PDF Dökümanı - Aydoğan Durmuş
Transkript
TÜM YÖNLERİYLE ABD KAYNAKLI KONUT FİNANSMAN KRİZİ Yrd.Doç.Dr. Aydoğan Durmuş Sakarya Üniversitesi, İİBF, Finansal Ekonometri Arş.Gör. Fatih Gümüş Sakarya Üniversitesi İİBF, İşletme Özet: Konut piyasası ekonomilerin gelişmesinde önemli paya sahip piyasalardır. Ekonomik açıdan ileri ve geri beslemesi çok güçlü bir sektördür. Yani bu sektör pek çok sektör ile direkt olarak ilişkili olup bunların sayısının 600’ü bulduğu tahmin edilmekte olup, konut talebi direkt ya da endirekt olarak diğer sektörler üzerinde canlandırıcı etkiye sahiptir [ Klein ve Bestani, 2004,77]. En gelişmiş ve canlı konut sektörü ABD’dir. Konut sektörü ABD’de ekonominin amiral gemisi olup, milyonlarca işin oluşturulması, maaş ve vergilerle ekonomiye katkıda bulunulması, milyonlarca Amerikalının finansal olarak kendini güvende hissetmesi bu sektör ile gerçekleşmiştir[ Berson ve diğ, 2002,61]. 1959 yılında çok düşük seviyelerde olan konut üretim değeri 2003 yılına gelindiğinde geliştirilen mortgage sisteminin kurumları ve döngüsü ile 16 trilyon dolar seviyelerine yaklaşmıştır. Bu ülkede konut sektörünün sağlam bir inmeyle büyümesi mprtgage konut finansman sistemi ile gerçekleşmiştir. Fakat son yıllarda bu sistemin işleyişinde meydana gelen aksaklılar ve etik olmayan uygulamalar nedeniyle hem bu ülke hemde dünya ekonomisi finansal bir krizin içine düşmüştür. Bu çalışmada bu krizin görünen görünmeyen tüm yönleriyle nedenleri üzerinde literatür taranarak durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Mortgage, ABD, Kriz, Konut ABD KONUT FİNANSMAN KRİZİ ABD 1929’dan sonra mortgage sitemindeki aksaklıklar yüzünden ikisi büyük ikisi küçük olmak üzere toplam 4 ekonomik sarsıntı geçirmiştir. Bunlardan günümüze en yakın olanı ve halen devam edip, etmesi de beklenen 5. bir kriz olarak sıralamaya koyabileceğimiz ABD mortgage krizidir. Şimdiye değin ABD dışında Güney Asya ülkeleri, Rusya ve Güney Amerika da ortaya çıkan krizler 2000’li yılların başında ABD ve Avrupa Ülkeleri gibi merkez ülkelerde ortaya çıkmıştır. Bu krizden önce çıkan krizlerinde oldukça fazla etkisi hissedilmiştir. Örneğin 90’lı yılların başında Japonya’da da benzeri bir konut finansmanı krizi çıkmış konut fiyatları yaklaşık olarak % 80 civarında düşmüş hatta başkent Tokyo’da krizin çok daha fazla hissedilmesi nedeniyle o tarihlerde başkentin başka şehre taşınması bile tartışılır olmuştur. Bu kriz temelde birçok alt nedene dayanmakla beraber krize ana neden olarak kredi veren kuruluşların, gerek hükümetin destekleyici politikalarından destek alarak, gerekse 2002 - 2004 yılları arasında düşük seyreden faiz oranları gibi uygun ekonomik şartları da hesaba katarak, kredi değerleme sürecinde oldukça hassas davranması gereken yerlerde kredibilitesi ve buna göre belirlenen puanı oldukça düşük bireylere hesapsız kredi plase etmesini gösterilebilir. İnşaat sektörü vasıtasıyla ekonomiyi canlandırma yolunu seçen ekonomi kurmayları kredi hacmini arttırmış bu durum emlak fiyatlarını yüksek değerlere yükseltmiştir [ TOBB,2008,2-3]. Buna ek olarak hesapsızca verilen kredilere istinaden çıkarılan menkul kıymetlere, bağımsız yatırım bankalarının sermayelerine istinaden son derece fazla miktarlarda yatırım yapmışlardır [ Arıkan, 2008 ,50 ]. Bu da krizin etkisini hem ülke hem de dünya çapına yaymıştır. Çünkü söz konusu yatırım bankaları kendi sermayelerinden çok daha fazlasını yabancı ülkelerden sağladıkları krediler ile mortgage kredilerine aktardıkları için krizden pek çok dünya ülkesi etkilenmiştir. Örneğin Lehman Brothers yatırım şirketi 3 milyar dolar sermayeye sahipken, 57 milyar dolar yabancı kaynaklı borç bularak son derece riskli kâğıtlara yatırımda bulunmuştur. ABD’ de mortgage kredisi için başvuruda bulunan şahısların kredibilitesini ölçen “Fico Score” adlı bir puanlama sistemi vardır. Bu puanlama sistemine göre müşterilerin kredibilitesi ortaya çıkar ve 3 çeşit mortgage türü içinde müşteriler gruplanır. Bunlar; Prime Mortgage Kredileri ( Risk Düzeyi Düşük), Alt A Mortgage Kredileri ( Orta Riskli), Subprime Mortgage Kredileri ( Risk Düzeyi Yüksek ). İlk başlarda sadece prime mortgage kredileri açan sektör Federal Konut finansman Kurumunun (Federal Housing Finance Board) kredi ölçütlerine uymayan kişilere de kredi kullandırmaya başlamış, zamanla birlikte Subprime mortgage piyasası ortaya çıkmıştır [Raiter ve Parisi; 2004,4]. Aşağıdaki tablo 2006 yılına ait Sub-prime ve Prime mortgage gruplarına ilişkin göstergeler verilmiştir. Tablo: Sub-Prime Ve Prime Mortgage Çeşitlerine Dair Veriler Kredinin Tipi Prime Subprime Genellikle 15-30 yıl Vadeli İlk 2-3 yılı sabit ve daha sonraki ve sabit faiz kredili dönemlerde değişken faizli Değişken %85 Borç/Değer Rasyosu %79 Sabit Faizde %79 Belgelendirme Tam belgelendirme Ortalama Kredi Tutarı 190,000-200,000 USD Çoğunlukla düşük belgelendirme ya da hiç belgelendirmeme 160,000 USD Kaynak : www.bankofamerika.com/figures/morgtage 1993-2001 periyodunda sistemden düşük gelirli gruplara olan kredi kullandırma oranı % 80,4 oranında artmıştır[ Feisbein ve Abgar; 2004,6 ]. Yukarıda görüldüğü üzere bu artış devam etmiş ve 2006 yılı içerisinde verilen mortgage kredilerinin % 15’lik kısmını subprime mortgage kredileri oluşturmaktadır. Bu krediler diğer prime olarak adlandırılan iyi özelliklere sahip kredilere nazaran daha fazla faiz oranı ve daha az avantajlı özellikler içermektedir [Age; 2004,6 ]. Bu tabloda dikkat çekici en önemli husus bu krediyi alanların sahip oldukları mal varlıkları ve gelirleri ile alakalı belgelendirmeyi hiç yapmadıkları ya da kısmı olarak yaptıklarıdır. Bu da bu krediyi kullanan tüketicilerin riskli tüketici grubuna dâhil olduklarını bize göstermektedir. Bu konuda yapılan bir araştırmaya göre, Subprime mortgage kredisi kullanan müşterilerin 3’te 1’inin şişirilmiş gelire sahip olduğu ve kredi müşterilerin % 60’lık kısmının eksik bilgilendirmeye sahip olduğu ortaya çıkmıştır [Stephens ve Quilgards;2008,211]. Amerikalı araştırmacılar Hemert ve Demyankt (2007) 2007 yılından önceki 6 yılı takip eden sub-prime mortgage kredilerini incelemiş ve bu krediyi kullananların çok büyük bir çoğunluğunun yeterli belgelendirmede bulunmadıklarını tespit etmiştir. Subprime adı verilen bu kredi türünün toplam krediler içerisindeki payının yükselmesi 2000’li yıllar ile birlikte başlamıştır. ABD hükümeti 2000 yılının sonunda başlayan ekonomik durgunluğu aşmak amacıyla faiz indirimi politikası (2002-2004 yıllarında yıllık %1,8 değerini aşmamıştır) ve kredilerin daha cömertçe kullandırılması yoluna gitmiştir. Bu amaçla daha önceleri pek çok alanda kredi kullanmak isteyip de yeterli standartları sağlamayıp kredi alamayan pek çok kişiye kredi kullanma imkânı tanınmıştır. Aynı durum Birleşik Krallıkta da eş zamanlı ortaya çıkmış ve borçlanma oranlarındaki artış gelirlerden daha yüksek gerçekleşmiştir [Brown And Taylor; 2007,615]. Bu borçlanma oranları içerisinde de teminatı zayıf borçların yoğunluğu göze çarpmaktadır [Rio ve Young , 2008,1209]. ABD’de 2000 yılında açılan mortgage kredileri tutarı 1,2 trilyon dolar iken bu tutar 2005 yılında 4 trilyon $ düzeyine çıkmıştır. Yani 3 yıl içerisinde kullandırılan mortgage kredisi 3 kattan daha fazla artış göstermiştir. Açılan subprime mortgage kredisine gelince, 2000 yılında açılan subprime kredisi toplam tutarı 140 milyar $ iken 2003 yılında bu rakam 650 milyar $ düzeyine çıkmıştır. 2000 yılında verilen krediler içerisinde sub-prime kredilerinin oranı % 1,6 iken 2006 yılında bu oran % 28,6’ya kadar yükselmiştir [Golding ve diğ; 2006,7]. Söz konusu subprime mortgage kredileri içerisinde sabit faizli olanların payı 2001 yılında % 40 iken 2006 yılında bu oran %25’lere gerilemiştir [Yüksel; 2008;3-4]. Bu da, bu kredi türünün riskini artıran diğer bir sebep olarak ta gösterilebilir. Çünkü değişken faizli kredilerin üzerindeki faiz oranları daha sonraki yıllarda gerçekleşen olumsuz ekonomik şartlar ve yükselen enflasyon oranlarına göre tekrardan daha yüksek değerlerde belirlenmiş ve kredi alanlar daha zor bir finansal duruma sokulmuştur. Kötüleşen konut piyasası ve ekonomik şartlarla birlikte kredi kullananlar kendi gelirleri ile ödeme güçlüğüne düşünce, kredi geri ödemelerinin arkası kesilmiş ve konutların bankalar tarafından geri alınması sürecini başlatmıştır. Ancak sorunlu kredi sayısındaki artış nedeniyle konut piyasasında oluşan arz fazlalığı konut fiyatlarını düşürmüş ve konut satışları da yapılamaz hale gelince likidite sorunu ortaya çıkmıştır [Demir ve Diğ; 20085 ] . Piyasada ani konut arzı olunca konutların değeri düşmüş bankaların kriz öncesi oldukça yüksek değerlerle kaydettikleri konutlar çok düşük fiyatlara dahi alıcı bulamamıştır. Söz konusu durum bankaların aktif yapısını alt üst etmiştir. Kredi kullananlar için gider olarak kaydedilen geri ödemeler, bu kredilerden doğan alacaklar üzerinden çıkarılan menkul kıymetlerin sahipleri için gelir olmaktadır. Dolayısıyla kredi geri ödemeleri yapılamayınca menkul kıymet gelirleri de ödenememiştir. Bu durumdan hem menkul kıymet sahipleri olumsuz etkilenmiş, hem de menkul kıymetlerinin değerleri düşmüştür. Menkul kıymetlere yatırım yapan sigorta ve emeklilik şirketleri aktif değer kaybına uğramıştır. Menkul kıymetlerin riskini dağıtmaya çalışan ve garanti eden kuruluşlarda hızla artan ve olağan üstü boyutlara ulaşan garantörlük görevlerinden doğan yükümlüklerini yerine getirme konusunda olağanüstü zorluğa düşmüşlerdir. Sisteme pek çok noktada müdahil olan sigorta şirketleri de, ödenmeyen krediler konusunda yükümlülüklerini yerine getiremez duruma düşmüşlerdir. Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurulunun (BDDK) 2008 yılı içerisinde hazırlattığı “ABD Mortgage Krizi” adlı çalışmada bütün bunların yanında krizi hazırlayan nedenler olarak aşağıdaki faktörler de sayılmıştır. Bunlar; Mortgage kredisi kullandıranların sunduğu seçenekler tüketici açısından değil, kullandıran açısından menfaatler içerdiği için, tüketiciler hangi seçeneğin uygun olduğu konusunda iyi düşünemediler. Müşterilerin mortgage kredilerinin fiyatları hakkında bilgi eksikliği vardı ve alternatif mortgage ürünlerinin fayda ve zararlarının değerlendirilmesi hakkında zorluklar ile karşılaşmaktaydılar [Apgar ve diğ; 2007,21], Kredi masrafları ve şartları hakkında geniş yazılı bildirim yokluğu, Düşük kredi verme standartları ve bankadan bankaya değişen kredi verme standartları, Gerçeği yansıtmayan değerlendirme ve skorlama, Bilanço dışı kayıtta aşırıya gitme ve bu kayıtları bilanço içine alınca şişirilmiş kayıtları geç fark etme, Oldukça fazla sayıda kuruluş ve gittikçe anlaşılması zorlaşan karmaşık yapı, Gittikçe karmaşık hale dönüşen bu yapı hakkında yeterli bilgiye sahip uzman kişi azlığı, Yanlış ve eksik risk hesaplamaları, Denetim eksikliği, Sistemin hızlı ve dengesiz büyümesi, Menfaat ilişkileri, Ekonomik canlanmanın inşaat üzerine kurulması, Bundan yaklaşık 20 yıl önce konut piyasasının borç verme ayağına perakende şirketler hâkimdi. [Fishbein ve Abgar; 2004, ]. 2003 yılında ABD’de ülke çapında 44.000 mortgage broker şirketi faaliyet göstermekte ve bu şirketler toplam mortgage anlaşmalarının % 65’ine imza atmaktaydılar. Devletin teşvik edici açıklamaları bu kuruluşları aşırı risk almaya teşvik etti ve bir sürü psikolojisi mantığıyla tüm şirketler aşırı riskli ve çok sayıda mortgage sözleşmesine imza attılar [Yavaş,2005,3]. Bu da krizin patlamasına neden olan diğer bir olgu olarak görülebilmektedir. Bu şirketler için pazara girme diye bir sorun yoktur, yani pazara giriş için hiçbir engelleyici durum söz konusu değildir. Ayrıca bu kuruluşlar kredi kuruluşlarınınki gibi sermaye gerekliliklerini yerine getirmek zorunda da değildirler [Golding ve diğ; 2008,7]. Ayrıca bankaların perakende mortgage kredisi satıcıları sattıkları mortgage kredisinin batması durumunda bunun maliyetine katlanmak zorunda kaldıkları halde, bunun tam tersine mortgage broker’ları için bunun bir maliyeti bulunmamaktadır [Age; 2008,11]. İşin en esrarengiz ve garip tarafı ise piyasaya sürülen bunca riskli mortgage kredilerinin geri ödenememe riskinin oldukça büyük olmasına rağmen, bu kredilere büyük çaptaki fonlarını cesaretle aktaran dünya çapındaki pek çok yatırımcıların bu işi nasıl yaptıklarıdır [Age; 2008,11]. Etkin bir Pazar oluşumu için pazarın yarışmacı, amacına uygun kurulmuş ve hem tüketiciler hem de üreticiler için bilgiye tam şekilde ulaşılabilir olması gerekmektedir. Bu şirketlerin oldukça kabarık bilgilendirme notları da tüketicilerin bilgi edinmeleri önünde önemli engel oluşturmuştur. Sayfalarca tutan bilgi notları tüketicilerin imzasına sunulduğu için tüketiciler tam bilgilenmeden bu kâğıtlara imza atmak zorunda kalmışlardır[Age; 2008,7]. Aynı şekilde 1990 yılında en yüksek hacimli mortgage yatırımcısı ilk 25 şirket pazarın 500 milyar dolar eden % 28,4’lük kısmına hâkimken; 2005 yılına geldiğimizde içerisinde JP Morgan, Bank Of Amerika ve Citigroup’un da bulunduğu en yüksek hacimli mortgage kredisi veren ilk 25 şirket pazarın 3,1 trilyon $ eden % 85’lik kısmına hâkim bulunmaktaydı [ Apkar ve diğ, 2007;17]. Sektör’ün bu kadar yoğun bir şekilde güçlü, uluslararası bağlantıları olan yatırımcı şirketlerin eline geçmesi de elbette ki krizin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Aynı durum kredi değerleme kurumları içinde geçerlidir. Rating alanındaki iş hacminin yüzde 40'ı Standard and Poor's, diğer yüzde 40'ı Moody's ve yüzde 15'i de Fitch'in elinde bulunmaktadır [Özgün,2008,2]. Bu şirketlerin ve hedge fonlarının yöneticileri 2/20 kuralına göre maaşlarını almaktadırlar. Bu şu anlama gelmektedir. Şirket Ceo’ları yönettikleri fonların % 2’si kadar ve endeksin üstünde elde ettikleri karın % 20’si kadar maaş almaktadırlar. Endeksten aldıkları gelir ve zararları asitmetrik bir durum sergilemektedir. Eğer indeksin üstünde gelir elde ettikleri takdirde bu yöneticiler iyi kazanırlar. Diğer yandan eğer yöneticilerin yönettikleri fon, indeksin altında kalırsa kısa dönemde fonun değeri endekse yaklaşana değin zararları az olmaktadır. Bu da bu yöneticileri hırslandırmakta ve çok daha fazla hırs alma konusunda cesaretlendirmektedir [ Golding ve diğ; 2008,18]. Kredi değerleme kuruluşlarının da krizin patlak vermesinde etkileri söz konusudur. Özellikle sub-prime kredilerinin gerçek düşük değerin bulunmasındaki yanlış kurulmuş modelleri hem krizin oluşmasında hem de ABD’de 1990-2004 yılları arasında konut fiyatlarının yüksek değerlenmesinde açıklayıcı bir etken olarak görülmektedir [Age; 2006,14]. Mortgage kredi risklerinin yanlış hesaplanması, evin peşin alınan değerinin yüzde 1’lere kadar düşmesi, önceden devletin yaklaşık % 80 oranında gözetiminde olan kredilerin şimdilerde ise % 3’lere kadar düşmesi de tespit edilebilen kriz sebepleri arasında sayılabilir. Ortaya çıkan krizde evlerin maliyetinin neredeyse tamamına yakınının fonlanmasının da payı vardır. Kriz öncesinde Sub-prime mortgage kullananların büyük çoğunluğunun satın almayı planladıkları konutların değerinin neredeyse tamamının fonlandığı yapılan bir araştırmayla ortaya çıkmıştır ve Standart And Poors’un yaptığı bir çalışmada Home To Value oranının % 95 olduğu kredilerin riskinin, % 80 olanlara nazaran 3 kat, Home To Value oranının % 100 olduğu kredilerin riskinin, % 80 olanlara nazaran 4 kat daha fazla riskli olduğu açık bir şekilde vurgulanmıştır [Goldstein,2004,4 ]. Amerika’daki bu olumsuz durum bir mali balon oluşumudur. Yakın dönemde 1980’lerin sonunda Japonya’da gayrimenkul ve hisse senedi piyasasında oluşan balon ve akabinde 1990 yılında baş gösteren çöküş; Norveç, Finlandiya ve İsveç’te 1980 ve 1990’lı yılların başında yaşanan benzer deneyimler bu konudaki en tipik örneklerdir [Ataman,2005,59]. Oluşan mali krizden 2 milyonu aşkın aile direkt olarak etkilenmiş ve evlerini kaybetme durumuna düşmüşlerdir. Bu ailelerden azımsanmayacak önemli bir kısmı etkin kökene sahip ailelerdir [Peterson,2008,2]. Ayrıca zenci vatandaşlara yoğunlukla düşük düzeyde düzenlemelere sahip kuruluşlardan kredi sağlandığı, beyazlara ise Yatırım Ortaklıkları Kanunu (Community Reinvestment Act) çerçevesinde yönetilen bankalarca kredi sağlandığına dair kesin verilerde bulunmaktadır [ Apgar ve diğ; 2007,3]. Ayrıca düşük gelirli vatandaşlar kötü özelliklere sahip mortgage kredilerini satın almaları konusunda sistemsel olarak yönlendirilmişlerdir. [Age;2007,15]. Sonuçta daha önceden mevduata toplama yetkisi ve kredi kullandırma izni olmayan yatırım bankaları ile yatırım bankacılığı ve mortgage menkul kıymet işine girme yetkisi olmayan bankalar bu yetki ve izne kavuşunca, bilanço dışı varlıklara bağlı olarak almış oldukları riskli ürünler, kriz ile birlikte pazarsız kaldı. Bu ürünler, fiyat oluşumu ve pazarı kalmadığından deyim yerinde ise tam bir “finansal atık” konumuna düştüler [Arıkan; 2008,50 ]. 2008 yılının ikinci çeyreği sonunda, Citibank, JP Morgan, Bank Of Amerika, Goldman Sachs, Merrill Linch ve Lehman Brothers’ın bu tür ürünlerden yatırımları toplamı 500 milyar doları geçmektedir [ Gürses ;2008, ]. 2000 yılında piyasada 500 milyar dolar yöneten hedge fonların, 2007 yılında 2 trilyon doları yönetmesi de piyasadaki risk alıcı hareketleri anlatan önemli bir veridir [TOBB; 2008,5]. Bu şirketler ellerinde kalan piyasası ve pazarı oluşmayan finansal atık hükmünde olan bu ürünlerden dolayı olağanüstü bir finansal dar boğaz ile karşılaşmaları 2007 yılının ikinci yarısı ve 2008 yılı boyunca gündeme oturmuştur. Federal hükümet zor durumda olan şirketleri kurtarmak amacıyla piyasaya müdahale etmiştir. Son olarak ise Fredie Ve Fannie ile alakalı girişimlerde bulunmuştur. Devlet destekli kuruluşlar ( Freddie Mac ve Fannie) hakkında devletin bu kuruluşların batmasına kesinlikle izin vermeyeceği hakkında bir teori vardır [ Petersen,2008,4]. Bu teoriden ya da genel kanaatten dolayı şimdiye kadar piyasada işler iyi gitmiş ve Amerikan modeli iyi işlemiştir. Ayrıca bu ülkede sistemin diğer ülkelerden farkı ve pazarın büyüklüğü menkul kıymetleştirmeye olan güvenden kaynaklanmaktadır [ Green ve Watcher; 2005,93]. Subprime mortgage krizinin çıkması ile beraber borçlarını çeviremeyen bu yarı özerk kuruluşlar, bu genel kanaati doğrular şekilde devletleştirilmiş ve borçları devlet tarafından üstlenilmiştir. Federal hükümet bu yolla 5 trilyon doları (5,2 Trilyon Dolar) aşan kredi hacmine sahip bu iki kurum üzerinden 11 trilyon dolarlık mortgage sistemini kurtarmayı amaçlamaktadır [ Arıkan; 2008,51]. Son açıklanana rapora göre 7,36 trilyon dolarlık bir kayıp söz konusu olup, bu rakam ABD’nin İkinci Dünya Savaşında harcadığı rakamın (enflasyon düzeltmesi ile birlikte)neredeyse iki katıdır [http://www.cnbc.com/id/27719011]. Diğer bir veriye göre ise krizin mali faturası II. Dünya savaşının maliyetinin dört katını geçmiştir [www.zaman.com.tr]. Bu ülkede 2009’un başı itibariyle işsizlik ve eksik istihdam (iş aramayı bırakanlar ve part-time çalışanlar) toplam olarak yüzde 20’lere ulaşmıştır. Bu rakam 1945’ten bu yana gerçekleşen en büyük rakamdır. Geçen yıl (2008) 160 bin mağaza kapanmış ve 200 bin mağazanın daha 2009 yılı içinde kapanması beklenmektedir [Miranda;2009] Subprime mortgage kredilerinde büyük bir problemin ortaya çıkacağı krizin ortaya çıkmasından önce pek çok kişi tarafından dile getirilmekteydi ama 2003-2005 yılları arasında yüksek değerlenen konut fiyatları bu krizin bir süre maskelenmesine neden olmuştur [Hemert ve Demyankt;2007;2]. Hemert ve Demyankt ayrıca internet üzerinden yazdıkları başka bir yazıda ise krizin Amerikan ekonomisi üzerinde olumsuz etkisini devam ettireceği kanaatinde olduklarından da bahsetmektedirler [http://w4.stern.nyu.edu/sternbusiness/spring_2008/ subprime.html] . Bunun sebebinin kriz ortaya çıkmadan önceki birkaç yılda verilen sub-prime mortgage kredilerinin geri ödemesinde yaşanacak muhtemel aksamaların daha ortaya çıkmadığı ve bunun önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacağı olarak görülebilir. Zaten hali hazırda yaşanan krize 2000-2004 yılları arasında dağıtılan sub-prime mortgage kredilerinin neden olduğu ortada olup, son yıllarda dağıtılan bu tür kredilerin olumsuz etkisinin daha sonraki yıllarda ortaya çıkacağı kuvvetli şekilde tahmin edilmektedir. Şu an için Birleşik Devletler ekonomisi çok büyük bir risk altındadır. Eğer kriz derinleşir ve mortgage ile kredi alanlar ellerindeki konutları bankalara geri iade ederse, zaten mevcut yapıları itibariyle aktiflerinin yarısı konut değerlerinden oluşan ülke çapındaki 8.500 bankanın çok zor duruma düşeceği öngörülebilir. ABD hükümeti bu krizin ekonomide sebep olduğu hasarı giderebilmek için çeşitli diğer tedbirleri de almaktadır. Bunların başında faiz oranlarını düşürmek suretiyle piyasaya giren parayı kontrol etmek gelmektedir. Diğer bir tedbir ise 850 milyar $’lık kurtarma paketinin uygulamaya konmasıdır. Bu paket ile birlikte bankaların zararları kapatılmaya çalışılacaktır. Bu paketin kısa dönemde yararları olacağını söylenmekle birlikte, beraberinde piyasa için muhtemel dezavantajlara sahip olabileceği de söylenebilir. Örneğin piyasadaki dolar fazlalığı enflasyonu tetikleyebilir. Ayrıca ABD merkez bankası tarafından basılan doların piyasada bol bulunması değerini düşürebilir bununda elbette ki tüm dünyadaki dolar üzerinden değerlenen finansal varlıkların değerini düşürebileceği ihtimal dâhilindedir. Devletleştirilen şirketlerin bilançolarındaki varlıkların iyi varlık- kötü varlık ayırımını yapmak oldukça zor gözükmektedir. Çünkü bilançolardaki mortgage menkul kıymetlerinin çeşitliliği çok fazladır ve bunların cari pazar değerinin tespit edilebilmesi oldukça güçtür. İlk 5 ay içinde incelenebilen şirketlerin bilançolarındaki varlıkların %80’inin değersiz nitelikte olduğu görülmüştür. Şirketlerin bilançolarında varlıktan çok daha fazla senet bulunmaktadır. Bunlardan dolayı gayrimenkullerin satılması ve pazara nakit aktarılması ile piyasaların eski haline dönmesi oldukça uzun zaman alabilecektir. Bu konuda diğer bir gelişme ise ülkeye gelecek olan varlıklı göçmenlerin sayısının artmasını teşvik etmek amacıyla bu kişilere konut alımında pek çok kolaylığın sağlanacağının açıklanmasıdır. Ayrıca bir ev alana bir ev ya da bir arabanın promosyon olarak verileceği de bazı şirketler tarafından duyurulmuştur. Bu tedbirler aslında ülkenin konut sektöründeki krizin büyüklüğünü ve ülke içinde alınan tedbirlerin yetersizliğini göstermede önemli bir veridir. ABD’deki finansal kriz elbette ki tüm dünyayı etkisi altına alacak ve etkileyecektir. Dünyada özellikle de Avrupa da pek çok yatırımcı kuruluşun şuan değersiz duruma düşen mortgage ürünlerine yatırım da bulunup zarar etmesi tüm piyasaları tedirgin etmektedir. Örneğin Fannie Mac ve Freddie Mac’ın garantisi altında paketlenip çıkarılan menkul kıymetlerin en önemli alıcılarını arasında Japon Endüstri bankası ve büyük bir banka olan Nomura Securities bulunmaktadır [Rose ve Haney; 1990,98]. Bu durum bize ABD’nin finansal krizinin yükünün önemli bir kısmını dünyanın önde gelen ekonomilerine fatura edildiğini açık bir şekilde göstermektedir. Kriz için pek çok ülke tarafından açıklanan irili ufaklı ekonomik paketlerin işe yaramaması durumunda ekonomistler tarafından ikinci dalga daha derin bir krizin Dünyayı sarsabileceği tartışılmaktadır. Bu kriz konut finansmanı konusunda bizleri aşağıdaki konularda bir kez daha düşünmeye sevk etmektedir [ Janna Ve Diğ; 2008,5]. Ev halkı tüketim-tasarruf fonksiyonu Varlık enflasyonu konusunda Merkez Bankalarının rolü Konut finansmanında kullanılan finansal varlıklar Kısa ve orta vadede piyasalarda nakit sıkışıklığı doğuracağı kesin gözüken krizden dolayı doğrudan yatırımların kısılacağı ve piyasaların resesyon yani durgunluk dönemine gireceği beklenmektedir. Ayrıca Ülkemiz gibi cari açığı yüksek seviyelerde seyreden ülkelerin cari açığın finansmanında zorluk yaşayacağı, cari açığın finansmanının maliyetinin artacağı öngörülmektedir. Sonuç Bu finansal krizin çalışmamızda izah edildiği üzere pek çok nedeni olup, sadece finans yönü üzerinde durulan krizin ekonomik bir krize dönüşme ihtimali son zamanlarda pek çok iktisatçı akademisyen ve yazarlar tarafından öngörülmektedir. Bu krizin pek çok sebebini 2 ana sebebe indirgeyebiliriz. Bunların birincisi çok para kazanma hırsıdır. Özellikle ABD’de ekonomi ve finans; daha çok kar elde etme, daha fazla risk alma, rekabetin bir gereği gibi düşünülen diğeri yok etme üzerine kurulmuştur. Buda hırsı netice vermektedir ki uzun yıllar devan eden bu zihniyet en sonunda çok büyük bir finansal ve ekonomik bir problemi dünyanın gözleriönüne sermiştir. Diğeri ise dünya çapında toplanan fonların ABD ve diğer büyük çaplı ekonomilere aktarılmasını sağlayan “ Sen çalış ben yiyeyim” şeklinde özetleyebileceğimiz finansal döngüdür. Çok uzun yıllardan beri ülkelerin bir bölümünün Japonya ve Çin gibi bazıları gönüllü olarak, bazıları ise ekonomik sebeplerden dolayı ABD’nin merkezinde olduğu pek çok ekonomiyi fonları ile desteklemişlerdir. Üretilerek elde edilen fonlar değerli kağıtların finansmanı ya da ABD gibi ülkelerin güdümünde olan çeşitli kuruluşlarda fon kullanma nedeniyle bu ülkelere akmıştır. Çok büyük çaplara ulaşan bu fonlar yerinde ve etik olarak kullanılmayınca batmış ve tüm dünyanın problemi haline gelmiştir. Şimdiye değin dünya çapında etkisi olan her büyük olay yeni bir ekonomik, sosyal ve siyasi düzeni ortaya çıkarmıştır. Endüstri devriminin doğurduğu ve II dünya savaşının güçlendirdiği kapitalist sistem ve yine buna muhalif ortaya çıkan komünist sistem bunlara örnektir. Bu finansal krizinde arkasından siyasi, ekonomik ve sosyal değişimlerin gerçekleşebileceği ihtimali gözden uzak tutulmamalıdır. Etik değerlerin daha fazla dikkate alınacağı, hırs ve bencilliğin yerine ortak faydanın göz önünde tutulacağı bir ekonomi tüm ülkelerde yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Kaynakça: TOBB; “ ABD Mortgage Krizi” Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Meclis Toplantısı” İstanbul ; 22 Eylül 2008 ARIKAN, Naci ; ” ABD Finans Piyasalarında Yaşanan Son Kriz Ve ABD Yönetiminin Krizden Çıkma Planları “ ; Vergi Dünyası Dergisi ; yıl:28 ; Sayı:326 ; ISSN 1300 851X Ekim 2008 RAITER Frank, PARICI, Francis ; “ Mortgage Credit And Evaluation Of Risk Based Pricing ” ; Harward University Working Paper Series ; BABC 04-23 ; February; 2004 FEISBEIN Allain; APGAR William ; “ The changing Industrial Organisations Of House Finance And The Cahanging Role Of Community-BAsed Organisation” Joint Center for Housing Studies Harvard University; BABC 04-09 May 2004 STEPHENS Mark ; QUILGARS Deborah; “Sub-prime Mortgage Lending in the United Kingdom” European Journal of Housing Policy Vol. 8, No. 2, pg: 197–215, June 2008 HEMERT, Y; DEMYANKT, O; “Understanding the Subprime Mortgage Crisis” Working Paper Series; http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1020396 October 2007 BROWN Sarah; TAYLOR Karl “ Household Debt And Financial Assets: Evidence From Germany, Great Britain And The USA” Journal of Statistical Society” Part:3 Pages:615-643; 2008 YOUNG Garry; RİO Ana ; “ The Impact Of Unsecured Debt On Financial Pressure Among British Households” ; Applied Financial Economics Journal, 2008, v:18, Pages = 1209– 1220 GOLDİNG Edward, GREEN Richard K; MCMANUS; “Douglas A. Imperfect Information and the Housing Finance Crisis” Joint Center for Housing Studies Harvard University; UCC08-6; February 2008 YÜKSEL, Volkan ; “ Subprime Mortgage Kredileri “ Yaklaşım Dergisi; Şubat 2008, Sayı: 182 DEMİR Faruk; ERMİŞOĞLU Emine; KARABIYIK Ayşegül; KÜÇÜK Ayhan; “ ABD Mortgage Krizi” Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurulu Çalışma Tebliği ; Ağustos 2008 www.bddk.gov.tr APGAR William; BENDİMERAD Amal and ESSENE Ren S. ; “Mortgage Market Channels And Faır Lendıng: An Analysıs Of Hmda Data” ; Joint Center for Harward Studies ; April 25 2007 YAVAŞ, Abdullah; A’dan Z’ye Mortgage” Türkiye Bankalar Birliği; Konferans Sunumu, Haziran 2005 ÖZGÜN, Mahmut; “Dünya Ekonomisinin Yeniden Yapılanması Gündemde” MÜSİAD Sektor Kurulları Toplantıları; 2008 GOLDSTEIN, Ira ; “ Bringing Sub-Prime Mortgages To Market And The Effect ON Lower Income Borrowers” ; Harward University Working Paper Series; BABC 40-7 February 2004 ATAMAN; Pekin ; “Seçilmiş Ülkelerde Gayri Menkul Fiyatları Ve Bankacılık Sektöründe Gelişmeler” Bankacılar Dergisi Sayı:54 2005 PETERSON, Christopher L. ; “Over-Indebtedness, Predatory Lending, And The Internationalpolitical Economy Of Residential Home Mortgage Securitization: Comparing The U.S. Subprime Home Mortgage Lending Crisis To Home Finance İn The United Kingdom, Germany, And Japan” January 2008; Working Paper Series http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1083184 ARIKAN, Naci ; ” ABD Finans Piyasalarında Yaşanan Son Kriz Ve ABD Yönetiminin Krizden Çıkma Planları “ ; Vergi Dünyası Dergisi ; yıl:28 ; Sayı:326 ; ISSN 1300 851X Ekim 2008 GÜRSES, Uğur ; “ Krizin Finansal Atıkları“ http://www.radikal.com.tr/Default. aspx?aType=YazarYazisi&ArticleID=899858 GREEN; Richard ; WATCHER, Suzan ; “ The Housing Finance Revolutıon” , 31. Economic Policy Symposıum: Housıng, Housıng Fınance & Monetary Policy; August 31 , 2007 MIRANDA, David; “Greed Fueled American Economic Crisis II” http://www.yeniasya.com.tr/2009/02/18/yazarlar/rmiranda.htm ROSE, Peter; HANEY, Richard ;“The Players In The Primary Mortgage Market” ; Journal Of Housing Researh; Volume:1 Issue:1 Pages:91-116 1990 JANNA Michel; CLAVİJO Sergio; MUNOZ Santiago “The Housing Market in Colombia: Socioeconomic and Financial Determinants” ; Inter-American Development Bank Banco Interamericano de Desarrollo Research Department Departamento de Investigación Working Paper #522 ; 2005; http://idbdocs.iadb.org/wsdocs/getdocument KLEIN, Johanna; BESTANI, Robert ; ” Housing Finance In Asia” ; Asian Development Bank Workig Paper , 2004 BERSON, David; LEREAH, David; MERSKİ Paul; NOTHAFT, Frank; SEİDERS, David ; “ Americas Home Forecast: The Next Decade For Housing And Mortgage Finance” Homeownership Alliance Report 2002 www.bankofamerika.com/figures/morgtage http://w4.stern.nyu.edu/sternbusiness/spring_2008/subprime.html http://www.cnbc.com/id/27719011
Benzer belgeler
KÜRESEL FİNANSAL KRİZ: NEDENLERİ VE SONUÇLARI
yöneticileri hırslandırmakta ve çok daha fazla hırs alma konusunda cesaretlendirmektedir [
Golding ve diğ; 2008,18].
Kredi değerleme kuruluşlarının da krizin patlak vermesinde etkileri söz konusudu...
iktisat teorisi ıı
düzeyine çıkmıştır. 2000 yılında verilen krediler içerisinde sub-prime kredilerinin oranı % 1,6
iken 2006 yılında bu oran % 28,6’ya kadar yükselmiştir [Golding ve diğ; 2006,7]. Söz konusu
subprime ...
PDF ( 0 )
subprime mortgage kredileri içerisinde sabit faizli olanların payı 2001 yılında % 40 iken 2006
yılında bu oran %25’lere gerilemiştir [Yüksel; 2008;3-4]. Bu da, bu kredi türünün riskini
artıran diğe...
Baskı önizleme - Eğitim Bilim Toplum
ABD’de 2000 yılında açılan mortgage kredileri tutarı 1,2 trilyon dolar iken bu tutar 2005
yılında 4 trilyon $ düzeyine çıkmıştır. Yani 3 yıl içerisinde kullandırılan mortgage kredisi 3
kattan daha ...