Ilhan inan
Transkript
Ilhan inan
İnan, İlhan,“Bilgi ve Yanılabilirlik”, Teo Grünberg Armağan Kitabı,çıkacak. Bilgi ve Yanılabilirlik İlhan İnan Teo Grünberg, kırk yılı aşkın bir süre içerisinde yayımladığı makale ve kitaplar, verdiği dersler ve yetiştirdiği öğrencilerle felsefe dünyamızda eşine az rastlanır bir düşünürümüzdür. Mantık, mantık felsefesi, epistemoloji ve bilim felsefesi gibi alanlarda bir çok eser vermiş olan Teo Grünberg, çalışma konularından biri olan Epistemik Mantık alanında, önce Epistemik Mantık adlı kitabını daha sonra da Sembolik Mantık El Kitabı adlı çalışmasının ikinci cildindeki “Bilgi Mantığı” bölümünü Türkçe felsefe literatürüne sunarak büyük bir katkı sağlamıştır. Bu yazımda, sevgili hocam Teo Grünberg’in değerinin daha iyi anlaşılmasının en iyi yolunun onun düşüncelerini felsefi tartışmaya açmak olduğu düşüncesinden yola çıkarak, epistemik mantık alanından bir konuyu ayrıntılı olarak ele almak istiyorum. I. “Epistemoloji” adını verdiğimiz ve bilginin ne olduğunu ve nasıl elde edildiğini tartışan alanda tarih boyunca bir çok kurama rastlarız. Bu kuramların doğrululuğunu sınarken başvurduğumuz iki temel norm olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birincisi, bilgi edinme sürecinde açık fikirli olmanın kendi içinde bir değer olduğu görüşüdür. Düşüncelerini hiçbir koşulda değiştirmeyeceğini söylemek, inançları konusunda dogmatik olmak, epistemik açıdan erdem sayılamayacağına göre, bir bilgi kuramının da “açık fikirlilik” olarak adlandırdığımız bu değeri bünyesinde barındırabilmesi gerekir. Diğer yandan, bir bilgi kuramı hiçbir şeyi bilemeyeceğimiz ya da yalnızca kendi zihnimize içkin olan şeyleri bilebileceğimizi savlayan Kuşkuculuk öğretisi konusunda da tarafsız olmalıdır; kısacası, bir bilgi kuramının kuşkucu olmadan da açık fikirli olmayı olanaklı kılması gerekir. Dolayısıyla, çağdaş epistemolojide bu beklentiyi sağlayacak bir bilgi kuramına dair çoğu felsefeci tarafından kabul gören temel sav, gerekçelendirmenin doğruluğu içermediği görüşüdür. Öncelikle bu savı daha yalın olarak dile getirelim (‘a’ bir kişi ve ‘p’ de bir önerme değişkeni ise). Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı: a’nın p’nin doğruluğu hakkında gerekçelendirilmiş bir kanısı olması, p’nin doğruluğunu mantıksal olarak zorunlu kılmaz. Özellikle Descartes sonrası epistemolojide Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı neredeyse tüm felsefeciler tarafından kabul görmüştür. Bunun nedeni basittir: herhangi bir konudaki kanımızın doğruluğuna dair elimizde olabilecek gerekçeler (ya da Teo Grünberg’in yeğlediği deyimle “haklılaştırmamız”), inancımızın doğru olduğunu göstermeye yetmez. Önümde bir masa olduğuna inanıyorum ancak bu inancımı gerekçelendirmemi sağlayan veriler duyu algılarımdan kaynaklanıyor. Eğer bu duyu algılarını bir Şeytan ya da bir başka güç beni yanıltmak için yaratmış olsaydı, önümde bir masa olmadan da niteliksel olarak tıpatıp aynı verilere sahip olurdum. Bu tür bir durumu varsaymak beni mantıksal bir çelişkiye İnan, İlhan,“Bilgi ve Yanılabilirlik”, Teo Grünberg Armağan Kitabı,çıkacak. götürmeyeceğine göre, elimdeki veriler masanın varlığını mantıksal olarak kanıtlamaya yetmez. Bu tür bir kanıtlamayı bilginin koşulu yaparsak, büyük ihtimalle dış dünya üzerine pek de bir şey bilmediğimizi söylemek zorunda kalırız. Öte yandan, bildiğimizi iddia ettiğimiz her şey konusunda elimizdeki verilerin böylesine güçlü birer kanıt olduğunu söylersek de, dogmatik bir tavır içine girmiş oluruz. Bunlardan dolayı, önermelerin doğruluğu konusundaki verilerimizin yanılabilirliğini savunmak, hem kuşkuculuğa hem de dogmatizme karşı bize bir korunma kalkanı sağlar. Bu çerçeve içinde şimdi Teo Grünberg’in Sembolik Mantık El Kitabı adlı çalışmasının ikinci cildindeki “Bilgi Mantığı” bölümüne bakalım. Grünberg “haklılaştırmanın” doğruluk tablosunu şu şekilde veriyor (Grünberg [2000], Cilt 2, 241): p D Y Hap D,Y D,Y Burada ‘p’ bir önermeye karşılık gelirken, ‘D’ “doğru”, ‘Y’ “Yanlış”, ‘Hap’ ise “a kişisi p önermesini haklılaştırıyor” anlamına gelir. Bizi ilgilendiren, tablonun sağ alt kutusunda yer alan ‘D’ işaretidir. Görüldüğü üzere, p yanlışken, “a kişisi p önermesini haklılaştırıyor” doğru çıkabilir. Kısacası, Grünberg’e göre yanlış bir önermenin gerekçelendirilmesi olanaklı olduğuna göre, buradan kolaylıkla Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı’nı çıkarabiliriz. II. Çoğunlukla açıkça dile getirilmemesine karşın, çağdaş epistemolojinin bilgi üzerine kabul ettiği bir başka sav da bilginin kesinliği gerektirdiği görüşüdür. Bunu aşağıdaki şekilde dile getirebiliriz. Kesinlik Koşulu Savı: Eğer a, p’yi biliyorsa, a, p’nin doğru olduğundan emindir. Bu savı savunanlar argümanlarını “bilgi” teriminin kullanımına dair dilsel bazı sezgilerimize dayandırırlar. Bu sezgilere göre, birinin herhangi bir p önermesi için, “p’yi biliyorum ama emin değilim” ya da “p’yi biliyorum ama bu bilgim kesin değil” türündeki tümceleri doğru olarak dile getirmesi olanaksızdır. Gerçekten de bu sezgiler o denli güçlüdür ki, bu tür tümcelerin yalnızca yanlış değil, kavramsal olarak çelişikli olduğunu bile söylemek mümkündür. Kısacası, bu sezgilere göre bir önermeyi bildiğimizi iddia etmek için, bir koşul da o önermenin doğruluğu konusunda emin olmamız, ya da inancımızın kesin olmasıdır. 1 Çağdaş epistemolojinin bu iki temel savı, her ne kadar akla yatkın görünseler de, aralarında bir gerilim oluştururlar. Ancak bu gerilim bir mantıksal tutarsızlığa yol açmaz, yani iki savın doğuluğundan bir çelişki çıkaramayız. Zira bir önermenin doğruluğundan emin olmamız, o önermenin doğruluğuna dair elimizdeki verilerin (gerekçelerimizin) mantıksal olarak o önermenin doğruluğunu içerdiğini göstermez. Örneğin diyelim ki, Su dünya nüfusunun altı milyarın üstünde olduğuna inanıyor ve bundan emin; bu kanısını güvenilir kaynaklardan elde etmiş; kısaca dünya nüfusunun altı milyarın üstünde olduğunu bilmek için gerekli düzeyde gerekçesi var. Bu durumda, eğer gerçekten de dünya nüfusu altı milyarın üstündeyse, Su bunu biliyor demektir. Ancak bu konudaki kanısını gerekçelendiren verileri elde ettiği kaynaklar ne denli güvenilir olursa olsun, bu veriler mantıksal açıdan önermenin doğruluğunu içermez. Dünya nüfus sayımı konusunda yapılan tüm çalışmalarda ciddi bir hata İnan, İlhan,“Bilgi ve Yanılabilirlik”, Teo Grünberg Armağan Kitabı,çıkacak. yapılmış olabileceğini varsaymak, bunun olasılığı ne denli düşük olursa olsun, başlı başına bir mantıksal olanaksızlık değildir. Dış dünyaya dair bildiğimiz çoğu şey için aynı durumun geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Dinozorların yok olduğunu biliyorum ve normal koşullarda bu kanımın doğru olduğundan eminim. Öğretmenlerimden duyduklarımdan, okuduğum ansiklopedilerden, seyrettiğim belgesellerden, gezdiğim müzelerden ve konuştuğum kişilerden bana aktarılmış olan veriler, bu kanımı emin kılmaya yetiyor. Bilmek için bundan daha fazlasını şart koşarsak, daha önce de söylediğim gibi, pek az şeyi bilebileceğimiz sonucuna ulaşırız. Ancak normal koşullarda emin olduğum bu kanımı sorgulamaya kalkarsam, bu emin olma durumumu ortadan kaldırabilirim. Uzaylıların ya da CIA’nın bizim üzerimizde oynadığı bir oyun da olabilir bu; dinozorların gerçekte hiçbir zaman var olmamış olduğunu ve bir gücün bizim bu yanlış kanıya kapılmamız için dikkatlice yanıltıcı kanıtlar bıraktığını düşünmek, kulağa biraz olağandışı gelse de, mantıksal bir çelişki içermez. Bu tür kuşkulara kendimi kaptırdığımda, artık bu kanıma dair emin olma duygumu yavaş yavaş kaybedebilirim. Ve eğer ki emin olmak bilmenin bir koşulu ise, bu durumda bildiğim bir şeyi artık bilmez hale gelebilirim. Kısaca Kesinlik Koşulu Savı ile Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı, mantıksal olarak birbiriyle tutarlıdır. Kesinlik Koşulu Savı’na çok yakın ve yine çoğu felsefecinin kabul ettiği bir başka sav da, bilgi ile yanılabilme kavramları arasındaki ilişkiye dairdir. Yanılamazlık Savı: Eğer a, p’yi biliyorsa, a, p olduğunda yanılamaz. “P’yi biliyorum ama yanılıyor olabilirim” , “p’yi biliyorum ama p yanlış çıkabilir” türündeki tümcelerin hiçbir koşulda doğru olamayacağına dair sezgileri olanlar Yanılamazlık Savı’nı da kavramsal bir doğru olarak kabul ederler. Kesinlik Koşulu Savı’nı doğrudan ele almasa da, Grünberg’in, “Yanılma Sorunu” adlı bölümde verdiği “yanılma” tanımından yola çıkarak, Yanılamazlık Savı’nı kabul ettiğini görebiliriz. Bu bölümde Grünberg şöyle der: a “ben” adılı yerini tuttuğunda (1) Ka p ∧ Ba* ∼p Önermesi (2) p olduğu kanısındayım ama yanılabilirim anlamına gelir. (Grünberg [2000], Cilt 2, 274) Burada Grünberg’in notasyonuna göre ‘Ka p’, “a, p olduğu kanısında”, ‘Ba* ∼p’ ise, “a, p’nin doğru olduğunu bilmiyor” anlamına gelir. Ancak alıntının başında ifade edildiği üzere, ‘a’ yerine “ben” adılını koyarsak, (1) önermesini (“ve” bağlacı yerine bağlama daha uygun olan “ancak” bağlacını yerleştirerek) şu şekilde dile getirebiliriz: (3) p olduğu kanısındayım ancak p’nin doğru olduğunu bilmiyorum. İnan, İlhan,“Bilgi ve Yanılabilirlik”, Teo Grünberg Armağan Kitabı,çıkacak. Kuşku yok ki (3) türünde önermelerde herhangi bir çelişki bulunmaz. Ancak bizim için önemli olan alıntının sonunda Grünberg’in dile getirdiği eşanlamlılık savıdır. Buna göre (3) ile, (4) p olduğu kanısındayım ancak yanılabilirim eşanlamlıdır. İşte bu sav Yanılamazlık Savı’nı mantıksal olarak varsayar. Zira eğer (3) ve (4) eşanlamlıysalar, her iki önermenin başındaki “p olduğu kanısındayım” tümcesini “p olduğunu biliyorum” tümcesiyle değiştirirsek elde edeceğimiz önermeler de eşanlamlı olmak durumundadır: (5) p olduğunu biliyorum ancak p’nin doğru olduğunu bilmiyorum (6) p olduğunu biliyorum ancak yanılabilirim. Dolayısıyla (5) önermesi düpedüz bir çelişki olduğuna göre, bu önermeyle eşanlamlı olan (6) da bir çelişkidir. Aynı şekilde “ben” adılı yerine herhangi bir özel ad koyduğumuzda da ortaya çıkacak tümce çelişkili olacağı için, buradan Yanılamazlık Savı’nı varabiliriz. Özetle Teo Grünberg’e göre, “yanılabilmek” ile “bilmemek” eş anlamlı olduğu için Yanılamazlık Savı mantıksal ve analitik bir doğru olarak karşımıza çıkar. Eğer “yanılamaz” yerine “emindir” terimini koyarsak da, Yanılamazlık Savı’ndan Kesinlik Koşulu Savı’nı kolaylıkla çıkarılabiliriz. Bu durumda şu soruyu sormamız gerekir: Bir kanımızın doğruluğu konusunda bir yandan emin olduğumuzu söylerken, diğer yandan yanılabilir olduğumuzu da çelişkiye düşmeden söyleyebilir miyiz? Kısacası, şu türde bir önerme doğru çıkabilir mi? (7) p olduğundan eminim ama yanılıyor olabilirim. Sanırım Teo Grünberg dahil bir çok felsefeci (7) türü önermelerin çelişkili olduğunu söyleyecektir. Eğer öyleyse çoğu felsefeci gibi Grünberg’in de hem Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı’nı, hem de Kesinlik Koşulu Savı’nı kabul ettiğini söyleyebiliriz. III. Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği ile Yanılamazlık savlarını felsefi açıdan kabul etmemiz için güçlü argümanlar olsa da, pratik yaşama uyguladığımızda sorunlar çıkar. Her iki sava da inanan birini ele alalım. Diyelim ki Su, epistemoloji dersindeki tartışmalardan bu konuda ikna olmuş olsun ve kendisiyle çalışma odasında konuşuyor olalım. Masasının üstünde Platon’un Devlet’i duruyor; kitabı karıştırdığımızda bir çok satırın altının özenle çizildiğini görüyoruz ve 19. sayfanın sağ üst köşesinde bir leke gözümüze çarpıyor. Su kitabı geçen sene aldığını, özenle okuyup önemli gördüğü yerlerin altını çizdiğini söylüyor. Lekeyi sorduğumuzda da bir gece çalışırken yanlışlıkla kahvesini döktüğünü ekliyor. Kitaba işaret ederek “geçen sene aldığın kitap ile bu aynı kitap mı?” diye sorduğumuzda da kendinden emin bir şekilde “evet” diyor. Gerçekten de altı çizili ve kahve lekeli kopyanın geçen sene aldığı kopya ile aynı olduğunu varsayalım. Bu konuda kuşku duyması için hiçbir neden olmadığı için kanısını gerekçelendiren veriler Su’nun masasında duran Devlet adlı kitabın geçen sene aldığı kopya ile aynı olduğunu bilmesi için yeterli görünüyor. Ancak Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı’na inandığı için, Su elindeki verilerin kanısının doğruluğunu mantıksal olarak içermediğine de inanıyor olmalıdır. Yani satırların altının çizili olduğunu ve 19. sayfadaki kahve lekesini görmesi, söz konusu kitabın geçen sene aldığı ile aynı olduğunu kanıtlamaya yetmiyor. Örneğin bir arkadaşı kendisinden kitabı ödünç almış olsa ve daha sonra okurken İnan, İlhan,“Bilgi ve Yanılabilirlik”, Teo Grünberg Armağan Kitabı,çıkacak. kitabın cildi bozulduğu için yeni bir kitap alıp, altını özenle aynı Su’nun çizdiği gibi çizip ,19. sayfaya da kahve döküp, lekeyi aynen elde edip, sonra da bu yeni kopyayı Su’ya geri verdiğini düşünsek mantıksal bir çelişkiye düşmeyiz. Söz konusu senaryoda Su’nun elindeki gerekçeler niteliksel olarak aynı kalmasına karşın, kanısı yanlış olacağından, geçen sene aldığı kitap ile masasının üstünde duran kitabın aynı olduğunu bilmiyor olurdu. Ancak bu yalnızca bir senaryo ve gerçekte olmamış ve her normal insan gibi Su da bu tür bir senaryoyu düşünmemiş olsun. Aklına getirmiş olsaydı belki kanısına yönelik kuşku duymaya başlayabilirdi ve bu süreç sonucunda bildiği şeyi bilmez hale gelebilirdi. Ancak bunların hiçbiri olmamış olsun. Yine de, o anda bunu bilinç düzeyine getirmese bile, Su Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı’na inanmış biri. Bu durumda isteseydi Su şu şekilde akıl yürütebilirdi: (8) Önümdeki kitabın geçen sene aldığım ile aynı olduğu kanısındayım. (9) Bu kanımın gerekçeleri (altı çizili satırları ve kahve lekesini görmem) kanımın doğru olduğunu kanıtlamaz. (10) Dolayısıyla kanımda yanılıyor olabilirim. Böyle bir akıl yürütme için Su’nun herhangi bir kuşkuculuğa kendini kaptırmış olması gerekmez. (8) için yalnızca neye inandığı konusuna dikkatini bir an vermesi yeterli olacakken, (9) Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı’ndan doğrudan çıkar ve (10) da (8) ve (9)’un mantıksal bir sonucudur. Eğer bu basit akıl yürütmeyi gerçekleştirmiş olsaydı Su söz konusu önermeyi bildiğini söyleyebilir miydi? Kesinlik Koşulu Savı’na da inanıyorsa, bildiğini söyleyebilmesi için emin olduğunu da söyleyebilmesi gerekir. Bu durumda Su’nun şu garip önermeyi de doğru olarak dile getirebilmesi gerekirdi: (11) Bu kitabın geçen sene aldığım ile aynı olduğundan eminim ama yanılıyor olabilirim. Daha önce de belirttiğim üzere, Teo Grünberg de dahil bir çok felsefecimize göre böyle bir önerme kavramsal açıdan bir çelişki barındırır. Grünberg’e göre “yanılıyor olabilirim” ile “bilmiyorum” eş anlamlı olduğundan, yukarıdaki önermeyi şu şekilde de dile getirebiliriz: (12) Bu kitabın geçen sene aldığım ile aynı olduğundan eminim ama bunu bilmiyorum. Sanırım hiçbir felsefeci (12) türü bir önermenin doğru olarak dile getirilebileceğini kabul etmez. 2 Ancak “yanılıyor olabilirim” ile “bilmiyorum” gerçekten eş anlamlı mıdır? “Emin olma” zihnin psikolojik bir durumunu ifade ederken, “yanılabilir olma” içinde modal bir kavramı barındırır. Olanaklı Dünyalar Semantiğini kullanarak “yanılabilir olma” teriminin bir çözümlemesini belki verebiliriz 3 , ancak bu tür bir çözümleme, içinde modal bir kavram barındırmayan “emin olma” terimi için geçerli olmayacaktır. İki terimin eş anlamlı olmadığını görmek için hiç sorgulamadan yanlış bir şeye inanmış olan dogmatik birini düşünün. Bu kişi inancından emin olabilir, ama tabii ki bu kişinin inancına dair “yanılıyor” diyebiliriz; “Su, onuncu gezegenin varolduğundan emin ama yanılıyor” türünde bir tümcede hiçbir çelişki yoktur. “Su yanılıyor” tümcesinden “Su yanılıyor olabilir” mantıksal olarak çıkar. (Daha da genelleştirirsek tüm modal mantık sistemlerinin kabul ettiği bir sava varabiliriz: Olan her şey olanaklıdır.) Dolayısıyla “emin olma” ile “yanılabilir olma” eş anlamlı değilse, (12)’nin kavramsal olarak çelişki barındırdığına dair sezgimizden yola çıkarak aynı şeyi (11) için söylemek geçerli olmayacaktır. Ancak yine de (11) kolay yutulur cinsten bir önerme değildir kuşkusuz. Birinin bir yandan kanısından emin olup da diğer yandan yanılabileceğini söyleyebilmesi nasıl bir durumda olanaklı olabilir? Tekrar örneğimize dönecek olursak, İnan, İlhan,“Bilgi ve Yanılabilirlik”, Teo Grünberg Armağan Kitabı,çıkacak. diyelim ki, Su önündeki Devlet kitabının bir başka kopyayla değiştirilmiş olabileceğini kabul ediyor, ancak bunun gerçekleşmiş olma olasılığının da dikkate alınmayacak kadar küçük olduğuna inanıyor. Bu durumda doğru olarak “yanılıyor olabilirim” diyebilir; ne de olsa kanısının yanlış olabileceğini kabul ediyor. Ancak bu tür bir senaryonun gerçekleşmiş olma olasılığının çok ama çok küçük olduğuna inandığı için yine de kitabın geçen sene aldığı kopya ile aynı olduğundan emin olmaya devam ediyor. Kısaca şöyle diyebiliriz: Bir konudaki inancımızı yanlışlayacak kuşkucu bir senaryonun mantıksal olarak olanaklı olduğunu kabul etmenin bizi her durumda inancımızdan kuşku duymaya götürmesi gerekmez. Eğer bu sonucu kabul edersek, Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı ile Kesinlik Koşulu Savı’nın çelişmediğini de göstermiş oluruz. Ancak buradan yola çıkarak Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı ile Yanılamazlık Savı’nın çelişmediği sonucuna varamayız. Aksi takdirde her iki sava da inanan birinin herhangi bir şeyi bildiğini söyleyebilmesi için (8)-10) türü bir akıl yürütmeden geçmemiş olması ve bu çok basit çıkarımı yapmamış olması gerektiğini söylemek zorunda kalırız. Bir şeyi bildiğimizi söylemek için, düşüncelerimizin basit mantıksal sonuçlarını görememiş olmamız gerekiyorsa, bence o düşüncelerde bir sorun var demektir. Dolayısıyla iki savımızdan en azından biri yanlış demektir. Gerekçelendirmenin Yanılabilirliği Savı’nı reddetmek bizi dogmatizme götüreceğine göre, Yanılabilirlik Savı’ndan vazgeçmekten başka bir çıkar yol görünmüyor. Diğer bir deyişle, eğer dogmatik değilsek, dış dünyaya yönelik kanılarımızda yanılabilir olduğumuzu kabul etmeliyiz; diğer yandan kuşkucu da değilsek, elimizde bence tek seçenek kalıyor, o da “biliyorum ama yanılıyor olabilirim” demenin bazı durumlarda doğru olabileceğini kabul etmek. Kaynakça: Austin, J. (1961): “Other Minds”, Philosophical Papers, Oxford: Oxford University Press. Broyles, J.E. (1969): “Knowledge and Mistake”, Mind, 78, No.310, 198-211. Grünberg, T. (2000): Sembolik Mantık El Kitabı, Ankara: METU Pres. Grünberg, T. (1971): Epistemik Mantık Üzerine Bir Araştırma, Ankara: ODTÜ Yayınları. Hetherington, S. (1999): “Knowing Failably”, Journal of Philosophy, 96, No.11, 565-87. Unger, P. (1974): “An Argument for Skepticism”, Philosophical Exchange 1, 131-55. Notlar: 1 Örneğin John Austin klasikleşmiş olan “Other Minds” [1961] adlı makalesinde dış dünya üzerine inançlarımızda yanılabilir olduğumuzu açıkça kabul etmesine karşın, hiçbir durumda “biliyorum ancak yanılıyor olabilirim” diyemeyeceğimizi söyler. Diğer yandan “biliyorum ama emin değilim” türünde bir tümcenin kavramsal olarak bir çelişki barındırdığına dair görüşün ayrıntılı bir savunması için bkz. Unger [1974]. 2 Bu durum Moore Paradoksuına benzer. “Yağmur yağdığına inanıyorum ama yağmur yağmıyor” tümcesini hiçbir koşulda dile getiremem, ancak tabii ki yağmur yağmazken benim yanlış olarak yağmur yağdığına inanmam mümkündür. Benzer biçimde “yağmur yağdığından eminim ama bunu bilmiyorum” türünde bir şey söylemem de bir hata içerir. Ancak tabii ki yağmur yağdığından emin olmam bunu bildiğimi göstermez. Yani “yağmur yağdığından eminim ama bunu bilmiyorum” doğru olsa bile benim bunu dile getirmem mümkün olmaz. 3 Yanılabilirlik kavramının içinde barındırdığı modalitenin doğru bir çözümlemesi, bildiğim kadarıyla, henüz hiçbir felsefeci tarafından verilememiştir. Bu modalitenin olanaklı dünyalar cinsinden çözümlenmesinde temel sorun şu: “p konusunda yanılıyor olabilirim” dediğimde, p önermesinin bir olanaklı dünyada yanlış olduğunu kabul etmem gerekmez. Zira p önermesi zorunlu olarak doğru olan, örneğin bir matematiksel önerme olabilir. Bu sorunu çözmeseler bile bilginin yanılabilirliği konusunda yeni açılımlar sağlayan çalışmalara örnek olarak bkz. Broyles [1969] ve Hetherington [1999].
Benzer belgeler
eşyalı kiralık daire sözleşmesi
başlık yatak mobilya nevresim tk.temiz arızasız ,sağlam çalışır durumda teslim etmiştir. Sözleşme bitimin
de aynı şekilde teslim alacaktır. Aksi halde güvence bedelinden kesinti yapılır.
5- Kiracı ...