derinlemesine örgütlemektedirler. Ýnsana, insani olan deðerlere saldýrmaktadýrlar... Onu ortadan kaldýrmak için çalýþmaktalar... Gazetemiz bir yaþýnda Bir yýlý geride býraktýk. Kimilerinin beklentilerine ve imkansýzlýklara raðmen baþarýlý bir yýlý geride býraktýk. Bizi bir yerlerde görmek isteyenlerin beklentileri kursaklarýnda kaldý. Biz giderek daha çok kendimize benzedik... Ýyi ki de kendimize benzemeye cesaretimiz var... Baþarýmýzý DEM dostlarýyla kutlayacaðýz. Bir aksilik olmazsa1 Nisan 2002 tarihinden itibarendi bayilerde artýk DEM gazetesi de olacak. Ulaþamadýðýmýz yerlere böylelikle daha rahat ulaþmýþ olacaðýz. e-mail: [email protected] Entwicklung der Jugendgewalt in Deutschland L aut einer Forschung des Kriminologischen Forschungsinstituts Niedersachsen in Hannover fällt der Anstieg der Jugendgewalt in Wirklichkeit schwächer aus, als die polizeilichen Daten es signalisieren. Die polizeilich registrierten Gewalttaten junger Menschen sind in den letzten Jahren nicht brutaler geworden. Die durchschnittliche Deliktsschwere hat vielmehr abgenommen. Die Zunahme der Jugendgewalt steht in engem Zusammenhang damit, dass unsere Gesellschaft immer mehr zu einer Winner-Loser-Kultur wird. Vor allem junge Migranten geraten dabei in ein soziales Abseits. Der Anstieg der Jugendgewalt ist überwiegend jenen jungen Migranten zuzurechnen, die sozial nicht integriert werden konnten. Eine besondere Problemgruppe sind solche jungen Zuwanderer, die seit längerem in Deutschland unter Bedingungen sozialer Benachteili- gungen aufwachsen. Jugendliche, die in ihrer Kindheit oder aber auch als Jugendliche von ihren Eltern massiv geschlagen oder misshan- delt wurden, werden erheblich häufiger selber gewalttätig als nicht geschlagene junge Menschen. Jugendgewalt ist männlich; das Über- Essen trommelt auch für Zuwandererkinder D ie Integration der Zuwandererfamilien ist ein wichtiges Anliegen des Projekts „Kinder sind der Rhythmus dieser Welt“ der Aktionsgemeinschaft „Essen - Großstadt für Kinder“ und des Plakat Kunst Hofes Rüttenscheid. Aus diesem Grund haben die Veranstalter das Zentrum für Türkeistudien als Kooperationspartner ins Boot geholt. Die Regionalen Transferstellen für ausländische Existenzgründer und Unternehmer sowie das Projekt „Interkulturelles Konfliktmanagement“ am ZfT sollen die Einbindung der in Essen lebenden Zuwanderer in das Projekt anlässlich des Weltkindertages gewährleisten. Die Transferstellen und das KonfliktmanagementProjekt haben im Rahmen ihrer Tätigkeit in Essen in den letzten Jahren am Aufbau eines gut funktionierenden Netzwerks der Migrantenorganistionen in der Stadt mitgewirkt. Diese Kompetenz soll nun dem Kinderprojekt zugute kommen, um der Idee der Kinderfreundlichkeit eine interkulturelle Dimension zu verleihen. „Kinderfreundlichkeit bedeutet auch Toleranz und Chancengleichheit für Kinder unterschiedlicher Herkunft in unserer Stadt“, so ZfT-Direktor Faruk Sen. Ziel des ZfT ist, möglichst viele Organisationen der Migranten in Essen in das Projekt einzubinden und für die Teilnahme zu gewinnen. Die Veranstaltung beginnt anlässlich des Weltkindertages am 20. September 2002 mit einer Ausstellungseröffnung des Internationalen Plakatwettbewerbs „Children are the Rhythm of the World“ und findet gewicht junger männlicher Täter hat sich seit Mitte der 80er Jahre sehr verstärkt. Das Risiko der Entstehung von Jugendgewalt erhöht sich drastisch, wenn mindestens zwei der folgenden drei Faktoren zusammentreffen: a. die Erfahrung innerfamiliärer Gewalt, b. gravierende soziale Benachteiligung der Familie, c. schlechte Zukunftschancen des Jugendlichen selbst aufgrund eines niedrigen Bildungsniveaus. Junge Menschen, die Opfer innerfamiliärer Gewalt waren, schließen sich signifikant häufiger in Gewaltbefürwortenden Gleichaltrigengruppen zusammen. Auf Jugendliche aus solchen devianten Gruppen entfällt der überwiegende Anteil der Jugendgewalt. Die Mitgliedschaft in Devianzgeneigten Cliquen hat zusätzlich zu den innerfamiliären Gewalterfahrungen einen das Risiko aktiver Gewalttätigkeit steigernden Effekt. ihren Höhepunkt am Samstag, den 21. September mit der Aktion „Essen trommelt für Kinder“. Sayý 11 Mart 2002 84 Iraklý kürt taþýyan bir Yunanlý þoför tutuklandý Ý talyan polisi bir soðuk hava TR’ýnda 84 adet Iraklý kürt taþýyan Yunanlý þoförü tutukladý. Ýtalya’ya giden bir feribotta bulunan Alman plakalý TIR’da yapýlan aramada bulunan kaçak Kürt mültecilerden bir kýsmýna týbbi tedavi uygulandýktan sonra yeniden feribota geri getirildi. Adam baþýna 1700 dolar ödediklerini söyleyen kaçaklar feribotla yeniden Yunanistan’a dönecek. Ýtalya’nýn Adriyatikteki limaný Ancona’ya giriþte sahil muhafaza botlarý tarafýndan bloke edilen gemi de ayrýca bazý çocuklarýnda bulunmasý bu konuda baþka bir soruþturmayýda baþlattý. ABD Saddam’ý devirmek için planlarý hazýrlýyor A BD Dýþiþleri Bakaný Colin Powel bir Senato komisyonunda konuþurken Irak konusunda dialog ve çatýþmadan kaçýnan bir politika yanlýsý olduklarýný ancak barýþ yapacaðýz diye de baþlarýný kuma gömmeyeceklerini söyledi. Powel Bush yönetiminin, bölge halký, dünya halklarý ve Irak halkýnýn iyiliði ve geleceði için Saddam Hüseyin rejimini devirmeye amaçlayan planlarý incelediklerini vurguladý. Baþkanýn önünde bir Irak konusunda bir takvim yok diyen Powel tüm seçenekleri ele aldýklarýna dikkat çekti. Powel, arada sorunlar olmasýna ve diplomatik iliþki bulunmamasýna raðmen Ýran ile dialoglarý olduðuna iþaret ederken Afganistan’a silah sevketme ve toplu imha silahlarý üretme gibi kabul edemeyecekleri bazý eylemler içinde olduðunu ileri sürdü. Yunanistan Olimpiyat inþatýnda gecikiyor U luslararasý Olimpiyat Komitesi yetkilileri Atina 2004 Olimpiyatlarý ile ilgili çalýþmalar ve inþaatlarýn planlandýðý düzeyde ve hýzda devam etmediðini açýkladý. Uluslararasý Olimpiyat Komitesi kurulunda eksik olan noktalar açýklanýrken, ulaþtýrmayý saðlayacak olan banliyö trenlerinin raylarýnýn olimpiyat zamaný hazýr olabileceði ancak trenlerin hazýr olamýyacaðý, Uçaklarýn hala Atina havalanýna indiði Olimðiyat havalanýnýn inþaatýnýn geciktiði, Olimpiyat zamaný hazýr olacaðý konusunda güvence verilen otel odalarýndan en az 3000’nin hazýr olamýyacaðý, ve bir dizi konu üzerinde görüþ ileri sürüldü. Olimpiyat Komitesi Yunan hükümetine ekip ve çalýþan sayýsýnýn arttýrýlarak inþaatlarýn hýzlandýrýlmasý konusunda uyarýda bulundu. Afganistan daha fazla Taliban yetkilisinin teslim olmasýný bekliyor A fganistan’da Taliban yönetiminin Dýþiþleri Bakaný görevini sürdüren Vekil Ahmet Mütevekkil’in teslim olmasý ardýndan öteki Taliban üst düzey yetkililerinde teslim olmasý bekleniyor. Müvekkilin soruþturmasýna ise baþlandý. Bu arada Afganistan’da geçici hükümet tutuklu 320 Taliban askerini salýverdi. Geçici hükümetin baþbakaný Hamid Karzai’nin talimatý ile Taliban askerlerinin salýverilmesindeki amaç halk arasýnda bir uzlaþma yolunun açýlmasý olduðu belirtildi. Salýverilen kiþilerin nmerede tutuklandýklarý daha çok peþtuca konuþan yoksul kiþiler olduðu üstlerinde adam gibi giysilerinin bulunmadýðý görülüyor. Karzai þu anda ne kadar ellerinde Taliban esiri olduðu konusunda bir açýklama yapmadý. Amerika’da yeni bir toplu mezar bulundu G HABER www.dem-ajans.de eorgia eyaletinin Noble kasabasýnda bir cenaze evýnýn arkasýnda yeralan cesed yakma bölümü yakýnýnda yetkililer bir kýsmý yeni gömülmüþ bir kýsmý üç senedir gömülü olan 200 üzerinde ceset buldu. Yetkililer yerel yönetim tarafindan yakilmasý amacýyla parasý ödenmiþ cesetlerin cenaze evine gönderildiði ancak bunlarýn burdaki fýrýnlarýn bozuk olduðunu öne süren cenaze evi yetkilisi tarafýndan yakýlmadan arsada geliþigüzel bir kýsmýnýn gömüldüðü bir kýsmýnýn ise atýldýðý ileri sürüldü. Polis bölgedeki aramalarý sürdürürken yakýlmadan gömülen ve bir kýsmý toprakta açýlan çukurlara toplu halde gömülen ceset sayýsýnýn daha da artmasýndan korktuklarýný belirtiyor. Aleviler de yokmuþ A levi ve Bektaþi’ adýný kullanan ve ‘bu kültüre hizmet amacý’ný güden derneðin kapatýlýþý bu inançtaki yurttaþlardan büyük tepki gördü. Aleviler, ‘Tek isteðimiz kendi ülkemizde kültürümüzü yaþatmak’ diyor Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, Alevi ve Bektaþi Kuruluþlarý Birliði Kültür Derneði’ni (ABKB) ‘Türk dilinden veya kültüründen baþka bir kültürü korumayý veya yaymayý’ suç sayarak kapatmasý, Alevileri tedirgin etti. Alevi dernek ve kuruluþlarýný arayan çok sayýda Alevi, „Alevilik yasaklanýyor mu?“ sorusu yöneltirken, karara tepki gösteren 30’a yakýn dernek, vakýf ve kuruluþ, bugün Ankara’da basýn toplantýsý yapacak. Dokuz Alevi kuruluþu tarafýndan 25 Eylül 2000’de kurulan dernek, Emniyet Müdürlüðü’ne baðlý Dernekler Masasý’ndan kod numarasýný da, ancak yedi ayda alabilmiþ. ABKB Kültür Derneði Baþkaný Ali Doðan, Ankara Valiliði’nin kendilerinden, tüzüklerinde yer alan ‘Cemevi yaptýrýr, Alevi ve Bektaþi kuruluþlarý arasýnda eþgüdümü saðlar’ gibi maddelerin çýkarýlmasýný istediðini belirterek, „Ancak bunu kabul etmedik. Bu maddelerin çýkarýlmasý halinde derneðin özelliði kalmayacaktý. Üçüncü duruþmada mahkeme, bu konuda emsal kararlar olmasýna karþýn derneði kapattý“ dedi. Sorunun ülke içinde halledilmesinden yana olduklarýný vurgulayan sözcüklerinden dolayý kapatmasý, bir nevi inanç gizli yapýlsýn mantýðýnýn sonucudur. Çünkü çok sayýdaki alevi derneðinin tüzüðünde bu felsefeye hizmet etme maddesi yer alýr. Aleni olmasý istenmiyor“ dedi. Doðan, þöyle devam etti: ‘’Bu karar, Aleviler arasýnda tedirginlik yarattý. Aleviler üzerindeki din baskýsýnýn sürdürülmesini saygýsýzlýk olarak addediyoruz. Bu baský nereye kadar gidecek?“ ‘Gizlilik olsun isteniyor’ Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Eðitim ve Kültür Vakfý Baþkaný Murteza Demir de þu deðerlendirmeyi yaptý: „Þaþkýnlýk içindeyiz. Bu coðrafyada yaþayan bir kültür Alevilik. Türkiye’nin AB’ye girmek istediði bir süreçte, bir felsefe ve bir inanca karþý çýkmak anlaþýlabilir deðil. Ayrýmcýlýk ve farklý amaçlar yok. Aleviler kendi ülkelerinde kendi kültürlerini yaþatmak istiyor. Gizli saklý deðil, açýkta inancýný yerine getirmek istiyor. Bu olumsuzluðun kaldýrýlmasýný diliyoruz.“ Demir, ortamý gerginleþtirecek bu kararýn, Ýçiþleri Bakanlýðý ve Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn ‘derneðin ayrýmcýlýða neden olabileceði’ görüþü sonucu verildiðini öne sürdü. Kararýn duyulmasý ardýndan derneklerine yüzlerce telefon geldiðini ifade eden Demir, „Alevilik yasaklanmak mý isteniyor diye soruyorlar. Mahkemenin derneðin adýnda yer alan ‘Alevi ve Bektaþi’ ‘Alevilik 312’lik olur’ Dava avukatlarýndan Hýdýr Doðan, verilen kararýn kritik olduðunu belirterek, þunlarý söyledi: „Dernek, Türk kültüründen baþka bir kültürü araþtýrdýðý için bölücülük yapýyor kabul edildi ve kapatýldý. Alevilik, Türk kültüründen kabul edilmemiþ. Yargýtay da, Kültür Bakanlýðý da, bunun özgün bir kültür olduðunu söylüyor. Bu, tehlikeli bir durum yaratýyor. Eðer ‘Alevi’ sözcüðü bölücülük olarak nitelendiriliyorsa, her Alevi bölücü olur. O zaman 312. maddeden yargýlanmasý gerekir. Korkunç olan þey, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn Sadettin Tantan döneminde, ‘Alevi kuruluþlarýnýn örgütlenmesi bölücülüktür, bunlarýn kapatýlmasý gerekir’ þeklinde rapor vermesi ve bu raporun da mahkemeye intikal etmiþ olmasýdýr.“ Gerekçe: Bölücülük Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde önceki gün görülen duruþmada savcý Fuat Samancý þunlarý söylemiþti: „Anayasa’nýn 14‘üncü ve 24‘üncü maddelerinin yaný sýra Dernekler Yasasý’nýn 5’inci maddesine göre; Alevi Bektaþi adý altýnda dernek kurulamaz. Alevi sözcüðü bir mezhep ve dini terimdir, bu ad altýnda Aleviliði odaklaþtýracak dernek kurmak devletin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüðünü bozacaktýr.“ Yargýç Yýlmaz Ýðrek de, verdiði fesih kararýný, Dernekler Yasasý’nýn 5. madde 6. bendindeki þu hükme dayandýrdý: „Türk dilinden veya kültüründen ayrý dil ve kültürleri korumak veya yaymak suretiyle azýnlýk yaratmak, veya herhangi bir bölgenin, ýrkýn, sýnýfýn, veya bir dil ve mezhepten olanlarýn diðerlerine hâkim veya diðerlerinden imtiyazlý olmasýný saðlamak için dernek kurulamaz.“ Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonundan sert tepki; „Aleviler, kimliklerine kavuþacaklardýr“ A vrupa Alevi Birlikleri Federasyonu, ABKB’nin bölücülük yaptýðý gerekçesiyle kapatýlmasýna sert tepki gösterdi. AABF adýna, Genel Sekreter yardýmcýsý Gülseren Keleþ tarafýndan yapýlan yazýlý açýklamada davalýlar arasýnda bulunan AABF Genel Baþkaný Turgut Öker’in mahkemede yapmýþ olduðu savunmasýnda „Almanya`da 96 derneði içinde barýndýran AABF`nin sivil toplum örgütü olarak saygýnlýðý olduðunu ve Alevilerin Avrupa`da kendi adlarý ile örgütlenmeli olaðanken, Türkiye`de bunun yasaklanmak istenmesini ve örneðin cem evi açmanýn bölücülük olarak deðerlendirilmesini þiddetle kýnadýðýný belirtmiþti“ görüþüne yer verildi. Devamla açýklamada “Bu utanç verici kararýn en geç Yargýtay‘dan döneceðine inancýmýz tamdýr. Türkiye, Avrupa Birliðinin saygýn bir ülkesi olmasý için, bu türden Osmanlý Þeyhülislamlarýnýn zihniyetini devam ettiren çirkinlikleri, kendi olanaklarý ile kendi içinde çözmelidir. Aleviler, kimliklerine kavuþacaklardýr. Bundan en küçük bir þüphemiz yoktur. Umudumuz, Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi‘ne gitmeden, bu hakkýn Türkiye‘de elde edilmesidir.” denilirken, demokratik kurum, kuruluþ ve partiler Alevilerin temel haklarýný desteklemeye ve demokrasi mücadelesine destek verilmeye çaðrýldý. ABKB Yönetim Kurulu ise olaðanüstü olarak toplanarak, temize gitme kararý 312 No‘ lu paragraf deðiþti Düzen bozulmadýðý sürece... B aþbakan Bülent Ecevit hükümette yapýlan reformlardan dolayý, Türkiye‘ nin bu yýl içinde AB‘ ye katýlýmýyla ilgili görüþmelere katýlacaðýný umuyor. Ancak yapýlan reformlara rað-men hükümet yine de, ceza kanunlarýyla ilgili yabancý eleþtirilere hedef oluyor. Stuttgarter Nachrichten’ de yayýnlanan bir yazý konuyu þöyle deðerlendiriyor: Halk tahrik edilebilir mi? Yasa deðiþikliklerinin çerçevesi içerisinde en fazla tartýþýlan ise, ceza kanununun 312 No‘ lu paragrafý, yani ”halký tahrik etmek”. Kanun deðiþmeden önce, Türkler ile Kürtler arasýnda halka açýk bir þekilde ayrýmcýlýk yapýldýðýnda, þahýþ cezalandýrýlabiliyordu. Yeni yasaya göre þahsýn yaptýðý açýklamalar ancak düzeni bozma tehlikesini içerdiðinde, cezalandýrýlabilecek. Tutuklulara hak tanýnacak 159 No‘ lu paragraf da deðiþtirilerek, Türkiye Cumhuriyeti ve kuruluþlarýna hakaret edenler eskisi gibi altý sene deðil, yalnýz üç sene hapis cezasýna çarptýrýlacak. Ayrýca tutuklular daha fazla haklara sahip olacak. Yeni yasalar belirsiz Eleþtiriler Ecevit Hükümeti‘ nin yasalarýn olumlu deðiþi- [email protected] sayfa ALÝ KÖYLÜCE 4 [email protected] Önce Ýnsan Ý nsan dünyamýza mana kazandýran tek varlýktýr. Bu yaþlý dünyamýzýn en genç varlýðý olan Ýnsan olmasaydý, bütün canlý ve sansýz varlýklarýn bilinmesi ve deðeride ortaya çýkmayacaktý. Ýnsanoðlu sadece dünyamýzda var olaný keþf etmekle kalmadý , ayný zamanda kendi yaratýcý gücü ve özelliðiyle maddi ve manevi tüm iyi ve kötülüklerinde yaratýcýsý ve uygulayýcýsý oldu. Bir yandan dünyamýzýn hakimi ve anlam kazandýraný olurken, diðer yandan kendi yarattýklarýnýn esiri ve sadece dünyamýzýn dengesini bozan deðil, ayný zamanda kendi ýrkýnýnda en büyük belasý oldu. Ýnsanýn ruhunda büyüyen Ego o düzeye ve sýnýr tanýmazlýða ulaþtýki, artýk bütün kötülüklerin, savaþlarýn, vahþetin ve büyük adaletsizliðin sebebi haline geldi. Bundan dolayý þimdi insanýn doðaya hakimiyeti mücadelesi deðil, dünyamýzýn hakimiyeti için bir biri ile mücadelesi en üst boyuta ulaþtý. Bütün bunlara karþýn insan hala dünyamýza mana kazandýran tek unsurdur. Ancak iyi ve kötü arasýndaki mücadelede , iyinin hakim olmasý için daha çok çaba harcamak gerekmektedir. Bunu en iyi Alevi felsefesi açýklamaktadýr. Bu konuda ozan Esrari’nin bir Deyiþi ile insanlýða seslenelim; Ýnsan aleminden arzumuz bizim Bir birinin kýymetini bilsinler Ýnsan varlýðýna kiymet vererek Sevgi saygý kisvesini giysinler Ayrý gayrý gözle gözetmeksizin Bin bir ýrk ayrýmý yapýlmaksýzýn Türlü hilelere kapýlmaksýzýn Ýnsanlýða hizmetini versinler Barýþla özgürce yaþamak için Adeletle hakça bölüþmek için Hakkýn varlýðýna yaraþmak için Ýnsan haklarýna saygý duysunlar Ýnsanlar hep bir araya gelerek Sevgi saygý birliðini kurarak Bütünleþip tek bir devlet olarak Ýnsanlýðýn bayraðýný çeksinler Esrari sevgidir bizim gýdamýz Böyle emreylemiþ güzel hüdamýz Mademki Adem’le Havva atamýz Ayrý gayrýlýðý serden silsinler Demektedir. Dem gazeteside bu insanlýk mücadelesinde bir nefes, bir haykýrýþ, bir bakýþ olarak bir yýlý geride býraktý. Özgürlüðün Adaletin barýþýn bir nefesi olarak hizmet vermeye çalýþtý. Olanaklarýný hergün biraz daha geliþtirerek, yoktan kendini var etti. Azim ve kararlýlýk en büyük sermayesi oldu. Birinci yýlýnda Dem gazetesine yayýn hayatýnda baþarýlar diliyorum. aldýðý da vurgulanan açýklamada, bir çok Alevi, kurumunun uzun zamandan beri Türkiye’de çalýþma yürüttüklerine dikkat çekildi. mine raðmen, Avrupa standartlarýna eþit olmadýðýný içeriyor. Ayrýca yeni yasalarýn belirsiz olmasý, daha fazla muhafazakar olan mahkemelere, tereddütte kalýndýðýnda kararý manipule etme fýrsatý tanýndýðý iddia ediliyor. ´ MHP deðiþime karþý Yeni yasalar „Uyum yasalarý” olarak nitelendiriliyor. Ancak reform hazýrlýklarý esnasýnda baþbakan Ecevit‘ in koalisyonunda ”uyum” a þahit olunamýyordu. Sað görüþlü parti MHP reformlarýn aþýrý liberal olduðundan þikayetçiyken, aksine yasalarýn daha fazla sertleþmesinden yanaydý. Liberal basýn MHP‘ nin düþüncelerinin gerçekleþmemesini baþarý olarak deðerlendiriyor. Geshäftszeiten Dienstag-Freitag 09.00 Uhr bis 18.30 Uhr Samstag 09.00 Uhr bis 14.30 Uhr Um telefonische Voranmeldung wird gebeten Tel: 0711/ 2 62 13 40 Neckarstraße 200 70190 Stuttgart Sayý 11 Mart 2002 AVRUPA www.dem-ajans.de [email protected] sayfa Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas Uca; Türkiye AB ye girmek istiyorsa bu konuda gereken adýmlarý atmalý, Kopenhagen kriterlerini yerine getirmelidir” H ADEP tarafýndan, Stuttgart’da düzenlenen dayanýþma gecesinde bir konuþma yapan Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas Uca, gazetemize yaptýðý açýklamada, yer aldýðý komisyonlarda Kadýn, yabancýlar, gençlik ve eðitim sorunlarý yaný sýra aðýrlýk olarak, Türkiye’nin demokratikleþme sorunuyla ilgilendiðini belirtti. AB-Türkiye iliþkilerine deðinen Feleknas Uca, Türkiye’nin eðitime deðil silaha para yatýrdýðýný kaydetti. Herkese siyasi þans eþitliði ve ayný haklarýn verilmesi gerektiðini söyleyen Uca, “Fransa, Ýsveç gibi ülkelerde bunlar yaþanýyor, Türkiye de buna uyum saðlamalýdýr” dedi. Herkese eþit hak verilmesi gerektiðini vurgulayan Avrupa Parlamentosu üyesi Uca, “Kürtçe dil eðitimi talebi Türkiye’yi mevcut durumda ikiye bölmüþtür. Türkiye AB ye girmek istiyorsa bu konuda gereken adýmlarý atmalý, Kopenhagen kriterlerini yerine getirmelidir” derken, yer aldýðý partide ve bulunduðu komisyonlarda bu hususta daima bilgi verdiðini kaydetti. Feleknas Uca Partisinin bu konularda faal olacaðý kararýný aldýðýna dikkat çekerek, Avrupa Parlamentosu baþkanýnda, HADEP yetkililerini ve sivil kuruluþlarý bir araya getirerek bu konuda bir çözüm arayýþý içerisine neresinde olursan ol esas aslýn neredir diye sorarlar” dedi. Mevcut durumda aðýrlýðýný Türkiye’nin demokratikleþmesine verdiklerini belirten Uca, bu çalýþmalarda tüm kurum kuruluþlarýn, örgüt ve partilerin mutlaka yer almasý gerektiðini vurguladý. HADEP ten Bahattin Günel’inde konuþmacý olarak bulunduðu geceye beþ bin kiþi katýldý. girdiklerini belirtti. “Kendisine insaným diyen herkes demokratik bir Türkiye için uðraþmalýdýr” diyen Uca, “Bir insanýn kendi kimliði çok önemlidir. Ben kendim Alman vatandaþýyým fakat saçým siyah, gözüm kara ve annem Kürt’tür. Örneðin Avrupa’nýn Brüksel henüz mutlu deðil Ýstekler yerine gelmiyor T ürkiye Avrupa Birliði katýlým adayý olarak beklemekte, çünkü AB Komisyonu uygulanan reformlarý henüz yeterli bulmazken, katýlým toplantýlarýnýn erken olduðunu vurguluyor. Tevsi Komiseri Günter Verheugen bir taraftan Ankara ziyareti esnasýnda reform hýzýnýn yükseltilmesi gerektiðini vurgularken, öte yandan koalisyonda yaþanan dengesizlik yüzünden, bu isteðin gerçekleþmesinin güç olacaðýnýn da bilincinde. Reformlar taktir ediliyor Geçen yýl Türkiye‘ de insan haklarýnýn güçlenmesi ve askeri gücün sýnýrlanmasýna yönelik 30‘ dan fazla anayasa deðiþikliðini içeren bir paket açýklanmýþtý. Verheugen anayasa reformunu taktir ederek, reformlarýn daha fazla güncel hayata yansýmasýný tavsiye etti. Komiser, örneðin son günlerde uygulanan ceza kanunlarýndaki reformun Ýzmir’de Ana dilinde eðitim kampanyasý her kesimden öðrencileri içine alarak geliþiyor K ürt kökenli öðrenciler tarafýndan ’’Kürtçe seçmeli ders olsun ekseninde üniversitelerde bir kampanya yürütülüyor. Kampanya çerçe- Her kesimden öðrenciler kampanyaya destek veriyor Ege üniversitesinde kam- vesinde dilekçe toplama, Kürtçe okuma masalarý açma, forum düzenleme vb. etkinlikler gerçekleþtiriliyor. Devlete verilen dilekçelerde; ‘’Ben Ege üniversitesinde eðitim gören bir öðrenci olarak Türkiye ‘nin demokratikleþmesinin önünü açacaðýna inandýðým bir adým atýyor ve üniversitemiz rektörlüðünden Kürtçe dersinin seçmeli dersler kapsamýnda, üniversitemiz bünyesinde okutulmasýný talep ediyorum’’ denilmekte. Her gün yeni gözaltýlar, polisin sert tutumu ve rektörlüklerin baskýsý altýnda devam eden etkinliklere öðrenci aileleri de destek veriyor. Yürütülen kampanya bünyesindeki tüm etkinliklerde çocuklarýnýn yanýnda oluyorlar. panya çerçevesinde gözden kaçmayan ayrý bir nokta ise kampanyanýn Türk asýllý öðrenciler tarafýndan da desteklenmesi. Aralarýnda Ýzmir, Antalya, Muðla ve Ankaralý öðrencilerinde bulunduðu grup kampanya çerçevesinde yürütülen bütün etkinliklerde arkadaþlarýnýn yanýnda yaralýyor ve bunun nedenini þöyle dile getiriyorlar. “U.B.T (Ege Üni. Ziraat fakültesi): Yýllardan buyana bastýrýlmýþ kültürleri, hor görülmüþ kimlikleriyle tanýyoruz Kürtleri. Kültürler ve kimlikler yok edilemez. Kimsenin buna hakký yoktur. Bu yüzden Kürt arkadaþlarýmýzý sonuna kadar destekliyoruz” Olcay Ahtamar/ Ýzmir Türkiye‘ yi AB‘ ye taþýmasý için henüz yeterli olmadýðýný ifade ederek, bunun yaný sýra Brüksel‘ den gelen birçok þartlarýn da gerçekleþmediðini açýkladý. Toplantý randevusu bekleniyor Verheugen bu açýklamaya örnek olarak Kürt asýllý insanlarýn henüz kusursuz söz hakký sahibi olmamasýný ve idam cezasýnýn hala geçerli olmasýný eleþtirdi. Fakat AB tarafýndan gelen eleþtirilere raðmen, Türkiye katýlým umudunu kaybetmiyor. Dýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem, Verheugen‘ le yaptýðý görüþmesinin ardýndan Türkiye‘ nin katýlým adayý olarak yýlýn ikinci bölümünde, AB Konseyi Baþkanlýðý esnasýnda, mutlaka bir katýlým toplantýsý randevusu alacaðýný açýkladý. Türkiye henüz çaðýrýlmadý Adaylarýn arasýnda henüz katýlým toplantýsýna çaðýrýlmayan tek ülke Türkiye. Ve Brüksel‘ den gelen isteklerin gerçekleþmediði sürece, masaya oturmasý zor gibi görünüyor. Böylece Türkiye‘ ye reform hýzýný yükseltmekten baþka birþey kalmýyor. yeterki kararmasýn K ültürel geliþmeyi saðlayan gizil güçlerden biri tiyatrodur; Öyle ki sanatsal yaratýyý en etkin biçimde topluma aktaran bir araç durumundadýr. Tiyatro uyarý görevi yaptýðý kadar, toplumu ortak karmaþalardan ( komplekslerinden ) arýndýrýr, onlara gerçek düþünce erkini, özgürlüðünü saðlar. Tiyatro çalýþmalarýna katýlanlara da dayanýþmayý, toplum yaþamý için gerekli sorumluluk duygusunu, düþünerek yorumlayarak okumayý, topluluk içinde konuþmayý öðretir” diyor ünlü tiyatro adamý Özdemir UTKU. Sizlere bugün anlatmaya çalýþacaðým kiþinin, tiyatro çalýþmalarýna yeni katýlan kursiyer deðil de Ý.Melih GÖKÇEK’ in ve ona baðlý baþkent tiyatrolarýnýn, yukarýda yazýlanlardan nasibini alamamýþ genel sanat yönetmeni ise, Belediyenin icraatlarý gibi Baþkent Þehir Tiyatrolarý’ nýn da ne durumda olduðunu sizler düþünün. Genel sanat yönetmenleri bilgi ve birikimleriyle dramaturg, sahne müzikçisi, sahne tasarýmcýsý, vb. gibi sanatçýlarla kolektif çalýþma içerisine girip; çeþitli sahne ögelerinin yardýmýyla, öykülerin açýða çýkarýlarak yorumlanmasýný saðlayandýr. Ne yazýk ki anlattýðým hiçbir özelliðe uymayan uzun boylu, uzun saçlý genel sanat yönetmeni saðlýklý bir þey üretememenin sýkýntýsýyla olacak ki bilet kesen arkadaþlarýn görevlerini yapmakla meþgul. Birde top sakalý ve uzun saçlarýna yan taktýðý gemici þapkasýyla izleyicilerine tepeden bakan, bu da yetmezmiþ gibi, yanlýþlýklarýndan kaynaklý Kubat yerine kendisinin yönettiðini zannettiði oyunu tercih edenleri de kýrmayý ihmal etmeyen bir garip adam... Güzel þeyler olmuyor deðil. Davetiyeleri almýþ olmamýza raðmen iki defa ertelenen ancak üçüncü gidiþimizde seyredebildiðimiz “ Konuþmayan Dilin öyküleri “ adlý pantomim gösterisini büyük bir keyifle izleyip, emeði geçen bütün arkadaþlarý ayakta alkýþlýyoruz. Yine Büyükþehir Belediyesinin 23 ocak 2002 tarihinde duyurusunu yaptýðý “ Yüz yüze “ adlý söyleþi programýna katýlacaðý bildirilen sevgili Tayfun TALPOÐLU haberinin olmadýðý gerekçesiyle katýlmayýnca , biz de tercihimizi ikinci salonda Erhan BENER’ in yazýp, uzun boylu, uzun saçlý kuklacýnýn yönettiði, Afiþin de 3 perde yazýp iki perde de bitirilen oyundan yana kullandýðýmýza piþman oluyorduk oyunun ilk perdesini izleyince. Evet bir hafta da iki oyun izliyorduk genel sanat yönetmenin sevgisiz bakýþlarý arasýnda. Ama birinden; pantomimi çoðumuzun ilk Türkiye‘nin neresinde olursa olsun her türlü hukuki iþleriniz takip edilir. defa izliyor olmasýna raðmen keyif alýyor, ayakta alkýþlýyorduk. Ýkinci oyun “Hýzýr Doktor”u Ý.Melih GÖKÇEK ‘in genel sanat yönetmeni uzun boylu, uzun saçlý adamýn sahneye koyduðu oyundan inanýyorum ki bizler gibi Baþkent tiyatrolarýnýn o güzelim salonlarý da acý çekiyor, kendini bulamamýþ sevgisiz yönetmenin yüzünden. Çokta üzülmemek gerekiyor aslýnda “ Ahlaksýzlýðýn adýný sanat koymuþlar, tükürürüm böyle sanatýn içine...” “Böyle sanatýn içine tükürülmezde ne yapýlýr.” diyen Anadolu Uygarlýklarýnýn bir simgesi olan “ Hitit Güneþi” Anadolu da binlerce yýldýr oluþan doða-insan iliþkisini bereketi ve sürekliliði simgeleyen Ankara Amblemi, her yerden sökülüp yerine hilal ve yýldýzlardan, kubbeden yukarýya doðru yükselen minareler amblemini Baþkente gören çaðdýþý kafalar, yine ülkemizin yüz aklarý sanatçýlarýmýz Ahmet Arif DAMAR, Ruhi SU, Nazým Hikmet RAN gibi onlarca aydýnýmýzýn adýnýn verildiði sokak isimlerini birer birer deðiþtiren Ý. Melih GÖKÇEK ve onun genel sanat yönetmeni ne verebilir ki çaðdaþ Baþkentlilere. Onlar ancak kuran kurslarýna ve tahrikat yurtlarýna ücretsiz su ve kömür, emeðinin karþýlýðýný isteyen iþten atýlan iþçilere de dayaklar atarlar sarkýk býyýklý ne iþ yaptýðý belli olamayan militanlarýyla... TÜM-BEL-SEN 27 Mart 1997 de yayýnladýðý bildiride 700 memur toplam 300 Belediye çalýþanýnýn iþten atýldýðýný. 1000 kiþinin sicili ile oynandýðýný. 1500 kiþiye uyarma, kýnama, aylýktan kesme kademe ilerlemesinin durdurmasýný. 600 kiþinin kadro ve unvanlarýnýn alýnarak kötü koþullarda çalýþmaya itildiðini. Keçiören Ovacýk da Erdal YILDIRIM adýndaki genç bir yurttaþýn vurularak öldürüldüðünü. Cizre baþta olmak üzere çok sayý da memur deðiþik illere gönderilerek istifaya zorlandýðýný...uzayýp gidiyor bildiri. Takvim yapraklarý bugün 2002 ‘i gösterdiðinde sizler düþünün Büyükþehir Belediyesinin icraatlarýný... Gazeteci Emin ÇÖLAÞAN’ dan sonra yine gazeteci arkadaþlar Behzat Miser-Barýþ Erbektaþ’ ýn “ Ankara’ ya Ne oldu? “,yine Muhsin Eren’ in “ Ankara da Gökçekli yýllar “adlý kitabý ve kent konseyinin raporlarýný okuduðunuzda Büyükþehir Belediye Baþkaný Ý. Melih GÖKÇEK ‘i daha da yakýndan tanýma olanaðýna sahip olacaðýnýzý düþünüyorum. Onun içindir ki fýskiyeler,hiç kullanýlmayan ama nerdeyse evlerin içinden geçen üst geçitler, yaðmurla köstebek yuvasýna dönen Ankara sokaklarý gibi, bilgisiz ve sevgisiz genel sanat yönetmeni yüzünden acý çeken Büyükþehir Belediyesi Baþkent Tiyatrolarý, ancak bir atasözüyle anlatýlabilir ve bitirebiliriz bu sayýda ki yazýmýzý. “Tencere Yuvarlanmýþ Kapaðýný Bulmuþ” . Büyükþehir Belediyesi ve Tiyatrolarýnýn Baþkentte yakýþýr çaðdaþ kafalarca yönetildiði güzel yarýnlar umuduyla hoþça kalýn... [email protected] OLGUN ÞENSOY Tencere yuvarlanmýþ kapaðýný bulmuþ 5 Sayý 11 Mart 2002 HÜSEYÝN NAZLIKUL HABER www.dem-ajans.de [email protected] Mayýnsýz bir dünya için Ý nsan Haklarýnýn temelinde yaþam hakký yatar. Kuþkusuz bu hak onun ayrýlmaz parçasý olan saðlýklý yaþam hakký anlamýndadýr. Ýnsan en kapalý yatýrým olup, kendisinden beklenen üretimi saðlamadan yitirilmesi büyük ekonomik kayýptýr. Anti personel mayýn insaný üretimde koparan bir durumdur. Eðitilmiþ ve saðlýklý insan gücü ülkelerin en büyük zenginlik kaynaðýný oluþturmaktadýr. Gerek insancýl, gerekse ekonomi mantýðýyla bakýlsýn; insana ve insan saðlýðýna yapýlacak yatýrýmlar son derece üretken, verimli yatýrýmlar olmaktadýr. Ancak, bu amaç yalnýzca saðlýk hizmetleri ile saðlanamaz. Beraberinde saðlýklý konut, yeterli ve dengeli beslenme, temiz bir çevre, çalýþma, eðitim gibi olanaklarý da gerektirir. Yani saðlýk çok etmenli bir sistemdir. Bu haklarýn elde edilmesi ise kuþkusuz demokratik bir toplum düzenini zorunlu kýlar. Oysa Türkiye bu anlamda batýlý dostlarýndan oldukça geridir. Yeryüzünde, doðup büyüdüðümüz coðrafya da ve çevresinde çeþitli çatýþmalar ve savaþ hali yaþanýyor. Savaþýn kurbanlarý sadece insanlarla da sýnýrlý deðil, insanlarýn yaþadýðý çevre ve bu çevreyi birlikte paylaþtýklarý diðer tüm canlýlar da yok oluyor. Ekosistemler ve çevresel zenginlikler savaþýn, askeri müdahalelerin hedefi olmuþ, cezalandýrmanýn ve intikam almanýn aracý haline gelmiþ durumda. Bugün dünyanýn 3/8 mayýnlanmýþ durumda! Savaþ dýþýnda belli askeri etkinlikler yeryüzünün enerji ve diðer kaynaklarýnýn önemli bir kýsmýný tüketiyor, yeryüzünü kirletiyor. Bu kirlilik sadece doða kirliliðiyle de sýnýrlý kalmayýp asýl olan insanlarý kirletiyor. Askeri etkinlikler kullandýklarý enerjiye oranla daha fazla kirliliðe neden oluyor. ABD’nin, anti-personel mayýnlarýn yasaklanmasýna iliþkin Ottawa Sözleþmesi’ni hala imzalamaya niyetli olmadýðý belirtildi. ABD Dýþiþleri Bakaný Colin Powell, „ABD’nin bu anlaþmayý imzalamaya niyeti olmadýðýný, bu konunun ABD’nin ulusal güvenliðiyle ilgili bir konu“ olduðunu söyledi. Adý açýklanmayan yetkili, bu mayýnlarýn üretilmesi ve kullanýlmasýnýn, dünyanýn çeþitli bölgelerinde bulunan Amerikan askerlerinin korunmasýnýn saðlanmasý açýsýndan, Pentagon için halen gerekli olduðunu kaydetti. 4 Aralýk 1997’de kabul edilen Ottowa Sözleþmesi’ni þimdiye dek 139 ülke imzaladý, bunlarýn 109’unun parlamentolarý sözleþmeyi onayladý. Uzmanlara göre, halen 105 ülkede 250 milyon adet mayýn stoku var. Mayýnlar, her yýl 25 bin kiþinin ölmesine ya da sakatlanmasýna yol acýyor. Türkiye hala bu sözleþmeyi imzalamamýþtýr. Çok garip, sarp ve çetin bir dönemden geçiyoruz. Avrupa kýtasý kapsamýnda AB altýnda birleþirken, diðer ülkeler küçük küçük milletlere bölünüyor, düþmanlýklar her geçen gün daha da çýlgýn bir þekilde körükleniyor. Aydýnlar baþta olmak üzere her ülkeden, her ulustan, her dinden, kýsacasý acý çeken, yardýma gereksinim duyan tüm insanlara koþarak, elini uzatacak organizasyonlarýn kurulmasýna öncülük etmeliyiz ve varolan örgütlenmeleri de desteklemeliyiz. Aydýnlar insan haklarýnýn savunulmasýnda görev alacak önemli halkalardan birini oluþturmaktadýr. Mayýnsýz bir dünya için el ele kadar masum ve doðru bir talep olabilir mi? Þunu bilmek durumundayýz eðer bizler insan olmaktan doðan haklarýmýza sahip çýkmazsak, birey olmayý da, toplum olmayý da baþarmamýz mümkün deðildir! Anti person mayýnlarýna karþý olmak ve coðrafyamýzý dünyada ki geliþmelere paralel olarak mayýnlardan arýndýrmak bir insanlýk görevi olarak kendini dayatmaktadýr. Ülkemizdeki mayýn maðdurlarýnýn toplam sayýsý bilinmemektedir. Ancak bunun komþu ülkelerinde olduðu gibi azýmsanmayacak derecede yüksek olduðu da diðer bir gerçektir. Ýnsanlýk için tehlike arz eden bu mayýnlarýn maðdurlarýnýn baþýnda da çocuklar gelmektedir. Mayýnla oynayarak yaþamýný tehlikeye atan kaç çocuk vardýr acaba.... Burada müsaade ederseniz Brecht’in bir þiirine atýfta bulunmak istiyorum: Ortak bir davanýn savunmasýnda bir kavga varsa Çekilip yiðit kardeþlerini yalnýz býrakanlar Katýlmayýnca ortak kavgada kurtulmazlar Ortak yenilgiye katýlmaktan hem de utançla kavgadan kaçmak isteyen sunu da bellesin Kavga dýþýnda kalmýþ da olmaz kim ne derse desin Çünkü kendi davasý için dövüþmeyenler; düðüþmüþ olurlar ister istemez; karþý saflarda... Bu baðlamda Brechtin de belirttiði gibi, „Mayýnsýz bir dünya istemi insan Haklarý Davasý“ için de benimsenmesi ve ülkemizde ve dünyada yaþayan herkesin bu ortak dava için, yani „Ýnsan Haklarý Davasý“da ayný saflarda dövüþerek, mücadele ederek, birbirine kenetlenerek, insan haklarý ihlallerinin tarihin karanlýklarýna gömülmüþ olduðu, daha yaþanasý bir dünyanýn kurulmasý amacýyla verilen mücadelede yerini almasý, insaný yaþatmayý ve mayýna karþý çakmasýdýr. Sonuç olarak Albert Einstein’in dediði gibi, „Varolmak istiyorsak, yeni bir düþünce tarzý keþfetmemiz gerekiyor.“ Bu yeni düþünce tarzý insan yaþamýný temel alan, insaný, doðayý, çevreyi korumayý amaçlamalýdýr. Çevre, insan ve düþünce kirliliðinin karþýsýnda olmayý içerir. [email protected] sayfa Özer Çiler-Mafya iliþkisinde yeni belge Azerbaycan’daki darbede de Topal ve Özer Emekli CIA ajaný Robert Baer, kitabýnda Tamraz ile ilgili soruþturmasýný yürütürken bu kez Azerbaycan’da devlet baþkaný Aliyev’e karþý darbenin içinde de E mekli CIA Ajaný Robert Baer yayýnlamýþ olduðu “See No Evil” adlý kitabýnda, Lübnanlý iþadamý Roger Tamraz ile Özer Çiller ve Ömer Lütfi Topal baðlantýlarýna yer veriliyor. Habergazete’nin Ýnternet sayfasýnda detaylý olarak çevrisi yapýlan Kitapta, Azerbaycan’da devlet baþkaný Aliyev’e karþý düzenlenen darbe giriþiminde MHP’li Bozkurtlarýn iliþkisinin yaný sýra darbede adý geçen Özer Çiller ile kumarhaneler kýralý Ömer Lütfü Topal’ýn ayný zamanda orta Asya ülkelerindeki petrol iþlerinde de ortak olduklarý ve Tamraz ile birlikte Baku-Ceyhan dahil bir kaç iþte beraber çalýþtýklarý belirtiliyor. Kitapta emekli CIA ajaný, Topal’ýn ayný zamanda Amerika tarafýndan da uyuþturucu kaçakçýlýðý suçundan arandýðýna dikkat çekiyor. Çiller ve Tamraz Topal ortaklýðý Robert Bear kitabýnda zamanýn baþbakaný olan Tansu Çillerin kocasý Özer Çiller ile Tamraz iliþkisine deðinirken þu sözlere yer veriyor; “Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliði Tamraz’ý Baþbakan Çiller’e götüren gurubun Türkiye’deki milliyetçi Bozkurtlar olduðunu bildirmiþti. Aldýðýmýz bilgilerde Özer Çiller’in bazý kötü kiþilerle iþ ortaklýðý yaptýðý bunlar arasýnda 1996 yýlýnda Ýstanbul’da bir Mafya çatýþmasýnda öldürülen Ömer Lütfi Topal’ýn da bulunduðu yer alýyordu. Ömer Lütfi Topal, uyuþturucu kaçakçýlýðý suçundan dolayý Amerika tarafýndan arananlar arasýn- Saparmurat Niyazov’un cebine gittiðini belirtiyor. 30 milyon dolar karþýlýðýnda Blok I olarak adlandýrýlan petrol yataklarýnýn bulunduðu arazinin Özer-Roger ortaklýðýna verildiðini daydý. “Bizdeki dosyalarý incelediðim zaman Tamraz’ýn kýsa adý OCL olan Oil Capital Limited ile Topal’ýn Türkmenistan’da uyuþturucu parasýný aklamada kullandýðý ve kumarhanelerini iþleten Emperyal þirketinin ayný binayý ve büroyu paylaþtýklarýný gördüm. Ayý binadaki üçüncü kiracý ise Türk Boru hattý þirketi olan BOTAÞ’tý. Türkmen baþýna rüþvet CIA Ajaný, Türk Yatýrým ve Turizm Bankasý’nýn batýk gösterilen paralarýn Özer Çiller’i bulduðunu anlatýyor. Baer bu konuda kitabýn 228’inci sayfasýnda þu bilgileri veriyor; “Roger Tamraz 1995 yýlýnda Türkiye ve Ermenistan’a seyahatler yaparken Azeri Devlet baþkaný Aliyev hemen hemen baþarýya ulaþabilecek bir darbeden zar zor kurtulabilmiþti. Darbede rol alan içiþleri bakaný Ravþan Cavidov teslim olmaya 6 çalýþýrken öldürülmüþtü. Ancak olaydan iki hafta sonra Azerbeycan’da görevli iki MÝT ajaný tutuklanýp iþkenceyle darbeyle olan iliþkileri konusunda sorgulanmýþtý. Türkiye resmen Aliyev’i desteklerken bu olayýn ters olduðunu düþünürken bu iki ajanýn Baþbakan Tansu Çiller için çalýþtýklarý ve örtülü ödenekten finanse edildiklerini öðrendik. Daha sonra bu darbeye Bozkurtlar’ýn ve Ömer Lütfi Topal’ýn da karýþtýðý yolunda bilgiler gelmeye baþladý.” Kitapta ki öteki konular Robert Baer’in kitabýnda Türkiye’yi yakýndan ilgilendiren bölgesiyle ilgili önemli bir çok konu hakkýnda bilgi var. Bunlar arasýnda Kuzey Iraklý Kürt liderler Talabani ve Barzani ile dikkat çekici bilgi ve olaylar hakkýnda görüþlerde bulunuyor. Kitapta ayrýca 1995 yýlýnda Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Saddam Hüseyin’i görevden uzaklaþtýrma þansý yüksek olan bir askeri darbeden nasýl son anda vazgeçtiði vurgulanýyor. 11 Eylül olaylarýnýn da CIA’inin istihbarat noksanlýðýna soðuk savaþ sonrasý istihbarat örgütünün büro iþlerine dönmesinin neden olduðunu anlatan Baer, 1996 yýlýnda Osama Bin Laden’in Ýran ile Amerika’ya karþý terör saldýrýlarýný koordine edebilmek amacýyla stratejik bir ittifak oluþturduklarýný da kaydediyor. Robert Baer ayrýca Ortadoðu ve bazý Ýslam ülkelerinde artan aþýrý dinci akýmlarý göz ardý ederek 1991 yýlýnda Suudi Arabistan ve Afganistan ile ilgili operasyonlarýna son verdiðine dikkat çekiyor. Kitabýn yazarý Robert Baer, 1976-1997 yýllarý arasýnda Merkezi Ýstihbarat Örgütü CIA’de Operasyonlardan sorumlu dairede hizmet vermiþ ve Irak, Duþanbe, Rabat, Beyrut, Hartum ile Yeni Delhi’de hizmet vermiþ. Pazarcýk kaymakam‘ý, köy köy dolaþýyor.. DEM/Pazarcýk araþ’ýn Pazarcýk ilçesine yeni tayin edilen kaymakam idari amirliklerini ve devlet daire yetkilerini de yanýna alarak köy halkýyla toplantýlar düzenledi. Kaymakan Ayhan Özkan, Mal Müdürü Mehmet Güven, Özel Ýdare Müdürü Abdidin Sertaþ, Sivil Savunma Müdürü Abdurrahman Biçer, Tapu Sicil Müdürü Ekrem Duymaz, Vergi Dairesi Müdürü Þayip Çaðlayan, Mili Eðitim Þb. Müdürü Mecit Topal, Müfti M. Emin Karataþ, Ýlçe Tarým Müdürü kadir Çiftepala, Nüfüs Müdürü Ali Nurlu, Tapu Kadasro Müdürü Mahmut Karaas- M FÝNANZBERATER SERVÝCBÜRO Inh. Hüseyin UÇURUM è è è PRÝVAT KREDÝ EV KREDÝSÝ SATLIK DAÝRELER Almanya‘nýn her yerinde Bütün krediler birleþtirilerek tek kredi haline getirilerek eizene kredi verilir! STUTTGARTER STR. 6, 71522 BAKNANG Tel: 07191 36 72 84 Fax: 07191 367285 Mobil: 0173 9735 380 [email protected] lan ve yanýndaki Turan Bektaþ ve Cengiz Çetinkaya dan oluþan heyet ilgi ile izlendi. Bu toplantýlarýnýn amacýnýn bölgeyi kalkýndýrma, halka daha iyi hizmet verebilme ve bölgenin yerleþim alanlarýnýn durumunu düzelteme projelerini geliþtireceklerini ve bu konuda halkýn düþüncelerini direk kendi dillinde öðrenerek bu projeleri halkýn istemleri doðrultusunda hayata geçirmek olduðunu söyleyen kaymakam, projeler daha çok eðitim, spor, kültürel, ekonomik ve hizmet alanýný içerdiðini açýkladý. Bu toplantýlarda sorunlarýný kendi dilleriyle kaymakama ve idari amirlere iletme fýrsatlarý bulan köy halký, böylesi toplantýlarýn bölge için yararlý olabileceðini belirtmiþlerdir. Þimdiye kadar yapmýþ olduðunuz yatýrýmlarý bir gözden geçirin, hatalý birikim yapmýþ olduðunuzun farkýna varacaksýnýz. Artýk sizinde güvenilir ve uzman bir yatýrým fonu danýþmanýnýz var! þ Hiç yedi sene içerisinde iþ veren teþvikli 78,- DM birkiminize ortalama en az 13.000 DM aldýnýz mý? Ve fazlasýný düþündünüz mü? þ Veya toplu yatýrýmlarýnýza senede % 60´lara varan kar elde ettiniz mi? Hayat sigortanýzýn fonlara endeksli olabilmesi ve kar oranlarýnýn bankadaki faizlerle kýyaslanmýyacak kadar yüksek olma ihtimalini düþündünüz mü? Ev Kredilerinizi fonlarla indeksli olmasýný hesabladiniz mi? þ Hayat sigortasýnda 25 aðýr hastalýða (kalb krizi, kanser, beyin timörü, felç, saðýrlýk, körlük v.s ) karþý´da bir önlem alinabileceðini biliyormuydunuz? þ Çocuklarýnýzý ilerideki okul masraflarýný kendileri karþýladýmý? þ Yeni emeklilik kanununda yararlanma nasil olur? þ Halen yatýrýmlarýnýzý doðru yönde yaptýðýnýzý düþünüyorsanýz, iyi bir daþnýþmanýz var, þ Yok eðer hatalarýnýzý görüp zararýn neresinden dönersek Bizleri aradýðýnýzda kayýp edeceðiniz en kötü ihtimal telefon paranýz. Aramadýðýnýz taktirde küçük bir servetten olabilirsiniz. Seminerlerimize iþtirak edebilirsiniz. Bankalarýn sizlere 20 senedir veremediði bilgileri sizler 3 saat içerisinde detaylý þekilde alabilirsiniz.... Not: karier çizmeniz ve hayallerinizi gerçekleþtirmek için beraber birlikte çalýþacak Avrupa genelinde elemanlara ihtiyacýmýz vardýr. Baþvurularýnýz için teþekkürler. Investmenntsfondsvermittlung Fidelity Tempelten Painer DWS DIT ADIG SALI Sunlive FERIDUN BEKTAS Vertriebsleiter Selbständiger Handelsvertreter der Ascent AG Nicklaus Lenau Platz 17, 71067 Sindelfingen Tel: 07031/ 4 18 18 50 Fax: 07031/ 4 18 18 51 Mobil: 0171/1 96 01 09 Priv: 07031/ 80 55 47 Sayý 11 Mart 2002 www.dem-ajans.de EKONOMÝ [email protected] sayfa 7 Yabancýlarýn yolu köyden geçmiyor Sahiller tercih ediliyor M artin‘ in yaptýðý yersiz hareketlerden biri önündekinin poposunu ýsýrmak, aklýna geldiðinde dörtnala koþmak ve zamansýz yere, paslý bir su pompasý misali anýrmak. Martin bir eþek. En fazla 120 kilo aðýrlýðýnda bir kiþiyi Toros Daðlarý‘ nda bayýr de yaklaþýk iki buçuk milyon Alman turist akýn etti. 11 Eylül saldýrýlarýndan evel yapýlan prognozlar, 2001 yýlý için yaklaþýk üç milyon Alman turistin geleceðini açýklarken, gerçek rakamlarýn daha az olduðu dikkat çekti. yukarý taþýyabilen Martin‘ in iþi hiç de örnek alýnacak gibi deðil. Teklifler yüzde 50 artacak Thomas Cook seyahat þirketi müdürlerinden Dieter Krug‘ a göre, Türk otellerinin yaklaþýk yüzde 60‘ ý ”herþey dahil” hizmetini veriyor. Büyük ilgi gören servis, baþka otellerin de bu trende katýlmasýna yol açtý. Rakip þirket tui’ de geçen sezon için ”All-inclusive” müþterilerinin yüzde 50 artýþýný açýkladý. Bu alanda gözde ülkelerin baþýnda Türkiye, ardýndan Dominik Cumhuriyeti geliyor. Gelecek yaz sezonunda özellikle Türkiye tekliflerinin tekrar yüzde 50 artacaðý belirtildi. Köyler ilgi çekmiyor Ancak Martin, bu tür yorucu iþleri her gün yapmýyor, çünkü tur organizatörü Zafer Toyran‘ dan alýnan bilgilere göre, Antalya‘ nýn köylerini ziyaret eden pek çok turist bulunmuyor. Son zamanda turlara katýlanlarýn sayýsý artsa da, eskisine nazaran yine de daha az insan katýlýyor. Ayný gerçek Pamukkale‘ de, Side‘ nin antik bölgelerinde ve Antalya‘ nýn eski þehir merkezinde de izlenebiliyor. ”Eþeðe binme ehliyeti” ”Animasyonsuz bir programýn cazibesi kalmýyor. Biz de bu yüzden gelen turistlere eþeðe binme ehliyeti yaptýrýyoruz” diyen Toyran, turistler tarafýndan halk ve arka planlardaki küçük köyler ilgi merkezi olmazken, daha fazla rafting gibi spor faaliyetlerinin ilgi gördüðünü açýklýyor. 2000 yýlýnda Türkiye‘ Tatil tesisleri kazanacak Ancak seyahat þirketlerinin „Allinclusive“ tekliflerini artýrmasý ne halka, ne de ekonomiye faydasý olacak. Gelen turistler tüm zamanýný tatil tesislerinde geçirirken, harcamalarýný da tesislerde yapacak. Ne halký yakýndan tanýyan, ne de dýþarýdaki süpermarketten alýþveriþ yapan turist, yalnýzca seyahat þirketini kazandýrmýþ olacak. Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz. Þehir merkezine 20 km, Adana havaalanýna 80 km mesafede bulunan tatil köyümüz Mersin Çeþme otoban çýkýsýna 5 Km mesafededir. Mersinin en güzel kumsalýna sahip 60 bin m² arazi üzerine kurulmuþ olan Ataköy palmiye tatil köyü Denize 0,200 metre, Deniz cepheli, 168 Abart Daireden oluþmaktadýr. Tesisimiz 30 bin m² yeþil alana ve 5 bin m² kumsalý bulunmaktadýr. 350 kiþi kapalý ve bin kiþi kapasiteli acýk restorandý, 200 kiþilik kapasiteli kafeteryasý ile 300 bin m² alana yayýlmýþ basketbol, voleybol sahasý, Teniskordo ve çocuk oyun alanlarý ile bay bayan kuaförü her türlü ihtiyacýnýzý gidereceðiniz alýþveriþ yeri, Launder bulunmaktadýr. Oliympik yüzme havuzu ve çocuk havuzu bulunan tatil köyünde Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz. Her daire 64m² olup amerikan usulü mutfak ve salon ile yatak odasý, Banyodan oluþan Stüdyolarýmýzda komple mutfak gereksinimleri, Splitklima, uydu TV yayýnlarý ve telefon bulunmaktadýr. KREDÝ Konut Kredileri/ Banka Kredisi/ Yapý Tasarruf Hesaplarý/ Her türlü sigorta Kiramý? Evinizin taksidimi? Gürsel Deðirmenci Daimlerstr. 111 70372 Stuttgart Büro-Tel: 0711/ 500 67 47 Fax: 0711/ 500 67 48 Mobil-Tel: 0172/ 7 68 42 90 Eski Volksbank‘ýn yerindeyiz.... UÇAK BÝLETLERÝ REÝSE BÜRO Yeni büromuz hizmetinizde... Tüm Almanza ve Avrupa‘da Rezervasyonlarýnýz için: Dilara Riesen Hack str.3 70190 Stuttgart Tel: 0711 420 5001 Fax: 0711 420 5003 e.mail: [email protected] Sayý 11 Mart 2002 Dr. HALÝS ÖZKAN GÜNDEM www.dem-ajans.de [email protected] AB, Türkiye‘nin inançlar hususundaki tutumunu kýnayacaktýr 1980 yýlýndan beri Almanya’nýn muhtelif bölgelerinde ve Avrupa’nýn diðer ülkelerinde, Alevilik konusunda seminerler tertipledim ve birçok konferanslarda konuþmacý olarak yer aldým. Gerek seminerlerde ve gerekse konferanslarda, be ve diðer konuþmacýlar Alevilik konusunda ayrýntýlý bilgiler verdik. Bu arada, dikkatimi çeken önemli bir konu, Alevilerin bulunduklarý toplumlarda inançsal bir olguyu gerçekleþtirme istemleriydi. Ancak, Alevi toplumun dýþýnda bulunan Ýslami düþünüþteki diðer toplumlarýn bilhassa Sünni kesimin Alevi düþüncesini kabul etmediklerini de müsaade etmiþ bulunmaktayým. Kaldý ki, artýk Avrupa‘da ve Türkiye‘de, Türk toplumu savaþta ve barýþta, yaþamda ve tasada bir vücutturlar. Atatürk´ün „ yurtta sulh, cihanda sulh“ ilkesine uyan Türk halký inançsal bazda hala ayýrýmcýlýk yapýyor. Her fýrsatta ve her konuda küreleþmeden yana olan Türk toplumu, düþünce ve inançta bu olguyu neden kabullenmiyor? 1997 ve 2000 yýllarýnda Nürnberg´de yapýlan ve benim ve bulunduðum forumlarda, dünyanýn birçok ülkelerinden gelen deðiþik inançlara sahip bir çok din adamý, inançlarý ve dinlerin arasýnda bir koalisyon önerdiler. Her seferinde birer hafta devam eden bu forumlarda, bir çok inançlar arasýnda Aleviliði de dile getirdim. Diðer ülke din adamlarý Aleviliði takdirle kabul ettiler. Birinci forumda, Türkiye adýna katýlan bilim adamlarý, Aleviliði asla kabul etmedikleri halde, bayan bir diplomatýmýzýn da bulunduðu ikinci forumda, Alevilerin toplumumuzdaki yerini taktirle kabul ettiler. Bu forumlardaki konuþmalar, Nürnberg Üniversitesi Dekaný sayýn Prof. Dr. Jochanes Lähmann tarafýndan „ Interreligiöse Erziehung 2000. Die Zukunft der Religions- und Kulturbegegnung“ adli 529 sayfalýk ve Spiritualität und ethnische Erziehung, Erbe und Herausforderung der Religion ( Din eðitimi ve kültürü) adli 549 sayfalýk kitaplar ile bir araya getirilmiþ ve düzenlenmesi yapýlmýþtýr. Ýnancýn, kiþinin sahsýna ait olup, ondan ayrýlmasýnýn mümkün olmadýðýný bilen ve takdir eden toplumlar arasýnda Türkiye de bulunduðu halde, Dünya Devletleri, inançlarý birleþtirici olmaya çalýþýrken, Türk adli makamýnýn, Alevilerin kiþisel inançlarýný hiçe sayan kararýný kabul edemiyorum. Kaldý ki, Avrupa Birliði de Türkiye´nin, inançlar hususundaki bu tutumunu kýnayacaktýr. Toplumsal, kültürel ve inançsal atýlýmlar, Avrupa Birliðine adým atan Türkiye‘nin menfaatlerini menfi etkiler. [email protected] sayfa Baþarýlý bir yýlý geride býraktýk DEM 1 YAÞINDA 2 001 yýlý baþlarýndan itibaren bir grup basýnla ilgili arkadaþ çevresi tarafýndan yürütülen tartýþmalarýn olgunlaþmasýndan sonra 26 Ocak 2001 tarihinde Köln þehrinde yapýlan toplantýda bir gazetenin çýkarýlmasý kararý alýndý. Ýyi tespit edilmiþ bir ihtiyaca karþýlýk olarak çýkýyorduk. Onun içindir ki çýkmadan, reklamý yapýlmadan tanýndýk.... Adýmýz: Ayný toplantýda isim tartýþmalarý yürütüldü. Ýlk baþta Agora, Havadis, Yaþam, Prizma, Realite, Mimoza vb. Ýsimleri üzerinde duruldu. Hamburg’tan katýlan arkadaþýmýz Ali Köylüce önce Demdem sonra DEM olmasýný önerdiði isimin bir çok versiyonu üzerinde duruldu. Tartýþmalardan sonra katýlýmcýlarýn ortak kararýyla DEM ismi tercih edildi. Logosu daha sonra gazetemiz genel yayýn yönetmeni Þükrü Yýldýz tarafýndan hazýrlandý. Gazetemizin çýkýþ amacý: “Tarafsýzlýðý, taraf olarak kabul eden” bir gazete olmayý amaçlayan DEM, baþta Avrupa’da yaþamakta olan ve kendilerini ifade etmekten mahrum býrakýlan insanlarýmýzýn kendilerini olduklarý gibi ifade etme olanaðýný yaratmayý amaçlamaktadýr. Dem gazetesi Avrupa’da doðmuþtur, buranýn penceresinden dünyaya bakmaktadýr. Avrupa’da yetiþen akademik kariyerleri, birikimleri kendi bünyesinde deðerlendirmeyi arzulamaktadýr. Avrupa’da doðmuþ ve büyümüþ bir neslin ve onlarýn dünyasýnýn bir parçasý olmayý önemsemektedir. Avrupa’da kültürler arasýndaki diyalogu geliþtirmeyi hedefleyen yayýnlarý yapmayý, entegrasyon çalýþmalarýna katký sunmayý, daha anlaþýlýr olmak için giderek Türkçe, Almanca yayýnlarýný geliþtirmeyi hedeflemektedir. Ýlk sayýmýz: Köln’de yapýlan toplantýda 1 Mart 2001 baský için belirlendi. Katýlýmcýlar redaksiyon görevini üstlendi. Belirlenen tarihte basým gerçekleþtirdi ve ilk tep- ile çýktýk. Tepkiler olacaktý. Bunlar çýkar iliþkilerinin bir sonucuydu. Emek ve emek sahiplerinden korkan, beceriksizliði, inançsýzlýðý bir sermaye haline getiren, yaþamlarýný emek sahipleriyle sürtüþerek idame ettiren kimi kesimlerin DEM gazetesini karalamasý doðaldý. Çünkü; · Dem, Anadolu insanýnýn Avrupa’ya kadar uzanan bir kültür ve kalemlerini de sattýrmayacak bir ilkeliler birliðidir. Ýnanmadýðýný söylemeyecektir. · Dem bir emek ürünüdür. Ardýnda kimsenin olmadýðý, dil din, ýrk ayrýmý yapmadan doðru bilgi ihtiyacýndan yola çýkmýþtýr. · Dem bir insani ilkedir. Ýhtiyaçlardan doðmuþtur. Kendini bu alanda güç sayan hiç bir gücün ürünü deðildir. Gücünü bilgiden almýþ, basýn sanat mozaiðidir. · Dem, iletiþim çaðýnda iletiþimsizlik içinde boðulan insanlarýn birlikte yaþama kapýsýdýr, sesidir, sevgisidir. · Dem, kalemleri satýn almayan ve ailesine katýlmýþtýr. · Dem bir gazetedir ve etik deðerlerine baðlýdýr. “Önce insan” dediðinden, insaný doðru bilgilendirme hakkýna baðlý kalacaktýr. kileri almaya baþladý. 1. sayý elimizde kalamayacak biçimde tükendi. Ve giderek yükselen bir tiraj ve kaliteyle bir yýl geride býraktý. Tepkiler Gazetemiz yayýn hayatýna baþladýðýndan bu yana bir çok kesim tarafýndan tartýþmalara konu oldu. Binlerce tebrik mektuplarý aldýk. Maillerimiz doldu. Sevindik, doðru yaptýðýmýza bir kez daha kanaat getirdik. Bir yýllýk çalýþmamýz boyunca bu destek sürdü. Zorluklarý böylece aþtýk. Ýmkansýzlýktan, gazetemiz imtiyaz sahibi Hatice Eldeniz’in büyük desteði Mahallenin Muhtarlarý Dem Gazetesine Konuk oldu Çetin Çiloðlu ürkiye’nin en büyük metropolü „ Ýstanbul“ da Televizyon dizisi „ Mahallenin Muhtarlarýna Dem Gazetesi Konuk oldu. Atv ve Kanal D´de büyük bir beðeni ile izlenen Mahalle Muhtarlarýnýn çekim yaptýðý Maltepe sahillerini siz deðerli okuyucularýmýz için, Temelin Krathanesi, Muhtarlýðý, Manavý ve bir çok çekim yapýlan diðer mekanlar´da gezinerek birde kulislerin arkasýna baktýk. Çekimlerine bir ara veren oyunculardan „ Temel“ile kýsa bir söyleþi yaptýk. Sözlerine Dem okuyucularýna ve Avrupa’da yasayan tüm insanlara sýcak selamlarýný söyleyerek baþladý. Mahallenin muhtarlarýnda ki Temel: Türkiye’de su anda Filim sektörüne Dizi veya Yesilcam Filmlerinde büyük bir ilerleme olduðunu, Tiyatro sanatçýlarýnýn bir çoðunun televizyon dizilerinde Rol almalarý nedeniyle televizyonlarýn izlenme oranýnýn arttýðýný ve Türk filmlerinde güncel olaylara el attýklarýný söyledi. Sözlerini Dem okuyucularýný tekrar selamlayarak „ Dem Gazete- T www.dem-ajans.de 8 sine çok teþekkür ediyoruz. Çünkü sizler bizlerin Avrupa’daki doðal ve temiz seslerisiniz“ dedi. Yine Mahalle Muhtarlarlari´nin filim setinde rol alan deðerli Tiyatro Sanatçýsý Mahallenin muhtarlarýndaki Hakki ile de kýsa bir söyleþi yaptýk. Sanatçý Gazetemize bulunduðu açýklamada: „Eski bir tiyatro sanatçýsý dizilerde daha çok isteniliyor. Bir yandan çok güzel bir olay, fakat diðer taraftan da Tiyatrolarýn birer birer kapandýðýný görmekteyiz. Bu olaylar biz T i y a t r o sanatçýlarýný üzmektedir. Ýçinde bulunduðumuz ekonomik sorunlar bizleri bir hayli üzmektedir. Lakin yasamak zorundayýz“ dedi. „Hakký Hakim tiplemesi benim gerçek yaþamýmda ki kiþiliðime hiç ummuyor. Ben aslýnda Rol´ümün tam tersiyim“dedi. Çekim molalarýnýn sona ermesi sonucu bizimle vedalaþan Sanatçý bizlerle vedalaþýrken tüm okuyuculara selam gönderdi. Tüm Filim ekibi Dem Gazetesine: „ siz orada gerçekten zor olan bir þeyi gerçekleþtiriyorsunuz. Anadolu kültürünü tüm Avrupa insanýna aktarýyor, anlatýyor ve yaþayarak gösteriyorsunuz. Tüm Dem okuyucularýna biz mahallenin muhtarlarý dizisi ekibi olarak sizlere orada baþari, saðlýk ve güzel günler yaþamanýzý temenni ediyoruz. RESÝM SERGÝSÝ 10. Mart- 09.Haziran 2002 tarihleri arasýnda Blick Solitude- Solitudenstrasse 121, 70499 Stuttgart’da Ressam Þükrü Kýlýnç’ýn resimleri sergilenecektir. Serginin açýlýþý 10.Mart 2002 tarihinde saat 15.00 de yapýlacaktýr. Sayý 11 Mart 2002 BÖLGESEL HABER www.dem-ajans.de Nazým hikmet anýldý! N azým Hikmet 22 Þubat 2002 Cuma günü ‘Yaþamaya Dair’ adlý þiirlerinden oluþan bir oyunla DGB Haus’ta anýldý... Tiyatroya otuz senesini veren Erdoðan Egemenoðlu’nun güzel yorumuyla izleyenlerin beðenisini alan dinletiye katýlým yoðundu... Stuttgart Dostluk ve Dayanýþma Derneði’nin düzenlendiði bu etkinlik dünya þairi Nazým Hikmet’in hayatýndan kýsa kesitler sunuldu. Emeðin Partisi Yönetim Kurulu Üyesi Ender Ýmrek Stuttgart’taydý. D ÝDÝF’ýn daveti üzerine Türkiye’de hakkýnda verdiði demeçler ve savunduðu ilkeler yüzünden davalar açýlan Emeðin partisi yönetim kurulu üyesi Ender Ýmrek, Kürt sorunu üzerine partisi ve kendi düþüncelerini izleyenlere anlattý. Emeðin Partisi Almanya’da yaþayan gurbetçilerin sorunlarýna elleri geldiðince eðilmek istediklerini ve DÝDÝF’in bu konuda çok güzel çalýþmalarý olduðunu özellikle göçmenler , yabancý düþmanlýðý ve burada yaþayan halklarýn sorunlarýna yaptýðý çalýþmalarla bilgilendirdiðini ve bu çalýþmalarýn çok olumlu bulduklarýný belirtti. Toptancilar derneðinde yeni yönetim S tuttgart Türk Toptancýlar Derneðinin genel kurul toplantýsý Stuttgart Halinde yapýldý. Stuttgart halindeki 14 toptancýnýn katýldýðý toplantýda yeni yönetim kurulu belirlendi. Geçen yýl Baden Württemberg Demokrat Esnaflar Birliði (DES-BÝR) tarafýndan baþlatýlan bir aksiyon çerçevesinde biraraya gelen Türk toptancýlar, bir dernek oluþturarak sorunlarýna daha kolay çözüm bulacaklarýný, kendi aralarýnda güvene dayalý bir iliþkinin bu þekilde kurulabileceðini açýkladýlar. Genel kurulda yapýlan seçim sonunda Ýsmail Han baþkan seçildi. Recai Süzen Baþkan yardýmcýsý seçildiði oylamada, yönetim kurulu üyeliklerine Müslüm Aþçý, Tuncer Soyal, Kadir Baklan getirildiler. Oðuz Kaynar, Hacý Çalýþkan ve Bezmi Hamurcu denetleme kurulu üyesi seçildiler. Yeni yönetim, Stuttgart Halindeki Türk toptancýlarýn belirli aralarla biraraya gelerek sorunlarýný tartýþacaðýný, birbirlerinin istek ve görüþlerini deðerlendirerek kendi aralarýnda birlik ve beraberliðin güçlendirilmesi yönünde çalýþacaklarýný, Stuttgart halinde en faal çalýþan Türk toptancýlarýn hal içinde söz sahibi duruma gelmesi için gayret sarfedeceklerini açýkladý. Diyap Gökduman baþarýsýný gala gecesinde dostlarýyla kutladý Diyap Gökduman’ýn çýkardýðý „Vefasýz Yar“ isimli Müzik çalýþmasýnda baþrýsýný fark eden Sanatçý Güler Duman, Kulüp Bebek sahibi Cahit Ýpek, Þair Yaseman Dünyalý, Müzisyen Erol Arslan, kickbockscu Bruce Özbek ve Menejer Ali Akdemir’in bir araya gelmesi sanatçýmýzýn önemini birkez daha ortaya koymuþtur. Hamburg edensel engelli sanatçýmýz Diyap Gökduman’ýn yeni çýkardýðý „Vefasýz yar“ „Dilin Öldürecek Vallah“ adlý kasetinin tanýtým galasý Hamburg’daki Kulüp Bebek’te yapýldý. Geceye katýlan Türk Halk Müziði sanatçýsý Güler Duman, konuþmasýna sanatçý Diyap Gökduman’a, onun baþarýsýna ve duygulu eserlerine duyduðu hayranlýðý belirterek ve bu sanatçýmýza herzaman sahip çýkýlmasý gerektiðini belirtti ve türküleriyle oradaki halký coþturdukça coþturdu. Anlamlý gecede kick boksçu Bruce Özbek de sanatçýya destek verenlerin arasýndaydý. Dünya Þampiyonu dövüþçü, son yaptýðý unvan maçýnýn eldivenlerini sanatçýmýza baðýþlamak üzere açýk artýrmaya çýkardý. Eldivenleri 300 Euroya Saniye Doðan adýnda bir iþ kadýný aldý. Gecede Ýranlý þair Yaseman Dünyalý, Diyap Gökduman’a hitaben Farsça duygulu þiirleriyle dinliyenleri adeta kendinden geçirdi. Hamburg ve çevresinde yaþayan yerel sanatçýlar gecede sahne alarak söyledikleri türkülerle sanatçýya destekte bulundular. Sanatçý Güler Duman’dan sonra Diyap Gökduman sahne aldý, söz ve müziði kendisine ait olan dört parça okudu ve sahnede inmek istedi ama tezahürat’larýn sonu kesilmeyince tekrar sahneye çýktý ve bir kendisine ait olan bir parça daha okudu. Ayrýca Türkiye’den gelen klip yönetmeni, sanatçýnýn örnek klipini çekerek Türkiye’de tanýtým çalýþmasýný yapacaðýný açýkladý. Galada elde edilecek bütün gelirin kasetin promosyon harcamalarýnda kullanýlacaðý ifade edildi. Arkadaþ Tiyatrosu “Misafir” oyunuyla beðeni kazandý... DEM/Stuttgart tuttgart Theaterhaus’ta kalabalýk bir izleyici kitlesine hitap eden tiyatro gurubu ilginç kostüm ve tiplemeleriyle oyunlarýnda Almanya’ya gelen yabancýlarýn karþýlaþtýklarý zorluklarý anlatý. Ýlk baþlarda sýkýcý gelen oyun, komik tiplemelerle insanlarý güldürürken hareketlenmeye ve ikinci bölümle birlikte hem güldürüp hem de düþündüren sahnelerle izleyicilerin beðenisini kazandý. Stuttgart’da tanýnmýþ bir çok kiþinin yaný sýra, AABF genel Baþkaný Turgut Öker’de izleyiciler arasýndaydý. Alevi camiasýnda yakýndan tanýnan Necati Þahin’in öncülülüðünde 18 Senedir birlikte çalýþan Arkadaþ Tiyatro Grubu Köln’de çalýþmalarýný sürdürüyor. S 9 unterbrochen werden. Erfolgt die Teilnahme an einem Schüleraustausch während der Jahrgangsstufe 11, kann die Schullaufbahn ohne zeitlich Verzögerung fortgesetzt werden. Wenn auf dem Zeugnis des ersten oder zweiten Halbjahres der Klasse 10 des Gymnasiums mindestens befriedigende, keine mangelhaften Leistungen und höchstens eine ausreichende Leistung in den Fächern mit schriftlichen Arbeiten nachgewiesen werden. Schülerinnen und Schüler anderer Schulformen müssen eine Notenbild erreichen, das in allen Fächern um eine Notenstufe besser ist als die für den Übergang in die gymnasiale Oberstufe geforderte Leistung. Wenn die Leistungen schlechter sind oder der Auslandsaufenthalt erst in der Jahrgansstufe 12 erfolgen soll, wird die Schullaufbahn nach Rückkehr mit dem Schülerinnen und Schülern des darrunterliegenden Jahrgangs fortgesetzt. Ausländische Leistungsnachweise können für die Qualifikationsphase nicht berücksichtigt werden. Der Antrag auf Beurlaubung muss bei der Schule gestellt werden. die nach der Rückkehr besucht werden kann. Welche Abschlüsse und Berechtigungen sind erreichbar? Mit der Abiturprüfung wird die allgemeine hochschulreife erworben. Sie befähigt nicht nur zum Studium an einer Hochschule, sondern öffnet zugleich den weg in eine berufliche Ausbildung Außerhalb der Hochschule. Wer kann die gymnasiale Oberstufe besuchen? In die Jahrgangsstufe 11 eintreten können Schülerinnen und Schüler „ Des Gymnasiums mit einem Versetzungszeugnis in die klasse 11; „ Der Gesamtschule mit Fachoberschulreife und Berechtigung zum Besuch der gymnasialen Oberstufe; „ Einer anderen Schulform mit Fachoberschulreife und Berechtigung zum Besuch zum gymnasiale Oberstufe(z.B. aus der Hauptschule, der Realschule oder dem Berufskolleg). Außerdem können auch diejenigen aufgenommen werden, die die Nichtschülerprüfung zur Erlangen des Sekundarabschlusses I-Fachoberschulreife bestanden und die Berechtigung zum Besuch der gymnasialen Oberstufe erhalten haben. In die Jahrgangsstufe 11 kann in der Regel nur neu aufgenommen werden , wer das 19. Lebensjahr noch nicht vollendet hat. myalcý[email protected] Die gymnasiale Oberstufe m Bereich der allgemeinbildende schulen setzt die gymnasiale Oberstufe den Bildungsgang der Klassen 5 bis 10 des Gymnasiums und der Gesamtschule fort und schlisst mit der Abiturprüfung ab. Die gymnasiale Oberstufe besteht aus der Einführungsphase, der Jahrgangsstufe11, und der Qualifikationsphase, den Jahrgangsstufe 12 und 13. Die Einführungsphase mach mit den inhaltlichen und methodischen Anforderung der gymnasiale Oberstufe vertraut. Die Qualifikationsphase baut darauf auf und breitet systematisch auf die Abiturprüfung vor. Leistungsbewertungen dieser Phase gehen in das Abiturzeugnis ein. Die Abiturprüfung findet am ende der Jahrgangsstufe 13 statt. Der bisherige Klassenverband wird durch ein Kurssystem ersetzt. Die Formen selbstständigen Arbeitens und Lernens gewinnen mehr an Bedeutung. Durch ein ausgewogenes Verhältnis von obligatorischen Fächern und individuellen Schwerpunktsetzungen werden eine gute Allgemeinbildung und die allgemeine Studierfähigkeit sichergestellt. Dauer Der besuch der gymnasialen Oberstufe dauert in der Regel drei Jahre. Allerdings können Schulerinnen und Schuler mit durchgängig guten Leistungen vorversetzt werden: am Ende des ersten Halbjahres der Klasse 10 in das zweite Halbjahr der Jahrgangsstufe 11, am Ende der klasse 10 in die Jahrgangsstufe 12. Schülerinnen und Schüler aus Profilklassen können mit der Versetzung am Ende der Klasse 10 direkt am Unterricht der Jahrgangsstufe 12 teilnehmen. Außerdem können Schulen Fördergruppen bilden, in denen das Überspringen einer klasse oder Jahrgangsstufe inhaltlich unterstützt wird. In solchen Fällen verkürzt sich der Besuch der gymnasialen Oberstufe auf zweieinhalbe bzw. zwei Jahre. Eine Jahrgansstufe der gymnasialen Oberstufe kann wiederholt werden. Dadurch verlängert sich der Besuch der gymnasialen Oberstufe auf vier Jahre. Die Wiederholung einer weitern Jahrgansstufe ist nur in begründeten Ausnahmefällen möglich. Der Besuch der gymnasialen Oberstufe kann durch Auslandsaufenthalt IHK Stuttgart’da diploma töreni Ali Þenpýnar/ Stuttgart ürkiyeli Ýþverenler üç aylýk Çýrak yetiþtirme eðitiminden sonra 06.02.2002 tarihinde diplomalarýný, Stuttgart IHK meslek eðitim yabancýlar bölümüsorumlusu,Muhammet Karataþ tarafýndan mütevazý bir törenle verildi. Stuttgart IHK, DES-BIR ve ATA Consult tarafýndan ikincisi tamamlanan Çýrak yetiþtirme eðitimi 19. 10. 2001 tarihinden 06. 02. 2002 ye kadar Türkiyeli iþverenlerin büyük özveriyle haftada üç gün boyunca aldýklarý eðitim sürecini baþarýyla tamamladýlar. Ýþverenlerin bundan böyle Çýrak yetiþtirme haklarýna sahip olmakla birlikte diðer Türkiyeli iþverenlerin de bu fýrsattan yararlanmalarýný tavsiye T HALK OYUNLARI FESTÝVALÝ ültür ve Sosyal Yönlendirme Derneði tarafýndan düzenlenen ikinci Stuttgart Türk Halk Oyunlarý Festivali 16 Mart Cumartesi günü Stuttgart Schönbühlstr. 90 adresinde gerçekleþtirilecek. Heidelberg Türk Kültür Derneði, Hassloch Türk Kültür Derneði, Geislingen Derneði, Pforzheim Arkadaþ Halk Oyunlarý Derneði, Stuttgart Türk Halk Oyunlarý Topluluðu, Stuttgart Kültür ve Sosyal Yönlendirme Derneði, Betzdorf Halk Oyunlarý Toplu- MEHMET YALÇIN I B K [email protected] sayfa luklarýndan 167 Türk gencinin katýlacaklarý festivalde Bitlis, Diyarbakýr, Afyon, Artvin, Akçabat, Adýyaman, Elazýg, Kars, Kýrklareli, Adana, Silifke, Edirne, Tekirdað yöresinin oyunlarýna yer verilecek. Festivalin baþlama saati 18.00 Stuttgart elemesinde Hilalspor birinci oldu H er yýl T.C. Berlin Büyükelçiliði tarafýndan düzenlenen Atatürk kupasýnýn Stuttgart elemelerin 24.sü geçtiðimiz hafta sonunda Neckarsulm da yapýldý.Geçen yýlýn þampiyonu Neckarsulm ev sahipliði yaptý.Toplam 16 takýmýn katýldýðý bu elemelerde Stuttgart Hilalspor Þampiyon oldu. Beyirkligada liderliðini sürdüren ve hedefi landesliga ya çýkmak olan Hilalspor Stuttgart bölgesinin gururu olmaya devam ediyor.Atatürk kupasý elemeleri sabahleyin takýmlarýn sahaya indikten sonra bir açýlýþ konuþmasý akabinde takýmlara katýlým belgeleri verildikten sonra maçlara baþlandý.4 lü grub halinde 2.grubta mücadele eden Hilalspor bütün maçlarýný kazanarak haklý olarak bu elemelerin þampiyonu oldu. Finalde Haýgerloch Pamukkalesporla eþleþen Hilalspor rakibini kolay geçerek maçý 10-0 kazandý.Bu turnuvada iddalý ev sahibi Neckarsulm 3.olurken, Bietýgheým Sönmezspor ise 4.olabildi. Kazanan takýmlara kupalarýný Stuttgart baþkonsolosumuz Ahmet F.Tezok verdi. Verilen bilgiye göre bu organizeye bu yýlýn þampiyonu Hilalspor gelecek yýl ev sahipliði yapacak. ettiler. IHK Yabancýlar eðitim bölümü sorumlusu sayýn Muhammet Karataþ gecen etim dönemine nazaran daha çok ilginin olduðunu, fakat stuttgart da bulunan Türkiyeli iþverenlerin oranýna bakýldýðýnda bu sayýnýn düþük olduðunu söyledi. Önümüzdeki dönemde bu sayýnýn artmasý için çalýþmalarda bulunacaðýný söyleyen Muhammet Karataþ, mevcut durumda IHK nin 6 þubesinde bu alanda sorumlu olduðunu açýkladý. Sayý 11 Mart 2002 DEUTSCH www.dem-ajans.de Medeniyetlerin Barýþý Türkiye Devleti, jeo-stratejik ve jeo-ekonomik olarak, son derece kilit öneme sahip bir bölgede yer almaktadýr. Türkiye’nin Asya ve Avrupa arasýnda bir köprü görevi görmesi, Kafkaslar’a ve Hazar Bölgesi’ne komþu olmasý, Karadeniz’i ve Akdeniz’i kontrol edebilen konumu önemini daha da artýrmaktadýr. Üzerinde bulunduðu coðrafya, Türkiye’ye, kendisini ayný anda hem Avrupalý, hem Asyalý, hem de Ortadoðulu hissedebilme imkaný vermektedir. Ýbrahim Ýlyas/ Ýstanbul B irinci ve Ýkinci Dünya Savaþlarý’yla, Türkiyenin içinde bulunduðu coðrafyanýn siyasi haritasý önemli ölçüde deðiþmiþ ve ortaya birçok yeni devlet çýkmýþtýr. 20. yüzyýl bitmeden hemen önce ise hiç beklenmedik ve çok önemli bir geliþme olmuþ ve SSCB daðýlmýþtýr. Bunun sonucunda bölgedeki dengelerde büyük deðiþiklikler olmuþtur. Tarihin iþleyiþi, böylesine hareketli bir bölgenin her an yeni yapýlanmalara açýk olduðunu göstermektedir. Bu coðrafyada Osmanlý Devleti’nin ardýndan, aradan geçen uzun zamana ve denenen her türlü rejim ve siyasi iktidara raðmen, huzur ve istikrar hala saðlanamamýþtýr. Gerek Balkanlar, gerekse Ortadoðu ve Kafkasya halklarý savaþlarýn, çatýþmalarýn ve gerginliklerin aðýr yükü altýnda ezilmektedir. Dünya siyasetinde söz sahibi olanlar, herþeyden önce bugün „OsmanlýTürk Hinterlandý“ olarak anýlan bu bölgelerin öneminin farkýnda olmalýdýr. Çünkü pek çok politik denge, ana hatlarýyla bu coðrafyanýn etrafýnda þekillenmektedir. Bunun yaný sýra bölgenin sahip olduðu kaynaklar, 21. yüzyýl siyasetinin burada yoðunlaþmasýna sebep olmaktadýr. Bu topraklar, bugün dünyanýn en zengin yeraltý kaynaklarýna sahiptir. Sanayileþmenin temel hammaddelerini oluþturan kömür, petrol, doðalgaz, demir, bakýr gibi madenler açýsýndan, baþta Kafkaslar ve Orta Asya olmak üzere tüm bölge oldukça zengin rezervlere sahiptir. Son zamanlarda gerçekleþen ve dünya gündemini oldukça meþgul eden birçok olay, yazýnýn giriþinde sýnýrlarýný çizdiðimiz bu bölgeyi yakýndan ilgilendirmektedir. Dolayýsýyla dünya barýþýnýn tesis edi- l e b i l mesi için, bir an önce bölgedeki denge ve istikrarýn saðlanabilmesi gerekmektedir. Kuþkusuz, bu topraklar üzerinde huzurun yerleþmesi ve kaynaklarýn verimli kullanýmýyla bölge rahata kavuþacaktýr. Dünyanýn bu en önemli coðrafyasýnda, etnik ve dini farklýlýklarý olan insanlarýn birarada huzur içinde yaþamalarýný saðlayacak ve adaleti eþit olarak daðýtacak bir iþbirliðinin gereði kaçýnýlmazdýr. Bölgede yer alan devletler, güçlerini ve imkanlarýný hem ekonomik hem de sosyo-kültürel alanda iþbirliðiyle güçlendirdikleri takdirde, bu coðrafyanýn sahip olduðu stratejik önem daha da artacaktýr. Bunun yolu ise, ülkeler arasýndaki çatýþma ve anlaþmazlýklarýn yerini, barýþ ve iþbirliðine býrakmasýndan geçer. Bu tür bir iþbirliði, bölgedeki her ülke için önemli bir dayanak noktasý oluþturacak ve böylece uluslararasý platformda her bir devlet kendi ulusunun menfaatlerini karþýlýklý hoþgörü ve uzlaþý çerçevesinde koruma imkaný bulacaktýr. Türkiye tüm Ortadoðu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’da kalýcý barýþý temin etmiþ, böyle bir birliktelikten oluþan ekonomik gücü en adaletli ve hakkaniyetli þekilde yönlendirmiþ köklü bir tarihe sahiptir. Balkan halklarý, Türkiye ile gönül baðlarýný hala devam ettirmektedirler. Ortadoðu ise, Osmanlý’nýn bölgeden çekilmesiyle kaybettiði huzur ve istikrarý, tekrar kazanmaya çalýþmaktadýr. Eðer bu bölgede yer alan ülkeler, bugün dünyanýn geleceðinde bu kadar hayati bir öneme sahiplerse, bu durumda Osmanlý’nýn varisi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de söz konusu süreçte kilit rol oynamasý kaçýnýlmazdýr. Ayný durum, Kafkaslar ve Orta Asya için de geçerlidir. Bu bölge halklarý ile Türkiye arasýnda büyük bir kültür ve tarih birliði vardýr. göz ardý etmeye çalýþýyorlar. Osmanlý Millet Sistemi’nde, devletin koruyucu þemsiyesi altýna giren her millet ya da topluluða, kendi inanç ve örfüne göre yaþama hakký tanýnýr ve temel haklarý koruma altýna alýnýrdý. Türkler ister Balkanlar’da, ister Kafkaslar’da, ister Ortadoðu’da olsun gittikleri hiçbir ülkede kimseyi dinini ve töresini deðiþtirmeye zorlamamýþlar ve hiç kimseye dininden dolayý zulmetmemiþ, kimseyi hor görmemiþlerdir. Her dinden, her mezhepten vatandaþ ibadetini dilediði gibi yerine getirmiþ, kendi örf ve adetlerini uygulama konusunda hiçbir baský veya zorlama ile karþýlaþmamýþtýr. Bunun karþýlýðýnda, dýþarýdan gelen saldýrýlarda bu topraklarda yaþayanlar da, -severek ve isteyerek- yönetiminden memnun kaldýklarý Osmanlý Devleti’nin yanýnda yer almýþlardýr. Böylece dýþ güvenlik ve ekonomi baþta olmak üzere, pek çok alanda doðal ve saðlam bir ittifak oluþmuþ, hem Osmanlý Devleti’nin hem de tebasý altýnda yaþayanlarýn huzur bulduklarý bir ortam saðlanmýþtýr. Osmanlý Vizyonuyla Ortadoðu ve Dünya Siyasetine Bakabilmek Ýkinci Dünya Savaþý’nýn hemen ardýndan baþlayan soðuk savaþ dönemi, kapitalist ve komünist bloklar için uzun süreli bir istikrar ortamý oluþturmuþtu. Ýki kutuba ayrýlan dünya siyaseti, her ne kadar tehlike teþkil ediyor gibi gözükse de, gerçekte iki kutup arasýndaki güç dengesi bir istikrar ortamý oluþturuyordu. 1991 yýlýnda Sovyetler Birliði’nin çöküþü, bu dengeyi bozdu. Sovyetler Birliði’nin çöküþü ile baþlayan yeni dönem, 21. YÜZYILIN ÞEKÝLLENMESÝNDE demokrasinin ve serbest piyasa ekonomisinin en önemli aktörü olan ABD’yi ürkiye’nin sahip olduðu tarihi miras ile rakipsiz býrakmýþtý. Bu siyasi, askeri ve ekonomik potansiyel yeni döneme de „Yeni nedeniyle, pek çok Batýlý ülke bu bölge üzeDünya Düzeni“ adý rinde geliþtirdikleri stratejilerin Türkiye eksenli verilmiþti. „Yeni Dünya -hatta Türkiye merkezliolmasý gerektiðinin Düzeni“ kýsa zamanda farkýndadýr. Nitekim ABD eski Baþkaný Bill birkaç teorik zemine Clinton’ýn, 1999 yýlýnýn son aylarýnda Georgebirden oturtuldu. Buntown Üniversitesi’nde yaptýðý bir konuþma da larýn arasýnda en önemlisi ve bugünlerde bu görüþü destekler niteliktedir. Bir anda tüm de yeniden gündeme dünya ülkelerinin dikkatini Türkiye üzerine getirilen ise „Medeçevirmelerine neden olan bu ünlü konuþniyetler Çatýþmasý“ fikrimada, Clinton’ýn özellikle, „20. yüzyýlýn dir. Fikrin savunucusu gidiþatýný nasýl Osmanlý’nýn yýkýlýþý belirlediyse, Samuel Huntington, 21. yüzyýlýn þekillenmesinde de Türkiye’nin medeniyetlerin tabiatýnetkin rol oynayacaðý“ anlamýna gelen sözleri dan kaynaklanan kültüson derece önemli bir tespiti içermektedir. rel farklýlýklarýn Siyaset yorumcularý, Clinton’ýn bu sözlerini çatýþmalara neden ola„Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika’yý içine alan caðýný ve bu çatýþmalarýn milyonlarca km2’lik bir alanda, dünya siyadünyadaki sürtüþmelerin setinin merkezi olan bir bölgede söz sahibi son kýsmýný oluþturabir ülke olduðu için 21. yüzyýlýn þekillenmecaðýný ileri sürmüþtü. sinde kilit rol oynayacaktýr“ þeklinde deðerBugün de bu tezden yola lendirmiþlerdir. Bill Clinton benzer mesajlarý çýkarak, farklý etnik kimKasým 1999 tarihinde Türkiye gezisi sýrasýnda liklerin ve dinlerin bir TBMM’nde yaptýðý konuþmasýnda da vermiþtir. arada yaþamayý baþaABD liderinin, Türkiye için 21. yüzyýlda böyle ramayarak çatýþacaðý ve bir saptamada bulunmasý kuþkusuz çok dikkat önümüzdeki günlerde, çekicidir.; söz konusu bölgelerin „Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika’yý içine birçok çatýþmaya sahne alan milyonlarca km2’lik bir alanda, dünya olacaðý iddia ediliyor. siyasetinin merkezi olan bir bölgede söz Halbuki bu iddisahibi bir ülke olduðu için 21. yüzyýlýn þekilalardan yola çýkanlar, lenmesinde kilit rol oynayacaktýr.“ Bill Clinton yakýn geçmiþte yaþan(ABD Eski Baþkaný) mýþ Osmanlý modelini T Kafkaslar, tarih boyunca Rus zulmünden kaçarak Osmanlý’ya sýðýnmýþ Müslüman kavimlerin diyarýdýr. Orta Asya ise, Osmanlý topraðý olmasa da, Türklerin ilk vataný olmasý ve hala bu coðrafyada çok sayýda Türkün yaþýyor olmasý sebebiyle, Türkiye’nin doðal etki alanýndadýr. Unutulmamalýdýr ki, Türkiye, yüzlerce farklý kültürün ve etnik grubun barýndýðý bu topraklarda, sahip olduðu Osmanlý mirasý gereði „söz sahibi“dir. Nitekim Soðuk Savaþ’ýn ardýndan, tesis edilen yeni dünya sisteminde, baþta Amerika olmak üzere, pek çok ülkenin ýsrarcý talebi, Türkiye’nin bu topraklarda aktif rol almasý yönündedir. Türkiye’nin Somali Operasyonu ile Bosna Hersek ve Kosova harekatlarýnda üstlendiði aktif rol bu düþünceyi kanýtlamaktadýr. Türkiye Devleti bugün, týpký Osmanlý’nýn yaptýðý gibi, Balkanlar ve Ortadoðu’daki farklý etnik kimlik ve dinleri kucaklayan bir strateji geliþtirmektedir. Bu stratejinin dayanak noktasý ise, Türk-Ýslam kültürünün ve köklü medeniyetimizin yeniden keþfedilme- Geboren 1871- Ermordet 1919 osa Luxemburg ist die jüngste von fünf Geschwistern. Am 5. März 1871 in Zamost, in Russisch- Polen geboren, wo die meisten Juden waren. Ihr Vater, Elias Luxemburg war Holzhändler. Einige meinten das die Luxemburg Familie wohlhabend- bürgerlich seien, andere meinten aber das sie so arm dran waren, dass sie ihre Wäsche versetzen mussten. Rosa Luxemburg war sehr intelligent und wachsam. Ihr war ihre jüdisch - und weiblich seien sehr bewusst.1873, als Rosa 3 Jahre alt war, zieht die Familie nach Warschau. Doch man weis nicht warum. Wahrscheinlich dachte der Vater dort bessere Geschäfte zu machen. Doch diese Erwartungen erfüllten sich nicht. Ein grund dafür war, dass die Juden nicht in der Innenstadt verkaufen durften, da sie als Konkurrenz für die nicht jüdischen Kaufleute sein konnten. Die Luxemburgs wohnten in einer 3- Zimmer- Wohnung. Rosa L. musste wegen Hüftleiden ein halbes Jahr lang im Bett liegen. Die Ärzte meinten zu der Zeit nur das die einzige Medizin Bettruhe wäre. Was Rosa L. zu einer Humpelnden Frau machte. Doch in dieser Zeit bringt Rosa Luxemburg sich das Lesen bei. 1880 wo Rosa L. 10 Jahre alt war, wird sie zum Russischen 2.Mädchen-Gymnasium geschickt. Es war das beste Gymnasium wo sie hingehen konnte. Da in das Russi- toplumlara uygulanma çabasýdýr. Bu çatýþma iddiasý, komünizm vasýtasýyla denenmiþ ve ortaya 20. yüzyýlýn kanlý bilançosu çýkmýþtýr. Oysa an dünyanýn ihtiyacý çatýþma deðil, topyekün barýþtýr. Bu barýþ için ihtiyaç duyulan modeli uzaklarda aramaya gerek yoktur. 500 yýllýk bir dönemde, idaresi altýndaki her bölgeye nizam vermiþ olan Osmanlý idaresi ve Türk-Ýslam ahlaký, oluþturulmak istenen „medeniyetler çatýþmasý“ný, „medeniyetler barýþý“na döndürmeye yetecektir. 10 TÜRKÝYE’YE KÝLÝT ROL Rosa Luxemburg R sidir. Nitekim bu topraklarda, siyaseten olmasa bile, kültürel olarak Türk hakimiyeti hala devam etmekte, özellikle Balkanlar’da ve Kafkasya’da farklý ýrklardan çok sayýda Müslüman kendini Türk ve Osmanlý addetmektedir. Amerikalý stratejist Samuel Huntington tarafýndan ortaya atýlan „medeniyetlerin çatýþmasý“ fikri, bilimsel, akli ve vicdani hiçbir delili olmayan anlamsýz bir teoridir. Tarih boyunca, [email protected] sayfa schen 1 Gymnasium nur Kinder der Adels Familien gehen durften. Die Unterricht Sprache war Russisch es war den Schülern verboten sich mit ihrer Muttersprache zu unterhalten. Und wenn sie das machten drohte ihnen sogar ein Verweis aus der Schule. Rosa Luxemburg war begabt in Novellen und Gedichte schreiben. In Warschau wurden die Juden sehr schlecht behandelt. Große Menschen mengen kamen in das Jüdische Viertel und plünderten Sachen, zerschlugen die Fenster usw. was Rosa L. dazu brachte auch in ihren letzten Lebensjahren angst vor Menschenmengen zu haben. Mit 16 Jahren war Rosa L. schon verbündete eines illegalen politischen Zirkeln . In dieser Gruppe wurden die politischen Ereignisse die sich in den letzten Jahren abspielten, diskutiert z.B 1881 als der Zar ermordet wird. 1887 erhält Rosa Luxemburg ihr Abitur in 14 Fächern mit der Note ausgezeichnet und in den restlichen gut. Als die ersten Verhaftungen der Juden im Jahre 1889 anfingen, musste sie vor einer drohende Verhaftung ins Ausland fliehen.. In Zürich besuchte sie die Philosophische Fakultät der Universität wo Frauen und Männer gleichberechtigt studieren durften. In den folgenden Semestern besuchte sie Seminare zur Staatswissenschaft, zur mittelalterlichen Geschichte soeie zur Geschichte der Wirtschafts- und Börsenkrisen. yeryüzünün her bölgesinde çeþitli medeniyetler varolmuþ, bu medeniyetler birbirleriyle sosyal ve kültürel açýdan iliþkiler kurmuþ ve „medeniyet alýþveriþi“nde bulunmuþlardýr. Her ýrk, her soy, her millet ayrý bir medeniyete sahiptir. Her medeniyetin ayrý bir özelliði vardýr ve karþýlýklý hoþgörü ve uzlaþý çerçevesinde insanlar her medeniyetten birþeyler alýrlar. Allah, bir Kuran ayetinde yeryüzündeki medeniyetlerin çeþitliliðinin insanlarýn karþýlýklý iliþkilerini düzenlemeye vesile olduðunu belirtir: „Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir diþiden yarattýk ve birbirinizle tanýþmanýz için sizi halklar ve kabileler (þeklinde) kýldýk. Þüphesiz, Allah katýnda sizin en üstün (kerim) olanýnýz, (ýrk ya da soyca deðil) takvaca en ileride olanýnýzdýr. Þüphesiz Allah, bilendir, haber alandýr.“ (Hucurat Suresi, 13) Huntington’un teorisi, Charles Darwin tarafýndan ortaya atýlan Evrim Teorisi’nin, hiçbir temele dayanmayan bir iddiasý olan „doðadaki türler arasýndaki çatýþma“nýn sosyolojiye ve Sie änderte häufig aus politischen Gründen ihren Wohnort. Doch sie Unterbricht das Studium wegen Politischen Aktivitäten Gründung der sozialdemokratische Zeitschrift ,, Sache der Arbeiter´´ in Paris. Da sie öfters nach Paris musste. Um Rosa und Leo Jogisches, einem Mann an dem sie sehr hing, bildete sich eine Gruppe junger, international gesinnter, polnische Sozialisten. Rosa L und Leo J gehörten zu den führenden Mitgliedern der Partei „Sozialdemokratischen Arbeiterpartei des Königreichs Polen“. Die PPS unterstrich auch die nationale Selbstständigkeit Polens. Ihre erste illegale Kongress war am 1894. 1897 promoviert Rosa L. zum Thema „die Industrielle Entwicklung Polens“. 1898- 1903 Heiratet sie Gustav Lübeck um die Deutsche Staatsangehörigkeit zu bekommen. Die ihr, dann die Mitarbeit der deutschen Arbeitbewegung ermöglichen soll. Sie schließt sich 1989 zu der SPD an und am Parteitag der SPD nimmt sie als Expertin der Polnischen Angelegenheiten teil. Im Herbst 1898 ist sie die Chefredakteurin der Sächsischen Arbeiter Zeitung, das eines der Blätter der SPD ist, in Dresden. Doch schon anfangs November 1898 tritt sich wieder zurück. Durch ihre Broschüre 1900 greift sie „Sozialreform oder Revolution“ in die „Revisionismusdebatte“ ein. Sie verteidigt den revolutionären Standpunkt gegen den revisionistischen Eduard Bernstein und fordert den Ausschuss der „Reformisten“ aus der Partei. In Zeitungsartikeln greift sie immer wieder den deutschen Militarismus und Imperialismus an. 1904 wird Rosa Luxemburg festgenommen wegen Majestätsbeleidigung gegen Kaiser Wilhelm den II. Sie wurde nach 6 Wochen wieder freigelassen.. 1906 wurde sie in Warschau festgenommen wegen „Anreizung zum Klassenhass“. Als erstes war sie gefangen im Gefängnis des Warschauer Rathauses, dann wurde sie ins Pawiak Gefängnis überführt und schließlich in die Warschauer Festung. Sie wurde durch Kaution freigelassen, welches von der SPD bezahlt wurde. 1913 hatte Rosa L. die Arbeiter bei einem Frankfurter Prozess zur Kriegsverweigerung aufgerufen. Wegen dieses Aufrufs wird gegen sie Anklage wegen „Aufforderung zum Ungehorsam gegen Gesetze und gegen Anordnungen der Obrigkeit“ erhoben. Sie wurde zu einem Jahr verurteilt. Überall in Deutschland protestierten die Arbeiter wegen dem Urteil. Nachdem das Urteil des vorangegangenes Jahres 1915 vollstreckt wurde, musste sie ins Frauengefängnis.1916 wird sie vom Frauengefängnis entlassen. Dann begann der „Sicherheitsverwahrung“ die bis November 1918 dauerte. Sie wurde zweimal verlegt zuerst in die Festung Wronke in der Provinz Posen, dann nach Breslau.1918 wird sie aus Breslau entlassen. Sie zog nach Berlin wo sie als Redakteurin bei der „Roten Fahne“, einer Zei- tung des Spartakusbunds war. Die Führer des Spartakusbunds waren Rosa L. und Karl Liebknecht.17 Dezember 1918 tritt sie in ihrem Artikel in Roten Fahne „Nationalregierung oder Räteregierung? für eine Räteregierung ein.Obwohl sie die Revolution unterstützt, behält sie ihren grundsätzlichen pazifistischen Standpunkt bei. 30 Dezember-1 Januar 1918/1919 beteiligt sich an der Gründung der Kommunistischen Partei Deutschland (KPD) 1919 in den Januarunruhen musste Rosa L. immer ihre Wohnungen ändern. Doch sie weigerte sich Berlin zu verlassen. Doch am 15 Januar wurde sie und Karl Liebknecht von Soldaten der Garde-Kavallerie Schützendivision verschleppt. Nach dem sie im Eden Hotel Verhört und Misshandelt wurden, wird sie wahrscheinlich beim Abtransport ermordet. Man fand ihre Leichen erst im 31. Mai 1919 im Landwehrkanal in Berlin. Sayý 11 Mart 2002 www.dem-ajans.de Grup Çýð Stuttgart’ta muhteþem bir konser sundu... DEM/Stuttgart Stuttgart’da 11 Þubat günü bir konser veren Grup Çýð, týka basa dolan salonda,izleyicilere tam anlamýyla bir müzik ziyafeti sundu. Seslerini güzel kullanan ve çaldýðý müzik aletlerinin hakkýný veren grup üyeleri; izleyenlerinde eþlik etmesiyle güzel bir paylaþýmýn öncüleriydi. Gecenin ardýndan yaptýðýmýz söyleþide mütevazý tavýrlarýyla dikkat çeken grup üyelerine neden Çýð ismin aldýklarýný sorduk. Aldýðýmýz yanýt “Arkadaþýmýzýn önerisiyle grubumuzun Çýð’ý anýmsattýðýný ve çýð gibi büyüdüðümüzü düþünerek bu öneriyi kabul ettik” dediler. Eski parçalarý düzenlemek nerden aklýnýza geldi biçimindeki sorumuza “Günümüze kadar ozanlarýmýz bunu yaptýlar ve hala yapýyorlar; Arif Sað, Musa Eroðlu gibi sanatçýlarýmýz bize türkülerimizi sevdirdiler. Bizde yaþam koþullarýyla birlikte, uyum saðlamaya çalýþan yeni nesile ulaþtýrmayý, köprü görevi yaparak kendi yorumlarýmýzla bu köprüde bir taþ olmayý; türküleri yaþatmayý amaç edindik.” Biçiminde cevap veren grup üyeleri, gelecekte ki planlarýnýz nedir sorumuza ise espriyle yanýtladýlar; “para kazanýp zengin olmak” Almanya’ya talep doðrultusunda geldiklerini ve demokratik kuruluþlarýn talepleri doðrultusunda da bunu her zaman yapabileceklerini söyleyen Grup Çið üyeleri, medyatik olmadýklarý için fazlaca tanýnmadýklarýný belirttiler. Almanya’da ki ilginç bir anýlarýný anlatmalarýný istediðimizde ise ”Otobanda yol alýrken bir Almanýn ellerinde ki sazý silah sanýp þikayet etmesi ile durdurulduklarýný ve arabanýn içindeki saza uzanan polise sazý vermeyen gruba silahlarýn doðrultulduðunu ama kýsa sürede bu yanlýþýn düzelmesiyle tekrar yola koyulduklarýný anlattýlar. Ses ve yorumlarýyla izleyicilerine güzel anlar yaþatan grupta, baðlamada Kemal Özarslan, davulda Turan Saðer, bas gitarda Mustafa Seyhan, klavyede Orhan Biber, ve solist olarak da; Oðuz ile Mustafa Özarslan olmak üzere altý kiþi yer alýyor. KÜLTÜR-SANAT M editasyon, esnek bir yaklaþýmla günlük stresi, kaygýyý azaltýp içsel bir huzur yakalama yoludur. Meditasyon güvenli ve basittir. Kiþinin fiziksel, duygusal ve zihinsel hallerini dengeler. Doðu dünyasýna aitmiþ gibi görünse de batý dünyasýnda da, þehir yaþamýnda da yerini almýþtýr. Meditasyonu yediden yetmiþe herkes yapabilir. Bugün en yoðun ve kalabalýk havalimanlarýndan olan Pittsburg Havalimanýnda bile geniþ bir meditasyon salonu bulunmaktadýr. Geleneksel olarak meditasyon ruhsal geliþim için kullanýla gelmiþtir: Daha bilinçli olmak, içinizdeki ýþýðý ve sevgiyi çýkarmak, bilgelik, içimizdeki rehberin daha çok farkýnda olmak, gerçek benliðinize ve ruhunuza ulaþma yolculuðunuzu hýzlandýrmak için... Ama günümüzde hýzla akan dünya içersinde, stresi atmak, rahatlamak için son derece deðerli bir araç haline gelmiþtir. Meditasyonun tarihi her ne kadar oldukça geçmiþe dayansa da onunla ilgili bilimsel araþtýrmalar 1960’lý ve 70’li yýllara dayanýr. O yýllarda Hindistan’da bazý kiþilerin otonom sinir sistemlerini istediklerinde kontrol edebildikleri rapor edildi. Ve birçok saðlýkçý yan etkileri fazla olan stres giderici ilaçlarýn yanýnda alternatif olabileceðini düþünerek araþtýrmalara aðýrlýk verdiler. Çeþitli yogiler ve uzun süreler boyunca meditasyon yapan insanlar üzerinde yaptýlan araþtýrmalarda meditasyon iþleminin sempatik sinir sistemi etkilerine karþý tavrýný keþfetti. Sempatik sistem kalp ritmini, solumayý ve kan basýncýný artýrýrken, meditasyon sýrasýnda aktif hale gelen parasempatik sistem bunun tam karþýtýný yapmaktadýr. Kaslardaki gerginlik azalýr, kan basýncý düþer (bazý uç deneklerin meditasyon sýrasýnda vücut ýsýsýnýn azaldýðý, bazal metabolizmasýnýn yavaþladýðý gözlenmiþtir), vücudun oksijen ihtiyacý azalýr ve beyin dalgalarý yoðun beta dalgasýndan sakin alfa dalgasýna deðiþir. Týp bilim adamlarýnýn araþtýrmalarý meditasyonun getirdiði rahatlamanýn tehlike karþýsýnda duyduðumuz ‘savaþ ve kaç’ tepkisinin tam tersi yönde hareket ettiðini saptamýþtýr. Böylesine derin gevþeme ve rahatlama hissi uykuya göre çok daha üstün nitelikler taþýmaktadýr. Günde 1-2 kez yapýlan 20 dk.lýk meditasyon hem fiziksel hem zihinsel saðlýðýnýz açýsýndan önemli geliþmeler saðlayacaktýr. Görsel Meditasyon MANDALA Görsel meditasyon açýk gözle de kapalý gözle de yapýlabilir. Herhangi bir obje meditasyonun konusu olabilir. Bir çiçek, bir taþ ya da hoþunuza giden herhangi bir obje. Gözleriniz açýk olarak seçtiðiniz nesneye bakmakla baþlarsýnýz. Daha sonra ise gözlerinizi kapatýp cismi gözünüzün önünde canlandýrmaya çalýþarak devam edebilirsiniz. Sanat, Ahlak ve Ýdealar Üzerine Goethe’ye Karþý Schiller yapýtlarý deðerli görülecek, ve öte yandan tenseli salt hiçlik olarak betimleyen Hýristiyan sanat yapýtlarý ahlaksýz olarak kýnanacaktý. Evet, bir ülkede ahlaksal olan sanat yapýtlarý baþka bir dinin alýþkanlýk olduðu baþka bir ülkede ahlaksýz olarak görülebilirler; örneðin, resim sanatlarýmýz sofu bir müslümanda dehþet yaratýrken, Doðunun haremlerinde bütünüyle suçsuz görülen pekçok sanat Hýristiyanlar için iðrençtir. Hindistan’da dans eden bir kýzýn toplumsal konumu gelenek tarafýndan aþaðýlanmadýðýndan, kahramaný ücretli bir fahiþe olan Vasantasena dramý ahlaksýz olarak görülmez; eðer biri bu oyunu Fransýz Tiyatrosunda bir kez bile sunma yürekliliðini gösterecek olsa, tüm seyirciler ahlaksýzlýðý karþýsýnda çýðlýklar atacaktýr, ki bu ayný seyircilerin her gün hazla seyrettikleri entrika oyunlarýnýn kahramanlarý, Hint ahlakýnýn istediði gibi, ölen kocalarýyla birlikte yakýlmak yerine sonunda mutlu bir evlilik yapan genç dullardýr. Goetheciler bu görüþ açýsýndan yola çýktýklarýndan, Sanatý baðýmsýz ikinci bir dünya olarak görürler ve öyle yükseðe yerleþtirirler ki tüm insan dürtüleri, din ve ahlak onun altýna düþer. Bu görüþe tam olarak saygý duyamam; Goetheciler Sanatýn kendisini en yüksek þey olarak bildirme noktasýna sürüklenmelerine izin verirler, ve öncelik taþýyan, ilk, gerçek dünyanýn isteklerine arkalarýný dönerler. Schiller kendini bu ilk dünyaya Goethe’den çok daha saðlam olarak baðladý, ve bu bakýmdan onu övmeliyiz. O, Friedrich Schiller, zamanýnýn tini tarafýndan yakalandý, zamanýn tini Schiller’le boðuþtu, Schiller tarafýndan yenildi, savaþta onu izledi, onun bayraðýný taþýdý, ve Ren ötesinde insanlar bu ayný bayraðýn altýnda böylesine coþkuyla çabaladýlar, ve o bayrak içindir ki hepimiz en Kayýp bir gençliðin ardýndan K ayýp bir gençliðin ardýndan yerlere kadar dökülen hüzün kokuyordu bakýþlarý. Donuk gözlerinin arasýndan geçmiþin sancýlý ýþýklarý bir bir süzülüp, gözbebeklerinden fýrlarcasýna çýkýp havada çýðlýklar atarak suratýma vuruyordu. Bu bakýþlar bende anlayamadýðým, belirsiz þekillere dönüþüyor, beynimin bir köþesine kurnazca yerleþtirilmiþ tanrýsal korkular gibi yerleþiyordu. Dualar etkisizliðini çoktan ispatlamýþtý oysa. Ve yitip gitmiþ bir gençlik boylu boyunca karþýmda durmuþ, bana „ Gençliðimi hatýrlattýn „ diyordu. Üzülmekle sevinmek arasýnda kalmýþtým, sevinmekle kýzmak arasýnda... Ölüme dair olan sancýlarýn, yerini, yaþama dair sancýlara býrakmýþ olduðu biriydim, tüketilmiþ bir geleceðe sahip çýkmaya ve düþlerini bu yitik geleceklerdeki gecelere gökyüzü yapmaya çalýþan... Anlamsýzlýklarla dolu anlatýlmazlýklarýn içerisinde bir yolunu bulup „Neden“ lerime cevaplar aramaya çalýþýyordum. Oysa kendimle olan gece muhabbetlerimde hep aydýnlýða bir avuç umutla ulaþmaktan laf açýlýyor, bunun dýþýndaki „Neden“ leri sormak 11 MEDITASYON VE MANDALA Heinrich Heine ‘‘The Romantic School’’dan (1835) ... iki þairin yapýtlarýný karþýlaþtýrma konusunda bir taþkýnlýk vardý, ve görüþler ayrýlýyordu. Schillerciler bir Max Piccolomini, bir Thekla, bir Markiz Posa ve Schiller’in daha baþka sahne kahramanlarýnýn ahlaksal gözalýcýlýklarýný överlerken, öte yandan Goethe’nin karakterlerinin, bir Philine, bir Gretchen, bir Klärchen ve benzer güzel yaratýklarýn ahlaksýz kadýn imgeleri olduklarýný bildiriyorlardý. Goetheciler gülümseyerek Goethe’nin kahramanlarý gibi bu sonuncularýn da pek ahlaklý olarak sunulamayacaklarýný, kiþinin Goethe’nin þiirinden istediði yolda ahlaký yükseltmenin hiçbir biçimde Sanatýn amacý olmadýðýný belirtiyorlardý: çünkü Sanatta hiçbir amaç yoktu, týpký dünyanýn kendisinin tasarýnda da olmamasý gibi, ve orada bile yalnýzca Ýnsan ‘‘Erekler ve Araçlar’’ gibi kavramlar üzerine kafa patlatýr; Sanat, týpký dünya gibi, baþýna buyruktur, ve Ýnsanýn dünyayý kavrayýþý durmaksýzýn deðiþirken dünyanýn her zaman ayný kalmasý gibi, Sanatýn da insanlarýn geçici kavramlarýndan baðýmsýz kalmasý gerekir; böylece Sanat özellikle ahlaktan baðýmsýz kalmalýdýr çünkü ahlak, dünya üzerinde ne zaman yeni bir din çýkýp eskisini bir yana itse, sürekli olarak deðiþir. Gerçekte, yüzyýllarýn geçiþiyle kaçýnýlmaz olarak yeni dinler moda olduðuna göre, ve her yeni din alýþkanlýk durumuna geldiðinde ahlaksal yetke olduðunu öne sürdüðü için, her çað geçmiþin sanat yapýtlarýna karþý bir engizisyon iþletecektir, eðer böyle sanat yapýtlarý geçerli ahlakýn ölçüsü tarafýndan yargýlanýrsa. Edimsel olarak yaþamýþ olduðumuz gibi, teni þeytanca olduðu için lanetleyen iyi Hýristiyanlar Yunan tanrý imgelerinin görünüþlerinden rahatsýz olmuþlardýr; iffetli keþiþler antik Venüs’e bir önlük giydirmiþlerdir; çok yakýn zamanlara dek, çýplak yontularýn önüne komik bir incir yapraðý yapýþtýrýlýrdý; dindar bir Quaker tüm servetini Giulio Romano’nun en güzel mitolojik tablolarýný satýn almaya ve onlarý yakmaya harcadý — gerçekten de bunun için Cennete gitmeyi ve orada her gün deðneklerle dövülmeyi hak etti! Örneðin, Tanrýyý yalnýzca özdeðe yerleþtiren ve böylece kutsallýðý yalnýzca tende bulan bir din, alýþkanlýk olduðunda, öyle bir ahlak ortaya çýkarmak zorunda kalacaktý ki, yalnýzca teni yücelten sanat [email protected] sayfa korkutuyordu. Ama gene de içten içe, kendime pek hissettirmeden ilerliyordum. Bir sigara dumanýnýn ciðerlerime gidiþi kadar haz verici, bir anda dýþarý çýkýp boþlukta kayboluþu kadar acýydý; bir ayyaþýn baþaðrýlý sabahýydý yaþamým dediðim ve gençliðini hatýrlattýðým adamýn yaþamý. Yaþamýmýz... Üzülüyordum. Kendime ait umutsuzluklarýmýn ve baþarýsýzlýklarýmýni bu korkaklýðýn, karþýmda, benim dýþýmda bir bende bulunmasý... Ayný þeyleri yaþamýz olduðumuzu söyleyen, donuk gözlerinde sonbahar güneþinin battýðý bu ihtiyar adama, elimde olmadan, kendime üzülmeyi aklýma getirmediðim kadar üzülüyordum. Belki uzun zamandýr kendime üzülmeyiþim ve herþeyi kabulleniþim bu denli kolay ele geçirilmemi saðlamýþtý. Yine kendi egolarýmýn arkasýna sýðýnmaya baþlamýþtým. Üzülmek istediðim, saatlerce düþünüp gözlerim þiþene kadar aðlamak istediðim belki de benim yaþamýmdý. Ama artýk bundan sonra bunu yapmaya cesaret etsem bile belirginleþn þekillerde hep bu adamýn sevgi dolu yüzündeki kýrgýn ve kýzgýn bakýþlar olacaktý. Bu noktada Görsel meditasyonun çeþitli uygulamalarý bulunmaktadýr. Görsel meditasyonda önemli bir yeri olan da doðulu sanatçýlar tarafýndan meditasyona deðiþik bir konsantrasyon saðlamak için yaratýlmýþ özel yantra veya mandala adý verilen simgesel þekillerdir. Bunlar en çok Hindistan ve Tibet’in Tantrik Yogasýnda kullanýlmaktadýrlar. Mandalalar yuvarlaklar içine yerleþtirilmiþ diyagramlar ve resimlerdir. ‘Daire’ anlamýna gelen Sanskritçe ( eski Hint dili) bir sözcüktür. Daire çok yüksek bir evrensel semboldür. Deðiþik kültürlerde kutsal olaný, evreni, kozmik bilinci, cenneti, varoluþun bütünlüðünü gösterir. Yantralar ise görsel meditasyon için özel olarak çizilmiþlerdir ve simgesel resimdirler. Kelime anlamý ‘enstrüman’dýr ve Sanskritçe ( eksi Hint dili) bir sözcüktür. Çizilmiþ, boyanmýþ, oyulmuþ, kum veya topraktan yapýlmýþ bir þekil olabilirler. En çok görülen desenler bir daire, kenetlenmiþ üçgenler ve karedir. Daire evrendir, kenetlenmiþ üçgenler mistik birliði, kare ise topraðý sembolize eder. Meditasyon Ýçin Uygun Zamanlar Günde bir ya da iki kez uygulanan meditasyondan iyi sonuç alýnabilir. Kimi insanlar için günde iki defa uygulamak daha yararlýdýr. Tok karnýna yapýlmamalý ve yemekten en az iki saat sonra meditasyona geçilmelidir. En iyi zaman kahvaltýdan ya da akþam yemeðinden öncedir. Þayet günde iki kez medi- iyi kanlarýmýzý dökmeye her zaman hazýrýz. Schiller Devrimin büyük düþünceleri için yazdý, tinsel Bastille’i yoketti, özgürlük tapýnaðýný kurdu, ve gerçekten de tüm uluslarý týpký tek bir kardeþlik topluluðu gibi kucaklayacak olan tapýnak bu büyük tapýnaðýn kendisidir: Schiller bir kozmopolitandý. Geçmiþe karþý Räuber’de gördüðümüz o ayný nefretle baþladý. Bu oyunda okuldan kaçmýþ, biraz içki içmiþ ve Jüpiter’in pencerelerinden içeri taþlar atmýþ küçük bir Titan gibidir. Don Carlos’ta þimdiden bir çiçekler ormaný gibi açmýþ olan gelecek sevgisiyle sonlandýrdý. Ayný zamanda hem peygamber hem asker olan, ve ayrýca bilicilikleri uðruna savaþan, ve Almanya’da þimdiye dek sevmiþ ve üzülmüþ en güzel yüreði bir Ýspanyol pelerini altýnda taþýyan Markiz Posa onun kendisidir. Þair, küçük yeniden-Yaratýcý, ayný zamanda insanlarýný kendi imgesinde yaratmasýnda da sevgili Tanrýyý andýrýr. Böylece, eðer Karl Moor ve Markis Posa bütünüyle Schiller’in kendisiyseler, Goethe de kendi Werther’i, Wilhelm Meister’i ve Faust’u ile eþittir ve onlarda Goethe’nin tininin evreleri incelenebilir. Schiller bütünüyle tarih içersine dalarken, insanlýðýn toplumsal ilerlemesinden coþku duyarak dünya tarihinin þarkýsýný söylerken, Goethe de giderek daha fazla bireysel duygular içersine, ya da sanata ya da doðaya gömülür. Kamutanrýcý Goethe her zaman ana incelemesi olarak doða tarihi ile uðraþmak zorundaydý, ve araþtýrmasýnýn sonuçlarýný bize yalnýzca þiirde deðil ama ayný zamanda bilimsel çalýþmalarda da verdi. Ayrýma ilgisizliði de benzer olarak kamutanrýcý dünya görüþünün bir sonucuydu. Ýstemesek de doðru olduðunu kabul etmemiz gerek ki, kamutanrýcýlýk sýk sýk insanlarý ayrýma ilgisizlik tutumuna götürür. Þöyle düþünürler: eðer herþey Tanrý ise, o zaman kiþinin bulutlarla ya da antika deðerli taþlarla, halk þarkýlarýyla ya da maymun kemikleriyle, insanlarla ya da komedyenlerle uðraþmasýnýn tümü ayný þeydir. Ama yanýlgý da tam olarak budur: herþey Tanrý deðildir ama aslýnda Tanrý herþeydir; Tanrý kendini tüm þeylerde eþit ölçüde belirtmez, çeþitli þeylerde kendini çeþitli derecelerde belirtir, ve her biri tanrýlýðýn daha yüksek bir derecesine ulaþma dürtüsünü kendi içinde taþýr; ve bu doðadaki büyük ilerleme yasasýdýr. En derin anlayýþýný Saint-Simoncularýn gösterdiði bu yasaya göre, þimdi kamutanrýcýlýk hiçbir biçimde ayrýma ilgisizliðe deðil ama daha çok özveri-tutkunu ilerleme-çabasýna [aufopferungssüchtigsten Fortstreben] götüren bir dünya görüþüdür. Hayýr, Tanrý Wolfgang Goethe’nin inandýðý gibi kendini tüm þeylerde eþit olarak belirtmez. Goethe tepeden týrnaða bir ilgisizlik yanlýsý oldu, ve insanlýðýn en büyük sorunlarýyla ilgilenmek yerine yalnýzca sanatsal oyuncaklarla, anatomiyle, renk ise kendime aðlayamayacaðým için sevinmelerimle, bu sevinmelere kýzgýnlýðým baþ gösteriyordu. Öyleki bundan sonra kendimi tatmin edemeyecekmiþim gibi geliyordu. Bu sokak arasýnda birlikte bir kaldýrým taþýna oturmuþ, ýslak zeminlere düþen yaðmur taneciklerinin çýkardýðý ezgiyle dans ediþlerini izliyorduk. Ya da tüm bunlarýn farkýnda bile olmadan sabit bir noktaya bakakalarak çoktan çok uzaklara gitmiþtik bile. Bir kaç sokak arkadan gelen siren sesleri ya da oturduðumuz kaldýrýmýn hemen karþýsýndaki duvarda parlaya kýrmýzýmavi ýþýklar bizi aniden bu oyunun dýþýna çekiyor, ardýndan gelen karanlýk ve sessizlik tekrar oyuna dönmemizi saðlýyordu. Belki bir kaç saat belki de günlerce burada oturup bu oyunu oynadýk. En ufak bir hata veya mýzýkçýlýk yapmadan. Ýkimizin de yapmaya çalýþtýðý birbirimize yenik düþmemekti. Çünkü kýrýlan bir ayna tekrar kendimizi görmemizi imkansýz hale getirebilirdi. Birbirimize karþý yapacaðýmýz kýrýcýlýklarýn üzerimizde nasýl bir etkisi olacaðýný da bilemiyorduk. Birbirimizi kýrarak kendimizden ne kadar çok þey götreceðimizi hesaplayamýyor, bu yüzden de gerekli olan sözcükleri bir araya getirip bir cümle kuramýyorduk. Kurmayý baþardýðýmýz cümleler ise beynimizin diplerinden gelip boðazýmýzda seslere dönüþemeden kay- tasyon y a p ý y o rsanýz, araya en az altý saatlik bir süre koymanýz gerekmektedir. Günde bir kez meditasyon yapýyorsanýz, gece yatmadan önce ortamýn sessiz ve sakin olmasýna dikkat ederek zamaný seçebilirsiniz. Meditasyon Süresi Normal ve hareketli bir hayatý olan kiþiler için her defasýnda yirmiþer dakikalýk bir meditasyon yeterlidir. Bu süreyi on dakika ile otuz dakika arasýnda deðiþtirebilirsiniz. Yeni baþlanýldýðýnda zamaný hesap etmek kolay olmayabilir ama zamanla saate bakmaksýzýn süreyi hesaplayabilirsiniz. Meditasyon Objeleri Mavi bir gökyüzü, bir çiçek, güneþ ýþýðý parýltýsý, bir resim, bir desen gibi çeþitli görüntüler meditasyon objesi olabilir. Meditasyon süresince istediðiniz, hoþunuza giden objeyi düþünerek rahat bir meditasyon yapabilirsiniz. dizgeleriyle, bitki bilgisiyle ve bulutlarýn gözlemleriyle ilgilendi: Tanrý kendini þeylerde az ya da çok belirtir, bu sürekli belirtiþte yaþar, Tanrý devimde, eylemde, zamandadýr, Onun kutsal soluðu tarihin sayfalarýný çevirir, ve bu sonuncusu Tanrýnýn edimsel kitabýdýr; Friedrich Schiller’in duyumsadýðý ve önceden sezdiði þey buydu. Schiller geriye-dönen bir peygamber oldu, Hollanda Ayaklanmasý’ný, Otuz Yýl Savaþý’ný ve Orleans Bakiresi’ni ve Tell’i yazdý. Kuþkusuz, Goethe kimi büyük kurtuluþ-tarihlerini kutladý, ama onlarý bir Sanatçý olarak kutladý. Ona öylesine öldürücü gelen Hýristiyan coþkuyu hýrçýnlýkla reddettiði için, ve iç dinginliðinden koparýlabileceði korkusuyla zamanýmýzýn felsefi coþkusunu kavramadýðý ya da kavramak istemediði için, coþkuyu bütünüyle tarihsel olarak, verili birþey olarak aldý, ve tini ellerinde gerece dönüþtürerek ona güzel, hoþ bir biçim verdi. Böylece yazýnýmýzýn en büyük sanatçýsý olurken, yazdýðý herþey iyi-anlatýlmýþ bir sanat yapýtýna dönüþtü. Ustanýn örneði çýraklara yol gösterdi, ve böylece Almanya’da yazýnsal bir dönem doðdu ki, bir keresinde bunu ‘‘sanat dönemi’’ olarak betimlemiþ ve ardýndan Alman halkýnýn politik geliþmesi üzerinde ters bir etki olduðunu göstermiþtim. Goethe’nin usta çalýþmalarýnýn üstün deðerini hiçbir zaman yadsýmam. Güzel yontularýn bir bahçeyi süslemesi gibi sevgili babavatanýmýzý süslerler, ama birer yontudurlar. Onlara aþýk olunabilir, ama kýsýrdýrlar: Goethe’nin þiiri Schiller’inki gibi eylem doðurmaz. Eylem sözcüðün çocuðudur, ve Goethe’nin güzel sözcükleri çocuksuzdurlar. Bu salt Sanattan doðan herþeyin ilencidir. Pygmalion’un yaptýðý yontu güzel bir kadýndý, ve dahasý usta ona aþýk olunca öpücükleri altýnda dirildi, ama bildiðimiz kadarýyla hiçbir zaman çocuklarý olmadý. Ýnanýyorum ki Mr. Charles Nodier bir kez bu bakýmdan benzer birþey söylemiþti, ve dün Louvre’un alt odalarýnda dolaþýrken tanrýlarýn eski yontularýný seyrettiðim sýrada aklýmdan geçen buydu. Donuk ak gözleriyle orada duruyorlardý, mermer gülümsemelerinde gizli bir melankoli, belki de Mýsýr’ýn, doðduklarý ölüler ülkesinin bulanýk bir anýsý, ya da yaþam için, þimdi baþka tanrýlarýn onlarý bir yana itip uzaklaþtýrdýklarý yaþam için üzgün bir özlem, ya da belki ölü ölümsüzlüklerinin acýsý vardý: — onlara yaþamý geri verecek, onlarý donuk devimsizliklerinden kurtaracak sözcüðü bekler gibiydiler. Tuhaf! Bu antikalar bana Goethe’nin þiirlerini anýmsatýyorlar, týpký onlar gibi eksiksiz, týpký onlar gibi görkemli, týpký onlar gibi dinginler, ve böyleyken bile katýlýklarý ve soðukluklarý onlarý bizim þimdiki sýcak ve dipdiri yaþamýmýzdan ayýrdýðý, bizimle birlikte üzüntü ve sevinç duyamadýklarý, insan deðil ama dahaçok tanrýsallýðýn ve taþýn talihsiz melezleri olduklarý için özlem dolu gibi görünürler. bolup gidiyordu. Her harfin karþýlýðýný alan ses dayanýlmaz bir acýyla genizimizi yakýyor, daha biz konuþmaya baþlamadan kendisini ciðerlerimize hapsedip konuþmaya baþladýðýmýzda derin hançer yaralarý açýyordu. Düþünüp söylemeye çalýþtýðýmýz her söz göz yaþlarý olup bir bir akýyordu solgun yanaklarýmýzda. Gözleri donuktu. Ürkek ve yaþlý bakýþlar... Tanrý bile bu bakýþlarýn karþýsýnda kendisini tutamaz ve bütün günahlarýný affederdi. „ Ne olur bakma bana öyle! Gözlerinde kayýp giden her damla nefes almamý zorlaþtýrýyor. O kadar kötü deðildim. Olamazdým da... Olmamalýydým belkide... Bedensel günahlarým vücudumun her yerinde, biri bir diðerinin üzerinde... Yan yana, üst üste... Tanrým nasýl da acýtýyorlar bir bilsen! Cehennem yanýklarý gibi... Ve kesikler... Ölüm bu kadar acýtabilir mi insaný? Uyuþturucular bile görevlerini yapamýyorlar. Bir delik, ardýndan bir tane daha ve bir daha... Kollarýmda boþ yer kalmadýðýndan kasýklarýma kadar indim. Böylesi daha fazla acý veriyor belkide. Boynum... Her akþam bu akþam olduðu gibi bir ýþýk olduðunu sanýyor insan. Ve ard arda gelen kendini kandýrmacalar... Her þeyin yalan olduðunu defalarca söylememe karþýn her seferinde, yalanlarýn içerisinde giderek batmakta olan o son gerçeði bulmaya çalýþmak... Bu geceyi takip etmeliyim. Sessizliðin içerisindeki arzular kovalýyor tutkularýmý. Aydýnlýða bir kaç adým kala son nefeste can vermek gibi sakin ve sessiz. Ölü insanlara yazýlmýþ þarkýlar olmak istiyorum. Hüzünlü ve onu, yaþamýn sonunda çýkan her nefesin zorluðunu hissettiren þarkýlarý, yaþamak istiyorum. Bu yüzden yaþatamam sana gençliðini. Ben kendi benliðim içerisinde kendime yaptýðým yasa dýþý ihanetler yüzünden zaten çoktan ölmüþtüm. Ve sen, tanrýya bile merhamet duygusunu hatýrlatan bu bakýþlarýnla beni bir kez daha öldürdün. Söylesene! Sen gençliðinde kaç defa öldün? „ Yere doðru eðdi bakýþlarýný. Sonra büyük bir hýþýmla kaldýrdý, yumruðunu sýktý. Ve ardýndan çatlak aynadaki bu sokak arasý bunalýmýna son verdi, son bir acý haykýrýþla yumruðunu aynaya vurarak. Gözleri donuktu. Ürkek ve yaþlý bakýþlar... Tanrý bile bu yaþlarýn karþýsýnda kendisini tutamaz ve bütün günahlarýný affederdi. „ Yasa dýþý ihanetlerimdi hepsi kendime. Çok defa... Ama ilk defa gerçekten. „dedi. Özkan Aksular [email protected] roman www.dem-ajans.de ÝBRAM ERDEM Bir Mevsim-3 A ðustos sýcaðý soyu bitmiþ bir hayvan gibi topraða çöküyor. Canlý cansýz ayýrmadan, hasta, çocuk düþünmeden, yeþil kuru demeden her þeyi altýnda eziyor. Ýnsanlar bezgin, birbirlerine söz söyleyecek, gülümseyecek, hatta nefes alacak takatlarý yok. Ýlkel bir makina gibi aðýr aðýr terlerini siliyorlar. Güneþ, emperyalist bir devlet gibi yaþamý tutuklamýþ. Kimsenin kýpýrdama þansý yok. “Kahramanlar uygun zamaný beklemez.” Tüm gece derin derin solurken bu cümleyi söyleyip durmuþum. Uygun zaman bilincin ýþýdýðý, yüreðin ayaða kalktýðý andýr. Yoksa yapma kahramanlýktan sonuçta bir þey kalmaz. Düþüncelerim netleþtiðinde yola çýktým. Geceye nazaran sabah serinliði iç açýcýydý. Güneþ doðmadan uzun bir yol alýrdým. Baðlamýþ olmak beni kurtaracaktý. Çýktým yola. Acele ediyordum. Günlerdir hazýrdým. Kendimi hazýrlamýþtým. O uygun aný arýyordum boþu boþuna. Ýçimi deli bir sevinç kapladý. Kenti arkamda býraktýðýmda bitimsiz bir þarkýya baþladým. Güneþ doðana kadar sürdü bu halim. Sonra oturdum bir tepeye güneþin doðuþunu izledim. Hiç de korkutucu bir yaný yoktu. Hatta sevecen görünüyordu. Dün öðlen üzeri takýndýðý saldýrganlýðýný atmýþtý. Kan portakalý gibi orada asýlý kalmýþtý. Birden susadýðýmý hissettim. Yöreme bakýndým. Bir þey bulamadým. Bir çeþme, koyak bulsam da su içmeyecektim. Çünkü güneþ birazdan saldýrmaya baþlayacak su içme gereksinimim artacak. Daha yolun baþýnda geri dönme isteðiyle karþý karþýya kalmak istemiyordum. Ben aranýrken güneþin o kýzýl sevimliliði bitti. Saldýrgan bir parlaklýða büründü. Sýrtýmý ona döndüm. Çantamý onunla aramýza koydum, yoluma saldýrdým yeniden. Nerede yazýyordu ve ilk kim bulacaktý acaba. Ýlk kahraman kimdi? Ne yapmýþtý? Ateþi bulan mýydý? Ýlk yýrtýcý hayvaný öldüren miydi? Ýlk resim yapan mý? Ýlk þiir okuyan mý? Ýlk örtünmeyi beceren miydi? Bir yerde tutunamadý düþüncelerim. Hiç birini seçemedim. Ýlk çað kahramanlarý hep olmazlarla savaþmýþlar, olaðanüstü güç yüklenmiþ kahramanlardý. Okuduklarým beni koþullandýrýyor, düþüncemi özgürleþtiremiyordum. Bundan ki hep destanlardaki kahramanlara takýlýp kalýyordum. Masal kahramanlarý da ayný durumdaydýlar. Yine de gelecek yüzyýllarýn bilgisiyle donanmamýþ olduðuma üzüldüm. Ne güzel olacaktý o zamanlar. Ýnsanlar dilediði düþünceyi ortaya koyacaklar, dilediklerini yaþayacaklardý. Belki yýldýzlar arasý serüvenler baþlayacak, belki gökteki sesler toplanacak, yaþanmýþ görüntüler saptanacaktý. Ýnsan soyunun çektiði acýlar gözler önene serilecekti birer birer. Bilinmezlik kalmayacak, her þey bulunacak, üzüntü, acý, keder, açlýk silinecek dillerden. Sevinç çaðý baþlayacak. Ýnsanlar mutluluklarýna mutluluk ekleme savaþýný yaþayacaklar. Sevda gözleri kuþatacak. Kim bilir yeni dünyalara mutluluk taþýnacak, sevda aþýlanacak… Bildiðim destanlar, masallarýn çaðrýþýmý bitince romanlara daldým. Onlar daha bir ete kemiðe bürünmüþ yaratýklardý. Bana daha yakýndýlar. Daha tanýdýk bir dünyaydý bunlarýn içinde anlatýlan dünya. Tabii insanýn içine yolculuk en büyük serüvendi. Bu tür kahramanlarý daha çok seviyordum. Oradaki anahtarlardan birinin benim kapýma da uymasý beni sevindiriyordu. Karanlýk bir kapýnýn açýlýp oradan bir aydýnlýðýn yansýmasý ne güzel bir sevinçti. Don Kiþot’u, Þvayk’ý ve Murtaza’yý böyle bir yaz günü okuduðumu çok iyi biliyorum. Bu sevimli deliler, onlar mýydý, somut halleriyle, kiþilikleriyle; yoksa biz miydik. Ben hepsinden yüzlerce parça buluyordum kendime ait. Madam Bovary’i, Anna Karanina’yý, Daþa’yý Cemile’yi de bir aðustos ayýnda okumuþtum. Onlardan da kendimde yüzlerce parça buldum. Onlarla da bütünleþtim. Onlarýn da birbirine benzeyen yanlarý vardý. Coðrafyalarý deðiþik olsa da ayný biyolojinin unsuruydular. Ben de onlardan biriydim. Yüzlerce roman okudum. O yazarlar nereden biliyorlardý benim onlarýn kahramanlarýndan biri olduðumu ya da onlarýn kahramanlarýnýn bir parçalarýnýn bana ait olduðunu. Bu ortak noktayý bulunca da sevincim arttý. Ýnsanlarýn özellikle de kahramanlarýn kardeþiydim, onlar gibi yaþamalýydým. Raskolnikof da Gregory Samsa da benim parçamdý. Ama ben daha çok doða üstü kahramanlara öykünüyordum. Destanlarýn ve masallarýn beni çekmesi belki de bu yüzdendi. Ben yürüyüþe çýkmýþsam bir solukta Ankara’yý Ýstanbul’u aþmalýydým. Sinop’tan dalmýþsam Kýrým’dan çýkmalýydým. Bir kaç solukta Atlas Okyanusu’nun kýyýlarýna ulaþmalý sýcaktan sýkýlmýþsam dönüp bir solukta Alp’leri týrmanmalýydým. En çok da çöl dinginliðini ve korkutucu sessizliðini ve deryanýn çýldýrtýcý rengini ve sesini duymaya çalýþmalýydým. Bunlar niçin zordu bilmiyorum. Yemek ve su gereksinimini kahramanlar yaþamamalýydý. Uyku onlarýn gözlerine takýlmamalýydý. Bunlardan delicesine tedirgin oluyordum. Bedenimin sýradn bir biçimde örgütlenmiþ olmasýna da içerliyordum. Beni ýþýk þeffaflýðýnda ve gücünde donatmalýydýlar. Düþünceden hýzlý akmalýydým kýyý bucaða. Evrenin geniþ karnýný bir kaç saniyede dolaþmalýydým. Sonra bana milyonlarca yýl ömür verilmeliydi ve bu galaksinin, diðer galaksilerin evrenin tüm zamanlarýný yaþamalýydým. Yoksa ne anlamý vardý dar bir gel gitin içinde dönenip durmanýn. Bu sýkýþtýrýlmýþlýk da derecesiz aðýrýma gidiyordu. Gölgem kýsalana dek yürüdüm. Gözüme kestirdiðim bir tepeyi aþtým. Tabi hile yaptým. Bozkýrda nerede yaþam olduðunu çok iyi biliyordum. Orta Anadolu’yu, tüm Anadolu’yu hata Orta Batý’yý Avrupa’yý da biliyordum. Yolumu kestirmem hep olanaklýydý. Yeþilliðin kývrýlarak aktýðý bir tepede bir ahlat aðacýnýn dibine yerleþtim. Karþýda baðlar bahçeler vardý. Ýnsan göremiyordum ama onlara yakýndým. Gölgeler uzayana dek uyumalýydým. Gecelerdir uyumuyordum. Aðacýn çevresini düzelttim. Terlemiþtim. Gömleðimi çýkardým. Güneþe serdim. Biliyordum buralarda çýplak uyunmaz. Çantamdan bir baþka gömlek çýkardým ve giyindim. Postallarýmý da çýkardým. Çoraplarýmý güneþe serdim. Çantamý yastýk yapýp uyudum. ACIYI BAL EYLEDIK „Pir Sultan ölür dirilir“ bak ºu bebelerin güzelligine kaºdestan gözü destan elleri kan içinde kör olasýn demiyorum kör olma da gör beni damda birlikte yatmýþz öküzü hoþça tutmusuz koyun degil su daglarda san kendimizi gütmüþüz hor baktýk mý karýncaya kýrdýk mý kanadýný serçenin vurduk karacanýn yavrulusunu ya nasýl kýyarýz insana sen olmazsan öldürmek ne çürümek ne zindanlarda özlem ne ayrýlýk ne yokluk ne yoksulluk ne ilenmek ne dilenmek ne ilenmek ne dilenmek ne iþsiz güçsüz dolanmak ne gün gün ile barýþmalý kardeþkardeþduruþmalý koklaþmalý söyleþmeli korka korka yaþamak ne kahrolasýn demiyorum kahrolma da gör beni kanadýk toprak olduk çekildik bayrak olduk döküldük yaprak olduk geldik bugüne ekmegi bol eyledik acýyý bal eyledik sýratý yol eyledik geldik bugüne ekilir ekin geliriz ezilir un geliriz bir gider bin geliriz beni vurmak kurtuluºmu kör olasýn demiyorum kör olma da gör beni Hasan Hüseyin Korkmazgil geç görebildiði bu sanal KÝTABIN ADI : UMUDA YOLCULUK çok dünyanýn bir parçasý olduðu için YAZARI : DANIELLE STEEL ORJÝNAL ADI : JOURNEY ÇEVÝRMEN : FATOÞ DÝLBER TÜRÜ : MACERA-ROMAN üzel bir kadýn olan Madelaine Hunter zeki, baþarýlý ve çevresindeki herkesin sevdiði bir haber spikeridir. Baþarmak ve yükselmek için çok çalýþmýþtýr. Maddy’e göre bulunduðu noktaya gelebilmesinde en büyük etken kocasýdýr. Çünkü, mutlu ve sevgi dolu bir hayat yaþadýðýný düþünmektedir. Ne var ki sevgi dolu olduðunu düþündüðü evliliði ve kusursuz bulduðu kocasý aslýnda yedi yýldýr fark edemediði bir yalanlar dünyasýndan ibarettir. Maddy G kendini aldatýlmýþ hisseder ve tüm bu çeliþkiler onu geçmiþin derinliklerine uzanan bir kendi kendiyle hesaplaþmaya zorlar. YAZAR HAKKINDA : „Sevgi Bildirisi“, „Tutku Yýllarý“, „Yaz Bitmesin“, „Özel Dokunuþlar“, „Soylu ve Onurlu“ gibi 40‘ýn üzerinde unutulmaz esere imzasýný atan Danielle Steel, özellikle kadýn okurlarýn beðenisini kazanmýþ bir yazardýr. Eserleri bütün dünyada 370 milyondan fazla satmýþ ve her kitabý çeþitli ülkelerde en çok satan kitaplar listesine girmiþtir. Steel, ailesiyle birlikte sakin bir yaþam sürmekte ve zamanýnýn büyük bir bölümünü yazmaya ayýrmaktadýr. KÝ TAP Sayý 11 Mart 2002 [email protected] sayfa 12 EDEBÝYAT Eflatun ERKEKLER MARSTAN, KADINLAR bir rüzgar esti yüzüme VENÜSTEN, ÇOCUKLAR CENNETTEN Eflatun Azrail gülümseyerek geçti önüme ORÝJÝNAL ADI : MEN ARE FROM MARS, WOMEN ARE FROM VENUS, CHILDREN ARE FROM HEAVEN YAZARI : JOHN GRAY TÜRÜ : AÝLE ve YAÞAM ÇEVÝRMEN : FATOÞ DÝLBER T oplumun en küçük yapý taþý dediðimiz aile kurumunun ayrýlmaz parçasý olan çocuklarýmýzla iliþkilerimizde istesek de istemesek de pek çok sorun yaþýyoruz. Venüs’lü ve Mars’lý annebabalar olarak çocuklarýmýzý yetiþtirirken yaþadýðýmýz sorunlarýn neler olduðu ve bunlara nasýl çözüm bulacaðýmýz konusunda John Gray pek çok yeni öneri sunuyor. „Çocuklar Cennetten“ adlý yapýtýnda John Gray diyor ki; Çocuklarýnýzýn kendilerine özgü içsel potansiyelini geliþtirebilmeleri için onlara hoþgörülü davranýn. Çocuklarýnýzýn hata yapmasýna izin verin ki, hatalarýndan ders alarak, baþarýya ulaþabilsinler. Çocuklarýnýz olumsuz duygularýný dýþa vurarak, duygularýný yönetmeyi ve duygularýnýn farkýna varmayý öðrenirler. Çocuklarýnýzýn isteklerini hoþgörüyle karþýlayýn. Onlarý dayak ve korkuyla sindirmeyin. Ardýmdan yazdýðým þiirlerle geçti zaman Ardýmdan yazdýðým þiirlerle geçti zaman Ben yoktum Sen yanýmda yoktun Filmin þeridi koptu Ýkinci mevkideki yolculuk bitti Mavinin denizi Denizin mavisi Kanýn kýrmýzýsý Kýrmýzýnýn kan tadýndaki ilahisi Sadece ahriman döllerini doðurdu, sefasý Yokluk tadýnda koynuma girdiðinde, öptüðünde elene (Kalainai) krallýðýnda Marsyas isimli bir genç pýnarýn (SUCIKAN) etrafýnda dolaþýrken bir flüt bulur. Günlerce uðraþarak flütü çalmayý öðrenir.Aslýnda bu flüt tanrýca Athena’ nýndýr. Athena flüt çalarken yüzünün çirkinleþtiðini sudaki yansýmalardan görerek, flütü buraya fýrlatýp atmýþtýr. Marsyas o kadar güzel çalmayý öðrenmiþtir ki herkes onu dinlerken kendinden geçmektedir. Ünü kýsa surede tüm çevreye yayýlmýþ ve herkes onu dinlemek için akýn akin Gelene’ye g e l m e k t e d i r. Derken þöhreti Ateþi Yakar Güneþim Ateþi yakar Güneþim Yýldýzlarý Avuçlarým Doðmadan bin yýllýk yaþým Ýnsanlýðý Amaçlarým Dolu aktým,boþa doldum Denizlere buhar oldum Güze kýþa bahar oldum Düze çýkar Yamaçlarým ÞahTurna þakýr dalýnda Rengim var gülün alýnda Mazlum insanlýk yolunda Çekildi tel tel saçlarým!... Söz ve Müzik: Ozan ÞahTurna KURBAN BAYRAMI Her bir yavru bir köþede sýzlar Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr Parça parça bölünmüþtür kuzular Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr Hepside bir yerinde yaralý Çok yýl oldu felek bize vurdu Mutsuz olmuþlardýr bahtý karalý Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr duduklarý kurumuþ bir yosmanýn gözlerinde yaþamak bitti kendini kandýrma zamanlarýndaki futursuz týraþ geride kaldý saç sakal bayram zamanýndadýr toprak saklar gizimi Herkes kaderine boyun eðiyor Güneþ vurmuþ karlar gibi eriyor Kim bizlere bir teselli veriyor Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr .... bilir gelmiyeceðini boþuna aþk þarkýlarý öðrenirim tanrýcalar hep kandýrmak için vardýrlar seni onun için bu günde kurban olarak aldýlar güle güle bilmediðim o yere git... Ana harabe baba viraneye dönmüþ Yýkýlmýþ yuvasý ocaðý sönmüþ Sanki yuvamýza baykuþlar konmuþ Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr FERYADIYAM derki derindir yaram Kesilmiþtir umudum kalmamýþ çarem Yaþantý olmuþtur bizlere haram Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr me. Benden kimseye selam söyleme Þükrü Yýldýz/ 15.10.1999 tanrý Apollon’un kulaðýna gider. Apollon’da Marsyas gibi müziðe düþkündür ve Lir çalmakta çok ustadýr.Kimse onunla yarýþmaya cesaret edemez. Tanrý Apollon , Marsyas’in müzikteki þöhretini kýskanmaya baþlamýþ ve onu herkesin önünde yarýþmaya davet etmiþtir. Yenen yenilene istediði cezayý verebileceðini belirtmiþtir. Yarýþma yeþil cayýrlarla süslü TMOLOS daðý eteklerinde yapýlýr. Üç kiþilik jüri heyetine kral Midas baþkanlýk eder. Apollon lir’iyle tanrýsal ezgiler çalarken sanat ve su perileri olan muz’ler ona koro halinde eslik ederler.Marsyas flüt çalmaya baþlayýnca tanrý Apollon’dan aþaðý kalmamýþ çok güzel ezgiler çalmýþtýr. Halk Marsyas’ý çýlgýnlar gibi alkýþlayýp, tempo tutmuþtur.Jüri kararýný açýkladýðýnda Kral MIDAS adil davranarak oyunu Marsyas’a vermiþ, Fakat Marsyas yarýþmayý Ayakkabýlarýmý istiyorum Bayramlar, Çocuklarýn göz bebeklerine baktýðým günler... Hep çocukluðumda kalan bir ýþýðý arar dururum. Ayaklarýna bakarým çocuklarýn, bayramlarda çocuklarýn ayakkabýlarý yeni olur çünkü Hani son akþam baþucuna alýnýp yatýlan ayakkabýlarý hangi çocuðun ayaðýnda görebilirim umuduyla ayaklarýna bakarým çocuklarýn önce, sonra da gözlerine... Öyle üç otuzunda bir adam falan deðilim. Anneannemi en son 18 yaþýnda bir delikanlý iken 1978 yýlýnda gördüm. Her türlü gýda maddesi için uzun kuyruklarýn olduðu yýllardan biriydi. 78 yaþýnda, hafýzasý yerinde, her þeyi dün gibi hatýrlayan bir Karadeniz kadýnýydý. Her bayram olduðu gibi, o bayramda, o meþhur sözünü söyledi kendi kendine. “Ýyi güne kalmadýk! Kimbilir kaç ananýn bu bayram da elleri koynundadýr.. Geçen bayram, —kim öle kim kala- dediydim Bir sonbahar akþamý idi Aþký ateþe verdiðimde Yüreðime resmini çizdim Kulaklarýma sessini Beynimin maphusluðunda Çýlgýnlýða demir attým artýk ölebilirim... Þükrü Yýldýz MIDAS’IN KULAKLARI Mitoloji G Yazar hakkýnda: Felsefe doktoru olan John Gray on adet kitap yazmýþtýr. „Erkekler Mars’tan Kadýnlar Venüs’ten“ adlý eseri bütün dünyada on milyondan fazla satmýþtýr. Ýletiþim ve iliþkiler dalýnda dünya çapýnda haklý bir üne sahiptir. Yirmi altý yýldýr büyük kentlerde „Ýliþkilerinizde Ýstediðinizi Elde Etmek“ konusunda seminerler düzenlemektedir. Uluslararasý Evlilik ve Aile Danýþmanlýðý Derneði’nin saygýn bir üyesidir. Ayrýca Amerikan Psikoterapistleri Psiko Tanýmlar Derneði Yönetim Kurulu üyesidir. Karýsý Bonnie ve üç çocuðuyla birlikte Kuzey California’da yaþamaktadýr. de hepiniz gözümün içine bakmýþtýnýz!” dedi. Bu yýl da ölmedim dercesine... O bayramdan sonra anneannemle görüþemedik bir daha.. Hep kendi çocukluðunda geçen bayramlara özlem duyardý, benim þu anda duyduðum gibi. Her þeye raðmen 1970’li yýllarla mukayese edildiðinde anneannemin çocukluk yýllarý daha yoksulluk içinde geçmiþ olmasý gerekirdi, anlattýðýna göre öyleydi de zaten. -Bu kadýn bu yaþta neden ve neye özlem duyar ki- der, bir türlü anlamazdým. O’nun özlem duyduðu þeyin aslýnda akýp giden zamana olduðunu yaþým kemale erdikçe anlýyorum. Su gibi, rüzgar gibi elimizden, ömrümüzden akýp gidenlere... Baþucumda sabahladýðým ayakkabýlarýn sýrrýný þimdi-þimdi çözebiliyorum. O ayakkabýlar nitelik olarak ayaða giyilen bir nesneydi belki ama ayakkabýlarda ertesi gün toplayacaðým ve tadý bile o gün- kaybetmiþtir.Tanrý Apollon MIDAS’ýn oyunu Marsyas’a verdiðini görünce çýlgýna dönmüþ ve Marsyas’ýn derisini yüzdürerek su kaynaðýndaki maðaraya asýlmasýný emretmiþtir. Tanrý Apollon Kral Midas’a dönerek „Sen benim Lirimin sesini dinlemekten acizsin. Duymayan o kulaklarýný eþek kulaklarý gibi yapayýmda gör „ demiþtir. Bir süre sonra Kral Midas’ýn kulaklarý eþek kulaklarý gibi olur. Bundan utanan kral baþýna özel bir þapka yaptýrýr.Bu sýrrýný sadece berberine söyler. Onu da ölümle tehdit ederek kimseye söylememesini saðlar.Berber uzun süre bu sýrrý saklamýþ ama dayanamamýþtýr. Bir gün su kenarýna giderek düþünmüþ, baðýrmak istediði halde korkusundan bir duyan olur diye baðýramamýþtýr.Suyun kenarýna bir çukur acar çukura eðilir „ Kral Midas’ýn kulaðý eþek kulaðý gibi“ der ve çukuru kapatýr.Böylece berber biraz olsun rahatlamýþtýr. Aradan uzun zaman geçer,çukurun üstünde kamýþlar biter. Rüzgarlar estikçe onlardan fýsýltýlar gelmeye baþlar.“KRAL MIDAS’IN KULAKLARI ESEK KULAKLARI GIBI“diye etrafa yayýlýr. Böylece bu sýrrý bütün halk öðrenir. lere has þekerler vardý. Komþumuz Gönül yenge’nin verdiði mendilin yumuþaklýðý,Yusuf abi’nin avucuma sýkýþtýrdýðý kaðýt beþlira’nýn rengi, babamýn alýn terinin kokusu, baðcýklarý sanki aðabeyimin ilkokuldan sonra torna atelyelerinde alet tutan küçük parmaklarý gibiydi o ayakkabýlarýn. Ben o yüzden severmiþim demek ki ayakkabýlarýmý. Hepsiyle birden yatarmýþým bayram akþamýndan sabaha kadar tüm sevdiklerimle koyun koyuna. O zamanlar bayramlar kýþ aylarýna denk gelirdi. Sokaklar çamurlarla kaplýydý. Bastýðýmýz yerlerde izleri kalýrdý ayakkabýlarýn. Býrakýlan her iz bir arkadaþýmýn yüzüymüþ meðers ve herbirinde adýlarý kalýrmýþ; çamurlu sokaklarda cývýl cývýl ve sýmsýcak.. Çocuktuk, “Kurtlar kuþlar bile bu gün oruç” derdi anneannem. Biz de arife günü oruç tutuyorduk. Kurtlar kuþlar kadar olamýyor muyduk. Çocuktuk. Ertesi gün bayramdý çünkü; çok çok heyecanlý, tarifi mümkün olmayan, tarifi bayramlarla özdeþ, heyecanýmýz ölçüsünde mutluyduk. Kuþ oluyorduk hepimiz, evet birer kuþ, kuþlarla birlikte; hatta onlardan daha þen, daha þakrak uçuyorduk.. Þimdi gözlerine bakýyorum çocukalarýn. Iþýðý arýyorum çocukluðumda kalan... Hayatýmýn 30 yýl öncesini aydýnlatacak ýþýk, çocuklarýn gözlerinde biliyorumda acaba hangisinde? Yoksa hepsinde bir den de gözlerim kamaþýyor, göremiyor muyum... Ve ayakakabýlarýna bakýyorum çocuklarýn her bayram sabahý... Babamýn alýnteri kokusu, aðabeyimin parmaklarý, arkadaþlarýmýn ayak izleri, mendilin yumuþaklýðý, beþlira’nýn rengi, ablamýn sevgisi, annemin nasihatý- öpücüðü hangi ayakkabýnýn içinde gizli acaba. Nice nice bayramlara dostlar, mutlulukla saðlýcakla, huzurla... Mübarek olsun; önce çocuklara ve ayakkabýlarýný arayanlara. Yavuz Nufel/ ROTTERDAM Sayý 11 Mart 2002 www.dem-ajans.de ROPÖRTAJ [email protected] sayfa Haldun AÇIKSÖZLÜ „En önemli zenginliðimiz ezilenlerin estetiðini yaratma sürecinde tam onbir yýlý geride býrakmýþ olmamýz“ SEVGÝLÝ DEM DOSTLARI Her ay yeter ki kararmasýn köþesinde sizlere kendi yürek atýþlarýmla seslenmeye çalýþýrken bundan böyle yine belirli aralýklarla sanatýn her alanýnda üretimleriyle geniþ kitle yýðýnlarýnýn yanýnda yaný baþýnda olma çabasýný taþýyan dostlarýmýzý sizlerle buluþturmaya baþlýyoruz. Ýlk konuðumuz, Türkiye emekçilerinin yakýndan tanýdýðý tiyatro CANÞENLÝÐÝ OYUNCULAR’ ý ve kurucularýndan 14 yýldýr profesyonel olarak tiyatro yapan, alaylý tiyatroculuðunun yanýnda Dil Tarih ve Coðrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunu sevgili Haldun AÇIKSÖZLÜ. Olgun Þensoy Sayýn AÇIKSÖZLÜ neden tiyatro, neden Canþenliði ? Bir çok tiyatronun kuruculuðunu yaptým ancak kurucusu olduðum Canþenliði kendi tiyatro serüvenimin de birebir karþýlýðý oldu. Tiyatro çünkü diyalektik, tez-antitez ve sentez. Tez oyundur, antitez seyirci ve bu ikilinin buluþtuðu an sentez olur. Ve bu böylece sürer gider. Tiyatro, çünkü insan var. Ýnsanýn en ilkel yanýyla var olduðunu görürüz. Ýnsan apaçýk ortadadýr, bu bireyin cesaretidir. Toplumun karþýsýna geçen birey, Deniz gibi, Che gibi... Kollektivizm var çünkü birlikte üretim var. Paylaþým var, tiyatro sanatý ancak seyirciyle buluþtuðu anda oluþan bir sanattýr. Canþenliði çünkü kapitalist sistem ‘can’ý öldürür, yabancýlaþtýrýr, emeðini beynini ve içini soðurur. Can ölü topraðýný ancak þenlikle aþabilir. Bu nedenle Can’ýn þenliðine merhaba. Can’ýn þenlenme süreci hangi tarihte ve nasýl baþladý? 1991 ocak ayýnda altý arkadaþ olarak kurduðumuz topluluðumuza içerden ve dýþardan birçok dostumuz katkýda bulundu. Canþenliði sadece içinde çalýþan, oyunlarda yer alan insanlarýn tiyatrosu deðildir. Ezilenlerden yana, emeðin dünyasýný kurma mücadelesi veren her insanýn topluluðumuza katkýsý vardý. Can’ýn þenlenme sürecinde ilk turneyi ne zaman ve nereye gerçekleþtirdiniz? Ýlk turnemizi 1991 yýlýnýn Nisan ayýnda Denizli-Sarayköy ilçesine yapmýþtýk. “Herþey Dilince Güldü” adlý çocuk oyunu ve doðaçlamayla hazýrladýðýmýz “Sarayköy” adlý sokak oyunumuzla gittik. Çocuk oyunumuzda ki coþku ve meydanda oynadýðýmýz sokak oyunu çiseleyen yaðmura raðmen bin kiþinin kendi hikayelerini merakla izlemeleri unutulmaz güzel bir andýr. Ülkemizde ve dünyamýzda haklý eylemliklerin yanýnda yaný baþýnda olan Canþenliði Oyuncularý bugüne dek ne tür zorluklarla karþý karþýya kaldý? Dünyada olduðu gibi ülkemizde de “Resmi” görüþlerin dýþýna çýktýðýnýz da hep ayný karþýlýðý alýyorsunuz. Mahkemeler yasaklamalar, baskýlarla karþýlaþýyorsunuz. Bizlerde bu anlamda bir çok mahkeme ve cezaevi uygulamalarýna maruz kaldýk. Fakat bu bizi üzmemiþtir. Çünkü sermayadarlarýn düzeninde emekten ve ezilenlerden yana olup da mülkün temeli olan adaletin çarklarýndan geçmemesi mümkün deðildir. Bu yargýlamalar, telefon dinlemeleri bizim için turnusol kaðýdýdýr. Karikatür 1-2 yýlda tiyatrocu kesilenlerin lüks içinde yaþadýðýmýz ülkemizde Canþenliði oyuncularýnýn zenginliði nedir ? Bizim zenginliðimiz Anadolu’yu karýþ karýþ dolaþmýþ olmak, gezdiðimiz yerlerde insanlarýmýzýn sorunlarýný tiyatroya aktarmýþ olmaktýr. Gerek Avrupa da yaptýðýmýz turnelerde gerekse Anadolu da olduðu gibi Canþenliði insanlarýný yaratmýþýzdýr. O insanlar bizim zenginliðimizdir. Bu zamana kadar Canþenliði eðitiminden geçen 1000’ e yakýn genç, yetiþkin bizim zenginlimizdir. Tabi en önemli zenginliðimiz ezilenlerin estetiðini yaratma sürecinde tam onbir yýlý geride býrakmýþ olmamýzdýr. Sanatýn yozlaþtýrýp, bir gecede sanatçýlarýn çoðaldýðý ülkemizdeki dramatik görüntülere neler söyleyeceksiniz ? Su gider kum kalýr. Materyalist tarih bilinci içinde insanlýk tarihinin bir taþý olabilmek daha önemlidir. Yukarýda söylediðim gibi her zaman emeðin yanýnda tavýr koymuþ, Canþenliði oyuncularý mahkeme kapýlarýndan da eksik olmadýnýz neden ? Can Baba’ nýn söylediði gibi “ hayatýn baþýna asýldýk “ da ondan galiba. Çünkü sistemin hakimlerini çok rahatsýz eden þey aykýrý olmak. Hele bu aykýrýlýk sosyalist kimliðimizden geliyorsa hiçbir tahammülleri yok. Her tiyatroya emek verenler gibi Canþenliði oyuncularýnda turnelerde unutmadýðý ilginç anýlarýnýz var mý? Varsa bizimle paylaþýr mýsýnýz? Bir çok aný var, ama ilginç bulduðum bir tanesini anlatayým. Avrupa’nýn bir çok kentinde de oynadýðýmýz “ Hür-Habil ile Kabil’ in Öyküsü “ adlý oyunumuzu Muðla’nýn Ortaca ilçesinin Fevziye adlý bir tahtacý köyünde duyurumuzu yapmýþ ve çim olan Futbol sahasýna insanlarý toplamýþtýk. Oyunumuz ilk kardeþ kanýn dökülmesinden, “ Kerbela Olayý’na” , oradan da günümüze uzanan savaþ karþýtý bir oyundu. Habil çobandýr, Kabil ise çiftçi, Kabil kardeþini kuraklýða karþý bolluk bereket ve iktidar için kendi topraðýnda boynunu keserek öldürür ve sonra gök gürler. Oyunda ki gök gürleme sahnesi ayný anda gerçeðe dönüþerek gökler gürlemeye þimþekler çakmaya baþladý. Oyunda biz ne dediysek doða da karþýlýðýný almaya baþladýk. Tabi ki güzel tesadüf... Temmuz ayýnda hiç yaðmur yaðmayan bölgede yaðmur bardaktan boþanýrcasýna yaðarken, insanlarýn oturmak için yanýnda getirdikleri sandalyeleri þemsiye gibi kullanarak, “devam, devam “ haykýrýþlarý arasýnda bizi yalnýz býrakmamalarý olayý daha da ilginç kýlýyordu. Bu ilginçlik hep bir aðýzdan “ kardeþliðin kazaný aþureyi kaynatana kadar savaþa hayýr” haykýrýþlarýyla devam etmiþti. O kadar sevilmiþtik ki, iki gün sonra ayný köy meydanýnda farklý bir oyunla kalabalýk köy halkýyla yeniden buluþtuk. Canþenliði oyunculara YÖK ‘e F tipine karþý dururken, yeni insan sokaklardan çýkacak þiarýyla sokak tiyatrosunu gecekondulara taþýdý. Bunda etkili olabildiniz mi ? Topluluðumuz tiyatronun her yerde olabileceðini ve sadece elit bir tabakanýn tatmin aracý olmayýp ezilenlerin ve üretenlerin, sorup sorgulayýp yeni bir dünya yürüyüþlerinde onlarla yan yana omuz omuza olabileceðini göstermiþtir. Bizi örnek olan birçok genç tiyatro kurulmuþtur. Ýstenen kadar olmasa da tarihin kendi seyrine Canþenliði öznesinin müdahalesi önemli olmuþtur. Yaþanan bu yoðunluk içinde Canþenliði oyuncularýnýn ýsrarla hayata geçirmek istediði bir projesi varmý ? Bir çok oyun çalýþmamýz var hazýrlýklarýný yaptýðýmýz. Ama bütün bunlar emek ve zaman bileþiminin bir arada kullanýlmasýyla mümkündür. Bu ikilinin bir araya gelmesi ekonomik alt yapýyla ilintilidir. Sözü uzatmadan söyleyelim parasýz bu projeler hayata geçirilemez. Uzun süredir yapmaya çalýþtýðýmýz ; “Babailer Ayaklanmasý” ,”Hasan Sabah” gibi projeler var, ancak hepsi yukarý da belirttiðimiz gibi emek, zaman daha da önemlisi parayla mümkün kýlýnabilecek çalýþmalardýr. Temmuz 93 naklen yayýnda dünyanýn gözü önünde ikisi otel çalýþaný otuz beþ aydýný mýzý yitirdiðimiz ardýndan neler söyleyeceksiniz, o günün canlý tanýðý olarak. Bu konu da çok þey söyledik ve yazdýk.Onun içindir ki yargýlanýp ceza da aldým. Dün söyledim bugün de söylüyorum “Sivas Katliamý” planlý programlý þekilde karanlýk güçler tarafýndan çok önceden tasarlanarak 2 Temmuz da Sivas’ ta uygulamaya konulmuþtur. Otuz üçü aydýn 35 insanýmýzý yakýlmasýna Devlet seyirci kalýrken, o zamanýn yöne- ticileri de yakýlan aydýnlarýmýzý suçlama cabasý içine girmiþlerdi. O nedenlidir ki o dönemin bütün yöneticileri yargýlanacak gerekli cezaya çarptýrýlmalýdýr. Sevgili AÇIKSÖZLÜ sohbetimizin sonuna yaklaþýrken þu anda sahnelediðiniz oyunlar hakkýnda bilgi verir misiniz ? Bugünlerde, üç çocuk oyunu, iki büyük oyun ve sokak gösterisiyle süreklilik saðladýðýmýzý düþünüyorum. Kýsaca oyunlarýmýzla ilgili bilgi vermek istiyorum; “ Mavi Kuþ “, “ Baþýna Buyruk Kedi” ve “Püsküllü Deve” adlý çocuk oyunlarýmýzda çocuklarýn düþ dünyasýný, ütüyopyalarýný ve geleceðe olan umutlarýný artýrmak adýna dünyamýz gerçeklerini kavramalarýna katký sunmaya çalýþýyoruz. “ Axgh” adlý sokak gösterimizde küreselleþme karþýtý olarak, ilkel insandan günümüze, iktidarlarýn nasýl oluþtuðunu,emeðin dünyasýnýn “Ya barbarlýk, ya sosyalizm” þiarýyla oluþacaðýný söylüyoruz. “Her þeye raðmen” adlý sokak oyunumuzda F tipleriyle insanlarýmýzýn tabutluklara konmasýna karþýn her þeye raðmen yaþamak, yaþarken de ölümcül olmamanýn vurgusunu yapýyoruz. “ Ya Ýnek Ya...!” adlý oyunumuz ise N.Hikmet RAN ‘ýn yazdýðý ve “ aracýn amaçlaþmasý”nýn hicvi olan bir oyundur. 2002 Nazým yýlýný enternasyonelist-komünist vurgusuyla sahneye taþýmaya çalýþtýk.Amacýmýz þairin unutturulmaya çaþýlan komünist yanýný diri tutmaktýr. Bu sezon son olarak hazýrladýðýmýz “Gençlik hiçbir zaman yaþlanmýyor” adlý oyunumuz var. 16 Þubat 1969 Kanlý Pazar ile baþlayan 1974 genel affýna kadar geçen zamanda ülkemiz 68 kuþaðýnýn, yaþadýklarý tartýþtýklarý ve ödedikleri bedelleri belgeselci bir nitelikle, bir ailenin yaþadýklarýyla birlikte sunmaya çalýþýyoruz.Ve bu oyunu “politik olarak 68 kuþaðýný eleþtirebilirsiniz, ama etik olarak çok soylu davrandýlar.” Sözünün inancýyla seyirci ile buluþturmaya çalýyoruz. Sizleri gazetemiz DEM’ e konuk etmenin sevincini paylaþýyoruz. Ýnanýyoruz ki okuyan dostlarýmýzda ayný duyguyu paylaþacaklar. Yangýnsýz, yargýsýz güzel yarýnlar dileklerimizle teþekkürlerimizi sunuyoruz. DEM aracýlýðýyla Almanya’ da seyircilerimize, ve bizi merak edenlere ulaþabildiðimiz için biz teþekkür ediyor, gelecek güzel günlerin demokratik emekten yana olacaðý inancýyla sevgiyle kalýn diyoruz. FIKRALAR Yönetimler B aba hayat bilgisi dersinde yönetimleri isliyoruz, bana demokrasiyi anlatýr mýsýn?“ demiþ. Babasý: „anlatmasýna anlatýrýmda yavrum ama senin bazý tanýmlarý bilmen gerekiyor“ demiþ, „Bak simdi benim fabrikam var ve eve para getiriyorum, ben kapitalistim; paranýn nasýl harcanacaðýna annen karar verir,o hükümet; hepimiz senin için çalýþýyoruz, sen halksýn beþikteki kardeþin gelecek; hizmetçimiz ise isçi sýnýfý. Sen bunlarý öðren. Ben sana sabah demokrasiyi anlatýrým“ demiþ. Gece çocuk uyanmýþ bir bakmýþ ki küçük kardeþi altýný pisletmiþ ve ZÜLFÝKAR YALÇINKAYA [email protected] Yol arkadaþlýðý S özlerime Hz. Ali‘nin bir sözü ile baþlamak istiyorum. „ Cahile ilimden bahsetmek zulümdür, ilimi ilim sahibinden saklamak daha da zulümdür“. Çok çektim cahillerin elinden yeri geldi sitem ettim, yeri geldi uzaklaþtým amma hiç kimse anlayacak kapasitede olmadýðý için öksüz çocuklar gibi boynu bükük kaldým. Tavsiyemdir bütün canlara alan alýr açmayana sözüm yoktur benim. · Yola çýktýðýn arkadaþýný iyi seçin ki yolda kalmayasýnýz. Bu kiþi kamillik mertebesinde deðilse uzak durun. Hele ilimden, bilimden, sanattan siyasetten, felsefeden yoksun ise hayýr gelmez. · Yola çýktýðýn arkadaþýn bencil, egoist, kýskanç ise vallah hayýr gelmez. · Yola çýktýðýn arkadaþýn YALANCI ISE her zaman aldanýrsýn. · Yola çýktýðýn arkadaþýn CÝMRÝ ise her zamaný aldanýrsýn. · Yola çýktýðýn arkadaþýn KORKAK ise her zaman yalnýz býrakýr kaçar. · Yola çýktýðýn arkadaþýn Riyakar ise, seni her lokma menfaat için satar. · Yola çýktýðýn senin baþarýndan dolayý destek olacaðý yerde köstek olursa, çoluða çocuða, ipe sapa gelmez cahillere ezdirmeye kalkýyorsa ondan yine hayýr gelmez. · Yola çýktýðýn arkadaþýn bir davanýn önemini kavramýyorsa, bu davada baþýna iþ gelince yalnýz býrakýp karþý taraf ile iþbirliði yaparak ihanet ediyorsa. Sen bir dava için mücadele verirken, DGM ve Askeri mahkemede yargýlanýrken, seni yýldýrmak için telefon ve faksla tehdit edilerek, býçaklý saldýrýya uðrarken, mahkemeye verilerek yolundan alýkoymak isteyenle iþbirliði yapan þerefsizlerle arkadaþlýk yapýlmayacaðý gibi bir çatý altýnda örgütlü mücadele yapýlamaz. Öyle ise arkadaþlýk sevgi, þefkat ve sadakat üzerine kurulurken, akýllý olmalýdýr. Akýlsýz bir arkadaþtan hiç bir fayda yoktur. Her zaman zararýna yol açar. Davayý ne kadar anlatýrsan anlat anlamaz çünkü beyni süngerlenmiþtir. Böylelerinden hayýr gelmez. „ Ne kendisi toplum adamý olur, nede seni toplum adamý yapar“. · Yola çýktýðýn arkadaþ akýl fikir ýsýsý olmalýdýr. Oturup tartýþmalý, sormalý, sorgulamalý, yargýlamalý, güvenmeli, ve gelecek için üretmelidir. Yoksa hazýra konmalý deðil. Bütün dostlara sevgilerimle ANADOLU MÜZÝK GRUBU ¯¯¯ ¯¯¯ Dügün, Nisan, Sünet ve Ballo´larýnýzda gönlünüzce eðlenmek için bizi arayýn. Telefonlarýmýz: Stuttgart, Ýbrahim: 0174-9218621 Mannheim, Mahsun: 0172-9129 979 ¯¯¯ T a v e r n e Timbales Die kleine gemütliche Musikkneipe Inh. Ali Osman „Alex“ Reitzensteinstrasse 36, 70190 Stuttgart (Ost) Tel: 0711 262 37 71 durmadan aðlýyor. Hemen anne ve babasýnýn odasýna gitmiþ. Annesi horul horul uyuyor. Uyandýrmaya çalýþmýþ ama baþaramamýþ. Babasý yatakta deðil, geçerken hizmetçinin odasýna bir bakmýþ ki hizmetçi ile babasý seviþiyor. Çaresiz donup yatmýþ. Ertesi sabah babasý“ gel oðlum sana demokrasiyi anlatayým“ demiþ. Çocuk: „gerek yok baba, ben artýk biliyorum“ yanýtýný vermiþ ve anlatmaya baþlamýþ: „Kapitalistler isçi sýnýfýný becerirken hükümet uyuyor, halk endiþeli, gelecek ise bok içinde“. Genetik uzmanlarý H 13 epside birbirinden iddialý 3 genetik uzmaný, yeni buluþlarýný karsýlaþtýrýyorlar. Hayvanlar konusunda uzman olan birincisi anlatýyor. „Ýnek ve tavuk genlerinden harikulade yeni bir hayvan meydana getirdim. Hem sut veriyor hem yumurtluyor, eti kýrmýzý et tadýnda ama beyaz et kadar faydalý, bence bu yüzyýlýn buluþu. Ýnsanlara istedikleri kadar saðlýklý; et, sut, yumurta yedireceðim“ Böcek genetiði uzmaný çalýþmasýný açýklýyor. „Ari ile bok böceði genlerini karýþtýrdým.Yeni türümüz pisliklerden bal yapýyor. Hem bol miktarda hem de inanýlmaz kaliteli bal imkanýna kavuþmuþ bulunuyoruz. Ýnsanlýk için çok faydalý bir geliþme saðladým“ Genel genetikçi Dr. Temel iki meslektaþýna bakýyor. „Valla bende karpuzla karafatma genlerini birleþtirdim. Þimdi karpuzu kesiyorsun, bütün çekirdekler yürüyüp gidiyor“ Sayý 11 Mart 2002 ÝLAN www.dem-ajans.de [email protected] sayfa 14 1 NÝSAN 2002‘DEN ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ! www.dem-ajans.de Artýk sizinde bayilerde bir gazeteniz var.... Sie können das alles bei uns zu angemessenen Preisen geniessen Als Beigeschmack bieten wir Ihnen auch Getränke an! Preisliste: Erwachsene 5,-/Std. Sch+ler 4.-/Std. Öffnungszeiten: täglich 9:00 bis 24:00 Ihn. A. Akgün Özel telefon görüþmeleri için odalarýmýz vardýr Tel: 0231 98 12 840 Fax: 0231 98 12 84 22 Händy: 0173 270 62 78 BORSIGPLATZ 12, 44145 DORTMUND Sayý 11 Mart 2002 SAÐLIK-YAÞAM www.dem-ajans.de Þeker hastalýðýn sorumlusu batý tarzý diet ve yaþam Ý leri yaþlarda ortaya çýkan Diabert 2 türü þeker hastalýðýna daha çok kiþilerin aldýrmazcasýna yedikleri gýda türleri ile yaþam tarzlarýnýn neden olduðu belirlendi. Boston Genel Hastanesi uzmanlarý yaptýklarý araþtýrmada oburluk, hareketsizlik ve yaþlýlýðýn vücudun þekerleri parçalamada kullandýðý hormonu insülini üüretememesine neden olduðunu belirledi. Doktorlar ileri yaþlarda alýnan her kilonun insülin ihtiyacýný artýrdýðý uyarýsýnda bulunuyor. Prostat için alýnan iki bitkisel ilaç yasaklandý A merikalý hastalarýn prostat saðlýðýný düzene koymak için aldýklarý bazý bitkisel ilaçlarýn ciddi yan etkileri ve sonuçlarý olduðu konusunda Amerikan Gýda ve Ýlaç Dairesi tarafýndan uyarýda bulunuldu. FDA tarafýndan yayýnlanan uyarýda PC SPES adlý herbal ilaçta kanýn pýhtýlaþmasýný çözen Warfarin olduðu SPES adlý ilaçta ise anti exaitey ilacý olan alprazolan bulunduðu belirtildi. Doktorlar bu ilaçlarýn iç kanamalara ve sinirsel rahatsýzlýklara yol açabileceðini belirterek doktorunuza danýþmadan reçetesiz satýlan bu ilaçlarý alýnmamasýný tavsiye ediyor. Çikolata saðlýklý gýda sayýlýr mý? Y apýlan son araþtýrmalar çikolatanýn ayný meyva ve sebzelerde olduðu gibi antioksidant maddeler bulundurduðunu ortaya çýkarmýþtý. Ancak doktorlar çikolatada bulunan bazý maddelerin az alýnmasý durumunda yarar, fazlasýnýn ise zarar olduðunu belirtiyor. Çikolatanýn ana maddelerinden kakou içinde çayda ve sebzelerde de bulunan flavonoidsler olduðu bu maddeninde hücreleri parçalanmaktan koruyan kalp hastalýklarý ile kanser oluþmasýný önleyen bir özelliði bulunduðu bildirildi. Anacak doktorlar yerken durmasýný bilemeyen kiþilerin çikolatada bulunan yað ve kalori ile oldukça hýzla kilo alabileceklerine de iþaret ediyor. Kýrýþýklýklarý gideren ilk gerçek ilaç yakýnda 1 990 yýlýndan buyana kýrýþýklýklarý gidermede kullanýlan ancak resmen Amerikan Gýda ve Ýlaç Dairesi tarafýndan onaylanmamýþ olan BOTOX yakýnda FDA tarafýndan onaylanarak piyasaya çýkarýlacak. Daha önce kas hastalýklarý için kullanýlmasý yolunda izin verilen ilaç yüzdeki kaslþarýn da kýrþýklýða neden olan harereketlerini yani gevþemelerini önlüyor. Piyasaya sürülecelk olan BOTOX’un bir doktorun bürosuunda çok küçük dozlar halinde belirli yerlere enjekte edilmesi gerekiyor. Kýrýþýklýklar 3 veya dört gün içinde tamamen yok oluyor. Bu kýrýþýklýklarýn kaybolmasý 3 ay sürüyor. Yani iþlermin 3 ayda bir tekrarlanmasý gerekiyor. Can boðazdan gelir düþüncesiyle Yanlýþ besleniyoruz E n aðýr ekonomik kriz zamanýnda bile yanlýþ yeme alýþkanlýklarýmýzdan vazgeçemiyoruz. Et türleri, Türk sofralarýnda çoðunlukta baþrolde. Ýster döner halinde, ister þiþte, ister köfte olarak. Ana yemeðin üstüne de tatlý iyi gider tabii. Baklava her zaman olmasa da, kek, muhallebi, pasta veya büsküvi aðzý tatlandýrma görevini de görür. Yanýna da bol þekerli çay veya kahve yudumlanýrsa keyfimize diyecek yok. Saðlýða zararlý Aðzý sulandýran bu yiyecekler kuþkusuz çok lezzetli, ancak ayný zamanda da çok tehlikeli. Türk Kalp Hastalýklarý Kurumu‘ nda beslenme uzmaný olarak çalýþan Sumru Özbay, fazla et yiyenleri uyararak, sýhhatleri için saðlýða zararlý olan bu alýþkanlýklarýndan bir an önce vazgeçip, an fazla haftada bir kez döner yemeleri gerektiðine iþaret ediyor. Hastalýða davet 45 yaþýný geçenler de, döneri en iyisi akýllarýndan tamamen çýkarmalarý þart Özbaya‘ a göre. Türkiye‘ deki halkýn genel beslenme özelliklerini inceleyen uzman, Türklerin günlük yemeklerin, kolesterol oranýný yukarý sýçramasýna neden olduðunu, dolayýsýyla kalp krizi riskini artýrdýðýný vurguluyor. Özbay bu uyarýsýyla hýzla çoðalan diðer bes- lenme ve diyet uzmanlarýnýn görüþünü paylaþýyor. Hepsinin amacý, vatandaþlarý ikna edip saðlýksýz yeme alýþkanlýklarýndan kurtarmak. Zararlý gýdalar Bu mücadeleye katýlanlarýn arasýnda Ankara Hacettepe Üniversitesi‘ nde beslenme tavsiyelerini içerecek olan bir broþürü hazýrlamakla meþgul olan Türkan Kutluay Merdol. Avrupa Birliði‘ nde yol alýrken, ülkenin çaðdaþ beslenme alýþkanlýklarýný gösteren bir broþüre ihtiyacý olduðunu düþünen Merdol, Ýstanbul‘ daki meslektaþý Özbay gibi ölçülü yemek yemenin yaný sýra, listedeki menülerde yer alan yað, þeker ve tuz oranlarýný azaltmayý tavsiye ediyor. Bunlarýn yerine meyve ve sebze yenilebilir. Rejim yapmak akla bile gelmiyor Beslenme uzmanlarýnýn bu giriþimleri ve televizyonlarýn saðlýklý beslenme önerilerini yansýtan özel programlarla halka iletmesi gerçekten umut verici. Ama Türklerin döner gibi yaðlý yemeklerden kolay kolay vazgeçeceklerine Kokoreç yasaklý isteye girebilir Son dönemlerde beslenme uzmanlarý Türklerin iþtahýný kaçýrmaya çalýþýrken, AB bürokrasisinin de saðlýða zararlý, ancak sevilen yiyeceklerden veda etmelerini istemesinden korkuluyor. AB‘ ye adaylýðýný koyan Türkiye daha hedefinden uzak olmasýna raðmen, çok sayýda vatandaþ birgün kokoreçin yasaklý yiyeceklerin arasýna girebileceði korkusuyla þimdiden yüreði sýzlýyor. BSE’ yi umursamýyoruz Þiþe sarýlarak korda kýzartýlan, kekikli baðýrsaklardan yapýlan kokoreç, sadece yaðlý oluþundan zararlý deðil. Yunanistan‘ da BSE tehlikesi içerdiði gerekçesiyle benzeri bir et yemeðinin piyasaya sürülmesi yasaklandý. Ancak Avrupa Birliði, Türkiye hakkýnda da ayný hükmü verirken, en geç pop sanatçý Mirkelam‘ ýn „Kokoreç, sensiz olmuyor” þarkýsýndaki aþk ilanýný duyduðunda zorlanacaðý kesin. Öte yandan Türkler, kendi saðlýðýný düþünmeden BSE tehlikesini umursamadýðý sürece, yasaklarýn ne getireceði de önemli bir soru. ”Brigitte” dergisinin araþtýrmasý Kadýnlar kendine güveniyor A lman kadýný için güzel ve bakýmlý olmak 70‘ li senelerden buyana gittikçe daha fazla önem kazandý. Bu netice kadýn dergisi ”Brigitte” nin yaptýðý araþtýrmaya dayanarak gözlemlendi. Ayný sorular beraberinde düzenlenen araþtýrma, 1978 senesinde 28 bin kadýnýn katýlýmýyla uygulanýrken, aktüel versiyonu geçen yýl 35 bin kadýn arasýnda düzenlendi. Güzeller daha baþarýlý Yapýlan araþtýrmada katýlanlarýn yüzde 57‘ si, güzel ve bakýmlý olan kiþilerin iþ hayatýnda daha seviyeli yerlere geldiklerini iddia ediyor. 1978 yýlýnda bu oran yalnýz yüzde 30 civarýndaydý. Bu zamanda güzel bir dýþ görünümün özel hayatta faydalý olabileceðini yüzde 32 düþünürken, 70‘ li yýllarda anlarýn yüzde 14‘ ü kendine baþkalarý için özen gösterirken, aktüel soruþturmada bu oran yalnýz yüzde üç civarýndaydý. Günümüzde güzelliðin yaþla ilgisi olmadýðýný vurgulayan kadýnlarýn yüzde 90‘ lýk oraný, geçmiþte yapýlan araþtýrmanýn neticesiyle yaklaþýk eþitti. bu oranýn yüzde 51 olduðu dikkat çekti. Güzellik güven veriyor Katýlanlarýn arasýnda yüzde 94‘ ü güzel olmanýn kendilerine güven ve rahatlýk verdiðini vurgularken, ayný yanýt 24 yýl önce yalnýz yüzde 79‘ undan alýndý. 1978 senesinde araþtýrmaya katýl- Saðlýk güzelliðin sýrrý Aktüel araþtýrmada ”Görünümünüzle gerçekten mutlu musunuz?” sorusunu yüzde 41‘ i evet olarak cevaplarken, 70‘ li senelerde yüzde 56‘ sýndan evet cevabý alýnmýþtý. Katýlanlar arasýndan yüzde 85‘ i ”Güzelliðin sýrlarýndan biri saðlýklý hayat” tezini evet olarak cevaplandýrýrken, ”Günümüzde güzel ve bakýmlý olmak geçmiþe nazaran daha kolay” tezine yüzde 79‘ u evet cevabýný verdi. Çünkü kadýn- lar arasýnda eskisi gibi, fazla çocuk arzusu yok. Akýl ve cazibe daha önemli Günümüzde kadýnlar için akýl ve cazibe, güzellikten daha fazla önem taþýyor. Güzelliðin önemi yüzde 95‘ inden vurgulanýrken (1978:yüzde 91), cazibenin önemi yüzde 93‘ ünden onaylandý (1978:yüzde 86). yürüyüþün saðlýk için en deðerli ilaç Time Dergisi ‘Saðlýklý olma bilimi’ baþlýklý kapak konusunda yürüyüþün saðlýk için en deðerli ilaç olduðunun kanýtlandýðýný yazdý. Yürüyüþ, bakýnýz nelere deva... A DAMAR TIKANMASI: Özellikle beyin damarlarýnýn bir kan pýhtýsý yüzünden týkanmasýnda yürüyüþün ne kadar önlem olabileceði 1.5 yýl önce Harvard Týp Okulu tarafýndan yapýlan bir araþtýrmayla netleþti. Araþtýrmaya göre, günde 2.5 saat yürüyüþ yapanlar, damar týkanmasý riskini yüzde 40 azaltýyor. KÝLO: Yaþlandýkça sadece diyet yaparak kilolardan kurtulmak, ya da belli bir kiloda kalmak imkansýz. Günde 30 dakikalýk bir yürüyüþ, kilo kontrolünü elinizde tutmayý saðlýyor. Ayrýca gün boyunca enerjik olmanýzý saðlýyor. ÞEKER HASTALIÐI: Ýki ayrý araþtýrma günde 30 dakikalýk bir yürüyüþün özellikle ikinci tip þeker hastalýðýnýn geliþmesini önlediðini kanýtladý. Dahasý, diyabete meyilli kiþilerde yürüyüþün yanýsýra egzersiz yaparak kilo vermenin, metformi adlý diyabet ilacýndan iki kat daha etkili saðlýðýnýz 15 Dr. Med FAHRETTÝN ADSAY Karaciðer Organý ve Fonksiyonu de kimse tam inanmýyor. Bunun asýl nedeni, þimdiye kadar yaða veda etme nedenini görmemelerinde yatýyor. Batý Avrupa‘ daki zayýf olma þartýyla karþýlaþtýrýldýðýnda, Türkiye‘ deki güzellik ideali birkaç kilo fark atýyor. Fakirliðin halen güncel olan Türk toplumunda, dolgun göbek halen refahýn ve mutluluðun göstergesi. Çay ve kahveyi þekersiz içmek ise çoðunluðun aklýna bile gelmiyor. Doktorlar küçük bir böbrek testi yaptýrmayý tavsiye ediyor merikalý saðlýk uzmanlarý 60 yaþýn üzerindeyseniz ve bizim ýrktansanýz yani aralarýnda Türklerinde bulunduðu bazý guruplarda böbrek hastalýðý riskinin yüksek olduðunu ileri sürdü ve bu nedenle enazýndan bir test yaptýrmanýzý önerdi. Amerikalý doktorlar bir çok kiþinin böbrek hastasý olduðunun farkýnda bile olmadýðýný ancak hastalýklar ortaya ilerlemiþ olarak çýkýnca tedavi yollarý aradýðýna iþaret ederken doktor muayenesinde bile yapýlacak basit bir testin yararýna dikkat çekti. Amerikan Ulusal Böbrek Vakfý tarafýndan yapýlan açýklamalarda Doktorunuza kanýnýzdaki creatinine düzeyini belirleyecek bir test yapmasýný istemenizi öneriyor. Bu madde genelde idrardan geçtiði anda böbrekleriniziz normal çalýþmadýðýna iþaret ediyormuþ. Doktordan ayrýca idrarýnýzdaki protein testi yapmasýný istenebileceðine dikkat çekerken idrarýnýzda protein bulunmasýnýn böbreklerinizde bir hastalýk olduðuna iþaret ettiðini hatýrlatýyor. [email protected] sayfa olduðu açýkça görüldü. KEMÝK ERÝMESÝ: Yürüyüþ sadece kaslara deðil, kemiklere de faydalý. Araþtýrmalar, 20’li yaþlarýndan itibaren düzenli olarak yürüyüþ yapan ve kalsiyum zengini yiyecekler tüketmeye dikkat eden kadýnlarda, 70’li yaþlarda ‘osteoporoz’ riskinin yüzde 30 daha az olduðunu gösterdi. DEPRESYON: Evin etrafýnda bile atacaðýnýz bir tur, moralinizin düzelmesine yardýmcý oluyor. Programlý yürüyüþ ruh saðlýðý üzerinde mucizeler yaratabiliyor. Klinik depresyon teþhisi konulan kiþilere yürüyüþün bir faydasý var mý? Elde edilen yeni bulgular, olduðunu açýkça ortaya koydu. Antidepresan tedavisi ciddi depresyondan kurtulmak için izlenecek doðru ve hýzlý bir yol. Ancak ilaç tedavisinin yanýnda, her gün yapýlacak 45 dakikalýk düzenli yürüyüþler, depresyonun 10 ay sonra tekrar etmesini, daha iyi önlüyor. KANSER: Þaþýrtýcý ama gerçek... Baðýrsak ve rektum kanseri riski, her gün bir saat kadar yürüyerek büyük ölçüde azalýyor. Yürüyüþ, atýklarýn baðýrsaklardan daha hýzlý atýlmasýna yardýmcý oluyor. Toksik maddeler de vücudu daha kýsa sürede terk ediyor. Böylelikle baðýrsak hücrelerinin zehirlenmesi önleniyor. K araciðer sað göðüs kafesi kaburgalarýnýn altýnda, yaklaþýk 2 kg aðýrlýðýndadýr bir organdýr. Vucudun bütün kann miktarýnýn % 25 bir dakika içinde karaciðere girip çýkmaktadýr. Karaciðer relativ yumuþak, sað ve sol diye iki dilimden oluþur. Karaciðerin alt tarafýnda safra kesesi bulunuyor, safrayý karaciðer üretiyor ve safra kesesinde bekletiyor, yemek esnasýnda safrayý mideden çekip ince barsaða giren yemeðin üzerðne dökülüp, özellikle yaðlý yemeklerin hazmini gerçekleþtiriyor. Her insan günde 700 ila 1000 gr. Arasýnda safra üretiyor. Vucudun hiç bir organý ciðer kadar çeþitli vazifeler üstlenmiyor. Ciðer protein, yað, þeker, vitamin için vucudun yaþamý için çok gerekli besin maddelerini üreten yegane organdýr. Mesela hazým ile beraber barsaklardan reserve edilen ham proteýn karaciðere girer orada vucut için gerekli olan çeþitli protein ürünlerine dönüþtürülür. Vucuda lazým olan þekeri gerekirse yeniden üretir, gerekirse þekeri depolar, yani glykogen e çevirir. Vucudun çeþitli hüclerinin yapýmýnda gerekli olan kolesterin maddesini üretir. Vucudun kullanamadýðý artýklarý dýþarý atar veya vucut artýklarýný çok önemli ve gerekli vazifelerinden birisi ve kendisini yenilemesi çünkü dýþarýdan veya içeriden zararlý bir hastalýða veya zararlý maddenin istilasýna uðradýðýnda kendisini yenileme ile meydana gelen zararý bertaraf eder. Karaciðere zarar veren nedenler: Çaðýmýzda, özellikle endüstri ülkelerinde fazla alkol içilmesi ve baðýmlýlarýnýn artmasý karaciðerde baþlangýçta iltihaplanma, büyüme, yaðlanma ve en son karaciðer sirozu oluþur. Karaciðer de siroz oluþmasý organýn büyük bir bölümünün tahrip olmasý ve ciðerin kendisi yeniliyememesi sonunda yukarda adý geçen karaciðer vazifelerinin yapýlmamasýna, organ yetmezliðine hatta ölüme kadar insaný götürebilir. Karaciðere zarar veren önemli bir neden de Hepatitis A+B+C+D ve E viruslarýnýn musallat olmasý ve karaciðerde tahribatlar meydana getirmesidir. Sayý 11 Mart 2002 EREN’E VERÝLEN SÖZ G ünlerden Pazar. Eren bu gününü , arkadaþlarýyla birlikte bisiklet turu yapmak için planlamýþtý. Erenin bisikleti bozuktu. Babasý bisikleti tamir edeceðine söz vermiþti. Bahçedeki musluðun bozulduðunu gören Erenin babasý, önce musluðu tamir etmenin daha önemli olduðunu düþündü. Ancak Eren bunun önemini bilmiyordu. Babasýnýn kendisini önemsemediðini düþünüyor ve kendi kendine kýzýp duruyordu. Babasý için önce bisikletin tamirinin önemli olmasý gerektiðini düþünüyordu. Çünkü babasý, Erene söz vermiþti. Babasýnýn sözünü tutmadýðýný düþünüyor çok üzülüyordu. Kýsa bir süre sonra Erenin arkadaþlarý bisikletleriyle geldiler. Ancak arkadaþlarýna, onlarla bisiklet süremeyeceðini söyledi. Eren o gün evde kalacaðý için çok üzülüyordu.Bunu fark eden ÇOCUK www.dem-ajans.de annesi Erenin arkadaþlarýyla birlikte bahçede piknik yapabileceklerini söyledi. Eren buna çok sevindi ve annesine arkadaþlarý için biraz kura- biye, patates salatasý, tost ve özelikle Portakal suyu getirmesini istemiþti. Annesi neden Portakal suyunu istediðini sorduðunda ; Portakal suyunun çok saðlýklý olduðunu bildiði için istediðini söyledi. Ayrýca ,Eren annesine piknik için yardým edeceðine söz verdi. Ancak Eren bahçeye gidip arkadaþlarýna haberi vermek istedi. Bu arada ÖRÜMCEÐÝN HÝKAYESÝ Z eka Tarýçasý Athena, insanlarýn yaptýðý bütün sanatlarýn ve iþlerin bilhassa kadýn parmaklarýnýn yaptýðý ince nakýþlarýn, iþlemelerin, örmelerin koruyucusu idi. Tanrýlarýn kraliçesi Hera’nýn gelinliðini nazik elleriyle o hazýrlamýþtý. Bu gibi iþlerde çok ileri giden Yunan kadýnlarý, sanatlarýný Athena’yý çalýþýrken görerek öðrendiklerini ve onun öðütlerini dinlediklerini söyleyerek övünürlerdi. Fakat iyi kalpli ve barýþçý Athena’nýn kýzarak kalp kýrdýðý ve intikam aldýðý da olurdu. Derler ki Lydia’lý güzel bir kýz olan Arakne gergef iþlemekte, oya yapmakta o kadar çok ileri gitmiþti ki,arada sýrada Zeus’un güzel kýzlarý Nympha perileri bile ormandan, su baþlarýndan ayrýlarak onun sanatýný seyre gelirlerdi. Bir gün bu periler ona „Bu kadar güzel sanatý, bu kadar hoþ gergef iþlemeyi sana zeka Tanrýçasý mý öðretti?“ diye sordular. O ise „Athena kim de benimle boy ölçüþebilir, ben bu iþte herkesi hatta Athena’yý bile geride býrakýrým“ dedi. Athena bütün bunlarý iþitmiþti. Ýhtiyar bir kadýn þekline girerek Arakne’nin yanýna geldi. Bitkin ve yorgun vücudunu bir bastona dayamýþ olduðu halde, bembeyaz saçlarýný göstererek: - Kýzým, dedi, ihtiyarlýk insana yalnýz keder ve üzüntü getirmez, tecrübe de getirir. Öðütlerimi yabana atma, evet sen sanatýnda çok ileri gitmiþ, muvaffak olmuþ bir kýzsýn. Sen herkesi fani kadýnlarý, kýzlarý geçebilirsin, fakat bir Tanrýçanýn kudreti her þeyin üstündedir. Kendini o kadar büyük görme. - Ben gurura kapýlmýyorum, kendimi büyük görmüyorum, ben hakikati söylüy- arkadaþlarýndan biri bisikletten düþmüþtü. Eren annesinden önce arkadaþýna yardým etmesi gerektiðini düþündü. Arkadaþý ayaðýný incitmiþti. Babasýnýn yardýmýyla arkadaþýna ilk yardýmý yaptýlar.Bu arada Erenin annesi piknik için her þeyin hazýr olduðunu piknik yapabileceklerini söyledi. Eren annesinden özür diledi, çünkü Eren annesine yardim edeceðine dair söz vermiþti. Ancak annesi üzülmemesi gerektiðini bazen insanlar daha önemli bir olay olduðunda önce acil olaný yapmak gerektiðini söyledi. Örneðin baban su boþuna akmasýn diye önce musluðun tamir edilmesi gerektiðini düþündü ve sen arkadaþýnýn yardýma ihtiyacý olduðunu düþünerek, ona yardým etmek istedin. Çünkü o daha acildi. Bu þekilde bazý zamanlarda söz versek bile acil durumlar olduðunda verdiðin sözü insan yapamayabilir. Eren de babasýnýn niçin bisikleti deðil de musluðu önce tamir etmek istediðini anladý ve beraber güle oynaya piknik yaptýlar. Eren hem çok eðlenmiþ hem de önemli bir þey öðrenmiþti. orum. Ýsterse Athena gelsin, ben onunla da müsabakaya girerim, dedi. - Ýþte o geldi, diyerek zeka Ýlahesi, ihtiyar kadýn þeklinden çýktý. Kendi ilahi kýlýðýna girdi. Bunun üzerine ikisi de yan yana oturarak gergef iþlemeye baþladýlar. Birbirini yenme arzusu, her ikisine de yorgunluðunu unutturdu. Athena gergefte Olympos Daðý’ný ve Tanrýlarý iþledi. Maðrur Lydia’lý güzel Tanrýlarýn aþk maceralarýndan sahneler iþliyordu. Ýki iþleme bitince Athena, Arakne’nin el iþinde hiçbir kusur bulamadý. Onun el iþi kusursuz iþlenmiþti. Buna büsbütün kýzdý ve onu kýskandý. Kýzýn iþlediði parçayý eline aldý, buruþturdu, yýrttý attý. Bu hareketten çok müteessir olan Arakne, kendini asmak istedi. Fakat Athena ona acýdý, talihini deðiþtirdi. Sen ölmeyeceksin, yaþayacaksýn, fakat benimle boy ölçüþtüðün için hayatýn her zaman að üstünde asýlý olarak geçecektir, dedi ve onu örümcek yaptý. Evlerimizin köþelerinde gördüðümüz mahcup ve sessiz örümceðin güzel bir kýz olduðunu düþünmek, ne kadar kalbe [email protected] sayfa Hazýrlayan: Döne Köylüce önce 3, sonra 4 gün ve öyle bir þimþek çaktý ki bizim sevgili horoz 4 sefer ayný yumurtayý yumurtladý. Öpücük, Annen. FIKRA/ Bir doðu- Frislandlý annenin, oðluna mektubu Sevgili Ahmet! en bu Mektubu yavaþ yazacaðým, çünkü hýzlý okumayý bilmediðini biliyorum. Bu Mektubu hayatta olduðumu bilmen için yazýyorum. Eve bir gün gelirsen, evimizi tanýyamazsýn, çünkü biz taþýndýk. Bu yeni evin içinde Çamaþýr makinemiz bile var. 14 tane gömlek içine koydum, ama B onlarý bir daha hiç göremedim. Baban yeni bir iþ buldu. Mezarlýðýn çimenliðini biçiyor. Senin Ablanýn dün bir bebeði oldu. Ama oðlan yada kýz olduðunu bilmediðimiz için sana Dayý yada Teyze olduðunu söyleyemeyiz. Perþembe günü depreme karþý aþý olduk. Gecen haftada 7 sefer yaðmur yaðdý, Not: Bu mektubun içine para koymak istedim, ama mektubu kapatmýþtým. Sevgili Çocuklar yaþadýðýmýz Dünyayý beraber biraz tanýyalým Dünyamýz 4,5 Milyar yaþýnda. Dünya 510 065 600 km2 büyüklüktedir. 71% i sularla kaplý . 71% ´ýn 2,5% kýsmý buzlarla kaplýdýr . Dünyamýz kendi etrafýndaki dönüþünü 24 saat içinde tamamlar.Bunun için bir gün 24 Saat týr. Dünyanýn hem kendi hem Güneþin etrafýnda dönmesinden gece ve gündüz oluþur. 400 Milyon yýl önce dünya 22 saat içinde bir sefer dönüyordu. Yalnýz hýzý deðil görünüþü de deðiþti: 200 Milyon yýl önce bütün þimdiki kýtalar yoktu. Hepsi bir kýtadan oluþuyordu. Bu kýtanýn ismi Pangäay idi. Kýtalar 100 Milyon yýl önce ayrýlmaya baþladýlar, 50 Milyon yýl önce Dünyada büyük bir fark görünüyordu. Tek olan Kýta, bugün 6 tane ayrý kýtaya ayrýldý. Bu kýtalar: Avrupa, Asya, Afrika, Avustralya Amerika ve Antarktika. dokunur. Dikkat edilirse o, çirkinliðini bize göstermemek için bakýmsýz ve kuytu yerleri arar. Titiz kadýnlar onun düþmanýdýr. Belki onlar da onun için ona düþman kesilmiþlerdir. Zavallý, zaten talihsizdir, güzel bir kýzken biçimsiz bir böcek olmuþtur. Ona dokunmayýnýz, hiç olmazsa gergefini iþleyerek avunsun, üzüntüsünü unutsun. kýssaden hisse:asla ve asla karþýnýzdakini hor görmeyiniz ve unutmayýnýz!iyi veya kötü herkesin bir hikayesi vardýr!önce dinleyelim!! Dönerproduktion Fleischgroßhandels GmbH Yaprak, Kýyma, Tavuk, Hindi Döner Çeþitleri Markamýzýn garantisi Uygun fiyat, hýzlý servis ve aranan kalite Mercan Döner‘de Kalitenin adý Lezzetin tadý Güvenin adý MERCAN DÖNER 16 Donnerstraße 21 44319 Dortmund-Asseln Tel: 0231 217 45 48 Fax: 0231 217 45 47 Mobil: 0179 13 74 767 0179 29 66 768 Britney film çevirmeye karar verdi F ilm yapýmcýlarýnýn müzik alanýnda isim yapan sanatçýlarýn adlarýný ve ünlerini kullanarak para kazanmak için bu þarkýcýlara film çevirtmeleri geleneðine bir yenisi katýldý. Þarkýcý Britney Spears, yeni çevrilecek olan Austin Power 2 adlý filmde baþarý kazanacaðýndan emin olduðunu söylüyor. 20 yaþýndaki sanatçý için eleþtirmenler ne kadýn ne genç kýz, genelde bu durumda olan sanatçýlar ilk filmlerinden sonra film dünyasý ile iliþkilerini ancak reklam filmlerinde görünerek sürdürürler þeklinde konuþuyor. Britney Spears, gözünü Prens Williams‘a dikti A merikalý þarkýcý Britney Spears, Ýngiltere’de Presn Williams’a email ile mektup yazýp kendisini akþam yemeðe çýkarmasý için davet etti. Bir Ýngliz programýna katýlan 20 yaþýndaki Spears, burda 19 yaþýndaki Prensle oldukça yakýn arkadaþ olduðunu ancak davetini kabul etmediðini itiraf etti. Amerikalý þarkýcý hiçbir zaman gerçekten karþý karþýya gelmediklerini ve sanal alemde aþk yaþadoýklarý yolundaki söylentilerinde doðru olmadýðýný söyledi. Yazar Stephen King emekli oluyor A merikalý ünlü yazar Stephen King yazacaðý bir kaç þeyden sonra emekli olmaya karar verdiðini açýkladý. Yazarýn emekli olmaya hazýrlandýðý yolunda yýllardýr ortaya atýlan iddialarda böylece doðrulanmýþ oldu. Yazarýn hazýrladýðý son eseri ABC televizyonunda bir korku serisi olarak yayýnlanan Rose Red. Bu arada hazýrlanan yazarýn bir iki kitabý ise kitapçýlara gelmeye baþladý. Dumas’ýn hikayeleri perdeyi kapladý A lexandre Dumas’ýn eserlerinden kaynaklanan ve sinemaya aktarýlan Üç silahþörleri ile Kont Monte Cristo ve Demir Maskeli adam filmlerinin giþelerde iyi hasýlat yapmasý filmcileri bu kez yazarýn baþka eserlerininde sinemaya aktarýlmasý yönünde cesaretlendirdi. Daha önce Holywodd tarafýndan film yapýlan Dumas eserleri yeniden zamanýmýzýn teknoýlojilerinden yararlanarak filme çevrilmeye çalýþýlýyor. Þarkýcý James Brown seks tacizi davasýnda ifade verdi A merikalý þarkýcý James Brown, hakkýnda açýlan taciz davasýyla ilgili bir duruþma sýrasýnda mahkeme jürisine yanýnda çalýþan kadýna elini sürmediðini ve kendisinin dini bütün kiliseye sürekli giden bir hýristiyan olduðunu söyledi. Davacý 36 yaþýndaki Lisa Agbalaya yýllarca Brown’ýn yanýnda çalýþtýðýný ve sanatçýnýn kendisine istemeden ve zorla seksi konuþmalar yapma elle tacizde bulunma durumlarý yarattýðýný ileri sürerek tazminat davasý açmýþtý. Genelde kilise müziði yapmasýyla tanýnan 68 yaþýndaki Brown’dan 3 çocuk annesi Agbalaya 1 milyon dolar tazminat istiyor. Cruise, Hanks ve Roberts en fazla giþe hasýlatý yapan sanatçýlar Y MAGAZÝN www.dem-ajans.de eni bir araþtýrma film artistleri arasýnda Tom Cruise, Tom Hanks ve Julia Roberts’ýn oynadýðý filmlerin genelde en yüksek giþe hasýlatýný yaptýðýný ortaya koydu. 130 kadar sanatçý arasýnda yapýlan „Star Power 2002 Survey“ adlý araþtýrmada bu iç sanatçý 100 üzerinden yüz alýrken bunlarý takip eden sýrada en üstteki 10 sanatçý arasýnda Mel Gibson, Jim Carey. George Clooney, Russell Crowe, Harrison Ford ve Bruce Willis ile Brat Pitt bulunuyor. kýz kulesi... S kadýnýn hayatýna müdahale etmek istiyor. Bir erkekle birlikte olmayý ayýp sayýyor. Annesini bir baþka erkekle gören küçük çocuðun da kirleneceðini düþünüyor. Ona göre ve de toplumun büyük bir kesimine göre boþanmýþ çocuklu kadýnlarýn ölene kadar asla baþka bir erkekle birlikte olmamalarý gerekiyor. Belki evlenmeleri koþuluyla buna izin verebilirler- Gencecik kadýnlar bir daha cinselliði, aþký, sevgiyi tatmadan ölüp gitmeli. Erkeklerin koyduðu namus kurallý adýna. Yalnýz yaþayan bir kadýn hayattý daha farklý bir boyuttaki bir mücadele ile sürdürmesi gerekiyor. Çocuk annesini ayýplamýyor, ve kötü bir þey yapmadýðýný biliyor. Kendi hayatýný bir tarafa koyup artýk tamamen çocuðu için yaþamak daha mi doðru? Peki ama Kadýnýn hayatý hiç mi önemli deðil? Kadýn artýk onun doðrularýna göre mi yaþamalý? Onun doðrularý ne? Kadýnýn doðrularý hangisi? Kýz olduðu için üzüntü duyan, oðlan çocuðuna verdiklerini ondan esirgeyen, okumasý adam olmasý için çaba harcamayan erkekleri bir tabu olarak gösteren, seven ama sevgi gösterisini erkekliðine yedirmeyen, her istediðini yapan, cefakar anneye hiç ZELÝHA Erkeklerin koyduðu namus kurallý adýna... evgili Dem Gazetesi okurlarý, Sizlere ilk yazýmda aslýnda çokça yaþanan, fakat üzerinde hiçte açýk konuþulmayan, çok sayýda kadýnýn çýkmaza sürükleyen bir sorunla baþlamak istiyorum. Kösemde yazdýklarým ile sorularýnýzý sizinle paylaþmak istiyorum. Çok sayýda insanin yaþadýðý fakat toplumda sözü edilirken açýkça söz edilmediði boþanma veya ayrýlma sonrasý kadýný anlatmak istiyorum. Uzun yýllar süren bir evlilik bitmiþ birde ortak çocuk var. Ayrýlýk savaþý, Psikologlar, mahkemeler, yýpratan sinir harbi yýllarca sürmektedir. Ayrýldýðý eþinden nefret edebilir ama bir baba çocuðunu görmeden nasýl yasayabilir? Üstelik çocuðunu bahane ederek ayrýldýðý [email protected] sayfa bir hak tanýmayan, bu hakki kendinde gören, kimsenin öðretmediklerini kendi kendine öðrenebilmek için çýrpýnmasýný saðlayan, ayrýldý diye yýllardýr hala o gururundan dolayý baðrýna evladým diye basmayan babalar.. Bir düzen kurmuþ, deliler gibi savaþmýþ çýlgýnlar gibi çalýþmýþ. Çok ama çok zor elde etmiþ pek çok þeyi . aylarca uðraþmýþ yaptýðý bir resmin yýrtýlmasý gibi kurduðu binanýn çökmesi gibi, büyüttüðü çiçeðin susuzluluktan kurumasý gibi, eline bir silgi alýp silemez ki her þeyi, silemez. Yazýk olmaz mý emeklerine, yazýk olmaz mý Kadýna? Zorluklarý birer birer aþarak, kendi ayaklarý üzerinde durmak, kendi küçük ayaklarý üstünde, tek baþýna ama kendine saygýlý. S arýþýn, mavi gözlü, aptal“ Almanya‘ da en yaygýn olan kliþe. Ýnsan cildinin ve saçýnýn, cins ve genetik açýdan tipik yanlarýný yýllardýr araþtýran Alman bilimadamý Profesör Hans W. Jürgen, buna benzer kliþelerin yok olmasýnýn mümkün olmadýðý görüþünde. Kiel’ deki Christian Albrecht Üniversitesi’ nde sarýþýnlarý farklý yönlerden “inceleten” antropolog, sarýþýnlarýn sayýsýnýn azaldýðýnýn tartýþmasýz olduðunu söylüyor. Esmerlerin genleri aðýr basýyor Gerçekten de, pigmentleri az olan beyaz tenli ve beyaz ciltli insanlarýn oran olarak git gide azaldýðý konusunda uzmanlar hemfikir. Bu kýtlýðýn sebebiyse, Kuzey Avrupa’ ya göç eden esmer insanlarýn sarýþýnlara yeni renk katmýþ olmasý. Genelde biri sarýþýn, biri esmer bilimadamý tahmin edediðinden bir yanýt vermeyi cesaret edemiyor. Bilinen ise, sarýþýnlarýn sarýþýný tercih ettiði, esmerlerin de esmeri beðendiði. Bu fenomen sadece pigmentler konusunda geçerli deðil. Uzun boylu insanlarýn genelde uzun boylu eþ seçtiðine dikkat çekilirken, þiþmanlarýn da vücut ölçüleri kendi orantýlarýna benzer olanlardan hoþlandýðý göze çarpýyor. olan çiftlerden esmer olanýn saç tonu çocuða miras kalmasýndan kaynaklanýyor bu etkili katký. Ancak saç tonunu belirleyen genlerin sayýsý sadece bir tane deðil, altý veya sekiz olduðundan, ikisi de koyu saçlý olan bir çiftin çocuðu açýk renkli doðmasý, ender de olsa, ihtimallerin arasýnda. Davul da dengi dengine Sarýþýnlarýn nesli ne zaman tükeneceði sorusuna ise, hiçbir Reklamlarda sarýþýnlar ön planda Bu arada, ister doðuþtan ister boyalý olsunlar, reklamlardaki sarýþýnlarýn da kolay kolay kaybolmayacaðýna da kesin gözüyler bakýlýyor. Bu konuda yirmi yýl önce Kiel üniversitesinde doktora tezini yazan Renate Wängler, deterjan gibi her tür temizlik ürünün sarýþýnlar tarafýndan tanýtýldýðýný ortaya çýkardý. Altý yýl önce tekrarlanan 17 Merhaba Bundan böyle bu köþemde sizin sorularýnýza ve sorunlarýnýza cevap vermeye çalýþlacaðým. „Yaþadýklarýmdan öðrediklerim“ diye izah ettiðim bilgilerimi sizinle paylaþmaktan mutluluk duyacaðým. Bana sorunlarýnýzý ve sorunlarýnýzý mektup veya e-mail ile iletebilirsiniz. Adress: Hack str.3 70190 Stuttgart E-Mail: [email protected] Sarýþýnýn adý, esmerin tadý Kliþeler varlýðýný koruyor AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK Sayý 11 Mart 2002 Winona hýrsýzlýkla suçlanýyor Sabýka dosyasý kabarýk H bu araþtýrma, kliþenin geçerliðini kaybetmediðini gösterdi. Diðer yandan çikolata reklamlarýnda siyah çocuklarýn oynatýlmasý artýk demode. Sarýþýnlar hakkýndaki gerçekler Fakat Profesör Jürgens’ e göre, “sarýþýn bomba” imajý kýsa zamanda mazide kalacak. Esmerlerle kýyaslandýðýnda doðuþtan daha soðuk, vücut hatlarý daha düz ve göðüsleri daha küçük olduðundan. Günümüzdeki boyalý saçlý ve silikonlu “sahte sarýþýnlar” hafýzalardaki tipik sarýþýn kategorisine, dolayýsýyla “sarýþýn bomba” hayaline uymuyor. Bazý olaylar duygularýnýzý harekete geçirecek. Biraz huzursuz ve heyecanlý bir tutum içine girebilirsiniz. Fakat, isteðiniz ve moraliniz yüksek olduðu için duygularýnýzý denetlemeniz mümkün olabilir. Bu hal kýsa sürecek. Sonra alacaðýnýz bir haber sizi yerinizden hoplatabilir. Duygularýnýzý ve düþüncelerinizi denetlemenizin zor olacaðý bir gün. Büyük istekler içinde bulunuyor ancak, kendinizi çok fazla zorluyorsunuz. Kararlý olmalýsýnýz. Kendinizi güçlü ve keyifli hissettiðiniz bir ay. Alacaðýnýz bir davet keyfinizi yerine getirecek. Yakýnlarýnýzla aranýzdaki iliþkiler yeni boyutlar kazanabilir. Kararlarýnýzý yeniden gözden geçireceksiniz. Alacaðýnýz bir haberle heyecanlanacaksýnýz. Olaylarýn hýzlý geliþmesi sizi çok memnun edecek. Ýsteklerinizin fazlalaþtýðý bir dönemde bulunuyorsunuz. Ancak, bazý geliþmeler kararsýzlýk duymanýza neden olabilir. Büyük istekler ve çok büyük beklentiler içine gireceðiniz bir dönemde bulunuyorsunuz. Biraz sabýrsýz ve kararsýz bir tavýr içine girmeniz mümkün. Birden fazla konuyla ilgilenebilir, bunun sonucunda hayli daðýlabilirsiniz. Çalýþmalarýnýzla ilgili bazý karýþýklýklar çýkabilir. Fikirlerinizi ifade ederken tedbirli davranmalý, aklýnýzdan geçenleri pat diye söylemeyin. Çok daha olumlu ve anlayýþlý davranabileceðiniz bir döneme giriyorsunuz. Daha yumuþak ve sakin olacaksýnýz. Hýzla meydana gelen geliþmeler hem þaþýrtýcý hem de ilham verici olacak. Yeni istekler içine girebilir, olumlu ve kararlý davranmayý baþarabilirsiniz. Ýsteklerinizle karþýlaþacaksýnýz. Bazý olaylar yüzünden duygusal gerilim içine girmeniz mümkün. Fakat, bu durum çabuk geçecek. Arkadaþlarýnýzýn sýcak ilgisi sizi rahatlatacak ve kendinizi daha iyi hissetmenize neden olacak. Moralinizi yükseltin. Biraz daha sakin olmalý, geriliminizi yansýtmamalýsýnýz. Aslýnda son derece anlayýþlý ve olumlu bir tutum içine gireceðiniz bir dönemde bulunuyorsunuz. Fýrsatlarý zamanýnda deðerlendirebilirsiniz. Kararsýzlýk duyabilirsiniz. Karar vermeniz biraz zor olabilir. Ancak, içinizden yükselen isteklerin gücü sizi harekete geçirebilir. Geleceðe yönelik beklentileriniz artýyor. Seyahate çýkmayý isteyebilir, yeni insanlar ve farklý kiþilerle tanýþabilirsiniz. Kafanýzýn karýþýklýðý devam ediyor. Olaylarý çok fazla kritik edebilir, titiz ve detaycý tutumunuzla yakýnlarýnýzý zorlayabilirsiniz. Yanlýþ anlamalar yüzünden sýkýntý duymanýz mümkün. Fakat, kendinizi bu ay daha iyi hissedeceksiniz. Alacaðýnýz bir haber sizi heyecanlandýracak. Beklentilerinizin peþinden dolu dizgin koþabilirsiniz. Çok hoþ organizasyonlarýn içinde bulunabilir, baþarýlý olabileceðiniz giriþimlerde bulunabilirsiniz. ollywood‘ da ün yapan aktris Winona Ryder, Los Angeles‘ de hakim karþýsýna çýkacak. Ünlü aktrisin suç dosyasýnda sahte reçete kullanmak, hýrsýzlýk, devlete ve özel þahýsa zarar vermek gibi suç unsurlarý bulunuyor. ABD medyasýnýn verdiði bilgilere göre, kefaleten serbest dolaþan Ryder, 8 Þubat tarihinde hakim karþýsýna çýkacak. Ünlü aktris geçen yýl bir dükkanda hýrsýlýk yaparken yakalanmýþ ve mahkemece ifadesi alýnmýþtý. Sevimli ve Sakin Aktrisin avukatý Mark Geragos, olayýn bir yanlýþ anlaþýlma olduðunu ve araþtýrmalardan sonra gerçeðin ortaya çýkacaðýný belirtti. Medya kuruluþlarý ise, Ryder‘ in yeni bir rol için deneme yaptýðýný bildiriyor. Ancak bir polis sözcüsü, aktrisin hýrsýzlýk sýrasýnda çaldýklarýný büyük bir çantaya koyduðunu açýklýyor. Tutuklama anýnda Ryder‘ in sakin ve polise uyumlu davrandýðý söyleniyor. Süs eþyasý ile elbise çalmýþ Ryder 12 Aralýk günü “Seaks Fifth Avenue” maðazasýnda yakalanmýþ ve çantasýnda 4800 dolar deðerinde elbise ve süs eþyasý bulunmuþtu. Ryder‘ in çantasýnda ayrýca aðrý kesici bir ilaç için sahte reçete ele geçmiþti. Ryder 1994‘ de ünlendi Ryder 1994 ve 95 yýllarýnda çevirdiði “Reality Bites” ve “Little Women” filmleriyle büyük ün kazanmýþtý. „Betty‘ nin ablasý“ filmi için ise hatta Oscar ödülüne aday gösterilimiþti. Winona Ryder uzun zamandýr depresyon içinde olduðundan, birçok tedavi görmüþtü. Son Filmi “Secret and the Planting” i ise yarýda býrakmýþ ve bu yüzden yerine Kate Winslet getirilmiþti. Tarkan’ dan ilginç açýklamalar „Babam beni hiç öpmedi“ Ü nlü þarkýcý „Vizyon“ adlý dergiyle yaptýðý bir söyleþide çocukluk yýllarýnýn pek mutlu geçmediðini söyledi. Tarkan „babamý pek çok göremiyordum. Almanya’ da yaþýyorduk. Annem ve babam iþçiydi. Biz altý kardeþdik, üçü erkek ve üçü kýz“ diyerek babasýnýn çok sert davrandýðýný anlattý. Babasý içkiciymiþ Bir kaç yýl önce vefaat eden babasýyla ilgili pek mutlu anýlarý yok. Tarkan, babasýnýn çok içki kullandýðýný ve bundan dolayý çok zor günler geçirdiðini açýkladý. Babasýndan hiçbir sýcak yaklaþým görmeyen Tarkan „babam bana hiç sarýlýp beni öpmedi“ diyerek üzücü bir çocukluk döneminin anýlarýný anlattý. 1972 yýlýnda Almanya’ da Rheinland-Pfalz eyaletinin Alzey kentinde doðan ve çocukluk yýllarýný burada geçiren ünlü yýldýz, 15 yaþýnda ailesiyle Türkiye’ ye geri dönüp klasik müzik üzerinde staj gördü. Hayranlarýyla yine birarada Dünya starý olma yolunda ilerleyen ünlü þarkýcý Pepsi’ yle gerçekleþtirdiði reklam projelerinden sonra sýra yeniden müziðe geldi. Heyencanla beklenen yeni albümünün kýsa bir süre içinde çýkmasý umut edilen Tarkan uzun bir süre yurtdýþýnda yaþamasýndan sonra mart ayýnda Türkiye’ ye dönmüþtü. Sayý 11 Mart 2002 Utandýran tablo Bu bataklýk kurumalý Güngör Mengi Sabah; 15 .02.2002 T ürkiye’de rüþvet ve yolsuzluk araþtýrmasýnýn soruna iþ dünyasýnýn penceresinden bakan ikinci ayaðý sonuçlandý. Çýkan tablo hiç iç açýcý deðil. Yozlaþma, eski Doðu Bloku ülkelerinden daha derin ve yaygýn hale gelmiþ! TESEV’in öncülüðünde gerçekleþtirilen ve Dünya Bankasý’nýn da desteklediði araþtýrmanýn sonuçlarý bugün Cumhurbaþkaný Sezer, iki Devlet Bakaný Derviþ ve Keçeciler ile Dünya Bankasý Baþkan Yardýmcýsý Johannes Linn’in de katýlacaklarý bir toplantýda kamuoyuna açýklanacak. Araþtýrmayý yürüten akademisyenler, iki gün önce, bir grup medya temsilcisine, çalýþma ile ilgili bir sunuþ yaptýlar. Araþtýrmanýn birinci ayaðý, yolsuzluk ve rüþvet konusunda halkýn nabzýný tutmuþtu. Bu defaki iþ dünyasýnýn bakýþýný saptýyor. Çalýþma, bürokrasi kanadýna yönelik araþtýrma ile tamamlanacak. Týrmanan yozlaþma “Ýþ Dünyasý Gözünde Türkiye’de Yozlaþma“ 1250 þirketi içine alan kapsamlý bir anketle ve 35 üst düzey yönetici ile yapýlan görüþmelerle araþtýrýldý. Zehirli ürünleri rüþvet ve yolsuzluk olan ahlâki yozlaþma, Türkiye’nin en önemli ikinci sorunu olarak ortaya çýktý. Birinci sýrada enflasyon, üçüncü sýrada iþsizlik yer alýyor. Burada önemli nokta ºu: Yozlaþmanýn iþ dünyasýnda yarattýðý býktýrýcý etkisi sürekli artýyor. Rüþvet ve yolsuzluk, ülkenin en önemli sorunlar listesinde on yýl içinde 8’inci sýradan 2’nci sýraya yükseldi. Ýþ dünyasýnýn hedef gösterdiði kurumlar, birinci araþtýrmada halkýn iþaret ettiði kurumlarla neredeyse bire bir buluþuyor: Gümrük, trafik polisi, tapu daireleri, MEDYA www.dem-ajans.de belediyeler, polis, vergi daireleri, tapu, kamu hastaneleri, mahkemeler (icra dahil), elektrik hizmetleri.. „2 yýlda, iþinizin düþtüðü kurumlara kural dýþý ödeme yaptýnýz mý?“ Bu soruya „evet“ diyenlerin oranlarý, rüþvetin ürküntü verecek bir yaygýnlýða ulaþmýþ olduðunu gösteriyor. Ýþte þirketlerin yüzde kaçý nereye rüþvet vermiþ: Rüþvetin adresi ve tarifesi.. Trafik Polisi’ne yüzde 53, Gümrük’e yüzde 49, Tapu’ya yüzde 38, Polis’e yüzde 33, belediyelere yüzde 23, devlet hastanelerine yüzde 16, vergi dairelerine yüzde 16, elektrik hizmetlerine yüzde 14, mahkemelere yüzde 11.. Verenlerin yüzde kaçý rüþveti „istendiði için“, yüzde kaçý „istenmeden“ ödemiþ? Bu oranlar sýrasýyla Trafik Polisi’nde yüzde 55-35, Polis’te yüzde 62-34, elektrik hizmetlerinde yüzde 59-33, vergi dairelerinde yüzde 56-30, belediyelerde yüzde 55-32, Gümrük’te yüzde 53-24, devlet hastanelerinde yüzde 52-41 olarak daðýlýyor. Son iki yýl iþ dünyasýnda her 100 kiþiden 46’sý, sözü geçen kurumlardan en az birine kural dýþý bir ödemede bulunmuþ. Peki rüþvetin kurumlara göre ortalama miktarlarý ne? Bu soruya verilen cevaplar bir „rüþvet tarifesi“ çýkarýyor. Ýþte rüþvetin tarifesi: Gümrük 1 milyar 420 milyon, Belediyeler 855 milyon, Mahkemeler 783 milyon, Vergi daireleri 308 milyon, Trafik Polisi 187 milyon, Tapu daireleri 183 milyon, Elektrik iºleri 140 milyon, Devlet ve sigorta hastaneleri 140 milyon lira.. Araþtýrmayý yapanlar, ortalamanýn son iki yýlý baz aldýðýndan yola çýkarak rüþvet tarifesini güncelleþtirmek için yukardaki rakamlarý iki ile çarpmak gerektiðini söylüyorlar. Partilere peþin ödenen rüþvet Ýþ dünyasýnýn parasal yardým konusunda siyasi partilerle olan iliþkisi ne durumda? Þirketlerin yüzde 6’sý bir partiye, yüzde 7’si partiye yakýn bir derneðe, yüzde 15’i bir belediye vakfýna baðýþ yaptýklarýný bildiriyor. Þüphesiz bu yardýmlar, þirketlerin kamuda bitecek iþlerinde parti etkisiyle elde edilecek avantajlarý hedef alýyor. Bir anlamda rüþvetin peþin ödenmesi.. Büyük firmalar rüþveti bu þekilde, küçükler ise “perakende” ödüyor. Araþtýrmacýlar, deþifre olma korkusuyla bazý firmalarýn gerçeði gizlemiþ olabileceðini, oranlarýn muhtemelen daha yüksek seviyede seyredebileceðini düþünüyorlar. Çalýþmada, þirketlerin dörtte birinin kamu ihalelerine katýldýklarý ortaya çýktý. Ýhale kazanan þirketlerin yüzde 55’i “rüþvet yok” derken, yüzde 36’sý “var” diyor. Ýhale kazanamayan þirketlerde “rüþvet dönüyor” diyenlerin oraný yüzde 48’e çýkýyor. Ýþ dünyasýnýn bankalarla kredi iliþkilerine gelince.. Kredi verirken kamu bankalarýnýn yanlý davrandýklarýný düþünenler yüzde 52’ye dayanýrken, özel bankalarýn eþitsiz davrandýklarýný söyleyenler yüzde 27’ye iniyor. Temizlik için büyük ittifak Rüþvet ve yolsuzlukla mücadele Türkiye’nin acil gündemine girmiþtir artýk. Çünkü bu ahlâki çürüme, yalnýz kamu düzenini bozmuyor, kaynaklarýn adaletsiz daðýlmasýna ve kanunsuz ödeme yapanlarýn haksýz olarak rekabet üstünlüðü kazanmasýna sebep oluyor. Böyle bir moralle, temiz ve güvenli bir devlet-toplum iliºkisi, toplumsal barýþ, istikrarlý, dýþa açýlan bir ekonomi kurulamaz. TESEV’in araþtýrmasý, temiz bir toplum hedefine yönelik çabalarý kolaylaþtýracak ipuçlarýný vermekle kalmýyor, sorunun önemini ve ivediliðini de vurguluyor. Umutlanmak için sebep var: Temizlik, sadece Dünya Bankasý’nýn talebi deðil, ondan önce toplumun özlemi ve hedefidir. Cumhurbaþkaný ile hükümet üyelerinin araþtýrmaya verdikleri destek, kangrene dönüþen bu yaranýn ameliyat edilmesine devletin de karar verdiðini gösteriyor. Ýnþallah yanýlmayýz.. [email protected] sayfa K Ý M D Ý R ? MARCO POLO (1254-1324) B ir adam bu çölü gece vakti geçerken ve herhangi bir sebepten dolayý - uykuya dalmak veya baþka birþey- arkadaþlarýndan ayrýldýktan sonra tekrar onlara katýlmak istediðinde, arkadaþlarý gibi onunla konuþan ruhsal sesler duyar, bazen onu adýyla bile çaðýran. Çoðunlukla bu sesler onu ayartarak yoldan çýkarýr, ve yolcu yolunu hiç bulamaz, ve çoðu kiþi bu yüzden yolunu ve hayatýný kaybetmiþtir. Bazý geceler, yolcular yolun dýþýndan büyük bir grup atlýnýn sesini duyarlar; bunlarýn kendi arkadaþlarý olduðunu düþünürler ve sese doðru giderlerse, gün doðduðunda kendilerini büyük bir belanýn içinde bulur ve yaptýklarý hatayý anlarlar. Bazýlarý kendilerine doðru gelen bir grup adam görmüþ ve bunlarýn soyguncu olduklarý þüphesiyle, dönerek yollarýndan sapmýþlardýr. Gündüz vakti bile bu ruhsal sesler duyulabilir, ve çoðu zaman baþta davul olmak üzere birçok müzik aletinin ve silahlarýn seslerini duyduðunuzu hayal edersiniz. Bu sebepten, beraber yolculuk eden insanlar birbirlerine yakýn dururlar. Uyumadan önce gitmeleri gereken yolu gösteren bir iþaret dikerler ve hayvanlarýnýn boyunlarýna küçük ziller baðlayarak yoldan çýkmalarýný önlemeye çalýþýrlar.“ Marco Polo, Yolculuklar Polo ailesinin Dalmaçya kýyýlarýnýn en soylu ailelerinden olduðu söylenmesine karþýn, Marco Polo’nun burada mý yoksa Venedik’te mi doðduðu bilinmemektedir. Çocukluðunun geçtiði Venedik, Akdeniz’in ticaret merkeziydi. Marco Polo, döneminin klasik eðitimini aldý. Ticari Fransýzca’yý Ýtalyanca kadar iyi biliyordu. Doðal kaynaklara, deðiþik ve ilginç hayvan ve bitkilere ilgi duyuyordu. Babasý ve amcasý Çin’e doðru ilk yolculuklarýna çýktýklarýnda Marco Polo 6 yaþýndaydý. Döndüklerinde 15 yaþýndaydý, ve annesi uzun zaman önce ölmüþtü. Babasý ve amcasý ile beraber 2 yýl daha Venedik’te kaldý ve sonra üçü ikinci bir defa Çin’e doðru yola çýktýlar. 1271 yýlýnýn sonuna doðru, yanlarýna Kubilay Kaan için Papa’dan mektuplar ve deðerli hediyeler alarak doðuya gittiler. Ermenistan, Ýran, Afganistan ve Pamir’i geçerek Ýpek Mehmet Barlas BULMACA Yeni Þafak; 13 .02.2002 Ýçeride de „Medeniyetler Buluþmasý“ yapýlmalý!.. D Soldan saða: 1-Fiyat dalgalanmalarýndan yararlanarak kazanç saðlamak 2- Bir yere gönderilen malýn listesi-Eski dilde ayak 3-Radyumun simgesi- Bir balýk- Adale 4- Kilogramýn kýsaltýlmasý- Ayýrtý- Bir baðlaç 5- Eserbelirti 6- Mal deðiþ tokuþu- Atýn ayaðýna çakýlýr 7- Ýlk Peygamber- Gün doðmadan önceki alacakaranlýk- Müzikte bir nota 8- Tekirdað ilçesi- Kiloamperin kýsaltýlmasý- manganýn simgesi 9- “Pus” (“son imparator”)- Mahkeme karar belgesi 10- Kalça kemiði- Eksiksiz- Felsefede düþünce 11- duyarlýlýðýný yitirmek. Yukarýdan Aþaðý: 1- Tedavül, dolaným 2- Avrupa’ da bir baþkent- Her zaman, sürekli olarak 3“...geçmek” (üzerinde durmamak, önemsememek) – Lokmanruhu-Kakým 4- Eski Türkler’ de bir hükümdar unvaný- Gaye 5- Ýdeal- Türkiye’nin plaka iþareti 6- layýk olma yaraþýrlýk- Tatlý bir besin maddesi 7- Belli, açýk- Gözü açýk,uyanýk- Eski dilde Su 8- Tavlada bir sayý- Müzikte bir notaSusamýþ 9- Çinkonun simgesi- Bir Limon türü 10- Metalik olmayan oto boyasýDonanma 11- Sebeplenmek ýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem, gerçekten „dünya çapýnda“, önemli bir projeyi gerçekleþtirdi.. Avrupa Birliði ile Ýslam Konferansý ülkelerini bir forumda birleþtirmek, elbet yaratýcý düþüncenin ürünüdür.. Bu olay da gösteriyor ki, Ýsmail Cem türü genç üretken ve çalýþkan politikacýlarýn önünde veya üzerinde çeþitli frenleyici engeller olmasa, daha farklý bir Türkiye görebiliriz.. Bu sadece bir yaþlý veya genç olmak meselesi deðil.. Örneðin Demirel de, ileri yaþýna raðmen, Cumhurbaþkanlýðýnda aktif bir kiþiydi.. Özellikle Orta Asya Cumhuriyetleri ile, dinamik bir iliþki sürecini, Özal’dan sonra da devam ettirmiþti.. Neyse.. Konunun dýþýna çýkmayalým.. Ýsmail Cem’in projesi olan „Medeniyetlerin Buluþmasý“ toplantýsý, elbet 11 Eylül sonrasý dünyada gündeme alýnan „Medeniyetlerin Çatýþmasý“na bir cevap getirecektir.. „11 Eylül Sonrasý“ný „Global 28 Þubat“ gibi yorumlayanlar varken, Ýstanbul’daki toplantý, bu tür saçmalýklara da bir cevap olabilir.. Yok eðer durum böyle deðil ise ve Yolu üzerinden Çin’e vardýlar. Baba, oðul ve amca, 10 yýl önceki rotalarýný takip etmemek için kuzeye doðru dönerek güney Kafkaslar ve Gürcistan Krallýðý’ndan geçtiler. Sonra Hazar Denizi’nin batý kýyýlarýnýn paralelinden giderek Tebriz’e vardýlar. Ýran Körfezi’ne vardýktan sonra deniz yolunu tutmayý tasarladýlarsa da, gemilerin çok kötü durumda olduðunu görünce kara yoluyla Çin’e doðru yol alarak doðuya devam ettiler. Marco Polo, gittikleri yerlerden birinde hastalanarak 1 yýl boyunca yataða mahkum oldu. Tekrar yola çýktýklarýnda, kendilerini Pamir’de buldular. Taklamakan Çölü’ne varýnca, güney tarafýndan geçerek Kaþgar, Yarkent, Hotan ve Lop Nor’a geldiler. Etrafýný çok iyi gözlemleyen Marco Polo, günlüðüne Yarkent’te yerli halkýn guatr hastalýðýna karþý dayanýksýz olduðunu, bunun da içme suyundan kaynaklanabileceðini yazdý. Pem nehirlerinde de bol bol yeþim taþý ve alacaakik denen taþlardan bulunduðuna dikkat çeken Polo, Pem’de „bir kadýnýn kocasý 20 günden fazla sürecek bir yolculuða çýktýðý zaman, evden ayrýlýr ayrýlmaz kadýn yeni bir koca alýr, ve bunu yapmaya tam yetkilidir. Erkekler de, nereye giderlerse gitsinler, ayný þekilde eþ alýrlar“ diye yazar. Kaþgar da ayný þekilde yeþimtaþý kaynaðý olarak geçer. Gobi Çölü hakkýnda Polo, „Bu çölün, bir baþtan bir baþa aþýlabilmesi için bir yýl yol alýnmasý gerekecek kadar uzun olduðu, ve en dar yerinden geçmek için 1 ay gerekeceði söylenir. Tamamen daðlar, çöller ve vadilerle kaplýdýr. Yiyecek hemen hiçbirþey yoktur.“ diye yazar. Gobi’yi geçiþ sýrasýnda yaþanan tehlikelere karþýn, Polo’nun yazdýklarý yolun o dönemde güvenli ve iyi düzenlenmiþ olduðunu göstermekteydi. Marco Polo, Uygur ülkesinin asbest sanayiinin merkezi olduðunu da Seyahatnamesi’ne Ýstanbul’daki „Medeniyetlerin Buluþmasý“, Türkiye’nin „28 Þubat modeli“ni hem ÝslamDoðu, hem de Hristiyan-Batý dünyasýna sunmasýný amaçlýyorsa, bu toplantýnýn gündemi farklý olmak gerekirdi.. Örneðin açýlýþ konuþmasý, emekli Orgeneral Çevik Bir’e yaptýrýlýrdý.. Tarihçilerin forumunda, Ýlber Ortaylý veya Bernard Levis yerine, Vural Savaþ ve Yekta Güngör Özden konuþturulurdu.. Toplantýnýn organizasyonu, „Batý Çalýþma Grubu“na yaptýrýlýrdý.. Toplantýnýn sponsorlarý ise, 28 Þubat döneminde boþaltýlan bankalar olurdu.. Ama belli ki, Ýsmail Cem’in amacý, „28 Þubat“ý global siyaset pazarýna sunmak deðil.. Tersine, „Ýslam Dünyasý“ný tümden þiddetin, terörün kaynaðý gibi görmek isteyen baðnaz kafalara, farklý uygarlýklarla, kültürlerle birarada yaþama mecburiyetini hatýrlatmak.. Keþke, bu Koalisyon’un içinden bir Ýsmail Cem daha çýksa ve Avrupa Birliði ile Ýslam Konferansý ülkelerini biraraya getiren bu toplantýnýn benzerini, „Türkiye’nin Ýçi“ne dönük olarak da yapsa.. Önceki gece Habertürk’te, Hakan Aygün’ün konuðu olan AK Parti Lideri Tayyip Erdoðan’ý dinlerken „Medeniyetlerin Buluþmasý“nýn Türkiye için çok gerekli 18 ekleyerek, asbestli kumaþýn ateþe atmak yoluyla temizlenebileceðini öne sürdü. Marco Polo, tarihçi olmamasýna karþýn Moðollar’a dair uzun bir tarih yazdý. Moðollar’ýn yükseliþi ve Büyük Kaan’ýn hayatý ve imparatorluðu üzerine detaylý bir yazý yazarak, Kaan’ýn cenaze törenini tarif etti. Steplerdeki hayatý, öküz ve develer tarafýndan çekilen Türkmen çadýrlarýný ve ev adetlerini anlattý. Kendisini en etkileyen olay, kadýnlarýn en aðýr yükü üstlenmeleriydi: „erkekler avcýlýk, savaþ oyunlarý ve þahin ve doðan gibi hayvanlarýn terbiyesinden baþka hiçbir þeyle ilgilenmezlerdi.“ 1275 yýlýnda Pololar Kubilay Kaan’ýn huzuruna vardýklarýnda Venedik’ten yola çýkalý 3,5 yýl olmuþ ve 5.600 mil yol katetmiþlerdi. Marco Polo, Büyük Kaan’la karþýlaþma anýný anýlarýnda þöyle anlatýr: „Onun önünde diz çökerek baðlýlýklarýný belirttiler. Büyük Kaan onlarý kaldýrdý ve kendilerini saygýn biçimde karþýladý ve eðlenmelerini saðladý. Onlara nasýl olduklarýna ve ayrýlýþlarýndan beri neler yaptýklarýna dair birçok soru sordu. Kardeþler kendisini iyi ve saðlýklý bulduklarý için kendilerinin de iyi olduklarýna dair ona güvence verdiler. Sonra ona Papa’nýn gönderdiði mektuplarý ve kutsal yaðý veriler, o da memnuniyetle bunlarý kabul etti. Büyük Kaan, o zaman henüz bir delikanlý olan Marco’yu görünce, onun kim olduðunu sordu. ‘Efendim’, dedi Niccolo, ‘o benim oðlum ve sizin sadýk adamýnýzdýr.“ Kaan’ýn sarayýnda önemli bir yere gelen Marco Polo, Çin, Burma ve Hindistan’da bir dizi önemli göreve gönderildi. Polo, sonradan Pekin’in bir parçasý olan baþkente aþýk olmuþtu. Pololar, altýn ve gümüþün yerine geçen kaðýda þaþkýnlýkla bakýyorlardý. Polo’nun deyimiyle „kütük gibi yanan taþlar“, bize kömürün o dönemde hiçbir Avrupalý tarafýndan bilinmediðini kanýtlamaktadýr. Sonradan, yayýnladýðý seyahatnamesinde anlattýðýna göre: „Gürcistan’ýn kuzeybatýsýnda bir ülkeye vardým. Orada garip bir olaya þahit oldum. Burada büyük bir kaynaktan bir yað çýkýyordu. Fakat bu yað yenir gibi birþey deðildi. Bu yað yakmaya yarýyordu. Ora halký çok uzaklardan geliyor, bu yaðdan alýp aydýnlanmak ve ýsýnmak için evlerine kovalar dolusu götürüyorlar.“ Marco Polo kendisinin görmediði ve baþkalarýndan duyduklarýný da seyahatnamesine eklemiþtir. Zümrütüanka kuþu bunlardan biridir: „Bu koca kuþ o kadar kuvvetlidir ki bir fili yakalayýnca havaya kaldýrýr, sonra yüksekten hayvaný yere atar, paramparça ettikten sonra kendi de yere inerek avýný rahat rahat yer.“ olduðunu yine hissettim.. „Simgeler“ üzerinde örtülü imalar, „Derin Devlet“ esprileri ve „Deðiþim“ üzerindeki kaçamak muhabbetler.. Örneðin þu „alkollü içkiler“in, yasak olup, olmamasý meselesi.. Tayyip Erdoðan’ýn Belediye Baþkanlýðý sýrasýnda, Belediye’ye ait mekanlardaki lokantalarda alkollü içkiyi yasak etmesi, tartýþma konusu olan „simgeler“den biri deðil miydi? Belli ki Erdoðan, bu konuyu henüz bir açýklýða baðlamamýþ.. „Ýçki Yasaðý“ný, „Trafik güvenliði“nin gereði biçiminde sunarak, bir nevi kaçýþ yapmayý tercih ediyor.. Oysa biliyoruz ki trafik kazalarýnýn ana sebebi, „alkollü sürücüler“den deðil, „kurallara uymayan sürücüler“den kaynaklanýyor.. Alkol almýþ sürücüyü, lokanta kapýsýnda kontrol edip yakalarsýnýz.. Ama kural-tanýmazlýðýn kontrolü yok.. Tayyip Erdoðan açýk açýk, „Ben inancým gereði alkollü içkiyi kamu mekanlarýnda yasak ettim“ dese, olmaz mý sanki? Mesela bu tür dolambaçlý söylemler, „Karþý Medeniyet“e, „iþte takiyye“ demek imkanýný veriyor.. Yani bütün bu konular, alkol, baþörtüsü ve herþey, açýk ve sakýncasýz tartýþýlmalý siyaset ve düþünce forumlarýnda.. Kimse karnýndan konuþmamalý ve „28 Þubat“lar, „militarizm“ Türk demokrasisinin mütemmim cüzleri olmamalý.. Bize de bir „Medeniyetler Buluþmasý“ þart.. Sayý 11 Mart 2002 www.dem-ajans.de ÝNCELEME [email protected] sayfa BASIN’A 2.DÜNYA SAVAÞI’NI UNUTTURAN AFRODÝT 1 939 yýlýnýn Eylül ayýnda Ýkinci Dünya Savaþý’nýn çýktýðý malumdur. Bütün Avrupa’nýn kanla ve ateþle oynadýðý o devrede Türk basýný da pek büyük bir sorunla meþguldü.(!) Savaþ adeta ikinci konu halinde kalmýþ, bu önemli konu (!) gazete sayfalarýný günlerce iþgal etmiþti. Türkiye’nin hudutlarýný korumaktan daha önemli olan bu sorun nedir? diyeceksiniz. Þimdi bunu açýklayalým. Malatya Milletvekili merhum Nasuhi Baydar, Pierre Louis’nin “Afrodit” isimli eserini Türkçe’ye çevirmiþti. Ýstanbul Savcýlýðý bu eseri müstehcen görmüþ ve kitabý yayýnlayan Suhulet Kütüphanesi sahibi Semih Lütfi Erciyaþ ile kitabý basan Kenan Basýmevi sahibi Kenan Dinçman aleyhinde dava açmýþtý. Kitabý inceleyen yazar Ýbrahim Hakký Konyalý da verdiði bilirkiþi raporunda, “Afrodit” romanýnýn müstehcen olduðu hakkýnda kesin hüküm bildirdi. Davalý Semih Erciyaþ’ýn ve Kenan Dinçman’ýn avukatlýklarýný Esat Mahmut Karakurt yapýyordu. Ýþte Türk Basýný, 1939 yýlý sonbaharýnda, Ýstanbul Savcýlýðý tarafýndan bütün dünyada serbestçe satýlan bu eserin müstehcen sayýlmasýna ayaklanmýþ ve adeta harp ilan etmiþti. Muhalif veya deðil bütün gazeteler bu davada tam bir birlik halinde hareket ediyordu. Birinci Dünya Savaþý’nda da, Çanakkale’de, Doðu Cephesi’nde, Filistin’de, Galiçya’da kahraman ordumuz her gün binlerce þehit verirken, yine Türk Basýný’nýn savaþý ikinci plana atýp, memleketin ölüm kalým mücadelesini bir tarafa býrakarak, yine böyle bir sorun ile uðraþtýðýný görüyoruz.(!) O zaman da gazetelerin, “Zerdüºt Türk müydü, deðil miydi?” diye günlerce birbirine girdikleri dikkati çekmektedir. Afrodit davasý aslýnda önceleri bir basýn içi meselesi deðil, basýnla adliye arasýnda açýlmýþ karþýlýklý bir mücadeledir. Fakat mahkeme ilerledikçe ayný konuda birleþmiþ olan basýnýn, birbirlerine girdiklerini, birbirlerinin iler tutar tarafýný býrakmadýklarýný, savcýnýn gazeteler aleyhine, gazetelerin birbirleri aleyhine türlü davalar açtýklarýný görüyoruz. Aylarca devam eden bu hengameden kazançlý çýkan yalnýz bir kiþi olmuþtu ki, o zaman Tan’da çalýþan Naci Sadullah,”Afrodit” isimli bir dörtlüsünde bunu pek yerinde ifade etmiþti. Ey güzeller güzeli, ey güzeller perisi, Var bu iºin sonunda pek talihli birisi Bil ki dava bitince, bizim Semih Lütfi’nin Sayemizde olacak binlerce müºterisi. Afrodit davasýnýn ilk oturumu 19 Aralýk 1939 tarihindeÝstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ýlk duruþmada kitapçý Semih Lütfi, kendisine „Leon Parsih Keþiþyan“ diye davetiye çýkarýlmýþ olmasýna itiraz etti. Mahkeme bunu yerinde gördükten sonra, Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn raporunu incelemek üzere oturumu baþka bir güne býraktý. Hakim ve savcý bile tartýþmaya katýldý Ýkinci oturumda sanýklar, yeni bir bilirkiþi heyeti kurulmasýný istediler. Bu defa bilirkiþiliði Ord.Prof. Mustafa Þekip Tunç, Doç.Dr. Ali Nihat Tarlan, Pedagoji Profesörü Sadrettin Celal Antel yapacaklardý. Bunlar verdikleri raporlarda, eserin müstehcen bulunmadýðýný, bir sanat eseri olduðunu ittifak halinde bildirdi. Fakat savcý, bu rapora karþý da eserin müstehcen olduðu noktasýnda ýsrar etmekte idi. Hatta Ýstanbul Baþsavcýsý Hikmet Onat, bu iþi o kadar benimsemiþti ki, davaya bizzat kendisi çýkýyordu. O zaman 7. Asliye Ceza Mahkemesi Baþkanlýðýný yapan Ýsmail Hakký Tüzemen ile savcý arasýnda da bu Afrodit yüzünden bizim mahkemelerimizin geleneklerine uymayan sert tartýþmalar geçmiþti. Gazeteler tam bir salvo halinde bilirkiþi Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn üzerine yüklenmiþlerdi. 19 Þubat tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki sütununda Peyami Safa, bu davada basýnýn nasýl elbirliði yaptýðýný anlatýyor ve Ýbrahim Hakký Konyalý için þöyle diyordu: „Bu davada Nasuhi Baydar, Hüseyin Cahit Yalçýn, Falih Rýfký Atay, Kazým Nami Duru, Prof. Mustafa Þekip Tunç, Prof. Sadrettin Celal Antel, Prof. Ali Nihat Tarlan, Muharrir Vala Nurettin, Muharrir Necip Fazýl Kýsakürek, Muharrir Sabiha Zekeriya Sertel, Muharrir Naci Sadullah ve Peyami Safa haksýzdýrlar da, Pierre Louis’nin eseri yerine, ayný isimle, çýrýlçýplak tablo ve heykel resimleriyle dolu bir kitabý, hem de adliyenin önündeki kaldýrýmlarda iþportacýlara bangýr bangýr baðýrtarak sattýran Konyalý Ýbrahim mi haklýdýr? Basýn „Afrodit“ yüzünden birbirine girdi 20 ªubat 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn Milli Mücadele hareketine karþý bulunduðunu, yazarýn el yazýsý ile yazýlmýþ bazý belgelerini yayýnlayarak, Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn, „Kahrolsun Eºek Millet“ diye Türklere hakaret ettiði iddiasýnda bulunuyordu. Yunus Nadi ise „Afrodit iþinin mahiyeti“ baþlýklý üç sütunluk baþmakalesinde þunlarý yazýyordu: „Müddeiumumi davayý lüzumundan çok aþýrý benimsemiþ ve bu fazla gayreti mahkeme çerçevesinden taþan derecelere götürmüþtür. Ýbrahim Hakký Konyalý zavallýsý, bedii heyecan kaynaðýna dayanan sanatýn yerinde ve zamanýnda bazý cemiyet kayýtlarý ile baðlanmaktan serazat kalabileceðini nereden takdir etsin? Ýlave edelim ki, nihayet koyu cahillikle karaktersiz taassuba dayanan demagojiye karþý gösterilen müsamaha inkýlap prensiplerimize bile ziyan verebilecek tehlikeler doðurmaya kadar gidebilir. Dünyayý tehdit eden tehlikeler karþýsýnda efkarý umumiyemizin bu gibi dedikodularla iþgali, çok ehven tabiri ile büyük bir gaflettir“ 23 Þubat 1940 tarihli Cumhuriyet’te; Ýsmail Hakký Konyalý hakkýnda yazýlan çok aðýr bir yazýda da, bu kiþinin bir vatan haini olduðunu ve bu vatan haininin gazetecilik yapmamasý hakkýnda bir karar alýnmasý istenmektedir. Eserin çevirmeni Nasuhi Baydar, Mekki Sait Esen’le yaptýðý bir konuþmada Afrodit kitabýnýn müstehcen olmadýðý hakkýnda iki sütunluk bir þöyleþide bulunduktan sonra þöyle diyordu: „- Cehalet ve taassup iþi olarak baþlayan hadise, körüklene-þiþirile, mahiyetini deðiþtire-deðiþtire nihayet bir ticaret, hatta bir nevi murabaha iþi þeklinde devam ediyor“ Ýnsanlar milli maça gider gibi mahkeme izlemeye gitti Üç kiþilik profesörler raporuna raðmen, eserin müstehcen olduðu konusunda ýsrar eden savcýya karþý mahkeme baþkaný, bu konuda fikir bildirmesi için iþi, MEB Milli Talim ve Terbiye Dairesi Baþkanlýðý’ndan sordurdu. Bu cevap davanýn 24 Þubat 1940 günü yapýlan oturumunda okundu. Bütün Ýstanbul, o gün güneþin doðmasýný sanki sadece bu cevabýn ne olduðunu öðrenmek için bekliyordu. Büyük milli maçlarda stadyuma akýn eden gençler gibi sabahýn pek erken saatlerinde adliye binasýnýn etrafýný halk ve gençler sardý. Sanýklar ve mahkeme heyeti salona güçlükle girebildi. Talim ve Terbiye Heyetinin eserin müstehcen bulunmadýðý hakkýndaki raporu okunurken gürültüden neler söylendiði ve üçüncü defa bilirkiþilik yapan bu heyetin ifadeleri anlaþýlamýyordu ve Savcý, „ Mahkemenin bu vaziyette devamýna memuriyetimiz imkan görememektedir. Gürültüden, kalabalýktan sesler ve konuþmalar iþitilmiyordu. Celsenin bir baºka güne talikini istiyorum“ dedi. Mahkeme Baþkaný, savcýnýn bu istemini kabul etmeyerek, „Talik edilen celselerde de kalabalýðýn böyle olmayacaðýný nereden tahmin ediyorsunuz?“ diye savcýya cevap verdi. Hakim bu istemi reddettikten sonra oturuma on dakika ara verdi. Koridorlarý dolduran genç üniversiteliler: “- Afrodit.., Afrodit.., Afrodit.., Afrodit...” diye tempo tutuyordu. Oturum açýlýnca gençlerin gürültüleri ve “Afrodit” tempolarý devam ediyordu. Hakim, daha önce mahkemenin devamý hakkýnda karar verdiði için zor durumda kalmýþtý. Polise kalabalýðý daðýtmasý için emir verdi. Fakat yeterli sayýda polis olmadýðý için bu müdahaleler de etkisiz kaldý. Bunun üzerine emniyetten yeniden çok miktarda polis istendi. Ayrýca polise karþý gelenler ve daðýlmayanlar hakkýnda da kanuni iþlem yapýlacaðý bildirildi. Takviyeli polis kuvvetleri gençlerin üzerine doðru harekete geçerek onlarý daðýtmak isteyince, gençler ve halk bu defa hep bir aðýzdan Ýstiklal Marþý’mýzý söyleyerek, yerlerinden kýpýrdamadýlar. Bu durumda polisler de durmak zorunda kalmýþtý. Marþ bitince sükunet saðlanmýþtý. Savcý, bilirkiþi hakkýndaki mütalaasýný bildirirken mahkemenin bu raporlara itibar etmemesi gerektiðini, basýnýn kasýtlý olarak bu eser hakkýnda yanlýþ bir hava yaydýðýný, bilirkiþilerin de bu havanýn etkisi altýnda kaldýklarýný iddia ettikten sonra, “Afrodit eseri yalnýz müstehcen deði, müstekrehtir. Böyle bir eseri temiz Türk ahlakýnýn ve Türk terbiyesinin ortasýna býrakamayýz” diye mütalaa bildirdi. Bu mütalaa sýrasýnda halk ve gençler yine: “- Afrodit.., Afrodit.., Afrodit...” diye tempo tutuyorlar, arkasýndan da: “Hayýr, hayýr, hayýr” diye baðýrarak tempoya devam ediyorlardý. Savcý mütalaasýný bitirince mahkeme, savunma için sanýklara ve avukata mehil verdi. Oturum bitmiþti, fakat “Afrodit” ve “Hayýr” sesleri devam ediyordu. Afrodit beraat etti ama... Denizli Milletvekili hukukçu Necip Ali Küçüka, Afrodit eseri için þunlarý söyledi: “Hakiki sanat eserleri ancak iptidai cemiyetlerde müstehcen sayýlabilir. Türk Cemiyetini ben bundan tenzih ederim. Afrodit, asla bir müstehcen eser deðildir” Ali Canip Yöntem de, “Afrodit bir sanat bediasýdýr. Böyle olmasaydý, garbýn en yüksek zekalarý onu takdir etmez ve eski ansiklopedilere kadar ismi geçmezdi” diyordu. Mahkeme 1 Mart 1940 gününe býrakýlmýþtý. O gün karar açýklanacaktý. 19 Fakat izdihama engel olmak için duruþma öðleden sonra saat dörtte baþlayacaktý. O Yýl Ýstanbul çok aðýr bir kýþ geçirmesine raðmen, yine de erken saatlerde mahkemenin etrafý kalabalýkla sarýlmýþtý. Mahkeme kararýný ancak gece saat altýda bildirebildi. Afrodit beraat etmiºti. Mahkeme salonu sokaklara kadar alkýþlarla çýnlýyordu. Kitapçý Semih Lütfi kararý dinledikten sonra, «Kitabýn bütün gelirlerini Erzincan zelzele felaketzedelerine býrakacaðýný» söyleyince, salonda yeniden büyük alkýþlar duyuldu. Fakat, gerçekten de bu eserin satýþýndan elde edilen gelirlerin Erzincan felaketzedelerine verilip, verilmediði bir türlü anlaþýlamadý. Mahkeme bitmiþti ama, Afrodit yüzünden mahkemelere düþen gazetecilerin davalarý uzun müddet devam etti. Akþam gazetesinden Vala Nurettin, Tan gazetesinden Sabiha Sertel ve Halil Lütfi Dördüncü, Son Telgraf gazetesinden Ethem Ýzzet Benice yine Son Telgraf gazetesinden Necip Fazýl Kýsakürek, Yeni Sabah gazetesinden Cemalettin Saraçoðlu haklarýnda açýlan davalar dolayýsýyla adliye koridorlarýný bir hayli aþýndýrdý. Neticede Yeni Sabah hariç, diðer gazetelerde çalýþanlar da «Afrodit» gibi beraat etti.
Benzer belgeler
Mutluluk - Relaksoloji
adýmýný ileri atmaya dursun haydi hurra diye saldýrýya geçiþler
baþlýyor. “bana bir þey olmaz ama sen kaybedersin” diyenler
çoðalmaya baþlar. Herkesin kendi seçtiði yol doðru elbette
ama doðrudur d...