mola dergisi 3. sayı pdf versiyon
Transkript
mola dergisi 3. sayı pdf versiyon
Sizden sonraki yolcularımızında okuyabilmesi için lütfen almayınız Mola Ücretsizdir 2012 İyi Yolculuklar Dileriz Sayı: 3 Ecdadı osmanlı Fatih Sultan Mehmed Her rengi fazlasıyla barındıran kent Kahramanmaraş ESHAB-I KEHF Uyandıklarında 309 yıl geçmişti Şehrimizden bir değer: Cahit ZARİFOĞLU Röportaj:Belediye Başkanı Mustafa POYRAZ Bir Sanat Bir Sanatçı: Mehmet AKİF ORÇAN Kapak fotoğraf: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi 1 Rahatlık ve şıklığın adresi Ayaklarınızı sevin ‘‘Her ayağa bir çift ayakkabı’’ Osmanca Ali Caddesi Yatılı Bölge Merkez Tatlı Park Mustafa Or Caddesi BİM 12 Şubat Parkı Lord Market Alpaslan Türkeş Bulvarı Necip Fazıl Mah. 17. Sok. No: 26 (Tatlıpark Sokağı) 0 344 215 44 20 Kahramanmaraş 2 12 Şubat parkı Özçam Market Alpaslan Türkeş Bulvarı 12 Şubat parkı altı (Özçam Market Civarı) 0 344 215 44 56 Kahramanmaraş 53 İçindekiler 04 2012 Sayı:3 Kahramanmaraş 26 Sizden sonraki yolcularımızında okuyabilmesi için lütfen almayınız Ecdadı Osmanlı Fatih Sultan MEHMET Bölgesel Özellikleri 06 Kahramanmaraş Kitaplık-Kültür Sanat Ümit PARSIL Sanat ve Güzellik 32 08 Röportaj Belediye Başkanı Mustafa POYRAZ Beyaz Perde Teknoloji Bir Sanat Bir Sanatçı Mehmet Akif ORÇAN Sağlık Spor -Rafting 44 Hayvanlar Alemi 46 Yöresel Lezzet Tarhana ArdemTekstil,Gazetecilik, Yayıncılık,Matbaacılık,Sanayi ve Ticaret A.Ş adına Yılların verdiği tecrubeyle sizleri sevdiklerinize taşıyoruz. Editör-Grafik Tasarım Ahmet GEDEMENLİ Elif GARİP Cansu DİŞ Ümit PARSIL Baskı Hikaye 48 Yöresel Ürün Sim Sırma Bir Sanat Bir Sanatçı: Mehmet AKİF ORÇAN Röportajlar Biyografi Cahit ZARİFOĞLU 22 Şehrimizden bir değer: Cahit ZARİFOĞLU Röportaj:Belediye Başkanı Mustafa POYRAZ Halkla İlişkiler Doğadan Bir Yer Başkonuş Yaylası 20 Sizlerle Daima En Güzele... Mehmet GEDEMENLİ 42 18 Her rengi fazlasıyla barındıran kent Kahramanmaraş İmtiyaz Sahibi 38 16 Sayı: 3 Kapak fotoğraf: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi Tarihi Bir Yer Eshabı-Kehf 14 İyi Yolculuklar Dileriz 2012 ESHAB-I KEHF Uyandıklarında 309 yıl geçmişti 34 10 Ücretsizdir Ecdadı osmanlı Fatih Sultan Mehmed 30 Doğal Özellikleri Mola FERSA OFSET Ostim 36.Sokak No: 5/C-D Yenimahalle - Ankara Tel: 0 (312) 386 17 00 (pbx) www.fersaofset.com [email protected] Astroloji Reklamlarınız,Bilgi Paylaşımı ve Görüşleriniz İçin 0 344 225 11 77 [email protected] Türkiyenin Her Yerinden 444 44 46 Yol Kartı 4 Keyifli Yolculuklar Dileriz Her Koltukta Tv ve Dergi Keyfi Kesintisiz İnternet Online Bilet 5 Kahramanmaraş 2012 Sayı:3 Bölgesel Konum ve Özellikleri Işıl ışıl tertemiz havasıyla yaşanacak bir şehir Kahramanmaraş Baharat & Salça adı belli tadı belli Fotoğraflar:Sertaç AKKUŞ Kahramanmaraş kenti, Doğu Akdeniz bölgesinde yüksek dağlarla çevrili Maraş ovasının kuzeyinde yer alır. Kahramanmaraş ili 14.346 km²’lik yüzölçümü ile Türkiye’nin 11. büyük ili durumundadır. 37-38 kuzey paralelleri ile 36-37 doğu meridyenleri arasında, Akdeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin birleştiği yerde bulunmaktadır. Merkez ilçe deniz seviyesinden 568 m. yükseklikte olup, ilin kuzey kesimleri oldukça dağlıktır. Yeryüzü şekilleri genellikle Güneydoğu Toroslar’ ın uzantıları olan dağlarla bunlar arasında kalan çöküntü alanlarından oluşmaktadır. Arazi yüksekliği 350 metreden 3000 metreye kadar çıkan ilde geniş ovalar vardır. Bunlar; Gâvur, Maraş, Göksun, Aşağı Göksun, Afşin, Elbistan, Andırın, Mizmilli, Narlı ve İnekli Ovalarıdır. İlin belli başlı dağları ise; Nurhak, Binboğa, Engizek, Uludaz ve Ahırdağıdır. Ceyhan nehri ile Aksu, Bertiz, Erkenez, Göksu, Göksun, Hurman, Körsulu, Sarsap ve Söğütlü çayları ilin başlıca akarsularıdır. Toprakların %59,7’sini dağlar, %24’ünü platolar ve %16,3’ünü de ovalar teşkil eder. 6 www.arifbey.com - www.arifbey.com.tr Fabrika: Organize Sanayi Bölgesi 1. Cadde 106/2 Tel: 0 344 257 92 84/85/86 Gsm: 0 533 469 02 75 Faks: 0 344 257 92 95 Kahramanmaraş 7 Kahramanmaraş 2012 Sayı:3 Doğal Özellikleri Her rengi fazlasıyla barındıran kent Kahramanmaraş Menzelet Barajı Başkonuş yaylası Bilinen tarihi Anadolu’da ilk siyasi birliği kuran Hititlere kadar dayanmakta olan Kahramanmaraş ili G. Doğu Anadolu, Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinin kesiştiği noktadır. Bu anlamada şehir antik çağdan günümüze değin tarihin her döneminden izler almış ve çok zengin kültürel değerleri taşımaktadır. Kahramanmaraş ili sahip olduğu doğal yapısı değerleri anlamında önemli potansiyel taşımaktadır. Kahramanmaraş ilinin sahip olduğu doğal özellikler, hayvan, bitki, su, hava, arazi yapısı, dik ve derin vadileri, yaylaları, ormanları, zengin bitki örtüsü, birçok akarsu, gölet ve barajı içinde barındırması Kahramanmaraş’ın doğal özelliklerini Ahır dağı Berit dağı oluşturmaktadır. Kahramanmaraş ili zengin orman varlığı yanı sıra sahip olduğu yaylalar ilde çok büyük bir alan kaplamakla beraber sahip olduğu doğal ve görsel özellikleri nedeniyle alanın doğal değerini arttırmaktadır. İlde bulunan yaylalar; Yavşan, Başkonuş, Karagöl, Yedikuyu, Çalıbalma, Üçkaya, Çevirme, Binboğa, Gonan, Yenicekale, Kazma, Kozludere ve Bertiz yaylalarıdır. Merkez ilçede bulunan Kapıçam ve Başkonuş mesire alanları “6831 Sayılı Orman Kanununa Tabi Alanlarda Halkın Rekrasyonel Kullanımını Düzenleyip, Kullanımının Doğal Yapının Tahribine Neden Olmadan Yönlendirilmesini Sağlamak Üzere Ayrılan Alanlar” kapsamında yer almaktadır. Ayrıca Andırın ilçesinde Körçoban tabiatı koruma alanı bulunmaktadır. Kahramanmaraş ili hareketli topografyası, sahip olduğu doğal özellikleri, engebeli arazi yapısı, dağları, tepeleri, vadileri, akarsuları, ilginç ve zengin bitki örtüsü ve yaban yaşamı ile çok yönlü özellikler taşımaktadır. Kahramanmaraş ili ayrıca mağara turizmi, yayla turizmi, atlı doğa turizmi, kuş gözetleme, sportif olta balıkçılığı, dağ ve doğa yürüyüşü, kamp ve karavan yürüyüşü ve bisiklet turizmi gibi alternatif turizm imkanları sunmaktadır. Ayrıca ilin hidrolojik ve jeolojik özellikleri, yaban yaşamın birçok türünün bu bölgede yaşam alanı bulmasına neden olmuştur. İlin bütün bu kendine özgü ayrıcalıklı doğal ve tarihi özellikleri taşıması, gerek yöre insanı gerekse turistler için dinlenme ve hoş vakit geçirme açısından aranan doğal bir alan olmasına neden olmuştur. Bütün bu doğal niteliklere, ilin tarihsel ve kültürel kaynak değerleri de eklendiğinde ilin ulusal ve uluslar arası düzeyde önemi artmaktadır. Sır barajı göl havzası Kaynak & Fotoğraflar : İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi Menzelet göl kanyon 8 Berit dağı 9 Röportaj 2012 Sayı:3 Belediye Başkanı Mustafa POYRAZ ‘‘Başarmış olmanın huzurunu yaşıyoruz’’ projelerin yatırıma dönüştüğünü söyleyen Başkan Poyraz yeni dönem için hazırladıkları mega projelerinde start aldığını belirterek “ Tamamlanan, devam eden ve planlanan tüm projelerle Kahramanmaraş geleceğe daha güvenle bakacak. Tüm projeler Kahramanmaraş’ın ufkunu açarak, modern anlamda her haliyle yaşanabilir bir kent haline gelmesini sağlayacak. Yirmi yıl sonra Kahramanmaraş her yönü ile bir dünya kenti olacak. Yeni projeler yenilikleri de beraberinde getirecek, talepler artacak böylece arz talep sistemi yeni bir boyut kazanacak. Bütün çalışmalarımızı bu hedefe ulaşmak için yönlendiriyoruz” dedi. Şuan için biten ve davam eden projelerin olduğunu da kaydeden Başkan Poyraz; “Büyük projelerimiz arasında yer alan ve Modern Kahramanmaraş’a yakışacak şekilde inşa edilen Belediye Yeni Hizmet Binamız ile Ayvalı Barajı İçme Suyu Arıtma Tesisi hizmete girdi. Karasu isale hattı, Ekmek fabrikası, Dr. Mustafa meydanı tünel kavşağı, Hidroelektrik üretim tesisi, Otogar, Taziye evleri, Okuma salonları, Kılavuzlu, Çamlık, Pınarbaşı, Muhsin Yazıcıoğlu mesire alanları, Malik bin Ejder Türbesi yenileme çalışmaları tamamlandı. Bölgenin en büyük Önce insan anlayışıyla çalışmalarını sürdüren Kahramanmaraş Belediyesi yaptığı hizmetlerle vatandaşın güvenini kazanmaya devam ediyor. Başkan Mustafa Poyraz dönemi ile birlikte klasik ve sosyal belediyecilik alanında gerçekleştirdiği çalışmalarla dikkatleri üzerine toplayan Kahramanmaraş Belediyesi şehre kazandırdığı hizmetlerle göz kamaştırıyor. Belediyenin kentin dört bir tarafına eşit hizmet anlayışı ile sürdürdüğü hizmetler vatandaşın büyük takdirini topluyor. Yaklaşık 9 yıldır gerçekleştirdiği projelerle Kahramanmaraş’ı modern bir kent hüviyetine kavuşturan Belediye Başkanı Mustafa Poyraz hedeflerinin “Geleceğin Kahramanmaraşı”nı oluşturmak olduğunu söyledi. Göreve başladıklarında ilk olarak Kahramanmaraş’ın alt yapı ve üst yapı problemlerini sıfıra indirmek için mücadele ettiklerini belirten Başkan Poyraz her geçen gün büyüyen ve gelişen kentin beklentilerine uzun soluklu çözümler kazandırmak için mega projeler geliştirerek tek tek hayata geçirdiklerini ifade etti. Yarınlara hazır ve gelecekte de sorunsuz bir Kahramanmaraş için hazırlanan 10 itfaiye merkezini yaparak hizmete açtık. Yeni taziye evleri, yeni kütüphaneler yapıyor hemşehrilerimizin hizmetine bir bir sunuyoruz. Hızla sanayileşen kentimizde karayollarına paralel servis yollarının yapımını tamamladık. Şehrimize olimpik yüzme havuzları kazandırıyoruz. Geçtiğimiz yıllar içerisinde Batı park Spor Kompleksi içerisine yarı olimpik yüzme havuzu inşa ederek vatandaşımızın hizmetine sunduk. Engelliler yarı olimpik yüzme havuzunu uluslar arası bir yüzme şampiyonasıyla hizmete açtık. Kahramanmaraş Belediyesi olarak şehrimizde yaşayan insanların her anlamda rahat ve huzuru için hizmet ettiklerini belirten Başkan Poyraz; “Biz, Belediyeciliği klasik ve sosyal belediyecilik olarak iki önemli yönüyle ele aldık. Göreve geldiğimiz günden bu yana her iki alanda da gurur verici çalışmalara imza attık. Teknik belediyecilik alanında mega projeleri hayata geçirirken bu şehirde yaşayan insanların sosyal ve kültürel hayatını göz ardı etmedik. Bu şehre belediyemiz adına bir okul kazandırdık. Eğitim kalitesini artırmayı amaçlayan Semt Eğitim Ocakları projesi kapsamında Albayrak İlköğretim Okuluna Kent Konseyi ile ortaklaşa yaptırılan Semt Eğitim Ocağını açtık. 46 projemiz arasında yer alan Kadın Emeği Değerlendirme Merkezini kadınlarımızın hizmetine açtık. Şekerdere’de bulunan Sosyal Tesisleri Kadın Sağlıklı Yaşam Merkezi olarak hazırlayarak 8 Mart Dünya Kadınlar gününde hanımların hizmetine sunduk. Gelişen teknolojiye ayak uyduran belediyemiz e-belediyecilik hizmetiyle vatandaşlara artık internet üzerinden de hizmet veriyor. Vatandaşlarımız Belediyemize ait tüm ödemelerini internet üzerinden, evlerinden kredi kartıyla ya da Vakıfbank’a otomatik ödeme talimatı vererek yapabiliyor. Kahramanmaraş’ta kültür ve sanat etkinliklerinin adresi olan belediyemiz yıl içerisinde bir birinden değişik etkin- lik düzenliyor. Kahramanmaraş Belediyesi olarak çok önemli sempozyumlara ve etkinliklere ev sahipliği yaptık. Ulusal basında da çokça yer alan Nuri Pakdil Sempozyumu, Öykü Günleri, Uluslar arası Dulkadir beyliği sempozyumu bunlardan sadece bazıları. Kentimizin tanıtımı için çalışmalar yapıyoruz. Belediye olarak İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça, Kürtçe ve Türkçe olmak üzere 6 dilde tanıtım filmleri hazırladık. Belediye olarak uluslar arası ve ulusal fuarlara katılarak şehrimizin tanıtımına katkı sağlıyoruz. Gençlerimizi spora teşvik etmek için bu alanda birçok proje hayata geçirdik. Her yıl düzenlediğimiz spor okulları, hizmete açılan yüzme havuzları, spor salonları bunlardan bazıları. Belediye olarak spora büyük önem ve destek veriyoruz. Belediyespor Kulübü bünyesindeki takımlarımız ulusal alanda birçok başarıya imza attı. Geçtiğimiz yıl çok başarılı ve ünlü isimlerden oluşan bir büyükler güreş takımı kurduk. Büyük başarılara imza atarak şehrimizi ve belediyemizi en iyi şekilde temsil edeceklerine inanıyoruz. Belediye olarak son yıllarda şehrimizde gerçekleştirilen uluslar arası ve ulusal birçok organizasyonda yer aldık. Dünya Engelliler Yüzme Şampiyonası Engelliler Yarı Olimpik Yüzme Havuzumuzun ev sahipliğinde yapıldı. Menzelet Barajı’nda düzenlenen Dünya Offshore Şampiyonası’na sponsor destek sağlayarak, yarışmanın yapılacağı alanı yarışmaya uygun hale getirdik. Tüm bu başarıyla tamamladığımız projelerimizde, hemşehrilerimizle birlikte başarmış olmanın huzurunu yaşıyoruz” diye konuştu. Kaynak: Belediye Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü Fotoğraflar:Sertaç AKKUŞ 11 Tarihi Bir Yer 2012 Sayı:3 ESHAB-I KEHF içeri giremezler. Eshab-ül- kehf, burada ise çıkamayıp helak olsunlar diyerek mağaranın ağzını ördürürler. Eshab-ül Kehf, bir rivayete göre 309 sene bu vaziyette kalırlar. Uyandıklarında acıktıklarından bahisle içlerinden Yemliha’yı şehre ekmek almaya gönderirler. Şehirde, Dakyanus zamanında kalma para ile alışveriş yapmak isteyen Yemliha’ dan şüphelenen halk onu, mahkemeye çıkartır. Mahkemede halini anlatan Yemliha, delil için kalabalığı mağaranın olduğu yere getirir. Ancak mağarada kendisini bekleyen arkadaşlarının korkabileceğinden bahisle, içeriye yalnız girip onlara durumu anlatacağını söyleyerek ayrılır ve sır olup gider. Bu olay, Dakyanus’tan yüzyıllarca sene sonra Allah’a inanmakla beraber ahrete ve yeniden dirilmeye inanmayan halk için müthiş bir mucize olur. Devrin kralının duaları da böylece kabul olmuş olur. Kur’anı’ ı Kerim de yedi uyurların isimleriyle ilgili herhangi bir ibare bulunmamakla birlikte halk arasında isimleri şöyledir: Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş,Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpeklerinin ismi Kıtmir’dir. Taberi’ye göre mağara arkadaşlarının reisi Mekseline idi. Diğerlerinden üçü Dakyanus’un (Decius) sağ kolu diğer üçü ise sol kolu idiler. Kefeştatayuş ise yolda onlara katılan çoban olup Kıtmir de onun köpeğidir.Selçuklular devrinde Eshab-ül Kehf mağarasının Afşin yakınlarında olduğuna kesin şekilde inanılıyordu. Bunu 13. yy ın birinci yarısında Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ Selçuklu devletinin Maraş Valisi Nusreteddin Hasan Bey’in buraya bir tekke, mescit ve birde medrese yaptırmasından anlıyoruz. Mescit incelendiğinden mağaranın önündeki küçük bir kilisenin mescide katıldığını kolaylıkla anlayabiliyoruz.Kilisenin bulunması bizi önemli gerçeklere götürmektedir. Selçuklular devrinde külliyenin yapılması esnasında kilisenin bulunması Anadolu Hıristiyanlarının da mağara arkadaşlarının burada uyuduklarına inandıklarını gösterir. Eshab-ül Kehf Afşin de bulunduğu inancı Selçuklulardan sonra Dulkadiroğlu Beyliği ve Osmanlı Devleti zamanında da buranın ihya edilmesini sağlamıştır. Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ Gerçek bir mekan Eshab-ı Kehf Uyandıklarında 309 yıl geçmişti Doğu Anadolu Bölgesinin batısında yer alan ve 1387 km2 yüzölçümü olan Afşin, bağlı olduğu Kahramanmaraş ili’ne 146. Km. uzaklıktadır. Doğusunda Elbistan ilçesi, Güney doğusunda Ekinözü ilçesi ile komşudur. İlçenin denizden yüksekliği 1.240 m. dir. Afşin’in bilinen tarihi, Etiler zamanına rastlamaktadır. Deprem kuşağında yer aldığından zaman zaman yerleşim yerinin yer değiştirdiğini görürüz. Afşin’in tarihi Bizans döneminden sonraki yıllar itibariyle daha iyi bilinmektedir. Bu dönemde ilçe “Arabissu” adıyla bilinmektedir. Afşin daha önce Arebesus, Arabsus, Ebsus, Efsus, ve Yarpuz isimlerini almıştır. Tarihçi Prof. Osman TURAN’ ın Selçuklu tarihi kitabında belirttiğine göre, Selçuklu komutanlarından Afşinbey’in adını daha sonraki dönemlerde almıştır. İlçenin genel nüfus yapısını oluşturan 12 Türk’lerin Kınık Kayı ve Avşar boylarından olduğu sanılmaktadır. Eshab-ül Kehf hadisesi Kur’anı Kerim’de ve diğer semavi kitaplarda Bas-ü badel mevt (Yeniden dirilme) inancının delilleri arasında gösterilir. Buna göre; Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde Dakyanus (Dakyus) adında bir zalim hükümdar halkı kendisine ve putlarına taptırırmış. Allah’ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç ise gizlice ibadet ederek bu zalimin buyruğu dışına çıkarlarmış. Bunu haber alan Dakyanus’ tan kaçan gençler, kendileri gibi inançlı bir çobana rastlarlar. Çoban ve Kıtmir adındaki köpeği de onlara katılır. Çobanın bildiği ve yanında su olan bir mağaraya sığınan Eshab-ülkehf burada uykuya dalarlar Kralın vezirleri mağarayı bulurlar. Ancak korkularından Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ 13 Kaldı ki Kur’anı Kerim’ deki Kehf suresinde yer alan 187. ayette “ Güneşi, doğduğu zaman mağaralarının sağına eğilirken, battığı zaman da sol taraftan onları keser geçerken görürsün,onlar mağaranın geniş bir köşesinde idiler……’ şeklindeki ibare incelendiğinde ve Afşin’de bulunan mağarayla karşılaştırıldığından birebir uyum gösterdiği bariz bir şekilde görülür. Mağara arkadaşlarının Afşin de bulunan mağarada uyudukları kanıtlar tarafından gösterilmekle birlikte bizim asıl vurgulamak istediğimiz; bu gençlerin Allah’a olan muhabbetidir.İlçede yapılan araştırmalar gösterdiki ölü ve sağ birlikte olmak üzere 318 adet Yemliha, 92 adet Mekselina, 2 adet Mislina, 1 adet Mernuş, 79 adet Tebernuş, 5 adet Özel Röportaj 2012 Sayı:3 Pazarcık Belediye Başkanı Kamil DALKARA Emeğimizin güzel bir eserle sonuçlandığını ve boşa çalışılmadığını görmek işte o an yorgunluğumuz kayboluyor. Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ Fotoğraf: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi Pazarcık Belediye Başkanı Kamil DALKARA 1964 yılında Pazarcık’ın Doğanlı kara hasan köyünde doğdu. İlk okulu köyünde, ortaokulu Kahramanmaraş’ta okudu.1982 yılında Pazarcık lisesinden mezun olduktan sonra, 1983’te Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümüne girdi. 1987’den itibaren 7 yıl profesyonel futbol oynadı.1993’te Mersin’de ticaret hayatına başladı. Daha sonra Pazarcıkta ailesine ait Yem Fabrikasında yöneticilik yaptı. 2004’te bölge sanayicilerini bir araya getiren PANİAD’ ın (Pazarcın-Narlı İş Adamları Derneği) kurulmasına öncülük etti ve 4 yıl bu derneğin başkanlığını yaptı. Aynı dönemde Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu üyeliği ve Kahramanmaraş İl İnsan Hakları Kurulu üyeliği görevini basarı ile yürüttü. 2009 seçimlerinde Pazarcık Belediye başkanı oldu. Evli ve 2 erkek çocuğu babası olan Kamil DALKARA iyi derecede İngilizce biliyor. Kaynak: Dört mevsim Pazarcık dergisi Fotoğraf: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi Sazenuş ismi nüfus müdürlüğü kayıtlarında bulunmuştur. İlçe kültürüne bu derece etki etmiş çocuklarının isimlerine kadar yansımış durum acaba mağara arkadaşlarının uyuduğu iddia edilen hangi yerde vardı? Afşin’de en tartışmasız ve en keskin ortak noktamızdır bu. Eshab-ül Kehf’in büyüsü ve ruhu herkesin ortak bir tat aldığı mutluluktur. Yani herkesin gönlünde Yemlihan’ın Mislina7nın Mernuş’un Tebernuş’un Kefeştatayyuş’un Sazernuş’un muhabbeti vardır. Herkesin ortak olmak istediği bir sohbet arkadaşlığı bir meclistir mağara Fotoğraf:Sertaç AKKUŞ Kaynak : İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi 14 arkadaşlarının dergâhı. Mağara arkadaşları yüzlerce yıldır Efsus’un Efesus’nun Yarpuz’un evlerinde çarşılarında ibadethanelerinde konuşulur anlatılır.Herkesin içinde barındığı bir sırdır. Herkesin içerisinde gizlediği bir heyecandır. Mağara Arkadaşları, Mağara arkadaşlarının dergâhına her vardığımızda yamyassı kayaların üzerine uzanıp uyumayı düşleriz. Yamyassı kayalarda yüzlerce yıl nasıl uyunduğunun bir türlü aklımız almaz. Hafızamıza sığmaz bütün bu olanlar. Nedir ne değildir? Nerdedir? Nasıldır? Soruları hep sorula gelen bir yığın merakın odaklandığı noktadır.Evet, herkesi Eshabül Kehf ‘in sırrını bulmaya davet ediyoruz. Afşin de Eshab-ül Kehf ‘in ruhunu ihyaya davet ediyoruz. Başka hiçbir şehrin sahip olamayacağı bir ayrıcalığın altını çizmeye ve bu ayrıcalığı dillendirmeye davet ediyoruz. Belediye başkanı seçildiğim 2009 mart ayından bu yana üç yıla yakın bir zaman geçti… Bu süre zarfında, belediye olarak canla basla çalıştık… asla şikayetçi değiliz çalışmaktan, çünkü semerelerini alıyoruz emeğimizin. Her insan bilir, emeğin boşa gitmediğini, birde güzel bir eserle sonuçlandığını görmek işte o an yorgunluk sevince dönüşür. Bir yoklar şehriydi Pazarcık, bu hepimizin utancıydı, baş tuttuk, el ele verdik, yokluklardan kurtardık… Unutulmuş bir yerdi Pazarcık, bu hepimizin ayıbıydı, baş tuttuk, hep birlikte inatla çalıştık, unutulmuşluktan çıkardık… Tertemiz bir Belediye oluşturduk Hedeflediğimiz birçok proje var: Her ma- halleye bir park, bir muhtarlık evi,bir taziye evi yapmak istiyoruz. Asıl büyük projemiz ise, Pazarcığın tam merkezinde bulunan Ziyaret tepesini yeniden ele alarak,bir rekreasyon çalışmasıyla, bir döner kule projesi ve bir seyir tepesi projesi çerçevesinde, bünyesinde bir de alışveriş bölümü oluşturarak halkın hizmetine sunmaktır. Dediğim gibi bu,2013’ten 2017’ye gerçekleştirmeye planladığımız en büyük projelerden bir tanesi. Ve düşündüğümüzü inşallah gerçekleştireceğiz. Yine 20132017 projeksiyonumuzda, Kartal kaya barajı kıyısında yapılacak 4,5 km. bir sahil bandı projemiz var. Bu proje kapsamında yeşil alanlar, kafeteryalar, spor tesisleri, fitnes aletleri ve yürüyüş alanları yapılacak, o bölgeyi gezilebilir, güzel bir mekan haline getireceğiz. “Hep empati yapıyorum… Ben herkesi her zaman kendi eşitlerim olarak gördüm. Tüm çalışanlarımın gururlu başı dik ve mutlu olması benim için son derece önemli. Göreve geldiğimden bu yana işçilerimizin şartlarını düzeltmek için her şeyi yaptık. Memur sendikası ile görüşmeler yaparak memurlarımızın da yaşam koşullarını iyileştirmek için özel bir toplu sözleşme yaptık, onların statüsünü yükselttik. Biz mola dergisi olarak sayın Kamil DALKARA’ya yapmış olduğu hizmetlerinden ve yapacağı projelerinde başarılar diliyoruz… 15 Bir Sanat Bir Sanatçı sam arkadaşlarımın yorumlarını özellikle dikkate alırım. Daha gerisindekiler yolumu değiştirecek kadar önem vermem doğrusu. En çok beğendiğim sanatçılara gelince: Ekrem Kahraman, Fikri Cantürk, Gülten İmamoğlu, Eddy Stevens vs… K.Maraş’ta sanat ve sanatçıya olan bakışı nasıl değerlendirirsiniz? Diğer şehirlere göre çok daha iyi diyemeyeceğim. Bir grup insan var her sergide onları görmek mümkün. Sanatı ve sanatçıyı seviyorlar. Bu sevindirici bir tutum… İnsanlar tiyatro, futbol, sinema vb. etkinlikleri ücretiyle gerek reklamları izleyerek bir şekilde izlemenin bedelini ödüyorlar. Ancak ressamlar yıllarca emek verdiği ürünlerini paylaşmanın değerini çağlar boyunca alamadı… Kültür ve sanata yatırım yapılmalı. Bedelsiz eserlerini sunarak halkın kültür ve sanat hizmeti ihtiyacını karşılayan bu ressamlar daha çok saygı görmeyi hak ediyorlar. K.Maraş’ta bir grup sanatçı bir oluşum içindeydi, ama gerekli desteği yeteri kadar alamadılar. Umarım hak ettikleri ilgi ve değerleri zaman içinde alırlar. Üniversitede resim bölümü açıldı yine güzel sanatlar lisesi de açıldı. Sütçü imam üniversitesi öğrencilere yönelik resim yarışması yapıyor her yıl. Bu sevindirici bir gelişme, umarım ilerleyen yıllarda daha profesyonel sanatçılarda yer verirler. Geçtiğimiz yıllarda K.Maraş Belediyesi ulusal bir resim yarışması düzenlemişti. Çok da ilgi görmüştü. İstanbul’da Ümraniye ve Küçük Çekmece belediyeleri her yıl düzenli bir şekilde sanatçılara yarışma açıyorlar. Kültür ve sanata yapılan bu yatırımlar bir şehrin tanıtımında ulusal anlamda en güçlü görsel etkinliklerdir. Dilerim en kısa zamanda şehrimizde de bu tür yarışmalar yeniden can bulur. 2012 Sayı:3 Mehmet AKİF ORÇAN 1977 doğumlu olup; 2000 yılında Atatürk Üniversitesi Resim Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Yurt içinde çeşitli kurumların koleksiyonlarında eserleri yer aldı.Çoğunlukla suluboya ve bu tarzda su tekniğinde yağlıboya resimler üzerinde çalışmaktadır. Şu an Gaziantep Ticaret Odası Güzel Sanatlar ve Spor Lisesinde resim öğretmeni olarak kendi atölyesinde çalışmalarına devam ediyor. Kişisel Sergi 2010 Gaziantep “Metafor” Sanko Sanat Galerisi 2009 Kahramanmaraş “Ağaçlar ve Yüzler” Bünyamin K.ile Suluboya sergisi 2008 Gaziantep “Düşsel Bakışlar” Sanko Sanat Galerisi 2006 Kahramanmaraş “Bizim Eller” NFK Kültür Merkezi Seçilmiş Karma Sergileri 2011 Gaziantep “Tepkisiz” Resim Sergisi Sanko Sanat Galerisi 2011 “5 el 5 renk” “ Doğanlar Sanat Galerisi 2010 16 Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyoruz. Ben teşekkür ederim, sanat ve sanatçıların görsel dili olduğunuz için. 2006’daki ilk sergim K.Maraş’ın yöresel konularıydı. İlk çalışmalarımda realist bir eğilimim vardı. Sonraları suluboya peyzaj ve portre resimlerimle dikkatleri çektiğim söylenir. Son yıllarımda ise hep figür çalıştım. Dünden bugüne ilk karşılaşmadaki o yerellik etkisinden feragat ederek, son dönem çalışmalarımda anlık akıntılarla, bilinçli damlayan o kayıp giden boyalarla, giderek tutarlı bir renk dizgisi yakaladım. Aslında resimlerim şu ya da bunun anlayışıyla ilişkilendirilemez. Ben bir Anadolu insanının toprağa olan yakınlığını -bilinen yer ve gökten uzak- mekânsız farklı katmanlarla klasik kurguların dışında saydam dokunuşlarımla somutlaştırırım. Genelde belirsiz bir noktadan yeryüzüne ya da evrene bir bakış sezdirmeye çalışırım. Bunu yaparken ilk bakışta renk ön plandadır. Boya akıntılarımda taşist bir eğilim dikkat çekerken; figür sonradan dikkat çeker detayda görünür. Ya da figürler fonla eş değer güçle seyirci gözünde odaklaşır. Konu olarak da ilk dönemlerde Anadolu işçilerini ve avcılarını toprak içinden yine yarı gerçekçi, transparan suluboya efektleriyle farklılaştırırım. Resim çalışmalarımda bir seri at figürlerine de yer verdiğimi söyleyebilirim... Ama resim kurgularımda genelde hep figürü kullanırım. Resimlerinize sanat çevrenizde kimlerden yorum alırsınız genelde? Bunu nasıl yorumlarsınız? Kendinize örnek aldığınız ressamlar kimlerdir? Her resim yapanın ressam olmadığı gibi her resim öğretmenliği bölümünden mezun olanında ressam olmadığı gerçeğini bilirim. Ressamlığın okulu yoktur. Kişi fırçasını ve sanat kültürünü de geliştirmişse o benim için örnek bir ressamdır. Resimlerimi bilgi ve deneyimi olan yeterli resim yapan res- Pöportaj:Ümit PARSIL - Haziran /2012 Neden resim? Şairin gördüğü ya da hissettiği duygularını kelimelere dökme arzusu, yazarın belki gördüklerini sayfalar dolusu yazması kadar özgür olan, ressamın rüyalarını renklerle, şekillerle, figürlerle görsellere boyamasının eşsiz muştularını bana yalnızca resim vaat ediyor desem yetmez mi? Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Kahramanmaraş’ta/Beyoğlu kasabasında doğdum. 2000 yılında Atatürk Üniversitesi A.E.F Resim Öğretmenliğinden mezun oldum. Adana Erzurum ve K.Maraş’ta resim öğretmeni olarak görev yaptım. 2007 de Ankara’da yapılan desen sınavını kazanarak Şu an görev yaptığım Gaziantep Ticaret Odası Anadolu Güzel Sanatlar Lisesinde resim öğretmeni olarak atanıp, çalışmalarıma devam ediyorum.4 yıl Maraş’ta görev yaptım. Bu süre kıymetli yönetici, öğretmen, ressam, yazar arkadaşlar tanıdım… Buradan hepsine sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Şuan Gaziantep de güzel sanatlarda güzel bir ekip kurduk. Birlikte güzel paslaşmalarla birikimlerimizden istifade edip kendimizi daha çok geliştiriyoruz. Genel olarak hangi konuları çalışıyorsunuz? Samsun “Biz Atatürk Çocuklarıyız” Konulu Karma Sergi 2010 İstanbul NişantaşıKırımoğlu Sanat Evi Karma Resim Sergisi2009 İstanbul Bakırköy Sanat Merkezi 2009 Kahramanmaraş KSÜ/ Melih Gemci &Filiz Nacaroğlu Karma Sergi 2008 Kahramanmaraş “Dört Bakış” NFK Kültür Merkezi 2008 Kahramanmaraş Ressamlar Grubu 4.Sergi2007 Gaziantep 24 Kasım Öğrt. Günü Resim Sergisi 2007 Kahramanmaraş KSÜ. 15.yıldönümü Resim-Heykel Sergisi Resim Yarışmaları Jüri Üyelik Çalışmaları 2008 Kahramanmaraş Belediyesi “Kurtuluş” Konulu 1.Ulusal Resim Yarışması. 2008 Gaziantep Öğretmen Evinin “Öğretmenler Genelindeki Düzenlediği Resim Yarışması 2007 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi –Çağdaş Sanatlar Müzesine koleksiyonuna eser alma. 17 Doğadan Bir Yer 2012 Sayı:3 Başkonuş Yaylası ve Mesiresi Yeşile doyacağınız bir yer Başkonuş Yaylası Rakım 1850 metre.. Yazın çok serin. Piknik yapmaya müsait mesiresi bahar ve yaz aylarında hep dolu oluyor. Yemyeşil çimen kaplı küçük bir platonun her iki yamacı çam, kamalak ve meşe ağaçları ile kaplı. Orman İşletme Müdürlüğü tarafından buraya konaklama ve dinlenme evleri yaptırılmış. Geyikler koruma altına alınmış. Geyik evi ve bekçi kulübesi var.. Tertemiz havası, soğuksuları ve yemyeşil ormanları adeta birbirleriyle kucaklaşmış durumda. Başkonuş yaylası, KahramanmaraşAndırın yolu üzerinde, Yenicekale çevresinde yer alan zengin bir orman dokusunun oluşturduğu ve yayla karakteri gösteren bir bölgedir. Toros sediri, Toros köknarı,Anadolu karaçamı ve kızılçam gibi ağaç türleri bulunmakta,anıt ağaç niteliği olabilecek yaşlı sedir ağaçlarına da rastlanmaktadır. Bu yayla Kahramanmaraş’ın en gözde tabiat harikalarından biri. KahramanmaraşAndırın karayolunun 55. km.sinde. Şehrin batı tarafında. Ormanlık arazinin içinden geçerek kıvrıla kıvrıla yukarı çıkılıyor. Yolu asfalt ve ulaşımı kolay. Otomobil ile 45 dakikada ulaşılıyor. Sır baraj gölü ise solunuzda bu defa. Yukarıya çıktıkça ısı düşüyor, Kahramanmaraşlıların fırsat buldukça buraya neden kaçtıkları daha iyi anlaşılıyor. Kaynak ve Fotograflar: İl Kültür Turizm Müdürlüğü arşivi 18 19 Biyografi Cahİt zarİfoğlu 2012 Sayı:3 (1940-1987) Aslen Kahramanmaraşlı’dır. 1940 yılında Türkiye’nin başkenti Ankara’da doğmuş olan şairin çocukluğu Kahramanmaraş’ta geçmiştir. Edebiyata, Kahramanmaraş Lisesi’nde iken şiir ve kompozisyon yazarak başlamış, lise sonrasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünde okumuş ve buradan mezun olmuştur. Öğrenciliği sırasında çalışmak zorunda kalınca, sayfa sekreteri olarak çalışmış yine bu dönemde Diriliş Dergisinde çeşitli şiirleri yayımlanmıştır. 1976’dan sonra, kurucularından olduğu, Mavera Dergisinde şiirleri, birkaç hikâyesi, senaryo çalışmaları, günlükleri ve “Okuyucularla” ismini verdiği sohbetleri yayımlanmıştır.Değişik zamanlarda ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapmasının yanı sıra, Mavera Dergisi’ni çıkartmaya başladığı süreçte TRT Genel Müdürlüğü’nde mütercim sekreter olarak da görev almıştır. 1987 yılında vefat etmiştir. Mezarı Beylerbeyi’ndeki Küplüce mezarlığındadır. Olcay Yazıcı,Türkiye,10 Mayıs 1986 “ 1940’ta Ankara’da doğdum. Rahmetli babam hakimdi. Bu vesile ile çocukluğum Güneydoğu’da geçti. İlkokula Siverek’te başladım. Maraş ve Ankara’da bitirdim. Ortaokula ise Kızılcahamam’da başladım, liseyi Maraş’ta tamamladım. Aslen Maraşlıyım. Ceddimiz 300 yıl kadar önce Kafkasya’dan Maraş’a gelip yerleşmişler. Bunlar üç kardeşmiş ve içlerinden birinin adı Zarif’miş. İşte bizim aile bu Kafkasyalı Zarif’ten geliyor. Daha çok bu sebeple olacak Kafkasya’yı çok seviyorum. Edebiyata lise yıllarında şiir ve kompozisyonlar yazarak başladım. Usta hikayeci Rasim Özdenören, şair Erdem Beyazıt, şair Alaaddin Özdenören ile aynı sıralarda okuduk. Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdim. Öğrenciliğim sırasında çalışmak zorundaydım. Muhtelif gazetelerde sayfa sekreteri olarak çalıştım. Bu yüzden tahsilim biraz ağır aksak ilerledi. Bütün bunlar zarfında vazgeçmediğim,değişmeyen, istikrarlı bir yönüm vardı,o da şairliğim ve yazarlığımdı. Bir yerde çok titiz bir insanım,bir bakıma da hiç titiz değilim. Görünüşte bir düzensizlik içindiyim,ama her şey zihnimde benim de şaştığm bir disiplin ve düzen içindedir. Şu masanın halini görüyorsun.Çekmecelerde öyle. Ama söyleyin bir şey onu gözüm kapalı 20 Yapılmış Röportajı çıkarayım. Hayatımda öyle. Bir telaş içinde parçalanmış gibiyim. Ama saati saatine proğramlanmışımdır. Şiiri de ne zaman yazacağımı bilmiyorum. Memur gibi. Durum öyle gerektiriyor. Sezai Karakoç Ağabeyin yayınladığı Diriliş dergisinde şiirlerim yayınlandı. Ağabeyin sohbetlerinden ve yazdıklarından çok şeyler öğrendik.Her anlamda bizim hocamızdı. Yetişmemizde çok büyük faydası oldu. Sonra Nuri Pakdil ve arkadaşlarının yayınladığı Edebiyat dergisinde yazdım. 1976’dan itibaren ise ben, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Akif İnan ve Nazif Gürdoğan’nın kurucuları olduğu Mavera dergisinde şiirlerim, bir-iki hikayem, senaryo çalışmalarım, günlüklerim ve “Okuyucularla” ismini verdiğimiz sohbetlerim yayınlandı. Bir kaç yıldan beri ise roman çalışıyorum. Bunlardan ilki Savaş Ritimleri 1985’te yayınlandı. Ayrıca çocuk edebiyatı dalında kitaplar yazdım.” Değişik dönemlerde ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapan Cahit Zarifoğlu, 1976’dan itibaren TRT Genel Müdürlüğü’nde mütercim sekreter olarak görev aldı. Farklı gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.Mavera Dergisi’ni arkadaşlarıyla birlikte yayımladı. Zaman Gazetesi ve Mavera dergisi’nde ‘Okuyucularla’ başlığıyla hayli ilgi toplayan ve bir ‘mektep’ özelliği taşıyan sohbet köşelerini düzenledi. 1983’te TRT İstanbul Radyosu’nda görev aldı. Radyo oyunları yazdı. 1984’te Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü’nü alan Zarifoğlu, 07 Haziran 1987’de Yâr’ine kavuştu. Eserleri Şiirleri:İşaret Çocukları,Yedi Güzel Adam,Menziller,Korku ve Yakarış Hikaye:İns Çocuk Hikayeleri:Serçekuş,Katıraslan ,Ağaçkakanlar ,Yürekdede ile Padişah ,Küçük Şehzade,Motorlu Kuş ,Kuşların Dili Çocuk Şiirleri:Gülücük,Ağaçokul (Çocuklara Afganistan Şiirleri) Roman:Savaş Ritimleri,Ana Günlük:Yaşamak Deneme:Bir Değirmendir Bu Dünya, Zengin Hayaller Peşinde Tiyatro:Sütçü İmam İşaret Çocukları Yasin okunan tütsü tüten çarşılardan Geçerdi babam Başında yağmur halkaları Anam yeşil hırkalar görürdü düşünde Daha ilk güzelliğinde Alnını iki dağın arasına germiş Bir devin göğsüne benzer Göğsünden dualar geçermiş Çarşılar ellerinde ekmek iğneleri Cami avlularına açılan Havuz sularına kapılan çocuklar Görmeden güneşin bütün renklerini Götürmezlerdi dükkandaki babalarına Ocaktan akan kaynar yemekleri Nenelerinin koyduğu avuç taslarına Başı ve yüreği şahbaz Kaleleri ağırlayan kadınların Süslerini kemerlerini ? Soru İşaretlerinden Biri Başlarını ağırlaştıran Ağır siyah şelale saçlarını Tutunca gençleşirdi erkekler Sonra insan o ki denizde Küçük ve büyük nehirde Bedeni ıslatan afsunlu suda Önce niyet sonra yıkanırdı Zaman dert getirdi sulara İçinde eski balıkların yattığı kayalar Savaşan insanların elinde İnce yontulup taşındı balta mızrak şekline Anam kanları kuruyan Kavga ayıran bir kargı elinde Kara ocağın taşlarına İşaret koydu çocuklarını Belinde gezdiren babamın Beyaz yazılarla kazandığı adları Menziller Sözün ve yolun baş çeşmesi ruhumun Canım içre sevinç verir sözlerin Baktığın dağların düşüncesi bile ağlatır beni Hür olurum buyruklarını bir bir donansam sultanım. Aşkın bin gözlü devasa bir baş imiş Yur her birini uykularından sohbetin Dinlen ey Zarif bilatedbir çok söz açtın Bu kırık akılla ne cürettir yaptığın Zulumdur dinlenen başlarsa eğilmiş Gömleğin üzerine kadar çıkmış kalbteki kara leke Dikilsen dağların ötesini tutar elin Bir iki tank çer çöp olmuş gözüne perde Petrol ya da banker sellerinde boğuluyorsun Külçe külçe dolar ya da sefalet secden olacak yerde O eski kadim iklim kimbilir nerde sürer Perişan birkaç evde kimbilir veliler dilinde Oturup konuşalım şunu. Bulsun kelimem kelimeni Eğer uyku daha aziz esirlik daha ehven değilse Bir deli akıl çırpınıyor aramızda Rızık korkusu can korkusu baş mesele Çıplan dünyadan çıplan ve gövdenden O büyülü çiçekleri yol arın bir kere Başını eğmiş zalimleri dinlersin Dersin ‘lokmam ellerinde’ Filistin bir sınav kağıdı Her mü’min kulun önünde De gerçeği yaz: Hakikat şehitliğe koşmaktır De isyan çağır yolun açılır cennet köşelerine Kaynak : www.zarifce.com 21 Yöresel Lezzet 2012 Sayı:3 Tarhana yoğurdun yağlı ve az ekşi oluşu tarhananın lezzetli ve gevrek olmasını sağlar. Bunun yanı sıra yoğurtla birlikte kekik, çörek otu vb baharatlar karıştırılır. Bu işlemlerden sonra gecenin 3’ü ile 4’ü arasında mahallenin genç kızları tarafından çiğ üzerine ince ince serilir. 2-3 gün sonra sabaha karşı çiğlerden çıkartılır. Kahramanmaraş’ta bir aileye misafir olduğunuzda mutlaka badem ve ceviz ile tarhana ikram edilir. Bu gün Türkiye’nin her bölgesinde ve yöresinde tarhana yiyebilirsiniz ama bu kadar ince lezzetli ve özel tarhanayı Kahramanmaraş’tan başka yerde yiyemezsiniz. www.keyfzade.com Kahramanmaraşın Tarhanası Kahramanmaraş’a özgü, farklı bir yöntemle hazırlanan Maraş tarhanası Kahramanmaraş insanının vazgeçilmez gıdası olmuştur. Türkiye’nin her bölge ve yöresinde bilinen tarhanalardan farklı, gerek lezzeti, gerekse yapımı ve toplanması ile Türkiye de Kahramanmaraş tarhanası marka olarak ayrılmıştır. Kahramanmaraş’ta tarhana farklı bir Kültür ögesi olarak şehir hayatında önemli bir yer tutar. Yapım aşamasında komşu hanımların imece usulü ile bir araya gelmeleri, sabahın erken saatlerinde kalkıp çiğ adı verilen özel bir sergi üzerine tarhana sermeleri birer özveriye dayalı kültürel özelliklerdendir. Kahramanmaraş tarhanasının diğer bölgelerdeki tarhanalardan tat ve kalite olarak ayrılmasının en belirgin özelliği olarak Temmuz Ağustos aylarında yapımına başlanması tarhananın bu aylardaki hava şartlarının güzel ve rüzgarlı olmasına bağlanır. Bu aylar içinde Türkiye de Kahramanmaraş’tan başka hiçbir yörede bulunmayan (firik) adı verilen (tarhananın tam olarak kurumadan önceki hali) tarhanası Maraşa özgü bir çeşitdir. Kahramanmaraş tarhanasının yapım aşamasında tarhana yapılacak en uygun buğdayın seçilip değirmende döğme (yarma) haline getirilmesi ile başlanır. Bir ailenin yıllık tarhana ihtiyacı halk arasında “Grad 22 kg ağırlığında bir ölçü) kullanılarak hesaplanır ve yapılır. Dövme 4 saç ayağı üzerine konulan 3/2 su dolu masere (muKaynak: www.kahramanmaras.bel.tr Fotograflar: Ahmet Gedemenli 22 hasara) kazanının içerisine dökülür ve normal pilav gibi pişirilmeye başlanır. Tamamen piştikten sonra ateşten alınır karıştırılmaya devam edilir. Kazanın üzerine sini konulur ve pişmiş dövme aşı kendi buharı ile tekrar pişmeye bırakılır. Orada dinlenen dövme (pilav) ıslak bir bez içinde soğumaya alınır. Soğuyan dövme iyice yoğurulur. 1 kg dövmeye yaklaşık 1,5-3 kg yağlı az ekşi yoğurt katılarak karıştırılır. Yani yöresel ölçüye göre bir Grat dövmeye 30-40-50-60 kg yoğurt katılır. Kullanılan 0 344 216 04 84 0 344 235 14 16 Tarhana Firik Binevler mah. Hanefi Mahçiçek Bul. Manolya Apt. altı No: 28 Kahramanmaraş Kuruyemiş 23 Yöresel Sanat 2012 Sayı:3 Simsırma El emeği göz nuru sanat eserleri Sim Sırma işi Kahramanmaraş’a özgü bir el sanatıdır. Sırmanın tarihi Selçuklular dönemine kadar uzanır. Osmanlı Sarayına (Çelebi Mehmet’e) gelin giden Dulkadiroğlu 24 Beyi’nin kızı Emine Hatun’un çeyizleri arasında bulunan sırma işleri saray çevresinin dikkatini çekmiş ve çok beğenilmiştir. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet’e gelin giden Dulkadir Bey’in kızı Sıddi Mükrime Hatun’un çeyizleri arasında çeşitli sırma işlerinin olması Kahramanmaraş’a has el sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı Türk sanatında önemli bir yer tutan sırma işlemeciliği özel bir sanat dalı haline gelmiştir. Varlıklı aile kızlarının sim sırma ile yapılmış el işleri, çeyizlerinde başköşeyi tutmuştur. 1947 yılında Kahramanmaraş Kız Meslek Lisesi bu tarihi sanat dalını yaşatma adına sim sırma işlemeciliği bölümünü kurmuş ve böylece ortadan kalkmak üzere olan bu Türk sanatı günümüzde kadın-moda gelişimine paralel olarak el sanatlarının çeşitli dallarında uygulanır olmuştur.Burada yetişen genç ustalar sim sırma el sanatının tanıtımı adına ülkemizin her köşesinde hizmet vermektedir. Kahramanmaraş’ta evlerde ve küçük atölyelerde sim-sırma işini yapan hanımlar hem bu sanat dalını yaşatmakta hem de aile ekonomilerine katkıda bulunmaktadır. Sim Sırma işi Kahramanmaraş’a özgü bir el sanatıdır. Sırmanın tarihi Selçuklular dönemine kadar uzanır. Osmanlı Sarayına (Çelebi Mehmet’e) gelin giden Dulkadiroğlu Beyi’nin kızı Emine Hatun’un çeyizleri arasında bulunan sırma işleri saray çevre- sinin dikkatini çekmiş ve çok beğenilmiştir. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet’e gelin giden Dulkadir Bey’in kızı Sıddi Mükrime Hatun’un çeyizleri arasında çeşitli sırma işlerinin olması Kahramanmaraş’a has el sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı Türk sanatında önemli bir yer tutan sırma işlemeciliği özel bir sanat dalı haline gelmiştir. Varlıklı aile kızlarının sim sırma ile yapılmış el işleri, çeyizlerinde başköşeyi tutmuştur. 1947 yılında Kahramanmaraş Kız Meslek Lisesi bu tarihi sanat dalını yaşatma adına sim sırma işlemeciliği bölümünü kurmuş ve böylece ortadan kalkmak üzere olan bu Türk sanatı günümüzde kadın-moda gelişimine paralel olarak el sanatlarının çeşitli dallarında uygulanır olmuştur.Burada yetişen genç ustalar sim sırma el sanatının tanıtımı adına ülkemizin her köşesinde hizmet vermektedir. Kahramanmaraş’ta evlerde ve küçük atöly- elerde sim-sırma işini yapan hanımlar hem bu sanat dalını yaşatmakta hem de aile ekonomilerine katkıda bulunmaktadır.Önceleri saraçlar tarafından at başlıkları, dizginler, eğerlerin altına koyulan keçeler üzerine, yastık ve perdeler üzerine işlenirdi. Simsırmanın özel bir sanat dalı haline gelmesinden sonra günümüzde kadın giyim eşyaları, bindallı, sabahlık, gece kıyafetleri, çantalar, masa örtüleri, bayan ayakkabıları, terlik, küpe, broş, seccade, Kuran-ı Kerim kabı, gözlük kılıfları, para keseleri, panolar, yatak örtüleri ve oda takımları yapılmaktadır. Erkek giysileri arasında Maraş abası, palaska, cepken, şalvar ve zıbınlara işlenmektedir. Maraş işi Osmanlı hat sanatında da önemli bir yer tutar.Sim-Sırma ile işlenen hat işleri günümüze kadar bozulmadan gelmeyi başarmıştır.Milletlerin kültür ve kişiliklerinin en canlı belgeleri sayılan el sanatları asırlar boyu toplumun yaşayışı, zevki, sanat anlayışı, el becerisi ile bütünleşerek insan ruhunun derinliklerinden eserlere incelikle yansıtıldığı görülmektedir. Türk hanımlarının ustalık ve hayal gücünü yansıtan, Kahramanmaraş’ta hanımların el emeği göz nuruyla yaptıkları sim-sırma işlemeciliği tüm dünyaya kültürel bir ışık yansıtmaktadır.Bu sanatın daha ileriye taşınması ve yaşatılması için Kahramanmaraş’ta ticari anlamda 2000 yılında atölye olarak ilk açılan işletme Sırma Nakış’tır. Sırma Nakış’ın vizyonu bu sanat dalının farklı ortamlara uyarlanması, geliştirilmesi ve yaşatılmasıdır. Kaynak:www.simsirma.com Fotoğraflar:Sertaç AKKUŞ 25 En doğru Yönden En Doğru Yola AKD Mali Müşavirlik ve Danışmanlık En doğru yönden en doğru yola; sloganıyla hizmet vermekte olan ve 30 yıllık deneyimle akd doğdu; çok önemli mevkilerde, makamlarda, özel sektörde, holdingler de,üst düzey mevkilerde, görev alarak başarılı ve kaliteli hizmetler vererek 2008 yılı ekim ayında emekli olmuş ve; Analitik kurumsal danışmanlık (a.k.d.) Müşavirlik ve denetim şirketini kuran; s.m.m.m. Abdulkadir dedeoğlu ilimizde, çevre illerimizde ve türkiye’deki kamu kurum ve kuruluşlarında, özel şirketlerde, üniversitelerde, ticaret ve sanayi odalarında, deneyimini, bilgilerini ve tercübelerini , başka kurum ve kuruluşlara aktarmak , faydalı ve yararlı olmak amacıyla, kurumsal anlamda hizmet ve eğitim vermektedir. Hizmetlerinin başında; muhasebe - mali müşavirlik ve 1 temmuz 2012 yürürlüğe girecek olan t.t.k ile birlikte uygulamaya geçecek olan anonim şirketlerinde denetçilik faaliyetlerinde bulunmakta ve ilimizde denetimle ilgili ilk yetki ve sorumluluğu da almış bulunmaktadır. Şirket denetimlerinin dışında; firmaların kredi kuruşlarına karşı vermesi gereken bilançolarını özel amaçlı, iç denetim, revizyon, mali ve hukuksal, dış ticaret, kambiyo, gümrük, finans hizmetlerini denetimlerini yaparak ayrıca da firmalarda çalışan personellerin yetişmeleri için eğitimlerini vermektedir.T.c. Ekonomi bakanlığına bağlı olarak hazine ve dış ticaret müsteşarlığının, teşvik uygulama genel müdürlüğü’nün de dışarıdan sağlanan hizmetleri doğrultusunda istişare heyetinde ve komisyonunda görev almaktadır. Bu hizmet anlayışı ile ilimize bu konularda, tanıtımında ve temsilinde çok büyük katkılar sağlamıştır. Akd müşavirlik firması firmalara entegre müşavirlik ve destek hizmeti vermektedir. Tübitak ‘a bağlı olarak hizmet vermekte olan bitav vakfı ile orta doğu teknik üniversitesinin iş birliği ile desteklenen ve oradaki öğretim görevlileri tarafından 4 yıl boyunca kişisel gelişim - insan kaynakları vs ve en önemliside ilimizin en büyük eksiklerinden biri olan aile şirketlerinin kurumlaşması alanında da eğitim ve öğretimini tamamlamış lisans tezinide bu konuda yapmıştır. Son yıllarda devlet planlama teşkilatı tarafından, bazı illerde ve bölgelerde kurulan kalkınma ajansları’nda da ayrıca tarımsal kırsal kalkınma destekleme kurumlarında ise eğitmenlik, danışmanlık ve proje hizmetlerini yapmaktadır. Abdulkadir dedeoğlu başta ilimiz olmak üzere, çevre illerimizde ve ülkemizde; faaliyet konuları kapsamında, ilgili kanun ve mevzuatlar paralelinde, firmalara, kurumlara, kurumlaşmasına, mali ve idari yapısının yükselmesine, firmalarda yaşanılan sıkıntı ve eksikliklerin gidermesine katkı sağlayarak faydalı ve yararlı olmayı hedeflemektedir. Faaliyet konularını kapsayan konularda ve işlemlerinde de hem markasını tescil ettirerek, kalite ve standartlarına uygunluğunu gösteren ilimizin tek t.s.e ve i.s.o belgeli tek müşavirlik ve danışmanlık şirketidir. Abdulkadir DEDEOĞLU 26 27 Ecdadı Osmanlı 2012 Sayı:3 FATİH SULTAN MEHMED Fatih Sultan Mehmed 29 Mart 1432 ’de Edirne’de doğdu. Babası Sultan İkinci Murad, annesi Huma Hatun’dur. Fatih Sultan Mehmed, uzun boylu, dolgun yanaklı, kıvrık burunlu, adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük ulemalarından birisiydi ve yedi yabancı dil bilirdi. Alim, şair ve sanatkarları sık sık toplar ve onlarla sohbet etmekten çok hoşlanırdı. İlginç ve bilinmedik konular hakkında makaleler yazdırır ve bunları incelerdi. Hocalığını da yapmış olan Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmed’in en çok değer verdiği alimlerden biridir. Fatih Sultan Mehmed, gayet soğukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir komutan ve idareciydi. Yapacağı işlerle ilgili olarak en yakınlarına bile hiçbir şey söylemezdi. Fatih Sultan Mehmed okumayı çok severdi. Farsça ve Arapça’ya çevrilmiş olan felsefi eserler okurdu. 1466 yılında Batlamyos Haritasını yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları Arap harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı. Bilime büyük önem veren Fatih Sultan Mehmed yabancı ülkelerdeki büyük bilgin- leri İstanbul’a getirtirdi. Nitekim Astronomi bilgini Ali Kuşçu kendi döneminde İstanbul’a geldi. Ünlü Ressam Bellini’yi de İstanbul’a davet ederek kendi resmini yaptırdı. Şair ve açık görüşlüydü. Fatih Sultan Mehmed 1481 yılına kadar hükümdarlık yaptı ve bizzat 25 sefere katıldı. Azim ve irade sahibiydi. Temkinli ve verdiği kararları kesinlikle uygulayan bir kişiliği vardı. Devlet yönetiminde oldukça sertti. Savaşlarda çok cesur olur, bozgunu önlemek için ileri atılarak askerleri savaşa teşvik ederdi. 20 yaşında Osmanlı padişahı olan Sultan İkinci Mehmed, İstanbul’u fethedip 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğunu ortadan kaldırarak Fatih ünvanını aldı. Hz.Muhammed’in (S.A.V) hadisi şerifinde müjdelediği İstanbul’un fethini gerçekleştiren büyük komutan olmayı da başaran Fatih Sultan Mehmed, yüksek yeteneği ve dehasıyla dost ve düşmanlarına gücünü kabul ettirmiş bir Türk hükümdarıydı. Orta Çağ’ı kapatıp, Yeniçağ’ı açan Cihan İmparatoru Fatih Sultan Mehmed, Nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs 1481 günü Maltepe’de vefat etti ve Fatih Camii’nin yanındaki Fatih Türbesi’ne defnedildi. İstanbul’un Fethi Fatih Sultan Mehmed padişah, olduktan sonra ilk iş olarak, devamlı ayaklanma çıkaran Karamanoğlu Beyliğine karşı sefere çıktı. Karamanoğlu İbrahim Bey af diledi. Fatih İstanbul’un fethini düşündüğü için onu bağışladı. Fatih Sultan Mehmed, büyük gayesini gerçekleştirmek için, Macarlara, Sırplara ve Bizanslılara karşı yumuşak davranıyordu. Amacı Haçlıların birleşmesini önlemek, onları tahrik etmemek ve zaman kazanmaktı. Bin yıllık tarihinin sonuna 28 gelmiş olan Bizans küçüle küçüle sadece İstanbul şehrinin sınırları içinde hüküm süren bir devlet durumuna düşmüştü. Ancak buna rağmen Bizans’ın varlığı, Balkanlardaki Türk hakimiyeti açısından tehlikeli oluyordu. Bizans İmparatorları, Anadolu’daki çeşitli siyasi güçleri de Osmanlı aleyhine kışkırtmaktan geri kalmıyorlardı. Hatta zaman zaman Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht kavgalarına karışıp devletin iç düzenini bozuyorlardı. İstanbul’un Osmanlı “Şahi” adı verilen bu topların yanında, tekerlekli kuleler ve aşırtma güllelerin üretilmesi (havan topu) yapılan hazırlıklar arasındaydı. Yaptırılan bu büyük toplar İstanbul’un fethedilmesinde önemli rol oynadı. Yıldırım Bayezid’in İstanbul kuşatması sırasında yaptırdığı Anadolu Hisarının karşısına, Rumeli Hisarı (Boğazkesen) inşa edildi. Bu sayede Boğazlar’ın kontrolü sağlanacak, deniz yoluyla gelebilecek yardımlara karşı tedbir alınmış olacaktı. 400 parçadan oluşan bir donanma inşa edildi. Turhan Bey komutasındaki bir Osmanlı donanması Mora’ya gönderildi ve İstanbul’a yardım gelmesi engellendi. Eflak ve Sırbistan ile var olan barış antlaşmaları yenilendi. Macarlarla da üç yıllık bir antlaşma yapıldı. Osmanlıların bu hazırlıkları karşısında, Bizanslılar da boş durmuyordu. Surlar sağlamlaştırılıyor ve şehre yiyecek depolanıyordu. Ayrıca Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’e bir zincir gerdirerek, buradan gelecek tehlikeyi önlemeye çalıştı. Aynı zamanda Haçlı dünyasından yardım isteniyor, Papa ise yapacağı yardım karşısında Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleştirilmesini istiyordu. Ancak Katoliklerden nefret eden Ortodoks Rumlar, Roma kilisesine bağlanmak istemiyor, “İstanbul’da Kardinal Külahı görmektense, Türk sarığı görmeye razıyız” diyorlardı. Fatih Sultan Mehmed, hazırlıklar tamamlandıktan sonra, Bizans İmparatoru Konstantin’e bir elçi göndererek, kan dökülmeden şehrin teslim edilmesini istedi. Fakat İmparatordan gelen savaşa hazırız mesajı üzerine, İstanbul’un kara surları önüne gelen Osmanlı ordusu, 6 Nisan 1453’de kuşatmayı başlattı. Osmanlı donanması ise Haliç’in girişinde ve Sarayburnu önünde demirlemişti. Ordu; merkez, sağ ve sol olarak üç kısma ayrıldı. 19 Nisan’da yapılan ilk saldırıda, tekerlekli kuleler kullanıldı ve bu saldırı ile Topkapı surlarından burçlara kadar yanaşıldı. Osmanlı Ordusundaki er sayısı 150.000 ile 200.000 arasındaydı. Bu kuvvetlere Rumeli ve Anadolu beylerine bağlı çeşitli kuvvetler de katılmıştı. Çok şiddetli çarpışmalar oluyor, Bizanslılar şehri koruyan surların zarar gören bölümlerini hemen tamir ediyorlardı. Venedik ve Cenevizliler de donanmalarıyla Bizans’a yardım ediyorlardı. Fatih Sultan Mehmed Osmanlı donanmasının kuşatma sırasında yeterince kullanılamadığını ve bu yüzden kuşatmanın uzadığını düşünüyordu. İstanbul’un Haliç tarafındaki surlarının zayıf olduğu biliniyor- Devleti’nin hakimiyeti altında girmesi, ticari ve kültürel yönden önemli bir avantajın daha ele geçirilmesi demekti. Boğazlar tam anlamıyla kontrol altına alınacak ve bu sayede, Karadeniz ticaret yolları ele geçirilmiş olacaktı. Karamanoğulları meselesini çözen Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethi için gerekli hazırlıklara başladı. Devrin mühendislerinden Musluhiddin, Saruca Sekban ile Osmanlılara sığınan Macar Urban Edirne’de top dökümü işiyle görevlendirildi. 29 püskürtülüyordu. İlk defa Ulubatlı Hasan ve arkadaşlarının şehit olmak pahasına tutunmayı başardıkları İstanbul surları, artık direnemiyordu. 53 gün süren ve 19 Nisan, 6 Mayıs, 12 Mayıs ve 29 Mayıs’ta yapılan dört büyük saldırıdan sonra Doğu Roma İmparatorluğu’nun 1125 yıllık başkenti olan İstanbul, 29 Mayıs 1453 salı günü fethedildi. İstanbul’un fethi, çok önemli sonuçları da beraberinde getirdi. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethinden sonra batıdaki hakimiyeti pekiştirmek, sınırları genişletmek, İslam’ı en uzak yerlere kadar yaymak ve Hıristiyan birliğini bozmak amacıyla Avrupa üzerine bir çok seferler düzenledi. Sırbistan (1454,1459), Mora (1460), Eflak (1462), Boğdan (1476), Bosna-Hersek, Arnavutluk, Venedik (1463-1479), İtalya (1480) ve Macaristan seferleriyle Osmanlı İmparatorluğu Avrupa’daki hakimiyetini pekiştirdi. Sırbistan Krallığı tamamen ortadan kaldırılıp Osmanlı sancağı haline getirildi, Mora tamamen fethedildi, Eflak Osmanlı eyaleti yapıldı, Bosna tekrar Osmanlı hakimiyetine alındı, Arnavutluk ele geçirildi. 16 yıl süren OsmanlıVenedik Deniz Savaşları sonunda Venedik barış imzalamayı kabul etti. İtalya’ya yapılan sefer sırasında Roma’nın fethi açısından çok önemli bir merkez olan Otranto, fethedildi ancak Fatih Sultan Mehmed’in ölümü üzerine geri kaybedildi. Kaynak : tr.wikipedia.org du. Bizans bu bölgeye zinciri bu nedenle germişti. Yüksekten atılan taş gülleler Bizans donanmasından bazı gemileri batırmıştı fakat bir kısım donanmanın Haliç’e indirilmesi kesin olarak gerekliydi. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethedilmesini kolaylaştıracak önemli kararını verdi. Osmanlı donanmasına ait bazı gemiler karadan çekilerek Haliç’e indirilecekti. Tophane önündeki kıyıdan başlayıp Kasımpaşa’ya kadar ulaşan bir güzergah üzerine kızaklar yerleştirildi. Gemilerin, kızakların üzerinden kaydırılabilmesi için, Galata Cenevizlilerinden zeytinyağı, sade yağ ve domuz yağı alınarak kızaklar yağlandı. 21-22 Nisan gecesi 67(yada 72) parça gemi düzeltilmiş yoldan Haliç’e indirildi. Haliç’teki Türk donanmasına ait toplar, surları dövmeye başladı. Ciddi çarpışmalar cereyan etti. Bundan sonraki günlerde top savaşı, ok, tüfek atışları, lağım kazmalar, büyük ve hareketli savaş kulelerinin surlara saldırıları devam etti. Kuşatmanın uzun sürmesi ve kesin başarıya ulaşılamaması askerler arasında endişe yarattı. Ancak, İstanbul’u her ne şartta olursa olsun almaya kararlı olan Fatih Sultan Mehmed kumandanların ve alimlerin de bulunduğu bir toplantı düzenledi. Cesaretlendirici bir konuşma yaptıktan sonra, 29 Mayıs’ta genel saldırının yapılacağına dair kararını açıkladı. Çarpışmalar sırasında Bizans’ı koruyan surlar üzerinde kapatılması mümkün olmayan gedikler açılmaya başlamıştı. Surlar içerisine küçük sızmalar oluyor, ancak geri 30 İnsanların yapabileceği en büyük fenalık kendisine olan güvenini kaybetmesidir. ( Richard BERNEDİCİ ) Kardeşler Güven Petrol Orhan Gazi Mah.Adnan menderes Bul. No:43 (Şekerdere) Tel: 0 344 223 94 65 - 66 31 Kitaplık 2012 Sayı:3 Kültür Sanat Zaman Çarkı Ya sizi bekleyen bir son olmasaydı... Hayatındaki insanlar birer birer siliniyor. Kocaları, sevgilileri, ailesi ve arkadaşları yaşayıp ölüyor ama o hep aynı kalıyor. Sevdiklerini kaybederken hep çaresiz. İnsanlar onun neden sürekli genç göründüğünü merak ettiğinde ise yer değiştirmek zorunda. Tüm olasılıklar karşısında üç yüz yıl yaşamış biri olarak yanlış bir şey söylediği an, zaman çarkı tepetaklak olabilir.Elise tıbbi bir mucize sonucu ebediyen genç kalacaktır. Hayatı üç yüz yıl önce başlamıştı. Versailles Sarayı’nda, 14. Louis’nin hükmettiği bir devirde. İlk kez her şeyi göze alıp sonsuz gençliğinin sırrını, sevdiği adamla paylaşmaya karar verdiğinde bu isteğinin neden olacağı tehlikeleri (hem kendisi hem de tüm dünya için) hayal bile edemez. Bilim bu duruma yanıt verecek bir seviyeye ulaştığında ancak birileri onun çaresizliğini görebilecek.Sonsuza dek yaşamak ve hiç yaşlanmamak... Bir tek kırışıklık ve kırlaşmış saç için her şeyini vermeye hazırdır Elise. Yalnızca sıradışı bir kahramanın hikayesi değil aynı zamanda insanlığın en tutkulu arayışının büyüleyici bir keşfi. Tarihe Adını Yazdıran 100 Büyük Düşünür Doğu’dan Batı’ya, Antik Çağ’dan günümüze,Karanlık dönemlerin kapanıp, aydınlanma çağlarının başlamasına neden olmuş, Kralların, sultanların saygısını kazanmış,Okullar kurup yüzlerce bilim insanı yetiştirmiş Toplumsal dönüşüm hareketlerine fikir babalığı yapmış, Etkileri günümüze kadar uzanan siyasal düşüncelerin öncüleri olmuş, Özgürlük, demokrasi, düşünme, tartışma, felsefe, mantık, kültür, sanat gibi kavramları yaşadıkları toplumlara kazandırarakTarihe Adını Yazdıran; Aristo’dan, Buda’ya, Konfüçyus’dan, Mevlana’ya, Martin Luther’den, Hallac-ı Mansur’a, Montaigne’den İmam Gazali’ye 100 Büyük Düşünür’ün, hayat hikâyelerini, başlarından geçen ilginç ve trajik olayları ve onları günümüze kadar taşıyan fikirlerini, kolay, keyifli ve özet halinde bulacağınız bir başucu kitabı. Zor Anahtarı Tenini suçlama sakın AŞK dokunana kadar Senin değildirO Söz yazarı, senarist, yönetmen Mete Özgencil’in, beklenmeyen kitabı Zor Anahtarı, onu tanıyanlar için belki de sürpriz olmayacaktır. Yazarın Lirik Biyografi dediği bu eser, Mete Özgencil’in içini gösteren bir aynadır, aynı zamanda hepimizin kendimizi göreceği dev bir ayna.Ertelediğimiz, sakladığımız, söyleyemediğimiz, belki korktuğumuz, belki utandığımız iç sözler, çoğu zaman üç-beş satırla ve Murat Savaşkan’ın o sözlere çok uyumlu eşsiz resimleriyle, kitap sayfasından yüzümüze yansıdığında derinliklerimizde mutlaka bir şeyler hissedeceğiz. Dünyamızın duayenlerinden Mete Özgencil, bildiğimiz dünyasının görünmeyen gölgelerini bu kitabıyla bize gösteriyor. Kendimizi (yüreğimizi) çıplak görmeye hazır mıyız? 32 Steve Jobs “...Ama bu işi yapmak istememin tek sebebi şu: dünyanın Apple’la daha güzel bir yer olacağını düşünüyorum.” Steve Jobs, tekrar Apple’a dönmesi için yapılan teklifi değerlendirirken... Çok satan Benjamin Franklin ve Albert Einstein biyografilerinin yazarı Walter Isaacson, Apple’ın kurucularından Steve Jobs’ın, kendisiyle tam işbirliği içinde yazılmış tek biyografisini sunuyor.Jobs’la iki yıldan uzun süre boyunca yapılan kırktan fazla röportajın -ayrıca yüzden fazla akrabasıyla, arkadaşıyla, hasmıyla, rakibiyle ve iş arkadaşıyla yapılan görüşmelerin- temel alındığı bu kitap, kusursuzluk tutkusuyla ve azmiyle altı endüstride (kişisel bilgisayarlar, animasyon filmler, müzik, telefonlar, tablet bilgisayarlar ve dijital yayıncılık) çığır açmış yaratıcı bir girişimcinin inişli çıkışlı hayatını ve güçlü kişiliğini anlatıyor.Dünyanın dört bir yanındaki toplumlar dijital çağ ekonomileri kurmaya çalışırken, Jobs yenilikçiliğin ve uygulanabilir hayal gücünün mutlak ikonu olarak öne çıkıyor. 21. yüzyılda değer yaratmanın en iyi yolunun yaratıcılığı teknolojiyle birleştirmek olduğunu biliyordu, bu yüzden hayal gücü atılımlarını takdire şayan mühendislik başarılarıyla birleştiren bir şirket yarattı.Jobs bu kitabın yazılma sürecinde işbirliğinde bulunsa da, yazılanlar üstünde söz sahibi olmayı ve hatta kitabı yayınlanmadan önce okuma hakkını bile istemedi. Hiç sınır koymadı, tersine tanıdığı insanları dürüst konuşmaya teşvik etti. “Gurur duymadığım bir sürü şey yaptım, örneğin 23 yaşındayken kız arkadaşımı hamile bırakmam ve sonrasındaki tavrım bunlardan biri,” dedi. “Ama öğrenilmesine izin veremeyeceğim kadar kötü sırlarım yok.” Sanat ve Güzellik Ümit PARSIL Konuya önce, “güzel” ve “güzellik” kavramlarını tanımlayarak başlayalım: Biçimindeki uyum ve ölçülerindeki denge ile hoşa gidecek hayranlık uyandıran şeye “güzel” diyoruz. “Güzellik” ise; estetik bir zevk, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran niteliktir. “Güzel” ve “güzelliği” böyle tanımlayabiliriz de, tanımlar da geçen hemen her kelime ayrıca tanımlanmaya muhtaç; “uyum”, “denge”, “estetik” gibi... Günlük hayatımızda “uyum”, “denge” ve “hoşa gitme” gibi kavramlar, belli bazı niteliklerde kullandığımız kavramlardır. Sözgelimi, “Ahmet çok uyumlu bir insandır” veya “her ikisi de çok uyumlu çalışıyor” ya da “koltuğun rengi ile perdenin rengi uyum sağlamış” derken, gündelik hayatımızın bildik davranışlarını sergileriz. Bu sıradanmış gibi görünen yaklaşımlarımızın altında yatan gerçek, kendisi de güzel olan insanın, “güzel” ve “güzelliğe”, yatkınlığı ve hatta mecburiyetidir. Bu, sıradan diye anlatmaya çalıştığımız davranışımızın yanı sıra, yoğun bir zihinsel süreç sonunda ve bazı ilkeler doğrultusunda 2012 Sayı:3 yaratılan güzellik vardır; o da sanatın güzelliğidir ki, böyle bir güzellik, Aristo’nun Mimesis kuramındaki “taklit edilen” ve “yansıtılan” güzel değil, “üretilen/yaratılan” güzelliktir. Sürekli yeniyi, farklı olanı arayan insan ruhu, doğadaki güzelliğin yanı sıra, sanattaki güzelliği daima önemsemiş ve yüzyıllar boyunca farklı güzellikleri geçmişten günümüze taşımıştır. Sanatçı, doğada var olanı değil, eksik olan güzelliği arar. Ruhunun derinliklerinden, sezgisinden, yaratıcı gücünden aldığı ilhamla sanatın engin güzelliklerine yelken açar. Çünkü, var olan ona yetmemektedir. Her gün yanından geçtiğimiz bir doğa parçasının, sokağımız ya da bir pazar yerinin karşısında güzellik adına pek tepki göstermezken, aynı yerlerin sanatçı elinde yeniden biçimlendirilmiş resmi karşısında duyduğumuz hayranlık, bu durumu çok iyi açıklamaktadır. Sanat eserindeki güzelliği kavramak, “estetik heyecan”ı gerektirir. İsmail Tunalı, buna “estetik tavır” demektedir. İster estetik tavır, isterse estetik heyecan diyelim, böyle bir vaziyet alışta bir faydaya, çıkara, gündelik hayatın bayağılıklarına itibar edilmez. Sanat eserinin seyrine dalan kişi, gerçekliğin zorunluluklarından kurtulur; estetik heyecanın zevkine dalar. Bu durum, bir anlamda kaçıştır; gerçeklerden, bilinenden, alışılmıştan değişmez olandan kaçış. Suut Kemal Yetkin, estetik heyecanla ilgili olarak şöyle diyor: “Estetik heyecanın ilk koşulu, kuşkusuz duyumdur. Ama bu duyum, imgeleri uyandırmazsa, onları duygulandırmazsa estetik heyecan bir anlık ve geçici kalır. Bir tablodan, bir şiirden, bir senfoniden beklediğimiz; yalnızca çizgilerin, renklerin, sözcüklerin ya da seslerin soyut bir düzenlemesi değil; ama bu düzenle, sanatçının bir ruh ânını sonsuzlaştırmasıdır”. Böyle bir ânı yakalama peşinde koşan sanatçı, ulaştığı estetik bütünlüğü önce kendisi, daha sonra da kendisi dışındaki kişilerle paylaşır. Bu paylaşımda her iki taraf da mutludur; biri aradığını bulduğu, diğeri ise estetik bir heyecanla dış dünyanın gerçeklerinden uzaklaştığı için. Bu, bir kaçıştır; gerçeklerden, alışılmış olandan, değişmez olandan kaçış.Sanatın ya da sanatçının gerçeklerden kaçması demek, gerçeklere, yaşanılanlara sırt çevirmek demek değildir. Böyle bir durum, sanatçı duyarlığıyla hiç bağdaşmaz. Ne var ki, bu gerçeklerin biçimselliği, sanatçının yaratıcı düşüncesi ve estetik heyecanıyla yeni bir biçimselliğe dönüşür. İşte budur gerçeklerden kaçış. Yoksa yaşanılan dış gerçekliklerden tamamen sıyrılıp tamamen bir hayal deryasında boğulmak değil. Elbette, bir hayat adamı olarak sanatçı da yaşanılan gerçeklerden nasibini alır ve herkes gibi bu gerçeklerle yaşar. Sanatçının üreterek, seyirci ya da dinleyicinin seyrederek veya dinleyerek yaptığı şey, farklı olanı, değişeni ve heyecan uyandıranı arama beklentilerini yerine getirmedir. Sanatçı, günlük hayatın kabasaba sayılabilecek, yeknesak hallerinden kaçmayı, dünyayı kendi ideallerindeki dünya haline getirmek istemekte; bu idealini de sanatında gerçekleştirmektedir. Şeriati, böyle bir kaçışta iki kavramdan bahseder; “din” ve “sanat”. İranlı yazar Şeriati’, Farsça ”Hüner” adıyla yayınlanan ve Türkçeye “Sanat” adıyla çevrilen eserinde şu açıklamalara yer veriyor: “Din, olması gereken başka bir dünyaya aralanan kapıdır. Sanat ise penceredir. Sanat, ‘biz bu dünyaya ait varlıklarız; başka bir yere gitmemize imkân yoktur; herhalde burada bulunmaya mahkûmuz’ diyerek, bakma ve görme yoluyla ideal dünyayı, ideal olmayan kötü dünyanın içersine getiren bir pencere açıyor. (...)Pencere esprisinin anlatmak istediği şudur: Bulunmamız gereken bir durumda bulunmaya mahkûm oluyoruz. Pencere bize bulunmadığımız, var olmadığımız, ancak bulunmamız gereken bir yerde bulunmuşluk duygusu veriyor. Bir başka deyişle pencerenin işlevi, var olduğumuz yerden kaçma isteğidir”.Daha önce de belirttiğimiz gibi, gerçeklerden bu kaçış ona sırt çevirme değil; bir soluk alış ve teneffüs ânıdır. Hani, birçok sorunun ele alındığı, tartışıldığı, çeşitli bilgilerin kavranmaya çalışıldığı; ruhen ve bedenen bir yorulmanın yaşandığı bir ders sonrasında yapılan on dakikalık teneffüs, sınıftaki bütün olup bitenleri bir anlık da olsa unutturur ya, sanat da, gündelik yaşantıların getirdiği bütün sıkıntıları unutturur. Sözgelimi, estetik heyecanla bir tablonun büyülü atmosferine kendini kaptıran kişi, koskoca bir dünyayı arkasında bırakır; sanatın açtığı pencereden yeni bir dünyanın seyrine dalar. Sanattaki güzellik, bazılarının zannettiği gibi eserdeki elemanların güzelliği değildir. Bir resmi, güzel olan nesnelerle doldurmuş olmak, onu eser olma seviyesine çıkarmaya yetmez. Eserin güzelliği, onu oluşturan nesnelerin güzelliğinden değil; bu nesnelerin ve sanat elemanlarının, belli bazı ilkeler (denge, ritim, hareket, çeşitlilik, zıtlık, birlik) doğrultusunda oluşturulan estetik bütünlükten kaynaklanır. Sanatta, nesnel olarak bir şeyin güzel ya da çirkin olmasından değil, eserde oluşturduğu güzellik ve çirkinlikten bahsedilebilir. Ayrıca, böyle bir güzellikte konunun da önemi yoktur. Şu ya da bu konuda yapılanlar güzeldir, diğerleri değildir denemez. Çünkü sanatta, neyin yapıldığı değil, nasıl yapıldığıdır önemli olan. Sonuç olarak; sanatçının ortaya koyduğu güzel, onun öz malıdır; ona dokunulamaz, karışılamaz. Fakat güzelin yaratılmasında, sanatçının içinde yaşadığı toplumun, kültürün tartışılmaz etkileri vardır. Bireysel olarak, sanatçının yarattığı güzel, bir anlamda kendisini şekillendiren toplumun ve kültürünün yansımasıdır. Böylece eser, içinde yaşanılan toplumun malı olacak, hem sanatçıyı hem de toplumu yüceltecektir. 33 Beyaz Perde 2012 Sayı:3 Fetih 1453 -225 32 72 Yapım:2010_2012 - Türkiye Tür:Aksiyon, Biyografi, Dram, Macera, Savaş, Tarih, Süre:165 dakika Yönetmen:Faruk Aksoy, Oyuncular: Devrim Evin, İbrahim Çelikkol, Dilek Serbest, Recep Aktuğ, Şahika Koldemir, Sedat Mert, Özkan Güngör, Volkan Keskin, Cengiz Coşkun, Erdem Alkan, Murat Sezal, Mustafa Atilla Kunt, Raif Hikmet Çam, Hüseyin Santur, Öner As, Öner As, Faik Aysoy, Yilman Babatürk, Özcan Alişer, Namık Kemal Yiğittürk, Naci Adıgüzel, Edip Tüfekçi, Hüseyin Santur, Senaryo:Atilla Engin, Faruk Aksoy, İrfan Saruhan, Yapımcı:Servet Aksoy, Faruk Aksoy, Ayşe Germen, Babası II. Murat’ın ölümü üzerine ikinci kez tahta çıkan II. Mehmet’in şimdi kafasında gerçekleştirmesi gereken ilk öncelik Bizans İmparatorluğu’nunson toprağı olan Konstantinapolis’i Osmanlı Devleti’ne katmaktır. Bu uğurda ne yapılması gerekiyorsa genç padişah hiçbirinden feragat etmeyecektir... Osmanlı Devleti’ne çağ atlatarak imparatorluğa taşıyan Fatih Sultan Mehmet’in 1451 yılında henüz İstanbul’u alma planları yaptığı dönemden başlayan film, şimdiye kadar çekilmiş en büyük tarihikahramanlık projesi olma iddiasında. Devrim Evin İbrahim Çelikkol Cengiz Coşkun İnanılmaz Örümcek Adam 34 Peter Parker gerçek ailesi tarafından terk edilmiş dayısı ve yengesinin büyüttüğü dahası sosyal hayatta zayıf karakterli, lise çağında bir gençtir. Her ergenin yaşadığı “ben kimim?, nereye aitim?” sorunları daha derin sormaktadır. Bir yandan da Gwen Stacy’ye kör kütük aşıktır. Bir gün babasına ait bir çanta bulan Parker, anne ve babasının ortadan kaybolmasının ardındaki sırları çözmeye karar verir. Karşısına Oscorp şirketi ve babasının eski ortağı olan Dr. Curt Connor’ın laboratuvarı çıkar. Artık hiçbir şey Peter Parker eskisi gibi olmayacaktır... Andrew Garfield Emma Stone Martin Sheen Yapım: 2012 - ABD, Tür:3 Boyutlu, Bilim Kurgu, Aksiyon, Fantastik, Gerilim, Macera, Suç, Süre:136 dakika Yönetmen:Marc Webb, Oyuncular:Emma Stone, Stan Lee, Andrew Garfield, Sally Field, Martin Sheen, Embeth Davidtz, Denis Leary, Rhys Ifans, Chris Zylka, Irrfan Khan, Görüntü Y.:Peter Deming, Senaryo:Stan Lee, James Vanderbilt, Steve Ditko, Gary Ross, David Lindsay-abaire, Senaryo (Kitap):Stan Lee, Yapımcı:Tobey Maguire, Stan Lee, Sam Raimi, Avi Arad, Laura Ziskin, Todd Black, Grant Curtis, 35 Teknoloji 2012 Sayı:3 Apple’ın iBooks 2’si geliyor! Zerafetiniz bizim için önemli www.bilgold.com Apple’ın iBooks 2 çıktı... Peki nedir bu iBooks 2? Apple iBooks’un yeni versiyonunun eğitim marketine yeniden can vereceği umuluyor. New York’taki Guggenheim Müzesi’nde iBooks’un yeni jenerasyonunu tanıtmak için sahneye Phil Schiller çıktı. iBooks 2’nin umudu, sıkıcı ve ciddi ders kitaplarını daha ilgi çekici ve interaktif deneyim yaratan bir hale getirmek.“Tabletlere teşekkür etmek lazım, çocuklar git gide zekileşiyor, gerek finallere hazırlanan gerekse Dora oyunu oynayanlar...” dedi Schiller konuşmasında. Ardından iBooks 2’nin ortaya çıkışını duyurdu ve “Apple ders kitabını yeniden tanımlıyor” dedi. Schiller sözlerine şöyle devam etti: “Kitapları seviyoruz... Her zaman bizimle olacaklar, fakat birkaç yüzyıl ilerisine bakacak olursak, ders kitabının ideal eğitim materyali olmayacağını görmek çok da zor değil. Size yeni iBooks 2 hakkında konuşmaktan çok gurur duyuyorum. Çocuklar, iBooks ile öğrenmeyi çok sevecekler.” Uygulama ücretsiz ama... iBooks ve dolayısıyla iBooks 2’yi ilgi çekici yapan, sayfalar dolusu denklemleri art arda sıralamayıp, bunları e-ders kitaplarıyla mümkün olduğunca interaktif hale getirmesi. Bunu yapmanın yolu da görseller eklemekten geçiyor. Apple tanıtım videosunda bir böcek konusu işleyerek bunu gösterdi. Böceğin çeşitli bölgelerini seçebiliyor ve bu bölgeler hakkında daha detaylı bilgi alabiliyorsunuz. Ayrıca çeşitli ufak detaylar da var; örneğin 36 kelimelerin anlamları gibi... Notlar gibi başka özellikler de var, bu sayede çalışma kartları yapabiliyorsunuz. Konularla ilgili çok sayıda ufak testte içeriyor iBook ders kitapları. Apple ayrıca iBooks Yazarlığı’nı da duyurdu, yani ücretsiz olarak iBook’unuzu yazabilir ve yayınlayabilirsiniz.Uygulama ücretsiz fakat ders kitaplarının çoğu ücretli. Bu uygulamadan yararlanmak için bir de iPad’inizin olması gerektiğini unutmayın. i Pad 2 nin temel özellikleri şöyle: Yeni 1 Ghz Dual-Core A5 işlemci İki kamera ile birlikte Face Time, iPad 1 e göre 5 mm daha ince gövde iOs 4.3, Photo Both ,9.7 Led ekran iPhoto ve Garageband desteği Yeni iPad 2 nin ölçüleri ise şöyle Yükseklik: 9.50 inches (241.2 mm) Genişlik: 7.31 inches (185.7 mm) Derinlik: 0.34 inch (8.8 mm) Ağırlık: 1.35 pounds (613 g) İsmetpaşa Mah. Şeyhadil Cad. Aras Galeria No: 8 Kat: 3 Daire: 24 Kahramanmaraş Tel: (0344) 225 61 42 Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz. ( Bernard Shaw ) Ailenizin Güleryüzlü Emlakçısı Nihal SALKIM Gsm: 0 536 703 10 47 - 0 506 563 75 75 İsmetpaşa mah. ( Anafen Dersanesi Yanı ) Elifhan İş hanı Kat: 3 No: 9 Kahramanmaraş e-mail: [email protected] - nihal.emlak.net Tel: 0 344 225 20 25 37 Teknoloji 2012 Sayı:3 Dünyayı değiştirecek keşifler! Geçen yıl çeşitli ülkelerin önemli laboratuvarlarında geliştirilen 11 buluş ve icat, bilim dünyasında yeni heyecanlar yarattı.ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi’nin kurucusu ve ODTÜ Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ural Akbulut, Science ve Nature dergilerinde yayımlanan makalelerden ve çeşitli bilimsel kaynaklardan 2011’de dünya bilim dünyasında yaşanan önemli gelişmeleri derledi. Akbulut’un hazırladığı yazıya göre, geçen yıl ABD’de, bilim adamlarının saniyede 600 milyar fotoğraf çeken kamera icadı, bilim dünyasında en çok konuşulan gelişmeler arasında yer aldı. ABD’deki MIT’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. R. Raskar, lazer ışığının sıvı dolu plastik bir şişenin tabanından girip kapağına çarparak geri yansımasını özel kamerayla videoya çekti.Halen piyasadaki bilimsel amaçlı en hızlı kamera, saniyede 1-2 milyon kare çekebiliyor. Saniyede 600 milyar kare çeken bu yeni kamera, mevcut teknolojileri birleştiren devrimsel bir buluş oldu. MIT’de daha önce de hızlı fotoğraf çekim tekniği geliştiren bilim adamları olmuştu. İlk kez MIT’de H. Edgerton, bir merminin elmayı deldiği anın fotoğrafını çekmişti. Edgerton’un 1930’ların sonunda geliştirdiği kameralarla çekilen balonun patlama anı gibi fotoğraflar Life dergisinde yayımlanınca çok ilgi çekmişti. Yaklaşık 70 yıl sonra MIT’de ışığın hareketinin videoya çekilmesi yeni gelişmelerin habercisi olarak sayılıyor. Kameranın bilgisayarlı tomografi ve benzeri tanı cihazlarında kullanılabileceği açıklandı. Kamera, boyutları küçülür ve maliyeti düşerse yiyecek ve içeceklerin kalite kontrolünde de kolaylık sağlayabilecek.Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ve ışıktan hızlı nötrinolarİsviçre’de CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda proton parçacıkları tarihteki en yüksek hıza ulaştırılarak çarpıştırıldı. Yerin 100 metre altındaki tünelde 3,5 teraelektronvolt enerjiye ulaşan ışınlar çarpıştırıldı. Çıkan enerji dünyadaki çarpıştırıcılarda kaydedilenlerin en yükseği olarak tarihe geçti. Deney basına ‘’Tarihin En Büyük Deneyi’’ diye yansıdı. Deneyde proton ve nötrondan çok daha küçük olan ve elektrik yükü olmayan ‘’nötrino’’ denilen parçacıklar da üretildi. Dr. Autiero adlı bilim adamı bu nötrinoların CERN’den İtalya’daki Gran Sasso yer altı laboratuvarına ulaşırken nasıl davrandığını inceliyordu.Amacı 730 kilometrelik yol boyunca bilinen 3 nötrino türünün birbirine nasıl dönüştüğünü incelemekti. İtalya’daki laboratuvarda nötrinoların hızının da çok hassas olarak ölçülebileceği anlaşıldı. Ancak hız ölçümü sonunda nötrinoların ışıktan 60 nanosaniye daha hızlı olduğu bulundu. 38 Hatalı ölçüm yapıldığı sanılıp aylarca deney tekrarlandı ve sonuç değişmedi. Bu buluşun başka bilim adamlarınca doğrulanması halinde Einstein’ın görecelik teorisinin yeniden değerlendirilmesi gerekecek. ABD ve Japonya’da 2012’de bu deney tekrarlanacak ve nötrinoların ışıktan hızlı olup olmadığı kesinleşecek. ‘’Higgs parçacığının’’ izine rastlandı Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın en önemli sonuçlarından biri de yıllardır aranan Higgs parçacığının varlığını gösteren bazı bulgulara rastlanmasıydı.Henüz varlığı kanıtlanamadı, ama ilk kez varlığı hakkında bir iz bulunması yankı uyandırdı.Higgs bozonu olarak bilinen Higgs parçacığının varlığı hakkında iki ayrı deneyde iz bulundu. CERN’deki bilim insanları bu önemli buluşu 13 Aralık 2011’de duyurdu. Uzmanlar parçacığın kütlesinin 124-126 GeV civarında olabileceğini açıkladı. Yıllar sürebilecek deneyler sonunda Higgs parçacığı bulunursa, 21. yüzyılın en önemli buluşu olarak tarihe geçeceği belirtiliyor.Higgs parçacığı, 1960’larda P. Higgs tarafından öne sürüldüğü için Higgs bozonu adını aldı. Parçacık fiziğinin Standart Modeli evrende küçük parçacık ve etkileşim kuvvetlerini açıklar. Ancak bu model parçacıkların (maddenin) niçin bir kütlesi olduğunu açıklayamıyor.Bilim dünyası, parçacıkların kütlelerini Higgs bozonu sayesinde kazandığını kabul ediyor. Bu nedenle bu parçacığın bulunması modern fizik alanındaki bir eksiği tamamlayacak ve bu alandaki en büyük buluş olacak.Evrende dünya benzeri gezegenler bulunduABD’nin Kepler uzay teleskopu evrende dünya benzeri gezegenler buldu. NASA’nın 2009’da uzaya gönderdiği teleskopun bulduğu gezegenlerden 10’u dünyaya yakın boyutlarda ve kendi güneşleri etrafında dönüyor. Gezegenlerde su ve oksijen içeren atmosfer varsa oraya ulaşan insanların normal yaşam sürdürmesi mümkün olabilir. Yıllardır gelecekte insanların yaşamını sürdürebileceği gezegenler aranıyordu. Kepler, dünya benzeri ilk gezegenleri buldu. Kepler-22b adlı gezegen hakkındaki bilgiler 5 Mart 2011’de açıklandı. Kepler-22b dünyaya 600 ışık yılı uzakta, çapı dünyanın 2,4 katı ve güneşi etrafında 290 günde bir tur atıyor. Atmosferi varsa yüzey sıcaklığı 22°C yok ise -11°C olarak hesaplandı. Bu gezegenlerden hangisinde yaşanabileceğini öğrenmek yıllar sürecek.Yeni teleskoplarla bu gezegenlerin detaylı incelenmesi gerekiyor. Kepler-22b’nin bulunması gelecek için önemli bir adım kabul ediliyor.Farelerde yaşlanma durduruldu ABD’de Mayo Klinik’teki bilim adamları, yaşlılık nedeniyle derinin kırışması ve kataraktı farelerde önledi.J. M. Van Duersen ve ekibi yaşlanma hücresi denilen ‘’senescent’’ hücrelerini farelerden uzaklaştırdı. Yaşlanma hücrelerinin katarakt veya dejenere eklemlerde (artrit) biriktiği biliniyor ama zararı bilinmiyordu.Van Duersen, bu hücrelerin çevrelerindeki dokulara zarar verdiğini buldu. Farelere verilen özel bir ilaçla yaşlanma hücreleri, kendi kendilerini yok etti.İlaçla yaşlanma hücreleri uzaklaştırılan farelerde, katarakt gelişmedi ve normal farelere oranla daha uzun süre koşabildiler. Normal farelerde yaşlanma nedeniyle derideki yağ hücreleri azalınca derileri kırıştığı halde yaşlanma hücreleri uzaklaştırılan farelerde kırışıklık olmadı. Detaylı araştırmalardan sonra insan deneylerine başlanacağı açıklandı.Japon uydusu Asteroitten örnek alıp dünyaya getirdi.Japon uzay aracı ‘’Hayabusa’’ 2003’te ilk kez ay dışında bir uzay cisminden kaya tozu to- plamak için uzaya gönderildi. Hedef, Mars ve Jüpiter gezegenleri arasındaki ‘’asteroit kuşağı’’na ulaşmaktı.Asteroit kuşağındaki ‘’Itokawa’’ asteroitine inen uzay aracı yüzeyden kaya tozu topladı.Itokawa asteroitinin boyu 500, eni de sadece 200 metre. Uzay aracı 2010’da paraşütle Avustralya’ya indi. Tozların analiz sonuçları 2011’de Science dergisinde yayımlandı. Asteroitin yapısının dünyaya düşen meteorlara benzediği, ama dünyadaki kayalara benzemediği açıklandı. Asteroitler dünyaya düşen meteorlardan daha soluk görünüyor. Bunun nedeninin asteroitlerin mikrometeorlar tarafından aşındırılması olduğu da analizlerden anlaşıldı. Asteroit kuşağındaki asteroitlerin bu aşınma nedeniyle birkaç milyon yıl sonra yok olabileceği sanılıyor. Bakteriler yardımıyla kişiye özel ilaç olanağı doğduAlman-Fransız bilim adamlarının ortak çalışmasında insanların farklı kan grupları olduğu gibi 3 farklı bağırsak bakteri grubundan birine sahip olduğunu Nature dergisine araştırmacı Dr. D. Ehrlich tarafından açıkladı.Örneğin birinci gruptakilerde bakteriler karbonhidratları kolay parçaladığı için obezite riski düşük oluyor. İkinci grupta (prevotella) bakteriler bağırsak mukozasını aşındırdığı için ağrılara neden oluyor. Üçüncü grupta bakteriler, hücrelerin şeker almasını kolaylaştırdığı için kilo almaya neden oluyor. Fransız doktorlar, hastanın bağırsak bakterileri incelenerek kişiye özel ilaçlarla tedavi etmenin mümkün olacağını açıkladı.Uzayda, evrenin başlangıcında oluşmuş hidrojen gazı bulunduEvren oluşurken önce bir protonu olan hidrojen atomları ortaya çıktı. Zamanla hidrojen atomları kaynaştı ve helyum, karbon ve oksijen oluştu. Ardından yeni elementler kaynaşarak diğer tüm elementleri oluşturdu. Bu nedenle evrenin her yerinde bu elementlerin karışımına rastlanır. İlk kez uzayda saf hidrojenden oluşan gaz bulutuna rastlandı. Evrenin ilk oluştuğu dönemden kalan bu hidrojen gazı bilim dünyasında şok yarattı. Yaklaşık 11 milyar ışık yılı uzakta olan bu saf hidrojen bulutunun varlığını California Üniversitesinden M. Fumagalli açıkladı. Bulutta hidrojen dışında başka bir element izine rastlanmadığı Science dergisinde yayımlandı. Alzheimer hastalığını durdurabilecek önemli gelişmeİngiltere’de Profesör J. Collinge ve ekibi, Alzheimer hastalığını durdurabilecek bir keşif yaptı. Collinge bir beyin hastalığı olan CJD’nin tedavisi için iki antikor geliştirdi. Bu antikorların, Alzheimer hastalığına etkisini incelemek için farelerde denediler ve hastalığın durduğunu buldular. Hastalarda ‘’amiloid beta’’ proteini, beyinde sinir hücrelerine bağlanır ve sinir hücrelerinin haberleşmesini engelleyerek hafıza kaybına neden olur. İngiltere’de geliştirilen antikorlar bu zararlı amiloid proteinlerini bloke ederek farelerde hastalığı durdurdu. İnsan deneylerinin uzun süreceği açıklandı. Çinliler nanoboyuttaki malzemeye düğüm attıÇin’in en iyi üniversitelerinden Zhejiang Üniversitesinde, karbon atomlarından oluşan uzun elyaflar üretildi. Ardından insan saçından çok ince olan iplikçiğe düğüm atıldı. Z. Xu ve C. Gao önce ‘’grafen oksit’’ sıvı kristallerini bükerek nano iplikçikler oluşturdu. Daha sonra grafen iplikçiklerine dönüştürülen elyafa düğüm attılar. Asıl hedefleri, karbonlardan oluşan elyafları yüksek teknoloji ürünü olarak değerlendirmekti ve bunu başardılar. Grafen son yıllarda çok ilgi çeken bir malzeme oldu. Grafen, bir karbon atomu kalınlığındaki karbon tabakasıdır. Grafenin önemini keşfeden ekip 2010’da Nobel Fizik Ödülü almıştı. AIDS tedavisinde önemli gelişme AIDS’i önlemek için aşılar yanında yeni anti virüs ilaçlarının geliştirildiği açıklandı. Roma’da yapılan Uluslararası AIDS Derneği toplantısında tenofovir virüs ilacı verilen kişilerin hastalığa yakalanmadığı açıklandı. Botswana’da AIDS hastalarına ilaç verildiğinde hastalık bulaştırma riskinin yüzde 96 oranında azaldığı açıklandı. ABD Aşı Araştırma Merkezi’nden G. Nabel de aşı çalışmalarının başarıyla sürdüğünü belirtti. Nabel, aşıların AIDS’i önlemede en güvenilir çözüm olacağını vurguladı. Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız. ( Şehabettin ) Tel: 0 344 225 12 12 www.gaymakdondurma.com İsmetpaşa Mah. Hükümet Cad. No: 21/F Kahramanmaraş 39 Sağlık 2012 Sayı:3 Genç tiryakinin anatomisi İTÜ ve AG Araştırma Şirketi, gençlerdeki sigara bağımlılığının filmini çekti. • • • • • • • Kaynak:Milliyet Paketlerdeki resimler caydırmada sınıfta kalıyor Gençler için sigara paketlerinin üzerindeki resimlerden ziyade zararı en üst düzeyde yaşayan tiryakilerin deneyimleri etkili oluyor. Yüzde 60.6’sı daha şimdiden sigaranın zararlarını hissetmeye başlamış. Tiryaki gençler arasında yapılan anket sigaraya başlama konusunda en büyük etkenin yüzde 53.2 oranla arkadaş çevresi olduğunu gösteriyor. İTÜ ve AG Araştırma şirketinin 25 yaş altında 1055 gençle yaptığı anketin sonuçlarından biri de gençlerin yüzde 60.6’sının daha şimdiden kısmen veya belirgin biçimde sigaranın zararını hissettiğini söylemeleri.Bağımlılığa ve Sigaraya Hayır Derneği’nin öncülüğünde yapılan araştırmaya göre gençlerin yüzde 82.2’si 20 yaşından önce sigaraya başlıyor. Bunun da büyük bir çoğunluğu 15-20 yaş arasındaki dönemde gerçekleşiyor. Çarpıcı çözümler gerekli Sigara paketleri üzerindeki resimlerin gençleri etkilemeye yeterli niteliğe sahip olmadığı ortaya çıkıyor. Gençlerin sadece yüzde 23.7’si, bu resimleri caydırıcı buluyor. Bu konuda daha etkin ve çarpıcı çözümler gerekli görünüyor. Sonuçsuz kalıyor Ankete katılan 1055 gençten 484’ü (yüzde 45.9) resimlerin kendileri için bir şey ifade etmediğini, 263’üyse (yüzde 24.9) caydırıcı bulmadıklarını, daha etkili resimlerin kullanılması gerektiğini vurgulamış. 40 Kamu spotlarında sağlıkla ilgili çarpıcı vurguların gençleri etkilediği, buna karşılık ‘Havanı Koru’ kampanyasından ise istenilen sonucun alınmadığı görülüyor. Gençlerin yüzde 42.6’sı oksjien cihazıyla soluk alabilen, cihaz yardımıyla konuşabilen hastalardan etkilendiğini söylüyor. Sigaranın içerdiği katranı gösteren reklamdan etkilenenlerin oranıysa yüzde 16.9. Neden bırakıyorlar?‘Gençleri Anlamak’ adlı araştırmaya göre gençler genellikle sağlık nedeniyle sigarayı bırakmak istiyor. “Neden bıraktınız?” sorusuna gençlerin yüzde 55.2’si, “Sağlığım” diyor. “Maddiyat” diyenlerin oranıysa yüzde 18. Gençlerin yüzde 77.1’i kendilerini olumsuz etkilese de etkilemese de kapalı alanda sigara içilmemesi gerektiğini söylüyor ve bu uygulamaları destekliyor. Fiyat artışı etkiliyor mu? Anket sonucuna göre, sigaradaki fiyat artışları, gençlerin yüzde 37.1’ini azaltma ve/veya bırakma yönünde etkiliyor. Fiyat artışından ekonomik olarak etkilenen gençlerin yüzde 30.7’siyse sigara markasını değiştirerek veya başka giderlerinden kısarak gene sigaraya devam ediyor. Yaş arttıkça sigarayı bırakma oranı (yüzde 38.5) artarken, birçok ülkenin aksine eğitim seviyesi arttıkça sigarayı bırakmak isteyenlerin oranı ise azalıyor. • • • Tiryaki gençlerin yüzde 8.4’ü sigaraya 14 yaşından küçükken başlamış. Gençlerin yüzde 53.2’si sigaraya başlama nedeni olarak arkadaşlarını gösteriyor. Gençlerin yüzde 53.2’si sigaraya başlama nedeni olarak arkadaşlarını gösteriyor. Sigaranın zararlarını belirgin biçimde hissedenlerin oranı yüzde 23.8. Gençlerin yüzde 34.8’i sigarayı hemen bırakmak istiyor. ’Bağımlılığa ve Sigaraya Hayır Derneği’nin, Sağlık Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi ve AG Araştırma Şirketi’yle yaptığı ‘Gençleri Anlamak’ isimli araştırma, gençlerin sigaraya daha çok arkadaş çevresi yüzünden başladığını ortaya koydu. Gençlerin yüzde 60’ı, daha 25 yaşına gelmeden sigaranın olumsuz etkilerini hissetmeye başladığını söylüyor. Soruları yanıtlayanların yüzde 77’si, kendileri içmesine rağmen kapalı alanlarda sigara yasağını destekliyor. Sonuçlara göre, fiyat artışlarıyla paketler üzerindeki uyarı ve fotoğraflar, gençleri caydırmada o kadar da etkili değil. Yüzde 37.1’lik kesim, zamlardan azaltma ve/veya bırakma yönünde etkileniyor; yüzde 30.7’lik kesimse bu durumda markasını değiştirme ya da başka giderlerinden kısmaya yöneliyor ama sigarayı bırakmıyor. Sigara paketleri üzerindeki resimleri caydırıcı bulanların oranıysa yüzde 23.7’de kalıyor. GELECEKTE BİR GÜN GELECEK! Anadolu Hayat Emeklilik A.Ş Güvencesini UĞUR ONUR SİGORTA Kalitesiyle Yaşamak İster Misiniz? ÜSTÜN HİZMET ANLAYIŞINI ALANINDA UZMAN YATIRIM DANISMANLANLARIYLA SİZLERE SUNAN KAHRAMANMARAŞ’IN TEK YERLEŞİK ACENTESİ OLAN UĞUR ONUR SİGORTA SİZLERİ BEKLİYOR.. BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ Ev hanımları aylık 82 tl den baslayan katkı payı ödemeleriyle emekli olabilirsiniz! Çoçuklarınızın geleceğinin emin ellerde olmasını ister misinz? Faizden arındırılmış yatırım seçenekleri olduğunu biliyor musunuz? Kamu ve özel sektör çalışanları 2.emekliliğe ne dersiniz? Eşsiz vergi avantajıyla tüm yatırım araçlarının önünde olduğunu biliyor musunuz? Üstelik tüm bunların devlet güvencesınde olduğunu biliyor musunuz? MERAK ETMİYOR MUSUN? UĞUR ONUR SİGORTA ARACILIK HİZMETLERİ Tüm bunları detaylarıyla öğrenmek için satış ofisimize bekliyoruz. Siz gelemiyorsanız arayın biz size gelelim. Adres : Menderes Mah. Trabzon Bulvarı Seyran Apt. 61/2 K.Maraş Tel: 0 344-2311412 Fax: 0 344-2311411 41 Sağlık 2012 Sayı:3 Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz. Claude Peppeer Kaynak:Zaman -Zeynep Kaçmaz Binalardaki manyetik alanlar, ağrı ve yorgunluk yapıyor İçeride veya dışarıda oluşabilecek değişimlere göre kendini ayarlayabilen akıllı binalar, sağladıkları rahatlık kadar çeşitli rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor. İlk bakışta çekici gibi görünen bu tür binalar, diğer geleneksel binalara göre daha fazla elektrik ve manyetik alan oluşturuyor. Bu da orada yaşayan ve çalışanlarda baş ağrısı, stres, yorgunluk, uyuklama gibi şikâyetlere sebep oluyor. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Daşdağ, akşam ılık bir duş veya çıplak ayakla toprağa basmanın gün boyu vücutta biriken elektrik yüklerinden arınmayı sağlayacağını belirtiyor. Akıllı binalarda, merkezi bir bilgisayar sistemi bulunuyor. Bu sistem, binadaki elektrik, elektronik, enerji, bilgisayar, internet, iletişim, ısıtma, soğutma, havalandırma, ses, sulama, güvenlik, yangın, asansör düzeneklerinin en iyi şekilde çalışmasını sağlıyor. Herhangi bir yerde işlev bozukluğu varsa tespit ediyor. Daşdağ, akıllı binaların yapılmasının amacının enerjinin en verimli şekilde kullanılması, çeşitli elektriksel ve elektronik sistemler yardımıyla ideal bir çalışma veya yaşam ortamı sağlamak olduğunu belirtiyor. Akıllı binalardaki iç düzenin kanal 42 içine yerleştirilmiş sistemlerde gizli olduğunu ifade eden Daşdağ, “Diğer sistemleri yerleştirmek için, bu tür binalarda döşeme yükseklikleri, diğer geleneksel binalara göre yüksek olmak zorundadır. Çünkü güncel teknoloji için gerekli kablolama hacmi, yani zeminin altından geçen kablolama düzeyi, bu tür binalardaki zemin yüksekliğinin 25-50 cm arasında değişmesine neden olmaktadır.” şeklinde konuşuyor. Daşdağ, zeminin altından enerji taşıyan birçok elektriksel ve elektronik sistemlerin geçtiğini aktarıyor. Daşdağ, “Bu, diğer bir ifadeyle şehirlerdeki enerji nakil hatlarının yer altına alınması gibidir.” diyor. Prof. Dr. Süleyman Daşdağ’a göre kablosuz iletişim gibi sistemlerin yoğunluğu da elektromanyetik alanlar oluşturuyor. Bu tür alanlarda yaşayan ve çalışanlar da elektrik, manyetik ve elektromanyetiğe maruz kalıyor. Bu durum kişide yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı, stres, uyuklama oluşturuyor. Daşdağ, yaptıkları araştırmalarda, kişilerin akıllı binalardan uzaklaştıklarında bu şikâyetlerinde de azalma olduğunu gözlemlediklerini belirtiyor. Daşdağ, ayrıca, gününün önemli bir kısmını bu tür alanlarda geçirenlerin güneş ile etkileşimlerinin de sınırlandığını aktarıyor. Daşdağ, “Bu da D vitaminine ilişkin rahatsızlıklara davetiye çıkarabilir.” diyor. El ve yüz sık sık yıkanmalı Akıllı binalarda çalışanlar, iki veya üç saatte bir 15-20 dakikalığına bina dışına, açık havaya çıkmalı. Bina dışında el ve yüzlerini yıkayabilecekleri sistemlerden yararlanmalı. Yemek, mümkünse açık alanlarda yenilmeli. Akşam mutlaka ılık bir duş yapılmalı. Zira su, gün boyu vücutta biriken statik elektrik yüklerinden arındırır. Çıplak ayakla toprağa basarak yahut en azından bir iletkene dokunarak da elektrik yükleri boşaltılabilir. Manyetik alanlar engellenmeli Prof. Dr. Süleyman Daşdağ’a göre, akıllı binalarda kabloların geçtiği borular, elektromanyetik alanların dışarı sızmasını engelleyen kalitede olmalı. Elektrik, manyetik veya elektromanyetik alan oluşturan araç ve gereçlerin konumlandırılması da çok önemli. Bu hatlar veya araç gereçler, genellikle kişilerin yoğun olarak ve uzun süre kaldıkları bölgelerden uzakta olacak şekilde planlanmalı. Zeminler, elektrik, manyetik ve elektromanyetik alanları engelleyecek bir malzeme ile örtülmeli. Yani gerekli yerler, bu tür alanların insanlarla etkileşimini asgari düzeye düşürecek şekilde planlanmalı. 43 Spor 2012 Sayı:3 Rafting en başında gelen akarsularımızdır. Raftinge başlamadan önce rehberler yeni sporcuları karşılaşılabilecek zorluklar hakkında ve herhangi bir acil durumda yapılması gerekenleri anlatır ve raftinge başlanır. Yanınıza almanız nedir diye soracak olursanız; Rafting sporu yapmaya karar verdiğinizde tura giderken yanınıza mevsime göre uygun ve özellikle rahat giysiler almanız gerekir. Özellikle ayakkabılarınızın son derece rahat ve dayanıklı ayakkabılar olmasına özen gösteriniz. Yedek giysiler almanız da yararınızadır. tabi ki söylemeye gerek yok ama fotoğraf makinanızı ve videonuzu yanınıza almayı unutmayınız. Herkes Rafting Yapabilir mi? Rafting, herhangi bir beceri ve fiziksel kondisyon gerektirmediğinden dileyen herkes bu sporu yapabilir. İlk iki derece için yüzme bilmek bile gerekmeyebilir ancak hakiki, adrenalin isteyen bir rafting yapabilmek için iyi yüzmek bilmek gerekli. Bir de sizi yönlendirecek ve bilgilendirecek bir rehber... Yani rafting yapabilmeniz için bir kursa gitmenize gerek yok. Bütün güvenlik önlemleri, 45 dakika süren kısa bir eğitimle size de öğretiliyor ve gerekli malzemeler sizin için temin ediliyor. Giyinip kuşandıktan sonra, tecrübenize göre bir bota yerleştirilip suya bırakılıyorsunuz. Botunuzda yer alan rehber ve yardımcısı sürekli olarak telkinde bulunuyor ve herhangi bir zorlukla karşılaştığınızda ne yapmanız gerektiğini konusunda yardımcı oluyor. Başlangıçta her nehirde rafting yapma şansına sahip değilsiniz, çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi nehirlerin zorluk dereceleri bulunuyor. Örneğin dünyanın en sert akan ikinci nehri olan Çoruh Nehri’nde rafting yapmak, ancak tecrübeliler için mümkün olabiliyor. Ancak akıntının azaldığı bölümlerde yeni başlayanlar için uygun koşullar bulunabilir. Yeni başlayanlar için ülkemizdeki en ideal yer Köprülü Kanyon olarak gösteriliyor. Köprülü Kanyon’da, doğal yapının güzelliği yaptığınız spora daha da büyük keyif katıyor. Tek sorun ise başlangıçta da yazdığımız gibi, grupla takım halinde, doğru kürek çekebilmek. Aksi halde botun dengesi bozularak devrilebiliyor. Rafting için gerekli malzemeleriniz olduğu ve gerekli güvenlik önlemleri alındığı sürece rafting tehlikeli bir spor değil. Yani, can yeleği, kask, ayakkabı, rescue rop (kurtarma ipi) ve flip rop (devrilen botu çevirmek için kullanılan ip) rafting yapabilmek için mutlaka olması gereken malzemeler. Nerede Rafting Yapabilirim ? Türkiye her bölgesinde rafting için elverişli nehirler barındırıyor. Özellikle Çoruh Nehri, Manavgat Çayı, Melen, Köprüçay, Dim Çayı, Alara Çayı ve Dalaman Çayı bunların en çok bilinenleri. Son birkaç yıldır rafting için elverişli hale getirilen bu nehirlerde dört mevsim rafting yapabilmek mümkün. Bu özelliğiyle pek çok yabancı turist ve profesyonel yalnızca rafting için buraya geliyorlar.Türkiye’de rafting’in tanınmasıyla birlikte bir “Kano ve Rafting Federasyonu” da kuruldu. Bunun yanı sıra hafta içi, hafta sonu, günübirlik ya da konaklamalı rafting turları düzenleyen turizm şirketleri kuruldu. Bu kuruluşlar uzman rehberler eşliğinde rafting turları düzenliyorlar. Her türlü malzeme ve rehber onlar tarafından sağlanıyor. Rafting akarsu üzerinde yapılan ve akarsu sporlarının en çok ilgi gören dalıdır. Nehir ve çay gibi akarsular yatakları içinde akarken kaya, ağaç kütüğü, kısa veya uzun çağlayan gibi bir takım doğal engellerle karşılaşır ve bu nedenle suyun akış hızı (debi) zaman zaman değişir. Bazen de su yüksekten dökülerek kısa çağlayanlar oluşturur. Akarsuyun içinde oluşan bu tür oluşumlara Rapid adı verilir. Akarsuyun içindeki bu tür engeller zorluk derecelerine göre derecelendirilir. En kolay rafting 1. derece olan, en zor rafting ise 6. derece olandır ki 6. derece raftingler hemen hemen geçilemeyecek kadar zor parkurlardır. Rafting, raft adı verilen küçük botlarla yapılan bir spordur. Daha önceleri 44 askeri amaçlarla kullanılan bu botlar zaman içinde sportif amaçlı kullanılmaya başlanmış ve Rafting sporu ortaya çıkmıştır.6 veya 8 kişilik botlarda sporcuların hepsi kürek çekerler, sandallarda olduğu gibi botlarda kürekler bota sabitlenmemiştir. Botun en arkasında ise deneyimli bir rafting sporcusu olan rehber oturur ve diğer sporcuları yönlendirir. Raftingin sporunun amacı kişilerin üzerinde bulunduğu raftı kürekler yardımıyla yönlendirerek botu devirmeden turu tamamlamaktır. Türkiye rafting için son derece uygun akarsulara sahiptir. Köprüçay, Dalaman çayı, Esen çayı, Dim çayı, Fırtına deresi, Melen çayı, Alara çayı, Manavgat çayı, Çoruh nehri, Zamantı çayı, Maçka, Tortum ve Barhal çayı bunların 45 Hayvanlar Alemi 2012 Sayı:3 Angut Erişkin dişi ve erkeklerde bütün vücut ve baş kısım daha açık olmak üzere pas sarısı renktedir. Erkeğin boyun kısmında dişide bulunmayan siyah, ince bir halka vardır. Dişi ve erkek birbirinden, bu halkalar aracılı ile ayırt edilir. Kuyruk, kuyruk üstü ve el uçma tüyleri yeşil parlaklık gösteren siyah renktedir. Kanat üstü ve kanat altı örtü tüyleri beyaz, gaga ve ayaklar siyah, göz koyu kahverengidir.Yurdumuzda Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında hemen her yerde bulunur. Marmara, Trakya ve Göller bölgesinde kuluçkaya yatan, yuvalarına 8-13 yumurta bırakan bu kuşlar uzun süre aile düzenini korurlar. Genellikle nehir ve göl kenarlarında yaşarlar. Yuvalarını kaya, ağaç diplerindeki ve topraklardaki kovuklara yaparlar. Besinleri bitkisel ve hayvansaldır. Tohum da yerler. Ülkemizde avı yasaktır. Keşke herkes Angut gibi bakabilse değer verdiklerine Angut kuşları 58-70 cm boyunda olup, 110-135 cm kanat genişliğine sahiptir. Kuzeybatı Afrika ve Etiyopya’da türün oluşturduğu küçük yerleşik topluluklar bulunsa da, türün gerçek yerleşim bölgesi güneydoğu Avrupa’dan Orta Asya’da güneydoğu Çin’e kadar olan bölgelerdir. Kuşlar çoğunlukla kışları geçirmek üzere güney Asya’ya göç ederler. Bu kuş türü iniş yaparken rüzgarı arkasına alarak indiği için sağlıklı bir iniş yapamayarak yuvarlanır. Bu özelliğinden teşbih yapılarak argoda da kullanılır. Suna ile birlikte Tadorna cinsinde yer alır. Eşi ölen angut kuşlarının, başka bir eş ile bağlantı kurmayıp ölen eşinin arkasından yas tuttuğu söylenir. örnek eskişehir porsuk çayı: Angut kuşları, yer yüzündeki kuş türleri arasında tek eşli olan nadir türlerden birisi. Eşi ölen angut kuşlarının, başka bir eş ile bağlantı kurmayıp ölen eşinin arkasından yas tuttuğu yıllardır bilinen bir gerçek. Hassas bir mizaca sahip bu kuşlardan birisi de Eskişehir´de, Porsuk Çayı´nda yaşıyor. Belediye tarafından ördeklerle beraber Porsuk Çayı´na bırakılan angut çifti, kısa sürede yeni yerlerine uyum sağlamıştı. Ancak bundan yaklaşık 2 yıl önce, kuşlardan birinin ölmesiyle, Porsuk Çayı hayatta kalan eşine zindan oldu. Çayda yaşayan diğer ördeklerden de uzak durduğu gözlenen angut kuşu, 2 yıldır ardından yas tuttuğu eşini bekliyor. Dikdik Madoqua cinsini oluşturan 60 cm uzunluğu ve 35 cm yüksekliği ile dikdik dünyanın en küçük antilop türlerinin ortak adı. Tedirgin olduğu zaman çıkardığı kısık seslerden ötürü böyle adlandırlmıştır. Ama çok keskin bir ıslık da çalar. Bu ürkek hayvan, en küçük kuşkulu bir gürültü işitince, zıplayarak ve zikzaklar çizerek kaçar. Yanlızca erkek dikdikin boynuzları vardır. Eti insanlar tarafından makbul sayılmadığı için, bir çok antilobun tersine avcılardan yana korkusu yoktur. Öte yandan, leşçil (leş yiyen) hayvanlar tarafından kovalandığı zaman da ufak tefek olduğu için rahatça dikenli çalılıkların içine dalıp gizlenir. Peşine düşen yırtıcı hayvanlar da bu çalılıklara girmeyi göze alamazlar. Bu yüzden de dikdik savanananın daha çok çalılık bölgelrinde yaşar. Yine de çok sakınıktır ve yiyeceğini aramak için gece olmasını bekler. Ot ve akasyaları yer; su gereksimini, büyük ölçüde karşılayan meyvelerden sağlar. 46 Kuğu Yaşadığı yerler: Göl ve nehirlerin berrak su kenarlarında. Özellikleri: Uzun ve kıvrık boyunlu, beyaz veya siyah-beyaz tüylü, büyük bir su kuşu. Boyu 1,5-2 metre, kanat açıklığı 3 metre kadardır. Göçücüdür. Ömrü: 100-150 yıl. Çeşitleri: Sessiz kuğu (C.olor), ötücü kuğu (C.cygnus), Bewick kuğusu(C.bewick), kara kuğu (C.atratus), karaboyunlu kuğu (C.melanocoryphus) iyi bilinenleridir. Ördekgiller familyasından uzun ve zarif boyunlu, geniş kanatlı, yaban kazına benzeyen bir su kuşu. Boyu, 1,5-2 m, kanat açıklığı 3 m’yi bulur. Yaban ve evcil türleri vardır. Çoğunun tüyleri bembeyazdır. Avustralya kuğuları siyah tüylüdür. Güney Amerika’da kara boyunlu olanları da vardır. İlk defa İngiltere’de kraliçe tarafından yetiştirildi. Krallara mahsus sayılarak, halk tarafından beslenmesi yasaklandı. Kraliçe Elizabet’ten sonra herkese serbest bırakıldı. Avrupa’nın birçok göl ve nehirlerinde süs kuşu olarak yetiştirilir. Suya olan ilgisi kaz ve ördekten çoktur. Sesleri çirkindir. Gençlerinin eti lezzetlidir. Vahşi kuğular, bitki, böcek, kurbağa ve sülük gibi küçük su hayvanlarıyla beslenirler. Göl ve nehirlerin sazlık kıyılarında yuva yaparlar. Geniş kanatlarıyla iyi uçar, perdeli ayaklarıyla da gayet iyi yüzerler. Göçücüdür. Boyunları uzun olduğundan suyun içindeki yiyecekleri rahat arayıp bulurlar. Suya dalmadan uzun başlarıyla sığ suların diplerini karıştırarak besin ararlar. Büyüyünce uçup gitmemeleri için yavru iken kanatlarının bir kemiği çıkarılır. Eskiden eti için, bugün ise yalnız süs ve parklarda teşhir için beslenirler. Erkek kuğular hırçın olup, bazen çocuklara saldırdığından tehlikeli olabilirler. Dünyada tropik bölgeler dışında hemen hemen her yerde yaşayan kuğular, mutedil ve soğuk bölgeleri severler. Sessiz kuğular, parklarda en çok rastlanan süs kuşlarıdır. Boynundaki kıvrım ve portakal renkli gagasının dibindeki siyah kabarcık ile diğerlerinden kolayca ayrılır. Kuzey Avrupa, Doğu Sibirya, Balkan Yarımadası, Güney Rusya ve Türkistan’da yabani olarak bulunurlar. Soğuk yerlerde yaşadıklarından bulundukları suyun donmaması için küçük bir alanda devamlı hareket ederler veya kıyıdaki tuzlu sulara göç ederler. Soğuk memleketlerde ve kışın suları donan yerlerde kuğu beslemek çok güçtür. Dişi kuğu ırmak kenarında çalı çırpıdan, biraz yüksekçe bir yuva kurarak içine yumurtlar. Senede 5-10 yumurta yapar. Bazı türlerde kuluçka müddeti 5-6 haftayı bulur. Dişi beslenmeye gidince yerine erkek yatar. Kuluçka esnasında yuvaya kimseyi yanaştırmaz. Ehli (evcil) kuğulara ekmek ve hububat gibi yemler suya atılarak verilir. Suda arayıp bulurlar. Kümese ihtiyaçları yoktur. Bununla beraber bazan içine girip oturmaları için küçük bir kulübe yapılabilir. Yumurtadan çıkan yavrular havla örtülü olduğundan yuvada birgün kurutulur. Sonra anne tarafından suya götürülür. Yiyecek aramaya alıştırılan yavrular gündüz annel- erinin sırtında, gece kanatlarının altında bulunurlar. İyice büyüyünceye kadar anne ve baba tarafından bu korunma devam eder. 4-5 ayda uçacak hale gelirler. Erkek ile dişi kuğu birbirine çok bağlıdır. Ölünceye kadar birbirinden ayrılmazlar. Dokuz kadar çeşidi sayılabilen kuğu kuşlarının, Amerikan kuğusu, sessiz kuğu, ötücü kuğu, Avustralya karakuğu kuşu en Ünlüleridır. Erişkinleri siyah uçları olan turuncu gagaları ve siyah yüz çıkıntıları haricinde tümüyle beyazdır. Ergeni başlangıçta mat gri-kahverengidir, daha sonra gri gagası ve siyah yüz izi ile yamalı hale gelir. Boynunu “S” biçimine sokarak ya da gagasını aşağı doğru eğip boynunu dik tutarak yüzer; kuyruğu sivri uçlu ve çoğu kez yukarı doğru kalkıktır. Başını ileriye doğru iyice uzatarak uçar ve uçarken hafif kavisli tuttuğu kanatlarından derin, müzikal ve ritmik bir ses yükselir. Otçul hayvanlardır. Yumurta ile çoğalırlar. 47 Hikaye 2012 Sayı:3 Müsait Olduğunda Beni Sever misin Anne? İçeri girer girmez neşeyle bağırdı: -Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu? - Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum. Herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Her şey erteleniyordu, telefon ve araba söz konusu olduğunda... Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu. ...Nerelere gitseydi? Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti: -Sana yardım edeyim mi ? dedi, en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı baktı: -Hayırdır? Bir yaramazlık mı var? Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum Cezmi Ersöz Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan’da Ganj Nehri’nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork’ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de... Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, 48 zaten.Yorgunluk nasıl bir şeydi ? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır :’Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni..’diyerek alnına bir öpücük konduru verirdi.Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, neden annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu. —Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor. —Uykuya dalayım da, gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum. Bu kelimeden nefret ediyordu.’Yorgunum, yorgun olduğumdan, böyle yorgunken’.... —Anneciğim sen yorulma, diye... —Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz.Hani siz yoruluyorsunuz ya...Eeee....Ben de oynamaktan yoruluyorum. Ne yapayım bilmem?Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.Işıklar söndü birden.Annesi öfkeyle söylenmeye başladı. —Mum da yok! diye diye karıştırdı dolapları el yordamıyla.Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını.Deli tavsanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı.‘’Bak deli tavşan’’ diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.Sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti. Birden kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı. Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini.Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.Çocuk sanki bir ipucu bekliyormuşçasına aralanan gözleriyle mırıldandı; — İşin bitince beni sever misin anne? dedi. Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak ağladı... Aşkta Yarın Yoktu Sevgili o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu... Birazdan sabah olacak...Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek... Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... Aşkta yarın yoktur sevgili... 49 Astroloji 2012 Sayı:3 Olayları değerlendirirken abartılara kaçabilir ve avantajlı olabileceğiniz durumları tersine çevirebilirsiniz. Aslında bu biraz da yapınızda varolan uç noktalarda olma özelliğinizin sonucudur. Bu etkiler özellikle duygusal çıkışlara neden olacağı için sizi yıpratabilir. Dikkatli olmalı ve ani kararlardan kaçınmalısınız. Rutin işlerinizi iyi tasarlar ve ayrıntılarla ilgilenirseniz ummadığınız başarılar kazanabilirsiniz. Koç 21 Mart 20 Nisan İkizler Canlı,hareketli,girişimci, cesaretli , atılgan,öncü, lider, yol gösterici, başarılı,dürüst,sabırsız Sakin bir şekilde düşünerek olaylara beraber adım atmaya başlayacaksınız. Eğer bekarsanız ve süregelen bir ilişkiniz varsa karşınızdaki insana isteklerinizi zorlayarak yaptırmaya çalışmamalısınız. Hedeflerinizin sabit fikir halina dönüşmemesi gerekiyor. Basit bir inattan ibaret olacak olan bu tür isteklerinize olumlu çıkış yolları bulamayabilirsiniz. Zeki,canlı Yardım sever, neşeli uy umlu,mantıklı,konuşkan,sempati, yenilikçi 22 Mayıs 21 Haziran Aslan Son gelişmelerden oldukça fazla tecrübe edineceğinizi ve umduğunuzun altında bir zararla kurtulacağınızı söylenebilir. Böyle olunca biraz daha rahatlayabilirsiniz. Yanlız kişisellikten vazgeçmelisiniz çünkü sonucunda başarının büyük bir bölümü sizin faaliyetleriniz sonucunda olacaktır. Geçiştirici tedbirlerle yetindiğiniz takdirdeyse aynı konunun dönüp dolaşıp, gene karşınıza çıkacağını bilmelisiniz. 23 Temmuz 23 Ağustos Terazi 23 Eylül 23 Ekim Yay 23 Kasım 21 Aralık Kova 21 Ocak 18 Şubat 50 yüce gönüllü,cömert,fedakar,üstün kapasiteli,neşeli,açık zihinli, planlı Aslında sadece bir psikolojik yorgunluğunuz var yoksa iş, aşk, şansa bağlı her şeyde başarılı olmamanız için bir sebep yok. Dedikodularda hedef olmaya ve yıpratılmaya eğilimli olduğunuzu unutmamanız gerekiyor. Ama bu gelişmelerden oldukça az bir zararla kurtulacağınızı söylemeliyim. Böyle olunca biraz daha rahatlayacağınızı umarım. güzel,yetenekli,sevimli,uyumlu,zarif, romantik,ince,çekici,idealist,tarafsız ,iyi niyetli,akıllı Duygusal ilişkide olduğunuz kişiden fazla beklentileriniz olmasın. Onun düşüncelerini değiştirmeye çalışmamalı ve ikna etme yeteneğiniz etkisiz olduğundan süre gelen olayları fazla zorlamamalısınız. Bu arada sevdiğiniz kişiden işleriniz ya da başka nedenlerden dolayı kısa bir zaman ayrı kalabilirsiniz. Keyifli,iş bilir,eğitimli,olgun,iyi niyetli,sportmen,şanslı,neşeli, açık zihinli,özgürlüğüne düşkün İş ilişkilerinizde olumlu gelişmeler var. Daha gerçekçi olmaya ve işleri zora sokmamaya dikkat ederseniz imkanlarınızı değerlendirebilirsiniz. Kendinizi bırakmamanız ve mücadele etmeniz gerekiyor. Fakat sonra mükemmel denebilecek ilişkiler içinde olacaksınız. Kendinizi yormamaya çalışın. Hümanist,bağımsız,dost,sadık,vefal ı,idealist,yeniliğe meraklı,değişikliği sever,entellektüel Boğa 21 Nisan 21 Mayıs Yengeç 22 Haziran 22 Temmuz Başak 24 Ağustos 22 Eylül Akrep 24 Ekim 22 Kasım Oğlak 22 Aralık 20 Ocak Balık 19 Şubat 20 Mart Sevdiğiniz insana karşı kırıcı tavırlar takınmamalısınız. Aslında tam bu noktada güvenli ve gelişmiş bir bireyin özellikleri sizi her türlü yanılgıdan kurtaracaktır. Basamakları birer birer çıkmaya çalışmalı, en tepeye ulaşmak için aceleci davranmamalısınız. Güçlü insanlara yaptırım sağlayan yeteneneğiniz var. Bunları zamanında kullanmaya çalışın. Sıcakkanlı,istediğini bilen, dost ruhlu koruyucu,atılgan, süreklilik sahibi,alıngan, kuşkucu Gizli düşünceler ve fikir sabitliği sizi epey zorlayacak. Özellikle de tartışma gerektiren konu bir şekilde yakın çevrenizde görülebilir. Aşk ve sevgi konuları bu dönem oldukça verimli geçecektir. Öğlen saatlerinde sevecen ve romantik bir yapıda olabilir ama daha sonra güvensiz ve duygusallıktan çok fiziksel zevk arayabilirsiniz. Nazik,hassas,merhametli,vatansev er,ısrarlı,becerikli,tutumlu,yetenekli ,sempatik Bir ikilem içine düşmeniz büyük bir olasılık. Her şeyin, hesapladığınız gibi yürüdüğünü görmek sizin bile şaşırmanıza neden olabilir. Bunun yanı sıra fiziksel yorgunluklarınızı göz ardı etmemeniz gerekir. Önemli huzursuzluklara açık olduğunuz bir dönemdesiniz. Bu durum bir süre daha sürebilir. Analizci,dost,dikkatli,cana yakın,temiz,titiz,alçak gönüllü,espirili,iyilik sever Ümitli olduğunuz fakat yarım yamalak yürüyen bir işin tam olarak iptal olması olasıdır. Olaylar sinirlerinizin bozulmasına neden olabileceği gibi sağlılığınızı da olumsuz yönde etkileyebilir. Çevrenizdeki kadınların bazı ters davranışlarıyla karşılaşabilirsiniz. Bazı konularda kapılacağınız çelişkiler, huzursuz bir yapı sergilemenize sebep olabilir. Bunun yanında huzursuz gerginlik olabilir. Sırdaş,gerçek dost,cazibeli,çalışkan ,kararlı,unutmaz, güçlü sezgiler,anlayışlı,dikkatli Biraz daha rahat olup çalışmalı ve hareketliliğinizi kısmalısınız. Bazı başarıların keyfine vermek isteyeceksiniz. Genel olarak dış uyarılara açıksınız bu yüzden de bütün tesirlere karşı alıcı rolü üstleniyorsunuz. Erkekseniz bazı ciddi bağlantılar kurabilir, kadınsanız bir erkekten teklif alabilirsiniz. Çalışkan,güvenilir,kararlı,sabırlı,azi mli,ihtiyatlı,disiplinli,plancı,espirili, düzenli,sorumlu,mülkiyetçi Dikkatli olmalı ve ani kararlardan kaçınmalısınız. Siz bir kadınsanız istemeden gireceğiniz bir durumdan memnun kalabilirsiniz. Sağlık şartlarına dikkat etseniz bile korunmaya fazla önem vermiyorsunuz. Bazı konulardaki çelişkiler, huzursuz olmanıza neden olabilir. Bu dönem içinde size son derece uygun görünse bile, duygularınız bir insan hakkında olumsuz şeyler söylüyorlarsa, o insandan uzak durmaya gayret edin. alçak gönüllü,şefkatli,sempatik,hassas,etkili,a nlayışlı,nazik,sezgili,duygusal,merhametli, iyi niyetli,yardımsever
Benzer belgeler
mola dergisi 4. sayı pdf versiyon
Ardem Tekstil, Gazetecilik,
Yayıncılık, Matbaacılık, Sanayi
ve Ticaret A.Ş adına