Çaylık Temmuz 2015
Transkript
Çaylık Temmuz 2015
ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Temmuz 2015 • Sayı 26 RAMAZANIN MANEVİYATINI YAŞADIK VE YAŞATTIK [sunuş] MUTLUYUZ, GURURLUYUZ! Bereketli, müjdeli haberler aldığımız bir ayı geride bıraktık. Geçtiğimiz yıl 399 bin ton olan birinci sürgün rekoltesi, bu yıl 450 bin ton civarında gerçekleşti. Geçen yıla oranla rekoltede yaklaşık 50 bin ton artış yaşadık. Çaykur için olduğu kadar bölgemiz, hatta ülkemiz için büyük önem taşıyan müjdeli gelişme, kurumumuzun sekiz yıl sonra ilk kez kâr hanesine 12 milyon TL yazdırmasıydı. Bir başka sevinç kaynağımız da Türkiye ekonomisini ayakta tutan şirketlerin listelendiği İSO 500’de, geçen yıla göre beş basamak yükselmemiz oldu. Artık 44’üncü sırada yer alan Çaykur, yükselişine devam edecek. Elde ettiğimiz başarı siz çalışanlarımızın ve üreticilerimizin başarısı. Biz sizin sayenizde üretiyoruz ve yine sizin sayenizde başarılarımız daha da artacak. Nitekim Ramazan boyunca hem “didi” hem da siyah çayımızla, insanlarımızın yanındaydık. Türk aile markası olma özelliğimizi bir kez daha vurguladık. Reklam kampanyalarımızla, Ramazan programlarındaki sponsorluklarımızla, bu mübarek ayın öne çıkardığı paylaşma, şefkat, dayanışma, yardımlaşma duygularını sahiplendiğimizi gösterdik. “Çaykur, iftarda ve sahurda, her anınızda yanınızda” demek istedik. İnsanların iftarda sadece sofralarını değil, duygularını da paylaştıkları bir dost sohbetini, çay eşliğinde kurmalarına aracılık ettik. Dünya standartlarında, dünyaya hitap eden bir marka olduğumuz gerçeğini, bütünsel iletişimimizle bir kez daha gözler önüne serdik. Ramazan’ın da maneviyatını hep birlikte yaşamış olduk. Çünkü biz her zaman, herkesin yanında olan bir marka; aileden biri olmayı hedefledik. Bu duygularla, büyük ailemizin daima daha iyiye gitmesi umuduyla Ramazan Bayramınızı kutluyorum. İmdat Sütlüoğlu Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü TEMMUZ 2015 [3] [busayıda] 6 KAPAK KONUSU 12 HASAT 18 ÇAYIN KAYNAĞI 20 EMEK VERENLER 22 POZITIF ı n tı a iy v e n a m n ’ı n a z a m Ra yaşadık ve yaşattık KAPAK KONUSU S. 6 ÇAYIN KAYNAĞI S. 18 MARKAMIZA SAHIP ÇIKMALIYIZ S. 20 TERSANE FABRIKASI EMEK VERENLER Erol Dinç: “Markamıza sahip çıkmalıyız” Lokman Turan: “Çaykur’a çok şey borçluyuz” 26 ÇAYIN DÜNYASI 28 ÇAYKUR’DAN HABERLER 32 TEDARIKÇILERIMIZ 34 GEZI GÜNLÜĞÜ Fuat Tibet: “Çaykur ile geleceğe güvenle bakıyoruz” Zirvelerin ilk ultra maratonunu “didi” serinletti Çaykurlu sporcular Avrupa şampiyonu oldu ROMED’den Çaykur’a teşekkür Çayın standartları belirlendi “didi” uçuyor Çaykur Halı Saha Futbol Turnuvası başladı Geç keşfedilen turizm cenneti: Sinop İbrahim Ünlü: “Çaykur ile toplumun her kesimine ulaştık” 38 ÇAY DURAKLARI 40 ÇAYIN DÜNYASI 42 GÜNCEL 44 SAĞLIKLI TATLAR 46 SAĞLIK 48 KEYIF 50 SERBEST KÜRSÜ BAYILERIMIZ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Necla Yeşildağ (Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü) Haber Koordinasyonu Aycan Totkanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş YAYIN KURULU Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu, Aycan Totkanlı, Necla Yeşildağ, Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar YAYINLAYAN Bilinmeyen hastalık: Panik atak Strese rengârenk bir çözüm 34 Erdoğan Erhan (Yayın Danışmanı) Belgin Demirer, Özer Sayın (Editör) Ahmet Akgül (Grafik Tasarım) Seyit Göktepe (Redaksiyon) Mısır S. S. Yayın Yönetmeni Süleyman Pınarbaş (Genel Müdür Yardımcısı) Metin Özkan (Sanat Yönetmeni) Ramazan Bayramımız kutlu olsun GEZİ GÜNLÜĞÜ ÇAYIN DÜNYASI Sahibi ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına İmdat Sütlüoğlu (Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür) Meşe Market sahibi Selçuk Ören 36 “didi” SERINLETTI Tersane Fabrikası HOBI ZIRVELERIN ILK ULTRA MARATONUNU Bereketli hasatta Çaykur’dan büyük müjde... 24 içindekiler Ramazanın maneviyatını yaşadık ve yaşattık Sinop Mehmet Kaptan Erbaş (Fotoğraflar) Kesişim Yayıncılık ve Tasarım Hizmetleri A.Ş. Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2 Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99 BASKI VE RENK AYRIM Elma Bilgisayar ve Basım 0 212 697 30 30 26 TEMMUZ 2015 [5] [kapakkonusu] RAMAZANIN MANEVİYATINI YAŞADIK VE YAŞATTIK Çaykur olarak reklam kampanyalarımızla, Ramazan programlarındaki sponsorluklarımızla, bu kutsal ayın öne çıkardığı şefkat, dayanışma, yardımlaşma duygularını sahiplendiğimizi gösterdik. Ramazan boyunca “didi” ve Çaykur çayımızın lezzetiyle halkımızın yanında olduk. HER SENE olduğu gibi bu Ramazan ayında da, 360 derece iletişimle sahadaydık. Reklamlarımızla, sosyal medya paylaşımlarımızla, sponsorluklarımızla ve tadımlarımızla, eski Ramazanların yeni yüzü olduk; o görkemli günlerin manevi sıcaklığını, paylaşımcı ruhunu bugüne taşıdık. Neler mi yaptık? İşte uzun listemizden birkaç başlık… [6] TEMMUZ 2015 İLK IFTAR CUMHURIYET ÇAY FABRIKASI’NDA ÇAYKUR Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Cumhuriyet Çay Fabrikası’nda düzenlenen iftarda, Rize Müftüsü Yusuf Doğan, Çaykur Genel Müdür Yardımcıları Dr. Turgay Turna, Süleyman Pınarbaş, Çaykur Daire Başkanları ve fabrika çalışanlarıyla buluştu. Mübarek Ramazan ayının Çaykur çalışanları ve İslam âlemi için hayırlar getirmesini dileyen Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, davetlilere şöyle seslendi: “Mübarek Ramazan ayının çalışanlarımız, müstahsillerimiz, şehrimiz, ülkemiz ve insanlık için hayırlar getirmesini diliyorum. Birinci sürgün yaş çay alımlarının devam ettiği bugünlerde üreticilerimizin çaylarını satma noktasında sıkıntı yaşamaması için üretimimizi aksatmadan sürdürmemizi sağlayan tüm Çaykur çalışanlarına teşekkür ediyorum. Ramazanınız mübarek olsun. Şehirde herkes iftar yaparken görevinin başında olan ve evinde iftar yapamayan arkadaşlarımızla birlikte biz de orucumuzu fabrikamızda açtık. Sizlerle birlikte ilk iftarımızı yapalım istedik. Üreticilerimizin rahat bir Ramazan geçirmesi için görev başında olan tüm çalışma arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum.” TEMMUZ 2015 [7] [kapakkonusu] GELENEKSEL “AILE” IFTARI HER RAMAZAN’DA geleneksel hale gelen toplu iftar davetimiz, bu yıl Yakamoz Restoran’da gerçekleşti. Kurumumuzun tüm birimlerinden yaklaşık bin çalışanın katıldığı iftarda, Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Salih Köse, Mevlüt Gümüş, Genel Müdür Yardımcıları Süleyman Pınarbaş, Dr. Turgay Turna ve Daire Başkanları ev sahipliği yaparken, il protokolü de Çaykur ailesini yalnız bırakmadı. Rize Milletvekilleri Hasan Karal, Hikmet Ayar, Osman Aşkın Bak, Rize Valisi Ersin Yazıcı, Rize Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat Kasap, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman, Rize Emniyet Müdürü Adem Çakıcı, Rize Müftüsü Yusuf Doğan ve Öz Gıda İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Tevfik Hançeroğlu, Çaykur Genel Müdürlüğü’nün geleneksel iftar davetinde Çaykur ailesiyle bir araya geldi. Misafirleri kapıda karşılayan ve kendileriyle yakından ilgilenen İmdat Sütlüoğlu, Rize Müftüsü Yusuf Doğan’ın iftar duasının ardından yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Çaykur ailesi olarak gönül isterdi ki daha büyük alanlarda, çok daha fazla katılımla bu geleneğimizi gerçekleştirelim. Fakat büyük Çaykur ailesinin sığabileceği alana sahip bir yer mevcut değil. Ramazan ayında güzel bir toplantıda bir araya geldik. Bu bizim geleneksel iftarımız. Allahımız, dilerim, böyle güzel günlerde bizleri daima bir araya getirir. Hep beraber güzel şeyler yapmaya devam ederiz inşallah. Ramazan-ı Şerif ülkemiz ve tüm İslam âlemi için hayırlara, güzelliklere vesile olsun. Nice nice Ramazanlarda ve bayramlarda çok daha güzel günlerde inşallah bir araya geliriz.” RIZE’DE OSMANLI HAVASI RAMAZAN’DA Rize Belediyesi’nin Kültürpark’ta, restoranda oluşturduğu Gönül Sofrası’nda da binlerce kişi aynı anda oruçlarını açtı. İftar çadırlarıyla aynı atmosferin yaşandığı Gönül Sofrası’nda, Ramazan ayının 6. gününde Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu ile Rize Valisi Ersin Yazıcı, Alay Komutanı Jnd. Kd. Alb. İsmet Cansaran, Rize Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat Kasap, İl Emniyet Müdürü Adem Çakıcı, İl Müftüsü Yusuf Do- ğan, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Hüseyin Karaman da iftar yaptı. Çaykur olarak bu organizasyona, Ramazan ayı boyunca yaptığımız gibi, lezziz çayımızla katkı sunduk. Çaykur tadım kamyoneti, iftar sonrasından başlayarak 24.00’e kadar çay servisi yaptı. Rize için de “didi” şerbetçileri kıyafetleri hazırlandı. Ramazan’ın son 15 günü Rize’de ikramda bulunacak “didi” şerbetçileri, çayın başkenti Rize’de de eski Ramazanların havasını yaşattı. FESHANE’DE ÇAYKUR TADI, ESKI RAMAZAN KEYFI İŞÇILER SENDIKA TEMSILCILERIYLE IFTAR YAPTI Öz Gıda İş Sendikası Doğu Karadeniz Rize Şube Başkanlığı, Ramazan ayı boyunca Çaykurlu üyeleriyle iftarda buluştu. Şube yönetimi olarak üyelerinden aldığı güçle örgütlü ve yetkili oldukları Çaykur Genel Müdürlüğü’nde hizmet etmeyi sürdürdüklerini belirten sendika yetkilileri, “Bu çerçevede Ramazan ayı boyunca Çaykur Genel Müdürlüğü’ne bağlı ünite ve çay fabrikalarında orucumuzu işçi kardeşlerimizle beraber açıyoruz. Huzurlu ve dayanışma içinde geçen iftarlardan sonra işçi kardeşlerimizle toplantılar yaparak, sorunları yerinde görüp onlara birebir ulaşmaya çalışıyoruz” açıklamasını yaptı. Sendika yönetimi aynı zamanda üyelerini, imzalanacak olan 2015-2016 T.İ.S Sözleşmesi’yle ilgili bilgilendirdi, ikinci sürgün yaş çay sezonunun üyelerine ve üreticilere hayırlı olması temennisinde bulundu. [8] TEMMUZ 2015 FESHANE BAHÇESI, Ramazan İstanbul Etkinlikleri kapsamında, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da müzik, eğlence, şiir ve konserlerin İstanbul halkıyla buluştuğu merkezdi. Feshane Bahçesi, Ramazan ayı boyunca iftar öncesi, sonrası ve teravih namazı sonrasında Tasavvuf Müziği’nden Türk Halk ve Türk Sanat Müziği dinletilerine, sema gösterilerinden mehteran konserlerine, geleneksel gösteri sanatlarından çocuk eğlencelerine kadar pek çok etkinliğe ev sahipliği yaptı. Binlerce İstanbullu’nun yanı sıra, yerli ve yabancı turistlerin de ziyaret ettiği Feshane’de Osmanlı şerbetçisi kıyafetinde “didi” ikram eden ekibimiz ve tadım standımızla ilgi odağı olduk. Standımızda, eski İstanbul’u ve eski Ramazanların samimi hissiyatını yaşatmak amacıyla koyu renkli ahşap dokusu kullandık, görsele varaklar serpiştirdik. TEMMUZ 2015 [9] [kapakkonusu] fenomen olduk. Çocuklar ‘Ağabey “didi” kaç lira?’ diye soruyorlar, ellerini ceplerine atıyorlar, ‘Sana bedava,’ diyoruz. ‘Ceza’yı getirecek misiniz?’, ‘Rap yapsanıza’, ‘didi didi diyerek hareketlerini yapsanız’ diyenler oldu. Çok fazla fotoğraf çektiler. Çaykur standını görünce çok memnun oluyorlar.” Tadım yapan ziyaretçilere de izlenimlerini sorduk ve şu cevapları aldık: “HIÇ YAŞAMADIĞIMIZ RAMAZANLARI YAŞADIK” Ziyaretçilerin iftardan sonra doyumlu bir çay tadabilmesi için stantta Altınbaş çay ikram ettik. İftardan sonra başlayan tadım, gece saat 1.00’e kadar, hiç eksilmeyen bir yoğunlukla devam etti. İftarını yapanlar, soluğu Çaykur standı önünde aldı. Stant görevlilerinden Çaykur çayı hakkında bilgi aldılar. Altınbaş çayının lezzetine bir kez daha hayran kalan ziyaretçiler, Çaykur’un özel tadım bardaklarını da, standın rahatça dinlenme ve çay tatma imkânı sunan düzenini de çok beğendi. Ama en çok beğeniyi, geleneksel Osmanlı Ramazanları havasını yaşatmayı hedeflediğimiz, şerbetçi kıyafetleriyle festival alanını dolaşarak “didi” ikram eden stant görevlileri topladı. “didi”yi şerbet kıvamında takdim ettik. İnsanların ağzının şerbetle değil de “didi” ile tatlanmasını sağladık. Bu sunum herkesi ama en çok da çocukları mutlu etti. “didi” reklamında sanatçı Ceza’nın rol alması onları hayli etkilemiş. Hatta en çok sorulan sorulardan biri, “Ceza da gelecek mi?” oldu. Şerbetçi ağabeylerinin yanına gelip, onlarla fotoğraf çektirmek istediler. “BURADA FENOMEN OLDUK” Ailelerin “Çocuklarım size bayılıyorlar” dedikleri “şerbetçi”ler, ilginin yoğunluğunu şöyle anlattı: “Biz burada çok sevildik, adeta [10] TEMMUZ 2015 Nermin Şen: “Güzel bir atmosfer. Standı çok beğendik, rahatça oturuyor ve bu güzel çay eşliğinde yorgunluğumuzu atıyoruz. Çaykur çayının tadına bir kez daha hayran kaldık. Rize çayının üzerine kar yağan tek çay olduğunu burada öğrendik ve bizi çok etkiledi.” Murat Kaymaz: “didi’yi çok beğendim. Geçen yıl keşfettim ve artık biz de “didi” alıyoruz. Özellikle yaz aylarında çok güzel gidiyor. Hepsi çok güzel ama en çok şeftaliliyi sevdim. Görevlilerin bu kıyafetle gezmeleri, hiç yaşayamadığımız o eski Ramazanları yaşattı bize. Tam Osmanlı havası oluşmuş.” Kerem Güç: “didi çıktığından beri içiyorum. Reklamınız 10 numara. Teyze de çok sempatik. Konsept de çok güzel. “didi”nin bu şekilde sunumu, tamamen Osmanlı şerbeti sunumunu yaşatıyor. Çok iyi bir fikir.” Çaykur standının yakınındaki bir standın görevlisi olan Tamer Ergüz’e, Çaykur’un etkinliğinin oluşturduğu katkıyı sorduğumuzda, “Her şey görüntüde olduğu gibi,” diyerek, iki elinde dört çay bardağı taşıyan ziyaretçiyi gösterdi ve şöyle devam etti: “Hem sıcak hem soğuk çay tadımı yaptırıyorlar, biz de çok memnunuz, ziyaretçiler de… Feshane’nin her noktasında, elinde Çaykur bardağıyla birilerini görüyoruz. Hemen iftardan sonra Çaykur bardakları ortada gezmeye başlıyor. Ve Osmanlı kıyafetleriyle gezmeleri daha etkili oldu. Çaykur Feshane’ye eski bayram havasını kattı. Bence tam kıvamında yapılmış bir etkinlik. Çalışan arkadaşlar da çok başarılı.” ÜSKÜDAR’DA ÇAY KOKUSU İSTANBUL’UN Üsküdar semtinde de Ramazan TIR’ımız vardı. Ramazan coşkusunu hiç tanımasa da aynı coşkuyu paylaştığı insanlarla birlikte yaşamak isteyen, iftarda evine yetişemeyen veya ihtiyaç sahibi binlerce kişi, Üsküdar Belediyesi’nin sofralarında buluştu. Denize sıfır şekilde kurulan iftar çadırları, sokak iftarları ve sahur programlarına, Çaykur olarak biz de katıldık. İftardan başlayıp sahura kadar Üsküdarlılara ve yolu Üsküdar’a düşen binlerce kişiye çay ikram ettik. Amacımız birçok insana iftar sonrasında Çaykur çayı lezzetini sunabilmek, Ramazan’da ve her zaman yanlarında olduğumuzu hissettirebilmekti. Gittiği her yerde etrafında bir hareketlilik yaşatan Çaykur TIR’ı, sunumundan çayının tadına kadar büyük beğeni topladı. Çayın sıcaklığı, Çaykur’un verdiği güvenle birleşti ve tadım TIR’ının çevresinde uzun kuyruklar oluştu. Ziyaretçilerimizden Zeynep Tanrıkulu şu değerlendirmeyi yaptı: “Çaykur çayını çok sevdik. Çaykur adını son zamanlarda çok daha sık duyuyoruz. Son yaptığı atakların bunda çok katkısı var. Bu tadımla çayımızın lezzetini ve ne kadar sağlıklı olduğunu hatırladık. Reklam, tanıtım çok önemli. Televizyonlarda reklamlarını görmek başka, şu anda burada bu çayı yudumlamak başka… Şu anda çayın birebir tadını alıyoruz. Gerçekten çok güzel.” 11 Temmuz’da İstanbul’un Ortaköy Meydanı’nda da Cumhurbaşkanlığı sanatçısı Recep Alper Çevirel, Çaykur sponsorluğunda muhteşem bir konser verdi. Bu konser sırasında da “didi” ve çay tadımı yaptırdık. TEMMUZ 2015 [11] [Hasat] BEREKETLİ HASATTA ÇAYKUR’DAN BÜYÜK MÜJDE Üreticilerimiz iki-üç günde çay toplamamalı SEKIZ YIL SONRA ILK DEFA KÂR AÇIKLADIK BU YIL çay geç geldi, ama iyi geldi. Hem 50 bin ton rekolte artışı, hem de müjdeli haberler getirdi. Doğu Karadeniz’in hayat damarı Çaykur olarak, sekiz yıl sonra ilk kez bir yılı kârla kapattık ve Türkiye ekonomisinin lokomotif şirketlerinin listelendiği İSO 500’de beş basamak yükselerek 44’üncü sıraya ulaştık. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, gururumuzu “Sekiz yılın sonunda zarar eden bir kurum YAŞ ÇAYDA REKOLTE 50 BIN TON ARTTI! “Bu sene çay, 2011’de olduğu gibi kademeli gelmedi. Birden geldi. Bu, nadir yaşadığımız bir süreçti. Bu nedenle bazı sıkıntılar doğdu. Buna rağmen sürgün çok kısa sürede, bir ay bile geçmeden, 26 günde tamamlanmış oldu. Yüksek kesimlerde çay, birkaç gün daha az miktarda devam etti. Çaykur olarak birinci sürgünde 230 bin ton yaş çay alımı gerçekleştirdik. Geçen yıl bu rakam 209 bin tondu. Özel sektör ise geçen yıl 190 bin ton yaş çay almıştı. Rakamlar çok kesin olmasa da bu sene özel sektörün 215 bin ton civarında çay aldığını tahmin ediyoruz. Sonuç olarak geçen yıl 399 bin ton olan birinci sürgün rekoltesi, bu yıl 450 bin ton civarında. Geçen yıla oranla rekoltede yaklaşık 50 bin tonluk bir artış var.” [12] TEMMUZ 2015 olmaktan çıkarak, kâr hanesine 12 milyon TL yazdırdık,” sözleriyle açıkladı. İmdat Sütlüoğlu, birinci sürgünün ardından yaptığı açıklamalarla Çaykur çalışanlarını ve üreticileri düzenli olarak bilgilendirdi. Bu bilgilendirmeler sevindiren ve gururlandıran haberlerin yanı sıra, çayımızın kalitesini ve markamızın gücünü artırmak için biz çalışanlara ve üreticilere düşen görevlere de işaret ediyordu. İşte İmdat Sütlüoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları… ÜRETICIYI RAHATLATACAK ÖNLEMLER ALDIK “Çaykur olarak vatandaşın sıkıntıya girmesini önlemek, onları rahatlatmak için bazı tedbirler aldık. Birinci tedbir olarak sezonu erken başlattık, 29 Nisan’da fabrikalarımızı açtık. Vatandaşımıza ‘Bu sene çay birden gelecek, çayınızı erken verin, fabrikalarımız hazır’ diye birçok defa mesaj göndermiştik. 29 Nisan-13 Mayıs arasında 15 gün hiç çay gelmedi. 14-19 Mayıs’ta 6 bin 900 ton çay alabildik. Sürgünü başlattığımız 29 Nisan ile 20 Mayıs arasında 10 bin 668 ton oldu. 21 Mayıs ile 3 Haziran arasında ise 114 bin ton çay aldık. 21 Mayıs itibarıyla vatandaşımız bir anda tarlaya girdi, yoğun şekilde çay vermeye başladı. Bu takvim dilimi içinde günde ortalama 8 bin ton çay aldık. Yoğun şekilde çay almaya devam ettik. İkinci bir tedbir olarak da kotayı çay tarihinin en yüksek seviyesine, 450 kilograma çıkardık. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, aynı zamanda Ulusal Çay Konseyi Başkanı olarak katıldığı Ulusal Çay Konseyi Yönetim Kurulu toplantısında üreticilere çay kalitesinin sağlanması konusunda bilgiler verdi. İmdat Sütlüoğlu, Rize Ticaret Borsası’nda yapılan toplantıda şunları söyledi: “Çay üreticimizin çiftçi gibi davranmayıp iki-üç günde çay toplaması ve söylediklerimizi dikkate almamaları, çay sektöründeki sıkıntının temelini oluşturuyor. Çay sektörüne getirdiğimiz randevulu sistem sayesinde çay üreticisinin aile düzeni bozulmuyor. Randevulu sistemin ana kriterlerinden biri de, aile düzenini korumaktı. Gurbetçi vatandaşlarımızın randevulu sistemi tanı olarak uygulaması çaya olan değeri artırır.” KAPASITE ARTIRDIK, IDEAL SÜRGÜN DÖNEMINI YAKALADIK “Geçen yıl bir ayın altında süreçte birinci sürgünü tamamladık. Yaptığımız kapasite artışlarıyla sürgün dönemleri ideal günlerde tamamlanıyor; bir ayı bulmuyor. Daha önce birinci sürgün 40-45 günü buluyordu ve birinci sürgün bitmeden ikinci sürgün başlıyordu. Sürgünler birbirleriyle eşleşiyordu. Bugün artık iyi bir noktaya gelmiş olduk.” SÖZÜMÜZÜ TUTTUK, RAMAZAN ÖNCESINDE ÖDEMELERI YAPTIK “2015 yılının Mayıs ayında üreticilerimizden satın aldığımız 91 bin 401 ton yaş çay bedeli olan 144 milyon 104 bin TL’nin ödemelerine, önceki yıllarda olduğu gibi yaş çay bordrolarının tamamlanmasının ardından başladık. İlk etapta 70 milyon TL’yi, 15 Haziran Pazartesi günü üreticilerimizin hesaplarına aktardık. Ödemelerin geri kalan yaklaşık 74 milyon TL’lik kısmını da 16 Haziran itibarıyla üreticilerimizin ilgili hesaplarına aktararak, Mayıs ayı ödemelerini söz verdiğimiz gibi Ramazan ayı öncesinde tamamladık.” TEMMUZ 2015 [13] [Hasat] Çaykur Türkiye’nin 44’üncü büyüğü Piyasada iyi mal her zaman kötü malı kovar “Çaykur, fabrikalarında dünyanın en ileri teknolojilerini kullanan bir kurum. El değmeden çay üretiyoruz. Ama odundan çay yapma gibi bir imkânımız yok! 2.5 yaprağın dışındaki yapraklardan çay üretilmez. Vatandaşımızın taze yaprakları toplayıp bize teslim etmesi lazım. Üreticilerimiz, maalesef çayları toplama olgunluğuna ulaştığında, ‘henüz erken’ diyerek toplamıyorlar. Bekletip, kartlaşınca topluyorlar. Geç toplanan çaylar, çayımızın kalitesini düşürüyor. Kart yapraklar çayımızın dem verme oranını düşürüyor. Hammadede kaliteyi yükseltmemiz hem üreticimizin iyiliği hem de çayımızın geleceği açısından son derece önemli bir konudur. Bunu başaramazsak, çayımızı geleceğe taşıyamayız. Çay üreten diğer ülkelerin bir kilo çayı 700-800 bardak dem verirken bizimkisi 400 bardak dem verirse, piyasada onlarla rekabet edemeyiz. Unutmayalım, piyasada iyi mal, her zaman kötü malı kovar. Evet, çayımız dünyanın en sağlıklı ve en güvenilir çayıdır. Ama dem verme noktasında diğer ülkelerle yarışabilecek noktada kaliteli ürünler elde etmek zorundayız.” “DIDI”DE IHRACAT HEDEFIMIZ 100 ÜLKE “didi bu sene de çok güzel gidiyor; iç piyasada lider olduğu gibi, dünya markası olma yolunda da ilerliyor. Geçtiğimiz yılki satışların üzerindeyiz. Şu ana kadar 35 ülkeye ihracat yaptık. 3.5 milyon litre, yani 7 milyon adet “didi” ihracatı gerçekleştirdik. Bu yıl hedefimiz, 60 ülkeye ihracat yapmak. 15 milyon litre ihracat hedefimiz var. Önümüzdeki yıl ise 100 ülkeye ihracat yapmayı hedefliyoruz.” Türkiye’nin en önemli markalarından Çaykur, çay sektörünün tartışmasız lideri olduğunu bir kez daha kanıtladı. İstanbul Sanayi Odası’nın 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2014 araştırmasında Türkiye’nin en büyük 44’üncü şirketi olarak yer alan Çaykur, gıda ve içecek imalatı sektöründe ise ilk 10’a girdi. Sekiz yıl sonra kâr ederek dikkat çeken Çaykur, İSO’nun listesinde bir önceki yıla göre beş sıra birden yükseldi. ÜRETICIYI RAHATLATACAK ÖNLEMLER ALDIK 71 BIN 369 DEKAR BUDANDI, ÖDEMESI YAPILDI “2015 yılı budama döneminde 186 bin 749 üretici, 71 bin 369 dekar alanda budama yaptı. Budama bedeli olarak tahakkuk eden toplam 118 milyon 638 bin 670 TL, budama yapan üreticilerimizin hesaplarına aktarıldı.” [14] TEMMUZ 2015 İSTANBUL Sanayi Odası’nın 1968 yılında “100 Büyük Sanayi Kuruluşu” olarak başlattığı “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırmasını ulusal ekonomimize tutulan güçlü bir ayna olarak kabul etmek mümkün. Sanayi sektörü şirketlerinin incelendiği araştırmada temel kriter üretimden satışlar. Bir başka deyişle İSO 500, kuruluşların kendi üretmiş olduğu ürünlerden yaptığı satışları kapsıyor. Bunun yanı sıra çalışma kapsamında satış hasılatı, brüt katma değer, öz kaynak, aktif toplamı, vergi öncesi dönem kâr ve zarar toplamı, ihracat ve ortalama çalışan sayısı büyüklükleri gibi değerlere de yer veriliyor. 6’NCI EN BÜYÜK KAMU KURULUŞU 2014 yılı performanslarına göre yapılan 500 büyük sanayi kuruluşu listesinde 44’üncü sırada yer alan Çaykur, Türkiye’nin 6’ncı büyük kamu kuruluşu olarak da dikkat çekiyor. 2013’e göre beş sıra birden yükselen Çaykur, pazarlama ve ürün geliştirme alanlarındaki büyük yatırımlarının karşılığını da bu sayede almış oldu. İSO 500 NEDEN ÖNEMLI? Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu çalışması, 1968 yılından bu yana Türkiye ekonomisinin röntgenini çekmeye devam ediyor. Neredeyse yarım asırdır hazırlanan İSO 500 listesi, Türk sanayisinin gelişiminin görülmesine ve geleceğe yönelik yol haritasının belirlenmesine önemli katkılar sağlıyor. Araştırmanın hazırlanmaya başladığı ilk yıldan itibaren listede yer alan sayılı kurumdan biri olan Çaykur, İSO 500’deki yükselişiyle son yıllardaki büyüme ve atılım ivmesinin ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. TEMMUZ 2015 [15] [Hasat] ÇAYKUR SAYESINDE EVIMIZDEYIZ “Çaydan önce insanlarımız diğer illere gidiyordu ve oralarda işçilik yapıyordu. Bunu unutmayalım. Çay, Allah’ın bir lütfudur; çok değerli bir nimettir. Bu nimetten babalarımız ve biz istifade ettik, çocuklarımız ve torunlarımız da istifade etsin.” Bu sözler, Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’na ait. İmdat Sütlüoğlu, çayın geleceğe taşınabilmesi hedefiyle atılan her adımda, yaptığı her açıklamada bu sözleri tekrarlar. Bu hatırlatmayı yapmamızın nedeni, Çaylık ekibi olarak ziyaret ettiğimiz, Tersane Çay Fabrikası’nda fikirlerini aldığımız çalışanların tamamının “Çaykur sayesinde gurbete düşmedik, Çaykur sayesinde evimizde ve ailemizle birlikteyiz” demeleridir. İşte fabrikalardaki yenilenmeler, kurumun ürün çeşitlendirmesi, çağı yakalayan imajıyla gurur duyan Çaykur’lulardan birinci sürgünün ardından aldığımız değerlendirmeler. BABAM DA 1978’DE BURADA ÇALIŞMIŞ ENI RECEP Y OĞLUM DA ARTIK ÇAYKUR ÇALIŞANI 25 yıldır Tersane Çay Fabrikası’nda kazancı-ateşçi olarak çalışıyorum. Bu yıllar içinde fabrika da modernize oldu, zor dönemler geride kaldı. Eski yıllarda günde 5-6 ton kömürü el arabasıyla taşıyıp, kürekle kazana atardık. Artık böyle değil. Sistem üç yıldır otomatik olarak çalışıyor, kömürü kendi kendine alıyor. Fabrikamızdaki yenilenmeler hayatımızı kolaylaştırdı. Çay, el değmeden işlenerek direkt paketlemeye gidiyor. Bu durum çayın kalitesini de etkiledi. Oğlum da yeni işçi alımlarıyla Çaykur’a girdi. Derepazarı’nda, kazan dairesinde tesisatçı olarak çalışıyor. Babam Çaykur’dan emekliydi. Oğlumun da kuruma girmesi, bizim için büyük mutluluk oldu. Kuşaktan kuşağa Çaykur’luyuz. Çaykur olmasaydı, bizim için hayat zor olurdu. Doğu Karadenizli insanlar Çaykur sayesinde memleketlerinde yaşamaya devam edebiliyor. Yoksa buralarda kimse kalmazdı. [16] TEMMUZ 2015 Trabzon’un Akçaabat ilçesinden çalışmak için Rize’ye geldim. Çaykur’a 1998 yılında başladım. 18 yıldır Tersane Çay Fabrikası’nın kazan dairesinde çalışıyorum. Çok memnunum. Benim için özel bir işyeri burası. Çünkü babam da 1978 yılında bu fabrikanın kuruluşunda çalışmış. O yıllarda Rize’de çalışan çok Trabzonlu vardı. Çaykur olmasaydı buradaki insanlar da belki Giresun’a fındık toplamaya gidecekti. Yenilikler bizi çok rahatlattı. Önceden üç kişi, yarım saatte bir kömür atıyorduk. Şimdi makineyle günde iki kez kömür çekilmesi, sistemin çalışması için yeterli oluyor. 10 dakikada bir kamyon kömür çekebiliyorum, düşünün! Makinelerin bakımları da dört dörtlük yapılıyor. Tesisat ustalarımız işlerinin uzmanlarıdır; bu çok önemli, çünkü bakım ne kadar iyi olursa, işlenip ortaya çıkan çay da o kadar kaliteli oluyor. RLU A UĞU MUSTAF İBRAHIM UYANIK ÇAYKUR’UN YENILIKLERI BIZI ÇOK RAHATLATTI Yaklaşık 18 yıldır Çaykur’dayım. Fabrikanın kazan dairesinde çalışıyorum. Aynı zamanda da çay üreticisiyim. Üretici olarak diyebilirim ki, Çaykur yönetiminin her yıl yaptığı yenilikler bizleri çok rahatlattı. Çay üretim süreci giderek bir düzene oturuyor. Son yıllardaki yenilikler içinde bizi en çok rahatlatan, randevulu sistem oldu. Çayımızı artık randevu günümüzde Çaykur’a veriyoruz. Bu yöntem, benim gibi hem fabrikada çalışıp hem çay toplayan arkadaşlar için çok yararlı oldu. Hafta sonu tatilimizi bile randevulu sisteme göre ayırlıyoruz. Doğu Karadeniz’deki hayatı sürdüren tek unsur çay ve Çaykur’dur. Çay olmazsa insanlar burayı terk edip gider. Çaykur bizim gururumuz. Kurumumuzun yeni ürünler çıkarmasını çok yararlı buluyorum. Çünkü yeni ürünlerle birlikte müşterilerimiz de çoğalıyor. OTOMASYON SAYESINDE ÜRÜN STANDARDINI YAKALADIK 18 yıldır Çaykur’dayım. Zihni Derin Fabrikası’ndan ÜYÜK buraya geldim. İmalatta KADIR B çalışıyordum ama burada bakıma geçtim. Aynı zamanda üreticiyim. 1500 kilo çayım var. Üretici olarak son yıllarda yapılan düzenlemelerden çok memnunum. Alım yerindeki birikme önlendi. Günlük satabileceğim çay miktarı 40 kilo ama benim hanım 300-400 kilo topluyor. Her gün gitmektense, haftada bir gün topluyor ve rahat ediyor. Bu sistem, alım yerindeki bazı sıkıntıları da önledi. Mesela çayımızın bir günlük kontenjanını orada bırakmak istiyorduk. Bu sıkıntı ortadan kalktı. Yani çay artık, alım yerinde beklemek yerine çaylıkta, dalında kalıyor. Dolayısıyla alım yerine taze çay gidiyor. Bu da üretilen kuru çayın kalitesini olumlu etkiliyor. Çaykur’da 20-25 yıl önce 40 bin kişi çalışırdı. Fakat o zaman üretim sistemi böyle gelişkin değildi. İnsan gücü vardı. Beden gücü değil, beyin gücü var artık. Otomasyon bu anlamda çok faydalı. Üründe bir standart yakalayabildik. Çaykur’un bizler için önemi çok büyük. Ekmek kapımız. Sadece benim ailemde, üç kardeşiz ve üçümüz de burada çalışıyoruz. Birisi 2007 yılında birisi bu sene girdi. Yeni işçi alımları bizim ailemizi de, pek çok aileyi de sevindirdi. ŞÜKÜRLER OLSUN; ÇAYKURLUYUM ARTIK 24 yaşındayım. Bir yıl önce, askerdeyken KPSS’ye girdim. 70 puan aldım. Çok istiyordum, Çaykur’a girebildiğim için çok mutluyum. Dedem Çaykur’dan emekli. Babam da malulen Çaykur’dan emekli. Böylece babadan oğula gidiyoruz. Şimdi teknik bölümde çalışıyorum. Küçükken de çok merak ettiğim için babamın çalıştığı fabrikalara giderdim. Fabrika nasıl çalışıyor, kuru çay nasıl çıkıyor, dikkatle izlerdim. Artık Çaykur’dayım; şükürler olsun. Çaykur bizim velinimetimizdir. Askerden geldiğimde altı ay boştaydım. Çok iş aradım ama bulamadım. Gurbeti sevmesem de mecburen şehir dışına gidecektim. Şimdi ailemin yanındayım ve işim evime 5 kilometre uzaklıkta. Çaykur artık piyasaya damgasını vurdu. Gitgide ürünlerini çeşitlendiriyor. Daha modern bir marka algısı oluşturdu. Beni en çok “didi” şaşırttı. Özellikle son reklamlarını çok beğeniyorum. ZEN TUGAY E TEMMUZ 2015 [17] [çayınkaynağı] HÂLEN 22 memur; 17 daimi, 222 geçici işçi ile çalışan fabrikanın 33 alımyeri ve 3 bin 113 müstahsili bulunuyor. Tersane Çay Fabrikası, günde 150 ton yaş çay işleme kapasitesine sahip. Ortodoks imalat sistemiyle çalışan fabrikanın arsa alanı 33 bin 821 metrekare. Fabrikanın kapalı alanı ise 12 bin 600 metrekare. Derepazarı ilçesinin en büyük fabrikası olan Tersane Çay Fabrikası, alımyeri ve müstahsil üzerindeki hâkimiyeti dolayısıyla taze ve kaliteli hammadde satın alabiliyor. Bu özelliği de fabrikada üretilen siyah çayın kalitesini en üst seviyeye çıkarıyor. O kadar ki, Tersane Çay Fabrikası, Çaykur’un 2015 yılında üreteceği yeni ve özel çay çeşitlerinin harmanlarında tercihle kullanılacak kalitede bir üretim sağlıyor. Bu başarıda, hammadde kalitesinin yanı sıra, birlikte yönetim ve üretim kademesindeki her bir çalışanın ekip ruhu taşıması da toplam kalite standardını yükseltmede ana etkenlerden biri durumunda. Çaykur Genel Müdürlüğü önderliğinde organik tarım havzalarının genişletilmesi için mahalli idareler, yerel yöneticiler, STK temsilcileri ve müstahsillerle görüşmeler yapılmış, ilçede henüz uygulaması olmayan organik tarıma geçişle bölgemizin ve ülkemizin ekonomisi adına sağlanacak katkılar aktarılmış. Çaykur Genel Müdürlüğü’nün son yıllarda yoğunlaştırdığı üretim hatlarındaki yenileme çalışmalarının yansımaları Tersane Çay Fabrikası’nda da görülüyor. Bu kapsamda, 2016 yılında yeni tasnif eleme sistemine geçilmesi planlanıyor. TERSANE FABRIKASI: ÇAYI ÇAYKUR’UN ÖZEL ÇAY HARMANLARINDA KULLANILACAK Çaykur’un en küçük fabrikalarından Tersane Çay Fabrikası, Derepazarı ilçesinin sahiline 800 metre mesafede kurulu. İsmini, 1978 yılında üzerine kurulduğu Tersane Mahallesi’nden almış. [18] TEMMUZ 2015 TEMMUZ 2015 [19] [emekverenler] ÇAYIN KALITESI Elime aldığım çayın kalitesini hemen anlarım. Çay laboratuvarlarında çalışanlar elinde tuttuğu ürünün kalitesini değerlendirir. Bir çayın kaliteli olup olmadığını kokusundan bile anlayabilirsiniz. Elinizde tuttuğunuz çaya üflersiniz, nefesiniz çaydan geri döndüğünde hoş bir koku bırakıyorsa o çay kaliteli demektir. SIZ HANGI ÇAYI TÜKETIYORSUNUZ? MARKAMIZA SAHIP ÇIKMALIYIZ Çaykur’un bölgeye katkısını “Rize’de Çaykur olmasa ekonomi biter” sözleriyle anlatan emekli çalışanlarımızdan Erol Dinç, markamızın ekonomi ve üretim anlamında sanılandan çok daha büyük bir anlam taşıdığına dikkat çekiyor. Emekli olduktan sonra Çaykur’un önemini her fırsatta anlatmaya çalıştığını vurgulayan Dinç, “Bölgemize bu kadar çok katkısı olan bir kurumun değerini iyi bilmeli ve markamıza sahip çıkmalıyız” diye konuştu. 2003 YILINDA Çaykur’dan emekli olan Erol Dinç, kurumumuza tam 24 sene hizmet etmiş bir isim. Cumhuriyet Çay Fabrikası laboratuvarında görev yapan Dinç, çayın kalitesini ve tadımını çok iyi biliyor. Emeklilik günlerini de çalışarak geçiren Dinç ile Çaykur günlerini konuştuk. Sizi tanıyabilir miyiz? Çaykur’a 1978 yılında katıldım. Öncesinde, ailemle birlikte uzun yıllar boyunca esnaflık yaptım. Çaykur ailesine katıldıktan sonra dört yıl boyunca farklı görevler üstlendim ve bir anlamda oryantasyon sürecini tamamladım. Ardından 1982 yılında laboratuvara [20] TEMMUZ 2015 geçiş yaptım. Cumhuriyet Çay Fabrikası laboratuvarında görev yapmaya başlamak, benim için büyük bir değişimdi. Aileden üretici olmama rağmen çayı çok da iyi bilmediğimi fark ettim. 2003 yılında emekli olana kadar bu laboratuvardaydım ve özellikle çayın kalitesine dair çok büyük bir bilgi birikimi edindim. Laboratuvarda neler yapıyordunuz? Dediğim gibi, hep Cumhuriyet Çay Fabrikası’nda görev yaptım. Laboratuvarda genel programımız vardı: Tadım, çöp sap analizi vb. “Duyusal analiz” dediğimiz tadım çok önemliydi. Yine Benim favorim, Çaykur Tiryaki ürünü… Demi, lezzeti ve kokusuyla Çaykur’un kalitesini birebir yansıtan bir ürün olduğuna inanıyorum. ekstrakt analizleri de… Ürünün kalitesine büyük önem veren Çaykur gibi bir kurum için üretim hataları kabul edilemez durumlardır. Laboratuvarda üreticiden veya üretimden kaynaklanan sorunların önüne geçmek için büyük bir çaba harcanıyor. Çayın kuruluğunu, istenen kalitede olup olmadığını farklı analizleri yaparak tespit edebilirsiniz. Numune alıp Genel Müdürlüğümüze gönderirdik. Laboratuvarlarımızda uzun bir süreç içinde muazzam bir tecrübe edindik. Her fabrikanın kendi laboratuvarı var. Bu laboratuvarlar belli aralıklarla Genel Müdürlüklerimizde seminer çalışmaları yapar ve deneyimlerini paylaşır. Bu paylaşım, Çaykur’un ürün kalitesini daha da ileri götürecek bir bilgi birikiminin oluşturulmasını sağlıyor. Emeklilik günlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Biz Rizeliler emeklilikte çalışmadan duramayız… Ben de ekmek fırınında çalışıyorum. 7-8 senedir buradayım. Buradaki günüm sabah çok erken başlar. Sabah erkenden ekmek hamurları hazırlanır, ilk ekmeklerin fırından çıkmasıyla koşturmaca başlar. Bu telaşlı havayı çok seviyorum. Çayda ustayım ama ekmek fırınında kalfayım. Ustalarımıza yardım ediyorum. Bunca sene çayla yaşadıktan sonra ekmekle uğraşmanın ne kadar zor olduğunu gördüm. Açıkçası ekmek üretmenin bu kadar zor bir iş olduğunu bilmiyordum. Çaykur’un yeni ürünleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Aradan geçen 20 yılı aşkın sürede üretim kalitemiz inanılmaz derecede arttı. Yeni ürünlerimizin tamamı çok kaliteli ve lezzetli… Bütün ürünlerimizde en yüksek kalite seviyelerini yakalıyoruz. Çaykur hakkında neler söylemek istersiniz? Çaykur’un bölgeye çok önemli bir katkısı var. Rize’de Çaykur olmasa ekonomi biter. Ne yazık ki toplum Çaykur’un değerini çok iyi bilmiyor. Bölgemize bu kadar çok katkısı olan bir kurumun değerini iyi bilmeli ve markamıza sahip çıkmalıyız. Biz Çaykurlular olarak bunun farkındayız. Ülkemizin geneline bu gerçeği daha iyi ve daha derinlikli anlatmak da bizim vazifemiz... Görevde olduğunuz yıllarda sizi laboratuvarda en çok etkileyen neydi? Ustalarımızın çabası, üretim kalitesini yukarı çekebilmek için gece-gündüz çalışmaları beni her zaman etkilemiştir. Bununla da sınırlı değil elbette. Çaykur’un ilerleyebilmesi adına bizler, bütün çalışanlar elimizden geleni, üzerimize düşeni yaptık. Dolayısıyla tek bir amaç etrafındaki birliğimiz, beraberliğimiz de beni çok etkilemiştir. Çayın kalitesini daha da yukarı çekebilmek için üreticilerimize neler önerirsiniz? Çayı elle toplasınlar… Çünkü çay toplarken makas kullanırsanız araya çok fazla yabancı madde karışır. Bu işin makbulü elle toplamaktır. Üreticimiz çaya çok daha fazla değer vermeli. Çayın ıslahında, üretiminde birtakım sorunlar yaşanabiliyor… Çaykur bu anlamda üreticiyi bilinçlendirebilmek için çok önemli çalışmalara imza attı. TEMMUZ 2015 [21] [pozitif] ÇAYKUR’A ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ Çaykur’da çalışmaktan dolayı çok mutlu olduğunu belirten Lokman Turan, “Çaykur gibi bir kurum olmasaydı ne yapardım bilmem. Belki öyle veya böyle bir iş bulabilirdim ama bugünkü kadar rahat ve mutlu olamazdım. Sadece ben değil, tüm Rizeliler için aynı durum geçerli. İnsan elindekinin değerini bilmeli. Bu anlamda Çaykur’a çok şey borçluyuz” diye konuştu. ÇAYKUR’UN mevsimlik çalışanlarından Lokman Turan, çocukluğunda yakalandığı sara hastalığı nedeniyle zorlu bir hayat geçirmiş. Başından geçen bütün zorluklara rağmen kendi ekmeğini kazanan, yuvasını kuran, en önemlisi mutlu olmayı başaran Turan, sorularımızı yanıtladı. [22] TEMMUZ 2015 Sizi tanıyabilir miyiz? İş hayatına 1987 yılında atıldım. Beş yıl kadar başka bir kurumda çalıştıktan sonra 1992’de Çaykur’a katıldım. Mevsimlik olarak çalışmaya devam ediyorum. Çaykur’u, fabrikamızı seviyoruz. Çaylığımız da var. Yani hem çay üretiyorum hem de yazları toplanan çayların fabrikamızda işlenmesinde görev alıyorum. Sezon dışındaki zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Kış aylarını İstanbul’da, kardeşlerimle birlikte çalışarak geçiriyorum. Onlar Rize’den İstanbul’a gidip hayatlarını orada kurdular. Küçük olanın ekmek fırını var. Kış aylarında fırının yoğunluğu arttığı için benden yardım istedi. Güvenebileceği birine ihtiyacı vardı. Ben de kış aylarını geçirebileceğim bir iş aradığım için onun ekmek fırınında çalışmaya başladım. Artık hayatımın yarısı İstanbul’da, yarısı Rize’de geçiyor. Çok şükür, kendi yağımızda kavrulup gidiyoruz. Her zaman Allah’a şükretmeyi bilmişimdir. Şikâyet eden arkadaşlarımıza “Bugün bir Çaykur olmasa halimiz duman olurdu, şükredin,” derim. Öyle hakikaten… Ekmek fırınında ne yapıyorsunuz? Elimden ustalık gelmez, o yüzden kasada duruyorum, ekmek dağıtımına yardım ediyorum. Kardeşime destek oluyorum. Bizim için aile kutsaldır, kardeşler birbirine yardım etmezse olur mu? Eşimle birlikte İstanbul’dan Rize’ye taşınıp duruyoruz. Şikâyetçi değiliz, keyfimiz yerinde… Sağlık sorununuz ne zaman ortaya çıktı? Allah’tan gelen bir rahatsızlık işte… Sara hastalığı çocukluğumda ortaya çıktı. Bir gün bakkala giderken kendimden geçip yere yığılmışım… Beni çay yapraklarının arasında bulmuşlar… Hastalığımı böyle öğrendik. Uzun yıllardır devam eden bu rahatsızlık, geçirdiğim krizler ve karakterimi değiştiren yan etkiler nedeniyle beni bir hayli zorladı. Çaykur hakkında ne söylemek istersiniz? Çaykur’da çalışmaktan dolayı duyduğum memnuniyet geçen her sene biraz daha artıyor. Burada Çaykur gibi bir kurum olmasaydı ne yapardım bilmem! Belki öyle veya böyle bir iş bulabilirdim ama bugünkü kadar rahat ve mutlu olamazdım. Sadece ben değil, tüm Rizeliler için aynı durum geçerli. İnsan elindekinin değerini bilmeli... İyi ve güzel olanın hakkını teslim etmeli... Bu anlamda Çaykur’a çok şey borçluyuz. Çaylığı da olan bir Rizeli olarak Çaykur’un değerini çok iyi biliyorum. Allah Çaykur’a ve yetkililerimize zeval vermesin. Rize ekonomisinde, toplumsal hayatta Çaykur en önemli kurum. Bu önemini uzun yıllar boyunca koruyacağına inanıyorum. Emeği geçenlerden Allah razı olsun... Çaykur’daki göreviniz nedir? İlk başlarda imalatta lif taşıyordum. Yani taşıma işlerini yapıyordum. Sonra üretimde farklı görevler de aldım. Bir gün oradaki ustalarımızdan biri benim çay ocağına bakmamı istedi. O günlerde 500 kişiydik. Çayın yetiştirilmesinden üretimde işlenmesine kadar her şeyi bilirim. TEMMUZ 2015 [23] [hobi] ÇAYKUR ILE geleceğe güvenle bakıyoruz Çaykur’un Karadeniz için büyük bir nimet olduğunu belirten kemençe âşığı çalışanımız Fuat Tibet, “Geçmişten bugüne devlet adamlarımız, özellikle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sağ olsun… Çayın ve Çaykur’un önemini çok iyi bildiklerini hep gösterdiler. Çaykur’un bugünlere gelmesi, bölgenin geleceğe güvenle bakmasını sağladı” diye konuştu. Kemençesiyle Çaykur’a besteler yapan Tibet, bir Anadolu âşığı olarak duygularını şu şekilde dile getirdi: “Çaykur olmasaydı Karadeniz eksik kalır, Rizeli sıkıntı yaşardı. Hopa’dan Tirebolu’ya çay üreticisi darda kalırdı.” [24] TEMMUZ 2015 24 SENEDIR Çaykur’da görev yapan Fuat Tibet’in iş dışındaki en büyük tutkusu kemençe çalmak. Eline ilk kez ilkokul çağlarında aldığı kemençeyi bir daha bırakmayan Tibet ile Karadeniz müziğini ve elbette Çaykur’u konuştuk. Sizi tanıyabilir miyiz? 1992’de askerlik görevimi bitirip Çaykur’a katıldım. Onun öncesinde sekiz sene kadar ailemin işlettiği ekmek fırınında çalışmıştım. 10 sene boyunca imalat bölümünde mevsimlik işçi olarak çalıştıktan sonra 2002’de kadrolu oldum. O tarihte atandığım bekçilik görevine hâlen devam ediyorum. Evliyim, bir kızım ve bir oğlum var. Emekliliğe az kalmış... Evet, dile kolay 24 senedir Çaykur’da, aynı fabrikada görev yapıyorum. Çok şükür, Allah nasip etti bugünleri görmemizi... Bize buradaki iş yoğunluğunuzu, neler yaptığınızı anlatabilir misiniz? Çok ağır bir çalışma tempomuz yok, öte yandan ağır bir sorumluluğumuz var. Çünkü Çaykur’un fabrikasını, işçisini ve ürünlerini korumakla yükümlüyüz. İş dışında kalan zamanımın büyük bir kısmını ise kemençe çalmak alıyor. Hafta sonlarında iş yoğunluğum uygunsa düğünlerde kemençemle sahne alıyorum. Müziğimizi icra ediyoruz, türkülerimizi söylüyoruz… Babamızdan miras olarak kalan çaylığımız da var. Çaylarımızı toplamak da yılın belli bir döneminde zamanımızı alır. Yine olmazsa olmazlardan biri şenliklerdir. Elimden geldiğince şenlikleri takip etmeye, izinlerimi o tarihlere denk getirmeye çalışıyorum. Hasat zamanı sizin için de yoğun geçiyor mu? Yaz aylarında fabrikalarımızın yoğunluğunun artmasıyla birlikte bizim görevimiz de farklılaşır. Hasat zamanı fabrikalarımızın güvenlik ihtiyacı üst seviyeye çıkar. Fabrikaya giriş çıkışların düzenli olması, tesislerin güvenliğinin sağlanması bizim sorumluluğumuzdadır. Bir fabrika için büyük önem taşıyan güvenlik birimi olarak işçi giriş ve çıkışlarında yönetimimizin belirlediği kurallara uyulmasını da temin ediyoruz. Bu anlamda klasik güvenlik hizmetinden daha fazla bir sorumluluk üstleniyoruz. Bu görevleri yerine getirebilmek bizim için çok önemli. Sadece ben değil, işçi arkadaşlarımızın tamamı aynı hassasiyetle çalışıyor. Devlet bize belli görevler vermiş. Halkın ekmeğiyle kurulan bu kurumu geleceğe taşımak, her kuruşunun değerini bilmek ve üzerimize düşen görevleri harfiyen yerine getirmek bizim görevimiz. Çaykur’un bölge için önemiyle ilgili olarak ne söylemek istersiniz? Çaykur, Rizeli için devletin büyük bir nimetidir. Geçmişten bugüne devlet adamlarımız, özellikle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sağ olsun… Çayın ve Çaykur’un önemini çok iyi bildiklerini hep gösterdiler. Çaykur’un bir kamu kurumu olarak kalması, bölgenin geleceğe güvenle bakmasını sağladı. Özel sektörde çalışmanın zorluklarını bilen bilir… Çaykur olmasa üreticiler de biter. Özel sektörde çalışmak hiçbir şeye benzemez. Çaykur olmasaydı Karadeniz eksik kalır, Rizeli sıkıntı yaşardı. Hopa’dan Tirebolu’ya çay üreticisi dara düşerdi. Kemençe tutkunuzdan söz ettiniz... Bu ilgi, sevgi sizde nasıl başladı? Kemençeyi ilk olarak ilkokulun beşinci sınıfına giderken amcamın oğlunda gördüm. Tatil için buralara gelmişlerdi. İlk kez böyle yakından inceleme fırsatı bulmuştum kemençenin çalınışını. Âşık oldum, hemen kendime bir kemençe aldım. Bir sene içinde kemençeyi çalmayı öğrenip köy düğünlerinde sahneye çıkmaya başladım. Geçmişte kemençe çalarak çok büyük beğeni de topladım. Şimdi ise Çaykur’daki görevimiz ağır basıyor, eskisi gibi zaman ayıramıyorum. Hem çalıyor, hem söylüyorsunuz aynı zamanda... Bizimki biraz da Anadolu’nun âşıklık geleneğine dayanıyor. Düğünlerde anons edilir, bu işle uğraşan veya benzer kişiler çıkar ortaya. Karşılıklı çalıp söyleriz. Atışmalar olur elbette düğünlerde… Kemençe çalarken biri ayağa kalkıp kendi içinden geldiği gibi bir diğer kemençeciyle atışabilir. Atışmalar kemençenin ruhuna, hırçın ve asi sesine çok yakışır. Serde şairlik de var, ikisi birleşince insan duramıyor. SIZCE ÇAYKUR’U FARKLI KILAN NEDIR? Çaykur çayı diğerlerine benzemez… Aslında çayımızı herhangi bir markayla karşılaştırmak bile haksızlık bana kalırsa. Çaykur’da kalitesiz, yanık vb. ürün fabrikalarımızın kapısından asla girmez. Özel sektörde başka kaygılar olduğu için yerine göre niteliksiz, bozuk ürünler de paketin içine girebilir. Kayıtlarıyla, sistemiyle Çaykur bir başkadır. İnanın, bütün bunları bu kurumdan hayatımı kazandığım için söylemiyorum. Kemençeci, âşık gerçeği konuşur. TEMMUZ 2015 [25] [Çayındünyası] da yapacağız. Amacımız yurtdışı katılımcılarının sayısını artırmak ve yöre insanının turizm gelirini yükseltmek. Çaykur’un desteği de bu anlamda çok önemliydi. İlk kez yapılan bir etkinliğe maddi ve manevi olarak yürekten katıldılar, bize gönülden bir hız kattılar. Çaykur’un örnek desteğinin diğer şirketlerce de benimsenmesini isteriz. Bölgemizi tanıtan bu tür etkinliklere verilen destek, aslında ülke ekonomisine verilen destektir” sözleriyle ilginin boyutunu ve önemini özetledi. ZIRVELERIN ILK ULTRA MARATONUNU “didi” SERINLETTI “İMDAT BEY BIZI MOTIVE ETTI” Çaykur’un sponsorluğunda Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda birincisi düzenlenen, Türkiye’nin en yüksek irtifalı maratonunun rüya gibi parkurunu tamamlayan koşucular, bölgeye, organizasyona, “didi”ye, Çaykur çayına hayran kaldı. Maratonun coşkusuna, TRT’nin hazırlayacağı belgeselde tanık olabilirsiniz. ÇINÇIVA Vadisi’ni ikiye bölen coşkun Fırtına deresi üzerindeki 400 yıllık köprü, “didi”nin dev parkartını kuşanmış. “didi” flamaları her yerde… Heyecanlı bir kalabalık, alkışlamaya hazır şekilde, ter içinde finiş çizgisine yaklaşan maratoncuları bekliyor. Sekiz ülkeden 152 sporcu, Çaykur’un sponsorluğunda, Türkiye’de düzenlenen en yüksek irtifalı maratonun olağanüstü güzellikler sunan parkurunu tamamlıyor. TRT kameraları, Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda ilk kez düzenlenen 45 kilometrelik ultra maratonun belgeselini hazırlamak üzere sürekli kayıttayken, maratoncular çizgiye varır varmaz “didi” köşesine koşuyor. Bu heyecan, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından koruma altına alınması gereken 200 ekolojik bölgeden biri olarak gösterilen Fırtına Vadisi’nde ilk kez düzenlenen Uluslararası Kaçkar Ultra Maratonu’nda yaşandı. Türk, İngiliz, İsviçreli, Macar, Rus, Avusturyalı, Fransız ve İtalyan sporculardan Avusturyalı Oldrich Janecek 3 saat 38 dakikayla erkeklerde, Rus sporcu Elena Polyakova 4 saat 23 dakikayla kadınlarda ipi göğüsledi. 100 kişiyle sınırlandırılması planlanan maratondaki katılım sınırı, ısrarlı talepler üzerine 152’ye çıkarıldı. İlgi büyüdükçe organizasyonun boyutları da büyüdü. Çaykur Pazarla- [26] TEMMUZ 2015 ma Departmanı ekibi ile Dağ Keçisi Dağcılık ve Dağ Sporları Derneği ekibi, maratonun kusursuz yürümesi için soluksuz çalıştı. Ve bu çabalar sonuç verdi. Sadece çayın, Çaykur’un değil Rize’nin de tanıtımını, turizm potansiyelinin keşfini sağlamak ve farklı bir hedef kitleye seslenmek amacıyla destek verdiğimiz 1. Kaçkar Ultra Maratonu’nun sonuçlarını, organizasyon henüz bitmeden görmek mümkündü. Dağ Keçisi yetkilisi Alper Dalkılıç, “Bir sonraki maratona tekrar gelmek isteyenlerden tutun, arkadaşlarıyla katılmak isteyenler, çocuk bakım hizmeti isteyenler, ilk kez geldikleri bu dopdolu coğrafyadan ayrılmak istemeyenler oldu. Maratonun ikincisi Eylül 2016’da koşulacak. Gelecek yıl halk koşusu Dağ Keçisi’nin diğer yetkilisi Cumhur Baştuhan da “Çaykur’a ne desek azdır, çok çok teşekkür ediyoruz” diyerek şunları söyledi: “Organizasyonun Çaykur’a, “didi”nin tanıtımı anlamında katkısı olacağını düşünüyoruz. TRT’de futbol ağırlıklı spor programına, üzerimizde “didi” tişörtleriyle katıldık. Özellikle bizim gibi amatör yapıdaki organizasyonların TV ve gazete görselleri, “didi”nin daha da sevilmesini sağlayacak. Koşucular da check point istasyonlarında “didi”yi severek içtiler. Çaykur sponsor olmasa, bu organizasyonu gerçekleştiremezdik. İlk olmasına rağmen bize inandılar, güvendiler. Bu anlamda Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’na teşekkür ediyoruz. Gün boyu arazide olduğumuz bir günde, araziden çıkıp pespaye bir biçimde İmdat Bey’e gitmiştik. Durumumuzu kendisine izah ettiğimizde bize, ‘Keşke sizin gibi giyinebilsem. Sizin yerinizde olmak isterdim,’ dedi ve bu sözleri bizi çok motive etti. Çaykur zaten sadece Rize’nin değil, bölgenin markasıdır. Çaykur’un bu tür organizasyonların yanında durması, kamuoyunda olumlu değerlendirileceği gibi bizim için anlamı ve katkısı da çok çok büyüktür.” Çaykur ekibi de bu ilginin gerek kurumumuz gerekse Doğu Karadeniz Bölgesi için artıya dönmesi hedefiyle her konuyu en ince ayrıntısına kadar düşündü, aylar öncesinden sosyal medyadan duyurarak bütün halkımızı davet etti. Bilgilendirici sosyal medya paylaşımları maratonun ardından da sürdü. Rize’nin gezi turizmine katkıda bulunduğumuz gibi, Rize dışından ve yurtdışından gelen katılımcılara hem “didi”yi denettik hem Çaykur markamızın ürünlerini tanıttık, hem de yurtdışında sosyal medyada paylaşımlarını yaparak bu bilgilerin daha görünür hale gelmesini sağladık. TEMMUZ 2015 [27] [Çaykur’danhaberler] Çaykurlu sporcular Avrupa şampiyonu oldu Avrupa’nın en iyi rafting takımları Ardeşen’de bir araya geldi. Çaykurspor rafting takımlarının performanslarıyla dikkat çektiği turnuvada U19 Erkek Rafting Takımımız Avrupa şampiyonluğunu kazandı. Genç sporcularımızı tebrik ediyoruz. Rize’nin Ardeşen ilçesi, Fırtına Vadisi’nde düzenlenen Rafting Euro Cup (Avrupa Kupası) tamamlandı. 11-14 Haziran tarihleri arasında, Gelişmekte Olan Spor Branşları Federasyonu tarafından organize edilen turnuva, Çaykur’un katkılarıyla gerçekleştirildi. Dört gün boyunca süren turnuvada Türkiye’yi temsil eden takımlardan biri olan Çaykur U19 Erkek Takımı, “Avrupa şampiyonu” unvanını kazandı. Çaykur Rafting Takımı’na madalya ve ödüllerini Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu verdi. Çayın standartları belirlendi Yenilenen Çay Tebliği ile siyah çayın standartları tam olarak belirlendi. Tebliğe göre siyah çay, orijini çay olmayan hiçbir madde içeremeyecek. Çaykur’un uzun süredir üzerinde durduğu doğallık ve organik üretimin önemi de böylece bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Çay Tebliği ile tüketime sunulan siyah ve yeşil çay, orijini çay olmayan, bitki ve hayvan kaynaklı, taş, plastik ve yapay hiçbir yabancı madde içeremeyecek. Siyah çaydaki yeni düzenlemeye göre çay çeşitlerinin standartlara uygun ve hijyenik şekilde üretimiyle hazırlama, işleme, depolama, taşıma ve pazara arz edilmesiyle ilgili şartlar belirlendi. Tebliğ kapsamında yer alan ürünlere hiçbir katkı maddesi katılamayacak. Doğrudan tüketime sunulan ürünler, piyasaya hazır ambalajlı olarak arz edilecek. Tebliğ kapsamındaki ürünlerin diğer kurutulmuş bitki ve/veya meyve parçalanyla karışım olarak üretilmesi halinde ürün “siyah çay” ya da “yeşil çay” olarak isimlendirilmeyecek. Bilindiği gibi, tarımında ve üretiminde herhangi bir kimyasal ilaç kullanılmayan Türk çayı, tamamen doğal olarak üretiliyor. Bu çerçevede Çaykur da bölgede tamamen organik üretime geçiş çalışması yapıyor. “didi” uçuyor ROMED’DEN ÇAYKUR’A TEŞEKKÜR Kısa adı ROMED olan Rize Otizmle Mücadele ve Eğitim Derneği yönetim kurulu, ÇAYKUR Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nu makamında ziyaret etti. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’na derneğin faaliyetleriyle ilgili bilgi veren yönetim kurulu üyeleri desteklerinden dolayı Çaykur’a teşekkür etti. Çaykur’un, hem Rize’nin hem de ülkemizin ekonomik ve sosyal alandaki lokomotifi olduğunu belirten Rize Otizmle Mücadele ve Eğitim Derneği Başkanı Resul Usta, “Bu ziyareti uzun süredir yapmak istiyorduk; bugüne nasip oldu. Biz bir sivil toplum örgütü olarak engelli bireylerimizin ve onların ailelerinin hayatlarını kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Bu anlamda desteğe ihtiyacımız oluyor. Bize bu desteği sağlayan herkese teşekkür ediyoruz. Çaykur bize de her zaman destek oldu. Etkinliklerimize destek vermelerinin yanı sıra çocuklarımızın el becerilerini geliştirecekleri bir hobi atölyesine ihtiyacımız vardı, sağ olsun Genel Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu daha önce satış reyonu olarak kullanılan yapıyı bize tahsis ederek bu ihtiyacımızın karşılanmasını sağladı. Bir kez daha bize ve çocuklarımıza verdikleri destek nedeniyle Çaykur camiasına teşekkür ediyorum” diye konuştu. [28] TEMMUZ 2015 Gerçek soğuk çay lezzeti, ulusal bayrak taşıyıcımız Türk Hava Yolları’nın uçuşlarında ikram edilmeye başladı. Kabin ikramında kazandığı ödüllerle dikkat çeken Türk Hava Yolları ile uçan milyonlarca yolcu “didi” lezzetiyle uçaktayken de buluşma fırsatı yakalıyor. Türk Hava Yolları, geçtiğimiz günlerde beşinci kez üst üste Avrupa’nın En İyi Havayolu seçilmişti. Bu ay Skylife ve Skylife Business dergilerinde tanıtılan “didi”, Türk Hava Yolları ile uçan yolculardan çok olumlu geri dönüşler aldı. Özellikle yabancı misafirlerimiz “didi”nin tadını ve gerçek çay lezzetinin orijinalliğini çok sevdiklerini dile getirdiler. TEMMUZ 2015 [29] [Çaykur’danhaberler] Çaykur Halı Saha Futbol Turnuvası başladı İlk turnuvanın ilk kupası Sporting Tarım’ın Biz Çaykur çalışanları için yılın en heyecanlı günleri, hasat zamanıyla başlar. Ancak bu yıl heyecanı daha erken yaşadık. Halı sahalarda ilk kez buluşarak dostça ve sportmence karşılaştık. Müjde! Bu heyecanımız artık gelenekselleşecek! ÇAYKUR çalışanları arasında bu yıl ilk kez organize edilen halı saha futbol turnuvasında kupa sahibini buldu. Çaykur, Çaytaş, Enerji Bir Sen, Öz Gıda İş Sendikası ile Zivella Mobilya ve Desen Reklamcılık firmalarının sponsorluğunda düzenlenen halı saha futbol turnuvasının final maçında, Sporting Tarım ile Pazarspor karşı karşıya geldi. “Collina” lakaplı hakem Abdullah Ceylan’ın yönettiği karşılaşmada maça iyi başlayan Sporting Tarım, Pazarspor’u 8-2 mağlup ederek, ilk defa düzenlenen turnuvanın ilk şampiyonu olarak kupayı aldı. İlginin son derece yüksek olduğu final maçında, Çaykur Genel Müdürlüğü İdari ve Sosyal İşler Daire Başkanı Erdinç Hatinoğlu, Enerji Bir Sen Basın ve İletişim Genel Başkan Yardımcısı Zeki Karaoğlu, Çaykur Pazar Fabrika Müdürü Fahrettin Köroğlu, Çaykur çalışanları tribünlerde yerini aldı. Maçın ardından düzenlenen törenle turnuvaya destek verenler ve turnuvanın EN’lerine plaketleri sunuldu. Turnuvada 12 golle “gol kralı” olan Sporting Tarım’dan Şaban Kap’a plaketini turnuva komite üyesi Onur Avcı, “en centil- [30] TEMMUZ 2015 men futbolcu” ödülünü Çaykur Camidağı’ndan Kadem Büyük’e Çaykur Pazar Fabrika Müdürü Fahrettin Köroğlu, “en güzel golü atan” Kalkandere’den Ozan Oğuz’a ödülünü Enerji Bir Sen Yönetim Kurulu Üyesi Ali Baş, turnuvanın hakemi Abdullah Ceylan’a ise plaketini turnuva komite üyesi Eyüp Sarıkaya verdi. Ayrıca turnuvanın düzenlenmesine ve turnuvaya katkılarından dolayı Çaykur İdari ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Erdinç Hatinoğlu’na, Enerji Bir Sen Basın ve İletişim Genel Başkan Yardımcısı Zeki Karaoğlu tarafından onur plaketi takdim edildi. Plaket töreninin ardından turnuvanın şampiyonu olan Sporting Tarım takımı, kupasını, Çaykur Genel Müdürlüğü İdari ve Sosyal İşler Daire Başkanı Erdinç Hatinoğlu’ndan aldı. Turnuvanın ikincisi olan Pazarspor’un kupasını ise Enerji Birsen Basın ve İletişim Genel Başkan Yardımcısı Zeki Karaoğlu verdi. GELENEKSELLEŞECEK Çaykur İdari ve Sosyal İşler Başkanı Erdinç Hatinoğlu, turnuvanın geleneksel hale getirilmesi için gerekli çalışmaların yapıldığını belirterek şunları söyledi: “İlk kez düzenlediğimiz turnuva, çalışanlarımızın kaynaşıp tanışması açısından güzel bir etkinlik oldu. Turnuva boyunca hiçbir aksilik yaşanmadan tüm maçların Çaykur çalışanlarına yakışır bir centilmenlik içinde geçmesi ise, ayrıca sevindirici. Emeği geçen tüm arkadaşlarımıza ve turnuvaya katılan takımlarımıza teşekkür ediyorum. Şampiyon olan takımımızı da ayrıca kutluyorum. İnşallah bundan sonra bu turnuvanın devamı gelecek. Geleneksel hale getirmek için gerekli çalışmaları yapıyoruz. Her yıl kampanya öncesi mart ve nisan ayları içinde turnuvamızı yapmayı hedefliyoruz.” TEMMUZ 2015 [31] [tedarikçilerimiz] Meşe Market sahibi Selçuk Ören: ÇAYKUR TICARI BIR MARKADAN FAZLASI; ÜLKEMIZIN BIR DEĞERI İstanbul’da faaliyette bulunan Meşe Market’in sahibi Selçuk Ören, “Çay, ülkemizin vazgeçilmez bir içeceğidir,” diyor ve ekliyor: “Çayda en kaliteli ürün Çaykur’dan geliyor. Çaykur Türkiye’nin en köklü firmalarından biri ve bizden bir kuruluş. Biz Çaykur’u, ticari bir markadan ziyade, ülkemizin bir değeri olarak görüyor ve müşterilerimizin taleplerini bu değerin daha da büyümesi, güçlenmesi için yönlendiriyoruz.” [32] TEMMUZ 2015 Aynı zamanda bilgi birikimimizi farklı sektörlerde kullanabilmek hedefiyle perakende sektöründe 2010 yılında faaliyete başladık. Meşe Market 2013 yılı Nisan ayında kuruldu. Gelişime yönelik adımlarımızı temelden belirlediğimiz için, faaliyetlerimizi emin aşamalarla gerçekleştirip, ikinci senemizi de büyüyerek geçirdik. Şu andaki gelişimimizden memnunuz. Başarımızın temelinde kuruluş öncesinde fizibilite çalışmaları yapmamız; misyonumuza, vizyonumuza uygun sürekli iyileştirme faaliyetleri gerçekleştirerek bu faaliyetleri takip etmemiz ve uygulamamız yatmaktadır. Çaykur ile yollarınız ne zaman ve nasıl buluştu? Çaykur ile yollarımız marketimizin kuruluşuyla beraber buluştu ve birlikteliğimiz hâlen devam ediyor. Çay, milli kültürümüzün ve gündelik hayatımızın bir parçası tabii. Çay denilince de aklımdaki tek marka: Çaykur. Ticari anlamda ise çalıştığımız markalarda en kaliteli ürün portföyünü bünyemizde bulunduruyoruz. Tabii ki marketimizi kurarken raflarımızda yerini alan ilk marka, Çaykur oldu. Çaykur’la işbirliğinizi anlatır mısınız? Çaykur ile işbirliğimiz gayet emin adımlarla ilerliyor. Faaliyetlerimizi mikro anlamda kendi gelişimimiz, makro anlamda da ülkemizin gelişimi adına gerçekleştiriyoruz; dolayısıyla bizi bu yönde güçlendirecek firmaları seçiyor, ürün portföyümüzü titizlikle belirliyoruz. Ülkemizin bana göre en önemli değeri olan Çaykur’la çok daha iyi noktalara gelmemizi sağlayacak bir işbirliği içerisinde ilerliyoruz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? 1984 Balıkesir doğumluyum. Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü mezunuyum. Okuduğum bölüm nedeniyle ticarete ilgim artınca, perakende sektöründe araştırmalar yapmaya başladım. Ticarette tecrübe elbette önemli. Bununla birlikte ben ekonomik analizlerle, bilimsel bir yaklaşımla tecrübeden ziyade verimliliği amaçladım; işe ilk adımlarımı da bu amaç doğrultusunda attım. Şirketiniz/işyeriniz hakkında bilgi verir misiniz? Ne zaman kuruldu/bu işe ne zaman başladınız? İlk günden bugüne nasıl bir gelişim seyri izlediniz? Şirketimiz 2000 yılı başında inşaat yalıtımı üzerine kurulmuştu. Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz? Bana göre Çaykur Türkiye’nin bir numaralı firmasıdır. Üreticiden tüketiciye kadar sağladığı katma değer bakımından Çaykur, bir markanın çok ötesine geçmiş konumda. Çaykur’a, ticari faaliyetimiz dışında da gönülden bir bağlılığımız vardır. Çaykur’un yeni ürünlerini/ambalajlarını nasıl buluyorsunuz? Yenilikçi tasarımını beğeniyoruz. Çaykur’un, günümüzde etkin pazarlama araçlarından biri olan görselliği, ambalaj tasarımlarında uygulaması, günümüz dinamiklerini takip etmesi ve ürün kalitesini görünür kılması bizi çok sevindiriyor. Yeni ürünler/hizmetler satışlarınıza nasıl yansıyor? Gelişimimizin gereklerinden olan yenilik ve değişimler, sürekliliğimizi sağlayan önemli faktörler arasında… Tabii ki tüketicilerimiz de ürünlerdeki yenilikleri algılıyor ve bu durum ürünlere yönelik talebi de artırıyor. Sonuçta yeni tasarımlarla satışlarımız da artıyor. Çaykur’un en çok hangi ürünü talep ediliyor? Bizim gözlemlerimize göre üç ürünün talebi diğerlerine göre daha fazla. Şöyle sıralayabiliriz: Çaykur Rize, Tiryaki ve Filiz. Müşterilerinizin Çaykur ürünleri ve özellikle “didi” hakkındaki düşünceleri nelerdir? Aslında müşterilerimizin yerli markalardan bekledikleri birçok ürün var. Bu da çok büyük potansiyel. Bunun başı çeken örneklerinden biri de “didi”. Özellikle yaz aylarında “didi” çok tüketilen bir ürün. Bu yaz müşterilerimizin ilk ve tek tercihi yine “didi” olacak; bundan eminiz. Şahsen çay ve Çaykur hakkındaki düşüncelerinizi, duygularınızı öğrenebilir miyiz? Çay ülkemizin vazgeçilmez bir içeceği durumunda ve çayda da en kaliteli ürün Çaykur’dan geliyor. Çaykur Türkiye’nin en köklü firmalarından biri ve bizden bir kuruluş. Biz Çaykur’u, ticari bir markadan ziyade, ülkemizin bir değeri olarak görüyor ve müşterilerimizin taleplerini bu değerin büyümesi ve güçlenmesi için yönlendiriyoruz. Tüketicilerin Çaykur ürünlerine yaklaşımı nasıl? Tüketici, Çaykur’un ürün kalitesine her zaman güveniyor ve talep ediyor. Gerek fiyatı gerekse kalitesinden dolayı müşterilerimizin tereddüt etmeden aldığı ürünlerin başında gelen Çaykur markasına olan talep, yeni ürün ve yeni ambalajlarla artıyor. Özetle Çaykur, talebini her gün artıran markaların başında geliyor. TEMMUZ 2015 [33] [gezigünlüğü] Sinop Geç keşfedilen turizm cenneti Kendine has güzellikleriyle bölgedeki diğer yerleşimlerden farklı bir havaya sahip olan Sinop, geç keşfedilmiş bir turizm cenneti. Her yıl 1 milyona yakın insanın ziyaret ettiği kent, deniz ve kültür turizminin bütün olanaklarını misafirlerine sunuyor. Norveç fiyortlarını andıran koyları, tarihi dokusu ve mutlu insanlarıyla Sinop, Karadeniz’in en güzel kentlerinden biri... KARADENIZ’IN tek doğal limanı olan Sinop, gezi yazarları tarafından genellikle “bölgenin incisi” olarak tanımlanır. İncecik bir yarımadanın üzerine kurulan kent, kültürel hayatı, florası ve eşsiz kumsallarıyla bu tanımlamayı fazlasıyla hak eder. Bir inci gibi güzelliğini dışarıdan saklayan kent, Karadeniz’in neşesini ve heyecanını Akdeniz kültürüyle birleştiren eşsiz bir sentez sunar. Zaman sanki Sinop’ta çok daha yavaş akmaktadır; kente adım atar atmaz fark edilir bu durum. Balıkçılar büyük bir olgunlukla toplar ağlarını, esnafın hiçbir telaşı yok gibidir. Diğer kentlerde göreceğiniz sabah karmaşası kendini burada belli etmez. İnsanlar Sinop’ta güzel yaşamanın, huzurun ve mutluluğun anahtarını bulmuş gibidir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun araştırmalarına göre Sinop’un ülkemizin en mutlu şehri seçilmesi bunun en güzel göstergesi değil mi? DOĞAL LIMAN Antik dünyanın en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Sinop, İnce Burun’a doğru uzanan bir kale kent olarak kurulmuştur. Tarih boyunca bu sınırın dışına pek taşmayan Sinop, aynı zamanda tipik bir liman kentidir. Karadeniz’in hırçın dalgalarını bertaraf eden doğal liman, tarih boyunca denizcilerin sığınağı olagelmiştir. Anadolu ile karşı kıyıda yer alan Kırım Yarımadası arasındaki deniz ticaretine de ev sahipliği yapan Sinop’tan havanın açık olduğu günlerde Rusya kıyılarını görmek mümkündür. [34] TEMMUZ 2015 Sinop, sakin bir balıkçı kasabasına benzer. Rengârenk tekneleri, denizin sesi, doğal güzellikleriyle her yıl 1 milyona yakın turisti kendine çeker. Kalesi, tarihi cezaevi, buzhane binası, İnce Burun Feneri, Hamsilos gibi koylarıyla Sinop, bu ilgiyi fazlasıyla hak ediyor. TARIH BOYUNCA Zengin bir tarihe sahip olan Sinop, Anadolu’nun en eski kentlerinden biridir. İlk yerleşmenin Tunç Çağı ile başladığı tahmin edilen kent, antik çağlardan itibaren Karadeniz’e hâkim olmak isteyen tüm kavimleri ağırlamıştır. Sırasıyla Romalıların, Bizanslıların ve Selçukluların hâkimiyetine giren Sinop, 1461 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmiştir. Kent, Osmanlı Dönemi’nde önemli bir liman ve tersane merkezi olma özelliğini korumuştur. SINOP KALESI Bundan neredeyse 3 bin yıl önce Romalılar tarafından inşa edilen Sinop Kalesi, kentin bulunduğu yarımada üzerinde yer alıyor. Uzunluğu 2 bin metreyi bulan duvarlarıyla kente gelenleri olanca ihtişamıyla karşılayan kale, UNESCO’nun dünya mirası listesinde yer almaktadır. DENIZ TURIZMI Karadeniz Bölgesi’nde deniz turizminin en gelişmiş olduğu destinasyonlardan biri Sinop’tur. Haziran ayından itibaren tatilcileri ağırlamaya başlayan kent, Hamsilos, Kumkapı, Akliman, Karakum Antik Plajı gibi büyüleyici kumsallara sahiptir. İNCE BURUN Türkiye’nin en kuzeyinde bulunan deniz fenerine kent merkezinden yarım saat içinde ulaşmak mümkün. Hayvan sürüleri ve yemyeşil bahçeler arasından denize doğru kıvrılıp giden yolun sonunda karşınıza İnce Burun Feneri çıkar. Dalgaların dövdüğü bazalt kayalıkların üzerinde inşa edilen bu fener, olanca zarafetiyle denizcilerin yolunu aydınlatmaya devam ediyor. DIYOJEN HEYKELI Sinop Kalesi’nin hemen yanında boyu 5 metreyi aşan etkileyici bir heykel vardır. Sinoplu olduğu bilinen ve ünlü komutan Büyük İskender’e, “Gölge etme başka ihsan istemem” diyen ünlü düşünür Diyojen’in heykeli bugün kentin önemli simgelerinden biridir. Kent merkezinde Arkeoloji Müzesi, Antik Otel Müzesi, Etnografya Müzesi, Âşıklar Yolu ve Seyir Terası gibi yerler de ziyaret edilebilir. SINOP CEZAEVI 1999 yılında kapatılarak müzeye dönüştürülen Sinop Cezaevi, geçmişin acı hatıralarını yaşatan etkileyici bir yapı. Günümüzde zaman zaman sanat faaliyetlerine de ev sahipliği yapan cezaevi, sinema ve televizyon filmi platosu olarak da kullanılıyor. Bu cezaevinin, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine girecek kadar eski olduğunu da ekleyelim. HAMSILOS KOYU Bir zamanlar balıkçılık için büyük önem taşıyan bu koy, Karadeniz’in bağrında yetişmiş bir Akdenizlidir. Bir zamanlar balıkçılar bu koyu hamsileri büyütüp geliştirmek için kullanırmış. Muazzam bir biyolojik çeşitliliğe sahip olan Hamsilos Tabiat Parkı, günümüzde turistik anlamda daha çok ilgi çekiyor. TEMMUZ 2015 [35] [bayilerimiz] Sinop Bayimiz İbrahim Ünlü: Çaykur ile toplumun her kesimine ulaştık ÇAYKUR AILESI HAKKINDA Çaykur markasından aldığımız güç, bize bu sektörde her zaman güven verdi. Bizler de bu güç ve güvenle tüketiciye daha rahat ulaşıyoruz. Bu ailenin ferdi olmak bizim için büyük bir gurur kaynağı. Bir markanın bölgede başarılı olabilmesi ve kendine yer açabilmesi için toplumun her kesimine hitap etmesi gerektiğini belirten Sinop Bayimiz İbrahim Ünlü, “Marka gücü çok yüksek olan Çaykur, bunu gerçekleştirebilen sayılı markadan biri. Böyle bir ailenin ferdi olmak bizim için büyük bir gurur kaynağı” diye konuştu. Geçtiğimiz yıllar boyunca Çaykur markasının gücünü her zaman yanlarında hissettiğini ifade eden Ünlü, “Bu güç, bize güven verdi. Bu sayede tüketiciye çok daha rahat ulaştık,” dedi. KARADENIZ’IN şirin kenti Sinop’taki iki bayimizden biri olan Ünlü Gıda, iki kardeşin 2000’li yılların başında kurduğu başarılı ve dinamik bir firma. 2002 yılından bu yana Çaykur bayiliği görevini yürüten İbrahim Ünlü’den markamızın bölgedeki konumu hakkında bilgiler de aldık. Sizi tanıyabilir miyiz? Sinop Boyabatlı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Şirketimizi 1998 yılında kardeşim Cihangir Ünlü ile birlikte kurduk. Bir aile şirketi olmanın rahatlığını, dayanışma hissini ve avantajını yaşamaktan dolayı memnunum. Bizler bölgemizde çay, kuruyemiş, kuru gıda, süt ürünleri ve beyaz et sektörü olarak hizmet vermekteyiz. Ne zamandır Çaykur bayiliğini yürütüyorsunuz? Çaykur ailesine 2002 yılında katıldım. Bu yola çıkarken hissettiğimiz heyecanı ve azmi hiç azaltmadan yolumuza devam ediyoruz. Geri dönüp baktığımızda; yılmadan, usanmadan çalışarak, hep birlikte 13 başarılı yılı geride bıraktığımızı görüyorum. Bugün Çaykur ve diğer iş kollarımızda görev yapan 120 personelimiz bulunuyor. Hep birlikte faaliyet alanlarımızda en iyi hizmeti verebilmek için çalışıyoruz. Hizmet alanınız nereleri kapsıyor? Çaykur ürünlerinde Boyabat-Durağan ve Saraydüzü ilçelerine bakıyoruz. Genel gıda anlamında ise Sinop ve Kastamonu il ve ilçelerine hizmet vermekteyiz. Sinop’ta Çaykur’un konumu hakkında neler söylemek istersiniz? Kırsal yaşamın yoğun olduğu bölgemizde çay tüketimi de oldukça yüksek. Çaykur markasının Türkiye genelindeki konumu, elbette burada da güçlü bir şekilde kendini belli ediyor. [36] TEMMUZ 2015 Sinop, sosyal ve ekonomik anlamda büyük bir kültürel zenginliğe sahip. O nedenle, bir markanın bu bölgede kendine yer bulabilmesi için her kesime hitap etmesi gerekiyor. Çaykur olarak her kesime hitap edebilmeyi başarıyoruz. Bu anlamda marka gücümüz de hayli yüksek. Bölgenizde Çaykur ürünleri nasıl karşılanıyor, tüketicilerden ne tür geri dönüşler alıyorsunuz? Ürünlerimizin hiçbirinde ilaç ya da kimyasal madde olmaması tüketiciye büyük güven veriyor. Bu geri dönüşleri sahada birebir alıyoruz. Bu özelliğinin yanı sıra lezzetiyle de Çaykur her zaman çay tercihinde öncelikli marka olmayı başarmış ve tüketicinin memnuniyetini kazanmıştır. Çaykur ürünleri arasında en fazla beğenilenler hangileri? Bölgemizde Kamelya, Tiryaki ve Turist başı çekiyor. Ayrıca Çay Çiçeği de yoğun bir şekilde tüketilen Çaykur ürünleri arasında yer alıyor. Firmanızın hedefleri hakkında neler söylemek istersiniz? Çaykur ürünleriyle ilgili olarak hedeflerimiz her zaman çok yüksek. Bölgemizin halihazırdaki ekonomik koşullarını da dikkate alarak yıl sonu çay tüketimi hedefimizi 180 ton olarak belirledik. TEMMUZ 2015 [37] [çaydurakları] AYDER YAYLASI RIZE’DEN çıkıp Fırtına Vadisi boyunca ilerlediğinizde doğanın sunduğu nimetler ve güzellikler nefesinizi kesmeye başlar. Bu eşsiz yolu izleyerek, temiz havanın ve yeşilin bin bir tonu eşliğinde Ayder Yaylası’na doğru tırmanırken, belli bir yerden sonra hayranlığınızı gizleyemezsiniz. Ayder Yaylası’na çıktığınızda ise başka bir dünyaya gelmiş gibi olursunuz. AĞAÇLARIN HÜKÜMDARLIĞI Çam, ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı bir doğa harikası olan Ayder Yaylası, 1350 metre yüksekliğindedir. 14’üncü asırdan bu yana yöre halkı tarafından bilinen Ayder, 1987’den bu yana turizme hizmet veriyor. Bugün çok sayıda turistik yapının yer aldığı yayladaki kaplıca otelleri, doğanın sunduğu eşsiz manzarayı sağlık turizmiyle birleştiriyor. KAPLICALAR Ayder’in şifalı sularına yönelik ilginin Osmanlı dönemine kadar uzandığı biliniyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalara göre birçok hastalığa iyi geldiği bilinen yaylanın şifalı kaplıca suları, 260 metre derinlikten çıkıyor. Halkın, yaklaşık olarak 50 derece sıcaklığındaki kaplıca su- [38] TEMMUZ 2015 NEREDE KALINIR? Rize’nin en önemli doğal güzelliklerinden biri olan Ayder Yaylası, yemyeşil bir cennet adeta. Çamlıhemşin ilçesinin 19 kilometre uzağında yer alan bu yayla, çam ormanları, geleneksel evleri, çiçek tarlaları, dünyaca ünlü balı ve butik otelleriyle Türkiye’nin en gözde turizm beldelerinden biri... Sırtını Kaçkarlara dayayan Ayder Yaylası, kaplıcalarıyla da şifa arayanların uğrak yeri... larından faydalanabilmesi için bölgede çok sayıda turistik tesis inşa edilmiş. Karadeniz’in cezbedici doğasının büyüleyici bir yansıması olan Ayder Yaylası, yerli turistler kadar yabancı turistlerin de ilgisini çekiyor. DOĞAL REHABILITASYON Yaylada yıl boyunca hizmet veren oteller, büyük şehrin karmaşasından ve stresinden kaçmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Ayder’de çay içmek bile farklı bir deneyim vadediyor. İyi demlenmiş bir Çaykur çayını, böylesine temiz bir havada, yaylanın eşsiz manzarasına karşı içmek bile yetiyor insana. Bütün bunların dışında yaylanın doğasına nüfuz edebilmek için dağ yürüyüşü ve rafting gibi etkinlikler de yapılabiliyor. ŞIFALI SULAR Ayder Yaylası’nı ziyaret edenlerden büyük bir talep gören şifalı kaplıca suları, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaların sonucuna göre çok sayıda hastalığa iyi geliyor. Romatizmalı hastalıklar, kadın hastalıkları, iç hastalıklar, sindirim ve dolaşım sistemi sorunları ile cilt hastalıkları bunlardan bazıları. Ayder Yaylası’nda butik oteller veya pansiyonlara yönelik çok sayıda konaklama seçeneği bulunuyor. 12 ay boyunca talep gören butik otellerin internet sitelerinden detaylı bilgi almak mümkün. Yaylanın yaz ayları çok daha kalabalık olsa da kış mevsiminde karla kaplanan Ayder’i görmek, insana bir başka deneyim vadediyor. FESTIVALLER AYDER BALI Yaylada yıl boyunca düzenlenen iki festival büyük ilgi topluyor. Çamlıhemşin Doğa Sporları İhtisas Kulübü Derneği tarafından düzenlenen Kar Festivali, yaylanın doğal güzelliklerini kış sporlarıyla buluşturuyor. En büyük kardan adam yapma, kayak ve halat çekme gibi yarışmaların yapıldığı festivalde elbette horon da var. 21’inci Çamlıhemşin Ayder Kültür Sanat ve Doğa Festivali ise yaylanın yaza hazırlığını temsil edecek şekilde Haziran ayının ilk günlerinde gerçekleştiriliyor. Binlerce kişinin katıldığı festival çerçevesinde boğa güreşi ve pasta savaşı gibi çok sayıda renkli etkinlik düzenleniyor. Türkiye’de üretilen ve dünyada benzeri bulunmayan Ayder balı, yaylanın flora zenginliğini de yansıtıyor. 500 çeşit çiçek bulunduğu tahmin edilen Ayder’deki endemik bitkilerin özünü toplayan arıların ürettiği bu bal, hastalıklara şifa veren çok özel bir lezzet. Bu özel lezzetin, kahvaltıda tüketilen diğer ballardan çok farklı bir kimyasal yapıya sahip olduğunu da ekleyelim. NE ZAMAN ZIYARET ETMELI? Haziran ayının ilk haftalarında gerçekleştirilen festival iyi bir tercih olabilir. Bu tarihten itibaren yaza adım atan Ayder, müthiş güzelliğini Temmuz ayında zirveye taşıyor. Yaylanın yaza dair güzelliklerini Ağustos ayının ortalarına kadar yaşamak mümkün. Öte yandan, kar yağdığında bembeyaz bir örtüyle kaplanan Ayder, iyi bir kış turizmi alternatifine dönüşebiliyor. NASIL GIDILIR? Çamlıhemşin ilçesine 19 kilometre mesafede yer alan Ayder Yaylası’na uzanan oldukça güzel bir asfalt yol var. Aracıyla bu yolu kullanan ziyaretçiler kolaylıkla Ayder’e ulaşabiliyor. Otobüsle gelenler Rize otogarından yaylaya toplu ulaşım imkânı bulabilir. TEMMUZ 2015 [39] [Çayındünyası] KAHVENIN HATRI KIRK YIL ISE; ÇAYIN HER YUDUMU YEMIN SAYILIR Çay, bizler için sadece bir içecek değil. Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası; tutkumuz… Bu tutku, gençlerin kaleminden, sosyal medyada da kendisine yer buluyor. Bir önceki sayımızda “ÇayÇek” web sitesi kurucuları Gizem Torun ve Sevnur Malik’in çay sevdasını anlatmıştık. Bu sayımızda da sizleri, “Çay Aşkı” isimli web sitesinin kurucusu Evren Elif Akçakaya ile tanıştırıyoruz. Gel bir çay koyayım ben, hem konuşuruz Bize kendinizden bahseder misiniz? 2008 yılından beri blog yazan bir dijital dünya insanıyım ben. Aynı yıllarda girdiğim sosyal medya dünyası içinde hem hobimi hem işimi yaptığım için çok şanslıyım. Aynı zamanda bir şirketin dijital iletişim sorumlusu olarak çalışmaktayım. Çaya tutkum, çocukluğumdan beri var aslında. Yeni tatlar keşfetmek, gezmek, sohbet etmek bana çok keyif veriyor. Bunları paylaşmak ve kaybolmaz metinler haline dönüştürmek ise kesinlikle bir tutku! Çaya karşı merakınız nasıl başladı ve çay aşkı blogunu açmayı niçin gerekli gördünüz? Çaya merakım uzun zamandır var. Keşfetmeyi çok seviyorum. Bu tutkum, damağıma yeni gelen bir tadın peşinde gittikçe, sordukça, öğrendikçe pekişti. Zaten uzun zamandır yazdığım lifestyle bir blogum vardı. Baktım ki çayla ilgili çok fazla paylaşım yapıyorum, bunu özelleştirmek istedim. Çay sizin için ne ifade ediyor? Bunu anlatmak benim günlerimi alabilir. Blog sayfamda çay tutkumu ve çayı neden sevdiğimi kısaca şöyle anlattım: [40] TEMMUZ 2015 “Biz çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz…” Çay; benim dünyamdaki en elit, en arabesk, en geleneksel ve en yeni şey! Sürekli hayatımızın içine karışıp, varlığını sürdüren bir imza gibi! Cihangir’de, Van’da, İzmir’de ve Rize’de o var, “Gel bir çay koyayım ben, hem konuşuruz” daveti kadar sıcak, Demlikten incecik cam bardaklara akarken etrafa yayılan yasemin kokusu kadar romantik, Sabah çayı kadar ‘günaydın’, akşam çayı kadar yorgunluğa ‘dost’. Nasıl olur da sevilmez şimdi? Blog sayfamın bir de sloganı var: “Kahvenin hatrı kırk yıl ise; çayın her yudumu yemin sayılır”. Sizce gençler çayı seviyor mu? Hem de çok! Sosyal medya üzerinde sık sık takip ediyorum. Çayı gerçek bir iletişim aracı olarak görüyorlar diyebilirim. Edebiyatla, dostlukla ve aşkla harika bağlantılar kuruyorlar... Ne harika değil mi? Çay için ne gibi projeler ve etkinlikler yapılsın isterdiniz? Aslında eksikliğini en çok hissettiğim şey, çay eğitimi. Yurtdışında bu kültür oldukça yaygın olmasına rağmen ülkemizde ne yazık ki eğitim tarafı oldukça zayıf. Detaylı bir çay eğitimi almak için doğru ad- reslerin oluşmasını ve bu kültürün eğitimlerle beslenmesini çok istiyorum. “Çay Aşkı”nı kimler, niçin takip etmeli?.. Çaya benim kadar âşıklarsa, içinde çay ve demlik geçen her detaya heyecan duyuyorlarsa, bloguma mutlaka uğramalılar. Bu arada blog sayfamı açtığım günden beri yemek bloggerı dostlarım da tarifleriyle bana misafir oluyorlar. Misafirim de olmak isteyen varsa, keşifleri, lezzetleri, anıları beklerim. Birlikte bir aşkı bölüşür, bir çay içeriz. En çok sevdiğiniz ve kullandığınız çay markası hangisidir? Çok klasik olacak ama bir işe tutku duyuyorsanız, her detay için sürüyor bu ilginiz. Bu sebeple tek bir isim ve tat yerine her zevke göre farklı seçenekler sunabilirim. Mesela buruk ve keskin tatlardan hoşlananlar için Çaykur Tirebolu 42 ya da Altınbaş çayı idealdir. Türkiye’deki çay firmalarına ne tavsiye ederdiniz? Etkileşimlerini deneyim odaklı gerçekleştirmeleri gerekli. Birçok çay markası sosyal medya üzerinde sadece görsel paylaşarak ulaşıyor kitlelere. Aslında daha uzmanlık alanlarına inilerek, bilgiler verilerek, blog yazarları ve etki alanı yüksek kişilerden destekler alınarak daha interaktif kanallar oluşturulmalı. Bu noktada her zaman desteğe ve öneri sunmaya açığım. Bitir de tazeleyeyim... TEMMUZ 2015 [41] [güncel] Ramazan Bayramımız kutlu olsun “Bayramlar, bizim için büyük bir nimettir. Her nimetin sorumluluğu vardır. Bayramlar, hakkın, hakikatin, adaletin, iyinin, güzelin, mazlumun, fakirin, açın, kimsesizlerin ve muhtaçların yanında olma zamanlarıdır” RAMAZAN, kendine özgü koşuşturması, neşesiyle yine evlerimizi şenlendirdi. Alışverişler yapıldı, yemekler hazırlandı, sahur sofraları aileyi, iftar sofraları akrabaları, dostları buluşturdu. Toplumsal dayanışmanın en güzel örnekleri sergilendi. Artık Ramazan ayını geride bırakarak, Ramazan Bayramı’nı karşılıyoruz. 1719 Temmuz 2015 tarihlerinde Ramazan Bayramı’nı kutlayacağız. Büyüklerimizi, eşimizi dostumuzu ziyaret edeceğimiz ve onları ağırlayacağımız Ramazan Bayramı’nın anlamı, bu sevinçlerle sınırlı değil. Onun anlam ve önemini, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in kaleminden okuyalım: “Ramazan-ı şerif, her yıl ruhlarımıza güzellik, gönüllerimize zenginlik vermek, iradelerimizi eğitmek ve toplumsal hayata huzur iklimi getirmek üzere yücelerden gelen bir kutlu misafirdir. Bu kutlu misafiri, bir yıl sonra tekrar karşılamak üzere geldiği yüceler katına ‘elveda yâ şehr-i Ramazan’ diyerek hüzünle uğurluyoruz. Ancak bu üzüntümüz Mübarek Ramazan Bayramı’na kavuşmakla yerini sevince bırakıyor. Her sene ilahi bir armağan gibi gelen bayramlar, imanı bir, vicdanı bir olan kullara Rabbimizin armağanıdır. Bayramlar, zamanı başka zaman, cihanı başka cihan eyleyen, mahzun gönüllere sevinç ve müjde tattıran mukaddes vakitlerdir. İslam şeâri olan bu bayramlar, [42] TEMMUZ 2015 Müslüman kalma bilincimizi diri tutan ve İslam milletlerine tarih sahnesinde süreklilik kazandıran müstesna zaman dilimleridir. Bayramlar, bizim için büyük bir nimettir. Her nimetin sorumluluğu vardır. Bayramlar, hakkın, hakikatin, adaletin, iyinin, güzelin, mazlumun, fakirin, açın, kimsesizlerin ve muhtaçların yanında olma zamanlarıdır. Bu bayram Kur’an’ın, Sevgili Peygamberimiz’in (sas) ve ondan evvel yeryüzünü şereflendiren diğer peygamberlerin sözünün Hak’tan olduğunu ve hak olduğunu idrak edenlerin bayramıdır. Bayramlar mutluluğun, sevincin, muştunun hakkını verme günleridir. Bayramlar, müminlerin her zamankinden daha çok kaynaştığı, bir olduğu, diri olduğu, hüzün ve sıkıntıların paylaşıldığı, neşe ve sevinçlerin evlerden evlere, şehirlerden şehirlere, ülkelerden ülkelere yayıldığı zaman dilimleridir. …Bizler biliyoruz ki hâlâ yaşıyor olduğumuz mübarek Ramazanlar ve kutlu bayramlar, insanlık ve İslam âlemi için tekrar tekrar dirilişin muştusu ve habercisidir. Biliyor ve Allah’a dua ediyoruz ki, bugün bu bayram vaktinde üzerimize sağanak sağanak yağan rahmet yağmurları, insanlık için ve bilhassa İslam âlemi için umut çiçekleri büyütürken, zalimlerin içini yakan ateşe, öfkeye ağır bir tokat mahiyetindedir. …Bayrama güven içinde ulaşan bizler, bugün umutsuzluğu gönüllerimizden soyup, bizden bayram neşesi bekleyenlere beklediklerini ikram etmeli; bayramın sevincini, neşesini dua, tekbir ve selamlarla önce kendi içimizde duymalı sonra da bayrama acıyla, gözyaşıyla ulaşabilmiş kardeşlerimize bunu en kalbi ve samimi duygularımızla hissettirmeliyiz. …Bayramın neşe ve mutluluğunu hep birlikte paylaşalım. Yüce Rabbimizin bizlere katından bir müjde ve mükâfat olarak sunmuş olduğu bayramlarda varlık sebebimiz olan anne-babalarımızı; hayatın çilesini birlikte omuzladığımız eşlerimizi sevindirelim! Evlerin canlı bayramları olan çocuklarımızı bayramın coşkusuyla mutlaka tanıştıralım. Aile büyüklerimize, akrabalarımıza, komşularımıza, arkadaş ve dostlarımıza hürmet ve muhabbetlerimizi gösterelim. Yaralı gönülleri, bitap düşmüş yürekleri onaralım! Yetimlerin, gariplerin, yaşlıların, mahkûmların ve kimsesizlerin tebessümü ile bayramlarımızı aydınlatalım! Hastane köşelerinde şifa bekleyenlerin gönüllerini alalım. Bayram yapamayanlara bayram yaptıralım! Yüreklerin en ağır yükü olan küskünlüklere son verelim! Ve şunu asla unutmayalım! İnsanlığın ümidiyiz biz. Bayramı kendi adımıza değil insanlık adına yaşayalım. Bayramımız yeni bayramlar doğursun. Sevincimiz yeni sevinçlerin toprağı olsun. Huzurumuz nice huzursuzlukların çaresi; mutluluğumuz dünyanın dört bir yanındaki acılara teselliler sunsun. Bayramınız mübarek olsun!” Bizler de siz değerli Çaykur çalışanları ve üreticilerimizin mübarek Ramazan Bayramı’nı en içten duygularla kutluyor; dünyamızda kardeşlik, dayanışma, barış, huzur, güven ortamının daim olmasını diliyoruz. TEMMUZ 2015 [43] [sağlıklıtatlar] Karadeniz’in ilk göz ağrısı MISIR Kökeni Amerika kıtasına dayanan mısır, iki asırdır Karadeniz Bölgesi’nin ruhunu yansıtmaya, temel gıda maddelerinden biri olmaya devam ediyor. Mıhlamasından çorbasına, ekmeğinden türkülerine dek mısırın bölgenin kültürel hayatında apayrı bir yeri var. Üstelik bölgede hâlâ en çok yetiştirilen ürünlerden biri konumunda. Ülkemizde tarih boyunca “Laz otu” olarak da anılan bu eşsiz bitki, anlaşılan Karadeniz’in zorlu coğrafi koşullarını ve bölge insanının karakterini çok seviyor. DOĞANIN bize sunduğu bu sıra dışı bitki, lezzetli sarı taneleriyle binlerce yıldır insanoğlunu beslemeye devam ediyor. Haşlanmış ya da közde pişirilen mısırı sevmeyen var mıdır? Ya da mısır unundan yapılmış ekmeğin benzersiz tadını?.. Nem oranı yüksek ve sıcak yerleri seven bir bitki olan mısır, ülkemizde en çok Karadeniz toprağını benimsemiştir. Yağışlı mevsimleri nedeniyle mısırın nem ihtiyacını karşılayan Karadeniz, ona bir yuva da vermiştir. Karadeniz halkı, binlerce yıllık bitkiyi alıp bölgenin kendine has ürünlerinden birine dönüştürmüş ve sonuçta bu eşsiz bağ kurulmuştur. Dünya genelindeki yüksek tüketim rakamlarıyla Karadeniz halkının mısıra tutkusu arasında büyük bir fark bulunur. Karadenizli için, mısır geçmişi yansıtan ve yöre halkını toprağa bağlayan bir bitkidir. Mısır, Karadeniz için çay ve fındık gibi vazgeçilmez bir bitkidir. AMERIKA’DAN DÜNYAYA YAYILDI Haşlamasından ekmeğine, çorbasından tatlısına yöre mutfağının en önemli malzemelerinden biri olan mısırın önemini anlayabilmek için geçmişine bir göz atalım. Kökeni Amerika kıtasına dayanan mısırın izleri bundan 10 bin yıl öncesine kadar uzanıyor. 2 bin yıl önce düzenli olarak ekildiği arkeologlar tarafından tespit edilen mısır, Orta Çağ’ın sonlarında Avrupalı kâşifler tarafından doğuya getirildi. TÜRK BUĞDAYI Avrupa’daki ilk zamanlarında egzotik bir bitki olarak görülen mısır, bu nedenle “Türk buğdayı” ya da “İspanyol buğdayı” gibi isimlerle de anıldı. Buğdaydan daha az besleyici olan mısır, daha kolay üretilmesi ve yılda birkaç mahsul vermesi nedeniyle öncelikle dar gelirlilerin mutfağında kendine yer açtı. Özellikle “Avrupalı ve Arap köle tüccarlarının köleler için ucuz besin maddesi olarak bu bitkiyi talep etmesi” mısırı Afrika’ya kadar getirdi. Zaman içinde kadim uygarlıkların ekonomik ve politik değişimlerini tetikleyen bir bitkiye dönüşen mısır, Osmanlı İmparatorluğu’na muhtemelen Kuzey Afrika yoluyla girdiği için “mısır” adını aldı. Mısır, Osmanlı İmparatorluğu’nda en uygun toprağı Karadeniz’de buldu. 18’inci asırda bölgenin gözbebeği haline gelen mısır, 1970’lere dek tarlalarda en büyük yeri kaplamaya devam etti. NÜFUS VE MISIR 1900’lü yılların başında mısırın mutfak kültürümüzdeki yeri çok daha önemliydi. Karadeniz Bölgesi’nde mısırın bu kadar büyük önem kazanması, bölgenin hızlı artan nüfusunun ihtiyacını karşılıyor olmasıyla yakından ilişkilidir. Aynı şekilde, geçtiğimiz 40 yıllık süreçte bölgenin dış göç vermesi mısırın ekonomik önemini de azaltan etken olmuştur. Bugün mısır, ekonomik değerinden çok, lezzeti ve mutfak kültüründeki önemi nedeniyle Karadenizlinin baş tacı olmaya devam ediyor. Mısır tatlısı Malzemeler: 2 yumurta, 2 su bardağı mısır unu, 1 su bardağı mısır yağı, 1 bardak yoğurt, 1 çay kaşığı kabartma tozu, 1 paket vanilya Yapılışı: Tüm malzemeler genişçe bir kabın içinde karıştırılır. İstenen kıvama gelen hamurdan koparılan ceviz büyüklüğünde parçalar tepsiye dizilir ve yassı bir görünüm kazanması sağlanır. Fırında pişirildikten sonra üzerine soğuk şerbet dökülür. MUTFAKTA MISIR Mısır lapası, uygarlık tarihinin bilinen en eski yemeklerinden biridir. Doğu Karadeniz’de “kuymak” ve mıhlama olarak bilinen lezzetlerin kökeninde Antik Roma döneminden günümüze gelen tarifler yatmaktadır. Mısır unu ekmeği, mıhlama, mısır çorbası, mısır tatlısı… Mısır, mutfakta başımızın tacıdır. YE, BESLE VE TASARLA Mısırın taneleri insanların yiyecek ihtiyacını karşılarken, koçanı hayvan yemi ve yakacak olarak kullanılıyordu. Mısırın gövde ve koçan yaprakları gibi kısımları dekorasyon malzemesi olarak da tercih edildi. Uzun yıllar Türkiye’nin en büyük mısır yetiştiricisi olan Karadeniz insanı, ekonomik anlamda daha fazla getirisi olan çaya ve fındığa ağırlık verse de bölgenin kültüründe mısırın ağırlığı yerini korumaktadır. BOYU YER YER IKI METREYI BULAN, KALIN GÖVDELI VE GENIŞ YAPRAKLI BIR BITKI OLAN MISIRIN KARADENIZ INSANI IÇIN APAYRI BIR YERI VARDIR. [44] TEMMUZ 2015 TEMMUZ 2015 [45] [sağlık] PANIK BOZUKLUĞUN EVRELERI NEDEN kaynaklandığı tam olarak bilinmeyen panik atak, yaşamın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilecek bir durum. Hastaları fiziksel ve psikolojik anlamda dehşete düşüren bu atakların ağır vakalarda hastayı evden çıkamayacak duruma getirdiğine dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Özlem Yıldız, “panik bozukluk” olarak adlandırılan bu rahatsızlığın günümüzün önemli sağlık sorunlarından biri olarak görüldüğünü söylüyor. s İlk atak s Atakların tekrarlaması s Yeni bir atağı beklemenin getirdiği endişe hali s Davranış değişiklikleri (Otomobil kullanma ya da dışarı çıkma korkusu gibi) s Tedavi ilaçlar verir. Ataklar tekrarlamaya başladığında hasta kendisinde teşhis edilemeyen bir hastalık olduğuna inanmaya başlar. Hastanelere gitmeye devam eder, tıbba güveni azalır... Kişi yeni bir ataktan, kalp krizi geçirmekten veya çevresine rezil olmaktan korkmaya başlar. Oysa panik bozukluklar tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Etrafınızda tarif ettiğimiz döngüye girmiş bir tanıdığınız varsa onu psikiyatri uzmanına yönlendirerek hayatını kurtarabilirsiniz. ENDIŞE VE KAYGI Bilinmeyen hastalık: Panik atak Panik atağın ne olduğunu yaşamayan anlayamaz! Hastaların “Kalp krizi geçiriyorum”, “Hayatımı kaybedeceğim”, “Nefes alamıyorum” şeklinde tanımladığı panik atak, insanları evden çıkamayacak duruma getirebilen ciddi bir rahatsızlığa dönüşebiliyor. Nüfusun yüzde 10’unun hayatında en az bir kere panik atak yaşadığına dikkat çeken uzmanlar, bu atakların her 75 kişiden birinde sürekli tekrarlayan ve yaşam kalitesini düşüren bir rahatsızlığa dönüştüğünü belirtiyor. “Panik bozukluk” olarak tanımlanan bu hastalık, toplum genelinde bilinmediği için birçok insanın hayatını karartmaya devam ediyor. [46] TEMMUZ 2015 Ani olarak ortaya çıkan endişe ve kaygı nöbeti olarak tanımlanan panik atak, kişinin vücudunda bazı fiziksel belirtilerle kendini gösteriyor. Tam da bu nedenle hastada yoğun bir korku ve rahatsızlık duygusunun ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu yoğun korku hali, hastanın öleceğini düşünmesine veya kalp krizi geçirdiğini sanmasına neden oluyor. Böyle bir kriz geçiren kişi, içinde bulunduğu ortamdan uzaklaşıyor ve genellikle soluğu hastanede alıyor. İlk atağını geçiren kişi, bir hastanenin acil birimine kalp krizi geçirdiğini söyleyerek başvurabilir. Böyle bir durumda yapılan muayene ve incelemelerde bir şey bulamayan doktorlar, genellikle hastaya bir sorun olmadığını söyleyerek sakinleştirici PANIK ATAK KÖKENLERI TEDAVI Panik bozukluğun tedavisinde ilaçların yanı sıra nefes ve gevşeme egzersizleri gibi yöntemler de kullanılıyor. Doğru ve sürekliliği sağlanmış bir tedavi ile ataklar kontrol altına alınabiliyor. Görülme nedenleri gibi, panik bozukluğun tedavisinde de kişisel özellikler öne çıkıyor. Kimi hastalar kolaylıkla bu ataklardan kurtulurken kimileri de atakları kontrol altına almakla yetiniyor. PANIK ATAK BELIRTILERI: s Çarpıntı s Titreme s Terleme s Boğulma hissi s Nefesin kesilmesi s Kalp krizi geçirdiğini düşündürecek ölçüde göğüs ağrısı s Mide bulantısı s Baş dönmesi s Sersemlik hissi s Üşüme veya tam tersi ateş basması s Dış dünyanın gerçekliğini yitirmesi s Ölüm korkusu s Vücudun belli bir bölümünde karıncalanma s Delirme veya kontrolünü kaybetme korkusu Kesin nedeni ortaya çıkarılamamış olsa da hayatımızla ilgili sorunların, sarsıcı olayların, felaketlerin ya da okul, evlilik, doğum yapmak gibi stres barındıran büyük değişimlerin bu rahatsızlığı tetiklediği biliniyor. Genetik faktörlerin de panik bozukluklarda önemli bir rol oynadığına inanılıyor. Aile fertlerinden birinde panik bozukluk varsa özellikle stresli bir dönemde bu rahatsızlığın ortaya çıkma ihtimali daha da artıyor. NASIL ANLARIZ? Kişinin panik atak geçirip geçirmediğini ancak bu alanda uzman bir doktor söyleyebilir. Öte yandan, panik atakta yaşanan korku patlaması, stresten kaynaklanan kaygı halinden çok daha yoğundur. Panik atak durumunda çarpıntı, ölüm korkusu, yoğun bir korku, nefes alamama, baş dönmesi, göğüste ağrı, mide bulantısı veya titreme gibi belirtiler aniden ortaya çıkar. Panik atak birdenbire ortaya çıkar ve hasta tarafından durdurulması genellikle mümkün değildir. Gerçek tehlikeyle karşılaştırılamayacak oranda bir korkuya kapılan kişi, panik atağın ardından depresyona girebilir, korkular geliştirebilir, hatta kendi canına kıymayı bile düşünebilir. Panik atağın en ağır etkileri arasında konuşma bozukluğu, sosyal bozukluklar ve agorafobinin ortaya çıkması da bulunmaktadır. YALNIZLIKTAN KAÇININ Panik atakları tetikleyen önemli etkenlerin başında modern hayat, özellikle şehir hayatının insanları yalnızlaştırması geliyor. Büyük şehirlerde ortaya çıkan güvenlik kaygısı ve yabancılaşma insanların yalnızlığını artırıyor. Böyle bir ortamda kendini yalnız hisseden kişi, depresyon ve kaygı bozukluğu nedeniyle panik atağın pençesine düşebiliyor. Sevdiğiniz insanlarla görüşmek, sosyalleşmek panik ataktan korunmanın en iyi yollarından biri. Yalnızlığın yanı sıra trafik sorunu, yaşam pahalılığı, yoğun kalabalık ve işini kaybetme korkusu gibi nedenlerin de panik atağın kökeninde yatan unsurlar olduğuna inanılıyor. TEMMUZ 2015 [47] [keyif] STRESE RENGÂRENK BIR ÇÖZÜM Tüm dünyada yetişkinlerin tutkusu haline gelen boyama kitapları, hasadın yorgunluğunu, günün stresini atmak için ideal bir çözüm. Çocuklarınızla birlikte geçirebileceğiniz bu zaman dilimi, adeta keyifli bir terapi olacak. ÇOCUKLUĞUMUZDA yaptığımız boyamalar, yetişkinlere uyarlanarak yeniden moda oldu. Her yaş grubundan insan, rengârenk kalemleri ellerinde, boyama kitaplarının başındalar. Sanki keyifli bir terapi… Çocuklara en sık aldığımız hediyelerden biriydi boyama kitabı, hâlâ da öyle… Her çocuk, sayfalara çizilmiş çeşit çeşit şekli dilediği renklere boyamayı sever. Boyama kitabını seçerken, çocuğun sevdiği temayı işlemesine dikkat ederiz; hayvanlar, bitkiler, taşıtlar, manzaralar… Çocuk da alır eline boya kalemlerini; sevdiği varlıkları renklendirir: Mor filler, turuncu balıklar, kırmızı çiçekler, yeşil otobüsler, yemyeşil ağaçlar ve mavi gökyüzü… İşte bu eğlenceli etkinlik artık büyükler arasında hızla yayılan gözde bir hobi haline gelmiş durumda. Herkes birbirine boyama kitabı öneriyor, boyadığı resimleri sosyal medyada paylaşıyor ve boyama kitapları çok satan listelerine giriyor. Bu akımı başlatan kitap “Secret Garden”, Türkçe adıyla “Esrarengiz Bahçe”… Pek çok ülkede basıldı, dünyada hızla yayılmaya da devam ediyor. Kitabın hazırlayıcısı, İngiliz illüstratör Johanna Basford. Basford, düşüncesini besleyen hayal gücünün, çocukluğunu geçirdiği İskoçya kırlarından, ailesine [48] TEMMUZ 2015 ait balık çiftliğinin bulunduğu köydeki zengin doğadan kaynaklandığını söylüyor. 2005 yılında İskoçya’da Jordanstone Koleji’nin Sanat ve Tasarım Bölümü’nü bitirmiş ve kendi stüdyosunu kurmuş. Çeşitli markaların tanıtım kampanyalarında çizgileriyle görev almış. Yetişkinler için bir boyama kitabı çıkarmayı düşündüğünde, yayınevi olumsuz karşılamış, çünkü bu fikrin tutacağına inanmamış. Ancak Basford, hayalinden vazgeçmemiş ve sonunda gerçekleştirmiş… “Amacım sevebileceğim bir kitap yapmaktı. Benim gibi olan birkaç insanın da sevebileceğini ve satın alabileceğini düşünmüştüm. Dünyanın birçok yerinde kitabımın satıldığını gördüğümde inanamadım,” diyor şimdi. Yetişkinlere hitap eden bu kitapta, masal kahramanları ve onların yaşadığı bir orman var. Ve hepsi de elle çizilmiş, çünkü Johanna bilgisayar programlarıyla üretilen çizimlerin soğuk ve ruhsuz olduğuna inanıyor. Bu ilk kitabın ardından boyama kitapları peş peşe çıktı ve tüm dünyada hızla moda oldu. Bu yeni hobi sadece eğlenceli değil, aynı zamanda terapi işlevi görüyor. İnsanlar kitabı açıp hayal dünyalarının peşinden giderek ince ince işlenmiş resimleri boyayarak günlük streslerinden kurtuluyorlar. Bu kitapları suluboya veya keçeli kalemle değil, kuru boya ile boyamak gerekiyor; çünkü diğerleri arka sayfadaki desene zarar veriyor. Tabii iyi bir kalemtıraş ve silgi şart… Kuru boyanın sönük kalacağını düşünür ve daha canlı renkler isterseniz jel boya kalemlerini de tercih edebilirsiniz. Her şey tamamsa, günün herhangi bir saatinde oturun kitabınızın başına, dünyanın stresini kapının dışında bırakıp masal âlemine dalın. Göreceksiniz, çocukluğunuza dönmekle kalmayacak, hayallerinize de kavuşacaksınız… TEMMUZ 2015 [49] [serbestkürsü] Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için iletişim adresimiz: [email protected] A B C D E F G H I J 1 2 Doğu Karadeniz bölgesinde yetiştirilen çaylar, Ey Nazlı Çiçek! ekolojik iklim şartları Sürmeler yakışmış ela gözüne, Dalımda gülüm ol, ey nazlı çiçek! Nazarın şifadır, çevir yüzüme, Konuşan dilim ol, ey nazlı çiçek! nedeniyle, kış aylarında kar altında kaldığından çay tarımında zirai ilaç Gözünden başka göz bana bakmıyor, Nefesin değmese hayat akmıyor, Kırların çiçeği sensiz kokmuyor, Peteğim balım ol, ey nazlı çiçek! 3 4 5 kullanılmaz. Bu durum ülkemizi sağlıklı Yar sensiz geceler çok uzun, bitmez, Yanımda olmadan ocağım tütmez, Yol sana çıkmazsa ayağım gitmez, Ayağım elim ol, ey nazlı çiçek! 6 7 çay üretimi için ideal ülke konumuna getirmektedir. Varlığın hayattır güne, geceye, Gülüşün can katar söze, heceye, Cennetin dururken sürme acıya, Rehberim yolum ol, ey nazlı çiçek! 8 9 Bu nedenle tarımında zirai ilaçlama, üretiminde katkı maddesi kullanılmayan tüm ürünlerimizi gönül Karşıma çıkınca tutulur dilim, Kalemi düşürür, tutamaz elim, Kalbimin nidası hep sana gülüm, Rengarenk lalem ol, ey nazlı çiçek! 10 SOLDAN SAĞA: 1) Sudan sonra en fazla tüketilen içeceğimiz – Kıbrıs’ta bir yarımada 2) İçilen her şey –Yüce 3) Halat ucu - Tiksinme, iğrenme 4) Mezra – Arapça’da bir harf 5) Donarak yeryüzüne düşen su buharı - Ülkenin vali yönetimindeki bölümü 6)Akdeniz Bölgemizde bir üniversite -Bahçeli, müstakil ev 7) Doğru yolu gösterme, uyarma - Manganezin simgesi 8)Fransızca’da tarif eki – Uyum, müzikte dizem 9) Açıkça belirtilmeyen, dolaylı olarak anlatılan - “Demek oluyor ki” anlamlarında bir bağlaç 10) Bir ucu keskin çelik araç - Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum. rahatlığı ile tüketebilirsiniz. Hicrana mezarlar kazmak isterim, Hep gönül bahçende tozmak isterim, Hayatı seninle yazmak isterim, Aşkıma kalem ol, ey nazlı çiçek! MUSTAFA HOŞOĞLU YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1) Çiçek ve süs bitkilerini yetiştirme sanatı 2) Demli değil – Canlıların çoğalmaları, tenasül 3) Karın doyurma işi - Bir işte başta gelen 4) Masallarda sözü geçen yabani 5)Bir harfimizin okunuşu - Bir başka maddeyi eriten, çözündüren cisim 6) Yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, yarı saydam, değerli bir taş 7) Din işleriyle uğraşan hocalar sınıfı 8) Parça parça olmak 9)Taburlardan oluşan asker topluluğu - Nikelin simgesi 10) Türkiye’de çay tarımının başlamasına ve yayılmasına önderlik eden “çayın babası.” Hazırlayan: Cengiz ÇİFTÇİ - Mühendis/Tersane Çay Fabrikası, Derepazarı [50] TEMMUZ 2015 TR-BIO-653 Agriculture of Turkey TABİATIN KIYMETLİ VE NADİDE HAZİNESİ ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir
Benzer belgeler
Çaylık Mayıs 2015
Totkanlı, Necla Yeşildağ, Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe,
Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar