erken teşhıs çok önemlıdır!

Transkript

erken teşhıs çok önemlıdır!
ŞEKER HASTALIĞI GÖRME BOZUKLUĞU YARATABILIR
ERKEN TEŞHIS ÇOK ÖNEMLIDIR!
Prof .Dr.
MuratÖncel
kimdir?
A.B.D. de vitreoretinal
cerrahi üzerinde sırasıyla, Mayo Clinic, Cleveland
Clinic ve dünyaca meşhur
Prof. Dr. Gholam Peyman
ın yanında LSU Eye Center
da vitreoretinal cerrahi üst
Prof. Dr.
ihtisasını tamamladıktan
Murat Öncel sonra, 1989 yılında Istanbul da Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde vitrektomi ameliyatlarını yurdumuzda
ilk başlatanlardandır ve şimdiye kadar binlerce vitrektomi ameliyatı yapmıştır.
American Society of Retina Specialists derneği tarafından Onur Ödülü ve Yüksek Onur Ödülü almıştır.
Yunan Retina Cemiyeti tarafından Onur Ödülü, Eczacıbaşı Tıp Teşvik Ödülü almıştır. Yine aynı dernek
tarafından 4 defa Retina Oscar ödülü, Avrupa birinciliği, İtalya birinciliği, Akdeniz Ülkeleri birinciliği,
gibi birçok ödüller almıştır. Yurt içi ve yurt dışı birçok konferanslarda davetli konuşmacı olarak konferans vermiştir.
Diyabetik retinopati nedir?
Diabetes mellitus, ya da halk dilindeki adıyla
şeker hastalığı, kan şekerinin yüksek olmasıyla
kendini gösterir. İnsülin hormonunun eksikliği ya
da etkisizliği sonucu ortaya çıkmaktadır. Diyabetin,
gözün görme tabakası olan retinada yaptığı
bozukluklara ise diyabetik retinopati denilir.
Şeker hastalığı retina tabakasındaki damar yapısını bozar ve bunun sonucu olarak damar içerisindeki kanın sıvı kısmı dışarı sızar veya damarların
bozulmasına bağlı bazı retina bölgelerinde beslenme
bozukluğu ortaya çıkabilmektedir. Hastalık ilerledikçe, retina yüzeyinde anormal yeni damar oluşumları
meydana gelmektedir. Bu anormal yeni damarlar ise
göz içi kanamalarına sebep olarak az görmeye neden
olmaktadır.
Kimlerde görülür?
Tip 1 Diyabet ve Tip 2 Diyabet hastalarında görülmektedir. İnsüline bağımlı diyabet olarak isimlendirilen Tip 1 Diyabette hastalar insülin kullanmaktadırlar.
Sıklıkla 10-20 yaşlar arasında başlamaktadır.
Tip 2 Diyabet İnsülinden bağımsız diyabet olarak
da isimlendirilmektedir. Genellikle 50-70 yaş arasında başlamakta. Tip 1 diyabette retinopati görülme
ihtimali daha fazla olup, 20 yaş sonrası körlüklerin
en önemli sebebi diyabetik göz sorunları olmaktadır.
En riskli gruplar kimlerdir?
En riskli grupların şeker hastaları olduğunu vurgulayan Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Murat Öncel,
tanı konulan hastaların ilk 10 yıl içinde yarısında, 30
yıl içinde ise % 90'ın da retinopatinin gelişebilmekte
olduğunu belirtti. Bunun yanında gizli seyreden şeker
hastalığında, hastalık teşhis edilmeden retinopati gelişmiş olabilmektedir.
Kan şekerin uzun vadede iyi düzenlenmesi retinopati oluşumunu geciktirir ancak tamamen önlememez.
Yani şeker düzeyi iyi seyreden şeker hastalarında da
geçte olsa retinopati görülebilmekte, bu nedenle göz
kontrolleri ihmal edilmemelidir.
Gebelik, hipertansiyon, kansızlık, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların varlığı retinopati ihtimalini artırır.
Diyabetik retinopati gebelik esnasında hızla ilerleyerek
diyabetli gebe için problem olabilir.. Görmenin korunabilmesi için tüm diyabetik gebelerin mümkün olan en
kısa sürede, ve gebeliği süressince her 3 ayda bir, detaylı bir göz dibi muayenesi yaptırması gerekmektedir.
Diyabet hastalarının diyabetik
retinopati riskinden uzak kalmak
için yapmaları gerekenler nelerdir?
Eğer diyabet hastası iseniz en azından yılda bir kere detaylı bir göz dibi muayenesi yaptırmalı ve şunları
aklınızda tutmalısınız:
Diyabetik retinopati hiç bir semptom olmaksızın
gelişebilmekte. Bu ileri evrede hasta, görme kaybı açısından yüksek risk altında kalmaktadır.
Makula ödemi hiç bir semptom oluşturmaksızın
diyabetik retinopatinin herhangi bir evresinde ortaya
çıkabilmektedir.
Görmenizde değişiklik olsun veya olmasın erken
tanı ve zamanında tedavi, görme kaybını önlemeye
yardımcı olmaktadır.
Eğer hastada diyabetik retinopati tespit edilmişse
daha sık göz muayenesi gerekebilmekte. İleri evre retinopatisi bulunan hastalar, zamanında tedavi ve düzenli
takip sayesinde körlük risklerini %95 oranında azaltabilirler. Diyabetli hastalar üzerinde yapılan çalışmalar,
kan şekerinin iyi kontrolünün retinopatinin ortaya çıkış
ve ilerleyişini yavaşlattığını göstermektedir. Kan şekerini mümkün olduğunca normal sınırlara yakın olarak
tutabilen diyabet hastalarında aynı zamanda böbrek ve
sinir hastalığı da daha az görülmektedir.
Hastalık en çok kimler için
tehlikelidir ?
Gençlerde görülen yani Tip 1 diabetiklerde göz
bulguları daha ağır ve hızlı seyreder.Yine kan şekeri ve
tansiyonu kontrol altında olmayanlarda belirtiler daha erken dönemde ortaya çıkar ve hastalık daha ağır
seyreder. Zamanında ve erken evrede gözdibi kontolu
yaptırmamış ve retinopatisi ilerlemiş gözlerde görme
kaybı daha sıktır.
Tedavide hangi yöntemler uygulanmakta ve bu yöntemlerden ne oranda sonuç alınmaktadır?
Erken teşhis çok çok önemlidir. Hastalarda hiç bir şikayet olamasa dahi retina
konusunda uzmanlaşmış bir göz doktoruna muayene olunduğunda doktor retinadaki bozuklukları erken dönemde fark edip argon laser tedavisine başlayabilir.
Böylece hastalığın ilerlemesi durdurulabilir. Hastalık ilerler ve görme kaybı oluşursa geriye dönüş çok zor olabilmektedir.
Argon laser tedavisi ile mevcut durum koruna-
Tedavisi yapılmayan diyabetik
retinopatinin ortaya koyacağı
en kötü tablo nedir?
bildiği gibi, körlük oranı da azaltılabilmektedir. Dolayısı ile her diyabetik hastanın mutlaka en az senede bir göz dibi muayenesi
yaptırması gerekmektedir.
En kötü tablonun görme kaybı olduğunu
dile getiren Prof. Dr. diyabetin, ömür boyu
süren kronik bir hastalık olduğunu belirtti. Diyabet hastalığının vücutta yol açtığı
komplikasyonlar arasında en çok etkilenen
organ gözdür. Diyabet, gözde özellikle sinir
tabakası denen retinayı ve bu tabakadaki
kılcal damarları etkileyerek çalışmasını bozabilmekte. Bu nedenle diyabetik retinopati hastalığı erken teşhis edilmezse ve tedavi edilmezse
görme kaybına bile yol açabilir. 50 yaş altı körlüğün
birinci nedeni diyabetik retinopatidir.
Argon Laser tedavisi, ağrısız bir
tedavi olup, fazla sayıda laser yanığı
oluşturmakta, tedavi genellikle iki veya
daha fazla seansta tamamlanmaktadır.
Her ne kadar tedavi sonrası çevre görmede azalma olabilse de laser tedavisi
ile mevcut görme düzeyi korunabilmektedir.
Laser tedavisi anormal kan damarları kanamaya
başlamadan
önce uygulandığında daha etkili
Teşhisi ne şekilde gerçekleştirilir?
olmaktadır.
Bu
nedenle
diyabet
hastaları
düzenli
olarak genişletilmiş göz bebeDiyabet teşhisi konan hastalar, hiçbir şikayeti
ğinden
detaylı
göz
dibi
muayenesi
yaptırmalıdır.
olmasa bile her yıl göz muayenesi olmalıdır. Damla ile
göz bebeği genişletilir, göz dibi retinopati açısından
Eğer kanama şiddetli ise Vitrektomi olarak isimlendirilen gözün en zor ve en
ayrıntılı olarak incelenir.
komplike ameliyatının uygulanması gerekebilmektedir. Vitrektomi ameliyatı ile
Diyabetik retinopati başladığı tespit edildiğinde,
takip muayeneleri daha sık yapılır. Gerektiğinde ön kol gözün içindeki kan temizlenmektedir.
Makula ödeminin tedavisi, intravitreal (göz içi) enjeksiyondur. Bu tedavi yöndamarından ilaç vererek göz dibinin fotoğrafı çekilir.
Bu işlem retina anjiografisi (fundus floresein anjiog- teminde göz içerisine küçük bir iğne ile özel ilaçlar enjekte edilmekte, hasta herrafi-FFA) olarak adlandırılır. Son yıllarda ise OCT daha hangi bir ağrı hissetmemektedir. Bu işlemin bazen tekrarı gerekebilir. Hasta işlem
sonrası evine gidebilmektedir.
sık kullanulmaktadır.
Tedavisi var mıdır?
Prof. Dr. Murat Öncel, diyabetik retinopatinin tedavisinin varolduğunu, ancak diyabetik retinopatinin ilk evrelerinde makula ödemi olmadığı sürece tedavinin gerekmemekte olduğunu belirtti. Bu evrelerde takip cok önemlidir. Diyabetik retinopatinin ilerlemesinden kaçınmak
için şeker hastalarının kan şekeri, kan kolesterolü ve kan basıncı düzeylerini kontrol altında tutulmalarında fayda vardır.
BU HASTALIĞIN BELIRTILERI NELERDIR?
Hastalığın ilerlemesi ile;
Genellikle hastalığın erken evrelerinde hastanın herhangi
bir şikayeti olmaz ve ayrıca ağrı da olmamaktadır
şeklinde açıklama yapan Prof. Dr. Murat Öncel, diyabeti olan
hastanın, şikayetlerin ortaya çıkmasını kesinlikle beklemeden
önlem almaları gerektiğini vurgulamakta. Yılda en az bir kere
genişletilmiş göz bebeğinden detaylı bir göz dibi muayenesi
yaptırılmalıdır.
Renk görüşünde bulanıklık
Görmede bulanıklık
Lekeler-cizgiler Dalgalı görüş Zayıf gece görüşü
Göz önünde uçuşmalar olabilir.
Makula (Sarı Nokta )ya sıvı sızması sonucunda şiştiğinde
bulanık görme ortaya çıkabilir.
Eğer retina yüzeyinde anormal yeni damarlar oluşursa, bu
damarların göz içine kanaması sonucu görme kaybı ortaya çıkabilir.
Ülkemizde ve dünyada görülme oranı ne kadardır?
Diyabetik retinopati, diyabete bağlı göz hastalıkları içerisinde en sık görüleni olmaktadır. On yıldır Tip l diyabeti olan her 100 kişinin
70-90'ında retinopati bulguları bulunabilmektedir. Tip ll diyabette retinopati daha geç başlamakta ve daha hafif seyretmektedir. On beş
yıldır Tip ll diyabeti olan 100 kişinin 60'ında retinopati mevcuttur.20 ile 65 yas arasındaki kişilerde en sık körlük sebebini diyabetik retinopati teşkil etmektedir.
BEYİNCİK
SARKMASI
19 yüzyılın sonlarında
Alman Patolog Chiarı
kendi adını verdiği
beyincik ve beyin
dokularının sarktığı
4 çeşit doğumsal
anomaliyi
tanımlamıştır.
Tip 1: Arnold- Chiari (A-C Tip 1) anomalisinin de beyinciğin tonsillalarının servikal spinal kanal içerisine uzanmasıdır.
Tip 2: Arnold- Chiari (A-C Tip 2) anomalisinin de ise beyinciğin tonsillaları yanında beyincik yapılarının servikal omurilik kanalı içerisine
uzanması söz konusudur. Bu tip anomalide birlikte beraberinde bel
bölgesinde myelomeningosel kesesi bulunmaktadır.
Tip- 1 Beyincik sarkması genellikle gençlik çağında daha sık görülmektedir. En sık görülme yaşı
20-30 yaşlardır. Kadınlar da erkeklere nazaran daha
sık görülmektedir. Çocukluk çağında görülmektedir.
Tip- 1 Beyincik Sarkmasının, Klinik
Şikayetleri ve Bulguları
Beyincik sarkmasının en sık şikayetlerinin özellikle aralıklı artan kafa içi basıncı sonrası baş, ense,
boyun ve omuzlardaki ağrılar olduğunu dile getiren
Prof. Dr. Hidayet Akdemir, baş ağrısının özellikle geceleri uykudan uyandıracak tarzda olduğunu belirtmekte. Baş ağrısı genellikle bulantı bazen de kusma ile
birlikte görülebilir. Baş ağrısını ense bölgesindeki bazen omuzlara doğru yayılan ağrıları ve ense sertlikleri görülmektedir. Baş ağrısı bazen olmakta, bazen de
hiç olmamaktadır. Bunun nedeni BOS dolanımındaki
aralıklı tıkanmamalardır.
Ayrıca omuz, ve sırt ağrıları yansıyan tarzdadır.
Ense, omuzlar ve kollardaki ağrı ve basınç veya baskı
hissi en sık şikayetlerdendir.
Hastalar bu şikayetlerle hastane hastane dolaşmaktadır. Bu ağrıları baş dönmesi
dengesizlik şikayetleri takip
eder. Artan kafa içi basıncının yansıması olarak gözlerde bulanık görme, çift görme, gözlerin arkasında ağrı
ve basınç hissi, ışığa ve güneşe bakamama şikayetleri
vardır. Nörolojik muayenede % 70 nörolojik defisitler
vardır. Bu defisitler özellikle motor ve duyu defisitleri
ekstremiteler de olup omurilik kanalı içerisinde kisti olanlarda görülmektedir.
Ayrıca % 30- 40 oranında yürüme bozukluğu
(ataksiler) vardır. Daha az sıklıkla % 15-25 oranında
yutma güçlüğü, konuşma bozukluğu, nistagmus, ve
beyincik kranial sinir felçleri görülebilir. Beyincik bir
denge merkezi olduğu için özellikle ince hareketler
Tip 3: Arnold- Chiari (A-C Tip 3) anomalisininde ise boyun
bölgesinde myelomeningosel kesesi ile beraber orta beyin yapılarının kese içerisine bulunmasıdır.
Tip 4: Arnold- Chiari (A-C Tip 4) anomalisinin de ise beyincik
dokularının gelişmemesi yanında orta beyin dokuları da sarkmıştır.
tanelerde bir çok
Bu hastalar genellikle has
veya koordine hareketler bazen de ellerde titre- değişik branşlarda tetkik ve tedavi edilirler Bu
meler görülebilir. Bu hastalarda dengesizlik (Ataksi) hastalıkların bazıları şunlardır:
başlığı altındaki denge bozukluğu sıktır.
i polikliniklerine
Baş ağrısı nedeniyle nöroloj
BEYİN SİNİR VE OMURİLİK
Çocukluk ve adelosan çağı ilerleyici omurga eğr,
irile
riliklerinin (skolyozların) % 30 unda Tip 1 beyincik tetkik ve tedavi edil
CERRAHİSİ UZMANI
öncelikle vertigo
Baş dönmesi başlığı altında
sarkması birlikte bulunur . Bir başka deyişle çocukluk
PROF. DR. HİDAYET AKDEMİR
çağı omurga eğrilikleri sebebi aratırılıken beyincik
diye araştırılırlar.
cerrahi, ortopedi
Boyun fıtığı nedeniyle beyin
sarkması tesbit edilir.
yutlu beyin tomografi incelemesinde beyincik ve kraniovertebral birleşkenin
rinde araştırılırlar,
fizik tedavi ve ağrı poliklinikle
Tip- 1 Beyincik Sarkmasının Teşhisi
kemiksel anotomik yapıları detaylı olarak incelenmektedir. Bu incelemeler
ikle
klin
rı
iyat
psik
Depresyon başlığı altında
Bu anomalinin teşhis incelemelerinde günümüzün
Cerrahi stratejide özellikle hangi ameliyatın yapılmasında oldukça önem
rince tedavi edilirler.
en iyi tetkik yöntemi Magnetik Rezonans Görüntü- arzetmektedir. Ayrıca beyin içerisinde BOS dolanımı değerlendirmek için beyin
blem
pro
num
solu
a
vey
la
Uyku apnesi tanısıy
leme olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hidayet AkdeBOS dinamiği gözden geçirilmelidir. Beyincik sarmalarının yaklaşık % 50-60’ında
ı tetkik edilirler.
mir, (MRG), Servikal veya beyin MRG incelemesinde
leri nedeniyle göğüs hastalıklar
hidro-sirengomyeli denilen omurilik kanalı içerisinde kistik kaviteler birlikte
eniy
ned
lığı
es dar
Göğüs sırt ve kol ağrısı, nef
beyincik tonsillasının foramen magnumun omurilik
görülmektedir.Böyle kistik kavitesi olan olgular tüm omurilik ilaçlı MR' lar
r.
irle
edil
ik
tetk
an
kanalı içerisine sarması görüldüğünü belirtti. Bu
le kardiaoloji kliniklleri tarafınd
entroloji jklinikle ile detaylı incelenmeli ve diğer ayırıcı teşhisde omurilik tümörlerinden ayırd
sarkmanın miktarı numerik olarak çok anlamlı deBulantı şikayeti ile gastroedilmelidir.
ğildir. Çünkü beyincik
rince tetkik edilirler.
Tedavi Nasıldır?
has
roz)
skle
l
ltip
sarkmasındaki sebepBeyinciğin demyelinizan (mu
Prof. Dr. Hidayet Akdemir, bu anomalinin tedavisinin cerrahi müdahele oller farklı olduğundan
talıkları ile karıştırlırlar
duğunu belirtmekte. Bu doğumsal anomalinin tıbbı tedavisi yoktur. Tedavideki
ler
edü
am
intr
l
vika
ser
(
ri
örneğin 3 mm’lik bir
Omurilik tümörle
ana soru bu anomali şikayet veriyor mu yoksa vermiyor mu bu sorunun cevabı
sarkma bile beyincik
tümörler)
çok önemlidir. Teşhis yöntemlerinde beyinciğin 5 mm nin altındaki sarkmalar
sarkmasını şikayetPsödotümör serebri
tedavi edimememeli görüşü maalesef bu hastalığın ilerlemesine veya yeni nöroler verirken, 8 mm’lik
lojik işaretleri oraya çıkmasına neden olmaktadır. Bu anomalinin cerrahi tedavisideki amac,
bir sarkma şikayetler
kranio-servikal bölgede baskı altındaki beyincik nöral yapılarını rahatlatmak ve aynı zamanda BOS dolanımını yeniden restore etmektir.
vermeyebilir. Böylece
Beyincik sarkması tip 1’ cerrahi tedavisindeki uygulanan ameliyat teknikleri; suboksipital dekopresyon, araknoid yapışıklıkların giderilmesi,
klasik olarak 5 mmlik
tonsillar rezeksion ve duraplastidir.
sarkmaları takip edeSuboksipital dekompresyon yapmadan önce önden bası nedenleri; platibazi, baziler invaginasyon, platibazi ve C-1 asimilasyonu iyi talim görüşü doğru denımlanmalıdır. Böyle durumlardada ağız yoluyla öndeki beyin sapı basısı kaldırıldıktan sonra posterior dekompresyon ve stabilizasyon gibi
ğildir. Burada temel
cerrahi girişimler birlikte planlanmalıdır. Tip1- beyincik sarkmaları beraberinde sirengomyelik kisti bulunanlar % 90 üzerinde suboksipital
soru beyincik sarkması
dekompresyon cerrahi işlemine cevap vererek kiste küçülmeler ve şikayetlerde iyileşlmemeler gözlenir. Ancak çok az bir kısmında /sirenşikayet veriiyormu vegomyeli kistleri küçülmeyenler olgularda, sirengo-subaraknoid,sireno-plevral shunt gibi alternatif şant cerrahi işlemleri planlalanmalıdır.
ya vermiyormu soruÇocukluk çağı şikayet vermeyen beyincik sarkmalarında tedavi kararı oldukça tartışmalıdır. Bu yaş grubunda beyincik sarkması tip
dur. Şikayet veren Tip1 teşhisi çoğunlukla radyolojiik olarak tesadüfi bulgudur. Bu yaş grubu olgularında asemptomatik hastalarda cerrahi tedavi karararında
1 beyincik sarkmaları
kesin bir görüş birliği yoktur.
ameliyat edilmelidir.
Sonuç: Tip-1 beyincik sarkması bir doğumsal anomali olup oluşumunda bir mekanik blok sonrası sinir elamanları basısı ve BOS dolanımı
Çocukluk ve adelosan
aralıklı engellenmesi söz konusudur. Genellikle genç erişkin yaşında değişik subjektif veya objektif şikayetleri vardır. Bu şikayetler arasında
çağı beyincik sarkmaen sık olanları baş ağrısı, boyun ağrısı ve omuzlarda ağrı sıktır: Hastaların %60’ında beraberinde spinal omurilik içerisinde sirengomyelik
larında beraberinde küçük posteriör fossa, platibazi,
kistler bulunur. Teşhisde servikal MRG altın standart olup beyincik tonsillaları servikal spinal omurilik içerisine uzanması gösterilir. Şikayet
atlanto-oksipital asimilasyon veya baziler invaginasveren tip 1 beyincik sarkmalarının tedavisi cerrahidir. Cerrahi tedavide suboksipital dekompresyon, duraplasti en sık yapılanıdır. Eğer cerrah
yon gibi anomaliler sıklıkla görülmektedir. Bu yüzden
ameliyat esnasında ense bölgesindeki, kemik baskıları kaldırırsa veya beyincik içerisindeki BOS dolanımını engelleyen nedeni ortadan kalboyun bölgesinin 3 boyutlu Bilgisayarlı Tomografi ve
dırırsa cerrahi tedavinin sonuçları mükemmeldir. Prof Dr Hidayet Akdemir şikayet veren Tip-1 beyincik sarkmalanın uygun cerrahi tedaviyle
hareketli boyun omurga grafileri ile bu anomalilerin
hastaların şikayetlerin tama yakın iyileşmeler görüldüğünü bildirmektedir. Eğer beyincik sarkmasının doğru tipini ve eşlik eden anomalileri
bulunup bulunmadığı dikkatlice araştırılmalıdır. 3 bo
tanımlanmaması halinde malesef şikayetlerde iyileşmeler yerine yeni nörolojik defisitler görüleceğini belirtti.
Bu ek ProjeMED YAPIM tarafından hazırlanmıştır.
2
TÜRKİYE’DE
31 Mayıs 2015 Pazar
SAĞLIK
KIL DÖNMESİ HASTALIĞINDA KRİSTALİZE FENOL YÖNTEMİ…
Gazi Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Öğretim üyesi
Doç. Dr.
Sezai Leventoğlu
H
alk arasındaki adıyla ‘Kıl Dönmesi’, bilimsel adıyla ‘Pilonidal Sinüs’
hastalığı, Türk toplumunda özellikle genç yaş grubunda ve erkeklerde
en sık görülen rahatsızlıklar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Kuyruk sokumu
yerleşimli hastalığın tedavi seçeneklerinin fazlalığı ve beraberinde bilgi kirliliğinin varlığı hastaları olumsuz yönde etkileyip çaresiz bırakıyor.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Sezai Leventoğlu,
halk arasında kıl dönmesi olarak bilinen hastalığın nedenlerini, korunma yöntemlerini ve her 100 hastadan 80-85’inin kıl dönmesi sorununu ortadan kaldıran
Kristalize Fenol yöntemi ile tedaviyi anlattı.
Kıl dönmesi hastalığı yarattığı sorunlar ve sıkıntılar ile hayatı dayanılmaz hale getirebiliyor: Kuyruk sokumunda akıntı, apseleşme ve bununla birlikte popo üzerine oturamama,
ağrılar, şişmeler, kaşıntılar. Hastalığın temeldeki nedeni ise kuyruk sokumundaki derinlikte
kılların burgu yaparak deri altında toplanması ve reaksiyon olarak akıntıların ortaya
çıkması. Buna bir de aşırı kıllanma ve kişisel hijyen yetersizliği de eklenirse
yani kuyruk sokumundaki cildin altına kıl, saç, tüy ve hav da girerse yara,
apse, fistül ve deri oyukları oluşabiliyor, akıntılı lezyonlar ortaya çıkıyor ve kıl dönmesi sorunu kronikleşiyor Tüm bunlar kokuya ve çamaşırların kirlenmesine de neden olarak bireyin yaşam kalitesini
ciddi anlamda olumsuz etkiliyor.
Nasıl tedavi ediliyor?
Kıl dönmesinden korunmak için günlük duş alınması, kuyruk sokumu bölgesindeki kılların temizlenmesi ve gerekirse lazer epilasyon büyük önem taşıyor. Tedavide ise lokal bakım, banyolar, epilasyon, kristalize fenol uygulaması
gibi ameliyat dışı yöntemleri iyi bilmek ve uygulamak gerekiyor. Çok yeni, küçük,
orta hatta 1-2 sinüsle (delik) karakterli kısıtlı vakalarda sadece lazer epilasyon
ve lokal bakımlar yeterli olabiliyor. Biraz daha derin sinüslerin varlığında kılların
temizlenmesi, pit eksizyonu, sinüslerin lokal anesteziyle çıkarılması (mikro sinüsektomi) ya da kristalize fenol uygulaması düşünülüyor ki bunlar ayakta, kısa,
ağrısız olarak gerçekleştirilen tedaviler olarak kabul ediliyor. Vakaların bazıları
ise, özellikle tekrarlamış vakalar ameliyatsız yöntemlerle tedavi edilemeyecek
kadar yaygın, geniş olabiliyor. Bu durumlarda hastalıklı dokunun çıkarılması, yani
cerrahi müdahale zorunlu olabiliyor. Dr. Sezai Leventoğlu ameliyat dışı ya da ameliyat gibi tüm tedaviler sonrası ayda ya da iki ayda bir kıl dökücü kremlerle bölgenin
kıllardan arındırılmasının (mümkünse lazer epilasyonla), her gün duş alınmasının ve
duşta zeytinyağlı doğal sabunlarla kuyruk sokumunun sabunlanmasının; ardından
bol suyla durulanmasının ve iyice kurulanmasının yöntemlerin başarı şansı açısından
çok önemli olduğunu hatırlatıyor.
Tedavide Kristalize Fenol Yöntemi
Uygulama ameliyathanede değil proktoloji ünitelerinde ofis şartlarında, hastada küçük bir bölgeye uygulanan lokal anestezi yardımıyla yapılıyor. Steril
koşullarda sinüsler temizleniyor; kıllardan arındırılıyor ve içleri iri naftalin kristallerine benzeyen kristalize fenolle dolduruluyor. Kristalize fenol, yarayı temizleme (debridman) etkisi ile sinüslerin içlerini temizliyor ve bir iyileşme-kapanma sürecini başlatıyor. Ağrısız bir işlem olan bu uygulama ile hasta evine
gönderiliyor ve hemen sabahına banyo yapması öneriliyor. Dr. Leventoğlu, hastanın günlük aktivitelerine devam etmesinde, işe-okula gitmesinde bir sakınca
bulunmadığını, fenolün başarı oranının yüksek olduğunu belirtmekte.
ÇOCUKLARDA İDRAR KAÇIRMA
PROBLEMLERİ
İdrar kaçırmanın, alerjiden sonra çocuklarda en sık görülen problem
olduğunu belirten Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Dayanç,
değişik yaş aralıklarında birçok çocuğu olumsuz olarak etkilediğini
vurguluyor.
A
ileler, etrafında kendi çocuklarıyla ilgili yaşadıkları
sorunlara benzer hikayeleri başka ailelerden de
duyduklarında, konunun öneminden uzaklaşıp, olayı bekleme sürecine bırakmaktadır. Ancak bu durum dünyanın
diğer gelişmiş ülkelerinde de hemen hemen aynı sıklıkla
yaşanmakta olup konunun sıklığıyla orantılı şekilde önem
gösterilmektedir.
Anatomik veya nörolojik bozukluğu olmayan bir çocuk,
ortalama 2,5 yaşında çişini haber vermeyi ve çişini tuvalete
yapmayı öğrenir.
Çocuk 5 yaşından büyükse ve idrar
kaçırıyorsa, bu durum normal kabul edilmemektedir ve muhakkak çocuk üroloji uzmanı tarafından değerlendirilmeli,
altında yatan sebep belirlenmeli ve ona
uygun tedavi seçenekleriyle tedavi edilmelidir.
Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat
Dayanç, İdrar kaçırma rahatsızlığının,
GÜNDÜZ KAÇIRMA ve GECE KAÇIRMA olarak iki grupta incelenebildiğini söyledi;
Çocuk Üroloji Uzmanı
İdrar kaçırma aileyi ve çocuğu sosyal
Prof. Dr. Murat Dayanç
olarak çok etkileyen bir durumdur. Çocuk
evinin dışında başka yerde kalamaz, okul gezilerine katılmak istemez,
konunun arkadaşları tarafından anlaşılmasından büyük endişe duyar.
Kendini mahcup, güvensiz ve çaresiz hisseder.
Aynı şekilde ailelerin de konuyu saklama yolunu seçebilmekte olduğunu dile getiren Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat DAYANÇ, çocuğun bilinçli olarak idrar kaçırdığını düşündüklerini, ayrıca çocuğun
tembel ve dikkatsiz olduğunu, biraz dikkat ederse ve belki biraz daha
büyürse problemin kendiliğinden ortadan kalkacağı düşüncesiyle bekleme yolunu seçebildiklerini belirtti. Ancak bu bekleme süreci çocuğu
böylesine sıkıntılı bir konuyla baş başa bırakmaya, ailenin ise yıpranmasına neden olmaktadır.
Aile sürekli çamaşır yıkamaktan
kendini bıkkın hissedebildiği gibi bazı durumlarda da
çocuğa ceza verme
yolunu seçerek olayı
daha daçıkmaza götürebilmektedirler.
İdrar kaçırmanın,
çocuğun kontrol edemediği bir durum olduğu kesinlikle
iyi anlaşılmalıdır. Bilinenin aksine, idrar kaçırma psikolojik değildir. Ancak önemsenmez ve tedavi edilmez
ise psikolojik problemler yaratabilmektedir şeklinde
açıklama yapan Dayanç, bu ikisini iyi ayırt etmek gerektiğini anlattı.
Bütün bu problemlerin yanı sıra, çok daha
önemlisi birkaç damla olsa bile idrar kaçırma tedavi edilmez ise zamanla üriner sistem fonksiyonunda bozulmaya neden olabilmektedir. Bu da,
böbrek fonksiyonunu bozacak kadar ciddi problemlere yol açabilir.
GÜNDÜZ KAÇIRMA NEDİR?
NEDENLERİ NELERDİR?
Anatomik, nörolojik sorunu olmayan çocuklarda görülen anormal idrar tutma ya da idrar
kaçırma gibi işeme bozukluğu durumlarıdır.
Fonksiyonel inkontinansın belirtileri sıkışınca
idrar kaçırma, aniden idrar kaçırma, sık işeme, kesikli
işeme, seyrek işeme, sık idrar yolu enfeksiyonu,
acil işeme isteği, mesane spazmı, pelvik ağrı,
kabızlık olarak sıralanabilir.
GECE YATAK ISLATMA RAHATSIZLIĞI
5 yaşın üzerindeki çocukların uykuda yatağını ıslatma durumudur. Genellikle gündüz bulguları yoktur.
Tedavi edilirken, çocuğun mesanesinin gece seyri hakkında detaylı bilgi
edinmek gerekmektedir. Gereksiz mesane kasılmaları varsa öncelikle onlar
kontrol altına alınmalıdır. Günlük düzenli işeme alışkanlığı edinilmeli, uyanma güçlüğü problemiyle başa çıkılmalı ayrıca idrar tutmaya yarayan kaslar
(pelvik taban kasları) normal fonksiyonuna getirilmeli, mesane kapasitesi
küçük ise mesane eğitimiyle normale getirilmelidir.
İDRAR KAÇIRMA
TEDAVİSİ
NASIL YAPILIR?
Ö
ncellikle iyi bir değerlendirme yapılmalıdır. Biz tedavide işeme geliştirme
programını kullanmaktayız (Voiding Improvement Program). Bu program, aile eğitimi,
tuvalet eğitimi, mesane eğitimi, pelvik taban
rehabilitasyonu, biofeedback tedavi, elektrostimulasyon, nöromodülasyon, medikal tedavi,
alarm tedavisi, yaşam biçimi modifikasyonu
v.b. birçok tedavi bileşeninin birlikte uygulandığı ve sıkı takip gerektiren, uzman hekim
ve üroterapist birlikteliğiyle uygulanan özel
bir tedavi yaklaşımıdır.
Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat
DAYANÇ, işeme fonksiyonunu bozan en
önemli nedenin, artmış pelvik taban aktivitesi olduğunu, tedavideki öncelikli hedefin,
pelvik taban kaslarını gevşetmek olduğunu
dile getirmektedir. Pelvik taban kaslarını
gevşetmenin en etkili yolu, işeme geliştirme
programının bir parçası olan BIOFEEDBACK
yöntemi ile tedavidir. İşeme Geliştirme
Programı ile düzenli tedaviye katılım
sağlandığında %90’lara varabilen başarı yüzdesinden söz edilebilmekte.
Bu tedavide amaç, semptomları geçici olarak yok etmek değil, işeme
paternini düzeltmeye, mesane kapasitesini normale döndürmeye, gereksiz mesane kasılmaları kontrol altına
almaya ve pelvik taban fonksiyonu
normale döndürmeye yardımcı olmak olduğundan dolayı, iyileşme sağlandığında semptomların geriye dönüşü de büyük ölçüde olmayacaktır.
Çocuk Üroloji Uzmanı Prof. Dr.
Murat DAYANÇ 1998 yılından beri,
Fizyoterapist Yelda PEKBAY ise 2007
yılından bu yana özellikle bu tedavi
ile ilgili çalışmaktadırlar. Hastaya
uygulanmasına karar verilen tedaviyi başından itibaren sıkı bir takiple yürütmektedirler. Bu süreç,
vakanın durumuna göre çeşitlilik
gösterdiğinden, iki ay ile altı ay
arasında değişmektedir. Her gün
hastalarla ve ailesiyle telefon görüşmesi yapılmakta ve gelişmeler
kayıt altına alınmaktadır. İlerleme
gösteren her çocuk ödüllendirilmekte ve ilerlemenin olmadığı durumda da yeniden değerlendirmeler
yapılmaktadır.
TÜRKİYE’DE
SAĞLIK
MEME
ESTETIĞI
HAKKINDA
BILINMEYENLER
31 Mayıs 2015 Pazar
3
1975 yılında Hacettepe Tıp Fakültesini bitirerek “Tıp Doktoru” oldu. Hacettepe Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif
Cerrahi Anabilim Dalı`nda sürdürdüğü uzmanlık eğitimini 1981 yılında tamamlayarak “Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi
Uzmanı” oldu. 1983 yılından itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Eğitim Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi
Kliniğinde “Uzman Başasistan” olarak çalışmalarını sürdürdü. 1985 yılında İstanbul Okmeydanı SSK hastanesine geçerek
burada plastik cerrahi servisini kurdu ve “Servis Sorumlusu” olarak görevini sürdürdü.
Ayni yıl “Doçent” oldu. 1991 yılında İstanbul Şişli Etfal Hastanesi Plastik Cerrahi Kliniğinde
“Şef Yardımcısı” olarak çalışmaya başladı. Ayni yıl Amerika Birleşik Devletleri Houston
şehrinde Baylor College of Medicine tıp fakültesinde Plastik Cerrahi Servisinde çalışarak
mikrocerrahi alanında araştırmalar yaptı. 1993 yılında yurda dönerek Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Cerrahi Anabilim Dalını kurdu ve burada “Anabilim Dalı Başkanı”
olarak çalışmaya başladı. 1996 yılında “Profesör” oldu. 2006 yılında Akdeniz Üniversitesinden ayrıldı ve 2008 yılında Başkent Üniversitesi İstanbul Sağlık Uygulama ve Araştırma
Merkezi’nde Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi bölümü oluşturarak burada “Prof.
Dr. Öğretim Üyesi” olarak görev aldı. 2013 yılında Başkent Üniversitesi`nden ayrıldı ve bu
tarihten beri İstanbul`da Özel ONEP Tıp Merkezi’nde çalışmaktadır.
PROF. DR. EGE ÖZGENTAŞ KIMDIR?
üktif ve
Plastik Rekonstr
manı
Uz
Estetik Cerrahi
ntaş
ge
Prof. Dr. Ege Öz
n
Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı
Prof. Dr. Ege Özgentaş
Kadınların en çok merak ettikleri soru memeler neden sarkar?
Memelerin esas olarak yumuşak dokulardan oluştuğunu dile getiren Prof. Dr.
Ege
Özgentaş, memeleri dik tutan meme dokusu ile göğüs derisi arasındaki ipliksi
tiği boza
memelerde este
bağlantıların
olduğunu belirtti. Yaş ilerledikçe deri sarkar ve buna göğüs derisi de
lde
durumları şu şeki
dahildir.Göğüs derisi aşağı sarktıkça buna bağlı olan memeler de aşağı doğru iner.
r:
Bereketin, dişiliğin ve anneliğin sembolü olan memeler ayni zamanda cinsellikte de önemli rol oynarlar. Kadın özetlemektedi
Memelerin hızla büyüyüp daha sonra tekrar küçülmesi de sarkmalarına yol açar.
ü
üğ
vücudunun güzelliği söz konusu olduğunda memeler belirleyici faktörlerden biridir. Güzel memelere sahip olmak
kl
Bu durum aşırı kilo alıp vermede ve gebelikte ortaya çıkar. Büyük memeler göğüs
çü
kü
in
Memeler
nilir) derisini genişletir ve daha sonra küçülme olduğunda deri kendini toparlayıp tekrar
de
i
kadınlar için bir gurur ve özgüven kaynağıdır. Bu nedenle sağlık sorunu yaratmasa bile memelerin çok küçük
az
pl
po
hi
de
(tıp dilin
olması veya zamanla güzelliğini kaybetmesi kadınlarda psikolojik sorunlar yaratabilmektedir.
sıkılaşamaz ise memeler sarkar.
elerin sarkıklığı
em
M

Emzirme memelerin sarkmasına
mlendirilir)
Meme
büyütme
Prof. Dr. Özgentaş’a silikon protez ile kendi yağı kullanılarak yapılan meme
(pitoz olarak isi
yol açar mı?
r:
olmuştu
söyle
yanıtı
muzda
ameliyatları kadınlarda
sorduğu
u
olduğun
iyi
daha
in
hangisin
lerin
büyütme
izliği
its
eş
in
Yapılan bilimsel çalışmaların emzirmenin memeer
el
em
M
en fazla yapılan estetik

lerin sarkmasına yol açmadığını gösterdiğini anlatan
“Silikon protezler 1963 yılından beri kullanılZorunlu koşullar dışında ergenlere estetik ame- (asimetrisi)
ameliyatlar arasındadır.
Prof. Dr. Ege Özgentaş, memelerin sarkmasındaki en
liyat yapılmasını uygun görmediğini söyleyen Prof.
Prof. Dr. Ege Özgen- maktadır ve her yıl daha saf ve güvenli olarak üreü
elerin büyüklüğ
em
M

önemli rolün gebelikte alınan kilolar ve meme bezDr. Özgentaş bazı ülkelerin reşit olmayanlara estetik
taş günümüzde meme tilmektedirler. Yerleştirilmeleri kolay olmaktadır,
trofisi)
lerinin hormonların etkisi ile genişlemesi olduğunu,
ameliyat yapılmasını yasaklayan kanunlar çıkarttığı- (hiper
büyütmenin en çok me- vücut tarafından büyük ölçüde kabul görmektedirler
emzirme olmadığını vurguladı. Gebelikte alınan kilonı da belirtmiştir.
me içine protez denilen ve bir kere yerleştirildikten sonra ömür boyu konullar
dengelendiği
takdirde
emzirseniz bile sarkma en aza inecektir. Aşırı
Son yıllarda alışılmamış bir meme büyütme yönözel maddelerin yerleş- dukları yerde kalmaları beklenmektedir. Ama vükilo alındığında emzirmeyen annelerde de memeler sarkmaktadır. Hatta emziren
teminin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Özgentaş
tirilmesi ile yapıldığını cudumuzun her bölgesi gibi silikonlu göğüslerin de
annelerde emzirmeyenlere göre memelerin daha sağlıklı olduğunu gösteren bulbunu “Bir gecelik göğüs estetiği” olarak tanımlamakve bu protezlerin büyük yaşlılıkla veya kilo alma ile deforme olması olasıdır.
gular vardır.
tadır. Bazı önemli günlerde dolgun göğüsler ile dikkat
bir çoğunluğunun saf si- Silikon protezlerin uzun dönemde ortaya çıkardığı
Sütyen takmak meme sarkmasını önler mi?
sorunların
pek
çoğunun
kaliteleri
ile
ilgili
olduğunu
çekmek
kadınlara
ilgi
çekici
gelmektedir.
Gerçekte
likondan yapıldığını dile
Normal şartlarda sütyen takmak memelerin sarkvurgulayan Prof. Dr. Ege Özgentaş, bu bakımdan
memeleri dolgun olmadığı halde dolgunmuş gibi
getirmekte.
masını önlemez. Hatta bir çalışma sütyen takanların
göstermenin çeşitli yolları vardır. Özel giysiler silikon
Son yıllarda hastanın piyasada mevcut olan en kaliteli ürünlerin kullanılmemelerinin daha çabuk sarktığını göstermiştir. Sütyen
destekler vs. Ancak iddialı derecede dekolte giyecekkendi yağı kullanılarak ması şart olmaktadır.’’
bir tek istisnada yararlıdır. Sürekli koşu veya zıplama içeren ağır egzersizlerde meKişinin kendi yağını enjekte ederek yapılan meseniz veya göğüsleriniz açık olacaksa işiniz zordur.
yapılan meme büyütme
meler aşırı olarak yukarı ve aşağı hareket ederler. Bir süre sonra bu aşırı yüklenme
Bu isteğe çözüm şöyle bulunmuştur: Bazı doktorameliyatlarının da gide- me büyütme ameliyatları bulunmaktadır. Vücuda
memenin deri bağlarını ve meme derisini esnetebilir. Sporcu sütyenleri bu aşırı
lar hastalarına ameliyat sonrası görüntülerinin nasıl
rek artan sıklıkta kulla- kendisine ait bir parça verilmektedir. Ortaya çıkan
hareketleri frenleyerek sarkmayı azaltabilmektedir.
olacağını anlatmak için meme içine serum fizyolojik
nıldığını anlatan Prof. Dr. meme şekil ve kıvam olarak doğal olmaktadır. Buna
Egzersiz ile memelerinizin dikliğini koruyabilir veya daha dik olmalarını
(tuzlu su serumu) enjekte ederek sanki protez ameEge Özgentaş, kendisinin karşılık zayıf kişilerde memeleri istenilen büyüklüğe
sağlayabilir misiniz?
liyatı olmuş gibi sonucu görmelerini sağlamışlardır.
de öncelikle silikon pro- getirecek kadar yağ bulunamayabilir ve bu metod
Egzersizler yalnız memelerin altındaki kasların gelişmesini sağlamaktadır. MeNispeten kolay ve tehlikesiz olan bu metod sayesinde
tezi tercih ettiğini ama kullanılamayabilir. Bir diğer sakınca ise bir seansta
meleri dik tutan altındaki kas değil göğüs derisine olan bağlantılarıdır. Bu bağlantılar
hastalar ideal meme büyüklüğünü daha kolay belirleuygun hastalarda kendi enjekte edilebilecek yağ miktarının sınırlı olmasıdır.
gevşek veya deri bol ise altıdaki kasın ne kadar gelişmiş
yebilmişlerdir. Memelerin içine verilen serum fizyoloyağı ile meme büyütme Bir bölgeye beslenebileceği miktardan daha fazla
olduğunun hiç önemi yoktur. Ayni şekilde meme altındaki
jik yaklaşık 24 saat sonra vücut tarafından emilmekte
de uyguladığını belirt- yağ verilirse tutmaz. Bu nedenle önemli miktarda
kaslar erimeye gitse bile eğer memenin deri bağlantıları
büyüme isteniyor ise yağların belli aralıklarla birkaç
ve memeler eski haline geri dönmektedir. Meme promektedir.
sağlam ise sarkma görülmeyebilmektedir.
seansta enjekte edilmesi uygun olmaktadır. Birden
tezi ile büyütme ameliyatı öncesi bu işlemi yaptıran
fazla ameliyat herkes tarafından kolay kabul görbazı hastalar protez ameliyatı olmaktan vazgeçmiş
Güneşlenmenin memelere bir etkisi olur mu?
meyebilmektedir”
ve bazı önemli günlerde randevularından hemen
Evet olur ama bu etki olumsuz yönde olmaktadır. Göğüs duvarı ve meme derisi
Son yıllarda özellikle Amerika ve Avrupa’da adoönce doktorlarına başvurarak memelerinin serum
güneşin ultraviyole dediğimiz ışınlarına maruz kaldığında yıpranmakta ve esnekliğini
lesan kızlar arasında meme büyütme ameliyatlarına
fizyolojik ile büyütülmesini istemişlerdir. Özellikle
kaybetmektedir. Gevşemiş deri memelerin sarkmasına yol açabilmektedir.
olan ilginin hızlı bir şekilde arttığını bildiren Prof. Dr.
Amerika’da bu şekilde bir günlük meme büyütme
Özgentaş bu ülkelerde bazı ailelerin lise veya koleji
istekleri giderek artmaktadır. Kadınlar romantik bir
Sigara içmenin memelere bir etkisi olur mu?
bitiren kızlarına mezuniyet hediyesi olarak meme
akşam öncesi, sosyal bir aktiviteye katılmadan önce
Sigara meme derisini yıpratmaktadır. Esnekliğini bozar ve gevşetir. Bu da memebüyütme ameliyatı yaptırdıklarını belirtmiş ve buraveya kendileri için önemli günlerden hemen önce
lerin sarkmasına yol açabilmekte. Ancak memelerdeki sarkmanın nedeni ne olursa
larda 18 yaşın altındakilere yapılan meme büyütme
daha çekici ve etkileyici görünmek için bir günlük bu
olsun memeler estetik ameliyatlar ile başarılı bir şekilde dikleştirilebilmektedir.
ameliyatlarının giderek arttığını vurgulamıştır.
değişikliği istemektedirler.
TRİGEMİNAL NEVRALJİNİN CERRAHİ TEDAVİSİ
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Ali Savaş, Trigeminal Nevraljinin cerrahi tedavisi hakkında
bilinmeyenleri anlattı…
TRİGEMİNAL
NEVRi “şAimLşekJçaİkar” tarzda
Yüze vuran, kısa sürel
içme,
ağrı, yemek yeme, su
ağrılardır. Genellikle
ikleyici
tet
i
gib
a
veya yüz yıkam
dokunma, konuşma
ir.
ted
bir faktörle gelebilmek
(beyincik ve beyin
e
nd
içi
fa
ka
la,
lık
s)
Bu ağrının nedeni sık
yu sinirinin (trigeminu
sapı arasında) yüz du
r.
ıdı
sıs
ar ba
üzerine olan atardam
.
ilaçla geçirilebilmekte
gü
öz
iye
alj
vr
ne
le
lik
ce
ön
rı
,
Bu ağ
mamakta
lıcı ağrı kontrolü sağla
Ancak ilaç tedavisi ka
ilmekteeb
çir
ge
ı
re içinde ağrıy
sadece ilaç alındığı sü
etkilen
ya
e
nd
isinde zaman içi
dir. Ayrıca ilaç tedav
esi
irm
yit
ni
isi
veya ilacın etk
rinin ortaya çıkması
ge
tri
de
ne
abilir. Yi
gibi sorunlar ortaya çık
ne ilaç tedavisiyisi
av
ted
i
minal nevralj
seçenek
le başlamak doğru bir
olabilmektedir.
RF uygulaması sırasında hasta ağrıyan bölgenin
bulunabilmesi için uyanık olur; ameliyat sırasında
duyulan ağrının azalması için çeşitli ilaçlar verilir.
Yanaktan iğne-elektrodla girdikten sonra, beynin alt
tarafında kafa içinde bulunan yüzün duysal sinir
çekirdeğine ulaşıldığında elektrik enerjisi verilerek
ağrıyan bölgeye yayılım olup olmadığı sorulur
ve arayarak uygun alan tespit edilir.
Trigeminal nevralji tedavisinde yaygın kullanılan yöntemlerden biri olan Radyofrekans rizotomi (RF) uygulaması ağrının geçirilmesinde etkili olabilir. Bu
yöntemlerin başlıcaları, trigeminal radyofrekans rizotomi (RF), mikrovaskuler
dekompresyon, trigeminal gliserol rizoliz, trigeminal balon mikro-kompresyon ve
“gamma-knife” uygulamalarıdır.
Bu tedavi yöntemleri ile ilişkili olarak sonuçları en iyi bilinen ve etkinliği geniş
olgu serilerinde olan yöntemler: trigeminal radyofrekans rizotomi (RF) ve mikrovaskuler dekompresyon’dur. Diğer yöntemler de tedavide etkili olabilir; ancak
daha küçük guruplarda uygulanmıştır ve daha çok diğer tedavi yöntemlerinin etkili
olmadığı hastalarda yapılmaktadırlar.
Trigeminal nevralji’nin cerrahi tedavisi etkin olmakla birlikte, ciddi yan etkilerin
ortaya çıkabileceği sinir sistemi girişimleridir; girişimler sırasında beyin zarları,
beyin dokusu veya kafa sinirlerine yakın çalışılır ve bu nedenle mutlaka beyin cerrahları (nöroşirürji uzmanları) tarafından yapılmalıdır.
Trigeminal radyofrekans rizotomi (RF) trigeminal nevraljinin cerrahi tedavisindeki yöntemlerden biridir. Bu uygulama sırasında, kafa tabanında ve kafa içinde
bulunan trigeminal ganglion (yüz duyu siniri çekirdeği) içinde radyofrekans enerjisiyle kontrollü olarak ısıtılarak lezyon (harabiyet) yapılır ve bu yolla ağrı geçirilebilir. Bu uygulama radyofrekans iğne-elektrod sistemi ile yanaktan girilerek yapılır;
diğer beyin ameliyetlarında olduğu gibi kesi izi yoktur-yani kapalı bir ameliyattır.
Bununla birlikte, iğne-elektrod sistemi ile özel bir delikten (foramen ovale) kafa
içine, beyin zarları içinde yerleşmiş olan sinir çekirdeğine girilir. Dolayısıyla beyin, sinir ve damar yapılarına yakın çalışılır; yani bir cins beyin ameliyatı olarak
düşünülmelidir.
Daha sonra elektrod ucu radyofrekans enerjisi ile ısıtılarak sinir çekirdeği içinde lezyon
(harabiyet) yapılır. Hemen her hastanın yüzünde kısmi uyuşukluk ortaya çıkar. Bu uyuşukluk genellikle kısmidir; yani genellikle
tam bir duyu kaybı değildir.
Trigeminal radyofrekans rizotomi
(RF) ile ağrı kontrol oranı 5 yıl sonunda
tek uygulama ile %50’dir; yani hastaların yarısında tek uygulama ile uzun
süreli ağrının kontrolünü sağlamaya yardımcı olabilmekte.
Ağrı tekrarladığı taktirde aynı
uygulama (RF) aynı koşullarda
tekrarlanabilir ve bu ek uygulama da ağrı kontrolünü sürdürebilir.
Tek veya birden fazla uygulamayla hastaların
%90’ında uzun süreli, bazen
de yaşam boyu ağrı kontrolü
sağlanabilmektedir.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Savaş
Trigeminal radyofrekans rizotomi (RF) düşük riskli
bir uygulama olmakla birlikte nadir de olsa bazı yan
etki veya komplikasyonlara yolaçabilmektedir. Bunlar
arasında en sık görüleni göz kırpma refleksinin kaybına bağlı olarak gözde konjunktivit-keratid-lökom gibi
görme sorunlarına yol açabilecek sıkıntıların ortaya
çıkmasıdır. Bunun oranı %2-3 kadardır ve gözün koruyucu ilaçlarla 3-6 ay kadar iyi korunmasıyla büyük
oranda önlenebilir. Bu yüzden önceden uyarılmamış ya
da uyarı hasta tarafından unutulmuş dahi olsa, ameliyattan sonra hastalarda bulanık görme veya göz kızarması
olursa acil olarak bir göz hastalıkları uzmanına gitmele
r i gerekir. Ameliyattan sonra yüzde nadir de olsa daha
değişik türde ağrılar ortaya çıkabilir;
bunlar genellikle ilaçlarla kontrol edilebilir. Diğer ciddi kalıcı
komplikasyonlar (beyin, damar yapıları ve diğer sinirlerde harabiyet ...vb) %1’in
altındadır.
Mikrovaskuler dekompresyon (MVD) trigeminal nevraljinin cerrahi
tedavisindeki etkin
cerrahi yöntemlerden
bir diğeridir. Bu uygulama sırasında, trigeminal nevralji’nin sebebi olan kafa içindeki
(beyincik ve beyin sapı
arasındaki) atardamarın
yüz duyu sinirine olan
basısı ortadan kaldırılır. Bu girişim açık bir
beyin ameliyatıdır;
kafa arkasında cilt, kafa
kemiği ve beyin zarları
açılarak beyincik ve
beyin sapı arasına mikro-cerrahi yöntemlerle
ulaşılır. Ameliyat genel
anestezi altında yapılır.
Hastaların çoğunda MVD sonrası (%90) ameliyat
sonrası herşey yolunda gittiği taktirde sinir sistemi
bozuklukları ve yüzde uyuşukluk olmayabilir. Bununla birlikte açık bir beyin ameliyatı olduğundan
dolayı ameliyata hazırlık ve ameliyat sonrasında yara
iyileşme dönemlerinde hastanede yakın hasta takibi
gerektirir.
Mikrovaskuler dekompresyon radikal ve nedene
yönelik bir ameliyat olmakla birlikte; bu ameliyatta
da ağrının tekrarlaması ihtimali mevcuttur. Çeşitli
serilerde değişmekle birlikte, MVD sonrası ilk yıldaki
ağrı nüksü daha sık olarak görülmektedir; yıllık ortalama nüks oranı %3.5 tir ve 10 yıl sonuna doğru ağrı
yaklaşık olarak hastaların %40’ında ağrı tekrarlayabilir. Ağrı nüksü olduğu taktirde MVD tekrarlanabilir;
ancak bu ikinci ameliyattaki sıkıntılar birinciye göre
daha fazla olabilir.
Mikrovaskuler dekompresyon (MVD) genel anestezi altında yapılan açık bir beyin ameliyatı olması
nedeniyle belli oranda riskleri mevcuttur. Bunlar
arasında, yüz ve duyma sinirlerinin felçleri; beyincik,
kafa sinirleri ve beyin hasarı; kanama; beyin damarlarında yaralanma; beyin-omurilik sıvısı sızıntıları; menenjit; cerrahi yara problemleri sayılabilir. Bu tip yan
etki ve komplikasyonların görülme sıklığı deneyimli
merkezlerde %5 civarındadır. Bu ameliyata bağlı ölüm
oranı büyük serilerde yaklaşık olarak 100’de 1 (%1) ile
1000’de 3 (% 0.3) arasında bildirilmiştir.
Trigeminal radyofrekans rizotomi (RF), trigeminal nevralji tedavisindeki etkin cerrahi yöntemlerden biridir. Yaygın kullanılan diğer bir tedavi yöntemi olan mikrovaskuler dekompresyonla
(MVD) kıyaslandığında tedavideki değeri yaklaşık
olarak eşittir. Her iki uygulama da ağrı kontrolünde yüksek etkinliklidir; bununla birlikte etkinlikleri, nüks oranları, yan etkileri, riskleri, komplikasyonları ve uygulama olarak tekrarlanabilirlikleri
gibi birçok faktör gözönüne alındığında yapılan
araştırmalarda biribirine üstünlükleri kanıtlanmamıştır.
4
31 Mayıs 2015 Pazar
TÜRKİYE’DE
SAĞLIK
GEBE KALABILME POTANSIYELI
BELIRLENEBILIR MI?
‘’Hayat şartları nedeni ile ertelenen gebelik daha
sonraki yıllarda kadınları tedavi şansı olmayan
durumlar ile yüz yüze getirebilmektedir’’ şeklinde açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Gamze Sinem
Çağlar, gebelik hangi nedene bağlı olursa olsun
ertelendiğinde, yaşanan endişenin doğurganlık
potansiyelini yitirmek olduğunu vurguladı.
Günümüzdeki zor hayat koşullarından dolayı, kadının
da toplumdaki rolünün değişmekte olduğunu dile getiren
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Gamze Sinem
Çağlar, çalışan veya eğitimine devam eden kadınların gebeliklerini ertelemek istediklerini belirtti.
B
ir çift evlendikten sonra planladıkları zamanda bebek sahibi olmayı isterken bu konuda bilinçli olmalıdır. Konusunda uzman
hekim ile görüşülmeli mevcut problemler veya riskler
çift ile tartışılmalıdır.
İlerleyen yıllarda geri dönüşü olmayan durumlar ile karşılaşmamak
için doğru yönlendirmenin şart olduğunu anlatan Doç. Dr. Gamze Sinem
Çağlar, kadında doğurganlık potansiyelini belirleyen en önemli faktörün
yaş olduğunu dile getirdi.
İlerleyen kronolojik yaş ile kadınlarda önlenemez bir yumurta rezerv
kaybı bulunmaktadır. Yirmibeş yaşından itibaren zaman içinde gerçekleşen bu kayıp ortalama 50-51 yaşlarında menopoz ile sonlanmaktadır.
Menapoz yaşından yaklaşık 10 sene
önce doğurganlık çok ciddi derecede
azalmaktadır. Yumurtalık rezervindeki bu kayıba bağlı doğurganlığın azalması artan
yaş ile beraber yumurta kalitesinin de bozulmasına
bağlıdır.
Yumurta rezervindeki azalma oldukça sessiz olup
kişide herhangi bir belirti veya bulgu vermemektedir.
Kişinin siklusları düzenli iken yaşanan bu durum farklı
nedenlere bağlı olabilir. Geçirilen yumurtalık ameliyatları, ailede erken menopoz öyküsü, endometriosis
gibi yumurtalıklar ile ilişkili hastalıklar yumurta rezervini önemli derecelerde etkilemektedir.
Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar, kadınların
%10’unun otuzlu yaşların ortalarında gebe kalabilme
potansiyelini yitirmekte oldukları belirtmekte. Kadınlarımıza bu şansı yitirmeden önce bebek sahibi olmaları için yönlendirmek en önemli hususlardan biridir.
Her kadın ayrı değerlendirmeli, yaşam koşulları
ve sosyal statüsü de göz önünde bulundurularak bireysel gebelik planı yapmasına yardımcı olunmalıdır.
Gebe kalabilme potansiyelini belirleyen en önemli
faktörün yaş olması nedeniyle 35 yaşın üstünde gebelik geciktirilmemelidir.
Otuzlu yaşlarındaki kadınlarımız mevcut koşulları
nedeni ile gebeliklerini ertelemek istiyorlar ise yumurtalık rezerv testlerini doktorlarından isteyebilirler.
Hekimler tarafından yumurtalık
rezerv testleri arasında ultrasonografi
ve hormon değerlendirmeleri sıklıkla
kullanılmaktadır şeklinde konuşan Doç.
Dr. Gamze Sinem Çağlar, güncel olan ve
dünyada yaygın kullanım alanı bulan
önemli bir rezerv testi ‘Anti-Müllerian
Hormon (AMH)’ analizinin olduğunu
belirtmekte. AMH testi herhangi bir
zaman diliminde bakılabilen basit bir
kan testidir. Kişi doğum kontrol hapı
kullanıyor ise bıraktıktan iki ay sonra
test vermesi uygun olabilmektedir. Bu
analiz doğru değerlendirmede ve gebelik planı yapmada yol gösterici olabilmektedir.
AMH seviyeleri kadın yaşına göre
değerlendirilir. Yaşlanma ile beraber azaldığı bilinen
bu hormon kritik değer altına düştüğünde yumurtalık
rezervinin azalmasından bahsedilir. 35 yaşından küçük
her 11 kadından birinde kritik değer altında AMH düzeylerine rastlanılabilir. 35 yaş altı kritik değerlere sahip
kadınlarda 6 aya kadar korunmasız süre ile gebelik elde
edilmeye çalışılabilir. Çünkü doğal yoldan elde edilen
gebeliklerin %88’i korunmasız ilişkiyi takiben ilk 6 ayda gerçekleşmektedir. Eğer 6. Ay sonunda gebelik elde
edilemiyor ise acil tedaviye geçilmelidir.
Çoğunlukla tüp bebek tedavisi gerektiren bu durum
tüp bebek başarı oranlarını da ciddi olarak etkilemektedir. Tüp bebek tedavilerinde gebelik
şansını belirleyen ana faktörlerden biri
olan yumurta sayısı, yumurta rezervi
düşük olan kadınlarda kısıtlayıcı bir
etkendir.
Adet gecikmeleri ve sık adet görme mutlaka incelenmesi gereken
durumlardır. Kişinin gebelik istemi
olmasa bile, adet döngüleri 21
günden kısa veya
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar
35 günden uzun ise muayene gereklidir.
Adet döngüsünde düzensizlik yaşayan kadınlarda bunun nedenleri bilinmeli, nedene yönelik
tedavi verilmelidir. Hormonal değerlendirmeler ve
ultrasonografi ile yapılan incelemeler tanıda yardımcı
olacaktır. Polikistik over sendromu gibi yumurtlama
problemlerinin sık görüldüğü hastalıklarda kişi gebelik
istediğinde problem yaşayabileceği bildirilmelidir.
Kişinin öyküsünde gebelik potansiyelini belirleyen
pek çok dikkat çekici faktör olabilir. Eğer şiddetli
ağrı ile seyreden adet döngüleri var ise, çikolata
kisti (endometrioma) ve endometriozis tanısı mevcutsa
kişi gebe kalmak istediğinde sıkıntılar yaşayabilir. Bu
sıkıntıları yaşıyan kadınlarımız gebeliği asla geciktirmemelidirler. Erken dönemde laparoskopik cerrahi
ile, veya ileri hastalıkta tüp bebek tedavileri ile gebelik
şansını yakalayabilirler.
Doç. Dr. Gamze Sinem
Çağlar, bir diğer önemli faktörün tüplerde hasar oluşumuna neden olabilecek durumların belirlenmesi olduğundan bahsetti. Kadın hayatının herhangi bir evresinde
karın için enfeksiyon, karıniçi abse gelişimi
gibi durumlar yaşandı ise tüplerin duru-
mu belirlenmeli ve gebelik istendiğinde buna bağlı bir
sıkıntı olup olmayacağı kişiye bildirilmelidir.
Kanser tedavileri sırasında alınan ışın tedavisi (radyoterapi) ve ilaçlar (kemoterapi) hem kadın hemde erkekte doğurganlığı azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir. Bu tedaviler
öncesinde doğurganlığı korumaya yönelik bir plan yapılabilir. Böylece
kanser tedavileri bittiğinde kişinin saklanan yumurta ve sperm hücreleri ile ilerleyen yıllarda tüp bebek ile gebelik şansı olacaktır. Gebelik isteminde çift bir bütün
olarak ele alınmalı erkek faktörüne bağlı özellikler de gözden kaçırılmamalıdır.
Erkeğin öyküsündeki geçirilmiş cerrahi işlemlerin veya geçirilmiş iltihabi hastalıklara bağlı sperm sayımlarında bozukluğun olabileceğini anlatan Doç. Dr. Gamze
Sinem Çağlar, özellikli olarak, erkeğin öyküsünde inmemiş testis nedeni ile çocukluk çağında geçirilmiş operasyonlar var ise mutlak bir değerlendirme yapılmalıdır
dedi. Hormonal problemler, alkol ve sigara kullanımı, meslek nedeni ile kimyasal
maddelere maruz kalma, sıcak ortamlarda çalışmak gibi durumlarda sorgulanmalıdır. Basit bir sperm analizi ile etkilenme olup olmadığı ortaya konabilir.
Gebe kalabilme potansiyelini belirlemeye yönelik yapılan görüşme ve değerlendirmelerde risk faktörü taşımayan çiftlerde gebelik kadın yaşı 35’I geçmemek
kaydı ile bir süre ertelenebilir. Ancak önemle üstünde durulması gereken konu
günümüzde mevcut hiçbir tahlil veya muayene ile gebe kalabilmenin garanti edilemeyeceğidir.
Çiftin gebelik istemi mevcut ise 35 yaşından küçük kadınlarda bir yıl, 35 yaş üstü kadınlarda ise 6 ayda içinde gebelik elde edilemediğinde bir infertilite (kısırlık)
uzmanına başvurması gerektiği unutulmamalıdır. Tüm değerlendirmeleri normal
olan çiftlerde bile gebelik istendiğinde gerçekleşmeyebilir. Açıklanamayan kısırlık
olarak tanımlanan bu durumda yumurtlama ve aşılama tedavileri ile başlayıp, gebelik elde edilemediğinde tüp bebek tedavisine geçilebilinir.
BESLENME KONUSUNDA
BILINMEYENLER
Yaza doğru ideal kilolara ulaşabilmeye yardımcı olmak adına ve
yazın açık renkli, ince kıyafetlerin içerisinde rahat rahat gezebilmek
adına beslenme düzeninizde değişiklikler yapma zamanınız gelmiş
olabilir. Metabolizmanızı hızlandırmak ve yağ yakımını sağlamak için
sağlıklı beslenme taktikleri geliştirmelisiniz.
Porsiyonlarınızı doğru ayarlayın
Yediğiniz her şeyi tabağa koymak ne yediğinizi
bilmenizi sağlamaktadır. Hem gözünüze hem midenize hitap etsin ki daha doyurucu olsun. Fakat son
yıllarda evlerde ve dışarıda tabak boyları çok büyüdü. Büyüyen tabak boyları ile birlikte porsiyonlarda
arttmakta. Porsiyonlar büyüdükçe alınan kaloriler
arttmakta. Yemek porsiyonlarınızı belirlemek önemli
bir yoldur. Örneğin; bir dilim ekmek avuçiçi büyüklüğünüzü geçmemelidir veya bir porsiyon et bir oyun
kartı büyüklüğünü geçmemelidir. Salatalara konulan
yağlar 1 tatlı kaşığını geçmemelidir.
Daha Çok Çiğneyin
Gıdaları iyice çiğnemek
tok hissetmenize yardımcı olmakta ve ruh haline iyi
gelmektedir diyen Uzman
Diyetisyen Deniz BERKSOY,
çiğnemenin stres hormonlarını azalttığını belirtmekte. Ayrıca çiğnemek kan
dolaşımını hızlandırarak metabolizmayı hızlandırmaktadır. Böylece
daha az besin alarak karın
yağları eritebilmektedir.
Süt ürünleri tüketin
Yapılan araştırmalarda;
her gün düzenli olarak
süt ürünü tüketilmezse
vücudunuza daha fazla
yağ hücresi üretmesi
yönünde yanlış bir sinyal gönderiliyor. Günlük yeterli
derecede kalsiyum alınmazsa; yağ
hücresi üretimini arttıran kalsitrol hormonunun salgılanması artmaktadır. Bu sebeple;
vücudunuzda daha az yağ hücresi olması için yeterli
miktarda kalsiyum alınmalı şeklinde açıklama yapan
Diyetisyen Deniz Berksoy, süt ve ürünlerinin en iyi
kalsiyum kaynakları olduğunu belirtti. Günde 1 su
bardağı yağsız süt, 1 kase kaymaksız yoğurt veya
cacık tüketmek faydalı olabilmektedir.
Şekeri kesin
Karın yağlanmasını engellemenin ilk kuralı ani açlık ataklarını önlemektir. Bunun için yiyeceklere koyulan şekeri kesmekte fayda vardır. Çay ve kahvelerinize
koyduğunuz şeker, sabah kahvaltısında tükettiğiniz
reçel, içinde şeker içeren bütün içecekler, gofret, çikolata, kurabiye, tatlı, pasta gibi şeker içeren yiyeceklerin
düzenli kullanımını sınırlandırmalısınız. Doğal şeker
içeren meyvelere yönelmek faydalıdır.
Tok tutucu besinleri tüketin
Göbek yağlarını engellemede iştah kontrolü önemli
rol oynamaktadır. Sabah kahvaltılarında yumurta, ara
öğünlerinizde yoğurt veya light ayran, öğle ve akşam
yemeklerinizde et, balık, sebze ve kuru baklagil türü
besinleri tüketin. Hem protein hem de lif içeriğini
arttırarak daha uzun süre tok kalmayı sağlamış olabilirsiniz.
Yumurta takviyesi yapın
Güne glisemik indeksi düşük protein kalitesi yüksek besinlerden yumurta ile başlamak yarar sağlamaktadır. Bu şekilde glisemik indeksi yüksek bir kahvaltıya
oranla daha fazla yağ yakabilmek mümkün.
Bol su için
Günde 2-2,5 litre (10-12 bardak) su tüketilmelidir.
Özellikle her öğünde yemeğe başlamadan 15-20 dakika önce su içilmelidir. Düzenli su tüketiminin yağ
kaybını sağladığı kanıtlanmıştır.
Omega-3 takviyesi kullanın
Omega-3 uzun süre tok kalmayı
sağlamaktadır ve iştahı azaltmaktadır. Yağların yakılmasını kolaylaştırabilmekte, bir günde yakılan enerji
miktarını (kalori) arttırmakta, kan şekeri
ve insülin seviyesinin azalmasını sağlamaktadır. Özellikle egzersiz ile birlikte kullanıldığında yağ kaybında daha etkili olabilmektedir.
Haftada en az iki kez buğulama veya ızgara olarak
balık tüketimi veya günde 1000 mg'lık omega-3 (balık
yağı) takviyesi alınabilir.
Doğru atıştırmalıkları tercih edin
Gün boyunca yapılan bilinçsiz atıştırmalıkların yerine miktarına dikkat ederek doğru ara öğün seçimi
önemli.
Uzman Diyetisyen
Deniz Berksoy
Beslenme konusunda
bilinmeyenleri anlatıyor...
Örneğin; buzdolabı poşetine 8 adet badem, 4 yarım
ceviz, 4 adet kuru erik koyun. Aralarda atıştı rılabilir.
Her gün alternatifleri çeşitlendirerek devam edilmelidir.
Tam tahıllı beslenin
Ana öğünlerde tam tahıllı ekmek, kahverengi pirinç, karabuğday veya esmer bulguru tercih edilmeli.
Yapılan bir araştırmada, beslenme programında esmer
pirinç olanların olmayanlara göre kilo verme oranları
% 23 daha yüksek bulunmuştur.
Beslenmenizde yağ yakıcı besinler olsun: En
önemli yağ yakıcı besinler olan sebze-meyve ve kurubaklagilleri beslenmeden eksik etmemek gerekmektedir. Örneğin; greyfurt yağ depolanmasını engellemekte
ve insülini dengelemektedir. Kurubaklagillerden mercimek yağ kaybını sağlayıcı aminoasitler içermekte.
Kabak yüksek oranda lif içermekte ve karbonhidratların vücutta doğru yakıt olarak kullanılmasını sağlamaktadır.
Probiyotik ürünleri tüketin
Kansere karşı koruyuculuğu kanıtlanmış, sindirim sistemini düzenleyici, kolesterolü düşürücü özelliği olan probiyotik yoğurt, kefir gibi ürünlere beslenme
programına mutlaka yer verilmelidir.
Harekete Geçin
Haftanın 2 günü 30 dk yürüyüş ile haftanın diğer 2 günü 20 dk bisiklet egzersizleri
tercih edilebilir. Düzenli beslenme ile birlikte
düzenli egzersiz göbek yağlarını engelleyen
en temel unsurlardandır.
İyi uyuyun
Düzenli uykunun kilo vermede önemli
olduğu bilinmektedir. Günde 5 saat uyuyanların 7-8 saat uyuyan kişilere göre daha
kilolu olduğu görülmektedir. Bunun sebebi
uykusuzluğun açlık hissini artıran hormonları aktifleştirmesidir.
TÜRKİYE’DE
SAĞLIK
31 Mayıs 2015 Pazar
5
GENÇLEŞTIREBILEN
TEKNOLOJILER
Medikal Estetik alanında hizmet vermekte olan ve yaptığı uygulamalar ile cerrahi müdahaleler
olmaksızın gençleştirme teknolojileri hakkında söyleşi yaptığımız, Medikal Estetik Hekimi
Dr. Hüseyin Tırman, bu uygulamaların detaylarını paylaştı…
PİCOSİL UYGULAMASI NEDİR?
Picosil yöntemi lazer teknolojilerinde özellikle
leke ve dövmelerin çıkarılmasına yardımcı olabilen
bir yöntemdir. Cilde daha az zarar vermek ve daha
etkin bir sonuç almak için önemli olan hızdır. Bu
yöntemle Işığın hızı saniyenin trilyonda biri olan
pikosaniyeye ulaştırılmıştır.
KTP denilen bir başka dalga boyu da eklenerek
renkli dövmeleri tedavi etmeye yardımcı olma olanağı doğmuştur. Bu lazerlerle fotodinamik etkiden faydalanılarak, leke ve dövmenin daha küçük
parçalara parçalanması sağlanmaktadır. Bu sayede
hastada ihtiyaç duyulan seans sayısını yarı yarıya
azaltmaya yardımcı olabilen bir yöntemdir.
PICOSIL YÖNTEMININ ÖZELLIKLERINDEN
BAHSEDER MISINIZ?
Picosil, aynı teknoloji cildin gençleştirilmesi, akne
izleri ve ince kırışıkların tedavisinde de daha başarılı
sonuçlara ulaştırmak maksadı ile patentli bir multifocal balpeteği mercek eklenerek desteklenmiştir.
PicoSil’in, lazer enerjisini saniyenin trilyonda biri
kadar ultra kısa atımlarla cilde ileten bir yöntemdir. Sadece ultra kısa atım süresinin fotomekanik etki yaratmaktadır. olduğunu belirtmekte. PicoSil ile çevre dokuya zarar vermeden pigmenti vücuttan kolayca elimine
edilecek şekilde parçalamaktadır.
PICOSIL YÖNTEMI HANGI SORUNLARDA YARDIMCI TEDAVI
SEÇENEĞI OLARAK KULLANILABILIR?
Renkli dövmenin daha az seanslarda tamamen çıkarılabilmesine yardımcı
olabilmekte,
Yüzde yaşlanma, güneş, solaryum sonrası lekelerde ve melazma tedavisine yardımcı olabilmekte,
Çillerin temizlenmesine yardımcı olabilmekte,
Ellerdeki lekelerin tedavisinde yardımcı olabilmekte,
Akne (sivilce) izlerinin tedavisine yardımcı olabilmekte,
Yüz gençleştirme tedavilerinde yardımcı olabilmekte,
İnce kırışıklıkların tedavisinde yardımcı olabilmektedir.
KÖK HÜCRE TEDAVISI
Yaşla birlikte ortaya çıkan yüz kırışıklıklarının, cildin ana yapısındaki gevşeme ve sarkmaların, kadın
erkek tüm insanların sıkıntısı olduğu bilinmekte.
Yaş ilerledikçe yıpranan dokuda canlılığını kaybeden hücrelerle birlikte kollajen ve elastin üretiminin
azaldığını dile getiren Dr. Hüseyin Tırman, bu azalmanın kırışıklık ve sarkmalara yol açabileceğini, cilt parlaklığını ve gerginliğini kaybedebileceğini vurguladı.
Özellikle sigara içen insanlarda, bu yıpranmanın daha
şiddetli olarak meydana geleceğine dikkat çekti.
Teknolojilere olan merakınızı bilmekteyiz…
Bu yöntemlerden bahsedecek olursak
TERMİLİFT ( GENÇLIK ISISI ) NEDIR?
Gevşeme, sarkma ve bölgesel yağ problemlerinin
birlikte olduğu hastalarda kullanılabilecek yardımcı
kombine bir işlem olduğunu söyleyebilirim.
Lazer lipoliz ve germe işlemine birlikte ihtiyaç duyacak başlangıç ve orta seviyedeki hastalar için alternatif bir yardımcı yöntemdir.
GENÇLEŞTIRME TEKNOLOJILERINDEN OLAN
KÖK HÜCRE TEDAVISI NEDIR?
NASIL UYGULANIR?
Kök Hücre Tedavisi, hastanın kendi fibroblast hücrelerinin çoğaltılarak tedavi
amaçlı kullanılması tekniğidir.
Kök Hücre Tedavisi, tekniğinde, öncelikle hastanın kulak arkasından 3 mm. çapında bir doku
örneği punch biyopsi ile alınır.
Alınan biyopsi, gelişmiş ileri
teknoloji laboratuvar şartlarında otolog hücre kültürleri vasıtasıyla özel bir işleme tabi tutulur
ve fibroblast hücreleri üretilir.
4 hafta sonunda, fibroblast hücreleri uygulamaya hazır hale gelir. Uygulama 3 seans halinde yapılır ve her seansta
hastanın cildine 20 – 40 milyon arası fibroblast hücresi
enjekte edilir. Toplamda hastanın cildine ortalama 100
milyon fibroblast hücresi verilmiş olur.
MEDİKAL ESTETİK HEKİMİ
DR. HÜSEYİN TIRMAN
Cerrahi müdahaleler dışında, yardımcı gençALTIN FREKANS-3D FRAKSİYONEL RADYO FREKANS YÖNTEMİ NEDİR?
leştirme yöntemlerinden olan,
Cilt yüzeyinden 3,5 mm derinliğe kadar inebilen bu teknoloji sayesinde cilt
dokusundaki su ve yağ molekülleri harekete geçirilerek hem cilt sorunları hem de
sıkılaştırma bir arada yapılabilmektedir. Zamanla oluşan gevşeme tedavisinin yanında ince kırışıklıklar, sivilce izleri, aktif sivilce gibi birçok problemi tek bir cihaz
ile çözebilmek amacı ile geliştirilmiştir.
Altın Frekans-3D Radyo Frekans Yöntemi Hangi Sorunlarda Yardımcı Tedavi
Olarak Kullanılabilir?
ULTHERAPY HANGI SORUNLARDA
Yüz ve boynun total olarak sıkılaştırılmasında yardımcı olabilmekte,
YARDIMCITEDAVI OLARAK KULLANILABILIR ?
İnce kırışıklıkların tedavisine yardımcı olabilmekte,
Göz kapağı sarkmalarının tedavisine yardımcı
Aktif akne (sivilce) tedavisinde yardımcı olabilmekte,
olabilmekte,
Akne (Sivilce ) izleri tedavisinde yardımcı olabilmekte,
Göz altı torba ve kırışıklıkların tedavisine yardımDoğum sonrası ve gelişme sırasında oluşan çatlakların tedavisine yardımcı
cı olabilmekte,
olabilmektedir.
 Kaz ayaklarının tedavisine yardımcı olabilmekte,
PLAZMA TERAPİ (D.A.S) YÖNTEMİ NEDİR?
Kaş kaldırma işlemlerine yardımcı olabilmekte,
Cilde temas etmeden bir kaç mm yukarıdan verilen yüksek enerji ile istenmeDudak üstü barkod (sigara) çizgilerinin tedavisine
yen sorunlardan kurtulmak için plazma enerjisinden faydalanılan bir yöntemdir.
yardımcı olabilmekte,
Plazma Terapi (D.A.S.)Hangi Sorunlarda Yardımcı Tedavi Olarak Kullanılabilir?
Sarkmış yanakların tedavisi ile yüz ovalinin yeniVerilen enerji ile ciltteki benler ve yağ birikimleri gibi istenmeyen iyi huylu
den oluşturulmasına yardımcı olabilmekte,
sorunun tedavisine yardımcı olabilmekte,
Sarkmış gıdı ve gevşeyen boyunların tedavilerine
Göz kapağı gevşemeleri durumlarında yardımcı olabilmekte,
yardımcı olabilmekte,
Göz altı inatçı kırışıklıkların tedavisinde yardımcı olabilmekte,
Dekolte kırışıklıklarının tedavisine yardımcı olaKulak önü deri birikimleri sorunlarında yardımcı olabilmekte,
bilmekte,
Dudak üstü sigara çizgileri gibi dirençli kırışıklıkların tedavisnde yardımcı
Kollardaki sarkmaların tedavisine yardımcı ola- olabilmekte,
bilmekte,
Yüzeysel lekeler, akne izleri ve çatlak tedavilerinde yardımcı olabilen alterDoğum ve kilo verme sonrası gevşeyen karınların
natif bir tedavi seçeneğidir.
tedavisine yardımcı olabilmekte,
Popo sarkmalarının tedavisine yardımcı olabilmektedir.
ULTHERAPY UYGULAMASI NEDIR ?
Cilt gençleştirme uygulamalarında, estetik operasyonlara alternatif olarak sunulmakta olan, Amerika’da
bu alanda bir ilk olarak FDA onaylı ve son günlerin tercih edilen teknolojisi olarak kabul gören ‘ULTHERAPY’
ile yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır.
TERMİLİFT - ( GENÇLIK ISISI )
UYGULAMASINDAN BAHSEDER MISINIZ?
Yanaklardaki sarkma ve gıdı gibi bölgelerde görülen genetik veya edinilmiş yağlanma ve elastikiyet
kayıplarını gidermeye yardımcı olan bir uygulamadır
aslında. Ciltten içeri giren çok ince bir kanül ile uygulanmaktadır. Derin bölgedeki yağ dokusunun her
bölgesine ulaşılarak buradaki yağ hücreleri ısıtılarak
KÖK HÜCRE NEDEN ÖNEMLIDIR?
o bölgedeki yağ depolarını azaltmaya yardımcı olan
• Bağ dokusunun ana hücreleridir.
bir uygulamadır.
• Yassı uzun ya da ovalimsidirler.
İşlemin devamında cilt altına geçilerek gevşemiş
• Bağ dokunun ana maddesi olan, sıkılaşma ve yaraların iyileşmesinde işlevi olan
olan cilt ve cildin tutunduğu kas tabakasının küçültülmesi için enerji verilmekte. Hastanın güvenliği, kollajen proteininin yapımından sorumlu hücrelerdendirler.
• 25 yaşından sonra, her insanda fibroblast hücreleri azalmaya başlamaktadır.
dahili termostat ve dışarıdan Termal(Isı) kameralar
• Bağ dokunun ana maddesi olan, sıkılaşma ve yaraların iyileşmesinde işlevi olan
ile sağlanmakta. 1-2 saat süren bir işlem sonrası
kollajen
proteininin yapımından sorumlu hücrelerdendirler.
herhangi bir dikiş veya pansumana gerek kalmadan
• Bu azalma sonucunda kırışıklık ve sarkmalar meydana gelmektedir.
hasta birkaç günde günlük hayatına dönebilmektedir.
• Kök Hücre ile fibroblast hücrelerinin üretilip cilde verilmesi, hücrelerde görülen
HANGI SORUNLARDA TEDAVI OLARAK
azalmanın önüne geçebilmektedir.
KULLANILABILIR?
KÖK HÜCRE TEDAVI UYGULAMASININ ÖNEMI NEDIR?
Yanaklardaki sarkmalar için yardımcı olabilmekte,
• Doğaldır.
Sarkmış veya yağlanmış gıdı ve boyun tedavilerin• Etki süresi ve kalıcılığı diğer uygulamalara göre daha uzun sürmekte.
de yardımcı olabilmekte,
• Uygulama, yaşayan, dinamik bir protein tamir sistemi ile tedavi ardından 6-24
Kollardaki sarkmaların tedavisine yardımcı
ay boyunca kademeli olarak düzeltme sağlamakta.
olabilmekte,
• Bu düzelme uzun süreli olmakla beraber, yapılan çalışmalarda dağılmadan 4,5
Kilo verme ve doğum sonrası gevşemiş yağlanma yıl boyunca etkinin sürdüğü gösterilmektedir.
olan veya olmayan karınlar,
• Bu süreyi kişinin yaşam kalitesi (sigara kullanımı, stres altında olması, yaşı,
Sırtta ve beldeki yağ ve gevşemelerinin tedavile- cilt yapısı, su tüketimi, beslenme alışkanlıkları, cilt bakımı, genetik yapısı, mimik
rinde yardımcı olabilmekte,
yapması) ve dış etkenlerin varlığı (UV ışınları) etkilemekte.
Basenlerin küçültülmesine yardımcı olabilmekte,
• Kişiye özgü olması sebebiyle alerjik bir reaksiyona sebep olmamakta.
Selülit tedavisine yardımcı olabilmekte,
• Kişinin kendi hücreleri verildiği için herhangi bir yan etki görülmemektedir.
Dizüstü gevşeme ve sarkmaların tedavisine yardımcıolabilmektedir.
3D GÖRÜNTÜLEME VE SİMÜLASYONlen resimlerinin özel bir yazılım aracı ile 3D maske haline getirileHastanın 6 ayrı kamera ile aynı anda çeki ası hem de hasta resimlerinin düzenli olarak arşivlenerek yüzdeki
rek hem yapılacak olan tedavilerin planlanm şimlerin takibi için geliştirilmiş bir teknolojidir.
uygulamalardan elde edilen sonuçlar ve deği
a sonuhalini en başından görmek isteyen hastalargereken
son
nün
yüzü
a
sonr
den
viler
teda
olan
k
ası
ve kullanılm
Özellikle, yapılaca
acak olan dolgu varsa yüzde oluşan değişim
cun gösterilmesini sağlamaktadır. Kullanıl öngörülmesi, kırışıklık, sarkma ve leke tedavilerinin sonuçları, azalmiktar, yüzün sıkılaştırılmasının en baştankadar bir çok uygulamanın sonucu tedaviye başlamadan en başında
tılması gereken yağ dokusunun miktarına
simülasyonlar ile gösterilebilmektedir.
6
TÜRKİYE’DE
31 Mayıs 2015 Pazar
SAĞLIK
HİÇBİR YÜZ DİĞERİNE BENZEMEZ...
SAÇSIZLIĞA
DOĞAL ÇÖZÜMLER…
Estetik Burun Ameliyatlarında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Burun estetiği, cerrahın bilgisini yeteneğiyle birleştirip ortaya koyduğu sanat eseri gibidir. Sonuca etki eden dört önemli faktör bulunmaktadır şeklinde açıklamalar yapan Op. Dr. İsmail Bayram; Bu faktörleri, burundaki bozukluğun derecesi; cerrahın bilgi, tecrübe
ve becerisi; adayın uyumu ve iyileşme süreci olduğunu belirtti.
Saç dökülmesinin, özellikle erkeklerde ailevi yatkınlık varsa, karşılaşma ihtimalinin yüksek bir sorun olduğunu dile getiren Op. Dr. İsmail
Bayram, saçların dökülmesinin endişe ve sıkıntıya sebep olduğunu
belirtti. Özgüven ve başarıyı olumsuz yönde etkilemekte. Seyrek saçlı
veya saçsız kişiler, çevrelerinde alay konusu olup yaşam kalitelerinden
ödün vermek durumunda kalabilmektedirler.
Kendisi de burun estetiği olmuş ve 4.500 den fazla başarılı
burun estetiği ameliyatı yapmış Estetik Cerrahi
Uzmanı Op. Dr. İsmail BARAM, burun
estetiği deneyimlerini paylaştı.
Burun estetiği, en sık yapılan estetik operasyonlardandır. Burun estetiğinin amacı iyi görüm ve rahat solunum elde etmektir. Anlaşılmayan, hep oradaymış gibi
duran; yüzle uyumlu ve orantılı,
rahat nefes alınabilen bir burun
ameliyatı başarılıdır. Başarılı bir
Estetik Cerrahi Uzmanı
burun estetiği, bireyin yaşam kaOP. DR. İSMAİL BAYRAM
litesini ve mutluluğunu artırır. İleri teknolojinin estetiğe olumlu katkıları olmaktadır yorumunu yapan Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmail Bayram, artık ameliyat öncesi yapılan dijital resim çalışmaları
ile ameliyattan sonra nasıl bir buruna sahip olunacağının
görülebilmekte olduğunu vurgulamakta. Böylece istenmeyen sonuçları kabullenmek yerine seçme tercihi kullanılabilmektedir.İdeal Burun estetiği, kişiye özel bir ameliyattır
şeklinde açıklama yapan Op. Dr. İsmail Bayram, her yüzün
kendine özgü dokusunun ve yapısının olduğunu vurgulamakta.
Hiç bir yüz diğerine benzemez. Bu yüzden sonuçlar da farklı olur.
Saçlar birçok nedene bağlı olarak dökülebilir. Nedeni ne olursa
olsun, kaybedilen saçları geri kazanmanın en etkili ve doğal yolu saç
ekimidir. Ekilen saçların ömür boyu kalıcı olmasına yardımcı olan bir
yöntemdir. Ekilen saçların kalıcı olmasının sırrı yapılan işlem ile ilgili
değildir. Saç köklerinin genetik programında şifrelidir.
Saç ekiminde sık sorulan soruları
Op. Dr. İsmail Bayram’a sorduk:
Saç Ekimi Öncesinde Neler Yapılmalıdır?
BURUN ESTETİĞİ
REVİZYONU
(SEKONDER RİNOPLASTİ)
Saç ekim işleminden bir hafta önce aspirin, coraspin, alkol,
vitamin E gibi kanı sulandırıcı maddeler bırakılmalıdır. Sigara
tüketimi saç ekiminden iki hafta sonraya kadar bırakılmalı veya
en aza düşürülmelidir. Saç ekimi sabahı mümkünse duş alınmalı
ve iyi bir kahvaltı yapmalıdır.
Saç Ekimi Sırasında Ağrı Duyulur mu?
Daha önce burun estetiği ameliyatı olmuş
İşlem sırasında herhangi bir ağrı ve acı duyulmamaktadır.
kişilere uygulanan ikinci burun estetiği operasDokunma ve çekilmeler hissedilebilir. Bilinç açık ve uyanık
yoları; sekonder rinoplasti ya da burun estetiği
olmaktadır. Saç ekimi bölgesel uyuşturma (lokal anestezi )
revizyon ameliyatı olarak adlandırılımaktadır. ile yapılmakta,uyuşturma sırasında üç beş saniye süren bir
Sekonder rinoplasti ile ameliyat sonrası
ında ağrı olur mu?
yanma hissi olabilmektedir. Uyuşma 1-2 dakika içinde gerçekBurun estetiği ameliyatı sonras
alın
nda
rası
son
at
beğenilmeyen burun şekli
eliy
Am
z.
sını
maz
duy
leşince ağrı ve acı duyusu kalkar. Uyuşukluk saç ekimi boyunca
acı
ve
ı
ağr
a
işlem sırasınd
düzeltilmekte. Burun tıkanıklığına
unluk hissi olur.
dolg
bir
f
hafi
ve
işlemden 6 saat sonraya kadar devam eder.
ar
kad
gün
iki
de
bölgesin
bağlı nefes alma sıkıntısı
Saç Ekimi Ne Kadar Sürer?
düzeltilebilmektedir.
ında normal hayata
Saç ekim işlemi taşınacak greft sayısına göre 4 ile 8 saat
Burun estetiği ameliyatı sonras
arasında
değişim göstermektedir. Saç ekimi süresince özel
ne zaman dönülür?
iz.
açlarınızı karşılayabilirsin
ihtiy
el
tem
le
ellik
gen
ihtiyaçların
karşılanması için en az iki ara verilmektedir. Saç
ra
son
t
Ameliyattan 4 saa
e başlayabilirsiniz.
üçüncü gün hafif günlük işleriniz
,
nıza
antı
yaş
ekimi
yapılırken
televizyon izlemek, müzik dinlemek ve uyumak
lük
gün
f
hafi
ra
Bir gün son
mümkün olabilmektedir.
ı kanama oluyor mu?
Ekilen Saçlar Dökülür mü?
ak her geçen gün azalır.
Burun estetiği ameliyatı sonras
Kanama açık kahverengi hal alar
.
olur
ama
kan
e
lind
şek
sızın
Ekilen saçlarda, ekim işleminden iki hafta sonra geçici
İlk iki gün hafif bir
dökülme görülebilir. Bu geçici dökülme bireyin yapısına göre
ı morluklar olur mu?
de
farklılık gösterebilir. Ekilen saçlar çıktıktan sonra, ömür boyu
Burun estetiği ameliyatı sonras
ında görülür. Bu iki üç hafta için
ve hassas derililerde % 30 oran
ince
llikle
öze
ar
dökülmeyebilirler. Bu özellik saç hücresinin
lukl
mor
nde
resi
çev
Göz
kendiliğinden düzelir.
içinde programlıdır ve taşındıkları yeni
r?
eki
ger
bölgede de dökülmeyebilirler. Eğer
ek
etm
kat
dik
ere
nel
sonra
ırlı olmalısınız.
Burun estetiği ameliyatından
ekilen saçlar dökülme riski olan
kendinize zaman ayırmalı ve sab
a
und
son
t
liya
ame
l
öze
bu
basıncını arttıran aktivikan
gibi
Hayatınızda bir kez yaşadığınız
mek
eğil
bölgeden alınırsa taşındıkları
öne
,
mek
yüz
malısınız. Koşmak,
Yüzünüzü bir ay güneşten koru
bölgede de dökülebilir. Bu
ısınız.
telerden birkaç ay uzak durmal
yüzden erken yaşlardaki
saç ekiminde verici alanın
sınırlarına dikkat etmek
gerekmektedir.
LAN SORULAR NELERDİR?
RU
SO
K
SI
E
ND
Ğİ
Tİ
TE
ES
N
RU
BU
ılır?
Burun estetiği nedir, kimlere yap ameliyatlardandır.
estetik
Burun estetiği, en sık yapılan
olan, bunu düzelttirmek
tsız
raha
den
Burun görünümün
ve bedensel olarak sağlıklı
isteyen, 18 yaşını geçmiş, ruhsal
kişilere uygulanır.
burun resim çalışmaAmeliyat öncesi yapılan dijital
aynı olur mu?
ları ile ameliyat sonu görünüm
ve sizden önce
çalışmalarla
Doktorunuz daha önce yapılan
ntılı şekilde bilgilendirir.
ayrı
sizi
rle
ekle
örn
esi
ameliyat önc
ları büyük oranda benşma
Ameliyat öncesi ve sonrası çalı
zerlik taşır.
yapılır ve ne kadar
Burun estetiği ameliyatı nasıl
sürer?
yapılmakta
ameliyatı genel anestezi altında
Burun estetiği
ektedir.
ve genellikle 1-2 saat kadar sürm
BURUN ESTETİĞİ AMELİYATININ PLANLANMASI
Doktorunuzla aranızda iyi bir iletişim kurmak çok önemlidir. Bütün istek
ve beklentilerinizi sıkılmadan samimi ve açık yüreklilik ile doktorunuzla
paylaşmalısınız.
Özellikle, burun estetiği ameliyatı ilgili beklentileriniz ve ameliyatın sonuçları hakkında aklınıza gelen tüm soruları cerrahınıza
sormaktan çekinmeyiniz.
Cerrahınız sizi dinledikten sonra burnunuzun ve yüzünüzün
yapısını inceleyecek ve sizin için mümkün olan ihtimalleri anlatacaktır. Burun kemiklerinizin ve kıkırdaklarınızın yapısı,
yüzünüzün şekli, cildinizin kalınlığı, yaşınız ve beklentileriniz temel tartışma konularıdır.
Ekilen Saçlar
Ne Zaman Çıkar?
İlk saçlar ekim işleminden 3 ay
sonra çıkmaya başlayabilir. Saç ekiminden altı ay sonra ekilen saçların
yaklaşık %60 ı, bir yılın sonunda da %90
ı çıkabilir.
Kendisi de saç ekimi yaptırmış ve 6.000 den
fazla saç ekimi ve takibini yapmış Saç Ekimi ve Estetik Cerrahi Uzmanı
Op. Dr. İsmail BAYRAM hastalarda kullandığı iki saç ekim tekniğini anlatıyor:
En Gelişmiş Saç Ekim Yöntemleri Nelerdir?
ESTETİK BURUN AMELİYATI SONRASI
BAKIM REHBERİ NASIL OLMALI?
Burun estetiği ameliyatınızdan sonra iyileşme zaman alır ve sabır gerektirir şeklinde açıklamalarda bulunan Op. Dr. İsmail Bayram, ameliyat
sonrası bakıma aktif olarak katılmanın, ameliyat kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Op. Dr. İsmail Bayram’a Yapılması gerekenleri sorduk:
1
Ameliyattan çıkıldığında, burun üzerinde
plastik bir atel olacaktır.
Bu atel, burna şekil verilmesi ve burnun korunması için önemlidir. Burun
üstündeki atele dokunmamak gerekmektedir.
Burun altındaki tampon
gerektikçe değiştirilebilir.
Kanama yoksa tamamen
çıkarılabilir.
2
Burundan bir miktar
pembe açık kırmızı renkli sızıntı olması beklenen
bir durumdur. İlk iki günden sonra rengi açılarak
azalabilir ve durabilir.
Eğer sürekli kırmızı kan
geliyorsa ve miktarı fazlaysa doktora bildirmek
gerekebilir.
Burun deliklerine ve
dikişlere merhem sürerek
nemli tutulmalıdır.
3
4
5
7
8
Uyurken veya dinlenirken, baş, gövdeden en
az iki yastık yüksekte olacak şekilde dik tutulmalı
ve düz olarak yatılmalıdır.
Operasyondan sonraki
gün de göz çevresine buz
uygulamak gerekebilir.
Ağrı ve kanamayı azaltacaktır.
Ameliyat sonrası burun içindeki yumuşak silikon tüpler ve kan pıhtıları
nedeni ile burundan rahat
nefes alınamayabilir. Bu
dönem süresince ağızdan
nefes alınmalıdır.
Alın ve göz çevresinde şişlik, göz çevresi ve
göz akında morluklar olabilir. Endişe etmeye gerek
yoktur. Şişlikler bir haftada, morluklar 2-3 hafta
içinde geçecektir.
6
9
10
11
Operasyondan sonraki
Yeterli sıvı alınması
önemlidir. İçilecek olan ilk 5 günü sakin ve dinlemeyve suyu, su ve hafif nerek geçirin. Ani hareketiçecekler ağızdan nefes lerden sakının.
almanın neden olduğu
Burun üstündeki ateli
ağız kuruluğunu biraz olıslatmadan
duş alabilir, sasun hafifletecektir. Kamış
çınızı
yıkayabilirsiniz.
kullanımamalıdır. Yumuşak, kolay çiğnenen gıdaOperasyondan sonralar yenmelidir. Dudakları
nemli tutmak için jel veya ki 10-14. günlerde burun
dudak kremleri kullanıl- üstündeki atel ve silikon
tüpler alınacaktır.
malıdır.
12
Yataktan kalkarken;
önce yatak kenarına oturup ayaklarla yere basılmalı, baş dik tutulmalı ve
karşıya bakılmalıdır. Vücut yeni pozisyona uyum
sağlayana kadar beklenmeli, yavaşça kalkılmalı.
Baş dönmesi ve mide bulantısı varsa hemen uzanıp ayak ve bacaklarınızın
altına destek koyarak vücuttan biraz yükseğe kaldırılmalı ve iyi hissedene
kadar dinlenilmelidir.
13
Sabırlı ve gerçekçi
olmanız gerektiğini hatırlayınız. Unutmayınız ki
burnunuz cerrahi bir girişime maruz kaldı ve zamanla düzelip çok daha iyi
olacaktır. Burnunuzun tam
anlamıyla iyileşmesi 6 ile
12 aylık bir süre gerektirebilir.
14
16
17
18
15
19
20
Yeni
görüntünüze
Silikon tüpleriniz alındıktan sonra burun içi ba- alışmanız zaman alacakkımı yapmalısınız. Bu ya- tır. Her geçen gün burnupışıklıkların engellenmesi nuzun ve yüzünüzün daha
ve rahat nefes almanız iyi olduğunu göreceksiniz.
için önemlidir. Deniz suPansumanlar alındıkyu spreyini her iki burun
deliklerinize sıkarak nefe- tan sonra normal iş hayasinizle nazikçe sümküre- tınıza dönebilirsiniz.
bilirsiniz. Elinizle burun
Ameliyatınızdan sonucunuza dokunmayın. Üst
dudaktan peçeteyle ıslak- ra iki hafta süreyle ıkınlıkları silebilirsiniz. Kana- maktan, eğilmekten, ağır
manız olursa göz çevre- şeyler kaldırmaktan, efor
sine buz uygulayın, bur- gerektiren egzersizlerden
nunuzu elle sıkıştırmayın. ve spordan kaçınınız.
Burnunuzun üstündeki
atel alındığı zaman çevre
dokularda bir miktar şişme ve renk değişikliği fark
edeceksiniz. Burnunuz şiş
ve ucu yukarı dönmüş görülebilir. Bu zamanla kendiliğinden düzelecektir.
Bir ay süre ile direk
güneş ışınına maruz kalmaktan kaçınınız.
Ameliyat sonu zorunlu olmadıkça iki ay gözlük
kullanmayın. Gözlükler
sadece alçı tel yerindeyken takılabilir.
En gelişmiş saç ekim teknikleri; Lateral slit yöntemi ve FUE tekniğidir.
FUE tekniğinde saç kökleri verici alandan tek tek sayılarak çıkarılır. LST de
kanal için saç köklerine özel bistüriler tasarlanır. Böylece doğala en yakın
açı ve sıklıkta ekim yapılabilir.
ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ SAÇ EKİMİ (ZSE)
Zenginleştirilmiş Saç Ekimi Yöntemi; FUE ve LST gibi en gelişmiş saç
ekim tekniklerine eklenen zenginleştirme işlemleri ile verimin üst seviyeye
çıkmasına yardımcı olmaktadır. Saç ekimi adaylarına uygulanabilen Zenginleştirilmiş Saç Ekimi Yöntemi ile doğru sonuçların alınmasına yardımcı
olunabilmektedir.
KÜLTÜRE SAÇ EKİMİ (KSE)
Kültüre Saç Ekimi Yönteminde; saç ekimi yapılacak alanın ekime hazır
hale getirilmesinden sonra yapılan FUE ve LST yöntemleri ile sonuçlar alınabilmektedir. Kültüre Saç Ekimi Yöntemi özellikle sigara içen ve ekim yapılacak alan derisi incelmiş ve beslenmesi zayıflamış saç ekim adaylarında
uygulanabilmektedir.
TÜRKİYE’DE
SAĞLIK
31 Mayıs 2015 Pazar
7
Her Baş Ağrısı Migren midir?
Migren’in de bedenin yardım çağrısı olduğunu anlatan Dr. Gökmen Migren’in nedenin var olduğunu,’’ Tedavisi yoktur ve nedeni bilinmeyen hastalıklardandır, migrenle yaşamayı
öğreneceksiniz’’ gibi kafaya kazınmış düşüncelerin yıkılma zamanın geldiğini dile getirmektedir.
Gökmen Yaklaşımı Nedir?
Çocukluğunda migreni başlayan, yıllarca migrenden çekmiş olan Dr. Emel
Gökmen 2004 yılında hastane nöroloğu olarak çalışmayı bırakıp migren ve baş
ağrıları üzerine eğilmiştir. Migrenin ilaçlarla çözümünün olmadığını bildiği için ilaç
tedavisini bırakmış, yıllar içinde yaptığı çalışmalarla migrenin tedavi edilebileceğini göstermiştir. Gökmen Yaklaşımı migren ve baş ağrılarını şu anda kabul gören
anlayıştan farklı bir bakış açısıyla değerlendirerek nedenlerini ortaya koyan ve bu
nedenleri geleneksel olmayan yöntemlerle çözen bir tedavi algoritmasıdır.
Gökmen Yaklaşımı’nda önce hastanın öyküsü dikkatli ve ayrıntılı dinlenerek
olası nedenler belirlenmeye çalışılmakta. Bu nedenlerin bir bölümü nöral terapi
ile düzeltilmeye çalışılmakta, büyük bir bölümü için diş hekimliği uygulamalarına
gerek olabilmektedir.
"Migrenin Çaresi Vardır. Migren Tedavi Edilebilir Bir Hastalıktır" şeklinde açıklamalarda
bulunan Nöroloji Uzmanı Dr. Emel Gökmen, her
ağrının bedenin yardımçağrısı olduğuna dikkat
çekti...
Migren Nedir? Nasıl Bir Hastalıktır?
Migren baş ağrısı olarak bilinir ama tek başına baş ağrısı değildir.
Tüm bedeni etkileyen bir hastalık olmakla beraber, ataklar halinde gelebilmektedir. Daha çok yarım ve zonklayıcı olan baş ağrısı nedeniyle
başını sıkan, yumruklayan, duvara vuran, kesip atmak isteyen hastalar
vardır. Işığa, sese, kokuya dayanamayıp yatak odasına çekilerek yaşamdan izole olmaya çalışabilirler.
Bu hastaların çoğunluğunun ailelerinde özellikle annelerinde de
migren vardır. Bu hastalarda hassas, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi yapı
dikkat çekicidir. “Her şeyi bu kadar kafana takarsan tabii ki başın
ağrır” migrenlilerin en çok duyduğu sözdür. Migrenlilerdeki duyarlı
yapı sinir sisteminin genetik olarak farklı yapılanmasından kaynaklanmaktadır. Uyaranlara normalden fazla açık olmak migrenin alt
yapısını oluşturmaktadır. Bu yapı aynı zamanda yaratıcılığı, düşünüş
kapasitesini de arttırmakta. Bu nedenle birçok sanatçı, bilim adamı,
düşünür migrenlidir.
Migrenli kişiler işlerinde dikkatli, üretken ve başarılı olurlar. Aynı
anda birçok işi yapabilecek kapasiteleri vardır. Birçok olasılığı düşünebilirler. Yeter ki başları ağrımasın…
Migren Nasıl Olur?
Migren baş ağrısı olarak bilinir ama tek başına baş ağrısı değildir.
Tüm bedeni etkileyen bir hastalık olmakla beraber, ataklar halinde gelebilmektedir. Daha çok yarım ve zonklayıcı olan baş ağrısı nedeniyle
başını sıkan, yumruklayan, duvara vuran, kesip atmak isteyen hastalar
vardır. Işığa, sese, kokuya dayanamayıp yatak odasına çekilerek yaşamdan izole olmaya çalışabilirler.
Bu hastaların çoğunluğunun ailelerinde özellikle annelerinde de
migren vardır. Bu hastalarda hassas, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi yapı
dikkat çekicidir. “Her şeyi bu kadar kafana takarsan tabii ki başın
ağrır” migrenlilerin en çok duyduğu sözdür. Migrenlilerdeki duyarlı
yapı sinir sisteminin genetik olarak farklı yapılanmasından kaynaklanmaktadır. Uyaranlara normalden fazla açık olmak migrenin alt
yapısını oluşturmaktadır. Bu yapı aynı zamanda yaratıcılığı, düşünüş
kapasitesini de arttırmakta. Bu nedenle birçok sanatçı, bilim adamı,
düşünür migrenlidir.
Migrenli kişiler işlerinde dikkatli, üretken ve başarılı olurlar. Aynı
anda birçok işi yapabilecek kapasiteleri vardır. Birçok olasılığı düşünebilirler. Yeter ki başları ağrımasın…
Nöroloji Uzmanı
Dr. Emel Gökmen
Migren Nasıl Tedavi Edilir?
Migreni tedavi edebilmek için önce o kişideki nedenleri bulunmalıdır.
Ağrısının başlangıç yaşı, nasıl başlayıp başın neresinde yer aldığı, özellikleri üzerinden kaynak tespit edilebilir. Migrenin nedeni bazen çocuklukta geçirilmiş bademcik iltihabı, bazen sezaryen yeri, bazen hepsi ama
çoğunlukla dişlerdeki problemler olabimektedir. Potansiyel kaynak olan
yerlerin bir bölümü nöral terapi ile düzeltilebilir ama dişler için mutlaka
ilgili uzmanlarla çalışmak gerekmektedir.
Dişlerdeki Rahatsızlıklar Nasıl Migren Yapar?
Dişlerdeki en küçük çürükten, yapılmış dolgu, kanal tedavileri, yirmi yaş dişleri, yüksekliği iyi ayarlanmamış protezler, diş etlerindeki iltihaplar gibi her şey
migren ve baş ağrılarına kaynaklık edebilir. Düşünülenin aksine dişteki problemin
ağrısı başa vurmuyordur, dişteki elektrik kaçağı başın yarısında ki otonom sinir
sistemini etkileyip işlerin aksamasına yani damarların genişlemesine sebep olarak ağrı yapıyordur. Bu hastaların dişlerinde ağrı yoktur, başları ağrımaktadır. Dr.
Gökmen diş-çene kompleksi konusunda çalışarak bağlantıları kurmaya çalışmış,
diş hekimi ile hastayı gerekli tedavilere yönlendirmeyi sağlamıştır.
Her Baş Ağrısı Migren midir?
Baş ağrıları içinde en yaygın yaşananı gerilim tip baş ağrısıdır. İkinci
sırada yer alan ve en çok bilineni migrendir. En şiddetlisi ise küme baş
ağrısıdır. Gerilim tip baş ağrısı şiddetli değildir, tüm baştadır. Migren şiddetlidir, yarım olabilir, kadınlarda daha çok görülür. Küme baş ağrısı da
yarımdır ama hep aynı yerdedir, çoğunlukla erkeklerde görülür.
Gerilim baş ağrısı,
kafa ve boyundaki kaslardaki gerilmeden kaynaklanır. Stres ve gerilim arttıran faktörlerdir. Basit gerilim baş ağrısı olanlarda günün sonuna
doğru ağrı artar. Uyuyunca hasta rahatlar. Bir bölümü ise gece farkında
olmadan artan diş sıkma nedeniyle kaslar zorlanır ve sabah ağrılı uyanılır.
İnsanların yüzde 80’i yaşamları boyunca gerilim baş ağrısı yaşamaktadır.
Bunların yüzde 40’ında sürekli gerilim baş ağrısı gelişmektedir. Başta ağırlık, basınç, sıkışma olarak kendini gösterir. Gerilim baş ağrısı çekenlerde
dikkat ve konsantrasyon güçlüğü vardır. Bu hasta grubunun mükemmeliyetçi, fazla sorumluluk alan yapıları değiştirilemez ama “Gökmen Yaklaşımı”
ile kas spazmını çözmek, hastaların yaşam kalitesini yükseltmeye yardımcı
olabilmektedir. Bu grup hastaların çoğunluğunda diş sıkma vardır. Bu konuda çalışmış gnatoloji ve protetik tedavi uzmanınca yapılacak gece plağından
faydalanılınabilir.
Küme baş ağrısı,
tek taraflı göz ve şakakta olan çok şiddetli ağrılardır. Göz küçülür, kızarır,
yaşarır, aynı taraf burun tıkanır. Ataklar yılın birkaç ayında gelir, günün aynı
saatlerinde tekrarlar. Bu çok düzenli hali dikkat çekicidir. Genelde 1-2 saati
geçmez. Bir diğer adı intihar ettiren baş ağrısıdır çünkü çok şiddetlidir. Genç
ve orta yaş erkeklerde daha çok görülür.
Küme baş ağrısında da migrendekine benzer nedeni bilinmeyen ve tedavisi
olmayan bir hastalıktır kabulü olsa da Gökmen Yaklaşımı ile yardımcı tedavisi
var olmaktadır. Kaynağı dişlerdedir. Belirlenmiş problemli dişlere çok hassas
yapılacak tedavi ile çözüm sağlanmaktadır.
Nöral Terapi Nedir?
Nöral terapi ya da nöral tedavi, geçtiğimiz yüzyılda Alman iki anestezist hekim
tarafından geliştirilmiştir. İğnelerle bedenin belirlenen yerlerine çok kısa etkili lokal anestezik maddenin verilmesi sonucu iyileşmeye yardımcı olunmakta. İyileşmeyi ilaç sağlamamakta. İyileşme oluşturduğu elektriksel etki bedenin net-workünü
yani otonom sinir sistemini tamir etmesine yardımcı olarak gerçekleşmekte.
Doğal ve bilimsel bir tedavi seçeneği olmaktadır.
Bademcikler iltihaplandığında, dişler çürüdüğünde ve tedavi edildiğinde ya da sezaryen
gibi bir ameliyat sonrası o bölgedeki iletişim ağı hasarlanabilmektedir.
Bozucu alan denilen bu yerler migrene kaynaklık etmektedir. Buralardaki
kaçak zaman zaman tüm sistemi etkilemekte. Otonom sinir sistemi dediğimiz
bu networkün en önemli işi damarları ve
bağırsakları kontrol etmektir.
Migrende her ikisi kontrolden çıkmaktadır.
Her
ağrının bir
nedeni vardır,
Migren’in de
nedeni bulunarak
tedavisi
yapılabilir…
?
MIGREN ILE ILGILI
SIK SORULAN
SORULAR
Her şiddetli baş ağrısı migren midir?
Bazen beyinle ilgili damarlarda kanama (anevrizma) gibi durumlarda, damarlarda iltihap (temporal arterit), tıkanma gibi durumlarda da şiddetli baş
ağrısı olabilir. Bu durumlardaki ağrı beyinde bomba patlamış gibi birden başlayabilir ve çok şiddetli olabilmektedir.
Migrenin bitkilerle tedavisi var mıdır?
Bitkilerin ve hatta yediklerimizin bizi etkilediğini biliyoruz. Bir çok ilaç bitkilerden elde edilmekte. İlaç olarak alınan madde dozu değiştiğinde aynı zamanda zehir de olabilmekte. Bu nedenle bitkiler dikkatli kullanılmalıdır.Migren
bio-elektriksel ir hastalık olduğu için geçici etkileyecektir.
Migrenin tedavisinde ilaçlar dışındaki çözümleri
ne zaman denemeliyim?
Migren bio-elektriksel bir hastalık olduğu için bedendeki problemi çözmediğiniz sürece yenileme yapabilir. O nedenle ameliyat, yakma, kanatma, kasları
felç etme gibi bir yandan bedene zarar veren yöntemlere çok itibar etmemek
gerekmektedir.
Migren baş ağrısı mıdır? Migrenin belirtileri nelerdir?
Migren sadece baş ağrısı değildir, gözlerde ışıklı, yanıp sönen noktalar, ışıklı
çizgiler, görememe ya da çift görme, ışıklı ipliksi çizgiler, baş dönmesi, uyuşma,
güçsüzlük, geçici felçler olabilir. Bulantı, kusma, kabızlık, ishal, çarpıntı, tansiyon
yükselmesi ile birlikte öfkeli, sıkıntılı ruh halleri de gelişebilir.
Migren başlangıcı, atakları nedir?
Migrenin başlangıcı diye bir şey yoktur. Migren zaman zaman azalıp artabilir. Tedavide geç kaldım diye de bir şey yoktur. Çünkü bedenin herhangi bir
yerinde hasar yapmamaktadır.
Migren olduğu nasıl anlaşılır?
Migrende beyinde hasar yoktur. Tomografi, MR ile tanısı konulamaz. Hastanın muayenesinde bir şey yoksa ve anlattıkları da migrene uyuyorsa tanı konulur.
Ağrının birkaç gün kadar süren ataklar halinde gelmesi, bulantı ya da ışık-seskoku hassasiyeti gibi eşlik eden durumların varlığı, en önemlisi ağrının günlük
hayatı sürdüremeyecek kadar şiddetli olması migreni düşündürür. Çoğunlukla
ailelerinde de migren vardır.
8
TÜRKİYE’DE
31 Mayıs 2015 Pazar
SAĞLIK
HANGI BAYAN GÜZEL OLMAK ISTEMEZ KI
HEM FIZIĞIYLE, HEM YÜZ HATLARI ILE ÇEKICI VE BAŞTAN AŞAĞI ALIMLI OLMAK…
POST - BARIATRIK VÜCUT ŞEKILLENDIRME NEDIR?
İşte bu soruları yanıtlayacak olan Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi
Uzmanı Op. Dr. Gökhan HAYTOĞLU bunu nasıl gerçekleştirebileceğinizi, neler yapmanız gerektiğini, hatta hayatınızı bile şekillendirebilecek formülleri
Milliyet Gazetesi okuyucuları için anlattı. Bakın hangi konulara değindik.
Kilo ve obezite, çağımızda sıklığı gittikçe artan ve diğer hastalıklara davetiye çıkaran, hastanın yaşam kalitesini ciddi ölçüde azaltan bir sağlık
sorunudur. Gelişmiş ülkelerde oransal olarak daha fazla görülen obezite,
tedavi edilebilir fakat tedavi esnasında multi-disiplin yani birçok branşın birlikte hareket etmesini gerektiren bir hastalıktır. Hastalar ister
kendi diyet ve egzersiz programlarıyla, isterse profesyonel bir beslenme uzmanı ve tıbbi tedaviler ile isterse de obezite cerrahlarının
bariatrik cerrahi tedavileri sonucunda aşırı kilo vererek obeziteyi
yendiklerinde; işin en son aşaması olan dışarıdan görünen kısmı,
psikolojiyi direk etkileyen mükafat kısmı yani yeni bir vücut ile
hayata yeniden başlama noktasında bu işte uzmanlaşmış plastik
cerrahlara ihtiyaç duymaktadırlar.
Aşırı kilo verme sonrası kişilerin vücutlarında birçok değişiklik
meydana gelebilir.
ESTETIK TAM OLARAK NEDIR?
HERKESE UYGULANABILIR MI?
VÜCUT ŞEKILLENDIRME PLANLAMASI
NASIL YAPILIR? HANGI BÖLGELERE UYGUEstetik, sanatta ve yaşamda güzelliğin kuramsal LANIR? AYNI ANDA KAÇ BÖLGEYE UYGULAbilimidir. İnsanda doğallık ve fonksiyonellik ile öz- MA YAPILABILIYOR ?
deşleşmiştir.
Vücudunun herhangi bir bölgesinden hoşnut olmayan ve kusurlarının giderilerek, kendisindeki potansiyel güzelliği ortaya çıkarmak isteyen her insana
uygulanabilir. Önemli olan müdahale edilecek alanın
etrafındaki organlar ile uyumlu olmasını sağlamaktır.
VÜCUT ŞEKILLENDIRME NEDIR?
KIMLERE UYGULANIR?
Herhangi bir nedenle formu bozulmuş olan vücudun herhangi bir yerinin, kusurlarının azaltılarak yeniden şekillendirilmesidir. Gebelik sonrası vücudunda
gevşemeler, sarkıklıklar, çatlaklar ve form bozuklukları olan kişilere; Kendi iradesi ile diyet ve egzersiz
yaparak kilo vermiş ve tartı üzerinde istenilen kiloya
ulaşmış fakat ayna karşısında istediği vücuda ulaşamamış insanlara; Obezite cerrahisi sonrası yüksek
miktarda kilolar verip, vücutlarının birçok yerinde
sarkmalar, gevşeklikler ve şekil bozuklukları meydana gelmiş kişilere uygulanabilir.
Vücut şekillendirme işlemlerinin kişiye özgü tasarlandığını vurgulayan Op. Dr. Gökhan Haytoğlu,
tepeden tırnağa deforme olmuş tüm bölgelerin değerlendirmeye alındığını belirtmekte. Mümkün olduğunca en az sayıda operasyon ile en fazla sayıda bölgenin güzelleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Hastaların büyük bir kısmında tek seans yeterli
olabilmekte. En fazla uygulanan kombinasyonlar
içerisinde; sırt bel ve popoya liposuction ile yağ
alma işleminin ardından alınan yağlar ile popolara hacim ve şekil vermek, ardından aynı anda
hastalara meme toparlama ve karın germe
işlemlerini bir arada yaparak yeni ve diri bir
vücut oluşturulmak temel amaçtır.
Özetle;
Yüzde ve boyunda sarkıklık ve gevşeme
Üst kollarda sarkma ve gevşeme
Memelerde boşalma, sarkma, meme uçlarında aşağı doğru
yer değiştirme
Karında ve sırtta katlanmalar, aşağı doğru armut biçiminde
genişlemeler,
Kalça, kasık ve uyluklarda katlanmalar, gevşeme ve sarkmalar
oluşabilir.
POST – BARIATRIK VÜCUT ŞEKILLENDIRME KIMLERE
YAPILIR?
ATTAN
AMELIY
SONRA
NELER
Amaçlanan kiloya ulaşmış ve en az altı ay bu kiloda sabit kalmış, ameliyat
olmasına ve anestezi almasına engel teşkil edecek herhangi bir tıbbi rahatsızlığı olmayan, operasyonlar sonunda gerçekçi beklentileri olan ve bundan
sonraki hayatında sağlıklı bir yaşam tarzının devamına inanmış olan hastalar
uygun adaylardır.
ALIDIR?
YAPILM
mez
Ameliyat biter bit
desve
e
rs
hastalara ko
ildir
giy
er
sil
giy
tekleyici
a
am
ıkl
melidir şeklinde aç
yHa
an
kh
yapan Op. Dr. Gö
hafta
toğlu, giysilerin üç
açılar
sta
ha
sı
ma
kullanıl
bilola
sından avantajlı
mektedir.
gece
Ameliyat olunan
yüş
rü
yü
mutlaka hastalar
dina
1,
lde
yapmalı. Gene
de
ne
sta
ha
ce
ge
2
ren de
iab
lın
müşaade altında ka
liyor.
le3. gün hastalar ev
mekbil
ala
ı
rın
şla
du
rinde
iler ile
tedir.Basit ağrı kesic
alıına
alt
l
ro
nt
ağrılar ko
nın
fta
ha
ci
rin
Bi
r.
nabiliyo
ine
er
işl
sonunda hastalar
YÜZ GENÇLEŞTIRME IŞLEMLERINDEN
ekt
me
bil
ne
dö
rahatlıkla
BAHSEDER MISINIZ?
dirler.
Yüz gençleştirme işlemlerini ameliyatlı ve ameliyatsız
teknikler olarak ayırmanın mümkün olabileceğinden bahseden Haytoğlu, uygulamaların günümüzde daha fazla rağbet görmekte
olduğunu belirtti.
Yüz gençleştirmede en fazla uygulanan tedavi yöntemleri arasında; hyalüronik asit dolguları ile yüzde gerekli yerlere hacim ve şekil
vermek, botox uygulamalarıyla yüzdeki derin kırışıklıkları azaltarak
daha genç bir görünüm
kazandırmasına ve PRP(kök hücre) tedavileri ile cilde canlılığını
nemliliğini geri kazandırmasına yardımcı olmak sayılabilmektedir.
AMELIYAT ÖNCESI NELER YAPILMALIDIR?
Tüm estetik cerrahi operasyonlarında olduğu gibi bu ameliyat
öncesinde de kişi eğer kullanıyorsa sigarayı ameliyattan 2 hafta
önce ve ameliyattan 2 hafta sonra olmak üzere bırakmalıdır.
Kan sulandırıcı Aspirin vb. ilaç kullanımı varsa en az 10
gün öncesinden bırakılmalıdır. Sürekli aldığı başka
ilaçlar veya vitamin hapları (Ginseng, CoQ, Gingkobloba vs. içeren) var ise mutlaka 1 hafta öncesinden
kesilmelidir. Bunların dışında farklı bir durum
mevcutsa yine hastanın doktorunu bilgilendirmesi gerekmektedir.
AMELIYAT TEKNIĞI NASILDIR?
Op. Dr. Gökhan Haytoğlu
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
VÜCUT GÜZELLEŞTIRME ESTETIĞINDE;
MÜMKÜN OLDUĞUNCA EN AZ SAYIDA OPERASYON ILE
EN FAZLA SAYIDA BÖLGENIN GÜZELLEŞTIRILMESI AMAÇLANMALI…
lamaya sadık kalmaktır.
Bu aşamadan sonra hasta için en güvenli ve en uygun yöntemi plastik cerrah belirler. Ameliyatlar tam teşekküllü hastanelerde genel anestezi altında
yapılır. İşlemlerin süreleri yapılacak kombinasyonlara göre değişebilmektedir.
Kabaca yüz germe, göğüs toparlama- dikleştirme, kol germe, karın – bel ve
sırt germe, popo kaldırma – dolgunlaştırma ve bacak germe operasyonlarının
kombinasyonları belirlenir. Her seans arasında uygun iyileşme zamanları bırakılır. Bazı operasyonlardan sonra revizyon operasyonları gerekebilmektedir.
ANNELIK ESTETIĞINDEN DE BAHSEDER MISINIZ?
Annelik estetiği, doğum sonrası vücutta oluşan istenmeyen değişikliklerin tek seansta düzeltilmesidir. Gebelik sonrası memelerde
oluşan sarkıklıkların, hacim kayıplarının ve pörsümelerin karın ve bel
kısmındaki gevşeklik,
çatlaklar ve yağlanmaların birlikte düzeltilerek annelerin daha sıkı
ve fit bir vücuda sahip olması için yapımakta olan işlemlerdir
POST – BARIATRIK VÜCUT ŞEKILLENDIRME SONRASI
IYILEŞME SÜRECI NASILDIR?
AŞK CERRAHISINDEN BAHSEDER MISINIZ?
KIMLER YAPTIRABILIR ?
Aşk cerrahisi aslında çok fazla talep olan fakat pek fazla dillendirilmeyen bir bölüm.Kabaca erkekte ve kadında
cinsel organların estetik cerrahisi olarak tanımlanabilir. Herhangi
bir sebeple formu bozulmuş veya gelişimsel olarak problemli olan
cinsel organların hem görüntüsünü hem de fonksiyonunu düzeltmeye
yarayan bir yöntemdir. Bayanlar arasında en fazla talep gören aşk
cerrahisi işlemleri arasında labiaplasti denilen cinsel organların iç
dudaklarındaki bozuklukların düzeltilmesi ve özellikle doğumlardan
sonra genişleyen vajina duvarlarının daraltılması işlemleri sayılabilirken, erkekler arasında da penis boyu uzatma ve kalınlaştırma işlemleri
rağbet görmektedir. Hatta bazı erkekler daha da ileri giderek eşlerine
G-shot dediğimiz G noktası hassaslaştırma işlemlerini de hediye etmekteler. Burada amaç kişilerin partnerleri ile olan cinsel hayatlarının
iyileştirilmesi ve zenginleştirilmesidir.
ERKEKLERDE
ESTETIK
Erkeklerde halen en
fazla yapılan estetik ameliyat burun ameliyatı olsa
da yapılan araştırmalar,
son 10 yıldır erkeklerin
vücut estetiği konularına
da önem vermeye başladıklarını göstermiştir.
ERKEKLERE NE
GIBI UYGULAMALARDA BULUNUYORSUNUZ?
Op. Dr. Gökhan Haytoğlu, özellikle yaz aylarına girerken plaj vücudu da
denilen, daha kaslı ve fit
bir görünüm için erkeklerden artan talepler gelmekte diyerek sözlerine şöyle devam etti; Bu tür uygulamalarda yağ şekillendirme cerrahisi yapılarak özellikle halk arasında baklava kasları da
denilen karın kasların belirginleştirilip, göğüs kaslarının daha geniş ve
şişkin görünmesini sağlanabilmektedir.
Hastalara ihtiyaçlarına uygun olacak
şekilde planlama yapılmakta. Tüm deformitelerin tek seansta ameliyat edilerek düzeltilmesi mümkün değildir
ayrıca hastalar için de tehlikeli olabilmektedir. Bu yüzden vücut şekillendirme ameliyatlarının bu işin
üst eğitimini almış tecrübeli plastik cerrahlar tarafından yapılması
gerekmektedir. ideal zamanlarda
uygun kombinasyonların oluşturularak hastaya özgü ameliyat seanslarını içeren planlama yapılması en
doğru yaklaşımdır. Burada hastaya
düşen görev sabırlı olmak ve plan-
VÜCUT ESTETIĞI…
Operasyonlardan sonra 1 veya 2 gece hastanede geçirilir. Opere edilmiş
alanlara uygun korseler takılması önerilir. Genellikle 3. günde banyo yapılabilir.
Basit ağrı kesiciler ile ağrılar kontrol altına alınabilir. Korselerin normalden daha uzun süre kullanılması gerekebilir. Tüm bu ayrıntılar doktorunuz tarafından
yönlendirilir. Ameliyatlardan sonra uygun iyileşme zamanı tamamlanarak
hastalar diğer seanslara hazırlanır. Burada unutulmaması gereken husus her operasyonun hastanın vücudunda bırakacağı
izlerdir. Ameliyatlardan maksimum sonucu alabilmek için
izlerin uzun olması gerekebilir. Fakat bu izlerin tamamı,
na yakını bikini içlerine gizlenir, bacak ve kolların izleri
ise iç yüzlerine saklanır. Bu izler zamanla silikleşse de
kendisindeki
kalıcı olmaktadır.
Estetik
Her insanın hayalidir güzel ve fit bir vücuda sahip olmak şeklinde açıklama yapan Op. Dr. Gökhan HAYTOĞLU, bayanların kıvrimlı, ince belli, düz
potansiyel güzelliği
bir karın, sıkı yuvarlak ve dolgun kalçalar; erkeklerin ise atletik kaslı bir
ortaya çıkarmak
vücuda sahip olmak istediklerini dile getirdi. Ancak günümüz şartlarında
çoğu kimse bu tür vücuda sahip olmak için gerekli özeni göstermemekte.
isteyen herkese
Bu tür vücuda sahip olmanın yanı sıra onu korumak daha da zor olmaktadır.
uygulanabilmektedir…
İnsanların yaşam biçimini değiştirmesi, stresten uzak durması, spor yapması, yediklerine dikkat etmesi gerekir. Bu aşamada estetik cerrahide gelişen
teknolojilerin ve ameliyat tekniklerinin yardımıyla insanların daha çekici, fit ve
sağlıklı bir vücuda sahip olmalarını sağlamak mümkün olmaktadır, ancak yine de
ameliyatlar sonrası kazanılan vücudu korumak da yine kişinin kendisine düşmektedir.
ESTETIĞIN HAYATIMIZDAKI YERI
Estetik kelime olarak hemen hemen her alanda kullanılabilen bir kelimedir, özetle güzel
bir görselliğe sahip olmak demektir. Estetik kelimesinin tıbbi olarak kullanılan anlamı ise kusurları düzeltmek anlamına gelmektedir. Vücut estetiği denilince ise vücudun her noktasında
yapılabilen güzelleştirme, kusurları azaltma işlemlerinden bahsedilebilir. Vücut estetiği aslında
hem bayanlar hem erkekler için uygulanabilse de yaratılış itibarı ile bayanlar estetiğe daha
fazla önem vermektedirler. Genellikle beğenilme içgüdüsünün erkeklere göre daha fazla önemsenmesi ve hemcinsleri ile olan içsel rekabet bayanları estetik ameliyatlara veya yöntemlere
daha fazla yöneltmektedir.
ESTETIK AMELIYATLAR
Estetik ameliyatlar ve uygulamalar gittikçe daha da çok artmakta ve gelişen teknoloji ile
kolay uygulanabilir yöntemler geliştirilmektedir.
Vücut estetiği, pek çok tıbbi faydası ile birlikte sıklıkla bayanların, yaşlanma ile beraber
vücutlarındaki değişiklikleri kabullenmek istememeleri ve güzel görünmek adına yaptırdıkları
çok çeşitli estetik operasyonları içermektedir.
Özellikle yaz dönemlerinde vücut güzelliği daha da önem kazanmakta ve yaz dönemi gelmeden önce erkeklere plaj vücudu denilen kaslı ve atletik görünüme kavuşmak için yapılan
liposhaping operasyonu, bayanlara ise göbek ve çevresinden veya bacak ve basen bölgesinden
yağ aldırma, karın germe ve popo kaldırma operasyonları daha fazla uygulanmaktadır.
TÜRKİYE’DE
Skolyoz nedir?
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr.
Murat Bezer, Skolyoz’un omurganın yana eğikliği olduğunu, genelde ergenliğin başında ortaya
çıkmakta olduğunu belirtti. Toplumda her 100
kişinin 1-2 sinde skolyoz vardır. Her 1000 kişinin
2-3' ü tedaviye her 1000 kişinin 1' i ise cerrahi tedaviye ihtiyaç duyabilmektedir. Skolyozun birçok
sebebi olabilir (diğer hastalıklar, travma, yaralanmalar gibi). Ailesinde skolyoz olanlarda skolyoz görülme ihtimali yüksek olup % 80 hastada
skolyozun sebebi bulunamaz. İlerleyici bir hastalık
olup erişkin yaşa kadar ilerlemeye devam eder.
Eğer tedavi edilmezse solunum ve gastrointestinal
sistemlere ait problemlere, şekli bozuk ve ağrılı bir
omurgaya neden olabilir. Hastalık özellikle kızlarda
daha ilerleyici olup korse tedavisine ihtiyaç duyulabilmektedir.
SKOLYOZ
TEDAVİSİNDE
BİLİNMEYENLER
Skolyozda omurgada ne olur?
İlk olarak omurga yana eğilir şeklinde açıklamalarda bulunan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof.
Dr. Murat Bezer, aynı zamanda omurganın kendi ekseni etrafında döndüğünü ve bu dönmeye eşlik eden
kaburgaların da yamulduğunu belirtmekte. Yana eğilme-dönme ve kaburgalardaki yamulma birlikte sırtta
kambur şeklinde çıkıntı oluşturabilmektedir.
Ameliyatsız Skolyoz Nasıl Tedavi Edilir?
Kabul gören ameliyatsız skolyoz tedavi şekli korse tedavisidir. Korse tedavisine ek olarak oluşturulan
bir egzersiz grubu ile hastalara skolyoz egzersizleri
yaptırılmaktadır.
SAĞLIK
31 Mayıs 2015 Pazar
Korse Tedavisi Neden Gereklidir?
Özellikle 25 derecenin üzerindeki eğiklikler büyüme ile hızla artabilir. Korsenin amacı çocuğun
büyüme çağı boyunca skolyozun ilerlemesini engellemektir. Korse skolyozu tamamen düzeltmeyebilir
ancak ilerlemesini engelleyebilir.
Korse Tedavisi Ne Kadar Başarılı Olur?
Korse tedavisi, korse teknikeri aile ve hastanın
oluşturduğu bir takım tarafından uygulanmakta.
Omurgadaki eğrilik için korse tedavisine en iyi cevabı büyümenin devam ettiği yaşlarda vermektir.
En iyi sonuçlar:
Hasta uyumu korse tedavisi
başarısını belirleyen en önemli faktörlerdendir.
Korse tedavisine erken başlandığında (çocuk büyümeye devam
ederken)
Skolyoz eğriliğinin açısı çok
yüksek olmadığı hastalarda
Korsenin çok iyi oturduğu hastalarda
Korseyi günde istendiği süre
(genelde 23 saat) kullananan hastalarda
Aile çocuğu iyi desteklediğinde alınır.
Korse Tedavisinin Riskleri
Nelerdir?
En büyük risk korse tedavisinin
başarısız olup hastanın ameliyat olmasıdır.
Başarısızlık nedenleri ise:
• Hastanın korseyi istendiği şekil ve sürede
kullanmaması
• Ciltte kullanıma engel olan yara oluşması
• Konfor ve psikolojik problemler oluşması olarak sayılabilir.
Korse Nedir ve Neden Üretilir?
Korselerin plastik, metal ve kumaş karışımından
kişiye özel üretildiğini dile getiren Prof. Dr. Murat
Bezer, Skolyozun şekline göre leğen kemiklerinden
boyna kadar uzanabildiğini belirtti. Genelde eğiklik
açısının tepesindeki yastıkçıklarla
karşı tarafa basınç uygulayarak
düzeltme sağlanmaya çalışılır.
Korse elbiselerin altına giyilir
ve genelde dıştan fark edilmez.
Korse giyen çocuklar normal hayatlarına devam edebilirler ve
korse içinde becerebildikleri
tüm aktivitelere izin verilir.
Korse Tedavisi Ne Kadar
Süre Gereklidir?
Korse günde 23 saat iskelet büyümesi bitene kadar
kullanılmalıdır. Daha sonra
bir süre daha sadece gece
kullanılır ve sonrasında da
bırakılır.
9
Korse Tedavisinin Sonuçları Nasıldır?
Büyümesi devam eden hastaların % 80' inde korse tedavisi başarılı olabilmektedir. Yani skolyozları artmaz. % 20' sinde ise ilerleme
gözlenebilir. İyi bir korse uygulamasıyla ilerle VVme olsa dahi çok nadir hastada skolyoz ameliyat gerektirecek kadar ilerleyebilmektedir.
Skolyozda Ameliyatsız Başka Tedavi Alternatifleri
Var mıdır?
Sadece korse tedavisi ve cerrahi tedavinin skolyozda başarılı
oldukları bilimsel olarak ispat edilmiştir. Bunlara benzer başka bir
tedavi yöntemi yoktur. Egzersiz yalnızca kendi başına skolyoz için bir
tedavi şekli olmayıp skolyozdaki artışı engelleyemez.
Korse Nasıl Kullanılır?
Prof. Dr. Murat Bezer, korseleri her gün daha uzun süre takmaya
çalışarak 3 hafta içinde günde 23 saat
takmaya başlanmaktadır. Kullanım sırasında mutlaka cilt her gün yara, sürtünme ve morarmalara karşı kontrol
edilmelidir. Korse altına mutlaka bir
pamuklu tişört (mümkünse dikişsiz)
giyilmelidir. Tişörtün korsenin altında
katlanmasına izin verilmemelidir. Korse
doktorun tam tarif ettiği (ilk taktığındaki gibi) takılmalıdır. Korse kullanılırken
günlük egzersizlere devam edilmelidir.
Korse Kullanan Hastalar Hangi
Egzersizleri Yaparlar?
Korse tedavisinin egzersiz ile birlikte yapılması başarı oranını artırır. Hastalar korse çıkarıldığında ve kullanımı
sırasında iki grup egzersiz yapmalılardır. Korse çıkarıldığında yapılan egzersizler sırt ve bel kaslarının esnekliğini
artırır ve zayıflamasını engellerler. Korse takılıyken yapılan egzersizler ise gün
içinde istenildiği zaman yapılabilir ve
korsenin daha etkili düzeltme sağlamasını hedeflerler
Korse Kullanan Hastalar Spor Yapabilirler mi?
Korse kullanan çocuklar bisiklete binebilirler, koşabilirler, zıplayabilirler, tenis oynayabilirler. Ancak ata binmek, kayak yapmak, paten yapmak, jimnastik yapmak istenirse korse mutlaka çıkarılmalıdır.
Korse Kullanan Hastalar Ne Sıklıkla Takip Edilir?
Korse tedavisi yakın takip gerektirir. 6 aylık kontroller bazen 3
aylık ya da daha sık aralıklarla yapılan kontroller gerekebilir.
Prof. Dr. Murat Bezer
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Biorezonans ve Diğer “Rezonans Terapi” Yöntemleri…
Neosante / NEO-Clinics’den Uzm. Dr. Ersal S. Işık, Sigara Bırakma, Zayıflama, Alerji Tedavileri, Kronik Sağlık Problemleri
Konusunda alternatif bir tedavi yöntemini anlatıyor…
Uzman Dr. Ersal S. Işık “Reonans terapi yöntemlerini birçok farklı sağlık probleminin iyileştirilebilmesi
için kullanıyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu. Bu terapiler vücudun enerjetik doğasına etki ediyor.
Vücudumuz maddesel olduğu kadar enerjetik bir yapı olarak algılanmalıdır ve vücudun enerjetik doğasına
etki etmeye yönelik terapilere de genel olarak Rezonans Terapileri denilmektedir.
Rezonans terapilerinde vücudu iyileştirmek
için herhangi bir maddenin kullanılmadığını
anlatan Dr. Ersal Işık, kullanılan şeyin elektromanyetik atımlar ve kullanılan maddenin
elektromanyetik izdüşümü olduğunu belirtmekte. Bu amaçla farklı niteliklerdeki cihazlar
kullanılmakta ve en çok bilinen şekliyle, kullanılan cihazın içerisine alerjen-bağımlılık yaratan madde ya da kişinin hastalığı ile ilgili vücut
sekresyonu konulmakta ve terapi bu madde
üzerinden yapılmaktadır. Kişinin, sistem içerisine konulan madde ile kablolar üzerinden akan frekanslar dışında bir etkileşimi
olmaz ancak terapinin sonunda kişinin o
maddeyle ilişkisi değişmiş ya da hastalığın enerjetik doğası faklılaşmış durumda
olmaktadır. Rezonans terapilerinde vücudun enerjetik yapısını etkilemek için
madde frekansları ve düşük yoğunluklu
elektromanyetik titreşimler de kullanılır.
Bu terapi Dünya’da uzun yıllardır kullanılagelmekte ve bu tip tedavilerin yaygınlığı her geçen gün artmaktadır.
Sigara bırakma : Rezonans terapilerinin kullanım alanlarından en çok
bilineninin bağımlılıklar ya da özellikle sigara bırakma olduğunu vurgulamakta olan Dr. Ersal Işık, bu
şekildeki kullanımda, kişinin son
içtiği sigaranın “frekans örneği”
olarak kullanılmakta olduğunu
ve bu frekans örneğinin vücuttan temizlenmeye çalışıldığını belirtti. İşlem çok küçük
elektromanyetik titreşimlerle yapılmaktadır ve seans sırasında kişi sakinlik
hali dışında herhangi başka
bir şey hissetmemektedir.
45 – 50 dakikalık bir seans
çoğu durum için yeterli olmaktadır ve bu seans kişinin sigara
isteğini net olarak hissedebilecek şekilde azaltmaktadır.
Gerektiğinde ikinci bir destek seansı da verilebilir ancak çoğu kişinin buna ihtiyacı kalmamaktadır.
Alkolü bırakma : Rezonans terapileri aynı
şekilde alkolü bırakmak ya da azaltmak isteyen kişiler için de kullanılabilmektedir. Yapılan işlem çok benzerdir. Kişinin sık içtiği
alkol cinsleri sistem içine yerleştirilir
ve sistemin algıladığı frekans paterni
üzerinden terapi yapılır. Kişi seans boyunca sistemin elektrotlarını tutuyor
durumdadır, ayakları sisteme
bağlı, altın plakalar üzerinde durmaktadır ve terapi sırasında hafif
bir sakinlik halinden başka herhangi
bir şey hissedilmemektedir.
Zayıflama : Akıllara hemen bu terapinin kilo verme konusunda kullanılıp
kullanılamayacağı sorusu gelmektedir.
Kilo verme konusunda da asıl olarak yapılan işlem bağımlılık yaratan maddeler üzerinden yapılan
işlemde kişinin fazla tükettiği ve
ona kilo aldıran gıdalar cihaza
tanıtılmakta ve terapi bu gıdalar
üzerinden uygulanmaktadır.
Bu terapiyi alanlar bunu “silme”
işlemi olarak adlandırırlar çünkü gerçekten de karbonhidratlara karşı istek dramatik
olarak azalmakta ve kişinin “açım ama yememem lazım, diyet yapıyorum” hissi ortadan kalkabilmektedir.
Zayıflama amaçlı olarak bu terapinin 4-5 gün
aralıklarla iki kez uygulanması çoğu zaman yeterli
olmaktadır ve özellikle yeme ihtiyacını dizginleyemeyen, ekmek ya da hamur işleri ya da tatlılardan
kendisini alamayan kişilere bu yöntem önerilmektedir. Bu gıdalara bağımlılık hali ne kadar
yüksekse terapilerin etkinliği de o kadar yüksek
olacaktır. İştahı azaltma konusunda yapılan
terapiler çocuklar için de uygulanabilmektedir.
Dr. Ersal Işık, kilo verme amaçlı yapılan terapilerin kilo vermeye yardımcı
olmak yanında vücut üzerinde birçok olumlu etki yarattığını belirtti.
Alerjiler : Dr. Ersal Işık Biorezonansın alerji tedavilerinde de kullanıldığını ekledi.Madde örneklerinin terapiye dahil edildiği biorezonans terapilerinin ilk kullanım alanı alerjiler olmuştur. Bu terapiler Almanya’da ilk kullanılmaya başlandığı
zamanlarda esas olarak alerji tedavisi olarak
tanımlanmış ve tüm Dünyada da özellikle
bu şekilde yayılmıştır. İşlem alerji yaratan maddenin frekansının vücudu bir
nevi “aşılamak” için kullanılmasıdır.
Neosante / NEO-Clinics
Uzm. Dr. Ersal S. Işık
Kronik Hastalıklar : Dr. Ersal Işık, rezonans terapilerinin çözümü olmadığı düşünülen birçok nörolojik
problemde ya da yaşlılıkla ilgili problemlerde, kronik
hastalıkları olan kişilerde ya da psikolojik, psikiyatrik problemlerde kişinin hayat kalitesini arttırmaya
yardımcı olmak adına, tek başına ya da ve süregiden
tedavileri desteklemek için kullanılabilir.
Terapiler haftada bir yapılan seanslar şeklinde
verilmekte ve terapi alan kişilerin birbiriyle bağlantısızmış gibi görülen birçok sağlık probleminde farklı
seviyelerde iyileşmeler olması beklenmektedir.
Bu terapilerin bilinen bir yan etkisi bulunmamaktadır. Sürmekte olan herhangi bir tedaviye vücudun
kendisini iyileştirme potansiyelini harekete geçirmek
üzere eklenebilir. Verdiğimiz eğitimlerle konuya ilgi
duyan hekim, psikolog ya da alanda çalışan diğer tüm
Yani alerji yaratan madde vücda terapistlere bu kapsamlı terapi yöntemini anlatmaya
verilmez ya da temas ettirilmez ancak çalışıyoruz.
Rezonans terapileri ülkemizde yaygın olan ortoterapi için bu maddenin frekans örneği
doks
tıp kültüründe çok fazla bilinmiyor. Ancak yine
kullanılmaktadır.
de
bu
alanda çalışan doktor ve terapist sayısı azımsanAlerji tedavilerinde haftada bir yapılan
mamalıdır. Türkiye’de bu terapilerseanslar, alerjinin ortadan kaldırılabilmesine
den fayda görmüş hasta ya da
yardımcı olmaktadır.
kişi sayısının yüzbinlerle ifade
Spor hekimliği ve ağrı tedavileri : Dünya’da enerji terapileri koedilebileceğini belirtmem genusunda büyük bir bilgi birikimi bulunmaktadır. Yıllar içinde edinilen
rekir. Şu an için tamamlayıcı
tecrübe ile, vücudun enerjetik yapısını etkilemek için madde frekansları
tıp kapsamında olan bu terapilerin zamanla (Dünya’da
değil de pulslar şeklinde verilen elektromanyetik atımlar kullanılmabirçok ülkede olduğu gibi Türya başlanmış ve PEMF (pulsatil-odaklı elektromanyetik alan terapisi)
kiye’de de ) klasik tıbbın rutin
olarak anılan yeni bir rezonans terapisi şekli birçok farklı hastalık için
uygulamaları
içerisine gireceği
kullanılmaya başlanmıştır. Rezonans terapilerinin bu özel formunun ilk
de beklenmektedir.
kullanım alanı ağrı terapileri ve spor hekimliği ve ortopedik rahatsızlıklar olsa da tedavisi zor olan nörolojik hastalıklardaki kullanım ve
psikiyatrik problemlerdeki kullanım Amerika FDA tarafından da
onaylanmış durumdadır.
10
HEMOROİDAL HASTALIK VE
LONGO HEMOROİDOPEKSİ
31 Mayıs 2015 Pazar
TÜRKİYE’DE
HEMOROİD NEDİR?
Halk arasında basur olarak ta bilinen hemoroidin, daha çok toplardamar ağırlıklı submüköz venlerin genişleyerek dışarı sarkmasıyla oluştuğunu anlatan, Üsküdar Anadolu Hastanesi Genel Cerrahı Op Dr Muharrem
Kuzkaya , Genel cerrahi polikliniklerinde en sık görülen hastalıklardan birisidir diyor.
Hiçbir şikayeti olmayan sağlıklı kişilerin muayenesinde her üç kişiden ikisinde hemoroid tespit edilmektedir
diyerek sözlerine devam eden Op Dr Muaharrem Kuzkaya, Hemoroidin, iç (internal) ve dış (external) olarak ikiye
ayrılmakta olduğunu belirtiyor. Bunlardan iç hemoroid genellikle fazla ağrı ve kaşıntıya neden olmaz. Çok ileri
evrelerde olmadıkça sadece aralıklı rektal kanama şeklinde belirti verir. İleri evrelerde makattan dışarı çıkan ve
kendiliğinden ya da parmakla normale dönen memeler ortaya çıkabilir. Dış hemoroid ise kendilerini genellikle
ağrı ve yanma ile gösterir.
SAĞLIK
Üsküdar Anadolu Hastanesi Genel Cerrahı Op Dr Muaharrem Kuzkaya
Longo hemoroid ameliyatının özelliklerini şöyle sıralıyor:
Gerçekten 3.ve 4.derece hemoroidal hastalıkta normalde anal mukozayı internal sfinktere sıkıca destekleyen ligamanlar genişlemiş ve gevşemiştir. Anal mukoza prolabe olur. Bu yöntemde stapler denilen, tek
kullanımlık özel bir alet kullanılır. Stapler ile yaklaşık 2 cm’lik mukoza kesilerek alınır. Dolayısı ile beslenmesi
bozulan hemoroid memeleri söner ve memeler kaybolur. Çoğunlukla genel anestezi altında uygulama yapılır.
Ameliyat süresi ortalama 20 dakikadır.
Az ağrılı olması: Hastaların yüzde 80'i klasik cerrahi yönteme göre ağrı kesiciye çok daha az
ihtiyaç duyar. Hasta ertesi gün bile rahatça dışkısını yapar ve ağrı hissetmez. Hasta ertesi gün
bile rahatça dışkısını yapar.
Makattan sarkmayı önlemesi: Hemoroid memeleri yukarı doğru çekildiği için hepsi barsak
içerisine girmiş olur.
Ameliyat süresinin kısa olması: Klasik yöntemlerde ortalama 30 dakika olan ameliyat süresi Longo yönteminde yaklaşık 15 dakikadır.
İşe daha erken geriye dönmeyi sağlaması: Çoğu hasta 3-4 gün sonra aktif yaşamlarına ve
işlerine geri dönebilir.
Üsküdar Anadolu Hastanesi Genel Cerrahı Op Dr Muharrem Kuzkaya, Hemoroid
Çeşitlerini ve Evrelerini şöyle sıralıyor..
HEMOROIDDEN KORUNMAK IÇIN
NELER YAPILABILIR?
Liften zengin gıdalarla beslenilmeli ve gerekirse
diyete lif ilavesi yapılmalıdır
DIŞ HEMOROID: Genellikle ele gelen cilt kaDışkılama sırasında ıkınmaktan kaçınılmalıdır.
barıklıkları dışında hastayı pek rahatsız etmezler.
Kabızlıktan korunulmalıdır.
Ancak bazen genişlemiş damarlara pıhtı oturması
Ayrıca hemoroid oluşumuna yol açabileceğinile şiddetli, diken batar gibi bir ağrı ve bunu takip
den uzun süren öksürük, ağır kaldırma gibi ıkınmaya
eden şişlik, kızarıklık meydana gelebilir. Bu duruma
yol açan etkenler de ortadan kaldırıltromboze eksternal hemoroid denmalıdır.
mektedir.
Alkol, acı biber ve baharatlı gıdaİÇ HEMOROID: İç hemoroidlardan sakınılmalıdır.
ler hastalığın ilerleme evresine göre
Uzun süre hareketsiz olarak otudört grupta değerlendirilir;
rulmamalı ya da ayakta kalınmamaEVRE- I İÇ HEMOROID: Klilıdır.
nikte kendini sadece kanama ile
Düzenli egzersiz yapılmalıdır.
belli eder. Bu kanamalar genellikle
Günde uyku dışında geçen her saat babüyük abdest sırasında veya sonşına 5 dakika yürünmelidir. Uzun süre
rasında tuvalet kağıdını kirletecek
oturmanın hemoroid oluşumu ile ilgisi
şekilde veya bazen damlama tarvardır.
zında olabilir.
Yeterli miktarda su içilmelidir.
EVRE- II İÇ HEMOROID: BüSuyun çay, kahve gibi içeceklerle karşıÜsküdar Anadolu Hastanesi
yük abdest sırasında ıkınmakla anüs
lanması yoluna gidilmemelidir.
Genel Cerrahı
dışına çıkan memeler ve kanama ile
Büyük abdestten sonra rahatsızOp. Dr. Muharrem Kuzkaya
belirti verir. Kanamalar biraz daha
lık oluyorsa ılık suyla oturma banyosu
sık ve fazla miktardadır.
yapılmalıdır.
EVRE- III İÇ HEMOROID: Hemoroid memeleri artık kolayca anüs dışına çıkmakta ve sadece
parmakla itilerek anüse yerleşebilmektedir. Sık sık
dışarıda sıkışarak ödem, şişlik ve ağrıya yol açarlar.
Bu durumda kanama da şiddetli olmaktadır.
EVRE- IV İÇ HEMOROID: Genellikle yıllardır
devam eden kabızlıklar sonucu oluşan bu durumda,
iç ve dış hemoroidler topluca makattan dışarı sarkmaktadır. Memeler ağrısız, ıslak ve büyüktür. Çoğu
zaman sümüksü bir akıntı, büyük abdestten sonra
tam temizlenememe, iç çamaşırının kirlenmesi ve
otururken ağrı da yakınmalar arasındadır.
HEMOROIDAL HASTALIĞIN KLINIĞI
Hastalar klinikte kaşıntı, ele gelen meme, ağrı ya
da kanama yakınmalarıyla doktora başvurur. Ne yazık
ki hemoroidal hastalık yıllar içinde giderek kötüleşme
eğilimindedir; hiçbir zaman daha iyi olmazlar. Bu nedenle, ortaya çıktıkları anda güvenilir, hassas ve etkili
bir tedavi yapılması önerilmektedir.
Ana semptomu kanama olan bu selim hastalıkta
tedaviye başlamadan önce özellikle 40 yaş sonrası kesinlikle kolonoskopik işlem yapılması gerekir. Kalınbarsağın kanseri ekarte edilmeden hemoroidal hastalığa
odaklanmamak gerekir. Op Dr Muaharrem Kuzkaya
,Genç hastalarda ülseratik kolit, crohn gibi inflamatuar
bağırsak hastalıklarını atlamamak için kolonoskopi ya
pılması gerektiğini belirtiyor.Hemoroidal hastalıklarda ciddi kanama şikayeti olmadığı durumlarda 1.ve
2.derece hemoroidal hastalıklar hastalık olarak kabul
edilmeyebilir.
HEMOROIDAL HASTALIĞIN TEDAVISI
1.ve 2.derece hemoroidlerin kanama gibi klinik şikayet olmadığı durumlarda hastalık olarak
kabul edilmeyebileceğini vurgulayan Genel Cerrahi Uzmanı Op Dr Muaharrem Kuzkaya, Bu nedenle 1.ve 2.derece hemoroidlerde konservatif,
medikal tedaviler ve küçük girişimler (skleroterapi, lastikbant ligasyonu)
yapılabileceğini belirtiyor.
Tıbbi tedavi:
Medikal tedavilerde öncelikle kabızlığı gideren ilaçlar da önerilmektedir. Antienflamatuar topikal ajanlar (krem, pomad), fitil ve sistemik
olarak tabletler kullanılmaktadır. Tıbbi tedavi ile hemoroidlerin ortadan
kalkması ve tam iyileşmesi beklenmemelidir. Bu tedavi daha çok şikayetleri ortadan kaldırmak için uygulanır.
Skleroterapi:
İç hemoroidlerin çevresindeki yumuşak doku içerisine özel birtakım
solüsyon enjekte edilerek damarların büzülmesi amaçlanır. Enjekte edilen madde mukozanın altındaki dokulara yapışmasına yol açar. Böylece
prolapsus da önlenmiş olur. 1.ve 2.derece hemoroidlerde uygun bir tedavi seçeneğidir. Çoğu kez tekrarlanması gerekebilir.
Lastik Bant Ligasyonu:
2.ve 3.derece hemoroidlerde uygulanan bu yöntemde özel bir aletle hemoroidlerin tabanına bir lastik bant geçirilir. Bağlanan hemoroid
dokusu üç beş gün içerisinde nekroze olarak düşer, bantların ağrıya duyarsız olan dişli çizginin üzerine yerleştirilmesi gerekir. İlk seansta ikiden
fazla bant uygulanmaması gerekir. Bu nedenle üç dört hafta aralarla bir
kaç seans tedavi gerekebilir.
İnfrared (Kızılötesi) Fotokoagülasyon:
Kızıl ötesi ışınlarla hemoroid pakelerinde minör doku harabiyeti
sağlanması yöntemidir. Kızıl ötesi ışık dokuda kuagülasyon nekrozuna
yol açar. Erken evre küçük hemoroidlerde uygulanır. Ağrı ve kanamaya
yol açabilirler.
Cerrahi Tedavi: 3.4. derece hemoroidal hastalıklarda cerrahi tedavi uygulanmaktadır.
Klasik cerrahi tedavi:
Tüm dünyada halen uygulanan en sık yöntemlerden biridir. Amaç
hemoroid pakelerinin tamamının çıkarılmasıdır (hemoroidektomi). Açık
ve kapalı yöntemler uygulanmaktadır. Hemoroidektomiden sonra nüks
olasılığı % 5 in altındadır. Ameliyat sonrası ağrı, kanama, idrar retansiyonu ve enfeksiyon riski mevcuttur. Açık hemoroid ameliyatlarının geç