kapaklar-cikis-08_Layout 1
Transkript
kapaklar-cikis-08_Layout 1
DERGİDEN 1 İÇİNDEKİLER 2 DERGİDEN 3 FİGES İLERİ MÜHENDİSLİK VE ARGE TEKNOLOJİLERİ DERGİSİ 2015-2 / Sayı: 8 (Nisan-Mayıs-Haziran 2015) SSN: 2147-9550 FİGES A.Ş. Adına Sahibi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tarık Öğüt Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Tarık Öğüt [email protected] Yayını Hazırlayanlar Cavit Çınar Nazlı Deniz Atalay Yönetim Yeri FİGES A.Ş. Ulutek Teknoloji Geliştirme Bölgesi, Uludağ Üniversitesi Görükle Kampüsü, 16059 Nilüfer Bursa Telefon : +90 224 280 8525 Faks : +90 224 280 8532 FİGES’TEN FİGES, Bölgesel Uçak ile İlgili Farkındalığı Arttırdı n Koray GÖKALP n Dr. Tarık ÖĞÜT n Dr. Cihan KANLIGÖZ n Bedriye ÇUBUK CİCİOĞLU n Hüseyin BAYSAK n Ferhat ŞAHİN n Haluk BAYRAKTAR n Dr. E. Serdar GÖKPINAR n Halil TOKEL 12 MAKALE I Savunma Ali YETGİN / Bülent ACAR Bir Katlanır Kanat Mekanizmasının Tasarımı 17 MAKALE I Savunma Göktan GÜZEL / Bedri YAĞIZ Dynamic Stall Simulations with ANSYS Fluent 20 MAKALE I Havacılık Dr. Sait Nurdoğan YURT / Ahmet Doğukan KELEŞ Outflow Valf Fonksiyonel Test Cihazı www.figes.com.tr TEKNİK HİZMETLER Yayına Hazırlama ve Tasarım UMSA Prodüksiyon Ltd. Şti. Telefon: +90 312 225 4173 Basım Yeri 24 MAKALE I Uzay Marcus LEHMANN Fatigue Verification of High Loaded Bolts of a Rocket Combustion Chamber Ada Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi E Blok No: ZE-2 Kat:1 Topkapı / İSTANBUL Telefon: +90 212 567 1242 Matbaa Sahibi: Kemal Kabaoğlu Yayın Türü Yerel Süreli Türkçe İngilizce Bilimsel Yayın 3 ayda bir yayımlanır. Dergide Yayımlanan Yazı, Fotoğraf, Harita, İllüstrasyon ve Konuların Her Hakkı Saklıdır. Kaynak Gösterilmek şartıyla Alıntı Yapılabilir. Yayınlanan Eserlerin Sorumluluğu Eser Sahiplerine Aittir. Aksi belirtilmedikçe tüm görseller: © ANSYS, MATHWORKS ve FİGES Para ile satılmaz ARGE DERGİSİ 1 DERGİDEN Değerli AR-GE Dergisi okuyucuları, N isan ayında başarı ile tamamladığımız, “Havacılıkta Ar-Ge ve Milli Uçak Projesi” isimli 19. FİGES konferansımızın ardından, havacılık sektöründen ve diğer sektör katılımcılarından çok olumlu tepkiler aldık. Katılım gösteren ve etkinliğimize destek veren tüm dostlarımıza teşekkür etmek isterim. Konferansımızı kalıcı kılmak amacıyla, bu sayımızın ilk makalesini, konferansımıza katılan değerli sektör temsilcilerimizin konuşmalarına ayırmayı uygun gördük. NASA’nın, Dünya’ya benzer yeni bir gezegen keşfettiği haberi ile herkesin heyecanlandığı şu günlerde, Türkiye’nin de uzay alanında sürekli ve kalıcı bir milli politika izlemesi gerekliliğinin bir kez daha ortaya çıktığına inanıyorum. Bu alanda atılacak ilk adımın, Milli Uzay Ajansı kurmak olduğu; herkesin bildiği, devletimizin de gündeminde olan sıcak bir konudur. Milli Uzay Ajansı kurulması, hem son 20 yılda dünyada başlayan “uzayda var olma rekabeti”ne milli bir soluk getirecek ve bir politika oluşmasını sağlayacak hem de Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ve TUSAŞ’ın, uzay alanında başlattığı stratejik projelerin sayısını ve niteliğini arttırarak, Ar-Ge aşamasına geçmemize, şüphesiz büyük bir ivme kazandıracaktır. Savunma ve havacılık sanayimizin bugün geldiği nokta, takdire şayandır ve hepimizin gururudur. TUSAŞ’ın, uçağı geliştiren konsorsiyumun bir üyesi olduğu F-35 Müşterek Taarruz Uçağı ile TUSAŞ tarafından geliştirilen Jet Eğitim Uçağı, Milli Muharip Uçak ve TUSAŞ’ın da rol almasının beklendiği Bölgesel Uçak gibi projeler, Türk Havacılık Tarihi’nin geleceğinde, başarı hikâyeleri olarak anılacak projelerdir. Fakat, artık Türkiye, uzayda da yerini almalı; SSM ve TUSAŞ‘ın liderliğinde başlatılan çalışmalarda, milli katılım payı artarak devam ettirilmelidir. ARGE Dergimizin bu sayısını, bu vizyon ile savunma, havacılık ve uzay sektörü özelinde hazırlamaya karar verdik. 8. sayımıza; ROKETSAN, ASELSAN ve THY Teknik gibi büyük firmalarımız, yaptıkları mühendislik çal ışmalarına birer örnek teşkil eden değerli makalelerini bizimle paylaşarak destek verdiler. Ülkemizde, savunma ve havacılık Ar-Ge’si konusunda önde gelen bu güzide kuruluşlara, bizimle paylaştıkları değerli çalışmaları için teşekkür etmek istiyorum. AIRBUS firmasının, Uzay alanında yaptığı bir optimizasyon çalışmasını dergimize göndererek siz değerli okuyucularımız ile paylaşması da bizleri son derece sevindirdi. Optimizasyon çalışmaları, bilgisayarla destekli mühendislikte, her zaman Ar-Ge çalışmalarının geldiği son nokta olarak değerlendirilir. OptiSlang yazılımı ile yapılan bu çalışmayı, keyifle okuyacağınızdan eminim. Ulu önder Gazi Mustafa Kemal‘in, 1937 yılında, TBMM’de yaptığı bir konuşmadan alıntı yaparak sözlerimi tamamlamak istiyorum: “Bundan sonrası için, bütün uçaklarımızın ve motorlarının memleketimizde yapılması ve hava harp sanayimizin de bu esasa göre geliştirilmesi gerekir. Hava kuvvetlerinin kazandığı önemi göz önünde tutarak, bu çalışmayı planlaştırmak ve bu konuyu lâyık olduğu önemle milletin nazarında canlı tutmak gerekir.” Türk havacılık ve uzay sanayimizden, en kısa zamanda, uluslararası ölçekte ses getirecek özgün proje ve ürünlerin ortaya çıkmasını arzu ediyor ve diliyorum. Saygılarımla, Dr. Tarık Öğüt Yönetim Kurulu Başkanı, FİGES A.Ş. 2 www.figes.com.tr FİGES, Bölgesel Uçak ile İlgili Farkındalığı Arttırdı F İGES’in, geleneksel hâle gelen bilgisayar destekli sistem modelleme konferanslarının 19’uncusu, “Havacılıkta Ar-Ge ve Milli Uçak Projesi” baş- lığı ile 21 Nisan’da, Ankara’da gerçekleştirildi. Bölgesel Uçak Projesi’nin, tüm paydaşlardan konuşmacıların katılımı ile her yönüyle masaya yatırıldığı konferan- sın açılış oturumu, önemli mesajların verildiği konuşmalara sahne oldu. Açılış oturumunda yapılan konuşmaların özetlerini, ilerleyen sayfalarımızda bulacaksınız. Koray GÖKALP Genel Müdür FİGES A.Ş. İGES ailesi olarak, hem akademide hem devlette ilgili müsteşarlıklarımızda hem de değişik sanayi şirketlerimizde, pek çok proje yönetiyoruz. Bu projelerin içerisinde, farklı arayışlar olduğunu görüyoruz. Özellikle havacılıkta, bu yıl, hem akademik hem de havacılık sanayisinde iş yapan çok farklı dinamiklerimizin olduğunu keşfettik. Tüm bu dinamiklerden haberdar mıyız bilemiyorum. Onun için, birbirimizin işine yarayacak pek çok çalışma, araştırma-geliştirme ve mühendislik faaliyetlerinin; üniversitelerde, değişik ilim ortamlarında, akademilerde ve devlet kurumlarında ilerlediğini görüyorum. Bugün sizleri bir araya toplamamızın en büyük sebebi, değişik sektörlerden özenle seçtiğimiz bireylerin bilgilerini sizlerle F paylaşmaları ve bu bilgi paylaşmaları ile bir sinerji oluşmasıdır. ARGE DERGİSİ 3 FİGES’ten Dr. Tarık ÖĞÜT Yönetim Kurulu Başkanı FİGES A.Ş. A slında, bizim bu 15 yılda geldiğimiz nokta, gerçekten bir macera. Yani, savunma ve havacılık sanayisi, Türkiye’de, 15 yıl önce, bilemediniz 20 yıl önce nerelerdeydi; bugün neleri konuşuyoruz? Çünkü bu 15 yıl, bu tip işler için, çok kısa bir zaman zarfı. Bu kısa zaman zarfına, Türkiye, neler sığdırdı, inanılmaz. Ben, hakikaten çok heyecan duyuyorum ve bundan sonraki projelerimize de çok umutla bakıyorum. Şimdi, esasında olay, MİLGEM projesiyle başladı. MİLGEM projesi, bence, onu takip eden ve şu anda yürümekte olan veya gelecekte olan projelerimizin anahtarı. Eğer bu projemiz, MİLGEM projesi başarısız yürüseydi -ki o zamanlar MİLGEM projesi başlarken, daha tarif edilirken, bunu istemeyen çevreler de vardı, hep bunları duyuyorduk- bu proje, bizim Devrim Arabaları gibi başarısız bir proje olsaydı, bugün burada olmayacaktık; ben buna inanıyorum. Ama bu proje, hepimizin de katkılarıyla ve Türkiye’nin de özverisi ile çok başarılı bir proje oldu ve ondan sonra da kazanılan bu öz güvenle devam etti. Aslında, MİLGEM’le yepyeni bir şey yapmadı Türkiye. Burada önemli olan tasarımcı; tasarlamak, bunun mühendisliğini yapmak. Daha önce Türkiye, böyle bir sistemin mühendisliğini hiç yapmamıştı. Üretmişti; ama mühendislik yapmamıştı. 8 yıl gibi bir zaman zarfında; bu projenin mühendisliğini yaptı, tasarımını yaptı, üretti ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim etti. Bu inanılmaz bir başarı. Savaş gemileri, zor sistemlerdir; yani savaş gemilerinin silah sistemleri, savunma sistemleri içerisinde en zorlarıdır. Biz bu zorlukları aşıyorsak her şeyi yaparız. O bakımdan, bugünlere gelmemizde, ben, MİLGEM projesine katkı koyarak, bu projeyi önce hayata geçiren, bu projenin olması için katkı veren herkesi, tüm şirketleri, tabii başta Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız olmak üzere, silahlı kuvvetlerimiz olmak üzere, herkesi yürekten kutluyorum. Onlar bize yol açtılar, başka bir şey yapmadılar. Ve onlar, bundan sonraki projelerimizin anahtarı durumunda; onlar bize bu kapıyı açtılar, bundan sonraki her türlü projeyi Türkiye yüklenebilir. MİLGEM’den sonra, DEARSAN tersanemiz, Yeni Tip Karakol Botu’nu yaptı. Sonra LPD'ye başladık. Ana muharebe tankı ALTAY, Türkiye'nin çok büyük önemli projesi ve aracın testleri bitti. Sadece aracımızın motoru ve transmisyonu şu anda milli değil, bunun da millileştirilmesi için, biliyorsunuz Savunma Sanayii Müsteşarlığımız bir ihale açtı ve bunu da TÜMOSAN şirketimiz kazandı. Türkiye, ALTAY tankını, güç sistemiyle beraber millileştirmiş olacak. ALTAY tankını, 4 www.figes.com.tr Otokar şirketimiz yapıyor. Bundan sonra, FNSS'nin PARS sistemi ve yine FNSS'nin Samur adındaki seyyar yüzücü köprü projesi. Seyyar yüzücü köprüyü yapabilen, dünyada 3-4 tane ülke var. Türkiye, bu 3-4 ülkeden bir tanesi. Bu, FNSS’nin çok iddialı olan bir projesiydi ve bu da çok büyük bir başarıyla sonuçlandı. Ama hepsinin anahtarı, yine MİLGEM. MİLGEM olmasaydı, biz derdik ki; “Biz bunu yapamayız.” Ancak, o projeyi başarmakla Türkiye'ye büyük bir özgüven geldi. MİLGEM sonrası, silah sistemleri bu süreci takip etti. ROKETSAN’ımızın yapmakta olduğu, geliştirmekte olduğu CİRİT, UMTAS ve OMTAS füzeleri. Bu füzeleri, artık hem yapıyoruz hem de satıyoruz. Burada çalışmalar son hızıyla devam ediyor. ROKETSAN’ın elinde, daha büyük projeler var. Ve tarihimizin başladığı GÖKTÜRK’ün adının verildiği, seri uydular diyelim, GÖKTÜRK-1, GÖKTÜRK-2 ve GÖKTÜRK-3. Milli uydu projemizde de epey bir yol kat ettik. Bu sistemlerin içerisinde, çok kritik olanları havacılık sistemleri biliyorsunuz: HÜRKUŞ. HÜRKUŞ'un, artık testleri tamamlandı. Sertifikasyon süreci, bildiğim kadarıyla devam ediyor. ANKA, insansız hava aracımız da büyük ölçüde tamamlandı. Testleri tamamlandı ve yakında ordumuz, bu sistemleri kullanmaya başlayacak. Ve en sonda, Özgün Helikopter. Özgün Helikopter konusu çok önemli bir konu. Helikopter yapmak, hakikaten zor bir konu; bence uçaktan daha zor. Bu helikopter projesinde Türkiye, TUSAŞ ile başarılı olursa çok önemli bir kilometre taşına ulaşmış olacağız. Tüm bunlar nasıl buralardan buralara geldik diye sorduğumda, kendime, çeşitli kurumlarımız ve bireylerimiz, son 15 yılda birtakım etkinlikler yaptı. Bunların başında, aslında savunma sanayimizin pınarı, esas bilgi kaynağı ODTÜ. Bu sektörün gelişmesinde, ODTÜ'nün çok büyük katkıları olmuştur. ODTÜ’nün yanı sıra bir takım bireyler var ki, tek başlarına büyük işler yaptılar. Hiç kimse onlara bir görev vermedi, bunu yapacaksın demedi. Bunlar; Serdar Erkoca, Zafer Betoner, bir de Abdullah Raşit Bey, SİNERJİTÜRK. Bu arkadaşlarımız, bireysel olarak her yıl seminerler yaparak bu sektörün gelişmesine büyük katkıda bulundular ve bu sinerjiyi sağladılar. Ve tabii ki Can Erel arkadaşımın, havacılık konusunda yazdığı kitapçık çok güzel, ben keyifle okudum. Kendisi, havacılık alanında büyük bir katkıda bulundu. Bütün bu arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum. Bundan sonraki hedefimiz, elbette daima öne doğru gitmek ve burada büyük hedefimiz, şu anda, Bölgesel Jet Uçağı. Bölgesel Jet Uçağı projemiz, çok iddialı bir proje. Bütün bu insanlar, askeri projeler için bu katkıları yapıp, bu sivil uçağı da yapacaklar; bunun motorunu da yapacaklar, bundan hiç kuşkum yok. Bütün bu sektörümüze katkı veren ve 15-20 yıl içerisinde büyük katkı veren herkese, yürekten teşekkür ediyorum. Dr. Cihan KANLIGÖZ Havacılık ve Uzay Teknolojileri Genel Müdürü T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı T ürkiye’nin, önümüzdeki yıllarda özgün üretim alanında yapacağı en önemli projelerden biri olacak olan Milli Yolcu Uçağı projesiyle ilgili çalışmalar, Havacılık ve Uzay Teknolojileri Genel Müdürlüğü, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Türk Hava Yolları, Türk Hava Yolları Teknik, TEI ve TUSAŞ’tan uzman ve deneyimli arkadaşlarımızın katılımıyla oluşturulan bir komisyon tarafından yürütülmüştür. Çalışmalarda 3 temel soru esas alınmıştır: Bir, Türkiye yolcu uçağı üretebilir mi? İki, Türkiye yolcu uçağı üretmeli midir? Üç, eğer üretecekse üretim stratejisi ne olmalıdır? Türkiye yolcu uçağı üretebilir mi, bunun için üretim altyapısı yeterli midir? Ülkemizde, havacılık ve uzay sektöründe birçok kuruluşumuz, ileri teknoloji gerektiren yatırımlar yapmış; yazılım ve donanım alanında, çağımızın en ileri teknolojilerine dayalı ürünleri geliştirmişlerdir. Pek çok kuruluşumuz, kendi ArGe altyapılarını oluşturarak, üretim odaklı projelerden, tasarım odaklı projelere geçmişlerdir. Havacılık sektöründeki firmalarımız, uluslararası normlarda tasarım ve üretim yapabilme kabiliyetine ulaşarak, küresel pazarın büyük oyuncuları için kritik teknolojilerin yegâne tedarikçileri hâline gelmişlerdir. Yaşanan bu gelişmeler ışığında, mevcut altyapısıyla havacılık teknolojilerini ve kendi özgün havacılık ürünlerini geliştirebilen bir ülke konumuna gelmiş olduğumuz sonucuna ulaştık. Türkiye uçak üretmeli midir? Milli uçak üretiminde, Türkiye’nin sahip olduğu birçok avantaj bulunmaktadır. Montaj deneyimi, yetkinliği; pazarlara erişim açısından stratejik coğrafi konum; havacılık sanayisi ve uçak motoru parçaları dahil çeşitli parçaların üretiminde dünya ölçeğinde firmalarla kurulan stratejik ortaklıklar; havacılığın hızla büyüyen bir pazar olması; dünya havacılık sektörünün büyük oyuncularından Türk Hava Yolları’nın sağlayabileceği katkılar; nitelikli insan gücü gibi güçlü etkenler, üretim açısından öne çıkan avantajlar olarak görülmektedir. Türkiye’nin, 2023 yılına kadar, dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi içerisinde yer alma ve teknoloji ithal eden değil; üreten, sahip olan ve ihraç edebilen bir ülke olma hedefleri, 2023 yılına kadar kendi uçağını yapabilen bir ülke konumuna gelmesini zorunlu kılmaktadır. Milli Yolcu Uçağı projesinde uygulanacak üretim stratejisi ne olmalıdır? Milli Yolcu Uçağı’nda üretim stratejilerini araştırırken, 3 temel alternatifin karşımıza çıktığını gördük. Bunlardan birincisi, mevcut bir uçak platformunun alınarak üretilmesi. İkincisi, mevcut bir platform üzerinde geliştirme yapılarak üretim yapılması. Üçüncüsü de tamamıyla özgün bir tasarımın, Türkiye’de, Türk mühendislerince gerçekleştirilmesidir. Kurulan komisyon ve alanında uzman arkadaşlarımız, bu 3 alternatifi, kendi içinde, avantajları ve dezavantajlarıyla birlikte değerlendirdiler. Değerlendirmeler sonucu, mevcut bir platformun alınarak, günün ihtiyaçlarına uygun bir şekilde modifiye edilmek suretiyle üretilmesi; hem Türkiye’nin ihtiyaçlarına hem de dünya pazarının beklentilerine uygun bir platformun, bu şekilde, 5-6 yıllık bir süre içerisinde üretilerek Cumhuriyetimizin 100. yıldönümü olan 2023 yılına, bu üretimin yetiştirilmesi hedeflenmektedir. ARGE DERGİSİ 5 FİGES’ten Bedriye ÇUBUK CİCİOĞLU Havacılık ve Uzay Sektör Müdürü Sanayileşme Daire Başkanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı K onuşmama ilk olarak FİGES’e, böyle bir organizasyona ev sahipliği yaparak, havacılık tutkunlarını bir araya getirdiği için teşekkür ederek başlamak isterim. Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)’nda, sanayimizi desteklemek amacıyla yeni bir daire kurulduğunu -Alt Sistemler Dairesi- belirterek başlamak istiyorum. Bu dairenin amacı, savunma ve havacılıkta ihtiyaç duyulan altyapının tesisi için gereken sistemlerin, yerli imkânlarla geliştirilmesinin sağlanmasıdır. Alt Sistemler Dairemizin ilk projesi, havacılıkla ilgili bir motor geliştirme projesi olacaktır. Bu dairenin dışında, SSM’de, Türkiye’de bir sanayi ve teknoloji altyapısı oluşturulması için görev yapan iki ayrı dairemiz daha mevcuttur; Sanayileşme Dairesi ve Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Dairesi. Dünyada havacılığın öneminin artması ve bunun bir yansıması olarak ülkemizin de teknolojinin ve geleceğin havacılıkta olduğuna inanmasıyla, özellikle “Havacılık alanında neler yapılabilir?”i araştırmaya ve bu alandaki çalışmaları teşvik etmeye ağırlık verdik. Sanayileşme ve Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Dairelerimiz, sürdürülebilir bir sanayi oluşturmak için, malzemeden başlayarak çeşitli katmanlarda projeleri, milli uçak hedefi ile desteklemektedir. Sanayileşme Daire Başkanlığı Havacılık ve Uzay Sektör Müdürlüğü olarak sektördeki açıkları giderecek, milli uçak ve milli platformları destekleyecek altyapının tesisi için çeşitli adımlar atmaktayız. Savunma ve havacılık dışı alanlarda çalışmış, çok 6 www.figes.com.tr kıymetli ve istekli sanayicilerimiz, havacılık alanında da çalışma niyetindedir. Ancak havacılık, uzun soluklu bir yolculuktur ve özellikle dünya ile rekabet edebilir sistemler talep edildiğinde, sertifikasyon ihtiyaçları oldukça yüksek olmaktadır. Sanayimizde havacılık kültürü oluşması ve sertifikasyon ihtiyaçlarının daha kolay karşılanabilmesi için, çeşitli sertifikasyon destekleri ile eğitimler vermekteyiz. Buna ilave olarak belirtmem gerekir ki; sanayicimize her zaman kapımız açıktır; bazı alanlarda diğer sektörlerdeki kazanımlardan faydalanmak ve farklı bakış açılarıyla ihtiyaçlarımızı karşılamak için sanayicimizin birikimlerini sektörün faydasına kullanmayı istemekteyiz. Bu bağlamda, hem yolcu uçağı hem savaş jeti ve hem de helikopterde milli imkânların azami kullanımı ve sürdürülebilir bir havacılık sanayisi yaratabilmek için, devlet ile sanayimizin ortak çalışmasının çok önemli olduğunu inanmakta ve bu yönde çalışmaktayız. Hüseyin BAYSAK Genel Sekreter Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD) B iz, askeri havacılık sanayisi altında, sabit kanatlı ve döner kanatlı uçaklar ile insansız hava araçlarını, roket ve füzeleri değerlendiriyoruz. Bilindiği gibi, sabit kanatlı uçaklara ilişkin olarak ilk çalışmalar, F-16 Savaşan Şahin uçaklarının, lisans altında Türkiye’de üretimi ile başlamıştır. Bu üretimin hemen arkasında, CASA nakliye uçakları ile ilgili olarak, yine lisans altında bir üretim projesi yürütülmüştür. Bu iki proje, bugün, askeri havacılık sanayisinde kazanılan ivmenin veya altyapının, önemli bir unsuru olarak ortaya çıkmıştır. Özgün ve milli ürün projelerine öncelik tanıma ve destek verme politikası, bugün, her alanda meyvelerini vermeye başlamış bulunmaktadır. Sabit kanatlı uçaklar konusunda ilk ürün HÜRKUŞ, bugün sertifikasyon uçuşlarını yapmak üzere, semalarımıza çıkmış bulunuyor. Özgün Türk savaş uçağının geliştirilmesiyle ilgili olarak, fizibilite çalışmaları tamamlanmış; alternatif çözümler ilgili makamların onayına ve seçimine sunulmuş ve artık tasarım, geliştirme ve kalifikasyon döneminin başlamasıyla ilgili olarak çalışmalara başlanmış bulunmaktadır. Bu projelerdeki birikim, özgün milli helikopter projesine de başlama güvenini sağlamıştır. İnsansız hava araçları konusuna bakacak olursak gerçekten burada, sektörümüzle ve sektördeki oyuncularımızla ve özellikle de bu konuyu yöneten TUSAŞ, Baykar Makina ve Vestel Savunma ile övündüğümüzü ifade etmek isterim. Özellikle MALE sınıfı, orta irtifada, havada uzun süre kalış özelliklerine sahip olan insansız hava araçları, bugün, Avrupa’da dahi üretilmiyor. Bugün, bunu üreten, sayılı sayıda dünya ülkesi arasındayız. Füzeler konusunda da sektörümüz, dünyanın sayılı oyuncuları arasına girmeye başlamıştır. Tanksavar, hava savunma, stand-off, kara-kara, hava-kara füze uygulamaları, örnekler olarak verilebilir. Sivil havacılık tarafında ise dünyada, 2012 yılından bu yana başlayan bir bahar döneminin yaşandığını söyleyebiliriz. Ve önümüzdeki 10-15 yıla yönelik yapılan projeksiyonlar; bu bahar havasının, bu güzel görüntünün devam edeceğini öngörmektedir. Sivil havacılıkta, özellikle yolcu sayısı ikiye katlanmış görülmektedir. Doluluk oranları, %65’lerden %79’lara çıkmış bulunmaktadır. Platform üreticilerinin, yıllık aldıkları sipariş, 10 bin adedi aşmış vaziyettedir ve önceki dönemde, 1.000’e yaklaşan yıllık üretim temposu, geçtiğimiz yıl, 1.300’e çıkarılmıştır. Hedeflenen, bu rakamın, 1.700’lere doğru çıkarılması. Bu rakamlar, sektörümüz için oldukça güzel gelişmelere işaret etmektedir. Türk savunma ve havacılık sanayisinin, yıllık cirosunun %12-13’ü, sivil havacılık satışlarından gelmektedir. %12-13 oranı, 600-650 milyon dolar gibi bir satışı ifade etmektedir. Bu rakamlar, sivil havacılığın, ciddi bir ihraç konusu olarak ortaya çıkmaya başladığını göstermektedir. Askeri havacılıkta ve sivil havacılıkta, önümüzdeki 10-15 yılda, sektör oyuncularımızı neler bekliyor? Pazar neleri talep edecek? Bu konuya baktığımız zaman, sabit ve döner kanatlı uçakların, yine pazarın yüksek talep gamında yer aldığını görüyoruz. İnsansız hava platformları, füzeler -özellikle hava savunma füzeleri- C4ISR dediğimiz komuta, kontrol, istihbarat, gözetleme ve keşif alanında çalışan firmalarımıza, bu alandaki taleplerin yüksek olacağını değerlendiriyoruz. Yine arttırılmış gerçeklik (augmented reality) ve “big data management” dediğimiz alanlarda, sektör oyuncularımızın yoğunlaşması gerekiyor. Sivil havacılığın başlayan yükseliş eğiliminin, aynı tempoda sürmesi ve sektör oyuncularımızın, bu pazardan daha fazla pay alması da bekleniyor. Ar-Ge faaliyetlerinin, özellikle Avrupa Birliği içerisinde yürütülen faaliyetlerin, yakıt ekonomisini geliştiren tekniklerin, teknolojilerin üretilmesi; temiz gökyüzü dediğimiz, daha az gürültü yapan, çevreyi daha az kirleten çözümlerin üretilmesi; artan trafikte hava trafiğinin yönetimine yönelik olan yeni uygulamaların gündeme getirilmesi bekleniyor. Son olarak, FİGES’in bu seneki konferansında, güzel bir tesadüfü gözlemlemiş bulunmaktayım. FİGES logosunda, kuruluşu üzerinden 25 yıl geçtiğini ifade eden bir simgeyi gördüm. Bizim derneğimiz de bu yıl, 25’inci kuruluş yılını kutluyor. Derneğimiz, 1990 yılında, Milli Savunma Bakanlığımızın destek ve yönlendirmeleriyle o günkü 12 sanayicinin ön ayak olmasıyla kurulmuştur. Derneğimiz, başlangıçta, sadece savunmaya yönelik olarak kurulmuş idi. 2012 yılından itibaren, savunmanın yanına havacılığı da ekleyerek, adını, Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD) olarak değiştirdi ve tescil ettirdi. ARGE DERGİSİ 7 FİGES’ten Ferhat ŞAHİN Mühendislik Grup Müdürü TEI G ünümüz havacılık sektörünü şekillendiren temel faktörlere baktığımızda, hava yolu ulaşımının, ekonomik büyüme ile doğru orantılı bir şekilde hareket ettiğini gözlemliyoruz. Özellikle Güney Asya, Çin, Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelerde, önümüzdeki yıllarda, havacılık sektöründeki artışın daha da yüksek olması beklenmekte. Son dönemdeki petrol fiyatlarındaki ciddi düşüşe paralel olarak uçak bilet fiyatlarındaki düşüş beklentisi, hava yolu şirketlerini, daha düşük maliyetli operasyonlara yönlendiriyor. Uçak verimliliğinin bu konuda çok önemli bir faktör olması nedeniyle hava yolu ulaşım şirketleri ve buna paralel olarak uçak üreticileri, gittikçe daha az yakıt tüketen, daha verimli motor tasarımları geliştirilmesini talep ediyor. Yine aynı şekilde, artan çevre bilinci ile birlikte, sivil havacılık otoriteleri, uçak motorundan salınan çevresel gazlar konusunda, daha da çok kısıtlamalar getiriyor. Tüm bu faktörleri uçak motoru açısından değerlendirdiğimizde; uçak motoru firmaları, her geçen gün; daha hafif, daha performanslı, daha az yakıt tüketimi olan ve daha çevreci motor tasarım projelerinde yer almaya devam ediyor. Tüm bu küresel gelişmelerin yanı sıra milli hedefler çerçevesinde, ülkemizde, çok sayıda platformda milli projeler geliştirilmekte ve uygulanma aşamasında. Hepinizin bildiği gibi, Milli Bölgesel Uçak projemiz, 2023’te hedefleniyor. Aynı şekilde Milli Muharip uçak projesine başlandı; tasarımları devam ediyor ve 2020’li yıllarda, seri üretime geçmesi bekleniyor. ATAK helikopterimizi, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz kullanmaya başladı. Özgün Helikopter tasarımını, 2013 yılında, TUSAŞ geliştirmeye başladı. Yine aynı şekilde, eğitim uçağımız HÜRKUŞ, uçuşlarını başarı ile tamamladı ve Avrupa’daki sivil havacılık otoritesi tarafından sertifika çalışmalarına başlandı. ANKA insansız hava aracımız, uçuş testlerinin yarısını tamamladı ve önümüzdeki sene, Türk Silahlı Kuvvetlerine teslimi planlanıyor. BAYRAKTAR insansız hava aracımız, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girdi ve kullanılmaya başlandı. TEI olarak, biz, küresel şartlar ve bölgesel gereklilikler kapsamında, Türkiye’de, motor tasarımı ve imalatı konusunda, çok çeşitli hazırlıklar yapıyoruz. Ulusal projelerde yer alarak, son teknoloji tasarım projelerinde, teknik kabiliyetlerimizi geliştiriyoruz. Bu kapsamda, 1996 yılında, dünya devi olan GE ile yaptığımız çalışmalar, bugün itibarıyla Türkiye Teknoloji Merkezi çatısı altında devam etmekte. Bunun yanı sıra 8 www.figes.com.tr Türkiye’nin de sahip olduğu askeri kargo uçağı olan A400M uçağına güç veren TP400 motorunda, risk ve gelir ortağı olduk ve başarılı bir şekilde, ön yatak modülü ve nozul modüllerini geliştirdik. Bu projede, en başından en sonuna kadar, bütün tasarım faaliyetlerinde bulunduk ve üretim aşamasına geçtik. Bu uluslararası projelerin yanı sıra, komple motor sistemi tasarımındaki teknik kabiliyetleri geliştirmek amacıyla makul bütçelerle geliştirilebilen insansız hava araçları motorlarında da aktif rol alıyoruz. Bu kapsamda, uçuş testlerini, farklı platformlarda başarıyla tamamlamış 3 farklı motor çeşidimiz var. Motor tasarımında ve imalatında, belli başlı teknolojiler kritik olarak değerlendirilip, birçok dış ülkede, bu kapsamda yapılan çalışmalar, çok yakından ve sıkı takiple denetlenmekte. Bu kapsamda, biz, devletimizin de desteğiyle bir takım teknoloji alanlarında, teknoloji geliştirme projeleri de yapıyoruz. Buna ek olarak Avrupa Birliği destekli projeler ve TÜBİTAK destekli TEYDEB projelerinde de yer alıyoruz. Tüm bunların yanı sıra milli kaynakları, doğru ve daha etkin kullanmak adına, üniversitelerle birçok iş birliğimiz söz konusu. Özellikle SANTEZ projelerinin sayısını arttırarak üniversitelerle iş birliğini mümkün olduğunca arttırmaya ve milli kaynaklardan mümkün olduğunca daha çok faydalanmaya çalışıyoruz. İnsan gücü olarak, yaklaşık 280 tasarım mühendisimizle geliştirdiğimiz ya da geliştirmekte olduğumuz teknik kabiliyetlerle bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Bundan sonraki aşamanın, büyük bir motor projesinde, başından sonuna kadar tüm komponentleriyle tasarımı, testi, validasyonu ve üretimi gerçekleştirmek olduğunu düşünüyorum. Tüm öz kaynakların ve tüm diğer milli kaynakların bir araya getirilmesi ve uygun altyapının oluşturulmasıyla bu hedefi gerçekleştireceğimize inanıyorum. Haluk BAYRAKTAR Genel Müdür Baykar Makina İ nsansız hava araçları teknolojisi alanında, 2004 yılında; hazır alım, lisanslı üretim ve ortak üretim gibi, savunma sanayisinde yoğunlukla kullanılan tedarik modellerinden, özgün üretim modellerine geçildi. Özgün üretim tedarik modeli ise en somut hâliyle insansız hava aracı teknolojisinde uygulandı. Bu teknoloji, bir anlamda, özgün üretim modelinin başarısını ortaya çıkarma potansiyeli açısından, en elverişli alandı. Ülkemizde yürütülen milli ve özgün projelerin oluşturduğu motivasyon ve ruh, gerçekten bizim gibi üretici firmalarda, çok önemli bir dinamizm oluşturuyor. Baykar, savunma sanayisi alanında, adım adım ufaktan başlayıp kazandığı tecrübe ve bilgi birikimine paralel olarak gelişen bir yapıda. Hâlihazırda, 65’i mühendislik formasyonunda, 35’i teknisyen olmak üzere, 100 kişilik bir ekibimiz var. 2004 yılında, ufak bir atölyede, çoğunluğunu stajyer öğrencilerin oluşturduğu bir ekiple başlayan bir proje var. Ben kendimi, o döneme geri götürüyorum ve bu zamana doğru baktığımda, firmam için hayal edemeyeceğim bir noktada görüyorum. Bu da aslında, bu tarz katma değeri yüksek teknolojik alanlara girildiğinde, ekip hâlinde oluşan sinerji ile hangi noktalara ulaşılacağının; ülkemizde, milli girişimlerin önü açıldığı durumda, ne noktalara gelebileceğimizin de en önemli kanıtıdır. Asıl bahsetmek istediğim konu, Taktik İnsansız Hava Aracı (İHA) Projesi. Teklife Çağrı Dosyası, ilk olarak 2007 yılında yayınlanan projede, 2009 yılında, ilk prototiplerin uçuş gösterimi yapıldı; bu gösterimin yapıldığı tarihlerde, İsrail’den tedarik edilen Heron insansız hava araçlarında, otomatik iniş-kalkış sistemi dahi bulunmamaktaydı. Bu durumdayken biz, 2009’da, %100 milli ve özgün tasarım olan yedekli uçuş kontrol sistemlerine sahip, otomatik taksi aşamasına kadar ileri derece otomasyon ve akıllı algoritmalara sahip sistemleri, Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)’ndan herhangi bir Ar-Ge desteği olmaksızın, tamamen kendi öz kaynaklarımızla geliştirdik. Bu projede göstermiş olduğumuz başarıyla 2012 başında başlayan resmi program sonucunda, Bayraktar Taktik Blok 2 İHA Sistemi, sahip olduğu tüm kritik elektronik ve yazılım sistemleri ile geliştirildi; eksiksiz bir şekilde kabul işlemlerini başarıyla tamamlandı. Sınai katılım yani yerlilik oranı anlamında baktığımız zaman, bu proje, %93 gibi yüksek bir değerle tamamlandı. Bu oran, savunma sanayisi tarihinde, bir rekordur ve İHA gibi yüksek teknolojili bir alanda, çok önemli bir kilometre taşıdır. Türkiye, dünyada, yurt dışından aldığı İHA sistemleri ile 7. büyük ithalatçı durumunda; dolayısıyla başarılı olan yönlerimiz var; ama bir yandan da dünyayla rekabet açısından baktığımız zaman, geride kaldığımız durumlar söz konusu. Türkiye’deki İHA proje portföyüne baktığımız zaman, yaklaşık 1 milyar dolar seviyesinde, 2000 yılından bu yana imzalanmış sözleşmeler var. Bu sözleşmelerin, direkt İsrail’e giden, Türkiye’de kalan kısımlarını mevcut. Bizim sahip olduğumuz ve Türkiye Cumhuriyeti rekorlarına imza attığımız, bu kadar üst performans yakaladığımız proje, bu bütçenin %5’iyle gerçekleşti. Yani %5’iyle ilk defa, bu ebatta İHA sistemi, bu büyüklükte, Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine girdi. Askeri ve resmi heyetlerin huzurunda, kabulü yapıldı ve bu da %5 gibi bir bütçeyle gerçekleşti. 1 milyar dolar, savunma sanayisi projelerine ayrılan bütçenin %1’i olarak ifade edilebilir. Bir diğer önemli husus, bize tanımlanan 18 bin feet idi; biz 27 bin feet’te uçuş testlerini gerçekleştirerek tamamladık. Tam yükle -35 kg- 10 saat uçuş isteniyordu; biz 55 kg yükle 24 saat 34 dakika uçuş gerçekleştirdik. Aracımız, 20 bin feet’e de 30 bin feet’e de çıkabiliyor. Yani, bize tanımlanan kriterlerin, en az 3 katı bir performans sunan bir sistem. Bölgesel yolcu uçağına ilişkin olarak, ben, hayatını, insansız sistemlere ve ülkemize bu teknolojiyi milli ve özgün olarak kazandırmaya çalışan, bunun için gece gündüz çalışan bir ailenin ferdiyim. Bu anlamda, 2004 yılında, ülkemize dinamizm getiren; az önce ifade ettiğim gibi, sektöre de dinamizm ARGE DERGİSİ 9 FİGES’ten getiren özgün geliştirme modelinin, aynı şekilde, bölgesel yolcu uçağında da devam ettirilmesinin taraftarıyım. Diğer modellerin, geçmişten bu yana, ülkemize neler kazandırdığı ve neler kaybettirdiği ortada… Amerikan Boeing ile aynı dönemde, Türkiye’de metal gövdeli yerli uçak üretimi için yatırım yapan, uçuş eğitim okulları kuran ve sahip olduğu serveti bu uğurda feda eden değerli girişimci Nuri Demirağ’ın şu sözü, yol gösterici niteliğinde: "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse demode şeylerle beyhude yere vakit geçilecektir. Şu hâlde Avrupa ve Amerika'nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir." Toplantımızda, Nuri Demirağ’ın bu ifadesine katılmayan kimse yok. Hepimiz bu ifadeye inanıyoruz; ancak gereğini yapmıyoruz. 2015 yılındayız ve 2010 yılında başlatılmış olan Milli Yolcu Uçağı projesi için, yurt dışından hazır alım, fikri haklarını almak suretiyle yurt dışında üretim gibi yollara sapıyoruz. Böyle bir tezadı nasıl açıklayacağız? Hepinizden, bu durumu sorgulamanızı rica ediyorum. Dr. E. Serdar GÖKPINAR Teknoloji Yönetim Müdürü TUSAŞ Ş irketimizin vizyonu; özgün ürünlere sahip, küresel rekabet gücüne ulaşmış ve dünya markası olmuş bir havacılık uzay şirketi hâline gelmektir. Ama bunun ötesinde, aslında ben misyonumuza dikkat çekmek istiyorum: Ülkemiz havacılık ve uzay sanayisinin gelişmesine öncülük etmek. Yani bizim, ekosistemde, merkezi bir görevimiz var. Görevimiz, sadece aldığımız işleri yapmak ve satmakla sınırlı değil. Bizim ana görevimiz, aslında, ülkemiz havacılık ve uzay sanayisinin gelişmesine öncülük etmektir. TUSAŞ olarak 1973’te ve TAI olarak 1984'te kurulduk. Geçtiğimiz yıl, ciro olarak 1 milyar doları geçtik ve bunun, %75’i ihracat. 4.500’ün üzerinde çalışanımız; 1.800‘den fazla mühendisimiz bulunmaktadır ki bunların 1.000‘den fazlası, Ar-Ge çalışmalarında görev almaktadır. Biz, kendimizi nasıl tarif ediyoruz? Havacılık yapısalları ile entegre havacılık ve uzay sistemleri olmak üzere, iki ana faaliyet kolumuz bulunmakta. Ayrıca, bir de büyük ortağı olduğumuz TEI’miz var. Şirket olarak, 2005 yılından bu yana, 10 yılda; ciromuzu 11-12 kat arttırma fırsatımız oldu. Bu dönemde, entegre sistemlerde çok yoğun mühendislik çalışmalarıyla özgün geliştirme, ortak geliştirme veya kapsamlı özgün entegrasyon ve modernizasyon projeleri yürüttük. ANKA'mız sipariş aldı. HÜRKUŞ’un A’sı uçuyor ve B‘si üzerinde çalışılıyor; C‘si de gelecek. ATAK teslim ediliyor. C130’larda, ABD’den sonra, en kapsamlı aviyonik modernizasyonu yapıldı; milyon satırdan fazla, entegrasyon amaçlı ve sırf bunu test etmek için de iki milyon satırdan fazla, ayrı bir kod yazıldı. T-38’ler keza öyle; hepsi teslim ediliyor. GÖKTÜRK-2, TÜBİTAK Uzay Enstitüsü ile birlikte yürütülmüş bir çalışma; uydumuz, 2014 yılı sonuna kadar, yörüngede on bin turu geçti. Ve tabii ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de şu ana kadar bir özgün ürün geliştirmeye ayırdığı en yüksek rakam olan Özgün Helikopter Programı da ön tasarımına devam ediyor. Bunların hepsi, çok zorlu, ileri mühendislik işleri. 10 www.figes.com.tr Çok çeşitli öngörüler gösteriyor ki, önümüzdeki 20 yılda, dünya sivil havacılık pazarında 36 bin kadar yeni uçak envantere girecek. Tabii bunun yanında, mevcut filolardan kalan 5.500 uçak olacak. 15.500 uçak, mevcut uçakların yenilenmesi için envantere alınacak ve 21 binden fazla uçak da envantere yeni girecek. Şöyle bir şey de söylemek lazım: Dünyada hava trafiği artıyor; en az artan yer, Avrupa. Avrupa‘da havacılık pazarı, neredeyse düz bir plato. Fakat Avrupa içinde, en çok artan yer, Türkiye. %7‘nin üzerinde her sene, bizim hava trafiğimiz ve yolcu sayımız artıyor. Türkiye, Avrupa havacılığının büyümesinde, bu yönde bir lokomotif görevi görüyor. Sivil havacılık sektöründe, üretim talebi artmakta; OEM’lerin dışarıya verdikleri işler artmakta, tedarik süresinde ise indirime gidilmektedir. Sektör, gelişmiş ve gelişmekte olan devletler tarafından, stratejik olarak değerlendirilmekte ve bu yönden de çok iyi bir biçimde desteklenmektedir. Sektördeki başarı, yüksek nitelikli ihracat, ileri teknoloji kazanımı, nitelikli iş gücü yetiştirme ve istihdam etme, diğer sektörlere de olumlu yansımaları ile bir kaldıraç etkisi bulunmaktadır ve oldukça yüksek getirisi vardır. Bunun için de kamu araştırma merkezlerimiz, üniversitelerimiz ve sanayinin, mutlak surette bir arada hareket etmesi gerekmektedir. Halil TOKEL Genel Müdür Danışmanı THY Teknik (Turkish Technic) T ürk havacılığı, sanayileşme tarihimizde, her zaman diğer sektörlere göre önemli farklılıklar göstermiştir. Wright Kardeşlerle beraber, 1903 yılında başlayan insanlığın ilk ciddi uçuş faaliyetlerine, o zamanın Türkiyesi olan Osmanlı Devleti, çökme sürecini yaşamasına rağmen, kısa sürede intibak etmiş ve sadece 8 yıl sonra, Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluşunu başlatan yapılanmayı gerçekleştirmiştir. Anadolu insanının havacılığa ilgisi, şimdiye kadar hep üst düzeyde olmuş ve diğer ülkelere göre, hem kamu hem de özel sektörde pek çok ilklere imza atmıştır. Böyle bir toplumsal alt yapı ile Türk havacılığının, her zaman, dünyanın en ileri havacılık düzeyinde olması beklenirdi. Ancak ülke sisteminin ve bürokrasinin olumsuz yaklaşımları ve yöneticilerin olumsuz psikolojisi, yabancı şirketlerin gönüllü temsilciliği, kıskançlık, çekememezlik gibi nedenlerle Türk havacılığı, dünyada hak ettiği yeri bir türlü alamamıştır. Şu husus da çok iyi bilinmelidir ki; dünya çapında güçlü ve iddialı ülkeler, stratejik özellik taşıyan tüm sektörlerde olduğu gibi, savunma sanayisi ve havacılık sektöründe de fizibilite çalışmalarını, ancak hedefleriyle orantılı olarak yaparlar. Stratejik özellik nedeniyle ülkeye maliyeti ne olursa olsun, bu sanayiler, muhakkak devlet eliyle gerçekleştirilir ve yaşaması sağlanır. Bu nevi stratejik sektörlerin ürünlerinin pazarlanması da devlet desteğiyle yapılır. Bu çerçevede, Türkiye'de, savunma sanayisi ve havacılık sektörünü; devletin öncülük ve rehberliğinde, özel sektörün profesyonellik ve dinamizmi ile ve küresel boyutta gerçekleştirmesi elzemdir. Milli bölgesel yolcu uçağının, 2023 yılına kadar, %100 yerli imkânlarla üretilmesi projesi, böyle bir mecburiyetinin sonucudur. Türk Hava Yolları (THY), böyle bir önemli projeye, kendi ihtiyaçlarından hareketle öncü bir misyonla katkıda bulunmaktadır. THY'nin bir kuruluşu olan THY Teknik, ana hizmeti olan uçak bakım hizmetleri için gereken yedek parça ve bakım hizmetlerini, uçakların yabancı menşeli olması nedeniyle yurt dışından temin etmektedir. Söz konusu alımlar, THY filosunun sıra dışı büyümesine paralel olarak sürekli artmakta ve yurt dışına yüzmilyonlarca dolar ödenmektedir. Bu noktada, stratejik bir kararla söz konusu parçaların ve hizmetlerin yurt içinden temini ile hem yurt dışına para çıkışı önlenecek hem de sivil havacılık yan sa- nayisinin gelişmesi sağlanacak ve istihdam artışına ilaveten yüksek katma değerli ürün ihracatı ile ülkenin zenginleşmesine en üst düzeyde katkı sağlanabilecektir. Tabii olarak THY'nin yerli sanayinin rekabetçi yapısı gereği sağlayacağı önemli tasarrufla kârlılığını arttırması da en önemli gerekçelerden olacaktır. Bu çalışmalar, pek çok ilkleri mecburen bünyesinde taşıdığı için, kolay olmayacaktır. Sertifikasyon alt yapımızın yetersizliği ve şirketlerimizin tecrübe eksikliği, çalışmalarımızda motivasyonumuzu arttıran nedenler olmalıdır. Ülkemizde, KOSGEB verileri ile sanayi ile uğraşan 400.000 adet KOBİ'nin varlığı, söz konusu çalışmalar için inanılmaz bir altyapı ve güçtür. Bu firmaların, tanımlanmış hedef projeler için koordine edilerek, yönlendirilerek kullanılması, her türlü uçak parçasının, yerli olarak yapılmasını rahatlıkla mümkün kalacaktır. Bu imkânın değerlendirilmesi, elzemdir. Bizim çalışmalarımız da bu alanda öncü bir çalışmadır. Bu çalışmalar, sadece havacılık için değil, dışa bağımlı olduğumuz tüm sanayi ve sektörler için uygulanmalıdır. THY Teknik'in bu alandaki öncü model çalışmaları, diğer sektörlere örnek olmalıdır. Havacılık için kullanılan mühendislik yazılımları da önemli bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı karşılayan FİGES Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Bey’e, özellikle tebrik ve teşekkürlerimi iletmek isterim. Bu manada, dünyadaki en iyi yazılımları Türkiye'ye getirdiler ve Türkiye'de kullanımını sağladılar; bu gerçekten, bağımsızlık adına önemli bir adımdır. Ancak kendilerinin, yerli havacılık mühendislik yazılımları konusunda, gerek tecrübeleri gerekse mevcut potansiyeli dikkate aldığımızda, aynen THY Teknik gibi, öncü bir rol oynamaları gerekmektedir. Kendilerinden, böyle uzun soluklu ve zor bir çalışmayı beklemenin, hakkımız olduğunu düşünüyorum. ARGE DERGİSİ 11 MAKALE I Savunma I Bir Katlanır Kanat Mekanizmasının Tasarımı Ali YETGİN [email protected] Yapısal Termal Analiz ve Test Mühendisi ROKETSAN A.Ş. Bülent ACAR [email protected] Yapısal Termal Dinamik Analiz ve Test Bölümü Müdürü ROKETSAN A.Ş. Giriş Sonlu elemanlar yöntemi (SEY) yeni bir ürünün tasarım ve geliştirme aşamasında büyük öneme sahiptir. Alternatif tasarımlar üretim ve test sürecine girmeden bilgisayar ortamında değerlendirilebilmekte ve içlerinden uygun olanı tamamen sanal ortamda seçilebilmektedir. Böylelikle tasarım isterlerini sağlayan nihai ürüne ilk prototip sonucunda ulaşılabilir. Bu durum, günümüzde AR-GE çalışmalarında ihtiyaç duyulan kısa sürede ve olabilecek en düşük maliyetle çözüm elde edebilme ihtiyacının karşılanmasını mümkün kılmaktadır. ROKETSAN’da gerçekleştirilen tasarım çalışmalarında SEY 12 www.figes.com.tr büyük bir öneme sahiptir. Roket ve füze sistemleri gibi ileri teknolojilerin kullanıldığı hava yapılarında ve bu sistemlerin taşındığı, ateşlendiği fırlatma platformlarının tasarımında SEY tasarımcıya büyük bir güç sağlamaktadır. Tek başına yazılım ile, mühendislik bilgi birikimi ve teorik altyapı olmadan, tasarım sürecinin başarıyla tamamlanması mümkün değildir. Uygun yazılım ile yeterli mühendislik bilgisi ve tecrübesi birleştiğinde ise ileri teknolojili yapılar tasarlanıp gerçeğe çevrilebilmektedir. Katlanır Kanat Sistemi Roket ve füze sistemlerinde kanatlar sistemin ihtiyaç duyduğu aerodinamik kuvvetleri ve manevra yeteneğini sağlar. Bu yüzeyler mühimmat gövdesinin kapladığı hacimden dışarı taşar ve aerodinamik kuvvetin mühimmat boyunca farklı bölgelerde yoğunlaştırılabilmesine olanak sağlayarak kararlılık, kaldırma kuvvetinin oluşturulması ve mühimmatın yönlendirilmesi gibi işlevleri kazandırır. Kanatların mühimmat çapından dışarı taş- Şekil 1. Tasarım döngüsü ması kaplanan hacmin oldukça fazla artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle kanatların katlanması, kaplanan hacmin azalmasına olanak sağlamakta ve depolama verimliliğini arttırmaktadır. Bundan daha da önemlisi fırlatma platformunda taşınan tüp hacminin azalması sayesinde daha fazla mühimmat aynı anda taşınabilmekte ve ateş gücü arttırılabilmektedir. Kanatları katlayabilmek içinse mühimmatın tüp içerisinde saklandığı zamanlarda katlı kalacak ve tüpü terk ettiği anda açılıp, bu açık pozisyonda uçuş süresi boyunca kalacak bir açılma mekanizmasının tasarımı gerekmektedir. Bu mekanizmanın açılma sırasında oluşacak yüklere dayanmasının yanı sıra, sabit bir kanatta olduğu gibi uçuş zarfında oluşacak aerodinamik ve aerotermal yüklemelere karşı da yapısal bütünlüğünü muhafaza etmelidir. Roket, füze gibi hava yapılarında ağırlık ve hacim tasarımlar için en büyük sınırlamalardandır. Katlanır kanat mekanizmasının sığması gereken hacim tasarımda karşılaşılan zorlukların başında gelmektedir. Ayrıca mühimmatın kanat açılana kadar uçacağı sürenin en aza indirilmesi gerekmektedir. Bu da mekanizmada daha güçlü enerji kaynağı kullanılmasına ve en sonunda daha büyük bir hacme neden olmaktadır. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda bir füze sistemi için katlanır kanat mekanizmasının tasarımı çok yönlü en iyileme gerektiren zorlu bir mühendislik problemidir. Tasarım Süreci Tipik bir tasarım süreci nihai ürünün gereksinimlerinin tanımlanması ile başlar ve tasarımcı bu gereksinimlere uygun bir katı cisim oluşturur. Bundan sonraki tasarım döngüsü ise elde edilen geometrinin gereksinimleri sağlayıp sağlamadığının değerlendirilmesine yönelik devam eder. Şekil 1’de bir katlanır kanat mekanizması tasarım döngüsü gösterilmiştir. Her tasarım sürecinin sonunu ise nihai ürünün test edilmesi ve yapılan hesaplamaların doğrulanması oluşturur. Katlanır kanat mekanizması için tasarım isterleri değerlendirildiğinde aşağıdaki maddelerin göz önünde bulundurulması gereken en önemlileri olduğu görülmektedir. n Açılma zamanı n Paketleme sınırlamaları n Malzeme n Yüklemeler n İleri dayanım hesaplamaları l Kırılma Mekaniği l Yorulma l Çırpıntı Mühimmatın atış anında saklandığı tüpü terk etmesi ardından kanatların açılma süreci başlamaktadır. Mekanizmanın tamamen açılarak kilitli pozisyona geçmesi belirli bir zaman almaktadır. Tasarımın birinci önceliğinde bu süreyi sistemin performansı için belirlenen limit değerin altında tutmak gelmektedir. Böylelikle sistemin kanatlardan gelecek aerodinamik kuvvetlerden mahrum uçtuğu süre azalacak ve mühimmatın görev yapabilirliğini etkilenmeyecektir. Füze gibi hava yapılarında her daim dar hacimlerde birçok ekipmanla çalışmak zorunda kalınmaktadır. Bu da paketlemenin tasarımlar için zorlayıcı bir madde olduğu göstermektedir. Kanadın bükülmek yerine sabit tutulduğu durumda belirli bir sürüklenme ve kaldırma katsayısı elde edilmektedir. Kanadı katlayarak sisteme dâhil edilecek fazladan hacim bu katsayıları etkileyecektir. Ayrıca bu hacim artışı sistemin ağırlığının artmasına da neden olacaktır. Tasarımın kısıtlandığı diğer bir nokta ise çalışılabilecek malzeme türüdür. Bu tarz sistemlerde kullanılabilecek malzemeler sınırlı olmaktadır. Mekanizmanın sürekli elde edilebilecek bir malzeme türü kullanılarak üretilmesi gerekecektir. Sistemden en yüksek verimi elde edebilmek için malzeme dayanım limitlerine kadar zorlanmalıdır. (bkz. Şekil 2) Fakat böyle bir tasarım metodunda hesaplamalarda ve yüklemelerdeki belirsizliklerin en aza indirilmesi gerekmektedir. Malzemenin dayanım sınırlarında yapılan bir tasarımın belirsizliklere karşı toleransı oldukça düşük olacaktır. Bu noktada devreye detaylı kırılma mekaniği ve yorulma hesaplamaları girmektedir. Şekil 2. Malzeme akma eğrisi ARGE DERGİSİ 13 MAKALE I Savunma I Şekil 3. Sonlu elemanlar çözüm ağı Katlanır kanat mekanizmasının yükleme durumları temelde iki aşamalı olarak düşünülebilir. İlki kanadın açılma sonunda yapı üzerinde oluşturduğu yüksek çarpma kuvveti, diğeri ise açık ve kilitlenmiş pozisyonda maruz kaldığı aerodinamik kuvvet ve aerotermal ısınma yükleridir. Uçuş yükleri hesaplamalı akışkanlar dinamiği (HAD) analizleri sonucunda elde edilmektedir. Tasarımın bu noktasında sonlu elemanlar yöntemi (SEY) ve HAD yöntemi beraber çalışarak ortak bir geometri üzerinde uzlaşırlar. Bu yazıda tasarım sürecinde sonlu elemanlar yöntemi ve test aşamaları üzerinde durulmuştur. Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Modelleme Katlanır kanat mekanizması sonlu elemanlar yöntemi kullanılarak bilgisayar ortamında tasarım yüklerine karşı doğrulanmıştır. Böylelikle tasarımcının elinde güçlü bir araca dönüşmektedir. Tasarım süreci oldukça hızlanmakta ve maliyetler düşürülmektedir. Analizi gerçekleştiren mühendisin çözümün doğruluğundan öden vermeden en kısa sürede çözüm elde edebileceği modelleri oluşturması gerekmektedir. Böylelikle iterasyon süresi kısalacak ve daha çok iterasyon yapıp en iyi tasarımı elde edebilecektir. Bahsi geçen katlanır kanat mekanizması için ANSYS Şekil 4. Çözüm ağı hassasiyeti kapsamında oluşturulan farklı yoğunluktaki elemanlar 14 www.figes.com.tr 14 sonlu elemanlar yazılımında model oluşturulmuştur. Şekil 3’te oluşturulan çözüm ağının genel görünümü verilmiştir. ANSYS yazılımı tasarımcıya büyük bir avantaj sağlamaktadır. Çalışma kapsamında farklı yoğunlukta çözüm ağları oluşturulmuş ve çözüm ağı hassasiyeti değerlendirmesi de yapılmıştır. Şekil 4’te farklı yoğunlukta çözüm ağları gösterilmiştir. Sonlu elemanlar modeli yüksek oranda doğrusal olmayan özellikler barındırmaktadır. Bu durum da analizciyi çözüm elde etme aşamasında zorlayabilmektedir. Fakat ANSYS yazılımı bu tarz doğrusal olmayan özelliklerin modele dâhil edilmesinde oldukça başarılıdır. Yapıda sürtünmeli temastan, yüksek miktarlarda yer değiştirmelerden ve plastik malzeme özelliklerinden kaynaklanan tüm doğrusal olmayan özellikler dâhil edilmiştir. Çözümler kapalı çözümlü dinamik bir analiz adımında elde edilmiştir. Şekil 5’te açılma anında yapı üzerinde oluşan gerilme dağılımı gösterilmiştir. Şekil 6’da ise açılma sırasında kanadın farklı zamanlardaki görüntüsü verilmiştir. Katı geometri analizler sonucunda güncellenerek malzeme limitlerinde çalışan, açılma süresi minimuma indirilmiş bir geometri elde edilmiştir. Açılma süresinin azaltılması sistemin açılma anında Şekil 5. Açılma anındaki gerilme dağılımı oluşan yüklerin artmasına neden olmaktadır. (bkz. Şekil 7) Bu yükler mühimmatın ekseninde bir tepki momentine neden olmaktadır. Bu tepki momentinin de füzenin kontrol sınırlarının içerisinde kalması gerekmektedir. Aksi hâlde açılma anında oluşacak burulma momenti ile füze istenmeyen manevralar yaparak görevini yerine getiremeyecek hâle gelebilir. İterasyonlar süresinde mekanizmadaki geometri değiştirilerek en iyi çözüm elde edilmiştir. Sonlu elemanlar modelinde tüm geometrik detaylar dâhil edilmiştir. Yapı üzerinde yüksek gerilmelerin oluştuğu hiçbir detay atlanmamıştır. En iyi çözümün elde edil- diği geometri, malzemenin dayanım limitlerine kadar zorlandığı hâlidir. Böylelikle tasarım iterasyonları sürecinde en iyi çözüm elde edilebilmiştir. Test Çalışmaları Katlanır kanat mekanizması tasarımında isterleri sağlayan bir geometri elde edildikten sonra test sürecine başlanmıştır. Testlerin gerçekleştirilebilmesi için bir ekipman tasarımına ihtiyaç duyulmuştur. Ekipmanın analiz sonuçları ve hesaplamaların doğrulamasında kullanılabilecek ölçerlerle donatılması gerekmektedir. Açılma süresi oldukça kısa sürede gerçekleştiği için hızlı ka- meralar ile açılma anı kayıt altına alınmıştır. Buna ek olarak açılma anında mühimmatın merkezinde oluşan tepki torku, tork ölçer kullanılarak ölçülmüştür. Bu çalışma kapsamında kanat açılma test düzeneğinin tasarımı ve imalatı FİGES AŞ tarafından gerçekleştirilmiştir. Kanat test prototipi bu düzenek kullanılarak defalarca test edilmiş ve başarılı bir şekilde ölçümler gerçekleştirilmiştir. Şekil 8’de kanadın açılma sürecinde hızlı kamera ile çekilmiş görüntüleri verilmiştir. Şekil 6. Açılma sürecinde kanadın görünümü ARGE DERGİSİ 15 MAKALE I Savunma I Şekil 7. İterasyonlar arası açılma zamanı–darbe yükünün değişimi Şekil 9’da testler sırasında ölçülen tepki torku grafiği ve sonlu elemanlar modelinden elde edilen tepki torku grafiği verilmiştir. Grafikte ilk tepe değerinin test değeri ile oldukça uyumlu olduğu görülmektedir. Fakat sonrasındaki salınımlı davranış testte görülmemiş, kısa sürede salınım sönümlenmiştir. Bunun nedeni sonlu elemanlar modelinde herhangi bir sönümleme değerinin dâhil edilmemesidir. Ama bu sonuçlar tasarımın doğrulamasını etkilememektedir. Çünkü geometri en yüksek değer olan ilk tepe değerine göre doğrulanmıştır. değinilmiştir. Bu tasarım sürecinde önemli bir noktada bulunan sonlu elemanlar yöntemi ve nihai tasarımı elde etmede tasarımcıya sağladığı yüksek etkin- likten bahsedilmiştir. Bilgisayar ortamında oldukça zorlu bir mühendislik problemi sonlu elemanlar yazılımı ANSYS kullanılarak çözülmüştür. Tasarımların sanal olarak doğrulanması testte harcanacak zamanın ve paranın düşürülerek verimliliğin arttırılmasını sağlamaktadır. Analiz yöntemleriyle doğrulanan tasarım nihai bir test sürecinin ardından doğrulanır ve son üründe kullanılmak üzere üretime verilir. Bu çalışmada bahsedilen katlanır kanat sisteminin tasarımı 4 hafta gibi bir sürede bilgisayar ortamında tamamlanmış ve prototip testlerinden başarıyla geçmiştir. Yapılan atışlı testlerde de kanadın sistem isterlerini sorunsuz bir şekilde sağladığı tespit edilmiştir. Şekil 9. Tepki torkunun test ve analiz sonuçlarıyla karşılaştırılması Sonuç Bu çalışmada bir katlanır kanat mekanizması tasarım sürecine Şekil 8. Kanat açılmasının testler sırasında görünümü 16 www.figes.com.tr MAKALE I Savunma I Dynamic Stall Simulations with ANSYS Fluent cludes data such as the variations of lift and drag forces and pitching moment with the pitch angle. The comparison between the experimental and numerical results revealed that provides almost equivalent results. Göktan GÜZEL Bedri YAĞIZ [email protected] [email protected] ASELSAN Inc., MGEO Division Etlik 06011, Ankara, TURKEY ASELSAN Inc., MGEO Division Etlik 06011, Ankara, TURKEY Introduction In this study, ANSYS Fluent v14.5 is used to simulate one of the most challenging problems in rotor aerodynamics, i.e. dynamic stall. The challenge is due to the complex nature of the flow that involves unsteadiness, separation, reattachment and turbulence which produce harmful effects such as stall flutter and harsh vibrations on overall aircraft system. 2D simulations with ANSYS Fluent v14.5, NS equations based on flow solver were performed for a NACA 0015 airfoil (as shown Figure 1) that is sinusoidal pitching around its quarter-chord. This is the case that was also investigated experimentally by Piziali [1] and the report of this experiment in- Fluent Version 14.5 Fluent is a commercially available flow solver that is based on finite-volume formulation of the NS equations. Fluent can handle both structured and unstructured grids. Fluent can provide second order accuracy, both in time and space discretization. The second order accuracy in space is provided with the MUSCL scheme. A dual time stepping scheme is also available in Fluent either with an explicit Runge-Kutta or an implicit Lower Upper factorization method resulting in second order accuracy for the temporal discretization. When using Fluent, turbulence may be taken into account using one of the many models implemented and, among them, the Spalart-Allmaras one-equation model implemented in this problem. Simulation Details For the current study, three cases corresponding different mean angles of attack with the same pitching amplitude and the frequency were considered. Each case exhibits different flow regimes, i.e. attached flow, light stall, and deep stall. Figure 1. The C-type grid (with 377x171 points) ARGE DERGİSİ 17 MAKALE I Savunma I Table 1. Results of grid convergence study performed for 5 degrees angle of attack Grid Resolution Cl Cd % error in Cl % error in Cd Coarse 189x86 0.5240 0.0058 4 45 Medium 377x171 0.5371 0.0041 2 4 Fine 753x341 0.5445 0.0040 0 1 ∞ 0.5470 0.0040 Extrapolation Table 2. Dynamic stall cases considered Case Mean angle of attack (degrees) Pitch amplitude (degrees) Reduced frequency Attached flow 4.03 4.18 0.095 Light stall 10.88 4.22 0.095 Deep stall 17.04 4.14 0.096 Figure 2. Comparison of (a) lift coefficient, (b) drag coefficient, and (c) moment coefficient for the static stall case. Before beginning the simulations, a grid convergence study was performed first. For this purpose, starting from a coarse grid, three C-type structured grids were created halving the spacing between the grid points. To define the adequate grid resolution, static simulations that correspond to 5 degrees angle of attack were done using the three grids generated. The variation of lift and drag coefficients with the grid resolution are given in Table 1. After this study, it was concluded that the grid with 377x171 points has only 2% errors in lift and 4% error in drag coefficients, thus it has enough resolution to use in further simulations. Thereafter, dynamic stall phenomenon was considered for three cases, i.e. attached flow, light stall, and deep stall. For attached flow, the force and pitching moment coefficients are depicted in Figure 4. The solid arrow represents the upstroke and the dashed one represents the downstroke of the oscillating cycle. During the downstroke, the lift and pitching moments are higher than the upstroke values because of the formation of upwash flow. The calculated lift coefficients are in Results As has been stated, the aim of the present study is to calculate the forces and moments of a sinusoidally pitching two dimensional airfoil by using ANSYS Fluent v14.5 and compare results against experimental data. Initially, static stall case was performed and the obtained numerical results were compared with experimental ones and are shown in Figure 2. The comparison between the methods and the experiment is remarkably good. Figure 3 shows our direction. 18 www.figes.com.tr Figure 3. Points along the pitching cycle. Figure 4. Comparison of pitch variation of (a) lift coefficient, (b) drag coefficient, and (c) moment coefficient for the attached flow case. Figure 5. Comparison of pitch variation of (a) lift coefficient, (b) drag coefficient, and (c) moment coefficient for the light-stall case. Figure6. Comparison of pitch variation of (a) lift coefficient, (b) drag coefficient, and (c) moment coefficient for the deep-stall case. better agreement with the experiment. The computed pitching moments during upstroke is higher and the drag is lower than the experimental value. The hysteresis shape of drag coefficients is same, but there is a shift between numerical results and the experimental data. It should be stated that the viscous components of forces and moment were not involved both in the experiment and the numerical results. Secondly, the light stall case was considered and the comparisons of the forces and moment are shown in Figure 5. Fluent has given acceptable results for this case. The difference may be explained knowing the fact that the flow is separated from the trailing edge of the airfoil along the downstroke. Finally, the simulations of the deep stall case were performed and the comparisons of the forces and moment are shown in Figure 6. Even though the comparison is not as good as the other two cases considered. As for the conclusion, ANSYS Fluent v14.5 was used to solve one of the most complex flow problems in rotor aerodynamics, i.e. dynamic stall, has been solved for three different flow conditions and the computed variations of force and moment coefficients with pitching angle have been compared with experimental data. The comparisons have revealed that Fluent, at least for this problem, can provide satisfactory results. References [1] Piziali, R. A. 2-D and 3-D Oscillating Wing Aerodynamics for a Range of Angles of Attack Including Stall, NASA TM–4632, 1994. ARGE DERGİSİ 19 MAKALE I Havacılık Outflow Valf Fonksiyonel Test Cihazı Şekil 1. OFV Dr. Sait Nurdoğan YURT Ahmet Doğukan KELEŞ [email protected] [email protected] Baş Mühendis Mekatronik Mühendisi, Sistem Tasarımı ve Kontrol Ekibi THY Teknik A.Ş. Ar-Ge Müdürlüğü Özet FİGES A.Ş. Sivil uçaklarda kullanılan OFV (outflow valf / çıkış valfi) Şekil 1’de gösterilmiştir, kabin basıncını ayarlamaktan sorumludur. Uçaklarda, biri önde ve biri arkada olmak üzere, iki adet OFV bulunur. OFV’lerde, hareketi sağlayan, biri yedek, toplamda iki adet otomatik açma-kapama sistemi (motor ve sürücü) ve bir de acil durumlarda elle kumanda edilen bir elektrik motoru bulunur. THY Teknik A.Ş. Ar-Ge Müdürlüğü arafından başlatılan ve yönetilen projede; OFV’leri test etmekte kullanılacak cihazın imalatı, gerekli donanım seçimi ve test yazılımının geliştirilmesi aşamalarında, FİGES Mühendislik Sistem Tasarımı ve Kontrol Grubu önemli katkılarda bulun- muştur. Tasarlanan test cihazı (Şekil 2), farklı valf modellerini aynı platformda test edebilme özelliğine sahiptir. Test platformunu kullanan operatör, test edilecek valfi test fikstürüne yerleştirip gerekli ayar ve kablo bağlantılarını yaparak ve dokunmatik ekran üzerinden gerekli komutları girerek her bir valf için, tanımlı testleri, otomatik olarak gerçekleştirir. Test bitiminde, operatör, yapılan teste ait teknik bilgileri içeren raporun çıktısını alabilir. Test aşamaları, her valf modeli için valfin üreticisi tarafından hazırlanan bakım kılavuzuna uygun olarak tanımlanmıştır. Tanımlı testler arasında en sık yapılanlar: Açma-Kapama Sürelerinin Ölçümü, Akım ve Gerilim Ölçümü, Hata Analizi ve Pozisyon Ölçümü’dür. Şekil 2. OFV Fonksiyonel Test Cihazı 20 www.figes.com.tr Şekil 3. Mekanik Tasarım 1. Rack Kabin 2. Test Fikstürü 3. Taşıyıcı Grup 4. Ayar Mekanizması 5. Hareketli Bağlama Grubu 6. Sabit Bağlama Grubu 7. Valf Taşıyıcı 8. Fikstür Sabitleme Ayakları 1. Mekanik Tasarım Sistemin mekanik parçaları, Şekil 3’te belirtilmiştir: Bütün valf çeşitleri, hem yatay hem de dikey olarak ayarlanabilen test düzeneğine, manuel klempler yardımıyla sabitlenir. Yatay sabitleme, valfin grup numarasına uygun olarak yapılır. Valfler, onları sınırlandıran ayarlanabilir test fikstürü üzerine tamamen yerleştirildikten sonra, manuel klempler ile sıkılır ve test boyunca valflerin sabit kalması sağlanır (Şekil 4). Valfler, aynı zamanda, iki kauçuk takoz destek ile kontrol birimlerinin oluşturduğu ağırlık etkisinden korunmuş olur. Destekler üç yönde hareket ettirilerek istenilen pozisyonun ayarlanabilmesi sağlanır (Şekil 5). Şekil 4. Yatay Ayarlama Mekanizması 2. Elektrik ve Elektronik Bileşenler Rack kabininin içindeki elektrik ve elektronik bileşenleri aşağıda listelenmiştir (Şekil 6): 1. Yazıcı: OFV test sonuçlarının çıktısını almak için kullanılır. 2. Test Bilgisayarı: Test yazılımının yüklü olduğu operatör bilgisayarıdır. 3. Güç Kaynağı: Sistem, 4 kanallı, programlanabilir bir güç kaynağına sahiptir. Güç kaynağı, bilgisayar ile USB üzerinden haberleşmektedir. Güç kaynağının 4 kanalından her biri, röle kartını besler. Güç kaynağı, üzerindeki ekrandan motor besleme akımlarının gözlemlenebilmesi için, rack kabininin üçüncü odasına yerleştirilmiştir. Şekil 5. Destekleme Mekanizması ARGE DERGİSİ 21 MAKALE I Havacılık 4. Dijital Multimetre (DMM): Sistem, bir adet dijital multimetreye sahiptir. Multimetre, test bilgisayarına, USB üzerinden bağlıdır. Testler sırasında gerekli gerilim ölçümlerini gerçekleştirmek üzere kullanılır. 5. PXI Kasa: Sistemde, bir adet 5 slotlu PXI kasası bulunmaktadır. Kasa içerisinde; RS422, RS232, ARINC haberleşme kartları ile dijital I/O kartları bulunur. 6. Röle Kartı: Sistem içerisinde, biri güç röle devresi ve biri sinyal röle devresi olmak üzere, 2 ana röle devresi vardır. Güç röle devresi, yüksek akım geçişine izin veren rölelerden oluşmaktadır. Röle kartı, valf konektörüne, sinyal röle devresine ve dijital multimetreye bağlıdır. Sinyal röle devresi, RS-422 ve RS-232 bağlantılarını barındırır. Güç ihtiyaçları, güç kartından karşılanır. PXI veri edinme biriminden gelen sinyaller, rölelerin kontrol sinyallerini teşkil ede (Şekil 7). Şekil 7. Röle Devreleri 3. Test Programı Grafik programlama tekniği kullanılarak geliştirilen test yazılımı, her bir valfin, ilgili bakım kılavuzuna uygun olarak test edilmesini sağlayacak şekilde geliştirilmiştir. “Ana Sayfa” başlangıçta otomatik olarak başlatılır. Ana Sayfa’da, dil seçimi ve testi başlatma için butonlar bulunur (Şekil 8). Şekil 8. Kullanıcı Arayüzü - Ana Sayfa Şekil 9. Valf Seçim Sayfası Şekil 6. Rack Kabini 22 www.figes.com.tr Şekil 10. Test Seçim SayfasıValf Seçim Sayfası Şekil 11. Test Sayfası “Parça Seçim” bölümünde operatör, test edilecek valfin parça numarasını seçer. Valf seçimi yapılmadan test başlamaz (Şekil 9). Valf seçiminden sonra, yapılacak testlerin seçimi yapılır. Bakım kılavuzlarında belirtilen fonksiyonel testler dışında, valflerdeki otomatik açma-kapama sistemleri (EBOX1 ve EBOX2) ve manuel açma-kapama sistemi de test edilebilmektedir (Şekil 10). Arayüz üzerinde, “Measured Value” (Ölçülen Değer) sütunu ile test sırasında yapılan ölçümler verilmektedir. “Expected Value” (İstenen Değer) sütunu ile ise valfe ait bakım kılavuzundaki, ilgili test için istenen değerler gösterilmektedir. Yapılan ölçümler ve karşılaştırmalar sonucunda, valfin, testi başarılı veya başarısız şekilde tamamladığı, “Result” (Sonuç) sütununda belirtilir (Şekil 11). Fonksiyonel testlerin tamamlanmasının ardından, sonuçlar, arayüzde detaylı olarak gösterilir. Testin sonunda, operatör, test sonuçlarını analiz eder ve isterse raporun çıktısını alabilir (Şekil 12). Şekil 12. Test Raporu Sayfası ARGE DERGİSİ 23 MAKALE I Uzay © Fotolia PRILL Mediendesign Fatigue Verification of High Loaded Bolts of a Rocket Combustion Chamber Sensitivity analyses and robustness evaluations with optiSLang including dynamic load conditions during flight operation help to verify high quality standards of bolt connections. 1. Introduction Rocket engines and the bolted interfaces between their components have to withstand intense thermal and structural loads. Therefore, particular Marcus emphasis is placed on the qualLEHMANN ity assurance and verification Development from incoming inspection of Engineer for Space the fasteners. During these Systems, Propulsion, tests, a fatigue analysis is perStructural Mechanics formed to ensure a high bolt & Design durability covering the dyAirbus Defence namic loads during the en& Space gine’s operation. However, there is a significant difference between test and flight loads leading to a non-linear relation between test results and expected operational life. A sensitivity analysis is conducted to generate a linking, multi-parametrical model that can be adapted to both load cases. While the parameters scatter within the unifying parameter set, the life expectation also varies for both load cases. Accordingly, a robustness analysis is finally per24 www.figes.com.tr formed to project the result variety under flight conditions onto the test result scattering. Bolts or screws connect constructional parts with each other. The threaded bolt shaft and its evenly shaped counterpart nut or threaded blind hole transmit forces by a shapeclosed connection. In the case of overloading, the bolt will fail and lose its force transmitting capability. A bolt can be overloaded by stressing leading to ductile failure, preferably at the first thread in contact. Another overloading mechanism is known as critical fatigue after the exposure to a certain number of load cycles. The second will be outlined in this article. 2. Basics on Bolt Analysis 2.1. Pretension During bolt mounting into a blind hole or a nut, pretension has to be generated. Continuous torque tightening increases bolt and flange force at the same rate, while the value of deformation depends on the stiffness of both components. Due to the tension load, the bolt is strained by the law of elasticity Δ lB =FB / KB with the bolt force FB and the bolt’s rigidity force KB that leads to the absolute bolt deformation ΔlB . With the same force FB but a different flange stiffness KF the flangeparts are compressed about ΔlF = FB /KF . Here ΔlF denotes the deformation of the flange area in an imaginary cylinder between the bolt head and the nut KF is the corresponding flange stiffness. The mounted and pre-stressed interface is loaded by the operational force FL . If FL is oriented in tension direction, the bolt will be additionally stressed while the flange compression decreases. Hence the operational load is taken by both components depending on their stiffness. The ratio between the force fraction taken by flange decompression FLF and the part covered by the bolt FlB is defined by the force ratio ϕ: 2.2. Stress Distribution Loaded by an axial force, the nominal stress within the bolt shaft equals to: with As t as stress area. Notch effects at the thread ground lead to a local stress concentration σnom= K ∙ σnom . The stress concentration factor K depends, among other things, on the depth of the thread and the radius of the thread ground. To estimate the magnitude of K, tables are presented in engineering literature, e.g. Young and Budynas [2002]. As a result of the stress concentration at the thread grounds, a stress distribution equivalent to Figure 2 occurs. The bolt and flange behaviour due to pretension and operational load is illustrated in Figure 1. Figure 2. Stress distribution along threaded bolt and stress concentration at thread grounds When the locally increased stress reaches the yield limit σy, local plastic deformations occur. For this study, the Neuber rule is used to approximate the magnitude of plastic deformation. Neuber expects a hyperbola in the stress-strain field where the generation of stress and strain stays constant σε=σ2max/E. When the Neuber hyperbola fits the endpoint of the linear extrapolated stress-strain line σmax,el, it crosses the yield curve at the point σmax,Neuber. This point approxFigure 1. Load-deformation-curve of a classical bolt connection The effect of the force ratio becomes substantial for dynamic loading domains. The high durability of bolted joints is to be attributed to ϕ and the fact that an operational load is partly taken by the relief of the pre-stressed flanges. The higher the flange stiffness compared to the stiffness of the bolt shaft, the lower the actual impact on operational loads stressing the bolt. This effect is related to equation ΔlB = FB / KB . This advantageous behavior decreases the bolt stress range per cycle which crucially increases the bolt life. Figure 3. Plastic stress-strain state obtained by Neuber approximation ARGE DERGİSİ 25 MAKALE I Uzay imates the stressstrain relation after yielding as shown in Figure 3. As a yield curve, a bilinear approximation is used. It is defined by the yield limit (Rp0.2 /E,Rp0.2) at ultimate conditions (A,RM). 2.3. Fatigue Damage The bolt life prediction is realized by the Coffin Manson approach. With the universal slope pro- posed by Lemaitre and Chaboche [1990]: The total strain range Δε is related to the number of cycles until failure Nf. Rm being the ultimate strength, Du is the ductility of the material and σm is the mean stress of the load cycle. Herein, the values in the exponents are fitted to a wide range of different materials for universal validity. To reach our needs, these constants are considered as material specific and are chosen in accordance to the bolt material. A better adjustable form of (3) is used with the parameters C1 to C4 that can be fitted to the actual material behaviour: Aligned values for C1 to C4 can be found for different materials in Lemaitre and Chaboche [1990]. Varying the constants C1 to C4 of (4), it influences the Δε−Nƒ − Curve as shown in Figure 4. The actual sensitivity of the model towards these Coffin Manson parameters is analysed in section 4. 3. Bolt Validation Procedure and Uncertainties To accept the bolts for flight application, a few per batch are submitted to several different test procedures. The check regarding fatigue failure is performed by a cycling test. It is known that the load conditions during the test differ to those experienced during the rocket launch. The objective of this investigation was to correlate the results of the fatigue test with the circumstances of real operation. Finally, it had to be shown that the required cycles during the flight can be validated by a certain number of test cycles. 3.1. Validation Test Conditions For fatigue testing, the bolt was inserted into the testing device with contact at the thread and bolt head. No flange material was considered. Loads applied by the device were fully covered by the bolt itself. The full range of alternating testing loads was applied to the bolt. The diagram in Figure 5a displays the load-deformation curve of this behaviour. The large load range of 2Fa combined with the stress concentration factor at the thread ground lead to a local cyclic plastification as shown in Figure 2. According to the Neuber approximation, this opened the stress-strain hysteresis, stretched the stress range and reduced the bolt life significantly. Figure 4. Coffin Mansons fatigue curve - variety of the constants and are shown by the diffuse bluish areas 26 www.figes.com.tr 3.2. Flight Conditions The considered bolts connect the combustion chamber to the injector. During mounting, a high pretension Fp was applied to avoid interface sliding. The dynamic interface loads FL occurred in a moderate level which leads to a relatively low alternating bolt force Fa compared to the pretension force Fp. The ratio can be seen in the load deformation curve in Figure 5b. With high flange stiffness, which was given in this case, the dynamic loads added to the pretension were mostly covered by flange relief. The actual bolt load Fa alternated in a much smaller stress range compared to the test case. That led to a solely elastic dynamic behaviour with a lesser strain range. According to Coffin Manson and shown in Figure 4, a small Δε − resulted in a significantly longer bolt life than under test conditions. 3.3. Correlation of Test Results to Flight Conditions To compare test results with flight live expectations, the mentioned influences needed to be considered. Slight uncertainties of yield stress Rp0.2 and strain at rupture lead to contrary changes in the calculation of the strain range via the Neuber approximation approach. This exceeded the resulting live expectation. Additional uncertainties occurred by varying the Coffin Manson coefficients C1 to C4. Also, the stress concentration factor of the threat K was not a definite value but depended on geometrical width ratio and the edge radius which was not definitely detectable. It was treated as a variable during the following investigations. Life expectations were calculated by considering a certain set of the mentioned variables. Each parameter set had two results: – Nf,test life expectation under test conditions and – Nf,flight life expectation during the flight Finally, it had to be shown that the flight requirement was reached in all cases, which meant in any possible combination of input variables. Parameter combinations that lead to lower life expectationneeded to be excluded by the choice of the test conditions. 4. Robustness under Flight Conditions All possible variables influencing the bolt’s life expectation were analysed. After performing a sensitivity analysis with optiSLang, it could be seen that the influence of parameters varied from flight to test case. The test case showed the highest sensitivity to the Coffin Manson variables C1 and C4 that were responsible for the high cycle domain of the slope. For the flight case, these variables had a minor impact. Despite to its small strain range Δεflight, the sensitivity was mostly strength driven. Rp0.2 and Rm were the most influencing parameters in this case. Table 1 lists the sensitivities for both cases. Table 1. Model sensitivity under test and flight conditions towards input parameters Figure 5. Load-deformation-curve under a) test conditions and b) flight conditions Considering the influencing parameters as normally distributed, the model was fed with specific parameter sets. The distribution of the parameters was evaluated from test data, or, in the case of the Coffin Manson variables, from literature. For each input set, an output of the two life expectations was obtained – one for test and one for flight. ARGE DERGİSİ 27 MAKALE I Uzay Figure 6. Criteria for fatigue test With optiSLang, a robustness analysis was executed. As a result of the life evaluation, the plot shown in Figure 6 was drawn. It shows the life results of 5000 parameter sets. For each set, the expected flight life was prognosticated for a calculated test life. As a requirement for flight acceptance, the bolts had to withstand the specified loads, even with the worst possible combination of material parameters. As shown in Figure 6, all points below the flight requirements were not accepted meaning all test results in the red area would lead to bolt rejection from flight worthiness. If one of the few tested bolts per incoming batch showed unacceptable fatigue durability, the whole batch was not allowed to be mounted. The actual test requirement was finally defined at a higher number of cycles during the test to meet an additional safety factor. Test results in the orange area (see Figure 6) could achieve acceptance level by performing additional analysis. The big plus of the indifferent orange area was the early recognition of any disadvantageous changes of production methods. If processes changed, the final product could be affected in a negative way. With the demanding test requirement, changes could be detected early and counteractions could be prepared. The bolts that met the test requirement, illus28 www.figes.com.tr trated by the green area in Figure 6, were accepted for flight without further analysis. The acceptance regarding bolt life could finally be verified. With the possibility of taking all parameters into account within a single analysis, the understanding of its sensitivities was improved. Having the bandwidth of each parameter in mind, the spread of the bolt life expectation could be shown. In the anthill plot shown in Figure 6, this life expectation was projected on the durability under testing conditions. With the relations between flight and test, a new test criteria was found that disqualified unacceptable bolts before they went to flight. References [1] Jean Lemaitre and Jean-Louis Chaboche, Mechanics of Solid Materials, Cambridge University Press, 1990. [2] Warren Clarence Young and Richard Gordon Budynas, Roark’s Formulas for Stress and Strain, Volume , McGraw-Hill New York, 2002. Source www.dynardo.de/en/library The article was first published in the Dynardo RDO-Journal 01_2015.