Çaylık Mayıs 2015
Transkript
Çaylık Mayıs 2015
2 YA ŞIN DA ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Mayıs 2015 • Sayı 24 Hasadımız huzurlu ve bereketli olsun [sunuş] HASADIMIZ BEREKETLI, ÇAYIMIZ LEZZETLI OLSUN Büyüyen ailemizle ve yeni umutlarla bir hasat dönemine daha girdik. Üreticisi, çalışanıyla birlikte Çaykur ailesi ve ülkemiz için hayırlı, uğurlu, bereketli bir hasat olmasını dilerim. Hep söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz; hedeflerimiz büyük. Sadece kurumumuz adına değil, aynı zamanda ülkemize gurur verecek bir başarıya imza atmanın azmindeyiz. Son iki yılda peş peşe katma değeri yüksek, yeni ürünlerin müjdesini verdik ve daha nice güzel haberleri sizlerle paylaşmayı umut ediyoruz... Çaykur sadece bir marka değil, Doğu Karadeniz’in neredeyse bir asıra yaklaşan çay macerasında hakkıyla güven kazanmış, arkasına bir tarihi, hafızayı katmış bir kurumdur. Üstlendiğimiz misyon, aynı zamanda bize çok önemli sorumluluklar yüklüyor. Yurdumuzda gösterdiğimiz başarıyı uluslararası pazarda da yakalamamız, Türk çayının sağlıklı yönünün, Türk çay kültürünün bilinirliğini sağlamamız gerekiyor. Bu hedef doğrultusunda bizleri daha zorlu, ancak başardıkça haklı bir gurur duyacağımız yollar bekliyor. Daha çok çalışacağız, daha verimli çalışacağız, çayımızı ve Çaykur’umuzu daha ileri taşıyacağız. Çaykur, üreticisiyle, çalışanıyla güç ve akıl birliği yaparak, bu yoldaki kararlı adımlarını sürdürecektir. Bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da değerli üreticilerimizin seslerine kulak vereceğiz. Büyük hedefler büyük çabalar gerektirir. Çalışkan ve samimi Karadeniz insanı, Türk çayını zirveye taşıma hedefine en kısa sürede ulaşacaktır. Yeni çay sezonu hepimize hayırlı olsun, bereketle gelsin. İmdat Sütlüoğlu Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü facebook.com/didisogukcay MAYIS 2015 [3] [busayıda] Hasadımız huzurlu ve bereketli olsun KAPAK KONUSU S. 6 KAPAK KONUSU 12 TEDARIKÇILERIMIZ 14 GEZI GÜNLÜĞÜ 16 BAYILERIMIZ 18 ÇAYIN KAYNAĞI 6 Tarihe bir yolculuk 14 KARS HOBİ S. 22 ÇAYKUR içindekiler ÇAYIN KAYNAĞI S. 18 FINDIKLI ÇAY FABRIKASI ILK ORGANIK ÇAYINI ÜRETECEK Fındıklı Çay Fabrikası Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Necla Yeşildağ (Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü) POZITIF 26 EMEK VERENLER 28 PAYDOS 30 ÇAYKUR’DAN HABERLER 40 LEZZETLI TATLAR 42 GÜNCEL 44 ÇAY DURAKLARI 46 GÜNCEL 50 SERBEST KÜRSÜ Yayın Yönetmeni Süleyman Pınarbaş (Genel Müdür Yardımcısı) Kars’ın vazgeçilmezi: Kıtlama Çaykur çayı 24 Sahibi ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına İmdat Sütlüoğlu (Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür) Tarihe bir yolculuk: Kars HOBI S. Gözde İsmar Market ürün satışlarından memnun 22 GEZİ GÜNLÜĞÜ Hasadımız huzurlu ve bereketli olsun Çaykur hayatın ta kendisi Haber Koordinasyonu Aycan Toktanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş Çay geçim, Çaykur hayat kaynağımızdır YAYIN KURULU Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu, Aycan Toktanlı, Necla Yeşildağ, Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş, Cansu Cangöz Çaykur ülkemizin gözbebeği Çayın, Çaykur’un ve balığın değerini bilmeliyiz YAYINLAYAN Kaçkarların şifalı lezzeti: Rize kestane balı Erdoğan Erhan (Yayın Danışmanları) “İstanbul’un fethi”ne gitmek ister misiniz? Belgin Demirer, Özer Sayın (Editör) Bulutların üstünde çay keyfi Metin Özkan (Sanat Yönetmeni) 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Annem için ne yapsam? Ahmet Akgül (Grafik Tasarım) ARAŞTIRMA ZIRVESI ÇAYKUR SPONSORLUĞUNDA GERÇEKLEŞTIRILDI ÇAYKUR’DAN HABERLER S. 30 Seyit Göktepe (Redaksiyon) Mehmet Kaptan Erbaş (Fotoğraflar) Kesişim Yayıncılık ve Tasarım Hizmetleri A.Ş. Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2 Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99 BASKI VE RENK AYRIM Elma Bilgisayar ve Basım 0 212 697 30 30 hayatın ta kendisi [4] MAYIS 2015 MAYIS 2015 [5] [kapakkonusu] 2015 yaş çay hasadına, büyüyen ailemizle hizmet kalitesini yükselterek, üreticilerimizle daha sıcak bir iletişim kurarak, tüketicilerimize daha fazla ürün seçeneği sözü vererek “merhaba” dedik. Hasadımız huzurlu ve bereketli olsun “TOPLARSAN HELALINDEN, KAZANIRSIN BEREKETINDEN” [6] MAYIS 2015 ÇAYKUR 2015 yaş çay hasadına, iddialı hedeflerle ve “Toplarsan helalinden, kazanırsın bereketinden” çağrısıyla başladı. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, “2015 yılında hedeflerimiz büyük. Amacımız dünya pazarlarına açılmak, Çaykur’u bir dünya markası yapmak ve katma değeri yüksek ürünlerle üreticimizin refah seviyesini yükseltmek” hedefini açıklayarak 29 Nisan’da yeni hasat dönemini açtı. 17 yıl sonra ilk kez 3 bin 500 gibi yüklü bir işçi alımıyla büyüyen ailemiz, bu taze kanla hizmet kalitesini daha da artıracak. Hasat dönemine girerken “Çok daha büyük işler başaracağız,” diyen Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüz İmdat Sütlüoğlu, yapılanları yapılacakların teminatı olarak gösterdi ve 2014 yılında müjdelenen birçok yeniliği hatırlattı. İmdat Sütlüoğlu’nun “2015’te bu yeniliklere daha da değer katacağız, daha da ileri götürerek başarımızı daim kılacağız,” dediği adımlar uzun bir liste oluşturuyor. Peki 2014 yılında ve 2015’in ilk aylarında hayatın çaya endeksli olduğu Doğu Karadeniz’e hangi kolaylıkları yaşattık, hangi avantajları sağladık ve çaya tut- kun Türkiye’yi hangi yeniliklerle mutlu ettik, gururlandırdık? 2014 MediaCat’in Ipsos işbirliğiyle gerçekleştirdiği Lovemarks Araştırması’nda, tüm kategoriler içinde kendi kategorisinde en yüksek skoru elde eden Çaykur olarak, en sevilen çay markası seçildik. İSO 500’e göre 2014’te bir önceki yıla kıyasla dört basamak yükselerek Türkiye’nin en büyük 49’uncu kuruluşu olduk. En büyük projemiz, çayın tamamını en kısa zamanda organik hale getirmekti. Böylece hem Türk insanına en güzel çayı içirmeyi hem de rakipsiz bir ürünle dünya pazarlarında çok güçlü bir yer edinmeyi hedefleyerek organik tarım alanını genişlettik. Organik Hemşin, Organik Rize Siyah Çay ve Organik Zümrüt Rize yeşil çaylarını yurtiçinde pazarlamanın yanı sıra uluslararası zincir GNC ile başlatılan işbirliğiyle organik çay ihracatına adım attık. Türkiye “didi” ile güçlü bir marka kazandı. Geçtiğimiz yıl yurtdışından çok yoğun talepler alan “didi”, 60 milyon litre satıldı. Ürün ve ambalaj çeşitlendirmesine gittiğimiz “didi” ile birlikte, gazlı içeceklerden ciddi bir pazar payı aldık. Dünya piyasasında katma değerli bir ürün olan Stevia’nın bölge şartlarına adaptasyon çalışmalarında başarılı sonuçlar elde ettik. Güneydoğu’da kesintisiz sürdürdüğümüz çalışmalarımız sonucunda çayımızın sağlıklı yönünü anlattık, kaçak çaya karşı önemli MAYIS 2015 [7] [kapakkonusu] EN SICAK ILETIŞIM KAMPANYASI başarılar kazandık. Ambalajlarımızı yeniledik, ürün kalitemizi paketlerimizde de öne çıkardık. 2015 YILI SÜRPRIZLE AÇILDI Verimli çay tipleri yetiştirmek ve çayı çeşitlendirmek hedefiyle Atatürk Çay Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü laboratuvarlarında çalışmalar kesintisiz sürdürüldü. Bu çalışmalar 2015’te de sonuç vermeye devam etti. Çaykur olarak 2015 yılına bir müjdeyle başladık. Çaykur çayı, hem Türk damak tadına uyacak, hem bağışıklık sistemini güçlendirecek hem de uçucu aroma bileşenlerini zenginleştirecek bitki ve meyve aromalarıyla “Artı” olarak tüketicinin karşısına çıktı. 2014’te üreticilerden ilk defa tomurcuk alımı yaptık. Türkiye 2015 yılında “imparatorların çayı ve çayların imparatoru Beyaz İksir” ile tanıştı. 20 gramı 80 liradan satılan Beyaz İksir büyük ilgi gördü ve kısa zamanda tükendi. Teknoloji çağını yakaladık. Tüketicinin bir “tık”la istediği Çaykur ürününe ulaşmasını mümkün kılacak www.caykursatis.com e-ticaret sitesini açtık. ÜRETICININ HAYATINI KOLAYLAŞTIRDIK Bütün bunları başarabilmek, dünya markası olabilmek için bölgenin çay kalitesini artırmasını, üreticinin rahatça çalışmasını sağlamak gerekiyordu. Çay sektörü tarihinde devrim diyebile- [8] MAYIS 2015 ceğimiz randevulu alım sistemini hayata geçirdik. Üreticilerimizin çaylarını geniş zaman aralığı planlamasıyla huzurlu satabilmeleri için randevu planlamasını sabah 08.00 ila gece 24.00 saatleri arasına yaydık. YENI EKIPLE YÜKLEME SORUNU GIDERILECEK Hizmet kadromuzu büyüttük. Çaykur hasat dönemine 3 bin 500 yeni işçiyle girdi. Mevsimlik iş için Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun illerindeki İşkur il müdürlüklerine 10 gün içinde 26 bin 400 kişi başvuru yaptı. 2 bin 375 kişinin işe alınacağı Rize’de başvuru sayısı 16 bin 500, 783 kişinin işe alınacağı Trabzon’da ise bu sayı 5 bin 188 oldu. 276 kişinin işe alınacağı Artvin’de 3 bin 3, 66 kişinin işe alınacağı Giresun’da ise 1736 kişi başvuru yaptı. Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun’daki fabrikalarda çalışacak 3 bin 500 işçinin 2 bin 370’i yaş çay yükleme ve boşaltmada işbaşı yaptı. İşçilerden 600’ü meslek ve teknik lise ile yüksek okul mezunu, 180’i mevsimlik ziraat ve orman mühendisi, 350’si de çay eksperi. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, 17 yıl aradan sonra yapılan bu büyük alımla hedefledikleri iki konuyu şöyle açıkladı: “Hedeflerimizden biri, devamlı şikâyet KOTA VE TOMURCUK FIYATI ARTTI İmdat Sütlüoğlu’nun üreticiyi sevindirecek başka haberleri de vardı: “Mayıs ayında ilk sürgündeki kotamız dekar başına 400 kilogram. Bu yıl 2011’de yaşadığımız duruma benzer bir durum görünüyor. Çay hasadının sahilde ve yukarı kesimlerde aynı dönemde gerçekleşmesini bekliyoruz. Kademe oluşmadığı için bu sene özelinde bir sıkışma söz konusu. Vatandaşın çayını rahat verebilmesi, özellikle sahiller için dördüncü alma şansı doğabilmesi açısından erken toplaması kendi çıkarınadır. Bu nedenle kotayı yüksek tutuyoruz. Kotayı yüksek tutmamızın başka bir nedeni de özel sektörden vatandaşımızın mağdur olmamasıdır. Kuru çay fiyatının sektörde yüksek tutulması da çalışmalarımızın hedefleri arasındadır. Beyaz Çay alımlarımız da devam edecek. Bu yıl kilosunu 350 TL’den alacağız. 2015’te Beyaz Çay’ı daha fazla üretmek istiyoruz.” gelen yaş çay yüklemelerini kendi bünyemize alarak sağlıklı hale getirmek. Yükleme ve boşaltma işçisi sıkıntısı çekiyorduk. Müteahhitlere yaptırıyorduk ve sıkıntılar bitmiyordu. Yükleme sıkıntısını ortadan kaldırmayı hedefledik. Kura çekimi işlemini tamamlayarak ihtiyaç duyduğumuz personelin işlemleri tamamlandı. İkincisi ise fabrikalarımızdaki, işletmelerimizdeki vasfı yükseltmek. Çünkü fabrikalarımız artık tam teknolojik hale geldi, otomasyon tamamlandı. Çaya hiç insan eli değmiyor artık. Biz de yüksek vasıflı teknik elemanlarla üretimi sürdürmeyi, üretimdeki kaliteyle birlikte idari yapıyı da daha üst standartlara çekmeyi hedefliyoruz. Düz işçilerin noter huzurunda çekilen kurayla adil bir zeminde alınmasını istedik. Şansı olan kazandı. Ben dâhil hiç kimsenin bir tane dahi kontenjan hakkı yoktu. Alımlar tamamen adil çerçevede yapıldı. Vatandaşlarımız bundan emin olsunlar. Büyük Çaykur ailesine katılan işçi kardeşlerime hoş geldiniz diyor, hayırlı olmasını diliyorum. Yeni katılımlarla birlikte sayımız 9 bin 726’dan 13 bin 226’ya çıktı. İnşallah bu güçle daha da verimli, daha da faydalı hizmetler vermeye, üreticilerimizi ve tüketicilerimizi daha çok mutlu edecek hizmetleri sunmaya devam edeceğiz.” Kuraya katılanlardan sevinenler de oldu, üzülenler de… Ancak sonuç, bölgedeki bütün üreticileri memnun etti. Çok kısa bir sürede çok önemli adımlar atan Çaykur, üreticilerin de bu adımlardan haberdar olabilmesi amacıyla hasat dönemini çok sempatik bir kampanyayla açtı. Hedef, üreticilerle iletişimi güçlendirmek. Bu iletişimin araçları da broşürler, dergiler, alım yerlerine asılan posterler, sosyal medya üzerinden yapılan duyurular olacak. Çaykur’un üreticilerle birebir iletişime son iki yıldır büyük önem verdiğini belirten İmdat Sütlüoğlu, kampanyanın içeriğini şöyle özetledi: “Çok değer verdiğimiz üreticilerimizle daha çok iletişim kurup sorunlarını birebir dinlemek, yanlarında olduğumuzu kendilerine hissettirmek istiyoruz. Biz büyük, güçlü bir aileyiz ve bu ailenin gerçek fertlerini ön plana çıkararak hazırladığımız afişler hasat sırasında, alım yerlerinde onları karşılayacak. İlk kez yapılacak bu uygulama hasat boyunca sürecek.” MAYIS 2015 [9] [kapakkonusu] SEVIM TANTOĞLU: ÇAY OLMASA IŞIMIZ ZORDU 3.5-4 ton çayımız var. 10-15 yaşımdan beri çay topluyorum. Bizim çaylarımızı dedem dikmiş 60 yıl önce... Çay olmasa, çay fabrikaları olmasa, Çaykur olmasa hayat bizim için zor olurdu. Çok sayıda insan çaydan, fabrikalardan ekmek yiyor. Benim eşim de Çaykur’dan emekli. Çaydan memnunuz; ekmeğimiz buradan çıkıyor. Çay paralarının erken yatırılmasından ve randevulu sistemden çok memnunuz. Eski sistemde çayı 1 ton olan veriyordu, 100 kilo olan veremiyordu. Günlük kota oluyordu, her gün in-çık yapıyorduk. Şimdi haftalık 500-600 kilo veriyoruz. Herkes kendi kotasını, saatini biliyor. Bu eski sisteme göre çok daha rahat, çok daha iyi. HANIFE BAYRAKOĞLU: ÇAY YOKSA, BIZ DE YOKUZ Hasadı sevinçle bekliyoruz. Çünkü köyümüze, ilçemize, evlerimize bir hareketlilik getiriyor. Hem çocuklarımız büyüdüğü için ev işimiz azaldı hem de çay hasadı artık eski zamanlardaki gibi değil, çok daha kolaylaştı. Yani artık hasatlar bizim için daha çok keyife dönüştü. Köyümüz Aşağıdurak’ta pek çok köylü organik çaya geçti. Randevulu sistemden ise çok çok memnunuz. Hayatımızı çok kolaylaştırdığı gibi, işbirliğini de artırdı. Toplanıp, hasat yapacak komşumuza yardım ediyoruz. İmece usulüyle hem yardımlaşıyor hem sohbet ediyoruz. Çaykur’dan isteğimiz, sadece kotaların artırılmasıdır. Beyaz Çay güzel ama toplaması zor. Çocuklar burada olmadığı için onlara da toplatamıyoruz. Ancak dört-beş kişi bir araya geliyoruz, bir gün birisinin diğer gün bir başkasının çaylığına giriyoruz. Bir-iki kilo kadar çıkıyor. Çay gitseydi Rize insanı da giderdi. En güzeli, bizi rahatlatan çaydır. [10] MAYIS 2015 HATICE KULABER: HASAT DEMEK, NEŞE DEMEK Hasat zamanı bizim için hareket demek, neşe demek. Çocuklarımız burada okuduğu için Ardeşen’de yaşıyoruz ama çay hasadı için köye gidiyoruz. Köyün muhabbeti, sohbeti bitmiyor. Her akşam toplanıyoruz bir evde. Hasat, hem birlikte zaman geçirmek hem para kazanmak için dört gözle beklediğimiz bir dönem. Eskiden insanlar sadece çayla geçinirlermiş ama hâlâ çay geliri bizim için vazgeçilmez. Başka işler yapmak için köyden ayrılmış olanlar var. Ama çayın gelirinden memnun kaldıkları için geri dönüyorlar. Gençlerimiz için de aynı şey geçerli; önceleri çaylıklarda çalışmak istemiyorlar ama sonradan çayın değerini anlayıp dönüyorlar. Bizim köyde insanlar, çaylarını işçiyle topluyor. Kâr etmeseler işçi çalıştırabilirler mi? Çay parasının yarısını işçiye versen, yarısını cebine koysan oluyor. 70-80 ton çay alan var. Biz organik çay tarımı yapıyoruz. Sadece iki yıldır gübre kullanmıyoruz. O nedenle henüz toprağa, meyveye-sebzeye etkisini göremedik. Ama hiç gübre kullanılmayan merzeler var, oraların meyve ve sebzelerinin tadı hakikaten bizim bildiklerimizle karşılaştırılmaz. Gübrenin toprağa ve ürüne zarar verdiğini biliyoruz. FATMA YAĞCI: İYI FIYAT VERILSE HERKES ORGANIĞE GEÇER Çay bizim her şeyimiz. Çocuklarımı çay parasıyla büyüttüm. Çay olmasa, Çaykur olmasa, hiçbir şey yoktu. Çay olmasa, herkes şehir dışına, yurtdışına giderdi. 4-5 ton kadar çayımız var, kendim topluyorum. Eski yıllarda yapamazdım. Önceleri elle topluyorduk, şimdi makasla topluyoruz, daha kolay, daha rahat. Halbuki eskiden akşama kadar ancak iki bez toplayabiliyorduk. Bizim köylerde pek çoğumuz organik çay yapıyoruz. 2015, organik çay tarımında üçüncü yılımız. Tam organik ürün alabilmek için iki yılımız kaldı. Yararına inandığımız bu yolda Çaykur’un daha fazla desteğine ihtiyaç duyuyoruz. Gübre kullanılmayan yerlerde yetişen meyve ve sebzenin tadının ne kadar farklı olduğunu biliyoruz. Onun için organik tarımdan memnunuz. Bütün çaylıkların organiğe dönmesi çok iyi bir fikir ancak herkes geçerse… ASIYE TANTOĞLU: ÜRETICI OLARAK RAHATIZ Ben 15 yaşımdan beri çay topluyorum. Hem de severek topluyorum. Yaşıtlarım arasında çay toplamayı sevenler de var… Eskiden ninelerimiz 60 kilo çayı sırtlarına yükler, aşağıdaki alım yerine taşırlarmış. Neyse ki şimdi her tarlaya araba gidebiliyor. Koşullar yıldan yıla iyileşiyor. Çayımızı daha iyi satıyoruz, bize daha iyi şartlar sunuldu. Bundan dolayı mutluyuz. Çaykur’daki son gelişmelerden de memnunum. “didi”yi de çok seviyorum. Daha önce soğuk çay içmiyordum. “didi” çıkınca ben de içmeye başladım. Randevulu sistemden çok memnunuz. Şimdi günümüz geldiğinde köye gidip çayımızı topluyoruz. Randevulu sistem dolayısıyla kazanılan zamanda ev işleri, bahçe işleri yapılıyor. ADEM BABAOSMANOĞLU: ÇAY BARIŞ GETIRDI Geçimim çaydan. 3 ton kadar çayım var. Çay bizler için sadece gelir kapısı olmadı, aynı zamanda hayatımızı kültürel olarak da etkiledi. Eskiden Kemalpaşa küçük bir yerdi. Çayın, Çaykur fabrikalarının olmadığı, yoksulluk yaşanan yıllarda sıkça arazi tartışmaları çıkardı. Çünkü arazi çok kıymetliydi, herkes arazisinde mısır yetiştiriyordu. Ama çayla birlikte refah da gelince, mısır ve hayvan yetiştirilmesi çok azalınca, insanların hayatları da rahatladı. Giderek insanlar ve ilişkiler daha düzgün hale geldiler. Çaykur, bölge için de ülke için de çok önemli bir kurum. Organik tarıma yönlendirme faaliyetlerini, üreticiyle iletişim bağlarını güçlendirmesini ve yeni ürünlerde, paketlerde elde ettiği büyük başarıları gururla ve mutlulukla takip ediyoruz. MAYIS 2015 [11] [tedarikçilerimiz] ÇAYKUR BÖLGEMİZE BÜYÜK DEĞER KATIYOR Yeni ürünler, hizmetler satışlarınıza nasıl yansıyor? Yeni ürünler ilgi çekiyor. Özellikle yörelere özgü verilen isimler, hediye amaçlı tüketimde öne çıkıyor. En çok talep alan ürün “didi” oldu. Böyle bir talebi biz de beklemiyorduk. Çünkü başka soğuk çay markaları böyle ilgi görmüyordu. “Çaykur bölgemiz açısından büyük öneme sahip bir kurum. Hem istihdam hem de üretim anlamında bölge insanına inanılmaz bir katma değer sağlıyor. Çaykur’un sürekli kendini yenilemesini ve geliştirici politikalar izlemesini çok yakından takip ediyoruz,” diyor Rize Ardeşen bölgesinde bulunan Gözde İsmar Market Yönetim Kurulu Başkanı Halil Ataseven. GÖZDE İSMAR MARKET, kurulduğu 2001 yılından bu yana iş kalitesinden ve müşteri memnuniyetinden asla taviz vermeden hizmet veriyor. Gözde İsmar’ın sahipleri İbrahim Ataseven, Mehmet Ataseven ve Halil Ataseven, Çaylık için yönelttiğimiz soruları cevaplarken, Doğu Karadeniz’de hayatın bir parçası olan Çaykur’un öneminden söz ettiler. Yeni ürünlerin çok beğenildiğini, kendisine duyulan ilgiyi her geçen gün biraz daha artıran Çaykur’un çok başarılı bir satış performansı sergilediğini belirterek “Çaykur bölgemizi bütün dünyaya tanıtan bir marka. Bu derece değerli bir markanın gösterdiği başarıyla yakın zamanda çok daha büyük hedeflere erişeceğinden eminiz,” diyor İsmar Market Yönetim Kurulu Başkanı Halil Ataseven. Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz? Şirketimiz 17 Ağustos 2001 tarihinde, Başkan Halil Ataseven, üyeleri İbrahim Ataseven, Mehmet Ataseven olarak üç ortaklı kuruldu. Başlarda Deniz Mahallesi’nde, Çaykur’un karşısındaki 350 metrekarelik alanda faaliyet gösteriyorduk. Zamanla büyüdük. 2004 yılında ikinci şubemizi faaliyete geçirdik. İşimizi, kendi bünyemizde sürekli bir yenilenme, iş [12] MAYIS 2015 geliştirme, müşteri memnuniyeti politikasıyla sürdürmeye çalışıyoruz. Çaykur ile yollarınız ne zaman ve nasıl buluştu? Doğu Karadeniz Bölgesi insanı, özellikle de Rizeli olarak, Çaykur hep hayatımızda. Ticari anlamda ise bu sektörde işe başladığımız tarihten bu yana Çaykur’la çeşitli faaliyetler vesilesiyle işbirliği içindeyiz. Çaykur ile işbirliğiniz kapsamında ne tür faaliyetler gerçekleştiriyorsunuz? İnsörtlere yer veriyoruz. Çaykur ürünleriyle ilgili çeşitli teşhir aktivitelerinde bulunuyoruz. Çaykur ürünlerinin görsel zenginliğini gözler önüne serecek ve satışını artıracak faaliyetlerde bulunuyoruz. Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz? Çaykur, bir markadan çok daha fazlasıdır; ülkemiz açısından çok özel ve kıymetli bir yeri vardır. Bölgemize sağladığı istihdam ve çay yetiştiren üreticiye sağladığı imkânlar, kolaylıklar açısından da “olmazsa olmaz” konumdadır. Çaykur’un yeni ürünlerinin ambalajını nasıl buluyorsunuz? Biz çok beğeniyoruz, tüketiciler de beğeniyor. Satışlarımıza da olumlu katkılarını gözlemliyoruz. En çok hangi Çaykur ürünü talep ediliyor? Öncelikle, Çaykur Tiryaki Çayı yoğun ilgi görüyor. Bunun nedeni, fiyatı nedeniyle orta gelir grubuna daha çok seslenmesi. Tiryaki’nin ardından Çaykur Filiz Çayı geliyor. Çaykur Filiz Çayı büyük beğeni kazanan ve sıkça tüketilen ürünlerden... Aileler kalabalık olduğu için, genellikle kiloluk çaylar tercih ediliyor. Ramazan Paketleri de çok büyük rağbet görmüştü. Çok yüklü miktarda aldığımız halde, hızla tükenmişti. Bu yıl da yüklü bir alım yapacağız. Ürün bazında yüklü alım yaptığımızda, Çaykur da prim desteği veriyor. Çaykur ne kadar kampanya yaparsa, satış o kadar artıyor. Zaten bölge insanı olarak Çaykur’a gönülden bağlılığımız ve desteğimiz var. Biz de üreticiyiz. Çayımızı Çaykur’a veriyoruz. Müşterileriniz “didi” hakkında neler düşünüyor? “didi”de beklentilerimizin çok üzerinde bir taleple karşılaştık. Bu durum müşterilerimizin “didi”yi bir Çaykur markası olarak çok çabuk benimsediğini gösteriyor. Son derece güzel geri bildirimler aldık “didi”ye dair... Şahsen çay ve Çaykur hakkındaki düşüncelerinizi, duygularınızı öğrenebilir miyiz? Çaykur bölgemiz açısından büyük öneme sahip bir kurum. Hem istihdam hem de üretim anlamında bölge insanına inanılmaz bir katma değer sağlıyor. Çaykur’un kendini sürekli yenilemesini ve her geçen gün biraz daha gelişerek yoluna emin adımlarla devam etmesini büyük bir hayranlıkla izliyoruz. MAYIS 2015 [13] [gezigünlüğü] YAPMADAN DÖNMEYIN • Şehri kaleden izlemeden, • Kars merkezde; Havariler Kilisesi’ni, Taş Köprü’yü, Osmanlı dönemi hamamlarını ve Beylerbeyi Sarayı’nı görmeden, • Kayak yapmadan, kızakla kaymadan, yaz mevsiminde de Sarıkamış’ta sarıçam ormanlarında piknik yapmadan, • Kars Müzesi’ni gezmeden, • Karslı halk âşıklarının atışmalarını izlemeden, saatlerce süren hikâyelerini dinlemeden, • Peynir (kaşar, gravyer, çeçil), tereyağı ve kara kovan balı almadan… Tarihe bir yolculuk TÜRKIYE’NIN ILK PEYNIR MÜZESI KARS Yılın hangi mevsiminde giderseniz gidin, Kars size gönlünüzü kazanacak bir güzellik sunar. Tarihi ve kültürel zenginlikleri; kayak, avcılık, atıcılık, eko ve spor turizmi; çeşit çeşit peyniri, tereyağı, kara kovan balı bu güzelliklerden sadece birkaçı… KARS’I ZIYARET, bir zaman tünelinde yolculuk demek. Kabataş, Yontmataş ve Cilalıtaş devirlerinden itibaren yerleşme merkezlerinden biri olan Kars’ta, M.Ö. 9000 yıllarında hayvan ehlileştirilmeye ve tarıma başlanmış. Bunca medeniyete yaptığı ev sahipliği sonucunda Kars, kültürel ve tarihi miras açısından çok zengin bir şehir. M.Ö. 5000-4000 yıllarında Doğu Anadolu ve Azerbaycan’a yerleşen Huriler Kars’ın bilinen ilk sakinleri. Onları Urartular ve İskitler izlemiş. İskit egemenliği M.Ö. 145 yılına kadar sürmüş. Bu tarihten itibaren Partlar, İskit egemenliğine son vererek [14] MAYIS 2015 Türk Arsaklı Beyliği’ni kurmuş. Kars adı da buradan geliyor. 1064 yılında Selçuklu dönemine gelene kadar Sasaniler, Bizanslılar ve Araplar arasında kısa sürelerle el değiştirmiş. 1406’da Karakoyunluların, 1467’de de Akkoyunluların eline geçmiş. 1535’ten itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına katılmış. 40 yıl Rus işgalinde kaldıktan sonra, 1918’de tekrar alınmış. ALTERNATIF TURIZM MEKÂNI Kars, avcılık, atıcılık ve yayla turizmi açısından da rağbet gören bir bölge. Camilerinin ve kiliselerinin Erken dönem kiliseleri ve Selçukluların 1064’ten itibaren, Anadolu’daki ilk dönemlerinde yaptığı camiler bu potansiyelin birer göstergesi. Bir kale kenti olarak kurulan Ani, 10’uncu yüzyılda Ermeni hükümdarlara başkentlik yapmış. yanı sıra kültürel varlıklarıyla da yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Türkiye’nin önemli kış turizm merkezlerinden biri olabilecek özelliklere sahip. Çok eski devirlere uzanan kalıntılar ve ören yerleri de kültür turizmi açısından Kars’ı çok cazip kılıyor. Bütün bunlara bir de bozulmamış doğasını eklediğimizde, Kars’ın gezi duraklarımız arasında yer alması gerektiği gerçeği apaçık ortaya çıkıyor. Kent, başta Ani Antik Kenti olmak üzere tarihi konaklar, cami ve kiliseler gibi inanç turizmine yönelik kültür varlıklarının yanında, ormanlık araziler, avlaklar, göller ve çiftlikler gibi doğal kaynaklarıyla yayla, av turizmi gibi alternatif turizm çeşitlerinin gerçekleştirilebileceği bir yerleşim merkezi. Kars, 30-40 yıl öncesinden bu yana bir kültür ve turizm merkezi olarak dünyanın her tarafından turist akınına uğruyor. 12 ay boyunca kültür turizmi, kış turizmi, inanç turizmi ve yayla turizmi gibi birçok alternatife imkân sağlayan Kars, bu potansiyeliyle ulusal ve uluslararası bir marka olma yolunda ilerliyor. Türkiye’nin ilk ve tek peynir müzesi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nın desteğiyle Kars’ın Zavot Köyü’nde (Büyük Boğatepe) kuruldu. Geleneksel kaşar ve gravyer yapımının hâlen sürdüğü birkaç köyden biri olan Zavot Köyü varlık nedeni peynir kültürünü belgelemek, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak için köyde eski bir mandırayı restore ederek müze haline getirdi. Yolunuz Zavot Köyü’ne düşerse, peynirlere lezzetini veren türlü çeşitli bitkilerin bulunduğu çayırları, bu bitkilerle beslenen yöresel Zavot ineklerini, onlardan sağılan rayihalı sütleri ve bu sütlerden yapılan kaşar ve gravyer peynirlerini görebilir, tadabilir, fotoğraflayabilirsiniz. Mandıralarda bir gün geçirip, tamamen organik ve Zavot halkının kendi mahsulü olan ürünlerle bezeli nefis bir kahvaltı yapabilirsiniz. MAYIS 2015 [15] [bayilerimiz] bayilik yapmanın yollarını aradım. Çok şükür, 1990 yılında başardım ve Çaykur ailesine katıldım. Firmanıza ilişkin bilgi verir misiniz? Firmamız 1980 yılında Tanyıldız Gıda adıyla kuruldu. Bir marketin veya bakkalın satabileceği tüm gıda ürünlerini tedarik ediyorduk. Gıda sektöründe öncü ve lider birçok markanın temsilciliğini üstlendik. Satış konusunda tecrübemiz ve birikimimiz arttıkça bayiliklerimizin sayısını azaltarak uzmanlığımızı derinleştirmeye karar verdik. Böylece aralarında Çaykur’un da bulunduğu üç markanın bayiliğiyle yolumuza devam ettik. Bu sayede işlerimizi daha fazla genişletebileceğimizi ve sistemli bir şekilde çalışabileceğimizi biliyorduk. Öyle de oldu. Ağabeylerim ve yeğenlerimle birlikte çalışıyoruz. Bir aile şirketiyiz. Aile fertleriyle birlikte çalışmanın pek çok avantajı var. Aile şirketi olmanın sağladığı güven ortamı başarıyı da beraberinde getiriyor. Birlikte çalışmak ve kazanmak hepimize iyi geliyor. KARS’IN VAZGEÇILMEZI, KITLAMA ÇAYKUR ÇAYI Kars, tüm Doğu Anadolu illerimiz gibi çay tutkunu ve çayda kendine has tüketim alışkanlıkları oluşturmuş. Kars Bayimiz Ali Metin Tanyıldız’a göre hemşerilerinin çayla ilişkisi şöyle: Karslılar çayı kıtlama içiyor. Çaykur çayının sunduğu kalite ve lezzet, kıtlama çayın keyfiyle birleşince ortaya vazgeçilmez bir sohbet ortamı çıkıyor. Çaykur’un ürün çeşitliliğinin artması tüketici tarafından çok olumlu karşılanmış. Bilinçli tüketiciler, Çaykur’un organik ve yeşil çay gibi farklı ürünlerini de arıyor. [16] MAYIS 2015 DOĞUNUN en kendine has şehirlerinden biridir Kars. Şehir halkı, çetin yaşam koşullarına rağmen sıcakkanlı ve pozitif yapısından taviz vermemiştir. Uzun ve çok soğuk geçen kış aylarında aile ve dost sohbetleri eskiden beri en önemli eğlencedir. Çaykur çayı, tam da bu nedenle Kars’ta kış aylarının vazgeçilmezidir. Kars Bayimiz Ali Metin Tanyıldız, şehri ve ürünlerimize duyulan ilgiyi anlattı. Sizi tanıyabilir miyiz? Çaykur ile yolunuz nasıl kesişti? Aktif olarak 20 yılı aşkın süredir ticaretle uğraşan bir işadamıyım. Ülkemizin en değerli ve önemli markalarından biri olan Çaykur’u temsil etmek bütün işadamlarının hayalidir. Ben de iş hayatına başlar başlamaz Hizmet alanınız Kars ile sınırlı mı? Hangi hizmetleri veriyorsunuz? Kars’ın merkezine ve ilçelerine hizmet veriyoruz. Şehrimizde çayın vazgeçilmez bir alışkanlık olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kullanım ve satış bakımından diğer çay markalarından açık ara öndeyiz. Öyle ki Kars sınırları içindeki pazar payımız yüzde 80’leri geçiyor. Kars’ta çay içimine veya tercihine dair farklılıklar var mı? Karslılar çayı, kıtlama şekerle içer. Çaykur çayının sunduğu kalite ve lezzet, kıtlama çayın keyfiyle birleşince, ortaya Karslıların vazgeçemediği bir alışkanlık çıkmış. Genel olarak markamıza yönelik ilgi nasıl? Ürün çeşitliliğimizin artması, tüketici tarafından çok olumlu karşılandı. Bilinçli tüketici Çaykur’un organik ve yeşil çaylarını da arıyor. Şehrimizde en fazla tüketilen ürünümüz Tiryaki ve Kamelya çaylarıdır. Bu ürünlerimizin yanı sıra Altınbaş ve 42 No’lu Tirebolu çaylarının da kendine has bir müşteri kitlesi var. Onlar mutlaka bu ürünleri tüketmek istiyor. Tüketicilerimiz ürün tercihinde hem fiyata hem de Çaykur markasına dikkat ediyor. Biz de istedikleri zaman perakende noktalarında ürünlerimizi bulabilmelerini sağlıyoruz. HEDEFLERE ULAŞMAK Geçtiğimiz yıl hedeflediğimiz rakamları yakalayarak satış kotamızı yüzde 100 oranında tutturmanın mutluluğunu yaşadık. Hedefimiz bu yıl çok daha büyük satış rakamları elde etmek ve markamızı en iyi şekilde temsil etmek. BIZ BIR AILEYIZ Çaykur’a hizmet verdiğimiz için onurluyuz. Bize kucak açan ve gerçekten bir aile sıcaklığı hissetmemizi sağlayan tüm yöneticilerimize teşekkür ederim. Bütün iş ortaklarımıza da sağlıklı ve başarılı yıllar dilerim. Umarım, Çaykur ailesi olarak güzel bir yılı daha geride bırakırız. MAYIS 2015 [17] [çayınkaynağı] FINDIKLI ÇAY FABRIKASI ILK ORGANIK ÇAYINI ÜRETECEK Fındıklı Çay Fabrikası, ilk çay fabrikalarımızdan biri. 1962 yılında üretime başladı. Çaykur’un, kapasite sıralamasına göre, Güneysu Ulucami, Ardeşen ve Arhavi çay fabrikalarından sonra 4’üncü en büyük fabrikası... Fındıklı, yaş çay hinterlandı açısından da Ardeşen Çay Fabrikası’ndan sonra kurumun en büyük fabrikası. 35 bin 612 dönümlük bir yaş çay alanına sahip. [18] MAYIS 2015 FABRIKA Karadeniz’in hemen kıyısında, yaş çay kalitesi açısından Çaykur’un en iyi fabrikalarından biri konumunda. Fabrika yönetimi, kalitesine güvendiği bu yaş çaydan kaliteli kuru çay üretmek konusunda da son derece başarılı. 31 bin 77 metrekare alanda, 20 bin 500 metrekare kapalı alanı bulunan Fındıklı Çay Fabrikası’nın günlük yaş çay işleme kapasitesi 210 ton/gün. Yılda ortalama 22 bin ton yaş çay üretime veriliyor ve bunun karşılığında ortalama 4 bin ton kuru çay elde ediliyor. Fabrikanın yaş çay hinterlandında 131 çay alım yeri bulunuyor. 6 bin 871 üreticiden yılda ortalama 30 bin ton yaş çay alınıyor. Fındıklı Çay Fabrikası, sekiz mahalle, 22 köy olmak üzere ilçenin tamamına hizmet veriyor. Çaylıkların uzaklığının 15 kilometreye kadar çıkması, yaş çay alımını olumsuz etkiliyor. Fabrika yönetimi adil bir yaş çay alımı yapabilmek amacıyla, sahilde bir haftalık dönemde kontenjansız erken alım yapıyor, daha sonra sahil kontenjanını düşük tutarak orta ve üst bölge kontenjanını biraz daha artırıyor. 25 memur, 29 kadrolu işçi ve 179 geçici işçi olmak üzere toplam 233 personelle hizmet veren Fındıklı Çay Fabrikası’nın, 2016 kampanyasında 300-350 ton gibi bir kapasiteye çıkması hedefleniyor. Fındıklı Çay Fabrikası’nın; Aslandere, Beydere ve Çağlayan olmak üzere üç bölgede 127 üreticisi ve 825 dönüm alan organik bölgesi bulunuyor. Bu hasat döneminde dördüncü yılını dolduracak olan 522 dönümlük alandan organik çay alımı yapılacak. Hedef, bu miktarı her yıl daha da artırmak. MAYIS 2015 [19] [çayınkaynağı] Rakamlarla Fındıklı Çay Fabrikası • Kapasitesi 210 ton/gün. • Yıllık kuru çay üretimi 4.000 ton. • Arsa alanı 31.077 metrekare. • Kapalı alanı 20.500 metrekare. • Fabrikanın 131 çay alım yeri bulunuyor. • Fabrikaya bağlı 6.871 üretici var. • Fabrika sekiz mahalleye, 22 köye hizmet veriyor. • Toplam 233 personel çalışıyor. [20] MAYIS 2015 MAYIS 2015 [21] [hobi] Yurtdışına da satış yapıyor musunuz? Marsis müzik grubunun kurucu üyelerinden biri babamın ortağıdır. İlk yurtdışı satışımızı da onun oğlu sayesinde gerçekleştirdik. Marsis grubu, çok renkli yapısı ve hareketli tarzıyla Karadeniz müziğini çok iyi temsil ediyor. Bölgemizin genç yüzü olan grup, Avrupa’daki festivallerde de büyük ilgi görüyor. Grup sahnede kemençeyi de çok iyi kullanıyor. Öyle ki kemençeyi hayatında ilk kez gören insanlar için bile inanılmaz bir deneyim haline dönüşüyor bu. Grubu izleyen bazı müzik severler kemençe edinmek için bize ulaştı. Yine bir şekilde haberdar olup İsviçreliler Trabzon’a horon izlemeye gelmiş. Enstrümanı çok sevince kemençe öğrenmeye niyetlenmişler. Onlar da bize ulaştı. Böyle böyle başladık… “Kemençeyi biz yapıyoruz, müziğini de biz icra ediyoruz” diyerek İsviçre’ye kemençe sattık. Yurtdışından insanlar bizi çeşitli vesilelerle bulmaya devam ediyor. Çaykur ailesinin bir üyesi olduğu için kendisiyle gurur duyduğunu belirten Şafak Şişman, “Bahçeden toplanan çayları fabrikalarımızda işleyip yüksek kaliteli ve eşsiz bir ürüne dönüştürüyoruz. Böylesine inanılmaz bir üretim sürecinin içinde olmak beni mutlu ediyor” diye konuştu. “Çayın ve Çaykur’un hayatın ta kendisi olduğunu söyleyen Şişman, “Bana göre çay ve kemençe birbirinden ayrılamayacak iki unsur. Kemençenin çalındığı, çayların içildiği bir dost meclisi bunun en güzel kanıtıdır,” dedi. ÇAYKUR hayatın ta kendisi [22] MAYIS 2015 1984 YILINDA dünyaya gelen Şafak Şişman, Rize’den hiç ayrılmamış. Yaşadığı toprağa ve çalıştığı kuruma bağlılığını, “Bölgemizi, şehrimizi ve elbette çalıştığımız kurumu çok seviyoruz” sözleriyle dile getiren Şafak Şişman, 2007’den bu yana Çaykur’da görev yapıyor. Uzun yıllar Çaykur’da çalıştıktan sonra emekli olan babasının izinden gidiyor Şafak Şişman... Aynı kurumda çalışmanın gururunu yaşayan Şişman, aynı zamanda iyi bir kemençe ustası olan babasının sanatını gelecek kuşaklara taşıyacak isim olarak da dikkat çekiyor. Baba-oğul birlikte yaptıkları kemençelerin ünü, halihazırda ülke sınırlarını bile aşmış durumda. El emeği göz nuru enstrümanların yapımında gösterdikleri ustalıkla ülkemizin en önemli kemençe sanatçılarının da dikkatini çeken ve onlardan rağbet de gören baba-oğulun en büyük amacı kemençeyi Avrupalılara da sevdirmek. yana Çaykur’da çalışıyorum. Babam uzun yıllar Çaykur’da görev yaptıktan sonra emekli oldu. Ben de şimdi onun izinden gidiyorum. Meslek lisesinin ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi Mobilya Dekorasyon Bölümü’nden mezun oldum. Çocukluktan bu yana ahşapla iç içeyim. Sizi tanıyabilir miyiz? 1984 yılında dünyaya geldim. Hayatımız hep Rize’de geçti. Bölgemizi, şehrimizi ve elbette çalıştığımız kurumu çok seviyoruz. 2007’den bu Kemençe yapımına nasıl başladınız? Babam Çaykur’da çalıştığı yıllarda evde hobi olarak kemençe yapımıyla ilgilenirdi. Zaman içinde kendini geliştirmeyi başardı. Emekli olduktan sonra Hangi bölümde çalışıyorsunuz? Fındıklı Çay Fabrikası kıvırma bölümünde görev yapıyorum. Yedi yıldır imalatın içindeyim. Bahçemizden toplayıp Çaykur’a getirdiğimiz çayların işlenip satışa hazır hale getirilmesi büyülü bir süreç benim için. Bahçeden tek tek topladığınız çay yapraklarının bu derece kaliteli bir ürüne dönüştüğünü görmek, bu sürecin içinde görev almak büyük bir mutluluk benim için. Çay ve Çaykur bizim hayatımız haline geldi... Yurtiçinde kemençenizi çalan ünlüler var mı? Başta rahmetli Kazım Koyuncu… Gökhan Gülben, Ali Baran ve daha birçok ünlüye de kemençe yaptık. Bir kemençeyi kaliteli kılan başlıca unsurlar nelerdir? Birebir aynı malzemeyi kullansanız bile kemençenin kalitesi, ustadan ustaya değişir. Ağacı iyi bileceksiniz, iyi işleyeceksiniz… Kemençeyi yapan, onun ince ayarını kendi ustalığıyla tamamlar. kemençeye daha fazla zaman ayırma fırsatı bulunca bu işi profesyonel bir noktaya getirmeyi başardı. Hobiyken işe dönüştü. İyi de oldu. Açtığımız dükkânda ürettiğimiz el işi, çok özel Rize kemençelerini satıyoruz. Ben de Çaykur’da göreve başlamadan önce dükkânda babamın yanında çalışıyordum. Üretimi nerede yapıyorsunuz? Asıl atölyemiz köyde. Orada, çünkü atölyenin ağaçlara, doğaya yakın olması gerekir. Kemençe yapıyorsanız ağaç bulma sıkıntısı yaşamayacaksınız. Atölyede üretip dükkânda satıyoruz. Bölgede kemençe üreten pek çok insan var. Başarınızı neye bağlıyorsunuz? Öncelikle çok iyi kemençeler üretiyoruz. O konuda kaliteden asla taviz vermeyiz. İşimizi de gerçekten severek yapıyoruz. Karadeniz müziğine âşığız, kemençeyi seviyoruz. Burada kendimize bir misyon da edindik. Kemençeyi tüm yurdumuza ve hatta yurtdışına tanıtmak istiyoruz. İşimizi böyle yapınca başarı kendiliğinden ortaya çıkıyor. MAYIS 2015 [23] [pozitif] Yine köyde olduğum için Türkçeden çok Hemşince diline yatkınım. Türkçeyi Çaykur’a dâhil olduktan sonra öğrenmeye başladım. Buradaki göreviniz nedir? Daha önce tamir atölyesinde çalışıyordum. İstifleme benzeri işleri ben yapıyordum. Beynimle ilgili bir ameliyat geçirmek zorunda kaldım. Operasyonun ardından doktorlarımız bundan sonra atölyede çalışmamın doğru olmayacağını söyledi. Yöneticilerimiz, sağ olsunlar, bana yeni bir pozisyon buldular… Buradaki odacı arkadaşımız ayrılınca bu göreve ben getirildim. Çayın demlenmesi, odaların temizlenmesi ve kontrol edilmesi gibi sorumluluklarım var. Çalışmayı çok seviyorum. Bana bir iş verildiğinde en iyi şekilde yapmak, görevleri yerine getirmek için çabalarım. Buradaki amirlerimizi ve çalışma arkadaşlarımı da çok seviyorum. Kısacası burada çok huzurluyum. ÇAY GEÇIM, ÇAYKUR HAYAT KAYNAĞIMIZDIR Çay ve Çaykur sayesinde hayata tutunduğunu anlatan Muhammet Aydın, “Çay geçim, Çaykur ise hayat kaynağımızdır. Benim gibi zorluk çeken insanlar için böyle büyük bir kurumda çalışmak büyük bir nimet. Burada birçok işin inceliklerini öğrendim. İnsanlarla konuşmalarımdan, yaptığımız işlerden öğrendiğim çok şey oldu. İşe girdikten sonra kendimi çok geliştirdim. Bazen düşünürüm: Çaykur olmasa ne yapardık?” diye konuştu. [24] MAYIS 2015 1988 yılından bu yana Çaykur Hemşin Çay Fabrikası’nda çalışan Muhammet Aydın, çocukluğunda geçirdiği menenjit hastalığı nedeniyle çeşitli zorluklarla boğuşmak zorunda kalmış. Elinden her iş gelen Aydın, fabrikanın en çok sevilen ve güvenilen isimlerinden biri. Sizi tanıyabilir miyiz? 1970 yılının Temmuz ayında dünyaya geldim. Bir süre ilkokula devam ettikten sonra yaşadığım zorluklar nedeniyle ayrıldım, yapamadım. Babam okumam için ısrar etmişti ama o dönemin şartları işte… Devam edemedik. Sıkıntılarımın kökeninde küçük yaşlarımda geçirdiğim menenjit hastalığı var. Köyde yaşadığım için kısa sürede doktora gidememişiz. Sonra tedaviler, ameliyatlar… Çalışma arkadaşlarınız sizin için “Çok meraklı ve dünyadan haberdar bir insan” diyor. Öyle gerçekten… Çevremizde olup bitenleri çok dikkatli takip ederim. Dünyaya karşı büyük bir merakım var. Haberleri çok takip ediyorum. Sosyal yanım da çok kuvvetlidir. İnsanlarla konuşup dertleşmek, onları dinlemek beni mutlu ediyor. Etrafımda neler olup bittiğini anlamak, etrafımdaki insanların mutlu olup olmadıklarını bilmek benim için önemli. Bir gününüz nasıl geçiyor? Sabahları gelip çayı demlerim. Çay demleme konusunda ayrıca iddialıyım… Bu esnada odaları kontrol eder, havalandırır, gerekli temizlikleri yaparım. Çalışma arkadaşlarımın odalarını mis gibi bulabilmeleri benim için çok önemli. Gün boyunca koşturmaca devam eder. Çayların servisi, başka bölümlerdeki arkadaşlara yardım edilmesi derken mesai bitiverir. Ne kadar çok iş yaparsam o kadar mutlu oluyorum. Çaykur size neler kattı? Bir iş verdi… Benim gibi zorluk çeken insanlar için böyle büyük bir kurumda çalışmak büyük bir nimet. Burada birçok işin inceliklerini öğrendim. İnsanlarla konuşmalarımdan, yaptığımız işlerden öğrendiğim çok şey oldu. İşe girdikten sonra kendimi çok geliştirdim. Sadece burada da değil, iş dışındaki yaşamımda da insanlarla sohbet etmekten büyük keyif alıyorum. Her akşam işten çıkışta belli bir saate kadar çarşıyı gezip tanıdığım insanlarla sohbet ederim. Yöremizdeki insanlar Hemşince bildiği için onlarla anlaşabiliyorum. Beni herkes tanır. İş dışında ilgi alanlarınız var mı? Tavla oynamayı çok severim. Esnaf arkadaşlarla oturup Çaykur çayımızı yudumlarken tavla oynamak benim en büyük keyfim. İzin günlerimde ise yaylaya giderim. Emekli olunca yaylada yaşamayı planlıyorum. Yaylanın havası, suyu ilaç gibidir. Yöremizdeki festivalleri de takip ederim tabii… ARKADAŞLARININ GÖZÜNDEN Muhammet Aydın’ın elinden her türlü işin geldiğini anlatan mesai arkadaşları, onu joker eleman gibi görüyor. Aydın’ın gösterilen herhangi bir işi kısa sürede öğrendiğini belirten arkadaşları, ne zaman başları sıkışsa onu yardıma çağırıyor. MAYIS 2015 [25] [emekverenler] UR K ÇAY ÜLKEMIZIN GÖZBEBEĞI Çaykursuz bir Rize ve Türkiye düşünemediğini anlatan İbrahim Has Maden, “Çaykur sadece bizim değil, tüm ülkenin gözbebeği. Böyle bir ailenin üyesi olduğum için çok memnunum” diye konuştu. Emekliliğinde Yeni Rize Şehir Stadyumu’nun teknik sorumluluğunu üstlenen Maden, Çaykur’da geçen günlerini özlemle anıyor… ÇAYKUR Ana Tamir Fabrikası’nda 22 yıl boyunca görev yaptıktan sonra emekli olan İbrahim Has Maden, 2003’ten bu yana Yeni Rize Şehir Stadyumu’nun teknik sorumlusu olarak görev yapıyor. Fabrikada edindiği teknik bilgileri Çaykur Rizespor’un başarısı için kullanan Maden ile yeni görevini ve Çaykur yıllarını konuştuk. Sizi tanıyabilir miyiz? 1958 yılında Rize’de dünyaya geldim. 1978 yılında Çaykur Ana Tamir Fabrikası’nda çalışmaya başladım. Askerlik görevimi yerine getirdikten sonra, 1981 yılında kadrolu oldum. O günden emekli olduğum 2003’e kadar burada çalışmaya devam ettim. Fabrikada tamirle ilgili çok sayıda görevimiz vardı. Farklı fabrikalara görevli olarak gidip altı-yedi ay çalıştığımız da oluyordu. Stadyumdaki göreviniz nedir? Yeni Rize Şehir Stadyumu’nun teknik sorumlusu olarak görev yapıyorum. Çaykur’da edindiğimiz bilgi ve tecrübe bu görevin üstesinden gelmemizi sağladı. Teknik sorumlu olarak göreviniz nedir? Stadyum içinde “teknik işler” diye tarif edebileceğimiz ne varsa onu görevimiz olarak yerine getiriyorum. [26] MAYIS 2015 Stadyumun elektrik altyapısından doğalgazına, sahadaki çimlerden ışıklandırmaya kadar pek çok işi ben takip ediyorum. Stadyumda tamir, bakım ve iyileştirme gibi konularda ihtiyaç duyulan her türlü teknik işi ekibimle birlikte yapıyoruz. Bir stadyum çok basit bir yapı gibi görünür ama ışıklandırılması, ısıtılması, güvenliği, jeneratör sistemi, ofisleri, soyunma odaları ile çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Farklı unsurlardan oluşan bir stadyumdaki sistemlerin birbiriyle uyumu, sorunsuz bir şekilde çalışması büyük önem taşır. Ne zamandan beri bu görevdesiniz? Bu işe 2003’te başladım. Eskiyen ve kapasitesi ihtiyacı karşılamayan stadyumumuz bu süreçte yenilendi. Yeni stadyumumuz 2008’de açıldı. 15 bin 300 kişilik oturma kapasitesine sahip bu stadyumda birçok futbol maçının yanı sıra sosyal ve kültürel organizasyonları da başarıyla tamamladık. Çok şükür benim görev yaptığım dönemde büyük teknik aksaklıklar yaşamadık. Çaykur’a dair duygularınızı, düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Çaykur sadece bizim değil, tüm ülkenin gözbebeği. Onsuz ne Karadeniz olur ne de Türkiye… Çaykur’da çok güzel senelerim geçti. Amirlerimizle veya çalışma arkadaşlarımızla en küçük bir sorun dahi yaşamadan emekli olmayı başardım. Ana tamirde mekanikçiydim. Fabrikalarda çok çalıştık. İyi ki çalıştık... 22 senede bir tane iznim olmamıştır. Böyle bir ailenin üyesi olduğum için çok memnunum. Çaykur’un attığı yenilikçi adımlarla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? Az önce söylediğim gibi, Çaykur’un son dönemdeki uygulamaları üreticilerimize büyük kolaylıklar getirdi. Sadece onlar mı? Tüketiciler de bu yeniliklerden payını alıyor kuşkusuz. Eskiden Çaykur gibi büyük markalar hep aynı ürünler üzerinden ilerlerdi. Artık o devir değişti. Şimdi tüketici sürekli yenilik istiyor. Kimi zaman bir ürünün raf ömrü, tüketicinin beğenisinden daha uzun olabiliyor. Hep aynı ürünü kullanmak isteyen tüketiciler bile en azından ambalajın yenilenmesini bekliyor. Çaykur bu değişime çok güzel adapte oldu. Son dönemde Çaykur’un farklı damak tatlarına uygun ve beklentileri karşılayan ürünleri piyasaya sürdüğünü görüyoruz. Yine klasik ürünlerin ambalajının yenilenmesi de çok iyi oldu. Soğuk çay alışkanlığını değiştiren didi ise insanların bakış açısını değiştirecek kadar büyük bir yenilik. Hem çayın tüketim alanını genişletti hem de bu işin gerçek anlamda nasıl yapılacağını göstermiş oldu. Halkımız Çaykur’un yeniliklerini çok sevdi. Sizin çaylığınız var mı? Çaylığım yok ama ben de ekmeğimi çaydan çıkardım. Çaykur’daki görevimiz sayesinde bölgemizdeki farklı insanları tanıma fırsatı yakaladık. Yöremiz insanları çok kıymetli özelliklere sahiptir. Gittiğiniz her kasabada veya şehirde yepyeni şeyler öğrenirsiniz. Bölge insanı birbirine çayla bağlanmıştır. Hayat çayın etrafında döndüğü için bölgedeki herkes birbirine, çaya ve Çaykur’a ihtiyaç duyar. ÇAYKUR’UN BUGÜN GELDIĞI NOKTAYI VE GELECEĞINI NASIL GÖRÜYORSUNUZ? Bugün çayın fiyatı eskiye göre oldukça iyi. Üretici parasını anında alabiliyor. Üreticiler iyi durumda. Çaykur her alanda çok ilerledi. Önümüzdeki senelerde çok daha büyük bir ivme yakalayacağına inanıyorum. Bölge halkı olarak da gönülden bir sevgimiz var Çaykur’a. Elde ettiği büyük başarılarla bizler de üreticiler olarak büyük gurur duyuyoruz elbette. MAYIS 2015 [27] [paydos] ÇAYKUR HAKKINDA… 23 senedir Çaykur’da çalışıyorum. Bu süre boyunca her işi yaptım. Fabrikanın her bölümünde çalıştım. Her zaman işimin en iyisini yapmaya gayret ettim. Çayın kaliteli çıkması için uğraşıyorum… Hem balıkçılıkta hem Çaykur’da işimi en iyi şekilde yaptığıma inanıyorum. Çaykur’da son yıllarda iş yoğunluğu arttı… Demek ki iyi yolda gidiyoruz. DENEYIMLERIMIZI AKTARMAK ISTIYORUZ ESKI ALIŞKANLIKLAR VE YAŞAM TARZI GERIDE KALDI. ARTIK GENÇLERI YETIŞTIREMIYORUZ, ÇÜNKÜ SABIRLARI YOK. OYSA BIZIM GIBI INSANLARIN ÇAYLA ILGILI BÜYÜK BIR BILGI BIRIKIMI VAR. BU DENEYIMI GENÇ INSANLARA AKTARMAK ISTIYORUZ. BAZI ŞEYLER KITAPLARDA YAZMAZ, USTALARDAN ÖĞRENILIR… BENDEN ÖNCE EMEKLI OLAN ARKADAŞLARIN BANA AKTARDIĞINI BEN DE YENI NESLE GEÇIREBILMELIYIM. ÇAYKUR’UN EN BÜYÜK ZENGINLIKLERINDEN BIRI BU BILGI BIRIKIMIDIR. Çayın, Çaykur’un ve balığın değerini bilmeliyiz Çaykur’un en büyük zenginliklerinden birinin kuşaklar boyunca edinilen bilgi birikimi olduğunu belirten Şeref Divan, “Bu birikimi gelecek kuşaklara aktarmak bizim en büyük sorumluluğumuz. Bazı bilgileri kâğıda dökemezsiniz, nesilden nesile aktarılması gerekir. Çay üretimi sabır, bilgi ve ustalığın karışımıdır,” dedi. Bölge halkının çaya ve Çaykur’a sahip çıkmasının büyük önem taşıdığını anlatan Divan, “Çayın olmadığı bir Rize hayal edebilir misiniz? Madem Çaykur ve çay bizim için bu kadar değerli, o halde biz de bu yönde elimizden geleni yapmalıyız” diye konuştu. [28] MAYIS 2015 ÇAYKUR’DA çalışan Şeref Divan, bu görevini 13 yaşından bu yana “dede mesleğim” dediği balıkçılıkla birlikte sürdürüyor. Kış boyu tuttuğu balıkları iki sene önce açtığı restoranda satan Divan, yaz aylarını Çaykur’da çalışarak geçiriyor. Karadeniz’de balık varlığının hızla azaldığını üzülerek dile getiren Divan, bölge halkının balığın değerini iş işten geçtikten sonra anlamasından korkuyor. Ailemize ne zaman katıldınız? 1992’de Çaykur’da işçi olarak çalışmaya başladım. Şu anda imalat ustalığı yapıyorum. Üre- neler çoğaldı… Bütün bu unsurlar balıkların hızla tükenmesine neden oluyor. Siz nelere dikkat ediyorsunuz? Karadeniz’de eskisi gibi hamsi çıkmıyor. 45 yaşındayım ve 13 yaşından beri bu işi yapıyorum. Balığın nasıl azaldığına birebir şahit oldum. Balık çeşitlerini ancak dönem dönem görebiliyoruz. Ben yavru balığı asla avlamam. Zaten iri ağ kullandığım için küçük balıklar takılmıyor. Kazara tutsam inanın denize geri bırakırım. Dedelerimizin zamanında teknoloji yoktu, balık çoktu. Şimdi teknolojik cihazlarla donatılan büyük balıkçı tekneleri acımasızca bir sürek avı sürdürüyor. tim bölümüne geçeli 13 sene olmuş. Yaz aylarında fabrikamızda imalat ustası olarak görev yapıyorum. Çaykur’un olmadığı bir Rize’yi hayal etmenizi istesek… Çaykur olmasaydı bu millet göç ederdi. Hiçbirimiz buralarda tutunamazdık. Bizim için çok büyük bir gelir kaynağı olan Çaykur, hepimizin yüz akıdır. Şoförü, işçisi, yetiştireni, toplayanı herkes para kazanıyor. Son dönemde fabrikalarda çok fazla teftiş yapılıyor. Bu denetimlerin çayın kalitesinin artırılması noktasında çok faydalı olduğuna inanıyorum. Balıkçılığa nasıl başladınız? 13 yaşımdan bu yana balıkçılık yapıyorum. Yani aslında ilk mesleğim balıkçılık… Dedem gemilerde çalışan bir balıkçıymış… Ben de balığa çıkmaya devam ediyorum. İki yıl kadar önce açtığımız bir restoran var. Yazın Çaykur’daki görevim başlayınca restoranı eşime devrediyorum. Kış aylarında ise zamanımın büyük bir bölümünü bu restoranda geçiriyorum. Restoranın asıl yoğun dönemi kış aylarını kapsıyor. Yazın av yasağı olduğu için çok fazla balık çeşidi bulunamıyor. İki işim arasında kendiliğinden oluşan, doğal bir denge var. Karadeniz balık açısından hâlâ bereketli mi? Ne yazık ki Karadeniz’deki balık türleri ve varlığı hızla azalıyor. Deniz artık eskisi gibi temiz değil. Ayrıca balıkçılıkla ilgili teknoloji ilerledi, büyük tek- MAYIS 2015 [29] [Çaykur’danhaberler] Çaykur pazarlama dünyasında adından söz ettirmeyi sürdürüyor 18. ARAŞTIRMA ZIRVESI’NIN ANA SPONSORUYDUK Türkiye Araştırmacılar Derneği (TÜAD) tarafından, geleneksel olarak düzenlenen Araştırma Zirvesi, Çaykur ana sponsorluğunda gerçekleştirildi. Alışveriş alışkanlıklarının ve tüketici tercihlerinin konuşulduğu 18’inci Araştırma Zirvesi’nin odağında internetten elde edilen veriler ve dijital alışveriş tercihleri yer alıyordu. Zirvede konuşan Çaykur Pazarlama Dairesi Satış Şefi Yavuz Sütlüoğlu, Çaykur’un ürün geliştirme ve piyasaya yönelik adımlarında tüketici tercihlerine büyük önem verdiğini söyledi. NISAN ayında gerçekleştirilen 18’inci Araştırma Zirvesi’nde söz alan konuşmacılar ağırlıklı olarak “büyük veri”nin markalara sunduğu olanaklar ve firmaların bu bilgiyi nasıl kullanması gerektiği üzerinde durdu. Zirvede öne çıkan bir başka konu ise veri güvenliğiydi. Bu konuda Türkiye’de yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini belirten konuşmacılara göre her türlü kişisel bilgimizi içerebilen bu veriler, pazarlamanın geleceğini temsil ediyor. NOKTALARI BIRLEŞTIRMEK Kamuoyu ve pazar araştırması şirketlerinin ekonomik ve sosyal alanlardaki çalışmalarını destekleyen TÜAD’ın düzenlediği 18’inci Araştırma Zirvesi’nin bu yılki teması “noktaları birleştirmek” olarak belirlenmişti. YOLUMUZU BİLGİ AYDINLATIYOR Zirvenin açılış konuşmalarından birini yapan Çaykur Pazarlama Dairesi Satış Şefi Yavuz Sütlüoğlu, Çaykur’un ezber bozan iş anlayışını anlattı. Sunumuna, efsanevi bilim adamı Albert Einstein’ın “Aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar bekleyemezsiniz” ve ünlü siyasetçi ve işadamı James Crook’un “Orkestrayı yönetmek isteyen sırtını kalabalığa dönmelidir” sözleriyle başlayan Yavuz Sütlüoğlu, ilgiyle izlenen konuşmasını şöyle sürdürdü: “Risk ne kadar büyükse ve bu riski ne kadar yönetebilirseniz, mükafatı da o kadar büyük olur. Pazarın kurallarını değiştirirseniz, rakiplerinizden daha başarılı olabilirsiniz. Bütün markaların temel hedefi ürünlerini satmaktır. İletişimin bu derece büyük önem kazandığı bir dünyada ürünlerinizi satabilmeniz için ‘Big data’ olarak adlandırılan bilgiye sahip olmanız, daha da önemlisi bu veriyi analiz edebilmeniz gerekmektedir. Çaykur olarak düzenli bir şekilde yaptırdığımız piyasa ve tüketici araştırmalarının büyük faydasını görüyoruz. Sektördeki pazar payı yüzde 60’ların üzerine çıkan Çaykur, sadece dökme çay ile yoluna devam edebilirdi, buna rağmen “didi” soğuk çayı ortaya çıkardı. Bu adımı, araştırmalara güvenerek ve risk alarak attık. Bu risk sonucunda, ilk altı ayda 80 milyon kutu sattık! Pazarı iki katına çıkartıp, oyun alanımızı Neden dijital alışveriş? ZIRVEDE KONUŞULAN KONULARDAN BIRI DE DIJITAL ALIŞVERIŞTI. TÜAD’IN HAZIRLADIĞI ARAŞTIRMALARDAN BIRINE GÖRE INSANLARIN DIJITAL ALIŞVERIŞE YÖNELMESININ ÜÇ TEMEL NEDENI VAR: 1- Evinden çıkmadan ve yorulmadan alışveriş yapmak. 2- Ürünleri ve kampanyaları karşılaştırabilmek… 3- En uygun fiyatlı ürüne ulaşabilmek. İnternette dolaşan tüm bilgiye “büyük veri” (Big data) adı veriliyor. İnsanların BEŞ YIL SONRA DIJITAL ALIŞVERIŞ NASIL OLACAK? alışkanlıklarını, konuştukları konuları, alışveriş 1- En ucuz ürünün bulunabileceği tek mecra olacak. tercihlerini içeren “Big data” markaların 2- Online olmayan bir alışveriş biçimi kalmayacak. tüketicilere kolaylıkla ulaşabilmesi açısından 3- Arabayla geçerken siparişinizi alabilecek kadar kullanım kolaylığı sağlayacak. da büyük önem taşıyor. Markalar bu büyük bilgi haznesini inceleyip, kendi hedef kitlesine yönelik çok önemli bilgilere ulaşabiliyor. genişlettik. Ve 500 ml ile tüm pazarı büyüttük.” BIG DATA Yavuz Sütlüoğlu “didi”nin çok kısa bir sürede gösterdiği inanılmaz başarıya ilişkin şu araştırma sonuçlarını paylaştı: TÜRKIYE’DE “DIDI”YI TANIYANLAR: YÜZDE 85 İLK KEZ SOĞUK ÇAY OLARAK “DIDI” IÇENLER: YÜZDE 45 18-25 YAŞTA BIR KEZ “DIDI” DENEYENLER: YÜZDE 55 TADI GÜZEL OLDUĞU IÇIN IÇENLER: YÜZDE 85 BULAMAYINCA “DIDI” ARAYANLAR: YÜZDE 60 TÜKETICI TERCIHLERI “Big data” kavramının son yıllarda tüm ekonominin ana gündem maddesi haline geldiğini belirten TÜAD Başkanı Fulya Durmuş, “Büyük veri, araştırma sektörünün de en önemli konularından biri. Günümüzde iletişim ve pazarlama stratejileri, internet aracılığıyla elde edilen verinin analiz edilmesiyle belirleniyor. Dolayısıyla ‘Tüketici ne yapıyor, ne tür davranışlar sergiliyor? Ya da bu davranışı neden yapıyor?’ soruları markaların geleceğini belirliyor” diye konuştu. ÇAYKUR STANDI BÜYÜK ILGI GÖRDÜ 18’inci Araştırma Zirvesi’nde kurulan Çaykur standı büyük ilgi gördü. Çaykur’un yenilikleri, pazarlama yöntemleri ve ürünleri hakkında bilgilerin alınabildiği stantta ürün tadımı da gerçekleştirildi. [30] MAYIS 2015 MAYIS 2015 [31] [Çaykur’danhaberler] ULUSAL ÇAY KONSEYI YINE “İMDAT SÜTLÜOĞLU” DEDİ Tüm halkımıza açık olan Kaçkar Ultra Maratonu’nun sponsorluğunu, herkesin ama en çok da gençlerin sevgilisi olan Çaykur’un genç markası “didi” üstlenecek. “didi” maraton boyunca ziyaretçilerin ve katılımcıların yanında olacak. KAÇKAR’DA MARATONA HAZIR MISINIZ? GÖRKEMIYLE Karadeniz’in sembollerinden olan Kaçkar Dağları’nda yaşanacak heyecan dolu günlere çok az kaldı. Dağ Keçisi şirketinin düzenlediği, soğuk çay denildiğinde akla gelen ilk ve tek marka “didi”nin sponsorluğunu üstlendiği Kaçkar Dağları Ultra Maratonu 26-28 Haziran tarihlerinde koşulacak. Bu heyecanı tatmak istiyorsanız, başvurunun tam zamanı. Dağ Keçisi şirketinin Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda oluşturduğu parkur, bir turistik gezi rotası güzelliğinde… Elevit yaylasından koşmaya başlayacak maratoncular, Trovit, Palovit, Amlakit, Hazindak, Pokut ve Sal yaylalarından geçerek Çamlıhemşin’de ipi göğüsleyecek. Rize Çamlıhemşin’deki 1700 metrelik irtifada ve 45 kilometre mesafedeki koşu, 11 saat sürecek. Maratona katılmak istiyorsanız yanınızda bazı malzemeleri mutlaka bulundurmanız gerekiyor. Dağ Keçisi şirketi, maratonun güvenliği için bu malzemelerin bulunmasını zorunlu kılmış. Üstelik hiç de pahalı değil bu malzemeler... Patika koşu ayakkabısı, organizasyon ve acil durum numaralarının kayıtlı olduğu cep telefonu, acil durum battaniyesi, uzun kollu üst iç katman giysi, kafa feneri ve yedek pilleri, en az 1 litrelik bir su kabı, düdük, bardak, kapüşonlu ve su geçirmez alt-üst dış katman giysisi, eldiven, bere, bandana veya şapka… Ama ayrıca enerji jelleri, barları, bisküvi, çerez türü yiyecek, güneş gözlüğü, güneş kremi, baton öneriliyor. Tüm halkımıza açık olan Kaçkar Ultra Maratonu’nun sponsorluğunu, herkesin ama en çok da gençlerin sevgilisi olan “didi” üstlenecek. “didi” maraton boyunca ziyaretçilerin ve katılımcıların yanında olacak. ULUSAL Çay Konseyi’nin çok önemli bir misyonu olduğunu belirten Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü - Çay Konseyi Başkanı İmdat Sütlüoğlu, “Yeni dönemde Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımla birlikte daha çok çalışıp çayın tanıtımına ve üretiminin geliştirilmesine yönelik çok önemli adımları hep birlikte atacağız,” dedi. 29 Nisan’da yeni yaş çay sezonuna başlamanın heyecanını yaşadıklarını belirten İmdat Sütlüoğlu, “Üreticinin sezona erken girmesi hem kendi adına hem de sanayici adına çok faydalı olacak. En önemli konularımızdan biri tüm tarafların mutabık olduğu Çay Kanunu’dur. Son iki yıldır çay sektöründe bir mutluluk tablosu oluştu. Bu tablonun bozulmasını istemiyorum. Dünyada Çay Kanunu olmayan tek ülke biziz. Çay Kanunu’yla saat gibi işleyen bir sistem kurmuşlar. Biz çayı çok seviyoruz, çok tüketiyoruz ama maalesef bir Çay Kanunu çıkaramadık” diye konuştu. Türkiye Çay İçiyor, ÇAYKUR’U FOTOĞRAFLIYOR ULUSAL ÇAY KONSEYI, ÇAYKUR’UN ANA SPONSORLUĞUNDA ÇAYIN GÜNDELIK HAYATIMIZDAKI ÖNEMİNİ VE VAZGEÇILMEZLIĞINI GÖSTEREN BIR FOTOĞRAF YARIŞMASI DÜZENLİYOR. ULUSAL ÇAPTA ORGANIZE EDILEN YARIŞMA SAYESINDE ÇAYKUR ÜRÜNLERININ DOSTLUK, MISAFIRPERVERLIK, MUHABBET GIBI DEĞERLERIMIZLE ILIŞKISI, GÖRSEL OLARAK ORTAYA KONULACAK. KARADENIZ KADINI İZMİR’DEYDİ KARADENIZ’I ve çayı tanıtan sanat çalışmalarına ve etkinliklere sponsor olan Çaykur, bu kez de İzmir Yörük Festivali’ne destek verdi. Fotoğraf sanatçısı Varol Uzlu’nun Karadeniz kadınını ve doğasını konu alan 80 fotoğraftan oluşan “Yeşil Bigelerim” adlı fotoğraf kompozisyonu, Çaykur’un sponsorluğunda, 16-24 Nisan tarihleri arasında Tepekule Kongre Merkezi’nde sergilendi. İzleyiciye 70x100 boyutunda ve kanvas baskı şeklinde sunulan fotoğraf sergisinin geliri, Trabzon’daki Sis dağının eteklerinde yaşayan sekiz kız kardeşin eğitimine harcanacak. Festival kapsamında, yine Çaykur’un sponsorluğunda geçtiğimiz yıl çekilen “Adil Baba” adlı filmin de gösterimi yapıldı. www.kackarultratrail.com / facebook.com/kackarultramarathon [32] MAYIS 2015 MAYIS 2015 [33] [Çaykur’danhaberler] FURKAN TÜRK 23 NISAN COŞKUSU ÇAYKUR TUTKUSUYLA BULUŞTU ÇOCUKLARIMIZ 23 NISAN’DA ÇAYKUR’U RESMETTI RK ALİ PAŞA ÖZTÜ [34] MAYIS 2015 ÇAYKUR’UN 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında çocuklarımıza yönelik olarak düzenlediği resim yarışması sonuçlandı. İlköğretim çağındaki çocuklarımıza yönelik yarışmaya çok sayıda resim gönderilmişti. Çocuklarımızın gönderdiği, 23 Nisan coşkusunu Çaykur sevgisiyle bir araya getirdikleri her bir resim görülmeye değerdi. Beyaz kâğıdın üstüne Çaykur’a dair hayallerini de yansıtan çocuklarımız arasında geleceğin ressamlarının bulunduğuna inanıyoruz. Uzun uzun incelenen resimler değerlendirildi ve üç farklı kategoride birinciler belirlendi. Yarışmada 6-7 yaş kategorisinde Zeynep Erbaş, 8-9-10 yaş kategorisinde Ali Paşa Öztürk, 11-12 yaş kategorisinde ise Furkan Türk birinciliği kazandı. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, yarışmada birinciliği elde eden üç çocuğumuzu makamında ağırladı. Çocuklarımızla sohbet eden Sütlüoğlu, kendilerine birincilik ödüllerinin yanı sıra Çaykur ürünlerinden oluşan hediye paketlerinden de verdi. Çocuklarımızın resimlerini çok beğendiğini belirten Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, “Yarışmaya gönderilen resimler bizim geleceğimizi ve Çaykur’un bu anlamdaki önemini gözler önüne seriyor. Yarışmamıza katılan tüm çocuklara ve ailelerine çok teşekkür ediyoruz. Ailelerin ülkemizin geleceğini emanet edebileceğimiz çocuklar yetiştirdiklerini bir kez daha görmüş olduk. Kendi kategorilerinde birinciliği elde eden üç çocuğumuzun gözlerinde de bu pırıltıyı gördük” diye konuştu. ERBAŞ ZEYNEP RESIM YARIŞMASI BIRINCILIKLERI 6-7 YAŞ KATEGORISI: ZEYNEP ERBAŞ 8-9-10 YAŞ KATEGORISI: ALI PAŞA ÖZTÜRK 11/ 12 YAŞ KATEGORISI: FURKAN TÜRK MAYIS 2015 [35] [Çaykur’danhaberler] GÜNEYDOĞU’NUN DAMAK KAÇAK ÇAYLA MÜCADELEYE TADINA EN DEVAM EDEN İMDAT YAKIN ÇAY SÜTLÜOĞLU ÖNERDI: ALTINBAŞ Çaykur, Diyarbakır ve Mardin’de “Doğal ve Sağlıklı Çaykur Çayı Sempozyumu” düzenledi. Rize Ticaret Borsası tarafından da desteklenen ve kaçak çayın zararları hakkında bilgiler verilen program kapsamındaki çay içme yarışması da büyük ilgi gördü. ÇAYKUR’UN, Güneydoğu’daki kaçak çayla mücadelesi hız kesmiyor; ev ve kahve ziyaretleri, tadım araçlarıyla yapılan tanıtımlar, festivaller, bilgilendirme toplantıları birbirini izliyor. Bu etkinliklerle ulaşılan, bilgilendirilen Güneydoğu halkının çok büyük bir kısmı da, gerek doğru demlenmiş çayı tadarak, gerek kaçak çayın sağlığa zararlarından ürkerek, uzun yılların kaçak çay alışkanlığına son veriyor. İşte bölgede Türk çayını hâkim kılmak hedefiyle süren bu çalışmanın son halkası, Diyarbakır ve Mardin’de kaçak çayın zararlarına dikkati çekmek amacıyla organize edilen Doğal ve Sağlıklı Çaykur Çayı Sempozyumu oldu. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat [36] MAYIS 2015 Sütlüoğlu, her iki sempozyumda yaptığı konuşmada da şu ortak mesajları verdi: BÖLGENIN DAMAK TADINA HITAP EDIYORUZ “Ürettiğimiz çaylar ihraç ettiğimiz ülkelerde büyük ilgi görüyor. Vatandaşımız Çaykur çayının lezzetini çok iyi biliyor. Ürünlerimizin organik yönünü ve sağlık açısından taşıdığı faydaları çok daha fazla sayıda insana bu etkinlik sayesinde iletmiş olacağız. Aslında bölge insanımız daha önceleri bizim sağlıklı çayımızı içiyordu. Ancak zamanla ‘kaçak’ diye adlandırdığımız sağlıksız, nerede ve kimlerce üretildiği belli olmayan çaylar bölgeye sokuldu. Çernobil’de yaşanan facia bahane edilerek ‘Türk çayında radyasyon var’ gibi yalan bir propagandayla, insanlarımızın Türk çayını bırakıp, asıl tehlike kaynağı olan katkılı ve pestisit kalıntıları içeren kaçak çayı içmeleri teşvik edildi. Oysaki radyasyon bulutları bizim bölgemize hiç gelmedi, Orta Avrupa’ya doğru gitti. Sağlıklı Türk çayı varken, vatandaşlarımız kaçak çayla bile bile kendilerini zehirliyorlar. Altınbaş çayımızın tadı bölge halkının damak tadına çok yakın. Altınbaş’ı normal demleme sürecinde demleyerek içersek, bölge insanının talep ettiği, hoşuna giden bir çay lezzeti yakalanabiliyor. Çaykur çayı dünyada üzerine kar düşen tek çaydır. Karın sağlığı ve lezzeti çayımıza geçiyor. Kar yağdığı için çayımızda haşere barınmıyor, dolayısıyla zehir veya kimyasal kullanmıyoruz. Bu da yüzde 100 doğal bir çay üretmemizi sağlıyor. Yöre insanına dünyanın en sağlıklı çayı olan Çaykur çayını tüketmelerini tavsiye ediyoruz.” VALI AKSOY: TEHLIKELERI BILMIYORLAR Diyarbakır’daki sempozyuma katılan Vali Hüseyin Aksoy, yaptırdıkları analizlerde kaçak çayın rahatsızlıklara yol açabilecek maddeler içerdiğini gördüklerini belirtti. Vali Hüseyin Aksoy, “Bölge halkı ‘iyidir’ diyerek kaçak çay alıyor, oysa içerdiği tehlikeleri bilmiyor. Bu nedenle farkında olmadan sağlığına zarar veriyor. Çaykur’un böyle bir etkinlik düzenlemesi, konuya ilişkin bilinç düzeyini yükseltecektir. Vatandaşlarımızı sağlıklı çay ile buluşturmaya kararlıyız,” dedi. Her iki sempozyumda bilim insanları da bilgi verdi. İstanbul Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Çelik, yerli çayda insan sağlığına çok faydalı moleküllerin bulunduğunun tespit edildiğini belirterek, kaçak çayın aksine dünyada üzeri tamamen karla kaplanan ve hiçbir pestisit atığı bulundurmayan Türk çayının sağlığa çok faydalı olduğunun altını çizdi. Biruni Üniversitesi Beslenme ve Diyetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Çelik de eskiden çay hakkında yapılan birçok spekülasyonun gerçeği yansıtmadığının anlaşıldığını söyledi. Fatma Çelik, çay içirtilmeyen çocukların, asıl tehlike kaynağı olan kahve, kola ve enerji içeceği tüketicisi haline getirildiğini vurguladı. 2 DAKIKADA KAÇ BARDAK ÇAY IÇERSINIZ? Diyarbakır ve Mardin’deki sempozyumların devamında, Güneydoğu halkı için artık tanıdık olan Çaykur TIR’ında çay içme yarışması düzenlendi. Renkli görüntülere sahne olan yarışmada, 2 dakika içinde en çok çay içen yarışmacılar ödüllendirildi. Etkinlikler boyunca bahçede yer alan Çaykur TIR’ı, vatandaşlara gün boyu çay ikramında bulundu. Binlerce kişi Türk çayını tattı ve kaçak çaydan çok daha kaliteli olduğunu söyledi. Karadeniz müziğine, horona, Çaykur çaylarına ve “didi”ye ilgi büyüktü. Ayrılma vakti geldiğinde, etkinlik katılımcıları, “Kaçak çay konusunda biz de mutlu değiliz. Çaykur çayının tadı damağımızda kaldı. Bundan sonra da vazgeçmeyiz,” dedi. MAYIS 2015 [37] [Çaykur’danhaberler] ARTIK STEVIALI! Türkiye’de bir “ilk”e daha imza atan Çaykur, lezzeti ve sağlığı buluşturduğu “şekersiz soğuk çay didi” ile şekerin tadını şekerin sakıncalarını taşımayan Stevia ile sunuyor. KARADENIZ BU AY ÇANAKKALE RUHUNU SOLUYACAK Çanakkale Savaşı’nın Türkiye Cumhuriyeti için taşıdığı anlamı hatırlatmak amacıyla Türkiye’yi adım adım dolaşan “Çanakkale-Bir Hilâl Uğruna” programı, üç günü boyunca Çaykur’un sponsorluğunda Karadeniz Bölgesi’nde geçecek. [38] MAYIS 2015 “İsmi anıldığında yüreklerin titrediği yerdir Çanakkale. Ülkenin hemen her yanı mahşer yeridir adeta. Kafkasya cephesinde Ruslar taarruzda, Seddülbahir’de Türk askerleri düşman saflarını topa tutuyor. Bir diğer cephe ise Irak. Lakin asıl mahşer Çanakkale’de yaşanıyor. Akif mısralarına gözyaşlarını ekliyor: Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor / Bir hilâl uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!.. Senenin her günü rahmetle yâd edilmesi gereken Çanakkale.” Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın “Çanakkale-Bir Hilâl Uğruna” programı, resmi web sitesinde bu sözlerle tanıtılıyor. Birinci Dünya Savaşı’nın en çetin bölümü olarak bilinen, bizim için vatan savunmasında bir destan olan Çanakkale Savaşı’nın 100. yılı vesilesiyle düzenlenen programlar, bu ay tamamlanıyor. Çanakkale’nin ülkemiz için ifade ettiği değerin anlatılmasını hedefleyen Çanakkale-Bir Hilâl Uğruna programının üç günü Çaykur’un sponsorluğunda Karadeniz Bölgesi’nde geçecek. 24 Mayıs’ta Giresun, 25 Mayıs’ta Rize ve 26 Mayıs’ta Trabzon’da sunulacak programda, şair Serdar Tuncer şiir dinletileriyle, Cihan Yıldız Çanakkale türküleriyle Çanakkale ruhunu canlandıracak. Serdar Tuncer’in anlattığı Çanakkale destanının yaşanmış hikâyeleri de izleyicileri geçmişe götürecek. İL IL GEZIYOR 1 NISAN 6-7-8 NISAN 17-18 NISAN 21-22-23 NISAN 27-28-29 NISAN 30 NISAN 1 MAYIS 4-5-6 MAYIS 13-14-15 MAYIS 18-19-20 MAYIS 24-25-26 MAYIS 28-29 MAYIS KIRIKKALE ÇORUM, AMASYA, SAMSUN KOCAELI, İSTANBUL MARAŞ, URFA, GAZIANTEP AYDIN, MANISA, İZMIR ZONGULDAK KARABÜK ERZINCAN, BAYBURT, ERZURUM NIĞDE, NEVŞEHIR, ANKARA ELAZIĞ, DIYARBAKIR GIRESUN, RIZE, TRABZON AKSARAY, KONYA ÇAYKUR, Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun sıkça belirttiği gibi, köklü ve iddialı bir marka olarak ürün çeşitlendirmesini artırarak, küreselleşmek hedefinde… Bu önemli yolculukta, yolcular arasına yeni bir isim daha katıldı: Stevialı didi. Piyasaya çıktığı günden beri Çaykur’un vazgeçilmez markası olan, “soğuk çay” gibi farklı bir kategori oluşturarak beğeni toplayan “didi”, farklı gramajlarıyla pazarın alışılagelmiş kurallarını yıkmıştı. Haziran 2013’ten bu yana pazarın dinamiklerini değiştiren ve yeni standartlar koyan “didi”, ilk olarak bergamotlu, şeftalili ve limonlu 500 ml’lik kutularla tüketicilerle buluştu. Ardından yenilikleri sürdü. Ve son sürprizini de bu ay, stevia ile yaptı. Anavatanı Güney Amerika olan stevia, önceki yıl deneme için Araştırma Enstitüsü’nün bahçesine dikilmiş ve yetişme seyri merakla beklenmişti. Sonunda bitki toprak üzerine çıkmış ve geçtiğimiz yaz sonunda ilk hasat alınmıştı. Güzel haber, stevianın Doğu Karadeniz toprağını ve iklimini sevmiş olmasıydı. Bu haber, en çok da şekerin tadını sevenler için önemliydi. Çünkü hem şekerli hem sağlıklı seçenekler doğacaktı. Ve beklenen haber geldi. Çaykur, yine geçtiğimiz yıl soğuk içecekler piyasasında bir dalgalanma yaşattığı ürünü “didi”yi, stevia ile hazırlamaya başladı. Böylece Çaykur, Türkiye’de bir başka “ilk”e daha imza atarak, lezzeti ve sağlığı buluşturdu. Kalorisiz şekerli içecek olan “şekersiz soğuk çay didi”, ilk aşamada iki çeşit olarak piyasaya çıkıyor. Bergamot ve şeftalili soğuk çay “didi”, 500 ml’lik ambalajlar halinde satılacak. Çaykur, dünya trendlerini takibe devam edecek. MAYIS 2015 [39] [lezzetlitatlar] RIZE’NIN gurur kaynağı kestane balı, rengiyle ve kokusuyla diğer bal türlerinden hemen ayrılır. Yoğun kıvamı ve eşsiz tadıyla son yıllarda ünü bütün Türkiye’ye yayılan kestane balı, Rizeli çiftçilere de yeni bir ekonomik faaliyet alanı açmış durumda. Arıların, doğal bitki örtüsünün parçası olan kestane ağacındaki çiçek özlerini toplamasıyla oluşan Rize kestane balı, iyileştirici ve antiseptik özellikleriyle bilinir. Bu bal, mide rahatsızlıklarının, beslenme bozukluklarının ve enfeksiyonların tedavisinde çok etkili bir doğal ilaçtır. ARILARIN YOĞUN MESAISI KAÇKARLARIN ŞIFALI LEZZETI RIZE KESTANE BALI Bal, doğanın insanoğluna sunduğu mucizevi gıdalar listesinin tartışmasız lideridir. Besleyici ve şifa verici olmasının yanı sıra binlerce yıldır insanoğluna esenlik veren bal, lezzetiyle de sofralarımızın vazgeçilmezidir. Rize’nin yüksek rakımlı bölgelerinde arıların kestane çiçeklerinden beslenmesiyle elde edilen kestane balı, kıvamı ve şifa verici özelliğiyle özel bir yere sahiptir. Doktorların rahatsızlıklara karşı koruyucu olarak önerdiği Rize kestane balı üzerine yapılan araştırmalar, bu mucizevi besinin antioksidan bileşenleriyle kanser riskini azalttığını ortaya çıkarmıştır. [40] MAYIS 2015 Özellikle haziran ayı geldiğinde arılar kestane çiçeklerinin etrafında hummalı bir çalışma başlatır. Geceleri kovanlarının önünde kanat çırparak çalışan arılar, taşıdıkları bu eşsiz balı olgunlaştırmaktadır. Rize’nin yaylalarında gece saatlerinde arıların kanat sesleri duyulur. Arıların çalışması tamamlanıp en yoğun mesaileri sona erdiğinde koyu renkli, yoğun kıvamlı ve tatlı sert bir bal ortaya çıkar. İlk kez deniyorsanız tadı size biraz farklı gelecektir. Ne var ki bir kez Rize kestane balının tadını aldıysanız bir daha kolay kolay başka bir bal tüketemezsiniz. İÇİNİZİ ISITIYOR Tazeyken buruk ve acımsı bir lezzete sahip olan Rize kestane balı; vitamin ve mineral bakımından çok zengin bir içeriğe sahip. Enerji verici özelliği nedeniyle sporculara ve çocuklara önerilen Rize kestane balı, diğer ballardan koyu rengiyle hemen ayrılıyor. Bir kaşığı, diğer balların 3-4 kaşığına denk gelen kestane balı, özellikle kış aylarında vücut direncini artırıcı özelliğiyle şifa veriyor. Aç karnına günde bir kaşık kestane balı tüketmek, soğuk algınlığına veya gribe yakalanma riskinizi büyük ölçüde azaltacaktır. SAHTESI KOLAY DEĞIL BALLA İLGİLİ SAHTECİLİK HABERLERİNE KAMUOYUNDA SIKÇA RASTLIYORUZ. KESKIN BIR KOKUYA SAHIP OLAN KESTANE BALININ SAHTESINI ÜRETMEK DIĞERLERINE GÖRE ÇOK DAHA ZOR. YINE DE PIYASADA RIZE KESTANE BALI ADIYLA SATILAN HER ÜRÜNE ALDANMAMAK LAZIM. RİZELİLERİN VE KESTANE BALINI BILEN TÜKETICILERIN, KOLAY KOLAY ALDANMAYACAĞINI DA BELİRTELİM. ASIRLARDIR ŞIFA KAYNAĞI Rizeliler bilir; benzersiz içeriğiyle önem kazanan kestane balı, mikrop içermemesi ve biyolojik aktivitesi dolayısıyla hem iç hastalıklarında hem de açık yaralarda asırlardır ilaç olarak da kullanılıyor. Antik dönemde neredeyse bütün hastalıkların tedavisinde kullanılan Rize kestane balı, İslam âlimleri tarafından da tarih boyunca şifa arayanlara önerildi. Bugün ülkemizdeki üniversitelerin ilgili birimleri, kestane balıyla ilgili araştırmalara devam ediyor. Modern bilimin imkânlarını kullanarak gerçekleştirilen bu araştırmalar, her geçen gün Rize kestane balının şifa verici yeni bir özelliğini gün yüzüne çıkarıyor. Son dönemdeki araştırmalar ülkemizdeki bal türleri arasında biyolojik aktivitesi en yüksek balın kestane balı olduğunu ortaya koymuş durumda. Biyolojik aktivite, balın şifa verici özelliğini göstermesi bakımından büyük önem taşıyor. KESTANE BALI NELERE İYİ GELİR? • Adale ağrıları • Enfeksiyonlar • Soğuk algınlığı ve grip • Cilt rahatsızlıkları… • Ağrı ve sancı durumları • Halsizliğin giderilmesi • İştahsızlık • Ağız yaraları • Üst solunum yolları rahatsızlıkları MAYIS 2015 [41] [güncel] MÜZENİN ÖZELLİKLERİ • Türkiye ve İstanbul’un ilk panoramik müzesi olma özelliğini taşıyan ve 4 kattan oluşan müze binasının üçte ikisi tarihi surların kapanmaması için yer altına inşa edildi. • İstanbul’un fetih anının anlatıldığı 38 metre çapında ve 20 metre yüksekliğindeki kubbesel yapının en üst katında 3 bin metrekare görüntü alanı bulunuyor. Bunun 650 metrekaresi gerçek 3 boyutlu olmak üzere, toplam 2 bin 350 metrekaresi resimden oluşuyor. • İnsanın iki gözü 14 metreden sonrasını algılama özelliğini kaybederek tek göz gibi çalışmaya başladığı için en yakın mesafe 14 metreye konularak izleyicinin resmin üzerindeki üç boyutu gerçekmiş gibi algılaması sağlanıyor. • Müzede 29 Mayıs 1453 tarihinde Bizanslıların direncinin kırılıp, Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı askerlerinin şehre girişi resmediliyor. Resimde hepsi de detaylı 10 bin figür var. Müzede 5 ayrı noktada ayrı ses efektleri kullanılıyor. Mehterin olduğu yerden mehter müziği, topların olduğu yerden top sesleri, atların olduğu yerden at sesleri, ön taraftan çatışma sesleri, arkadan da ordu uğultusu sesleri duyuluyor. • Toplam 2,5 milyon TL’ye mal olan müze, aynı anda 100 kişi tarafından çok cüzi bir bedel mukabilinde gezilebiliyor. “İSTANBUL’UN FETHI”NE GITMEK ISTER MISINIZ? Zaman tünelinde 562 yıl geriye gidip, İstanbul’un fethinin başladığı 29 Mayıs sabahını yaşamak ister misiniz? Topkapı Şehir Parkı’ndaki “Panorama 1453 Müzesi”nde Sultan II. Mehmet’in İstanbul’u alışına şahit olabilirsiniz. ASYA ILE AVRUPA’YI, Akdeniz ile Karadeniz’i buluşturan; üç büyük imparatorluğa başkent olan İstanbul, sadece bizler için değil, insanlık için de efsane bir şehir. 29 Mayıs’ta, Sultan II. Mehmet’in İstanbul’u Türk ve İslam dünyasına kazandırdığı kutlu günün 562’nci yıl dönümünü kutlayacağız. Sizleri ‘o an’a götüreceğiz! “Panorama 1453 Müzesi”nde İstanbul’un fethinin dondurulmuş bir anını büyük bir gerçeklik duygusu içinde seyredip, adeta fethi yaşıyormuş hissine kapılacaksınız. ADIM ADIM PANORAMA 1453 Panorama 1453 Müzesi, Topkapı Şehir Parkı’nın içinde yer alıyor. Müzenin bulunduğu yerden solunuza baktığınızda Edirnekapı’daki surları, karşıya bakınca Topkapı Surları’nı yani Konstantinopolis’e ilk Türk askerinin girdiği kapıyı ve sağınıza dönünce de Silivrikapı’daki surları görüyorsunuz. İşte Sul- [42] MAYIS 2015 tan II. Mehmet’in “Fatih” unvanını alışına şahit olacağınız ve İstanbul’un fethini yaşayacağınız yer tam da burası. 3 bin metrekarelik bir alan içerisinde sınırları olmayan 360 derecelik bir resim düşünün. Bu resme, yıkılan surlardan İstanbul’a giren Fatih’in ordusu, Bizans ve Osmanlı askerlerinin çınlayan kılıç sesleri, top sesleri, mehter marşları eşlik ediyor. Resmin 650 metrekarelik alanı gerçekten üç boyutlu ve alanda kuşatmada kullanılan topların, top arabalarının, barut fıçılarının birebir örnekleri var. Geri kalan iki boyutlu resim alanı ise üç boyutlu bölgenin hemen arkasından başlıyor. Çalışma öylesine detaylı ki gerçek bir insan büyüklüğünden başlayıp bütün detaylarıyla ince ince işlenerek ufka doğru küçülüyor. 29 Mayıs 1453 Salı sabahında Osmanlı askerlerinin şehre girmeye başladığı anı tasvir eden resim, bilgisayar ortamında çizilmiş ve yarım küre şeklindeki mekânın tamamına oturtulmuş. İki boyutlu resmin önündeki daire biçimindeki alana da toplar, barut fıçıları, kılıçlar, oklar, yaylar, balyozlar gibi savaş gereçleri gerçek ebadında, üç boyutlu olarak yerleştirilmiş. Düzenleme o kadar ustaca yapılmış ki bu nesnelerin nerede bitip resmin nerede başladığını anlayamıyorsunuz. Duvardaki resim sadece yatay olarak devam etmiyor. Gökyüzüyle birleşiyor. Yani bütünlük hissi hiç bozulmamış. Güllelerin bıraktığı iz, bulutlar... Hepsi düşünülmüş. Mesafe duygusu ve derinlik algısı uyandıran bir tavan yaptırılmış. Sanki izlediğiniz resmin içinde kilometrelerce yürüyecekmişsiniz gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Panorama 1453’te ilginç bir detay daha var. Kafanızı kaldırıp bulutlara biraz dikkatli baktığınızda, Fatih’in silüetini görebiliyorsunuz. İlk anda göremeseniz de o noktaya odaklandığınızda Fatih’in o meşhur portresini fark ediyorsunuz. MAYIS 2015 [43] [çaydurakları] Manastır, Birinci Dünya Savaşı’nda, sekiz ay kadar Rusların elinde kalır. Rusya savaş dışı kalınca, Pontuslu Rumların tutunacakları dal kalmamıştır. 1923 yılındaki mübadeleyle Pontus Rumları Yunanistan’a göçünce, manastır genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimine geçer. BULUTLARIN ÜSTÜNDE Sümela’nın kuruluş tarihi iki keşişin aynı rüyayı görmesiyle başlıyor. Bizans İmparatoru, binanın inşasında önemli bir rol oynuyor. İşin çok bilinmeyen bir yanı var: Osmanlı padişahları, fermanla, manastırı ve oradaki yönetimi daima korumuşlar. [44] MAYIS 2015 ÇAY KEYFI KARADENIZ’DE ‘ulaşılması güç’ yerleri saysak, hayli kabarık bir listemiz olurdu. Rize’de çayımızı Andon’da yudumladıktan sonra yola çıkıp Trabzon Maçka’da, Sümela’nın altına geldik. “Önce bu büyük manastırı bir gezelim. Ardından da çayımızı içeriz,” diyoruz. Sümela Manastırı, dağ oyularak yapılmış. Deniz seviyesinden 1150 metre, vadiden ise 300 metre yükseklikte. Dağa oyulmuş koskoca bir bina… Görkemli duruşuyla, yerli-yabancı, binlerce kişiyi cezbediyor. Manastırı, geçtiğimiz yıl 375 bin yerli, 30 bin yabancı turist gezmiş. Sümela Manastırı’nın, Romalılardan kaçan ilk hıristiyanlar tarafından kurulduğu düşünülüyor. Tabii ki, her devasa yapının ayrı bir öyküsü var. Sümela’nınki de Atinalı iki keşiş, Barnabas ve Sophronius’un aynı rüyayı görmesiyle başlıyor. Kısaca anlatalım. İsa’dan sonra 365-395 yılları… Keşiş Barnabas, uykusunda, etrafın kuvvetli bir ışıkla aydınlandığını görür. Işığın ardından, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka görünür. Aziz Luka’nın elinde üç ikon vardır. Bunlardan birinde, Hz. İsa’yı kollarından tutmuş olan Meryem Ana bulunur. Aziz Luka, keşişe, “Senden önemli bir görev istiyorum,” der, “yeni bir manastır yaptırarak, bu ikonu içine koyacaksın”. Ardından, manastırın nereye yapılacağını ayrıntılı bir biçimde anlatır. Keşiş ertesi sabah baş keşişe gider ve gece gördüğü rüyayı anlatmak ister. Baş keşiş biraz beklemesini söyler. Çünkü Sophronius da kendisine bir rüya anlatmak istediğini belirtmiştir. Sonunda iki keşişin aynı rüyayı gördükleri anlaşılır. Baş keşiş, iki arkadaşı Patrik’e gönderir. Keşişler, en büyük dini otorite olan Patrik Nektarius’un huzuruna kabul edilirler. Oradan da İmparator Teodisus’un… İmparator, keşişlere her türlü desteği vermeyi taahhüt eder. İki keşiş, önce Mela tepesini bulurlar. Ardından Panagia nehrini… Dağa oyulmuş bir mağara onları heyecanlandırır. İşte manastırın inşa edileceği alan burası olacaktır. Dağı oyup manastır yapmak için yaklaşık 500 kişilik bir köy kurulur ve çalışmalar başlar. Trabzon Osmanlıların yönetimine geçtikten sonra da hiçbir padişah buranın statüsünü bozmaz. Yavuz Sultan Selim’den Dördüncü Murat’a, padişahlar, ferman yayınlayarak kiliseyi korurlar. Kilise zamanla bir eğitim kurumu gibi çalışır. Kütüphanesinde el yazması binlerce kitap yer alır. Bunların arasında ceylan derisiyle kaplanmış olanlar da vardır. Bu arada Bizans imparatorlarının yazışmaları da Sümela kütüphanesinde yer alır. Ancak yangınlar, haramiler Sümela’yı rahat bırakmaz. Bugün bu büyük yapıdan geriye çok az sayıda kitap kalmıştır. Ayakta kalan fresklerin çoğu da 1700’lü yıllarda onarım görmüş olanlardır. Manastır, Birinci Dünya Savaşı’nda, sekiz ay kadar Rusların elinde kalır. Rusya savaş dışı kalınca, Pontuslu Rumların tutunacakları dal kalmamıştır. 1923 yılındaki mübadeleyle Pontus Rumları Yunanistan’a göçünce, manastır genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimine geçer. 2010 yılında manastırda Meryem Ana adına bir ayin düzenlenir. Bir süreden beri, Yunanistan’da atalarının izini sürmek isteyen Rumlar, ağustos aylarında Sümela’nın etrafında hem tabiatla iç içe zaman geçiriyor, hem de ayin yapıyorlar. Sümena Manastırı’na çıkmak yaklaşık yarım saat sürüyor. Rehberinizle birlikte manastırdan ayrıldıktan sonra, sizleri tadına bir kez daha hayran kalacağınız sıcacık Rize çayı bekliyor. MAYIS 2015 [45] [güncel] CUMHURİYETİ BİZ KURDUK; ONU YÜKSELTECEK VE DEVAM ETTİRECEK SİZLERSİNİZ! K.atatürk Milli mücadele adımlarının izinden… Gençlik ve Spor Bayramı olsun kutlu Samsun... 19 Mayıs 1919 sabahı Türk milletinin tarihinde dönüm noktalarından birinin yaşandığı “ilk adım” şehri… Biz de 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı, bu adımın izini sürerek kutlayacağız. “YOKLUK, sıkıntı, işgal, ihanet dolu kâbuslu günler ülkemizi ve milletimizi kuşatma altına almış, tarihin derinliklerine gömmek için her türlü yolu deniyordu. İşte bu çile dolu günlerde Mustafa Kemal ve bir avuç vatansever, 16 Mayıs 1919 günü Bandırma vapuru ile İstanbul’dan yola çıktılar. İşgal kuvvetlerinin gemileri, Karadeniz’e açılan Bandırma vapurunu bir süre takip etti. Ancak Karadeniz’in hırçın dalgaları arasında bu takibi sürdürme cesaretini gösteremeyip geri döndüler. İsmail Hakkı Kaptan yönetimindeki Bandırma vapuru, Türk milletinin istikbalini kurtarmak adına çetin yolculuğuna devam etti. 17 Mayıs gecesi İnebolu’ya, 18 Mayıs öğle saatlerinde Sinop’a, 19 [46] MAYIS 2015 Mayıs 1919 sabahı saat 08.00 sularında Samsun’a ulaştılar. Yüreği vatan sevgisiyle dolu bir avuç yiğit, açıkta demirleyen Bandırma vapurundan kayıklara alınarak karaya çıktılar ve milli mücadelenin ilk adımını atarak, bu kutsal yürüyüşü başlattılar. Yürekli vatan evlatlarına minnet ve şükran borcumuzu belirtmek amacıyla Türk milletinin miladı olan 19 Mayıs 1919 sabahını yaşatmak ve ölümsüzleştirmek istedik.” Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, zorlu kurtuluş mücadelesinin gururunu yaşayan herkesi heyecanlandıracak “Kurtuluş Yolu” projesinin nedenini bu sözlerle açıklamıştı. Kurtuluş Yolu, Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı noktadan başlayarak, o günün canlandırmasının yapıldığı bir proje. O zamanki Tütün İskelesi, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Mustafa Kemal Atatürk ve 18 arkadaşının iskeleye çıkışlarını temsili olarak canlandırmışlar. Balmumu tekniğiyle birebir ölçülerde özel imal edilmiş heykelleri bu alana yerleştirmişler. Tabii bu arada kahramanları karşılayan, kayıklarıyla iskeleye gelen cesur Samsunluları da unutmamışlar, onların da heykellerini yapıp, bu tarihi mekâna konumlandırmışlar. Atatürk’ün kalacağı Mıntıka Palas Oteli’ne yürüyerek gittiği yerin önündeki bütün objeleri kaldırıp, burayı “Kurtuluş Yolu” adıyla düzenlemişler. “Bizim yaptığımız, onların aziz hatırası karşısında duyduğumuz minnetin bir parçasıdır. Onlar her türlü takdirin ötesindedir” diyen Yılmaz ve ekibinin tarihi yaşatmak için hazırladığı Kurtuluş Yolu, Tütün İskelesi’nde inşa edilen temsili Bandırma vapuru, Atatürk ve arkadaşlarının heykellerinden başlayarak 45 metre genişliğinde ve 400 metre uzunluğunda… Yol üzerinde, onları karşılamaya gelen Samsunluların heykelleri, süs havuzları ve seramik rölyefler sıralanmış. BANDIRMA VAPURU ARTIK MÜZE Bandırma vapurunun, aslına uygun ölçülerde yapılan kopyası, Doğu Park dolgu sahasındaki bir koyda bulunuyor. Boyu 47.70 m, genişliği 6.83 m, yüksekliği 4.27 m olan vapurun 2 bin m²’lik kısmı karada, 1000 m²’lik kısmı ise denizde… Müze olarak kullanılan vapurda, Atatürk ve arkadaşlarının heykeltıraş Adil Çelik tarafından yapılan balmumu heykellerinin bulunduğu bir salon, kaptan köşkü sergileniyor. Ambar konumunda olan konferans salonunda Atatürk’ün 60 parçalık resim arşivi, Lagant marka beylik tabancası, Savarona ve Dolmabahçe için diktirdiği kıyafetleri, Samsun’a çıkışından sonra İstanbul’a yazdığı mektuplardan birkaç örnek ve çeşitli antika eşyalar var. TÜRKIYE’NIN EN UZUN SERAMIK RÖLYEFI Bandırma vapuru şehrin bir başka noktasında, Doğupark’ta gemi-müze olarak sergileniyor. Bandırma vapurunu ve çevre sahasını perforjeyle kapatan, dış etkilere karşı korunaklı hale getiren Büyükşehir Belediyesi, burada Çanakkale’de verilen kahramanlık mücadelesini ve düşmanın İzmir’den denize dökülüşünü anlatan, 70 metreyle Türkiye’nin en uzun seramik rölyefini sergiliyor. İstiklal Savaşı’nda Samsun ilinden ve ilçelerinden 1200 şehidin isimleri, anıt duvarına yazılarak abideleştirilmiş. MAYIS 2015 [47] [güncel] mayla veya biraz daha uğraşarak seramik boyasıyla süsleyebilir, içine güzel bir menekşe veya benzeri bir ufak çiçek dikebilirsiniz. Anneniz çiçek yetiştirmekten hoşlanıyorsa, inanın bu çiçeğe gözü gibi bakacaktır. Annenizle sizin fotoğrafınızı hoş bir çerçeveye koyup, arkasına güzel bir not iliştirebilirsiniz mesela. Kalıcı bir anıdır ve her vesileyle sürprizi yeniden hatırlatır. BIRAZ UĞRAŞMAYA DEĞER ANNEM IÇIN NE YAPSAM? O gün için bir tanecik dileğimiz var, onun güzel yüzünü mutlulukla aydınlatmak. Sakın “Yeterince param yok!” diye üzülmeyin. Anneler Günü’nde annemizi şaşırtmanın, sevindirmenin pek çok yolu var. HEM annemize hem bize heyecan yaşatacak bir gün... Anneler Günü! Gerçi yılın bir günü değil her günü annemize sevgimizi göstermek, ona verebileceğimiz en güzel hediye ama insan yine de bu özel günde özel bir sürpriz yapmak istiyor. “İstemekle olmuyor” diyorsunuz değil mi? Harçlığımız belli, yapabileceklerimiz de!.. Kolayına kaçıp diğer büyüklerden isteyebiliriz tabii ama eğer siz de bizim gibi düşünüyor, sevgiyi en iyi gösteren şeyin, emek verilmiş bir hediye olduğuna inanıyorsanız, o halde gelin, o eskimeyen şarkıyı söyleyerek hediyemizi hazırlayalım. [48] MAYIS 2015 “Gelin çiçek derelim / Yollarına serelim / Sevgi dolu türkülerle / Annemize verelim” KOLAY SEÇENEKLER Bir kırtasiyeden alınacak suya dayanıklı çıkartmayı, beyaz bir kupanın üzerine yapıştırıp annenize vermek, hem zor değil hem de annenizin ister çay ister ayran içerken hep sizi anacağı güzel bir hediye. Çıkartmayı seçmek, size kalmış tabii; ister sevginizi ilan eden bir yazı, ister kalplerle süslenmiş bir çiçek, ister annenizin harflerle yapılmış adı… Bu kupayı biraz büyük seçerek üzerini yine çıkart- “Anneme kendisi için çaba harcadığımı göstermek istiyorum” diyorsanız, kolları sıvayın. Çok yetenekli olmaya gerek yok, aşağıda öyle farklı seçenekler var ki, içlerinden birini siz de yapabilirsiniz mutlaka. Anneye özel pasta: Açın interneti, “kolay pasta” yazın arama motoruna. Karşınıza çıkan tariflerden birini kolayca uygulayabilirsiniz. Pastanın üstünü süsleme işi tamamen sizin marifetinize, seçiminize kalmış, meyvelerle veya çikolatayla yazı yazabilir, kalp resmi yapabilirsiniz. Tabii evde annenizin olmadığı ama fırını yakmak için bir büyüğünüzün bulunduğu zamanı kollamanız gerekiyor. Anneye özel yapboz: Hayır, hazır alınan yapbozlardan söz etmiyoruz. Evde bulunan, herhangi bir puzzle tahtasını alın elinize; annenizin bir fotoğrafının çıktısını kırtasiyeden alabilirsiniz. Tabii bu, tahta büyüklüğünde ve parlak fotoğraf kâğıdına olacak. Sonra çıktıyı alıp üzerine yapboz parçalarını yerleştirin ve sağlam bir tutkalla yapıştırın. Son olarak makas veya falçata ile her bir yapboz parçasının kenarlarını kesin. İşte size kendi ellerinizin eseri bir anne ‘yapbozu’. Mutfağın neşesi: Pazardan veya mutfak gereçleri satan bir dükkândan ekmek tahtası edinin. Alın elinize boya takımınızı; suluboya, yağlıboya veya tahta boyamaya uygun herhangi bir boya olabilir. İster çiçek yapın, ister ev, ister çöp adam… Sonra bir köşesine bir şeyler yapıştırın, kurdele veya plastik uğurböceği gibi sevimli figürler… Bir de yazı lazım tabii. “Neşeli mutfağımızın kahramanı” veya “Kurabiyeler kadar güzel annem” veya… Artık onu siz bilirsiniz. Döndürün tahtayı, asmak istediğiniz yeri belirleyip bu merkezden eşit uzaklıkta iki noktaya iki çivi çakın, ardından çivilerin etrafından ipi dolayın. İşte tahtayı asma düzeneği de hazır. Artık mutfağın en güzel köşesinde sizin yaptığınız tahta resim duracak ve anneniz kurabiye pişirirken inanın, hep ona bakacak. İyi okumalar: İnce uzun bir kartonu dilediğiniz gibi boyayıp süsleyerek, minik bir sevgi sözcüğüyle birlikte kitap okumayı seven anneler için şık bir kitap ayracı tasarlayabilirsiniz. Dilerseniz ayracın üst ucuna delgeçle bir delik açıp şık bir kurdele veya simli bir ip de geçirebilirsiniz. Takıyı herkes sever: Annenize dilediğiniz boncuk veya doğal taşlarla bir kolye, bir bilezik de yapabilirsiniz. Yapacağınız tek şey, bu tür malzemeleri satan bir yerden beğendiğiniz taş veya boncukları almak, misina adı verilen sağlam naylon ipe zevkinize göre dizmek. Gördüğünüz gibi seçenekler çok. Bunlardan biriyle ya da bu yazıyı okurken aklınıza gelen bir başka fikirle annenize sevginizi ifade edebilirsiniz. O halde, kolay gelsin... MAYIS 2015 [49] [serbestkürsü] Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için iletişim adresimiz: [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 Doğu Karadeniz bölgesinde yetiştirilen çaylar, Gir Gönül Bahçeme Gir gönül bahçeme, seyret alemi, Gururun güllere varmadan olsun. İncitme nergisi, beyaz lalemi, Nazarın goncayı yormadan olsun. ekolojik iklim şartları nedeniyle, kış aylarında kar altında kaldığından çay Aşkını gizleme, söyle yüzüme, Şu gönül aynanı çevir gözüme, Halimle hemhal ol, dokun özüme, Kalbinin çarpması durmadan olsun. tarımında zirai ilaç kullanılmaz. Kokular yayılsın daldan çiçeğe, Ovaya, bayıra, uçan böceğe, İçinde yaşayan masum çocuğa, Yaşımız kemale ermeden olsun. Bu durum ülkemizi sağlıklı çay üretimi için ideal ülke konumuna getirmektedir. Bu yolun sonu yok, bilinmez başı, Kimini kör eder, kimini şaşı, Aşk denen ateşin olur mu yaşı, Sakalın, bıyığın dermeden olsun. SOLDAN SAĞA: 1) Bir iş yerinde, iş verimini artırmak amacıyla makineleşme 2) Doğru yolda yürüme, Hak yolunda ilerleme - Antalya’da bir çay adı 3) Şikâr - Vücuttaki ter bezleri tarafından özel bir vücut sıvısının ifraz olunması 4) Sırt ve kol dayayacak yeri olmayan iskemle - Yüksek, büyük, ulu 5) Basit şekerlerin ortak adı - Yabancı bir bayan ismi - Türkiye’de bulunan bir otoyolun kısa adı 6) Alışılagelen, sıradan Yumurta, süt, un ile tavada kızartılarak yapılan, küçük yuvarlak tatlı ya da tuzlu yiyecek, cızlak 7) Nezir - Genişlik 8) Trabzon’un bir ilçesi - Bir tatlı türü 9) Bir sayı - İrin 10) Japon kâğıt katlama sanatı - Kaz Dağı’nın eski adı 11) Makarası bulunan - Mağara YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1) Oyun öğesi bulunmayan, kutsal nitelikte müzik yapıtı - Kemiklerin toparlak ucu 2) Alçak gönüllülük - Yelkenleri açtırmak için verilen emir 3) Başına ‘’B’’ gelirse dolu karşıtı olur - Uzaklık anlatır - Takma isim, lakap 4) Ehl-i sünnetin iki itikad imamından birincisi - Galyumun sembolü 5) Gümüş balığı - Tavlada bir sayı 6) Geri çevirme - Bir çeşit yumurtalı süt tatlısı 7) Köpek ve ineklere yedirilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek - Beyaz-Bazı dillerde erkek cinsten sayılan (kelime), müzekker 8) İspanyolların sevinç ünlemi - Yakışır, yerinde, uygun 9) Sonsuz, ucu bucağı olmayan 10) Üç aylardan ilki - Nida eden, haykıran, çağıran 11) Oyunun kurallara uygun olarak yönetilmesinden sorumlu olan ve kararlarına uyulması gereken görevli. Bu nedenle tarımında zirai ilaçlama, üretiminde katkı Aşk yakıp geçse de olmaz pişmanı, Sırrını bilmeyen olur düşmanı, Yürüyen kaçırır, bekler koşmanı, Başını taşlara vurmadan olsun. maddesi kullanılmayan tüm Rüzgara set çekme, essin yönünce, Yürek bir ölüdür koru sönünce, Yeni aşk başlamaz geri dönünce, Eğriyi doğruyu sormadan olsun. tüketebilirsiniz. ürünlerimizi gönül rahatlığı ile Ol Kudret Sahibi, Ebed-Ezeli, Levha-i Mahfuzda her şey yazılı, Kaderin içinde ara güzeli, İlahi Kalemi kırmadan olsun. MUSTAFA HOŞOĞLU Hazırlayan: MİTHAT BAYRAKOĞLU - Muhasebe Şefi / Işıklı Çay Fabrikası [50] MAYIS 2015 TR-BIO-653 Agriculture of Turkey TABİATIN KIYMETLİ VE NADİDE HAZİNESİ ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir
Benzer belgeler
Çaylık Şubat 2014
Çaykur sadece bir marka değil, Doğu Karadeniz’in neredeyse bir asıra yaklaşan çay macerasında hakkıyla güven kazanmış, arkasına bir
tarihi, hafızayı katmış bir kurumdur. Üstlendiğimiz misyon, aynı ...
Çaylık Temmuz 2015
Çaykur sadece bir marka değil, Doğu Karadeniz’in neredeyse bir asıra yaklaşan çay macerasında hakkıyla güven kazanmış, arkasına bir
tarihi, hafızayı katmış bir kurumdur. Üstlendiğimiz misyon, aynı ...