bütün sayı - pdf - AUAd
Transkript
bütün sayı - pdf - AUAd
Nisan (2), 2015 ISSN: 2149-2360 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 1-119 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr İÇİNDEKİLER Prof. Dr. Gülsün EBY (Editörden Mektup) Ezber bozan……………………................................ 1-3 Araş. Gör. Hakan KILINÇ (Editöre Mektup) Açıköğrenme sistemlerinde sayısal öykülemenin kullanımı ………………………………………………………...………… 4-7 Öğr. Gör. Erdem ERDOĞDU ve Prof. Dr. Mehmet KESİM Ağ günlüklerinin kurumsal düzeyde kullanılması………………………… 8-23 Yrd. Doç. Dr. Tülay GÖRÜ DOĞAN Sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde kullanımı: ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına ilişkin öğrenen görüşleri……..…………………….. 24-48 Araş. Gör. Murat SÜMER Farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin web destekli işbirlikçi öğrenme araçlarından wikiye ilişkin görüşleri…………………………….. 49-64 Doktora Öğrencisi Aras BOZKURT Mobil öğrenme: her zaman, her yerde kesintisiz öğrenme deneyimi...……. 65-81 Öğr. Gör. Emel GÜLER Mobil sağlık hizmetlerinde oyunlaştırma……………….............................. 82-101 Okutman Nil GÖKSEL CANBEK (Kitap Özeti) Uzaktan öğretme ve öğrenme: uzaktan eğitimin temelleri … 102-111 Doktora Öğrencisi İrem AYDIN MENDERİS (Kitap Özeti) Tam zamanında öğretme: disiplinler arası, akademiler arası 112-119 auad.anadolu.edu.tr i AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 1-3 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr Ezber bozan… Prof. Dr. Gülsün EBYa a Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Eskişehir, TÜRKİYE 26470 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi (AUAd) 15 Nisan 2015 tarihinde ikinci sayısını çıkarttı. AUAd ikinci sayısında da açık ve uzaktan öğrenme alanının farklı boyutlarını ele alan bir editöre mektup, beş makale ve iki kitap tanıtımını okuyucularına sunmaktadır. Araş. Gör. Hakan KILINÇ, bu sayımızda Açıköğrenme Sistemlerinde Sayısal Öykülemenin Kullanımı başlığıyla editöre mektup yazdı. Bu çalışmasında Kılınç, yüksek lisans çalışmasının konusunu ve kapsamını bizlerle paylaştı. Öğr. Gr. Erdem ERDOĞDU ve Dr. Mehmet KESİM, Ağ Günlüklerinin Kurumsal Düzeyde Kullanılması isimli makalelerinde öncelikle sosyal medya ortamlarının sınıflandırmasını ele almış, kurumların yararlanabileceği işlevler açısından karşılaştırmış, bu ortamlar arasında özellikleri ve kapsamı açısından öne çıkan ağ günlüklerinin, kurum içinde nasıl yapılandırılabileceğini tartışmışlardır. Dr. Tülay GÖRÜ DOĞAN, Sosyal Medyanın Öğrenme Süreçlerinde Kullanımı: TersYüz Edilmiş Öğrenme Yaklaşımına İlişkin Öğrenen Görüşleri başlığıyla sunduğu makalesinde ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı çerçevesinde sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde nasıl daha etkin ve verimli bir biçimde kullanılabileceğine odaklanmaktadır. Çalışma, nitel bir eylem araştırması olarak desenlenmiştir. Yeri gelmişken, Flipped Learning kavramı İngilizceden Türkçeye Ters-Yüz Edilmiş Öğrenme olarak çevrilmiştir; ancak, bu çeviri söz konusu kavramın gerçek anlamını ifade edememektedir. Bu açından, AUAd Flipped Learning için bundan sonra Ezber Bozan (Ahmet Hançer, 06 Mart 2015, Türkiye’de Uzaktan Eğitim Üzerine Çalışma Yapan Kuruluşlar Semineri) kavramını kullanacaktır. Kaynak Gösterme Eby, G. (2015). Editörden. AUAd, 1(2), 1-3. 1 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 1-3 Eby Araş. Gör. Murat SÜMER, Farklı Öğrenme Biçimlerine Sahip Öğrenenlerin Web Destekli İşbirlikçi Öğrenme Araçlarından Wikiye İlişkin Görüşleri başlığıyla bizlere sunduğu makalesinde, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin web tabanlı işbirlikçi öğrenmeye, Web 2.0 ve özellikle de wikilerin eğitimde kullanımına, eğitimde kullanılan wikilerin öğrenme biçimleri bağlamında sahip olması gereken tasarım özelliklerine ve öğrenme için sayısal ortam tasarımı konusunda farklı öğrenme biçimleri bağlamında tasarım önerilerini tartışmaktadır. Doktora Öğrencisi Aras BOZKURT, Mobil Öğrenme: Her Zaman, Her Yerde Kesintisiz Öğrenme Deneyimi adlı makalesinde mobil öğrenmenin tanımı, mobil araçlar, mobil öğrenmenin gerekçesi, mobil öğrenme projeleri, mobil öğrenme ve mobil eğitim konuları ele almıştır. Öğr. Gör. Emel GÜLER, Mobil Sağlık Hizmetlerinde Oyunlaştırma isimli makalesinde, mobil teknolojilerin sağlık hizmetlerinde kullanımına değinerek ve oyunlaştırma yoluyla sağlık hizmetlerinin nasıl sunulduğu konusunu ele almıştır. Okutman Nil GÖKSEL CANBEK, Michael Michael Simonson, Sharon Smaldino, Michael Albright ve Susan Zvacek tarafından 2012 yılında beşinci basımı çıkartılan Uzaktan Öğretme ve Öğrenme: Uzaktan Eğitimin Temelleri (Teaching and Learning at a Distance: Foundations of Distance Education); Doktora Öğrencisi İrem AYDIN MENDERİS ise Scott Simkins ve Mark H. Maier tarafından 2010 yılında kaleme alınmış Tam Zamanında Öğretme: Disiplinler Arası, Akademiler Arası (Just-in-Time Teaching: Across The Disciplines, Across The Academy ) adlı kitapları tanıtmaktadırlar. Yarınları bugüne taşırken ezberleri bozmamıza yardımcı olan yazarlarımıza ve siz destekçilerimizin tümüne ayrı ayrı teşekkür ederiz. AUAd’de açık ve uzaktan öğrenme alanında nice paylaşımlarda buluşmak üzere sağlıcakla kalınız. Saygılarımla… Prof. Dr. Gülsün EBY AUAd - Editör 2 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 1-3 Eby Yazar Hakkında Prof. Dr. Gülsün EBY Gülsün Eby, Anadolu Üniversitesi AÖF Uzaktan Öğretim Bölümü’nde otuz yıldır öğretim elemanı olarak görev yapmaktadır. Dr. Eby, Uzaktan Eğitim alanında 2001-2002 yılları arasında New Mexico State University’de post-doktora ve 1996-2000 yılları arasında University of Cincinnati’de doktora çalışmalarını tamamlamıştır. Aynı zamanda, Eby 2013 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde de mezun olmuştur. Dr. Eby Uzaktan Eğitim alanında insan bilgisayar etkileşimi, yapay zeka, eleştirel pedagoji tabanlı esnek ve ekolojik çevrimiçi öğrenme ortamlarının tasarımı, mobil öğrenme, m-sağlık üzerine proje ve araştırma sürdürmektedir. Gülsün Eby, Ocak 2015 tarihinden bu yana Anadolu Üniversitesi AÖF Ar-Ge ve Uluslararası İlişkiler Grup Koordinatörlüğü görevi ile AUAd Editörlüğünü yürütmektedir. Posta Adresi: Tel (İş): GSM: Eposta: URL: Anadolu Üniversitesi AÖF, ARGE ve Uluslararası Grup Koordinatörü, Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470 +90 222 335 0580 / 2669 +90 530 305 5755 [email protected] / [email protected] http://auad.anadolu.edu.tr/ / https://academy.anadolu.edu.tr/xdisplayx.asp?kod=0&acc=gkurubac 3 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 4-7 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr Açıköğrenme sistemlerinde sayısal öykülemenin kullanımı (editöre mektup) Araş. Gör. Hakan KILINÇ aAnadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Eskişehir, Türkiye 26470 Özet Öyküler etkili birer öğretme aracı olarak kullanılabilirler. İyi hazırlanmış öyküler öğrenenler tarafından kolay bir şekilde hatırlanır. Bu sayede öğrenme daha kalıcı olur. Sayısal öyküleme, teknolojinin yardımı ile ortaya çıkarılan ve sınıf içi olduğu kadar uzaktan eğitim uygulamalarında da kullanılabilen bir yöntemdir. Sayısal öykülemede, kısa bir film yaratmak için belirli bir öykünün, yazı, grafik, seslendirme kaydı, video ve müzik gibi sayısal içeriklerinin bazılarından ya da gerekirse hepsinden yararlanılır. Açıköğretim sistemlerinde de sayısal öykülemelerden yararlanılabilir. Bu aşamada hazır öyküler öğrenene sunulabileceği gibi, öğrenmeyi pekiştirmek açısından öğrenenlere de çeşitli konular hakkında sayısal öyküler hazırlattırılabilir. Açıköğretim sistemi içerisinde hazırlanan sayısal öykülerin “Hepimiz Öğreniyoruz” yaklaşımı ile benzer doğrultuda ilerlediklerini söylemek de mümkündür. Bu çalışmada Açıköğretim sistemi içinde kullanılan sayısal öyküleme yönteminin öğrenenlere yapacağı katkılar incelenmiş ve açıklanmıştır. Sonuç olarak, sayısal öykülemelerin Açıköğretim sistemi içinde kullanılmasının, öğrenenlerin güdülerinden işbirlikçi çalışma becerilerine kadar birçok alandaki becerilerini geliştirebildiği ve öğrenenlerin, daha kalıcı bir şekilde öğrenmelerine yardımcı olabildiği ortaya çıkarılmıştır. Anahtar Sözcükler: Sayısal öyküleme, uzaktan öğrenme, açıköğretim, açıköğretim sistemi. Abstract Stories can be used as an effective way of teaching. Well-prepared stories are easily remembered by learners. Whereby learning is more permenant. Digital narration, formed by technology, can be used not only in classroom but in distance education. In Digital Narration, ın orderto make a short film you can use the text, graph, vocalization records, video and music etc. of specific story or ıf necessary all of these can be used. In Open Learning System we can also benefit from digital narration. You can submit ready stories to students or make them prepare stories about various topics in order to reinforce the learning. It is possible to say that the stories, which are prepared in open-university system, are going on the same direction with “ we are learning” approach.In this research the contribution of digital narrotions used in Open Learning System is analysed and explained.As a result : the use of digital narration in open university system revealed that it develops learners skills in many areas from motivation to collaborative working skill and helps their permanent. Key Words: Digital narration, distance education, open learning, open learning system. Kaynak Gösterme Kılınç, H. (2015). Açık öğrenme sistemlerinde sayısal öykülemenin kullanımı (editöre mektup). AUAd, 1(2), 4-7. 4 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 4-7 Kılınç Sayın Editör, Öyküler ve öykü anlatımları öğretme ve öğrenme için önemli bir stratejidir. Öyküler aracılığı ile deneyimler aktarılabilmektedir. Deneyimlerin aktarılmasına olanak sağlayan öyküler öğrenme sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca önceki bilgiler ile bağlantı kurulmasını sağlayan öyküler, öğrenenlerin hafızasını da güçlendirebilmektedir. Dolayısıyla iyi bir şekilde hazırlanan öyküler, öğrenenler tarafından hatırlanır ve bu sayede öğrenmelerin kolaylaşmasına yardımcı olabilir, öğrenilenlerin kalıcı olmasını sağlayabilir. Etkili öğretme yöntemlerinden biri olan öykü anlatma tekniğinin modern bir açıklaması olan Sayısal Öyküleme (SÖ) ise görüntü, ses, video vb. çoklu ortam öğelerinin bir araya gelmesi sonucu oluşturulur. Son yıllarda ortaya çıkan ve etkili bir öğrenme aracı olan SÖ’ler öğrenenlerin kendi öykülerini sayısal ortamlarda ifade edebilmesine olanak sağlamaktadır. Sayısal öyküler, çevrim içi sınıf ortamlarını içinde barındıran Açıköğretim sistemlerine de iletişim teknolojileri yardımıyla dâhil edilebilir. Örnek olarak, yabancı bir dil olarak İngilizce dilini öğrenenler üzerine yaptıkları çalışmalarda yabancı bir dil öğrenmede çevrimiçi ortamlarda işe koşulan SÖ’lerin, sınıf ortamında işe koşulan SÖ’lerden daha fazla etkili olduğunu belirlemişlerdir. Dolayısıyla, yabancı bir dil ya da diğer alanlarda öğrenme ihtiyacı olan gruplarda çevrimiçi ortamlar ile SÖ’lerin bir araya geldiği uzaktan öğrenme ortamları içinde derslerin işlenmesi, öğrenme ve öğretme kalitesini artırabilir ve öğrenenlerin eğlenerek başarılı bir şekilde öğrenmeleri sağlanabilir. Çevrimiçi ortamların temelini oluşturduğu Açıköğretim ortamları da böylesine bir uzaktan öğrenme çevresi için oldukça elverişli bir ortam olabilir. Sayısal öyküler, okul öncesinden yüksekokula kadar öğretenlerin, öğrenenlerine iletişim becerileri, araştırma becerileri, işbirlikçi çalışabilme becerileri gibi becerileri kazandırabilmek için önerdikleri bir eğitim aracıdır. Dolayısıyla çoğunluğu yetişkinlerden oluşan Açıköğretim sistemi aracılığı ile uzaktan öğrenimlerine devam eden bireyler de SÖ’lerden faydalanabilirler. Eğitim müfredatı içerisine teknolojiyi dâhil etmenin önemini vurgulayan çalışmalar da yapılmıştır. Bunun yanında kullanılacak teknolojilerin, öğretenler tarafından iyi bir şekilde kullanılmasının sonucunun etkili olabileceğine değinmiştir. Bu bağlamda, SÖ gibi bilgi ve iletişim teknolojilerinin, uzaktan öğrenme çevrelerine bir öğrenme kalitesi kattığını söylemek mümkündür. Sosyal oluşum, bireylerin duygularını açığa çıkarabilmesi, öğrenmelerinde mizah ögelerini kullanabilmesi ve kendisini ifade edebilmesidir. Araştırmacılar sosyal oluşum ile 5 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 4-7 Kılınç öğrenen memnuniyeti arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu göstermiştir. SÖ’ler sosyal oluşum kavramının kullanılabileceği en iyi yollardan birisidir. Açıköğretim sistemleri, öğrenenlere zaman ve mekân sınırlılıklarını ortadan kaldırarak esnek bir öğrenme ortamı sunmaktadır. Öte yandan, zaman zaman öğrenenler öğretenleriyle yüz yüze etkileşimde bulunamadıkları için uzaklık duygusunu gerçek anlamda hissedebilmektedir. Dolayısıyla bu tür durumlarda sosyal oluşum kavramından söz etmek mümkün değildir. Ancak, sosyal oluşum kavramı öğrenme ortamlarını etkileyen önemli faktörlerden biridir. Bu çerçevede, açık öğretimde SÖ’lerin kullanılmasıyla öğrenenlerin hissettiği yalnızlık duygusu aşılabilir. Böylece öğrenenlerin öğrenmelerine engel olabilecek en önemli sorunlardan biri çözülebilir. Bu sayede eğitimden alınacak verim de arttırılabilir. Sonuç olarak, teknolojik ilerlemenin gücünden faydalanarak oluşturulan bir öğrenme ortamı öğrenenler açısından daha verimli olabilmektedir. Öğretenlerin bu bağlamda bilgi ve iletişim teknolojileri ile tanışmış olması ve bunları öğrenenlerine tanıtması da eğitimin kalitesini artıracaktır. Ayrıca Internet teknolojisinin ilerlemesiyle birlikte Açıköğretim sistemlerine olan erişim daha kolay ve daha ucuz olmaktadır. Bu sayede Internet teknolojilerine sahip olan “Hepimiz Öğreniyoruz” yaklaşımında da belirttiği gibi istediği zamanda ve istediği yerde bu tür eğitim çevrelerine ulaşabilirler. Dolayısıyla, bu yaklaşımın getirdiği esneklik sayesinde bireyler sınırların en aza indiği bir eğitim çevresine sahip olurlar. Böylece öğrenmeler daha kolay bir şekilde gerçekleşebilir. 6 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 4-7 Kılınç Yazar Hakkında Araş. Gör. Hakan KILINÇ Hakan Kılınç, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Uzaktan Öğretim bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi (BÖTE) bölümünde 2013 yılında tamamlamıştır. 2014 yılından itibaren, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uzaktan Eğitim Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisans öğrencisidir. Hakan Kılınç, Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersler, Kişisel Öğrenme Ortamları ve Mobil Öğrenme alanlarında çalışmalarına devam etmektedir. Posta adresi: Tel (İş): GSM: Eposta: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Uzaktan Öğretim Bölümü Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470 +90 222 335 05 80 / 2559 +90 535 028 91 47 [email protected] 7 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr Ağ günlüklerinin kurumsal düzeyde kullanılması Öğr. Gör. Erdem ERDOĞDUa Prof. Dr. Mehmet KESİMa aAnadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, Eskişehir, Türkiye 26470 Özet Web 2.0’ın getirdiği yeniliklerin yanı sıra akıllı telefonlar ve tablet cihazlar gibi mobil cihazların gelişimi, sosyal medya ortamlarını zenginleştirmiştir. Bu değişimi açıklayabilecek ve anlamlandırmamızı sağlayacak yaklaşım, sayısal çağın öğrenme kuramlarından Bağlantıcılık kuramıdır. Bu kuram, bilgi ve fikirlerin çeşitliliğini, kavramlar ve fikirler arasındaki bağların önemini vurgulaması bakımından kurumlar için de hayati önem taşır. Alanyazın, kurumsal örnekler ve çalışmalar incelendiğinde yeniliklerin yakından takip edilmesi, bilgi ve deneyim paylaşımı, kurum içi strateji ve yeniliklerden tüm çalışanların haberdar olması ve bunların kurum çalışanları ile beraber ve açık bir şekilde yürütülebilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Bu noktada, kurumların bilgi ve iletişim ihtiyaçlarını, kendi durumlarına özel bir şekilde uyarlayabilecekleri sosyal medya ortamları işe koşulabilir. Bu çalışma öncelikle sosyal medya ortamlarının sınıflandırmasını ele almış, kurumların yararlanabileceği işlevler açısından karşılaştırmış, bu ortamlar arasında özellikleri ve kapsamı açısından öne çıkan ağ günlüklerinin, kurum içinde nasıl yapılandırılabileceğini tartışmıştır. Anahtar Sözcükler: Ağ günlükleri, sosyal medya, kurumsal iletişim, bağlantıcılık. Abstract New features of Web 2.0 and mobil devices like smart phones and tablets have enhanced the social media environments. The paradigm that we can understand and gain meaning of this changing is the learning theory of digital age “Connectivism”. This theory is highly important for corporations because of diversity of knowledge and ideas and emphasizing the connections between concepts. Literature, corporate examples and studies reveals the importance of following improvements, sharing knowledge and experience, informing all employees about in-corporate strategy and carrying out all of these with employees fairly. In this point of view, adaptive social media platforms can be used for communication and knowledge needs of corporations. At first, this study examined the classification of social media platforms and then compared availible functions for the corporations and finally discussed how to configure blogs in-corporate. Keywords: Blogs, social media, corporate communication, connectivism Kaynak Gösterme Eroğlu, E. ve Kesim, M. (2015). Ağ günlüklerinin kurumsal düzeyde kullanılması. AUAd, 1(2), 8-23 8 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Giriş İletişim teknolojilerinde yaşanan gelişme zaman ve mekân kısıtlarının dramatik şekilde ortadan kalkmasına yol açmıştır. Web’in yaygınlaşması dışında, niteliğinde yaşanan değişim toplum yapısını da etkilemiştir. Web, bilgiyi tek bir merkezden değil, internete bağlı tüm kullanıcılar arasında dolaşıma sunan bir yapı haline gelmiştir. Web’in bu gelişiminin yanı sıra, akıllı telefonlar ve tablet cihazlar gibi mobil cihazların gelişimi, sosyal medya ortamlarını zenginleştirmiştir. Bu değişimi açıklayabilecek ve anlamlandırmamızı sağlayacak yaklaşım, sayısal çağın öğrenme kuramlarından Bağlantıcılık kuramıdır (Downs, 2011; Siemens, 2005). Bağlantıcılık kuramı, bilgi ve fikirlerin çeşitliliğini, kavramlar ve fikirler arasındaki bağların önemini vurgulaması bakımından kurumlar için de hayati önem taşır. Bu kuramın yanı sıra, Castells’in Ağ Toplumu kavramı da, gelişmeleri anlamlandırmamızda bizlere yardımcı olmaktadır. Bu görüşe göre, toplum yapısındaki süreç organizasyonu hiyerarşiden ağlara dönüşmektedir (Castells ve Cardoso, 2005). İletişim teknolojilerinin öncülüğünde Sanayi toplumundan ağ toplumuna geçişin sağlanmasının ardından, iletişimin "kablosuz" hale gelmesini sağlayan mobil teknolojiler, Ağ toplumunun yapısını etkileyen, bu dönemin özelliklerinin daha hızlı yayılmasını ve daha etkili hissedilmesini sağlayan Mobil Ağ Topluluğu' na (Mobile Network Society) evrilmiştir (Castells, Fernandez-Ardevol, Qiu, ve Sey, 2007). Çalışma bağlamında ele alınan kurumlar da bu dönüşüm ve kuramlar açısından ele alınabilir. Bu kapsamda kurumların başarısı, iletişimlerinin etkinliğine bağlıdır. Kurumsal iletişim olarak ele alınan yaklaşım, kurumun amaçlarını açıklayan, politikalarını ortaya koyan ve tüm üyelerine geribildirim sağlayan sistemdir (Vural ve Öksüz, 2008). Benzer şekilde etkili örgütlenme biçimi, çalışanlarının yaratıcı potansiyellerini arttıran ve bu potansiyeli üretime ve örgütsel sürece yansıtabilen biçimdir (Şimşek, 1997). Alanyazın, kurumsal örnekler ve çalışmalar incelendiğinde yeniliklerin yakından takip edilmesi, bilgi ve deneyim paylaşımı, kurum içi strateji ve yeniliklerden tüm çalışanların haberdar olması ve bunların kurum çalışanları ile beraber ve açık bir şekilde yürütülebilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır (East, 2010; Goodfellow ve Graham, 2007; Holtz, 2004; Poling, 2005; Trewin, 2011). Bu noktada, kurumların bilgi ve iletişim ihtiyaçlarını, kendi durumlarına özel bir şekilde uyarlayabilecekleri sosyal medya ortamları işe koşulabilir. “Yeni Medya” (New Media) olarak da anılan bu elektronik ortamlar, çok yönlü, eşzamanlı, eşzamansız ve farklı etkileşim türlerine açıktır (Eby, 2013). Bu çalışma öncelikle sosyal medya ortamlarının sınıflandırmasını ele almış, kurumların yararlanabileceği işlevler açısından karşılaştırmış, bu ortamlar arasında özellikleri ve kapsamı açısından öne çıkan ağ 9 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim günlüklerinin, kurum içinde nasıl yapılandırılabileceğini tartışmıştır. Çalışma ayrıca Akademik Bilişim 2015 Konferansında (Anadolu Üniversitesi) sunulmuştur. Sosyal Medya Ortamlarının Sınıflandırılması Sosyal medya ortamları ya da araçları, Web 2.0’ın dinamik yapısı sayesinde çok farklı alanlarda çok farklı amaçlarda ortaya çıkmaktadır. www.go2web20.net gibi bu ortamların takibini yapan ve sınıflandıran bazı özel web siteleri bulunmaktadır (Okur, 2013). Her geçen gün bu ortamlarının sayısının ve niteliklerinin artması farklı sınıflandırma çabalarını doğurmuştur. Wikipedia, Sosyal Ağ isimli sayfasında, bu ortamları kişisel ve profesyonel olarak 2 temel alanda incelemiştir (Wikipedia, 2015b). Scott ve Jacka, Sosyal Medya araç ve ortamlarını, 14 farklı kategoride toplamıştır (Scott ve Jacka, 2011): Ağ Günlüğü Ortamları ve Toplulukları (Blog Platforms and Communities) Mikroblog (Microblogging and Status Updates) Gruplar (Forums and Discussion Groups) Sosyal Medya Ağları (Social Media Networks) Değerlendirme ve Oylama Servisleri (Reviews and Ratings Services) Fotoğraf Paylaşma (Photo Sharing) Video Paylaşma (Video Sharing) Yayın (Podcasting) Müşteri Servisleri (Costumer Service) Belge ve İçerik Paylaşımı (Document and Content Sharing) Etkinlik ve Etkinlik Yönetimi (Events and Event Management) Bilgi ve Proje Yönetimi (Knowledge Management and Project Management) Sosyal İmleme (Social Bookmarking) Konum Tabanlı Servisler (Location-Based Services) Sınıflandırma kapsamında bir ortam, farklı özellikleri nedeni ile farklı kategorilerde de yer alabilmektedir. Varolan bu başlıklar altında onlarca araç ya da ortamı yerleştirmek mümkün görünse de farklı kategorilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bunlar; Kişisel Yayın Araçları (personal broadcasting tools) (Tobin ve Braziel, 2006) Ustream, Livestream 10 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Sanal Dünyalar (Virtual Worlds) (Tobin ve Braziel, 2006) Second Life World of Warcraft Farmville Akademik Sosyal Ağlar Academia Researchgate Sosyal medya ortamları hakkında Brian Solis de www.conversationprism.com/ adresinde ayrıntılı bir çalışma yürütmektedir. Solis, bu çalışmasını zaman içinde geliştirerek yeni sürümler altında yayınlamaktadır. Bu tarz çalışmalar dikkatli bir şekilde incelendiğinde, aynı yazılım ya da ortamın farklı özellikleri nedeni ile farklı kategorilerde de yer aldığı görülebilir. Örneğin Facebook, hem sosyal ağlarda, hem etkinlik yönetiminde hem de tartışma grupları kapsamında yer alabilmektedir. Kurumsal Açıdan Sosyal Medya Ortamlarının Karşılaştırılması Kurumsal (örgütsel) iletişim, bir mesajın bir kişiden başka bir kişi ya da kişilere, doğrudan sözlü, yazılı veya sözsüz kanallardan, veya dolaylı (teknoloji: telefon, faks, bilgisayar, vs.) yollarla iletilme ve alınma sürecidir(Bakan ve Büyükmeşe, 2004). Kurumun çalışanları ve paydaşları (tedarikçileri) ile yapacağı iletişimin niteliği farklıdır. Bununla birlikte, kurumun ilgi ve beklentileri ile çalışanların ihtiyaçları arasında denge kurulmalıdır. Bu dengenin kurulabilmesi, hem işverenin çalışanı, hem de çalışanın işvereni iyi anlamasını gerektirir (Vural ve Öksüz, 2008). Kurumsal İletişim İhtiyacı Kurumlarda, etkili iletişim çözümlerine ihtiyacın duyulması bazı temel sebeplere dayanmaktadır. Özellikle kurumların, kendi içindeki bu ihtiyacın sebepleri şu şekilde sıralanabilir (Baker, 2002); İş süreçleri daha karmaşık hale gelmiş ve çalışanlar arasında koordinasyon ve etkileşime duyulan ihtiyaç artmıştır. İşlem hızları artmıştır Eş zamanlı iş süreçleri daha yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır 11 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Sürekli gelişen ve güncellenen bilgi ve yenilik yapma yeteneği organizasyonların rekabet gücünde kritik rol oynamaya başlamıştır. İletişim teknolojileri ve bilgisayar ağları gittikçe artan bir şekilde organizasyonların yapısında ve stratejilerinde kullanılan en önemli faktörlerden biri haline gelmiştir. Örgütsel iletişim ile iş tatmini hakkında yapılan bir çalışmada, iş ile ilgili genel politikaların, koordinasyonun sağlanması amacıyla çalışma arkadaşları arasında kurulan iletişimin ve önceden belirlenen yetki ve sorumlulukların, iş tatminini yükselttiği görülmüştür(Eroğluer, 2011). Diğer yandan zayıf iletişim, kurumun çalışanlarının olumsuz duygularında anahtar bir etken olarak görülmektedir (Vural ve Öksüz, 2008). Kurumlar İçin Sosyal Medya Ortamlarının Karşılaştırılması Kurumların yapısı, türü, coğrafi dağınıklığı, çalışan ve yöneticilerinin teknoloji okuryazarlığı gibi etkenler, iletişim süreçlerinde farklı sosyal medya araçlarından yararlanmayı gerektirebilir. Bunun için temel sosyal medya ortamlarının özelliklerinin karşılaştırılması, kurumlar açısından seçimi kolaylaştırabilir. Bu karşılaştırma yapılırken, sosyal medya ortamlarının kurum-içi iletişimde gerekli olabilecek kategorileri seçilmiştir (Tablo 1). Değerlendirme ve oylama servisleri, sadece resim ya da sadece video paylaşımı yapan ortamlar, kişisel yayın araçları ve akademik sosyal ağlar, kurumsal iletişim kapsamındaki potansiyelleri nedeni ile bu tabloda değerlendirmeye alınmamıştır. Karşılaştırma yapılan ortam özellikleri ise şu şekilde açıklanabilir; İçerik Türü: Video, Ses, Fotoğraf, Metin biçiminde içerik girebilme. Bunun için ek bir servise ihtiyaç duymadan destek verebilme. Gizlilik: İstendiğinde dışarıya kapalı olarak yapılandırabilme. Arşivleme: İçeriklerin kategorileştirilebilmesi ve etiketlenebilmesi gibi belli bir düzende sınıflandırılabilmeye açık olma. Kolaylık: Kurulum ve kullanım sürecinde teknik bilgi gerektirmeden kolay kullanım. Akıcı Yapı: Bir konu hakkında yeni fikirlerin paylaşılabilmesini sağlayan akış desteği. Konu Odaklı: Kullanılan ortamda, sadece ilgili konu hakkındaki içeriklerin akışı. Hızlı Erişim: Var olan içeriklere kolay bir şekilde arama yaparak ya da dallanarak erişebilme. 12 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Tablo 1 Kurumsal İletişim Kapsamında Kullanılabilecek Sosyal Medya Ortamlarının Karşılaştırılması İçerik Türü Gizlilik Arşivleme Kolaylık Akıcı Yapı Konu Odaklı Hızlı Erişim Kurumsal İletişim Ağ Günlükleri (Blogger, Wordpress, vb.) Tümü + + + + + + Mikroblog (Twitter, vb.) Kısıtlı - - + + - - Gruplar (facebook groups, google groups, vb) Tümü + - + + + - Belge ve İçerik Paylaşımı (Google Docs, vb.) Kısıtlı + + + - + - Bilgi ve Proje Yönetimi (Wikipedia, vb.) Kısıtlı + + - - + + Sosyal Medya Ortamları Ağ Günlükleri Ağ Günlüklerinin Tanımı, Gelişimi ve Temel Özellikleri 1994 yılında, o zamanlar kolej öğrencisi olan Justin Hall’ın “Justin’s Links From the Underground” sayfası, ilk blog olarak kabul edilmektedir (Harvey, 2014). “Web günlüğü” (Okur, 2013) ya da “Ağ günlüğü” (Wikipedia, 2015a) olarak Türkçe’de karşılığı bulunabilen “blog” kavramı, web logs kelimelerinin birleşimi (weblog) olarak olarak ilk kez 1997 yılında Jorn Barger tarafından kullanılmıştır (Du ve Wagner, 2006; Wired, 2007). Blog kavramı ise, 1999 yılında, Peter Merholz adlı bir kullanıcı tarafından kullanılmış ve kabül görmüştür (Cox, Martinez, ve Quinlan, 2008). Ağ günlüklerini; sık aralıklarla güncellenen, yazıların ters kronolojik sırayla yer aldığı, yazarların düşüncelerini paylaştığı web sitesi türü olduğunu söylemek mümkündür (Vural ve Öksüz, 2008). Kurumsal açıdan ele alındığında ağ günlükleri, yönetici ve çalışanların kendi yorumlarını yapabilecekleri, sunulan içeriklerin yeniden eskiye göre yer aldığı sitelerdir. Bu özelliği sayesinde, bir konunun hangi yönde ilerlediği de görülebilir (East, 2010). Ağ günlükleri, Web 2.0’ın getirdiği özellikler sonrası kişiler, kurumlar ya da topluluklar tarafından çok daha yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Web 2.0’dan önce de internet 13 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim ortamında varlığını sürdüren ağ günlüklerinin gelişimini anlayabilmek için web 1.0 ve web 2.0 arasındaki farkların göz önüne alınması gerekmektedir (Lincoln, 2009). Tablo 2 Web 1.0 ile Web 2.0 Arasındaki Temel Farklar Web 1.0 Temel İçerik Öğesi Sayfa Durum Statik Erişim Web Tarayıcılar Mimari Kullanıcı Sunucuları Oluşturma Web tasarımcılar Alan Genel Web 2.0 Yazı (post), kayıt Dinamik Web tarayıcılar, RSS Web Servisleri Herkes Özel ilgi alanları Ağ günlükleri, web 2.0 teknolojisinden önce de kullanılmakta olup, sosyal ağların, yorum yapabilme özelliklerinin ve RSS gibi takip araçlarının sayesinde yazarlar ve takipçiler açısından daha farklı bir konuma gelebilmiştir. Web’ in temel özelliklerini vurgulayarak, gelişimini açık bir şekilde ortaya koyan çalışmalardan biri, Nova Spivack’ın ağ günlüğünde ortaya çıkmıştır (Spivack, 2007). Şekil 1’de Web’in gelişim süreci kapsamında ağ günlükleri “Weblogs” olarak yer almaktadır. Şekil 1. Web’in Gelişimi (Spivack, 2007) 14 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Web 3.0 kapsamında ise ağ günlükleri, “lifestream” olarak isimlendirilen, kişinin çevrimiçi ortamlarda yaptığı diğer paylaşımları da kapsayan bir kavrama dönüşeceği öngörülmektedir (Aghaei, Nematbakhsh, ve Farsani, 2012). Bu bağlamda, ağ günlüklerinin varlığını sürdüreceği ve farklı kanallarla destekleneceği öngörülebilir. Ağ günlüklerinin ilgi görmesinin nedenleri arasında ise şunlar verilebilir (Goodfellow ve Graham, 2007); Yapımının ucuz ya da ücretsiz olması Kurulumda tescilli yazılım gerektirmemesi Özel bilgisayar yeteneği gerektirmemesi Okuyucuların RSS aracılığıyla yeni mesajları hızlı bir şekilde iletebilmesi Yorumların herhangi biri tarafından gönderilebilmesi, okuyucular ve yazanlar arasında diyalog oluşması. Ağ günlüklerinin özellikleri şu şekilde özetlenebilir; Ağ günlüklerinin akıllı telefonlar ve diğer mobil donanımlar aracılığı ile kullanılabilmesi, ağ günlükleri’in kullanım potansiyelini arttırmaktadır. İçeriğinde metin, ses, video ve animasyon barındırabilir. Kategori ve etiketleme özellikleri ile içeriklerin sınıflandırılması ve erişimi kolaylaştırılabilir. Arama özelliği sayesinde yorumlar ve içeriklere çık hızlı bir şekilde erişilebilir. Bülten özelliği sayesinde, ilgili ağ günlüğüne üye olan kullanıcılar, bir içerik ya da yorum eklendiğinde eposta yolu ile haberdar edilebilmektedir. Ağ günlüğü sitesinin yöneticileri, özel bir programa ya da uzmanlığa gerek duymadan, içerik, zayeretçi ve yorumlar hakkında bir çok istatiki bilgiye ulaşılabilir. Kurulabilecek eklentiler sayesinde, ağ günlüklerinin yeteneklerinin geliştirilmesi de mümkündür. Ağ Günlüklerinin Türleri Alanyazın ve servis sağlayıcılar incelendiğinde ağ günlükleri, farklı şekillerde sınıflandırılabilir. Ücretsiz ağ günlüğü hizmeti veren Wordpress, ilgili sayfasında ağ günlüklerini şu şekilde sınıflandırmıştır (Wordpress, 2015). Kişisel İş Dünyası 15 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Okul Ticari Amaçlı Olmayan Politik Askeri Özel Spor Nasıl yapılır – Değerlendirme Eby ise, ağ günlüklerini şu şekilde sınıflandırmıştır (Eby, 2013); Kişisel Temasal Topluluk Kurumsal Kurumsal ağ günlükleri kurumların amaçlarına ulaşmak için içeriğini yayımladığı ve yönettiği web siteleri olarak tanımlanabilmektedir (Vural ve Öksüz, 2008). Başlangıçta bir pazarlama aracı olarak kullanılsa da, ağ günlükleri kurum içi ve dışı iletişim aracı olarak kullanılabilmektedir. Karcıoğlu ve Kurt çalışmalarında ağ günlüklerini sınıflandırırken yine “kurumsal ağ günlükleri” başlığına yer vermiş, bu günlükleri ise içsel ve dışsal olmak üzere ikiye ayırmışlardır (Karcıoğlu ve Kurt, 2009). İçsel ağ günlükleri, kurumun çalışanları aracılığı ile yürütülen, dışarıya açık bir şekilde yayın yapan günlükler olarak belirtilmiştir. Benzer şekilde, kurum yöneticilerinin çalışanlarına iletmek istediği konuların yer aldığı ağ günlükleri de bu kapsamda değerlendirilebilir. Çalışma bağlamında ele alınan ağ günlüğü türleri ise, “Kurumsal Ağ Günlükleri” altında yer almakla beraber, dışarıya doğrudan açık ya da tek yönlü değil, yöneticiler dâhil tüm çalışanların, kurum içinde iletişimine odaklanmaktadır. Kurumsal Ağ Günlüklerinin Fayda ve Sınırlılıkları Ağ günlükleri aracılığı ile yöneticiler, çalışanları ile hızlı ve doğrudan iletişime geçebilir ve çalışanlardan alınan geri bildirim ile çalışmalarına yön verebilirler. Aynı şekilde, kurumların çalışanlarına yönelik oluşturduğu ağ günlüklerinin etkili kullanımı ile çalışan tatmini, verimliliği, güdülenmesi ve bağlılığı sağlanabilir (Vural ve Öksüz, 2008). Ağ günlüklerinin kullanımı konusunda kurumları zorlayan gelişmeler görülmektedir. Bunların başında genel olarak sosyal medya araçlarının iş ortamlarında da kullanılması 16 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim hakkındaki baskılar yer alır. Ayrıca, eğer bir organizasyon, çalışanlarına vizyonu ve etkinlikleri hakkında net bilgi sağlayamıyorsa çalışanlar bunu resmi olmayan kanallarla elde ederler (East, 2010). Ağ günlükleri özellikle kurum içi iletişimde ve bilgi yönetiminde bir çözüm olabilir. Birçok organizasyonda bilgi yönetimindeki en önemli engel bu konuda uzmanlaşmış personelyönetici bulunmamasıdır. Bu yönetici, kimin hangi bilgiye ihtiyacı olduğunu tespit edebilmelidir. Ağ günlükleri, iki ayrı nedenle bu konuda bir çözüm olabilir (Karcıoğlu ve Kurt, 2009): 1. Ağ günlükleri, bütün çalışanlar tarafından ulaşılabilirdir, kimin neye ihtiyacı olduğunu aramakla vakit harcanmaz. 2. Ağ günlükleri, çalışanları, bilginin gizli olduğu ve ancak çalışanın değerine bir katkı sağlayacaksa paylaşıldığı bir kültürden, bilginin sürekli paylaşıldığı ve bilgi kullanan personelin cesaretlendirildiği kültüre geçişi sağlar. Ağ günlüklerinin kurumsal düzeyde saylayabileceği faydaları şu şekilde sıralayabiliriz (East, 2010; Karcıoğlu ve Kurt, 2009; Poling, 2005; Vural ve Öksüz, 2012): Çalışanları birleştirebilir ve kültürel morali yükseltir. Erişim hızlıdır, kriz yönetiminde etkilidir. Nezih ve açık bir iletişim ortamı sağlayarak, dedikodunun, yanlış anlaşılmaların önüne geçebilir. Yatay ve dikey iletişim etkinliği sağlanabilir. Çalışanlar arasındaki etkileşim arttırılabilir. Kurumların verimliliklerini arttırabilirler. Kurumun ilgilendiği endüstri dalında yaşanan gelişmelerin yer alacağı bir ağ günlüğü çalışanları bilgilendirmeyi kolaylaştırır. Günün büyük çoğunluğunda birbirinden izole ortamlarda çalışan personelin, bir araya getirilmesini sağlayabilir. Kurum çalışanlarının, kurumun ana hedefleri, girişimler ve onların işlerini etkileyebilecek konularda kolay ve etkili bir şekilde bilgilendirilmesini sağlar. Çalışan ve kurum hafızası oluşturmayı kolaylaştırır. Yıllık faaliyet raporları, organizasyon deneyimlerinin ve iş yönetim planlarının gözden geçirilmesi ve istenen birimlere aktarılması sağlar. 17 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Bu faydaların yanı sıra, ağ günlüklerinin sınırlılıkları kapsamında şu hususlara yer verilebilir (Holtz, 2005; Karcıoğlu ve Kurt, 2009): Zaman alıcı olma: Yazmak, okumak, yorum yapmak ve paylaşılabilecek bilgileri araştırmak zaman alır. Üretim bundan kötü anlamda etkilenebilir. Organizasyon eksikliği: Geleneksel web sayfalarına göre daha az organizedir. Kronolojik olarak ters olması dışında, düzenlemek zaman almaktadır. İsteksizlik: Çalışanları çevrim-içi günlük kullanmaya teşvik etmek ve bilgilerini paylaşmalarını istemek zor olacaktır. Bir çok çalışan bilginin güç olduğuna inanmakta ve paylaşmakta isteksizlik göstermektedir. Trafik sorunu: Binlerce çalışanı olan bir kurumda, yerel sunucularda çalışan günlük uygulamaları kullanılırsa, kurumun bağlantı hızı olumsuz etkilenebilir. Günlükler kurum dışına alınırsa, bant genişliği sorunu azalır. Ağ günlükleri veya genel olarak Sosyal Medya, kurum içinde varolan iletişim problemlerini tek başına çözmede yeterli değildir. Kurum içinde yönetici-çalışan ve çalışanlar arasındaki iletişimin etkisini arttırmak için kullanılabilir. Çalışanları ile iyi iletişim kuramayan bir yönetici için, çevrim-içi günlükler ya da twitter gibi sosyal medya ortamları ilişkileri büyülü bir şekilde düzeltemez (Trewin, 2011). İyi bir şekilde yönetildiğinde ise, sosyal medya araçları, çalışma ortamlarındaki bazı sıkıntıları çözme potansiyeline sahiptir (East, 2010). Kurumsal Ağ Günlüklerine Örnekler Kurumların özellikleri, çalışma alanları ya da hedeflerine göre ağ günlükleri farklı amaçlarla kullanılabilir. Örneğin bir kurumda çalışan uzmanın katılacağı toplantılar, yaptığı yayınlar, görüşmeler ve şehir-ülke dışında katılacağı konferanslar hakkındaki paylaşımları diğer çalışanlar tarafından kolay bir şekilde takip edilebilir (Holtz, 2004). Amerika’da yaklaşık 56.000 çalışanı olan bir sağlık kurumunda (Mayo Clinic), daha önce tek yönlü akış yapısına sahip ağ günlüğü, stratejik planların, önceliklerin ve çalışanların katkısını içerebilecek bir yapıya dönüştürülmüştür. Ağ günlüklerinin katılıma açık bir yapıya dönüştürülmesinin ardından, bu sistemi 2 hafta içinde 22.000 çalışan ziyaret etmiş, yapılan bir anket sonucunda ise çalışanların aidiyet duygularının arttığı ve kurumun politikaları hakkında daha çok bilgi sahibi oldukları görülmüştür (Trewin, 2011). Sidney Üniversitesi Kütüphanesi, 2007 yılında, bir konferansın daha etkili şekilde takip edilebilmesi için açık bir ağ günlüğü yapılandırmıştır. Kütüphanede görevli 280 çalışanın 18 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim tamamının konferansa katılamayacağı öngörüldüğü için böyle bir ortam sağlanmıştır. Konferans sonrasında çevrim-içi günlük servisi analiz edilmiş ve ilginç sonuçlara ulaşılmıştır (Goodfellow ve Graham, 2007): 280 çalışan için açılan çevrim-içi günlük sitesi, 5000’in üzerinde ziyaret almıştır. Sadece üniversite kütüphanesindeki çalışanların girmesi beklenen siteye, üniversite dışından da erişim olduğu görülmüştür. Ağ günlüğü, kullanımı için düşünülen konferans süreci sonrasında da ziyaretçi çekmiştir. Konferans sırasında ve sonrasında farklı kütüphanelerden sanal ortamda ve yüz-yüze görüşme imkanı sağlamıştır. Ağ günlükleri, katılımcı ve oluşturucularına teknik ve iletişim becerilerini geliştirme fırsatı sağlamıştır. Sonuç Örnekler ve ilgili alanyazın incelendiğinde ağ günlüklerinin, kurum içinde iletişim ve organizasyonda etkili olabileceği görülmüştür. Sosyal medya araçları içerisinde, ağ günlüklerinin içerik türü, gizlilik, arşivleme, kullanım kolaylığı, akıcı yapı, konu odaklı olabilme ve hızlı erişim gibi yönlerden öne çıktığı görülmüştür. Öneriler Finans uzmanlarının “Tüm yumurtaları aynı sepete koymama kuralı” kurum içi iletişim kanalları için de geçerli görülebilir. Çünkü kurumlar nitelikli ve farklı iletişim kanallarına ihtiyaç duymaktadır. “Bilgi” temelli kurumlarda, ağ günlükleri temel iletişim kanallarından biri olabilir. Bunun yapılabilmesi için her kurumun faaliyet alanı, çalışma yapısı, amaçları ve büyüklüğüne göre bir “model” geliştirmesi gereklidir. Bu modelin oluşturulması için kısaca aşağıdaki hususların göz önüne alınması gereklidir: Ağ günlüğünün herkes tarafından kullanılabilmesi için teknik yeterliliğin sağlanması Yöneticilerin katılımı ve stratejilerin açıklanması Çalışanların özendirilmesi Dışarıya açık bir yüzü olsa da, mutlaka kurum çalışanlarının yöneticileri ile arasındaki iletişime önem verilmesi Ağ günlüğü politikasının oluşturulması (Karcıoğlu ve Kurt, 2009) ve bu politikanın çalışanlara net bir şekilde açıklanması 19 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Kaynakça Aghaei, S., Nematbakhsh, M. A., & Farsani, H. K. (2012). Evolution of the world wide web : from web 1.0 to web 4.0. International Journal of Web ve Semantic Technology, 3(1), 1– 10. doi:10.5121/ijwest.2012.3101 Bakan, İ., ve Büyükmeşe, T. (2004). Örgütsel iletişim ile iş tatmini unsurları arasındaki ilişkiler: akademik örgütler için bir alan araştırması. Akdeniz İ.İ.B.F Dergisi, 4(7), 1–30. Baker, K. A. (2002). Organizational communication. Management Benchmarking Study (Ed: E. Malone). http://www.au.af.mil/au/awc/awcgate/doe/benchmark/ch13.pdf. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015. Castells, M., & Cardoso, G. (2005). Network society: From knowledge to policy. Washington DC: Johns Hopkins Center for Transatlantic Relations. Castells, M., Fernandez-Ardevol, M., Qiu, J. L., & Sey, A. (2007). Mobile communication and society - a global perspective. Cambridge MA: MIT. Cox, J. L., Martinez, E. R., & Quinlan, K. B. (2008). Blogs and the corporation: Managing the risk, reaping the benefits. Journal of Business Strategy, 29, 4–12. doi:10.1108/02756660810873164 Downes, S. (2011). “Connectivism” and connective knowledge. http://www.huffingtonpost.com/stephen-downes/connectivism-andconnecti_b_804653.html. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015. Du, H., & Wagner, C. (2006). 017 Weblog success: Exploring the role of technology. International Journal of Human-Computer Studies, 64(852), 789–798. doi:10.1016/j.ijhcs.2006.04.002 East, N. (2010). Strategic internal communication for complex organisations (2nd ed.). Ark Group. http://www.ark-group.com/downloads/Strategic-internal-comms-chap1.pdf. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015. Eby, G. (2013). E-yayıncılık. İçinde T. V. Yüzer ve M. E. Mutlu (editörler), Yeni İletişim Teknolojileri (ss. 76-103). Eskişehir; Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Yayın No: 2925. Eroğluer, K. (2011). Örgütsel iletişim ile iş tatmini unsurları arasındaki ilişkiler: kuramsal bir inceleme. Ege Akademik Bakış, 11(1), 121–136. Goodfellow, T., & Graham, S. (2007). The blog as a high‐impact institutional communication tool. The Electronic Library, 25(4), 395–400. doi:10.1108/02640470710779808 20 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Harvey, K. (Ed.). (2014). Encyclopedia of social media and politics. Thousand Oaks, CA: Sage. Holtz, S. (2004). Corporate conversations: a guide to crafting effective and appropriate internal communications. New York, NY: Amacom. Holtz, S. (2005). Using employee blogs on the intranet. Strategic Communication Management, 9(5), 3. Karcıoğlu, F., ve Kurt, E. (2009). Örgütsel iletişimin etkinliği açısından kurumsal bloglar ve birkaç kurumsal blogun incelenmesi. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 3(23), 1–17. Lincoln, S. R. (2009). Mastering Web 2.0: transform your business using key website and social media tools. London, UK: Kogan Page. Okur, M. R. (2013). Web 2.0 ve sonrası. İçinde T. V. Yüzer ve M. E. Mutlu (editörler), Yeni İletişim Teknolojileri (ss. 128-149). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Yayın No: 2925. Poling, C. (2005). Building communication and collaboration among staff and students. Learning ve Leading with Technology, 32(6), 12–15. http://eric.ed.gov/?id=EJ697316. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015 Scott, P. R., & Jacka, J. M. (2011). Auditing social media: a governance and risk guide. Hoboken, NJ: John Wiley & Sons. Siemens, G. (2005). Connectivism: learning as network-creation. http://www.elearnspace.org/Articles/networks.htm. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015 Solis, B. (2015). The conversation prism. https://conversationprism.com/. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015 Spivack, N. (2007). How the webos evolves? http://www.novaspivack.com/technology/howthe-webos-evolves. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015 Şimşek, H. (1997). 21. Yüzyılın eşiğinde paradigmalar savaşı: kaostaki Türkiye. İstanbul: Sistem. Tobin, J., & Braziel, L. (2006). Social media is a cocktail party. Why you already know the rules of social media and marketing. Ignite Social Media. Trewin, K. (2011). Using social media to promote “The Mayo Effect.” Strategic Communication Management, 15(6). https://www.melcrum.com. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015 21 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Vural, B. A., ve Öksüz, B. (2008). Kurumsal iletişimde çalışan bloglarının kullanımı ve etkileri. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Hakemli Dergisi, 32, 5-12. http://aydin.edu.tr/bilimsel_dergi/bilimseldergi21.pdf Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015. Wikipedia. (2015a). Blog (ağ günlüğü). http://tr.wikipedia.org/wiki/Blog. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015 Wikipedia. (2015b). Sosyal ağ. http://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_a%C4%9F. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015 Wired. (2007). After 10 years of blogs, the future’s brighter than ever. http://archive.wired.com/entertainment/theweb/news/2007/12/blog_anniversary. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015 Wordpress. (2015). Types of blogs. https://wordpress.com/types-of-blogs/. Erişim Tarihi: 15 Ocak 2015 22 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 8-23 Erdoğdu ve Kesim Yazarlar Hakkında Öğr. Gör. Erdem ERDOĞDU Erdem Erdoğdu, 2011 yılından itibaren Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesinde, eski adı Bilgisayar Destekli Eğitim Birimi olan Öğrenme Teknolojileri Araştırma Geliştirme Biriminde görev yapmaktadır. Erdoğdu, 2003 yılında Anadolu Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri bölümünden mezun olmuş, 2008 yılında ise yine Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını bitirmiştir. 2003-2011 yılları arasında Milli Eğitim’e bağlı okullarda Bilgisayar Öğretmenliği yapmış olan Erdoğdu, 2013 yılında Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı’nda doktoraya başlamıştır. Uzaktan eğitim ve özellikle etkileşim alanında çalışmaktadır. Posta adresi: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Öğrenme Teknolojileri Araştırma Geliştirme Birimi, Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470 Tel (İş): +90 222 3350580 / 2425 GSM: +90 505 4306410 Eposta: [email protected] Prof. Dr. Mehmet KESİM 1974 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Elektronik Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. 1979 yılında EİTİA İletişim Bilimleri Fakültesi’nde asistan oldu. 1985 de Doktor, 1988 de Doçent ve 1993 yılında Profesör ünvanlarını aldı. 2009 yılında Avrupa’da yerleşik EDEN (European Distance and E-Learning Network) kuruluşu tarafında Uzaktan Öğretim alanında katkılarından dolayı “EDEN Fellow Award” aldı. Yüksek Lisans düzeyinde Uzaktan Eğitim Teknolojileri, Doktora düzeyinde Sanal Eğitim Modelleri, Toplumsal Değişim ve Teknoloji ve Sanal Gerçeklik ve Görelilik Kavramı derslerini vermektedir. Bu alanlarda yurt içi ve yurt dışı kaynaklı bildiri ve makale düzeyinde yayınları vardır. Posta adresi: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470 Tel (İş): +90 222 3350580 / 2468 GSM: +90 533 7693205 Eposta: [email protected] 23 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr Sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde kullanımı: ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına ilişkin öğrenen görüşleri Yrd. Doç. Dr. Tülay GÖRÜ DOĞANa a Çukurova Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Adana, Türkiye 01330. Özet Bu çalışma, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı çerçevesinde sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde nasıl daha etkin ve verimli bir biçimde kullanılabileceğine odaklanmaktadır. Çalışma, nitel bir eylem araştırması olarak desenlenmiştir. Bu bağlamda, çalışmada öğrenenlerin zorunlu ve örgün bir lisans derisinin sosyal medya ile desteklenmesine ilişkin deneyimleri ile söz konusu dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı ile yürütülmesine ilişkin görüşleri alınmıştır. Çalışmanın katılımcıları amaçlı örnekleme yöntemiyle seçilmiş ve yarı-yapılandırılmış görüşmeler aracılığıyla veri toplama süreci gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında alınan öğrenen görüşlerinin, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı çerçevesinde bir derse yönelik iletişim ve öğrenme ortamlarının nasıl tasarlanması gerektiği konusunda ders yürütücülerine, araştırmacılara ve kurumlara yol gösterici nitelikte olabileceği düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı, sosyal medya, eylem araştırması, nitel araştırma. Abstract This study focuses on how social media could be used more efficiently in learning processes within Flipped Learning. The study is designed as an action research. In this context, learners’ experience about an undergraduate compulsory class, which is supported with social media, is observed and opinions about the flipped learning method are taken. The participants of the study are selected through purposeful sampling. The data are gathered via semi-structured interviews. This study can direct researchers, educators and institutions about how to design educational and communicative environments using flipped learning approach. Keywords: Flipped learning approach, social media, action research, qualitative research. Kaynak Gösterme Görü Doğan, T. (2015). Sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde kullanımı: ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına ilişkin öğrenen görüşleri, AUAd, 1(2), 24-48. 24 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Giriş Ters-yüz edilmiş öğrenme (flipped learning) yaklaşımı, öğretici merkezli ve dört duvarla sınırlandırılmış geleneksel eğitim anlayışının tersine işlediği, harmanlanmış (blended) bir öğrenme sürecini ifade etmektedir. Geleneksel eğitim anlayışında, bir konunun aktarılması öğretmen-merkezli bir yaklaşımla sınıf ortamında gerçekleştirilirken, konunun özümsenmesi ise genellikle sınıf dışında öğrenen tarafından ve ev ödevi benzeri uygulamalar aracılığıyla gerçekleştirilir. Ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı ise öğrenenlerin, önceden hazırlanmış video dersleri ders öncesinde ve genellikle evde izledikleri, sınıfta da çeşitli etkinlikler aracılığıyla konuyu özümsedikleri, geleneksel eğitim sürecinin tersine işleyen bir öğrenme modelidir. Bu çalışma, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı çerçevesinde sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde nasıl daha etkin ve verimli bir biçimde kullanılabileceğine odaklanmaktadır. Bunun için, bir eğitim-öğretim dönemi süresince hem örgün hem de sosyal medya ortamı üzerinden yürütülen uygulamalı bir derse katılan öğrenen görüşlerine başvurulmuştur. Çalışma kapsamında alınan öğrenen görüşlerinin, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı çerçevesinde bir derse yönelik iletişim ve öğrenme ortamlarının tasarlanması konusunda ders yürütücülerine, araştırmacılara ve kurumlara yol gösterici nitelikte olabileceği düşünülmektedir. Araştırma Sorunsalı Bu araştırmanın temel amacı, öğrenme süreçlerinde uygulama etkinliklerinin artırılarak daha etkili ve kalıcı öğrenmenin gerçekleşmesine katkıda bulunmak ve zamandan kazanım sağlamak için ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının öğrenme süreçlerine nasıl entegre edilebileceği sorusuna odaklanmaktır. Araştırmacı, aynı zamanda örgün eğitim veren bir kurumda alanıyla ilgili dersleri yürütmektedir. Derslerin yürütülmesinde, öğrenenlerin bireysel farklılıkları, temel gereksinimleri ve öğrenme biçimleri göz önünde bulundurularak farklı öğrenme yaklaşımları ve süreçleri işe koşulmaktadır. Araştırmacı, 2014-2015 Güz eğitim-öğretim döneminde RTS 109 kodlu, örgün ve zorunlu Temel Bilgisayar Uygulamaları dersini sosyal medya üzerinde oluşturduğu bir grup sayfası aracılığıyla ders dışı etkinliklerle desteklemiştir. Araştırmacı, uygulama ağırlıklı Temel Bilgisayar Uygulamaları adlı dersin sosyal medya ile desteklenmesinin derse ilişkin iletişim etkinliklerinin gerçekleştirilmesine katkı sağladığını ve ders içi zamanın daha etkin bir biçimde kullanılarak uygulama ve proje etkinliklerine daha fazla zaman ayırabildiğini gözlemlemiştir. Dolayısıyla, ders içeriğinin 25 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan öğrenenlere aktarılması sürecinin de ders dışı bir zamanda gerçekleştirilebilmesinin, öğrenen ve ders yürütücüsünün bir araya geldiği sınırlı zamanın daha etkin ve verimli bir biçimde kullanılmasında önemli olabileceğini düşünmüştür. Bu bağlamda çalışmada, öğrenenlerin bir eğitim-öğretim dönemi süresince öğrenme ve iletişim etkinliklerinin sosyal medya ortamında gerçekleştirilmesine yönelik deneyimleri ve bu deneyimleri çerçevesinde bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine yönelik görüşlerinin alınması amaçlanmaktadır. Araştırmanın soruları ve alt soruları şu şekilde belirlenmiştir: 1. RTS109 – Temel Bilgisayar Uygulamaları (TBU) dersinin sosyal medya ile desteklenmesine yönelik öğrenen deneyimleri nelerdir? 1.1. TBU dersinin, sosyal medya ile desteklenmesinin olumlu yönleri nedir? 1.2. TBU dersinin, sosyal medya ile desteklenmesinin olumsuz yönleri nedir? 2. Bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine yönelik öğrenen görüşleri nelerdir? Araştırma, nitel bir eylem araştırmasıdır. Araştırmanın katılımcıları, 2014 – 2015 güz eğitimöğretim döneminde TBU dersini alan ve ders kapsamında açılan grup sayfasına en çok katılım gösteren ve daha az katılım gösteren öğrenenler arasından amaçlı örnekleme yöntemiyle seçilmiştir. Dolayısıyla araştırma, söz konusu dersin yürütüldüğü eğitim-öğretim dönemi, dersi alan kişiler ve bu kişiler arasından seçilen katılımcılarla sınırlıdır. İlgili Alanyazın Geleneksel eğitim anlayışı, bilginin temel kaynağı olarak öğreticinin görüldüğü (Bristol, 2014), öğrenme eyleminin okul duvarları ve okul zamanı ile sınırlandırıldığı (LaFee, 2013) bir süreci ifade etmektedir. Bununla birlikte, gelişen bilgi ve iletişim teknolojileri olanakları sayesinde, öğrenme anlayışlarında değişim ve dönüşümler yaşanmaktadır. Bu kapsamda, ders yürütücüleri, tasarımcılar, vb. sorumlulukları üstelenen kişiler, örgün öğrenme süreçlerinde öğrenmenin etkililiğini artıracak ve öğrenenleri bu konuda cesaretlendirecek yeni öğrenme yaklaşımları, modelleri ve stratejileri aramaktadırlar (Findlay-Thompson ve Mombourquette, 2014). Bu çalışma, ilk kez 2007 yılında uygulanmaya başlanan (Bergmann ve Sams, 2014) ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı çerçevesinde sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde nasıl daha etkin ve verimli bir biçimde kullanılabileceğine odaklanmaktadır. Bu bağlamda, çalışmanın kuramsal temelini ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı oluşturmaktadır. 26 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Çalışmanın Kuramsal Temelleri Ters-yüz edilmiş sınıf (flipped classroom) kavramı alanyazında tersine çevrilmiş, altüst edilmiş (inverted) kavramlarıyla da anılmaktadır. Bu kavram, ilk kez 2007 yılında, kimya öğretmeni olan Jonathan Bergmann ve Aaron Sams tarafından kullanılmıştır (Bergmann ve Sams, 2014; Arnold-Garza, 2014). Ters-yüz edilmiş sınıf kavramının temelinde, öğrenenin sınıfa gelirken öğrenme deneyiminin gerçekleşmesine hazır bir şekilde gelmesi yer almaktadır (Bristol, 2014); çünkü öğrenme öncesi etkinlikler (anlama, kavrama, odaklanma, vb.) öğrenen tarafından sınıfa gelmeden gerçekleştirilmektedir. Ters-yüz edilmiş sınıf kavramının ardında yatan ana düşünce, ders yürütücüsün öğrenenlere hem içeriği hem de ters-yüz edilmiş öğrenme sürecinin nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin enformasyonu aktarmasıdır (Findlay-Thompson ve Mombourquette, 2014, p. 63). Dolayısıyla, teknoloji kullanımının ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımında önemli bir role sahip olduğunu söyleyebiliriz. Sams ve Bergmann (2013), ters-yüz edilmiş sınıf yaklaşımına ilişkin en önemli özelliğin genel olarak, öğrenenlerin ders yürütücüsünün önceden çektiği videoları evlerinde izlemeleri olarak algılandığını öne sürmektedirler. Bununla birlikte, söz konusu yaklaşım problem çözmeye ve işbirliğine dayalı öğrenmenin yanı sıra (Demski, 2012; Hawks, 2014; Butt, 2014), karma (hybrid) ve harmanlanmış öğrenme etkinliklerini de içermekte ve öğrenenin öğrenme sürecinde daha aktif rol almasına odaklanmaktadır (Arnold-Garza, 2014). Berret (2012, p.37), ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla öğrenenlerin, sınıf içinde tartışma, proje vb. etkinliklerle hem ders yürütücüsüyle hem de kendi akranları arasında öğrendiklerini uygulama fırsatı yakaladığını ve sınıf dışında da öğrenme sürecine devam ettiğini ifade eder. Bu yaklaşımda, ders yürütücüsünün rolü ise içeriklerin ders öncesinde çevrimiçi olarak izlenebilecek şekilde hazırlanmasını sağlamak; ders sırasında öğrenenlerin sorularını yanıtlamak, geribildirimler vermek ve etkin öğrenme konusunda onları cesaretlendirmektir (Baepler, Walker, Driessen, 2014, p. 229). Yukarıda anlatılanlara ek olarak, ters-yüz edilmiş sınıf yaklaşımına ilişkin alanyazında olumsuz düşünceler de bulunmaktadır. Bu olumsuz düşüncelerin başında, öğrenenlerin sınıf ortamına hazırlıksız gelmeleri yer almaktadır (Bristol, 2014). Öğrenenlerin, ders öncesinde hazırlanmış olan videoları izlememeleri ters-yüz edilmiş sınıf yaklaşımının işleyişinde bir engel olarak görülmektedir. Ayrıca teknoloji ve internet bağlantısı engeli de, yine öğrenme sürecini aksatan konular arasında görülmektedir. Bununla birlikte, LaFee (2013), internet bağlantısının bulunmadığı durumlarda, ders içeriklerinin bir DVD’ye aktarılarak öğrenenlere 27 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan sunulabileceği çözümünü önermektedir. Ters-yüz edilmiş sınıf yaklaşımına yönelik eleştirilere rağmen, hemşirelik, tıp, eczacılık gibi alanlarda yapılmış çalışmaların olumlu sonuçları, ters-yüz edilmiş sınıf kavramının pedagojik bir model olarak görülmesinde etkili olmuştur (Hawks, 2014, p. 268). Bu bağlamda, çalışmada ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının seçilmesinin temel amacı, örgün öğrenme süreçlerinde öğrenmenin, sınıf içerisinde kısıtlı bir zaman diliminde gerçekleşmesi yerine, sınıf dışına da taşınması ve öğrenenlerin bu süreci içselleştirmeleri için gerekli ortam ve kaynakları oluşturmaktır. Bu nedenle araştırmacı, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımını uygulamadan önce pilot bir çalışma yaparak RTS109 – Temel Bilgisayar Uygulamaları dersini sosyal medya ortamı ile desteklemiştir. Sosyal medya ortamındaki katılımı bir dönem boyunca gözlemleyerek, dönem sonunda katılımcılara; (1) ilgili dersin sosyal medya ortamı ile desteklenmesine ilişkin deneyimlerini ve (2) bu dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı ile yürütülmesine ilişkin görüşlerini sormuştur. Çalışmayla Doğrudan İlişkili Araştırmalar Bu başlıkta, alanyazında ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına ilişkin uygulamalı çalışmalardan söz edilecektir. Ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı, hemşirelik, tıp, eczacılık (Hawks, 2014) gibi alanlardan, mühendislik, yaşam bilimleri, istatistik ve kütüphaneciliğe (Arnold-Garza, 2014) kadar pek çok alanda uygulanmıştır. Bununla birlikte ilk kez, iki kimya öğretmeni olan Jonathan Bergmann ve Aaron Sams tarafından 2007 yılında uygulanmıştır. Bergmann ve Sams, Woodland Park Lisesi’nde kimya derslerine katılmayan öğrenenlerin konuları takip edebilmeleri amacıyla, kendi olanakları çerçevesinde yazılım ve donanım edinmişler ve derslerini video ile kaydetmeye başlamışlardır (Findlay-Thompson ve Mombourquette, 2014). Sınıf ortamına gelmeyen öğrenenlerin bu videoları izleyerek konuları öğrendiklerini ve modelin başarılı bir şekilde işlediğini fark ettikten sonra, içeriği esnek ve eşzamansız bir şekilde sunarak bu modeli daha da geliştirmişlerdir (Bergmann ve Sams, 2014). Gaughan (2014), Colorado State Üniversitesi’ndeki HIST 101: World Civilization to 1100 C.E. dersini yüz yüze yöntemle ve Blackboard ortamını da entegre ederek ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla desenlemiştir. Dersin videolarını öğrenenlerin daha fazla içeriğe ulaşmaları amacıyla oluşturduğunu belirten Gaughan (2014, p. 226), dersin sonunda videolara ilişkin öğrenenlerin görüşlerini almıştır. Gaughan, ders kapsamında oluşturulan toplam 9 adet videodan ortalama 15 dakika uzunluğunda (8 adet) olan videoların izlendiğini, 28 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan ancak 15 dakikayı aşan 1 videonun (toplam uzunluğu 40 dakika) ise neredeyse hiçbir öğrenen tarafından izlenmediği sonucuna ulaşmıştır. Bununla birlikte Gaughan (2014, p. 232), tersyüz edilmiş öğrenme yaklaşımının, öğrenenlerin güdülenmesi ve öğrenme kaynakları ile olan etkileşimi açısından daha önce karşılaşmadığı kadar başarılı bir yöntem olduğunu vurgulamaktadır. Benzer bir araştırma da Australian National University’de lisans öğrenenlerine yönelik Actuarial Techniques dersinde gerçekleştirilmiştir (Butt, 2014, p.41). Araştırmanın başında ve sonunda olmak üzere toplam iki anket çalışması yapılarak, öğrenenlerin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına ilişkin algılarındaki değişim incelenmiştir. Çalışmanın başında, öğrenenlerin %50’si ters-yüz edilmiş öğrenme tekniğinin yararlı olabileceğini ifade ederken, çalışmanın sonunda bu oran %75’lere yükselmiştir (Butt, 2014). Michigan tarafından 2008’de gerçekleştirilen araştırmada ise ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı ile yürütülen bir dersteki öğrenme kazanımlarına odaklanılmıştır (Berret, 2014). Araştırma kapsamında ilk olarak, geleneksel yöntemle yürütülen cebir dersinden kalmak üzere olan 12 öğrenen seçilmiş ve bu öğrenenlerin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülen aynı derse yeniden kayıt olmaları sağlanmıştır. Araştırmanın sonunda, dersi geleneksel yöntemle alan ve en yüksek kazanımı elde eden öğrenenler ile geleneksel yöntemde başarısız olan ve dersi ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yeniden alan öğrenenlerin kazanımlarında bir fark olmadığı ortaya çıkmıştır (Berret, 2014, p.39). Mok (2014) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada ise Bilgi Sistemleri Lisans Programında yer alan Programlama dersi, derse katılımı artırmak ve içeriği zenginleştirmek amacıyla ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmüştür. Öğrenenler, dersin bu yaklaşımla yürütülmesinin işbirliğine dayalı öğrenme yöntemini desteklemesi ve öğrenmeyi kolaylaştırması bakımından olumlu geribildirimlerde bulunmuştur. Ayrıca öğrenenler, videoların tekrar tekrar izlenebilmesi açısından bu yöntemin en büyük yararının da pekiştirme özelliğinin bulunması olarak belirtmişlerdir (Mok, 2014). Son olarak, Mount Saint Vincent Üniversitesi’nde gerçekleştirilen araştırmada 1112 kodlu Yönetim Bilimine Giriş dersi 3 farklı grup oluşturularak yürütülmüştür (FindlayThompson ve Mombourquette, 2014): ilk grupta ilgili ders ters-yüz edilmiş öğrenme yöntemiyle ve 30 öğrenenle, ikinci ve üçüncü grupta ise ders geleneksel yöntemle ve sırasıyla 42 ve 36 öğrenenle yürütülmüştür. Üç dersin yönteminde de ödev, quiz ve sınavlar final notunu aynı oranda etkileyecek biçimde yer almıştır. Dersin tamamlanmasının ardından final notları karşılaştırılmış ve ilgili alanyazına göre ters-yüz edilmiş öğrenme yönteminin 29 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan uygulandığı grubun daha başarılı olması beklenirken, üç grup arasındaki notlarda büyük farklılıklar olmadığı gözlemlenmiştir. Bu bağlamda, ters-yüz edilmiş öğrenme yönteminin uygulandığı ilk grupla bireysel görüşmeler yapılmıştır. Öğrenenler, ters-yüz edilmiş öğrenme yöntemiyle daha iyi bir öğrenme gerçekleştirdiklerini, dersin yürütücüsüne ve asistanlarına daha çok soru sorma olanağı bulduklarını belirtmişlerdir. Bununla birlikte, araştırmada öğrenenlerin bu görüşlerini destekleyecek herhangi bir nicel veri bulunmamıştır (FindlayThompson ve Mombourquette, 2014, p. 69). Yukarıda verilen örnek uygulamalar çerçevesinde, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının öğrenme sürecinde öğrenenlerin daha aktif bir şekilde yer almasına ve motivasyonlarını artırarak daha iyi öğrenmelerine katkı sağladığını söylemek mümkündür. Bununla birlikte, bu yöntemin uygulanmasında, özellikle dersin yürütücüsünün dikkat etmesi gereken birçok unsur bulunmaktadır. Bunların başında, çekilen videoların uzunluğu gelmektedir (Gaughan, 2014). Videoların uzunluğunun fazla olması öğrenenlerin ilgilerinin dağılmasına, dolayısıyla videoların izlenirliğinin azalmasına neden olabilir. Ayrıca, ters-yüz edilmiş öğrenme yönteminin sadece ders yürütücüleri tarafından değil, öğrenenler tarafından da benimsenmiş olması yöntemin işleyişinde diğer bir önemli unsurdur (Findlay-Thompson ve Mombourquette, 2014). Bu bağlamda, öğrenenlerin sürecin işleyişini benimsemiş olmaları ve bu öğrenme yöntemini kendini tercihleri doğrultusunda seçmiş olmaları da motivasyonlarının artmasında etkili olabilir. Öğrenenler ve ders yürütücülerinin, bu yeni öğrenme yöntemine ilişkin görev ve sorumlulukları konusunda donanımlı ve bilgi sahibi olmaları, kuşkusuz yöntemin başarılı bir şekilde uygulanmasına katkı sağlayacaktır. Çalışmayla Doğrudan İlişkisi Olmayan Araştırmalar Öğrenme ortamlarının teknolojiye bağlı olarak çeşitlenmesi ve bu doğrultuda gelişen yeni öğrenme yaklaşımlarında olduğu gibi, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının ortaya çıkışında da internetin evrimi ve Web 2.0 teknolojileri etkili olmuştur (Jacot, Noren, ve Berge, 2014, p. 23). Genellikle web 2.0 teknolojileri ile birlikte anılan blog, viki ve çevrimiçi sosyal ağlar gibi iletişim teknolojileri sosyal medya teknolojileri olarak bilinmektedir (Friedman ve Friedman, 2013). Söz konusu teknolojiler, yalnızca iletişimin biçimini ve içeriğini değiştirmemiş, aynı zamanda öğrenmeye ilişkin alışkanlıkları ve anlayışı da değiştirmiştir. VanDoorn ve Eklund (2013), sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde kullanılmasının eşzamanlı iletişim için fırsat yaratması bakımından özellikle öğrenenler tarafından olumlu 30 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan yönde karşılandığını belirtmektedir. Sosyal medya sayesinde öğrenenler, kendileri için sorun oluşturan bir konuyu anında ders yürütücüleriyle paylaşarak yanıt alabilmekte ve öğrenme sürecinde zaman kaybı yaşamamaktadırlar. Ek olarak Friedman ve Friedman (2013), sosyal medya araçlarının öğrenme süreçlerinde kullanılmasının problem çözme, eleştirel düşünme becerilerinin geliştirilmesine, iletişim ve işbirliğinin artırılmasına katkı sağladığını ifade etmektedirler. Bu çalışmada araştırmacı, örgün sistemde yürütülen bir dersin iletişim ve etkileşim etkinliklerinin ders dışında da sürdürülebilmesi, öğrenenlerin süreçte karşılaştıkları sorunları öğrenmelerini aksatmadan anında çözebilmeleri amacıyla sosyal medyada bir grup sayfası oluşturmuştur. Bu bağlamda, oluşturulan grup sayfasının amacına yönelik olarak işleyip işlemediği ile ilgili öğrenen görüşlerine başvurulmuştur. Dolayısıyla çalışma, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının söz konusu dersin işlenişinde bir yöntem olarak kullanılmasına ilişkin bir ön araştırma niteliğindedir. Yöntem Araştırma Modeli Bu çalışma, nitel bir eylem araştırması olarak desenlenmiştir. Eylem araştırmalarının temel amacı, bir program, topluluk veya kuruma özgü sorunlara çözüm üretmektir (Patton, 2002, p. 221). Bu kapsamda eylem araştırması, araştırmacıya, uygulama içerisinde yer alan bireyleri kendi doğal ortamları içerisinde doğrudan gözlemleyebilme ve sürece uygun veri toplama yöntemini (bireysel görüşme, doküman analizi, vb.) belirleyebilme olanağı sunmaktadır (Yıldırım ve Şimşek, 2011). Diğer yandan, araştırmacının kendisi aynı zamanda bu süreçte veri toplama aracı işlevi görmektedir. Toplanan veriler doğrultusunda ulaşılan sonuçlar başka ortamlara veya durumlara genellenemez, çünkü eylem araştırmasında temel ilke her ortamın kendine özgü olduğu yönündedir (Yıldırım ve Şimşek, 2011, p. 295). Çalışmada araştırma modeli olarak eylem araştırmasının seçilmesinin nedeni, araştırmacının çalıştığı kurumda yürütmüş olduğu örgün bir derse ilişkin öğrenen deneyimlerini ve görüşlerini alarak, yürüteceği dersleri yeni öğrenme anlayışları çerçevesinde yeniden tasarlamak istemesidir. Araştırmacının aynı zamanda ders yürütücü olması ve araştırma sürecinin içerisinde yer alması nedeniyle, araştırmanın modeli eylem araştırması olarak seçilmiştir. Bu bağlamda, araştırmacı bir eğitim-öğretim dönemi boyunca öğrenenleri 31 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan kendi doğal öğrenme ortamlarında gözlemleme fırsatına sahip olmuş ve dönem sonunda da araştırmanın amacına uygun katılımcıları belirleyerek bireysel görüşmeler gerçekleştirmiştir. Araştırma Alanı ve Katılımcılar Bu araştırma, 2014-2015 güz döneminde RTS 109 – Temel Bilgisayar Uygulamaları dersini alan öğrenenlerle gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında öncelikli olarak, dönem başında ders içeriği 14 haftaya dağılımı yapılacak şekilde belirlenmiş ve bu doğrultuda ayrıntılı bir ders sözleşmesi oluşturulmuştur. Dersin amacı, kapsamı, işlenişi, değerlendirme ve katılım süreçlerine ilişkin koşulların yer aldığı ders sözleşmesine ek olarak, grup çalışma kuralları, laboratuvar kuralları ve çevrimiçi ortamlar için etik kurallar oluşturulmuş ve öğrenenlerle dönemin başında paylaşılmıştır. Ders sözleşmesinde, derse yönelik iletişim etkinliklerinin aynı zamanda sosyal medya üzerinde oluşturulan bir grup sayfası (https://www.facebook.com/groups/rts109/) aracılığıyla yürütüleceği de belirtilmiş ve öğrenenlere söz konusu grup sayfasını takip etmeleri gerektiği konusunda hatırlatmada bulunulmuştur. Dersin işlendiği dönem boyunca, araştırmacı -aynı zamanda dersin yürütücüsü- dersten en az bir gün önce o haftanın konusuna ilişkin en az bir paylaşımda (konuyla ilgili bir video, haber, tartışma, doküman, vb.) bulunarak öğrenenlerin konuya hazırlanmalarını sağlayarak motivasyonlarını artırmayı amaçlamıştır. 14 haftanın sonunda ise grup sayfasına üye olan ve derse katılımı zorunlu olan 23 öğrenen arasından araştırmanın katılımcıları seçilmiştir. Katılımcıların seçilmesinde amaçlı örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Bu bağlamda, grup sayfasını takip eden üyeler arasından en çok paylaşımda bulunan 4 kişi (2 kadın, 2 erkek) ve en az paylaşımda bulunan 4 kişi (2 kadın 2 erkek) olmak üzere toplam 8 katılımcı belirlenmiştir. Araştırmanın katılımcıları Tablo 1’de yer almaktadır. Tablo 1 Araştırmanın Katılımcıları Grup Sayfasında Paylaşım Durumu Kadın Halide Adalet Buket Elif 4 En Çok Paylaşımda Bulunan En Az Paylaşımda Bulunan GENEL TOPLAM 32 Erkek Cemal Turgut Metin Nazım 4 Toplam 2 2 2 2 8 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Tablo 1’de yer alan isimler katılımcıların kod isimleri olup gerçek isimleri araştırma kapsamında etik konular gereği gizli tutulmuştur. Etik konular alt başlığında bu durumdan ayrıntılı olarak söz edilecektir. Veri Toplama Araçları Araştırmada, verilerin toplanmasında bireysel görüşme tekniği kullanılmıştır. Bireysel görüşmenin amacı, başkalarının bakış açılarına girebilmek, düşüncelerini anlayabilmek ve herhangi bir konuyla ilgili deneyimlerini elde edebilmektir (Patton, 2002, p.341). Bu bağlamda, çalışmada yarı-yapılandırılmış sorularla, katılımcıların öğrenme ve iletişim etkinliklerinin sosyal medya ortamında gerçekleştirilmesine yönelik deneyimleri ve bu deneyimleri çerçevesinde bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine yönelik görüşleri alınmıştır. Bu bağlamda, araştırmanın yarı-yapılandırılmış görüşme soruları şu şekildedir: 1. RTS109 – Temel Bilgisayar Uygulamaları (TBU) dersinin sosyal medya ile desteklenmesine yönelik deneyimleriniz nelerdir? 1.1.TBU dersinin, sosyal medya ile desteklenmesinin olumlu yönleri sizce nedir? 1.2.TBU dersinin, sosyal medya ile desteklenmesinin olumsuz yönleri sizce nedir? 2. Bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine yönelik görüşleriniz nelerdir? Yarı-yapılandırılmış bireysel görüşme tekniği kullanılarak katılımcılara yöneltilen soruların geçerlik ve güvenirlik çalışmaları iki nitel araştırma uzmanı tarafından yapılmıştır. Yarı-yapılandırılmış görüşme sorularının, araştırmanın soruları ve alt soruları ile uyumlu ve amacına uygun olacak şekilde hazırlanması göz önünde bulundurulmuştur. Veri Toplama Süreci Araştırmanın uygulama süreci, 2014-2015 güz döneminde zorunlu ve örgün bir ders olarak yürütülen RTS 109 – Temel Bilgisayar Uygulamaları dersi kapsamında gerçekleştirilmiştir. Veri toplama süreci ise ders döneminin sona erdiği 05 Ocak 2015 tarihinde başlamıştır. Araştırmacı, amaçlı örnekleme yöntemiyle seçtiği katılımcılara sosyal medya üzerinden bir davet mektubu göndermiştir. Katılımcıların tamamının davet mektubuna olumlu yanıt vermesinin ardından her bir katılımcıyla uygun bir gün belirlenmiş ve yaklaşık 33 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan 10-20 dakika arası sürmesi hedeflenen birebir görüşmeler araştırmacının çalışma ofisinde gerçekleştirilmiştir. Katılımcılarla yapılan görüşmelere ilişkin ayrıntılı bilgiler Tablo 2’de sunulmuştur. Tablo 2 Bireysel Görüşme Takvimi Katılımcı Buket Elif Halide Adalet Metin Nazım Cemal Turgut Görüşme Tarihi 13 Ocak 2015 13 Ocak 2015 13 Ocak 2015 13 Ocak 2015 13 Ocak 2015 13 Ocak 2015 13 Ocak 2015 13 Ocak 2015 Görüşme Süresi 11.07 dk. 09.11 dk. 09.04 dk. 07.28 dk. 08.36 dk. 16.36 dk. 09.51 dk. 16.43 dk. Araştırmacı, araştırmanın uygulama süreci (ders aşaması) biter bitmez ve öğrenenler deneyimlerini henüz unutmamışken bireysel görüşmeleri gerçekleştirmek istemiştir. Dönemin bitişiyle final sınavları başladığı ve ardından öğrenenler ara tatil nedeniyle bir süre kurumdan uzakta olacakları için görüşme tarihi olarak final sınavlarının son günü olan 13 Ocak 2015 tarihi belirlenmiş ve tüm katılımcılarla aynı gün görüşme yapılmak durumunda kalınmıştır. Veri toplama sürecinde, herhangi bir veri kaybının yaşanmaması için görüşmeler ses kayıt cihazı kullanılarak kaydedilmiştir. Veri Analizi Yarı-yapılandırılmış bireysel görüşmelerin ardından toplanan veriler ses kayıt cihazından bilgisayara aktarılmış ve bir kelime işlemci programında deşifre işlemleri gerçekleştirilmiştir. Araştırmacı, görüşmeler kapsamında katılımcılara yöneltilen 2 ana soru ve 2 alt soru olmak üzere toplam 4 soru için her bir katılımcının verdiği yanıtları bir tablo üzerinde birleştirmiştir. Ardından, her soru için tema ve ana temaları belirlenmiştir. Araştırma kapsamında toplam 32 tema ve 8 ana tema belirlenmiştir. Araştırmacı tarafından belirlenen tema ve ana temaların inanırlığının sağlanması için başka bir nitel araştırma uzmanın da yardım alınmıştır. Nitel araştırma uzmanı da, benzer şekilde araştırmanın tema ve ana temalarını belirledikten sonra, araştırmacı ve uzman çıkan sonuçları karşılaştırarak analiz sürecini tamamlamışlardır. 34 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Araştırmanın İnanırlığı Çalışmada, araştırmanın inanırlığını sağlamak için veri sağlama, araştırmacı sağlama ve yöntem sağlama teknikleri kullanılmıştır. Araştırma sürecinin başlangıcından itibaren, araştırmacıyla aynı kurumda çalışan, aynı öğrenen grubunun farklı bir dersini yürüten ve nitel araştırma konusunda bilgi ve deneyimi bulunan bir uzman araştırma sürecinin içerisinde yer almıştır. Uzman, aynı zamanda ders kapsamında sosyal medyada açılan grup sayfasına da üye olarak eklenerek öğrenenlerin sayfaya olan katılımlarını araştırmacıyla birlikte gözlemleyebilmesi de sağlanmıştır. Araştırmacının olduğu gibi, uzmanın da öğrenenleri tanıması ve onları grup sayfasında yakından gözlemlemesi, yöntemin belirlenmesinde, katılımcıların seçiminde ve verilerin analizinde araştırmanın inanırlığına katkı sağlamıştır. Etik Konular Araştırma kapsamında etik konular (1) araştırmacı sorumluluğu ve (2) katılımcı hakları olmak üzere iki boyutta ele alınmıştır. Araştırmacı kendi sorumlulukları kapsamında, 14 haftalık ders sürecinin başlangıcında bir anket çalışması yaparak, dönem boyunca bir araştırma sürecinde yer alacaklarını öğrenenlere duyurmuştur. Söz konusu anket aracılığıyla, öğrenenlerin internet bağlantılarının olup olmadığı ve hangi sosyal ağlara üye oldukları, vb. konusunda temel verileri toplamıştır. Bu sayede, dersi alan tüm öğrenenlerin dönem boyunca internet bağlantısı sorunu yaşamayacaklarına emin olduktan sonra araştırma sürecini başlatmıştır. Ayrıca, dersin ilk haftasında öğrenenlerle paylaştığı ders sözleşmesi kapsamında, ders yürütücüsünün ve öğrenenlerin sorumlulukları ayrıntılı bir biçimde açıklanarak duyurulmuştur. Benzer şekilde, ders kapsamında açılan grup sayfasında gizlilik ve güvenlik ayarları yapılmış; kapalı bir grup haline getirilmiş; yalnızca dersi alan öğrenenler tarafından kullanılması ve sosyal medya ortamında isteyen herkesin katılamaması yönünde önlemler alınmıştır. Benzer bir şekilde, katılımcıların haklarının sağlanması konusunda ise araştırmacı 14. haftada (son ders gününde) öğrenenlere araştırmasından kısaca söz etmiş ve kendi belirleyeceği katılımcılara davet mektubu göndereceğini duyurmuştur. Araştırmaya katılımın zorunlu olmadığını, gönüllük ilkesine dayandığı belirten araştırmacı, katılımcılara yönelteceği soruların ders kapsamında değerlendirilmeyeceğini de hatırlatmıştır. Katılımcıların davet mektubuna olumlu yanıt vermelerinin ardından araştırmacı bir görüşme sözleşme formu hazırlayarak iki kopya halinde (biri araştırmacıda, biri katılımcıda bulunmak 35 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan üzere) katılımcılara sunmuştur. Görüşme sırasında ses kayıt cihazı kullanılacağı, kayıtların üçüncü kişilerle paylaşılmayacağı ve elde edilen verilerin araştırma dışında başka bir amaçla kullanılmayacağı yönünde hatırlatmaları içeren görüşmeci sözleşme formu katılımcılar tarafından imzalandıktan sonra görüşmelere başlanmıştır. Görüşme sırasında katılımcıların kimliklerini gizlemek amacıyla gerçek isimleri dışında takma isimler kullanılmıştır. Deneyimlerini ve görüşlerini aktardıkları için katılımcılara teşekkür ettikten sonra görüşmeler sonlandırılmış ve çalışma sonuçlarının daha sonra kendileriyle paylaşılacağı konusunda da bilgi verilmiştir. Araştırmanın Güçlü Sınırlı Yönleri Bu araştırmada, öğrenenlerin RTS 109 – Temel Bilgisayar Uygulamaları dersinin iletişim ve öğrenme etkinliklerinin sosyal medya ile desteklenmesine ilişkin deneyimlerinin ve söz konusu dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı ile yürütülmesine ilişkin görüşlerine odaklanılmıştır. Bu doğrultuda, öğrenenlerin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına ilişkin görüşlerinin alınabilmesi için dersin öncelikle sosyal medya ile desteklenerek bir pilot çalışma niteliğinde uygulanması araştırmanın güçlü yönlerinden biridir. Benze şekilde, araştırmanın nitel bir eylem araştırması olarak desenlenmesi ve araştırmacının yer alarak araştırmayı kendi doğal ortamında yürüterek sürecin içerisinde yer alması araştırmanın güçlü yönleri arasındadır. Ayrıca, araştırma öncesinde öğrenenlerin bilgi ve iletişim teknolojilerine sahip olma durumu konusunda bir anket çalışmasının yapılarak derse ilişkin öğrenme ve iletişim ortamlarının tasarlanması; araştırmanın 14 haftalık bir dönemi kapsayacak şekilde uzun bir sürece yayılması, araştırma sürecinin araştırmacıyla aynı kurumda çalışan başka bir nitel araştırma uzmanı tarafından izlenmesi ve araştırmanın sağlama (triangulation) süreçlerine katkıda bulunması araştırmanın güçlü yönleri olarak sıralanabilir. Araştırmanın sınırlı yönleri ise 2014-2015 güz döneminde, zorunlu bir örgün ders çerçevesinde ve yalnızca bir katılımcı grubuyla gerçekleştirilmesi olarak ifade edilebilir. Ek olarak, araştırmanın iletişim ve öğrenme etkinliklerinin sosyal medya ile desteklenmesi üzerine deneyimleri ve ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına ilişkin görüşleri ele alması araştırmanın sınırlı yönlerinden biridir. 36 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Bulgular ve Yorumlar Araştırma kapsamında, öğrenenlerin bir eğitim-öğretim dönemi süresince öğrenme ve iletişim etkinliklerinin sosyal medya ortamında gerçekleştirilmesine yönelik deneyimleri ve bu deneyimleri çerçevesinde bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine yönelik görüşlerinin alınması amaçlanmıştır. Bu bağlamda, bireysel görüşmeler aracılığıyla elde edilen bulgular dört ana başlık altında toplanmıştır. Araştırmanın bulgularına ilişkin ana başlıklar ve alt başlıklar Tablo 3’te yer almaktadır. Tablo 3 Araştırmanın Bulguları 1.1.1. Daha fazla iletişim ve etkileşime olanak sağlaması 1.1. Dersin, sosyal medya ile desteklenmesinin olumlu yönleri nelerdir? Soru 1: RTS109Temel Bilgisayar Uygulamaları dersinin sosyal medya ile desteklenmesine yönelik öğrenen deneyimleri nelerdir? 1.1.2. Kalıcı öğrenmeyi desteklemesi 1.1.3. Mesleki becerilerin gelişmesine katkı Soru 1.2. Dersin, sosyal medya ile desteklenmesinin olumsuz yönleri nelerdir? 1.2.1. Sınıf içi iletişimin sosyal medyadaki iletişimi etkilemesi 1.2.2. Paylaşımlara yönelik olumsuzluklar 1.2.3. Katılıma yönelik olumsuzluklar Soru 2: Bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine yönelik öğrenen görüşleri nelerdir? 2.1. Öğrenme sürecine ilişkin görüşler 2.2. İçeriğe ilişkin görüşler 37 • • • • • • • • • • • • • Anındalık Süreklilik Geribildirim Etkileşim Paylaşım Demokrasi Fırsat İçeriğe her an ulaşım Derse ön hazırlık olanağı Tekrar etme (pekiştirme) olanağı Dijital içeriğin tercih edilmesi İçeriğin çekici hale gelmesi Görsel unsurlarla desteklenebilmesi • Sosyal medya kullanmanın gerekliliği • • • • • • • • • • • Kendini ifade edememe Soru sormaya çekinme Belirli kişilerin baskın olması İletişimin ciddiyetsiz olması Bireysel farklılıkların olması Gözetleniyor olmanın gerginliği Gereksiz yorumlarla konunun dağıtılması Sayfanın amacına yönelik paylaşımlar yapılmaması Sayfanın aktif olmayışı Katılımla ilgili yaptırımın olmayışı İnternet gereksinimi • Tek başına öğrenmeye teşvik etmesi • Uygulamayı birlikte yapma olanağı • Tartışma ortamlarında yeni fikirlerin oluşması • Konuya ön hazırlık olanağı • Öğrenme sürecine adaptasyon gerektirmesi • İnternet sınırlılığı • Videoların izlenebilirliği AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Tablo 3’te yer alan bulgular, ilgili alt başlıklarda ve alanyazın kapsamında tartışılmaktadır. 1. RTS109- Temel Bilgisayar Uygulamaları dersinin sosyal medya ile desteklenmesine yönelik öğrenen deneyimleri Öğrenenlerin, RTS 109 – Temel Bilgisayar Uygulamaları (TBU) dersinin sosyal medya ile desteklenmesine yönelik deneyimleri ile ilgili bulgular olumlu ve olumsuz olmak üzere iki temel başlıkta sunulmuştur. 1.1. Dersin, sosyal medya ile desteklenmesinin olumlu yönleri TBU dersinin sosyal medya ile desteklenmesinin olumlu yönlerine ilişkin bulgular: (1) daha fazla iletişim ve etkileşime olanak sağlaması, (2) kalıcı öğrenmeyi desteklemesi ve (3) mesleki becerilerin gelişmesine katkı olmak üzere üç başlıkta ele alınmıştır. 1.1.1. Daha fazla iletişim ve etkileşime olanak sağlaması Katılımcılar, TBU dersinin sosyal medya ile desteklenmesinin ders yürütücüsü ve diğer öğrenenler arasında anında ve sürekli iletişim, etkileşim, geribildirim ve paylaşım olanağı sağlaması, herkes için fırsat ve demokrasi ortamı oluşturması açısından olumlu katkılarının olduğunu belirtmişlerdir. Elif: “Dersin işleyişi konusunda sosyal medyayı kullanmanız çok güzel oldu, direk anında görebildik. O yüzden çok faydalı olduğunu düşünüyorum.” Halide: “Çünkü bir sorun olduğu zaman direk size yazıyoruz ve siz bize geri bildirim veriyorsunuz. Aramızda bir iletişim kopukluğu olmuyor. Yani sürekli bir iletişim halinde oluyoruz. ... sonra diğer arkadaşlarımızla da etkileşim olarak da iyi oluyor.” Metin: “Bir şey eksik olduğunda yüz yüze sormaya çekinebilecek arkadaşlarımız var, oradan daha rahat bir şekilde iletişim kurduk.” Katılımcıların da ifade ettiği üzere, öğrenme ortamının sosyal medya ile desteklenmesi öğrenenler arasında iletişimi ve etkileşime katkı sağladığı gibi (Friedman ve Friedman, 2013) aynı zamanda kendi aralarında bilgi paylaşımında bulunmalarına ve işbirliği yapmalarına da olanak tanımaktadır (Puijenbroek, Poell, Kroon, ve Timmerman, 2013). Ayrıca, katılımcıların sınıf ortamında soru sormaya cesaret edemediklerinde (dersi bölmemek, konuyu dağıtmamak, 38 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan vb. nedenlerle) sosyal medya ortamında soru sormayı tercih etmeleri, sosyal medya ortamının herkes için demokratik bir ortam oluşturduğu ve eşit fırsat sağladığı bulgusuna ulaşılmıştır. 1.1.2. Kalıcı öğrenmeyi desteklemesi Katılımcılar, sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde kullanılmasının olumlu yönlerinden birini de kalıcı öğrenmeyi desteklemesi olarak tarafından ifade etmişlerdir. Sosyal medya ortamında paylaşılan içeriğe her an ulaşımın olması, bu sayede derse ön hazırlık yapmanın kolaylaşması, dersten sonra da tekrar yapma olanaklarının oluşu sayesinde kalıcı öğrenmenin sağlandığını belirtmişlerdir. Benzer şekilde, sosyal medyada paylaşılan içeriğin görsel unsurları içermesi, içeriğin çekici hale gelmesi ve öğrenenlerin dijital içeriği tercih etmesi gibi nedenler de kalıcı öğrenmeyi destekleyen unsurlar olarak sıralanabilir. Cemal: “Sürekli fotokopi verseydiniz sayfalarca fotokopi olacaktı nasıl çalışabilecektik ki? Bir de onun kaybolduğunu düşünün, tekrar tekrar almak zorunda kalacaktık ama o sosyal medyada öyle değil, paylaşılan dosyayı indirdiğiniz zaman bilgisayarda rahatlıkla açabilip okuyabiliyorsunuz.” Adalet: “Siz mesela önce sunumlarınızı atıyordunuz, dersten bir kaç gün önce... Biz oradan inceliyorduk, hazırlık yapıyorduk. Bence çok iyi oldu, kitaptan çalışmaktan daha iyi oldu.” Cemal: “Sosyal medyada paylaşılan bilginin daha çekici olduğunu düşünüyorum. ... görsellik daha iyi akılda kaldığı için, sosyal medya da tamamen görsele, uygulamaya ve yazıya dayalı bir ortam olduğu için insanların ilgisini çektiğini düşünüyorum.” Nazım: “Ben açıkçası bilgisayarda zaman geçirmeyi çok seven bir insanım, işte bu yönden bana avantajı oldu. Yani Facebook’ta vakit geçirdiğimde hani hemen elimin altında olduğu için notlara bakayım, tekrar edeyim diyorum.” Benzer şekilde Mondahl ve Razmerita (2014), öğrenenlerin sosyal medya ortamında bilgi paylaşmaya veya işbirliğinde bulunmaya cesaretlendirildiğinde, bilgiyi içselleştirerek daha kalıcı bir biçimde öğreneceklerini ve problem çözmeye dayalı düşünme becerilerinin gelişeceğini ifade etmektedir. Bu bağlamda, sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde kullanılmasının yazlınca öğrenme çıktılarına ulaşmada değil, aynı zamanda öğrenenlerin kişisel gelişimlerine de katkı sağladığını söyleyebiliriz. 39 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan 1.1.3. Mesleki becerilerin gelişmesine katkı Katılımcılar, sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde kullanılmasına ilişkin, mesleki alanlarının bir gerekliliği olarak sosyal medyayı kullanmanın kendilerine kazanım sağladığı yönünde görüşlerini belirtmişlerdir. Halide: “Bir de bölümümüzle alakalı, yani sonuçta RTS okuyoruz. Bir de iletişim her zaman olacak yani. İşimizin bir parçası ve sosyal medyayı çok iyi kullanmamız gerekiyor. İleride iyi bir yerlere gelmek istiyorsak, o yüzden hani bizim için de böyle bir grubun olması bence çok çok iyi oldu.” Katılımcının da belirttiği gibi, iletişim ortam ve araçlarını yetkin bir şekilde kullanabilme bilgisine sahip olmak, Türkiye Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi (2014) temel alan yeterliliklerinde ifade edilmektedir. Bu anlamda, öğrenme süreçlerinin sosyal medya ile desteklenmesi, öğrenenlerin farklı iletişim ortam ve araçlarını yetkin bir biçimde kullanma becerilerinin gelişmesine katkı sağlayacaktır. 1.2. Dersin, sosyal medya ile desteklenmesinin olumsuz yönleri Katılımcılar, TBU dersinin sosyal medya ile desteklenmesinin olumsuz yönlerini (1) sınıf içi iletişimin sosyal medyadaki iletişimi etkilemesi, (2) paylaşımlara yönelik olumsuzluklar ve (3) katılıma yönelik olumsuzluklar olmak üzere görüşlerini belirtmişlerdir. 1.2.1. Sınıf içi iletişimin sosyal medyadaki iletişimi etkilemesi Sınıf içi iletişimin sosyal medyadaki iletişimi etkilemesi ile ilgili olarak, katılımcılar kendilerini ifade edemediklerini, soru sormaya çekindikleri, grup sayfasında belirli kişilerin baskın olduklarını ve iletişim dilini ciddiyetsiz bulduklarını ve gözetleniyor olmanın kendilerinde gerginlik yarattığını belirtmişlerdir. Nazım: “Sınıftaki insanların bir arada oluşu aynı süreçte tabii Facebook’ta da devam etmiş oluyor. O yönden güzel, ama ben merak ettiğim soruları daha soramadım. Uzaklaştırıyor beni, sınıfta ilgili düşüncelerimi oraya aktardığımda doğacak şeyleri düşünüyorum mesela.” Adalet: “Mesela ben bazen soru sormaya çekiniyorum, arkadaşlar konusunda, çünkü bir grup arkadaş, yani nasıl deyim, sorulan sorulara biraz alaycı olarak bakıyorlar.” Buket: “O gruplar bir kaç kişinin tekelindeymiş gibi devam ediyor. Sürekli aynı kişiler konuşuyor. Sürekli aynı kişiler konuşulana tepki veriyor falan. 40 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Bu yüzden çok fazla girmek istemedim. ... sanırım konuşulanlardan dolayı falan biraz ciddiyetsiz bulduğum için. ... hani bir hocanın gözetiminde olduğunu biliyorsun onun bir gerginliği var.” Ayrıca katılımcılar, grup sayfasındaki iletişim sorunlarının temelinde bireysel farklılıkların (aile, eğitim, vb.) yer aldığını ve bunun ders yürütücüsü tarafından giderilmenin olanaklı olmadığına inandıklarını ifade etmişlerdir. Adalet: “Yani olumsuz yönü olarak geçenlerde bunu fark ettim, bir şey söylendiği zaman, herkesin çok farklı yapıları var ve hemen olay başka bir yere çekilip başka bir şeyler söylenebiliyor, bu işte kötü bir yanı oluyor. Hani bu da yani sizden kaynaklanan bir şey değil, grupla alakalı bir sorun değil, sadece öğrencilerden hani kişilerin yapılarıyla, aile yapılarıyla alakalı bir şey zaten bu.” Nazım: “Yani çözümün sizden gelişeceğini düşünmüyorum açıkçası, hani kişilerde bitiyor olay, çünkü bazı arkadaşlar veya genel olarak sınıfta herkes birbirinden farklı. Çok farklı hem de, yani çok farklı olduğu için gruplaşma oluyor zaten bu bireysel farklılıktan kaynaklanan bir şey.” Katılımcıların ifadelerinden de anlaşılabileceği gibi, sosyal medyaya katılım, iletişim biçimi, paylaşım, vb. özellikler Ardichvili’nin (2008) de belirttiği gibi, ülkeden ülkeye veya kültürden kültüre farklılık gösterebilmektedir. 1.2.2. Paylaşımlara yönelik olumsuzluklar Paylaşımlara yönelik olumsuzluklar ile ilgili olarak katılımcılar, grup sayfasında amacına yönelik paylaşımlar yapılmaması ve gereksiz yapılan yorumlarla konunun dağıtılması konusunda görüşlerini bildirmişlerdir. Elif: “Sınıftaki insanlar böyle bir şey yazıldığında veya sizin paylaşımınızın altına gereksiz yorumlarda bulunuyorlar. Ben de kendi görüşlerimi yazarsam eğer arada kaynayacağını düşünüyorum. O yüzden diyorum ki sadece takip edeyim.” Nazım: “Biraz yaptırım uygulanması gerektiğini düşünüyorum, yani şu yönden yaptırım uygulanması gerektiğini düşünüyorum; sayfanın amacını tam kavrayarak, dersin amacına göre bir şeyler yazılmasını istiyorum.” Chiu, Hsu ve Wang (2006) tarafından gerçekleştirilen çalışmada, kişilerarasındaki negatif ilişkinin sosyal medyada bilgi paylaşımını olumsuz yönde etkilediği belirtilmiştir. Bu 41 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan bağlamda, bir dersin sosyal medya ile desteklenmesinde ders yürütücüsünün sınıf içi ilişkilerin yapısını göz önüne alması ve bu bağlamda öğrenenler için sayfada yapılacak paylaşımlara ve yorumlara yönelik bir çerçeve oluşturması gerektiği sonucuna ulaşılabilir. 1.2.3. Katılıma yönelik olumsuzluklar Katılımcılar, (1) sayfanın aktif olmayışı, (2) katılımla ilgili herhangi bir yaptırımın olmayışı ve (3) internet gereksinimi gibi nedenlerle katılıma yönelik olumsuzlukları sıralamışlardır. Turgut: “Ben daha fazla katılmak istiyorum aslında, hani bir şeyler araştırmak, araştırıp da yayınlamak istiyorum fakat sayfa aktif olmadığı için, bir yorumda bulunuyoruz ona kimse herhangi bir cevap vermiyor. ... Aktiflik şöyle bir şey, hani bir konu üzerinde konuşmak yani illa bir bilimsel bir şey olmasına da gerek yok ,normal bir herhangi bir konu olsa, onun üzerinde kişiler yorum yapsa...” Cemal: “Sürekli paylaşım yapılma zorunluluğu getirilebilirdi mesela, zorunluluğu demeyelim de sorumluluğu...” Bununla birlikte, paylaşıma yönelik olumsuzluklar başlığında ifade edilen sayfanın amacına yönelik paylaşımlar yapılmayışı bulgusu ile sayfanın aktif olmayışı bulgusunun çeliştiği görülmektedir. Katılımcılardan bazıları (Elif, Nazım, Halide, vb.) sayfanın aktif olduğunu ve sayfada gereksiz yorumlar yapıldığını düşünürken; Turgut isimli katılımcı sayfada ders dışında da paylaşımlar ve yorumlar yapılması gerektiğini, buna bağlı olarak da sayfanın yeterince aktif olmadığını düşünmektedir. 2. Bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine yönelik öğrenen görüşleri Katılımcılara, bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine yönelik görüşleri sorulduğunda elde edilen bulgular (1) öğrenme sürecine ilişkin ve (2) içeriğe ilişkin olmak üzere iki boyutta gruplandırılmıştır. 2.1. Öğrenme sürecine ilişkin görüşler Bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine yönelik katılımcılar, tek başına öğrenmeyi teşvik etmesi, uygulamayı sınıfta hep birlikte gerçekleştirme fırsatı 42 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan sunması, tartışma ortamlarının oluşturulmasıyla yeni fikirlerin ortaya çıkabileceği ve konuya önceden hazırlık yapma olanağının bulunması yönünde görüşlerini ifade etmişlerdir. Nazım: “Şöyle söyleyeyim, ben daha rahat dinlerim herhalde tek olduğum zaman. Sınıfta pür dikkat dinlerken alakasız bir şekilde bir soru sorulduğu zaman rahatız oluyorum, konu dağıldığı zaman. Böyle bir şey olursa, sizin dersinizde tek dinlemek benim için daha avantajlı olur.” Buket: “Ben evde bazı uygulamaları yaparken, sınıfta öğrendiğim bir şeyi bazen unutabiliyorum. O sıra da biraz zorlanabiliyorum, hani hep birlikte olsak uygulama aşamasında, bence hem çok daha rahat öğreniriz hem de size danışmamız, sizden bir şey öğrenmemiz çok daha rahat olur.” Elif: “Dersi anlatıp orda tartışma ortamı olursa şahane olur. Yani en azından üzerine konuşuruz. Herkes bir yeni bilgi öne sürer veya görmediğimiz taraflar ortaya çıkar.” Bununla birlikte, Metin isimli katılımcı bir dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine ilişkin görüşlerini olumsuz yönde belirtmiştir. Metin: “Ben ona pek sıcak yaklaşmıyorum hocam. Önceden bazı notlar paylaşılabilir ama dersi sizin anlatmanızı isterim. Sürecin içinde olmamış gibi olacak yani. Yine ben izleyeceğim ama sanal bir ortamda.” Metin isimli katılımcının ifadeleri çerçevesinde, yeni bir öğrenme yaklaşımı olan tersyüz edilmiş öğrenme yaklaşımının uygulanması aşamasında karşılaşılabilecek sorun ve engellere karşı bir adaptasyon sürecinin uygulanması gerektiği bulgusuna ulaşılmıştır. Sams ve Bergmann’ın (2013) da belirttiği gibi, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı bir materyali öğrenmenin temel aracı olarak öğrenene sunmak yerine, öğrenen merkezli bir süreci tasarlamaktır. Bu nedenle, söz konusu öğrenme sürecinin hem ders yürütücüsü hem de öğrenen tarafından benimsenmesi ve içselleştirilmesi gerektiği söylenebilir. 2.2. İçeriğe ilişkin görüşler Katılımcılar, içeriğe ilişkin olarak videoların izlenebilirliği ve söz konusu videolara erişmede yaşanabilecek internet bağlantısı sınırlılığı üzerine görüşlerini bildirmişlerdir. Turgut: “Ben kendi adıma konuşuyorum, yani üç - dört hafta kadar izlerim, belki daha sonradan boş verebilirim diye düşünüyorum. Çünkü internet sınırı oluyor, bu sınır yüzünden.” 43 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Turgut isimli katılımcı internet erişiminden kaynaklanabilecek sınırlılıklar yüzünden videoların tümünü izlemeyebileceğini belirtmiştir. Gaughan’nın (2014) da ifade ettiği gibi, videoların uzunluğu ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımında izlenebilirlik açısından belirleyici olabilmektedir. Aynı zamanda, Turgut isimli katılımcının da belirtiği gibi videolar, sınırlı internet erişimine sahip olan öğrenenler tarafından her zaman izlenemeyeceği göz önünde bulundurularak tasarlanabilir. Metin: “Ders olmadan paylaşılan ders içerikli videoyu ben her zaman izleyemeyebilirim. Bunun ders içinde olması daha iyi olur, çünkü bir yandan zorunlu olacak ister istemez. Dinleyeceksin kıyıdan köşesinden de olsa bir şey kapacaksın bundan bu yüzden. Zorunlu olmasından yanayım ben, çünkü diğer türlü sosyal medyada bırakırsanız izlemeyebilirim.” Metin isimli katılımcı öğrenmenin sınıf ortamında gerçekleşmesini ve dersin ders yürütücüsü tarafından anlatılmasını tercih ederken, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına karşı ön yargılarının olabileceğini düşündürmüştür. Bununla birlikte, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımında tüm öğrenenler için en iyi öğrenme yolu videoları izlemek olmayabilir (Sams ve Bergman, 2013). Kitap okumak, dersi dinlemek veya bir problemi çözmek de tercih edilen öğrenme kaynakları arasında yer alabilir. Bu nedenle, Metin gibi düşünen öğrenenler için de farklı çözüm yolları geliştirmek ve öğrenmeyi tek bir kaynakla sınırlandırmamak, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının başarılı bir şekilde uygulanmasında önem oluşturabilir. Sonuçlar Bu araştırmada, öğrenenlerin zorunlu ve örgün bir lisans dersi olan RTS109 – Temel Bilgisayar Uygulamaları derisinin sosyal medya ile desteklenmesine ilişkin deneyimleri ile söz konusu dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı ile yürütülmesine ilişkin görüşleri alınmıştır. Bir eğitim-öğretim dönemi boyunca sosyal medya ile desteklenerek gerçekleştirilen uygulamada, dersin ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımıyla yürütülmesine ilişkin pilot bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla öğrenenlerin, hem pilot çalışmaya ilişkin deneyimleri hem de bundan sonra tasarlanması planlanan ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı sürecine ilişkin görüşleri alınmıştır. Görüşüne başvurulan öğrenenlerin tamamı, dersin sosyal medya ile desteklenmesinin öğrenme sürecine katkı getirdiğini ifade etmiştir. Bununla birlikte, sınıf içi ilişki ve iletişim biçimlerine bağlı olarak birtakım olumsuzlukların yaşandığını da eklemişlerdir. Araştırmacı, bu durumun bulunulan ortama özgü bir durum 44 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan olduğunu ve sosyal medya ile desteklenen diğer öğrenme ortamlarında söz konusu sorunla karşılaşılmayabileceğini düşünmektedir. Ayrıca, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına ilişkin olumsuz görüş bildiren katılımcıların pilot çalışmayla ilgili olarak olumlu deneyimlere sahip olması, söz konusu katılımcıların ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına karşı önyargılarının olabileceğini düşündürmektedir. Henüz yeni bir öğrenme yaklaşımı olan ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının öğrenenler tarafından benimsenmesi için pilot uygulamalara ağırlık verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda, kültürel farklılıklar ve bireysel öğrenme tercihleri de göz önünde bulundurularak, öğrenenlerin bu yeni öğrenme sürecine uyumu sağlanmalıdır. Öneriler Sosyal medyanın öğrenme süreçlerinde kullanımına ve ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına ilişkin bundan sonra yapılacak çalışmalar için öneriler şu şekilde sıralanabilir: • Sosyal medya ortamı ve yüz yüze öğrenme ortamındaki ilişki ve iletişim biçimlerinin karşılaştırılmasına yönelik kültürel çalışmalara ağırlık verilebilir, • Ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı ile tasarlanan öğrenme süreçleri bilimsel yayınlara dönüştürülerek Türkçe alanyazına kazandırılabilir, • Ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımına yönelik kültürel farklılıkların saptanması ile ilgili araştırmalar gerçekleştirilebilir, • Ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının uygulanması konusunda öğrenen motivasyonunun nasıl artırabileceği konusu araştırılabilir, • Ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının, geleneksel eğitimin tersine işleyen bir süreç olmadığı göz önünde bulundurularak, kavramın Türkçe karşılığı olarak “çevrik öğrenme” veya “çevrikleştirilmiş öğrenme” sözcükleri kullanılabilir. Yukarıda sıralanan öneriler doğrultusunda yapılacak çalışmalar, ters-yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının Türkçe alanyazında daha geniş kapsamda yer almasına ve uygulamada yaygınlaşmasına katkı sağlayabilir. 45 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Kaynakça Ardichvili, A. (2008). Learning and knowledge sharing in virtual communities of practice: Motivators, barriers, and enablers. Advances in Developing Human Resources, 10(4), 541-554. Arnold-Garza, S. (2014). The flipped classroom teaching model and its us efor information literacy instruction. Communications in Infromation Literacy, 8(1), 7-22. Baepler, P., Walker, J. D, & Driessen, M. (2014). It's not about seat time: Blending, flipping, and efficiency in active learning classrooms Computers & Education, 78(2014), 227236. Bergmann, J., & Sams, A. (2014). Flipping for mastery. Educational Leadership, 71(4), 2429. .t he The classroom can i Berrett, D. (2014). How 'flipping' Education Digest, September (2012), 37-41. Bristol, T. J. (2014). Educate, excite, engage. Teaching and Learning in Nursing, 9, 43-46. Butt, A. (2014). Student views on the use of a flipped classroom approach: Evidence from Australia. Business Education & Accreditation, 6(1), 33-43. Chiu, C. M., Hsu, M. H., & Wang, E. T. G. (2006). Understanding knowledge sharing in virtual communities: An integration of social capital and social cognitive theories. Decision Support Systems, 42, 1872-1888. Demski, J. (2013). 6 Expert tips for flipping the classroom. Campus Technology, 26(5), 3237. Findlay-Thompson, S., & Mombourquette, P. (2014). Evaluation of a flipped classroom in an undergraduate business course. Business Education & Accreditation, 6(1), 63-71. Friedman, L. W., & Friedman, H. H. (2013). Using social media technologies to enhance online learning. Journal of Educators, 10(1), 1-22. Gaughan, J. E. (2014). The flipped classroom in world history. The History Teacher, 47(2), 221-244. Hawks, S. J. (2014). The flipped classroom: now or never? Journal of the American Association of Nurse Anesthetists, 82(4), 264-269. Jacot, M. T., Noren, J., & Berge, Z. L. (2014). The flipped classroom in training and development: Fad or the future? International Society for Performance Improvement, 53(9), 23-28. LaFee, S. (2013). Flipped learning. The Education Digest, November (2013), 13-18. 46 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Mok, H. N. (2014). Teaching tip: The flipped classroom. Journal of Information Systems Education, 25(1), 7-11. Mondahl, M., & Liana, R. (2014). Social media, collaboration and social learning: A casestudy of foreign language learning. The Electronic Journal of e-Learning, 12(4), 339352. Patton, M. Q. (2002). Qualitative research and evaluation methods. Thousand Oak, CA: Sage. Puijenbroek, T., Poell, R. F., Kroon, B., & Timmerman, V. (2013). The effect of social media use on work-related learning. Journal of Computer Assisted Learning, 30(2), 159-172. Sams, A., & Bergmann, J. (2013). Flip your students’ learning. Educational Leadership, 70(6), 16–20. See, S., & Conry, J. M. (2014). Flip my class! A faculty development demonstration of a flipped-classromm. Currents in Pharmacy Teaching and Learning, 6(2014), 585-588. Türkiye Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi (2014). Gazetecilik ve enformasyon temel alanı yeterlilikleri. http://tyyc.yok.gov.tr/?pid=48 Erişim tarihi: 10.02.2014. VanDoorn, G., & Eklund, A. A. (2013). Face to Facebook: Social media and the learning and teaching potential of symmetrical, sychronous communication. Journal of University Teaching & Learning Practice, 10(1), 1-16. Yıldırım, A., & Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin. 47 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 24-48 Görü Doğan Yazar Hakkında Yrd. Doç. Dr. Tülay GÖRÜ DOĞAN Tülay GÖRÜ DOĞAN, Çukurova Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nde, Bilişim ve Enformasyon Teknolojileri Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapmaktadır. Görü Doğan, 2007 yılında, Anadolu Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlamıştır. 2012 yılında ise Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim Anabilim Dalından doktora derecesini almıştır. Görü Doğan’ın ilgi alanları arasında, uzaktan öğrenme, sosyal medya, iletişim ve öğrenme ortamlarının tasarımı yer almaktadır. Posta adresi: Tel (İş): Eposta: Çukurova Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü, Balcalı Kampüsü, Adana, Türkiye 01330. +90 322 338 67 77 / 230 [email protected] 48 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49- 64 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr Farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin web destekli işbirlikçi öğrenme araçlarından wikiye ilişkin görüşleri Araş. Gör. Murat SÜMERa aUşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Uşak, Türkiye 64100 Özet Bu araştırmanın amacı; İç Anadolu Bölgesinde bulunan bir devlet üniversitesindeki Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü öğrencilerinin öğrenme biçimlerini belirleyerek, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin web destekli işbirlikçi öğrenmeye yönelik görüşlerini almak ve öğrenme için sayısal ortam tasarımı konusunda farklı öğrenme biçimleri bağlamında tasarım önerileri geliştirebilmektir. Araştırma verileri, Kolb (1985) tarafından geliştirilen, daha sonra da Akkoyunlu ve Aşkar (1993) tarafından Türkçeye çevrilerek, güvenilirlik çalışması yapılan Öğrenme Biçinmleri Envanteri ile öğrenenlerle yapılan yüz yüze görüşmeler ile toplanmıştır. Görüşmeler sonucunda; web destekli işbirlikçi öğrenmeye, wikilerin eğitimde kullanımına, wikilerde olması gereken tasarım özelliklerine, wikilerde sunulan öğretim içeriğine ve wikilerin eğitimde daha etkili kullanımına yönelik öğrenen önerileri olmak üzere 5 ana tema belirlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Uzaktan öğrenme; öğrenme biçimleri; Kolb öğrenme biçimleri envanteri; web destekli işbirlikçi öğrenme. Abstract The purpose of this study is to determine the learning styles of learners who study at the Department of Computer Education and Instructional Technology to get the views of learners with different learning style on wikis which is one of the web-based collaborative learning tools, and to develop some design ideas for digital media design for learning. The data has collected by both the inventory built by Kolb (1985), and then translated to the Turkish by Akkoyunlu and Aşkar (1993), and face to face interviews. Following the interviews, five main themes have identified; web-based collaborative learning, use of the wikis in education, design features that wikis should have, content in the wikis, and the students’ suggestions about use of the wikis more effective in the education. Keywords: Distance learning; learning style; kolb learning style inventory; web based collaborative learning. Kaynak Gösterme Sümer, M. (2015). Farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin web destekli işbirlikçi öğrenme araçlarından wikiye ilişkin görüşleri. AUAd, 1(2), 49-64. . 49 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer Giriş Günümüzde bilim ve teknolojinin hızla gelişmesi, bir yandan eğitimin tanımını genişletirken, diğer yandan eğitim için hem yeni gereksinimler oluşturmakta hem de yeni olanaklar sunmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojileri, esnek, verimli ve sürekli olması gereken eğitim süreçlerinde gerek kavramsal gerekse yapı, içerik ve yöntem boyutlarında temel değişimleri gündeme getirmiştir (Karaağaçlı, 2008). Bu değişimlerin başında, Internet’in yeni yüzü olarak da tanımlayabileceğimiz Web 2.0 teknolojileri gelmektedir. Bu teknolojilerin neler olduğu ve nasıl kullanılması gerektiği daha önce birçok çalışmada açıklanmıştır (Boulos, Maramba ve Wheeler; 2006; Usluel ve Mazman, 2009). Ancak bu teknolojileri kullanan öğrenenlerin öğrenme biçimlerinin analiz edilerek, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenler için farklı tasarımların kullanıldığı çalışmalara ilgili alanyazında sıkça rastlanmamaktadır. Bu çalışmanın, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerden, öğrenenler arası işbirliği sağlayan Web 2.0 araçlarından olan Wiki’ye ilişkin tasarım beklentilerinin alınması açısından gerekli olduğu düşünülmektedir. Araştırma Sorunsalı Şimdiye kadar, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin bir yansıması olarak eğitimde de gerek kavramsal gerekse yapı, içerik ve yöntem boyutlarında temel değişimlerin gündeme geldiğini ve Web 2.0 araçlarının buna çözüm olabileceğinden bahsedildi. Peki, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenler için tek bir ortam tasarımından bahsedilebilinir mi? Does one size fit all? Bu alanda yapılan çalışmalarda, Ateş ve Altun (2008), Numanoğlu ve Şen (2007) ve Babadoğan (2005) öğrenenlerin öğrenme biçimlerini belirlemişlerdir. Ancak alanyazında eksik olan kısım, bu farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin öğrenme ortamlarıyla etkileşimleri ve tasarımlardan beklentileridir. Buradan yola çıkarak, bu çalışmanın amacı, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin web tabanlı işbirlikçi öğrenmeye, Web 2.0 ve özellikle de wikilerin eğitimde kullanımına, eğitimde kullanılan wikilerin öğrenme biçimleri bağlamında sahip olması gereken tasarım özelliklerine ve içeriğinin sunumunda wikilerin etkinliği konularında görüşlerinin alınması ve öğrenme için sayısal ortam tasarımı konusunda farklı öğrenme biçimleri bağlamında tasarım önerileri geliştirebilmektir. 50 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer İlgili Alanyazın Gerek sınıf içi öğretimi destekleyici, gerek de açık ve uzaktan öğrenmede bir etkileşim aracı olarak karşımıza sıkça Internet’in yeni yüzü olarak da tanımlayabileceğimiz Web 2.0 teknolojileri gelmektedir. Web 2.0 kullanıcı merkezli ve kullanıcıların içeriğine katkıda bulunduğu, onlara hareket özgürlüğü ve kullanım kolaylığı sunduğu yeni nesil internet platformu olarak tanımlanabilir (Boulos, Maramba ve Wheeler; 2006). Ağ günlükleri (Weblogs), video yayın abonelikleri (podcast and videocasts), vikiler (wikis), sosyal ağlar (social networks), yer imleri (bookmarks), etiketleme (tagging), resim ve video paylaşımı (photo and video sharing), karma (bütünleşik) Web siteleri en göze çarpan Web 2.0 uygulamalarıdır (Usluel ve Mazman, 2009). Liaw, Chen ve Huang (2008) Web 2.0 uygulamalarını, kişisel bilgi inşası, grupla bilgi paylaşımı ve öğrenimi zenginleştirmek gibi işbirliğine dayalı öğrenme etkinlikleri için etkili bir araç olarak kullanılabileceğini söylemiştir. Web 2.0 teknolojileri; işbirlikçi yazma desteği sağlayan, proje tabanlı öğrenmeye destek olan, yaratıcılığa teşvik eden, eleştirel sorgulama ve sosyal yapıcı öğrenme desteği sağlayan, işbirlikçi öğrenme ve öğretmeyi kolaylaştıran etkili araçlar olarak sayılır (Cress ve Kimmerle, 2008). Web 2.0 teknolojileri ile sıkça kullanılan ve öğrenenler arasında dayanışma ruhu ve anlayışını geliştirme amaçlı işbirlikli öğrenme, öğrenenlerin küçük gruplar halinde bir konunun öğrenimini gerçekleştirmek ya da bir problemi çözmek amacıyla birlikte çalışmalarıyla gerçekleştirdikleri öğrenme sürecidir (Kreinjs, Kirschner ve Jochems; 2008). Web tabanlı işbirlikçi öğrenme ise öğrenenler arasında etkileşimi kolaylaştıran teknoloji ve bilgi ağı ile bilgi paylaşımı ya da bilgi satın alma olarak tanımlanabilir (Liaw, Chen ve Huang; 2008). Thompson ve Ku (2006) ise web destekli işbirlikçi öğrenmeyi, geleneksel işbirlikçi öğrenmeye bir bilgisayarın aracılık etmesi olarak tanımlamıştır. Bireysel öğrenmenin ön planda olduğu web destekli öğrenme, günümüzde işbirlikli öğrenmeyi de öğrenme sürecine dâhil etmeye doğru bir değişim içerisindedir (Johnson & Johnson, 2002). Ziegler, Paulus ve Woodside (2006); web ortamında işbirlikli öğrenmenin bilgiyi yapılandırmada ve üretmede iyi bir bakış açısı olduğunu ifade etmişlerdir. Öğretimde henüz sıkça kullanılmayan wikiker işbirlikçi yazma desteği sağlayan etkili web 2.0 teknolojilerindendir. Orijinal wiki kavramının mucitleri Leuf ve Cunningham (2001)’a göre bir wiki, herhangi bir kullanıcı tarafından web tarayıcısında bir form aracılığı ile bilgilerin eklendiği ve düzenlendiği, serbestçe genişleyebilen ve bilginin depolandığı birbirleriyle bağlantılı web sayfalarını ifade etmektedir. Wikilerin dünya çapında öğrenenler, 51 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer öğretmenler ve akademisyenler tarafından eğitimde kullanımı yaygın bir şekilde artmaktadır. Wiki teknolojilerinin sosyal etkinlikler ve etkileşimleri destekleyen çevrimiçi ortamları oluşturma potansiyeli ve işbirlikçi öğrenme aktivitelerini teşvik etme özelliği üzerinde durulmaktadır (Augar, Raitman ve Zhou, 2004). Wikiler, öğrencilerin kişisel web sitelerini oldukça kolay bir şekilde gerçekleştirmelerine, proje geliştirme ve değerlendirme yapabilmelerine, grup çalışmaları ve araştırma çalışmalarına ilişkin bilgileri gönderme, düzeltme ve paylaşma imkânı sağlamak ve ayrıca sınıf içi deneyimlerin paylaşılması için uygun bir ortam olarak kullanılabilir (Schwartz, Clark Cossarin ve Rudolph, 2004). Diğer bir yandan bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşadığımız bu hızlı gelişmeler ve öğrenen profillerindeki değişimler, öğretimde yeni teknolojilerin kullanımını gündeme getirirken; öğrenenlerin nasıl öğrendikleri sorusunu ön plana çıkarmıştır. Bireylerin nasıl öğrendikleri ve bunlara etki eden etmenlerin ne olduğunun bilinmesinin, etkili öğrenme sürecini kolaylaştırması beklenmektedir. Bu açıdan bakıldığında bireylerin nasıl öğrendiği ile ilgili boyutta öğrenme stili kavramı, bu sorunun açıklanmasına yardımcı olabilir. Alanyazında ilk kez Allport (1937) tarafından bilişsel stil kavramıyla kullanılan ve daha sonra 1960 yılında Rita Dunn tarafından ortaya atılan, temel olarak bireyin öğrenmeye yönelik özellikleri içeren öğrenme stili kavramı, bu alanda çalışan araştırmacılar tarafından değişik biçimlerde tanımlanmıştır (Şimşek, 2004; Güven, 2004). Öğrenme biçimleri alanında önemli çalışmaları olan Kolb, öğrenme stilini, bireyin bilgiyi alma ve işleme sürecinde tercih ettiği yollar olarak tanımlamıştır. Öğrenme biçimleri alanında yine önemli çalışmaları olan ve bu alanda bir model geliştiren Dunn ve Dunn’a göre ise, öğrenme stili, her bir öğrencinin yeni ve zor bilgiyi öğrenmeye hazırlanırken, öğrenirken ve hatırlarken ayrı ve kendine özgü yollar kullanması olarak tanımlamıştır. Bu alandaki diğer araştırmacılardan olan Honney ve Mumford’a göre ise, öğrenme stili. Bireyin öğrenme etkinliklerindeki tercihleri olarak tanımlamışlardır. Şimşek ise, herhangi bir kişinin bilgiyi algılama, işleme, düzenleme ve anlamlandırma konusundaki karakteristik ve tutarlı yaklaşımları şeklinde tanımlamıştır (Şimşek, 2004). Tüm bu farklı tanımlarda ortak olan taraf ise, “bireysel” ve “tercih” sözcükleridir. Bu yönüyle öğrenme stili kavramı karşımıza bireysel bir farklılık olarak çıkmaktadır. Bu bireysel farklılık; eğitim bilimcilerin, psikologların ve sosyologların yıllar süren araştırma konusu olmuştur. Alanda yapılan kuramsal ve uygulamalı çalışmaların sonucunda çeşitli sınıflamalar ortaya çıkmıştır. Alanda yaygın olarak kullanılanı sınıflamalardan birisi de Kolb’un Öğrenme Biçimleri Modeli’dir. 52 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer Kolb’un Öğrenme Biçimleri Envanteri, öğrenenlere kendi öğrenme biçimlerini seçmelerine olanak veren 12 maddeli bir ölçekten oluşur. Her maddede öğrenenlere dört sözcük verilir ve kendi öğrenme biçimlerini en iyi betimleme durumlarına göre bu dört sözcüğü sıralamaları istenir. Ardından dört öğrenme biçiminin her biriyle ilgili puanlar toplanır ve en yüksek puanı alan öğrenme biçimi, değiştiren, özümseyen, ayrıştıran ve yerleştiren öğrenme biçimlerinden biri olmak üzere öğrenenin öğrenme biçimi belirlenir. Değiştiren öğrenme biçimine sahip öğrenenler, somut durumlara çok farklı açılardan bakma konusunda başarılıdırlar. Bu öğrenenler, beyin fırtınasında olduğu gibi fikirlere odaklanma ve fikirleri ilişkilendirme konusunda yeteneklidirler. Değiştiren öğrenme stiline sahip öğrenenlerin, kültürel ilgileri yoğundur. Bu öğrenenler, düşünceleri biçimlendirirken kendi duygu ve düşüncelerini göz önüne alırlar. Öğrenme etkinliklerinde bireysel çalışmayı tercih eden bu öğrenenlerin, belirleyici sorusu “Niçin?”dir (Usta, 2008). Özümseyen öğrenme stiline sahip olan öğrenenler birçok bilgiyi anlamada ve bilgileri mantıklı bir forma sokmada en iyidirler. Genel olarak, bu stile sahip olan öğrenenler bir teorinin pratikteki değerinden daha çok mantıksal görünüşünün daha önemli olduğunu düşünürler. Özümseyen öğrenme stili bilgi içerisindeki etki ve bilim alanındaki kariyer açısından önemlidir. Yapılandırılmış öğrenme durumlarında, bu stile sahip olan öğrenenler okumayı, analitik modelleri keşfetmeyi ve bir şeyler üzerinde düşünmek için zamanı tercih ederler (Kolb, 2005). Ayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrenenler kendilerini en iyi fikirlerin ve teoriler için pratik kullanımlarda bulurlar. Bu stile sahip öğrenenler, sosyal ve kişisel konulardan ziyade problem ve mesleki görevlerin üstesinden gelmeyi tercih ederler. Bu öğrenme yetenekleri ihtisas ve teknoloji mesleklerindeki ilerlemeleri için önemlidir. Yerleştiren öğrenme stiline sahip öğrenenlerde planlama yapma, kararları yürütme ve yeni deneyimler içinde yer alma belli başlı özellikleridir. Öğrenme durumunda, açık fikirli ve değişmelere karşı kolaylıkla uyum sağlarlar (Kolb, 1984). Yaparak ve hissederek öğrenme söz konusudur. Araştırarak, bir şeyleri keşfederek öğrenmekten hoşlanırlar. Diğer bir deyişle, uygulamaya ve keşfetmeye dayalı öğrenmeyi tercih ederler (Usta, 2008). Öğrenme biçimleri kavramı, David A. Kolb tarafından ortaya konan “Yaşantısal öğrenme” kuramı ile hayat bulmuştur. Bu kurama göre; bireyler kendi yaşantılarından, deneyimlerinden öğrenirler ve bu öğrenme sonuçlarını değerlendirebilirler. Yaşantısal öğrenme aslında kişisel gelişim ve öğrenme için bir seçim yöntemi olmuş, yaşantıya dayalı 53 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer eğitim, eğitim kurumlarında yaygın olarak kabul edilir bir öğretim yöntemi olmuştur (Kolb, 1984). Özetle, şimdiye kadarki kısımda bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin bir yansıması olarak eğitimde de gerek kavramsal gerekse yapı, içerik ve yöntem boyutlarında temel değişimlerin gündeme geldiğini ve Web 2.0 araçlarının buna çözüm olabileceğinden bahsedildi. Peki, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenler için tek bir ortam tasarımından bahsedilebilinir mi? Bu alanda yapılan çalışmalarda, Ateş ve Altun (2008), Numanoğlu ve Şen (2007) ve Babadoğan (2005) öğrenenlerin öğrenme biçimlerini belirlemişlerdir. Ancak literatürde eksik olan kısım, bu farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin öğrenme ortamlarıyla etkileşimleri ve tasarımlardan beklentileridir. Yöntem Çalışmanın bu kısmında araştırmada kullanılmak üzere seçilen araştırma yöntemi, ortam ve araştırma sınırlılıklarından bahsedilerek, araştırmacının araştırmadaki rolü tanımlanmıştır. Daha sonra da veri kaynakları, veri toplama yaklaşımları ve veri analizinden bahsedilmiştir. Araştırma Deseni ve Araştırma Alanı Bu çalışmada yöntem olarak karma araştırma yöntemi kullanılmıştır. Creswell ve Plano (2007) karma yöntemi, onun sadece nitel ve nicel verileri birlikte toplayarak analiz etmek kadar basit olmadığını, ayrıca bu iki yöntemin beraber ya da ardışık kullanılarak çalışmayı sadece nitel ya da sadece nicel çalışmalara göre güçlendirmesi olarak tanımlamışlardır. Karma yöntem, araştırmacıların amaçlarına göre farklı şekillerde sınıflandırılmıştır. Örneğin toplanacak olan verinin zamanlaması dikkate alındığında karma yöntem, ardışıkönce nicel ve ardışık-önce nitel ve aynı anda olan şeklinde 3 grupta toplanmıştır. Toplanan verinin niteliği konusunda ise, eşit, nitel ve nicel olarak hangi veri daha fazla toplandıysa onun ismiyle sınıflandırılmıştır (Creswell, 2009). Yukarıdaki açıklamadan yola çıkarak, bu araştırma, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin, web destekli işbirlikçi öğrenmeye yönelik görüşlerini incelemeyi amaçlayan ardışık önce-nicel (sequential) bir karma çalışmadır. Bu çalışmanın araştırma alanını, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin web destekli işbirlikçi öğrenme ortamlarından biri olan wikinin eğitimde kullanılmasıyla ilgili görüşleri oluşturmaktadır. 54 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer Araştırmanın katılımcıları, elde edilecek bilgiye yönelik olarak belirli sayıdaki birey ya da grup içerisinden, amaçlı örnekleme tanımı içinde araştırmacı tarafından belirlenmiştir. Amaçlı örneklemede, katılımcılar, araştırmacı tarafından araştırma sorununa ve amaca yönelik olarak seçilmektedir (McMillan, 2004). Amaçlı örneklemede araştırmacı, araştırmaya en uygun örneklemenin içinde yer alacak katılımcı bireyleri belirleyerek, araştırılacak durumun derinlemesine incelenmesine olanak vermektedir (Patton, 2002). Araştırmanın nicel kısmının katılımcıları, İç Anadolu Bölgesindeki orta büyüklükteki bir devlet üniversitesinin Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü 3. sınıftaki 37 öğrenenden oluşmaktadır. Araştırmanın nitel kısmının katılımcılarını ise, Öğrenme Biçimleri Envanteri uygulanan 37 öğrenen içerisinden her öğrenme stilinden rastgele seçilen birer öğrenci oluşturmaktadır. Bu aşamada araştırma katılımcılarına takma isim olarak, sahip oldukları öğrenme stilinin ası verilmiştir (Tablo 1). Tablo 1 Öğrenenlerin sahip oldukları öğrenme biçimleri ve araştırmadaki takma isimleri. Takma İsim Değiştiren Özümseyen Ayrıştıran Yerleştiren Öğrenme Stili Değiştiren Özümseyen Ayrıştıran Yerleştiren Araştırma sınırlılığı olarak, Öğrenme Biçimleri Envanterinin küçük bir gruba uygulanması sonucu Değiştiren ve Yerleştiren öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin sıklık olarak az görülmesi ve bu sebeple yapılan yüz yüze görüşmelerin birer katılımcıyla sınırlandırılması gösterilebilir. Araştırmacı, araştırmanın desenlenmesi, veri toplama ve analizi de olmak üzere tüm süreçlerde aktif olarak rol almıştır. Veri Toplama Araçları Bu araştırmanın başlıca veri toplama araçlarını; Kolb (1985) tarafından geliştirilen, daha sonra da Akkoyunlu ve Aşkar (1993) tarafından Türkçeye çevrilerek, güvenilirlik çalışması yapılan Öğrenme Biçimler, Envanteri ve farklı öğrenme biçimlerine sahip olmak koşuluyla amaçlı örnekleme yöntemi ile seçilen katılımcılar ile yapılan yarı yapılandırılmış görüşme tekniği oluşturmaktadır. Görüşmeler bire bir ve yüz yüze şekilde yapılmıştır. 55 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer Verilerin Çözümlenmesi Kolb’un Öğrenme Biçimler, Envanteri, öğrenenlerin envanterde bulunan maddelere verdikleri yanıtların puanlarının toplanarak, daha sonra envanterde bu puana karşılık gelen öğrenme biçimi ile öğrenenlerin eşleştirilmesiyle çözümlenmiştir. İkinci aşamada, farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerle yapılan yarı yapılandırılmış görüşmeler sonucu toplanan veriler araştırmacı tarafından, daha önceden hazırlanan protokol çerçevesinde kapsamlı olarak analiz edilmiştir. Bu süreçte, araştırmacı önce ses kayıtlarını çözümlemiş, daha sonra da bu çözümlenmiş kayıtları okuyarak başlıca temaları oluşturmuştur. Bulgular Bulgular kısmı, öncelikle öğrenenlerin öğrenme biçimleriyle ilgili verilen nicel verilerden ve araştırmanın temelini oluşturan “farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin web destekli işbirlikçi öğrenme araçlarından wikiye ilişkin görüşleri nelerdir?” soruna yanıt verebilmek amacıyla oluşturulan alt sorulara verilen yanıtları kapsamaktadır. Tablo 2 Öğrenenlerin öğrenme biçimleri dağılımları. Öğrenme Biçimleri Sıklık (f) Yüzde (%) Değiştiren 5 13,5 Özümseyen 10 27,0 Ayrıştıran 19 51,4 Yerleştiren 3 8,1 Toplam 37 100,0 Tablo2’de Kolb Öğrenme Biçimler, Envanteri uygulanan 37 katılımcının, öğrenme biçimleri dağılımları verilmiştir. Buna göre öğrenenler en fazla %51,4 (19) ile ayrıştıran öğrenme biçimine sahiptir. Ayrıştıran öğrenme biçimlerini sırasıyla; %27 (10) ile özümseyen, %13,5 (5) ile değiştiren ve %8,1 (3) ile yerleştiren öğrenme biçimleri takip etmektedir. Bu alanda yapılan bir çalışmada, Ateş ve Altun (2008), öğrencilerin, %63,8’inin “Ayrıştıran”, %25,8’inin “Özümseyen”, %6,2’sinin “Yerleştiren” ve %4,2’sinin “Değiştiren” öğrenme biçemine sahip oldukları saptamışlardır. Diğer bir çalışmada, Numanoğlu ve Şen (2007), öğrenciden; %46,8’i Ayrıştıran, % 32,5’i Özümseyen, %11,7’si Değiştiren, % 9,1’i Yerleştiren öğrenme stilinde yer aldığını bulmuşlardır. Yine diğer bir çalışmada, Babadoğan (2005) çalışmasında, öğrencilerin çoğunluğunun ayrıştıran ve daha sonra da özümseyen 56 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer öğrenme stiline sahip olduklarını görmüşlerdir. Bu araştırmalar ile toplanan verilerin paralel olduğu söylenebilir. Web Destekli İşbirlikçi Öğrenmeye İlişkin Bulgular Web destekli işbirlikçi öğrenmeye ilişkin bulgular, “Web destekli işbirlikçi öğrenmeye ilişkin basit düzeyde kişisel görüşleriniz nelerdir?” sorusu sorularak toplanmıştır. Araştırma bu kısımda üç tema belirlemiştir. 1. Rahat bir öğrenme yöntemi 2. Esnek bir öğrenme yöntemi 3. Etkileşimin fazla olduğu bir öğrenme yöntemi Web destekli işbirlikçi öğrenmeye yönelik olarak sorulan soruya değiştiren, özümseyen, ayrıştıran ve yerleştiren olmak üzere tüm öğrenme biçimlerinde, web destekli işbirlikçi öğrenmenin; öğreneni rahat hissettirdiği, öğrenene kolaylık ve esneklik sağladığı ve yüz yüze öğretime göre etkileşimin daha yüksek olduğunu vurgulayan cevaplar verilmiştir. Web destekli işbirlikçi öğrenmenin öğrene sağladığı rahatlık bakımından, rahat bir öğrenme yöntemi olduğunu dört katılımcı da belirtmiştir. Yerleştiren öğrenme stiline sahip öğrenen: “web destekli eğitim bi kere rahattır, evde pijamalarımla oturabiliyorum…” demiştir. Değiştiren öğrenme stiline sahip öğrenen web destekli işbirlikçi öğrenmenin, öğrenene kolaylık ve esneklik sağladığını düşünmektedir: “neden okula geliyoruz sürekli belirlenmiş saatlerde derse giriyoruz… fakat web destekli de evden derse girebiliyorum. Daha rahat bir süreç geçirebiliyorum… derste ifade edemediğim kısımlarda yazışmalarda daha rahat kendimi ifade edebiliyorum…” Ayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrenen ise bu soruda: “web üzerinden çok rahat ders işlenebiliyor ve yüz yüze işlenen dersle aynı hiçbir farkı yok benim için hatta benim için web üzerinden işlenen ders çok daha rahat çok daha verimli…” cevabını vermiştir. Etkileşim için ise Ayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrenen: “işbirliği konusunda da arkadaşlarımla etkileşimim sınıftakinden çok daha fazla… yani normalde hiç konuşmadığım adamlarla forum üzerinde tartışmaya girebiliyorum…” şeklinde düşünmektedir. Özümseyen öğrenme stiline sahip öğrenen ise: “grup çalışmasında arkadaşlarınız düzeltme yapabiliyor 57 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 birbirleriyle etkileşim Sümer sağlıyor ve diğer kişilerin öğrenme sürecine müdahale edebiliyorsunuz...” cevabını vermiştir. Wikilerin Eğitimde Kullanılmasıyla İlgili Bulgular Wikilerin eğitimde kullanılmasıyla ilgili bulgular, “Wikilerin eğitimde kullanılmasıyla ilgili basit düzeyde kişisel görüşleriniz nelerdir?” sorusu sorularak toplanmıştır. Araştırmacı bu soruda bir tema belirlemiştir. 1. Wikiler eğitimde kullanılmalı Wikilerin eğitim süreçlerinde daha fazla kullanılması gerektiği dört katılımcı tarafından da belirtilmiştir. Ayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrenen bu konuda: “wiki bence eğitim sürecine katkıda bulunuyor… sürecin tamamını görmek ve yapılan diğer çalışmaları görme açısından kendimi grubumu ve projeyi değerlendirmek açısından başarılı…” şeklinde düşünceleri söylemiş ancak bu konuda bazı endişelerinin de olduğunu: “wiki illa kullanılsın mı kullanılmasın mı? öğrenciler buna zorlansın mı zorlanmasın mı? bu konuda kararsızım ama bence kullanılmalı…öğrenciler zorlanırsa mı daha iyi çalışmalar çıkar yoksa serbest bırakılırlarsa yazarlar mı o konuda kararsızım…”şeklinde eklemiştir. Ayrıca Yerleştiren öğrenme stiline sahip öğrenen: “öğretmen olduğumda ben de kendi derslerimde wiki kullanmayı düşünürüm…” diyerek wikinin eğitimde kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. Wikilerde Olması Gereken Tasarım Özelliklerine İlişkin Bulgular Wikilerde olması gereken tasarım özelliklerine ilişkin bulgular, “Eğitimde kullanılan wikilerin sahip olması gereken tasarım özelliklerine ilişkin basit düzeyde kişisel düşünceleriniz nelerdir? ” sorusu sorularak toplanmıştır. Araştırmacı bu soruda iki tema belirlemiştir. 1. Öğretim tasarımı 2. Arayüz tasarımı Wikilerde olması gereken tasarım özelliklerine ilişkin bulgular iki ana tema altında şekillenmiştir. Öğretim tasarımına ilişkin görüşler, wikilere öğretim tasarımını uygulamanın zor olacağı yönündeyken; arayüz tasarımı hakkında ise, şuan eğitimde kullanılan wikilerde arayüz tasarımına yeterince önem verilmediğine ve görselliğin öğrenme açısından önemli olduğuna ilişkindir. 58 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer Wikilerdeki öğretim tasarımıyla ilgili Özümseyen öğrenme stiline sahip öğrenen: “öğretim tasarımı ve senaryo geliştirme açısından çok fazla bir şey yapılamaz ama eğitim sürecine katkı sağlayacak şekilde kullanılabilir…” derken; Ayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrenen ise: “öğretim tasarımı öğrenmeyi kolaylaştırır ama wikilerde öğretim tasarımı yapmak zor ya da benim bir fikrim yok…” cevabını vermiştir. Arayüz tasarımı hakkında tüm katılımcılar, şuan kullanılan wikilerde arayüz tasarımı yapılmadığına ilişkin hemfikir olurken, Değiştiren ve Yerleştiren öğrenme biçimlerine sahip öğrenenler görselliğin artırılması gerektiğini vurgularken, Özümseyen ve Ayrıştıran öğrenme biçimlerine sahip öğrenenler ise yetişkin olduklarını ve görselliğin artık onlar için çok önemli olmadığını, önemli olanın sunulan içerik olduğunu vurgulamışlardır. Özümseyen öğrenme stiline sahip öğrenen: “wiki içerik ağırlıklı olarak görsellik pek önemli değil… benim için de aynısı önemli olan içerdiği bilgi doğru paylaşılabilir ve düzeltilebilir bilgi olması… görsel tasarım olarak çok fazla bir şey yok… wiki tasarımlarını pek başarılı bulmuyorum amaç içeriği sunmak…” yanıtını vermiştir. Bunu destekleyen diğer yanıt ise Ayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrenenin yanıtıdır: “wiki arayüz tasarımı açısından sade… öyle bir çekiciliği ya da güdülemesi yok ama yani hedef kitlesine bağlı olarak bizim için çekici olmasına gerek yok… biz her türlü girip yazabiliriz yani boş bir sayfa bile olsa yeterli…” Bu görüşlerin aksine Değiştiren öğrenme stiline sahip öğrenen ise: “görsellik benim için önemli ve beni eğitim açısından destekliyor… sıkıcı sadece yazılar çizelgeler tablolar olan bir tasarımdan ziyade daha renkli belirli bir denge olan bütünlük olan bir arayüz tasarımı benim için ön planda olur ve eğitime de katkı sağlayacağını düşünüyorum…” şeklinde düşünmektedir. Wikilerde Öğretim İçeriğinin Sunulmasına İlişkin Bulgular Wikilerde öğretim içeriğinin sunulmasına ilişkin bulgular, “Wikilerde eğitim içeriğinin sunulmasına ilişkin basit düzeyde kişisel görüşleriniz nelerdir?” sorusu sorularak toplanmıştır. Araştırmacı bu soruda bir tema belirlemiştir. 1. Wikide sunulan içerik etkileşim yönünden sınırlıdır. Katılımcıların bu soruya verdikleri cevaplar, wikide sunulan içeriğin etkileşim yönünden sınırlı olduğu yönündedir. Özümseyen öğrenme stiline sahip öğrenen bu soruya: “wikide çok da başarılı değil tartışmalar forumlarda daha etkili… wikiye giren insan bilgiye ulaşmak için giriyor olabildiğince amacında kullanılmalı…” yanıtını vermiştir. Ayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrenen ise bu soruya: “tabi nasıl sunulduğuna da bağlı ama sunulan 59 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer ortam ve içerik ikisi de çok önemli ama benim için ortam daha önemli…” cevabını vererek konuyu, öğretim içeriğinin sunumunda önemli olan içerik mi ortam mı tartışmasına getirmiştir. Wikilerin eğitimde daha etkin kullanımına yönelik öğrenen önerilerine ilişkin bulgular Wikilerin eğitimde daha etkin kullanımına yönelik öğrenen önerilerine ilşkin bulgular, “Wikilerin eğitimde daha etkin kullanımına yönelik basit düzeyde kişisel önerileriniz nedir?” sorusu sorularak toplanmıştır. Araştırmacı bu soruda x tema belirlemiştir. 1. Eğitimde daha fazla kullanılmalı 2. Arayüz tasarımına dikkat edilmeli Katılımcıların bu soruya verdikleri cevaplar analiz edildiğinde, araştırmacı wikilerin eğitimde daha fazla kullanılması gerektiğini ve şuan kullanılan ve kullanılacak olan wikilerde arayüz tasarımına dikkat edilmesi gerektiğini çıkarmıştır. Wikilerin eğitimde daha fazla kullanılması gerektiğini Ayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrenen:” wikiler daha da fazla kullanılmalı hakikaten etkileşimi sağlıyor ve öğrenmeyi kolaylaştırıyor… web üzerinden derslerde etkili ve daha fazla kullanılmalı diye düşünüyorum…” ve Özümseyen öğrenme stiline sahip öğrenenin: “wiki herkese düzeltme olanağı sağlıyor grup çalışmalarında wiki daha fazla kullanılmalı...” yanıtları destekler yöndedir. Değiştiren öğrenme stiline sahip öğrenenin: “wiki sayfaları tasarım olarak geliştirilebilir… bence daha etkili ve kullanım açısından esnek olacağını düşünüyorum bu yönden geliştirilebilir…” yanıtı, öğrenenlerin, wikilerde arayüz tasarımının dikkat edilmesi gerektiği yönündeki önerilerine örnek olarak verilebilir. Diğer bir yandan Yine aynı öğrenenin: “bilgilendirme de önemli öğrenci daha öncesinde bilgilendirilmeli…” yanıtı, dikkate alınması gereken diğer bir öneridir. Sonuç Bu araştırmanın amacı bir grup öğrenenin öğrenme biçimlerini belirlemek ve farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrenenlerin web destekli işbirlikçi öğrenme araçlarından wikinin eğitimde kullanımına ilişkin görüşlerini inceleyerek, öğrenme için sayısal ortam tasarımı konusunda farklı öğrenme biçimleri bağlamında tasarım önerileri geliştirebilmektir. Bu amaç doğrultusunda; web destekli işbirlikçi öğrenmeye, wikilerin eğitimde kullanımına, wikilerde olması gereken tasarım özelliklerine, wikilerde sunulan öğretim içeriğine ve wikilerin 60 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer eğitimde daha etkili kullanımına yönelik öğrenen önerileri olmak üzere 5 ana tema belirlenmiştir. Araştırmanın sonucu, Kolb Öğrenme Biçimleri Envanteri uygulanan İç Anadolu Bölgesi’ndeki bir devlet üniversitesindeki Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümü 3. Sınıf öğrenenlerinin en fazla ayrıştıran öğrenme stiline sahip olduklarını göstermektedir. Bu veriler Ateş ve Altun (2008), Numanoğlu ve Şen (2007) ve Babadoğan (2005) çalışmaları ile desteklenmiştir. Ayrıştıran öğrenme stilini sırasıyla; özümseyen, değiştiren ve yerleştiren öğrenme biçimleri izlemektedir. Araştırma bulgularında birbirinden farklı öğrenme biçimleri çıkmasına rağmen, farklı öğrenme biçimlerindeki öğrenenlerin web destekli işbirlikçi öğrenme ve wikinin eğitimde kullanılmasına ilişkin görüşleri arasında fark çıkmamıştır. Bunun sebebinin, öğrenenlerin Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümünde olmaları ve teknolojiye karşı olumlu bir tutum sergilemeleri olduğu düşünülmektedir. Öneriler Toplanan veriler analiz edildiğinde; • Değiştiren, özümseyen, ayrıştıran ve yerleştiren olmak üzere tüm öğrenme biçimlerinde, web destekli işbirlikçi öğrenmenin; öğreneni rahat hissettirdiği, öğrenene kolaylık ve esneklik sağladığı ve yüz yüze öğretime göre etkileşimin daha yüksek olduğunu vurgulayan cevaplar verilmiştir. Bu sebeple, öğrenme ortamı tasarlarken öğrenen tercihleri göz önüne alınarak, işbirlikçi öğrenme etkinliklerine daha fazla yer verilmesi, • Hâlihazırda kullanılan wikilerde arayüz tasarımına yeterince önem verilmediğine ve görselliğin öğrenme açısından önemli olduğuna belirtilmiştir. Tasarlanacak olan wikilerde arayüz tasarımına da önem verilmesi, • Katılımcılar wikide sunulan içeriğin etkileşim yönünden sınırlı olduğunu belirtmişlerdir. İşbirlikçi öğrenmenin öne çıkarılacağı etkinliklerde, etkileşimi artıracak etkinliklerin tasarlanması, öğretim tasarımcıları için verilebilecek öneriler arasındadır. 61 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer Kaynakça Aşkar, P., ve Akkoyunlu, B. (1993). Kolb öğrenme stili envanteri. Eğitim ve Bilim, 87(17), 37-47. Ateş, A., ve Altun, E. (2008). Bilgisayar ve öğretim teknolojileri eğitimi öğrencilerinin öğrenme biçemleri ve öğrenme tercihleri. Eurasian Journal of Educational Research, 30, 1-16. Augar, N., Raitman, R., & Zhou, W. (2004). Teaching and learning online with wikis. Proceedings of the 21st ASCILITE Conference, 95-104. Babadoğan, C. (2005). Öğretim stili odaklı ders tasarımı geliştirme. Milli Eğitim Dergisi, 147, 61-63. Boulos, M. N. K., Maramba, I.,& Wheeler, S. (2006). Wikis, blogs and podcasts: a new generation of Web-based tools for virtual collaborative clinical practice and education. BMC Medical Education, 6(41), 1-8. Cress, U., & Kimmerle, J. (2008). A systemic and cognitive view on collaborative knowledge building with wikis. Computer-Supported Collaborative Learning, 3, 105-122. Creswell, J. W. (2009). Research design: qualitative, quantitative, and mixed methods approaches (3rd ed.). Thousand Oaks, CA: Sage. Creswell, J. W., & Plano, V. L. (2007). Designing and conducting mixed methods research. Thousand Oaks: CA: Sage. Güven, M. (2004). Öğrenme stilleri ile öğrenme stratejileri arasındaki ilişki. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. Johnson, D., & Johnson, R. (2002). Learning together and alone: Overview and metaAnalysis. AsiaPacific Journal of Education, 22(1), 95–105. Liaw, S. S., Chen, G. D., & Huang, H. M. (2008). Users’ attitudes toward web-based collaborative learning systems for knowledge management. Computers & Education, 50, 950–961. Karaağaçlı, M. (2008). İnternet teknolojileri destekli uzaktan eğitimde sosyal kazanımlar gereksinimi. Bilişim Teknolojileri Dergisi, 1(2), 63-73. Kolb, A. (1984). Experiental learning – experience as the source of learning and devolopment. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall. Kolb, A. Y., & Kolb, D. A. (2005). The Kolb learning style ınventory- version 3.1 technical specifications. Haygroup Copyright. 62 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer Kreijns, K., Kirschner P. A., & Jochems W. (2003). Identifying the pitfalls for social interaction in computer-supported collaborative learning environments: a review of the research. Computers in Human Behavior, 19, 335–353. Leuf, B., & Cunningham, W. (2001). The wiki way: Quick collaboration on the web. Boston, MA: Addison-Wesley Professional. McMillan, J. H. (2004). Educational research: Fundamentals for the consumer. Boston, MA: Pearson Education. Numanoğlu, G., ve Şen, M. (2007). Bilgisayar ve öğretim teknolojileri eğitimi bölümü öğrencilerinin öğrenme stilleri. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 8( 2), 129-148. Patton, M. Q. (2002). Qualitative research & evaluation methods (3. Edition). Thousand Oak, CA: Sage. Schwartz, L., Clark, S., Cossarin, M., & Rudolph, J. (2004). Educational wikis: Features and selection criteria. International Review of Research in Open and Distance Learning, 5(1), http://www.irrodl.org/index.php/irrodl/article/view/166/693 Şimşek, A. (Ed.). (2004). Eğitimde bireysel farklılıklar. Ankara: Nobel. Thompson, L., & Ku, H. Y. (2006). Case study of online collaborative learning. The Quarterly Review of Distance Education, 7(4), 361-375. Usluel, Y. K, & Mazman, S. M. (2009). Adoption of Web 2.0 tools in distance education. Procedia Social and Behavioral Sciences, 1, 818–823. Usta, İ. (2008). Öğrenme stillerine göre düzenlenen beyin temelli öğrenme uygulaması. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi. Ziegler, M. A., Paulus, T. M., & Woodside, M. (2006). This course is helping us all arrive at new viewpoints, isn’t it? Making meaning through dialogue in a blended enviroment. Journal Of Transformative Education, 4(4), 302-319. 63 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 49-64 Sümer Yazar Hakkında Araş. Gör. Murat SÜMER Yazar, Uşak Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktadır. Lisansını Anadolu Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünde, yüksek lisansını da Michigan Üniversitesi Eğitim Çalışmaları anabilim dalında Sayısal Öğrenme Ortamları alanında almıştır. Halen Anadolu Üniversitesi Uzaktan Eğitim bölümünde doktora çalışmalarına devam etmektedir. Posta adresi: Tel (İş): GSM: Eposta: Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Uşak, Türkiye 64000 +90 (276) 221 21 21 +90 (554) 423 98 54 [email protected] 64 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr Mobil öğrenme: her zaman, her yerde kesintisiz öğrenme deneyimi Doktora Öğrencisi Aras BOZKURTa aAnadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim ABD, Eskişehir, Türkiye 26470 Özet Mobil teknolojiler yaşam biçimlerimizi değiştirdiği kadar öğrenme biçimlerimizi de değiştirmektedir. Bu bakış açısıyla tanımlandığında mobil öğrenme her zaman her yerde öğrenmeyi mümkün kılabilmek için mobil teknolojilerin tek başına veya diğer bilgi ve iletişim teknolojileriyle bir arada kullanılmasıdır. Günümüzde, mobil öğrenme sunduğu esnek öğrenme fırsatları ve ortaya çıkan yeni mobil teknolojilerle etkili bir öğrenme modeli olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda çalışmanın amacı geleneksel alanyazın taraması yaparak var olan çalışma bulgularını özetleme ve sentezlemektir. Çalışma için belirlenen alanyazın tarama ölçütü güncelliktir. Bu yüzden özellikle 2000 yılından sonra yapılan çalışmalara yer verilmiştir. Çalışmada mobil öğrenmenin tanımı, mobil araçlar, mobil öğrenmenin gerekçesi, mobil öğrenme projeleri, mobil öğrenme ve eğitim konuları ele alınmıştır. Anahtar Sözcükler: Mobil öğrenme, e-öğrenme, ulaşılabilir öğrenme, kesintisiz öğrenme, her zaman her yerde öğrenme. Abstract Mobile technology has been changing the way as well as the way we learn. Defining within this perspective, mobile learning involves the use of mobile technology, either alone or in combination with other information and communication technologies, to enable learning anytime and anywhere. Presently, mobile learning appeared as an effective learning model with flexible learning opportunities and emerging mobile technologies. In this regard, the purpose of this research is to summarize and synthesize research findings in the literature by employing traditional literature review. The review criteria of the research is upto-dateness. On this basis, research published after 2000 was particularly included to the scope of this study. Throughout the research, definition of mobile learning, mobile devices, justification of mobile learning, mobile learning projects, mobile learning and education topics were explained. Keywords: Mobile learning, e-learning, ubiquitous learning, seamless learning, learning anytime anywhere. Kaynak Gösterme Bozkurt, A. (2015). Mobil öğrenme: her zaman, her yerde kesintisiz öğrenme deneyimi. AUAd, 1(2), 65-81 65 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt Giriş Bilginin çok hızlı üretildiği; bilgiye hızlı bir şekilde erişebilmenin ve bilgiyi öğrenme sürecine hızlı bir şekilde uygulayabilmenin önem kazandığı, internet ve mobil teknolojilerin anında küresel bilgiye erişim sağlayabildiği günümüzde mobil teknolojiler ve öğrenme arasında bir ilişkinin doğması kaçınılmazdır (Sharples, Taylor ve Vavoula, 2007). Yirmi birinci yüzyıl dünyası yoğun bir şekilde teknolojik gelişmelere maruz kalmış ve birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında teknolojik gelişmelere bağlı olarak bir dönüşüm yaşamıştır. Bilişim alanında yaşanan bu gelişmeler, e-öğrenme sistemlerinin geleneksel ve uzaktan öğrenme ortamlarında sıklıkla kullanılmasıyla sonuçlanmıştır. Bilgisayarlardan sonra mobil araçların da eğitim uygulamalarında kullanılmaya başlanması, gerçek dünya ve sayısal dünya kaynaklarının bir arada kullanıldığı ders tasarımlarının yapılmasını mümkün kılmış ve mobil öğrenme (m-öğrenme) uygulamaları günümüz eğitim anlayışında yerini almıştır. Mobil Öğrenme (m-Öğrenme) m-Öğrenmenin ne olduğuna dair birçok tanım yapılmış, bu tanımlardan teknoloji merkezli olanlar mobil teknolojilerin çok hızlı gelişmesinden dolayı kısa sürede geçerliliğini yitirmiştir. Bununla beraber alanyazında sıklıkla kullanılan bazı tanımlar şu şekildedir. Harris (2001), m-öğrenmeyi mobil bilişim ve e-öğrenmenin her zaman her yerde öğrenme deneyimi üretebilmek için kesişmesi; Traxler (2005), tek veya baskın teknolojinin taşınabilir mobil cihazlar olduğu her türlü öğrenme girişimi; Trifonova (2003) ise mobil araçlar veya mobil ortamlar aracılığıyla gerçekleşen her türlü öğrenme ve öğretme etkinliği şeklinde tanımlanmaktadır. Yeni nesil mobil araçların ortaya çıkması, özellikle Android ve iOS tabanlı akıllı telefon ve tablet bilgisayarların kullanıcılar tarafından çok çabuk benimsenip kullanılmaya başlanması, m-öğrenmenin ortaya çıkmasına ve yaygınlaşmasına neden olmuştur. Mobil araçların taşınabilir olmaları; sosyal etkileşime olanak sağlamaları; bulunulan yer, zaman ve çevreye göre gerçek zamanlı veri toplayabilme fırsatı sunmaları; diğer mobil araçlar veya ağlarla bağlantı kurabilmeleri ve bireyselleştirilebilmeye olanak sağlamaları açısından birçok eğitsel fırsat yaratmaktadır (Klopfer, Squire, Holland ve Jenkins, 2002). e-Öğrenme, teknoloji ve eğitimin birlikteliği olarak tanımlanmaktadır (Siemens, 2002). m-Öğrenme ise teknolojiyle paralel olarak sürekli gelişen e-öğrenmenin bir uzantısı olarak karşımıza çıkmakta (Kinshuk, 2003); öğrenme eyleminin belirli bir yer ve zaman sınırlılığından kurtulmasına olanak sağlamaktadır. m-Öğrenme ifadesinin açımlamasının ise 66 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt aslında “mobil e-öğrenme” olduğu ifade edilmektedir (Mehdipour ve Zerehkafi, 2013). mÖğrenmenin uzantısının ise, cihaz, yer ve zamandan bağımsız öğrenme, ulaşılabilir öğrenme (u-öğrenme, ubiquous learning) olduğu düşünülmektedir (Şekil 1). Şekil 1. e-Öğrenme, m-öğrenme ve u-öğrenmenin karşılaştırılması ve gelişim süreci (Park, 2011). En iyi teknoloji günlük hayatın içine işlemiş, görünmeyen ve fiziksel dünyayla bütünleşmiş teknolojidir (Weiser, 1991). Teknolojik gelişmelere bakıldığında kullanılan araçların giderek küçüldüğü, bu eğilimin gelecekte tepe noktasına ulaştığında daha saydam veya daha az fark edilir bir yapıya dönüşeceği, teknolojinin ulaşacağı bu nokta ise giyilebilir teknolojinin kullanılmaya başlanacağı ulaşılabilir öğrenme (u-öğrenme) olarak öngörülmektedir (Syvanen, Beale, Sharples, Ahonen ve Lonsdale, 2005). U-öğrenme; yaygın bilişim (pervasive computing), bağlam farkında bilişim (context-aware computing), proaktif bilişim (proactive computing) ve çevreleyen bilişim (ambient computing) gibi isimlerle de anılmaktadır. Mobil Araçlar Özellikle 2000’li yılların başlarından sonra mobil araçlar melez bir yapıya bürünmüş, yeni teknolojileri çok çabuk şekilde adapte etmiş ve bünyesinde birçok özelliği barındırabilen araçlar hâline gelmiştir. Örneğin yeni nesil akıllı telefonlar ve tablet bilgisayarlar; bir bilgisayar, telefon, medya oynatıcı, fotoğraf makinası, video kaydedici, ses kaydedici gibi birçok özelliği aynı anda bünyesinde barındırabilen araçlara dönüşmüştür. Yaşanan bir diğer önemli gelişme de doğal kullanıcı ara yüzüne (Natural User Interface: NUI) sahip mobil araçların dokunma, hareket, ses, görüntü gibi yeni iletişim şekillerine sahip olmaları ve kolayca her yere taşınabilmeleridir. Bu duruma ek olarak mobil araçlar her geçen gün 67 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt küçülmekte ve ileri düzey sensörler kullanarak kullanıcı deneyimini zenginleştirmekte, etkileşim düzeyini ise arttırmaktadır. Mobil iletişim araçlarının teknik özellikleri ve yeni iletişim şekillerinin yanı sıra etkileşimli yapıları kullanılabilmesi, bulut bilişim desteği vermesi, arttırılmış gerçeklik uygulamalarının kullanımını sağlayabilmesi, sosyal ağlara bağlanabilmesi, konum bilgilerini kullanabilmesi, diğer sayısal araçları tanıyıp veri alışverişinde bulunabilmesi gibi özelliklere sahip olması mobil araçların günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Günümüzde kullanılan mobil araçların özellikleri incelendiğinde çok fonksiyonlu cihazlar oldukları görülmektedir (Şekil 2). Burada yer alan özelliklere her geçen gün yenilerinin de eklendiği düşünüldüğünde mobil araçların güçlü bir öğrenme aracı olarak potansiyeli ortaya çıkmaktadır. Mobil araçların sağladığı bu fırsatlar eğitimcilerin ve akademik dünyanın ilgisini çekmiş ve e-öğrenme sistemlerinin bir uzantısı olarak m-öğrenme sistemleri hayatımızdaki yerini almıştır. Şekil 2. Mobil araçlar ve öne çıkan özellikleri Hype cycle, teknolojinin kabul görüp olgunlaşmasını gösteren ve teknolojinin gelecekte nasıl yaşam bulacağını grafikle gösteren bir çalışmadır. Gartner kuruluşu insan-makine etkileşimini konu alan çalışmalarla geleceğe yön verecek yeni teknolojileri belirlemektedir. Gartner tarafından oluşturulan hype cycle akademik ve sosyal çevreler tarafından kabul gören 68 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt ve geleceği şekillendiren bir çalışmadır. 2011, 2012 ve 2013 yıllarında yapılan çalışmalar incelendiğinde geleceği şekillendirecek mobil araçların özelliklerle bu teknolojileri gerçekleştirebilecek donanımsal özelliklere sahip olmaları ilgi çekicidir (Gartner, 2011; 2012; 2013). Bu durum, m-öğrenmenin gelecekte nerede olacağına dair öngörü yaratmaktadır. Neden Mobil Öğrenme? 2013 yılının sonuna kadar tüm dünyada birbirine bağlı mobil araç sayısının yaşayan insan sayısını geçeceği, mobil iletişim teknolojilerinin katlanarak ilerleyeceği ve gelecek yıllarda çoğu kişinin üst düzey etkileşime ve teknolojiye sahip mobil araçlara sahip olacağı düşünülmektedir (CISCO, 2013). Bu bağlamda m-öğrenmenin yakın gelecekte sahip olacağı eğitim potansiyeli ve üstleneceği rol açıktır. Mobil araçların artan sayısı ve yaygın bir şekilde kabul görmesinin yanı sıra dikkat çeken bir diğer durum ise öğrenenlerin sürekli hareket hâlinde olmaları (göçebe yaşam anlayışı); öğrenme malzemelerine istedikleri zaman istedikleri yerden erişebilmeye ihtiyaç duymalarıdır. Başka bir ifadeyle yeni neslin sürekli hareket hâlinde olması, yerleşik düzenden göçebe düzene geçmeleridir. Bu kapsamda öğrenenlerin farklı yerlerde, farklı teknolojik altyapıya olan gereksinimlerini ortaya çıkarmakta (Ally, 2007), m-öğrenme araçları ise bu sınırlılığı ortadan kaldırmaktadır. m-Öğrenmeye ihtiyaç duyulmasının bir diğer nedeni ise öğrenme anlayışının ve öğrenenlerin değişmesidir. Sayısal yerliler (Prensky, 2001) olarak tanımlanan günümüz neslinin sergiledikleri davranışlar teknolojiyle şekillenmiş; teknolojiyi günlük hayatlarının bir parçası olarak içselleştiren, yorumlayan ve algılayan bir nesil ortaya çıkmıştır (Bozkurt, 2013a). Teknolojiyi içselleştiren bu nesil için yapabilmek bilmekten daha önemlidir, aynı anda birçok işle uğraşmak bir yaşam tarzıdır, sürekli bağlı olmak önemlidir ve gecikmeler için sıfır toleransa sahiptirler (Oblinger, 2003). Sayısal yerliler geleneksel öğret ve ezberle anlayışının aksine öğren ve bilgiyi ara anlayışını benimseyen ve bilgiyi istedikleri zaman istedikleri yerde, gecikme yaşamadan elde etmek isteyen bir nesildir ve bu kapsamda möğrenme sayısal yerlilerin bu gereksinimlerini karşılamaktadır. Formal öğrenme öğrenenlere ihtiyacı olan tüm bilgileri vermemekte; öğrenenlerin zaman içerisinde kendilerini geliştirmeleri beklenmektedir. Örneğin iş hayatımızda kullandığımız bilgilerin %20’si formal öğrenme ortamlarında edinilmekte; informal öğrenme ise geriye kalan açığı kapatmaktadır (Şekil 3) (Cross, 2005). m-Öğrenme eğitimi dış dünyaya 69 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt da taşımakta, formal öğrenmenin uzantısı olarak hayatın her anını bir ders haline getirmektedir. Dolayısıyla bireyleri formal eğitim sistemleri dışında da desteklemek bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmakta, m-öğrenme bu kapsamda ayrıca önem kazanmaktadır. Şekil 3. Acemilikten uzmanlığa doğru formal ve informal öğrenmenin değeri (Quinn, 2011). m-Öğrenme teknolojik yaygınlık, göçebe toplum yapısına uygunluk ve yeni nesillerin ihtiyacını karşılayabilmesinin yanında öğrenme-öğretme sürecinde aşağıda yer alan özellikler bakımından üstünlüklere sahip olduğu düşünülmektedir. Bunlar: • Formal, informal ve non-formal öğrenme çevrelerinde kesintisiz öğrenmeye olanak sağlama, • Her zaman, her yerde, zamandan ve mekândan bağımsız öğrenmeyi sağlama, • Eğitimde fırsat eşitliğini arttırma, • Anlık değerlendirme ve geribildirim sağlama, • Bireyselleştirilmiş öğrenmeyi kolaylaştırma, • Sınıf içinde ve dışında zamanı etkili ve verimli kullanma, • Öğrenme, iletişim ve destek hizmetleri kapsamında kullanabilme, • Durumlu öğrenmeyi destekleme, • Ölü zamanı değerlendirme (yolculuk, sırada bekleme vb.) • Mobil araçları kolay kullanabilme, • İletişim ve paylaşma sürecinde anındalık, • Mobil araçları işe koşabilmek için teknolojik altyapıya ihtiyaç duyulmaması, • Özel eğitime gereksinim duyan bireylerin ihtiyacını karşılayabilme, 70 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt • Çoklu ortam (multimedia) unsurlarını kullanıcılara sunabilme ve • İşbirliğine dayalı öğrenmeye olanak tanımasıdır. m-Öğrenmenin üstünlüklerinin yanı sıra bazı sınırlılıkları da olduğu düşünülmektedir. Bu sınırlılıkların ise mobil araçların ekran ve tuş boyutları, batarya ömürleri, işlemci hızı ve depolama kapasiteleri şeklindedir. Söz edilen sınırlılıklar doğrudan m-öğrenme ile ilgili değil, kullanılan mobil araçlarla ilgilidir ve bu sınırlılıklar günümüzde hızla gelişen teknolojilerle sorun olmaktan çıkmıştır. Bununla beraber m-öğrenmenin günümüzde yaşayabileceği en büyük sınırlılık farklı boylarda, farklı işletim sistemlerine sahip araç sayısının fazla olması ve öğrenme malzemelerini farklı platformlarda kullanırken uyumsuzluk yaşanmasıdır. Öğretim tasarımcıları, öğrenme malzemeleri üretirken çapraz platform desteği vermekte, SCORM veya Tin Can API uyumlu öğrenme malzemeleri üreterek dezavantajlı durumları ortadan kaldırmayı amaçlamaktadırlar. m-Öğrenmenin en büyük potansiyeli ise mobil araçların hayatımızda aldıkları yerdir. İnternet erişiminin veya cep telefonu gibi iletişim araçlarının olmaması günümüz toplumunda yoksunluk duygusu yaratmakta (Salmond, Crampton ve Atkinson, 2007); teknoloji ve mobil araçların kullanımına yönelik bağımlılık ortaya çıkmaktadır (Park, 2005). Bu durumu en iyi cep telefonunu unuttuğu için eve geri dönen bireyler veya ders anlatırken öğretene değil, önlerinde yer alan telefon veya tablet bilgisayarlara odaklanan öğrenciler özetleyebilir. Mobil Öğrenme Projeleri Mobil teknolojileri kullanarak yapılan birçok çalışma vardır. Bu çalışmalardan bazıları ESF Mobile Learning Project, UNITE, Cutting IT, Healthy for Life, Foyer Lifeskills, Merrill Lynch GoLearn, M-Learning, The mobile Digital Narrative, BLOOM, MOBILearn, The MoLE, MoLeNET ve ülkemizde yürütülen FATİH Projesidir. Bu projelerin ortak özelliği öğrenme sürecini zenginleştirmek, öğrenme etkinliğini sınıfların ötesine taşımak, öğrenenin ihtiyacına göre öğrenme sürecini tasarımlamak şeklindedir. Yapılan bu çalışmalar sadece möğrenmenin önemini ortaya koymakla kalmamış, m-öğrenme için kuramsal bir zeminde yeni pedagoji ve uygulamaların önünü açmıştır. Bu çalışmalardan dikkat çeken bazı çalışmalar aşağıda kısaca açıklanmıştır. • FATİH Projesi: FATİH Projesinin amacı, bilgi toplumu yaratmak, eğitimde teknolojiyi yararlı kılmak, eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini sağlamak ve 71 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt okullardaki teknolojiyi iyileştirmektir. Bu amaçla bilişim teknolojileri araçlarının öğrenme-öğretme sürecinde daha fazla kullanılabilmesi için 570.000 dersliğe LCD panel, etkileşimli tahta ve internet ağ altyapısı sağlanmasını; yaklaşık 16 milyon öğrenci ve 700 bin öğretmene tablet bilgisayar dağıtılmasını amaçlayan dünyada mobil teknolojilerin kullanıldığı en kapsamlı ve büyük projelerden birisidir. • MoLeNET (Mobile Learning Network): İşbirliğine dayalı yaklaşımı benimseyen ve m-öğrenmeyi yaygınlaştırmayı amaçlayan bir çalışmadır. 115 yüksekokul ve 29 okulun, 40000 öğrenci ve 7000 çalışanın katılımıyla 2007-2010 yılları arasında yürütülen İngiltere’nin en büyük m-öğrenme projesidir. Bu projenin amacı mobil teknolojiler aracılığıyla öğrenme ve öğretme sürecini desteklemek, zenginleştirmek ve eğitimin bağlamını genişletmektir. • The MoLE (Mobile Learning Environment): ABD tarafından finanse edilen, 22 ayrı ülkenin katılımıyla gerçekleşen, mobil araçlar aracılığıyla bilgi paylaşımına ve öğrenme işbirliğine olanak sağlamaya çalışan ve bu amaçla bir platform geliştirmeyi amaçlayan bir projedir. • MOBILearn: Öğrenme ve öğretme kuramlarına dayalı olarak m-öğrenme için bir yapı geliştirip uygulayıp değerlendirmeyi amaçlayan, 2002-2005 tarihleri arasında 33 ay boyunca 10 ülkeden akademi ve sanayi alanından paydaşların katıldığı bir projedir. Mobil Öğrenme ve Eğitim Sürecine Yansımaları Bilgisayarın ağırlıklı olarak kullanıldığı e-öğrenme ortamlarının en büyük avantajı öğrenenlere zaman ve mekân bağlamında esneklik sağlamasıdır. Bununla beraber, günümüze kadar bilgisayar eğitim sürecinde daha çok yapılandırılmış, formal öğrenme ortamlarında kullanılmıştır. m-Öğrenme, öğrenmenin eyleminin sadece iç mekânlarda değil, günlük hayatın akışına uygun olarak dış mekânlarda da yaşanması (Rogers vd., 2005), başka bir ifadeyle öğrenme etkinliğinin istenilen zaman, istenilen yerde, istenilen şekilde gerçekleşmesine olanak tanımaktadır. Başka bir ifadeyle m-öğrenme, e-öğrenme ile ortaya çıkan avantajlı durumun kapsamını genişletmiş, öğrenenlere zaman ve mekan bağlamında daha fazla esneklik sağlamış (Costabile vd., 2008), öğrenmenin formal ve informal olarak gerçekleşebilmesine olanak sağlamıştır. Günümüz öğrenenleri tam zamanında, tam istedikleri kadar ve tam kendilerine (just in time, just enough and just for me) göre bir eğitim beklemekte (Rosenberg, 2001) ve m-öğrenme bu gereksinimi karşılayan bir öğrenme modeli 72 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt olarak karşımıza çıkmaktadır. m-Öğrenme bu özelliğiyle yaşam boyu öğrenmenin güçlü bir dinamiği olarak karşımıza çıkmakta ve öğrenme sürecinin kesintiye uğramadan günlük hayatın her anında gerçekleşmesine olanak sağlamaktadır. m-Öğrenmenin ğrenmenin sağladığı bir diğer üstünlük ise kesintisiz öğrenmeye (seamless learning) olanak sağlamasıdır. Kesintisiz öğrenme yer, zaman, teknoloji ve sosyal ortamlarda öğrenmenin devam etmesi; yapılandırılmış, yarı-yapılandırılmış ve yapılandırılmamış öğrenme ortamlarında öğrenmenin bireysel veya kolektif çabalarla duraksamadan devam etmesidir (Looi vd, 2010). Kesintisiz öğrenmeyi sağlayabilmek amacıyla bazı eğitim kurumları öğrenenlerin kendi mobil araçlarını sınıflarda bir öğrenme malzemesi olarak kullanmalarına izin vermiş (bring your own device: BYOD); bu şekilde mobil iletişim araçlarının veri toplama, işleme ve yayma için kullanılabilmesine olanak sağlanmıştır (Sharples vd., 2013). Böylece öğrenenler, hem sınıf içerisinde hem de sınıf dışında tek bir öğrenme aracı kullanmakta, öğrenenlerin sınıf içi deneyimlerini dışarıda keşfetmelerine olanak tanımakta, sınıf dışı deneyimleriyle de sınıftaki öğrenme sürecini zenginleştirebilmekte ve böylece öğrenme deneyimi duraksamadan devam edebilmektedir. Mobil araçlar öğrenme sürecini desteklemesi yanı sıra geleneksel kitaplara bir alternatif olarak e-kitaplar ve etkileşimli e-kitapların kullanılmasına olanak sağlaması açısından da önemlidir. Mobil araçlar, sayısal kitaplarla e-okuma deneyimini arttırmakta; multimedya, sosyal ve etkileşimli unsurlar aracılığıyla sayısal kitap içeriğini zenginleştirmekte (Johnson vd., 2011) ve etkili bir öğrenme malzemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni nesil sayısal kitapların mobil araçlar aracılığıyla kullanılabilmesi öğrenenlerin binlerce kitabı yanında taşıyabilmesine, bir dokunuşla istediği içeriğe üst düzey etkileşim ve zengin iletişim yöntemleriyle erişebilmesine olanak sağlamaktadır (Bozkurt ve Bozkaya, 2013). Yüzyıllar boyunca bilginin tek kaynağı ve dağıtım aracı olan geleneksel kitaplara mobil teknolojilerle alternatif sunulması bu bağlamda çok önemli bir gelişmedir. m-Öğrenmenin bir diğer avantajı ise bireyin öğrenme ihtiyacına göre uygulamalar (apps) yükleyip öğrenme ihtiyacını karşılayabilmesidir (Johnson, Adams ve Cummins, 2012). Mobil araç platformlarında öğrenme gereksinimini destekleyebilecek veya yardımcı araç olarak kullanılabilecek çoğu ücretsiz milyonlarca uygulama bulunmaktadır. Öğrenme gereksinimine göre ihtiyaç duyulan uygulamaların mobil araçlara indirilip kullanılabilmesi, mobil araçların öğrenmenin kesintisiz bir şekilde devam etmesine olanak sağlayan kişiselleştirilmiş bir öğrenme ortamı olarak işe koşulmasına olanak sağlamaktadır (Johnson vd., 2013). 73 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt Mobil uygulamalar sadece öğrenme malzemesi olarak değil, öğrenci destek hizmetlerinin sağlanabilmesi açısından da önem arz etmektedir. Eğitimin bireyselleştiği ve öğrenenler için daha fazla seçeneğin sunulduğu günümüzde kalite anlayışını, öğrenenlerin beklenti ve memnuniyetini sağlamanın yolu destek hizmetlerinin öğrenenlerin özelliklerine ve isteklerine uygun bir şekilde sunulmasıdır (Bozkurt, 2013b). Bu kapsamda mobil araç ve uygulamaların potansiyelini fark eden çoğu yükseköğretim kurumu, mobil uygulama ve araçları sadece öğrenmeyi sağlamak veya öğrenme sürecini daha verimli kılmak için değil; aynı zamanda öğrenenlere destek hizmeti sağlamak için de etkili bir şekilde kullanmaktadır. Günümüzde birçok yükseköğretim kurumu kendi uygulamalarını geliştirerek akademik ve öğrenci hizmetleri boyutunda birçok destek hizmetini mobil uygulamalar aracılığıyla sağlamakta (Özdamar-Keskin, 2011; Johnson vd., 2012), uyarı servisleri aracılığıyla (push services) öğrenenlere nerede olurlarsa olsunlar ulaşabilmektedir. m-Öğrenme İçeriği Günümüzde her yerde, her zaman ulaşılabilir durumumda (pervasive and ubiquitous) olan mobil teknolojiler, giderek bilginin doğasını ve de mobil teknolojileri kullanan toplumların yapısını değiştirmektedir. Bu durum formal ve informal öğrenme sınırlarını genişletmekte ve öğrenmenin doğasını etkilemekte; öğrenme sürecinde bilginin nasıl yapılandırılması gerektiği sorusunu ortaya çıkarmaktadır (Traxler, 2007). m-Öğrenme ile ortaya çıkan bu gereksinim öğrenme sürecinin veya bilginin mobil öğrenenin edinebileceği anlamlı parçalara bölünmesi (bite-sized chunks) şeklinde karşılanmıştır (Mellow, 2005). Öğrenenler bu şekilde kısa zaman dilimlerini kullanarak kendi öğrenme fırsatlarını yaratmakta ve öğrenmek için her türlü fırsatı değerlendirebilme şansı yakalamaktadırlar (Traxler, 2007). m-Öğrenme ile ortaya çıkan esnek öğrenme modeli bilginin küçük parçalar hâlinde (knowledge bytes) sunulmasını, bu şekilde öğrenenin bütüne değil, ihtiyaç duyduğu parçalara yönelebilmesi amaçlanmakta, başka bir ifadeyle ihtiyaca göre öğrenme süreci daha fazla bireyselleştirilmektedir (Mellow, 2005). Bilginin, mobil öğrenen için anlamlı parçalara bölünmesi m-öğrenmenin doğası, mobil öğrenenlerin ve mobil araçların karakteristik özelliklerinden dolayı bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. İçeriğin mobil öğrenenlere anlamlı küçük parçalar hâlinde verilmesinin gerekçeleri ise aşağıdaki gibi açıklanmaktadır (Gutierrez, 2014). Buna göre anlamlı küçük parçalar hâlindeki bilgi: 74 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 • Bozkurt Psikolojik olarak etkileşimi arttırır: Uzun öğrenme içeriklerini edinirken öğrenenlerin dikkatleri dağılabilir veya sıkılabilirler. Bunun yerine içeriğin küçük anlamlı parçalar hâlinde verilmesi öğrenenleri psikolojik olarak hazırlar ve motive eder. • İnsan enerjisinin doğasına uygundur: Öğrenenlerin dikkatleri 60-90 dakika sonra dağılır. Sürekli içeriğe maruz kalmak bir süre sonra ara verme, dinlenme gereksinimi doğurur. Bu durum enerjinin alçalıp yükselmesi gerekliliği ile açıklanır. Dolayısıyla öğrenenlerin enerjilerinin alçalmasına fırsat vermeden içeriği anlamlı küçük parçalar hâlinde öğrenenlerin enerjilerinin yüksek olduğu zaman aralıklarında vermek başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlar. • Kısa süreli belleği etkili bir biçimde kullanmaya olanak sağlar: Anlamlı küçük parçalar hâlinde sunulan bilgiyi edinmesi, anlaması ve hatırlaması kolaydır. Kısa süreli belleğimiz uzun devamlı bilgiyi işlemekte ve uzun süreli belleğe atmakta zorlanır. Ancak, bilgiyi kısa süreli belleğin kapasitesine uygun bir şekilde sunmak öğrenmeyi kontrol edilebilir ve bilgiyi uzun süreli belleğe daha kolay bir şekilde aktarılabilir hale getirir. Kolay bir şekilde uzun süreli belleğe aktarılan bilgiyi ise hatırlamak ve başka durumlara transfer etmek ise daha basit bir süreçtir. • Daha iyi öğrenme sonuçlarının elde edilmesine olanak sağlar: Bu durum ticaret hayatında da benimsenen temel prensiplerden birisiyle ilgilidir. Bu durum özünde minimum girdiyle maksimum çıktıyı elde etmek olan Pareto veya 80/20 prensibiyle açıklanmaktadır. Bu prensibe göre elde edilen öğrenme çıktılarının %80’inden stratejik öneme sahip %20’lik kısım sorumludur. • Günümüz öğrenenlerine daha uygundur: Günümüzde öğrenenler sürekli veriye maruz kalmaktadır. Geleneksel yaklaşımların aksine, anlamlı küçük parçalar hâlinde verilen bilgi günümüz öğrenenlerin ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanmaktadır. İstedikleri bilgiye erişmek için ihtiyaçları olmayan bilgiyi de edinmektense, ihtiyaçları olan bilgiyi istedikleri zaman, istedikleri yerden edinebilmektedirler. Sonuç Mobil araçlar hızla gelişmekte ve bu gelişmeye paralel olarak mobil öğrenme formal (yapılandırılmış), informal (yarı yapılandırılmış) ve non-formal (yapılandırılmamış) öğrenme 75 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt ortamlarını birleştiren, öğrenmenin sınıfın dışında da devam etmesine olanak sağlayan fırsatlar yaratmaktadır. Hemen hemen herkesin mobil araçlara sahip olduğu günümüzde, mobil araçlar sadece öğrenmeyi desteklemekle kalmamakta, öğrenenlerin birbirleriyle sosyal ağlar ve diğer iletişim yolları ile sürekli iletişim hâlinde olmalarına; sanal ve gerçek dünya arasında sürekli olarak bağ kurabilmelerine ve ağlara katılarak bilgiye ulaşabilmelerine olanak sağlamaktadır. Bu durumlara ek olarak, mobil araçlar ve uygulamalar aracılığıyla öğrenenlere destek hizmeti sağlanabilmekte; sayısal kitaplar veya ağlar üzerinden öğrenme içeriğine erişim olanağı tanımakta; bu şekilde öğrenme sürecini, öğrenme kaynaklarını, öğrenme fırsat ve deneyimlerini zenginleştirmekte, öğrenme eyleminin kesintisiz bir şekilde devam etmesine olanak sağlamaktadır. Öneriler Yukarıda tartışılanların çerçevesinde aşağıdaki öneriler sunulmuştur: • m-Öğrenme yeni ve çok hızlı gelişen bir öğrenme modelidir. Mobil öğrenme araçları sürekli gelişmekte, ancak öğrenme içeriklerinin aynı hızda geliştirilemediği düşünülmektedir. Bu düşünceler ışığında hızlı mobil öğrenme içeriği geliştirmeye yönelik tasarım ilkelerinin ve süreçlerinin belirlenmesine yönelik bir ihtiyaç vardır. • m-Öğrenme eğitim sistemi içerisinde daha fazla yer almaya başlamış, FATİH Projesi gibi geniş çaplı ve uzun vadeli projeler dünyada ve ülkemizde uygulanmaya başlanmıştır. Dolayısıyla ilerleyen yıllarda m-öğrenme odaklı eğitim anlayışının daha baskın olarak görüleceği düşünülmektedir. Öğretenlerin hazır bulunurluklarını ve yeterliliklerini arttırmak için eğitim fakültelerinde m-öğrenmenin kullanımı ve içerik üretmeye yönelik derslerin verilmesine yönelik bir gereksinim olduğu düşünülmektedir. Bu durum sadece bilgiyi tüketen toplum değil, aynı zamanda üreten toplum olabilmek açısından da önemli bir konudur ve uzun vadede eğitim sistemine olumlu katkıları olacağı düşünülmektedir. • Öğrenenlerin BYOD benzeri kendi mobil araçlarını örgün ve uzaktan eğitim sırasında kullanabilmelerine yönelik projeler geliştirilmeli, böyle bir uygulamanın yaratacağı sınırlılıklar ve üstünlükler belirlenmelidir. Araştırma konusunun öğrenme ve teknoloji bütünleştirmesi yönündeki boyutları kadar kültürel bağlamda da incelenmesinin ilgili alanyazına katkı sağlayacağı ve ileri araştırmalara dayanak noktası oluşturacağı düşünülmektedir. Kaynakça 76 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt Ally, M. (2007). Guest editorial: Mobile learning. The International Review of Research in Open and Distance Learning, 8(2), http://www.irrodl.org/index.php/irrodl/article/view/451/918 . Bozkurt, A. (2013a). Açık ve uzaktan öğretim: Web 2.0 ve sosyal ağların etkileri. Akademik Bilişim 2013 (s. 649-654). Akdeniz Üniversitesi, Antalya. http://www.academia.edu/2536910/Acik_ve_Uzaktan_Ogretim_Web_2.0_ve_Sosyal_ Aglarin_Etkileri Bozkurt, A. (2013b). Mega üniversitelerde destek hizmetleri. Akademik Bilişim 2013 (382388). Akdeniz Üniversitesi, Antalya. https://www.academia.edu/2536907/Mega_Universitelerde_Ogrenci_Destek_Hizmetler i Bozkurt, A., ve Bozkaya, M. (2013). Etkileşimli E-Kitap Değerlendirme Kriterleri. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. CISCO. (2013). Cisco visual networking index: global mobile data traffic forecast update, 2012–2017. http://www.cisco.com/en/US/solutions/collateral/ns341/ns525/ns537/ns705/ns827/whit e_paper_c11-481360.pdf Erişim tarihi: 17.02.2015 Costabile, M. F., De Angeli, A., Lanzilotti, R., Ardito, C., Buono, P., & Pederson, T. (2008, April). Explore! Possibilities and challenges of mobile learning. In Proceedings of the SIGCHI Conference on Human Factors in Computing Systems (pp. 145-154). ACM. Cross, J. (2005). Informal learning: rediscovering the natural pathways that inspire innovation and performance. San Francisco, CA: Pfeiffer. Gartner. (2011). Gartner's 2011 Hype cycle special report evaluates the maturity of 1,900 technologies. http://www.gartner.com/newsroom/id/1763814 Erişim tarihi: 17.02.2015 Gartner. (2012). Gartner's 2012 hype cycle for emerging technologies identifies "tipping point" technologies That Will Unlock Long-Awaited Technology Scenarios. http://www.gartner.com/newsroom/id/2124315 Erişim tarihi: 17.02.2015 Gartner. (2013). Gartner's 2013 hype cycle for emerging technologies maps out evolving relationship between humans and machines. http://www.gartner.com/newsroom/id/2575515 Erişim tarihi: 17.02.2015 Gutierrez, K. (2014). The Age of bite-sized learning: what is it and why it works. SHIFT's eLearning Blog. http://info.shiftelearning.com/blog/bid/342367/The-Age-of-Bite-sizedLearning-What-is-It-and-Why-It-Works Erişim tarihi: 17.02.2015 77 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Harris, P. (2001). Magazine. Bozkurt Going mobile. Learning Circuits, http://www.learningcircuits.org/2001/jul2001/harris.html ASTD Online Erişim tarihi: 17.02.2015 Johnson, L., Adams Becker, S., Cummins, M., Estrada, V., Freeman, A., & Ludgate, H. (2013). NMC horizon report: 2013 higher education edition. Austin, TX: The New Media Consortium. Johnson, L., Adams, S., & Cummins, M. (2012). The NMC horizon report: 2012 higher education edition. Austin, TX: The New Media Consortium. Johnson, L., Smith, R., Willis, H., Levine, A., & Haywood, K., (2011). The 2011 Horizon Report. Austin, TX: The New Media Consortium. Kinshuk (2003). Adaptive mobile learning technologies. Department of Information Systems: Massey University, New Zealand. http://www.whirligig.com.au/globaleducator/articles/Kinshuk2003.pdf Erişim tarihi: 17.02.2015 Klopfer, E., & Squire, K., & Jenkins, H. (n.d.). Environmental detectives – the development of an augmented reality platform for environmental simulations. Educational Research Technology and Development. Los Alamitos, CA.: IEEE Computer Society Publications. Looi, C. K., Seow, P., Zhang, B., So, H. J., Chen, W., & Wong, L. H. (2010). Leveraging mobile technology for sustainable seamless learning: a research agenda. British Journal of Educational Technology, 41(2), 154-169. Mehdipour, Y., & Zerehkafi, H. (2013). Mobile learning for education: benefits and challenges. International Journal of Computational Engineering Research, 3(6), 93101. Mellow, P. (2005, December). The media generation: Maximise learning by getting mobile. In Ascilite (pp. 470-476). Oblinger, D. (2003). Boomers, Gen-Xers & Millennials. Understanding the new students. EDUCAUSE Review, 38(4), 37-47. Özdamar-Keskin, N. (2011). Mobil öğrenmede gelinen son durum: yaklaşımlar, kuramlar ve uygulamalar. İçinde Yamamoto, G. T., (Ed.), Mobil Yaşam ve Uygulamaları (ss. 131151). İstanbul. Park, W. K. (2005). Mobile phone addiction. In Mobile Communications (pp. 253-272). London: Springer. 78 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt Park, Y. (2011). A pedagogical framework for mobile learning: categorizing educational applications of mobile technologies into four types. The International Review of Research in Open And Distance Learning, 12(2), 78-102. Prensky, M. (2001). Digital natives, digital immigrants. On the Horizon, 9(5), 1−6. Quinn, C. N. (2011). Designing mLearning: tapping into the mobile revolution for organizational performance. Wiley. Rogers, Y., Price, S., Randell, C., Fraser, D. S., Weal, M., & Fitzpatrick, G. (2005). Ubilearning integrates indoor and outdoor experiences. Communications of the ACM, 48(1), 55-59. Rosenberg, M. J. (2001). E-learning: Strategies for delivering knowledge in the digital age. New York, NY: MacGraw-Hill. Salmond, C. E., Crampton, P., & Atkinson, J. (2007). NZDep 2006 index of deprivation. Wellington, New Zealand: Department of Public Health, University of Otago. Sharples, M., McAndrew, P., Weller, M., Ferguson, R., FitzGerald, E., Hirst, T., & Gaved, M. (2013). Innovating pedagogy 2013: Open University innovation report 2. Milton Keynes: The Open University. Sharples, M., Taylor, J., & Vavoula, G. (2007) A Theory of learning for the mobile age. In R. Andrews and C. Haythornthwaite (eds.) The Sage Handbook of Elearning Research (pp. 221-247). London: Sage. Siemens, G. (2002). Instructional design in elearning. http://www.elearnspace.org/Articles/InstructionalDesign.htm Erişim tarihi: 17.02.2015 Syvanen, A., Beale, R., Sharples, M., Ahonen, M., & Lonsdale, P. (2005). Supporting pervasive learning environments: adaptability and context awareness in mobile learning. In Wireless and Mobile Technologies in Education, 2005. WMTE 2005. IEEE International Workshop on (pp. 3-pp). IEEE. Traxler, J. (2005). Mobile learning: It’s here, but what is it. Interactions, 9(1), 1-12. Traxler, J. (2007). Defining, discussing and evaluating mobile learning: The moving finger writes and having writ.... The International Review of Research in Open and Distance Learning, 8(2), http://www.irrodl.org/index.php/irrodl/article/view/346/875. Trifonova, A. (2003). Mobile learning: review of the literature. Technical Report DIT-03009, Informatica e-Telecomunicazioni, University of Trento. http://eprints.biblio.unitn.it/archive/00000359/01/009.pdf Erişim tarihi: 17.02.2015 79 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt Weiser, M. (1991). The computer for the twent-first century. Scientific American, 265(3), 94104. 80 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 65-81 Bozkurt Yazar Hakkında Doktora Öğrencisi Aras BOZKURT Yazar Muğla Üniversitesi Turizm ve Otelcilik, Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler programlarından ön lisans, Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği programından lisans ve Anadolu Üniversitesi Uzaktan Eğitim bölümünden yüksek lisans derecesine sahiptir. Yazar Anadolu Üniversitesi Uzaktan Eğitim bölümünde doktora eğitimine devam etmekte ve MEB’e bağlı bir kurumda İngilizce ve Bilişim Teknolojileri Formatör öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Aras BOZKURT yetişkin ve K12 öğrencilerine yönelik eğitim-öğretim deneyimine sahiptir. Yazarın ilgi alanları e-öğrenme, çevrimiçi etkileşim, uzaktan eğitim, sosyal ağlar, oyunlaştırma, sayısal kitaplar ve yaşam boyu öğrenmedir. Posta adresi: GSM: Eposta: URL: Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470 +90 505 854 4404 [email protected] http://about.me/arasbozkurt 81 Uzaktan Eğitim ABD, AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr Mobil sağlık hizmetlerinde oyunlaştırma Öğr. Gör. Emel GÜLERa aAnadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, Eskişehir, Türkiye 26470 Özet Teknoloji, insan yaşamının bir parçası hâline gelmiştir. Teknolojideki hızlı değişim bilgiye ulaşım yollarını da çeşitlendirmektedir. Bilgiye her yerden ve her an erişim mobil teknolojiler ile sağlanabilmektedir. Her geçen gün mobil teknolojilerin yeni özellikleri de kullanıcılara sunulmaktadır. Sağlık sektörü de gelişen ve yenilenen teknolojiden etkilenmektedir. Gelişen mobil teknolojiler sağlık sektöründe gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Geliştirilen m-sağlık uygulamalarıyla hastalara farklı tedavi olanakları sunulabilmekte ve uygulamalar hastaların yaşam kalitelini artıracak güce sahip olabilmektedir. m-Sağlık uygulamalarında yükselen eğilimlerden biri oyunlaştırmadır. Oyunlaştırma ile kullanıcıya sanal ortamda sağlık hizmetleri sunulabilmektedir. Oyunlaştırmada kullanıcıların ödüllendirme yoluyla sağlıklarını takip etmeleri sağlanır. Bu çalışmada mobil teknolojilerin sağlık hizmetlerinde kullanımına değinilecek ve oyunlaştırma yoluyla sağlık hizmetlerinin nasıl sunulduğu ele alınacaktır. Anahtar Sözcükler: m-Sağlık, e-sağlık, mobil öğrenme, oyun tabanlı öğrenme, mobil oyun tabanlı öğrenme, oyunlaştırma Abstract Rapid changes in technology diversify ways of accessing information. Access to information from anywhere and at anytime can be achieved with mobile technologies. Every day new features of mobile technologies are offered to users. The healthcare is also affected by developing and innovating technology. Developing mobile technologies in the healthcare is expanding day by day. Patients can be offered different treatment opportunies with improved m-health practices and applications may have strong enough improve the quality of life of patients. One of the emerging trends in m-Health applications is gamification. Healthcare is offered in virtual environment with gamification. In gamification, users can track their own health through awarding. This study will refer to the use of mobile technology in healthcare and the provision of healthcare will be addresssed through gamification. Keywords: m-Health, e-health, mobile learning, game-based learning, mobile game-based learning, gamification Kaynak Gösterme Güler, E. (2015). Mobil sağlık hizmetlerinde oyunlaştırma. AUAd, 1(2), 82-101 82 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Giriş Mobil teknolojiler günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası hâline dönüşmektedir. Bireyler yapmak istediklerini zaman ve platformdan bağımsız olarak mobil teknolojiler aracılığıyla yapmaktadırlar (örneğin herhangi bir konu hakkında bilgi edinmek, eposta okumak, kitap okumak gibi). Gelişen teknolojiler farklı eğitim ortamlarını ortaya çıkarmaktadır. Herkesin eğitim alma hakkına olanak sağlanabilmesi için bireylere farklı ortamlarda eğitim sunulması gerekmektedir. Mobil öğrenme bu bağlamda bireylere bağımsız öğrenme fırsatları sunmaktadır. Akıllı telefon ve tablet gibi mobil cihazların kullanımının yaygınlaşması hemen her alanda bu teknolojilerin kullanımını artırmaktadır. Mobil teknolojilerin kullanıldığı alanlardan biri de sağlık sektörüdür. Teknolojiyi kullanan bireyler, adım sayıları, kalp atış hızları, ilaç kullanma zamanları gibi bilgileri mobil cihazlarından takip edebilmektedirler. Mobil sağlık pazarı incelendiğinde her yaşa ve ihtiyaca göre geliştirilen uygulamalar bulunabilmektedir. Gelişen teknoloji ile birlikte mobil sağlık hizmeti veren uygulamalarda oyunlaştırma kavramı ön plana çıkmaya başlamıştır. Oyunlaştırma, bireylerin kendi sağlıklarını takip edebilmesi için güdü ve ödüller aracılığı ile fırsatlar sunmaktadır. Etkinliklerin eğlenceli ve cazip hâle getirilmesi için oyun tekniklerinin kullanıldığı oyunlaştırmada kullanıcılar, kendi davranışlarını ve sağlıklarını kontrol edebilmesi amaçlanmaktadır. Mobil Öğrenme Gelişim ve değişimin sürekli olduğu günümüzde mobil öğrenme için sabit bir tanım yapmak zordur. Alanyazın incelemesi yapıldığında mobil öğrenmeyle ilgili yapılan bazı tanımların şu şekilde olduğu görülür: • Baskın teknoloji olarak el bilgisayarı veya avuçiçi bilgisayarın (handheld/palmtop device) eğitim malzemesi olarak kullanıldığı süreçtir (Traxler, 2005). • Sabit veya önceden belirlenmiş bir mekâna bağlı kalmadan mobil teknolojiler tarafından sunulan öğrenme fırsatlarından yararlanma sürecidir (O’Malley ve diğerleri, 2003). Kısaca tanımlamak gerekirse mobil öğrenme, zaman ve mekândan bağımsız olarak mobil teknolojiler ile sunulan bir süreçtir. Bu süreçte mobil öğrenme uygulamalarının hem cep telefonlarında hem de avuçiçi bilgisayarlarda yaygın olarak kullanıldığı gözlenmektedir (Traxler, 2005). 83 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Mobil teknolojiler eğitimde fırsat eşitliğini artırmaktadır. Ozan (2013) çalışmasında bu konudaki öğrenme deneyimlerinin zenginleştirilmesinde mobil teknolojilerin önemini şu şekilde sıralamıştır: 1. Mobil teknolojilerin bilgiye erişimi kolaylaştırması. 2. Kullanım kolaylığı sağlaması. 3. Mobil teknolojilerin öğrenen ilgi, beceri ve ihtiyaçlarına göre kişiselleştirmeye (personalization) olanak sağlaması. 4. Bireylerin mobil cihazlar ile aralarında duyusal bir bağ oluşması. Mobil web teknolojisindeki hızlı büyüme, mobil telefonların geniş çapta kullanımı, mobil ürünlere tüketicilerin sürekli talebinin olması ve veri hizmetleri, sağlık hizmetleri alanında “mobile açık” çağa geçişe zemin hazırlamaktadır (Greenspun ve Coughlin, 2012). Mobil telefonları oluşturan teknolojinin gün geçtikçe daha güçlü ve daha ucuz hâle gelmesi, değişik sektörler için fırsat ve imkân sunmaktadır. Eğitim, pazarlama, üretim, finans gibi sektörlerin yanı sıra sağlık hizmetleri alanında da mobil teknolojiler kullanılmaktadır. Mobil teknolojilerin sunduğu hizmetler ile sağlık alanının ve kişisel sağlığın gelişmesinin önünü açmaktadır. Toplumun neredeyse birçok kesiminde mobil telefonların kullanımının artması bunu gerçekleştirmek için bir fırsat sunmaktadır. Mobil (m) Sağlık Elektronik sağlık (e-sağlık) uygulamaları, elektronik sağlık hizmeti uygulamalarını desteklemek için araçlar, süreçler ve iletişim araçları sağlayan sağlık hizmetiyle ilgili yazılımları ifade etmektedir (Hairong Yan vd, 2010; Hernandez vd., 2001). Yakın geçmişte akıllı telefonların ve diğer mobil aygıtların donanım kapasiteleri geliştikçe e-sağlık işlevsellikleri yüksek bir oranda mobil platformlarda kullanılabilir hale gelmiş ve bu mobilsağlık (m-Sağlık) uygulamalarını, e-sağlık uygulamalarının önemli bir altkümesi haline getirmiştir. m-Sağlık, sağlık hizmetleri bağlamında, ağ, mobil programlama, tıbbi algılayıcı ve diğer iletişim teknolojilerini kapsayan şemsiye bir terimdir. m-Sağlık kavramı “sağlık hizmetleri için mobil bilişim, tıbbi algılayıcı ve iletişim teknolojilerini” ifade eder (Istepanian vd, 2004). Global Observatory for eHealth ise m-sağlığı, mobil telefonlar, hasta takip araçları, kişisel sayısal asistanlar (PDAs) gibi uygulamalar, araçlarla desteklenen tıbbi sağlık uygulaması olarak tanımlamaktadır (GOe, 2011). Tanımlar incelendiğinde m-sağlığın teknoloji ve sağlık hizmetleri alanlarının kesişimden oluştuğu gözlenmektedir. 84 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler m-Sağlık, taşınabilir telefonların temel standardı olan sesli ve kısa mesaj servisinin olduğu gibi daha karmaşık işlevlerini ve uygulamalarını –örneğin GPRS, üçüncü ve dördüncü nesil mobil iletişimlerini (3G ve 4G sistemleri), GPS ve Bluetooth teknolojisinin- ticari kullanımlarını içermektedir. Araştırmalar m-sağlık hizmetlerinin e-sağlık bağlamında oldukça önemli bir konuma geleceğini göstermektedir. Norris vd (2009), m-sağlık sürdürülebilirlik stratejileri üzerine bir bir pilottan sonra pilot çalışma gerçekleştirmiştir. Bu çalışma kapsamında sağlık hizmeti alanında çalışan geniş çapta uygulamacılarla görüşülmüş ve m-sağlığın sağlık sisteminde şu ana kadar çok önemli bir rol oynadığını oynadığı ve ileride de oynamaya devam edeceği sonucuna varmışlardır. Vital Wave Consulting tarafından yayınlanan raporda gelişen dünyadaki sağlık hizmetleri için mobil teknolojilerin fırsatlarına odaklanılmıştır. Raporda, sağlık hizmetlerini geliştirmek için mobil telefonları kullanma potansiyeli gözden geçirildikten sonra, mobil teknolojinin –özellikle akıllı telefon tabanlı uygulamalarının- sağlık hizmetleri sunumunda etkililik gösterdiği ve sonunda da sağlık hizmetlerini daha etkili hale getirdiği ortaya çıkarılmıştır (Vital Wave Consulting, 2009). Diğer bir araştırma, cep telefonu kullananlarının %31’inin sağlık ile ilgili bilgiler araştırdıklarını bu oranın %17’sinin ise bu aramayı 2010 yılında yaptıklarını göstermektedir (Greenspun ve Coughlin, 2012). Mobil teknolojilerin sağladığı imkânlar göz önüne alındığında m-sağlık uygulamaları ile yüksek kaliteli, düşük maliyetli, esnek ve faydalı hizmetler sunulabildiği söylenebilir. m-Sağlık hizmetleriyle hastaların rahatsızlıkları uzaktan takip edilebilir, istenilen zaman ve yerden erişilebilir duruma gelmiştir (Özdamar Keskin, 2010). Teknolojik cihazların kullanımı hızla artarken bu cihazlar için geliştirilen mobil uygulamaların sayısında da artış olmaktadır. Tablo 1’de m-sağlık uygulamaları ve bu uygulamaların sunduğu fırsatlar görülmektedir (Krohn ve Metcalf, 2012, aktaran Özdamar Keskin, 2010). 85 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Tablo 1 Mobil Sağlık Uygulamaları ve Sunduğu Fırsatlar (Krohn ve Metcalf (2012)’den aktaran Özdamar Keskin, 2010) Mobil Sağlık Uygulamaları Kronik hastalıkların yönetimi İlaç tedavileri Uzaktan hasta takibi Kişisel sağlık bilgilerine erişme Hekimler, hastalar ve diğer tıbbi görevliler arasında iletişim kurma Kişisel sağlık Örnek Uygulamalar Tıbbi algılayıcılar aracılığıyla gözlem Metin, e-posta ve akıllı telefon uygulaması aracılığıyla ilaç tedavisinde hatırlatma ve koruyucu uyarılar Koruyucu izleme sistemleri Kişisel sağlık kayıtları • • • • Web tabanlı sosyal ağlar • Beslenme, fiziksel etkinlik ve sağlıklı yaşam için izleme sistemleri • • • • Fırsatlar Hızlı müdahalenin yapılması Hasta memnuniyetini artırma Maliyeti azaltma Evde sağlık hizmeti ve özel kiliniklere yönelme Özyönetimi artırma Formda ve zinde kalmayı destekleme Yaşam kalitesini artırma Sağlık görevlilerin yükünü azaltma Hekimler, hastalar ve sağlık görevlilieri arasında iletişimin artırılması Research2Guidance araştırma şirketinin Mobil Sağlık Pazarı raporuna göre iOS ve Android yazılımları için 100.000’den fazla uygulama bulunmaktadır (Jahns, 2013; Comstock, 2014). Bu uygulamaların çoğu özel kullanıcılar tarafından sağlık parametrelerinin izlenmesini geliştiren ve kullanıcılara temel sağlık bilgisi, rehberlik hizmeti sunan genel sağlık ve spor odaklı uygulamalardır. Mobil sağlık uygulamaları pazarı iki buçuk sene öncesine göre ikiye katlanmış durumdadır ve 2017 yılında bu pazarın %61 oranında büyüyerek 26 milyar dolara ulaşacağı öngörülmektedir. Raporda son iki yıl içinde mobil uygulama geliştirenlerin sayısında %36’lık bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Raporda ayrıca, mobil uygulamaların geleceği ile ilgili 2,032 uygulama geliştiricinin görüşleri değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeye göre; • Beş yıl içinde mobil sağlık uygulamalarının tedavilere olumlu sonuçları olacağını düşünenlerin oranı % 46,2, • Kişisel sağlık bakımının gelişeceğini düşünenlerin oranı % 43,4, • Sağlık maliyetinin düşeceğine inananların oranı %42,8 ve • Hastalar ile doktorlar arasındaki etkileşimin artacağına inananların oranı % 42,6’dır. 86 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler m-Sağlık teknolojileri, sağlık hizmetlerinin hasta merkezli olarak sağlanmasına geçiş konusunda önemli bir role sahiptir. Mobil teknolojiler, sağlık hizmetlerini toplum tabanlı ve “isteğe bağlı” almaya alışmış tüketicilerin günlük hayatlarına ve sağlık hizmetlerine “hasta merkezli” modeli tanımlayıp ona yönlendirerek bu geçişi hızlandırabilir (Greenspun ve Coughlin, 2012). Sağlık hizmetlerindeki gelişmeler, kişisel verilerin gelecek on yılda %10’dan yaklaşık %90 oranına kadar büyümesi öngörülmektedir. Hasta ve doktor arasındaki gerçek zamanlı veri toplanması, daha kesin ve kişiye özgü ilaç tedavileri sağlayacağı beklenmektedir. Sağlık hizmetleri alanında kullanılan teknolojilerin öne çıkan özelliklerinden biri “oyunlaştırma”dır. Oyunlaştırma ile bireylere farklı bir deneyim sunularak, virgül yok bireylerin güdülenmesini arttırılarak onların eğlenceli bir şekilde sağlıklarını kontrol altında tutmaları sağlanmaktadır. Sağlık endüstrisinde yer alan belli başlı uygulamalar ile sosyal ağlara, takımlaşmaya, meydan okumaya ve grup dinamikliğine bireysel davranış değişikliği için destek olunmaktadır (Greenspun ve Coughlin, 2012). Oyunlaştırma (Gamification) Oyunlaştırma yaklaşımı için yapılan en açıklayıcı ve yaygın kullanılan tanım “oyun tasarımı öğelerinin oyun içermeyen bağlamlarda kullanılması” dır (Deterding vd, 2011). Oyunlaştırma, güdüleme, öğrenmeye teşvik etme, problem çözme, insanlarla iletişim kurma gibi durumlarda yararlı ve ilgi çekici bir araç olabilir (Deterding vd, 2011, Deloitte 2012, Zicherman ve Linder 2010, Kapp, 2012). Oyunlaştırma yaklaşımı üç kategoriden oluşan bir model ile açıklanabilir (Werbach ve Hunter, 2012). Bu kategoriler, dinamikler (dynamics), mekanizmalar (mechanics) ve bileşenler (components) olarak oyunlaştırma unsurlarını içeren bir piramit yapısıdır. Dinamikler, oyunlaştırma tasarımını oluşturan ve oyunlarda bulunan (duygular, kısıtlılık, öyküleme vb.) temel bileşenleri içerir. Mekanizmalar, meydan okuma, şans faktörü, geri bildirim gibi eylemleri tanımlayan unsurlardır. Bileşenler ise, dinamik ve mekanizmaların temsil olarak gösterimidir. Başarı, avatar, rozetler, savaşmak, lider tahtaları, seviyeler, puanlar, sosyal grafikler bileşenlere örnek olarak verilebilir. Alanyazında oyunlaştırma yaklaşımı ile birbirine benzeyen kavramlar bulunmaktadır. Oyun (play/game) ve ciddi oyunlar(serious games) bu kavramlar arasında sayılabilir. Play ve game kavramları Yunanca paidia ve ludus kavramlarından gelmektedir (Deterding vd, 2011). 87 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Oyun kavramının daha çok gözlenebilen, ifade edilebilir, kuralsız ve davranışsal kısmı paidia (playfulness/playing) ile açıklanırken; niteliksel özellikleri, amaç, kural ve hedeflerle yapılandırılmış kısmı ise ludus (gamefulness/gaming) ile tanımlanmaktadır (Deterding vd, 2011, McGonigal, 2011). Oyun, belirli kurallar ile sınırlandırılmış yapay bir çatışmada oyuncuların mücadeleye girdiği bir etkileşim biçimi olarak tanımlanmaktadır (Salen ve Zimmerman, 2004). Oyunlaştırma ile benzer diğer bir kavram ise ciddi oyunlardır. Ciddi oyunlar, oyun mekanizmaları ve oyunsal düşünme ile bireyi belirli bir alanda eğitmek için tasarlanmaktadır (Kapp, 2012). Bu oyunlar, eğlence amacı dışındaki nedenlerle geliştirilmiştir ve oyunla öğretim (teaching game), simülasyon (simülator), anlamlı (meaningful game) ve amaca yönelik (purposeful game) oyunlar olarak sınıflandırılabilir (Marczewski, 2014). Tablo 2’de oyunlaştırma, ciddi oyunlar ve oyunların hangi amaca yönelik tasarımlandığına dair bir karşılaştırma göstergesi bulunmaktadır. Tablo 2 Oyunlaştırma ve Oyunların Tasarım Amaçları (Marczewski, 2014) Oyun Düşünme (Game Thinking) Oyun Bileşenleri (Game Elements) Oyun Oynama (Game Play) Oyunlaştırma (Gamification) Ciddi Oyunlar/Simulasyon (Serious Game/Simulation) Oyun (Game) Eğlence Amaçlı (Just for Fun) Oyunlaştırma ile ilgili yapılan tanımlarda oyunlaştırmanın oyun düşünme (game thinking) süreçlerinden biri olduğu gözlenmektedir (Kapp 2012, Zichermann ve Cunningham, 2011). Marczewski (2014) oyun düşünmenin, oyunlaştırma ve oyunlar bağlamında bir 88 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler çerçevesini oluşturmuştur. Buna göre oyunlaştırmada önemli olan etmenlerin güdülenmeye yönelik olduğu belirtilmiştir. Oyunlaştırma, oyuncu güdülenmesi, oyun mekaniği ve bu bileşenlerin uygulanmasından meydana gelmektedir. Oyuncu (kullanıcı), oyunlaştırmada üst kısımda yer almaktadır. Bu nedenle oyunlaştırma ile oluşturulacak bir sistemde oyuncunun güdülenmesi temel unsurdur. Psikolojide güdü içsel ve dışsal olarak ikiye ayrılmaktadır. İçsel güdü bireylerin kendilerinden kaynaklanan durumlardır; dışsal güdü ise örneğin bir ödülü kazanmak için çevresel etkenlerden, sistemden etkilenen durumlardır (Zichermann ve Cunningham, 2011). Oyunlaştırmada amaç, bireylerin dışsal güdülerini içselleştirmektir. Bu nedenle kullanıcının becerileri göz önünde bulundurularak ve kullanıcı deneyim kazandıkça seviye artışı (düşükten yükseğe) gerçekleştirilmesi sağlanacak bir sistem oluşturulmalıdır. Bu bağlamda oyunlaştırma yaklaşımı için Fogg Davranış Modeli (Fogg's Behavior Model) ve Öz-Belirleme Kuramı (SelfDetermination Theory) incelenebilir. Fogg Davranış Modeli, davranış değişikliğine sebep olan etkenleri ölçmeyi amaçlamaktadır. Bu modele göre, bir davranış değişikliğinin oluşabilmesi için, güdü (motivation), yetenek (ability) ve tetikleyici (triggers) unsurlarının bir arada olması gerekmektedir (Fogg, 2009). Oyunlaştırma tekrarlardan oluşan bir süreçtir ve bu sürecin en iyi şekilde sürdürülebilmesi için bu üç unsurun tamamının bir arada uyumlu bir şekilde çalışması gerekmektedir (Xu, 2011). Fogg davranış modeli ile oyunlaştırma kavramı ele alındığında söz konusu model şu şekilde açıklanabilir (Wu, 2011): • Oyun dinamikleri, olumlu geri bildirimler (rozetler, puan toplama, statüler, kişiselleştirme vb) ile kişilerin güdülenmesini artırabilir. • Zor işleri kolaylaştırarak ve daha başarılabilir yaparak kullanıcıların algılanan yetenekleri yükseltilebilir. • Kullanıcılar kendi yeteneklerinin çok iyi olduğunu hissettiğinde oyun dinamikleri güdülenmiş kullanıcıları kendi yollarında tetikler. Kullanıcıyı harekete geçirmeye sevk eden bu tetikleme, güdü ve yeteneğin bir noktada kesişmesine sebep olur. Tüm bunlar aynı anda harekete geçer. Oyunlaştırma yaklaşımında ele alınabilecek bir diğer kuram ise öz belirleme kuramıdır. Bu kuramda, bireylerde herhangi bir konuda davranış değişikliği oluşabilmesi için o konudaki 89 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler uygulamaların bireyin kendi seçimlerinden ve içsel güdülerinden kaynaklanması gerektiği belirtilmektedir (Deci ve Ryan, 2011). Oyunlaştırma teknolojisi, yöntem, bilim ve teknolojiden daha çok, insan psikolojisiyle ilgilidir. Aslında birçok oyunlaştırma uygulamasının Maslow’un ihtiyaç piramidiyle aşağıda hiyerarşi deniliyor bağıntılı olduğu düşünülebilir (Varshneya, 2014). Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde hiyerarşisi göz önüne alındığında, temel fizyolojik ve güvenlik seviyelerinin yanı sıra sosyal yaşama bağlı olan ihtiyaçlar üç çeşittir. Bu ihtiyaçlar arasında "sevgi ve aidiyet", "kendine saygı" ve "kendini gerçekleştirme" bulunmaktadır. İlki, bireyin sosyal ortamlarda bir aidiyet duygusu ve kendini ortama ait hissetme ihtiyacıdır. İkincisi, bir gruba ait olma, başkaları tarafından değerli hissedilme ve saygı görmedir. Sonuncusu, kendini gerçekleştirme, bireyin kendi potansiyelini tam olarak farkında olup, gerçekleştirebilmesidir. Oyunlaştırma yaklaşımı ile, bireyin ihtiyaçları ve isteklerindeki bu seviyeler kolaylıkla yerine getirilebilir. Oyuncunun performansına sürekli geribildirim verme, ulaşılabilir hedefler, rozetler, statüler, yarışmalar ve oyunların daha birçok yönleri, bu ihtiyaç ve isteklerin gerçekleştirilmesinde fırsat olarak görülmektedir (Vendler, 2014). Oyunlaştırma yaklaşımına yönelik eleştiriler de bulunmaktadır. Gartner, oyunlaştırmanın tuhaf ve abartılı reklamla sürdürüldüğünü, 2014 yılına kadar oyunlaştırılmış uygulamaların yüzde 80’inin başarısız olacağını öne sürmektedir. Bu başarısızlığa sebep olarak kötü tasarımı belirtmektedir göstermektedir (Fleming, 2012). Bir oyun şirketi kurucu ortağı olan Bogost (2011) ise oyunlaştırmanın hali hazırda bir pazara sahip olan bilgisayar oyunlarını ele geçirmek üzere ortaya atılan bir şey olduğunu belirmektedir. Bogost, oyun tasarımının zor bir süreç olduğunu, fakat oyunlaştırma tasarımcılarının kolay yolu seçtiğini ve sistemlerin tasarıma bağlı olarak başarısız olabileceğinden bahsetmektedir. Bir diğer eleştiri ise oyunlaştırma sürecinde bireylerin ilgilerini kaybedip kaybetmeyeceğidir. Bireylerin ilgisinin oyunlaştırmanın yeni ve yenilikçi olmasından dolayı olabileceği kaynaklanabileceği üzerinde durulmaktadır (Werbach ve Hunter, 2012). Yapılan eleştirilerin tasarıma yönelik olduğu öne çıkmaktadır. Eğer oyun tasarımı doğru bir şekilde yapılırsa bu sınırlılıkların ortadan kalkabileceği düşünülmektedir. Oyunların planlanan bir zaman dilimi içinde, bireyleri bir konuya odaklayabildikleri yapılan çalışmalar ile kanıtlanmıştır (Deterding vd, 2011). Bu bağlamda monoton bir sürecin bireylerin ilgilerini arttırarak beğenilen bir etkinlik hâline çevrilmesi için oyunlaştırma süreçleri kullanılabilmektedir. Oyunlaştırmayı oluşturan ögelerin birçok etkeni geleneksel oyunlarda da bulunmaktadır. Dolayısıyla sayısal oyunlardan türetilerek ortaya çıkmasına 90 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler rağmen oyunlaştırma günlük hayatta da birçok duruma uygulanabilir (Bozkurt ve Genç Kumtepe, 2014). Kişisel sağlık hizmetleri bu durumlardan biri olarak ele alınabilir. Oyunlaştırmanın m-Sağlık Hizmetlerinde Kullanımı Mobil sağlık hizmetlerinde oyunlaştırma kapsamında ilk olarak kuramlar boyutu incelenebilir. Sağlık hizmetleri için sunulan oyunlar bağlamında, çeşitli kuramlar aracılığı ile oyun araştırmacılarına ve tasarımcılarına oyunda verilmesi istenen sağlık mesajları oluşturmalarına imkân tanınmaktadır. Oyunlar, farklı oyun mekaniklerinin bir araya gelmesinden oluşsa da gelecek vaat eden sağlık oyunlarının davranışsal kurama bağlı kalacağına dair bir varsayım vardır (Mitchie ve Prestwich, 2010). En çok araştırılan oyun bileşenleri, Sosyal Bilişsel Kuram (Social Cognitive Theory), Öz-Belirleme Kuramı (SelfDetermination Theory), Taşıma Kuramı (Transportation Theory) ve Detaylandırma-Olabilirlik Modeli (Elaboration Likelihood Model) gibi davranış kuramları ile örtüşmektedir (Mayrsohn ve Khalil, 2014). Sağlık ile ilgili uygulamalarda ödül ve cezalar ile bireylerde istenilen davranış değişiklikleri sosyal bilişsel kuram çerçevesinde tasarlanabilir. Bu kurama göre davranış, davranışın sonuçlarından etkilenir. Ödüllendirilen davranışların daha sonra tekrar edilme olasılığı yüksektir, cezalandırılan davranışların ise sona ermesi beklenmektedir (Bandura, 1998). Oyunlaştırma sürecinde de incelenen diğer bir kuram ise öz-belirleme kuramıdır. Bireyin herhangi bir probleme karşı yeterli çaba göstermesini açıklayan bir yaklaşım olan özbelirleme kuramına göre bireylerin güdü ve davranışlarının gelişimsel olarak etkilerine odaklanılabilir (Deci ve Ryan, 2011). Bireyler, kendi davranışlarını başlatma ve düzenlemede kendi seçimlerini yapar ve bireyin davranışını dış etkenler ve ödüller değil bireyin kendisi belirler. Etkileşimli medya etkileri araştırması sonucunda oyunların sağlıktaki başarısını açıklayabilecek kavramlar da ortaya çıkmıştır. Deneyimsel öğrenme (experiential learning), bunlardan biridir (Dewey, 1997). Öğrenme, bilginin deneyimler yoluyla oluşma sürecidir ve bireyler kendi yaşantılarından ve deneyimlerinden öğrenirler (Kolb, 1984). Bu yaklaşım, öğrenmeyi tetikleyen oyun özelliklerini vurgular. Yukarıda bahsedilen kuramlarda davranışçılığın ön plana çıktığı gözlenmektedir. Bu durum bireyi belirli bir hedefe zorunlu olarak yönlendirme olarak algılanmamalıdır. Mobil sağlık uygulamalarında amaç, bireyin uygulama sürecinden kazandıklarıdır. Önemli olan bireyin davranışında olumsuz bir durum varsa olumluya yönlendirmek, olumlu olan durumu 91 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler ise pekiştirmektir. Kişinin sağlığı ile ilgili bir durum söz konusuysa bu boyut daha da önem kazanabilir. Sağlık sektöründe yaşanan gelişmeler m-sağlık pazarını önemli düzeyde hızlandırmıştır. Aşağıdaki grafikte 2012- 2020 yılları arasında öngörülen m-sağlık pazarının büyüklüğü gösterilmektedir. Grafik XX. 2012-2020 yılları arası m-sağlık sektörü pazar büyüklüğü (http://www.statista.com/statistics/295771/mhealth-global-market-size/) Grafik 2’de ise M2 araştırma şirketinin oyunlaştırma pazarına yönelik yaptığı araştırma sonucu gösterilmektedir. Oyunlaştırmada 2013 yılından itibaren artış olduğu gözlenmektedir. 92 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Grafik 2. 2012-2020 Güler yılları arası oyunlaştırma pazar büyüklüğü (M2, 2012. http://www.gamesindustry.biz/articles/2012-05-21-gamification-market-to-reach-USD28-billion-in-2016) Grafik 1 ve 2’de öngörülen pazar büyüklüklerinin hem m-sağlık alanında hem de oyunlaştırma alanında artarak yükseleceği gösterilmektedir. Her iki sektörün birlikte hareket etmesiyle birlikte ve m-Sağlık alanında yaşanan gelişmelere oyunlaştırma yaklaşımı da dâhil olmuştur. Oyunlaştırma ile kişiler kendi sağlık hizmetlerini takip edebilir konuma gelmektedirler. Kişisel sağlık hizmetleri oyunlaştırma ile kişilere güdü ve ödüllendirme aracılığı ile sunulabilmektedir. Örneğin, herhangi bir sağlık problemi nedeniyle ilaç kullanmak zorunda olan kişilerin zamanında ilaçlarını almaları gerekmektedir. Kişi ilaç kullanmayı unutur veya ihmal ederse sağlığı ile ilgili olumsuz bir durumla karşılaşabilir. Günümüzde sağlık şirketleri hastalar için çeşitli mobil oyunlar geliştirmektedir. Oyunlaştırma ile uygulamalar arası ödüllendirmeler gibi çeşitli hizmetler sunuluyor ve kullanıcının gerçek hayatında uyması gereken ilaç alma düzenini kontrol etmesi sağlanabilir. Oyunlaştırma tasarımı ile sunulan bazı mobil sağlık uygulama örnekleri şu şekildedir: • Abbott ilaç şirketinin sağlık profesyonelleri için pediatri alanında geliştirdiği bir uygulamada, çocukluk evreleriyle ilgili yayınlar ve hastayla görüşme tekniklerini içeren bölümler oyunlaştırma yöntemi kullanılarak üç temel yaklaşımla sunulmaktadır. Bunlardan ilki koşullu ilerlemedir. Bu aşamada kullanıcı sistemde yer alan bir koşulu yerine 93 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler getirmeden diğer modüllere geçemez. İkinci aşama, hareketlerin görüntülenmesidir. Kullanıcının sistem içerisindeki hareketlerine diğer kullanıcılar yorum yapabilir. Son aşama ise görülebilir rekabettir. Kullanıcılar arasında kişilerin kendilerini geliştirebilmesi için rekabet unsurları kullanılmaktadır (Tuhta, 2013). • Change Talk: Childhood Obesity and Overweight: Çocukluk çağı obetizitesine yakalanan hastalar ve hasta yakınlarının daha etkili iletişim kurabilmeleri için geliştirilmiş bir uygulamadır. Bu uygulama ile hastanın güdülenmesini artırmak, sağlık davranışlarında değişiklik yapmak amaçlanmaktadır. Uygulama, sanal pediastrit (sağlık çalışanı) ile çocukluk çağı obezitesi hastası ve annesi arasında kurgulanmıştır. Sanal hasta ve annenin davranışları pediatristin sorularına göre değişmektedir. • CogCubed- Cognitive Games for Health: Çocuk ve yetişkinlerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) teşhisinde yardımcı olabilecek bir uygulamadır. Oyunda kişinin DEHB’ye yatkın olup olmadığının belirlenmesinde, kişinin oyun oynarken davranışlarını ölçmek için bir profesyonel tarafından analiz yapılır. • MangoHealth: Uygulama, ilaç kullanan hastalar için kendi kontrollerini sağlamaya yardımcı olmaktadır. İlaç dozu hatırlatmaları, ilaç bilgileri, sağlık geçmişi gibi özelliklerin sağlandığı uygulamada kullanıcı ilaç takvimine bağlı kalırsa puanlar kazanabiliyor. Kullanıcı isterse bu puanları bağış veya hediye kartına dönüştürebiliyor. • Project Evo: Akili Interactive Labs ve Pfizer şirketlerinin ortaklaşa yürüttüğü bu proje Alzheimer hastalarına yönelik olarak hazırlanmıştır. Uygulamada, kişinin Alzheimer hastalığına yatkınlığını fark edebilmek amaçlanmakta ve uygulama klinik araştırma temelli olarak geliştirilmektedir. Araştırmada, Alzheimer hastalığı potansiyel belirtilerini taşıyan ve taşımayan kişiler ile deney yapılmıştır. Uygulama araştırma sonuçları doğrultusunda geliştirilmektedir. Ayrıca, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, otizm, depresyon gibi araştırma alanlarında klinik deneylerin sürdürüldüğü belirtilmektedir (Strickland, 2014). 94 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Şekil 1. Change Talk: Childhood Obesity and Overweight uygulama ekran görüntüleri (https://itunes.apple.com/us/app/change-talk-childhood-obesity/id821851796?mt=8) PatientPartner adlı uygulamanın medikal uyum (adherence) ve diyabetli hastalarda işe yarayıp yaramadığını anlamak için, denek olarak insanların kullanıldığı bilimsel çalışmaları değerlendirilen bir kurum olan IRB (Institutional Review Board) onaylı klinik denemeler ilk defa kullanılmıştır. Uygulamada sağlık davranışları ve biyo-işaretlerin (bu çalışmada kandaki glikoz değeri) geçmişi kaydedilmektedir. Klinik denemelerde diyabetli hastaların on beş dakika oyun oynamaları sonucunda, hastaların uyumunda yükselme gösterdiği gözlenmiştir. Çalışma sonucunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır (Satish, 2014): • İlaç tedavisi bağlılığı %58’den %97’ye, %37’lik bir artık göstermiştir. Bu değer haftada fazladan 3 gün ilaç tedavisi uyumuna eşittir. • Beslenme uyumu %24 artmıştır. • Egzersiz uyumu %14 artmıştır. • HbA1c (kan şekeri ölçümü) %10,7’den %9,7’ye düşmüştür. Uygulamalar incelendiğinde hastaları takip etmeye yönelik olduğu gözlenmektedir. Çoğu uygulama hastanın hareketlerini kaydeder, doktor, eczacı veya hemşireyle etkileşim sağlar ya da bilgilendirici içerik sunmaktadır. Mobil sağlıkta oyunlaştırma yaklaşımı ile istenilen hedeflerin gerçekleştirilmesi, belirli davranışların değiştirilmesi bekleniyorsa tasarımın iyi ve yaratıcı, içeriğin uygun yapılandırılması gerekmektedir. 95 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Sonuçlar Teknolojilerin daha güçlü fırsatlar sunması ve daha ucuz hale hâle gelmesi, kişisel sağlık hizmetleri alanında da yaygınlaşmasına etki etmektedir yol açmaktadır. Mobil teknolojiler, klinik dışında zamanında ve ölçeklenebilir sağlıklı yaşam faaliyetlerini desteklemek ve hasta bakımının devamlılığı için gelecek vaat eden bir araç olabilir. Hem hekimlerin hasta bakım hizmetlerini izlemeleri, hem hastaların kendi sağlıklarını kontrol edebilmeleri, güdülenmelerinin arttırmaları mobil sağlık uygulamaları ile mümkün kılınabilir. Mobil sağlık uygulamaları için de oyunlaştırma etkin bir araç olarak kullanılabilir. m-Sağlık uygulamalarında oyunlaştırma etkileşimli öğrenme, davranış geliştirme gibi kullanım fırsatları sunabilir. Bu fırsatlar yapılan çalışmalar ile de ortaya çıkmaya başlamıştır. Eğer süreç iyi yapılandırılmış ve kullanıcının güdülenmesi yerinde ise bunun olmaması için bir sebep yoktur. Bu çalışmada oyunlaştırma sürecinin mobil sağlık hizmetlerinde kullanımına ilişkin genel bir görüş sunulmaktadır. Sağlık hizmetleri alanında henüz gelişmekte olan oyunlaştırmanın yapılan çalışmalarda yapılan çalışmalarda başa alınacak hızla ilerleyen bir ivme kazandığı gözlenmektedir. Öneriler Mobil sağlık uygulama pazarı incelendiğinde birçok uygulama olduğu gözlenmektedir. Son dönemde oyunlaştırma yaklaşımı ile gerçekleştirilen uygulamaların da mobil sağlık pazarında artarak yer aldığı gözlenmektedir. Oyunlaştırma sürecinde kullanıcılara aktif bir deneyimleme süreci sunulmaktadır ve kullanıcının uygulamaya daha faza katılım sağlaması teşvik edilmektedir. Bu süreç, kişinin kendi seçimlerine ve özelliklerine göre yapılandırılmaktadır. Alanyazında bireyin güdülenmesinin oyunlaştırmada önemli bir role sahip olduğu gözlenmektedir. Bireyin süreçten sıkılmaması ve görevleri yerine getirmesi için tasarımcılara büyük bir rol düşmektedir. Oyun tasarımcıları, eğitimciler, kullanıcının yeteneğini ve zorluk seviyesini göz önünde bulundurmalıdırlar. Uygulamaların tasarım sürecinde kişilerin ihtiyaçları, bireysellikleri göz önünde bulundurulurken geniş bir kitleye hitap edileceği de göz ardı edilmemelidir. Oyunlar ve mobil uygulamaların, kişilerin hastalıklara karşı tutumlarını, davranışlarını olumlu yönde etkileyebileceği öngörülmektedir. Ancak uygulamalar incelendiğinde sağlık alanında yer alan mobil uygulama pazarında güvenilir olduğu kadar güvenilir olmayan uygulamaların da olduğu gözlenmektedir. Sağlık sektörü riskli bir sektör olduğundan yapılan ve yapılacak uygulamaların güvenli ve iyi yapılandırılmış olması, oldukça önem taşımaktadır. 96 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Kullanıcılara verilecek bilgiler kişiyi doğrudan etkileyebileceğinden dolayı içerikler oluşturulurken gerekli düzenlemeler dikkatli bir şekilde yapılandırılmalıdır. Uygulamalar, sağlık hizmetlerinin teknolojiyi sağlık içermeyen alanlarda bireylere hizmet vermek, sağlık bakım sonuçlarını geliştirmek ve toplum sağlığını güçlendirmek için önemli fırsatlar sunabilir. Özellikle toplumun birçok kesiminde mobil cihazların artan kullanımı ile bu fırsatları gerçekleştirmek daha mümkün hale hâle gelmektedir. 97 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Kaynakça Bandura, A. (1998). Health promotion from the perspective of social cognitive theory. Psychology and health, 13(4), 623-649. Bogost, I. (2011, Bogost. August 8). Gamification is http://www.bogost.com/blog/gamification_is_bullshit.shtml. bullshit. Ian Erişim tarihi: 15.01.2015 Bozkurt, A., ve Genç Kumtepe, E. (2014, Şubat). Oyunlaştırma, oyun felsefesi ve eğitim: Gamification. Akademik Bilişim 14 Konferansı, Mersin. Change Talk (2014). Childhood obesity and overweight. https://itunes.apple.com/us/app/changetalk-childhood-obesity/id821851796?mt=8 Erişim Tarihi: 15.01.2015 Comstock, J. (2014). winners. Report: Health app market has a few big http://mobihealthnews.com/33336/report-health-app-market-has-a-few-big- winners/ Erişim tarihi: 12.02.2015 Deci, E., Connell, J., & Ryan, R. (1989). Selfdetermination in a work organization. Journal of Applied Psychology, 74(4), 580-590. http://selfdeterminationtheory.org/SDT/documents/1989_DeciConnellRyan.pdf Erişim Tarihi: 10.03.2015 Deci, E. L., & Ryan, R. M. (2011). Self-determination theory. Handbook of Theories of Social Psychology, 1, 416-433. Deloitte (2012). Gamification: gaming gets serious. Tech Trends 2012, http://www.mediabuzz.com.sg/asian-emarketing/game-based-marketing/1678-techtrends-2012-gaming-gets-serious. Deterding, S., Sicart, M., Nacke, L., O'Hara, K., & Dixon, D. (2011, May). Gamification: Using game-design elements in non-gaming contexts. In CHI'11 Extended Abstracts on Human Factors in Computing Systems (pp. 2425-2428), ACM. Dewey, J. (1998). Experience and education: The 60th Anniversary Edition. West Lafayette, IN: Kappa Delta Pi. El-Khuffash,A. (2012). Gamification. Erişim Tarihi: 25.02.2014: http://www.el-khuffash.com/gamification/gamification_report.pdf Fogg, B. J. (2009). A behavior model for persuasive design. In Proceedings of the 4th International Conference on Persuasive Technology (p. 40). ACM. Greenspun, H., & Coughlin, S. (2012). mHealth in an mWorld: How mobile technology is transforming health care. Deloitte Center for Health Solutions. 98 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Jahns, R. G. (2013). The market for mHealth app services will reach $26 billion by 2017. research2guidance. March 7, 2013. http://research2guidance.com/the-market-for-mhealthapp-services-will-reach-26-billion-by-2017/ Erişim Tarihi: 12.02.2015 Kapp, K. M. (2012). The gamification of learning and instruction: game-based methods and strategies for training and education. New York, NY: John Wiley & Sons. Kolb, D. A. (1984). Experiential learning: Experiences as the source of learning and development. Englewood Cliffs, N.J.:Prentice-Hall. Kukulska-Hulme, A., & Traxler, J. (Eds.). (2005). Mobile learning: A handbook for educators and trainers. London, UK: Routledge. Kukulska-Hulme, A., & Traxler, J. (2007). Designing for mobile and wireless learning. In H. Beethama and R. Sharpe (eds.), Rethinking Pedagogy for a Digital Age: Designing and Delivering E-Learning (pp. 180-192). London, UK: Routledge. Marczewski, A. (2014). Differences between gamification and games. Gamified UK - Thoughts on Gamification and More. http://www.gamified.co.uk/gamification- framework/differences-between-gamification-and-games Erişim Tarihi: 17.02.2015 McGonigal, J. (2011). Reality is broken: Why games make us better and how they can change the world. London, UK: Penguin. Mayrsohn, B., & Khalil, G. E. (2014). Mobile games for health. mhealth innovation. Best Practices from the Mobile Frontier, 85-94. O'Malley, C., Vavoula, G., Glew, J., Taylor, J., Sharples, M., Lefrere, P., & Waycott, J. (2003). Guidelines for learning/teaching/tutoring in a mobile environment. Erişim Tarihi: 20.11.2014. Ozan, Ö. (2013). Bağlantıcı (Connectivist) mobil öğrenme ortamlarında yönlendirici destek (scaffolding). Yayınlanmamış doktora tezi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. Özdamar Keskin, N., (2010). Akıllı telefonlar ve tablet cihazlar için geliştirilen mobil sağlık uygulamalarına genel bakış. İçinde T. V. Yüzer, G. T. Yamamoto, ve U. Demiray Türkiye’de e-Öğrenme: Gelişmeler ve Uygulamalar IV (ss. 243-261). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. Salen, K., & Zimmerman, E. (2004). Rules of play: Game design fundamentals. Boston, MA: MIT. 99 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Satish, A. (2014). A true gamification app, shows great results in ımproving diabetics medical adherence and health outcome. http://pharmaceuticalintelligence.com/2014/06/17/canmobile-health-apps-improve-oral-chemotherapy-adherence-the-benefit-of-gamification/ Erişim Tarihi: 12.03.2015 Strickland, E. game. (2014). Start-up profile: akili diagnoses alzheimer’s with a http://spectrum.ieee.org/at-work/start-ups/startup-profile-akili-diagnoses- alzheimers-with-a-game Erişim tarihi: 14.03.2015 TED2010 (2010, Mart). Jane mcgonigal: gaming can make a better world [video file]. Erişim tarihi: 14.03.2015 http://www.ted.com/talks/jane_mcgonigal_gaming_can_make_a_better_world.html Traxler, J. (2005, Haziran). Defining mobile learning. In IADIS International Conference Mobile Learning (pp. 251-266). Suomen kuntaliitto. Tuhta, O. (2015) Sağlığın oyunlaştırmayla imtihanı http://www.tekdozdijital.com/sagliginoyunlastirmayla-imtihani.html Erişim Tarihi: 12.01.2015 Varshneya, R., (2013). 6 techniques to effectively gamify a mobile app. http://www.entrepreneur.com/article/237891 Erişim Tarihi: 12.01.2015. Vendler, B., (2013). Gamification–beyond the buzzword. In T. Kleisz and D. Kovács (eds.), Insights into the cultural heritage Landscape (pp. 34-39). Pécs, Hungary : University of Pécs, Faculty of Adult Education and Human Resource Development. Werbach K., & Hunter D. (2012). For the win: How game thinking can revolutionize your business. The Wharton School of the University of Pennsylvania, PA: Wharton Digital. Zichermann, G., & Cunningham, C. (2011). Gamification by design: Implementing game mechanics in web and mobile apps. Newton, MA: O'Reilly Media. Zicherman, G., & Linder, J. (2010). Game-based marketing: Inspire customer loyalty through rewards, challenges, and contests. New York, NY: John Wiley & Sons. Xu, Y. (2011). Literature review on web application gamification and analytics. 11-05, Honolulu, HI, 100 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 82-101 Güler Yazar Hakkında Öğr. Gör. Emel GÜLER Emel Güler, lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği bölümünde (2004), yüksek lisans eğitimini ise Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı’nda (2008) tamamlamıştır. 2013 yılından itibaren Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı’nda doktora öğrencisidir. Yazar, 2005-2011 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak bilişim teknolojileri öğretmeni, bilişim teknolojileri formatör öğretmeni ve bilişim teknolojileri eğitici formatör öğretmeni olarak görev yapmıştır. Emel Güler, 2011 yılından itibaren Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Uzaktan Öğretim bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Yazarın çalışma alanları arasında, mobil öğrenme, oyunlaştırma, sosyal ağlar gibi konular yer almaktadır. Posta adresi: Tel (İş): Eposta: Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, Öğrenme Teknolojileri Araştırma Geliştirme Birimi, Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470 +90 222 335 05 80/ 2434 [email protected] 101 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr Uzaktan öğretme ve öğrenme: uzaktan eğitimin temelleri Okutman Nil GÖKSEL CANBEKa aAnadolu Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu ESKİŞEHİR Özet Michael Simonson, Sharon Smaldino, Michael Albright ve Susan Zvacek tarafından 2012 yılında beşinci basımı çıkartılan, Teaching and Learning at a Distance: Foundations of Distance Education (Uzaktan Öğretme ve Öğrenme: Uzaktan Eğitimin Temelleri) adlı eser, üç ana bölümden ve 12 üniteden oluşmaktadır. Birinci kısımda kısaca uzaktan eğitimde kuram ve araştırma, ikinci kısımda uzaktan eğitim ortamlarında gereksinim duyulan pratik beceriler ve bilgiler, üçüncü kısımda ise uzaktan eğitim ortamlarında ortaya çıkan yönetsel ve idari konular ele alınmıştır. Her bölüm kendi içinde öncelikli olarak ünitenin hedeflerini özetlemekte ve bu hedeflerle bağlantılı olarak konu sonu soruları ile bitmektedir. Anahtar Sözcükler: Uzaktan eğitim, uzaktan eğitimin temelleri, uzaktan öğretme ve öğrenme. Abstract Teaching and Learning at a Distance: Foundations of Distance Education’s fifth edition, published in 2012 by Michael Simonson, Sharon Smaldino, Michael Albright and Susan Zvacek is divided into three sections, totaling twelve chapters. The first part of the book discusses theory and research regarding distance learning, the second section looks into the practical skills and knowledge needed to function in distance learning environments and the final part is devoted to managerial and administrative issues in distance learning environments. Each section summarizes the goals of every single unit and ends with self-test questions related to the mentioned goals. Keywords: Distance education, foundations of distance education, teaching and learning at a distance. Kaynak Gösterme Göksel Canbek, N. (2015, 15 Ocak). Uzaktan öğretme ve öğrenme: uzaktan eğitimin temelleri [Kitap tanıtımı Teaching and learning at a distance: foundations of distance education by M. Simonson, S. Smaldino, M. Albright and S. Zvacek]. AUAd, 1(2), 102-111 102 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 GÖKSEL CANBEK Giriş Eserin (Teaching and learning at a distance: foundations of distance education) yazarları Simonson, Smaldino, Albright ve Zvacek’e göre, bugünün ve geleceğin uzaktan eğitimi var olan eğitimin yepyeni bir oluşumudur ve sürekli bir değişim halindedir. Son dönemdeki donanım ve yazılım yenilikleri uzaktan eğitim sistemlerinin daha uygun, kolay ulaşılır ve daha az maliyetli olmasını sağlamıştır. Okuyucuların uzaktan eğitim alanındaki gelişmeleri daha net kavraması ve içselleştirmesi açısından, eser aşağıdaki ünite sıralaması ile özetlenmiştir: Birinci Bölüm- Temel Kavramlar Ünite 1- Uzaktan Eğitimin Temelleri Bu ünitede uzaktan eğitimin öneminin yanı sıra eğitimin geliştirilmesinde uzaktan eğitimin etkisi üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda, aşağıdaki temalar irdelenmiştir: Uzaktan eğitimin tanımı ve güncel durumu Uzaktan eğitimin geleneksel eğitim ile karşılaştırılması Uzaktan eğitimde yer alan önemli unsurlar Yazarlar, bu esere “uzaklık” kavramının tanımıyla başlamışlardır. Uzaklık coğrafi, zamansal ve düşünsel olabilir. Uzaklığın daha etkin işe koşulmasında ve eğitimin daha iyi uygulanmasında Dan Coldeway iki değişkeni içeren bir çerçeve çizmiştir. Bu değişkenlerden biri zaman, diğeri ise mekândır. Vurgulanan çerçeve, uzaktan eğitimin kavranmasında dört yaklaşımı içerir. Bunlar: 1. Aynı zaman- aynı mekânda eğitim (geleneksel öğrenme) 2. Farklı zaman- aynı mekânda eğitim (bireysel öğrenme) 3. Aynı zaman- farklı mekânda eğitim (senkron öğrenme) 4. Farklı zaman-farklı mekânda eğitimdir (asenkron öğrenme) Diğer bir yaklaşımla, kuramcı ve araştırmacı Richard Clark, 1983 yılında yazdığı ‘Eğitsel Araştırmanın Gözden Geçirilmesi (The Review of Educational Research)’ adlı eserinde, ortamın eğitimin taşındığı tek araç olduğunu ve öğrenen başarısını etkilemediğini ileri sürmüştür. Verdiği örnekte, eğitimi bir taşıta benzeterek gıda maddelerini taşıyan bir araç olarak ifade etmiştir. Bu araç beslenmemizde herhangi bir değişikliğe yol 103 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 GÖKSEL CANBEK açmamaktadır. Benzer şekilde başarıyı etkileyen tek husus içeriktir. Clark’a göre ortam öğrenme etkisi açısından sorumlu tutulamaz. O dönemde, birçok eğitimcinin katılmadığı bu görüşe göre, değişikliklere ve başarıya neden olan teknolojinin kendisi değil, içeriğin kendisidir. Ünite 2- Uzaktan Eğitimin Tanımı, Tarihi ve Kuramları Bu ünitede aşağıdaki tanımlamalar yapılmıştır: 1. Uzaktan Eğitimin Tanımı Bu tanım yapılırken, Uzaktan eğitimin dört bileşeni dikkat çekmektedir. Bunlar: Uzaktan eğitimin kurumsal tabanlı olması, geleneksel olmayan kurumlarca yürütülmesi Sadece mekânsal değil, zamansal olarak da öğrenenlerin öğreticilerden uzak olması Etkileşimli iletişimin (telekomünikasyonun) olması Öğrenenlerle, kaynaklarla ve öğreticilerle bağlantıda olması 2. Uzaktan Eğitim Uygulamaları ve Kuramlar Uygulamalarla ilişkili kuramlar ayrıntılı biçimde kitapta yer almıştır. Öğrenen bağımsızlığına, öğretimin endüstrileşmesine, etkileşime ve iletişime vurgu yapan bu teoriler, uzaktan eğitimin temelde farklı bir eğitim sistemi olduğunu desteklemektedir. Ünite 3 – Uzaktan Eğitim ve Araştırma Bu ünitede uzaktan eğitim alanında yapılan araştırmalar geniş bağlamıyla özetlenmiştir. Teknoloji üzerinde süregelen bir ilginin devamıyla, ortamların hangi özelliklerinin daha olumlu ve iyi öğrenme deneyimlerine katkıda bulunduğu önem kazanmaktadır. Uzaktan eğitimde araştırmaların çoğu ortam karşılaştırmaları üzerine yapılmıştır; ancak, zaman içinde ortamların başarı üzerinde etkisi olmadığı ortaya koyulmuştur. Buna karşılık, öğrenme çıktılarının, öğrenen algılarının ve öğrenen özelliklerinin başarı üzerinde etkisi bulunmaktadır. Etkileşim bağlamında değerlendirildiğinde ise farklı etkileşim miktarlarının karşılaştırıldığı çalışmalar etkileşimin başarı üzerinde çok az etkisi olduğunu göstermiştir. Yazarlara göre, alandaki alanyazın taraması değerlendirilmeli ve revize edilmelidir. 104 açığı yukarıda belirtilen unsurlarla AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 GÖKSEL CANBEK Ünite 4 –Teknoloji, İnternet ve Uzaktan Eğitim Bu ünitede, uzaktan eğitim alanında kullanılan teknolojilerle ilgili kapsamlı bilgi sunulmakta, senkron (eşzamanlı) ve asenkron (eş zamansız) sistemlerin işlevleri ve İnternet kullanımına vurgu yapılmaktadır. Ünitede ayrıca, internet tabanlı uzaktan eğitimin yapısı detaylı olarak ele alınmaktadır. Yazarlara göre, etkin bir şekilde çevrimiçi öğretim ve öğrenme iki temel kavrama dayanmaktadır. Bu kavramlardan biri öğrenen merkezli öğrenme (student-centered learning) diğeri ise yaygın (dağıtık) öğrenmedir (distributed learning). Öğrenen merkezli öğrenme: İnternet tabanlı teknolojilerin öğrenenlere yeni öğrenme deneyimleri kazandırmasıyla yaygınlaşan bu yeni terim içeriğinde etkin öğrenme, işbirliği, ders materyalinin özümsenmesi ve öğrenen kontrolü gibi kavramları içermektedir. Yaygın (dağıtık) öğrenme: Yaygın kaynaklardan yararlanma anlamında da kullanılan bu öğrenme modeli merkezi olmayan yerlerde ve farklı zaman aralıklarında öğrenenlere çalışma imkânı sunmaktadır. Genel bağlamında değerlendirildiğinde, yaygın öğrenme öğrenenlerin öğreticiden uzak kalmak zorunda kalmadığı öğrenme biçimi olarak da tanımlanmaktadır. Örneğin öğrenme kaynakları farklı sunucular ile dünyanın çeşitli yerlerine dağıtılabilir ancak bu kaynaklar ister ders içi etkinliklerde öğretici tarafından, ister bağımsız şekilde kullanılmak üzere öğrenenler tarafından işe koşulabilmektedir. Yukarıda tartışılanlar ekseninde yazarlar, uzaktan eğitim teknolojilerinin taksonomisini aşağıdaki şekliyle özetlemişlerdir. Bu taksonomi uzaktan eğitim teknolojisinin kavranmasında önemlidir; ancak, çevrimiçi sınıflarda başarının anahtarı hangi teknolojinin kullanıldığıyla değil, nasıl kullanıldığıyla ve hangi bilginin iletildiğiyle ilgilidir. Uzaktan Eğitim Teknolojilerinin Taksonomisini: Postayla eğitim (Correspondence study) Önceden kaydedilmiş ortamlar (Prerecorded media): Sesli video sistemleri Çift yönlü audio (ses) (Two-way audio): Telefon sistemi, telebridge bağlantısı Grafiklerle birlikte verilen çift yönlü audio (Two-way audio with graphics): Sunum tahtası ileticisi ve bilgisayar ağı Tek yönlü canlı video (One-way live video): TV sınıfı, video iletim sistemi Çift yönlü audio (Two-way audio), tek yönlü video (one-way video): 800’lü numaralarla telefon sistemi Çift yönlü audio/ video (Two-way audio/video): Telekomünikasyon sistemleri 105 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 GÖKSEL CANBEK Masaüstü çift yönlü audio/ video (Desktop two-way audio/video): Çoklu ortam bilgisayarları İkinci Bölüm - Uzaktan Öğretme Ve Öğrenme Ünite 5 – Uzaktan Eğitimde Eğitsel Tasarım Bu ünitede, eğitsel tasarım ve eğitim teknolojileri ile ilgili genel bilgiler verilmiştir. Ünitede ayrıca, uzaktan eğitimde yer alan sistematik tasarım süreçleri, planlama, öğretme stratejileri, öğretim ortamları, kaynak kullanımı, telif ve fikri mülkiyet hakları konularına değinilmiştir. Ünite 6 –Uzaktan Eğitim ve Öğretme Bu ünitede, uzaktan eğitimde yer alan öğrenen ve öğreten rolleri ve sorumlulukları üzerinde durulmuştur. Yazarlara göre, eş zamanlı ve eş zamansız derslerdeki öğretim bir sistem içerisinde sunulduğunda, öğrenme gerçekleşmektedir. Öğrenmenin gerçekleşmesinde etkin bileşenler aşağıdaki gibidir: Öğrenenler (öğrenenlerin doğasını anlama); İçerik (konu içeriğinin öğrenen gereksinimleriyle eşleşmesi); Kullanılacak yöntem ve materyaller (diyagram, renk, yazı büyüklüğü, görsel tasarım); Çevre (öğrenme ortamı). Bu bileşenlerin etkileşimi, öğrenme için gereklidir ve öğrenme deneyiminin türünü ortaya çıkartmaktadır. Ünite 7 - Uzaktan Eğitim ve Öğrenen Bu ünitede öğrenen topluluğunun oluşturulmasında ve eğitsel materyallerin hazırlanmasında öğreten rollerine vurgu yapılmıştır. Öğreticinin öğrenenlerin yapısını kavraması, iyi öğrenme deneyimlerinin edinilmesinde önemli bir faktördür. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, uzaktan eğitimde başarıyı etkileyen etmenler aşağıdaki şekilde özetlenmektedir: Güdü 106 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 GÖKSEL CANBEK Önceki deneyimler Bilişsel yeterlilikler Öğrenme biçimleri Ünite 8 - Destek Kaynaklar ve Uzaktan Eğitimin Görselleştirilmesi Bu ünitede uzaktan eğitimde kullanılan basılı materyallerin etkin kullanımına odaklanılmıştır. Yazarlara göre, basılı metinler (handouts), çalışma rehberleri (study guides), ve görseller (visuals) uzaktan öğreticiler için önemli kaynaklardır. İyi bir görsel tasarım: 1. öğrenenler tarafından görülebilen, 2. kolayca yorumlanabilen, 3. öğrenen katılımını artıran ve 4. dikkati üzerine çeken materyallerden oluşmalıdır. Görsel öğeler ile desteklenen en iyi uygulamaların üç temel özelliği ise: 1. Ders içeriğinin izlemesinin kolay hale getirilmesini; 2. Öğrenenlere görsel öğelerin düzenli verilmesini; 3. Öğreticinin derse ilişkin beklentilerinin net olarak belirtilmesini içermektedir. Ünite 9 – Uzaktan Eğitimde Değerlendirme Bu ünitede eğitsel tasarım süreçlerinde öğrenen başarısının değerlendirilmesine ilişkin vurgu yapılmıştır. Ünitede, değerlendirmenin öğretim stratejilerinin geliştirilmesinden ve uygulanmasından önce olması gerektiği, böylece değerlendirme etkinliklerinin beklentilere uygun hale getirildiği belirtilmiştir. İyi bir değerlendirmenin sağlanmasıyla, öğreten: 1. Öğrenenlerin öğretimden elde edebileceklerini ortaya koymalı; 2. Öğrenenlerin başarılı olup olmadıklarını nasıl saptayacağını bilmeli; 3. Öğrenenlerin başarıya ulaşmaları için ne yapmaları gerektiğine karar vermelidir; Yukarıdaki esaslar ekseninde değerlendirildiğinde, değerlendirme, öğretim planı ve uygulamalarından sonra değil, hedefler çerçevesinde öncesinde işe koşulmalıdır. Üçüncü Bölüm-Uzaktan Eğitimin Yönetimi ve Değerlendirilmesi 107 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 GÖKSEL CANBEK Ünite 10- Uzaktan Eğitimde Telif Hakkı Bu ünitede Uzaktan eğitimde telif hakkı konusu yasal koruma bağlamında incelenmiştir. Telif hakkı yasalarıyla, 1. telif hakkı alınmış eserin yeniden üretilmesi, 2. telif hakkı alınmış eserlerin türevlerinin üretilmesi, 3. telif hakkı alınmış eserlerin kopyalarının dağıtılması, 4. telif hakkı alınmış eserlerin yeniden işleme alınması ve 5. telif hakkı alınmış eserlerin halka dağıtılması konularının önüne geçilebilir. Ünite 11- Uzaktan Eğitim Kurumlarının Yönetimi Bu ünitede uzaktan eğitim kurumlarının yönetiminin yanı sıra ulusal, bölgesel ve yerel konuların uzaktan eğitime etkileri ele alınmıştır. Bölümde ayrıca, uzaktan eğitim yöneticisinin rol ve görevleri geniş bir çerçevede incelenmiş ve bir uzaktan eğitim kurumunun dönüşümünde yer alan adımlar ayrıntılı biçimde açıklanmıştır. Bu ünite ayrıca, uzaktan eğitim alanını bir girişim olarak değerlendirerek, uzaktan eğitim kurumlarının ve yöneticilerinin çevrimiçi programları geliştirirken ve planlarken izleyecekleri teknikler hakkında bilgi vermektedir. Özetle, ünitede: Son dönemde geliştirilmiş akademik teknoloji planlaması; Uzaktan eğitim politikaları; Uzaktan eğitim programları için yönetimsel gereklilikler hakkında bilgi verilmiştir. Ünite 12- Uzaktan Öğretme ve Öğrenmenin Değerlendirilmesi Bu ünitenin amacı uzaktan eğitim programlarının ve sistemlerinin değerlendirilmesinde kullanılan yaklaşımları tanıtmaktır. Ünitede ayrıca değerlendirmenin aşağıda belirtilen altı kategorisi ayrıntılı olarak açıklanmıştır: 1. Etkinliğin ölçüsü (measures of activity) 2. Verimlilik (efficiency) 3. Çıktılar (outcomes) 4. Program amaçları (program aims) 5. Politika (policy) 6. Kurumlar (Organizations) 108 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 GÖKSEL CANBEK Eserde ayrıca geleneksel değerlendirmelerin, genellikle deneysel (ampirik) ve niceliksel yöntemlere odaklandığı; ancak, programların değerlendirilmesinde nitel modellerin de önerilmeye başlandığı konusunda vurgu yapılmıştır. Sonuç Simonson, Smaldino, Albright ve Zvacek’in eserinde, uzaktan eğitim alanında çalışan öğretim elemanlarına alanın yönetimine ilişkin bilgiler sağlanmakta ve yeni bilginin uzaktan eğitimde kullanılmasına ilişkin esaslar detaylı bir şekilde tartışılmaktadır. Üç ana bölümden oluşan eserde, çevrimiçi eğitimin tasarımı, sunulması ve değerlendirilmesi tüm boyutlarıyla incelenmiştir. Kısaca, eser uzaktan eğitimin önemine ve gerekliliğine yukarıda verilen boyutlar bağlamında dikkat çekmektedir. Öneriler Simonson, Smaldino, Albright ve Zvacek’in uzaktan eğitim alanını kuram, araştırma, pratik beceriler ve bilgiler, yönetsel ve idari konular bağlamında ele aldığı bu eserde; 1. Öğrenenler: Uzaktan eğitim ile aldıkları eğitim ile bilgi ve becerilerini geliştirebilir ve etkin öğrenme için doğru yönlendirilebilirler; 2. Öğretici adayları ve öğreticiler: Uzaktan eğitimin gereklerini esas alan öğretim stratejilerini daha iyi kavrayabilir ve uygulayabilirler 3. Araştırmacılar ve geliştirmeciler; Web tabanlı yeni öğrenme ortamlarını uzaktan eğitim programlarına dâhil ederek farklı tasarımlar yapabilirler; 4. Eğitim kurumları; uzaktan eğitim alanındaki en iyi uygulamaları, stratejileri ve teknikleri kendi bünyelerinde desenleyebilir ve öğrenenlere sunabilirler. 109 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 GÖKSEL CANBEK Kaynakça Simonson, M., Smaldino, S., Albright, M., & Zvacek, S. (2012). Teaching and learning at a distance: foundations of distance education (5th ed.). Boston, MA: Pearson Education. 110 AUAd Yıl, Cilt 1, Sayı 2, 102-111 GÖKSEL CANBEK Yazar Hakkında Okutman Nil GÖKSEL CANBEK Nil Göksel, 2001 yılında Bilkent Üniversitesi, İnsanı Bilimler ve Edebiyat Fakültesi, Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümünde lisans eğitimini tamamlamıştır. 2007-2010 yılları arasında çeşitli Yaşam boyu Öğrenme Projelerinde idari personel olarak görev almış ve 2007-2009 yılları arasında Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim Anabilim Dalında “Üniversite-Toplum İşbirliğinde Öğrenen-Ders Yöneticisi Etkileşimi: Second Life (SL) Üzerine Bir Çalışma” başlıklı yüksek lisans tezini tamamlamıştır. Yazar, halen doktora çalışmalarını aynı alanında sürdürmekte olup ulusal, uluslararası ve kültürlerarası çalışmalarda ve projelerde yer almaya devam etmektedir. Posta Adresi: Tel (İş): Eposta: Anadolu Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu İki Eylül Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470 + 90 222 335 05 80/ 6095 [email protected] 111 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 112-119 Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi AUAd auad.anadolu.edu.tr Tam zamanında öğretme: disiplinler arası, akademiler arası Doktora Öğrencisi İrem AYDIN MENDERİSa aAnadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim ABD, Eskişehir, Türkiye 26470 Özet Tam Zamanında Öğretme / Just-in-time teaching (JiTT), öğrencilerin dersten birkaç saat öncesinde, çevrimiçi öğrenme yönetim sistemlerini kullanarak katılacakları dersle ilgili sorulara cevap vermelerini gerektiren pedagojik bir yaklaşımdır. “Tam zamanında” tabirinin son andalık anlamı da olduğundan, gelişigüzel bir işi veya keskin hatları olan bir kavramı çağrıştırsa da, JiTT pedagojisi bunun tam tersidir. İki bölümden oluşan bu kitabın birinci bölümünde JiTT metoduna giriş yapılmış, öğrencileri öğrenmeye güdülemek için JiTT metodunun kullanımından bahsedilmiş, metodun akran öğrenmesiyle ilişkisi irdelenmiş ve diğer pedagojik yeniliklerle birlikte ele alınmıştır. Kitabın ikinci bölümünde ise JiTT metodunun biyolojik bilimler, yerbilimleri, fizik bilimleri, ekonomi, tarih ve beşeri bilimler gibi farklı disiplinlerde yapılmış uygulamalara yer verilmiştir. Anahtar Sözcükler: Tam zamanında öğretim, Tam zamanında öğrenme, JiTT, pedagoji. Abstract Just-in-time teaching is a pedagogical approach that requires students to answer questions related to an upcoming class a few hours before, using an online learning management system. Although the term “just-in-time” evokes a casual work or a clear cut concept as it also has the meaning of doing something at the last minute, the JiTT pedagogy is just the opposite. There are two parts in the book. In part one, there is an introduction to JiTT, using JiTT to motivate student learning, JiTT and peer instruction and JiTT in combination with other pedagogical innovations. In part two, there are some sample implementations of the method in the fields of biological sciences, geosciences, physical sciences, economics, history and humanities. Keywords: Just-in-time teaching, Just-in-time learning, JiTT, pedagogy Kaynak Gösterme Aydın, Mendiris, İ. (2015, 15 Nisan). Tam zamanında öğretim: disiplinler arası, akdemiler arası [Kitap tanıtımı Just-in-time teaching: across the disciplines, across the academy.by S. Simkins and M. H. Maier (Eds.)]. AUAd, 1(2), 112-.119 120 112 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 112-119 Aydın Menderis Giriş Bu çalışmada özeti yapılan kitabın tam adı “Just-in-time Teaching, Across the Disciplines, Across the Academy”dir. Kitabın yazarları Scott Simkins ve Mark H. Maier’dir. Önsöz kısmı ise James Rhem tarafından yazılmıştır. Tam zamanında öğretme (Just-in-time-teaching) ya da kısaca JiTT metodu, klasik eğitim anlayışının evrilmesiyle ve yükseköğretimde daha etkili nasıl öğretilebilir kaygısıyla ortaya çıkan bir yöntemdir. Haliyle yöntemin uygulanması ile öğrenenlerin bireysel olarak güdü ve öğrenme düzeylerinin artması; bu yöntemi uygulayan kurumların ise daha başarılı öğrenciler yetiştireceğinden daha popüler kurumlar olmaları beklenmektedir. Tam Zamanında Öğretmeye Giriş Kısa zaman öncesine kadar pedagoji terimi üniversitelerde pek duyulmazdı. Ancak son zamanlarda alabildiğine yaygınlaştı. Özellikle üniversiteye kayıt olan öğrenci sayısı arttıkça klasik eğitim anlayışı evrildi ve zekâ kavramı çeşitlendi. Bu değişim, yükseköğretimde daha etkili nasıl öğretilebilir kaygısını da beraberinde getirdi. Tam Zamanında Öğretme Yönteminin Tanımı Bu yöntem, sınıf içi aktivitelere ve öğrencilerin evde yaptıkları etkinliklere geribildirim sağlamak için öğrencilerin ders öncesinde yaptıkları hazırlıkları kullanan pedagojik bir yöntemdir. Yöntemin hedefleri; ders anında öğrenmeyi artırmak, öğrencilerin daha çok güdülenmelerini sağlamak, öğrencileri dersten önce hazırlık yapmaya teşvik etmek ve öğretenin dersi öğrencilerin ihtiyaçlarına göre şekillendirebilmesini sağlamaktır. JiTT, 1990ların sonunda üniversitedeki fizik hocalarının kullanımı için geliştirilmiştir; ancak daha sonra diğer akademik disiplinler için de kullanılmaya başlanmıştır. İlk çalışmalar Indiana University-Purdue University Indianapolis’te, Davidson College ve United States Air Force Academy (USAFA)’daki fizik hocalarıyla işbirliği içinde yürütülmüştür. Ardından, JiTT’in sonuçları birçok yayın, sunum ve atölye çalışmalarıyla yaygınlaştırılmıştır. Birçok alanda çalışan hocalar bu metodu derslerinde kullanmaya başlamıştır. Birçok öğreten bu metodu lisede ve lisansüstü programlarda kullansa da JiTT ilk önce önlisans ve lisans düzeyinde kullanılmıştır. Kitabın yazarları Simkins ve Maier, 1990ların sonlarında Gregor Novak ve Evelyn Patterson tarafından düzenlenen “Tam Zamanında Öğretme” (JiTT) atölyesine katıldıktan sonra öğretme yöntemlerini değiştirdiklerine değinmişlerdir. Ekonomi derslerine gelmeden önce öğrencilerin çevrimiçi ders yönetim sisteminde ders ile ilgili sorulara cevap vererek 113 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 112-119 Aydın Menderis gelmelerini istemiş; ve olumlu sonuçlarını hemen görmeye başlamışlardır. İş arkadaşlarından biri onların sadece ev ödevini yeniden icat ettiklerini söyleyip yönteme inanmamıştı. Ancak JiTT soruları ev ödevinden fazlasıydı. Geleneksel ödevler ders içeriğiyle ilgili basit uygulamaları içerirken JiTT soruları sadece bilişsel yetenekleri geliştirmekle kalmaz, öğrencilerin öğrendiklerini daha önce öğrendikleriyle birleştirmelerini ve metabilişsel düşünebilmelerini de sağlar. Aynı zamanda derse önceden hazırlıklı gelen öğrencilere dersten önce sorulara kendilerinin verdikleri cevaplarla derse geçiş daha kolay oluyordu ve öğrenci katılımının daha çok olduğu, motivasyonu daha yüksek olan öğrencilerin olduğu bir sınıf ortamı yaratılıyordu. JiTT yönteminin işleyişi şöyledir: Okuma çalışmaları genellikle sınıfta verilir. Ders öncesi alıştırmalar çevrimiçi olarak yapılmış olduğu için, derste bunun için zaman harcanmaz. Ayrıca, öğrencilerin evde cevapladıkları sorular için ayırdıkları zaman, geleneksel bir sınava ayırdıkları zamandan daha çok olduğu için, sorular daha açık uçlu ve düşünmeye yönlendiricidir. Bu da önemli bir fark yaratır. Çoğu öğreten, ders öncesi alıştırmaların cevaplarını dersten en az bir saat öncesinde ister. Bu da öğretenin dersten önce öğrenci cevaplarını gözden geçirebilmesini sağlar. Çoğu zaman öğreten, bu cevaplara göre hazırladığı ders planında değişiklikler yapar. Eğer öğreten, öğrencilerin bir konuda uzmanlaştığını hissederse, bu konuyla ilgili sınıf içi tartışmaların süresini kısaltabilir veya tamamen kaldırabilir. Aynı şekilde, eğer ders öncesi yapılan ödevler öğrencilerin belirli konularda zorluk çektiğini gösteriyorsa, derste bu konulara daha çok ağırlık verilebilir. Yöntem adını bu “tam zamanında” yapılan ayarlamalardan almıştır. JiTT yöntemini uygulayan hocalar sık sık öğrencilerin ders öncesi ödevlerinde kullandıkları sözlerden yola çıkarak ders içi tartışma konularını belirler. Öğrenci çalışmasına yapılan, dersin başlangıç noktası veya dersin ilerlemesini sağlayan önemli bir husus olan bu atıf, sınıfın daha öğrenci merkezli olmasını sağlar ve interaktif öğrenmeyi teşvik eder. Bu bağlamda, bir ders döngüsü şöyledir: • Öğrenenler okuma veya diğer hazırlık aktivitelerini dersten önce tamamlarlar. • Öğrenenler ders öncesi ödevini yaparlar ve en geç dersten bir saat öncesine kadar sisteme yüklerler. • Öğreten, ders öncesi ödevlerini inceler ve ders planını buna göre tekrar şekillendirir. • Öğreten, ders sırasında atıfta bulunmak için ders öncesi yapılan ödevlerden sözler seçer. • Öğreten, ders sırasında ödevlerden seçtiği sözleri tartışma konusu olarak kullanır. 114 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 112-119 Aydın Menderis • Öğrenenler ders sırasında öğreten ve akranlarıyla tartışmalara katılır. • Öğreten, bir sonraki ders öncesi ödevini öğrencilerin ilerlemesine göre şekillendirir. Tam Zamanında Öğretme Yöntemini Öğrencileri Güdülemek İçin Kullanmak Öğretenin dersten önce öğrenen tarafından paylaşılan ödevler içinden bazı sözleri seçip derste onlara atıfta bulunması, dersin öğrenenin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirilmiş olması ve öğrenenin derse aktif olarak katılması gerekliliği öğrencinin motivasyonunu artıran faktörlerdir. Yazarların konu ile ilgili deneyimlerine göre, uygulamanın yapıldığı ilk dönemde birçok zorlukla karşılaşılsa da bir istatistiğe giriş dersinde öğrencilerin hem başarılarında hem de motivasyon düzeylerinde artış görülmüştür. Uygulamanın yapıldığı ikinci dönemde ise öğrencilerin JiTT ile ilgili algılarının, soruların öğrencilere sunuluşu ve bu sorulara verilen cevapların yeniden gözden geçirilmesiyle tamamen değiştiği görülmüştür. Tekrar şekillendirilerek açık uçlu hale çevrilen sorulara verilen cevaplar sayesinde o ana dek saklı kalmış olan, öğrenenlerin öğrenme ve düşünme süreçlerine dair bilgi edinilmiştir. Bu yöntemin uygulandığı öğrenenler, öğretenlerin gerçekten onların öğrenmesini önemsediklerini hissederler ve sınıf içi aktiviteler ile ders dışı etkinlikler arasında bir bağ kurabilirler. Örnek bir JiTT Senaryosu ile öğrencilerin güdülenmelerini daha ayrıntılı inceleyelim: Klonlama ile ilgili bir biyoloji dersi hazırlıyorsunuz. Ve dersten önce web sitenizden öğrencilerin şu soruları cevaplamalarını istiyorsunuz: 1- “Koyun Dolly kendisinden altı sene önce doğan bir koyunun genetik ikizi veya klonu!” isimli parçayı okuyun. Dolly’nin anne babası var mı? Eğer varsa genetik anne babaları kimler? Dolly, hiç çiftleşmemiş bir koyunun mu yavrusu? 2- Einstein gibi parlak bir fizikçiyi klonlayıp ondan bir tane daha yaratmayı düşünmenin nesi yanlış? 3- Bir kişinin genetik bilgilerinin bilinmesinin işe alımda veya sigorta ödemelerinde kişi aleyhinde kullanılmasına bir örnek veriniz. İşverenler veya sigorta şirketleri bu bilgiyi nereden alırlar? Bu sorulara verilen tüm cevapları ortak temalar altında toplayarak sınıfta sunmak öğrencilerin derse katılımını ve güdülenmesini artıracaktır. Araştırmalar da göstermiştir ki sadece bununla da kalmayıp öğrencilerin dersten önce hazırlık yapma alışkanlıklarını geliştirip 115 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 112-119 Aydın Menderis ders devamsızlıklarını azaltmıştır. Görülmektedir ki JiTT aktiviteleri sınıf içi ve sınıf dışındaki etkinlikleri bir araya getirip tek bir amaç için birlikte çalışmalarını sağlamaktadır. Tam Zamanında Öğretme Yöntemi ve Akran Öğrenmesi JiTT modelinde akran öğrenmesi ve akran değerlendirmesi kavramları da önem taşımaktadır. Öğrenenler birbirlerinden de öğrenir ve birbirlerini sınıf içi tartışmalarla değerlendirirler. Sınıfta bir öğrenme topluluğuna ait olduğunu belirtmek isteyen öğrenenler için grup içinde işbirlikçi öğrenme önemlidir. Tam Zamanında Öğretme yöntemi ve akran öğrenmesi bir arada ele alındığında öğrencilerin anlama düzeyleri, fakülte ve öğrencilere geri bildirim sağlaması ve öğretenin sınıf içi zaman yönetimini ayarlaması daha üst seviyede gerçekleşir. Öğrenenlerin ders öncesi öğrenilecek materyalle zaten tanışmış olması ile sınıfta daha zor kavramlara üzerinde durulabilir ve zaten anladıkları kavramlar üzerine analiz yapabilmeleri akran öğrenmesiyle sağlanabilir. Bu yöntem sayesinde hem öğreten kendi ders anlatım şeklini ve içeriğini duruma göre düzenleyebilir; hem de öğrenenler kendi öğrenmelerini takip edebilirler. Akran öğrenmesi ve tam zamanında öğretmenin uygulanması birçok sınıf ortamı ve disiplinde kolaydır ve öğrenenlerin öğrenme düzeyini geliştirmektedir. Tam Zamanında Öğretme ve Diğer Pedagojik Yenilikler JiTT yöntemi hem öğrenen hem de öğreten rollerini de değiştirmiştir. Yeni öğrenen rollerine baktığımızda düzenli olarak ödev yapıp bunu sınıfta kullanma alışkanlığı olmayan öğrenciler için JiTT’in çok zor olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden hem yapı hem de amacı itibariyle öğretenin öğrenenleri bu duruma hazırlaması gerek. Öğrenciler JiTT’e ilk maruz kalışlarında zamanlarını günlük, küçük ödevler yaparak nasıl yönetecekleri konusunda sıkıntılar çeker. Bu yüzden de neye göre not alacaklarını bilmek isterler. Bir diğer durum da sınıf iç tartışmaların öğrencilerin verdikleri cevaplara göre şekillenmesidir. Genellikle bir sorunun mutlaka doğru bir cevabı olduğu ortamlara alışık olan öğrenenlerin; doğru cevabın olmadığı, herkesin özgürce fikir beyan ettiği bu ortama ayak uydurmak için zamana ve danışmanlığa ihtiyaçları vardır. Yeni öğreten rollerine baktığımızda ise aynı şekilde öğretim yaşantısı boyunca bilgiyi aktaran konumunda olan öğretenler için sadece danışman rolüne bürünüp dersi öğrencilerin verdiği cevaplara göre şekillendirmenin ilk etapta zor gelebileceğini görürüz. Ancak tüm bu aşamalara alıştıktan sonra öğrenme çıktılarının çok daha kalıcı olduğunu görmek zor değildir. 116 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 112-119 Aydın Menderis Tam Zamanında Öğretme Yönteminin Farklı Disiplinlerde Uygulanması Kitabın ikinci bölümü olan bu kısımda biyolojik bilimlerde, yer bilimlerinde, fizik bilimlerinde, ekonomide, tarihte ve beşeri bilimlerde tam zamanında öğretme yönteminin uygulamalarından örnekler verilmiştir. Sonuçlar JiTT yöntemini deneyimlemiş öğrenciler, ders dışı öğrenmelerinde de farkındalık kazanmışlar, sınıfa hazırlıklı gelmeyi adet edinmişler ve konu hakkında fikir sahibiyken, hem de bu bilgileri dersten hemen önce “tam zamanında” edindiklerinden dolayı konuya daha odaklı olabilmişlerdir. Bloom’un taksonomisi ile tam zamanında öğretme yönteminin süreçlerinin birbiriyle örtüştüğü ortadadır. Bazı yeni akımlara göre taksonomi basamaklarının sıralanışı değişiklik gösterse de bilgi, kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme basamaklarını yukarıda bahsettiğimiz tam zamanında öğretme yönteminin ders döngüsü basamaklarıyla kolaylıkla eşleştirebiliriz. Öneriler Bu yöntemi e-öğrenme ortamlarında kullanmanın da yine olumlu sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Zaten bu yönteme göre öğrencilerin hali hazırda soruların cevaplarını ders öncesi paylaştıkları ortam bir öğrenme yönetim sistemidir ve bu da göstermektedir ki öğrencileri yüz yüze dersten, hiç alışkın olmadıkları bir sistemin içine sokmuş olmayız. Şahsi öngörülerime göre e-öğrenme ortamlarında tam zamanında öğretme yöntemiyle çalışan öğrencilerin akranlarıyla daha sık iletişim kurdukları, akran öğrenmesi sağladıkları ve derse hazır geldikleri için katılımlarının artması sebebiyle sosyal bulunuşlukları da artış gösterebilir. 117 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 112-119 Aydın Menderis Kaynakça Simkins, S., & Maier, M. H. (Eds.). (2010). Just-in-time teaching: Across the disciplines, across the academy. Sterlin, VA: Stylus. 118 AUAd 2015, Cilt 1, Sayı 2, 112-119 Aydın Menderis Yazar Hakkında Doktora Öğrencisi İrem AYDIN MENDERİS Lisans öğrenimini Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği bölümünde tamamlamıştır. Bunun yanı sıra Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Halkla İlişkiler bölümü ve İşletme Fakültesi İşletme bölümü mezunudur. Yüksek lisansını Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yükseköğretimin Yönetimi bölümünde tamamlamıştır. Yüksek lisans tezinde yükseköğretimde uzaktan eğitim yönetimine eğilmiştir. Halen Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı doktora öğrencisidir. Aynı zamanda dokuz yıldır Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olup İngilizce öğretmeni olarak çalışmaktadır. İlgi alanları uzaktan eğitimde yönetim, iletişim ve yaşam boyu öğrenmedir. Posta Adresi: GSM: Eposta: Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Yunusemre Kampüsü, Eskişehir, Türkiye 26470 +90 506 344 8266 [email protected] 119 Enstitüsü, Uzaktan Eğitim ABD,
Benzer belgeler
Mobil öğrenme: her zaman, her yerde kesintisiz öğrenme
Bozkurt, A. (2015). Mobil öğrenme: her zaman, her yerde kesintisiz öğrenme deneyimi . AUAd, 1(2), 65-81