SÜTÇÜ KEÇİLERİN BESLENMESİ
Transkript
SÜTÇÜ KEÇİLERİN BESLENMESİ
SÜTÇÜ KEÇİLERİN BESLENMESİ Prof. Dr. Hakan BİRİCİK Uludağ Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AD-BURSA Süt keçileri diğer hayvan türleri ile karşılaştırıldığında, pahalı olmayan damızlık keçi veya oğlak fiyatına sahiptir. Ayrıca barınak ve yem gideri ile de genelde kolay yönetilebilir hayvanlardır. Pek çok girişimci bu özellikleri göz önüne alarak süt keçisi üzerine yatırımlarını yapmaya karar vermektedirler. Ancak bu yatırımların yapılmasından sonra üretilen süt ve yavruların nasıl değerlendirileceği ile ilgili planlamalar yeterince iyi yapılmadığı için hayal kırıklıkları yaşanabilmektedir. Özellikle bütün süt keçisi yatırımcılarının en büyük hayali dondurmacılara keçi sütü satabilmektir. Bu inancın temelinde dondurmanın keçi sütünden yapıldığında daha değerli olduğudur. Elbette bu doğrudur, dondurma yapımında keçi sütü kullanıldığında daha kıymetli ve lezzetli bir dondurma üretilebilmektedir. Ancak dondurma üreticilerinin neredeyse tamamına yakını keçi sütü ya kullanmıyor veya çok az kullanarak dondurma yapmaktadırlar. Bu nedenle süt keçisi yatırımcıları süt keçisi üretiminden elde edecek ürünlerin tamamını pazarda nasıl değerlendirecekleri konusunu yatırım planlama aşamasında çözmelidirler. Keçiler, yüksek verimliliğe, kısa gebelik süresine, mevsimsel östrusa, kaliteli süt kompozisyonu ve iklim şartlarına çok iyi adaptasyon kabiliyeti olan özel fizyolojik karaktere sahip hayvanlardır. Süt keçisi yetiştiriciliğinde beslenmenin, vazgeçilmez ve özel bir rolü bulunmaktadır. Avrupa şartlarında yapılan bir çalışmaya göre süt keçilerinin süt üretim maliyetlerinin yaklaşık %50 ile %85’ini beslenme maliyetleri almaktadır (Ouin, 1995). Ayrıca beslenme; keçi üretiminde sürüde patolojik durumların ortaya çıkması ile üreme sistemleri üzerine doğrudan etkili bir parametredir. Beslenme programlarının yapılmasında mutlaka genetik karakterlerin, üretim potansiyel ve adaptasyon kabiliyeti gibi faktörlerinde göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Süt keçileri üzerine 1970 yıllara kadar ekonomik olarak çok fazla üzerinde durulmamış ve çok fazla araştırma yapılmamıştır. Keçilerin beslenmesi üzerine gereksinim duyulan bilgilerin pek çoğu sığır veya koyundan uyarlama yapılarak çözüm getirilmeye çalışılmıştır. Keçi ile ilgili pek çok soru olmasına rağmen bu soruların cevaplarını içerecek çok fazla kaynak ve araştırma bulunmadığı bildirilmektedir. Ancak 1970 yılından sonra süt keçisi ve ekonomisi ile ilgili önemli gelişmeler kaydedilmiştir(Morand-Fehr and Boyazoglu, 1999). Keçiler üzerine çok fazla çalışma yapılmamasının diğer bir nedeni de keçi varlığının gelişmemiş ülkelerde daha fazla olmasıdır. Dünya keçi varlığının sadece %5’ine sahip gelişmiş ülkelerde keçi besleme üzerine dünyada yapılan çalışmaların %45’i gerçekleştirilmiştir (Morand-Fehr, 1996). Son 20 yılda gelişmekte olan ülkelerde de hızlı bir şekilde keçi besleme konusu üzerine uluslararası toplantı ve bilimsel çalışmaların sayısında önemli artışlar kaydedilmiştir. Keçilerin Besin Maddesi Gereksinimleri Keçiler, meraların yanı sıra çalılık yerlerdeki odunumsu bitkiler ile beslenmeyi severler. Ancak süt keçisi yetiştiriciliğinde özellikle de entansif şartlarda yapılan beslemede kaliteli kaba ve konsantre yemler ile besleme yapılmaldır. Keçilerin besin maddesi gereksinimleri yaş, cinsiyet, verim yönü (et veya süt), canlı ağırlık ve fizyolojik durumlarına göre değişir. Süt keçilerini beslerken temel hedef keçinin özelliklerine göre enerji, protein mineral ve vitamin gereksinimlerinin doğru bir şekilde karşılanabilmesi olmalıdır. Keçilerin beslenmesini belirleyen şeylerin başında canlı ağırlıkları gelir. Keçiler canlı ağırlıklarının belirli bir % değeri kadar kuru maddesi kadar yem tüketirler (NRC 2007). Ayrıca bu tüketimi yemlerin lezzetliliği ve keçilerin bulundukları fizyolojik dönemlerde önemli rol oynarlar. Tablo.1. Erişkin bir keçinin besin maddesi gereksinimleri Kuru Madde Tüketimi (Vücut Ağırlığının %) Ham Protein TDN (%) (%) Yaşama Payı 1.8 - 2.4 7 53 Gebelik başlangıcı 2.4 - 3.0 9 - 10 53 Gebelik sonu 2.4 - 3.0 13 - 14 53 Laktasyon 2.8 - 4.6 12 - 17 53 - 66 Karbonhidratlar Yemler ile alınan en önemli karbonhidrat kaynakları sırasıyla selüloz kaynakları, nişasta ve şekerlerdir. Bunlar rumende mikroorganizmalar tarafından uçucu yağ asitlerine dönüştürülürler. Normal keçi rasyonları yüksek selüloz içerirler ve bu kaynaklar rumen mikroorganizmaları tarafından enerjiye çevrilirler. Yemlerin sağlamış olduğu enerji, toplam sindirilebilir enerji, metabolik enerji, net enerji gibi farklı şekillerde ifade edilebilir(NRC 2007, ARC 1998). Enerji gereksinimi, faklı fizyolojik dönemlerde, yaşama payı, laktasyon, büyüme durumlarına göre değişkenlik gösterebilir (Tablo 1). Proteinler Proteinler, rumende mikroorganizmalar tarafından parçalanarak amonyağa ve sonrasında da mikrobiyel proteinlere dönüştürülürler. Bu aminoasitler barsaklara geçerek emilirler ve vücut proteinleri olarak görev alırlar. Kaba yemlerden fiğ, yonca, konsantre yemlerden ise pamuk tohumu küspesi, kanola küspesi ve soya fasulyesi gibi kaynaklar keçi rasyonlarında protein kaynakları olarak kullanılabilirler. Keçilerde protein gereksinimi laktasyon periyodunda, süt verimine göre değişkenlik gösterir. Ayrıca soğuk havalar da bir miktar protein gereksinimi artar (Tablo 1). Vitamin ve Mineraller Keçiler fizyolojik fonksiyonlarının sürekliliği için vitamin ve minerallere gereksinim duyarlar. Yağda eriyen vitaminler (A,D,E,K) eksiklik belirtileri görülmeden keçi rasyonlarında bulunması mutlaka sağlanmalıdır. B grubu vitaminleri rumende bulunan mikroorganizmalar tarafından sentez edilirler. Vitamin C ise immun direncin gelişmesi için mutlaka ilave olarak sağlanmasında fayda olan vitaminlerdendir. Mineraller mikro ve makro mineraller olarak sınıflandırılırlar. Kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, sülfür ve klor makro mineralleri mutlaka keçi rasyonlarında yeterince yer almalıdır. Mikro minerallerden demir, bakır, kobalt, manganez, çinko, iyot, molibden en fazla keçi rasyonlarında yer alır. Keçilerde üreme, kemik gelişimi ve sinir sistemi gibi fonksiyonların sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için kalsiyum fosfor oranın 2:1 oranında sağlanmalıdır. Mineraller ve tuz keçilere serbest bir şekilde verilmesiyle gereksinimler karşılanabilir. Keçiler yemlerden yeterince bakır alırlar (10-80 ppm), koyunlarda 20 ppm bakırın toksik etki gösterebileceği bildirilmiştir. Tablo 2. Keçi rasyonlarında makro ve mikro mineral miktarları Makro Mineraller (%) Mikro Mineraller (ppm) Ca 0.3-0.8 Fe 50-1000 P 0.25-0.4 Cu 10-80 Na 0.2 Co 0.1-10 K 0.8-2 Zn 50-500 Cl 0.2 Mn 0.1-3 S 0.2-0.32 Se 0.1-3 Mg 0.18-0.4 Mo 0.1-3 I 0.5-50 Keçilerde Sindirim Keçilerde tüm ruminant hayvanlarda olduğu gibi sindirim sisteminde bir farklılık yoktur. İyi kaliteli kaba yemlerin sindirim sisteminden ortalama geçiş zamanları ile kötü kaliteli kaba yemlerin sindirim sistemindeki geçiş zamanları bakımından keçilerin kötü kaliteli kaba yemleri sindirim sistemlerinde daha fazla tuttukları bilinmektedir (Morand-Fehr, 2005). Koyun ve keçiler karşılaştırıldığında iyi kaliteli kaba yemlerin sindirimlerinin benzer olmasına karşın hücre duvarı bakımından zengin ve az miktarda azot içeren kötü kaliteli kaba yemlerden daha fazla yararlandıklarını işaret eder. Keçiler bilindiği üzere çalı ve dalları, tanence zengin kısımları tüketmeyi severler. Tanenler ruminantlar için kısmen faydalı olsa bile (by pass protein oranını artırmak için kullanılır) zehirli hatta öldürücü olabilir. Keçilerin tanenlere çok fazla duyarlılığı olmadığı bildirilmiş olsa da rumendeki proteolitik bakteriler kondense tanenleri sindiremezler (Lee ve Lee, 2002). Ancak kondense taninlerin azotu bağlayarak rumen sindirimine olumsuz etkisi rasyona polietilen glikol ilave edilerek ortadan kaldırılabileceği bildirilmiştir (Nguyen Thi ve ark., 2002). Keçilerde Kaba Yem Kalitesi Keçilerin rasyonlarında iyi kaliteli çayır kuru otları gibi kaba yem kaynaklarının yanı sıra otlatıldıkları alanlarda ince dal ve yapraklar gibi odunumsu bitkisel materyallerde bulunabilir. Keçiler kaba yemleri kompleks bir karbonhidrat yapıda olan selüloz kaynağı olarak kullanırlar. Aynı zamanda bu selüloz kaynakları keçi rumenin sağlıklı bir şekilde çalışması ve rumen mikroorganizmalarının devamlılığı için gereklidir. Mikroplar rumende lif kaynaklarını bir dizi fermantasyon basamakları sonucunda uçucu yağ asitlerine dönüştürürler, bu uçucu yağ asitleri de sonuçta glikoza dönüşerek enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Keçiler ruminant türler içerisinde bitkisel materyalleri en iyi sindirecek kabiliyete sahip hayvanlardır. Bütün kaba yemler sahip oldukları selülozun kompleks yapısına bağlı olarak ruminantlarda enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Bitkiler ne kadar çok odunsu yapı ve gövde içeriyorsa içerisindeki selülozun kimyasal bağları kuvvetli ve mikropların onları yapılarından ayrıştırması da bir o kadar zordur. Kaba yemlerin kalitesi bitkilerin içerisindeki lif içeriğine bağlı olarak değişir. Bitkilerde lif oranı bitkiler olgunlaştıkça artar. Lif bitkilerin dik durmalarına yardımcı olur. Bitkiler olgunlaştıkça enerji ve protein oranı düşerken lif oranı artar. Vejatasyonun erken dönemlerinde bulunan genç bitkiler Rumen mikropları tarafından daha hızlı bir şekilde parçalanır ve fermente edilirler bu şekilde daha fazla uçucu yağ asidi ve daha yüksek kan glikozu ortaya çıkar. Keçilerde hem büyüme hem de süt verimi doğrudan kan glikoz düzeyi ile ilişkilidir. Elbette arpa, mısır gibi konsantre yem kaynakları da önemli bir glikoz kaynağı olsalar da rumenin sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için mutlaka kaba yemlerden gelen selüloz kaynaklarına gereksinim duyulur. Bir kaba yem kaynağının sindirilebilirliği ve fermente olabilirliği yüksek ise daha fazla enerji verecek demektir. Bilindiği üzere keçiler meraya ve ağaçlı bölgelere çıkmaya bayılırlar. Keçilere seçme şansı verildiğinde ise tatlı ince balya otlarını tercih ettikleri bildirilmiştir (Hibma, 2015). Keçi rasyonlarında önemli oranda protein içerir. Genellikle laktasyonun başlangıcındaki keçilerde ham protein oranı %17 civarındadır. Kaba yemlerden gelen protein miktarı ne kadar olduğu kaba yemin protein içeriğine bağlıdır. Genellikle vejatasyonun başlangıcındaki mera bitkileri % 20 civarında ham protein içerebilirler. Mera mevsimi ilerledikçe otlarda yaprak kısımların azalırken gövde kısımları oransal olarak artamaya başlar ve ham protein içerikleri de düşer. Keçiler şüphesiz en meraklı ve becerikli yem bulucularıdır. Keçiler gereksinim duydukları zaman etraflarındaki çalı veya odunsu bitkileri çok kolay bir biçimde bulabilirler. Ancak bu tarz odunsu bitkilerde ve çalılarda daha az enerji ve protein bulunmaktadır. Ayrıca keçi sahipleri ve keçi çiftliği yöneticileri unutmamalıdır ki eğer verimli bir süt üretimi ve bunun devamlılığı isteniyorsa kaliteli kaba yemler de sürekli bir biçimde sağlanmalıdır. Laktasyondaki keçilerin daha çok süt verebilmesi için kötü kaliteli kaba yemlerden daha fazla yüksek kaliteli kaba yemlerin sağlanması gerekir. Kaba yemler yem laboratuvarlarında hızlı bir biçimde analizleri gerçekleştirilebilir. Yapılacak analizlerin çeşidine göre de rasyon değerleri belirlenir. İyi bir rasyon yapılması isteniyorsa yemlerin analiz değerlerinin bilinmesi gerekir. En yüksek süt verimine iyi dengelenmiş en hesaplı ve en ucuza dengelenmiş bir rasyon ile gerçekleştirilir. NDF oranı %65’in üzerinde olan kaba yemler, çok fazla lifli madde, daha az enerji ve sindirilebilirliğe sahiptirler (Tablo 3). Ham protein içeriği % 12’nin altında bir değerde olması kaba yemin olgunluğunun arttığını işaret eder. Yüksek verimli keçilerde mutlaka protein gereksinimleri tam bir şekilde karşılanmalıdır. Ayrıca keçi rasyonlarında Ca ve P oranı da 2:1 oranında olmasına çalışılmalıdır. Bu konuda yonca kuru otu gibi baklagiller iyi bir kalsiyum kaynağıdırlar. Rasyonda tahıl kullanıldığında bu oran mutlaka iyi bir şekilde dengelenmelidir. Keçilerde Silaj Kullanımı Keçiler vahşi ortamlarında oldukça seçici bir beslenme davranışı gösterirler, her şeyi yemezler. Keçilerin doğal ortamlarında tükettikleri yemler mevsime bağlı olarak yem kalitesi bakımından sürekli bir değişkenlik göstermektedir. Silaj özellikle verimde süreklilik istenen durumlarda çok iyi alternatif bir yem maddesidir. Silaj ile besleme genellikle güvenli olmasına rağmen bazı riskleri de beraberinde getirmektedir. Silaj ile beslemenin doğasından kaynaklanan bir risk bulunmaz. Bütün ruminantlar silajları oldukça iyi bir şekilde sindirirler. Bununla birlikte göz önünde bulundurmamız gereken şey bütün kaba yemler için geçeri olan besin değeri, fiyatı ve kalitesi gibi faktörler keçileri silaj ile beslerken karar verilmesi gereken şeylerin başında gelir. Keçilerin beslenmesinde kullanılacak silajların en iyi kalitede olması gerekir. Kesinlikle çok iyi derecede korunmuş olmalıdırlar. Aksi takdirde keçiler için zararlı olabilecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Tablo 3.Kaba yemlerin Besin Maddesi İçeriklerinin Karşılaştırılması Ham Kuru Madde % ME Mkal/kg NDF ADF Lignin % % % Protein % Buğday Samanı 91 1.48 3.60 77 50 7 Yonca Kuru Otu 90 2.03 17.00 45 32 6 Çayır Kuru Otu 90 1.77 9.8 73 35 5.5 Silaj biçilmesini takiben, silajlık materyalin içerisindeki şeker ve nişastanın fermantasyon ve asidifikasyonu gerçekleşirken bakteriler silo içerisindeki oksijeni tüketerek çürümeyi önlemiş olurlar. Asidifikasyon en yüksek seviyeye ulaştığında organik madde sabit hale geçer, laktik asit üretimine bağlı olarak tatlı bir koku oluşur ve bu şekilde yıllarca kalabilir. Mısır silajı gibi nişastaca zengin silajların olgunlaşma süreçleri genellikle 21 gün ile 29 gün arasında değişir. Burada en önemli konu silajların su ve hava (oksijen) ile karşılaşmalarını önlenmesidir. Silajlarda pek çok fermantasyon meydana gelir ve bu fermantasyon sonucunda iyi bir silajda olmasını istediğimiz asit laktik asit ve daha az da asetik asittir. İyi bir silajda laktik asit miktarı %10 civarındadır. Silajda olması gereken asetik asit miktarı ise %2 kadardır. Kötü koku ve çürümenin en büyük sebebi de silajda olmasını istemediğimiz bütirik asittir(>%1). Silajdaki asetik asit kokusu bariz şekilde laktik asitten ayrılır, aynı sirke benzeri bir koku oluşmuştur. Silajdaki asetik asit miktarındaki aşırılığın en büyük sebebi silajın yavaş doldurulması veya aşır kuru madde yüksekliğine bağlı olabilir. Asetik asit yüksekliği keçiler için aşırı derecede bir risk taşımaz. Ancak organik maddenin yıkımlanmasına bağlı besin maddesi kayıplarından söz edilebilir. Ayrıca clostridium spp. gibi bakterilerin üremeleri bakımından da risk oluşturabilir. Eğer silaj analizinde önemli miktarda bütirik asit varsa bunun en büyük sebebi silajlık materyalin vaktinden erken, su miktarı yüksek bir zaman aralığında, biçilmiş olduğunu göstergesidir. Bu silajlarda çok bariz bir çürüme kokusu vardır ve keçilere vermek için kesinlikle uygun değildir. Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de en yaygın yapılan silaj mısır silajıdır. Mısır silajı % 28 ile 35 kuru maddelerde yaygın olarak yapılır. İyi bir nişasta kaynağıdır. Ot ve yonca silajları da keçi beslemede kullanılabilir. Bu silajların kuru maddesi yüksek, nişasta düzeyleri mısır silajına göre düşük, silolanması da oldukça güç yem kaynaklarıdır. Yüksek nemli bir şekilde biçildiklerinde mısır silajından daha kolay bir biçimde bütirik asit fermantasyonu gelişir. Eğer bir ot ya da yonca silajımız varsa kullanmadan önce ilk yapmamız gereken şey rengidir. Rengi koyu yeşilden hafif yeşile bir renk aralığında ise normal kabul edilebilir, eğer silajımız koyu siyah renk almış ise fermantasyon esnasında yüksek bir ısı meydana gelmiş ve yem olarak kullanılamaz bir durumdadır. Bu renkteki silaj büyük olasılıkla proteinlerin amonyağa dönüşmesi ile birlikte oldukça kötü bir şekilde kokmaktadır. Silaj yapımında en önemli konu yaparken havanın uzaklaştırılması ve kullanıma kadar hava teması olmamasıdır. Benzer bir durum su içinde geçerlidir. Bu konulara dikkat edilmediği durumlarda, küf, maya ve listeria gibi mikroorganizmaların üremesi meydana gelebilmektedir. Kuru dönemde ve geç laktasyonda olan süt keçilerinin beslenmesinde silajın kullanılmasına özel önem gösterilmelidir. Keçi çiftliği sahipleri ve yöneticileri doğru bir şekilde yapılmış silajları ekonomik olduğu sürece korkmadan kullanabilirler. Ancak silajlar fermente ürünler oldukları için keçi fermente ürünlerinin tatlarını değiştirebilirler. Keçi için kullanılacak silajlar: 1. 2. 3. 4. 5. Mutlaka besin maddesi ve mikotoksinler bakımından analizleri yapılmış olmalıdır. Rasyon dengelenmiş olmalıdır. Bozulmaya karşı iyi bir yönetim sergilenmelidir. Küf ve mikotoksin bulunanlar yedirilmemelidir Şüpheli bir fermantasyon profiline sahip olanlar yedirilmemelidir. Laktasyonda Bulunan Süt Keçilerinin Beslenmesi Süt keçisi yetiştiriciliğinde iki temel hedef vardır. Bunlardan bir tanesi yavru ve sayısı diğeri de süt elde edilmesidir. Sonrasında da sağlıklı bir yavruyu damızlık yönlü yetiştirme hedefler arasında sayılabilir. Çünkü damızlık keçi yetiştiriciliğinde en önemli gelir kaynağından bir tanesi süt geliri olurken diğeri de verim yönüne yönelik yetiştirilen oğlak sayısıdır. Süt keçilerinin laktasyon döneminde süt veriminin devamlılığının sağlanması için gereksinimlerinin doğru bir şekilde sağlandığı bir besleme yapılması önemlidir. Ayrıca beslemenin gereksinimlere uygun bir şekilde yapılmadığı durumlarda süt veriminde en az % 30’lara yakın bir düşme şekillenebilir. Süt keçilerinde laktasyonun kolay bir şekilde yönetebilmek için yüzer günlük 3 farklı dönem halinde inceleyebiliriz. Özellikle laktasyonun ilk dönemi diğer dönemlerinden belirgin bir şekilde farklılıklar gösterir. Süt keçilerin laktasyon süresi uzun da olmuş olsa en yüksek süt verimini laktasyonun ilk 1-2 ayında verirler. Daha sonra süt verimi yavaş yavaş azalmaya başlar. Doğum ile beraber ilk 6 hafta canlı ağırlığını hızlı bir şekilde kaybederken gebeliğin son 3 ayında artar. Yem tüketimi ise vücut ağırlığının aksine oldukça yavaş bir artış içerisindedir. Süt artışına ile birlikte 8. Hafta da en yüksek seviyesine ulaşır. Daha sonra gebeliğin son 4. ayına kadar düşmeye devam eder ve sonrasında da sabit kalır (Sutton ve Alderman, 2000). Laktasyonun başlangıcında ilk ayda haftada 1 kg canlı ağırlık kayıpları meydana gelirken ikinci ayından itibaren haftalık 0.5 kg canlı ağırlık kayıpları meydana gelir. Süt keçilerinde ikinci yüz günlük süreç içerisinde süt verimi artışı durmuştur, yem tüketimi istenen düzeye ulaşmıştır, canlı ağırlık kayıpları durmuş ve artışlar başlamıştır. Bu dönem mümkün olduğunca süt verimi yüksek düzeyde tutulmaya çalışılır. Keçileri keskin rasyon değişikliklerinden sakınmalı ve çok fazla stres oluşturacak değişiklikleri yapılmamaya özen gösterilmelidir. Ayrıca şubat/mart aylarında doğumların yoğun bir şekilde gerçekleştiği dönemden sonra ikinci yüz günlük dönem yaz aylarına denk gelmektedir. Bu dönemde keçilerin sıcak stresine karşı korunmasında gerekir. Ayrıca bu dönemin ikinci yarısında sıfat zamanı da gelmiş olur. Koyunlarda olduğu gibi keçilerde etkin bir kamçılama (Flushing) yemlemesi yoktur (Camelo ve ark. 2008). Çünkü keçiler bu dönemde hala süt vermektedirler. Ancak bu dönemde enerji miktarının biraz yükseltilmesi özellikle düşük kondisyonlu ve ilkine tohumlanacak çebiçlerde etkin bir sonuç alınma olasılığını artırabilir. Süt keçilerinde son yüz günlük periyotta en önemli problem azalan süt verimine göre rasyonun herhangi bir değişiklik göstermeden verilmeye devam edilmesine bağlı aşırı kilo alınmasıdır. Keçiler dördüncü ayından itibaren ise aylık 1.2 ile 2.2 kg canlı ağırlık kazançları meydana gelebilir. Bu dönemde keçiler süt verimlerine göre beslenmeli ve enerjice zengin yoğun yem miktarları azaltılmalıdır. Bu dönemde büyük oranda gebe olan keçiler yavaş yavaş kuruya çıkarma hazırlıkları yapılır. Sütleri azalan keçiler tekli sağıma geçilebilir. Gebe keçiler gebeliklerinin son 2-3 ayında kuruya çıkarılırlar. Bu dönemde özellikle ilkine gebe kalan keçiler özenli bir şekilde beslenmelidir. Keçiler bu dönemde hem gebe hem de büyümeye devam etmektedirler. Gereğinden fazla verilecek enerji yağlanma ve güç doğumlara sebep olacaktır. Ayrıca tam tersi durumlarda ise özellikle gebeliğin 90-110. günleri civarında yetersiz besleme ile düşen kan glikoz düzeyi yavru atmalarına sebep olabilir. Bu tarz yavru atmalara stres abortları olarak isimlendirilir. Gebe keçilerde düşük kan glikoz seviyesi fötal adrenal bezlerde hiper aktiviteye yol açıyor. Bu durumda abort etkeni olan östrojen seviyesini artırır ve fötüsün erken atılmasına neden olur. Gebeliğin 110.gününden sonra fötal adrenal bezler daha yavaş bir çalışma içerisindedir. Bununla birlikte maternal hiperadrenalism yetersiz besleme ve düşü kan glikoz düzeyi sonucunda ölüm veya fetüs otolizi meydana gelebilmektedir. Bu şekilde oluşan abort ile gebe keçi kendini yetersiz beslemeye karşı korumuş olacak ve keçi büyük olasılıkla yaşamına devam edecektir. Kuru dönemi ilk 40-45 gün, geriye kalan süreci de son 15-20 gün olarak iki farklı dönem halinde değerlendirebiliriz. Bunlardan ilkinde çok fazla yoğun yem verilmeden işkembe dinlendirilir ve aşırı kilo aldırılmaz. Ancak kondisyonu kötü olan keçiler bir miktar konsantre yem bakımından takviye edilerek beslenebilir. Kuru dönemin son 15-20 gününde ise yavaş yavaş konsantre yem miktarı artırılır, kaba yem miktarı azaltılır. Bu dönemde en uygun kaba yem iyi kaliteli çayır kuru otlarıdır. Konsantre yem olarak da doğumdan sonra kullanılacak süt yemine (kalsiyum seviyesi dengelenmiş) yakın bir birleşimde olan yem karışımı yavaş yavaş artırılarak verilmeye başlanır. Doğum locasına alınan gebe keçiler yaklaşık 700 ile 800 g arasında konsantre yem tüketebiliyor olmalıdırlar. Bu besleme ile doğum öncesi ve sonrasında özellikle ikizlik oranı yüksek sürülerde kan glikozundaki düşüklüğe bağlı olarak şekillenebilen gebelik toksemisine karşı etkin bir koruma sağlanmış olacaktır. Ayrıca işkembe yoğun yeme alışacak ve doğum sonra süt veriminin de artması bu şekilde sağlanmış olacaktır. Bu dönemde küflü ve kızışmış yemlerden sakınılmalıdır. Yonca kuru otu gibi baklagil kaba yemleri bu dönemde yoğun bir şekilde kullanılmamalıdır. Keçilerde Sıcak Stresi Keçiler sıcak stresine maruz kaldıkları zaman sindirim sistemleri ve yem tüketimleri değişime uğramaktadır (Morand-Fehr ve Doreau 2001). Olağanüstü şartlarda keçiler daha az su tüketmektedirler. Genelde sıcak stresine adapte olmuş keçiler kısa ama çok sayıda öğün ile beslenirken, rumen fermantasyonundan kaynaklanacak ısı artışını da gece yayılarak gerçekleştirmektedir. Ferreira ve ark. (2002) keçilerin 1 kg kuru madde tüketimi için gerekli olan su miktarı koyunlardan daha az olduğunu ve enerjice zengin rasyonların tüketiminde düşük enerjili rasyonlara göre daha az su gereksinimi olduğunu tespit etmiştir. Sıcak stresinde su tüketimi kısıtlamasının etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, kontrol grubunda herhangi bir ortam veya su değişikliği yapılmaksızın deneme grubunda kuru madde alımlarına göre su tüketim miktarları düzenlenmiştir (Kaliber, 2012). Çebiçler sırasıyla 2, 3 ve 4 litre olmak üzere su verilmiş, buna bağlı yem tüketimi ve canlı ağırlık artışları gözlenmiştir. Çalışma sonucunda keçilerin tükettiği su miktarı azaldıkça yem tüketimi ve canlı ağırlıkta azalma meydana gelmektedir(Tablo 4). Süt keçisi beslenmesinde sıcak stresine karşı en etkin çözüm rasyonların enerji yoğunluğunun artırılmasıdır. Tablo.4. Su kısıtlamasının etkisi (Kaliber, 2012) Kontrol 7.4 l /gün Yem g/gün tüketimi 1605.2 a Canlı Ağırlık 0.90a Değişimi g 2 l/gün 3 l/gün 4 l/gün 1394.3 c 1432.7 c 1518.8 b -1.55d -1.06c -0.69b Keçilerde Süt Yağını Etkileyen Faktörler Keçilerde süt yağı yüzdesi ve miktarı beslenmeye bağlı faktörler tarafından etkilenebilir. Bu faktörler arasında en önemlileri 1-rasyon içerisindeki selüloz olmayan karbonhidratların, kaynağı, miktarı ve konsantrasyonu, 2-yem kaynaklarının partikül büyüklükleri, 3-rasyona yağ ilavesi, yağ asidi kompozisyonu, fiziksel özellikleri ve miktarı, 4-trans 10, cis 12 konjuge linoleik asit varlığı sayılabilir. Lifli maddeler ve yapısal olmayan karbonhidratlar Süt sığırlarında (Emery, 1988) ve koyunlarda (Pulina ve ark. 2006) rasyondaki NDF ile süt yağı arasında pozitif bir korelasyon bulunduğu bildirilmektedir. Keçiler üzerine yapılan çalışmalar incelendiğinde rasyonun NDF içeriği ile süt yağı arasında doğrudan bir bağlantı olmadığı belirlenmiştir. Buna karşın Santini ve ark. (1992) laktasyonun başlangıcındaki yüksek verimli süt keçilerinde rasyonun ADF içeriğinin %14’ten %26’ya çıkardıklarında süt yağının %2.48’den %3.32’ye çıktığını belirlemişlerdir. Bu çalışmada süt verimi önemli ölçüde azalmamış fakat süt yağı sentezi için gerekli olan ADF miktarı rasyonda %14’ten az olması durumunda yetersiz kalmıştır. Keçi rasyonlarında ADF’den kaynaklanan bu etkinin sadece yüksek verimde değil orta verimde (2 kg/gün, Mele ve ark. 2005) ve düşük verimde (0.5 kg/gün, Kawas ve ark. 1991) de gözlendiği bildirilmiştir. Tablo 5. Rasyon ADF içeriğinin süt bileşimine etkisi (Santini ve ark 1992) % ADF 14 18 22 26 KMT* kg/g 2.86 2.67 3.00 3.00 ADF Tüketimi g 402 491 683 770 Vücut ağırlığı kg 63.9 63.0 65.3 62.0 Süt verimi kg/g 4.27 4.05 3.92 3.67 Süt yağ % 2.48 3.09 3.19 3.32 Süt Protein % 2.89 2.78 2.85 2.84 Süt yağ g/gün 105 124 127 124 Süt Protein g/gün 123 112 111 103 P * * ** *KMT: Kuru Madde Tüketimi, P<0.01,**P<0.05 Süt yağ içeriği yemde kaba konsantre oranından da etkilenebilmektedir. Morand Fehr ve Sauvant (1980) gebeliğin son döneminde başlayan konsantre yem ilavelerinin erken laktasyon döneminde de devam etmesiyle birlikte hem süt verimi hem de süt yağ veriminde bir artış olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmada kaba yem kaynağı olarak adlibitum olarak yonca kuru otu verilirken ilave olarak 600 g/gün konsantre yem (tane yem, kepek, soay f. Küspesi, yer fıstığı yağı, vitamin ve mineral) gebeliğin son 6 haftasından itibaren verilmiştir. Bu çalışmada süt yağı +%11, süt verimi de +%36 oranında artmıştır. Tablo 6. Keçilerde partikül büyüklüğünün süt verimi ve bileşimine etkisi (Lu,1987) Partikül Büyüklükleri 2.37 mm P 3.87 mm 8 hafta Süt g/gün 1408 1459 %Yağ 4.2 4.6 %Protein 3.3 3.3 %4 YDS* 1450 1590 0.1 0.1 12 hafta Süt g/gün 1261 1351 %Yağ 4.7 5.1 %Protein 3.5 3.5 %4 YDS* 1394 1574 0.1 *YDS: yağa göre düzeltilmiş süt verimi Yem maddelerinin partikül büyüklükleri Yem kaynaklarının kalitesi yapılarındaki yapısal karbonhidratların kompozisyonu ve partikül büyüklükleri ile doğrudan ilişkilidir. İlk defa doğum yapacak Alpine keçilerde yapılan bir çalışmada, keçiler yüksek konsantre rasyonlar ile beslenmişler, kaba yem olarak da çayır kuru otunu da 2.38 ile 3.87 mm olacak şekilde serbest biçimde vermişlerdir(Lu, 1987). Çalışma sonucunda partikül büyüklüğünün artışına bağlı olarak daha fazla süt yağı ve süt yağına göre düzeltilmiş süt verimine ulaşılmıştır. Rasyonlarına yağ ilavesi Keçilerde rasyonlara yağ ilavesi veya günlük olarak rasyon ile almış olduğu yağ miktarı arttıkça süt yağ miktarı, laktasyon dönemi ve yağın kalitesine göre, artmaktadır (Chillard ve ark. 2003). Tablo.7 Keçilerde rasyona yağ ilavesinin süt verimi ve kompozisyonuna etkisi (Chilliard ve ark. 2003) Yağ Kaynağı Hayvansal Yağ Süt Verimi Yağ Protein kg/gün g/kg g/kg +0.38 +1.0 +2.0 Gelaye ve Amoah, 1988 +0.21 +5.2 +0.3 Rousselot 1995 +0.42 +4.9 +1.3 Rouel ve ark. 2000 +0.30 +4.2 +2.4 Rouel ve ark. 2000 (%5 ilave) Kalsiyum Yağ (%3 palm yağ) Ayçiçeği Yağ ve ark. (%3.4 ilave) Keten Tohumu Yağı (%3.4 ilave) Keçi sütünde bulunan dallanmış yağ asitleri Keçi sütünde caproic asid (6:0), caprylic asid (8:0) ve capric asid(10:0) keçi sütüne özgü dallanmış yağ asitleridir. Bu yağ asitleri keçi sütüne özgü tadı ve kokusunu verir. Aynı zamanda dallanmış yağ asitleri kanser hücrelerine karşı antikarsijenik özellikleri olmasından dolayı özel bir ilgi çekmektedir. Keçi süt yağının erime noktasını da değiştiren önemli bir faktördür (Vlaeminck ve ark. 2006) Keçilerde Süt Proteinini Etkileyen Faktörler Keçilerde süt proteini rasyonun enerjisi, rasyonun protein içeriği ve tanen içeren bitkiler tarafından etkilenir. Rasyonun enerjisi Rasyona doğru karbonhidrat kaynaklarının ilavesi ile rumende meydana gelen amonyak miktarı azalır, mikrobiyel protein miktarı artar. Rumene doğru karbonhidrat kaynaklarının ilavesi ile yüksek derecede rumen yıkılabilirliğine sahip protein kaynakları ile birlikte rumen mikroorganizmaları artacak ve bakteriyel azot kullanımı da buna bağlı olarak artış gösterecektir. Artan Rumen mikrobiyel verimlilik ile de keçilerin amino asit gereksinimi azalacak ve meme bezleri tarafından azotun etkin kullanımı artacaktır. Sonuç olarak rumende eriyebilir karbonhidratların azot kaynakları ile dengeli bir şekilde sağlanmış olması toplam süt proteinini artırmaktadır. Rasyonun Protein içeriği Araştırıcılar rasyonun ham protein içeriğinin süt proteinin etkilemediğini ifade etmektedirler (Hadjipanayiotu ve Photiou, 1995). Bununla birlikte rasyonların ham protein içeriği %14’ten %17’ye doğru çıktıkça süt protein %’si, toplam süt protein miktarı değişmeksizin, artmaktadır. Protein yıkılabilirliği ile ilgili süt proteini etkileri üzerine tek başına etki göstermediği, esansiyel amino asit içeriğine bağlı olarak değişkenlik gösterdiği ifade edilmektedir. Tanen içeren yemlerin süt proteini üzerine etkisi Keçilerin otlaklarında tanince zengin bitkilerin olduğu bilinmektedir. Yüksek derecede tanen içeren bitkiler rumen sindirimi ve mikrobiyel aktivitesini, bakteriyel sindirimi ve barsaklara geçen amino asitlerin miktarını azaltırlar. Bu etkiler keçi rasyonlarına polietilen glikol verilerek bu etkiler ortadan kaldırılabileceği ifade edilmektedir (Nguyen Thi ve ark., 2002). Bu etkinin kalkması ile yüksek süt verimi ve kompozisyonu elde edilebilir. Sonuç olarak süt keçilerinin beslenmesinde dikkat edilecek noktalar aşağıdaki şekilde sıralanabilir; - Süt keçilerinin çok iyi mera koşulları sağlanmadığı takdirde mutlaka intensif şartlarda beslenmelidir. Rasyonların enerji/protein oranları gereksinimler göz önüne alınarak yapılmalı, ADF içeriği rasyonda %18 veya daha yüksek olmalı, istikrarlı bir süt üretimi ve %3’ün üzerinde süt yağı için Kaba yem konsantre yem oranı rumen sağlığı ve %3’ün üzerinde bir süt yağı için 45/55 oranında Kaba yemin partikül büyüklüğü olarak yaklaşık 3 cm ve yukarısındaki partiküller çiğneme aktivitesini uyarabilirler Çalıkların bol olduğu meralarda rasyona polyetilen glikol ilavesi süt verimi ve proteinini artırır Aşırı protein ilavelerinden sakınılmalıdır. Proteinin fazlasının da atılması için ilave enerjiye gereksinim vardır. Keçilerin mikotoksin içeren yemleri kesinlikle tüketmeleri önlenmelidir Çevre kirliği alanlarından uzak tutulmalıdır. Kaynaklar 1. Camelo, A., Valencia, E., Rodríguez, A., Randel, P.F. (2008) Effects of flushing with two energy levels on goat reproductive performance. Livestock Research for Rural Development 20 (9). 2. Celi P., A.D. Trana, S. Claps;Effects of perinatal nutrition on lactational performance, metabolic and hormonal profiles of dairy goats and respective kids. Small Ruminant Research 79 (2008) 129–136. 3. Chilliard Y, Ferlay A, Rouel J, Lamberet G (2003) A review of nutritional and physiological factors affecting goat milk lipid synthesis and lipolysis. J Dairy Sci 86, 1751-70. 4. Emery, R.S.(1988) Milk fat depression and the influence of diet on milk composition. The veterinary Clincs of North America. Food Animal Practice 4, 289-305. 5. Ferreira, A.V., Hoffman, L.C., Schoeman, S.J., Sheridan, R., (2002). Water intake of Boer goats and mutton merinos receiving either a low or high energy feedlot diet. Small Rumin. Res. 43, 245– 248. 6. Gelaye, S., Amoah. E. A., (1988). Energy requirement of lactating goats. J. Anim. Sci. 66(Suppl. 1):39–40. 7. Hadjipanayiotu, M., Photiou, A.(1995). Effects of protein source and level on performance of lactating Damascus goats in nagative energy balance. Small Rum. Res. 21, 203-211. 8. Haenlein, G.F.W. (1996). Status and prospects of the dairy goat industry in the United States. Journal of Animal Science. Vol. 74, No. 5. p. 1173-1181. 9. Hibma, J.;http://www.dairygoatjournal.com/90/balancing_caprine_diet_around_forage_quality/ 10. Kaliber, M. (2012). Kısıtlı Su Olanaklarının Keçilerde Sıcaklık Düzenleme Mekanizması (Termoregülasyon) ve Davranış Üzerine Etkileri, Ç.Üniv. Fen Bilimleri Ens., Yüksek Lisans Tezi, Adana. 11. Kawas JR., Lopes J., Danelon, DL, Lu, CD. (1991) Influence forage to concentrate ratios on intake, digestibility, chewing and milk production of dairy goats. Acta Veterinaria Brunensis 68, 253-258. 12. Lee, H., Lee, I., (2002). A study on the dry matter yield and nutritive values of wildKorean lespedeza (Lespedeza stipulacea Maxim.). Asian–Australasian J. Anim. Sci. 15, 396–400. 13. Lu, C.D(1987) Implication of forage particle length on chewing activites and milk production in dairy goats. Journal of Dairy Sci. 70, 1411-1416. 14. Mele, M., Serra, A., Rafanelli, MR., Conte, G., Secchiari, P., (2005) Effectof forage concentrate ratio and soybean oil suplementation on milk yield and quality from dairy goats. Italian J. Anim. Sci. 4 (spp 2), 392-394. 15. Mohrand F., Sauvant, D.(1980). Composition and yield of goat milk as affected by nutritional maniplation. J. of Dairy Sci. 63, 1671-1680. 16. Morand-Fehr, P., (1996). Sp´ecificit´e des sources et des besoins d’information dans le secteur caprin et strat´egie `a adopter. Tintenna-Les dossiers Cirval October, 77–82. 17. Morand-Fehr, P., Boyazoglu, J., (1999). Present state and future outlook of the small ruminant sector. Small Rumin. Res. 34, 175–188. 18. Morand-Fehr, P., Doreau, M.,(2001). Ingestion et digestion chez les ruminants soumis `a un stress de chaleur. INRA Prod. Anim. 14, 15–27. 19. Morand-Fehr, P (2005);Recent developments in goat nutrition and application: A Review. Small Ruminant Research 60 25–43. 20. Ouin, S., 1995. Elevages caprins en Poitou-Charentes: ´evolution desr´esultats techniques et ´economiques des ´elevages. INRA Prod. Anim. 10, 317–326. 21. Pulina, G., Nudda, A., Battacone, G.Cannas, A. (2006) Effects of nutrution on sheep mik content of fat , protein, somatic cell caount, aromatic compunds and undesirable substances. Animal Feed Sc. and Tech. 131, 255-291. 22. Raghavendra, B., Shinde, A.K., Vaithiyanathan, S., Sankhyan, S.K., Verma, D.L., 2003. Effect of polyethylene glycol-6000 on nutrient intake, digestion and growth of kids browsing Prosopis cineraria. Anim. Feed Sci. Technol. 101, 45–54. 23. Rouel, J., F. Bocquier, and Y. Chilliard. 2000. Effet de la nature de la ration de base et de la comple´mentation sur les performances de la che`vre laitie`re in 7th Int. Conf. on Goats, Tours, France, 15–21 May 2000. Tome 1:142–144. 24. Rousselot, M. C., C. B. Broqua, C. de Araujo, and L. P. Borgida.1995. Effets des fibres et des matie`res grasses prote´ge´es sur la composition du lait de che`vre. Ann. Zootech. 44(Suppl.):376. 25. Santini, A.A.K., Lu, CD. Potchoiba, MJ., Fernandez JM.(1992) Dietary fibre and milk yield, mastication, digestion and rate of passage in goats fed alfalfa hay. J. Dairy Sci. 75, 209-219. 26. Sutton J.D. , Alderman G.. (2000) ;The energy and protein requirements of pregnant and lactating dairy goatsThe Agriculture and Food Research Council report. Livestock Production Science 64 3 –8. 27. Vlaeminck, B., V. Fievez, S. Tamminga, R. J. Dewhurst, A. van Vuuren, D. De Brabander, D. Demeyer. (2006). Milk odd- and branched-chain fatty acids in relation to the 560 rumen fermentation pattern. J. Dairy Sci. 89: 3954–3964.
Benzer belgeler
KEÇİ YETİŞTİRİCİLİĞİ Keçiler fiyatı yüksek olmayan kaba
kaynağından bir tanesi süt geliri olurken diğeri de verim yönüne yönelik yetiştirilen oğlak
sayısıdır.
Süt keçilerinin laktasyon döneminde süt veriminin devamlılığının sağlanması için
gereksinimler...