BOSCH RExROTH - Endüstri Otomasyon
Transkript
BOSCH RExROTH - Endüstri Otomasyon
editör Acı ve sevinç… Daha doğrusu, bir yanda tarifsiz bir acı, öte yanda büyük bir sevinç… 10 Ekim Cumartesi günü Ankara’da, tarihinin en kanlı saldırısını yaşadı Türkiye. Lanet terör! Lanet terör! Lanet terör!.. Sonsuza kadar, ezelden ebede kadar lanetlesek terörü, yine de az gelir! Bu acıyı tarif edemiyoruz. Tüm Türkiye’mizin, hepimizin başı sağ olsun! Bu saldırı, nereden bakarsak bakalım, ülkemizde zaten acılar yaşanırken terörün iyice azgınlaştığının, Türkiye’nin kaosa sürüklenmek istendiğinin, ülkemizde barışın ve kardeşliğin yok edilmek istendiğinin, terörün ne kadar vahşi ve acımasız olduğunun reddedilemez göstergesidir bizce… Öte yanda, Türkiye’mizde doğup yetişen ve 2015 Nobel Kimya Ödülü’ne lâyık görülen Aziz Sancar’ın haberi! Aziz Sancar Savur, Mardin’de doğmuş, İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1969’da bitirdikten sonra ABD’de, önce Dallas Texas Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji dalında doktora yapmış; sonra Yale Üniversitesi’nde DNA onarımı dalında doçentlik tezini tamamlamış. Kendisine lâyık görülen Nobel Ödülü ile ilgili, “En çok memleketim için sevindim. Çünkü Türkiye için bence bilim lâzım, Türkiye’nin kalkınması için, bu güç durumdan çıkıp Avrupa düzeyine varması için bilim gerekli. O yönden katkı sunduğum için çok sevinçliyim,” diyen bir bilim insanımız. Çok yaşa Aziz Sancar; ödülün, ananın ak sütü gibi helâl olsun sana! Ödülünle, sözlerinle tarifsiz acımıza bir nebze de olsa su serptin… İşte böylesi acı ve sevincin ardından, terörün Türkiye’mizi çekmek istediği kaosa engel olmak için, hayatın her alanında kardeşçe el ele, omuz omuza, gönül gönüle olmanın yanı sıra, teknolojide, bilimde, üretimde, sanayide de birlik olmalıyız, kardeş olmalıyız, diyoruz. Bu birliği, bu kardeşliği gerçekleştirmek, hem hepimizin varlık sebebi, hem de tüm Türkiye’mizin yükselişinin şartıdır diye düşünüyoruz. (Lütfen, iç sayfalarımızda Aziz Sancar ile ilgili yazımızı dikkatle okuyun. İnanıyoruz ki, bu yazıda Türkiye insanları olarak birlikte, kardeşçe dayanışma ile neler yapabileceğimizin tüm verilerini göreceksiniz.) Her şeye rağmen, birlikte, el ele, omuz omuza, kardeşçe yarınlar, yarın olmazsa öbürsü günler mutlaka daha güzel olacak Türkiye’miz için. Yeter ki, doğruluktan, insana saygıdan ve onun gelişmesinin koşullarını yaratma çabasından ümit kesmeyelim... EKSEN Yay›nc›l›k Fuarc›l›k Tan›t›m Hiz. Ltd. fiti. Ad›na imtiyaz sahibi ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Turan Türkmen turan@eksenltd.com Genel Yayın Yönetmeni: Prof. Dr. Ya€mur Denizhan denizhan@boun.edu.tr Reklam ve Halkla İlişkiler Md.: Birsen Salman birsen@eksenltd.com Yayın Kurulu: Prof. Dr. Abdülkadir Erden / At›l›m Üniversitesi Mekatronik Müh.Böl.Bşk. Prof. Dr. Metin Gökaflan / ‹TÜ. Kontrol Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Galip Cansever / Y.T.Ü. Elektrik Elektronik Müh. Fak. Dek. Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık giray@eksenmedyagrup.com Yayın Danışmanları: Prof. Dr. Alinur Büyükaksoy / Gebze ‹leri Tek. Ens. Rek. Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl. Prof. Dr. Ersin Tulunay / ODTÜ Prof. Dr. Göksel Demirer / ODTÜ Çevre Mühendisli€i Prof. Dr. Güven Önbilgin / 19 May›s Üniversitesi Prof. Dr. Mübeccel Demirekler / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Muammer Ermifl / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Murat Uzam / Melikşah Ü. Müh. Mim. Fak. Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Savafl Ayberk / Kocaeli Ü. Çevre Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Tuncel Özden / TÜB‹TAK Enst. Analiz Lab. Böl. Bflk. Prof. Dr. U€ur Çeltekligil / Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Seta Bogosyan / ‹TÜ. Kontrol Müh. Böl. Prof. Dr. Yusuf Tan / Bo€aziçi Ü. Medical Engineering Prof. Dr. Kemal Leblebicio€lu / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Doç. Dr. ‹. Hakk› Çavdar / Karadeniz Teknik Ü. Doç. Dr. Yusuf A. Uskaner / Özçelik A.fi. Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl. Yrd. Doç. Dr. Sibel Uluda€ Demirer / Çankaya Ü. End. Müh. Böl. Dr. Mehmet Çevik / Dal Engineering Dr. Müh. Ahmet Dinçer / Bosch Rexroth A.fi. Sevtap İnan / Siemens M. Halil Başaran / Rockwell Otomasyon Levent Fadıloğlu / Schneider Cengiz Meriç / Hipafl Emin Olcay / Akbil A.fi. Çağrı Hekimoğlu / Esit Göktu€ Gür / Schneider H. Cengiz Celep / Entek Otomasyon Hasan Basri Kayak›ran / Emf Motor ‹brahim Erkan Yenel / Norm Enerji ‹smail Obut / Hidroser Mahmut Bertan / Weidmüller Niyazi Sar›maden / Medel Oral Avc› / Piomak Özkal Güner / Schneider Electric Sedat Sami Ömero€lu / E3Tam Gökhan Yücel / Phoenix Contact fiahnur Agaik / GSD Osman Kutan / ABB Talat Avc› / P›nar Müh. T. Hakan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk. Tuncay Soydafl / Festo Yavuz Çopur / Pilz Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik Tolga Bizel / Mitsubishi Electric Hakan Aydın / Mitsubishi Electric Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik Tunç Atıl / HKTM Teknik Editör: Editör: Grafik Tasarım: Emeç Erçelik editor@eksenmedyagrup.com Alper Öz editor@eksenmedyagrup.com Taluy Denizhan info@eksenmedyagrup.com Ülgen Güneş ulgen@eksenmedyagrup.com Şükran Pala sukran@eksenmedyagrup.com Esra Satır esra@eksenmedyagrup.com Reklam Koordinatörü:Cahide Avflar Demir cahide.avsar@eksenmedyagrup.com Halkla İlişkiler ve Tanıtım: Onur Narinoğlu onur@eksenmedyagrup.com Abone ve Mali İşler: Şerife Yılmaz finans@eksenltd.com Uluslararası İlişkiler: Hazal Yalçın info@eksenmedyagrup.com Temsilciliklerimiz: Nejat Coflkun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹NG‹LTERE info@nejatdesign.co.uk Metin Yavuz Tel: 00.49.221.297 22 70 Köln - ALMANYA metin.ya[email protected] ‹zmir Temsilcili€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30 Merkez: EKSEN Yay›nc›l›k Fuarc›l›k Tan›t›m Hiz. Ltd. fiti. Meflrutiyet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440 Beyo€lu-‹stanbul / TÜRKİYE Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24 E-mail: info@eksenmedyagrup.com www.eksenmedyagrup.com Baskı: Doğa Basım Yıllık abonelik: 100.- TL. Yıllık yurtdışı abonelik: 100 Euro Endüstri ve Otomasyon Yayg›n süreli bir yay›nd›r, Ayda bir yay›nlan›r Dergimizde yer alan ilanlar›n sorumlulu€u ilan verenlere, makalelerdeki fikirler ve yorumlar yazarlar›na aittir. Tüm haklar› Eksen Yay›nc›l›k’a ait olup, izinsiz kullan›lamaz ve yay›nlanamaz. Eksen Yay›nc›l›k; bas›n ve yay›nc›l›k ilkelerine uymay› taahhüt eder. ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ ENDÜSTRİYEL OTOMASYON SANAYİCİLERİ DERNEĞİ ÜYESİDİR. 56 ÜRÜN ve UYGULAMALAR ■ Harici Konnektörler İçin Test Serileri Phoenix Contact ■ İş Sağlığı ve Güvenliğinde Makine Emniyeti Pilz ■ Termostatik Radyatör Vanası Kullan manın Avantajları, Çeşitleri ve Montajı Danfoss ■ ■ ÜRÜNLER Zaman Kazandıran Makine ■ Mitsubishi Mobil İzleme Uygulamaları Duruş Süresini Nasıl Asgari Düzeyde Tutabilir Parker ■ B&R ■ Electric Yeni Kompakt HMI: GT2104 Kullanıma Hazır Güvenlik Çözüm ■ Phoenix Contact Raylı Sistemler İçin Konnektörler Automation Kompakt Tasarımla Birlikte Yüksek Performans ■ Netes ■ Schunk ■ Emko Yüksek Hassasiyette Montaj Uygulamaları İçin Minyatür Tutucu Mühendislik Yeni Fluke 820-2 LED Stroboskop Elektronik PID Sıcaklık Kontrol Cihazları 14 112 DOSYA 12 TEKNOLOJİDE YENİLİKLER Mantardan Yapılan Çevre-Dostu Pil Kutbu ■ ■ Omron ■ Festo Gelişmiş Makine Kontrol Fonksiyon larının Erişim İmkanı Omron ■ Üretim Adaları İçin Hazır Çözüm Turck ■ Mobil Erişimin Nimetlerinden Faydalanmak HID Global 86 Osiloskoplar- İsviçre Ordu Çakısı Gibi Çoklu İşlevleri İle Elektronik Mühendislerinin Hizmetinde Netes Mühendislik Açık Kaynak Mühendisliği İle Otomasyon Sistemlerinde Sınırları Ortadan kaldırdı Bosch Rexroth ■ ■ Demiryolları ■ Demiryolu Yanları ■ İki Değişiyor HABERLER Sektörünün Olumlu - Olumsuz Farklı Pencereden Demiryolları ■ Milli Elektrikli Lokomotif E1000 Raylara indi ■ ‘Sürdürülebilir Dünya İçin Bugünden Döngüsel Bir Ekonomi Kurmalıyız.’ ■ Çok Hızlı İlerleyen Bir Sektör ‘ Asansör’ ■ OTOKON ■ Asansör Sektörünün Türkiye’deki Genel ■ Asansör Sektörüne Farklı Bakış Açısı Durumu Ekibi İTURO 2016 ya Hazırlanıyor. ■ Geleceğin Zorlayacak Fabrikaları Hayalgücümüzü ■ ‘Sadece İklimlendirmeyle Türkiye’nin Cari Açığını Yüzde 10 Azaltabiliriz.’ ■ Elektrikli Toplayacak - Elektronik Atıkları TÜBİSAD ■ Hatalı Sevkiyat Şirketlere Yılda Dörtyüzbin Dolar Kaybettiriyor ■ Mitsubishi Electric Türksat 4B Uydusunu Fırlattı ENDÜSTRİ OTOMASYON TEKNOLOJİDE YENİLİKLER ENDÜSTRİ OTOMASYON 12 TEKNOLOJİDE YENİLİKLER ENDÜSTRİ OTOMASYON 13 DOSYA / Demiryolları ■ Demiryolu Sektörü ile ilgili olarak önce, Bahçeşehir Üniversitesi Ulaştırma Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncer Toprak’ın Aljazeera.com.tr haber sitesinde yer alan Kasım 2014 tarihli ve “Demiryollarının gelişimi stratejik önemde” başlıklı yazısını aktaralım. Prof. Dr. Tuncer Toprak şöyle diyor: “Son 15 yıl içinde, değişen devlet politikasıyla, demiryollarında dev projeler hayata geçirilmiş, büyük yatırımlar yapılmıştır. Demiryollarında serbestleşme süreci de Türkiye’nin 2023 ve 2035 hedefleri için stratejik önem taşımaktadır; rekabet, demiryollarının daha da gelişmesini sağlayacaktır. Dünyada ilk kez 1825 yılında İngiltere’de başlayan 14 ENDÜSTRİ OTOMASYON ve 25 yıl içinde tüm Avrupa’ya yayılan demiryolu ulaşımının, toprakları üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu’na girişi, diğer birçok teknolojik yeniliğe göre çok erken olur. Anadolu topraklarındaki demiryolu tarihi, 23 Eylül 1856 tarihinde 130 km’lik İzmir-Aydın hattına imtiyaz verilen İngiliz girişimcilerin ilk kazmayı vurmasıyla başlar. Daha sonra yine batılı ülkelere verilen imtiyazlarla, bilhassa Batı Anadolu’da, Bağdat ve Hicaz hatları inşa edilmiştir. Bu hatlar içinde sadece Hicaz hattı Osmanlı İmparatorluğu’nun kendi olanaklarıyla inşa edilmiştir. 1920 yılına kadar inşa edilen toplam 14 bin km hattın sadece 4 bin 136 km’si Misak-ı Milli sınırları içindedir. Cum- ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / Demiryolları huriyetin ilk yıllarında, 1923-1940 yılları arasında ise, her türlü sıkıntıya ve ekonomik zorluklara rağmen, Anadolu’nun batısını doğuya ve güneye bağlayan 3 bin 208 km demiryolu hattı inşa edilmiştir. Bütün dünyanın ekonomik krizde olduğu II. Dünya Savaşı sonrasında, 1950-2000 yılları arasında, bilhassa yabancı ülkelerin de etkisiyle devlet, demiryollarını tamamen ihmal ederek, karayollarına yatırımları yoğunlaştırmıştır. Cumhuriyetin ilk yıl- bir yatırım hamlesi başlamıştır. Bilindiği üzere, Avrupa’yı Asya ve Uzakdoğu’ya bağlayan iki demiryolu koridoru bulunmaktadır. Bunlardan biri, Karadeniz’in kuzeyinden Rusya üzerinden, diğeri ise Karadeniz’in güneyinden Anadolu’dan geçen koridordur. Rusya hat boyutları Avrupa standartlarından farklı olmasına rağmen, bu pastadan payını almaktadır. Türkiye’de ise mevcut hatların modernize edilmesi, elektrifikasyon ve sinyalizasyonun tamamlanması gerekmektedir. Bu durumda devletin hem mevcut hatlarını iyileştirmesi, hem de yeni yüksek hızlı tren hatları için yatırımlar yaparken, işletme bakımından özel sektörden destek alınması kaçınılmaz hâle gelmiştir. Bu şekilde Avrupa’yı Asya’ya bağlayan korido- larında yolcuda yüzde 42, yükte yüzde 68 olan demiryolu taşıma payı bu yıllarda yolcuda yüzde 2’lere, yükte yüzde 5’lere kadar düşmüştür. Son 15 yıl içinde, değişen devlet politikasıyla, demiryollarında dev projeler hayata geçirilmiş; 2023 yılı hedef alınarak, 10 bin km’lik yüksek hızlı tren hattı için planlamalar yapılmıştır. Yüksek hızlı tren hatlarına yapılan yatırımlara paralel olarak, mevcut konvansiyonel hatların yenilenmesi, elektrifikasyonu ve sinyalizasyonu yapılmaktadır. Demiryollarındaki bu gelişmelere ek olarak, büyükşehir belediyelerinin de kent içi raylı sistem taşımacılığına yönelmesi sonucunda, ülkede demiryolu sektöründe kamu ve özel sektörüyle büyük run daha kısa zamanda devreye girmesi mümkün olacaktır. Gelişmiş ülkelerdeki model de bunu göstermektedir. Son yıllarda yapılan yaklaşık 30 milyar TL civarındaki yatırımlarla demiryolu sektörü, gerek özel sektör gerekse yabancı firmaların iştahını kabartmış, demiryollarının yeniden yapılanmasına ihtiyaç doğmuştur. Bu amaçla Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) serbestleştirilmesini öngören kanun 24 Nisan 2013 tarihinde meclisten geçmiş, böylece TCDD’nin yeniden yapılanmasının ve sektörde büyük değişikliklerin önü açılmıştır. Yasa tasarısıyla, demiryolları tümüyle devletin malı olarak kalacak, TCDD devlet adına, alt yapı yatırımları yapmak, mevcut 15 DOSYA / Demiryolları alt yapının onarımı, modernize edilmesi ve altyapının trafiğini yönetmek görevini üstlenecektir. Ulaştırma Bakanlığı’nın yetkilendireceği özel firmalar ise, kendi araçlarıyla taşımacılık hizmetini gerçekleştirecek, uygun görülmesi durumunda, altyapı da inşa edebileceklerdir. TCDD’nin alt yapıdan sorumlu olmasının yanı sıra, işletmeyle ilgili birimlerinin ayrılarak oluşturacağı, TCDD Taşımacılık A.Ş. bazı hatlarda, devlet kuruluşu olarak işletmecilik yapacaktır. Bu nedenlerle, bu yeniden yapılanma tam bir özelleştirme değil, bazı hatların işletmeciliğinin özel sektör ile paylaşılmasıdır. Dolayısıyla, bazı medya yayınlarında ve bazı sivil toplum kuruluşlarında, demiryollarının özelleştirilmesi gibi yorumlanmasının doğru olmadığı görüşündeyim. Demiryollarında serbestleşme olarak nitelendirebileceğimiz bu süreç, Türkiye’nin 2023 ve 2035 hedefleri için çok stratejik önem taşımaktadır; rekabet, demiryollarının daha da gelişmesini sağlayacaktır. Son yıllarda devlet tarafından sektöre yapılan büyük yatırımlar ve planlamalar, işletmeciliğin daha modern yöntemlerle yapılması, rekabet sonucu servis kalitesinin artması, devletin işletmecilikten çok altyapının gerektireceği sorumlulukları üstlenmesi, gerek yolcu, gerek yük taşımacılığı bakımından demiryollarının payının artırılması gibi beklentiler, bu tür bir yeniden yapılanmayı gerektirmektedir. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, taşımacılığın artık tek modlu değil kombine taşımacılık gerektirmesi nedeniyle, karayolu taşımacılığının yanı sıra demiryollarının önemi giderek artmaktadır. Bu nedenle özel sektörün de yeniden yapılanmanın bir parçası olması gerekmektedir. Bu model, ülkenin demiryolu kapasitesinin daha modern yöntemlerle ve tam olarak kullanılmasını, diğer ulaşım modları arasında demiryollarının payının artmasını sağlayacaktır. Türkiye’de devletin demiryollarına yaptığı yatırımlara paralel olarak, büyükşehirlerde kent içi raylı sistem projeleri de giderek artmaktadır. Üniversitelerde de raylı sistemlerle ilgili eğitimin artması dışında, araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerinde de yoğun gelişmeler görülmektedir. Bunun en önemli örneklerinden biri, Anadolu Üniversitesi’nin Eskişehir’de kuracağı, belki de demiryolları konusunda dünyadaki en büyük ve en modern Test ve Ar-Ge merkezidir (Uraysim Projesi). Dolayısıyla, Türkiye’de raylı sistem sektörü, kamu ve özel kuruluşlarıyla, büyük bir atılım içindedir. Yeni yasa ile gelen yeniden yapılanma modelinin de, bu gelişmelere büyük katkı sağlayacağı ve yakın gelecekte, Türkiye’nin raylı sistemler konusunda sadece kendi ihtiyaçları değil, orta doğunun ve Türki Cumhuriyetlerin de ihtiyaçlarına cevap veren bir merkez hâline geleceği görüşündeyim.” Peki, Prof. Dr. Tuncer Toprak’ın bu umutlu yaklaşımına karşılık, demiryolu sektörünün şimdiki durumu ne? Bu sorunun yanıtı için, ilk adımda “TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün 2014 Yılı Sektör Raporu”na bakıyoruz. Rapora göre; “Osmanlı İmparatorluğundan devir alınan ve milli sınırlar içerisinde 16 ENDÜSTRİ OTOMASYON kalmış olan Demiryollarının uzunluğu 4.136 km.’dir. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında başlayan yeni demiryolu inşaat faaliyetleri sonucu, demiryolu inşaat teknolojisinin oldukça geri olduğu bir dönemde, eldeki kısıtlı olanaklarla 1923-1950 döneminde yaklaşık 3.764 km yeni yol yapılmış ve işletmeye açılmıştır.1950 yılından itibaren karayolu ağ ve araçlarının gelişimine paralel olarak diğer ulaşım modlarında dengeli bir büyüme olmamış, bunun sonucu 1950-2002 döneminde ancak 945 km yeni yol yapılabilmiştir. 2003 yılından itibaren ulaştırma sistemi içerisinde demiryolu yatırımlarına öncelik verilmesi sonucu 2003–2014 döneminde (sökülüp yeniden yapılan 261 km dahil) 1.759 km. yeni demiryolu yapılmıştır. 1950 yılından itibaren Ulaştırma politikalarımızdaki değişim sonucunda ülkemizde hem yolcu hem de yük taşımacılığında karayolu ağırlıklı bir taşımacılık yapılmaktadır. 1950 yılından itibaren dengeli bir ulaştırma politikaları yürütülmediğinden demiryollarının ulaştırma sistemi içerisindeki yolcu taşıma payı 1950 yılında % 42,2 iken 2013 yılında % 1, yük taşıma payı % 68,2’den 2013 yılında 3,9 seviyesine düşmüştür. Günümüzde gelinen nokta ise sürdürülebilir sağlıklı bir ekonomik yapıya kavuşulması ve çevresel etkilerin en aza indirilmesi için tüm ulaşım alt sistemleri bir bütünün parça- ENDÜSTRİ OTOMASYON sı olarak düşünülmektedir. 1950 yılından 2003 yılına kadar ulaştırma sektöründe yapılan yatırımların karayolu ağırlıklı olması sonucunda TCDD’de aşağıda belirtilen yapısal sorunlar meydana gelmiştir. •Demiryolu ağının yetersizliği, •Altyapı standartlarının düşüklüğü, •Demiryolu araçlarının sayı ve nitelik olarak yetersizliği, •Sinyalli ve elektrikli hatların azlığı, •Uzman personel eksikliği, •Diğer ulaştırma türleri ile bütünleşme ve rekabette yaşanan sıkıntılar. TCDD yukarıda sözü edilen bu yapısal sorunlar ile 2003 yılına kadar işletme ve yatırım faaliyetlerini kısıtlı finansman kaynakları ile sürdürürken 58., 59., 60., 61. ve 62. hükumetler döneminde ulaştırma politikaları içerisinde demiryolları, yeniden “devlet politikası” haline gelmiştir. Bunun sonucu olarak TCDD’nin yatırım ödeneği büyük oranda artmıştır. 2003 yılından başlayıp, 2014 yılı sonuna kadar 2015 fiyatları ile demiryolu sektörüne 42 milyar TL kaynak aktarılmıştır. 2003-2014 yılları arasında TCDD’ye sağlanan bu ödeneklerle hızlı, ekonomik ve güvenli bir demiryolu taşımacılığının sağ- DOSYA / Demiryolları lanması ile diğer ulaştırma modları karşısında TCDD’nin rekabet gücü artırılarak yolcu ve yük taşımacılığındaki payının yükseltilmesi amaçlanmıştır. Hükümetimizin desteği ile demiryollarını yeniden ayağa kaldırmak amacıyla; •Hızlı tren hattı inşa ederek Türk Halkını yüksek hızlı trenle tanıştırmak, •Mevcut hatlarımızı ve araç parkımızı iyileştirerek trenlerimizi hızlandırmak, •Demiryollarını, dünya demiryollarında olduğu gibi yeniden yapılandırarak daha etkin ve verimli bir kuruluş haline getirmek, •Özel sektörün demiryolu işletmeciliği yapabilmesini sağlamak üzere ana hedefler belirlenmiştir. Öncelikle Türk halkını yüksek hızlı trenle tanıştırmaya yönelik 2003 yılında başlatılan Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesinde, 206 km olan Esenkent-Eskişehir bölümü ilk olarak tamamlanarak,13 Mart 2009 tarihinde, Ankara-Konya Yüksek Hızlı Tren Projesi 24 Ağustos 2011 tarihinde, Eskişehir-Konya Hızlı Tren Projesi 24 Mart 2013 tarihinde, Ankara-İstanbul-Yüksek Hızlı Tren Projesi 27 Temmuz 2014 tarihinden itibaren yüksek hızlı tren işletmeciliğine açılmıştır. Konya- İstanbul (Pendik) YHT hattı, 18 Aralık 2014 tarihinden itibaren hızlı tren işletmeciliğine açılmıştır. Mevcut demiryolu şebekesinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için yürütülen yatırımlara paralel olarak demiryollarının daha etkin bir yapıya kavuşturulmasını temin etmek üzere AB mevzuatına uygun olarak demiryolu sektörünün yasal ve yapısal çerçevesinin oluşturulması amacıyla, ülkemizdeki demiryolu sektörünün yeniden yapılandırılmasına yönelik 6461 Sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Kanunu 1 Mayıs 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yeniden yapılanma sürecinin 2015 yılı sonunda tamamlanması planlanmaktadır. Yük Taşımacılığı: Demiryolu yük taşımalarında 2014 yılında 2013 yılına göre % 8 oranında artış olmuştur. TCDD hedefleri doğrultusunda yapılan yol yenileme ve bakım-onarım çalışmaları nedeniyle demiryolu şebekesinde birçok noktada yol kapatmaları yapılmış bu da özellikle yük trafiğini olumsuz etkilemiştir. Her ne kadar yük trenleri yol kapatmalarına göre planlanmış ise de yol kapatma sürelerine tam olarak uyulmadığından veya tehirlerden yük trenleri planlandığı gibi çalıştırılamamıştır. Şebeke genelinde yol yenileme ve poz çalışmaları nedeniyle 2014 yılında 27 ayrı hat kesiminde yollar belirli ve aralıklı sürelerle veya tamamen işletime kapatılmıştır. 2014 yılında önceki yıllara göre işletmeye kapatılan yol kesimlerinin yük taşıma programında öngörülmeyen ve yükün daha yoğun bulunduğu hatlar üzerinde olması nedeniyle programlanan taşımanın gerçekleştirilmesi ciddi zorluklarla sağlanabilmiştir. Avrupa, Suriye ve Irak ile demiryolu bağlantıları tamamen ka 17 DOSYA / Demiryolları palı olduğundan ve demiryolu şebekesinde de süreli/süresiz yol kapamaları yapıldığından yük taşımaları yol kapaması az olan bölgelere kaydırılmıştır. Yukarıda belirtilen gerekçelerden dolayı tarife ücretlerinde artış yapılamamasının yanı sıra taşımalar ağırlıklı olarak yurt içinde yapılmaya başlanmış, yurtiçi ve uluslararası uzun mesafeli taşımaların yerine daha kısa mesafeli taşımalar yapılmak zorunda kalınmıştır. Bu nedenle ortalama taşıma mesafesi 2013 yılında 420 km iken 2014 yılında 417 km`ye düşmüştür. Ancak, yaşanan sıkıntılara rağmen 2014 yılında 28,7 milyon ton yük taşınarak, 2003 yılına göre yük taşıma miktarında % 81 oranında artış sağlanmıştır. TCDD yük taşıma anlayışını değiştirmiş ve 2004 yılından itibaren blok tren İşletmeciliğine geçmiştir. Blok tren işletmeciliğine geçilmesi sonucu yük taşımaları önemli oranda artmış ve kaynaklar daha etkin kullanılmıştır. Taşıma maliyetlerinde sağlanan azalma müşteri memnuniyetini de artırmıştır. Blok tren işletmeciliğine geçilmesi, alt ve üst yapının yenilenmesi ile çeken-çekilen araç parkının gençleştirilmesi rotasyon sürelerinin düşürülmesinde etkili olmuştur. 2014 yılında rotasyonda 2003 yılına göre % 36 oranında iyileşme sağlanmıştır. Taşımalarımızı madde cinslerine göre incelediğimizde; katı mineral yakıtlar, cevher ve metal artıklar ve üretilmiş mineraller, inşaat malzemeleri ve konteyner taşımaları kapsayan araç makineleri taşımaları toplam taşımanın % 90’nı oluşturmaktadır. 2002 yılında taşıması yapılmayan otomobil, sanayi ürünleri, inşaat malzemeleri, gıda maddeleri, vb. eşyalar blok trenlerle taşınmaya başlanılmıştır. TCDD’nin yük taşımalarını müşteri profili bazında incelediğimizde ise; 2014 yılında toplam taşımanın % 87’sini 57 firma ile yapmaktadır. 2003 yılına göre 100.000 ton üzeri taşıma 18 ENDÜSTRİ OTOMASYON yaptıran firma sayısında 2003 yılına göre %57, taşınan tonda ise %155 oranında artış olmuştur. Teşekkülümüzün 2014 yılındaki ihracat taşımalarında 2013 yılına göre %17, transit taşımalarda ise % 33 oranında artış, ithalat taşımalarında ise %12, toplam uluslararası taşımalarda ise % 2 oranında azalış olmuştur. Ülkemiz coğrafi konum itibariyle transit taşımacılık açısından elverişli bir konumda bulunmasına rağmen transit yük taşımacılığı toplam uluslararası yük taşımacılığının %1,7 civarındadır. Oldukça kârlı bir taşımacılık olan transit taşımacılık son yıllarda, Türkiye’yi Avrupa-Ortadoğu ve Avrupa-Asya transit taşımacılık koridorlarının dışında bırakan gelişmeler nedeniyle ciddi şekilde düşmüştür. Avrupa ile Ortadoğu arasındaki trafikte Yunanistan ile Suriye limanlarının kullanımı; Türkiye transit taşımacılığının ciddi bir alternatifi haline gelmiştir. Uluslararası taşımacılık açısından yine İstanbul Boğazı ve Van Gölü ciddi darboğazlar yaratmaktadır. Uluslararası taşımacılıkta özellikle transit taşımacılığın ülkemizden sağlanması için Avrupa’da geliştirilen projelere aktif katılım sağlanarak oluşturulan ulaştırma koridorlarında Türkiye’nin yer alması temin edilmelidir. Yük taşımacılığında ülke genelinde %91’lere varan karayolu ağırlıklı taşıma etkisini azaltmak için, taşıma modlar arasında entegrasyonu sağlamak hem de ulaştırma sektörünün sağlıklı bir yapıya kavuşturulmaya yönelik Teşekkül olarak kombine taşımacılığına yönelik yatırımlar yapılmakta, projeler üretilmekte ve uygulamaya konulmaktadır. Türkiye coğrafik konumu nedeniyle, kombine taşımacılık konusunda büyük bir potansiyele sahiptir. TCDD olarak bu potansiyeli değerlendirmek için 2003 yılından beri başlattığımız projeler ve uygulamalar ise; ENDÜSTRİ OTOMASYON Blok Tren Taşımacılığı: Teşekkülümüzce daha fazla miktarda yük taşınması, mevcut lokomotif ve vagonların etkin şekilde kullanılması, taşıma hızının artırılması, ihtiyaç duyulan personel miktarının azaltılması, lokomotif ve vagon rotasyonunun düşürülmesi, yük taşımalarında kalitenin yükseltilmesi, manevra maliyetlerinin azaltılması, müşteri memnuniyetinin arttırılması amacıyla 2004 yılı başından itibaren Blok Tren İşletmeciliğine geçilmiştir. Bu uygulama ile taşınan yük miktarında artış sağlanmış, kaynaklar daha etkin kullanılmış, taşıma süreleri kısaltılmıştır. Bütün bunlar, taşıma maliyetlerini azalttığı gibi, müşteri memnuniyetini de artırmıştır. Blok tren uygulaması ile 2014 yılında 28,7 milyon ton yük taşınarak 2002 yılına göre yük taşıma miktarında % 97, yük taşıma gelirinde % 325 artış sağlanmıştır. Blok tren işletmeciliği uluslararası taşımaları da etkilemiş ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Türkiye’den Batı’da Almanya, Macaristan, Avusturya, Bulgaristan, Romanya, Slovenya’ya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Doğuda İran, Suriye ve Irak’a; Orta Asya’da Türkmenistan, Kazakistan ve Pakistan’a karşılıklı olarak blok trenler işletilmeye başlanmıştır. Üretim Merkezlerinin Demiryolu Ağına Bağlanması: Teşekkülümüzün taşıma payını ve gelirini artırmanın ve taşıtıcı firmaların ulaşım maliyetlerini düşürmelerine olanak sağlamanın yanı sıra makroekonomik dengeye olumlu yönde katkı sağlamak için, taşıma potansiyeli yüksek olan yerlere iltisak hattı ile bağlantı yapılması yönünde çalışmalar sürdürülmektedir. Organize Sanayi Bölgeleri, Büyük Sanayi Kuruluşları, liman ve iskele gibi hacimli yük taşınan tüm merkezler doğrudan TCDD ve Özel sektör işbirliği içerisinde iltisak hatları ile bağlanmaktadır. 2014 yılı sonu itibariyle 434 km uzunluğunda 281 adet DOSYA / Demiryolları olan iltisak hattımızın geliştirilmesi konusunda çalışmalar sürdürülmektedir. Taşımalarımızın % 55’ı iltisak hatlarından yapılmaktadır.Kombine Taşımacılık: Ülkemizde de taşıma kolaylığı ve türler arası aktarmada pratik ve ucuzluğu; konteyner kullanımını giderek yaygınlaştırmaktadır. Özellikle müşteriye kapıdan kapıya taşıma imkânı sağladığı için yurtiçi taşımacılıkta giderek daha çok tercih edilen konteyner taşımacılığı demiryolu yurtiçi yük taşımacılığı için de yeni bir fırsat olarak görülmektedir. Derince, Bandırma, Alsancak, Samsun, İskenderun ve Mersin Limanlarından denizyolu - demiryolu, demiryolu-denizyolu bağlantılı kombine taşımacılık; Halkalı, Köseköy, Derince, Bozüyük, Çukurhisar, Ankara, Boğaz köprü, Eskişehir, Kayseri, Başpınar, Biçerova, Mersin vb. işyerlerinden demiryolu-karayolu bağlantılı uluslararası kombine yük taşımacılığı yapılmaktadır. Diğer taşıma modları arasında rekabeti kaldırıp işbirliğini amaçlayan konteyner taşımacılığı gün geçtikçe artan bir hızla ulaştırma sektöründe tartışmasız ve önemli bir taşıma şekli olmaya başlamıştır. Bu kapsamda 2003 yılında 658 bin ton/yıl olan demiryoluyla yapılan konteyner taşımacılığı 2014 yılında yaklaşık 16,5 kat artarak 10,8 milyon ton/yıla çıkmıştır. Özel Sektörün Vagon Sahibi Olmasının Sağlanması: TCDD’nin hedefleri arasında yer alan özel sektörün demiryolu sektörüne katılımını sağlamak konusunda yürütülen çalışmalardan olumlu sonuçlar alınmış olup, TCDD hatlarında işletilen özel sektöre ait vagon sayısı 2003 yılında 771 adet iken, 2014 yılı itibarı ile bu değer 4.066 adet vagona yükselmiştir. 2014 Yılında sahibine ait vagonlarla yapılan taşıma 8,3 Milyon tona, toplam taşıma içindeki payı % 29’a ulaşmıştır.” 19 DOSYA / Demiryolları ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / Demiryolları ENDÜSTRİ OTOMASYON DEMİRYOLU SEKTÖRÜNÜN OLUMLU – OLUMSUZ YANLARI törüdür. OLUMSUZ TESPİTLER - TEHDİTLER *Hükümet demiryollarına diğer taşıma modlarına göre daha az yatırım payı ayırmakta olup, karayolu ağırlıklı politika devam etmektedir. *Hükümetin demiryolu politikaları ve yatırımları hala yetersizdir, her ile demiryolu ulaşımı ve taşımacılığı yoktur. *Demiryolları, diğer ulaşım modları arasında taşımacılık açısından en az payı almaktadır. *Demiryolları, yük taşımacılığında yeterli paya sahip değildir. *Ulaştırma Ana Planı olmaması nedeniyle demiryolu yatırımlarında önceliklerin tespiti doğru yapılamamaktadır. *Demiryolu maliyet fayda ve etki analizleri yeterince çalışılmamıştır. *Demiryolu sektöründe özel sektörün olmaması teknolojiyi izlemeyi zorlaştırmaktadır. Bir adım geriye gittiğimizde ise; 9. Kalkınma Planı (20072013) Demiryolu Taşıtları Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu’ndaki değerlendirmeler şöyle: KUVVETLİ YÖNLER: Demiryolu sektörünün bu olumlu verilerine rağmen, sektörün durumuna ilişkin bir-iki ek daha yapmamız gerekiyor. Örneğin, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın “Stratejik Plan (2014-2018)”deki Demiryolu Sektörü OAP (Ortak Akıl Platformu) Değerlendirmesi şu şekilde: OLUMLU TESPİTLER - FIRSATLAR *Demiryollarına yönelik yatırımların standartlarında yükselme görülmektedir. *Hükümet politikaları TCDD ve demiryolu yatırımlarının önünü açacak şekilde sürmektedir. 22 *Demiryolu sektöründeki yerli üretim ve dış ticarete konu olması ümit vericidir. *Demiryolu Düzenleme Genel Müdürlüğü kurularak, sektöre bir otorite kazandırılmıştır. *Yolcu ve yük taşımacılığının demiryoluna kaydırılarak karayollarının rahatlatılması yönünde politika geliştirilmektedir. *Elektrik enerjisi kullanılan demiryolu ulaşımı ekolojik dengenin korunmasına katkı sağlamaktadır. *Demiryolu işletmeciliğinin özel sektöre açılması konusunda Bakanlık bünyesinde yeniden yapılanmaya gidilmektedir. *Ekolojik denge için en sağlıklı ulaşım sektörü demiryolu sek- 1. Demiryolunun hız, konfor, güvenlik gibi henüz kullanılmayan kozları ve bu kozlara uygun araç üretilmek zorunda olması, 2. Türkiye’de birçok ülkeye göre demiryollarına uygun taşıma uzaklıklarının söz konusu olması ve bunun için de tren seti temin gerekliliği, 3. Avrupa-Asya arasındaki demiryolu bağlantısını sağlayacak Boğaz Tüp Geçişi’nin inşasına başlanılmış olması ve bu proje için yüksek sayıda araç temin gerekliliği, 4. Elden geçirildiğinde öncelikle yük taşımacılığına yeterli olabilecek küçümsenmeyecek bir ağa sahip olunması ve bu ağda servis yapacak 120 km/h hıza sahip yük vagonlarının üretilmesine gerek duyulması, 5. Kent içi ulaşım için belediyelerin yüksek sayıda araca ihtiyacı olması, 6. Demiryolu araçlarının enerji verimliliği, 7. Demiryolu araçlarının çevre dostu olması, 8. Kamuoyunun desteği, 9. Siyasal iktidarın kararlı desteği. 10. Raylı taşıt üretiminde proje bazlı uzmanlaşmış fonksiyonel işgücü ve kısıtlıda olsa yeni ürün geliştirebilen AR-GE faaliyeti, 11. Karayolu taşıtları yan sanayiinin (TEMSA, MAN, BMC, MERCEDES, FORD, TOYATA, HUNDAI, HONDA, FIAT, RENAULT) demiryolu taşıtları yan sanayiinde kullanılabilme imkanı. ZAYIF YÖNLER: 1. Personel ve eğitimdeki yetersizlik, 2. Yönetimin ve kadroların sık sık değişimi, 3. Organizasyon ve yönetim anlayışının günümüzün yeni yaklaşımlarına uyumsuzluğu, 4. Uluslararası rekabette finansal bunalım/kredi temin edememe 5. Müşteri güvensizliği, 6. Özgüven yoksunluğu. FIRSATLAR: 1. AB ile bütünleşme bağlamında daha büyük taşıma uzaklıklarının ortaya çıkması olanağı ve bu olanağa uygun araç temin gerekliliği, 2. AB’ye uyum bağlamında yeniden yapılanma ile çağdaş anlayışa uygun bir yönetimin sağlanması, 3. AB yüksek hızlı demiryolu ağına entegrasyon gereğinden ortaya çıkacak itici güç, bu güç sonucunda yüksek miktarda araç temin gerekliliği, 4. Kamuoyunun zorlaması neticesinde kentsel ulaşımın raylı taşımacılığa kayması ve bu taşıma için yüksek miktarda araç temin gerekliliği. TEHDİTLER: 1. Yeniden yapılanma oluşumlarından beklenen sonuçların elde edilememesi, 2. AB’ye uyum sürecinin yavaş yürümesi, 3. Boğaz Tüp Geçişi Projesi’nden ve kent içi ulaşım projelerinden beklenen katkının alınamaması, 4. Siyasal iktidarların desteğinin zayıflayabilmesi. 23 DOSYA / Demiryolları ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON İKİ FARKLI PENCEREDEN DEMİRYOLLARI Demiryolu sektörü, her şeye rağmen çok önemli bir ilgi odağı ve yüksek potansiyel taşıyan bir işletmeler alanı. Konya Ticaret Odası’nın yayınladığı Ocak 2013 tarihli “Demiryollarının Serbestleşmesi Ve Beraberinde Getireceği Fırsatlar” değerlendirmesinde bu potansiyel şöyle görülüyor: “Uzun yıllardır demiryollarındaki serbestleşmenin önünün açılmasını bekleyen özel sektör, demiryollarının özelleştirilmesi konusunun hükümetin 2012 programına resmen alınması sonucu yasanın çıkmasıyla birlikte lokomotif ve vagon yatırımı yaparak istediği hatlarda yük ve yolcu taşıması yapabilecek. Türkiye’de uzun yıllar demiryollarının gelişimi için yatırım yapılmadı. 1950’lerin başından 2000’li yılların başına kadar demiryollarına kayda değer yatırımlar yapılmamıştır. Bu durum demiryollarının diğer taşıma yöntem ve araçlarına nazaran geride kalmasına ve daha az kullanılmasına neden olmuştur. 2000’li yılların başından demiryolunun geliştirilmesi ve daha fazla kullanılması gerekliliği ön plana çıktı ancak hem demiryolu altyapısının hem de vagon ve lokomotiflerin teknolojik olarak çağın çok gerisinde kaldığı kanaatine varılmıştır. Daha sonra demiryollarında köklü bir revizyon yapılması kararı varılmış ve çalışmalar başlamıştır. YHT Yüksek Hızlı Tren projesi demiryollarının iyileştirilmesi sürecinde Türkiye’ye önemli bir ivme kazandırmıştır. Demiryollarının iyileştirilmesi konusunda çalışmalarına hızla devam eden merkezi yönetim, demiryolu sektörü için serbestleştirme yasasını 2012 programına dahil etmiştir. Yük 24 taşımalarının demiryolu ağırlıklı yapılması ulaştırma sektöründe stratejik bir amaçtır. Bu doğrultuda demiryolunda özel sektör tren işletmeciliği yapabilecektir. Yük taşımacılığı özel sektörün avantajlarından yararlanmak üzere serbestleşecek ve TCDD yeniden yapılandırılarak kamu üzerindeki mali yükü azalacak ve sürdürülebilir bir seviyeye gelecektir. Özel sektör ile ortaklıklara gidilerek başta sanayi bölgelerine olmak üzere demiryolu bağlantı hatları yapılacak ve araç yatırımları özel sektöre bırakılacaktır. Bakanlık düzeyinde bu konuda şuanda ciddi bir yapılanma süreci başlamıştır. Bakanlık çatısı altında “Demiryolu Düzenleme Kurulu Genel Müdürlüğü” kurulacaktır. Kanun sonrası yatırım yapacak olan şirketler buraya müracaat edecektir. Bu genel müdürlük şirketlere mesleki yeterlilik konusunda lisans verecek, sertifika verecek ve demiryolunun önünü açacaktır. Kanunun çıkmasıyla birlikte TCDD’nin ikiye bölünmesi ve beraberinde Türk Tren A.Ş. (DETAŞ) adında, demiryolu altyapı ekipmanları, vagon ve lokomotif üretim faaliyetlerini gerçekleştirecek olan iktisadi devlet teşekkülü bir şirketin kurulması için gerekli hazırlıklar başlamıştır. Kanun demiryolu sektörüne rekabet ile birlikte kalite ve ucuzluk getirecektir. Kanun henüz yürürlüğe girmedi ancak özel sektör şimdiden yatırım hazırlıklarına başlamış durumdadır. Birçok lojistik firması demiryoluna girmeye hazırlanırken, dünya devi uluslararası firmalar da Türkiye’de yatırım yapmak için girişimlerine başlamıştır. Uluslararası şirketlerin bir kısmı Türkiye’de yük taşımacılığı yapmaya hazırlanırken bir kısmı da vagon ve lo- komotif üretimi için Türkiye’de fabrika kurmaya hazırlanıyor. Uluslararası Deutsche Bahn, Schenker Arkas, Rail Cargo, The Greenbrier Companies gibi büyük firmalar Türkiye’de taşıma ve üretim yapacaklarını belirtmişler ve bu konuda ilgili Bakanlıkla ve Demiryolu Taşımacıları Derneği ile gerekli çalışmalara başlamıştır. Amerika’nın demiryolu sektöründe en büyük şirketlerinden birisi olan The Greenbrier Companies Türkiye’de fabrika kurarak yıllık 1000 adet vagon üretmek istediklerini belirtmişlerdir. Demiryollarının serbestleştirilmesinden sonra Türkiye’de yıllık ortalama 5 bin adet vagona ihtiyaç vardır. Şuanda bir vagonun ortalama maliyeti 70 bin Avro ancak serbestleştirmeden sonra bu miktarın 50 bin Avro’ya kadar, lokomotif maliyetinin ise 1.250 bin Avro’dan 900-950 bin Avro’ya kadar düşeceği tahmin edilmektedir. Kanunla birlikte OSB’lere de demiryolu işletmeciliği yapma hakkı getiriliyor. Demiryolu ile ihracat ve ithalat yapmak isteyen OSB yönetimleri, Türk Ticaret Siciline kayıtlı Anonim şirketler kurmak suretiyle özel işletmecilik yapabilecekler. Türkiye’de demiryolu taşımacılığı yapmak isteyen firmalar en az 150-200 arasında vagon yatırımı yapmalıdır.” TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın Nisan 2012 tarihli “Ulaşımda Demiryolu Gerçeği” raporunun girişi ise şöyle: “Günlük yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası olarak görülen ulaştırma sistemi; ekonomik ve sosyal girdileriyle toplumu sürekli etkileyen bir yapıya sahiptir. İnsanlığın dönüm nokta- DOSYA / Demiryolları larından biri olarak kabul edilen tekerleğin bulunmasıyla insanlar; sırtta ve hayvanla taşıdığı yükü önce kaldıraçlarla taşımış daha sonra da çok basit de olsa bir araca yüklemeyi başarmış, böylece bir noktadan diğer bir noktaya çabuk, kolay ve daha çok taşır hale gelmiştir. Toplumsal yaşamın evrimi, sanayileşme ve ticaretin gelişmesiyle taşımacılık kavramı da oluşmuştur. Üretimin artması taşımacılık ihtiyacını artırarak mal ve eşyanın taşınmasını özel bir ihtisas dalı haline getirmiştir. Zaman kavramının devreye girmesiyle altyapı gereksinimleri ve taşımanın türleri de çeşitlenmiştir. Ulaştırma sektörü, üretim sürecinin önemli bir parçasını oluşturması ve gerektirdiği önemli yatırımların ekonomide yarattığı etkiler açısından toplumların ekonomik yapıları içinde ağırlıklı bir yere sahiptir. Toplumsal yaşamda modernleşmeye paralel olarak ulaşım hareketliliği artarken, yük ve yolcu taşımacılığında toplumun ekonomik-sosyal yapısı, üretim biçimi ve ekonomik çıkarlar kendine özgü bir ulaştırma türünü de ortaya çıkarmaktadır. Ulaşımın amacı, insanlar ve eşyayı en kısa sürede daha ucuz ve emniyetli bir şekilde taşımaktır. Devletin temel görevi ise; ekonomik ve toplumsal gelişmelerin yarattığı ihtiyaçları karşılayabilecek şekilde ulaşım kapasitesini yaratan, ülke ve toplum çıkarlarına uygun ulaşım sistemlerini kurmak ve koordine etmektir. Ulaştırma sistemleri ve hizmetleri modem ekonomilerin ve toplumsal gelişmenin temel öğesidir. Ulaşım sistem ve olanakları bir bütün olarak bir kent veya ülkenin genel yapısını etkilemekle kalmaz, aynı zamanda o kent veya ülkede uygulanan ekonomik, sosyal ve kültürel dinamikleri de etkiler. Günden güne artan yük ve yolcu yoğunlukları, gelişen teknolojiye bağlı olarak ulaşım alternatiflerini ve sistemlerini de devreye sokmaktadır. Gelinen bu süreçte ulaşım sistemlerinin çevreye, topluma ve sanayileşmeye yararlarının yanı sıra her geçen gün insanları rahatsız eden çevre ve ortam olumsuzluklarına yenileri eklenmektedir. Her alanda olduğu gibi ulaştırma alanında da en modern, en gelişmiş taşıma araçlarına sahip olmak, teknolojik gelişmelere ayak uydurmak ekonomik kalkınmanın ve refahın göstergesidir. Hızlı kentleşme, sanayileşme ve nüfus artışının beraberinde getirdiği sorunlar hiç kuşkusuz ulaşım sektörüne de yansımaktadır. Ulaştırma, kendi başına ekonomik bir faaliyet olduğu gibi diğer sektörlerle yakın ilişkisi olan ve ekonomide başlı başına bir maliyet sorunu olan hızlı ve güvenli taşımacı 25 DOSYA / Demiryolları lıkla diğer sektörlere avantajlar sağlayarak bu sektörleri olumlu yönden etkileyen bir hizmet sektörüdür. Ulaştırma kamusal bir hizmettir. Bu hizmetin ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere depolanma olanağı bulunmamaktadır. Ulaştırma hizmeti, diğer sektörler kendisine ihtiyaç duyduğu kadar bu hizmeti üretmek ve/veya sunmak durumundadır. Bu sektördeki teknolojik gelişmeleri dikkatle izleyerek; mevcut tesis ve araçların, rehabilitasyon ve modernizasyon kapsamında çağdaş hizmet verebilir hale getirilmesi, yeni kurulacak tesis ve altyapıların kısa, orta ve uzun vadede değerlendirilip en son teknoloji ile hatta mümkünse geleceğin teknolojisi ile realize ve organize edilmesi büyük önem taşımaktadır. Diğer bir ifadeyle bütün ihtiyaçlar, kaynaklar ve ilişkiler bir planlama çerçevesinde değerlendirilmek durumundadır. Çünkü bir ulaştırma sisteminden beklenen, en iyi biçimde hizmet sunumu ile birlikte ülkeye en ucuza mal olmasıdır. Yani ulaştırma sistemlerinin, dar anlamıyla yalnızca kâr ölçütüyle değil, enerji savurganlığı, dışa bağımlılık, trafik kazaları, çevre kirliliği, gürültü vb. etkilerinin ülkeye maliyetini de içeren ekonomik-sosyal ölçeği ile değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan ulaşım gereksinimlerini; •İnsan, araç ve eşyanın hızlı, konforlu, ekonomik, güvenli ve çevre problemi yaratmadan hareketi ve •Yöntem ve planlama unsurlarıyla birlikte planlamak gerekmektedir. Ancak tam da bu noktada ulaşım türlerini çeşitlendirerek kullanmak; ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin göstergesi olarak görüldüğü gibi, bu türlerin bazılarının gereğinden fazla özendirilmesini çıkar ilişkilerinin sembolü olarak da değerlendirmek gerekir. Zaman zaman bir ülkede ulaşım türlerinden birinin 26 ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON diğerine göre öncelikli olmasının nedeni; o ülkenin ulaştırma ihtiyaçları ve yapılan ulaşım planlamasının bir sonucu olarak değil, uluslararası sermaye ve emperyalist ülkelerin istem ve taleplerine uygun uygulama yapılmasından kaynaklanmaktadır. Bu gerçek, ülkemiz uygulamalarında da açıkça görülmektedir…” gınlaşması temel hedef ve amaç olmalıdır. Türkiye’nin artan nüfusuna paralel olarak oluşan ulaşım talebi, en ekonomik biçimde demiryolu taşımacılığının kamu hizmeti olarak ve kamu eliyle geliştirilmesiyle karşılanabilecektir. Aşağıdaki değerlendirme ve öneriler bu açıdan değerlendirilmelidir. Son olarak, “Ulaşımda Demiryolu Gerçeği” raporunun sonunda yer alan “Doğru Bir Demir Yolu Politikası İçin Öneriler” bölümünü aktaralım. Şöyle deniliyor: “Altyapı yetersizliği ve standardının düşük kalması, demiryolu altyapı ve üstyapı teknolojisinin yenilenememesi ve teknik gelişiminin sağlanamaması, teknik personel yetersizliği ve mesleki teknik eğitim yetersizliği, demiryolu projelerine uzun yıllar yeterli ödeneklerin ayrılamaması ve yapım sürelerinin uzun olması ve hava şartları nedeniyle yapım kalitelerini olumsuz yönde etkilemesi, işletme hizmet kalitesinin düşük kalması” gibi etkenler bizzat Ulaştırma Bakanlığı’nın saptamaları arasındadır. Ancak izlenen politikalar aksi yöndedir. Bu nedenle Oda Raporumuz, aşağıdaki köktenci çözüm önerilerini kamuoyunun dikkatine sunmaktadır. Güvenli, konforlu, hızlı, çevre dostu olan, dışa bağımlılık yaratmayan, enerji savurganlığına neden olmayan, ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasının lokomotifi olan ulaşım türlerinden demiryolu, denizyolu, havayolu, karayolu ile birlikte yük taşımacılığında boru hatları gibi alternatifler de kullanılarak değişik ulaşım alternatifleri yaratılmalıdır. Karayolu ulaşımı dışında, çağdaş ve hızlı, altyapı problemleri ve sorunları çözümlenmiş demiryolu, havayolu ve denizyolu ulaşımlarının da hak ettiği düzeye ulaşması ile ulaşımda toplu taşımanın yay- •Mutlaka ciddi bir ‘Ulaştırma Ana Planı’ yapılmalı, geçmişte yapılan çalışmalar bu amaçla değerlendirilmelidir. Bu planın uzun, orta ve kısa erimli hedefleri ve stratejisi olmalıdır. •Bu plan kapsamında, demiryolu, denizyolu, havayolu ve karayolu için ayrı ayrı Ana Planlar hazırlanmalıdır. •Ulaşım politikaları; karayolu/denizyolu/demiryolu/havayolu entegrasyonlu Kombine Taşımacılık (seri, ekonomik, çevreci, güvenli ve hızlı taşımacılık), bir başka deyişle bütün türlerin tek bir taşıma zinciri oluşturacak şekilde entegre edilmesi ekseninde oluşturulmalıdır. •Bütün ulaşım türlerinin tek bir taşıma zinciri oluşturacak şekilde entegre edilmesine yönelik yeterli fiziki kapasiteye ve olanaklara sahip yükleme, boşaltma ve aktarma terminallerinin oluşturulması gereklidir. Bunların verimli şekilde kullanılabilmesi ve işlemlerin hızlandırılabilmesi için sektör içinde elektronik işlemler yaygınlaştırılmalıdır. •Tüm ulaşım modları arasında uyum sağlanarak yük ve yolcu taşımacılığında ağırlık demiryolu taşımacılığına verilmeli, demiryolu taşımacılık oranları planlı olarak artırılmalıdır. •Ulaştırma sektörünün bütünü ve demiryolları altyapı, araç, arazi, tesis, işletme ve taşınmazlarına yönelik bütün özelleştirmeler ve belediyeler ile üçüncü şahıslara devri durdurulmalıdır. •Gerekli olan altyapı, bakım, yenileme çalışmaları eşliğinde DOSYA / Demiryolları eski hatlarda ‘sürat demiryolu’ projelerine yönelinmeli; yeni altyapı ve yüksek standartlı yeni hat yapımına dayanmayan “hızlı/hızlandırılmış tren” projeleri durdurulmalı; bu konuda meslek odaları, sendikalar, uzmanlar, bilim insanları ve üniversitelerin görüş ve uyarıları mutlaka dikkate alınmalıdır. •Yeni raylı sistemlerin mevcut ulaşım ağları ile entegrasyonu sağlanmalı, Ankara–İstanbul hattı ile Marmaray olarak da anılan Boğaz Tüp Geçit projesi arasında bağlantı kurulmalı ve Boğaz Tüp Geçidi yalnızca raylı sistem projesi olarak sürdürülmelidir. Kentlerde başta metro olmak üzere hafif raylı sistemler yaygınlaştırılmalıdır. •Büyükşehir ve sanayi merkezleri, çağdaş standartlara uygun demiryolları ve mevcut limanlar yoluyla birbirlerine bağlanmalıdır. Edirne’den Doğu illerine dek bir ana eksen oluşturulmalı, Bursa, Antalya, Trabzon bu ana hatta bağlanmalı; diğer yandan Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Zonguldak, Samsun gibi sanayi kentleri birbirlerine bağlanmalıdır. Büyük bir proje olan GAP’ın demiryolu projeksiyonlarına katılması sağlanmalı; Birecik– Nusaybin–Habur, Kurtalan–Irak sınırı, Palu–Diyarbakır projeleri yaşama geçirilip hat yapımına başlanmalıdır. • “Demiryolu, demiryolcu, yolcu ve yük güvenliği” bir bütün olarak düşünülmelidir. •Ulaşımda enerji verimliği çalışmalarının, çevresel etkiler de dikkate alınarak, ilgili tüm alanlarla bir arada ve bir bütün olarak değerlendirilmesini sağlayan ulusal bir politika içinde sürdürülmesi esas alınmalıdır. •Ulaştırma master planlarında, birim enerji tüketimi daha düşük olan sistemlere (demiryolu ve denizyolu) öncelik verilmesi, mevcut sistemlerin kapasitelerinin tam olarak ve verimlilikleri geliştirilerek kullanılması ve ulaşım sektöründeki petrol 27 DOSYA / Demiryolları bağımlılığının azaltılması hedeflenmelidir. Ulaşım, taşıma ve otomotiv sektörüne ilişkin mevcut yasalar bu esaslar doğrultusunda gözden geçirilmelidir. •Demiryoluna göre 2 misli, hızlı suyoluna göre neredeyse 3 misli daha fazla enerji tüketen karayoluna yapılmakta olan bütün yeni yatırımlar durdurulmalı, özellikle can ve mal güvenliğini tehdit eden ve “Duble Yol” denilen standart dışı bölünmüş yollar yatırımları ivedilikle gözden geçirilmeli, ağırlık demiryollarına verilmelidir. •Yatırım maliyetleri, enerji tüketimi ve emisyon değerleri dikkate alındığında, geleceğe dönük artan talepleri karşılamak için demiryolu hatlarına öncelik verilmeli, bunların süratle çoğaltılması, yenilenmesi ve etkin kullanılmasına yönelik yatırım hamleleri başlatılmalıdır. •TCDD’nin araç parkı geliştirilmeli, yeni yatırım ve iyileştirme çalışmalarına ağırlık verilmelidir. •Dünya Bankası ve uluslararası sermayenin istemleri doğrultusunda hazırlanan Demiryolu ve TCDD Kanun Taslakları geri çekilmelidir. •Uluslararası güçlerin dayatmalarıyla uygulanan ‘TCDD’nin yeniden yapılandırılması programı’nın yerine kamu, ülke ve toplum çıkarlarını gözeten yeni bir yeniden yapılandırma programı uygulanmalı, bu yapılanmada çalışanların da söz ve karar sahibi olması sağlanmalıdır. •TCDD’nin borçlandırılması ve zarar ettirilmesi uygulaması terk edilerek TCDD borçları kamu tarafından üstlenilmelidir. •Hizmet dışı bırakılan bakım ve tamir atölyeleri ve bütün tesisleri yeniden işlevli kılınmalıdır. •TÜDEMSAŞ, TÜVASAŞ, TÜLOMSAŞ gibi TCDD fabrikaları lokomotif ve vagon üretecek teknik düzeye getirilmeli, montaj değil üretim esaslı bir yapıya sahip olmalı; demiryolu yan sa- 28 ENDÜSTRİ OTOMASYON nayisine (ray, tekerlek v.b.) yatırım yapılmalıdır. •TCDD’nin personel açığı siyasi değil mesleki ve teknik ölçütler içinde giderilmeli; ‘performansa göre ücret’, ‘toplam kalite yönetimi’ vb. uygulamalar kaldırılmalıdır. •TCDD nitelikli personel yetiştirilmesi için üniversiteler ve meslek odalarıyla işbirliği yapmalı, meslek içi eğitim geliştirilmeli, daha önce TCDD bünyesinde olup kapatılan Meslek Liseleri yeniden açılmalıdır. •Demiryolu modlardaki atıl kapasitelerin değerlendirilmesi için işletme iyileştirmeleri yapılmalıdır. •Demiryolu hatları ciddi ve bütünlüklü bir tarzda onarılarak yeniden yapılandırılmalı; ulaşım güvenliğini etkileyen hatlar en kısa sürede onarılmalı, elektrifikasyon ve sinyalizasyon gereksinimleri karşılanmalıdır. •Ulaşımda güvenlik problemlerini azaltmak ve artan trafik talebini daraltmak için kentler arası ulaşım ile kent içi ulaşımın entegrasyonu sağlanmalı, kentsel ve kentler arası ulaşımda toplu taşımacılık projeleri hayata geçirilmeli, kentlerde özellikle tramvay ve metro yaygınlaştırılmalıdır. •Yolculuk alışkanlıklarının değiştirilmesine yönelik programlar hazırlanmalıdır. •Başta demir cevheri, kömür olmak üzere kamu yüklerinin taşınmasında, uygun yüklerin demiryolu aracılığıyla taşınması benimsenmelidir. •Ülkenin ve kentlerin kaderini etkileyecek büyük projeler tartışmaya açılmalı, meslek odaları, bilim insanları ve üniversiteler ile bu konularda faaliyet gösteren meslek örgütlerinin görüşleri alınmalı ve karar süreçlerine katılmaları sağlanmalıdır. Kasıtlı ve yanlış uygulama yapanlar hakkında verilen yargı kararları mutlaka uygulanmalıdır. DOSYA / Demiryolları / Haber ENDÜSTRİ OTOMASYON Milli Elektrikli Lokomotif E1000 Raylara İndi Türkiye’yi raylı araç sektöründe dünya otoritelerinden biri haline getirecek Milli elektrikli lokomotif E1000, raylara indi. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) ve Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (TÜLOMSAŞ) ortaklığı yürütülen projede 18 bilim insanı görev aldı. Tamamı yerli teknoloji ile geliştirilen E1000, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın katılımıyla Eskişehir TCDD Hasanbey Lojistik Merkezi’nde düzenlenen törenle raylara indi. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) manevra ve kısa mesafe yük taşıma ihtiyaçlarını karşılayabilecek özelliklerle donatılan elektrikli lokomotif E1000, raylardaki yerini aldı. TÜBİTAK’ın desteklediği ve 18 bilim insanının görev aldığı milli proje 4 yıllık yoğun çalışmanın ardından tamamlandı. Milli elektrikli lokomotif E1000 ile Türkiye; dünyada sadece gelişmiş ülkelerin sahip olduğu ve raylı araç sektöründe katma değeri en yüksek bileşenlerden oluşan cer konverteri, cer kontrol ünitesi, tren kontrol ve yönetim sisteminin hem tasarımcısı hem de üreticisi konumuna ulaştı. Modern sürüş ve 1 megavatlık cer sistemiyle ön plana çıkan E1000’in tüm laboratuvar, yazılım ve alt yapı çalışmaları, fabrika ve yol testleri, prototip üretimi yüzde yüz yerli olarak gerçekleştirildi. Projede Türkiye’nin sahip olduğu teknolojiler; hafif raylı taşıtlardan, hızlı trenlere kadar birçok raylı taşıta uyarlanabilecek. TÜRKİYE’YE İVME KATACAK Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın 2023 hedefleri doğrultusunda, hayata geçirilen projede sahip olunan yerli teknolojiler ile Türkiye yurt dışına bağlı kalmadan lokomotif tasarlayabilecek, üretebilecek ve satış yapabilecek. İhracatta Türkiye’ye ivme katacak Milli elektrikli lokomotif E1000, cari açığı azaltmasının yanı sıra yüksek güçte ana hat lokomotifi, yüksek hızlı tren ve şehir içi raylı taşıt üretiminin öncülüğünü üstleniyor. TÜBİTAK Kamu Araştırmaları Destek Grubu fonlarıyla gerçekleştirilen E1000, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın katılımıyla Eskişehir TCDD Hasanbey Lojistik Merkezi’nde düzenlenecek törenle raylardaki yerini aldı. 32 “E1000’İ ÜLKEMİZE MUTLUYUZ” KAZANDIRMAKTAN Açılış törenini gerçekleştiren TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Başkanı Doç. Dr. Bahadır Tunaboylu, Türkiye’yi ileriye taşıyacak yerli teknolojilerin en somut örneklerinden birinin E1000 olduğunu söyledi. Raylı taşıt sektöründeki tüm bileşenlerin yerli olarak üretildiği E1000’in 9.5 milyon TL’ye mal olduğunu belirten Tunaboylu, “Ülkemiz için hayli önem taşıyan ilk milli cer konvertörünün tasarımı, imalatı, cer kontrol ünitesi donanım ve yazılımı, merkezi kontrol ünitelerinin donanım ile yazılımları, dinamik modelleme çalışmaları, cer motorlarının dinamometre testleri ülkemizde tamamen yerli olarak gerçekleşti. Böylesi bir projeyi ülkemize kazandırmaktan mutluyuz. TÜBİTAK MAM, TÜLOMSAŞ ve TCDD ortaklığı ile hayat bulan E1000’in ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz. Kazandığımız teknolojiler, eğitimli insan gücümüz, tasarım kabiliyetimiz ve inovasyonda aldığımız yolu, ileri teknolojiye sahip cer sistemlerimizi daha güçlü farklı raylı projelerde kullanabileceğiz. Yeni teknolojiler geliştirmeye devam edeceğiz” dedi. ENDÜSTRİ OTOMASYON proje ile lokomotif sektöründe kendi yazılım ve donanımını geliştiren dünyadaki nadir ülkelerden biri konumuna ulaştık. Bugün önemli bir eşiği atlattık. 2016 yılından itibaren kendi markamızı taşıyan elektrikli ana lokomotif üretimine geçeceğiz. Önümüzdeki diğer önemli bir proje de Milli Yüksek Hızlı Tren. Üretimi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Böyle bir vizyonun göstericisi, müjdeleyicisi E1000’de görev alan, destekleyen herkese teşekkür ederiz” açıklamasını yaptı. “E1000 YURT DIŞINA AÇILMAK İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM” Türkiye’yi raylı araç sektöründe dünya otoritelerinden biri haline getirecek Milli elektrikli lokomotif E1000 için gerçekleştirilen törende demiryolu taşımacılığında gerçekleştirilen çalışmalar hakkında bilgi aktaran Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın ise Türkiye’nin raylı toplu taşımada ihtiyaç duyduğu teknolojiler için büyük bir başarı elde ettiğini söyledi. TÜBİTAK MAM ve TÜLOMSAŞ önderliğinde gerçekleştirilen yüzde 100 yerli elektrikli lokomotifin yabancı sektörlere adım atılmasında önemli bir adım olduğunu vurgulayan Aydın, “E1000, 2003 yılından bu yana yüksek hızlı ve hızlı demir yolu projeleri içerisinde önemli bir yere sahip. Yüksek hızlı ve hızlı taşımacılık için milli projelere yönelik, milli tren çalışmalarına daha çok hız verdik. “TÜRK SANAYİSİ İÇİN YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR” Açılış töreninde 2004 yılından itibaren demiryollarının yeniden yapılandırılması için önemli bir vizyon hazırlandığını belirten TÜLOMSAŞ Genel Müdürü Hayri Avcı, çalışmalarda önemli bir aşamaya gelindiğinin altını çizdi. E1000’in tarihe düşülecek önemli bir not olduğunu belirten Avcı, “Milli elektrikli lokomotif E1000, tam bir mühendislik başarısı. 4 yılda tamamlanan bu Ray bağlantı elemanlarından, travers fabrikasına ve dizel ya da elektrikli lokomotife ve yolcu vagon üretimine kadar önemli hedeflerimiz; bu noktada önemli DOSYA / Demiryolları / Haber çalışmalarımız mevcut. Üniversitelerimizin de değerli katkılarıyla demir yollarında modern sürüş sistemine sahip çalışmalarımızı artıracağız. E1000’de emeği geçen herkesi kutluyor, bakanlığımız adına teşekkürlerimizi sunuyoruz” dedi. “İKİNCİ DEMİRYOLU HAMLESİNDEYİZ” Törende bazı şehirlerin hikayesinde demiryolu ağırlığı olduğuna dikkat çeken Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, Eskişehir’in bu şehirlerden biri olduğunu ve kültüründe demiryolunun çok önemli olduğunu belirtti. Türkiye’de birinci demiryolu hamlesinin Sultan II. Abdülhamid döneminde başlandığına değinen Bakan Avcı, “Coğrafyamızı demiryollarıyla birbirine bağlama rüyası, içinde bulunduğumuz dönemde ikinci hamle ile inşallah devam edecek. İpekyolunu tren yolları üzerinden ihya edecek projelerimiz var. Yüksek hızlı trenler de raylarımızda akmaya başlıyor. Bugün sisteme dahil edilen yerli ve yurdun malı olan E1000 asrın ilhamına hitap edecek bir proje. Eskişehirli olarak bu hayırlı gelişmeye ev sahipliği yapmanın sevincini duyuyoruz. Emeği geçenlere teşekkürlerimizi sunuyorum” dedi. “DÜNYA RAYLI SİSTEM PAZARINDA ÖNEMLİ PAY ALABİLİRİZ” Açılış töreninde Türkiye’nin demiryolu serüveninin Cumhuriyet öncesine dayandığını belirten Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ise şu açıklamayı yaptı: “Bugün sanayide iki yolunuz var. Ya tüketen, ithal eden bir ülke olacaksınız; ya da üreten ve ihraç eden bir ülke. Bu noktada E1000 haklı bir gururu bizlere yaşatıyor. Eskişehir’in bu sevinçteki yeri çok ayrı. Sadece Türkiye’nin demiryolu serüven kavşaklarından biri değil. İlk yerli otomobil Devrim de burada üretildi. Bugünkü siyasi anlayış 1961 yılında da olsaydı, hiç şüphem yok ki dünyada bir Türk markası olan Devrim otomobili en çok tercih edilen markalardan biri olacaktı. Ülke olarak gücümüze inanıyoruz. Milli, yerli üretimde önemli adımlar atacağız. Zira artık lokomotif sektöründe dünyada Ar-Ge yeteneği olan, ürün geliştiren bir ülke konumuna bugün E1000 ile yükseldik. Artık sırada seri üretime geçme safhası var. Raylı sistemler dünyada her geçen gün talebin arttığı bir sektör. Önümüzdeki yıllarda 18 milyar dolarlık yatırım yapılması tahmin ediliyor. E1000, yüksek hızlı tren, milli lokomotiflerimizle dünya pazarında da iddialı bir şekilde pay alan ülke konumuna geleceğiz.” 33 DOSYA / Demiryolları / Ürün ENDÜSTRİ OTOMASYON Ray Potansiyeli Sınırlama ve İzleme Cihazı RAY üzerinde standartlarda belirtilmiş gerilim, tehlikeli seviyeye ulaştığı zaman negatif devre topraklanarak kısa devre yapılmalıdır. Standart eğrisine göre belirlenen zamanlarda korumak için devreye girerek yükü boşaltır. Cihaz Aşağıdaki Durumlara Karşı Etkilidir 3- Röle1 Kontak 4- Röle2 Kontak 5- RS485 Haberleşme ve İzleme Arayüzü 6- Akım Sınırlama Direnci 7- Ana Akım Tristörü 8- Yardımcı Kontak 9- TVS Koruma Modülü • Personel Koruması • Yolcu İstasyonlarının Aşırı Gerilimlerden Koruması • Ekipmanların Korunması • Kullanım Alanlarının Tehlikeli Gerilimlerden Korunması • Çalışma Gerilim ve Akımının Gösterimi Teknik Özellikler Ray Gerilimi Koruma Sınırı: 255 Vdc Ayarlanabilir Bölge: 50 Vdc ---120Vdc Kesme Akımı: 1200 A Kapama Kapasitesi: 35 - 50 - 100 kA Nominal İzolasyon Gerilimi: 4.8 kV Darbe Dayanım Gerilimi: 40 kV İzolasyon Sınıfı: IP44 Programlanabilir Bağımsız Kontak Çıkışı: 2 adet RS 485 Haberleşme Portu LDC Display Üzerinde İzleme ve Setup Ayarlanabilinir Medel Tvp Blok Diyagramı MEDEL TVP RAY ile toprak arasındaki gerilimi gözlem altında tutar. Bu DC gerilim set edilen değer üstüne çıktığında EN50122 standartı zamanlama sınırları içinde boşaltır. Bu işlemlerle ilgili ölçüm ve set değerleri cihaz LCD Dipslay üzerinden takip edilebilir. Çalışma esnasında oluşan hata ve çalışma durumları ile bilgiler RS485 haberleşme hattı üzerinden merkez kontrol yapılarına gönderilebilir ve bu merkezden kontrol edilebilir. Ayrıca ROLE kontak bilgisi şeklinde de çıkış alınabilir. Medel Tvp Cihaz Tanıtımı Cihaz EN50122-l standart DC koruma şartlarına uygun olarak tasarlanmıştır. Test sonucu elde edilen grafik aşağıdadır. 1- Kontrol Kartı 2- Parametre İzleme Ekranı www.medelelektronik.com 34 MEDEL ELEKTRONİK DOSYA / Asansör ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON ÇOK HIZLI İLERLEYEN BİR SEKTÖR DOSYA / Asansör Dünya pazarını elinde tutan çok uluslu şirketlerin üretim alanlarını daha ucuz işgücüne sahip Asya ülkelerine taşımasıyla birlikte, ulusal şirketlerin rekabet gücünün zayıfladığı görülmektedir. Bu durum hem kullanıcı açısından, hem de ulusal asansör sektörünün gelişimi açısından önemli bir risk olarak değerlendirilmektedir. ASANSÖR Ancak yüz yılı aşkın bir tecrübe ve geçmişe sahip çok uluslu şirketlerin varlığına ve ulusal asansör sektörünün çok genç olmasına rağmen, Türkiye’nin konumu gereği elde etmiş olduğu başarının ve iş hacminin aynı oranda gelişmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Asansör Sanayicileri Federasyonu-ASFED’in sitesinde yer alan Mart 2015 tarihli haberin başlığı “ASFED, KOSGEB ile asansör sektörünü ele aldı.” idi. Haberin devamı ise şöyle: “Asansör Sanayicileri Federasyonu (ASFED), KOSGEB ile birlikte ‘AB Uyum Çalışmaları Çerçevesinde Asansör Mevzuatı ve Asansör Sektörüne Genel Bakış’ isimli bir eğitim semineri düzenledi. Seminer, 27 Kasım 2014 tarihinde KOSGEB OSTİM HMM Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.” Seminer Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Asansör ve Teleferik Şubesi’nden İlyas Menderes Büyüklü’nün ‘Asansör Mevzuatı Yeni Gelişmeler, AB Uyum Çalışmaları ve Türkiye’deki Uygulamalar’ konulu sunum ile başlamış. Büyüklü’nün ardından Makina Mühendisleri Odası Ankara Şube Yöneticisi Cemal Gedikoğlu, ‘Asansör Kontrolleri’ konu başlıklı bir sunum gerçekleştirmiş. Sunumların ardından ASFED Başkanı Yusuf Atik, ‘Türkiye’de Asansör Sektörünün Sorunları’ konulu bir konuşma yaptı ve asansör sektörünün geçmişten günümüze Türkiye’de ki gelişim sürecine değinerek, şunları söyledi: “Asansör sektörü Türkiye’de çok hızlı ilerledi. Geçmişte bizim yabancı ustalarımız vardı ve sektör tamamen yurtdışına bağımlıydı. Şimdilerde artık ülkemizde asansörün her parçasını üretebilecek bir konuma geldik. Çok hızlı ilerledik ama ilerlerken de mesleğimizi bir standarda oturtamadık. Türkiye’de şu anda olması gerekenin çok üstünde firma sayısı var. Bugün isteyen herkes asansör firması açabiliyor. Üretim sürecinde önemli yol kat etmemize karşın bakım ve montaj ayağında çoğalan firma sayısının önüne geçemedik ve merdiven altı firmaların artmasıyla haksız rekabet ile karşı karşıya kaldık. Asansörler işlevleri açısından günlük hayatımızda çok önemli. Asansörlere canımızı ve malımızı emanet ediyoruz. Bu denli önemli bir sektöre 36 her canı isteyenin katılamaması gerekiyor. Sonuçta burada yaşanan hatalar insanların canlarına veya mallarına mal oluyor. Bu nedenle öncelikli hedefimizin mesleğimizi bir standarda kavuşturarak, nitelikli ve ehliyetli kimseler tarafından yürütülebilir bir meslek haline gelmesini sağlamak olmalıdır. Bizde en büyük rekabet fiyat odaklı oluyor. Gelişmiş ülkelerin hiçbir tanesinde fiyat odaklı rekabet olmuyor. Rekabet kaliteli ürün üzerinden yapılıyor. Sadece üretim sürecinde de değil, montaj, bakım ve denetim sürecinde de aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. Bu alışkanlığımızdan biran evvel kurtulmamız gerekiyor. Bizim biran önce birleşmemiz ve büyük sermayeli yapılar kurarak markalaşma yolunda sağlam adımlar atmamız gerekiyor. Aksi takdirde sektörümüzün geleceğini pek parlak görmüyoruz. Çok uluslu firmaların varlığı ve böl-parçala-yok et politikaları bizleri her geçen gün tehdit etmeye devam ediyor. Bu nedenle ben sektörümüzü birleşmeye ve kümelenmeye davet ediyorum.” Bu arada, yine Asansör Sanayicileri Federasyonu-ASFED sitesinde yer alan Ağustos 2015 tarihli bir haber daha aktaralım. “Asansör İşletme, Bakım Ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği Yayımlandı” başlıklı haber de şöyle: “Türk asansör sektörünün merakla beklediği ve uzun süredir çalışılan “Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği” yayımlandı. Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği 29396 Sayılı Resmi Gazete’de 24 Haziran 2015 Çarşamba Günü yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından uzun süren bir çalışmanın sonucunda, sektörün tüm paydaşları ile görüşülerek hazırlandı. Yeni Yönetmelikte asansörlerde güvenlik unsurları arttırılırken, asansörler ile ilgili taraflara verilen sorumluluklar da arttırıldı. Yönetmelikte öne çıkan diğer konular ise garanti süresinin arttırılması ve tescil öncesi muayene zorunluluğu oldu.” Peki, Türkiye’de çok hızlı ilerleyen asansör sektörüne devletin bakışı nasıl? Bunu görmek için, biz de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Asansör Sektörü Raporu (2015/1)”e bakalım. Rapora göre, “Türk asansör sektörü, Türkiye’de 1950’lerden sonra hareket kazanmış ve tamamen ithalat yoluyla ihtiyaçların karşılandığı bir sektör yapısından sıyrılarak kademeli olarak montaj ve aksam imalatı alanlarında yerli üretimin arttığı bir sektör yapısına dönüşmüştür. Özellikle 1990’lardan sonra artan talebe paralel olarak büyümeye ve gelişime devam etmiştir. Türk asansör sektörünün cirosu genel olarak diğer sektörlere göre düşük olmakla birlikte, yerine getirdiği işlev, toplumda geniş halk kitlelerinin asansörü en yaygın dikey ulaşım aracı olarak tercih etmesi nedeniyle, ülke sanayisi ve ekonomisi açısından önemli bir faaliyet alanıdır. Dünyada gelişen yeni teknolojilerle birlikte, Türk asansör sektörü de büyük bir değişim sürecine girmiş ve dünya ticaretinde önemli pazar paylarına ulaşmış bulunmaktadır. Türk asansör sektörünün doğrudan kentleşme ve buna bağlı olarak gelişim gösteren inşaat sektörü ile birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde, Türkiye’deki kentleşme sürecinin devam edeceği dikkate alındığında, inşaat sektörüne paralel olarak, asansör sektöründeki büyümenin devam etmesi kaçınılmazdır. Ayrıca Ortadoğu, Balkanlarda ve son zamanlarda Afrika ülkelerinde devam eden Türk yatırımları, asansör sektörünü pozitif yönde etkilemiş bulunmaktadır. Ancak özellikle son dönemde Ortadoğu’da yaşanılan siyasi problemler nedeniyle, asansör sektöründe pazar daralması meydana gelmiş bulunmaktadır. Buna bağlı olarak ithalatta gerçekleşen büyüme sektördeki dış ticaret açığının artmasına neden olmuştur. Bu gelişmenin en önemli sebebi olarak asansör aksam üreticilerinin üretimde verimliliği yakalamış olmalarıdır. Bununla beraber yenilikçilik ve Ar-Ge faaliyetleri, sektörün gelecek perspektifinde büyük önem arz etmektedir. SEKTÖRÜN DÜNYA EKONOMİSİ VE AB ÜLKELERİNDEKİ DURUMU: Gümrük Birliği ile birlikte Türk ulusal mevzuatının Avrupa Birliği teknik mevzuatına uyumlu hale gelmesi, “Malların Serbest Dolaşım İlkesi” kapsamında sektörün ihracat şansını olumlu yönde arttırmıştır. Bu artış, sadece AB üyesi ülkelerle sınırlı olmayıp, tüm dünyada Türk ürünlerine olan güveni ve dolayısıyla talebi ortaya çıkarmış bulunmaktadır. AB teknik mevzuatının Türk Mevzuatına dâhil edilmesi ve uluslararası standartların ‘Türk Standardı’ olarak kabul edilmesiyle birlikte EN 81 ailesi harmonize standartlar, Türk Standardı olarak kabul edilmiştir. AB Komisyonu tarafından kabul edilen yeni asansör direktifi, Mart 2014’te AB resmi gazetesinde yayımlanmış bulunmaktadır. Söz konusu direktif birebir uyumlaştırılarak Asansör Yönetmeliği (2014/33/EU) olarak mevzuatımıza kazandırılacaktır. Bununla birlikte AB Standart Hazırlama Komitesince (CEN) kabul edilen ve Türk Standartları Enstitüsü tarafından yayımlanarak yürürlüğe giren EN 81 – 20 ve EN 81 – 50 standartları 3 (üç) yıllık geçiş süresi ile birlikte 2017 yılı itibariyle zorunlu uygulamaya girecektir. Ayrıca Türk Standartları Enstitüsü’nce Türkçe uyumu için gerekli çalışmalar yürütülmektedir. Bu noktada, yönetmelik ve standart ile ilgili geçiş dönemi içerisinde sektörün gerekli hassasiyeti göstererek uyum sağ- 37 DOSYA / Asansör laması gerek rekabet gücü gerekse yeni pazarlara erişim için büyük önem arz etmektedir. Bakanlığımız bünyesinde faaliyetlerini sürdürmekte olan Asansör Teknik Komitesi marifeti ile alınmış olan karar doğrultusunda, asansör mevzuatındaki uygulamalara yönelik il- ENDÜSTRİ OTOMASYON hususlarda Bakanlığımıza önemli görüşler iletilmiştir. 2012 yılında, toplamda 101.254 adet asansörün yıllık kontrolü yapılmış olup, 75.190 adet asansöre (%74) kırmızı etiket, 12.062 adet asansöre (%12) sarı etiket ve 14.002 adet asansöre de (%14) yeşil etiket iliştirilmiştir. 2013 yılında, toplamda 152.278 adet asansörün yıllık kontrolü yapılmış olup, 96.542 adet asansöre (%64) kırmızı etiket, 11.407 adet asansöre (%7) sarı etiket ve 44.329 adet asansöre de (%29) yeşil etiket iliştirilmiştir. 2014 yılında, toplamda 167.325 adet asansörün yıllık kontrolü yapılmış olup, 92.743 adet asansöre (%55) kırmızı etiket, 9.893 adet asansöre (%6) sarı etiket ve 64.689 adet asansöre de (%39) yeşil etiket iliştirilmiştir. 2012, 2013 ve 2014 asansör yıllık kontrol sonuçları değerlendirildiğinde; kontrol edilen asansör sayısında ve yeşil etiket alan asansör sayısında önemli bir artışın sağlandığı görülmektedir. Son yıllarda, yurtdışında montaj, komple (paket) asansör satışı gibi alanlarda da Türk firmalarının çalışmalar yaptığı görülmeye başlanmıştır. Ayrıca Türk Cumhuriyetleri, Orta Asya ve AB ülkelerinde asansör montaj işleri yapan firmalarımızın sayısında da önemli bir artış söz konusudur. Özellikle Afrika ülkeleriyle olan dış ticaretin gelişmesiyle birlikte, Türk asansör firmalarının bu ülkelerdeki yatırımlarını arttırmasına neden olmuştur. Türkiye’den asansör aksamı ithal eden ülkeler yoğunlukla, AB ülkeleri, orta doğu ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleridir. Ayrıca uzak doğudan Güney Amerika’ya kadar aksam ihracatı yapılıyor olması rekabet gücünün kayda değer olduğunu göstermektedir. Ancak aksam ithalatının uzak doğu kökenli ürünler üzerinde yoğunlaştığı gözlemlenmektedir. gili idare olarak tanımlanan kamu otoritelerinde farkındalığın oluşturulabilmesi amacıyla ‘Asansör mevzuatı uygulamalarına ilişkin kamu otoritelerinin farkındalığının arttırılması’ temalı seminerler, ülkemizde 7 coğrafi bölgeyi kapsayacak şekilde sırasıyla Ankara, İstanbul, Manisa, Gaziantep, Malatya, Samsun ve Adana illerinde gerçekleştirilmiş bulunmaktadır. Ülkemizin 7 farklı şehrinde gerçekleştirilen seminerlere il özel idareleri, belediyeler, organize sanayi bölgeleri, teknoparklar, asansör sektörü, Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü temsilcileri katılım sağlamışlardır. Özellikle yeni asansörün piyasaya arzı sonrası tescil işlemi öncesinde ilk yıllık kontrolünün asansör sahibi tarafından yaptırılması, asansörlere kimlik numarası verilmesi, belediyelerin sorumluluklarının ilgili kanunlarda daha net olarak belirtilmesi, kontrol listelerindeki kırmızı etiket içeren uygunsuzlukların yeniden değerlendirilmesi, yıllık kontrol ücretlerinin Bakanlığımız tarafından belirlenerek ilan edilmesi gibi 38 Özellikle uzak doğu kökenli ürünlerin ülkemizde kullanımının artışı, Avrupa normları çerçevesinde üretilen ürünlerimize yönelik olumsuz etkisini arttırmış bulunmaktadır. Bu nedenle, marka değeri ile yurtdışına ihracat kaleminde başarılara sahip firmalarımızın, pazar içerisindeki konumlarını koruyabilmeleri için Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğüne söz konusu ithal ürünlere yönelik anti damping uygulaması amacıyla bireysel başvurularda bulunmaları sektörün geleceği açısından büyük önem arz etmektedir. Ayrıca çok uluslu şirketlerle kurulan ortalıklar bu alanda ülkemizde yapılan yatırımları da çoğaltmıştır. Bugün Türk asansör sanayinde yer alan firmaların büyük bir bölümü dünyanın pek çok bölgesine ihracat yapabilme kabiliyetine erişmiş bulunmaktadır. Gerek ülke içindeki konut ihtiyacı ve buna bağlı olarak oluşacak olan potansiyel, gerekse ülkemizin coğrafi konumu itibarıyla sağladığı avantajlar nedeniyle önümüzdeki dönem, Türk asansör sektörünü çok önemli kılmaktadır. DOSYA / Asansör ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / Asansör ASANSÖR SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE’DEKİ GENEL DURUMU asansörün monte edilmesi sürecinin gerçekleştirilmesidir. Son yıllarda, yurtdışında montaj, paket asansör satışı gibi alanlarda da Türk firmalarının çalışmalar yaptığı görülmektedir. Sektördeki Üretim Eğilimleri ve Üretilen Başlıca Ürünler: İç piyasada üretilen önemli asansör güvenlik aksamları; hız regülatörü, fren bloğu, hidrolik ve yaylı tamponlar, kapı kilit tertibatlarıdır. Ancak hidrolik asansörlerde kullanılması zorunlu olan boru kırılma valfinin tedariki dışa bağımlı durumdadır. Kabin, makine - motor grubu, tam ve yarı otomatik kabin ve kat kapıları, halat, kumanda kartı, kumanda panosu, kılavuz ray, gösterge elemanları, kata getirme sistemi, kat ve kabin butoniyerleri, aşırı yük sistemi, kabin ve karşı ağırlık süspansiyonları, hidrolik silindir, dişlisiz makine, fotosel, hız kontrol cihazları, kumanda sistemleri, paten, sensör, ray konsolları, denge zinciri, şalter, VVVF invertor, halat aparatları, kasnak, sistemler (makine dairesiz sistemler) gibi diğer ana bileşenlerin tamamı Türk asansör sektörü tarafından yerli ürün olarak üretilmektedir. Günümüzde artan konut ihtiyacı ve buna istinaden yürütülen konut yapımı, asansör imalatını da hızlandırmıştır. Son yıllarda kentsel dönüşüm projelerinin de hayata geçirilmesi ile birlikte, sektörde önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Ülkemizde asansör sektörü, aksam imalatı, asansörün tesis edilmesi (montaj) ile bakım ve onarım olarak üç ana kolda faaliyet göstermektedir. Bununla birlikte AB mevzuatına uyum çerçevesinde ülkemizde başlayan belgelendirme faaliyetleri ve asansörlerin yıllık kontrollerine ilişkin yürütülen tüm faaliyetler, sektörün gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır. Bu alanda çalışan yetişmiş, kalifiye eleman sayısı her geçen gün artmaktadır. Aksam imalatı, tamamen makine imalatının bir uzmanlık alanı olarak değerlendirilmektedir. Montaj işleri, mühendislik ve yüklenici hizmetlerini kapsamakta olup; çeşitli fabrikalarda üretilen aksamlar kullanılarak 40 Genel itibarıyla, Türk asansör sektörünün aksam imalatına bakıldığında elektrik tahrikli bir asansörün tesis edilebilmesinde dışa bağımlılık söz konusu değil iken, hidrolik tahrikli bir asansörün tesis edilebilmesinde ise dışa bağımlılık görülmektedir. Hidrolik tahrikli bir asansörün imalatına bakıldığında hidrolik güç ünitelerinin önemli bir üretim unsuru olarak yer aldığı görülmektedir. Ağırlıkla hidrolik güç ünitelerinin %90’ı paket ünite olarak ülkemize ithal edilmektedir. Sektörün Alt Sektörleri ve Etkileşim Halinde Olduğu Diğer Sektörler: Genel itibarıyla Türk asansör sektörü, asansör güvenlik aksamları ile asansör montajında kullanılacak diğer aksamların üretimini gerçekleştirmekle birlikte, asansör tasarımı ve montajı ile asansör bakım, onarım ve servis hizmetleri gibi alanlarda da faaliyet göstermektedir. Hizmet sektörü içerisinde yer alan ‘Onaylanmış Kuruluşlarla’ ve ‘A Tipi Akredite Muayene Kuruluşları’ ile yoğun etkileşim söz konusudur.Türk asansör sektörünün doğrudan kentleşme ve buna bağlı olarak gelişim gösteren inşaat sektörü ile sürekli etkileşim halindedir. Önümüzdeki dönemde, Türkiye’deki kentleşme sürecinin hızla devam edeceği dikkate alındığında, inşaat sektörüne paralel olarak, Türk asansör sektöründe de büyümenin devam edeceği kaçınılmaz olacaktır. Sektörün Bölgesel Yapısı ve Kümelenmeler: Asansör sektörü genel itibarıyla aksam üretimi, asansör tasarımı ve montajı ile asansör bakım ve onarımı gibi 3 ana kolda faaliyet göstermektedir. Asansör aksam üretimi, özellikle Marmara Bölgesinde; İstanbul, Kocaeli, Bursa illerinde, Ege Bölgesinde; İzmir ilinde, İç Anadolu Bölgesinde ise; Konya ve Kayseri illerinde yoğunlaşmış bulunmaktadır. Sektöre ülkemiz sınırları dâhilinde gerçekleştirilen asansör montajı açısından bakıldığında ise, coğrafi nedenlerden kaynaklanan herhangi bir olumsuzluk yaşanmamaktadır. Asansör montaj firmaları gerek montaj gerekse tasarım konularında, ülkemizde 7 coğrafi bölgede 81 ilde faaliyet gösterebilme eğilimindedirler. Bakım işi yapan firmalar da ihtiyaç oranında bölgelere dağılmış durumdadırlar. Bakım firmaları, bağımsız olarak veya İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Samsun, Trabzon, Konya, Kayseri, Kocaeli, Gaziantep, Diyarbakır gibi büyük şehirlerde kurulmuş olan asansör montaj firmalarının yetkili servisi olarak faaliyetlerini diğer şehirlerde yürütmektedirler… Sektörün İşyeri Sayısı ve İstihdamı: 6948 sayılı ‘Sanayi Sicil Kanunu’ gereği, sanayi sicil kaydı bulunan asansör montaj ve asansör aksam imalat firması sayısı yıllık işletme cetveli verenlerin bilgisi çerçevesinde 434 adettir. Sanayi sicil uygulamaları kapsamında asansör montaj firmalarınca Bakanlığımıza iletilen yıllık işletme cetveli verileri dikkate alındığında, sektörde çalışan insan sayısının 10.084 kişi olduğu görülmektedir. Ayrıca Türk Standartları Enstitüsü’nden alınan veriler ışığında, TSE Hizmet Yeterlilik Belgesi yürürlükte olan asansör montaj firması sayısı 1.566’dır. Asansör sektörü yüksek seviyede yerel istihdam sağlayan bir sektör yapısına sahiptir. Asansör sektörünce yürütülen bütün faaliyetler, günümüzün en önemli sorunu olan istihdam karşısında bölgesel iş sahası sağlayan önemli bir çalışma alanı olarak kabul edilebilir. Asansörler; buzdolabı, televizyon, otomobil gibi sanayi ürünlerinden farklı olarak, kullanılacağı yerde ve genellikle o bölgede veya yörede yaşayan insanlar tarafından monte edilen, periyodik bakımı ve periyodik kontrolleri yapılması zorunlu olan ürünlerdir. Ayrıca, çok katlı binalar, konut sorunun çözümünde önemli bir çıkış yoludur ve bu yolla çözüme ulaşmak, asansörlerin ve sektörün başarısına bağlıdır. Asansör sektörü, bu nedenlerle stratejik sektör olarak kabul edilebilir. Sektör içerisinde üretim faaliyetleri dışında bakım ve onarım işleri büyük bir istihdam potansiyeli oluşturmaktadır. Asansörlerin emniyetli çalışması için şart olan ve bu nedenle yasal zorunluluk olarak ilgili mevzuatta belirtilmiş olan periyodik bakım ve yıllık kontroller neticesinde çok sayıda kişiye iş imkânı sağlanmaktadır. Sektörün Üretim Değeri: Türk asansör sektörü, yerine getirdiği işlev, geniş halk kitlelerinin asansörü en yaygın dikey ulaşım aracı olarak tercih etmesi nedeniyle, ülke sanayisi ve ekonomisi açısından önemli bir faaliyet alanıdır. Türk asansör sektörünün doğrudan kentleşme ve buna bağlı olarak gelişim gösteren inşaat sektörü ile birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde, Türkiye’deki kentleşme sürecinin hızla devam edeceği dikkate alındığında, 41 DOSYA / Asansör inşaat sektörüne paralel olarak, Türk asansör sektöründe de büyümenin hızlı bir şekilde devam edeceği kaçınılmaz bir durumdur. Bu nedenlerden dolayı, Türk asansör sektörünün stratejik öneme sahip bir sektör olarak taraflı tarafsız bütün kesimlerce kabul edilmesi gerekmektedir. Sektörün Cirosu: 2014 yılı ihracat ve ithalat rakamlarına bakıldığında; 2014 yılı için dış ticaret hacmi toplamda 330 milyon ($) seviyesinde olmuştur. Türk asansör sektörünün faaliyet alanı dikkate alındığında, montaj, belgelendirme hizmetleri, aksam üretimi ve bakım hizmetleri genelinde yaklaşık 400 milyon ($) seviyelerinde bir ciroya sahip olduğu tahmin edilmektedir. Sektörün Katma Değeri: Asansör bir makine olarak insanlara refahı hissettiren, moral veren teknolojik bir üründür. Asansör; diğer sanayi ürünlerinden farklı olarak, kullanılacağı yerde ve genellikle o bölgede veya yörede yaşayan insanlar tarafından monte edilen ve bakımı yapılan, periyodik olarak yılda bir defa muayenesi gerçekleştirilmesi zorunlu olan ürün grubu içerisinde yer almaktadır. Türk asansör sektörü gerek montaj gerekse bakım ve servis hizmetleri açısından yaygın bir sektör yapısıyla bölgesel istihdama önemli katkısı bulunmaktadır. Ayrıca yıllık kontrollerde etkin olan A tipi muayene kuruluşlarının kendi bünyelerinde sağladıkları istihdam ile önemli ölçüde katma değer yaratmaktadır. Sektörün Ar-Ge Faaliyeti: Türk asansör sektörünün en önemli ve en temel sorunu; sektör Ar-Ge alt yapısının güçlendirilmesine yönelik çalışmaların azlığı veya tamamen yetersizliğidir. Türk asansör sektörünün genel yapısı incelendiğinde, asansör firmalarınca hazır proje uygulamaları 42 ENDÜSTRİ OTOMASYON ile üretimin içerisinde yer aldığı görülmektedir. Çoğu firmanın kendi proje uygulamalarını üretmesi ve geliştirmesi gerekmektedir. Ancak firmaların araştırma geliştirme faaliyetlerine yönlendirilmesi için finansal desteklerin gerekli olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple sektörün gerek Bakanlığımız gerekse diğer kurum ve kuruluşların desteklerinden asgari şartlarda faydalanması gerekmektedir… Asansör sektöründe dış ticaret konusunda en güçlü ve dış ticaret fazlası veren alan olan asansöre ait aksam ve parça üretimidir. Bu alan asansör ithalat ve ihracatını dengeleme noktasında ciddi bir pozisyona sahiptir. Asansör sektörünün bu alandaki ticaretinde son yıllarda önemli bir artış gerçekleşmiş ve önemli pazarlara ulaşılmıştır. 2014 yılı aksam ve parça ihracat rakamlarının ithalat rakamlarının üzerinde olması sektör için önemli bir hamle olarak değerlendirilmesi gerekir. Burada dikkat edilecek husus ise dış ticaret açığı bu sektör için ülkemizde yeterli kapasite olmasına rağmen yüksektir. Dış ticaret açığının sektöre olan etkisinin azaltılması noktasında Ekonomi Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan ‘Girdi Tedarik Stratejisi’ büyük önem arz etmektedir. Detaylı incelendiğinde Çin Halk Cumhuriyeti’nden paket olarak getirilen asansör aksam ve parçaları için ülkemizin açık pazar hale geldiği görülmektedir. Bu kapsamda Çin Halk Cumhuriyeti’nden yapılan ithalat değeri 42 milyon $ ile ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizin ihracat konusunda, şartlar ne olursa olsun AB ülkeleri dışında diğer ülkelere de ihracat yapma isteği, sektörün pazar arayışının arttığını ve rekabet edebilirlik düzeyinin geliştiğini göstermektedir. 2014 yılı, asansör aksam ve parçalarına yönelik Çin Halk Cumhuriyeti’nden yapılan ithalat değeri 47 milyon $ ile ilk sırada yer almıştır. Asansör ve asansör aksam ürünleri ihracatımız büyük oranda komşularımıza yapılırken, genel itibariyle Orta Doğu ülkelerine ve Avrupa Birliği ülkelerine yapılmıştır. Bu çerçevede asansör sektörünün pazar alanındaki siyasi rahatlama ile birlikte ihracat değerlerinde artış yaşanmıştır. İhracatımız detaylandırıldığında, İsveç, Ukrayna, Gürcistan, Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Cezayir, Tunus, Libya, Irak, İran, İsrail ve Suudi Arabistan önde yer almaktadır. Orta Doğuda yaşanılan siyasi sorunlar sebebiyle bu bölgedeki ülkelere olan ihracatımızda sert düşüşler yaşanmış olmasına rağmen, sektörün ihracat artış eğilimi devam etmektedir. Sektörün Maliyet Bileşenleri: Aksam üretiminde belge- ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / Asansör lendirme, tasarım, malzeme ve işçilik maliyetleri, asansör montaj işinde belgelendirme, tasarım ve işçilik maliyetleri ve asansör bakım onarım işinde ise işçilik maliyetleri, maliyet bileşeni olarak yer almaktadır. Sektörün 2014–2023 Projeksiyonu: Önümüzdeki dönem itibarıyla, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının (TOKİ), belediyelerle işbirliği halinde Kentsel Yenileme ve Gecekondu Dönüşüm Projelerine, alt gelir grubuna ve yoksullara yönelik sosyal konut projelerine, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır gibi büyükşehirlerimizde kentsel dönüşüm projelerine ve orta ölçekli il ve ilçelerimizde örnek yerleşim birimlerini oluşturma projelerine ağırlık vereceği ve inşaat sektörünün bu noktada atılım içerisinde olacağı düşünüldüğünde, binalarla bütünleşik sistemler olarak monte edilmesi gereksinimi olan asansörler konusunda, Türk asansör sektörünün atılıma geçeceği öngörülmektedir. Türk asansör sektörü ve sektörün teknolojik yapısının geliştirilebilmesi için, TOKİ tarafından önümüzdeki dönem içerisinde yürütülecek projelerin çok önemli fırsatları sunacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, gerek kamusal gerekse sektörel alanda sürecin iyi yönetilmesi gerekmektedir. Türk asansör sektörünün hem asansör hem de aksam imalatında, markalaşma ile paralellik oluşturacak şekilde kalite ve güvenlik esaslarını ön planda tutacak yeni tasarımlar geliştirmesi, sektörün gerek iç piyasada gerekse dış piyasadaki pazar payının büyümesine olumlu katkıları olacaktır. SEKTÖRÜN SON ALTI AYLIK DEĞERLENDİRMESİ Ülkemizde pek çok sektörde olduğu gibi asansör sektöründe de belirli bir gelişme gözlenmektedir. İstanbul ve İzmir’de gerçekleştirilen uluslararası fuarların katkılarıyla, Türk firmaları ve bu firmaların yeni tasarımları dış ticaretimize olumlu yönde yansımalar getirmektedir. Ülkemizin Arap Yarımadasındaki ülkelere yönelik girişimleri neticesinde bu ülkelerin yeniden yapılandırılmasında Türk asansör sektörünün bu gelişmelerden önemli bir pay alacağı öngörülmektedir. Kentsel Dönüşüm Yasası ile inşaat sektörüne paralel olarak iç piyasada asansör sektöründe ciddi gelişmeler yaşanacağı öngörülmektedir. Sektörün Üretim Endeksi Değerlendirmesi: Türkiye’de yaklaşık olarak 430.184 adet asansör tesis edilerek hizmete açılmış olup, bugün itibarıyla eski ve yeni olarak tanımlanan bu asansörlerin büyük bir bölümü halen kullanılmaktadır. Asansör sektörü faaliyetleri kapsamında yeni asansör montajına ilişkin olarak bir değerlendirme yapılırsa, 2008 yılına kadar artış gösteren yeni asansör montaj sayısı küresel krizin etkisiyle 2009 yılında düşüş eğilimi içerisine girmiş olup, 2013 yılı itibarıyla yeniden yükselişe geçmiş bulunmaktadır. Kentsel dönüşümün uygulamaya alınması ve Bakanlığımız tarafından 2015 yılı içerisinde zorunlu uygulamaya alınacak olan ‘Mevcut Asansörlerin Güvenlik Seviyesinin Artırılması’ konusundaki çalışmanın nihai hale getirilmesiyle birlikte özellikle aksam üretiminde önemli gelişmeler yaşanacaktır. Sektörün Kapasite Kullanım Oranı Değerlendirmesi: Sanayi Sicil Kanunu kapsamında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından oluşturulan sanayi sicil kayıtları incelendiğinde, toplamda 434 adet asansör firması kaydından hareketle, ortalama olarak % 69,68 seviyesinde kapasite kullanım oranı gerçekleşmiştir. Sektörün İhracat ve İthalat Değerlendirmesi: 2014 yılı toplam ithalat ve ihracat verilerine bakıldığında asansör sektörünün yaklaşık olarak 138.052.054 milyon $ ihracat değerine karşılık 191.413.736 milyon $ ithalat değerini ortaya koyduğu görülmekte olup, asansör sektörünün dış ticaret hacmi yaklaşık olarak 330 milyon $ seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu rakamlara göre bir değerlendirme yapıldığında sektörün yaklaşık olarak 50 milyon $’lık dış ticaret açığı vermiş olduğu görülmektedir. Bu değerler genel olarak analiz edildiğinde, asansör aksam ve parçalarında yerli üretim kapasitemiz veya arzımız bulunmasına rağmen, yerli montaj firmalarının ithalat tercihinde bulunduğunu göstermektedir. 2014 yılı asansör aksam ve parça ihracatı önemli bir paya sahip olmasına rağmen, ihracat ile ithalat aradaki farkın yüksek olmaması sebebiyle, aksam ve parça dış ticareti asansör sektöründe bir önceki yıllara göre iyi performans sergilemediği açıkça görülmektedir.” 43 DOSYA / Asansör ENDÜSTRİ OTOMASYON ASANSÖR SEKTÖRÜNE FARKLI BAKIŞ AÇISI ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / Asansör hizmeti düşüncesi ile bağdaşamaz.’ Yönetmelikten önce monte edilmiş asansörlerin, yönetmelik kapsamındaki güvenlik seviyesine ‘yakın eşdeğer bir seviyeye’ getirilmesi gibi ‘muğlak’ bir düzenleme yapılmasına da itiraz edildi. Dilekçede, “Asansör günün lükslerini karşılamayabilir ancak güvenlik konusunda günün teknolojisinin tüm unsurlarını taşımadıkça kullanımına izin verilmemesi gerekmektedir” denildi. Asansör yetkili servislerinde daha önce en az bir elektrik ve bir makine mühendisi istihdam edilirken, yönetmelikle “bir teknik servis sorumlusu mühendis” sınırlamasına gidildiği kaydedildi. Sektörde faaliyet gösteren mühendis sayısında 1000`in üzerinde azalma olacağı belirtilerek, “Daha az personelle daha fazla zorunlu bakım, kontrol faaliyeti yürütecek yetkili servis ve A tipi muayene kuruluşlarının istekleri karşılanırken, özellikle mühendislik hizmetlerinin katkısının ve teknik gerekliliklerin aranılırlığı konularında geriye gidiş söz konusu olmuştur” denildi. Asansör Sektörü değerlendirmelerine farklı bir bakış açısı, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası-EMO’nun Eylül 2015 tarihli basın bülteni ile geliyor. “Asansörlerde Can Güvenliği Hiçe Sayılıyor” başlığını taşıyan bülten şöyle: Elektrik Mühendisleri Odası; Asansör, İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği’nin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay`a başvurdu. Yönetmeliği hazırlayan komisyonun mevzuata aykırı oluşturulduğu ve yetkisiz olduğu ortaya konularak, yetkisiz komisyon tarafından hazırlanmış yönetmeliğin tümüyle yetki yönünden iptali istendi. Can ve mal güvenliği açısından hukuka, kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırı olan düzenlemelerin de ayrı ayrı iptali istendi. Can ve mal güvenliği yerine sektörün ekonomik gerekçelerinin önde tutulmasının eleştirildiği dilekçede, yapılan düzenlemenin asansörle ilgili mevcut yasal mevzuata da aykırılık oluşturduğu ortaya konuldu. Asansörlerin yıllık periyodik kontrolünü yapacakların sahip olması gereken şartlar, yıllık periyodik kontrol esasları ve ücretleri belirleyecek komisyona, yasadaki kurum temsilcileri dışında da katılım olduğuna dikkat çekildi. Yönetmelikteki komisyon tanımının da yasaya aykırı olduğu kaydedilen dilekçede; ‘Yasa hükmüne aykırılık taşıması nedeniyle iptali gerekeceği gibi, Bakanlık tarafından türetilen bu tanım çerçevesinde oluşturulan komisyon ve bu komisyon tarafından 44 alınan kararlar da açıkça hukuka aykırıdır’ denildi. Yönetmeliğin; asansörlerin işletilmesi, bakımı ve periyodik kontrollerinde önemli olan can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından geçmişteki düzenlemelerden geriye giden bir içeriğe sahip olduğu belirtilen dilekçede, kamunun görev ve imtiyaz alanındaki konuların A tipi muayene kuruluşu olarak adlandırılan özel şirketlere aktarıldığına dikkat çekildi. Asansör periyodik kontrollerinin kamusal denetim niteliğinde olduğu, kamunun görevinin özel hukuk tüzel kişisi olan A tipi muayene kuruluşlarına devredilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilerek, buna ilişkin düzenlemelerin iptali istendi. Yasal olarak belediyeler ve il özel idareleri asansör yıllık periyodik kontrollerinde doğrudan yetkili kılınmışken, bakanlıkça yetkilendirilmelerine yönelik düzenlemenin de yasaya aykırı olduğu kaydedildi. Yönetmelikte tehlike sınıfına göre etiketlemeye gidilmesi düzenlenirken, asansörün mühürlenmesi ve hizmetten men edilmesinin düzenlenmemiş olması nedeniyle güvensiz asansörlerin kullanımına olanak tanınmasına şöyle itiraz edildi: ‘Toplumun can güvenliğini ilgilendiren bir durumun ilgili idare tarafından tespit edilmesi halinde, asansörlerin kullanılmamasının sağlanması bina sorumlularına bırakılamaz. Bu tespiti yapan ilgili idare gereken tedbiri derhal almak durumundadır. Aksi bir düzenleme kamu yararı ve Asansörlerin “elektrik ve makine mühendisliği”nin uzmanlığını gerektirdiği; piyasa koşulları gibi teknik gereklilikten uzak bir anlayışla yönetmeliğin hazırlanması eleştirildi. Yönetmeliğin yetkili servis ve servis teknik sorumlusu tanımlamalarında da Danıştay`ın “bakım ve kontrollerde elektrik/ elektronik ve makina mühendislerinin istihdamına” ilişkin kararının gereğinin yerine getirilmeyerek, “makina veya elektrik veya elektrik-elektronik veya mekatronik alanlarında mühendislik/teknoloji fakültelerinin birinden mezun olma” düzenlemesi yapıldığı aktarıldı. Yönetmeliğin, mevcut asansörle ilgili düzenleme yapan bakanlıklar ile TMMOB yönetmeliklerine de aykırılık oluşturduğu ortaya konuldu. Yönetmelikte; “asansörü tasarlayan, yerinde uygulayan, uygulandıktan sonra bakımlarını yapan ana kuruluş” olan “asansörü monte eden” tanımına yer verilmemesine; Danıştay`ın can ve mal güvenliği açısından iptal ettiği düzenlemeye atıf yaparak, “sanki hiçbir madde iptal edilmemiş gibi düzenleme yapılmasına” da hukuka aykırı olduğu için itiraz edildi. Yetkilendirilmiş muayene kuruluşlarına yetkinin kimin tarafından verileceği yasa ile düzenlemezken, bu kuruluşların sahip olması gereken koşulları komisyonun belirleyeceğinin hüküm altına alındığı; yönetmelikte ise A tipi muayene kuruluşunun bakanlık tarafından yetkilendirilmesi, TÜRKAK tarafından akredite edilmesinin düzenlendiği anlatıldı. Yönetmelikte A tipi muayene kuruluşlarının organizasyon yapısı ve faaliyet kurallarını düzenleyen uluslararası standarda uygunluk öngörüldüğü, ancak yapılan tanımlama ile bu kapsama özel kuruluşların yanında kamu kuruluşlarının da dahil edilmesinin hukuka aykırı olduğu ortaya konuldu. Anayasal ve yasal dayanağa sahip kamu tüzel kişiliklerinin kendi kuruluş kanunları dışında idare hukuku dışına çıkılarak faaliyet yürütmelerinin istenemeyeceği vurgulandı. Son olarak, konuyla ilgili çok önemli bulduğumuz bir tebliği aktaralım. Uludağ Üniversitesi, Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Fatih C. Babalık’ın daha Nisan 2006’da İzmir TMMOB EMO tarafından düzenlenen Asansör Sempozyumu’nda sunduğu tebliğin başlığı “Asansör Sektöründe Üniversite – Meslek Odaları – Sanayi İşbirliği Zorunluluğu”. Prof. Dr. Fatih C. Babalık, şöyle diyor tebliğinde: “Ülkemizde pek çok sektörde olduğu gibi asansör sektöründe de belirli bir gelişme gözlenmektedir. Dünyanın en büyük asansör fuarı olarak bilinen Almanya Augsburg şehrinde iki yılda bir düzenlenen Interlift fuarına katılan Türk firmalarının sayısındaki sürekli artış da (2005’te 25 firma) bu gelişmenin dış ticarete de yansıdığının bir göstergesidir. Gelişmenin kelime anlamı bir prosesin genel çerçevesi değişmeden, bilinen çerçeve kapsamında ilerleme kaydetmektir. Türkiye gelişmelerle yetinmeyip, hiç değilse bazı sektörlerde ‘aşama’ kaydetmelidir ki sanayileşmiş ülkeler arasında arzuladığımız yerini alabilsin. Burada ‘aşama’ deyimini prosesin genel çerçevesini de değiştiren, temelden değişiklikler içeren düzeydeki ilerlemeler için kullanıyorum. Böylesine büyük olumlu değişmeler, bu değişikliği yönlendirmesi gereken üç kurumun işbirliği ile olasıdır. Bu üç 45 DOSYA / Asansör ENDÜSTRİ OTOMASYON 140 – 160 kredilik ders alıp başarmanın yeterli olacağı kararıdır. Pek çok yandaşı ve karşıtı olan bu karar uygulanmaya başlamıştır. Bunun anlamı, ülkemizde 8 yarıyıla yayılan mühendislik öğreniminde öğrencilerin her yarıyıl ortalama 20 kredi ders almaları gerektiğidir. Bundan 25 yıl önce, mühendislik öğrenimindeki en eski kuruluşumuz İTÜ de haftalık ders saatleri 25 – 30 saat arasındaydı; bunun azaltılması yönünde tartışmalar, gayretler mevcuttu. 25 – 30 saatten 20 saate inilince, hem öğretim sisteminde değişiklikler gerekli oldu, hem de bazı derslerden fedakarlıklar yapıldı. kurum üniversite, meslek odaları ve sanayi kuruluşlarıdır. Sorunumuzu iyi inceleyebilmek için bu üç kurumun konumuzla ilgili durumlarını özetleyelim. SORUMLU KURUMLARIMIZ ÜNİVERSİTELER: Avrupa’da 1990 yılında üniversite öğrenimini ülkeler arasında eşit düzeye getirme faaliyetleri 1998’de Sorbonne, 1999’d a da Bologna Anlaşmaları ile uygulama aşamasına gelmiştir. Bologna Prosesi olarak tanımlanan bu uğraşın üç temel hedefi vardır: Mobiliteyi, uluslararası düzeyde rekabet yeteneğini ve iş alanları oluşturmayı desteklemek. Bu amaçlara ulaşabilmek için bu prosese katılan ülkeler birbirleriyle ilişkili ve ortaklaşa: a) Kolay anlaşılan ve eşdeğer diplomalar veren yüksek öğrenim sistemi oluşturmak, b) Birbirini izleyen iki kademeli yüksek öğrenim sistemini, Bachelor + Master sistemini yerleştirmek, c) Avrupa Kredi Transfer Sistemini “European Credit Transfer System ECTS” oluşturup, derslerin Avrupa düzeyinde kredilerini belirlemek, d) Ülkeler, eğitim kurumları ve eğitim sistemleri arasında öğrenci geçişini (mobilite) kolaylaştırmak, ömür boyu yaşamla birlikte öğrenme yöntemlerini bulmak, e) Yüksek öğrenimde kaliteyi artırmak, Avrupa’da eğitim kalitesini garantiye almak için kurumları değerlendirip akredite etmek, f) Öğrencilerin katılımını sağlamak, g) Avrupa’da yüksek öğrenimin cazibesini artırmak için gayret sarf etmektedirler. Avrupa Birliğine girebilmek için gayret sarf eden ülkemiz de Bologna Prosesine katılan ülkelerin içindedir. Dolayısıyla çok sayıda üniversitemiz kendi açılarından bu hedefleri gerçekleştirmek için çalışmaktadır. Böylesine kapsamlı ve ortak bir hedefe ulaşabilmek için önemli değişikliklere gitmek gerekmektedir. Bu değişikliklerden önemli biri, mühendislik diplomasına hak kazanabilmek için 6 – 8 yarıyıllık yüksek öğrenim boyunca 46 İşte bu değişiklikler kapsamında, bazı diğer dersler gibi, içinde belirli düzeyde asansörlerle ilgili bilgi de verilen Transport Tekniği dersleri ya tümden kaldırıldı, ya da seçimli ders haline geldi. Yıldız Teknik Üniversitesinde verilen Transport Tekniği dersinin içeriği şöyle özetlenmektedir: ‘Transport Tekniği I: Sanayide yük kaldırma ve iletme makinelerinin konstruksiyon ve tanıtılması. Transport Tekniği II: Sanayide kullanılan malzeme iletim sistemleri.’ Bu derslerde asansör ile ilgili çok fazla bir şey anlatabilmek olası değildir. İTÜ de asansörlerle ilgili yüksek lisans programı oluşturma fikri de düşünce düzeyini aşıp uygulamaya geçemedi. MESLEK ODALARI: Asansörlerle doğrudan ilgili iki meslek odamız Makine Mühendisleri Odası ve Elektrik Mühendisleri Odası konunun ülkemiz için önemini görerek son yıllarda ulusal kongreler düzenlemekte, sektörün çeşitli kesimlerini bir araya getirmeye gayret etmektedirler. Ayrıca Makine Mühendisleri Odası Mühendis Yetkilendirme Kursu, Avan ve Uygulama Projeleri Hazırlama Kursu, İşletme ve Bakım Kursu gibi kurslar mühendislere meslek içi eğitim sağlayan etkinliklerdir. Bu kurslarda öğrenimi esnasında asansörlerle ilgili herhangi bir ders almamış genç mühendise ancak asansöre ilişkin temel bilgiler verilebilir. SANAYİ KURULUŞLARI: Elimizde kesin bir istatistikî bilgi olmamakla birlikte, kişisel tespitlerimize göre asansör montaj firmalarının çoğunda hiçbir mühendis çalışmamaktadır. Sektörde üretim yapan bazı küçük ölçekli firmalarda da durum benzer şekildedir. Ülkemiz koşullarına göre orta ve büyük ölçekli diyebileceğimiz firmalarımızda makine mühendisi, elektrik/ elektronik mühendisi ve endüstri mühendisleri çalıştırılmaktadır. Yüksek lisans ve doktora derecesine sahip mühendis sayısı ise yok denecek düzeydedir. DOSYA / Motor Sürücüler / Ürün ENDÜSTRİ OTOMASYON Yüksek Hızlı Asansörler ALAN KAZANIMI sırasında gürültü ve titreşimi ortadan kaldırarak çok konforlu bir seyir gerçekleştirmektedir. *Yüksek Hızlı Bilgisayar Işlemcisi * Gelişmiş Kapı Kontrolü * Küçültülmüş ekipman * Hassas Kat Seviyelemesi (±5mm) EVRENSEL DİZAYN Kullanıcı Uyumlu Evrensel Tasarımlar Mitsubishi Electric yolcuların asansörlerde emniyetli ve konforlu seyahati için gerekecek her türlü imkanı sağlayan tasarımlar gerçekleştirir. Kullanıcıyla uyumlu evrensel tasarımlar: * Geniş Gösterge ve Kapı Açma Butonu * Yüzey Kabartmalı Butonlar * Sesli lkaz Sistemi * Kalınlaştarılmış Küpeştelerdir. DOSYA / Motor Sürücüler / Ürün ENDÜSTRİ OTOMASYON AM8500 servo motor serisi, daha fazla uygulamaya uyum için performans aralığını geliştiriyor Yeni AM8500 servo motor serisi takım tezgahları ve işleme makinelerindeki CNC uygulamaları için özellikle uygundur. 1. Geniş Gösterge Yeni göstergelerimiz okunması daha kolay ve önceki modellere göre yaklaşık 1,6 kez daha büyüktür. 2. Yüzey Kabartmalı Butonlar Yüzey kabartmalı butonlar bütün yolcular tarafından anlaşılabilmesi için görsel bozukluğu olan yolcuları da kapsayacak biçimde yeniden dizayn edildi. Yeni sayısal dizayn, ve kontrast renkler butonları daha okunur ve farkedilir kılmaktadır. Mitsubishi’nin yüksek hızlardaki kompakt ekipmanı yer kazanımı açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Tahrik mekanizması kontrol paneli ve diğer ekipmanlar değişik hız ve kapasitelere göre yüksek katlı binalara adapte edilebilir. Bu adaptasyonun sağlanmasında: * Kompakt Tahrik Mekanizması * Kompakt Kontroı Paneli * Küçültülmüş ekipmanlar önemli rol oynamaktadır. Kompakt Tahrik Mekanizması: Mitsubishi Electric yüksek hızlı ve supersonic hızlı asansörlerde endüksiyon motorlarını, yüksek verimli sabit manyetik alan teknolojisine sahip motorlarla değiştirmeyi başararak bir ilke imza atmıştır. Bu teknoloji yardımıyla daha küçük ve dişlisiz tahrik mekanizmaları geliştirilmiştir.(2-6 m/ sn ve 1800 kg’ye kadar). Eski modellerle kıyaslandığında tahrik mekanizması da %30 oranında küçültülmüştür. Kompakt Kontrol Paneli: Sabit manyetik alanlı motoru kumanda eden kontrol paneli de önemli ölçüde küçülmüştür. Geliştirilmiş en son teknoloji olan düşük kayıplı IGBT(lnsulated Gate Biopolar Transıstor) ile güç ünitesi daha az yer kaplamaktadır. Bunun neticesinde kontrol paneli daha önceki modellerle kıyaslandığında yarı yarıya küçültülmüştür. KONFOR Güvenli ve Sarsıntısız Seyahat Konforu İçin Tasarlandı Yüksek hızlı bilgisayar işlemcisinin sunduğu tahrik mekanizması seyir 3. Geniş Kapı Açma Butonu Yeni kolay kullanılabilen kapı açma butonu daha öncekilere göre 1.6 kez daha büyük. Hemen hemen yanlış basma şansı ortadan kaldırılmıştır. 4. Sesli ikaz Sistemi (opsiyonel) Mitsubishi Electric Sesli Yol Gösterici Sistemi yolculara kabinin hangi yöne gittiğini, hangi katta duracağını vb. bildirir. 5. Sesli Kabin Butonları (opsiyonel) Çağırma butonuna basıldığında operasyonu beep sesiyle doğrular. 6. Cam Pencereler (opsiyonel) Temperlenmiş cam pencereleri yolcuların arttırılmış güvenlik önlemleriyle kabinin içini ve dışını daha rahat görmelerini sağlamaktadır. 7. Tam Boy Ayna (opsiyonel) Kabinin arka duvarına monte edildiğinde tekerlekli sandalyeli kullanıcılara daha rahat görüş alanı sağlar. 8. Kalınlaştırılmış Küpeşteler (opsiyonel) Küpeşteler ergonomik açıdan daha kullanışlı hale getirilmiştir. www.mitsubishielectric.com.tr 48 MITSUBISHI ELECTRIC ■ Beckhoff Sürücü Teknolojisi: Arttırılmış rotor atalet momenti büyük yükler ve yüksek senkronizasyon gereklilikleri içeren uygulamalar için idealdir. Yeni AM8500 motor serisi, Beckhoff servo motor ürün yelpazesini arttırılmış rotor atalet momenti ile geliştiriyor. Bu servo motor serisi, özellikle takım tezgahları ve ahşap işleme makinelerindeki bazı CNC uygulamaları başta olmak üzere daha fazla harici kütle ataleti barındıran tüm uygulamalara uygundur. Dört farklı boy ve üç farklı uzunluğa sahip motorlardan oluşan AM8500 serisi 1,38 ila 29 Nm tutma torku aralığında geniş bir performans yelpazesi sunuyor. Göze çarpan önemli özelliklerinden biri de AM8000 serisindeki tüm servo motorlarda kullanılan; güç ve geri besleme sisteminin tek bir standart motor kablosunda buluştuğu Tek Kablo Teknolojisidir. Tüm Beckhoff servo motorlar, mükemmel aşırı yükleme davranışlarına uygunluk için üstün dinamik özellikler ve özel dahili elektromanyetik tasarımlar ile tanımlanmaktadırlar. Yeni AM8500 serisi ile özellikle takım tezgahları ve ahşap işleme makinelerindeki CNC uygulamalarında ihtiyaç duyulan bir başka avantaj daha sağlanmaktadır: daha fazla rotor atalet momenti. Baskı makinelerindeki film sarıcılar ve besleme sürücü üniteleri de AM8500 servo motorların tipik uygulama alanları arasında yer almaktadır. Modifiye edilmiş rotor geometrisi sayesinde, atalet momenti, uzunluğa bağlı olarak önceki AM8000 serisi servo motorlar ile kıyaslandığında %100 ila % 300 arasında arttırılmıştır. Servo motorların daha düşük titreşim eğilimine sahip olması ve servo kontrolör üzerinde çok daha kolay şekilde ayarlanabilmeleri sayesinde yüksek harici ataletin hareket ettirilmesi gerektiren alanlarda, AM8500’ün kontrolü yüksek rotor ataleti ile basitleştirilmiştir. www.beckhoff.com.tr BECKHOFF 49 DOSYA / Motor Sürücüler / ürün ENDÜSTRİ OTOMASYON Dünyanın en zeki izleme sistemi iTRAK DOSYA / Motor Sürücüler / ürün ENDÜSTRİ OTOMASYON bu iTRAK’ın tam yapabileceği bir şeydir.” iTRAK’ın basit konfigürasyonu ve patentli boşluksuz teknolojisi üreticilere daha fazla hareketlilik ve daha hızlı süreçler sunmaktadır. Üretim müdürleri en az % 50 ürün artışı, daha az bakım, değişimlerde daha az süre ve % 100 diğer otomasyon hizmetleriyle enteg- nekliği artıran – ve üretim etkinliğini mekanik çalışan üretim hattının yapabileceğinden daha fazla geliştiren basit bir yazılım ile değiştirdi. Geleneksel üretim kayışında en yavaş işlem hızı kontrol eder, iTRAK ile en hızlı işlem şimdi hızlanıyor. Tüm taşıyıcılar bireysel olarak programlanabilir böylece her biri, uzun bir hat boyunca birbirini beklemek yerine mümkün olan en kısa zamanda mümkün olan en fazla görevi yerine getirir. iTRAK sisteminin birçok üretim çevresinde ve endüstrilerde çok geniş alanda uygulamalara uygu olduğundan dolayı, yeni ürünlere ve farklı üretim sıralamalarına geçiş basit ve hızlıdır. Yeni kabiliyetler gerekli değildir. iTRAK teknik olarak karmaşık bir ürün olmasına rağmen, mekanik mühendislerinin yeni kabiliyetler öğrenmesine gerek yoktur. rasyon sağlar. iTRAK Studio5000 Logix Designer™ yazılımı ile programlanmaktadır ve kontrol sisteminin ayrılmaz bir parçası olmaktadır. Her bir taşıyıcı, Logix programında, makinede mekanik değişiklikler olmaksızın, paket büyüklüğü değişikliğine, değişken hıza ve karmaşık sıralamaya imkân sağlayan bir sistemi veren ve standart komuta talimatlarını kullanan “Sanal Hareket Ekseni” olarak görünmektedir. ■ Rockwell Automation üretim yönetimi için dünyanın en yenilikçi robotik çözümü iTRAK®’i piyasaya sürdü. iTRAK düz veya kavisli lineer yollarda çoklu taşıyıcının bağımsız kontrolüne imkân sağlayan modüler, ölçülebilir lineer bir motor sistemidir. iTRAK geleneksel dönme ile çalışan zincir çözümlerle kıyaslandığında üretkenliği önemli derecede artırır. iTRAK’I çalışırken görmek muhteşemdir. Zincirler, kasnaklar ve mekaniklerin yerini manyetik olarak hareket ettirilen, her iki yönde doğrusal ve rotasyonlu ve birbirinden bağımsız olarak çalışan taşıyıcılar almıştır. Modülerlik, ölçeklenirlik ve hız gibi kelimeler artan üretin etkinlikler bağlamında yeni bir anlam kazanıyor. Mekanikten yazılım ile çalışan çözümlere “Bir ticari bakış açısından, artan otomasyon üretkenliği artırmak için yoldur” diyor Andrew Smith, Rockwell Automation için Saha Ticaret Lideri, İskandinavya. “Mekanikten uzaklaşan çok bakım gerektirmeyen ve yenilikçi, yazıla dayalı çözümler geliştiriyoruz. iTRAK üretim yolları hakkında tamamen yeni bir düşünce yoludur. Son kullanıcılar en az % 50 düzeyinde şekilde oldukça yüksek üretim kazançları elde ederler. Bu 50 otomasyon yeniliği OEM’ler ve üretim müdürleri için gerçek bir değer sunmaktadır. Zincir ve kayışla çalışan sistemler geleneksel olarak birçok çeşitli endüstride kullanılmaktadır, örnek olarak ceplerin, zincirle çalışan, paketleme süreçlerinde ürünleri ittiği yaygın paketleme uygulamaları. Bu mekanik sistemler, sabit aralıklı ceplerin esnek olmadığı, fazla bakım gerektirmektedir ve performans kısıtlamaları yaşamaktadır. iTRAK bu problem Rockwell Automation patentli MagLev technology ile çözmektedir. Cihazlar veya son efektörler yazılım kontrollü manyetik dalga üzerinde hareket etmektedir. Boşluk ve hız sürekli olarak değişmekte ve az bir bakım ve yüksek performans ile tam bir esneklik sağlamaktadır. Uygun maliyetle her şeyi elde eder. iTRAK paketleme hatlarının etkinliği için idealdir, örnek olarak Yiyecek&İçecek veya farmasetükal endüstriler içinde ve makine yapımı için bağlantı hatları için. “Biz iTRAK’ın Yiyecek&İçecek endüstrisinde en karlı kazançları sunacağını düşünüyoruz.” Diye açıklıyor Andrew Smith. “Bu endüstrinin en büyük güçlüğü kaliteyi düşürmeden ucuzlukla her şeyi elde etmektir. Ve Nordiklerde Oyun değiştirici: John Mathiesen, Kasaba Direktörü İskandinavya, Rockwell Automation, iTRAK’ın Nordik ülkelerinde bir oyun değiştirici olacağına inanıyor. “Danimarka’nın öncü ülkeler arasında olacağına inanılıyor, çünkü Danimarka’da üretim yapan şirketler üretkenliği nasıl artırabileceklerinden kesinlikle haberdarlar ve bu yüzden yatırımlarının geri dönüşünü fazlasıyla alabiliyorlar. Danimarka üretici şirketler için yüksek maliyetli bir alan ve taşıyıcıların operasyon zamanlarını, örneğin 10 saniyeden, 5 saniyeye, indirebilirseniz, gerçekten çok zaman ve para kazanacaksınız” diyor John Mathiesen. Her üretim şirketi metrekareye düşün üretim miktarını artırmak istiyor.” diyor “ve hiç kimse binalara yatırım yapmak istemiyor. Yapılacak akıllı iş makinelere optimize etmektir.” “Programlama öncesinden biraz daha zaman almaktadır.” Diye devam ediyor John Mathiesen, “ama sistem çok az mekanik işçilik gerektiriyor. OEM’lerin bu makineleri kurmaları için yeni kabiliyetlere ihtiyacı yoktur. Satın almak için çok az maliyetli olsa da karşılığında daha az bakım gerektirirler. (Gerçekler) Üreticilere faydaları • • • • • • Artan üretim oranları– % 50 veya daha fazla Değişim için daha az bekleme süresi Azaltılmış makine boyutu Kısa dönemlerde daha yüksek karlılık Azaltılmış periyodik bakım ROI is tipik olarak 6-24 aydır. Makine tedarikçilerine faydaları: • Pazarda en yüksek makine üretimi : % 50 veya daha fazla artış • Tek bir tasarımla Artan esneklik • Son kullanıcılar için değer katma üzerine Daha fazla odaklanma • Farklılaştırılmış makine tasarımı • ROI tipik olarak 6-24 aydır. iTRAK’ın esnek tasarımı En yüksek Muhtemel Üretkenlik: • Eksenel veya dairesel konfigürasyonlu veya yatay veya dikey konfigüre edilebilir. • Değişken boşluk • Çalışma esnasında ürün değişimi • Yüksek taşıma kapasitesi aralığı: 0 kg-100+ kg • Yüksek hız aralığı: 0-5 m/s • IP65 konfigüre edilebilir. iTRAK ile şirketler metrekareye düşen pazarın muhtemel en yüksek üretkenliğini şimdi başarabilirler. Rockwell Automation donanımı en kısa zamanda hızı ve es- iTRAK ve Studio 5000 Logix Designer Rockwell Automation, Inc’nun ticari markalarıdır. www.rockwellautomation.com ROCKWELL 51 ENDÜSTRİ OTOMASYON MEDEL’den Motor Hız Kontrol Ürünleri ENDÜSTRİ OTOMASYON ASANSÖR YÖNETMELİĞİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLER MASAYA YATIRILDI TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) Ankara Şube ile Anadolu Asansörcüler Derneği (ANASDER) ortaklığında ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteğiyle, 27 Ekim 2015 Salı günü TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi Toplantı Salonu’nda“Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği’ndeki değişiklikler ve uygulamaları” konulu seminer düzenlendi. AC Motor Vektör Hız Kontrol Sistemleri Medel Elektronik AC Motor Hız Kontrol Sistemleri, 0.25KW tek faz girişli cihazdan,1500 KW üç faz girişli cihaza kadar, AC motor hız kontrol alanında hizmet verilmektedir . Software yazılımı yüksek performansa sahip 32 bit Mikrokontrolüyle dizayn edilmiştir.Türkçe DC Motor Hız Kontrol Sistemleri Medel Elektronik DC Motor Hız kontrol hız sistemleri, 1 KW dan 350 KW ya kadar üretmektedir. DC motor sürücülerimiz, şönt motorlara göre tasarlanmıştır. Özel isteğe göre compound ve seri motora göre DC sürücü üretimi yapılmaktadır. 52 dışında 3 dil seçeneğiile her ülkede kolay programlanması sağlanmıştır. IPM(Intelligent Power Modules) Akıllı Güç Modülleri ile oluşturulmuş güç katı sayesinde motor kısa devre koruması geliştirilmiş PWM Modülasyonu ile 2…. 20 khz anahtarlama frekansı ile sesiz motor çalışması sağlanmıştır. DOSYA / Motor Sürücüler / Haber görmekteyiz. Oda olarak yıllardır yoğun çalışmalar yürüttüğümüz güvenli asansör kullanımı konusunda, yapılan mevzuat değişikliklerinin de katkısıyla, toplumda artan duyarlılığın ve tüm yetersizliğine rağmen bahsettiğim rakamların bile bizleri çok mutlu ettiğini belirtmek; bu vesileyle kamu ve meslek örgütlerinin bir arada ortak çalışabilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak isterim.” 24 Haziran 2015 tarihli 29396 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği”nin belediyeler, apartman yöneticileri, kamu kurumları ve asansör kullanıcılarına getirdiği yükümlülükler konusunda sunumların yapıldığı seminer, asansör sektöründe faaliyet gösteren firma ve kurumların temsilcilerinin yoğun katılımıyla gerçekleştirildi. Seminerin açılış konuşmasını yapan MMO Ankara Şube Başkanı Sadettin Özkalender, 2012 yılındaki mevzuat değişikliğinden sonra belediyelerle imzalanan protokoller sonucu yapılan denetimlerde, asansör güvenliği için atılan adımlarda ciddi bir iyileşme oranı görülmeye başladığını hatırlatarak şöyle konuştu: “Şu an MMO Ankara Şube olarak faaliyet alanımız içinde bulunan Ankara, Kırıkkale ve Çankırı illeri içindeki 16 ilçe belediyesi ile imzaladığımız protokoller sonucu periyodik kontrollerini yaptığımız asansörlerde, toplamda yüzde 50 oranında önemli eksiklikler tespit etmekteyiz. Ancak yüzde 50’lik bir kısmının da eksiksiz olduğunu Seminer, ANASDER Yönetim Kurulu Başkanı Gürhan Cihaner’in yaptığı konuşmanın ardından, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nü temsilen İlyas Menderes Büyüklü ve MMO Asansör Kontrol Merkezi Müdürü Berkay Eriş’in konuya ilişkin sunumlarıyla devam etti. Seminer, sunumların ardından katılımcıların güvenli asansör kullanımı ve yönetmelik değişikliğine dair soruları ve çözüm önerilerinin etraflıca tartışılmasıyla tamamlandı. 53 DOSYA / Motor Sürücüler / Haber ENDÜSTRİ OTOMASYON Vanguard Automation&Drives Yeniden Almanya’da Gerçekleşecek Olan SPS- IPC Fuarı’nda Yer Alacak. ■ Vanguard Automation & Drives 24-26 Kasım tarihlerinde Almanya’nın Nuremberg kentinde gerçekleşecek olan “SPS IPC Drives Electric Automation – System and Components” fuarında geçtiğimiz senelerde olduğu gibi bu sene de yerini alacak. Vanguard Automation&Drives Almanya merkezli bir Türk firma olarak, 3 – 458 numaralı alanında, 3 gün boyunca, uluslararası platformda sektördeki büyük ve önemli firmalarla, ürünlerini, tecrübe ve bilgilerini paylaşma imkânı bulacak. Kurucularının sektördeki tecrübesi ile önce demir çelik, 54 takip eden yıllarda da su, kimya, çimento, kâğıt, gıda ve otomotiv sektörlerinde yol aldı. Toplam 80 çalışanı ile Almanya ve İzmir fabrikaları ve İstanbul ofisi ile bugün hem Türkiye, hem de yurt dışında birçok noktada anahtar teslimi projeler, modernizasyon projeleri, ekipman temini alanlarında faaliyet göstermekte. Kendi bünyesinde oluşturduğu Ar-Ge departmanı ile işletmelere özel çözümler üreten Vanguard Automation&Drives, ayrıca 2013 yılından bu yana Siemens ’in uluslararası çözüm ortaklarından biri olarak faaliyet göstermekte ve kaliteli mühendislik anlayışı ile endüstriyel otomasyon alanında sektörün vazgeçilmezlerinden biri konumundadır. ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Bosch Rexroth Açık Kaynak Mühendİslİğİ İle otomasyon sİstemlerinde sınırları ortadan kaldırdı Bosch Rexroth / www.boschrexroth.com.tr alabiliyor, ayrıca kendi yazılımlarını geliştirerek uygulamaları çalıştırabiliyor. OCE, PC ve akıllı cihazlar gibi harici birimlerde ise gerçek zamanlı olmadan da çalıştırılabiliyor. Kaynak programlara genişletilmiş erişim gerektiren yenilikçi fonksiyonlar da makine üreticileri tarafından gerçekleştirilebiliyor, aynı zamanda uygulamada kullanılan bilgiler korunabiliyor. ■ Bosch Rexroth, endüstriyel otomasyon teknolojilerinde artan talepleri karşılamak için yeni çözümler sunmaya hızla devam ediyor. Bu kapsamda geliştirilen Kaynak Mühendisliği (Open Core Engineering – OCE) son kullanıcı ve makine imalatçıları için çok büyük kolaylık sağlıyor. Bosch Rexroth tarafından geliştirilen (OCE) ile tüm sürücü ve kontrol sistemlerinin parametrelendirilmesi esnek ve basit bir hale getiriliyor. Bosch Rexroth PLC ve IT otomasyon sistemleri arasındaki boşluğu kapatacak Açık Kaynak Mühendisliği (Open Core Engineering – OCE) geliştirerek yazılım mühendisliğindeki sınırları ortadan kaldırdı. Kullanıcılar, geliştirilen Açık Kaynak Mühendisliği (OCE) ile kontrol programından bağımsız olarak gerçek zamanlı uygulamalara özel fonksiyonları işleme alabiliyor, ayrıca kendi yazılımlarını geliştirerek uygulamaları çalıştırabiliyor. Bosch Rexroth’un geliştirdiği OCE sayesinde kullanıcılar kontrol programından bağımsız olarak gerçek zamanlı uygulamalara özel fonksiyonları işleme 56 OCE, üretici firmalara, özellikle HLL-tabanlı uygulamaları programlarken IndraMotion MLC ve IndraLogic XLC sistemlerinin kaynağına erişim esnekliği sağlıyor. Bosch Rexroth sektördeki tecrübesiyle elektrik, hidrolik ve hibrid sürücüler için geliştirdiği IndraMotion MLC ile dikkat çekiyor. IndraMotion MLC - H, Pres Uygulamalarında (Yüksek basınçlı şekillendirme presleri, laboratuvar presleri, Tuğla presleri vb.), demir çelik uygulamalarında (sürekli dokum makineleri, uçar makas vb.), malzeme taşıma uygulamalarında (konteynır vinçleri, kamyon ve tren asansörleri) ve özel imalat makine uygulamalarında (otomatik döner tablalar, vidalı milli konveyörler, boru bükme makineleri vb.) esnek çözümler sunmamıza yardımcı oluyor. Boru bükme makinesinde 16 eksen kontrolü yapabilen CML 25 kullanıl dı Bosch Rexroth tarafından otomasyonu gerçekleştirilen, üç eksen boru bükme makinesinde, kontrolör olarak CML 25 kullanıldı. 16 eksen kontrolü yapabilen, 1000 kombine edilmiş talimatı 35μs‘ de işleyebilen, 1ms’lik sercos çevrim süreli, 512 tane I/O ara yüzünü destekleyen bir kontrolör olan CML 25’te; ENDÜSTRİ OTOMASYON standart haberleşme ara yüzü olarak Sercos III kullanılıyor. CML 25 kontrolör, Sercos III haberleşme ara yüzü üzerinden, iki adet Servo sürücü ve 1 adet hidrolik eksen kontrol kartıyla haberleştirildi. Kontrolörün mühendislik yazılımı sayesinde, hem servo sürücülerin hem de hidrolik eksen sürücülerinin tüm parametrelerine ulaşılarak, program içerisinde kolay bir şekilde kullanılmasına olanak sağlandı. Her iki sistem de benzer şekilde davranıyor Kontrol yazılımı, otomasyon sistemlerinde kullanılmak üzere hem hidrolik eksenler için hem de servo eksenler için özel fonksiyon blokları içererek, her iki sisteminde benzer şekilde davranmasına olanak sağlıyor. Kendi kütüphanesi ve teknolojik fonksiyon bloklarının kullanıldığı güçlü bir kontrolörler ile kombine edilen PLCopen fonksiyon blokları, IndraMotion MLC, IEC 61131-3 PLCopen standartlarıyla programlanabiliyor. Hidrolik eksenler için geliştirilmiş özel fonksiyon bloklara sahip olan IndraMotion MLC-H ile GAT (Generic Application Template) sihirbazıyla program alt yapısı oluşturularak mühendislik çalışmasının % 50’ye kadar düşürülmesi amaçlandı. Ayrıca makine üzerinde kullanılan servo sürücüler, sırasıyla boru sürme ekseni ve boru döndürme ekseni olarak kullanılırken, borunun kıvrılması işlemi ise hidrolik eksen sayesinde yapıldı. MLC kontrolör içerisinde bulunan teknoloji fonksiyonları sayesinde Hidrolik eksenin de servo eksenleri gibi kapalı çevrim çalışarak, yüksek hassasiyette pozisyonlama yapması sağlandı. Kullanıcı dostu bir ara yüz ile veri tabanı oluşturuldu Makine üzerinde operatör paneli olarak Windows 7 işletim sistemiyle bütünleşik çalışan win - studio yazılımlı Rexroth panel kullanılırken, kullanıcı dostu bir ara yüz oluşturularak, yapılan üretim tiplerine göre üretim adetlerinin tutulduğu bir veri tabanı oluşturuldu. Son kullanıcıdan alınan geri beslemeler sayesinde, hızlı ürün geçişlerine olanak sağlayarak esnek üretim yapabilen, yüksek hassasiyetle çalışarak kalite kontrol sürecini sorunsuzca geçen, oluşturulan veri tabanı sayesinde üretim bilgilerinin fabrika altyapısında değerlendirilmesine olanak sağlayan esnek bir çözüm sunuldu. Harici konnektörler için test serileri Phoenix Contact / www.phoenixcontact.com.tr ■ Yeni Harici M12 serisinin test serisi elektriksel, mekanik ve iklimsel testleri içermektedir. Geniş bant parazit, titreşim ve şok testleri sıfırın altında çift haneli sıcaklıklarda gerçekleştirilir ve bileşenlerin harici ortamda maruz kaldıkları mekanik yükler simüle edilir. İklimsel yük kapasitesi belirli bir şiddette aşağıdaki test yöntemleri kullanılarak test edilir.. • • • • • • • • • İklimsel test (UV) IP67, IP68, IP69k Kesternich testi Sprey tuz (fog) testi Hızlı sıcaklık değişimi Sabit yaş ısı Kuru ısı Aşındırıcı gazlar Ozon dayanımı sik endüstriyel konnektörler için yeni uygulama alanları açan trendlerdir. İlk bakışta rüzgar türbinleri, solar izleme kontrolleri veya ticari ve özel araç üretimindeki konnektörler üretim ortamında kullanılanlardan farkılaşır. Bu oldukça anlaşılırdır çünkü sahada kanıtlanmış endüstriyel özellikler ve fonksiyonların birçoğu ekstrem uygulamalarda da gereklidir. Endüstriyel konnektörlerin tasarımı kir, pas ve sıvı girişini önler. Ayrıca şok ve darbelere dayanacak şekilde sağlam bir gövdeye sahiptirler. Öte yandan dış ortamlardaki ekstrem koşullar bileşenlerin ömürlerini kısaltabilmektedir. Endüstriyel ortamdaki sinyal ve data konnektörleri gittikçe daha fazla dış ortamlarda kullanılmaktadır. Ortam şartları ekstrem koşullar için tasarlanmamış bileşenler üzerine büyük ölçüde etki ettiği için uzun süre boyunca güvenilir bir operasyonu garanti etmek neredeyse imkansızdır. Kapsamlı testler ve yeni malzeme kombinasyonlarıyla Phoenix Contact M12 konnektör serisini ekstrem koşullara adapte etmiştir. ENDÜSTRİ OTOMASYON geliştirme sürecinin başında ayrıntılı gereksinim ve test yöntemleri belirlendi. IEC 61076-2-101 standardında belirtilen M12 gereksinimlerine ek olarak bu profil harici kullanım için gerekli spesifik iklimsel ve mekanik koşulları da dikkate aldı. Harici kullanımı en iyi şekilde simüle edebilmek için etki eden her faktör için standart bir test yöntemi uygulandı (örneğin solar ve demiryolu teknojisi için). Standart prosedürlerin olmadığı durumda laboratuar ve ön geliştirme ekibince anlamlı bir test formüle edildi. Harici-M12 için Gereksinim Profili Önce pazarda mevcut M12 konnektör zorlayıcı testlere tabi tutulur. Sonuçlar çok şaşırtıcı değildir: Zorlu testler göstermiştir ki kalıplanmış konnektörler için TPU (termoplastik poliüretan) gibi malzemeler, PUR malzemeden (poliüretan) imal edilen kablolar, NBR contalar ve nikel kaplı metal parçalar sadece orta vadeli kullanıma uygundur. Ozon ve UV testinden sonra plastik malzemeler kırılganlaşır ve izolasyon ve sızdırmazlık özelliklerini kaybeder. Korozyon testinden sonra yüzeyi nikel kaplı metal parçalar paslanmaya başlar. Agresif dış temizleyiciler plastikleri aşındırır veya tümüyle yok eder. Bu testlerden sonra konnektörler artık sızdırmazlık özelliklerini kaybeder. Yüksek siyah karbon oranıyla siyah plastik alt katmanlara UV ışınlarının geçişini önlese de mekanik yükler gerekli fonksiyonların yerine getirilememesine neden olur. M12 Harici konnektörleri ekstrem ortam koşulları için birçok uygulamaya yönelik olarak tasarlanmıştır. Çevresel Etkilerin Tanımlanması İster karda ister çölde M12 Harici konnektörleri tüm iklimsel şartlarda güvenilir şekilde çalışır. Yenilenebilir enerji, altyapı projeleri için akıllı sistemler, makine ve sistemlerde daha iyi süreklilik - tüm bunlar kla- 60 Eksterm uygulamalar için komponent geliştirmek ve tasarlamak söz konusu olduğunda ilk adım çok farklı gereksinimleri tanımlamaktır. Harici ortamlara yönelik konnektör tasarımında kullanılacak standart veya test şartnamelerinin olmaması bunu gerektirmektedir. Genellikle harici konnektörler UV ışınlarına, ozona, kuru ve nemli ısıya, yağmur ve kara, donma noktasının çok altındaki sıcaklıklara dayanbilmelidir. Özellikle sıcaklık seviyelerindeki aşırı değişimler malzeme üzerinde büyük stres yaratmaktadır. Mekanik stres ve basit ve esnek montaja yönelik son kullanıcı gereksinimleri bu anlamda önemli rol oynamaktadır. Otomasyon teknolojisinin yıllardır ana elemanı olan M12 konnektör yukarıda belirtilen uygulamalarda gittikçe daha sık talep edilmektedir. Şimdiye kadar M12 konnektör tedarikçileri bu konnektörlerin dış ortamlarda kullanımlarını garanti etmemekteydi. Bu nedenle Harici M12 konnektör M12 konnektörleri uzun süreler boyunca ekstrem şartlara dayanacak şekilde, titreşim testi Malzeme seçimi ve kombinasyon harici kullanıma uygun bileşenler söz konusu olduğunda belirleyici faktördür. Bu nedenle PP (poliprpilen), PA (polyamid) ve PBT (polibütilen teraftalat) gibi gövde malzemeleri Phoenix Contact’ın yeni harici tip M12 serisinde kullanılmaktadır. Kalıplama bölgesindeki yeni sızdırmazlık konsepti kalıplanmış konnektörler için geliştirilmiştir ve solar sektöründeki kablo konseptlerini baz alır. Bu değişiklikler en ağır şartlar altında bile IP67 ve IP69k koruma sınıflarının muhazafaza edilmesini sağlar. Ayrıca yüksek sıcaklıklarda bile kablolar yağa yüksek mukavemet gösterir ki bu da hidrolik uygulamalarında avantaj sağlar. Özel contalar plastiğin kırılganlaşmasını ve çatlamasını önleyerek erken yaşlanmayı engeller. Rakorların metal parçaları ve ekranlı konnektörlerin ekran bileşenleri korozyona dayanıklı, yüksek kaliteli paslanmaz çelik alaşımlardan imal edilir, örneğin V4A veya yeni tip dökme çinko gibi. Bu sayede deniz iklimleri gibi aşındırıcı ortamlarda bile paslanmaya karşı uzun süreli koruma sağlanmış olur. Standart Sensör/Aktüatör Kablolaması Phoenix Contact’ın M12-Harici serisi dağıtım kutuları, konnektörler ve farklı uzunluklarda montajlı M12 kablolardan oluşur. Hazır montajlı kablolar ekranlı ve ekransız tiplerde temin edilir ve ekran için ilk kez paslanmaz çelik kullanılmıştır. Bu kabloya değil ekran kılıfına sıkılan bağlantı sayesinde gerçekleşir. Ekran şok ve titreşim altında bile güvenilir şekilde işlev görür. Tanımlanmış uygulamaların veri haberleşmesinde kullanılan CAN bus veya Ethernet tipleri de mevcuttur. M12 Harici ürün serisi hazır montajlı kablolar, konnektörler ve dağıtım kutularından oluşur. Sonuç Sağlamlığı ve pazardaki yaygınlığı neticesinde M12 konnektör uzun zamandır sinyal ve data bağlantısı için iyi bir seçim olmuştur. Bu sistem artık harici uygulamalarda da kullanılabilmektedir. Yeni değişiklikler kullanıcının M12 konnektörleri ekstrem şartlar altında uzun süre güvenilir şekilde kullanılabilmelerini sağlanmıştır. Kullanıcı kendi uygulamasının çevresel etkilerini her zaman dikkate almalıdır. Harici konnektöre her zaman gerek olmayabilir. Ancak kanıtlanmış harici kullanım özellikle güvenlik, güvenilirlik ve dolayısıyla sistemin maliyet açısından verimli olması söz konusu olduğunda göz ardı edilmemelidir, çünkü birçok çevresel etki malzemeye uzun süre sonra olumsuz etki etmektedir. 61 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ’NDE MAKİNE EMNİYETİ Pilz / www.pilz.com İşletmelerde insan ile makine arasındaki ilişkinin doğru tasarlanamaması nedeniyle insanlar sakatlanmakta, hayatlarını kaybetmektedir. İş kazalarından kaynaklanan üretim kayıpları, müşteri kaybı, idari cezalar, itibar kaybı vb. istenmedik durumlar da kazaların diğer sonuçlarıdır. Ekonomik boyutları açısından son derece yüksek bir tutar oluşturan BP şirketinin Meksika körfezindeki petrol kuyusundaki patlama buna bir örnektir. Şirket, toplam zararın 40 milyar Amerikan Dolarını bulmasını beklemektedir. Şirketin yaptığı iç soruşturmada, kazanın tek bir etken sonucu oluşmadığı ve sekiz temel bulgudan kaynaklandığı belirtilmektedir. Bir dizi mekanik sorunun, insan hatasının, mühendislik tasarımlarının ve operasyonel uygulamaların bu kazanın meydana gelmesinde payı olduğu belirtilmektedir. Patlamanın meydana gelmesinden kırk dakika önce kuyuda oluşan hidrokarbon sızıntısı saptanamamıştır (BP, 2010). niyet ekipmanı ile kalitesiz olanının aynı emniyet seviyesini sağlayacağı varsayılıyordu. Ancak, EN ISO 13849-1 standardında kullanılan ekipmanın sadece emniyet kategorisine bakmakla kalınmamakta, aynı zamanda ilk ci- Ülkemizde makinelerin neden olduğu kazaların toplam iş kazaları içerisindeki oranı %10 ile %15 arasında değişmektedir. 2010 yılında %12 iken 2011 yılında %13,4’e yükselmiştir. ILO standartlarına göre yapılan bu sınıflandırmaya göre, Türkiye’de meydana gelen iş kazaları arasında makinelerin neden olduğu kazalar en yüksek dördüncü kaza nedeni arasında yer almaktadır (SGK). 2. Makine Direktifi ve Kontrol Sistemlerinin Emniyetle İlgili Kısımlarını Tanımlayan Standart Makine Direktifi, istisnaları olmakla birlikte hareketli parçaları olan her makinenin emniyet açısından taşıması gereken özellikleri ve sağlaması gereken koşulları belirtmektedir. Taşıt araçları, askeri makine ve sistemler gibi kendi direktifleri olan özel makineler bu kapsam dışında tutulmuştur. 1998 yılında Avrupa Birliği tarafından kabul edilen 98/37/ EC Makine Direktifi kendisinden önce gelen bir dizi farklı direktifin karışıklık içermeyecek şekilde tek bir çatı altında toplanmasını sağladı. Derken Avrupa Komisyonu 2006 yılında eski direktifin belirsiz kısımlarına açıklamalar getiren ve önemli değişiklikler içeren yeni direktifi (2006/42/ EC) 29 Aralık 2009’da devreye girmesi şartıyla onayladı. Aynı direktif Türkçe ’ye çevrilerek 3 Mart 2009 tarihinde resmi gazetede yayınlandı. EN 954-1, kategori seviyesini hesapladıktan sonra bu kategoriye uygun üretildiği ifade edilen ürünleri ilgili kategorinin bağlantı şekliyle kullanımına olanak tanımaktaydı. Diğer bir ifadeyle, kaliteli bir em- ddi arızaya kadar geçen istatistiksel süresi (MTTFd=Mean Time To dangerous Failure) ve kendi hatasını teşhis edebilme kabiliyeti (DC=Diagnostic Coverage) gibi parametrelere göre hesap yaparak elde edilen toplam emniyet seviyesini hesaplamaktadır. EN ISO 13849-1 standardının bu yaklaşımı emniyet kavramının bir zincir olduğu ve bu zincirinde ancak en zayıf halkası kadar güçlü olduğu gerçeğiyle tamamen örtüşmektedir. Bu yaklaşım sayesinde kaliteli, uzun ömürlü ve ileri teknoloji ile üretilmiş emniyet kontrol ürünlerinin, bu sayılan özelliklere sahip olmayanlar ile kesin bir şekilde ayrıldığı da gözlenmektedir. Bu yeni yaklaşıma göre kontrol devresinin Kategori, DC ve MTTFd değerlerine bağlı olarak sahip olacağı pL (Performance Level) değeri Şekil 1’de görsel olarak sunulmaktadır. Şekil 1’de dikey eksen performans seviyesini yani kontrol devresinin EN ISO 13849-1’e göre emniyet durumunu göstermektedir. Grafikte verilen yeşil renk düşük, sarı renk orta ve kırmızı renk yüksek MTTFd değerine karşılık gelmektedir. Aynı kategori mimarisi ve DC değeri için kullanılan kontrol cihazının ilk ciddi arızaya kadar geçen ömrü ne kadar uzun ise kontrol devresinin pL değeri yani emniyet seviyesi o kadar yüksek olmaktadır. 63 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON lerle kendi arızasını tespit ederek arızalandığında önceden planlanan çıkışı vermesinin garanti edileceği şekilde tasarlanarak üretilmelidir. Bu şekilde üretilen cihazlar “Emniyet Kontrol Cihazları” olarak tanımlanmaktadır. Emniyet kontrol cihazı, (Emniyet Rölesi ya da Emniyet PLC’si) kendisi ya da kendisine bağlı olan birimlerin arıza ve hatalı çalışmasını algılayan, sistemi önceden tanımlanmış emniyetli konuma anahtarlayan ve arızaya geçerek bir daha çalışmamayı garanti eden cihazdır. Makine emniyetini sağlamak için kullanılan otomasyon emniyet ekipmanları ve bunların kullanımına ait temel alınan Avrupa standartları aşağıda listelenmiştir (Pilz, the new safety Makinenin kontrol sistemi üzerinde yapılan bir risk değerlendirmesi araştırmasında, risk parametrelerinin gerçekçi bir şekilde hesaplanamadığı ortaya çıkmıştır (Hietikko, Malm ve Alanen, 2011). pL düzeyinin olması gerekenden düşük hesaplanması durumunda emniyet düzeyi düşmekte ve kaza riski artmaktadır. Diğer taraftan ise, pL düzeyinin gerçekten fazla olarak hesaplanması durumunda ise üreticiye daha yüksek maliyet anlamına gelmektedir. Araştırmada, genellikle risk düzeyinin olması gerekenden farklı hesaplandığı bulgulanmıştır. Sonuç olarak, EN ISO 13849-1’in makine emniyetine getirdiği yeni yaklaşım sadece kullanılan ekipmanın kalitesini, ömrünü, teknik olanaklarını sorgulamak ve değerlendirmekle kalmayıp emniyet kontrol mühendisliği hesap kriterlerini ve esaslarını da ortaya koymaktadır. 3. EMNİYET KONTROL CİHAZININ TANIMI ve TEMEL EMNİYET OTOMASYON EKİPMANLARI Makine otomasyonunda, ucuz ve kolay temin edilmesi, daha az enerjiyle çalıştırılması, daha küçük hacim kaplaması, kolayca arızasının bulunması ve değiştirilebilmesi gibi nedenlerden dolayı elektronik kontrol sistemleri tercih edilmektedir. Ancak, elektronik kontrol cihazlarının temelindeki elektronik anahtar yapısı arızalandığında, makinenin ne şekilde bir tepki vereceği bilinmezliğini de beraberinde getirmektedir. Diğer bir ifadeyle, bir elektronik anahtar arızalandığında ya açık devre (hiç akım iletmemek) ya da kısa devre (kontrolsüz akım iletmek) davranışlarını göstermektedir. İnsan hayatını ve çevre güvenliğini ilgilendiren kumanda fonksiyonlarının elektroniğin bu bilinmezine feda edilmesi kabul edilmemelidir. Bu nedenle mevcut elektronik kontrol sistemleri bir takım ileri teknolojik yöntem- 64 compendium) 3.1 Acil Durdurma Ekipmanları Acil durdurma ekipmanları makinelerde acil durdurmanın gerekli olduğu durumlarda makinedeki riskli hareketlerin derhal emniyetli hale getirilmesi amacı ile kullanılmaktadır. Bu ekipmanların nadiren kullanılmasından dolayı arızalı olup olmadıkları çoğu zaman bilinmemektedir. Acil bir durumda çalıştırılmak istendiğinde iş görmedikleri fark edilmekte ve o anda hayati olabilecek işlevlerini yerine getirememektedirler. Böyle bir durum ise işveren açısından büyük bir risk oluşturmaktadır. Bu nedenle, risk düzeyine de bağlı olarak acil durdurma ekipmanları emniyet kontrol cihazı (emniyet rölesi veya emniyet PLC’si) ile birlikte kullanılmalı, EN ISO 13849-1’in tanımladığı hesaplarla ilgili makinedeki risk seviyesini karşılayacak ya da üzerinde çıkacak şekilde seçilmeli ve tesis edilmelidir. Acil durdurma ekipmanları uygulamaya göre mantar butonu, pedal veya halat tipinde seçilebilmektedir. Acil durdurma devreleri hat kopukluklarının kontrol sistemi tarafından algılanabilmesi için “NC” (normalde kapalı) devre olarak kullanılmalıdır. Acil durdurma tertibatları EN ISO 13850 standardına uygun olarak tasarlanmalıdır. 3.2 Emniyet Kapı Şalterleri Makinelerde öncelikli istenen, tüm riskli hareketlere ulaşılmasını engellemek için sağlam ve sabit koruyucu kapakların kullanılmasıdır. Ancak tüm makinelerde üretim gereği bu mümkün olmayabilmektedir. Bu durumda açılabilir kapaklar kullanılması gerekebilir. Vida, civata ve benzeri çözümlerle sabitlenmemiş tüm açılabilen kapaklar EN 953’e uygun olarak emniyet şalteri ile izlenmelidir. İş kazalarında manipülasyonlar daha çok kapı şalterlerine yapıldığından, mandallı tip kapı şalterlerinin kullanılması önerilmemektedir. Dilli ya da daha ziyade temassız manyetik / kodlu (RFID) şalterlerin kullanılması çok daha uygundur. Kandırılma ve manipülasyon açısından kodlu şalterler çok daha yüksek bir güvenilirlik sağlamaktadır. Kapı şalterlerinin arıza yapması durumunda da sistem kaza olmadan durdurulabilmelidir. Bu amaçla EN ISO 13849-1 standardına uygun emniyet devresinin tasarlanabilmesi ve risk değerine uygun gelen emniyet rölesinin kullanılması gerekmektedir. 3.3 Işık Perdeleri Makinelerde üretimin daha etkili olabilmesi için operatörün tehlikeli bölgelerde bulunma zorunluluğu olduğu durumlarda, üretim verimliliğini düşürmeden operatörü korumak amacıyla kızılötesi ışınlarla görünmez bir algılama duvarı oluşturulmaktadır. Bu cihazlar tek bir ışın kullanılması durumunda ışın bariyeri, birden fazla ışın demeti kullanılması durumunda ışık perdesi olarak tanımlanmaktadır. Emniyet amaçlı kullanılan ışık perdeleri standart uygulamada kullanılanlardan farklı olup Tip.2 ve Tip.4 olarak tanımlanmaktadırlar. Tip.2 ürünler daha çok düşük tehlike sınıfındaki ambalaj makinelerinde kullanılırken, emniyet seviyesi daha yüksek yapıda olan Tip.4 ışık perdeleri tüm pres ve robot uygulamalarında tercih edilmektedir. Işık perdeleri sahip oldukları ışın demetlerinin arasındaki mesafeye göre başlıca üç tipte üretilmektedir. Farklı mesafeler çözünürlük olarak adlandırılmakta ve 14-20 mm arasında ise parmak, 30mm ise el ve 2,3,4 ışın demetinden oluştuğunda vücut olarak bilinmektedir. Tüm ışık perdesi seçimleri ve konuşlandırılması EN ISO 13855 ve EN ISO 13857’ye göre yapılmalıdır. Tüm ışık perdeleri mutlaka kategorisine uygun bir emniyet kontrol cihazına bağlanmalı ve makinenin ilgili bölümünün risk değerlendirmesinde belirlenmiş pL seviyesini sağlayıp sağlamadığı kontrol edilmelidir. Işık perdelerinin konuşlandırılması konusunda uygulanan EN ISO 13855 standardına uygunluğun kontrolü için ESPE (Electro Sensitive Protective Equipment) ölçümü ve doğrulaması yapılması gerekmektedir. Söz konusu ölçümle ışık perdesi, emniyet kontrol sistemi ve makinenin mekanik sisteminin duruş sürelerinin toplamının vücut parçalarının tehlikeli bölgeye girme süresinden kısa olduğu garanti edilmeli ya da ışık perdesi bunu garanti edecek bir mesafeye konuşlandırılmalıdır. Yapılan ölçümler sonucu ışık perdesinin operatörün elle ulaşamayacağı bir mesafeye konması gerekliliği ortaya çıkarsa, makinenin mekanik sisteminin revize edilerek duruş performansının iyileştirilmesi sağlanmalı ve ölçümler tekrarlanarak ışık perdesi montajı yapılmalıdır. Makinelerin mekanik sistemlerindeki aşınma ve deformasyon nedeniyle zamanla durma performansları kötüleşmektedir. Bu da başlangıçta belirlenen ışık perdesi montaj mesafesinin yetersiz kalmasına ve ışık perdesine rağmen kaza yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle pres gibi tehlikeli sınıftaki makinelerde yılda bir defa ESPE ölçümü yapılması tavsiye edilmektedir. Işık perdelerinin henüz yetersiz olduğu başka durumlar da olabilmektedir. İleri üretim ortamlarında kullanılan hareketli robot ile işçi arasındaki güvenli mesafeyi koruyacak kontrol sistemleri, hem durağan ve hareket halindeki robotun durumunu hem de işçinin pozisyonunu ve bir sonraki 65 edilmemektedir. Emniyet paspasları genellikle ilaç ve kuru gıda sektöründe kullanılmaktadır. 3.5.2. İki Boyutlu Alan Tarayıcılar Lazer teknolojisiyle çalışan bu cihazlar geniş bir açıyla tarama yaparak taradığı bölgede bir engel olup olmadığını izleyebilmektedir. Genelde yere paralel yerleştirilip robot hücrelerinde kullanılmaktadır. Gözle görünmeyen algılama alanına herhangi bir cisim girdiğinde riskli hareketlerin durdurulmasını sağlamaktadır. Karmaşık sahalarda ölü alan ve taranamayan bölge ihtimalini ortadan kaldırmak için birden fazla kullanılması gerekmektedir. Emniyet seviyesi Tip.3’tür. hamlesini tahmin edecek şekilde raporlayabilen ışık sensörleri şimdilik sınırlıdır (Fryman ve Matthias, 2012). Bu tip durumlar için görüntü okuma teknolojisi ile çalışan emniyet kamera sistemleri geliştirilmektedir. 3.4 Çift El Butonları Makinede tehlikeli hareket sürdüğü sürece operatörün ellerini iki ayrı buton üzerinde tutmasını sağlayan emniyet fonksiyonudur. Operatör ellerini buton üzerinden ayırdığında tehlikeli hareketler derhal durmaktadır. Butonların çıkıntılı tip kullanılması durumlarında, operatörün butonlardan birisine eli dışında başka bir organı (diz, ayak gibi) ile basmasını engelleyecek şapka bulunmalıdır. Çift el kumanda tertibatı EN 574+A1 standardına uygun olarak donatılmalı, buton sistemi emniyet kategorisine uygun şekilde bir emniyet kontrol cihazına bağlanmalıdır. Standart gereği, küçük bir tolerans (500ms) dahilinde operatörün sadece 2 butona da eş zamanlı basması halinde sistemin çalışmasına izin verilmelidir. Standarda uygun olarak kurgulanmış bir kontrol sistemi, butonlardan birine çöp vb. maddenin sıkıştırılarak sistemin çalışmasına izin vermemelidir. Bu nedenle mekanik manipülasyonu da önlemek için butonlar arasındaki mesafe bir insanın aynı kolu üzerindeki iki parmakla ya da parmak ve dirsekle basmasını engelleyecek uzaklıkta olmalıdır. Benzer şekilde diz veya ayakla basmayı önleyecek şekilde butonların üzerine şapka da konulmalıdır. 3.5 Diğer Algılama Tipi Emniyet Ekipmanları Yukarıda sayılanlar dışında önemli olan diğer emniyet ekipmanları aşağıda belirtilmektedir. 3.5.1. Emniyet Paspasları Operatörün bulunduğu yerde üzerine bastığını algılayan ve bu sayede üzerine baskı uygulandığı sürece emniyet kontrol cihazı üzerinden riskli hareketlerin engellenmesini sağlayan bir emniyet sensörüdür. Talaşlı imalat sektöründe arıza sıklığı ve ömür zafiyeti nedeniyle fazla tercih 66 3.5.3. Emniyet Kameraları İki boyutlu emniyet kameraları ağırlıklı olarak abkant preslerde kalıp arasında geniş bir algılama alanı sağlayarak el-parmak koruması amacıyla kullanılmaktadır Emniyet seviyesi Tip.4’tür. Bu cihazlar kalıbı ve işlenen parçayı algılamakta, görüntü alanına giren yabancı cismi tespit ederek riskli hareketi emniyet kontrol cihazı üzerinden durdurmaktadır. Üç boyutlu emniyet kameraları ise sadece düzlemsel alanda değil, üç boyutlu bölgede algılama sağlamaktadır. Yerden yaklaşık 6-10m yukarıya yerleştirilerek konik bir bakış açısı ile ölçüm yapabilirler. Bu cihazların iki boyutlu alan tarayıcılara göre yüksekliği de algılama avantajları vardır. Karmaşık görüntü okuma teknolojisi ile çalışırlar ve Tip.3 emniyet seviyesinde vücut koruma işlevini yapabilirler. Görüntü okuma işlevi nedeniyle kaynak gibi kıvılcım ve ışık üreten ortamlarda kullanılamazlar. Robot hatları ve pres uygulamaları için, ağırlıklı olarak otomotiv ve metal işleme gibi sektörlerde kullanılmaktadırlar. Yükseğe yerleştirilen kameraları ve ileri teknoloji ile emniyet PLC’si (programlanabilir lojik kontrolör) üzerinden kontrol sağlayan mimarisi sayesinde kesinlikle manipüle edilememektedirler. 3.6. Emniyet Kontrol Cihazları Emniyet kontrol cihazları emniyet röleleri ve emniyet PLC’leri olmak üzere aşağıda incelenmektedir. 3.6.1 Emniyet Röleleri Emniyet röleleri, elektronik anahtarlamanın doğasında var olan arıza durumunda belirsiz davranma sorununu çözmek amacıyla geliştirilmişlerdir. Emniyet kategori sınıfları 2, 3 ve 4 seviyesine kadar çıkmaktadır. Yukarıda açıklanan tüm saha algılama emniyet ekipmanlarından gelen sinyallerin işlendiği ve buna göre kumanda çıkışının üretildiği röle sistemidir. İçyapısında kullanılan iki pozitif kılavuzlu röle ve birbirini kontrol eden çalışma mantığı ile diğer geleneksel rölelerden ayrışmaktadır. Standart rölelerden farklı olarak, pozi- ENDÜSTRİ OTOMASYON tif kılavuzlu rölelerde kontakların arızalanması ya da yapışması durumunda, sistemin durdurulması garanti edilmektedir. Bir diğer üstünlüğü ise, üzerinde bulunun NC (normalde kapalı) geri bildirim kontağı ile arızalı olduğu bilgisini de ileterek sistemin çalışmasına izin vermemektedir. Pozitif kılavuzlu olmayan röleler fiziksel yapıları ve tasarımları nedeniyle sistemi durdurmayı garanti etmediği gibi arıza olduğu bilgisini de göndermemektedir. Bu riskli hareketin devam etmesi, sistemin durdurulamaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle bozulan emniyet rölelerinin içindeki parçalar piyasadan alınan komponentler ile tamir edilmemeli ve bu tip rölelerin tamiri sertifikası olmayan kişiler tarafından yapılmamalıdır. Acil durdurma, kapı izleme, ışık perdesi, çift el ve diğer emniyet sensörleri için farklı modelleri vardır. Emniyet rölelerinin en büyük dezavantajı, programlama olanağının olmamasından dolayı otomasyon anlamında verimlilik sağlayamamaktır. 3.6.2 Emniyet PLCleri Emniyet rölelerinin sahip olduğu tüm özelliklerin oto- masyon anlamında daha fazlasını da sunan sistemlerdir. Sahip oldukları çoklu giriş çıkışlarla karmaşık hata belirlemesi, ileri seviye programlama, insan makine arayüzü, emniyetli ve emniyetsiz haberleşme ağları ile iletişim kurma özellikleri sayesinde çok sayıdaki emniyet fonksiyonunu tek bir platformdan yönetmeyi sağlamaktadırlar. İleri seviye programlanabilme özelliğine sahip Emniyet PLCleri tarafından alınan emniyet önlemleri sayesinde üretim hızının yavaşlatılmasına gerek olmadan emniyetli bir ortam yaratılabilmektedir. Bu anlamda modern makine emniyetinin ve otomasyonunun temel unsurlarından birisi olarak değerlendirilmektedir (Pilz). Bütün (compact) veya parçalı (modular) yapıda olabilirler. Parçalı olanlar ilave modüllerle genişletilerek ileride oluşan ihtiyaçlarda da kullanma imkânı sağlamaktadır. Emniyet seviyesi Kat.4’tür. Makine Emniyeti bir zincirdir . Zincir ancak en zayıf halkası kadar sağlam olacaktır. Bu nedenle makine emniyeti doğru ürünü seçmekle başlar ama kesinlikle bundan ibaret değildir! ÜRÜN VE UYGULAMALAR ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Üretim adaları için hazır çözüm Turck / www.turck.com.tr gibi rekabetin bu kadat yoğun olduğu bir sektöre ürün sağlayan ve talepkar firmalar ile çalışan her firma kurumsal tarihi boyunda doğru işler yapmış olmalıdır. Fiyat ve kalite doğru oranda olmalı ve son olarak üretim ve diğer tüm üretim iç süreçlerleri organize şekilde gitmeli ve otomotiv endüstrisi için ISO/TS 16949:2009 standartının belirttiği şekilde firma uyumluğu sağlanmalıdır. ■ Otomotiv tedarikçisi Euwe ,arka havalandırma ızgarası üretim Grup firmaları otomotiv üreticileri ve parça sağlayıcıları için dünya çapında yüksek teknoloki plastik parçalar üretmektedirler. Bu parçalar iç trim paçaları, Merkez konsol, Panel, Bagaj kapakları ve fonksiyonel parçalar olabilemektedir. Örnek olarak arka havalandırma ızgaraları kapı kapandığında yada airbag açıldığı anda oluşacak basınca dayanılacağından emin olunmalıdır. Parçalar üzerlerindeki hava kanatları ile hava basıncının artdığı durumda hava basıncının serbest kalmasını sağlamaktadırlar, Aksi halde dışardan taze havanın dolaşım yapması mümkün olmayacaktır. makinalarında parka taşıyıcıların tanımlanmasını Turck’un BL ident RFID sistemleri ile yapmaktadır, BMW için Arka havalandırma ızgarası EuWe için Kompakt kare tasarımlı cihaz Turck okuma yazma kafalarını öne çıkarmaktadır. Özel makinelerde birleşik üretim süreçlerinin bir çok dezavantajı bulunmaktadır. Herhangi bir istasyonda meydana gelecek bir duruş ,hemen hemen tüm makinenin acil kapanmasına sebep olmaktadır.Akıllı bekleme istasyonları iş parçalarının verimli bir İş parçası taşıyıcının alttan görünümü, Veri taşıyıcı ve havalandırma ızgaraları şekilde tanımlanması üretimin devamlılığını sağlayabilir . Otomotiv parça sağlayıcı EuWe Eugen Wexler GmbH & Co. KG bu sistemi yeni arka havalandırma ızgarası üretim alanında TURCK RFID ekipmanları kullanarak uygulamaktadır. EuWe Eugen firmasının referans listesinde neredeyse bütün büyük otomotiv üreticileri bulmak mükündür. (General Motors, VW, BMW, Mercedes-Benz , Porcshe vb..) , Otomotiv endüstrisi 70 2014 yılında EuWe firması mevcut üretimini BMW için arka havalandırma ızgarası üretimi yapabilecek özel bir makina ile genişletti . Sistem de birkaç farklı bağımsız üretim istasyonu olduğu için “Üretim adaları ile üretim” olarak isimlendiril mektedir. Bir enjeksyon makinesi üretim sürecinin başında bulunmakta buradan çıkan iş parçaları bir robot vasıtası ile dörtlü olarak iş parçası taşıyıcısına yerleştirilerek konveyor hattından ilk üretim istasyonuna taşınmaya başlamaktadır. İkinci istasyonda bir robot tarafında dört adet ızgaraya dört adet iş parçasına yerleştirilerek, ultrasonik kaynak ile sabitlemekdir. Bir sonraki istasyonda ise bir kamera vasıtası ile iş parçaları ters çevrilmeden kaynak hatalarına karşı kontrol edilmektedir. Hatalı parçalar burada ayrılmakta ve yeni doğru parçalar ile değişmektedir.Son işlem adımında ise yine bir robot tarafından iş parçaları çevrilerek sızdırmazlık köpüğü uygulanmaktadır. Tüm bu işlem sürecinde üretimin sıkışmaması için çift ürün taşıma hattı ile yapılmaktadır. Son işlem adımında sızdırmazlık köpüğü kontrolü için komplike bir görsel kontrol içermektedir. Özel bir aydınlatmaya sahip bir kamera köpüğün yoğunluğunu devamlılığını ve hacmini kontrol etmektedir. Sıralı üretim sistemlerinin dezavantajları Üretim sahalarının planlanması sırasında sıklıkla sorulan bir soruda üretim sürecindeki iş parçası taşıyıcılarının tanımlanması için en uygun metoddur. Otomasyon teknisyeni Robert Ullmann mevcut alanlardaki uygulamalarından iş parçası taşıyıcılarının tanımlanması konusunda deneyimi bulunmaktadır. EuWe firmasının bir önceki üretim alanında geleneksel yaklaşım sensörleri kullanılarak sıralı üretim me.totu benimsenmiş ve burada hatalar dökümente edileceği zaman kontrolör her bir bağımsız parça taşıyıcıdaki hatalı ürün adetini sayar ve hatalı ürünleri ayıklar fakat ÜRÜN VE UYGULAMALAR ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON ca toplamda sekiz kere tanımlamaktadır. PLC hatalı proses işlemlerini ilgili iş parçası taşıyıcısını ve taşıyıcı üzerindeki hatalı parça pozisyonunu bilgileri ile database e yazmaktadır. Ve bu data Turck Multiprotokol arayüz modüllerinin Profinet haberleşmesi ile S7 PLC ye ulaşmaktadır.Eğer proses sürecinde bir hata oluşmuş ise bu hata çalışması esnasında tespit ve dokümente edilecektir. bu yöntem ile iş parçası taşıyıcı zinciri bozulur. Sıralı üretim kesintiye uğraması ise sıralı üretim sisteminin en önemli dezavantajıdır. Ürün depolama alanı beklemelerin bir miktar önüne geçebilmektedir. Bir üretim aşaması durma noktasına gelirse, bu istasyonun önünde üretim sıkışmaları olacaktır. Sıkışma arkasından üretim adaları gerekli parçalar olmadığı için durmalıdır. Bay Ullmann ın deneyimleri ile ikinc arka havalandırma ızgarası üretim alanı için uygun bulunan yol iş parçası taşıyıcıları RFID ile tanımlama sistemi tavsiye edilmektedir. Bay Ullman , “ Önceki üreim hattımızdan daha iyi neler yapabiliriz düşüncesi ile yola çıkıp, RFID sisteminin mevcut makinelerimize getireceği avantajları gördük , Benzersiz iş parçası taşıyıcı tanımlamasını sonucu olarak daha yüksek üretim hızı olarn esnek bir sistem ortaya çıkmış ve daha az manuel müdahale gereksinimine gerek duyulacaktır. Bu yeni Kontrol kabini içerisinde BL20 arayüz modülü Profinet ile RFID bilgilerini Kontrolöre iletmektedir. Okuma yazma kafası iş parçası taşıyıcının merkezine monte edilmektedir. Bu sayede yeni makinelerimiz daha yüksek üretim hızında olup daha az manuel kontrol gerektirecektir” sistemin getirdiği avantajlardan biride çalışma esnasında model değişimlerine olanak vermesidir. Kompakt tasarım montajı kolaylaştırır, Tüm istasyonlar ve bunlara bağlı iş parçası taşıyıcıları S7 kontrölördeki kullanıcı arayüzü ile izlenebilmektedir. Eğer hatalar aynı istasyonlarda sıklık ile oluşuyor ise bunun takibi yazılımdaki görselleştirme fonksiyonları ile mümkün olmaktadır. Bunun ile beraber Robert Ullmann bu opsiyonu gelecek seri makineler için mümkün olacağı eklemekte. Çalışmanın başında Turck dışında farklı bir RFID ürün sağlayacısı ile görüşüldü firmanın RFID okuma yazma kafalarını sadece silindirik gövdede sağlayabilmekteydi. “Turck firmasının seçilmesindeki sebeplerdein birini Turck un sağlamakta olduğu çok kompakt tasarımdaki Okuma/yazma kafalarıdır.. Dar kare gövdedeki TN-Q14-015-RE4.47T okuma yazma kafası üretim istasyonlarının ortasına montajı mümkün olmakta ve optimal çözüm sağlamaktadır. Silindir tipi okuma kafaları zaten mevutta silindir olduğundan dolayı kullanımı mümkün olmamaktaydı. “ diye ekliyor Bay Ullmann Kontrolör ile Kolay entegrasyon “Turck RFID sistemlerin kontrolörler ile entegrasyonu çok kolaydı, RFID arayüz modülleri ile plc yi haberleştirmek için mevcut plc yazılımlarımız içerisine herhangibir ek fonksiyon bloğu eklememize gerek kalmadı, PLC yazılımı üzerinden RFID arayüz modülleri kolayca kontrol edilebilmekte” diyerek Siemens S7 PLC ile Turck BL ident RFID entegrasyon rahatlığını gösteriyor ve otomayon mühendisi olarak önceki projede sistemin özel program bloklarına ihtiyaç duyduğundan bahsediyor Bay Ullmann “RFID sistemi her bir iş parçası taşıyıcısını proses boyun- RFID ile çok daha verimli üretim alanları Bu tip üretim adaları yeni makinelerde üretimi tamamen mümkündür Lauf an der Pegnitz firmasının tüm Eugen-Wexler Group için tüm özel makinaların imalatında sorumlu olup Çek cumhuriyeti , Meksika ve 2017 den itibaren ABD’de kurulacak olan yeni üretim sahası için üretilecek olan makinelerde buradaki deneyimden faydalanılacaktır. Alıntı ; “Turck RFID sistemlerin kontrolörler ile entegrasyonu çok kolaydı, RFID arayüz modülleri ile plc yi haberleştirmek için mevcut plc yazılımlarımız içerisine herhangibir ek fonksiyon bloğu eklememize gerek kalmadı, PLC yazılımı üzerinden RFID arayüz modülleri kolayca kontrol edilebilmekte” diyor EUWE firmasından Robert Ullmann 71 MOBİL ERİŞİMİN NİMETLERİNDEN FAYDALANMAK HID Global/ www.hidglobal.com ■ Güvenli kimlik kartı çözümleri alanında bir dünya lideri olan HID Global®, en son geliştirilen erişim kontrol sistemleri, mobil cihazların kimlik bilgisi olarak kullanılmasını sağlayarak güvenliği artırıyor. Bu sayede bir taraftan kullanım kolaylığı olumlu yönde etkilenirken diğer taraftan daha iyi kullanıcı deneyimi elde edilebiliyor. Mobil erişim kontrol sistemleri, bina girişlerinde güvenli kimlik yönetimi sürecini basitleştirirken çok katmanlı fiziksel erişim kontrol (PACS) sistemleri ile IT güvenliğinin bütünleşik sistemlerde birleştirebilen çözümlerin de yolunu açıyor. Uzak mesafeden kapıların güvenli ve kolay bir şekilde açılmasını sağlayan mimik teknolojisinin geliştirilmesi; akıllı saat, kol bantları ve diğer giyilebilir teknolojiler gibi yeni mobil kimlik bilgisi form faktörleri ve mobil erişim güvenliği ve kolaylığını daha da artıran biyometrik kimlik doğrulama teknolojisi, heyecan veren diğer gelişmeler arasında yer alıyor. Günümüzün mobil erişim teknolojileriyle, akıllı cihazlar birden fazla binaya, IT sistemlerine ve NFC ve Bluetooth özellikli diğer uygulamalara giriş için 72 evrensel kimlik bilgisi olarak kullanılabiliyor. Bu cihazlar, kullanıcılara araç içerisinde giriş kapılarını rahatlıkla açmasını ve güvenli kimlik bilgisinin gösterilmesini gerektiren diğer işlemleri kolaylıkla yapmasını sağlıyor. Bugünkü çözümler, popülerliği giderek artan BYOD (kendi cihazını getir) hareketlilik ortamında kurumların Bluetooth Smart ve NFC özellikli akıllı telefonları ve diğer akıllı cihazları, metal anahtarlar ve akıllı kartların alternatifi olarak kullanmasına imkân tanıyor. Bazı kurumlar, kullanıcıların belirli bir mesafeden kapıyı açabilmesi için mimik teknolojisindeki yeni ilerlemelerden de faydalanıyor. Şimdiye kadar fiziksel erişim kontrolü amacıyla, kullanıcının kimliğini doğruladıktan sonra kapının açılması için yakın mesafe “dokunma” işlemleri (RFID kartının doğrudan okuyucu üzerine tutulması) kullanıldı. Mantıksal erişim kontrolünde ise, aynı dokunarak kimlik doğrulama modeli kullanıldı ancak bu model kullanıcı dizüstü bilgisayardan belirli bir mesafe uzaklaştıktan sonra bilgisayarın otomatik ÜRÜN VE UYGULAMALAR ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON olarak kapanması gibi arzu edilen özellikleri sağlamıyor. Birbirini tipik olarak kapsayan iki kavram olan güvenlik ve kullanım kolaylığını artıran yeni model sayesinde, işlemler uzak mesafeden gerçekleştirilebiliyor. Dokunmalı işlemlerde en yaygın RFID kart teknolojilerinde okuma mesafesi yaklaşık bir ila üç santimetre arasında değişiyor. Bluetooth sayesinde işlem mesafesini uzatarak sistemlerin bir kaç santimetre ile birkaç metre arasında işlemleri yönetebilmesi sağlanıyor, bu da mobil cihazlarla uzak mesafe kimlik doğrulaması için bu modeli ideal kılıyor. Bluetooth Smart’ın yeni ve özel niteliği, bu okuma mesafesini yapılandırarak kullanıcının kapıyı açmak için telefonun bir okuyucuya yaklaştırılıp yaklaştırılmayacağını veya uzak mesafeden aktivasyon özelliğinin kullanılıp kullanılmayacağını belirlemesine imkan tanıyor. Bu Bluetooth bağlantısı mimik teknolojisiyle birleştiğinde, kullanıcılar mobil-etkin okuyucuya yaklaştıklarında akıllı telefonlarını çevirerek uzak mesafelerden kapıyı açabiliyor. Mobil erişimin faydaları, sadede ürün ekosistemine yeni cihazlar eklendikçe artacak. Örneğin, ekosisteme giyilebilir teknolojilerin eklenmesi sonucunda kullanıcılar kimlik bilgilerini taşıdıkları akıllı kol bantları dışında başka hiçbir şeyi almaya gerek duymadan evden çıkma özgürlüğüne sahip olabilecek. Ayrıca, giyilebilir teknolojiler erişim kontrolü için akıllı telefonlara ve diğer mobil cihazlara entegre edildikçe, biyometrik kimlik doğrulama modellerinde çok daha fazla bir momentum kazanıldığını göreceğiz. Hali hazırda ödeme uygulamaları için mobil biyometrik çözümlerin yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Herhangi birinin iddia ettiği kişi olup olmadığının daha kolay anlaşılmasını sağlayarak uzun zamandır ulaşılmaya çalışılan PIN ve şifreleri ortadan kaldırma amacını gerçekleştirmek için ileriye dönük önemli bir adım atılmasına imkân sağlamış olan en güncel çözümler, teknolojiye daha az ancak kullanıcı deneyimine daha fazla odaklanıyor. Bu modelin koruduğu işlemlerin değeriyle birlikte popülerliği arttıkça, çok daha iyi çözümlerin sunulması yönünde yeni baskılar ortaya çıkacak. Bu noktada biyometrik teknolojilerde elde edilen ilerlemelerle birlikte mahremiyet, şifreleme, kurcalamaya karşı koruma (tamper protection) ve aldatmaya karşı koruma (anti-spoofing) özelliklerindeki iyileştirmeler yardımcı olacak. Çoklu faktör kimlik doğrulaması için bir kişinin parmak izi sensörlü anahtarlık gibi bir cihaza “bağlanması”, yeni inovatif kullanımlar arasında yer alıyor ve tüm bunların hepsinde biyometrik okuyucular kullanılmasına gerek kalmıyor. Mobil erişimin daha fazla kullanılması sonucunda erişim kontrol sistemlerinin birleştirilmesi yönünde bir hareketlenme olacak. Bunun sonucunda ise; kartları, telefonları, giyilebilir teknolojileri aynı ortamda tutmak kolaylaşacak ve aynı zamanda organizasyonlar güvenli fiziksel ve mantıksal erişim kontrolünü, bina ve IT erişim stratejilerinin bir parçası haline getirebilecek. Ancak en nihayetinde ulaşılmak istenen amaç, çoklu form faktörlerinin desteklenmesinin de ötesine geçiyor. Kapı, veri ve bulut uygulamalarına erişimin güvenliğini sağlamak ve aynı anda pürüzsüz bir kullanıcı deneyimi yaşatmak amacıyla çoklu faktör kimlik doğrulaması için farklı cihazların kullanılabilmesi, çok daha değerli bir özellik. Mobil erişim, dijital kimliklerin oluşturulması ve yönetilmesinde yeni bir sayfa açtı. İleride mobil erişimin ve giyilebilir teknolojiler gibi yeni kimlik bilgisi form faktörlerinin daha yaygın kullanılması, kapı giriş kontrolü ile fiziksel güvenlik ve IT güvenliğinin birleştirilmesinin de ötesinde inovatif kullanımlar için yeni fırsatlar yaratacak. 73 Osiloskoplar – İsviçre Ordu Çakısı gibi Çoklu işlevleri ile elektronik mühendislerinin hizmetinde! Netes Mühendislik / www.netes.com ENDÜSTRİ OTOMASYON Bazı modellerde, ölçüm fonksiyonları dışında ölçümlerin istatistik bilgisinide elde etmek olanaklıdır, böylece ölçüm zamanı içerisinde, min-maks ve standart sapma değerleri tespit edilerek, kaydedilir. Bu işlem ile,tasarımın zaman içerisinde, çalışma şartlarının tümünde, düzgün çalıştığı tespit edilerek, ideal bir şekilde doğrulanması sağlanmış olunur. . . fakat bu sadece başlangıçtır! Osiloskopu, bir PC ile irtibatlayıp, ölçüm verilerini sonsuza kadar kayıt edebilirsiniz. Bu durumda osiloskopunuz “ bebek bakıcısı” gibi, saatlerce, günlerce hatta haftalarca, trendleri kayıt edecek, veya başka türlü tespiti olanaksız olan, aralıklarla meydana gelen arızaları arayacaktır. Frekans Bölgesi Analizörü Osiloskoplar, 1930’lu yıllardan itibaren sanayide, elektronik cihazların imalatında, önemli bir rol oynamıştır. Osiloskoplar, radar ve avionik sistemler, bilgisayar, uzay programları, telekomünikasyon, tüketici elektroniği, ve günlük hayatta kullandığımız cihazların içine gömülü olan ve hiç farkında olmadığımız elektronik sistemlerin geliştirilmesinde kullanılmış ve halen kullanılmaktadır. Osiloskop’un temel kullanım amacı, elektronik sinyalleri görüntülemektir. Bu sinyalleri görerek, tasarımdaki problemleri tespit edebilirsiniz. Fakat, modern sayısal osiloskoplar, zaman bölgesinde basitçe,dalga şekli inceleme dışında daha çoğunu yapabilir. Günümüzün osiloskopları, ölçüm sistemleri olup: inanılmayacak derecede çok amaçlı aletler olarak, araştırma,tasarım, imalat ve servis hizmetlerinde çeşitli görevleri yerine getirmek üzere donatılmışlardır. Osiloskoplar, İsviçre Ordu Çakısı gibi çoklu işlevler sağlayarak, elektronik mühendislerinin gereksinimlerini karşılamaktadır. Osiloskopu, elektronik mühendislerinin, İsviçre ordu çakısı gibi düşününüz! Bu yazıda, çeşitli osiloskop uygulamalarından bir kaçını inceleyeceğiz. Dalga Biçimi Ekranı Tabiki, osiloskoplar, dalga biçimlerini görmemizi sağlar. Osiloskoplar genellik ile, grafik görüntüsü sağlayan cihazlardır- elektriksel sinyali grafik olarak çizer. Uygulamaların 76 çoğunda, zaman içinde sinyalde meydana gelen değişiklikler, grafik üzerinde görülür: Dikey (Y) ekseni gerilimi, yatay (X) ekseni ise zamanı ifade eder. Basit bir grafik ile, sinyalin özellikleri hakkında aşağıdaki gibi bilgiler elde edilir: • Sinyal ile ilgli gerilim ve zaman değerleri • Dalgalanan sinyalin frekansı • Sinyal ile tanımlanan devrenin “değişken sinyal hareketlerini” • Sinyalin belirli bir bölümününde, diğer bölümlere göre rölatif olarak oluşan frekansın izlenmesi • Arızalı bir bileşenin sinyal üzerinde bir bozulmaya yol açıp, açmadığı • Sinyalin ne kadarının doğru akım (DC), ne kadarının (AC) alternatif akım (AC) olduğunun tespiti • Sinyalin ne kadarını gürültü oluşturuyor, gürültünün zaman içinde değişimi. Ölçüm Sistemi Geçmişte, kantitatif ölçüm yapmak için kullanıcı, osiloskop ekranını , göz ile izlerdi. Günümüzde enstrümanlar, Sayısal Sinyal Proses tekniği (DSP) ile, birçok ölçümün ölçümünün otomasyonunu sağlamaktadır, bu ölçümlerin : Frekans, Periyot, Gerilim, Yükselme & Düşme zamanı, Darbe Genişliği, Duty Cycle, Aşma@Azalma (Toprakta sıçramalar), Burst , Faz, Gecikme ve osiloskop modeline bağımlı olarak diğer parametreler. ÜRÜN VE UYGULAMALAR ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON iletişim, ve mikro işlemci veri yolları kullanılmaktadır.12C ve SPI gibi seri protokollar, sıklıkla,yongadan-yongaya haberleşme için kullanılmakta olup, tüm uygulamalarda kullanılan paralel veri yolları uygulamasının yerini alamazlar. Arıza giderilmesi için kullanılan donanım sadece iki veya dört kanallı bir osiloskop ise, mühendis zor ve yıldırıcı bir iş ile karşı karşıyadır. Fakat son teknoloji ürünü, karışık sinyal osiloskopları (MSO) ile, kullanımı kolay, güvenlir performanslı, 4 kanal osiloskop yanında lojik analizör fonksiyonuda sağlanmaktadır. Baskılı devre üzerinde yer alan sistem blokları arasında genellik ile 12C ve SPI seri protokolleri kullanılır. Bu seri protokollerin kullanımı ile, karmaşık bağlantılar aza Sayısal/analog karışık sistemlerde gürültü, zaman bölgesinde, osiloskop ile kolaylık ile tespit edilebilir, bununla beraber, gürültüyü meydana getiren kaynakların tespiti zaman bölgesinde çok zordur, hatta imkansızdır. FFT (Hızlı Fourier Dönüşümü) ile donatılmış bir osiloskop ile, frekans bölgesinde dalga biçimleri hesaplanarak, görüntülenir. Gürültünün FFT’si ile, gürültünün frekans içeriği görüntülenir. Bu frekanslar, saatlerin, osilatörlerin, strobe’ların ve sistemdeki diğer cihazların, bilinen frekansları ile ilişkilendirilip, gürültüyü yok etmek için gerekli adımlar atılır. Güç Besleme devresi tasarımcıları, karmaşık sinyalleri, zaman bölgesi ekranında incelemekte zorlanırlar. Bunun yanında FFT özelliğine sahip bir osiloskop ile, problemin karakteristiklerini ve kaynağını, deneme-yanılma metodları kullanarak yapılan tasarım değişiklikleri ile zaman kaybetmeden kolayca tespit ederler. İmalat Testi Bazı sayısal osiloskoplar (TDS3000C gibi) limit veya mask test olanağı sağlarlar. Bu olanak ile, peşpeşe imal edilen ürünler, imalat hattında, bilinen “altın standart” ile karşılaştırılır. Etken dalga biçiminin, belirlenen dalga biçimi zarfının limiti dışına çıkması halinde, bu aşım durumu osiloskop tarafından ikaz edilir.Limit aşımı ikazı için osiloskopu çeşitli konumlarda ayarlayabilirsiniz: Limit test aşımı halinde, test durabilir, yada bip sesi ile ikaz sağlanır gibi. Limit sınırlarını belirleyen şablon dalga biçimi, bilinen düzgün bir dalga biçiminin öçülerek, yatay ve dikey divizyonlar ile, dalga biçiminin grafik olarak tanımlanması ile sağlanır. Limit test olanağı ile, imalat sırasında yapılan geçer- geçmez testlerinde erişilmesi güç bir hız kazanılır. Karışık sinyalli tasarımlarda hata giderilmesi Günümüzde, gömülü sistemlerin tasarımında, analog sinyallerin yanında, yüksek veya alçak hızlı seri sayısal indirgenir, kurulumları sırasında ortaya çıkan hataları , konvansiyonel osiloskop kullanılarak gidermek, hantal bir çalışma olacaktır; bu durumda tasarımcı, elde edilen seri verileri el ile çözmeye çalışacaktır. Modern osiloskoplar, seri veri çözme özelliği ile, tasarım mühendisinin, haberleşme sinyal dalga biçimlerini ve çözülmüş mesajları gerçek zamanda incelemesine olanak vermekte, ve hata giderilmesi sırasında harcanan saatlerce zamandan tasarruf sağlamaktadır. MSO’lar paralel ve seri standart veri yollarını; I2C, SPI, CAN, LIN, FlexRay, ve RS-232 gibi, tetikleme ve çözme kabiliyetleri yanında, günümüzde uygulanan gömülü tasarımlarda, yazılım ve donanım yapılarının karmaşık etkilenmesini değerlendirmek amaçlı özelliği ile mühendisler için paha biçilmez değerdedir. 77 Termostatik Radyatör Vanası (TRV) Kullanmanın Avantajları, Çeşitleri ve Montajı Danfoss / www.danfoss.com/turkey ENDÜSTRİ OTOMASYON katların çok ve üst katların az ısınmasının, kazan suyu sıcaklığının boş yere arttırılmasının da önüne geçilecektir. Ayrıca limitleme fonksiyonu ile sıcaklığın kullanıcı tarafından belli bir değerin üzerine çıkarılması önlenebilmektedir. İstenilen oda sıcaklığı termostatlı elemanın ayar skalası döndürülerek ayarlanabilir. Elemanın üzerindeki ayar değerine denk düşen oda sıcaklıkları, sıcaklık skalasından görülebilir. Elde edilen sıcaklık derecesi, binanın koşulları gibi çok çeşitli etmenlere bağlı olduğu için bu değerler yalnız kılavuz olarak verilmiştir. re açılmasının ve ısı kaybının önüne geçilir. Elektronik Radyatör Termostatı ile evlerde ısıtma kullanımı için tek başına kullanılabilen elektronik ve programlanabilir bir radyatör termostatıdır. Herkesin kolayca kullanabileceği P0, P1 ve P2 olmak üzere 3 programlı olarak tasarlanmıştır. Programlar günün farklı zamanlarında farklı sıcaklıkların seçilebilmesine olanak tanır. Açık-pencere fonksiyonu oda sıcaklığında önemli ölçüde düşme olduğunda radyatör vanasını kapatmaktadır. Böylelikle ısı israfının önüne geçilerek verimli bir ısınma sağlanmış olur. ■ Termostatik radyatör vanasını icat eden Danfoss, senede 10 milyon adetten fazla üretimiyle dünyanın en büyük termosatik radyatör vanası üreten firma olarak sektörde öncü bir rol üstlenmektedir. Danfoss termostatik radyatör vanası, bir termostat ve bu termostat ile çalışan bir vanadan oluşmaktadır. Oda sıcaklığı termostat üzerindeki skala yardımı ile ayarlanır. Termostat, oda sıcaklığı ayarlanan değere geldiği zaman otomatik olarak vanayı kapatarak veya kısarak radyatörün gereksiz yere ısı yaymasını önler. Dolayısıyla, tesisat suyu ısısını çok fazla kaybetmeden geri döneceği için kombi veya kazan gereksiz yere çalışmayacak ve tasarruf sağlanacaktır. Manuel/normal bir radyatör vanası ile kontrolsüz bir oda sıcaklığı, kontrolsüz bir ortam oluşurken, termostatik rad- 78 yatör vanası ile sabit oda sıcaklığı elde edilmektedir. Oda sıcaklığı sabit tutulduğu için konforlu bir ortam yaratılmış olacaktır. Ayrıca, termostat güneş ve oda içindeki diğer ısı kaynaklarının yaydığı ısıyı hissederek, bu ısı kaynaklarından da yararlanılmasını ve tasarruf edilmesini sağlamaktadır Manuel bir vana ile donatılmış radyatörde, oda kontrolsüz bir şekilde fazla ısınacağı için camı açmak ve gökyüzünü ısıtmak durumunda kalınacaktır. Ayrıca, radyatörler çok ısınacağı için perdeler ve borular üzerinde islenme meydana gelebilecektir. Termostatik radyatör vanası kullanıldığında radyatörler gereksiz yere çok fazla ısınmayacak ve islenme de önlenecektir. Merkezi sistemlerde her kata gerektiği kadar ısı gideceği ve katlar arasındaki dengesiz ısı dağılımı engelleneceğinden alt Danfoss’un mucidi olduğu gaz sensörlü TRV sıvı sensörlü TRV’e göre üstünlüğü; istenen ortam sıcaklığını daha kısa sürede sağlaması ve daha uzun ömürlü olmasıdır. Sıvı sensörlü vanalarımızın istenen sıcaklığı sağlama amaçlı reaksiyon süresi 20 dakika iken gaz sensörlülerde bu süre 13 dakikadır. Bu sürenin kısalması enerji tasarrufundan da %6-7’lere varan ekstra tasarruf da sağlamaktadır. Vana içerisinde türbülanslı akışı önlemek üzere türbülatör mevcuttur. Ortam sıcaklığı sabit tutulduğu için gereksiz yere pence- Radyatör termostatının takılması çok kolaydır ve bir alet kullanımını gerektirmez. Vananın üzerindeki kapak kaldırılır ve termostat vanaya bastırılır. Gergi halkası, vanaya temas edince kilitleme mekanizmasını açar. Fabrika tesliminde mekanizma kuruludur ve kullanılmaya hazırdır. Takma ve sökme tekrar edilecekse, mekanizma gergi halkası elle çevrilerek tekrar kurulmalıdır. Danfoss radyatör termostatlarının en önemli özelliklerinden biri de “çalınmaya karşı koruma” özelliğidir. Termostat vanaya takıldıktan sonra, kilitleme pimi sonuna kadar yerine itilir. Termostatı yerinden çıkarmak gerekirse, özel bir tornavida kullanılır. 79 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON Gelişmiş makine kontrol fonksiyonlarına erişim imkânı makineler için idealdir. En son ve en yeni bilgi iletişim teknolojisine (ICT) hızla uyum sağlayabilecek mimarisiyle, Sysmac son derece inovatif ve yenilikçi bir imalat ortamı sunmaktadır. Bunu, yazılımla birlikte çeşitli farklı uygulama işlevsellikleri yaratarak ve OMRON ile 3D simülatörler gibi üçüncü şahıs fabrika otomasyon donanımları ve tasarım araçlarını birleştirerek yapmaktadır. Omron / www.omron.com.tr entegre etmektedir. Grafik odaklı yapılandırma kumandanın, saha aygıtlarının ve ağların hızlı bir şekilde kurulmasını sağlamaktadır, makine ve hareket programlamasıysa IEC standardına ve Hareket Kontrolü için PLCopen İşlev Bloklarına dayanmakta, geliştirme ve programlama süresinden tasarruf sağlamaktadır. Çevrimiçi hata ayıklamaya sahip Smart Editor, veri izleme dahil gelişmiş sıralama simülasyonu ve hareket kontrolüyle birlikte hızlı ve hatasız programlamanın sağlanmasına yardımcı olmaktadır. ■ Omron’un Sysmac Otomasyon Platformu, otomasyon sistemleri üzerinde tam kontrol ve yönetim olanağı sağlayan bir tam entegre otomasyon platformudur. Bu platformun merkezinde yer alan NJ/NX Makine Kontrolörü serisi tüm makine cihazlarını senkronize kontrol etme, lojik ve hareket kontrol, görsel denetim, algılama ve güvenlik entegrasyonu yanı sıra robotlar ve veritabanı bağlantısı gibi gelişmiş işlevsellik de sunuyor. Omron’un sınırlı bir süre için sunduğu tanıtım paketi NJ1 Başlangıç Kiti, bu gelişmiş ve tam entegre kontrol platformunun sunduklarını görmek ve deneyimlemek için gereken her şeyi sağlıyor. Sysmac NJ1 Başlangıç Kitinin kapsamı; • NJ1 CPU • NJ serisi güç kaynağı • NX serisi EtherCAT slave • NX serisi dijital giriş unitesi • NX serisi çıkış unitesi • 24 V güç kaynağı • Sysmac Studio yazılımı • Sysmac Studio tek kullanıcı lisansı • Ethernet & USB kabloları 80 Sysmac Studio ile Makine Otomasyon Kontrolörü bir arada NJ1 Makina Kontrolörü Yeni piyasaya sürülen NJ1 kontrolörleri, mevcut ürün serisinin ölçeklenebilirliğini daha da geliştirmektedir ve mevcut Sysmac makine otomasyon kontrolörleriyle tamamen uyumludur. Ortak boyutları, genel özellikleri, kavram ve işlevselliği paylaşmaktadırlar. Düşük sayıda hareket eksenine sahip olan veya hiç hareket eksenine sahip olmayan makineler için idealdir. * Sunulan Kitte 2 servo eksenli NJ101-1000 kontrolör + 4 sanal eksen bulunmaktadır. NX Serisi G/Ç NX G/Ç serisi şimdi hem standart hem de yüksek hızlı dijital G/Ç*, standart ve yüksek performanslı analog G/Ç, ısı girişleri, pozisyon kontrolü ve bütünleşik güvenlik G/Ç birimleri bulunan 90’ın üzerinde modeli içeriyor. * NsynX teknolojisi yüksek hızlı ve zaman damgalı modellerde belirleyici G/Ç yanıtı sağlamaktadır. Sysmac Studio - Tek bir Entegre Geliştirme Ortamı Yazılımı Sysmac Studio sistem yapılandırması, programlama ve izlemeyi Omron, makine otomasyon kontrolörleri serisini NX7 ve NJ1 makine kontrolörlerini ile genişletmişti Omron’un NX7 ve NJ1 makine kontrolörleri ile, Sysmac otomasyon platformunun kalbinde bulunan Makine Otomasyon Kontrolörleri serisini daha da genişletmektedir. NX7 ve NJ1 ürünlerinin piyasaya çıkartılması, son teknoloji gelişmiş üretim sistemlerinden basit makinelere kadar geniş bir otomasyon çözümleri dizisinin oluşmasını sağlamaktadır. Yeni NX7; güvenilirlikten taviz vermeden hız sağlayan ve Intel® Core™ i7 quad-core işlemci ve büyük bellek kapasitesi sayesinde sektörün en hızlı işlem hızına ulaşan bir amiral gemisi modeldir. IoT kullanan sofistike üretim tesislerinin geleceği üzerinde odaklanan OMRON, eski işlemcilerin ve PLC’lerin çerçevesi dışında kullanıcılara ölçeklenebilirlik sağlayan bu entegre kontrolörü geliştirdi. Bu ölçeklenebilirlik, Sysmac çözümünün mevcut üretim ekipmanlarına uymasını sağlayan yeni NJ1 tarafından tamamlanmaktadır. NJ1, 2 ekseni bulunan ve NJ5/NJ3 Makine Otomasyon Kontrolörlerine tamamen uygun olan en temel Makine Otomasyon Kontrolörüdür. Ortak bir konsepti, boyutları, genel spesifikasyonları ve işlevleri paylaşan NJ1, servo ekseni bulunmayan veya az sayıda ekseni bulunan Global eğilime yanıt vermek… Günümüzün imalat şirketleri, giderek artan çok çeşitli yeni tüketici gereksinimlerine ve isteklerine hızla yanıt vermek konusunda baskı altındadırlar. Bu baskı, bu şirketleri imalat ve üretim tesislerini IoT, Big Data ve diğer ICT gelişmelerinden istifade ederek yenilemeye ve geliştirmeye sevk etmiştir. İmalat şirketlerinin gereksinimlerindeki bu değişiklikleri öngören OMRON, imalatçılara sunduğu servis ve mühendislik desteğini daha da geliştirmek ve artırmak için Sysmac’ı ve diğer inovatif fabrika otomasyon cihazlarını daha da geliştirmeye yönelmiştir. 2011 yılında NJ5’in piyasaya sunulmasından bu yana, OMRON, veritabanı bağlanırlığı ve robotik fonksiyonları içeren uygulama çözümlerini geliştirmiş ve sunmuştur. OMRON; yüksek-hızlı I/O Üniteleri, Sürücü, Emniyet Komponentleri ve Görüntü İşleme Sensörleri gibi çevrebirim cihazları serisini de genişletmiştir. Bu yeni Makine Otomasyon Kontrolörleri sürümü, Sysmac’ın üretim tesislerinde daha da kolay benimsenmesini ve uyarlanmasını sağlamaktadır. Sysmac’ın sunduğu faydaları daha da geliştirerek ve Algılama ve Kontrol teknolojisi, birikmiş know-how’ı ve üçüncü şahıslarla işbirliklerinden yararlanarak, OMRON, inovatif çözümler yaratmaktadır. * İşlem Hızı. Mart 2015 tarihli OMRON araştırmasına göre. Sysmac otomasyon platformu… OMRON’un entegre otomasyon platformu, otomasyonun tek bir yazılım ortamında yönetilmesine ve komple tesis kontrolüne imkan sağlamaktadır. Global standartlara ve global açık ağlara dayanan programlama, global düzeyde standardize edilmiş bir sistemin inşa edilmesinin yolunu açmaktadır. Bu platformun göbeğinde bulunan Makine Kontrolörü serisi, hem tüm makine cihazlarının senkrone kontrolüne olanak sağlamakta hem de hareket, robotik ve veritabanı bağlanırlığı gibi ileri işlevsellikler sağlamaktadır. Bu multi-disipliner konsept, çözüm mimarisini basitleştirmenize, programlamayı azaltmanıza ve üretkenliği optimize etmenize olanak vermektedir. 81 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON Mobil İzleme Uygulamaları Duruş Süresini Nasıl Asgari Düzeyde Tutabilir Parker / www.parker.com Duruş süresi, üretkenliği ve verimliliği engelleyen, tahrip edici ve maliyetli bir unsurdur. Geçmiş tecrübelerimiz bize göstermiştir ki, eğer üretim zincirinde tek bir halka her ne nedenle olursa olsun kırılırsa, tüm üretim sürecini etkileyen önemli sonuçlar ortaya çıkabilir. Kısacası bir aksamın bakıma veya sadece temizlenmeye ihtiyaç duyması üretimi aksatacaktır. Her üretim ve bakım mühendisi duruş süresinin üstesinden gelinmesi gerektiğini ancak çözümün de kolay olmadığını bilir. En doğru yöntem, problem ortaya çıktığı zaman problemi daha hızlı bir şekilde ele almak mıdır ya da her şeyden önce problemin olmasını engellemek midir – yada belki de her ikisinin birleşimi midir? Duruş süresini asgari düzeye indirmek için geleneksel çözüm yenisi ile değişecek aksamların yeterli seviyede stokunu elde bulundurmak ve sonrasında üretim olumsuz yönde etkilenmeye başlar başlamaz bunları yerinde temin etmek olmuştur. Bu yaklaşımdaki bariz problemler stok bulundurmanın yüksek maliyetidir. Üretim ekipleri sorunları önceden görüp harekete geçmekten ziyade sorun gerçekleşince harekete geçer. Ve açıkçası duruşun öngörülebilmesi veya planlanabilmesi için hiçbir yol yoktur. Bakımı yapılması gereken yüzlerce veya hatta binlerce münferit parça varsa eğer, durum daha da zorlaşmaktadır. Detaylı kayıtlar veya bakım günlükleri tutmak büyük zorluktur ve pek çok demirbaş yönetimi sistemi hangi münferit aksamın bozulmak üzere veya beklenmedik şekilde arızalanacağından söz etme kabiliyetine sahip değildir. 84 Örneğin özellikle bilginin tek kaynağı güncelliğini yitirmişse veya kullanım kılavuzunu bulmak zor ise, arızalı hortum takımını tanımlamak ve yenisi ile değiştirmek akıl almaz derecede boşuna ve zaman alıcı bir tecrübedir. Tek seçenek tüm parçayı çıkartmak ve yenisi ile değiştirilmesi için distribütöre götürülmesi olduğunda bileşik hortum yönlendirmelerinin dâhil olması ise daha da kötüdür. Peki ya daha kolay bir yol varsa? Üretim mühendisleri bir aksam bozulmak üzereyken veya yenisi ile değiştirilmesi gerektiğinde planlama yapabilseydi? O zaman, arızalı parça çıkartılırken ve yeni parça takılırken mümkün olan en kısa sürede aksayan üretim için çabuk ve etken düzeltici önlem alabilirlerdi. Bariz soru hangi parçanın bozulmak üzere olduğunu ve ne zaman bozulmak üzere olduğunu bilmenin nasıl mümkün olduğu olacaktır – ve basit cevap ise demirbaşı etiketlemek ve takip etmekte yatmaktadır. Demirbaş etiketleme ve takibine ilişkin teknoloji arayışında bulunulmuş ancak son yıllarda kayda değer şekilde ilerlemiştir. Asıl değişiklik şudur, geçmişte ekipmanın yalnızca komple parçaları etiketlenirken, şimdi ekipman veya makinenin parçasının içindeki münferit standart ve mutat parçalar etiketlenebilmektedir. Bu büyük bir fark yaratmaktadır. Diğer bir “ezber bozan” şey, bir uygulama şeklinde yüklenmiş olan bir demirbaş takip platformu üzerinde kısmen düşük maliyetli tablet veya akıllı telefon gibi taşınabilir bir aleti kullanan bir aksamı etiketleme ve talep etme kabiliyetidir. Ancak etiketleme nasıl işliyor? Esasen, etiketleme yapıldığında aksama iliştirilen etiket 128-bit barkodu ve o özel parça hakkında ihtiyaç duyulan tüm ilgili bilgileri içermektedir. Bu bilgi ürünün geçmişini ve değişim bilgilerini, bakım, onarım ve işletme (BOİ) hakkındaki özelleştirilmiş talimatları, ve – hortum, bağlantı parçaları, aksesuarlar, uzunluk, temizleme spesifikasyonları, ne şekilde monte edileceği, lot numarası, mutat talimatlar ve dahasına ilişkin ürün reçetesini içerebilir. Etiket üzerinde bulunabilecek diğer kilit veri – aşırı sıcaklıklar, UV, tuz püskürtmesi, ENDÜSTRİ OTOMASYON manyetik olmayan koşullar ve tuzlu su ve diğer sıvılardaki batma ile nasıl başa çıkılacağı – müşteri irtibat bilgilerini, kurulum ücretini, akışkan ve çevresel verileri, sistem bilgilerini ve dahasını içermektedir. Münferit parça üzerindeki bu miktardaki doğru bilgi ile donatıldığında, kullanan kişi için demirbaş hakkındaki tüm kritik verileri kaydetmek, yönetmek ve düzeltmek mümkün hale gelmektedir. Dolayısıyla, bu kolaylık orijinal aksamın nerede veya nasıl oluşturulduğuna bakılmaksızın yenisi ile değiştirilmesini kayda değer ölçüde hızlandırmayı sağlamaktadır. Çünkü yenisini edinmeden önce eski aksamın çıkartılması için beklemeye gerek olmadığından, işlem süresi kısaltılabilir ve nihai kullanıcı önceden mümkün olandan daha yüksek seviyede bir çalışma zamanı vasıtasıyla muazzam şekilde verimlilik kazanabilir. Elbette, veri toplama yeni olan bir şey değil ve bardkodlar yıllardır kullanımda ancak bugün gerçek farkı yaratan şey verilerin ne şekilde toplandığı ve nasıl paylaşıldığıdır. Demirbaş yönetimini daha kolay, hızla ve daha doğru hale getirerek, işletmesel verim kayda değer bir şekilde iyileştirilebilir ki bunu ileri de göreceğiz. Düşük maliyetli aygıtlar kullanarak mobil veri toplamaya yönelik olarak hali hazırda dönüşüme dikkat çektik. Ancak denklemin diğer yarısı, verilerin stokçulara derhal gönderebilmesi ve değişim aksamlarının daha hızlı temin edilebilmesinden oluşmaktadır. Bir aksam üzerindeki bilgi o aksam üzerinde tutulduğundan, parçalar sipariş verildiği zaman artık hiçbir hata riski olmayacaktır. Dahası, hatasız veri entegrasyonu tüm kritik verilerin çift yönlü olarak (hem kaynağına hem de kaynağından) transfer edilebilmesi anlamındadır ki bu da demirbaş belirginliği ve performansının bir değer payı tuttuğunu gösterir. Yönetmelikler sertleştiği için daha iyi bilgi tutmaya yönelik yükselen bir eğilim var ve kullanıcıların kontrol ve/veya değişim tarihlerinden haber olmaları ve böylece bakım planlamasında öngörülü olabilmeleri önemlidir. Tüm bunlardan da önemlisi, arıza meydana gelmeden önce önlem alma kabiliyetine sahip olmaktır. Aksam etiketleri üretim tarihini teyit ettiği ve garanti, kontrol veya bakım ile ilgili önemli bilgileri içerdiği için, bu veriler ikazların oluşturulmasında ve ürüne özel değişim talimatları sağlamakta kullanılabilir. Esasen, kullanıcının süresi dolan aksamlar için veri tabanını sorgulamak zorunda kalması yerine, değiştirilmesi gerekenler otomatik olarak bakım mühendisine ikaz verecektir. Ve websürümlü teknolojinin kullanılması ile bu BOİ planlamasını daha kolay hale getirecektir. Parker Hannifin’deki Parker Takip Sistemi (PTS) yalnızca değişim geçmişini takip eden ve ölçen (tüm kontrol sonuçlarını depolayan ve kayda alan) en son web-sürümlü uygulama mima- risini kullanmaktadır ancak ayrıca ihtiyaç duyulduklarında – ve hatta öncesinde aksamların emre amade olmalarını sağlamak için dünyadaki distribütör ve ortaklar ile bağlantı kurmaktadır. Böyle bir sistemin güzelliği şudur; internet bağlantısı olan herhangi bir bilgisayar vasıtasıyla emniyetli bir şekilde erişim sağlanabilmektedir ve sahadaki çeşitli mobil aletler üzerinden kullanılabilmektedir. Tamamen entegre edilmiş bir demirbaş yönetim çözümü sağlamak, bir denetim ve programlanmış değişim programı ile bağlantı sağlamak, örneğin arıza olmadan önce engelleyebilmek için diğer uygulamalar ile de eşleştirilebilmektedir. Zaman israfı yapmaktansa hizmet ömürlerinin sona ermesine yakın bakım personeline bildirimde bulunulabilmektedir. ParkerStore iletişim ağına özgü olan PTS mobil uygulama – ki bu uygulama Apple ve Android aygıtlarda kullanılabilmektedir – kullanıcıların daha hızlı, daha kolay ve daha doğru bir değişim deneyimine erişime sahip olduğu anlamındadır. Kullanıcı PTS etiketi üzerindeki barkodu kolaylıkla görüntülemekte ve parça kayıtlarını Parker global veri tabanına yerleştirmektedir. Değişim parçası sonra uygulama tarafından otomatik olarak oluşturulan bir e-posta yoluyla kesin detaylar ile fiyatlandırma yapılması ve işleme tabi tutması için yerel bir distribütöre sipariş edilebilmektedir. Bunun anlamı şudur; aynı değişim parçası müşteri distribütöre gelmeden önce temin edilebilmekte veya tamamlanmış kurulum doğrudan müşterinin sahasına teslim edilebilmektedir. Kolay satın alma için, uygulama kullanıcının akıllı GPS’ini kullanarak en yakın distribütöre ilişkin haritayı da göstermektedir. Eğer söz konusu ürün etiketlenmemişse veya tanımlanması zorsa, kullanıcı basit bir şekilde parçanın fotoğrafını çekebilir ve parçanın tanımlanmasına yardımcı olmak için resmi distribütöre gönderebilir. Son olarak, demirbaşın tüm detayları kolay raporlama ve yönetim için Excel raporlarına aktarılabilir. Bununla birlikte, bu tür bir uygulamanın gerçek faydası şudur; yukarıda bahsedilenlerin hepsi fazlasıyla uzun ve uygun olmayan duruş süresine gerek olmaksızın sanal ortamda meydana gelebilmektedir. Diğer bir deyişle, bakımı öngörülü olarak bu şekilde planlayabilmenin en büyük avantajı şudur; üretim bölümündeki makine, mühendis yeni parçanın gelmesini beklerken çalışmaya devam edebilir. Bunun anlamı şudur; maruz kalınacak tek duruş süresi değişim işinin yapılmakta olduğu süre olacaktır. Bu sayede ülkenin her yerindeki üretim bölümlerinde geleneksel olarak meydana gelen durma zamanı üzerinde kayda değer bir iyileşme sağlanabilecektir. Bugünün rekabetçi dünyasında, makinenin çalışma süresi her şeydir ve bu sebeple duruş süresi uzunluğunu ortadan kaldırmak için internet tabanlı teknolojiyi kabul etmek mantıklıdır. 85 ÜRÜN VE UYGULAMALAR ÜRÜN VE UYGULAMALAR ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON Zaman kazandıran makine ■ Wörgartner’in tam otomatik yüksek performanslı test cihazı metal ekipmanın kaynak dikişlerini sadece 1.5 saniyede kontrol edebilen gerçek bir yarışçıdır. Festo’nun otomasyon teknolojisi bu test cihazının hızlı ve güvenilir kullanımını sağlıyor. ter Wörgartner ve 80 kişilik güçlü ekibi dünya çapında endüstriyel firmalara kompleks metal parçalar sağlıyor. Wörgartner “Çok yönlü otomasyon sayesinde her yıl 3,000 ton çeliği işliyor ve bunu 100 - 150 milyon parça üretmek için kullanıyoruz” diyor. En son projelerinde şirket yine tam otomasyonu tercih ettiler. Firmanın uzmanları metal parçadaki kaynak dikişlerini hızlı ve güvenilir şekilde kontrol eden yüksek performanslı bir test cihazı geliştirmiş. Önceden hatalı parçalar iade durumunda kalıp malzeme kaybına neden olurken, tek parçaların kaynaklanması ve ardından kontrol edilmesi aynı güvenilirliği çok daha az malzeme kaybıyla başarıyor. Hareket halinde kontrol Yeni geliştirilen handling sistemi lazer kaynaklanmış parçaları döner tablaya besleyen bir titreşimli besleyici kullanarak doğru test konumunda olmalarını sağlıyor. Makine tüm parçaları tabladan çıkardıktan sonra onları döner bir ünitede konumlandırıyor. Dönme esnasında endüstriyel bir kamera görsel kontrol yapıyor ve 300 milisaniye içinde çok sayıda fotoğraf çekerek bunları karşılaştırıyor. Görüntüleme sistemi kaynak dikişlerindeki çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan hataları anında tespit ediyor. Kontrol sonrası parçalar döner indeks tablasına otomatik geri geliyor. Makine düzgün parçaları montaj sistemine taşırken kusurlu parçaları ayırıyor. Mükemmel konumlandırma: EMMS tip servo motor ekipmanları kamera önünde hareket ettiriyor. Tyrolean şirketi Wörgartner yüksek hassasiyette metal damga basan ve parçaları eğen, aynı zamanda da tecrübeli bir aygıt üreticisidir. 1985’den bugüne CEO Pe- 86 ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Dakikada 40 parça Peter Wörgartner’e göre sistemi geliştirirken en zorlayıcı konu hız idi. Test ünitesi üretim prosesinin çevrim hızına ayak uydurmak durumundaydı. Döner indeks tablasından alma ve montaj sistemine aktarım sadece 1.5 saniye sürmektedir. Yeni makine dakikada 40 parçayı kontrol edebiliyor. Peter Peter Wörgartner, WP-Wörgartner Produktions-GmbH ve Werkzeugbau Wörgartner GmbH GCEO’su, Franz Rass, Werkzeugbau Wörgartner’de mühendis ve Michael Wurm, Festo Bölge Satış Müdürü (soldan sağa). Wörgartner bu konuyla ilgili şunları söylüyor: “Çok sayıda sekansı kısa sürede senkronize etmek için pnömatik, kontrol teknolojisi ve servo teknolojisinin mükemmel kombinasyonunu bulmak zorundaydık. Bunu yapmayı Festo sayesinde başardık”. Materyal ve zaman kazancı Festo’nun yüksek kaliteli ekipmanları handling sistemini hızlı ve güvenilir kılıyor. Buna parçaları test alanına besleyen DHTG döner indeks tablası da dahildir. Görsel kontrol sırasında CMMP motor kontrolörlü EMMS servo motoru ekipmanları kameranının önünde hareketli şekilde tutuyor. MPA-FB tip valf adası pnömatik aktüatörleri besliyor. CPX terminaline entegre CPX-CEC tüm elektriksel ve pnömatik prosesi kontrol ediyor. “Festo’nun ekipmanları mükemmel bir uyum içinde olduğundan üretim tesisindeki test cihazı ve sistem kontrolü için CPX’i baz alan dağıtılmış ve bağımsız bir kontrol çözümünü tercih ettik” diyor Peter Wörgartner. Müteakip kontrollü yeni üretim yöntemi materyal kazancı sağlıyor ve üretim hızı önemli ölçüde artıyor. Gerçekleştirme: Tam otomatik test ünitesi metal parçaları doğru konumlara yerleştirir. www.festo.com/tr FESTO 87 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Telemecanique Sensors uzun taşıma uygulamaları için yeni çift taraflı halatlı acil durdurma şalterini sunuyor. Preventa XY2CED ürün ailesi operatörler ve ekipman için uçtan uca güvenlik sağlıyor. Telemecanique Sensors’ten Yeni PreventaTM XY2CED serisi, taşıma hatlarında çalışan personelin acil durumlarda kendini ve ekipmanı korumak için herhangi bir anda hızlıca yanıt verebilmesine olanak sağlar. yerek kompakt taşlama tezgâhlarının tasarımında makine üreticilerine destek sağlıyor. Bununla birlikte, Sinumerik 828 taşlama tezgâhı üreticilerine taşlama çevrimleri ve özelleştirilmiş takım yönetimi gibi fonksiyonlar sunuyor. Siemens ayrıca Sinumerik 828’de parça programların oluşturulmasını daha verimli ve hızlı hale getirdi. Artık parça programında kullanılacak kontur çizimleri kontur algılayıcı sayesinde doğrudan DFX dosyasından alınabiliyor. Bir dizi farklı belge ve dosya formatı, destek için doğrudan Sinumerik’in ekranına çağrılabiliyor. Buna ek olarak, sentaks vurgulama olarak da bilinen sentaks öğelerinin renkli Siemens, Sinumerik 828 kontrolör ürün grubunun fonksiyon kapsamını yeni bir donanım ve yazılımla genişletiyor. Kompakt CNC kontrolörleri şimdi yeni yazılım sürümü 4.7 ve güçlü PPU 2xx.3 ile donatılıyor. Yeni Sinumerik 828D Advanced’in faydalarından biri de iki yardımcı eksenin yanı sıra 10 adete kadar eksen/iş milini kontrol edebilmesidir. Buna ek olarak en güçlü Sinumerik 828, iki taret ile eş zamanlı işleme için ikinci bir işleme kanalı da sunuyor. Bu güncelleme ayrıca Sinumerik 828 kontrolörlerinin uygulama aralığını da genişletiyor: Bu kontrolör artık torna ve işleme merkezlerinin yanı sıra taşlama tezgahları için de kullanılabiliyor. Kompakt Sinumerik 828 kontrolörlerinde yapılan bu ileri geliştirme, kullanıcılara her şeyden önce daha verimli ve daha yüksek performansa sahip takım tezgahları sunuyor. Sinumerik 828D Advanced işleme merkezlerinde 8 interpolasyon ekseni veya iş miline kadar kontrol edebiliyor. Bunun yanısıra takım magazinlerinin, palet değiştiricilerin, talaş konveyörlerinin ve diğer çevresel aygıtların kontrolü için iki ilave yardımcı ekseni destekliyor. Kullanıcılar ayrıca tornalama ve dairesel taşlama tezgahlarında eşzamanlı olarak iki farklı NC programı yürütmek için ikinci bir işleme kanalı kullanabilmekte veya sadece ProgramSync’i kullanarak programları birbirleriyle ileri seviyede senkronize edebilmektedir. Böylece, tek bir makinede aynı anda iki parça, örneğin karşı iş milinde eşzamanlı arka yüz işlenebiliyor. Ayrıca iki takım ile aynı anda denge kesmesi, 2 kat hızlı kesme veya aynı anda kaba ve finiş operasyonları işlenebiliyor. Bu, her bir makinenin parça üretimini artırıyor ve yüksek seviyede işleme hassasiyetini koruyor. Yeni yazılım sürümü 4.7 ile G-Tech yazılımı, taşlama uygulamaları için Sinumerik 828 kontrolörlerinde de bulunuyor. Bu yazılım, 2 kanalda 10 eksene kadar kontrolü destekle- olarak işaretlenmesi, programlamayı basitleştiriyor ayrıca operatörün hatasız ve daha etkili çalışmasına yardımcı oluyor. Sinumerik 828’in 4.7 versiyonu ayrıca fabrikada önceden programlanmış olan çevrimlere yetkisiz erişimi engelleyen çevrim içeriğinin korunmasını da sağlıyor. Özel olarak hazırlanmış kullanıcı ara yüzleri artık ilerlemeyi belirtmek için iletişim pencereleri ve uygulamanın son derece kullanıcı dostu olmasını sağlayan gizli şifre girişi gibi yeni programlama öğelerini kullanabiliyor. CNC Lock seçeneği ise makina üreticilerine tahsilat koruması sağlıyor. Bu seçeneğin aktive edilmesinin ardından makine ilk önce sadece sınırlı bir süre çalışıyor ve ödemenin tamamının kullanıcı tarafından yapılmasının ardından bir kod aracılığıyla hizmete alınabiliyor. Siemens, Sinumerik 828 kontrolör ürün grubunun fonksiyon kapsamını yeni bir donanım ve yazılımla genişletiyor. Kompakt CNC kontrolörleri şimdi yeni yazılım sürümü 4.7 ve güçlü PPU 2xx.3 ile donatılıyor. www.schneider-electric.com/tr 88 Schneıder electrıc ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON YENİ MITSUBISHI ELECTRIC KOMPAKT HMI: GT2104 DAHA GELİŞMİŞ FONKSİYONELLİK İÇİN ■ Teknolojinin öncü ve lider firmalarından dünya devi Mitsubishi Electric, yeni Kompakt HMI ürünü GT2104 ile daha gelişmiş bir fonksiyonellik sunmanın yanı sıra, 94 yıllık köklü tarihi boyunca geliştirdiği ürün yelpazesini genişletmeye devam ediyor. Gün geçtikçe ülkemizdeki faaliyetlerini yoğunlaştıran Mitsubishi Electric Türkiye, uydu, asansör, görsel veri sistemleri, raylı sistemler, klima ve fabrika otomasyon sistemleri gibi farklı sahalarda çalışmalarını sürdürüyor. Elektrik ve elektronik ekipmanlarının da dâhil olduğu altyapı ürünleri alanlarına uzmanlaşan ve çeşitli uygulamalar yürüten Mitsubishi Electric Türkiye, bu altyapının kontrolünde kilit rol oynayan, görüntüleme (HMI) sistemleriyle de adından sıkça söz ettiriyor. Mitsubishi Electric, yeni tanıttığı kompakt, eşsiz görüntüleme ve gelişmiş işlevselliğe sahip yeni HMI ürünü GT2104 ile, GOT2000 yelpazesine yepyeni bir renk kattı. GT2104, gelişmiş kullanılabilirlik için ekran ürünlerine yeni gerçeklik seviyesi sağlayan, 4.3 inç, yüksek çözünürlüklü TFT ekrana sahip, geniş ekran formata ve 65.000 üzeri renk gösterme özelliklerini sunuyor. Maliyet açısından etkin giriş seviyesi HMI seçeneği ile GT2104, ayrıca veri kaydı, çok-kanallı çalışma, kullanıcı izni, yedekleme/restore etme fonksiyonları ile bağlantılı otomasyon bileşenlerine PC erişimini kolaylaştıran Mitsubishi Electric’in “FA şeffaflık” özelliği gibi daha önceleri sadece ileri seviye ürünlerde bulunan kullanıcı fonksiyonlarını da mühendislere sunuyor. GT2104, kullanıcıların daha önceleri sadece tek renkli HMI kullanımında sahip olabileceği, kolaylıkla karşılanabilir bir alternatif olarak sunulmak üzere tasarlandı. Üstün kompakt gövde, kısıtlı alanlarda uygulamalar için bile HMI’yı uygun kılarken, 480x272 piksel, 4.3 inç yüksek çözünürlüklü ekran, kullanılabilirlik veya okunabilirlikten hiçbir ödün verilmediği anlamına geliyor. 90 Yüksek çözünürlüklü, arkadan aydınlatılan ekran, grafik, sayaç ve anahtarlar gibi ekran unsurlarının gösterilmesinde üstün netlik sunarken, 65,536 renk bu unsurların daha gerçekçi görünmesini sağlamakta ve bunların hepsi kullanılabilirliğe yardımcı olmaktadır. İlave esneklik için, GT2104 daha standart olan yatay konuma ilaveten, dikey olarak da kullanılabilmekte; böylece sadece çok dar montaj alanına sahip uygulamalarda bile kullanım üstünlüğü sağlayabiliyor. Kapsamlı Bağlantı Seçenekleri GT2104, Ethernet, USB ve seri bağlantı (RS422/485 ve RS232), aynı zamanda SD kart arayüzü dahil olmak üzere standart bağlantı seçeneklerini barındırıyor. Mitsubishi Electric, bu seçeneklerin her birisi için, GT2104’ü piyasada diğer karşılaştırılabilir HMI’lardan ayıran eşsiz işlevler sunuyor. Mitsubishi Electric’in FA şeffaflık özelliği, kullanıcıların PC’yi GT2104’e bağlamasını ve bağlı otomasyon ekipmanına şeffaf bir şekilde ulaşmasını, kurulum, programlama, izleme, modifikasyon ve panel veya makine içerisine monte edilmiş bileşenlerin test edilmesini sağlıyor. GT2104, ayrıca Ethernet veya seri iletişim üzerinde FA cihazlardaki iki kanalın kontrolünü ve tek bir GOT HMI’ın eşzamanlı olarak bağlanmasını sağla- yan çok-kanallı fonksiyon sunuyor. İlaveten, veri kayıt fonksiyonu, kullanıcıların daha sonra analiz etmesi için GT2104’e bağlanan bir dizi FA cihazında verileri eşit bir şekilde yönetmesini sağlıyor. Yedekleme/restore etme fonksiyonu ile PLC ve inverter gibi bağlı cihazların parametre ve programlarının hepsi, SD kart üzerinde saklanabiliyor. Daha sonra, eğer bir ekipman parçası veya kurulması gereken yeni bir bileşende sorun ortaya çıkarsa, program veya parametreler, zaman kaybını en aza indirerek herhangi bir PC bağlantısı gerektirmeksizin onarımı ve yenilemeyi hızlıca icra edebiliyor. Güvenliğin ne kadar önemli olduğu bilinciyle ve istem dışı kullanıcı hatalarını ortadan kaldırmaya yardımcı olmak için, GT2104, farklı seviye kullanıcı erişimine ve ekranların şifre ile tanımlanabileceği bir kullanıcı izin fonksiyonuna olanak sağlıyor. İleri seviye fonksiyonellik, gelişmiş görsellik, esnek montaj ve IP67F çevre koruması ile GT2104, fabrika otomasyon uygulamalarını barındırma konusunda, çekici bir giriş-seviyesi HMI seçeneği konumunda. Ayrıca klima sistemlerinin veya binalardaki aydınlatmaların kontrolü, otoparklarda ödeme makineleri, restoranlarda sipariş ve rezervasyon sistemleri, sağlık sistemlerinde kullanıcı arayüzleri ve güneş enerjisi tesislerinde kontrol paneli olarak kullanımı dahil olmak üzere, çeşitli uygulamalarla farklı endüstrilerde, çok geniş bir alanda kullanım yelpazesi sunarak, kullanıcılara oldukça yüksek bir fayda imkanı tanıyor. www.mitsubishielectric.com.tr mıtsubıshı electrıc 91 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Kompakt tasarımla birlikte yüksek performans çevrim süresi sanal sensör teknolojisi için yeni imkanlar sunuyor. Sanal bir motor pozisyon enkoderi, erişilebilirliği arttırmanın yanı sıra enkoder, enkoder kablosu ve servo sürücüsünde değerlendirme birimine olan ihtiyacı ortadan kaldırır. Sanal sensör teknolojisi kullanılarak daha hızlı reaksiyon ve daha hassas bir kontrol işlemi (örneğin Repetitive Control) için diğer özel fonksiyonlar da uygulanabilir. Geliştirilmiş güvenlik fonksiyonları B&R yeni üç eksenli servo sürücüsünün tanıtımını gerçekleştiriyor B&R yeni ACOPOS P3 ürününün tanıtımını bu yılki SPS IPC Drives Fuarı’nda gerçekleştirecek. Litre başına düşen 4 amperlik güç yoğunluğu ile bu yenilikçi sistem makette var olan entegre güvenlik fonksiyonları ile birlikte piyasada en etkili servo sürücüsü olma konumunda. Daha önceden elde edilemeyen dinamik ve hassaslık: Tüm kontrolör yapısı için sadece 50 µs’lik örnekleme zamanı. Kurulum için gerekli olan hacim %69 oranında azaltıldı ACOPOS P3 modeli 0,6 - 24 kW arasında bir güç spektrumunda veya 1,2 - 48 Amper arasında değişen 1, 2 veya 3 eksenli servo sürücü çözümleri ortaya koyabilmektedir. Bu modelin 3 eksenli bir servo sürücüsü geleneksek bir eksenli servo sürücüler ile aynı hacmi kaplamaktadır. Bu durum da tüm elektrik panosu için gerekli olan hacmin %69 oranında azaltılması anlamına geliyor. Sanal sensör teknolojisi yeni bir boyuta taşınıyor Akım, hız ve pozisyon kontrolü için geçerli olan 50 µs’lik ACOPOS P3, otomasyon çözümlerinin tasarlanmasına ve uygulanmasına olanak tanıyarak B&R’nin modüler ve tamamen ölçeklenebilir otomasyon portföyüne tam olarak uyuyor. Etkin ve güçlü bir otomasyon çözümünün oluşturulabilmesi için bir Power Panel (HMI + Kontrolcü), bir kaç ACOPOS servo sürücüsü ve X20 I/O modüllerinin kullanılması yeterlidir. Ayrıca isteğe bağlı olarak SIL3/PLe güvenlik seviyesi ile uyumlu güvenlik fonksiyonları da entegre edilebilir. Safely Limited Torque (SLT) ve Remanent Safe Position (RSP) fonksiyonları eski ACOPOS modelleri ile karşılaştırıldığında eklenen yeni fonksiyonlardır. Bunlara ek olarak, openSAFETY temelli toplam 14 güvenli hareket fonksiyonu ile olası tüm güvenlik taleplerinin optimal bir şekilde karşılanması mümkündür. ACOPOS P3, TN, TT, IT ve toprak fazlı TN-S sistemleri gibi en yaygın ana şebeke güç konfigürasyonlarını desteklediğinden dolayı dünyanın her yerinde kullanılabilir. Bu durum ayrıca ihtiyaç duyulan diğer tüm makina çeşitlerinin sayısını da düşürmektedir. www.br-automation.com 92 B&R AUTOMATION ENDÜSTRİ OTOMASYON Omron’dan kullanıma hazır güvenlik çözümü içinde en incesidir. Daha fazla çıkış gerektiren uygulamalar için, 22,5 mm genişlikteki G9SE-401 ise dört ani güvenlik çıkışı sunmaktadır. 22,5 mm genişlikte olan G9SE-221-T de, iki ani güvenlik çıkışı ve iki kapamada gecikmeli güvenlik çıkışı sunmaktadır. G9SE221-T rölelerinin 5 ve 30 saniyelik maksimum gecikmeler sunan versiyonları vardır. Her iki versiyonda da, kullanıcılar gecikmeyi 16 adımda maksimum düzeyine kadar ayarlayabilirler. G9SE güvenlik röle ünitesini ve güvenlik aktüatörünü bir araya getirerek kullanıcılar için önceden kurulmuş ve kullanıma hazır bir güvenlik çözümü sunuyor. Güvenlik çözümü nasıl çalışıyor? G9SE güvenlik röleleri; EN ISO13849:2008 PLe Güvenlik Kategorisi 4, IEC/EN 60947-5-1/EN 62061 SIL 3, UL508, CAN/ CSA C22.2 No. 14 de dâhil çok çeşitli ve farklı Avrupa ve dünya güvenlik standartlarına uygundurlar. Ek olarak, asansör uygulamalarında da kullanılabilmesi için uygun hale getiren EN81-1 ve EN81-2’ye uygunlukları da vardır. Omron’un bu kullanıma hazır güvenlik çözümü, GİRİŞ - LOJİK – ÇIKIŞ sistemine dayanmaktadır. • E-Stop bilgiyi alır. (GİRİŞ) • Güvenlik röle üniteleri sinyali izler ve işler. (LOJİK) • Şüpheli bir durum oluştuğunda güvenlik aktüatörü makineyi durdurur. (ÇIKIŞ) ■ Bir makineye acil durdurma fonksiyonu entegre etmek biraz ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON www.omron.com.tr OMRON Ayrıca uygulamanın türüne bağlı olarak güvenlik çözümünüzü kişiselleştirebilirsiniz. zaman alabiliyor. Ancak Omron, bir acil durdurma butonunu, Ayrıca uygulamanın türüne bağlı olarak güvenlik çözümünüzü kişiselleştirebilirsiniz. PAS4000 yazılım platformu şimdi API arabirimli ■ Bu, kontrol projelerini PAS4000 dışındaki otomatik süreçlerle yapılandıran kullanıcıların hayatını gerçekten kolaylaştırır. PSS 4000 otomasyon sisteminde, PAS4000 yazılım platformu PSSuniversal PLC ve PSSuniversal multi kontrol sistemlerini grafik Program Editörü PASmulti veya IL, STL ve LD programlama dillerini EN/IEC 61131-3 uyarınca kullanarak kolayca yapılandırmak ve programlamak için kullanılabilir. kullanıcıların hayatını gerçekten kolaylaştırır. Örneğin, API yardımıyla, Excel otomatik olarak PAS4000 için bir kontrol kodu oluşturabilir. Bu, özellikle de birden fazla benzer projenin oluşturulması gerekilen mühendislik süreçleri sırasında zamandan tasarruf sağlar. Önceden tanımlanmış işlevler arabirime hızlıca ve etkin bir şekilde aktarılabilir; Editör ile hiçbir şeyin manuel olarak girilmesine gerek kalmadan kontrol projesine dahil edilebilirler. API ile çok sayıda eylem gerçekleştirilebilir Ne gibi avantajlar sunuyor? • ISO 13850 standartlarına uygun • Verimliliği yüksek ürünler • Makinenin piyasaya çıkış zamanını azaltır • LED göstergeler daha hızlı teşhis sağlar • Kullanımınıza özel hazırlanabilen çözüm • 22,5 mm’lik ince ünitede 4’e kadar güvenlik çıkışı • Maksimum 15 msn yanıt süresi Çözüm paketinin içinde yer alan Omron’un yeni G9SE güvenlik röleleri; kullanışlı, kompakt ve hızlı monte edilebiliyor. Omron’un G9SE güvenlik rölesinin, montaj süresini %50’den fazla kısaltan ve ultra-ince yapısında kolay erişilebilir vidasız terminallerle donatılmış üç farklı modeli ile tüm güvenlik uygulaması ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmıştır. Bu ürünler, 94 API ile proje oluşturmak, kitaplıktan çağırarak program blokları oluşturmak, donanım yapılandırmak ve süreçler ile sistem değişkenlerini (dahili ve harici) eşleştirmek mümkündür. Ayrıca, IP bağlantıları oluşturmak ve yapılandırmak da mümkündür. Oluşturma, kontrol sistemini indirme, lisanslama ve işlevleri test etme gibi bir projeyi tamamlamak için gereken diğer adımlar PAS4000 ile normal şekilde gerçekleştirilir. PSS 4000 otomasyon sistemi emniyet projelerinin yanında otomasyon da uygulayabildiğinden, API ile emniyet işlevlerini etkin bir şekilde oluşturmak da mümkündür. çeşitli güvenlik konfigürasyonları ve ayarlanabilir kapamada gecikme zamanlarını kapsayan farklı opsiyonlar sunmaktadır. Bunların hepsi, E-stoplar, güvenlik kapı switchleri ve güvenlik ışık bariyeri gibi çeşitli güvenlik cihazlarıyla uyumludur. Bu seri içerisindeki tüm röleler, hem mekanik hem de elektronik sensörlerle kullanılmaya uygundurlar ve hepsinde, tanı bilgileriyle birlikte arıza durumlarının anlık ve görsel olarak gösterilmesini sağlayan, kolay görünür LED göstergeler vardır. G9SE rölelerinin başka bir kilit özelliği de, maksimum 15 ms’lik hızlı cevap süresidir. G9SE rölelerinin 5 A değerinde, en fazla dört güvenlik çıkışı ve ayrıca, bir yardımcı PNP transistör çıkışı vardır. G9SE’nin tipik uygulamaları arasında tek ve iki-kanallı acil durdurma fonksiyonları ve ayrıca, izleme kapıları, koruyucular ve güvenlik ışık perdeleri bulunmaktadır. Sadece 17,5 mm genişlikte olan ve normalde açık iki ani güvenlik çıkışı bulunan G9SE-201 röle, piyasada mevcut röleler API harici uygulama programlarının PAS4000’e bağlanabilmesini sağlar PAS4000 ile Pilz artık harici uygulama planlaması için bir arabirim sunmaktadır (API - uygulama programlama arabirimi). Bu, kontrol projelerini Excel gibi otomatik süreçlerle yapılandıran PAS4000 çevrimiçi yardım sayfasında daha fazla bilgi yer almaktadır API ile hangi eylemlerin gerçekleştirilebildiğini ve hangi komutların gerektiğini öğrenmek için kullanıcılar “PAS4000 için API” altındaki PAS4000 yazılım platformu çevrimiçi yardım sayfasına başvurabilir. www.pilz.com/tr PILZ 95 ÖLÇEKLENDİRİLEBİLİR ÇÖZÜMLER MIDRANGE UYGULAMALARINA YÖNLENDİRİYOR ■ Akıllı üretim çağında gerçek zamanlı üretim bilgileri ve verileri giderek daha da önemli bir hale gelirken, makine üreticileri ve son kullanıcılar bu bilgileri en iyi şekilde toplamalarına, düzenlemelerine, yorumlamalarına ve sunmalarına yardımcı olan stratejileri nasıl geliştirebilir? Akıllı üretimin geleceğin yolu olduğunu dönemin ilk aşamasından önce fark eden Rockwell Automation, entegre mimari kavramını geliştirmiştir. Integrated Architecture (Entegre Mimari) esnek ve ölçeklendirilebilir otomasyon, hareket, güvenlik ve proses çözümlerinin temelini teşkil etmek üzere oluşturulmuştur. Üretim endüstrisinin tarihi, tıpkı dünya tarihi gibi, düzgün bir şekilde çağlara ayrılabilir; ilk gerçek çağdaş çağ sanayi devrimindeki seri üretimi, Henry Ford ve onun üretim hattı kavramını izlemiştir. O zamandan bu yana, birçok farklı kavram gelip gitmiş ya da gelip kalmış ve en başarılı olanları eskilerini geride bırakarak, endüstrinin geleceğini tanımlamaya yardımcı olmuştur. Yakın geçmişe bakacak olursak ve hatta geleceği de düşünürsek, yaygın olarak akıllı üretim çağı dediğimiz dönemin ortasında olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu çağda üretim ve proses verilerini toplamak, deşifre etmek, düzenlemek ve paylaşmak hiç olmadığı kadar önemli bir hale gelmiştir. Akıllı üretimin arkasındaki tüm değerler, sistemsel bilgiler, teknoloji ve insan becerisinin, makine üreticileri ve kullanıcılarını hiç olmadığı kadar global olan piyasada rekabetçi kıla- 96 cak daha hızlı bir devrim ve değişimi beraberinde getirmek üzere bir araya gelmesidir. Verilere gerçek zamanlı erişim sayesinde, şirketler daha esnek, daha çevik, daha sürdürülebilir ve daha karlı olabilir. Akıllı üretimin anahtarı, bu verileri toplamaya, kontrol etmeye ve sunmaya yardımcı olan omurga ve hizmetlerdir. Birçok şirket üretim operasyonlarındaki bilişim çözümlerinin ofis alanında kullanılanlarla bağdaşabilir olmaması sorunuyla karşılaşmaktadır. Akıllı üretimin arkasındaki öğelerin büyük bir çoğunluğunu ise ofis alanı barındırmaktadır. İletişim uyumsuzluğunu aynı tedarikçiye ait, daha güçlü ya da güçsüz istikrarlı muadilleyile aynı operasyon, iletişim ve geliştirme ortamını paylaşmayan ve daha zor öğrenilen, daha az tanımlanmış yöntemleri ve değişim zamanı geldiğinde daha yüksek harcamalara neden olan bazı üretim çözümleri arttırmaktadır. Akıllı üretimin geleceğin yolu olduğunu dönemin ilk aşamasından önce fark eden Rockwell Automation, entegre mimari kavramını geliştirmiştir. Integrated Architecture (Entegre Mimari) esnek ve ölçeklendirilebilir otomasyon, hareket, güvenlik ve proses çözümlerinin temelini teşkil etmek üzere oluşturulmuştur. Temel özellikleri şunları içermektedir: Bir dizi otomasyon uygulamasına uygun olacak işlevsellik ve ölçeklendirilebilirlik; tek IT dostu iletişim ve kontrol ağı olan EtherNet/IP; gerçek zamanlı eyleme dönüştürülebilir bilgi sağlama ve bilgi entegrasyonu. Bunların tümü bilgi, teknoloji ve insan becerisini bir araya getirme olan akıllı üretim ruhu- ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON na işaret etmektedir. Bu tür bir entegre işlevselliğin bir otomasyon şirketinin ürün yelpazesinin güçlü öğeleriyle kısıtlanması için bir neden olmadığını çoğu kişi fark etmemektedir. Bir gözümüz entegrasyonda, bir gözümüz ölçeklendirilebilir çözümlerde olduğunda, Rockwell Automation daha küçük uygulamalar için Integrated Architecture portföyünü Allen-Bradley CompactLogix programlanabilir otomasyon kontrolörleri (PACs), kompakt Kinetix servo sürücüler, ölçeklendirilebilir I/O, PowerFlex sürücüler ve çok yönlü PanelView Plus 6 operatör panel ve yazılım araçlarıyla önemli ölçüde genişletmiştir. Rockwell Automation ControlLogix L7 prosesörünü CompactLogix ailesine katarak, değer odaklı makine üreticilerine EtherNet/IP üzerinden –hem yardımcı sürücüler hem de AC sürücüleri için-Entegre CIP Hareketi gibi performans özelliklerini daha düşük bir fiyat noktasında sağlayabilir. Bu, kullanıcılara bir ağ, tek bir geliştirme ortamı ve tam, entegre eksen portföyü vermektedir. Integrated Architecture, Rekabetçi Ölçeklendirilebilir Çözümler Sağlıyor ve Rockwell Automation Integrated Architecture’ı daha küçük, midrange kontrol çözümlerinde güçlendirerek, makine üreti- cileri makinelerinin maliyetlerini ve karmaşıklığını azaltırken, daha rekabetçi ve ölçeklendirilebilir çözümler sağlayabilir. Integrated Architecture, yönetmeleri gereken uygulama türleri ya da ürettikleri makinenin karmaşıklığı her ne olursa olsun, tek kontrol mimarisinde standartlaşmalarına ve ortak bir uygulama programlama ortamı ve konfigürasyon ortamını güçlendirmelerine de olanak tanımaktadır. Uzun kontrol seçimi süreçlerini atlayabilir, değişen tasarım parametrelerine ya da son kullanıcının uygulama ihtiyaçlarının genişlemesine daha iyi yanıt verebilir ve makine yenilikçiliği için daha fazla mühendislik kaynağı da atayabilirler. Birçok lider makine üreticisi bu standardizasyonunun tasarım esnekliğini geliştirdiğini, değişen piyasa taleplerine uyum sağlamaya yönelik bir dizi ihtiyacı karşılamak üzere kontrol sistemini hızla ölçeklendirmelerine olanak tanıdığını fark etmektedir. Ayrıca, bir makine üreticisi müşterilerinin çoğunu tek bir kontrol platformunda standartlaşmaya motive ederse, makine üreticisi de destek ve bakım çabalarını kolaylaştırabilir. Bu arada son kullanıcılar da tek ortak teknolojide standartlaşabilir ve bu şekilde, personel değişiklikleri meydana geldiğinde, destekleyici kontrol platformları için kritik mühendislik bilgilerini kaybetme riskini azaltabilir. Mühendislerin yalnızca bir platformda eğitilmesi gerekeceği için, makine üreticileri de bir taraftan genel eğitim maliyetlerinden tasarruf ederken, diğer taraftan daha odaklı destek sağlayabilir. Kontrol mimarisinde akıcı bir şekilde çalışabilen daha fazla mühendis ve personelle, müşteri desteğinin tutarlılığı ve niteliği de iyileşmektedir. Son olarak, tek bir kontrol platformunda standartlaşma, bir makine yapımcısının genel yedek parça bulunabilirliğini geliştirirken, daha az parçayı stoklamasına olanak tanımaktadır. www.rockwellautomation.com ROCKWELL 97 ROCKWELL AUTOMATION’DAN OPTISIS ÇÖZÜMÜ ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON reACTION teknolojisiyle ultra hızlı otomasyon B&R’ın reACTION teknolojisi: Çığır açan 1 µs çevrim süresi standart X67 serisi komponentleri kullanılarak elde ediliyor. ■ Yeni Optisis çözümü konuşlanmayı kolaylaştırırken güvenlik enstrümanlı sistemler için hazırlık zamanını da kısaltıyor. Rockwell Automation, endüstriyel prosesler için mühendisliği önceden yapılmış güvenlik otomasyonlu sistem sunan yeni OptiSIS çözümünü tanıttı. Bu sistem küçük ve orta ölçekli proseslere sahip uygulamalar için konuşlanmayı kolaylaştırırken hazırlık zamanını da kısaltıyor. OptiSIS çözümü, uyumsuz ya da artık kullanılamaz hale gelmiş eskimiş proses güvenlik sistemlerinden yararlanan petrol, gaz, kimyasal ve petrokimya üreticileri için idealdir. Rockwell Automation, Paket Çözümler program müdürü Mark Eldredge şunları belirtti: “ Özel tasarlanmış yöntemleri kullanarak proses güvenlik sistemini yenilemek ya da bir üst seviyeye yükseltmek masraflı olurken zaman kaybı yaratabilir. OptiSIS çözümü, yüzde 30 oranında hazırlık süresini azaltabilir ve bu şekilde daha hızlı ve maliyet etkinliği olan güvenlik otomasyonlu sistem konuşlanmasını sağlar.” OptiSIS çözümü, 50 veya 100 G/Ç noktalı güvenlik otomasyon sistem uygulamaları için tasarlanmıştır, ani kapama sistemi, brülör yönetim sistemi ve yüksek doğrulukta basınç koruma sistemi de dâhildir. 100 G/Ç noktasına kadar olan uygulamalar için kullanılacak sürüm 2015’in dördüncü çeyreğinde piyasaya sunulacak. Rockwell Automation Sistemler ve Çözümler küresel teknoloji direktörü Allan Rentcome şu şekilde konuştu: “Rockwell Automation paket çözümleri, endüstriyel proseslerin kapasite boşluklarını doldurabilmek ve kendi işletmelerine özgü zorlukların üstesinden gelebilmelerine yardımcı olmak için tasarlanır. OptiSIS çözümü ile birlikte şimdi endüstriyel prosesler, tarih boyunca yatırım açıklaması için oldukça küçük olabilecek güvenlik uygulamaları için paket bir çözüme sahipler.” Mühendisliği önceden tamamlanmış OptiSIS çözümü genel mühendislik zamanını kısaltacak ve herhangi bir programlama ihtiyacını ortadan kaldıracak şekilde kuruluma, kablolamaya ve yapılandırmaya hazır olarak teslim edilir. Kullanıcıların tek yapması gereken sistem sebep-sonuç grafikli ara yüzüne mantık senaryolarını girmektir. Konfigürasyonlar test edilmiştir ve orijinal güvenlik fonksiyonları gerekliliklerine karşı doğrulama ölçütü olarak saklanabilir ya da daha sonraki bir tarihte sistemi bilinen bir duruma geri döndürmek için kullanılabilir. Esnek girdi ve çıktılar sistemin farklı birliklerdeki dijital ve analog G/Ç türlerine uyum sağladığını gösterir. Ek olarak, tek G/Ç ve hatadan toleranslı (çift) G/Ç sürümleri farklı yedeklilik ihtiyaçlarını karşılamak için uygundur. Sistem, Güvenlik Bütünlüğü Seviyesi 3(SIL3) gerekliliklerini karşılar ve IEC 61511/ISA 84.00.01 ile de uygundur. Kuruluma hazır, Teknik Denetim Kurumu (TUV) sertifikalı donanım ve onaylanmış uygulama yazılımı kullanır. www.rockwellautomation.com 98 ROCKWELL ■ B&R periferik cihazların çevrim süresini 1 µs’ye kadar indiriyor. B&R, reACTION teknolojisi sayesinde endüstriyel otomasyon süreçlerindeki çevrim sürelerini 1 µs seviyesine kadar düşürdü. Bu yeni yaklaşım, zamanın kritik olduğu alt proseslerin standart donanımlar (IEC 61131 ile belirtilenler) kullanılarak yönetilmesine olanak sağlıyor. Aynı zamanda kontrolörün üzerindeki yük azaltılarak maliyet düşürülürken performans optimizasyonu yapılabiliyor. Böylece ilave maliyetler olmadan performansta büyük bir artış sağlanıyor. Şu ana kadar elde edilen en hızlı tepki süreleri (giriş sinyalinin alınması ve çıkış sinyalinin gönderilmesi arasındaki süre) 100 mikro saniyenin altına nadiren inmiştir. Maliyeti artırmadan yükseltilen performans reACTION teknolojisi sayesinde, fonksiyon blok editöründe oluşturulan programlar, X20 ve X67 serilerindeki I/O modülleri üzerinde doğrudan gerçekleştirilir. Bu sayede iç veri aktarımı (internal data transmission) elimine edilir ve tepki süreleri 1 µs’ye kadar indirilebilir. B&R, Automation Studio 4 geliştirme platformunun avantajlarını kullanarak yazılım modüllerini dağıtılmış donanım üzerinde paylaştırır ve modüllerdeki lojik bileşenlerin kapasite fazlasının kullanılmasını sağlar. Böylece dinamik güncellemelerde fonksiyon blok kütüphanelerinin hafızada tutulması sağlanabilir. Bu kütüphanelerdeki metotlar tıpkı mikrokontrolörün kendi komut seti gibi I/O modülleri üzerinde lokal olarak çalıştırılabilir. Bu sayede zamanın çok kritik olduğu alt prosesler standart donanımlar kullanılarak gerçekleşebilir. Özel modüllere ihtiyaç kalmadığı için maliyet azaltılmış olur. Tüm bunların yanında network ve kontrolörün üzerindeki yükün de minimuma indirilmesi sağlanır. www.br-automation.com B&R AUTOMATION 99 Düşük Maliyet Beklentisi Olan Uygulamalar İçin ARM CortexTM A8 İşlemcili CP6606 Gömülü Panel PC ENDÜSTRİ OTOMASYON SCHUNK’tan Hızlı Palet Değiştirme 350 kg’e kadar taşıma kapasiteli modüllerde iyileştirme Yenilikçi aile firması SCHUNK, ayrıca VERO-S NSR serisini daha küçük ve orta ölçek modüllerle tamamladı : Maksimum işlem güvenirliğini sağlamak için bu standart modüllere ayrıca temizleme fonksiyonu ilave edilmiştir. Temas alanlarını çevreleyen çelik yüzey, robot takım degiştirme modulünü aşınmaya karşı son derece dayanıklı yapar. Yapılan iyileştirmeye rağmen modüllerin ağırlığı değişmemiştir. ■ Kompakt SCHUNK robot takım değiştirici VERO-S NSR, takım tezgahlarının robotla desteklenmiş palet değişiminde yüksek verimliliği ile standartları belirlemeye devam ediyor. VERO-S NSR maxi 220 modulüyle birlikte sistem, ağır yük sınıfında bile palet taşıma için üstün ve tercih edilebilir bir ürün haline gelmektedir: 4000 Nm’ye kadar tork transferi yaparak, 1000 kg’a kadar (800 x 800 mm’de) güvenilir taşıma yapabilir. CP6606 Gömülü Panel PC, düşük maliyet beklentisi olan uygulamalarda kompakt bir Kontrol Paneli olarak kullanmak için idealdir. Kompakt 7 inç HMI ve hepsi bir arada kontrolör ■ CP6606 ‘Ekonomik’ Panel PC, makine üreticilerinin düşük maliyet beklentisi olan uygulamaları için idealdir. Hepsi bir arada kompakt bir yapıya sahip olan kontrolör, 7 inç formatında 800 x 480 (WVGA) çözünürlüğe sahip bir TFT dokunmatik ekranı, güçlü 1 GHz Arm Cortex™ A8 işlemciyi ve 1 GB DDR3 RAM belleği bünyesinde barındırıyor. Pano montajı için tasarlanmış fansız CP6606, kompakt ve düşük maliyetli bir Kontrol Paneli olarak kullanılmak için idealdir. TwinCAT otomasyon yazılımıyla birlikte Panel PC, küçük ve orta büyüklükteki makineler, üretim tesisleri ya da binalar için esnek bir otomasyon kontrolörü haline geliyor. TwinCAT OPC UA desteğiyle Panel PC bir OPC UA İstemcisi veya Sunucusu olarak da kullanılabiliyor, böylece kapsamlı bağlantı ve uzaktan erişim fonksiyonları sunuyor. Beckhoff Endüstriyel PC Ürün Yöneticisi Frank Teepe, “CP6606 Panel PC, yüksek kaliteli renkli dokunmatik ekranın ötesinde, alüminyum ön yüz ve çelik sacdan yapılmış arka kapağa sahip sağlam muhafazasıyla, düşük maliyetli pazarda bulunan tipik plastik panellerin kalitesini ve dayanıklılığını geride bırakıyor” diye açıklıyor. CP6606’nın hafif eğimli ön paneli çekici görünümü daha da artırıyor. 0 ile 55 °C arasındaki çalışma sıcaklığı (saklama sıcaklığı aralığı -25 +65 °C) yanında IP 54 korumalı panel ön yüzü ve IP 20 korumalı arka kısmı ile, CP6606 zorlu tesis ortamlarına da dayanıklıdır. Dahası, fansız “Ekonomik” Panel PC hareketli parçası bulunmadığından daha fazla güvenilirlik sunuyor. Yüksek kaliteli SLC Flash’lı bir microSD kart depolama ortamı olarak kullanılıyor. Ekipman, bir RS232 arabirim, iki adet USB 2.0 bağlantı noktası, bir Ethernet bağlantısı, bir EtherCAT bağlantısı ve bir 24 V güç kaynağı barındırıyor. www.beckhoff.com.tr 100 BECKHOFF ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Hafifletilmiş tasarımının sonucu olarak, optimize edilmiş yaklaşma yüzeyine sahip modüller 400 g (NSR mini 100) ve 1600 g (NSR 160) ağırlığındadırlar. Modüller sırasıyla 75 kg’a kadar (200 x 200 mm’de), 350 kg‘a kadar (400 x 400 mm’de) paletlerin güvenilir taşınmasına uygundurlar. Ağır işlere uygun yeni NSR maxi 220 modülüyle bir takım olarak 1’den 1000 kg’a kadar bütün aralığı kapsarlar. SCHUNK’un geliştirilmiş patentli strok kilitleme sistemi (hızlı ve yüksek sıkma) sayesinde, 1000 kg ağırlığındaki büyük yükler taşınabilir. Kilitleme sistemi, şekilsel kilitlemedir ve kilitli kalma durumunu kendiliğinden korumaktadır. Güç taşıyan tüm bileşenler sertleştirilmiş, paslanmaz çelikten yapılmıştır. Zor koşullarda çalışma güvenilirliğini garantiye almak için toz, talaş ve soğutucuya karşı tamamen contalanmıştır. Ayrıca, standartlaştırılmış temizleme fonksiyonu palet ve robot üzerindeki modul arasında talaşsız bir temas olmasını garantiler. Süreci izlemek için kilitleme ve kilidi açma durumları bir konum sensörüyle ve paletin varlığını endüktif yakınlık sensörüyle (inductive proximity) izlenir. Tekrarlanabilirlik hassasiyeti 0.02 mm’dir. www.tr.schunk.com SCHUNK 101 ENDÜSTRİ OTOMASYON Yeni Genişletilmiş Ürün Yelpazesiyle ETT Lineer Motor Serisi Yüksek Performans ve Hassas Kontrol Sunuyor YENİ TBS1000/B/EDU Serisi Digital Storage Osiloskoplar ■ Tektronix yenilenen modelleri ve dâhil edilen eğitim modülleri ile dalga şekillerini ve ölçme sonuçlarını uzaktan açılı görüş ile veya az ışıklı ortamlarda 7 Inch WVGA renkli ekrandan izleyebilirsiniz... ■ Hareket ve kontrol teknolojilerinde dünya lideri olan Parker, ETT lineer motor, milli aktüatör serisini genişleterek lineer motor alanındaki çözümlerini arttırıyor. İleri seviyede pozisyon kontrölü gerektiren pnömatik uygulamaların yerine kullanılması ideal olan ETT serisi, yüksek termal verimliliği ve düşük bakım ihtiyacıyla beraber zorlu şartlarda kullanım için IP67 koruması ile donatılmıştır. 4 farklı uzunluk ve boyut alternatifi olan ETT tubular motor1 serisi 2083N maksimum kuvvet gibi yüksek itiş değerleriyle beraber 8m/s hız ve 350m/s2 ivmeye sahip. ETT serisi ±0.05 mm’lik tekrarlanabilirliğiyle, yüksek dinamik performans gerektiren her tür doğrusal taşıma ve pick&place uygulaması için ideal çözümdür. 1 Vpp Sin/Cos enkoderleri ile hassas kontrol ve konumlama garanti edilir. Uygun maliyeti ve enerji tasarrufu ile ETT, ileri seviyede esneklik ve pozisyon kontrolü ile beraber hassas kuvvet ve hız kontrolü gerektiren pnömatik silindir uygulamalarında doğru alternatiftir. ETT’nin DIN ISO 15552:2005-12 pnömatik ISO flanş standardına uyumu sayesinde mekanik montajı basitleştirir ve mühendislik ihtiyacını azaltır. ETT doğrudan tahrikli bir aktüatördür; bu yüzden kurulum, işletme ve bakım prosedürlerinde istenmeyen zorluklar ve maliyetler çıkarabilecek rulman, dişli kayış veya dişli kutusu gibi mekanik aktarma bileşenlerine ihtiyaç duymadan hareket oluşturabilmektedir. ETT’nin bir diğer önemli özelliği ise ek soğutmaya ihtiyaç duymaksızın yüksek görev döngülerine uyumluluğudur. Bununla beraber motorun başarılı termal verimliliği sayesinde güvenilirliği ve kullanım ömrü oldukça yüksektir. 230 veya 400 (ETT080) VAC besleme gerilimli herhangi bir standart sürücüyle kontrolü sağlanabilen ETT, özel düşük voltajlı sürücü kullanımı ihtiyacını ortadan kaldırır. Parker, ETT’yle kullanıma uygun geniş servo sürücü seçenekleriyle, müşterilerinin tek bir tedarikçiden komple hareket çözümü sağlamasına olanak verir. ETT Elektrikli Tubular Motor serisi, geniş opsiyonel aksesuar çeşitliliğiyle kolay ve esnek montaj olanağı sağlar. Ayrıca, ETT025 modelinde flying bağlantısına ek olarak motor konnektör opsiyonu da eklemiştir. www.parker.com www.netes.com.tr 102 NETES MÜHENDİSLİK PARKER ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Çatal Işık Bariyeri (Fork Light Barriers ) ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON SCHUNK’tan Yüksek Hassasiyette Montaj Uygulamaları için Minyatür Tutucu tutucusuyla yanyana istenilen sayıda üstten montaj yapabilir ve aynı anda çoklu alma bırakma işlemi gerçekleştirebilirsiniz. Gerektiğinde, yüksek hassasiyete sahip MPGplus gövdesi ve çene yapısı kolay montaj özelliklerine sahip olduğu için sisteminize bağlamanız ve değişiminiz oldukca kolaydır. MPGplus tutucu, yüksek çevrim sayısı ve hassasiyetinin yanı sıra fiyat olarak da sizlere büyük avantaj sağlayacaktır. ■ Günümüz teknolojisinde endüstriyel sahada algılama noktasında en stabil algılama karşılıklı sensörler ile sağlanır. di-soric çatal sensörlerde alıcı ve verici aynı gövde içerisinde yerleştirilmiş durumdadır. Herhangi bir nesne (metal ya da ametal)algılama bölgesinde girerse ışık demeti kesintiye uğrar ve bir çıkış sinyali oluşur. di-soric çatal sensörlerinde ince ışık demeti kullanıldığı için küçük cisimlerin algılanmasında dahi sorunsuz çalışır. Bugünkü koşullarda en sağlıklı çözüm karşılıklı sensörlerle olmakla birlikte alıcı ve vericinin ayrı kasalarda olması sebebi ile kullanıcıya getirdiği işçilik vb. durumlar göz önünde bulunması sebebi ile di-soric çatal sensörlerin önemi her Özellikle güçlü geçen gün artmaktadır. Bu bağlamda da di-soric 30 yıldır kullanıcılarının da istekleri göz önünde tutarak ürün yelpazesini sürekli geliştirmektedir. Öne Çıkan Özellikleri; *Entegre Elektronik Modül *Yüksek Çalışma Frekansı *Açık/Koyu Anahtarlama *Sağlam Metal Gövde *Yüksek Koruma Sınıfı *5 Yıl Garantili www.oshmuhendislik.com.tr OSH MÜHENDİSLİK Raylı Sistemler İçin Konnektörler ■ Ulaşım endüstrisi için Phoenix Contact yeni Heavycon HRR konnektör serisini geliştirdi. Raylı ulaşım araçlarında sinyal ve gücün güvenli iletimi için seyyar muhafazalar, panel montaj tabanları ve kutu montaj tabanları geliştirmiştir. Bu konnektör ailesi dış ortamların tüm gereksinimlerini karşılar. Muhafazalar aşırı ortam şartları; hızlı sıcaklık değişimleri, kar ve buz, titreşim, şok, düşen kayalar… için tasarlanmıştır. Ip68 ve IP69K koruma sınıflarına sahiptirler. Kapsamlı koruma elektromanyetik parazitli alanlarda bile değişmez. Seyyar muhafaza ve eş muhafaza iki M6 paslanmaz çelik vida ile bağlanır. Contalar muhafazaya montedir ve 4 montaj vidası bu contalı bölgede yer alır. B6, B10, B16, B24 ölçülerine uygun standart iç parçalar, çoklu iç parçalar ve modüler iç parçalar kullanılabilir. www.phoenixcontact.com 104 ■ SCHUNK’un yüksek hassasiyete sahip paralel minya- tür tutucusu özellikle elektronik sektörü ve küçük bileşenli montaj uygulamaları için geliştirildi. Standartlaşmış modülün tekrarlanabilirlik hassasiyeti; hassas ve düşük toleranslı uygulamalara uygun şekildedir. Montaj yüzeyinin tutma merkezine olan hassasiyeti her zaman en iyi seviyedede sağlanmaktadır. Yüksek hassasiyete ve tutma gücüne sahip olan MPGplus, bütün formlardaki parçalarınızı en hassas şekilde tutar. Ayrıca MPGplus phoenıx contact SCHUNK’un minyatür paralel tutucusu MPGplus, pazardaki en güçlü minyatür paralel tutucudur. Benzer farklı modüllerle teorik ve pratik karşılaştırma yapıldığında farkı görülecektir. Özel yataklaması sayesinde sahip olduğu moment değerleri ve sıkma kuvveti sayesinde daha uzun parmaklarla kullanmanızı ve daha büyük parça taşımanızı sağlar. Ya da standart benzer bir tutucunun sıkma kuvvetine erişmek için MPGplus serisinin daha küçük boyutlusunu kullanmanız yeterli olacaktır. SCHUNK MPGplus paralel tutucu silindirik çapraz rulman yataklaması sayesinde yüksek yükleme kapasitesi, minimum yıpranma, uzun kullanım ömrü özelliklerine sahiptir. Özel alaşımlı alüminyum gövde, iç bileşenler yüksek dayanım ve düşük gövde ağırlığı sunar. Çoklu montaj deliği sayesinde modül; içten, yandan veya altından montaj çeşitliliği sağlar. Endüktif sensör kullanımının yanısıra, MPGplus ayrıca entegre edilebilir ve programlanabilir manyetik sensör yoluyla da pozisyonu izlenebilir. MPGplus tutucu sensörleri çok hassas, açık ve kapalı stroklarını algılayacak kapasitededir. MPGplus tutucunun standart versiyon ve ayrıca hassas versiyonu 16’dan 64’e büyüklüklerde, parmak stroğu 1.5 mm’den 10 mm’ye ve tutucu kuvvetleri 25 N’dan 350 N’a kadar mevcuttur. Büyüklüğüne bağlı olarak tavsiye edilen taşınabilir parça ağırlığı, 0,13’ten 1.25 kg’a ulaşır. *Tutulan parça ile tutucunun parmakları arası sürtünme bazlı tutma işlemi için tavsiye edilir. Tutulacak parça ile parmak formu aynı yapıldığı takdirde daha ağır parçalar tutulabilir. www.tr.schunk.com SCHUNK 105 Yeni Fluke 820-2 LED Stroboskop liği modülasyonu • Sağlam, dayanıklı tasarımda filament, gazlar, oyuklar veya cam içermeyen katıhal LED’ler kullanılır —(bir metre düşüş) • Quartz-doğruluk kontrol sistemi yüksek doğruluk sağlar —%0,02 (± 1 hane) • Multi-line LCD ekran • Fiziksel temas veya reflektör banda ihtiyaç olmadan makinelerin donuş hızı kontrolü • Dişli dişlerini, kesim yüzeylerini, tekrarlar veya “sürüklenen” ekipmanı görüntülemek için ileri veya gecikmeli flaş • Kolay ayarlama için 2x ve .2 düğmeleri ile basit basmalı düğme işlemi. Ayarlanabilir flaş süresi Çoğu uygulama için standart flaş süresi ayar yapılmadan sorunsuz çalışır. Yüksek rpm’li veya yüksek yüzey hızlı büyük döner nesneler içeren diğer uygulamalarda ayarlanabilir flaş süresine ihtiyaç vardır. Yüksek hızlı uygulamal arda, nesneler tek flaşlı kısa periyot süresince hareket edebilir ve bulanık bir görüntüye neden olabilir. Flaş süresi azaltıldığında nesnelerin hareket etmek için daha az zamanı olur ve görüntü daha keskin görünür. 820-2 için yaygın uygulamalar ■ Dayanıklı, kompakt ve kullanımı kolay Makine ile fiziksel temas yapmadan, geniş bir sanayi yelpazesine ait çeşitli makineler üzerinde, potansiyel mekanizma arızalarını güvenle araştırın ve gözlemleyin. Fluke 820-2 LED Stroboskop dayanıklı, kompakt, taşınabilir bir stroboskop olup hareketi durdurarak arıza teşhisi, mekanik sorun giderme ve süreç veya ürün araştırma ve geliştirme için idealdir. Yeni Fluke 820-2-LED Stroboskop, olcum ve arıza teşhis amacıyla hareketi durdurmak için basit ve kullanımı kolay bir araçtır ve • Çalışmayı durdurmadan veya makine ile temas etmeden dönen ekipmanın çalışma hızını belirlemenizi, • Parazitli osilasyonların, hataların, kayma veya istenmeyen distorsiyonların teşhisi için hareketi durdurmanızı, • Doner bir şaftın, hoparlörün veya mekanik parçaların dönme veya frekans hızını ölçmenizi, • Parça numaralarını veya diğer işaretlemeleri tanımlamanızı sağlar. Temel özellikler: • Yüksek yoğunluklu 7-LED dizi—4.800 Lux @ 6.000 FPM/30cm • Uniform flash özelliklerine sahip yüksek verimlilikli LED katıhal ışık kaynağı daha yüksek flaş hızlarına olanak sağlar —30300.000 FPM (dakika başına flaş) • Yüksek hızda olağanüstü net görüntüler için dijital darbe geniş- 106 Fluke 820-2 LED Stroboskop, fiziksel temas olmadan makinenin donuş hızını ölçmek için bir aletten daha fazlasını sunar. Geniş bir uygulama yelpazesi için mükemmel bir arıza teşhis aracıdır: • Kayış tahrikli makineler—HVAC fanları, pompalar • Bilyalı rulmanlar, şaftlar, dişli dişleri veya diğer makine bileşenleri • Kavramalar ve dişli carklar • Temeller—rezonans titreşimleri • Kablo veya boru hattında aşınma veya hasar • Karıştırma ve dozajlama işlemleri Stroboskop ayrıca hız ölçmek için lazer takometre kullanma yerine bir strob takometre olarak da kullanılabilir. Stroboskopu kullanmak için, ölçüm altındaki bileşen görünür olmalı ve referans noktası olarak bir tanımlama işaretine sahip olmalıdır. Strob takometre yararlı bir alettir, çünkü bir lazer takometre kullanmak için her zaman makine şaftına ulaşıp bir parça reflektor bant yapıştıramayabilirsiniz veya bir temaslı takometre kullanmak için hareketli şaft ile temas kuramayabilirsiniz—bir stroboskop kullanarak şaft hızını 30 RPM (FPM) değerine kadar düşürmeniz mümkündür. 820-2 LED kullanım yerleri: • Hızı değişen ve sık sık hız değiştiren türbinler • Hızı değişen ancak sık sık hız değiştirmeyen değişken hızlı sürücü motorları ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON • Kayış donuş hızını bulma ve kayış kaymalarını tespit etme • Makine bileşenlerini bulma – fan kanatları, pompa vanaları, kompresör vidaları ve dişli dişleri • RPM olcumu ve frekans sorgulama • Kayma ölçümü için kullanılır Fluke 820-2 LED Stroboskopu çeşitli sanayi dallarında kullanın: Elektrik/elektronik mühendisliği • Senkron ve asenkron motorlardan ankraj salınımını, kollektor ve kayma bileziklerinin karbon fırçasını gözlemleyin. Hoparlör, pikap, manyetik teypler, role, kontak doğrultucular, güç anahtarı, telefon secici, ev aletleri, mutfak aletleri, vantilatörler, türbinler, vibratörler, sayaçlar, hoparlörlü telefonlar, sıralama makineleri, santrifüjler, elektrikli aletler ve cihazlardaki hataları bulun. • Sarıcılar, kablolama makineleri, izoleli makineler, kablosuz baskı makineleri, kesim makineleri ve matkaplar gibi üretim makinelerinde elde edilen mamullerin neden olduğu hataları bulun. • Motorların ve makinelerin senkronizasyonu ile birlikte sızıntı ve matlaşma davranışlarını kontrol edin. Güç tahliyesi için motorların, makinelerin ve tahrik ünitelerinin davranışını kontrol edin. Yüksek makine verimliliğinde dalga hareketi yansımaları ile malzeme gerginliğinin yanı sıra malzeme yorgunluğunu belirleyin. Makine konstrüksiyonu • Dişlilerin birbirine geçişi, tahrik ünitelerinin kontrolü, bilyalı rulmanlar, kaplinler, levye/ kol hareketi, mafsallı mekanizmalar, silindirler, valf klips dili ve valf klips kaldıracı, rezonans titreşimlerini araştırın ve yüksek yük sonucu malzeme yorulmasını erken tespit edin. • Yüksek hızlı makinelerde üretilen mamulleri kontrol edin. Motorların döner kısımlarının uyumluluğunu, makine ve üretim ekipmanlarını ve yüksek hızlarda çalışan kaplinler, kayışlar ve zincirli tahriklerin davranışını kontrol edin. • Santrifüjler, basınç/kesim makineleri, otomatik delme, perçinleme makineleri, vidalama makineleri, taşlama makineleri, parlatma makineleri ve delme/ oyma makinelerinde üretilen mamulleri kontrol edin. Makinelerin otomatik hareket süreçleri ve boşlukları ile insan gözü tarafından görülebilen dış mekanik ekipmanları gözlemleyin. Otomotiv ve motor üretimi • Ateşleme ve valfleri ayarlayın. Yanmalı motorlarda valf kolu hareketi, valf yayı titreşimi ve enjeksiyon işlemlerini kontrol edin. Her turlu otomatik ve makine üretiminde çeşitli iş mamullerini kontrol edin. • Motor titreşimleri, askılar, transmisyon şaftları, yaylar, rüzgar jeneratörleri ve hafif makineleri gözlemleyin. Optik üretimi • Test kamera kapakları. Film kameraları ve projektörlerin taşınmasını kontrol edin. Tahrik elemanları, soğutma fanı ve film projektörlerinin ters akışını gözlemleyin. Objektif taşlama makinelerinde üretilen mamulleri araştırın. • Film kayıtları ile hızlı hareket eden nesnelerde görülen hareket çalışmalarını gerçekleştirin. Baskı, kağıt ve karton üretimi • Aktarıcı işaretlerini gözlemleyin ve baskı sürecini kontrol edin. Hıza göre baskı kalitesini değerlendirmek için çok renkli yazıcılar izleyin. • Paketleme makineleri, katlanır kutu otomasyonu, kesim otomasyonu ve yapıştırıcı otomasyonunu kontrol edin. Delme, baskı ve sıralama otomasyonunun iş sürecini kontrol edin. Döner bıçaklar, vals, taşıma makaraları, dişliler, storlar, dalgalar, vb. kontrol edin. Madencilik • Talaş ve salınımlı filtreler, taşıma bantları ve santrifüjleri gözlemleyin. Jeneratörler, tahrik makineleri, kaya matkapları ve diğer mekanik ekipmanları kontrol edin. Gemi inşaatı, uçak konstrüksiyonu • Deneysel modellerde pervane üzerindeki kavitasyon kabarcıklarının görünümünü belirleyin. Deniz motorları, jeneratörler, E-makineleri ve hava sistemlerindeki hareketi kontrol edin. • Pervane ve hava vidalarının farklı rpm’lerdeki davranışını (çekiş davranışı ve sıvı davranışı) gözlemleyin. Kimyasal madde üretimi • Karıştırma ve dozlama süreçlerini kontrol edin. Mikserler, pompalar, regülasyon sistemleri, nakil bantları, paketleme makineleri, dozaj ve sıralama makineleri, tablet makineleri, şişe dolum makineleri, kapatma makineleri, vb. gözlemleyin. • Kuru santrifujler ve hava basıncı makineleri, taşıma sistemleri, salınımlı filtreler ve kırma tesisleri vb. içindeki urunu gözlemleyin. Medikal • Medikal kurumlardaki delme işlemlerini gözlemleyin. • Farklı frekanslara ait ışık darbeleri üzerinde (örn. epileptik) yanıt veren varlıklar ayarlayın • Laboratuvarlar, araştırma kurumları, okullar, üniversiteler ve teknik eğitim tesislerinde kullanın • Tanıtım ve deneysel amaçlarla iş süreçlerini gözlemleyin. Optik görselleştirmenin algılanmadığı teorik görüşler için görsel delil olarak kullanın. www.netes.com.tr NETES MÜHENDİSLİK 107 ENDÜSTRİ OTOMASYON Ücretsiz Uzaktan Erişim ile Teknoloji emrinizde! PID Sıcaklık Kontrol Cihazları ESM-XX20 Serisi Sektörün 40 yıllık lider firması bir ilke imza atarak 1 yıl boyunca ücretsiz sunduğu uzaktan erişim mekanizmasıyla müşterileri için gerçek değer üretirken, hem servis maliyetlerini aşağı çekiyor, hem de erken teşhis ile kesintisiz enerji sunuyor. • 4 dijit proses (PV) ve 4 dijit SET değeri (SV) göstergeli • Üniversal proses girişi (TC, RTD) • Seçilebilir ON/OFF, P, PI, PD ve PID Kontrol formları • Self-Tune (Step Response Tuning) işlemi ile PID katsa yılarının sisteme otomatik adaptasyonu • Kontrol çıkışı için ayarlanabilir Isıtma veya Soğutma fonksiyonu ÜRÜNLER ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON • Alarm çıkışı için ayarlanabilir Alarm fonksiyonları • Uzun rezistans ömrü için Soft-Start çıkışı • Proses ve Alarm SET değeri alt üst limit sınırlandırması • Sensör koptu koruması Yoğun bir rekabetin sürdüğü Jeneratör pazarında fark yaratmanın yolunun kusursuz satış sonrası hizmet ve her koşulda müşteri memnuniyeti sağlamaktan geçtiğine inanan Emsa jeneratör, ürünün yer ve konum bilgisinden, yakıt eksikliğinin oluşturabileceği risklere, basit yönlendirmelerle çözülebilecek durumlar için servis maliyetlerinin minimuma indirgenmesi gibi pek çok hususu bu yeni teknoloji ile takip edebiliyor. arızalar önceden tespit edilerek anında müşteri bilgilendirilerek müdahale ediliyor. Ayrıca bu yöntem akaryakıt istasyonları, marketler vb zincir uygulamalarda tüm zincirin uzaktan test edilmesine, ürünün uzaktan yeniden başlatılabilmesine ve yönetilmesine de imkân sağlıyor. Bu uygulama hızlı müdahale ile servis sürecini azaltırken, gerekmeyen servis ziyaretlerini de ortadan kaldırıyor ve servis maliyetlerini en aza indirerek müşteri memnuniyetinin en üst seviyeye çıkartılması hedefleniyor. Üstelik müşteri talep ettiği takdirde bu hizmetten jeneratörün ömrü boyunca faydalanabilmekte. Türkiye’nin dört bir yanında çalışmakta olan on bine yakın cihazını Motor Hız Kontrolü Sürücüleri için Dijital Pansiyometre EPM-XX90 Serisi • Ayarlanabilir SET değerinde çalışabilme • Rampa özelliği • Ekonomik • Kolay kullanım • 4 dijit gösterge • Ön panelden kolay ayarlanabilen çalışma SET değeri • -1999...9999 arasında ayaralanabilir gösterge skalası • Ayarlanabilir nokta pozisyonu • Set değeri alt limit ve üst limit sınırlandırması • Ayarlanabilir rampa süreleri • Motor Hız Kontrol Cihazları için ileri, geri yön çıkışları ve arıza girişi • 0/2...10Vdc Voltaj çıkışı veya 0/4...20mAdc Akım çıkışı (Siparişte belirtilmelidir.) • Programlama ve ayar bölümü şifre koruması www.emkoelektronik.com.tr 108 EMKO ELEKTRONİK Teknolojiyi yakından takip eden bir firma olarak Turkcell ile ortak geliştirilen bir proje ile şimdi tüm Emsa ürünleri, üretim sırasında ürünün içine yerleştirilen bir sim kart sayesinde, uzman teknisyenler tarafından 1 yıl boyunca “ÜCRETSİZ” ve online olarak uzaktan takip edilebiliyor. Bu sistemle cihazın yeri ve durumu ile ilgili tüm bilgilere anlık olarak erişim mümkün. Aynı zamanda jeneratörlerin yaklaşan bakımları müşteriye haber verilebiliyor, erken teşhis ile oluşabilecek Turkcell Makineler arası İletişim Platformu üzerinden takip ederek doğru zamanda doğru müdahale imkanı sağlayacak bu projeye imza atan Emsa Jeneratör 2015 yılı sonunda Eskişehir Organize Sanayi bölgesinde yeni üretim tesislerine taşınacak ve kapasitesini beşe katlayacak. 1977’de kurulan Emsa Jeneratör, halihazırda 78 ülkeye ihracat gerçekleştirmekte ve uzaktan erişim projesini ihraç pazarlarında da uygulamaktadır. www.emsa-jenerator.com.tr EMSA 109 ÜRÜNLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Yüksek hızda paketleme B&R reACTION teknolojisi, yüksek hızlı paketleme makinelerinin performansını artırıyor. ■ B&R’ın reACTION teknolojisi paketlemeyi tamamen yeni bir seviyeye taşıyor B&R, reACTION teknolojisi sayesinde endüstriyel otomasyondaki tepki sürelerini 1 mikro saniyeye kadar indirebiliyor. Bu yeni yaklaşım sayesinde son derece kritik zamanlı alt süreçler, standart donanımların kullanımıyla ve IEC 61131 gereksinimlerini karşılayarak yürütülebiliyor. Kontrolör üzerindeki yük azaltılarak, yüksek teknolojili paketleme makinelerinin gerektirdiği performans optimizasyonu da sağlanıyor. Sonuç olarak herhangi bir ek maliyet olmadan performansta yüksek bir artış görülüyor. Paketleme makineleri için mutlak hassasiyet İlk paketleme, ambalaj sektörünün en zorlu işidir. Bu makinelerde paketleme malzemesi mümkün olan en yüksek hızda ürünle karşılaşır. Bundan dolayı işlem hassasiyeti, ürün kalitesi ve ham madde kullanımı üzerinden doğru- dan etkiye sahiptir. Örneğin sıvı dolum makinelerindeki gravimetrik ve volumetrik dolum işlemlerinde reACTION teknolojisinden faydalanılarak valf ve sensörlerin 1 mikro saniyelik hassasiyetle çalışması sağlanabilir. Yüksek hızlı paketleme makinesi fonksiyonlarından olan kod damgalama ve hatalı ürün ayrıştırılması, reACTION ve NetTime teknolojileriyle kombine edilebilir. Böylece hareket kontrolü ve dağıtık I/O arasında senkronizasyon sağlanarak mutlak hassasiyet elde edilmiş olur. Bu sayede dijital çıkış modelleri 125 nano saniye çözünürlüğü ile kontrol edilebilir. Ayrıca baskı işaretleri veya ürün algılama gibi yüksek hızlı giriş işaretleri 1 mikro saniyelik zaman diliminde kaydedilebilir. reACTION teknolojisi makine performansını görülmemiş düzeyde artıran yapısı sayesinde, son derece entegre ve yüksek seviyede ölçeklenebilir otomasyon çözümlerinin yer aldığı B&R ürün portfolyosuna mükemmel bir şekilde uyum sağlıyor. www.br-automation.com 110 B&R AUTOMATION ENDÜSTRİ OTOMASYON “Sürdürülebilir Dünya için Bugünden Döngüsel Bir Ekonomi Kurmalıyız” Tuncer, “Sürdürülebilirliğin, ekonominin ve toplumsal yaşamın tüm aktörlerinin faaliyetlerine temel olacak bütün unsurlarıyla kendi içinde tutarlı bir strateji haline gelebilmesi için yapmamız gereken çok şey var. Bunun için öncelikle döngüsel bir ekonomiyi hayal etmeliyiz. Döngüsel ekonomi daha tasarım aşamasından başlayarak, kaynak tüketimini değil kaynak yenilenmesini, atıkların yeniden kaynak haline getirilmesini amaçlıyor. İşte bu noktada şirketlere çok önemli roller düşüyor. Öncelikle enerjiyi verimli yöneten teknolojileri kullanmalı ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeliyiz. Atıksız ekonomi, sıfır karbon ekonomisi gibi hedefler artık iş süreçlerimizin aktif birer öğesi olmalı” şeklinde konuştu. Schneider Electric Türkiye Ülke Başkanı Bora Tuncer ■ Enerji yönetimi ve otomasyonda global uzman Schneider Electric, Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından 7.’si düzenlenen Yeşil İş Sürdürebilir İş Zirvesi’ne bu yıl da Stratejik Çözüm Ortağı olarak destek verdi. Schneider Electric Türkiye Ülke Başkanı Bora Tuncer, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, sürdürülebilirliğin tutarlı bir strateji haline gelebilmesi için döngüsel ekonomiye geçişin zorunlu olduğuna dikkat çekti. Sürdürülebilirlik ekseninde kadınlara özgü üstünlüklerden yeterince yararlanmak için çalışma yaşamında kadının rolünün artması gerektiğini vurgulayan Tuncer, şirketler arasında işbirliği platformlarının güçlendirilmesi ve çeşitlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. Schneider Electric Türkiye Ülke Başkanı Bora Tuncer, bu yıl yedincisi gerçekleştirilen Yeşil İş Sürdürülebilir İş Zirvesi’nin açılış konuşmasında, çoğu şirketin sürdürülebilirliği sadece bir sosyal sorumluluk algıladığına dikkat çekerek, bunu aşabilmek için bütünsel bir zihniyet değişimine gerek duyulduğunu söyledi. 112 HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Sürdürülebilirlik yolunda çalışan katılımı büyük önem taşıyor Şirketlerin kendilerine sürdürülebilir gelişim hedefleri belirlemesi ve bunları çalışanları ve müşteritedarikçilerinin yanı sıra tüm kamuoyuyla paylaşmaları gerektiğini kaydeden Tuncer, “İş dünyasının en önemli hedeflerden biri, çalışan katılımı olmalıdır. Sürdürülebilirlik hedeflerine kendilerini gerçekten adamış şirketler, çalışanlarını angaje etmeyi ve onların yaşamına bu anlamı katmayı başarabilirler” dedi. Tuncer: “Sürdürülebilirlikte kadın rolünün artması için elimizi taşın altına koymalıyız” Dünyada yönetim anlayışının sadece erkek yöneticilerin ve çalışanların egemen olduğu bir yapıdan kadın yönetici ve kadın çalışanların da etkin olduğu bir yapıya dönüştüğünü dile getiren Schneider Electric Türkiye Ülke Başkanı Bora Tuncer, sözlerine şöyle devam etti: “Oysa Türkiye’de ILO’nun Ocak 2015 tarihli verilerine göre, kadın yöneticilerin oranı sadece % 12,2; şirket yönetim kurullarındaki kadın oranı %9; kadın CEO oranı ise sadece %2. Kadınlar yapısal olarak işbirliğine erkeklere oranla çok daha yatkınlar. Ayrıca doğaya daha sadık ve doğayı koruyucu bir zihniyete sahipler. Yine yapıları gereği, gelecek kuşaklara karşı kendilerini daha sorumlu hissediyorlar. Çalışma yaşamında kadının rolünün eksik kalması, sürdürülebilirlik ekseninde kadınlara özgü iki farklı üstünlükten yeterince yararlanamadığımız anlamına geliyor. Şirketler arasında işbirliği platformları güçlendirilmeli ve çeşitlendirilmeli… Bora Tuncer, şirketler ve STK’lar arasında şimdiye dek gelişen daha çok doğayı koruma konusundaki işbirliğini başarılı bir adım olarak gördüğünü, bu konuda atılacak ikinci adımın ise alanında işbirliği platformlarının güçlendirilmesi ve çeşitlendirilmesi olacağını düşündüğünü dile getirdi. Tuncer, “Şirketlerin enerji verimliliği ve tasarrufuna ilişkin bilgilerini, atık yönetimi deneyimlerini diğer şirketlerle ve kamuoyuyla paylaşmalarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Bunun yanı sıra şirketler sadece rakipleriyle değil, müşteri ve paydaşlarıyla da işbirliği geliştirmelidir. Dolayısıyla kadın gücünü, sürdürülebilirlik lehine bir avantaja dönüştüremiyoruz, sürdürülebilirliği güçlendiremiyoruz. Eğer, sürdürülebilir şirketler yaratmak istiyorsak, ancak kadın yöneticileri özel olarak teşvik ederek bu yaklaşımı gerçekleştirebiliriz. Şirketlerimizin kadın yöneticilerinin kendi aralarında ağlar oluşturmasını sağlamalıyız. Cinsiyet çeşitliliğinin önemi konusunda eğitimler düzenlemesinde ve kadınlara liderlik eğitimleri vermesinde öncü roller üstlenmeli, elimizi taşın altına koymalıyız.” Schneider Electric’in UN Women tarafından geliştirilen Cinsiyet Eşitliği için Dayanışma Hareketi - HeForShe IMPACT Kampanyasının pilot grubuna seçildiğini belirten Tuncer, “Biz, ancak erkek çalışanlarımızın da cinsiyet eşitliğini savunarak, bu dönüşümün bir öncüsü oldukları takdirde büyük bir gelişme kaydedebileceğimize inanıyoruz” dedi. Karbonsuz ve atıksız üretim ve tüketim zihniyet ve uygulamalarının hem kendi değer zincirleri boyunca tüm tedarik ağına hem de müşterilerinin tüketim kalıplarına ve yaşam tarzlarına giderek nüfuz edebilmesi için çok çeşitli ortak girişim ve etkinliklere yönelebilirler. Şirketlerin inovasyon süreçlerinin üniversitelerin araştırma çalışmalarıyla daha da yakınlaşmasına büyük ihtiyacımız olacak. Son yıllarda bu ortaklıklarla gelişen Ar-Ge Merkezleri teknokentler ve teknoparklar, kuluçka merkezleri ve birçok proje bulunuyor. Bu gibi yenilikçi yapılar, işbirliğinin gelişmesinde teşvik edici rol oynamaya devam ediyor” şeklinde konuştu. 113 HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON OTOKON Ekibi İTÜRO 2016’ya Hazırlanıyor! 6.Merdiven Kategorisi Çıkan 7. Senaryo İnşaat Kategorisi: Bu kategoride robotlar farklı yüksekliklere sahip basamakları çıkıp inerek parkuru tamamlamaya çalışırlar. Başarı kriteri en az bir basamağı çıkabilmektir. Bu kategoride yarışmacılara her sene farklı bir görev verilir ve yarışmacılardan sene içinde yaptıkları robotlarla bu görevleri tamamlamaları beklenir. Kategoriye ait bu sene geçerli olan görev “İnşaat” görevidir. bir çizgi veya tam tersi olabilir. Bunun yanı sıra takip edilecek çizginin rengi değişebilir çizgi izlerken pistte dinamik değişimler de yaşanabilir. 2.Kendini Dengeleyen Kategorisi Kendini dengeleyen robotlar prensip olarak ters sarkaç modelini temel alarak çalışan robotlardır. Kendini dengeleyen robotlar genellikle tekerleri (iç yüzleri birbirlerine bakan iki teker) aynı hizada olan ve çalıştırıldığında kendiliğinden dengesini sağlayan, çalıştırılmadığında ise düşen bir robottur. Türkiye’nin en saygın robotik organizasyonlarından biri olan İTÜRO (İstanbul Teknik Üniversitesi Robot Olimpiyatları) 2016’da çeşitli yarışma kategorileri ve ilgi çekici panel, seminer ve söyleşi konularıyla tüm robotik ve teknoloji severleri 10. kez ağırlamaya hazırlanıyor. Bir öğrenci etkinliği olarak 2007'den beri ekibini ve hedeflerini büyüterek ilerleyen İstanbul Teknik Üniversitesi Robot Olimpiyatları (İTÜRO), bu yıl 8- 9- 10 Nisan 2016'da İTÜ Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde düzenlenecek. Her yıl Türkiye'nin dört bir yanından binlerce yarışmacı ve izleyicinin katıldığı, İTÜRO 2015 kapsamında 10.000'i aşkın ziyaretçi ağırlayan organizasyonun ziyaretçi sayısının bu yıl da artması bekleniyor. Sadece yurtiçi değil yurtdışı katılımcı sayısını da her yıl arttıran İTÜRO uluslar arası bir organizasyon olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. 114 İTÜRO Ekibi, katılımcılara daha iyi olanaklar sunabilmek adına her yıl İTÜRO’yu geliştirmeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. Panel, seminer, söyleşi konu ve konuşmacıları, sergi robotları, yarışma kategorileri bu amaç doğrultusunda İTÜRO’daki yerlerini almaktadır. İTÜRO, Mikro Sumo, Çizgi İzleyen, Yangın Söndüren, Kendini Dengeleyen Robot, Labirent, Serbest Kategori, Merdiven Çıkan, Senaryo: İnşaat, Renk Seçen ve Basketbol Kategorileri ile her seviyeden yarışmacının ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Kategori kurallarının güncellenmesi ile yarışmaların heyecan dozu arttırılmış ve yarışmacıların daha iddialı seviyede yarışmalarına ortam hazırlanmıştır. Kategoriler ile ilgili kısaca bilgi verilecek olursa: 1. Çizgi İzleyen Kategorisi Çizgi izleyen robotlar önceden belirlenen bir parkuru veya bir pisti sensörleriyle algılayarak takip eden, iz süren robotlardır. Parkur siyah zemin üzerinde çizilmiş, işaretlenmiş, görünen beyaz 3. Labirent Kategorisi Labirent yarışmasındaki robotlar, önceden belirlenmiş ve yarışma boyunca sabit kalacak bir labirenti çözmeye çalışan robotlardır. Robot otonom hareket etmelidir. 4.Mikro Sumo Kategorisi Mikro sumolar, birbirleriyle Dohyo adı verilen belli standartlara ve özelliklere sahip yuvarlak bir ring üzerinde karşılaşırlar. Karşılaşma süresince robotlar birbirlerini ringin çevresindeki çizginin dışına itmeye çalışır. Robotlar kullandıkları çeşitli algılayıcılar ile dohyonun çevresindeki beyaz çizgiyi algılayıp, ring dışına çıkmamaya; ring içinde kalmaya çalışırlar. 5.Yangın Söndüren Kategorisi Bu yarışmada robotlar, labirent şeklindeki parkur üzerinde odalarda bulunan yanan mumları söndürmeye çalışırlar. Bunu gerçekleştirmek için robotlarda çeşitli sensörler (ışık, sıcaklık, kızılötesi, ultrasonik vb.) kullanılabilir 8. Serbest Kategori Serbest kategori, yukarıda bahsi geçen kategoriler dışındaki çalışmaları kapsamaktadır. Yarışmacıların kendi yetenekleri ve yaratıcılıkları dâhilinde yapılan çalışmalarıyla yarışmaktadır. Serbest kategori projeleri hakem heyeti tarafından çeşitli ölçütlere göre değerlendirilmektedir. 9. Renk Seçen Kategorisi Bu kategoride robotlar, renkli silindirleri doğru renkli karelere taşımalılardır. Başarı kriteri en az bir silindiri doğru kareye yerleştirilmesi olarak belirlenmiştir. 10. Basketbol Kategorisi Bu kategoride robotlardan istenen, karşılarına gelen potaları algılayıp ona göre basket atmalarıdır. Başarı kriteri iseen az bir topun potaya sokulmasıdır. Katılımcılara yeni bir bakış açısı kazandırma hedefi doğrultusunda, yurt içi ve yurt dışından gelen alanında uzman akademisyen ve sanayi temsilcileri, üç gün boyunca yarışmalarla eş zamanlı düzenlenecek panel, seminer ve workshoplar ile robotik ve kontrol alanındaki gelişmeleri katılımcılar ile paylaşacak. Her yaş grubundan kitlelere hitap eden ve Türkiye'de robotiğin gelişmesinde ve ilerlemesinde büyük payı olan İTÜRO, 8-9-10 Nisan 2016’da, 10. defa yarışmacı ve ziyaretçilerini bekliyor. Yarışma kategorileri, kurallar ve kayıt süreci ile ilgili ayrıntılı bilgi için İTÜRO resmi internet sitesi www. ituro.itu.edu.tr’yi ziyaret ediniz. 115 Mitsubishi Electric Elex Konferası’nda e-F@ctory konseptini anlattı GELECEĞİN FABRİKALARI HAYAL GÜCÜMÜZÜ ZORLAYACAK ENDÜSTRİ OTOMASYON rolü için kurgulandığını belirten Bizel, bu yapının avantajlarını ise şöyle sıraladı: “Artan ürün çeşitliliğini ve seçeneklerini daha iyi kontrol edebilme imkanı, daha esnek çıkış birimleri ve sipariş hacmi, artan küresel pazar talebine cevap verebilmek için daha kısa üretim süresi, üretim çeşidi değişikliklerinin daha hızlı yapılabilmesi, artan maliyet baskısına hızlı tepki süresi, yasal düzenlemelere, teknolojik ve çevresel gelişmelere daha hızlı uyum.” Gelecekte fabrika otomasyonu… Fabrika otomasyonunun gelecek yaklaşımından da bahseden Tolga Bizel, “Gelecekte, günümüzün modern sistemlerinden farklı olarak, üretilen her bir ürünün farklı bir seri numaralı kimliğe sahip olması ve belleklerinde sadece bazı temel bilgileri değil, kendi geçmişlerini de tutması planlanıyor. Ek olarak bu ürünler, tıpkı üretildikleri makineler gibi sürekli internete bağlı olacak. Dolayısıyla konumları ve durumları her an kolaylıkla belirlenebilecek, bulundukları çevreyi inceleyip gerektiğinde yine kendi yetenekleri ölçüsünde fiziksel tepki verebilecek ve bunu yaparken de internete bağlı diğer cihazlarla gerçek zamanlı olarak bilgi alışverişinde bulunabilecekler” şeklinde konuştu. Kişiye özel üretim devri başlıyor ■ Elektrik sektörüne yönelik olarak bu yıl ilk kez düzenlenen Elex Konferansı’nda Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel konuşmacı olarak yer aldı. Endüstri 4.0, akıllı şebekeler ve enerji verimliliği konularının masaya yatırıldığı konferansta Bizel, yeni sanayi evresi Endüstri 4.0’ın Mitsubishi Electric’teki karşılığı olan e-F@ctory konseptini anlatarak, hayal gücümüzü zorlamaya hazırlanan geleceğin fabrika otomasyonu hakkında bilgi verdi. İstanbul Fuar Merkezi’nde, 1-4 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 4. Uluslararası ELEX Fuarı (Elektrik Malzemeleri ve Ekipmanları, Elektrik İletimi ve Dağıtımı Fuarı) ile eş zamanlı olarak bu yıl ilk kez Elex Konferansı gerçekleştirildi. “Akıllı Şebekeler”, “Endüstri 4.0” ve “Enerji Verimliliği” konularında uygulamaların, karşılaşılan sorunların ve sektördeki yeniliklerin ortaya konulduğu konferansta Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel, geleceğin dijital fabrika teknolojisi olarak 116 tanımlanan Mitsubishi Electric’in e-F@ctory konseptini anlattı. e-F@ctory ile üretimde yüksek maliyet tasarrufu Yeni endüstri evresinin, mevcut sanayinin bilgisayarlaştırma yönünde teşvik edilmesi ve yüksek teknolojiyle donatılması projesi olduğunu belirten Tolga Bizel, bu durumun sonucu olarak makinelerin çevrelerinde olup bitenleri anlayabileceğini ve birbirleriyle internet protokolleri aracılığı ile iletişim kurabileceklerini ifade etti. Mitsubishi Electric’in yeni endüstri evresinin iddialı oyuncularından biri olduğunun altını çizen Bizel, e-F@ ctory konseptinin üretimde çok ciddi maliyet tasarrufu sağlayabilecek evrimsel bir adım olduğunu belirtti. Bizel, üretim ve bakım aşamaları da dâhil olmak üzere yönetimden üretim katına kadar tüm fabrika katmanlarını optimize etmek için ileri teknolojileri kullanan e-F@ctory’nin, küresel rekabette bir adım önde olmayı sağladığını söyledi. Fabrikalarda her şey kontrol altında! e-F@ctory’nin fabrika öz kaynaklarının optimum kont- HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Kişiye özel üretim devrinin ayak seslerini duymaya başladıklarını belirten Bizel, “Artık herkes kişisel ihtiyaçlarını karşılayacak ürünler talep ediyor. Aynı şekilde otomasyon dünyasındaki ürünler de bu şekilde bir talep görüyor. Mitsubishi Electric dünyasında e-F@ ctory olarak adlandırılan bu yeni endüstri evresinin ortaya çıkışının altında, insan ihtiyaçlarının içinde siber sistemlerin de yer aldığı otomasyon sistemleri ile karşılanmak istenmesi yatıyor” dedi. Bizel sözlerine, “Günümüzün artan rekabet koşullarında kişiselleştirilmiş ürünlere olan talebi karşılayabilmek için üretimlerinizi optimize etmeniz gerekiyor. Ancak optimize edilmiş üretimler sayesinde müşterilerinizin ihtiyaçlarını karşılayabilirsiniz. Bunu yaparken otomasyon sisteminizi kurmadan bilgisayar ortamında ihtiyaçlarınızı, ürünü, üretimi, servisini ve verimliliğinizi görmelisiniz. Bu ihtiyaçlara göre gerekli olan sistemi yine bilgisayar ortamında kurmalı, çalıştırmalı ve yatırımlarınızı buna göre yapmalısınız. Daha sonra fabrikadaki her bir otomasyon unsuru, kendi kendileri ile iletişim kurup tüm bilgi birikimindeki tecrübeleri kullanarak karar vermeli ve üretim ihtiyacına göre size daha özgün kişiselleştirilmiş ürünler çıkartabilmeli. İşte bunların hepsini e-F@ctory ile gerçekleştirmek mümkün” şeklinde devam etti. e-F@ctory konseptinin gelecekteki rolünden de bahseden Bizel, “e-F@ctory konsepti ile önümüzdeki yıllarda insan ihtiyaçlarının kendi kendine yetebilen otomasyon sistemleri ile karşılanmasını, kişiselleştirilmiş ihtiyaçlara göre hazırlanan bir ürünün fabrikada üretilirken değiştirilebilmesini ve bunun kontrol altına alınacağı sistem yapısını sağlamak mümkün” dedi. Geleceğin robotlu fabrikaları… Gelecekteki yeni nesil robot sistemlerinin çok robotlu, paralel yapılı, çok parmaklı eller ve yürüyen makinalar içeren mekanizmalar olacağının öngörüldüğünü söyleyen Tolga Bizel, yarı insansı robotların varlığından veya insan uzuvlarının robotlaşmış formlarından bile bahsedileceğini açıkladı. Bu çerçeveden bakınca Robot CPU’su olarak Mitsubishi Electric Robot Sistemi’nin daha büyük ve karmaşık programları kontrol etmesinin çok doğru bir konumlama olduğunu ifade eden Bizel, “Mitsubishi Electric robotlarından hatalar, değişken değerleri ve program bilgisi, robotun durumu (hız, pozisyon vb.), bakım bilgisi (kalan batarya ömrü, yağ ömrü vb.), servo verisi (yük faktörü, akım değerler vb.) izlenebiliyor. Birden fazla robotun toplu yönetimi sağlanabiliyor. Ana CPU’ya bağlanan bir bilgisayar, kontrolör ağındaki robotlara erişebiliyor. Bu özellik, hattaki robotların denetimine kolaylık sağlıyor. CPU’lar arası direkt haberleşme, robot CPU’ları arasındaki belleğin paylaşılıp aralarında veri okuma ve yazmalarını sağlıyor. Robotlar arası veri transferinin hızlanması ile robotlar kendi kendilerini daha detaylı ve koordineli kontrol edebiliyor. Hatta bu bilgileri insan kontrolünden bağımsız kendi aralarında ve fabrikayı kontrol eden ana sistem ile de paylaşıp verimliliği artırmak için oldukça hazırlar” şeklinde konuştu. 117 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Pozitif Enerji Ödülü Hanzade Doğan Boyner’e verildi ■ Schneider Electric tarafından, Yeşil İş Sürdürülebilir İş Zirvesi’nde bu yıl ikincisi verilen Pozitif Enerji Ödülü, Doğan Holding Yönetim Kurulu Üyesi Hanzade Doğan Boyner’e takdim edildi. yararlanması için yaptığı çalışmaları ilgi ve takdirle izliyoruz. Kendisi, birçok kız çocuğu ve ailenin hayatında pozitif değişim yarattı. İnanıyoruz ki, yaratmaya da devam edecek” dedi. Enerji yönetimi ve otomasyonda global uzman Schneider Electric, Yeşil İş Sürdürülebilir İş Zirvesi kapsamında, daha yaşanabilir gelecek hayalini paylaşan, topluma pozitif katkı sağladığına inandığı, Doğan Holding Yönetim Kurulu Üyesi Hanzade Doğan Boyner’e ‘Pozitif Enerji Ödülü’nü takdim etti. Hanzade Doğan Boyner de yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Baba Beni Okula Gönder, aslında bir sürdürülebilirlik projesi. Bugünün kız çocuklarını, yarının eğitimli, başarılı, iş ve sosyal yaşamın içinde kadınları olarak hazırlamayı hedefliyor. Geleceğin temellerini bugünden atıyor. Eğer bugüne kadar yaptığımız çalışmalarla topluma Pozitif Enerji yayabildiysek, insanların yaşamına Pozitif dokunuşlarda bulunabildiysek ne mutlu bize… Ancak yolumuz uzun. Kadınların eğitim almaları kadar iş yaşamının, sosyal yaşamın içinde de varlık göstermeleri için yapmamız gereken daha çok iş var.” Geçtiğimiz yıl ilki verilen ‘Pozitif Enerji Ödülü’, İstanbul Modern Sanat Müzesi Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı’na takdim edilmişti. Pozitif Enerji Ödülü ilk kez geçen yıl, sadece enerji değil; her alanda toplumsal fayda yaratma misyonunu yüceltme ve örnekler yoluyla bu alandaki farkındalığı artırma amacıyla oluşturuldu. Schneider Electric Türkiye Ülke Başkanı Bora Tuncer, düzenlenen ödül töreninde yaptığı konuşmada, “Sayın Hanzade Doğan Boyner’in, cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kız çocuklarının insan haklarından tam ve eşit olarak 118 ABB ve Microsoft yeni nesil elektrikli araç şarj servisi platformunu hizmete sunmak için güç birliği yapıyor ABB’nin İmalat Otomasyonu ve Hareket Sistemleri bölüm Başkanı Pekka Tiitinen’in konuya ilişkin şunları bildirdi: “Platform performansı ve istikrar, veriye dayalı çağdaş bir EV şarj istasyonunun operasyon başarısı için fark yaratıcı nitelikte, çok önemli hususlardır. Microsoft ile böyle bir ortaklık yaparak hem birinci sınıf uygulamalar, hem de ‘Nesnelerin, İnsanların ve Hizmetlerin İnterneti’ dediğimiz, inovasyona dönük gelişmiş hizmetler sunabileceğiz. Bu işbirliği bize, Next Level büyüme stratejimizin odak noktasını oluşturan, dünyanın büyük otomotiv pazarlarındaki EV şarj altyapısına yönelik artan talebi karşılamada, ölçeklenebilirlik ve küresel düzeyde hareket kabiliyeti sağlayacak.” Birçok otomotiv markası, gelecek yıl piyasaya sürülecek yeni modeller için gayet dinamik olan “ful elektrikli” araç pazarına yatırım yapıyor. Hybrid Cars’ın yayınladığı rapora göre, dünya genelinde satılan toplam elektrikli taşıt sayısı, son 14 ayda satın alınanların yarısını geçerek 1 milyonun üzerine çıkmış bulunuyor. Elektrikli taşıtların dünya genelindeki hızlı yükselişi gelişmiş bir şarj ve enerji altyapısıyla el ele gidiyor. Şu anda dünyada kullanılan EV şarj istasyonu sayısı ancak 106 000’i bulmuş durumda ve Navigant Research’ün aktardığı bilgiye göre, elektrikli araç şarj servislerinden 2015’de global olarak elde edilen 152.6 milyon dolarlık ciro, 2023’te 2.9 milyar dolara yükselecek. Microsoft’un iş geliştirme başkan yardımcısı Peggy Johnson ise şunları kaydetti: “Günümüzde mobilöncelikli, bulut-öncelikli bir dünyada yaşıyoruz ve bu, elektrikli araç küresel pazarında apaçık görünüyor. ■ Bulut tabanlı elektrikli araç şarj platformu, ABB’nin öncü hızlı şarj teknolojileriyle Microsoft’un teknoloji harikası bulut hizmetini bir araya getiriyor. ABB ve Microsoft, yeni elektrikli araç hızlı şarj servis platformunun dünya geneline erişimini duyurdu. ABB’nin öncü EV şarj istasyonlarıyla Microsoft’un bulut tabanlı Azure hizmetlerinin birleşimi, ABB müşterilerine istikrarlı, küresel ölçekte ve gelişmiş yönetim özellikleri sunuyor. Bu işbirliği aynı zamanda gelecekteki inovasyonlara yönelik otomatik öğrenme ve öngörüsel analiz kabiliyetleri konusunda avantajda sağlıyor. 120 ABB ile yaptığımız ortaklık sayesinde firmamızın tutkulu bir biçimde üzerinde çalıştığı akıllı bulut platformu daha da genişlemiş oldu. Teknolojimizin ve hizmetlerimizin, ABB’nin geliştirdiği çözümlerde yaratacağı farkı heyecanla bekliyoruz.” Bu yeni işbirliği sayesinde tüm ABB şarj istasyonları Microsoft Azure bulutuna bağlanmış ve katma değerli servislerle donatılmış olacak, ki bu da operatörler ile üreticiler ve ortaklarına dünya standardında bir platform elde etme avantajı sağlamış olacak. ABB ve Microsoft, EV şarj servis platformundaki işbirliklerini Almanya’nın Münih kentinde düzenlenecek olan dünyanın en büyük elektrikli ve hibrid taşıtlar fuarı eCarTec’te tanıtacaklar. HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON DÜNYA DEVİ MITSUBISHI ELECTRIC, STANDARTLARI DEĞİŞTİRECEK F SERİSİ İLE ROBOT YATIRIMLARI ZİRVESİ’NDEKİ YERİNİ ALDI! ■ Sektörün ve dünyanın lider firmalarından Mitsubishi Electric, Robot Yatırımları Fuarı ve Zirvesi’nde boy gösterdi. İlk defa düzenlenen Robot Yatırımları Fuarı ve Zirvesi, 21 – 22 Ekim 2015 tarihlerinde, WOW Otel & Kongre Merkezi’nde yapıldı. Sergi alanı ve konferanslar olarak iki bölümde gerçekleşen zirvede, Mitsubishi Electric standında robot ürün gamını ve robot uygulamalarını tanıtırken, Mitsubishi Electric OEM İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel ve Bölge Yöneticisi Bora Panayır da, yaptıkları sunumlarla katılımcı ve ziyaretçilere Mitsubishi Electric vizyonu, ürünleri ve robotlarıyla ilgili bilgiler verdi. Endüstri 4.0 Vizyonu: e-F@ctory ve Internet of Things Diğer sunumu yapan, Mitsubishi Electric OEM İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel’di. Bizel,, Endüstri 4.0 ve Mitsubishi Electric’in bu konudaki vizyonu olan e-F@ctory özelinde yoğunlaştı. Endüstrideki geçmiş süreçlerin, gelecekte nasıl olacağına dair ipuçları veren Bizel, şu anda kullanılan piramit sistemini (makineler - PCL ve scadalar- MES - ERP), tarihi Mısır piramitlerine benzetti ve gelecekte artık bu yapının üzerine çıkılarak, bambaşka bir form olacağını söyledi. Endüstriyel süreçlerde devrimlerden de bahseden Bizel, birinci endüstri devriminde su ve buhar enerjisi kullanımı ve mekanik otomasyonun, ikinci endüstri devriminde endüstriyelleşmenin yaşandığını, üçüncü endüstri devriminde elektrikli otomasyonun başladığını ve dördüncü endüstri devrimin- Mitsubishi Electric Robotları, Hassasiyet ve Hız İle İlgili Standartlar Değiştiriyor Mitsubishi Electric Bölge Yöneticisi Bora Panayır, Mitsubishi Electric F serisi robotların özellikle hız ve hassasiyet konusundaki standartları değiştirecek kapasitede olduklarını belirterek, sunumuna başladı. Panayır, Mitsubishi Electric’in artık daha küçük ve daha kuvvetli, yoğun üretim için yüksek hızlarda çalışabilen robotlar ürettiklerine vurgu yaptı ve tüm yazılımın, motor, sürücü kontrol ünitelerinin, Mitsubishi Electric tarafından kompakt bir şekilde üretildiğinin altını çizdi. Panayır, PLC platformlu ya da tek başına çalışabilen kontrol üniteli 6 eksenli ve Scara robotların, 20 kg’ya kadar yük taşıma ve iş yapabilme kapasitene sahip olduğundan bahsetti. Mitsubishi Electric’in fabrika otomasyon çözümlerinde önemli rol oynayan robot ürün gruplarının detaylı özelliklerinden de bahseden Panayır, ilk olarak Scara robotunu sunum dinleyicilerine anlattı. En önemli özelliklerini ise şu şekilde sıraladı: Sınıfının en iyi yüksek hızlı operasyon kabiliyeti, dikey hareketlerde hızlandırılmış hareket, geliştirilmiş devamlı operasyon, genişletilmiş bilek ekseni, içeriden takıma kadar geçebilen kablo ve hortumlar, içeriden geçen dâhili ethernet kablosu, montaj alanın mükemmel kullanılması. de (Endüstri 4.0) ise dijitalleşmeile akıllı otomasyonun yaşanmaya başladığına değindi. Bu dijital devrimin sonucunda ise, IoT (Internet of Things / Nesnelerin İnterneti)’nin artık endüstrinin ve hatta tüm hayatımızın tamamına hâkim olacağını söyledi. Bizel, IoT kapsamında bulut teknolojisinin önemine şu sözlerle dikkat çekti: “Sahip olduğunuz tüm uygulama, program ve verilerinizin sanal bir sunucuda yani bulutta depolanması ve internete bağlı olduğunuz herhangi bir ortamda cihazlarınız aracılığıyla bu bilgilere, verilere, programlara kolayca ulaşım sağlayabildiğiniz hizmetler bütününe Bulut Bilişim veya Bulut Teknolojisi (Cloud Computing) diyoruz.” Bizel sunumunda, geçmişteki piramit yapısının değişime uğrayarak bir ağ yapısına dönüşeceğini ve bunda da siber-fiziğin son derece etkili olacağını vurguladı. 121 “Sadece iklimlendirmeyle Türkiye’nin cari açığını yüzde 10 azaltabiliriz” ENDÜSTRİ OTOMASYON ilgili makamlarla mevzuat çalışmaları yapıldığını aktardı. YANLIŞ PROJELER SAĞLIK PROBLEMLERİNE YOL AÇIYOR Ankara’da dördüncüsü gerçekleştirilen organizasyonda 300’e yakın sektör paydaşını bir araya getirmekten mutluluk duyduklarını belirten İSKİD Merkezi İklimlendirme Sistemleri Komisyonu Başkanı Volkan Arslan ise şunları söyledi: “Alanında uzman isimlerle bütünleşik tasarım, enerji verimliliği, nefes alan binalar, iç hava kalitesi ve ısıl konforu üzerine önemli paylaşımlar gerçekleşti. Bildiğiniz üzere ev, ofis, spor salonu, okul, hastane, alışveriş merkezi gibi ortamlarda mekanların konfor sunması, yaşam kalitemizi artırması için sürdürülebilir iklimlendirme sistemlerine ihtiyaç var. Bu noktada projeler konsept tasarım aşamasındayken mimarların ve mekanik tasarımcıların sektör paydaşlarıyla, ürün tedarikçileriyle eş zamanlı çalışması, son yıllarda karşımıza çıkan hasta bina sendromunun önüne geçebilmek için hayli önemli. Her ne kadar son yıllarda bu konuda önemli yollar kat edilse de, yaşam alanlarında gerekli iklimlendirme ve ısıl konforu sağlanamaz ise öncelikli olarak evde, işte, okulda, hastanede, verimlilik minimuma düşüyor. Sadece ortam konforu değil, uzun vadede solunum yoluyla bulaşan hastalıklardan tutun da birçok sağlık problemi ile karşılaşılabiliyor.” ■ İSKİD, 300’e yakın mimar, mühendis, müte ahhit, KAMU görevlisi ve sektör paydaşını Ankara’da dördüncüsünü düzenlediği “Mimari Tasarımda İklimlendirme Konferansı”nda bir araya getirdi. Hasta bina sendromu, nefes alan binalarda bütünleşik tasarımın önemi, enerji ithalatı, enerji verimliliği ve enerji tasarrufunun Türkiye’nin cari açığına katkılarının katılımcılarla paylaştığı organizasyonun moderatörlüğünü Metin Uca üstlendi. Proje henüz konsept tasarım aşamasındayken mimar ve mekanik mühendislerin birlikte çalışmaları ve doğru sistemleri seçmelerinin önemi anlatıldı. Türkiye’nin sadece doğru iklimlendirme projeleriyle cari açığının yüzde 10 azaltacağının altı çizildi. İklimlendirme – Soğutma Klima imalatçıları Derneği (İSKİD), “Mimari Tasarımda İklimlendirme Konferansı”nın dördüncüsünü Ankara JW Marriott Hotel’de gerçekleştirdi. Metin Uca moderatörlüğünde müteahhit, müşavir, mühendis, mimar, denetçi, kamu görevlisi ve STK temsilcilerinin ağırlandığı etkinlikte son yıllarda yeni bir kavram olarak sektörün karşısına çıkan ve sağlığı doğrudan etkileyen “hasta bina” kavramını önlemek için yapılması gerekenler katılımcılarla paylaşıldı. Öte yandan konferans süresince nefes alan binalarda bütünleşik tasarımın önemine dikkat çekildi. 122 “SEKTÖRÜMÜZÜN BAŞARISINI DÜNYAYA TAŞIYORUZ” Organizasyonun açılış konuşmasını gerçekleştiren İSKİD Yönetim Kurulu Başkanı Cem Savcı, son yıllarda yeni bir kavram olarak ortaya çıkan ve insan sağlığını doğrudan etkileyen ‘Hasta Bina Sendromu’ olarak bilinen durumun önlenmesi ve nefes alan binaların inşa edilebilmesi için önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirtti. Bu durumun önlenebilmesi için sadece doğru cihaz üretmenin yeterli olmadığını söyleyen Savcı, “Tasarımdan imalata, üretimden uygulamaya ve işletmeye kadar olan süreçte sürdürülebilir bir yaklaşım sergilenmesi gerekiyor. Türkiye’de sürdürülebilirlik kavramı ‘yeşil bina’larla özdeşleşmiş durumda. Ancak nasıl mimar ve mekanik projecilerin; çevreye duyarlı, enerji verimli ve konforlu binalar için projenin en başından bitimine kadar uyum içinde çalışması gerekiyorsa, yapı hayata geçtikten sonra da bunu uzun yıllar aynı şekilde sürdürmeleri ve planlamaları da önemli” diye konuştu. Savcı, İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları’nın yüzde 90’ını temsil eden İSKİD’in amacının; sektörü ve çevreyi gözetmek, yenilikçi, güvenilir, rekabetçi nitelikleriyle toplumun yaşam kalitesini artırmak, yurtiçi ve yurtdışında saygın ve öncü bir konuma taşımak olduğunu belitti. Cem Savcı ayrıca sektörel tanıtım faaliyetlerinin Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’dan Uzak Doğuya kadar geniş bir coğrafyada gerçekleştirildiğini, uluslararası fuarlara katılım gösterildiğini ve HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON “TÜRKİYE ENERJİ TASARRUFUNDA % 30’A ULAŞABİLİR” Ev ve ofis projelerinde doğru sistem ve cihaz tercih edilmemesinin enerjinin büyük bir kısmının boşa gitmesine neden olduğuna dikkat çeken Volkan Arslan, doğru projelendirmelerle ülkelerin ve kullanıcıların enerji tüketimlerinin azaltılabileceğini kaydetti. Arslan, “2014 yılında Türkiye’nin cari açığı 45 milyar dolardı. Enerji ithalatımız ise 60 milyar dolar. Bu enerjinin %40’ı binalarda kullanılırken, bunun %65’lik kısmı ısıtma ve soğutma amaçlı tüketiliyor. Ancak, kurulan verimli ve doğru sistemlerle bu tüketim oranından %30’a kadar enerji tasarrufu yapmak mümkün. Bu da yılda yaklaşık 5 milyar dolarlık enerji ithalatında azalma sağlayarak, ülke cari açığına katkı yapacak” diye konuştu. “AMACIMIZ % 100 ENERJİ VERİMLİLİĞİ SAĞLAYAN BİNALAR YAPMAK” Organizasyonda son yıllardaki yapıların hayli karmaşık hale geldiğini söyleyen Türk Serbest Mimarlar Derneği Başkanı Aytek İtez, yapıların artık mimar ve mühendiler tarafından ele alması gerektiğini söyledi. İnsanların günlük yaşamının önemli bir bölümünü kapalı mekanlarda geçirdiğini, alışveriş merkezi, sinema, hastane ve otellerde yaşanabilir bir mekan sunulabilmesi için doğru iklimlendirme projelerinin geliştirilmesi gerektiğini söyleyen İtez, “Artık yüksek verimliliğe sahip, gün ışığından en iyi seviyede faydalanacak projeler geliştirmek; insanların konforunu artırmak zorundayız. Son yıllarda teknolojinin de desteğiyle yapı projelerine başlamadan enerji verimliliği analizini yapıp, enerji tasarrufu konusunda yüzde 50 tasarruf etmeyi başardık. Amacımız bu başarıya elektromekanik donanımları da ekleyerek %100 enerji verimliliği sağlamak” dedi. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu, Tarım Bakanlığı Hizmet Binası, Türkmenbaşı Havaalanı, Şişli Okmeydanı ve Göztepe Hastanesi gibi önemli projelerde imzası bulunan Türk Tesisat Mühendisleri Derneği (TTMD)’nin kurucu üyesi ve Makina Yüksek Mühendisi Bahri Türkmen ise sürdürülebilir, güvenli, fonksiyonel, estetik, üretken, erişilebilir, düşük maliyetli bina tasarımları üzerine son yıllarda önemli çalışmalar gerçekleştirildiğini belirtti. Enerji simülasyonlarıyla başlanan projelerin ne kadar enerji tüketmesi gerektiğine kadar bütün optimizasyonların gerçekleştiğini söyleyen Türkmen, binada saat saat ne kadar enerji tüketimi gerçekleşebileceğini hesapladıklarını söyledi. Türkmen, ayrıca güncel yeşil bina projeleri ve yaklaşımlarını katılımcılarla paylaştı. “BÜTÜNLEŞİK BİNA TASARIMIYLA DAHA AZ KAYNAK HARCANACAK” Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji Verimliliği Daire Başkanı Şube Müdürü Esra Turan Tombak ise kaynakların giderek azaldığı dünyada her sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe de enerji verimliliği, tasarrufu ve kaynak tasarrufu gibi konuların ön plana çıktığını vurguladı. Yaşam döngüsü içinde binaların en çok kaynak tüketimini gerçekleştirdiğine değinen Tombak, “Sadece enerji değil, içilebilir su tüketiminden, kaynak ve hammadde tüketimine kadar binalar önemli bir giderden sorumlu. Bu anlamda bakanlığımız binalarda enerji verimliliğinin artırılmasına yönelik projeler yürütüyor. Yeni yapılar artık yatırım maliyetiyle değil, yaşam boyu analiziyle geliştiriliyor. Ankara Sincan Etimesgut Tapu ve Kadastro Hizmet Binası bütünleşik bina yaklaşımı ile tasarlandı. Bu tekniğin tüm sektörde uygulanmasıyla inşaat sırasında koordinasyon hatalarından kaynaklı para, zaman ve iş gücü kayıpları tarihe karışacak. Çevreye en az zarar veren, minimum kaynak tüketimi gerçekleştiren yeni binalar sayesinde insanlar evlerinde, iş yerlerinde daha kaliteli yaşayabilecek. Ayrıca hastalıklar da doğru orantıda azalacak” dedi. Sürdürülebilirlik açısından yeni nesil çalışmaların paylaşıldığı organizasyonda Ekodenge Mimarlıktan yeşil bina danışmanları Seda Yöntem, Mert Ayaroğlu, hayata geçirdiği projelerle birçok ödülün sahibi A Tasarım Mimarlık Kurucusu Ali Osman Öztürk, YDA İnşaat Genel Müdür Yardımcısı Ömer Öksüz sektördeki yeni trendleri, mimari ve mekanik projelerdeki çevreye duyarlı bina yaklaşımlarını, ısı pompaları, güneş enerjisi ile rüzgâr enerjisi ve sıcak su ile desteklenen yeni yapıları katılımcılarla paylaştı. 123 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON Peter Pilz Üretim ve Lojistik Merkezi açıldı ■ Pilz, Ostfildern’deki merkez ofisinde Peter Pilz Üretim ve Lojistik Merkezini 1 Ekim’de açtı. Yeni bina, yaklaşık 13,500 m toplam alanı kapsıyor ve 20 milyon Euro ile bu aile şirketinin tarihindeki en büyük yatırım olma özelliğine sahip. Sonuç olarak Pilz üretim alanını %50 oranında büyütmenin yanı sıra merkez ofisini de Pilz Kampüsü’ne dâhil ediyor. Yeni bina için kesin veriler Peter Pilz Üretim ve Lojistik Merkezi 16 ay içinde inşa edilmiştir. 6,900 m üretim alanı, yaklaşık 4,000 m ofis alanı ve 2,600 m yardımcı alanlar ile binada 390 personel çalışıyor. Üretim ve lojistiğin yanı sıra 124 üretim teknolojisi, bilişim teknolojisi, kalite yönetimi ve satın alma da dahil olmak üzere üretimle ilgili tüm departmanları aynı çatı altında topluyor. Ostfildern’deki merkez ofis yatırımı 1 Ekim’deki resmi açılışta 200 konuğa hitap eden Renate Pilz şunları söyledi: “Merkez ofisimizde yatırım yapmaktan ve büyümeye devam ediyor olmaktan dolayı son derece memnunuz. Birincisi bu bölgede derin köklerimiz var. İkincisi, merkez ofisimizi Pilz Kampüsüne dahil ediyoruz ve burada tüm departmanlar müşterilerimiz için birlikte yakın işbirliği içinde çalışabilecekler”. Pilz yeni üretim tesisinde emniyet ve otomasyon için röleler, kontrol sistemleri, sensörler ve sürücü teknolojisi üretecektir. Elektrikli-Elektronik Atıkları TÜBİSAD Toplayacak ■ Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği” kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından elektrikli ve elektronik eşyaların atık yönetimi konusunda Yetkilendirilmiş Kuruluş oldu. TÜBİSAD, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan aldığı “Yetkilendirilmiş Kuruluş izni ile, AEEE yükümlülüklerini yerine getirmek isteyen tüm şirketlere hizmetlerini sunmaya hazır. “AEEE Yönetmeliği” üreticilere (İthalatçılar da dâhil) piyasadaki eski ürünleri toplama, geri dönüştürme ve geri kazandırma zorunluluğu getiriyor. Şirketlere verilen bu sorumluluk, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetkilendirilen bir “Yetkilendirilmiş Kuruluş” aracılığıyla yerine getirilebiliyor. Eski ve kullanılmayan cep telefonları, bilgisayarlar, bulaşık, çamaşır makinaları, kameralar, yazıcılar, florasan ampuller gibi eşyalar elektronik atık kapsamına giriyor. Hasar gören veya kullanım ömrü biten elektronik eşyalar, doğayı kirleten ve zarar veren ağır metaller içeriyor, gelecek nesilleri tehdit edici boyuta ulaşıyor. Bu nedenle, elektrikli ve elektronik eşyalar tüm dünya için çevresel bir tehlike oluşturabiliyor. Kullanım ömrü biten elektronik ürünlerin geri dönüşümü ve gelecek nesilleri tehdit etmemesi konusunda ciddi çalışmalar yapılması ve ülke ekonomisine fayda sağlaması açısından önemli bir girişim olarak karşımıza çıkıyor. 126 ENDÜSTRİ OTOMASYON B&R UCIMA’nın Packology fuarında OMAC’ı destekliyor Kullanılmış elektrikli ve elektronik eşyaların, kâr amacı gütmeyen, tüzel kişilikleri olan Yetkilendirilmiş Kuruluşlar tarafından toplatılıp bilimsel yöntemlerle dönüştürülmesiyle çevrenin korunması anlamında önemli bir adım atılarak, geri dönüşüm ekonomisine ve istihdama da önemli bir katkı sağlanacağı öngörülüyor. TÜBİSAD, “Yetkilendirilmiş Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların (AEEE) Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde bilişim alanında Türkiye’de ilk yetkilendirilmiş kuruluş oldu. 35 yıllık geçmişi ile Türkiye’nin bilişim sektörünün nabzını elinde tutan ve teknoloji geleceğine yön veren TÜBİSAD; hızla tüketilen bilişim ekipmanları ve televizyonların ekonomik değerini çevreci yaklaşımlarla açığa çıkarmak üzere Türkiye’ye sistem kuruyor. TÜBİSAD elektronik atık geri dönüşüm ekonomisini yürütme konusunda öncü olacak. Nestlé’nin ilgi gören OMAC demosu Rimini’deki Packology dahil olmak üzere birçok fuarda sergilenecek. ■ İtalya ambalaj fuarındaki demo ünitesi etkiliyor Kuruluş”u, var olan altyapılardan maksimum faydayı sağlayarak, AEEE yükümlülüklerini optimum maliyetler ve yüksek standartlarda yerine getirmek isteyen tüm şirket ve sektörlere açık bir şekilde hizmetlerini sunacak. HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON OMAC (Organization for Machine Automation and Control; Makine Otomasyonu ve Kontrol Teşkilatı) destekçilerini Avrupa’daki firmaların yanı sıra Hindistan gibi gelişmekte olan önemli pazarlardaki firmalarla da artırmaya devam ediyor. Nestlé’nin Hindistan’da ilgi gören OMAC demosu en az üç ticaret fuarında davetlilere sergilenecek. Teşkilatın köklerinde çok uluslu ABD şirketleri de bulunuyor. Peki, tüm bunların B&R ile ne ilgisi var? Ve B&R neden İtalya, Almanya ve Kuzey Amerika’daki önemli paketleme makineleri iş birimi yöneticilerini UCIMA’nın (Unione Costruttori Italiani Macchine Automatiche per il Confezionamento e l’Imballaggio; İtalya Paketleme Makinesi Üreticileri Birliği) İtalya Rimini’de düzenlediği Packology fuarındaki OMAC demosunu desteklemek üzere gönderdi? Bir nedeni kesinlikle uluslararası ortamın gereklilikleridir. Ambalajlı tüketim malzemeleri üreticileri, paketleme makineleri ve otomasyon tedarikçileri aynı ortamda faaliyet gösterir ve tedarikçilerin uluslararası destek sağlaması gerekir. Global ambalajlı tüketim malzemeleri üreticileri Avrupalı makine üreticilerinin ana müşterisidir. Bu sebeple B&R için de son derece önem arz ederler. Şirketin Avrupa, Amerika, Asya/Pasifik böl- gesi, Çin ve Hindistan’a destek sunan Global Ambalaj Çözümleri takımını kurmasının nedeni budur. Uluslararası şirketlerin gelişmekte olan pazarlarda kendi uluslararası standartların uygulanması veya işletme ve paketleme hatlarının bakımı sırasında bazı kaotik koşullara hazır olması önem taşımaktadır. “OMAC Avrupalı makine üreticilerinin başına gelebilecek en iyi şeydir.” diyen B&R Paketleme Grubu Global Teknoloji Yöneticisi ve UCIMA Üyelik Komitesi Temsilcisi Maurizio Tarozzi sözlerine şöyle devam ediyor: “Paylaşmak kazanmaktır. OMAC çalışma gruplarınca geliştirilen üstün yöntemler, IEC ve ISA standartlarının benimsenmesini destekleyerek; makine dünyasının haberleşme metotlarında ortak bir yol bulduk.” Maurizio Tarozzi, “Müşterilerimize bu standartları oluşturmasında yardımcı olmak ve bu standartların benimsenmesiyle elde edecekleri faydayı göstermek için doğan fırsatı kullanıyoruz. Böylece Nestlé’nin global ihtiyaçları karşılanırken müşterilerin seçme özgürlüğü de artmış oluyor.” diye ekliyor. OMAC’a bağlı şirketlere Arla Foods, Bosch Paketleme Teknolojileri, MillerCoors, PepsiCo, Procter & Gamble, Pro Mach ve tabi ki B&R’ın da içinde bulunduğu İskandinav SESAM şirketler birliği de dâhildir. OMAC birlikte çalışabilirlik demo ünitesini Haziran ayında İtalya Rimini’deki Packology fuarına getirdi. UCIMA PACK EXPO 2012’de Nestlé tarafından kamuoyuna tanıtılan demo birimini getirmesi için standartlar grubunu davet etti. Packology ziyaretçileri için Nestlé üyesi ve OMAC başkanı olan Dr. Bryan Griffen’ın rehberlik ettiği bir tur düzenlendi. Bu turda B&R’ın da içinde bulunduğu dört otomasyon tedarikçisinin PackML`nin dört makine modülünü Ethernet üzerinden koordine edilebilirliği anlatıldı. Demoda bir depolama ve besleme modülü, bir görüntü modülü, bir tanıtım ve B&R tarafından kontrol edilen bir robotun oryantasyon modülü yer alıyordu. Fuardaki stand birçok firmayı kendisine çekti. PackSpec komitesi tarafından bir araya getirilen uluslararası standartlar özellikle organizasyona önem veren makine üreticisi ve paketleyici firmalarca büyük ilgi gördü. PackSpec üniversal kullanıcı gereksinim şartnamesi standartlarını (uURS) yılsonuna kadar tamamlayacak. PackSpec, tutarsız şartname ve tutarsız bileşenler tanımları yerine fonksiyonlara ve standartlara dayalı bir şartname sunmasıyla zaman ve maliyet tasarrufu sağlanacaktır. 127 Hatalı sevkiyat şirketlere yılda 400 bin dolar kaybettiriyor ■ Honeywell ve uluslararası pazar araştırma şirketi YouGov tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, ürünlerin toplanması ve sevkiyatı sırasında yapılan hatalar nedeniyle dağıtım merkezleri her yıl 400.000 dolardan fazla para kaybediyor. Bu zararı bertaraf etmek için şirketler iş süreçlerinde mobil bilgisayarlara, yazıcılara, tarayıcılara ve giyilebilen ses yönlendirmeli kablosuz çözümlere doğru yöneliyorlar. Araştırmaya göre dağıtım merkezlerinin yüzde 90’ı gelecek 5 yıl içinde yeni mobil teknolojileri günlük operasyonlarına dahil etmeyi planlıyorlar. Hataların maliyeti büyük Araştırma, dağıtım merkezlerinin yanlış toplanan ve sevk edilen ürünler nedeniyle her yıl 400.000 dolardan fazla para kaybettiğini ortaya koyuyor. Bu zararı bertaraf etmek üzere dağıtım merkezlerinin, operasyonel hataları iyileştirmek ve maliyetleri azaltmak için yeni teknoloji arayışı içine girdikleri belirtiliyor. Bu teknolojilerden özellikle daha güvenli veri toplama özelliğine sahip mobil bilgisayarlar, yazıcılar ve tarayıcılar kadar, çalışanlar tarafından giyilebilen ses yönlendirmeli kablosuz çözümler dikkat çekiyor. Araştırma her yanlış toplama işleminin küresel ölçekte ortalama 59 dolara malolduğunu ortaya koyarken, ABD 67 dolarla yanlış işlem maliyetinde başı çekiyor. Bunu 60 dolarla Fransa, ENDÜSTRİ OTOMASYON Mitsubishi Electric Türksat 4B Uydusunu Fırlattı 52 dolarla Almanya ve 50 dolarla İngiltere takip ediyor. Müşterilerin satın aldıkları ürünleri en hızlı şekilde teslim almak istediğini belirten Honeywell Sensing and Productivity Solutions Endüstri Ürünleri Pazarlama Direktörü Bruce Stubbs, “Müşteriden gelen bu talep doğru ürünün, doğru adrese ve zamanında gönderimi konusunda dağıtım merkezleri üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Honeywell’in veri toplama amacıyla ürettiği mobil çözümler gerek doğruluk oranı, gerekse verimlilik açısından pazarda rekabet avantajı yaratıyor” dedi. Teknolojiyi yoğun kullanan dağıtım merkezleri bir adım önde Araştırmaya göre, dağıtım merkezlerinin üçte ikisi siparişlerini mağazadan, gerekse internet ve mobil cihazlar üzerinden alıyor. Bu da, veri toplayan ve ürün takibi yapan akıllı sistemlere olan ihtiyacı gün geçtikçe artırıyor. Araştırmaya katılan BT yöneticilerinin ortalama yüzde 84’ü veri toplama teknolojilerinin çoklu kanal dağıtımında olumlu etkisi olduğunda hem fikir. Ses yönlendirmeli çözümler ayda 1 saat kazandırıyor Yaşamsal öneme sahip işlemleri tamamlamak ve pazarda rekabet avantajı yaratabilmek üzere ses yönlendirmeli teknolojiler katma değeri çok yüksek çözümler olarak bir adım öne çıkıyor. Araştırma sonuçları, ses yönlendirmeli teknolojilerin bir çalışanın verimliliğini ayda 1 saat artırdığını gösteriyor. Dünya genelinde, dağıtım merkezi çalışanlarının yaklaşık yüzde 25’inin o ülkenin yerel dilini konuşmuyor. Bu yüzden, birden fazla dilde sesli yönlendirme özelliğine sahip, yeni çalışanların hemen işe başlayabilmesine yardımcı olan, gereken saha eğitimlerini iş başında verebilen ses yönlendirmeli teknolojilere giderek daha çok ihtiyaç duyuluyor. Araştırma hakkında: Honeywell inisiyatifiyle 2-18 Temmuz tarihleri arasında YouGov firması tarafından gerçekleştirilen online araştırmada ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan 263 BT profesyonelinin görüşlerine başvurulmuştur. Araştırmaya perakende, otomotiv, endüstriyel dağıtım, tüketim malları, ilaç ve tıbbi malzeme, yüksek teknoloji, elektronik, üçüncü parti lojistik, imalat ve toptan satış sektörlerinde; imalat veya dağıtım yapan ve dağıtım kanalı operasyonu yürüten firmalar ile güvenlik ve eğitim firmalarından, çalışan sayısı 500’den fazla olanlar katılmıştır. 128 HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ■ Türkiye’de iletişim ve yayıncılık altyapısının güçlendirilmesine yardımcı olacak Mitsubishi Electric Corporation, Türksat 4B uydusunu 17 Ekim’de Japonya saatiyle 05.40’ta Kazakistan’da bulunan Baikonur Cosmodrome’dan başarılı bir şekilde fırlattığını ve uydunun fırlatma aracından saat 14.53’te ayrıldığını açıkladı. Fırlatma işlemi, 2011’de Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş. ile imzalanan anahtar teslimi sözleşme kapsamında gerçekleştirildi. Türksat 4B ekvatorun yaklaşık 36.000 kilometre üzerindeki bir sabit yörüngede konumlanmak için kendi enerjisini kullanacak. Mitsubishi Electric aralık başına kadar yörünge testlerini yapacak ve sonrasında Türksat 4B’nin Türksat’a devir teslimini resmen gerçekleştirecek. Türksat 4B, Mitsubishi Electric’in DS2000 uydu platformuna bağlı olarak fırlatılan dokuzuncu uydu olma özelliğini taşıyor. Geçtiğimiz yıl fırlatılan Türksat 4A dahil olmak üzere yörüngedeki tüm DS2000 uyduları, stabil bir şekilde faaliyet göstermeye devam ediyor. Mitsubishi Electric, 2017 yılında yedi DS2000 uydusu daha fırlatmış olacak. Mitsubishi Electric, Türksat 4A ve Türksat 4B aracılığıyla Türkiye’nin ve komşu ülkelerin iletişim ve yayıncılık altyapısına katkıda bulunmaktan memnuniyet duyduğunu açıkladı. Bir bakışta TÜRKSAT 4B Uydu platformu DS2000 Yörünge manevra ömrü En az 30 yıl Alıcı-Vericiler Ku Ka- ve C-bantları Kütle Yaklaşık 4.9 ton (fırlatma sırasında) Misyon Türkiye’de ve Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’daki diğer ülkelerde iletişim ve yayıncılık hizmetleri Teslimat Yörüngede teslimat 129 HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON 24’ ÜNCÜ AUTOMATION FAIR BAŞLIYOR nun gücünden tam anlamıyla istifade etmelerine yardımcı olacak” diye ekliyor. Ziyaretçiler istedikleri uygulamaları deneyebilecek ■ Rockwell Automation tarafından düzenlenen Automation Fair, bu yıl 18-19 Kasım tarihleri arasında 24’üncü kez ziyaretçilerini ağırlayacak. Chicago’daki etkinliğe katılan firmalar, Rockwell Automation tarafından düzenlenen bu organizasyonda Connected Enterprise sayesinde endüstriyel performanslarını nasıl arttırabileceklerini öğrenecekler. 18-19 Kasım tarihleri arasında Chicago’da Rockwell Automation ve PartnerNetwork programı üyeleri tarafından düzenlenecek olan Automation Fair 2015’de yeni gelişmeler gözler önüne serilecek. Bunlar, otomasyon yatırımlarının yaşam döngüsü genelinde köklü değişikler yapılmasına yardımcı olabilecek araç, teknoloji, hizmet ve çözümlerdeki en yeni gelişmeler. Bu yılki organizasyonda, 100’den fazla katılımcı firma Chicago McCormick Place’de yerini alacak, ayrıca ziyaretçilere yönelik workshoplar, laboratuvar uygulamaları, teknik oturumlar ve demolar yer alacak. Ziyaretçiler, 19 farklı laboratuvar uygulamasında Rockwell Automation’ın ürünlerini ve teknolojilerini deneyimleyecek ve 91 teknik oturumdan istediklerine katılabilecek. Endüstri ve hedef kitleye özel toplam dokuz forum boyunca müşteriler ve sektör liderleri ”Otomotiv, kimya, yiyecek ve içecek, global makina ve ekipman üreticileri, yaşam bilimleri, metal, petrol ve gaz, güç ve enerji ve atık su” gibi bir çok endüstri ve segmente yönelik en başarılı uygulamaları paylaşacak. PSUG, proses endüstrilerinde faaliyet gösteren 800’ün üzerinde işletmeyi, IT ve mühendislik profesyonelini, en başarılı uygulamaları paylaşmak ve bilgi alışverişinde bulunmak üzere bir araya getirecek. Etkinlik bünyesinde 30’dan fazla laboratuvar uygulaması ve teknik oturum ve bunun yanı sıra 25’den fazla müşteri tarafından yapılacak sunumlar yer alacak. Ziyaretçiler, geribildirim sağlayarak Rockwell Automation’ın PlantPAx isimli DCS’ine yönelik teknik yol haritasının geliştirilmesini yönlendirebilecek. İmalat ve üretim dünyası, Nesnelerin İnterneti ile bağlantılı modern teknolojiler ekseninde bilgi ve operasyon teknolojilerinin birbirine yaklaşmasıyla benzersiz bir dönüşüm yaşıyor. Connected Enterprise vizyonunu hayata geçirebilecek olan en yeni ürün, hizmet ve çözümlerden oluşan entegre kontrol ve bilgi portföyü, bu yılki Automation Fair’in odağı olacak. 130 Global Rekabet Gücü Otomasyonun geleceğine yönelik perspektifler “Connected Enterprise vizyonu aracılığıyla müşterilerimizin daha ileri verimlilik ve artan global rekabet gücü kazanmalarına yardımcı olmak en önemli önceliğimizdir” diyor Rockwell Automation yönetim kurulu başkanı ve CEO’su Keith D. Nosbusch. “2015 Automation Fair etkinliği, katılan ziyaretçilerin en modern endüstriyel otomasyon ve enformasyon çözümlerini öğrenmelerine ve bunları makinalarına, tesislerine ve üretimlerine uygulamalarına ve IT/OT entegrasyonu- ‘Otomasyon Perspektifleri’ global medya forumunu düzenleyerek global medya ve sektör analistlerine, en yeni trendler ile ilgili güncel bilgi ve otomasyonun geleceğine yönelik bir perspektif sunacak. Etkinlik bünyesinde ayrıca Rockwell Automation yetkililerinin ve küresel firma liderlerinin panelleri ve konuşmaları yer alacak. Burada kendi entegre stratejilerinin oluşturulması sürecinde kaydedilen aşama, yaşanan zorluklar ve elde edilen başarılar paylaşılacak. ELEKTRİK ELEKTRONİK SEKTÖRÜ İSVEÇ VE FİNLANDİYA’DAYDI Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET), İsveç ve Finlandiya arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesi amacıyla 15 firmanın katıldığı sektörel ticaret heyeti düzenledi. İki ülkede toplam 156 iş görüşmesi gerçekleştirildi. Heyet kapsamında TET Yönetim Kurulu ve firma temsilcileri ilk olarak İsveç’in başkenti Stockholm’de ülkenin önde gelen firmalarıyla bir araya geldi. Vattenfall, Ahlsell, Nelco ve Saljex gibi İsveçli şirketlerin temsilcileri ile 46 ikili görüşme yapıldı. Dünya genelinde 100’ün üzerinde ülkede faaliyet gösteren ve dünyanın sayılı motor markalarından biri olan Scania fabrikası da ziyaret edildi. Türkiye ile İsveç arasındaki ticaret hacmi geçtiğimiz yıl 3,3 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. İsveç, aynı zamanda AB dış politikasına somut katkı sağlayan üyeler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Sektör firmalarının İsveç’ten sonraki durağı ise Finlandiya 132 oldu. İhracatında elektrik elektronik ürünlerinin ilk sırada geldiği Helsinki’de; Vattenfall, Eltel, Onninen ve Eurolite’nin aralarında olduğu 32 Finli firma ile Türk heyeti arasında 110 görüşme gerçekleştirildi. Sektörel ticaret heyeti kapsamında Finlandiya’nın en büyük ikinci şehri olan Espo’ya da gidildi ve yapılacak projeler hakkında bilgi alındı. Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET) Yönetim Kurulu Üyesi Atilla Eren sektör olarak potansiyel pazarlar üzerine yoğunlaştıklarını ifade ederek şunları söyledi: “İsveç ve Finlandiya’da sektör firmalarımız ile önemli görüşmelerde bulunduk. Ticaret heyetine katılan firmalarımız genel olarak görüşmelerin verimli geçtiğine yönelik değerlendirmelerde bulundular. İhracatımızın arttırılması, yeni iş bağlantılarının kurulması ve bu iki önemli pazarda Türk firmalarının bilinilirliğinin sağlanmasında ilerleyen dönemde olumlu sonuçlar alacağımızı düşünüyoruz. ” HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON 4 KATEGORİDEKİ YARIŞMA İÇİN SON BAŞVURU 12 ŞUBAT TET AR-GE Proje Pazarı için geri sayım başladı TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) Ankara Şube ile Anadolu Asansörcüler Derneği (ANASDER) ortaklığında ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteğiyle, 27 Ekim 2015 Salı günü TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi Toplantı Salonu’nda“Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği’ndeki değişiklikler ve uygulamaları” konulu seminer düzenlendi. 24 Haziran 2015 tarihli 29396 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği”nin belediyeler, apartman yöneticileri, kamu kurumları ve asansör kullanıcılarına getirdiği yükümlülükler konusunda sunumların yapıldığı seminer, asansör sektöründe faaliyet gösteren firma ve kurumların temsilcilerinin yoğun katılımıyla gerçekleştirildi. Seminerin açılış konuşmasını yapan MMO Ankara Şube Başkanı Sadettin Özkalender, 2012 yılındaki mevzuat değişikliğinden sonra belediyelerle imzalanan protokoller sonucu yapılan denetimlerde, asansör güvenliği için atılan adımlarda ciddi bir iyileşme oranı görülmeye başladığını hatırlatarak şöyle konuştu: “Şu an MMO Ankara Şube olarak faaliyet alanımız içinde bulunan Ankara, Kırıkkale ve Çankırı illeri içindeki 16 ilçe belediyesi ile imzaladığımız protokoller sonucu periyodik kontrollerini yaptığımız asansörlerde, toplamda yüzde 50 oranında önemli eksiklikler tespit etmekteyiz. Ancak yüzde 50’lik bir kısmının da eksiksiz olduğunu görmekteyiz. Oda olarak yıllardır yoğun çalışmalar yürüttüğümüz güvenli asansör kullanımı konusunda, yapılan mevzuat değişikliklerinin de katkısıyla, toplumda artan duyarlılığın ve tüm yetersizliğine rağmen bahsettiğim rakamların bile bizleri çok mutlu ettiğini belirtmek; bu vesileyle kamu ve meslek örgütlerinin bir arada ortak çalışabilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak isterim.” Seminer, ANASDER Yönetim Kurulu Başkanı Gürhan Cihaner’in yaptığı konuşmanın ardından, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nü temsilen İlyas Menderes Büyüklü ve MMO Asansör Kontrol Merkezi Müdürü Berkay Eriş’in konuya ilişkin sunumlarıyla devam etti. Seminer, sunumların ardından katılımcıların güvenli asansör kullanımı ve yönetmelik değişikliğine dair soruları ve çözüm önerilerinin etraflıca tartışılmasıyla tamamlandı. 133 da, ileri teknolojimizi kullanarak üstün güvenilirlik sağladık. Türksat 4A ve Türksat 4B aracılığıyla Türkiye’nin ve komşu ülkelerin iletişim ve yayıncılık altyapısına katkıda bulunmaktan memnuniyet duyuyoruz” şeklinde konuştu. olan e-F@ctory konsepti ile geleceğin dijital fabrika teknolojisini sunan ürünlerden uygulamalar da büyük ilgiyle karşılandı. Neden Ankara? Mitsubishi Electric Türkiye’nin, sempozyum ve ardından akşam yemeğiyle devam eden “Türkiye’nin Geleceği için Çalışıyoruz” temalı etkinliğinde açış konuşmasını yapan Başkan Masahiro Fujisawa, dünyada 120 binden fazla çalışanı ile 42 ülkede faaliyet gösteren ve 36 milyar dolar konsolide net satışa sahip olan 94 yıllık dünya devi Mitsubishi Electric Corporation’ın, 2012 yılından bu yana üç yıldır kendi yapılanması ile Türkiye’de, İstanbul merkez ofisinde faaliyet gösterdiğini belirtti. Türkiye’de özellikle MARMARAY projesi, TÜRKSAT 4A ve geçtiğimiz günlerde başarılı bir şekilde fırlatılan TÜRKSAT 4B uydularında kullanılan teknolojisi ile tanınan Mitsubishi Electric, elektrik, otomasyon ve taahhüt çalışmaları kapsamındaki Türkiye buluşmasını başkent Ankara’da düzenledi. İstanbul merkezli olarak Türkiye pazarına iki yıl önce giren Mitsubishi Electric Türkiye’nin 21 Ekim Çarşamba günü Wyndham Ankara Oteli’nde “Türkiye’nin Geleceği İçin Çalışıyoruz” temasıyla gerçekleştirdiği etkinliğine, Türkiye genelinden çok sayıda kamu, özel sektör ve taahhüt firması temsilcisi katıldı. Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa ve birim yöneticilerinin katılımıyla Ankara’da düzenlenen etkinlikte Mitsubishi Electric, dünyada güçlü bir global oyuncu olduğu sanayi tesisleri ve altyapı projelerindeki elektrik, otomasyon, taahhüt çalışmaları hakkında bilgi verdi. Etkinlik kapsamında, Mitsubishi Electric’in Marmaray’da gerçekleştirdiği “İstasyon Bilgi ve Yönetim Sistemi Projesi” sunumu yapıldı. Dünya genelinde 71 binin üzerinde kurulumu bulunan Mitsubishi Electric Videowall görüntüleme sistemlerinin de tanıtıldığı Türkiye buluşmasında, arıtma ve atık su tesislerindeki su otomasyonu konusu örnek uygulama ile anlatıldı. Yeni endüstri evresinin Mitsubishi Electric’teki karşılığı 134 ENDÜSTRİ OTOMASYON “Türkiye’nin geleceğinin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz” sloganıyla, Mitsubishi Electric’in Türkiye’deki altyapı projelerinin ve sanayi tesislerinin çözüm ortağı olma hedefi doğrultusunda ileri teknolojisi ve kalitesiyle sunabileceği farklılık ve avantajlarını tüm Türkiye’ye anlatmak için başkent Ankara’da olduklarını kaydeden Masahiro Fujisawa, konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye’de temelde fabrika otomasyonu, ileri robot teknolojileri ve klima sistemlerinin satış ve satış sonrası hizmetlerini sürdürüyoruz. Bu faaliyetlerimizin yanı sıra uydular, asansör, görsel veri sistemleri, güç kaynakları ve ulaştırma bağlantılı altyapı işlerine de destek veriyoruz. Türkiye’de özellikle Türksat uyduları ve Marmaray projesinde kullanılan teknolojimiz ile tanınıyoruz.” “Türksat 4B’yi başarılı bir şekilde fırlattık” 16 Ekim tarihinde fırlatılan Türksat 4B uydusu ile ilgili açıklama yapan Masahiro Fujisawa, “Mitsubishi Electric Corporation, Türksat 4A’nın ardından Türkiye’de iletişim ve yayıncılık altyapısının güçlendirilmesine yardımcı olacak Tüksat 4B uydusunu da başarılı bir şekilde fırlattı. Aralık başına kadar yörünge testlerini yapacak olan Mitsubishi Electric, sonrasında Türksat 4B’nin Türksat’a devir teslimini resmen gerçekleştirecek. Mitsubishi Electric olarak üretmekten gurur duyduğumuz uyduların ve yapım aşamasından yörüngeye yerleştirilme sürecine kadar sorumluluğunu üstlendiğimiz projenin tamamın- Fujisawa, Marmaray projesi ile ilgili de “Marmaray’daki hizmetlerimiz; Mitsubishi Electric’in ileri teknoloji ürünü otomasyon ekipmanları, mühendislik ve tasarım, projelendirme, yazılım programlama, donanım montajı, devreye alma, eğitim ve servis desteğinden oluşuyor. Projede izlediğimiz ve kontrol ettiğimiz alt sistemleri ise tünel havalandırma, enerji temin, istasyon havalandırma, temiz ve atık su, tünel ve istasyon aydınlatma, tünel ve istasyon yangın alarm sistemleri, yürüyen merdivenler, asansörler, tünel drenaj ve sel kapakları oluşturuyor” diyerek konuşmasını sürdürdü. “Türkiye’nin Su ve Atık Su Otomasyonu İçin Hazırız” Mitsubishi Electric’in içme suyu ve atık su arıtma tesisleri, pompa istasyonu otomasyonu ve pompaların doğru kullanımı ile su ve elektrik tasarrufu sağlayan yazılımlar ve SCADA konusunda, birçok ülkede su konusundaki yetkililer ve sistem entegratörleri ile uzun yıllardan beri çalışan bir marka olduğunun altını çizen Masahiro Fujisawa, “Bu deneyimimize ek olarak geniş bir atık su arıtma uygulama referansı ile güvenilir bir ortağız ve sistem sağlayıcısından beklenen uzmanlığa da sahibiz” dedi. “Türk Sanayisini Geleceğin Fabrikalarına Hazırlayabiliriz” Jeopolitik konumu nedeniyle pek çok açıdan avantajlı olan, Asya ve Avrupa’nın köprüsü Türkiye’nin global düzeyde rekabet edebilmek için dünyadaki değişim ve gelişimlere hızla ayak uydurması gerektiğine dikkat çeken Başkan Fujisawa, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin üretimde global rekabet trenini kaçırmaması için hayati önem taşıyan teknolojilerimizden biri de yeni endüstri evresinin Mitsubishi Electric’teki karşılığı olan dijital fabrika konsepti e-F@ctory. Mitsubishi Electric olarak yeni endüstri evresinin iddialı oyuncularından biriyiz. Türk sanayisinin, hayal gücümüzü zorlamaya hazırlanan geleceğin fabrika otomasyonuna hazır olması için teknolojik çözümler sunuyoruz. Bu noktada e-F@ctory konsepti üretimde çok ciddi maliyet tasarrufu sağlayabilecek evrimsel bir adım. Üretim ve bakım aşamaları da dâhil olmak üzere yönetimden üretim katına kadar tüm fabrika katmanlarını optimize etmek için ileri teknolojileri kullanan e-F@ctory, küresel rekabette bir adım önde olmayı sağlıyor.” “Dünyaya 71 binden fazla görüntüleme sistemi kurduk” Mitsubishi Electric’in dünyanın önde gelen videowall görüntüleme sistemleri tedarikçilerinden biri olduğunu belirten Fujisawa, “En yeni LED ve LCD teknolojisine bağlı olarak dünya genelinde pek çok projede kontrol odalarında kullanılan Mitsubishi Electric videowall görüntüleme sistemleri; trafik akışlarının, telekomünikasyon ağlarının, enerji şebekelerinin, su ve atık su gibi kritik şebeke sistemlerinin, toplu taşıma sistemlerinin idaresine yardımcı oluyor. Bugüne kadar dünyada 71 binin üzerinde Mitsubishi Electric LED videowall küpleri monte edildi; bu sistemler milyonlarca insanın sağlık ve güvenliğinin korunması, konforlu ve üretken olmalarının sağlanması için 7/24 faaliyet gösteriyor” diye konuştu. “Türkiye, Öncelikli Pazar” Türkiye’nin, hızlı büyüme potansiyeli ile Mitsubishi Electric için öncelikli pazar durumunda olduğunu kaydeden Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa şu açıklamalarda bulundu: “Mitsubishi Electric olarak Türkiye’nin, endüstrisi ve teknolojisiyle üretkenliğinin daha da artacağını, katma değeri çok daha yüksek ürünler üretileceğini ve dünyanın ileri ekonomileri arasındaki yerini alacağını düşünüyoruz. Bu düşüncemiz, Türkiye’nin gerçekleştirdiği Marmaray projesi, inşa etmekte olduğu köprü, baraj, tünel, havalimanı gibi çok sayıda projeyle doğrulanmaktadır.” “Yatırıma Devam Edeceğiz” Konuşmasında, “Türkiye’nin enerjisine ve gücüne” olan yüksek inancını dile getiren Masahiro Fujisawa, üstün teknolojiye sahip global bir firma olarak Mitsubishi Electric’in tüm dünyada kullanılan ve yüksek kaliteye sahip ürün ve sistemleri ile ileri teknolojisini Türkiye’ye getirerek ekonominin gücüne güç katmayı, Türkiye’nin belirlediği yüksek ekonomik hedeflerine ulaşması için gerekli teknoloji ve bilgi kullanımını aktarmayı hedeflediklerine dikkat çekti. Fujisawa “Enerji verimli, çevreci, yenilikçi ürün ve hizmetlerimizle, büyüyen Türkiye’nin gelişimine ortak olmaya, Türk halkı için yatırım yapmaya devam edeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı. “Daha İyisi İçin Değişim” Kurumsal beyanı “Daha İyisi İçin Değişim” (Changes for the Better) ve çevresel beyanı Ekolojik Değişim’in (Eco Changes) ruhuna uygun hareket eden Mitsubishi Electric, bugün bu özelliği sayesinde sadece ürünlerinin teknolojisi, güvenilirliği ve kalitesiyle değil, çevre duyarlılığı konusunda da fark yaratıyor. Mitsubishi Electric, 100. yıldönümü olan 2021 yılına denk gelen uzun dönemli çevresel yönetim vizyonu “Çevre Vizyonu 2021” çerçevesinde; çevresel duyarlılığı teşvik etmeyi, düşük karbon salınımı ve geri dönüşüm konularında bilinç artışına katkı sağlamayı hedefliyor. 135 HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON WIN EURASIA HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON WILO TÜRKİYE ÖZEL MÜŞTERİ MÜDÜRÜ GÖKHAN UZUNER ENERJİ VERİMLİLİĞİ PANELİ’NE KONUK OLDU Metal Working 2016 (11-14 Şubat) SANTRİFÜJ POMPALARDA ENERJİ VERİMLİLİĞİNİN ÖNEMİ ARTIYOR Sac İşleme ve Yüzey İşlem Teknolojileri Zincirinin Tamamı Bu Platformda işleme, tel, boru ve parça işleme, karma yapıların işlenmesi, aletler, makine elemanları, kalite kontrol, onarım ve atölye ekipmanlarına odaklanılacak. Son teknolojilerin ön plana çıkacağı etkinlikte katılımcılar; demir-çelik, alüminyum, metal, otomotiv gibi çeşitli sektörlerin üretim süreçlerini daha etkin hale getirmeye yönelik ürün ve hizmetleri sergileyecekler. Surface Treatment Eurasia fuarı kapsamında ise yüzey temizliği ve ön işlem ekipmanları; boya ve plastik kaplama sistemleri; galvanizasyon sistemleri; özel yüzey kaplama teknolojileri; boya, cila ve kaplama malzemeleri sunulacak. Parts2Clean markası altında oluşturulacak uluslararası pavilyon kapsamında ise endüstriyel parça ve yüzey temizleme teknolojileri bir arada sergilenecek. WIN Eurasia Metal Working, özel forum ve sergi alan- Fuar bu yıl %100 Deutsche Messe markası altında larıyla da sektöre öncülük etmeye devam edecek. İlk kez geçtiğimiz yıl düzenlenen Safe@Work özel bölüdüzenleniyor - Sac işleme ve yüzey işlem teknolojileri tek çatı mü ve Robotik Forumu bu yıl da fuar çatısı altında gerçekleşecek. Yurtdışından ve yurtiçinden iş sağlığı altında buluşuyor ve güvenliği firmalarını ağırlayacak olan Safe@Work 11-14 Şubat 2016 tarihleri arasında 21.’si düzenlene- kapsamında, bir yandan iş sağlığı ve güvenliği ile cek olan WIN Eurasia Metal Working, metal işleme ve ilgili sunumlar gerçekleşirken, diğer yandan iş sağlığı yüzey işlem sanayiinin liderlerini ağırlamaya hazırlanı- ve güvenliği konusunda yüksek risk taşıyan imalat yor. 2002 yılından beri Bileşim Fuarcılık A.Ş. ile ortak sanayiine yönelik kişisel koruyucu ekipmanlar sergiolarak düzenlenen fuar, tüm hisselerin satın alınması lenecek. Robotik Forum’da ise robotik teknolojilerin sonucunda bu yıl %100 Deutsche Messe AG markası üretim süreçlerindeki artan önemine odaklanılacak ve sektörün lider firmalarının robotik çözümleri ziyaretçiolarak ziyaretçileriyle buluşacak. lere tanıtılacak. Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan WIN Eurasia Metal Working, Metal Working (Metal Uluslararası bir buluşma noktası İşleme) ve Surface Treatment (Yüzey İşleme) fuarları- WIN Eurasia Metal Working; ev sahibi Türkiye’nin nı aynı çatı altında bir araya getirecek. Metal Working yanı sıra, tüm Avrasya ekonomik bölgesi için sekEurasia kapsamında ziyaretçiler sac levha işleme törlerinin en önemli buluşması olarak öne çıkıyor. teknoloji zincirinin tamamına ulaşabilecek: Sac levha, Katılımcı firmalara yeni pazarlara ulaşmanın en etkin yarı mamul ve tam mamul; işleme, ayırma, şekillendir- yolunu sunan fuar boyunca, Avrupa, Rusya, Afrika ve me, esnek sac levha işleme, birleştirme, kaynak, yüzey Ortadoğu’dan birçok satın almacı ağırlanıyor. 136 TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) Ankara Şube ile Anadolu Asansörcüler Derneği (ANASDER) ortaklığında ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteğiyle, 27 Ekim 2015 Salı günü TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi Toplantı Salonu’nda“Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği’ndeki değişiklikler ve uygulamaları” konulu seminer düzenlendi. 24 Haziran 2015 tarihli 29396 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği”nin belediyeler, apartman yöneticileri, kamu kurumları ve asansör kullanıcılarına getirdiği yükümlülükler konusunda sunumların yapıldığı seminer, asansör sektöründe faaliyet gösteren firma ve kurumların temsilcilerinin yoğun katılımıyla gerçekleştirildi. Seminerin açılış konuşmasını yapan MMO Ankara Şube Başkanı Sadettin Özkalender, 2012 yılındaki mevzuat değişikliğinden sonra belediyelerle imzalanan protokoller sonucu yapılan denetimlerde, asansör güvenliği için atılan adımlarda ciddi bir iyileşme oranı görülmeye başladığını hatırlatarak şöyle konuştu: “Şu an MMO Ankara Şube olarak faaliyet alanımız içinde bulunan Ankara, Kırıkkale ve Çankırı illeri içindeki 16 ilçe belediyesi ile imzaladığımız protokoller sonucu periyodik kontrollerini yaptığımız asansörlerde, toplamda yüzde 50 oranında önemli eksiklikler tespit etmekteyiz. Ancak yüzde 50’lik bir kısmının da eksiksiz olduğunu görmekteyiz. Oda olarak yıllardır yoğun çalışmalar yürüttüğümüz güvenli asansör kullanımı konusunda, yapılan mevzuat değişikliklerinin de katkısıyla, toplumda artan duyarlılığın ve tüm yetersizliğine rağmen bahsettiğim rakamların bile bizleri çok mutlu ettiğini belirtmek; bu vesileyle kamu ve meslek örgütlerinin bir arada ortak çalışabilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak isterim.” Seminer, ANASDER Yönetim Kurulu Başkanı Gürhan Cihaner’in yaptığı konuşmanın ardından, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nü temsilen İlyas Menderes Büyüklü ve MMO Asansör Kontrol Merkezi Müdürü Berkay Eriş’in konuya ilişkin sunumlarıyla devam etti. Seminer, sunumların ardından katılımcıların güvenli asansör kullanımı ve yönetmelik değişikliğine dair soruları ve çözüm önerilerinin etraflıca tartışılmasıyla tamamlandı. 137 Siemens Türkiye’de tramvay fabrikası kuruyor • • Uluslararası piyasada büyüme fırsatları Fabrika 2018 yılında açılacak Giderek büyüyen kentsel toplu taşıma pazarına yatırım yapan Siemens, Gebze’de yeni bir tramvay fabrikası kuruyor. Şirket, üretim ve tedarik zincirini Türkiye’de yerelleştirerek hem ihale süreçlerinde daha avantajlı bir konumda olmayı hem de uluslararası siparişler için önemli oranlarda maliyet kontrolü sağlamayı hedefliyor. Raylı sistemler endüstrisi uluslararası üretim ağlarına giderek daha fazla bağlı hale geliyor. Bu durum özellikle değişen rekabet koşullarıyla karşı karşıya kalan tramvay pazarı için de geçerli bulunuyor. Türkiye’de yerli üretici partnerleriyle proje bazlı işbirlikleri yapan Siemens, yeni fabrikasında ilk araçların üretimini 2018 yılı başında gerçekleştirmeyi planlıyor. Önümüzdeki yıl Türkiye’de 160. yılını kutlayacak olan Siemens’in yeni fabrikası, yaklaşık 30 milyon Euro yatırımla hayata geçecek. Kentsel toplu taşıma sektörünün yıllık büyüme oranı şu anda yaklaşık yüzde 3 seviyesinde bulunuyor. Bilinen üreticilerin yanı sıra Doğu Avrupa ve Asya’dan gelen birçok yeni tedarikçi de tramvay piyasasına dâhil oluyor ve söz konusu tedarikçiler daha düşük üretim maliyetlerini avantaja çevirebiliyor. Dünya pazarına hizmet sunan çok sayıda tedarikçinin Batı Avrupa dışında da üretim tesisleri bulunuyor. Siemens de kendi fabrikası ve Türkiye’deki yerel tedarik zinciriyle tramvay pazarındaki rekabetçiliğini güvence altına almayı hedefliyor. Son yıllarda modern araç platformları geliştirerek başarılı bir şekilde pazara sunan Siemens’in Raylı Sistemler Bölümü Yöneticisi Jochen Eickholt, Siemens’in Türkiye’de 138 kurduğu yeni fabrikasıyla ilgili olarak; “Avenio serisi tramvaylarımız başarısını birçok ülkede kanıtladı. Şimdi bu başarımızı global pazarda da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu hedefi de en iyi şekilde burada, Türkiye’deki fabrikamızda başaracağımıza inanıyoruz” dedi. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Hüseyin Gelis de ulaşım sektörünün Türkiye’nin yakın geleceğinde yüksek büyüme potansiyeline sahip alanlardan biri olduğunu belirterek “Yüksek hızlı trenler ve hafif raylı sistemler başta olmak üzere şirket stratejimiz gereği ulaşım alanındaki büyümemizi birkaç fazda gerçekleştirilecek şekilde planladık. Bu fabrika bu stratejinin ilk fazını oluşturuyor. Önümüzdeki yıl Siemens olarak Türkiye’deki 160. yılımızı kutlayacağız ve böyle önemli bir yatırımla Türkiye ekonomisine değer katmaya devam edecek olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Kurulacak fabrikamızda üretilecek araçlar, hem ülkemizde hem de yurtdışında birçok ülkede kullanılacak. Fabrikamız, Siemens Ulaşım Bölümü için önemli bir üretim merkezi konumunda bulunacak ve ihracat geliri ile de ülkemiz için ek katma değer yaratacak” dedi. HABERLER HABERLER ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON Schneider Electric Elektrik Tesisat Ulusal Kongresi’nde ■ Enerji yönetimi ve otomasyonda global uzman Schneider Electric, Schneider Electric, TMMOB/Elektrik ve Mühendisleri Odası ev sahipliğinde İzmir’de 4’üncüsü düzenlenecek olan Elektrik Tesisat Ulusal Kongresi ve Sergisi’ne katılıyor. 21-24 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan, elektrik tesislerinde güvenlik konusunun ele alındığı kongrede, Schneider Electric Bina Birimi Otel ve Hastane Projeleri satış müdürü Gökhan İşbitiren ise konuşmacı olarak yer alacak. Elektrik, elektronik, mühendislik ve aydınlatma alanında faaliyet gösteren sektör profesyonellerinin katılacağı 4’üncü Elektrik Tesisat Ulusal Kongresi ve Sergisi’ne katılacak olan Schneider Electric, kongre boyunca Akıllı Pano, Enerji Yönetim Sistemleri, ölçümleme sistemlerinde sunduğu tasarruflu çözümler ve son dağıtım ürünleri Acti 9 serisi hakkında ziyaretçilere detaylı bilgilendirmelerde bulunacak.. Kongre boyunca, Türkiye’deki elektrik tesislerindeki güvenlik önlemleri ve gelişmelerinin sunulacağı sempozyumlara konuşmacı olan katılan Schneider Electric Bina Birimi Otel ve Hastane Projeleri Satış Müdürü Gökhan İşbitiren 24 Ekim’de Anadolu Salonu’nda 15.4016.00 saatleri arasında gerçekleşecek olan konuşmasında “Dağıtım Şebekelerinde Fider Otomasyon Çözümü” ve 17.40-18.00 saatleri arasında “Hastanelerde Entegre Bina Yönetim Sistemleri, Kazanımlar ve Uygulama Örnekleri” ile ilgili Schneider Electric tarafından uygulanan çözümleri sektör ile ilgilenenlere aktaracak. Akademisyen, sanayici, mühendis, mimar, teknik eleman, sektörel dernek, kamu kurum ve kuruluş temsilcilerinin iletişim kurma imkânı bulacağı kongrede elektrik, elektronik, mühendislik ve aydınlatma sektörlerinde faaliyet gösteren katılımcı firmalar, kullandıkları teknolojiler ve stratejiler hakkında güncel bilgiler edinilerek sektörün genel durumunu değerlendirme şansı elde edecek. 139 Güç Elektroniği Çeviriciler, Uygulamalar ve Tasarım Yazarların›n Ad›: Ned Mohan, Tore M.Undeland, William P. Robbins Türkiye’de güç elektroniği sanayii hızlı bir ilerleme göstermiş; kesintisiz güç kaynağı, motor kontrolu, endüksiyonla ısıtma, elektrikli ev aletleri, otomotiv ve tekstil gibi geniş bir alanda tasarım ve üretim yapan firmalar ortaya çıkmıştır. Bunun yanında yurtdışından gelen sistemlerin çoğunda güç elektroniği teknolojisi kullanılmaktadır. Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunlarının belirli bir kısmı bu sektörlerde istihdam edilmektedir. YAYIN DÜNYASI YAYIN DÜNYASI ENDÜSTRİ OTOMASYON ENDÜSTRİ OTOMASYON Otomatik Kontrol Sistemleri Yazarların›n Ad›: Benjamin Kuo Genç mühendislerin elinden düşmeyen bu kitabın temel özelliği, geleneksel konuları basit bir dille ele alması, anlatımını uygulamaya yönelik örneklerle desteklemesi ve her baskıda yeni konuları bünyesine alarak sürekli güncel kalabilmesidir. Yaklaşık 50 yıldır kendisini otomatik kontrol sistemlerinin uygulamalarına adamış, tecrübeli bir araştırmacı ve mühendis Benjamin C. Kuo tarafından kaleme alınmıştır. Yazarın en önemli özelliği bilimsel çalışmaları yanında, yıllardır sürdürdüğü eğitim hizmetinde otomatik kontrole çok sayıda kitap kazandırmış olmasıdır. İlk baskısı 1962’de yapılmış olan bu kitap, 60’lı yıllarda mühendislik eğitimine başlayan ve bugüne kadar aynı yolu izleyen pek çok öğrenciye otomatik kontrolü sevdirmiş, öğretmiş ve çalışma alanı olarak geniş bir öğrenci kitlesinin otomasyona yönelmesine neden olmuştur. Güç elektroniği konusu, başta İ.T.Ü. olmak üzere Türkiye’deki birçok üniversitede çeşitli isimdeki derslerle öğretilmektedir. Bu derslerin bir kısmı Türkçe olarak verilmektedir. Hangi dilde verilirse verilsin bir Türkçe kitabın gerek eğitim öğretimde gerekse uygulamalı mühendislikte çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir. ISBN: 978-975-8431-99-1 B. Y›l›: 2003 Sayfa Say›s›: 896 Fiyat›: 45,00 TL 140 ISBN: 9789757860945 B. Y›l›: 2013 Sayfa Say›s›: 944 Fiyat›: 50,00 TL 141 reklam indeks i Firma Adı No Firma Adı No ■ ABB 3-59 ■ LEUZE 103 ■ ABB ÖN İÇ KAPAK ■ LÖSEV 82 8 ■ MEDEL 4-35 74 ■ MEDEL ARKA İÇ KAPAK ■ AKBİL ■ AUTOMECHANICA ■ BECKHOFF ■ BETA ■ BONFIGLIOLI ■ B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON 1 131 93 5 ■ MITSUBISHI ELECTRIC TURKEY 29-55 ■ NEUGART 67 ■ NETES MÜHENDİSLİK 83 ■ PHOENIX CONTACT 39 ■ DİYAFON 30 ■ RUTRONIK 57 ■ EKSEN AJANS 20 ■ SIEMENS 11 ■ ELİMKO 89 ■ SCHUNK ■ ENOSAD 62 ■ TET ■ ENTEK 21 ■ TÜRKMEN ASANSÖR ■ EMKO 75 ■ TOK ■ ESİT 9 ■ GMT ARKA KAPAK 133 10 68-69 ■ WORLDCHEM 111 58 ■ WIN AUTOMATION 2016 119 ■ HES KABLO 31 ■ WIN METAL WORKING 2016 125 ■ KUKA 47
Benzer belgeler
Tektronix Osiloskop Ölçme Teknikleri
Oral Avc› / Piomak
Özkal Güner / Schneider Electric
Sedat Sami Ömero€lu / E3Tam
Gökhan Yücel / Phoenix Contact
fiahnur Agaik / GSD
Osman Kutan / ABB
Talat Avc› / P›nar Müh.
T. Haka...