tr - Toprak Su Enerji
Transkript
tr - Toprak Su Enerji
ORSAM Rapor No: 144 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM Rapor No: 144 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 17 Ocak 2013 ISBN: 978-605-4615-41-4 Ankara - TÜRKİYE ORSAM © 2013 Bu raporun içeriğinin telif hakları ORSAM’a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak makul alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayımlanamaz. Bu raporda yer alan değerlendirmeler yazarına aittir; ORSAM’ın kurumsal görüşünü yansıtmamaktadır. ORSAM STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ, ÖZGÜR DÜŞÜNCE ÜRETİMİ ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Tarihçe Türkiye’de eksikliği hissedilmeye başlayan Ortadoğu araştırmaları konusunda kamuoyunun ve dış politika çevrelerinin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla, 1 Ocak 2009 tarihinde Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) kurulmuştur. Kısa sürede yapılanan kurum, çalışmalarını Ortadoğu özelinde yoğunlaştırmıştır. Ortadoğu’ya Bakış Ortadoğu’nun iç içe geçmiş birçok sorunu barındırdığı bir gerçektir. Ancak, ne Ortadoğu ne de halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri, halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferberliği başlatacak potansiyele sahiptir. Bölge halklarının bir arada yaşama iradesine, devletlerin egemenlik halklarına, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine saygı, gerek ülkeler arasında gerek ulusal ölçekte kalıcı barışın ve huzurun temin edilmesinin ön şartıdır. Ortadoğu’daki sorunların kavranmasında adil ve gerçekçi çözümler üzerinde durulması, uzlaşmacı inisiyatifleri cesaretlendirecektir Sözkonusu çerçevede, Türkiye, yakın çevresinde bölgesel istikrar ve refahın kök salması için yapıcı katkılarını sürdürmelidir. Cepheleşen eksenlere dâhil olmadan, taraflar arasında diyalogun tesisini kolaylaştırmaya devam etmesi, tutarlı ve uzlaştırıcı politikalarıyla sağladığı uluslararası desteği en etkili biçimde değerlendirebilmesi bölge devletlerinin ve halklarının ortak menfaatidir. Bir Düşünce Kuruluşu Olarak ORSAM’ın Çalışmaları ORSAM, Ortadoğu algalımasına uygun olarak, uluslararası politika konularının daha sağlıklı kavranması ve uygun pozisyonların alınabilmesi amacıyla, kamuoyunu ve karar alma mekanizmalarına aydınlatıcı bilgiler sunar. Farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretir. Etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin araştırmacıların ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik eder. ORSAM; bölgesel gelişmeleri ve trendleri titizlikle irdeleyerek ilgililere ulaştırabilen güçlü bir yayım kapasitesine sahiptir. ORSAM, web sitesiyle, aylık Ortadoğu Analiz ve altı aylık Ortadoğu Etütleri dergileriyle, analizleriyle, raporlarıyla ve kitaplarıyla, ulusal ve uluslararası ölçekte Ortadoğu literatürünün gelişimini desteklemektedir. Bölge ülkelerinden devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve STK temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak bilgi ve düşüncelerin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır. www.orsam.org.tr ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Program Hakkında Su, sadece insanlar için değil ekosistemi oluşturan tüm bitki ve hayvanlar için yeri doldurulamaz, değerli, yaşamın devamlılığını sağlayan en önemli elementlerden biridir. Yeraltı ve yüzey sularından; tarım, taşıma, madencilik, endüstriden içme suyuna kadar, ekonomik amaçlar da dâhil olmak üzere pek çok alanda istifade edilmektedir. Ancak su kaynakları üzerinde, gerek insan faaliyetleri gerek doğanın yarattığı değişimler nedeniyle çift yönlü bir baskı vardır. Özellikle su sıkıntısı olan bölgelerde aşırı nüfus artışı, kırsal kesimden şehirlere doğru artan göç ve bunun sonucunda oluşan nüfus değişimleri, gıda güvenliği, sosyo-ekonomik refahın artması, tarımsal, evsel ve sanayi kaynaklı kirlilik, küresel iklim değişikliği sonucu yağış rejimlerinin değişmesi, hidrolojik döngünün tüm elemanlarını etkilemektedir. Bunun sonucunda su kaynakları gün geçtikçe hem miktar hem de kalite açışından değişime uğramaktadır. Suyun arzı ile tüketim talebi arasındaki uçurum her geçen gün büyümektedir. Su kaynaklarının yönetimine ilişkin sorunlar yaşanırken, çevre sorunlarının da su kaynakları üzerindeki etkisi her geçen gün artmaktadır. Türkiye ve yakın çevresi, ama bilhassa Ortadoğu, söz konusu sorunların en fazla hissedildiği bölgelerdendir. Diğer taraftan, su kaynağı potansiyelinin yüzde 40’tan fazlası sınıraşan su havzalarında yer alan Türkiye’nin, özellikle Fırat-Dicle Havzaları kıyıdaşı olan komşularıyla ilişkileri büyük önem arz etmektedir. Gerek Türkiye’nin gerek bölge ülkelerinin, bölgesel istikrar ve refahın artışı ile komşuluk ilişkilerinin derinleştirilmesi yönünde harcadığı çabaların hedefine ulaşmasında, su kaynaklarının kullanımı konusunda bilgiye dayalı, iyi niyetli ve aktif bir işbirliği içinde olunması tüm taraflar için elzemdir. Ek olarak, Türkiye’nin, Avrupa Birliği adaylığı sürecinde AB Su Çerçeve Direktifi’ni kendi ulusal mevzuatı ile uyumlaştırma gündemi, önümüzdeki dönemde su politikalarının yeni bir içerik kazanmasını beraberinde getirecektir. Bu etkenler doğrultusunda, dünyadaki ve Türkiye’nin yakın çevresindeki su gündemine ilişkin güncel gelişmelerin ve su politikalarıyla ilgili trendlerin izlenmesi, elde edilen verilerin analiz edilmesiyle ortaya çıkan aydınlatıcı bulguların kamuoyuna ve karar alıcılara sunulması amacıyla ORSAM bünyesinde 1 Ocak 2011’de “ORSAM Su Araştırmaları Programı” kurulmuştur. Ortadoğu’da, gerek iklimsel şartlar gerek kaynakların verimsiz kullanımı nedeniyle hidrolojik su bütçesindeki sıkıntıların ve buna bağlı olarak da politik, ekonomik ve toplumsal sorunların büyük artış göstermesi nedeniyle, ORSAM Su Araştırmaları Programı çalışmalarında Ortadoğu bağlantılı konulara öncelik verilmiştir. ORSAM Su Araştırmaları Programı, su politikaları konusunda farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretmeyi, etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin araştırmacıların ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik edip çeşitlendirmeyi, Türkiye’deki su çalışmaları literatürünün gelişiminin desteklenmesini amaç edinmiştir. ORSAM Su Araştırmaları Programı bu kapsamda, bölge ülkelerinde su çalışmalarıyla ilgili olan akademisyenler, sivil toplum örgütü temsilcileri, bürokratlar, devlet adamları, stratejistler, gazeteciler ve işadamlarının Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, bilgi ve düşüncelerinin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamayı da hedeflemektedir. www.orsam.org.tr/tr/SuKaynaklari/ TAKDİM Su, tüm ekosistem için yeri doldurulamaz, değerli ve yaşamın devamlılığını sağlayan en önemli maddelerden biridir. Ancak su kaynakları üzerinde, gerek insan faaliyetleri gerek doğanın yarattığı değişimler nedeniyle çift yönlü bir baskı vardır. Özellikle su sıkıntısı olan bölgelerde; aşırı nüfus artışı, kırsal kesimden şehirlere doğru artan göç, gıda güvenliği politikaları, sosyoekonomik refahın artması, tarımsal, evsel ve sanayi kaynaklı kirlilik ve küresel iklim değişikliği sonucu yağış rejimlerinin değişmesi, hidrolojik döngünün tüm elemanlarını etkilemektedir. Bunun sonucunda su kaynakları gün geçtikçe hem miktar hem de kalite açışından değişime uğramaktadır. Özellikle su sıkıntısının yaşandığı bölgelerde su arzı sabit kalırken su talebi gün geçtikçe artmaktadır. Bir yandan su kaynaklarının yönetimine ilişkin sorunlar yaşanırken, diğer yandan da çevre sorunlarının su kaynakları üzerindeki etkisi her geçen gün artmaktadır. Türkiye ve yakın çevresi, ama özellikle Ortadoğu, söz konusu sorunların en fazla hissedildiği bölgelerdendir. ORSAM bünyesinde 1 Ocak 2011’de “ORSAM Su Araştırmaları Programı” kurulmuştur. ORSAM Su Programı, dünyadaki ve Türkiye’nin yakın çevresindeki su gündemine ilişkin güncel gelişmelerin ve su politikalarıyla ilgili eğilimlerin izlenmesi, elde edilen verilerin analiz edilmesiyle ortaya çıkan aydınlatıcı bulguların kamuoyuna ve karar alıcılara sunulması amacıyla kurulmuştur. Ayrıca, su politikaları konusunda farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretmeyi, etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin araştırmacıların ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik edip çeşitlendirmeyi, Türkiye’deki su çalışmaları literatürünün gelişiminin desteklenmesini amaç edinmiştir. ORSAM Su Araştırmaları Programı bu kapsamda, bölge ülkelerinde su çalışmalarıyla ilgili olan akademisyenler, sivil toplum örgütü temsilcileri, bürokratlar, devlet adamları, stratejistler, gazeteciler ve işadamlarının Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, bilgi ve düşüncelerinin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamayı da hedeflemektedir. ORSAM Su Araştırmaları Programı bu doğrultuda ORSAM Su web sayfasında güncel analizler, haftalık su bülteni, raporlar ve söyleşiler yayımlamaktadır. Bu raporda, 2011 yılında Türkiye ve dünyadan su konusunda uzmanlaşmış akademisyenler, uzmanlar ve yöneticiler ile yapılan söyleşiler yer almaktadır. Bu söyleşileri gerçekleştiren ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim Maden ve Dr. Seyfi Kılıç’a teşekkürlerimizi sunuyoruz. Yeni çalışmalarımızda buluşmak dileğiyle; Hasan KANBOLAT ORSAM Başkanı 4 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Dr. Tuğba Evrim Maden Tuğba Evrim Maden Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi, Hidrojeoloji Mühendisliği bölümünde, yüksek lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırmalar Merkezinde tamamlamıştır. Doktora derecesini “ AB Su Çerçeve Direktifi ve Meriç Nehri” başlıklı tezi ile 2010 yılında Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünden almıştır. 1 Aralık 2010 tarihinden itibaren Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Su Araştırmaları Programı’nda “Hidropolitik Uzmanı” olarak görev yapmaktadır. Tuğba Evrim Maden, ISA (International Studies Association) ve IWA (International Water Association), International Association of Hydrological Sciences (IAHS) ve UİK (Uluslararası İlişkiler Konseyi) üyesidir. Dr. Seyfi Kılıç Seyfi Kılıç Lisansını Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde, Yüksek Lisansını Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik Anabilim Dalı’nda tamamlamıştır. Ankara Üniversitesi Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim Dalı’ndan doktora derecesine sahiptir. Seyfi Kılıç, 2010 Aralık ayından bu yana Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Su Araştırmaları Programında “Hidropolitik Uzmanı” olarak görev yapmaktadır. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 5 İçindekiler Takdim ......................................................................................................................................................4 Söyleşiler.................................................................................................................................................... 9 1. Dursun Yıldız: “TÜRKİYE KOMŞULARINA SU YÖNETİMİ TEKNİKLERİ VE PLANLAMASI KONULARINDA YOL GÖSTERMELİ”........................................................9 2. Prof. Dr. Ahmet Şahinöz: “GAP ORTADOĞU’YU DOYURUR” ..........................................19 3. Doç. Dr. Ayşegül Kibaroğlu: “TÜRKİYE VE SURİYE ARASINDA SU KONUSUNDAKİ İŞBİRLİĞİ ARTIYOR”..........24 4. Beşinci Dünya Su Forumu Bölgesel Süreç Koordinatörü Hamza Özgüler: “İSTANBUL ULUSLARARASI SU FORUMU BÖLGEMİZİN EN ÖNEMLİ OLUŞUMLARINDAN BİRİDİR”.........................................................................31 5. Prof. Dr. Sencer İmer: “ORTADOĞU’DAKİ SON GELİŞMELERDE SU POLİTİKALARININ ETKİSİ DİKKATTEN KAÇIRILMAMALI” ................................34 6. DSİ Genel Müdür Yardımcısı Akif Özkaldı: “İKİNCİ İSTANBUL ULUSLARARASI SU FORUMU TÜRKİYE’NİN DÜNYADAKİ İTİBARININ İŞARETİDİR”........................43 7. BM Ortak Program Yetkilileri Atilla Uras ve Alper Acar: “TÜRKİYE’NİN SEYHAN HAVZASINDAKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMASINDA BAŞARI ÖRNEK TEŞKİL EDECEK” ...........................................................................................47 8. İTÜ İnşaat Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül Tanık: “ARTIK HAVZA BAZINDA DÜŞÜNMEYE VE HAVZA ÖLÇEĞİNDE ÇÖZÜMLER ARAMAYA BAŞLADIK.”............................................................54 9. Prof. Dr. H. Gonca Coşkun: “SU KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE KADINLAR ANAHTAR ÖNEME SAHİP” .......................................................................................................57 10. Yrd. Doç. Dr. Elif Çolakoğlu: “SU HAKKI KAĞIT ÜZERİNDE KALMAMALI, UYGULAMAYA DA GEÇİRİLMELİ” ........................................................................................60 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 7 11.GIZ Türkiye Direktörü Dr. Gülay Yaşın: “TÜRKİYE’DEKİ SULAK ALANLAR DAHA İYİ KORUNMALI” .......................................................................................63 12.HYDRA Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Özyol: “TÜRKİYE’DE SU VE ÇEVREYE YÖNELİK KARAR MEKANİZMALARINA KADIN KATILIMI SON DERECE DÜŞÜK” .............................................................................................68 13.Yaşar Yakış: “TÜRKİYE DÜNYAYA SINIRAŞAN SULAR KAVRAMINI ANLATMAK İÇİN DAHA FAZLA ÇABA GÖSTERMELİ” ..................................................73 14.Resmiye Körükçü: “YENİ EVYE TASARIMI İLE HER DAİRE 60 TON SU TASARRUFU SAĞLAYABİLİR” ...................................................................................................79 15.Doç. Dr. Boğaçhan Benli: “ORTADOĞU’DA SU KULLANIMININ VERİMLİLİĞİNİ VE ETKİNLİĞİNİ ARTIRMAK ZORUNDAYIZ” ....................................82 16. Arash Azaranfar: “İRAN’DA SU KAYNAKLARI YÖNETİMİ” ..........................................87 17.Dr. Al-Mossavı: “FEDERATİF YÖNETİM IRAK’TA SU KAYNAKLARI YÖNETİMİNİ ZORLAŞTIRABİLİR” .........................................................................................90 18.Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı: “SU YÖNETİMİNDE KOORDİNASYON EKSİKLİĞİNİ GİDERMEYİ AMAÇLIYORUZ”.........................................................................92 8 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM ORSAM Rapor No: 144 ORSAM Su Araştırmaları Programı, Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Hazırlayanlar: Dr. Tuğba Evrim Maden Dr. Seyfi Kılıç ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 DURSUN YILDIZ: “TÜRKİYE KOMŞULARINA SU YÖNETİMİ TEKNİKLERİ VE PLANLAMASI KONULARINDA YOL GÖSTERMELİ” 28 Ocak 2011 ORSAM Su Araştırmaları Programı’nın sorularını yanıtlayan Hidropolitik Uzmanı Dursun Yıldız, Türkiye’nin sınıraşan sular politikası, su transferi projeleri, Ilısu Barajı’yla ilgili tartışmalar, AB Su Çerçeve Direktifi ile Türkiye’deki su yönetimi ilişkisi ve Ortadoğu’da su merkezli işbirliği ve çatışma potansiyelleri gibi konularda değerlendirmelerde bulundu. Türkiye bugüne kadar sınıraşan sularını barış ve işbirliği amacı dışında bir amaçla kullanmadığını vurgulayan Yıldız, “Ama artık Türkiye’nin bunun da ötesinde bir şeyler yapmalı. Komşu ülkelere teknik ve planlama açısından da yol göstermeli” dedi. ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız? Dursun YILDIZ: 1958 Samsun doğumluyum. İnşaat mühendisiyim. Aynı zamanda su politikaları uzmanıyım. DSİ Genel Müdürlüğü’nde çeşitli birimlerde mühendis, şube müdürü ve daire başkan yardımcısı olarak 25 yıl görev yaptıktan sonra 2007 yılında emekli oldum. Bu süre içinde Hollanda ve Amerika’da su mühendisliği alanında lisansüstü teknik eğitim ve uygulama programlarına katıldım. Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Su Politikaları alanında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Ankara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezinde, AB uzmanlık ve Uluslararası ilişkiler sertifika programlarını tamamladım. TMMOB ve İnşaat Mühendisleri Odasında çeşitli dönemlerde yönetim kurulu üyeliği ve ikinci başkanlık görevlerinde bulundum. Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma Merkezi ile Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesinde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ders verdim. Halen su, su kaynakları, su politikalarıyla ilgili olarak çalışmalarıma devam ediyorum ve kendi mühendislik ve müşavirlik firmamı yürütüyorum. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 9 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORSAM: İsterseniz önce Hidropolitika nedir sorusuyla başlayalım. Dursun YILDIZ: Bilindiği gibi su küresel ölçekte tükenmeyen kaynaklar grubu içinde sayılabilirse de bölgesel olarak ve kalite yönünden sonlu bir kaynaktır. Bir de dünyada yere ve zamana göre eşitsiz dağılmaktadır. Tatlı su kaynakları özellikle 20 yüzyılın ikinci yarısından sonra nüfus artışı ve kirlilik baskısı altında dünyanın bazı bölgelerinde ihtiyacı karşılayamaz duruma geldi. 20. yüzyıl boyunca bağımsızlığını kazanan ülkeler de artınca sınıraşan su özelliğine sahip nehirler de artmıştır. 145 ülke kısmen veya tümüyle uluslararası nehir havzalarında yer aldı. Dünyadaki nüfusun %40’ı sınıraşan nehir havzalarında yaşar oldu. Tüm bu gelişmelerle birlikte su üzerindeki baskılar hem ülkelerin kendi içinde hem de ülkeler arasında ciddi sorunlar yaratmaya başladı. 20. Yüzyıl’ın başlarından itibaren uluslar arası veya sınıraşan nitelikteki yer altı ve yerüstü su kaynaklarının tahsisi, paylaşımı ya da birlikte kullanımı konusunda sorunlar ortaya çıkmaya başladı. İşte bu gelişmeler “Hidropolitika” adı altında uluslararası yeni bir politika kavramı ve disiplin doğurmuştur. Bu girişten sonra Hidropolitikayı özetle “Ülkeler arasında su kaynaklarının kullanımı nedeniyle ortaya çıkan çıkar ilişkilerini değerlendirerek, sudan yararlanmaya dönük sosyo-ekonomik, politik ve hukuki önlemlerin alınmasına yönelik politikaları inceleyen çok disiplinli bir bilim alanı olarak tanımlayabiliriz. ORSAM: Bu kapsamda Türkiye’nin hidropolitikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Dursun YILDIZ: Türkiye’nin hidropolitikası aslında Soğuk Savaş öncesi ve sonrası olarak iki bölümde ele alınabilir. Soğuk Sa- 10 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 vaş öncesinde Türkiye’nin hidropolitikasının Türkiye’nin dış politikasıyla ilişkili olarak bugüne göre daha durağan olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, Soğuk Savaş dönemi boyunca dünyada hüküm süren sert iki kutuplu uluslararası sistemde jeostratejik konumundan kaynaklanan nedenlerden dolayı başta sınır komşularıyla ilişkileri olmak üzere dış politikasını güvenlik endişelerine dayandırmıştı. Bu dönemde Türkiye genelde Ortadoğu’dan özelde ise Suriye ve Irak’tan uzak kalmıştır. Bu dönemde Türkiye’nin hidropolitikası daha temkinli, ancak akılcı bir politika olmuştur. Bu dönem Dicle Fırat nehirleri üzerindeki barajların yapıldığı döneme karşılık gelir. Soğuk savaş sonrasında ise, ortaya çıkan Yeni Dünya Düzenin Türkiye dış politikasını da etkilediğini görüyoruz. Türkiye, Soğuk Savaş’ın 1990’lı yıllarda sona ermesinden sonra oluşan dinamik ve değişken uluslararası sistemi algılamakta biraz zorlanmıştır. Bu dönemde bir süre eski alışkınlıklarından kurtulamamış ve bölgesel ve global düzeyde etkinliğinin küresel gücün çizeceği rol çerçevesinde sınırlı kalmasına razı olmuştur Bu dönemde uluslararası sistemde birçok şeyin çok hızla değiştiğini ve Ortadoğu’nun artık Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yeniden dizayn edilmeye çalışıldığını görüyoruz. 90’lı yılların sonlarına doğru daha açık bir şekilde beliren Yeni Dünya Düzeni, uluslararası sistemin ABD ve diğerleri olarak ikiye bölündüğünü ortaya koymuştur. ABD’nin “imparatorluk olma” stratejisini uygulamak istediği bu sistem, küresel hegemonun tam hakim olamamasından doğan siyasi ve ekonomik boşluk alanlarında, bölgesel güç konumundaki ülkelere akılcı siyasetlerle ve bölgesel ittifaklarla etkinliklerini daha fazla artırabilme olanağı tanımıştır. Bu ortamı değerlendiren Türkiye çevresiyle, komşu ülkeleriyle dış politika değişikliğine gitmiş ve sıfır sorun üzerine bir dış politika stratejisi uygulamaya geçmiştir. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Türkiye özellikle 21. yüzyıl başlar başlamaz bölgesel ve global etkinliğini artırabilmek için sistem içinde manevra kabiliyetini genişletici esnek ve aktif diplomasiye dayalı bir dış politika uygulamaya başlamıştır. Uzmanlar bu dış politika anlayışını “Pragmatizme Dayalı Çok Taraflı Dış Politika” anlayışına benzetiyorlar. Bu politikanın ilk amacı belirsizlik ve çatışma alanlarını mümkün olduğunca Türkiye’nin yaşam ve çıkar alanından uzak tutulmasıydı. Bunun için de yapılması gereken öncelikle sınır komşularımızla sorunlarımızı en alt seviyeye indirip, güven ve işbirliğine dayalı siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler ve ittifaklar oluşturmaktı. Bir diğer deyişle bu politika “iyi komşuluk ve karşılıklı ortak çıkar oluşturma” stratejisine dayanmıştır. Bu yaklaşımın içinde sınıraşan suların da var olması gerekiyordu. Özellikle Ortadoğu’daki komşularımız için Dicle ve Fırat suları sıfır sorun politikası doğrultusunda daha aktif bir hidropolitika ile kullanılmıştır. Bunda tabi ki uluslararası sitemdeki değişme kadar Türkiye’nin Dicle ve Fırat üzerindeki barajların önemli bir bölümünü tamamlaması ve bunun getirdiği teknik ve stratejik avantaj da çok etkili olmuştur. Bu nedenle karşılıklı bağımlılık açısından ikili ilişkilere önem verilirken Suriye ve Irak’ın ilave su talepleri hemen karşılanmıştır. Bu dönemde Dicle ve Fırat Nehirleri üzerindeki, barajlar çok akıllı bir şekilde işletilmiş ve Türkiye daha aktif ve kendine güvenli bir hidropolitika izlemiştir. Ancak bu dinamik hidropolitika Türkiye’nin çıkarları açısından uzun vadede gerçekten olumlu sonuç verecek bir politika mıdır? Bunun olumlu sonuç verebilmesinin en temel unsurları Türkiye’nin ekonomik gücünü ve istikrarını arttırması ve bölgedeki yeniden düzenleme çalışmalarından zarar görmemesidir. Ancak Türkiye son dönemde uluslararası sistemin kendisine biçtiği roldeki yerinden uzaklaşmaya başladıkça ORSAM istikrarsızlık riski artabilecektir. Bu nedenle dengeleri çok iyi koruması ve hızla güçlenmesi gereklidir. ORSAM: 1980’li yıllarda çok gündemde olan “üç aşamalı planın” tekrar gündeme gelebilme olasılığı bölgesel politik gelişmeler dikkate alındığında nedir? Dursun YILDIZ: Bildiğiniz gibi 1997 Birleşmiş Milletlerin sınıraşan su yollarınının ulaşım dışı amaçlarla kullanılması konvansiyonuna Türkiye, Çin ve Burundi ile birlikte red oyu verdi. Burada oyumuzun rengi stratejik bir öngörü yapılarak red yerine çekimser olabilirdi. Çünkü Türkiye bölgedeki jeostratejik konumu ile vazgeçilmesi güç bir ülkedir. Bilindiği gibi 1980 yılında Dicle ve Fırat sularının hakça ve makul olarak kullanılmasını sağlayacak esasları belirlemek için, üç ülkenin uzmanlarından oluşan bir Ortak Teknik Komite (OTK) kurulması gündeme geldi. Türkiye ile Irak arasında 1980 yılında imzalanan Karma Ekonomik Komisyon protokolüne göre oluşturulan Ortak Teknik Komite’ye ‘’... her ülkenin sınır aşan sulardan ihtiyacı olan makul ve uygun su miktarının tanımlanmasını sağlayacak metodu kararlaştırmak...” görevi verildi. Belirtilen görev tanımı çerçevesinde OTK ilk toplantısını 1982 yılında, Türkiye ve Irak’ın katılımı ile yaptı, Bu toplantıya 1983 yılında Suriye’nin de iştiraki ile toplantılar üçlü olarak yürütüldü. Üçlü görüşmeler;1990 yılında Körfez Savaşı’nın başlamasına kadar yedi yıl devam etti. Irak-Kuveyt Savaşı sonunda ortaya çıkan şartlar nedeniyle müzakereler kesildi. Ortak Teknik Komite (OTK) toplantılarının gündemini ilk yıllarda, Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki tesislerin inşaat durumları, hidrolojik ve meteorolojik bilgi alışverişi gibi kısa dönem sorunları oluşturdu. OTK’nin görev talimatında belirtilen ve kuruluşunun ana ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 11 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM amacını teşkil eden, “Her ülkenin sınır aşan sulardan ihtiyacı olan makul ve uygun su miktarının tanımlanmasını sağlayacak yönteme” ilişkin çözüm planı ise, Türkiye tarafından 1984 yılında beşinci toplantıya sunuldu. Türkiye, 1984 de O.T.K.’nin 5nci toplantısında “Fırat ve Dicle Havzası’nın Sınır Aşan Sularının Eşit ve Gerçekçi Kullanımı İçin Üç Aşamalı Plan” olarak nitelenen projeyi gündeme getirerek çok önemli bir açılımı gerçekleştirdi. Türkiye Üç Aşamalı Plan teklifini 26 Haziran 1990 tarihinde üçlü toplantıda ve 1993 yılında Irak ve Suriye ile yaptığı ikili görüşmelerde de tekrarladı. Üç Aşamalı Plan, birinci aşamasında havzadaki su kaynaklarının envanter çalışması, ikinci aşamada toprak sınıfları ve drenaj kriterlerinin tespiti, üçüncü aşamada ise su ve toprak kaynaklarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesini öngören bir plandı. Ancak Türkiye’nin plan çerçevesinde üç ülkenin su ve toprak kaynaklarının envanter çalışmasını ortak gerçekleştirme teklifi iki devlet tarafından da reddedildi. Türkiye’nin önerdiği bu plan bence 97 Protokolü’nde belirtilen suyun optimum, hakça ve makul kullanımı kriterlerini tam olarak sağlayan hatta ondan daha ileri olarak suyun beraber yönetilmesine kapı açan bir plandı. Türkiye’nin bu çok önemli önerisi soğuk savaş döneminin koşullarının etkisi, güven eksikliği ve rasyonel olamayan Ortadoğu düşünce biçimi ve küresel politika etkileri gibi nedenlerle sonuçsuz kaldı. Bu arada bu dönemde 3 aşamalı planı revize edelim, değiştirelim, düzenleyelim mansap ülkelerin taleplerine göre yenileyelim şeklindeki yaklaşımlarının ne kadar geçersiz ve gereksiz olduğu ortaya çıktı. Soğuk savaş dönemi ortadan kalktıktan sonra uluslararası ilişkilerde karşılıklı bağımlılığın 12 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 artması ve teknolojik ilerlemeler de ülkelerin dış politika ilişkilerini farklılaştırdı. Tam 15 yıl sonra 2010’da Ankara’da toplanan Türkiye, Suriye, Irak’ın su kaynakları yönetimi ile ilgili bakanları bu üç aşamalı planın ilk maddesinin uygulanması için anlaşmaya vardılar. Ancak ne yazık ki 15 sene geç kalınmıştır. Burada bir şeyi daha ifade etmek isterim. Bir dönem sonra kesintiye uğramasına rağmen, ortak teknik komite toplantılarının hidropolitik ilişkilerdeki rolü küçümsenmemelidir. Toplantılarda suyun tahsisatıyla ilgili somut ilerleme sağlanamamış olsa bile ortak teknik komite yararlı bir iletişim kanalı olarak işlev görmüştür ORSAM: Türkiye Manavgat’tan su satılması projesiyle bir başka atak daha yaptı o dönemde. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Dursun YILDIZ: Türkiye’nin o dönemde Manavgat Su Temini Projesinin açılışında “Akdeniz havzasının hidropolitiğinde söz sahibi olacağız” şeklindeki amacını aşan açıklamalar yaptı. Çünkü benim bazı kitaplarımda da belirttiğim gibi, Doğu Akdeniz, enerji yollarını denetim altında tutmak isteyen küresel güçlerin stratejik ilgi odağıdır. Bu nedenle Doğu Akdeniz’de güvenlik küreselleşmiştir. Doğu Akdeniz artık bir stratejik hedeftir. Ben Doğu Akdeniz’in gelecekte küresel güçler arasında bir hesaplaşma alanı olacağını düşünüyorum. Bu nedenle Manavgat Su Temini projesinin ekonomik su taşıma alanı olan Doğu Akdeniz’de su gibi hayati öneme sahip bir doğal kaynağa bağlı bir hidropolitikanın uygulanması kolay değildir. Bunu Manavgat su temini projesinin sonucu da göstermiştir. Türkiye bu projeden istediği stratejik avantajı elde edememiştir. Çünkü hem bölge ülkeleri bir başka ülkeden gelecek olan suya bağımlı olmak istememişlerdir. Hem de Doğu ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Akdeniz’de manevra alanı yaratmaya çalışan ülkelerin her zaman küresel güç olan rakipleri vardır. Bu bölgede suya bağlı bir dış politika atağının çok kolay uygulanamayacağı ortaya çıkmıştır. Bu durumda Türkiye’nin de Akdeniz havzasındaki hidropolitikasında çok daha stratejik öngörülü hedeflere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. ORSAM: Su dış satımı projeleri; özellikle, Barış suyu ve Manavgat suyu bu konuda önemliydi. Orada Türkiye yöneltilen temel bir eleştiri var. Türkiye su zengini değilim derken su dış satımına niyetleniyor. Bu nasıl açıklanabilinir? Dursun YILDIZ: Şimdi Türkiye “su zengini bir ülke değilim” tezini haklı olarak işledi. Aslında da öyle, Ama özellikle Ortadoğu’daki ülkelerin su sıkıntısı nedeniyle görece olarak bizim suyumuz daha fazla kabul ediliyor. Yani siz eğer Ortadoğu’da su sorununu hafifletme çabanızı iyi niyetle açıklayacak olsanız bile su gibi hayati ve stratejik bir kaynağın, başında ve vanasını kontrol eden bir güç olarak, sizin o bölgede o bu stratejik avantaja sahip olmanızı istemeyen birçok gücü karşınızda buluyorsunuz. Çünkü aslında Türkiye’nin su zengini olmadığını söylemesiyle su dışsatımı arasında doğrudan ters bir ilişki yok. Buna aslında su dış satımından daha çok su transferi demek daha doğru olur. Çünkü Türkiye Manavgat ve Barış suyu projeleri ekonomik olmaktan daha çok stratejik amaçlı projelerdi. Bu su miktarı Türkiye’nin toplam yıllık yenilenebilir su potansiyeli içinde çok düşük kalan bir miktardır. Manavgat Su Temini Projesi Doğu Akdeniz için bir stratejik açılım projesi bir manevra alanı yaratma projesiydi. Ancak bölgenin artan jeopolitik önemi ve hidropolitiğinin, Türkiye’nin bu iyi niyetli açılım ça- ORSAM basını engellediğini görüyoruz. Türkiye 160 milyon dolarlık bir tesisi yapmasına rağmen, bu tesisi Ortadoğu barışı için kullanma olanağını bulamamıştır. Bu da suyla ilgili anlaşmaların su teminine dayalı ilişkilerin dünya örneklerinde gördüğümüz gibi, kısa bir dönem içinde gerçekleşmediği ortaya koyan bir diğer örnek olmuştur. Ancak Türkiye bu konudaki hidropolitikalarında tutarlı olduğunu göstermeye ve suyu bir barış ve işbirliği aracı olarak gördüğünü ifade etmeye devam etmek zorundadır. ORSAM: Akdeniz havzasından biraz uzaklaşırsak, Çoruh havzası için ne gibi tehditler ve fırsatlar bulunmaktadır? Dursun YILDIZ: Çoruh nehri Gürcistan’a girdikten sonra yaklaşık 30 km sonra Karadeniz’e dökülüyor.- Türkiye Gürcistan’la ilişkilerini geçmişte çok iyi tutarak Çoruh’ta başka bir hidropolitik cephe açmamak için gayret sarf etti ve bunda da başarılı oldu. Çünkü Çoruh ana kol üzerindeki tamamlanan ve inşa edilen barajları dikkate alacak olursak, her ne kadar bunlar sulama amaçlı baraj olmasa da yine akımı kontrol etmesinden kaynaklanan sorunların mansap ülkeler tarafından dile getirilmesi mümkündü. Ama dikkat ederseniz bugüne kadar Türkiye Çoruh’ta başka bir hidropolitik cepheyle karşı karşıya kalmadı. Çoruh Nehrinin taşıdığı kum, çakılın bizim barajlarımızda tutulması nedeniyle Gürcistan sahillerinde oluşması beklenen sorunlar da ülkelerin karşılıklı iyi niyeti ve işbirliği anlayışıyla çözümlendi. ORSAM: Aras Havzasında özellikle AB ve ABD işbirliği çalışmaları söz konusu ama pek Türkiye dahil edilmiyor. Gürcistan Ermenistan ve Azerbaycan ve İran’ı bir şekilde içine almaya çalışıyorlar ama biraz zor bu işbirliğinin sağlanması. Yapılması planlanan Doğu Anadolu Projesiyle o bölgede neler gelişebilir? ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 13 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Dursun YILDIZ: Doğu Anadolu Projesi de GAP kadar büyük olmasa da bir bölümü ile suya dayalı bir kalkınma projesidir. Bu proje kapsamında öncelikle 120 bin hektarlık bir alan sulanacaktır. Bu projenin geliştirilmesiyle Aras’ın beslenmesinin kısmen etkilenebileceği söylenebilir. Ancak bu sulamaların Aras’tan daha çok Fırat Suyuna olan etkisi önemli olabilir. Fırat’ın yukarı havzasında yer alan DAP’ın gerçekleşmesi Fırat’ın aşağı havzasına gidecek suların belirli oranda azalmasına neden olabilir. politik, hidropolitik, hidrostratejik nedenleri olabilir. Ancak teknik olarak karşı olabilmek için bu baraj yapıldığında toplanacak suyun bir bölümünün sulama için kullanılması, yani aşağıya bırakılacak olan suyun azalması veya bu barajın doldurulması sırasında o ülkenin çok büyük ve telafisi imkânsız kayıplara uğrayacak olması gerekir. Ancak Ilısu barajının sulama amacı olmadığı için barajda depolanan su aşağıya göre üçte bir oranında olan buharlaşma kaybı hariç kayıp olmadan nehir yatağına verilecektir. ORSAM: Gündemde son zamanlarda çokça yer alan, Ilısu barajı ve bunun yarattığı sorunlarla ilgili olarak belirtmek istediğiniz özel bir konu var mı? Ilısu Barajı’na Hasankeyf ve çevresinin tarihi ve kültürel mirasını korumak için yapılan karşı çıkışları haklı buluyorum. Konunun yöresel sorunlar ve bu duyarlılık üzerinden tartışılması gerekirdi. Ancak karşıtlık boyutu büyük barajlara karşı olmaya kadar uzandı. Siyasallaştı. Böylece asıl duyarlılık noktasından uzaklaşıldı. Bu durum proje alanındaki tarihi ve kültürel mirasın korunması çabalarına da olumsuz etki yaptı. Dursun YILDIZ: Ilısu Barajı projesi politize olmasaydı, siyasallaşmasaydı hem bölgedeki tarihi miras için hem bölge halkı için hem de Türkiye için çok daha yararlı sonuçların masada tartışılabileceği bir ortam yaratabilirdi. Ama konu politikleştikçe buna karşı savunmalar da rasyonel olmaktan daha çok politik olmaya başladı. Türkiye’den Hasankeyf tarihi mirasın korunması ile ilgili karşı çıkışları anlamak mümkün Ancak Irak’ın projeye teknik olarak karşı olduğu açıklamasını anlamak mümkün değil. Bu yılın temmuz ayının başında Ali El-Dabbagh gazetecilere, “Ilısu Barajı’nı inşa etmek nehri ve çiftçileri etkileyecek. Irak Hükümeti projeyi destekleyen ülkelerden bu desteği durdurmalarını talep ediyor” demiştir. Ülke içindeki teknik, sosyolojik, sosyo-ekonomik kültürel miras gibi karşı duruş nedenlerine ülke dışından da bir teknik karşı duruş eklenmiştir. Irak tarafından yapılan bu açıklama Ilısu Barajı’na uluslar arası kredi desteğinin durdurulduğu açıklamasından sadece bir gün önce yapılmıştır. Bir ülkenin kendisi için önemli bir nehrin akış yukarısındaki bir baraja karşı olmasının 14 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Konuyu teknik olarak değerlendirdiğimizde ise DSİ Genel Müdürlüğü’nün barajın kurulacağı yer için 11 ayrı alternatif üzerinde çalışma yaptığını görüyoruz. Ancak en uygun yer burası olarak elde edilmiştir. Bu barajdan bir yılda elde edilebilecek ortalama 3.83 milyar kwh’lik enerjinin, diğer enerji kaynakları ile özellikle pik saatlerdeki talebi karşılamak üzere kolayca ve rantabl bir şekilde üretilebilmesi zordur. Ilısu Barajı Türkiye’nin enerji ihtiyaçları açısından rantablitesi yüksek bir barajdır. Bunun yanı sıra stratejik açıdan Dicle Nehri’nin anahtar barajı olma özelliğine sahiptir. Kısaca Ilısu Barajı Dicle Havzasının sigortasıdır. Bu nedenle de ayrı bir önem taşımaktadır. ORSAM: Ilısu Barajı’nda yeniden yerleşimdeki sorunlar nedir? Kamuoyu bu konuyu çok fazla bilmiyor. Bu yeniden yerleşimle ilgili bir sorun var mıdır orada? Sorun nasıl çözümlenebilir. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Dursun YILDIZ: Burada bana göre yeniden yerleşimdeki en önemli konu fiziksel olarak barınma olanakları yaratılmasından çok kültürel duyarlılıktır. Yani Ilısu barajında yeniden yerleştirilmeye tabi tutulan yöre halkının öncelikle kendi kültürlerinden koparılmaması gerekiyor en önemli konu budur. Bunun için öncelikle çok detaylı çalışmalar yapılması gerekiyordu. Bunu ilgili kurumlar yaptı. Ancak, o bölgede bunun halka anlatılması ve projenin katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmesinde sorunlar yaşandı. Bu çalışmalara yeterince erken başlanılamadı. Ilısu barajında yapılması gerekenler yapılıyor ama geç yapılıyor, eksik yapılıyor. Bu nedenle tarihi ve kültürel açıdan böyle hassas bir bölgedeki proje bu alanda bazı haklı eleştirilerle muhatap kalıyor. ORSAM: Bu proje 2014 yılında bitebilir mi? Dursun YILDIZ: Hayır. Ilısu barajının 2014 yılında tamamlanması mümkün değildir. Bu tarihleri verirken dikkatli olunması gerekiyor. GAP içindeki sulama alanlarının tümünün 2013 yılında sulamaya açılacağı açıklanmıştı. Bu da gerçekçi bir tarih değil Bakın GAP’ın tamamlanma tarihi üçüncü defa erteleniyor. Beklentilerde hayal kırıklığı yaratmamak için bu tarihlerin çok daha gerçekçi olarak verilmesi gerekir. Ben GAP’ın bütün birleşenleriyle en erken tamamlanma yılını 2023 olarak görüyorum. ORSAM: Türkiye’nin su politikasının daha kapsamlı olarak oluşturulması ve bu alandaki uzman ihtiyacın giderilmesi için ne gibi önerileriniz olacak? Dursun YILDIZ: Türkiye su kaynakları yönetimi politikası konusunda öncelikle hızlı bir yenilenmeye ihtiyacı vardır. Ülkemizin su kaynakları yönetimi politikası artık hızla artan taleplere rasyonel bir şekilde yanıt vermiyor. Bu nedenle bir an önce yasal ve kurum- ORSAM sal olarak bu yapıyı yenilemek zorundayız. Ülkemizde su kaynakları yönetimi çok başlı, çok parçalı ve koordinasyon eksikliği içerindeki yapısından bir an önce uzaklaştırılmalıdır. Bunun için en uygun kurumsal yapı tüm mevcut yapıları bünyesinde barındıran bir Su Kaynakları Bakanlığı’nın kurulmasıdır. Bu bakanlık bünyesinde suyun çok başlı, çok parçalı görüntüsü tek şemsiye altında toplanmalıdır. Diğer taraftan son 10 yılda hızla artan stratejik araştırma merkezlerinden bazılarında suyun uluslararası ve stratejik önemi ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu çalışmaların bir veya birkaç üniversitenin bünyesinde açılacak olan hidropolitik ve stratejik araştırma merkezi veya enstitüsü tarafından da yapılması bence çok daha önemli olacaktır. Bu kapsamda su politikaları alanında hem ülke içi hem bölgesel hem de küresel ölçekteki gelişmeler bilimsel yöntemlerle, bütünlük içerisinde ve çok disiplinli bir bakış açısı ile ele alınarak incelenecektir. Geçmişte, Hacettepe Üniversitesi bünyesindeki Hidropolitik ve Stratejik Araştırma Merkezi’nin kapatılmasının ne kadar yanlış olduğu gün geçtikçe daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bu yapılar bu alandaki uzman ihtiyacını da karşılayarak konunun spekülasyondan uzak daha bilimsel olarak ele alınmasına olanak tanıyacaktır. ORSAM: Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi ile Türkiye’deki su yönetiminin yapılandırılması arasında ilişki nedir? Dursun YILDIZ: Türkiye AB’ye üye adayı bir ülke olması ve müzakereler başlamış bulunması nedenleriyle Su kaynakları yönetimini AB’nin Su Çerçeve Direktifindeki su yönetimi anlayışına uydurmak durumundadır. Bu kapsamda 2013 yılına kadar Bir Su Çerçeve Yasası çıkartmak ve su kaynakları yönetimini düzenlemek zorundadır. Ancak bu düzenlemelerin çok büyük bir bölümü AB için değil Türkiye’nin ihtiyacı olduğu için bir an önce gerçekleştirilmelidir. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 15 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Bu nedenle ben AB’nin su çerçeve direktifinden büyük zararlar göreceğimizi düşünmenin doğru olmadığına inanıyorum. Tabi ki bu direktifte AB’nin özgün koşulları dikkate alınarak çevre hassasiyetinin öne çıktığı ve sınıraşan sularda ortak havza yönetiminin önerildiği bilinmektedir. Kaldı ki bu ortak yönetim maddesinde de esneklik vardır. Zaten AB ülkelerinin birçoğu havza yönetim planlarını zamanında hazırlayamadılar. Bunlar arasında sınıraşan nehirlere sahip ülkeler var. Bu nedenle bu konuda ülkemizin müzakerelerdeki pozisyonu iyi belirlenirse AB Su çerçeve direktifinin bazı kısıtlayıcı etkileri azaltılabilir. Bu gerginlikler küçük çatışmalara da neden olabilir ancak mutlak bir su savaşını öngörmek çok kolay değil. Bu öngörü yapılırsa bu savaşın tanımının da yapılması gerek. Bu durumda bu savaşın bölgesel ölçekte mi, küresel ölçekte mi yoksa yerel ölçekte yoğunlaşan anlaşmazlık ya da çatışma şeklinde mi olacağı belirtilmelidir. Yine bunların yanısıra bu savaşın askeri hedefi ve somut kazanımlarının ne olacağı da açıklamaya muhtaçtır. Bu öngörülerin belirttiği şekilde gelecekte bir savaş çıkarsa bunun gerçekten sadece su nedeniyle mi çıktığı da incelenmelidir. Türkiye zaten suyu Fırat-Dicle havzasında tek başına yönetmeye aday bir ülke değildir. Türkiye bu inisiyatifi 1980’lerin başında göstermiştir. Ama bu anlamda dikkat edilmesi gereken şey, işin içine orada bizi rahatsız eden şey, İsrail gibi diğer Ortadoğu’daki bazı ülkelerin soruna dahil edilme çabasıdır. Yani aslında şunun altını çok kalın çizgilerle çizmek gerekiyor. Ortadoğu’daki temel su sorunu, Türkiye, Irak ve Suriye arasındaki Fırat ve Dicle’nin kullanım sorunu değildir. Bu sorun mutlaka çözülür. Ancak Ortadoğu’daki asıl sorun, Dicle ve Fırat sularının, Ortadoğu’nun İsrail, Ürdün, Lübnan gibi zaman zaman su konusunda denkleme katılmaya çalışılan ülkelerinin sorunlarına alet edilmesidir. Bu durum ne Dicle ve Fırat’ın su bütçesi açısından ne de uluslararası hukuk açısından mümkün değildir. Dicle ve Fırat aktığı ülkelerin taleplerine yeterince cevap verebilecek iki ana nehirdir. Bu iki nehir, diğer ülkelerin su sorunlarına alet edilmediği sürece Ortadoğu su sorununu çözmek kolaylaşacaktır, alet edildikçe zorlaşacaktır. Tüm bu nedenlerle suyun tek başına ülkeler arasında bir sıcak çatışmaya neden olacağını düşünmüyorum. Suyun bu bölgelerde çatışma ve gerginlik yaratmak için bir araç olarak kullanılması ihtimalini daha yüksek görüyorum. Çünkü su konusunda bir sıcak çatışmanın ülkelere sağlayacağı sürdürülebilir ve pratik bir yararı olmayacaktır. ORSAM: “Su’dan Savaşlar” adlı kitabınız çıktı. 21. Yüzyılda Su Savaşları’nın çıkma olasılığı nedir? Dursun YILDIZ: Su, 21. yüzyılın en stratejik kaynağı olacaktır. Bu nedenle suyun daha kısıtlı olduğu bölgelerdeki ülkeler arasında bazı gerginlikler yaşanabilir. 16 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Aslında dünyada uzun dönemdir suyun paylaşımı olarak yerel anlamda, silahlı çatışma olarak ülkesel anlamda, ekonomik olarak da küresel anlamda yaşanmakta olan su savaşları var! Diğer taraftan eğer savaş bir trajedi ise su konusunda uzun zamandır yaşanan bir trajedi zaten var. Dünyada her gün büyük bir bölümü 5 yaşın altında çocuk olmak üzere 15 000 kişini su ve suya bağlı hastalıklardan yaşamını yitirdiğini görüyoruz. Hangi savaşta bu kadar can kaybı yaşanıyor. Uluslararası sistem, “Su’dan Savaş” senaryolarını öne çıkartıp kullanmak yerine öncelikle halen süren bu trajediye son vermek için çalışmalar yapmalı. ORSAM: Peki, hocam bu süren savaşlar ve gelecekte “Su Savaşı” çıkacak iddialarına rağmen su savaşına neden olacağı görülen koşulların ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar var mı? ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Dursun YILDIZ: Bu konu birçok uluslararası forum ve platformlarda ele alınıyor, programlar yapılıyor. BM’ de bu konuda sözleşmeler kabul ediliyor. Ancak bu programlardan yeterli sonuçlar alınamıyor. Bunlar yapılırken bazı bölgelerdeki gerginlikler körükleniyor, aşırı silahlanmayla çatışma ortamına zemin yaratılıyor. Dünyada son 10 yılda askeri harcamalar %45 arttı 2008 yılında 1,5 trilyon dolar ile rekor kırdığı söyleniyor. Bu miktar Dünya toplam gayri safi yurtiçi hasılasının %2,4 ü Askeri harcamalar ise su ve sanitasyona ayrılan bütçeden çok fazla. Bu oran Hindistan’da 8 kat, Pakistan’da 40 kat, Etiyopya’da 10 kattır. Askeri harcamaların Yemen, Uganda Kenya ve Meksika’da da yüksek olduğu açıklandı. Yani dünyada toplam 1 milyar 700 milyon insanın yaşadığı ülkelerde silahlanma harcaması su ve sanitasyon için yapılan harcamalardan çok çok fazla. ORSAM: Aşırı silahlanma ve su savaşları iddiaları birlikte artıyor. Bu durumda Su Savaşı yükselen bir hegemonya kavramı mı? Dursun YILDIZ: Su gibi yaşamsal bir kaynak savaşmak için çok uygun bir argümandır. Bu da savaş senaristlerinin ve bu alanda hesap yapanların işini kolaylaştırıyor. İletişim teknolojilerindeki baş döndürücü ilerleme algılarımızdaki yanılsamaları da arttırdı Artık birçok kavramı üstünde çok fazla düşünmeden kabul ediyoruz. Ya da ettiriliyoruz. Bu nedenle bazı analizlerde daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Aslında bence suyun savaşlara gerekçe gibi gösterilerek gerçek savaş ve hegemonya nedenlerinin örtbas edilmesi için kullanılmakta olduğu düşüncesi, doğrudan reddedilebilecek bir düşünce değildir. Yine su savaşlarının gündemde tutulması ama sorunun çözümü için ORSAM yeterli somut adım atılmaması da düşündürücüdür. Bu da bu kavramın emperyal güçlerin siyasal ve kültürel hegemonyasını sürdürmek için kullandığı bir araç olduğu düşüncesini güçlendirmektedir. Aslında akademik çevredeki çalışmalara bakıldığında da su savaşı çıkacak tezlerinin çok fazla doğrulanmadığını görüyoruz. Bu kavram daha çok popüler magazin dergilerinde ve gazetelerde öne çıkartılıyor. Aslında su konusunda bir şeyler yapmak için su savaşının çıkmasını bekleyip onu sona erdirmeye çalışmak gereksiz Daha önce de belirttim Sıcak çatışma olmasa da bu trajedi zaten yaşanıyor. Şimdi bu trajediye su dan dan bir savaşın katkısı olur mu? Tabi ki olur. Ancak o savaş çıkana kadar geçecek sürede yaşamını su ve bağlı sorunlar nedeniyle kaybedecek olan insanların toplamının bir su savaşı sonucundan çok daha trajik olduğu görülür! Bu nedenle Su Savaşı kavramı çok kolay akılda kalan ve bu alanda yaşanan diğer trajedileri gölgeleyen bir kavram olarak da ortaya çıkıyor. Tüm bu nedenlerle bu konudaki analizlerin daha geniş yapılması gerektiğini düşünmüyorum. ORSAM: Ortadoğu bir su savaşına zorunlu mu? Petrol yerine su savaşı mı kapıda? Dursun YILDIZ: Ortadoğu dünya nüfusunun %5’inin yaşadığı temiz su kaynaklarının ise %1’ine sahip bir coğrafya. Üstelik bu su kaynaklarının %90’ı da sınıraşan su kaynakları. Petrol ve diğer jeostratejik üstünlükleri ve İsrail de dikkate alındığında bu bölgede istikrarın sağlanması zor görünüyor Ancak Ortadoğu’daki su sorununun iki bölgede ele almalıyız. Bunlardan Dicle ve Fırat nehirlerinin geçtiği ülkeler olan Türkiye, Suriye, Irak ta su var ancak suyun akılcı planlı ve verimli kullanılması sorunu yaşanıyor. Senaryoların bir anlamda Su Savaşına zorunlu kıldığı bu bölgede son gelişmeler olumlu. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 17 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Suriye Türkiye’nin ısrarla suyu bir silah olarak kullanmayacağını ileri sürdüğü barış ve işbirliğini öne çıkartan olumlu politikalarına son dönemde karşılık vermeye başladı. Bu olumlu bir gelişme. Bu bölgedeki tek sorun Irak’ın geleceğidir. Ancak İsrail, Ürdün, Filistin, Güney Lübnan bölgesi su sıkıntısının artabileceği bir bölgedir. Zaten bugüne kadar su konusunda sıcak çatışmalar da bu bölgede yaşandı. Bu bölgede Ürdün’ün fosil yer altı suyunu çıkartması, İsrail’in ise son dönemde çok büyük deniz suyu arıtma tesisleri yapması bölgede kısmi bir rahatlama sağlayabilir. Petrol yerine Su Savaşı konusunda bence su ve petrol üzerindeki küresel stratejilerin benzer olarak ele alınması doğru değil. Su yenilenebilir bir kaynak petrol değil. Bu çok önemli bir fark yine su daha çok bölgesel kullanmaya yönelik bir kaynak. Bu yönüyle de petrolden ayrılıyor. ORSAM: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Dursun YILDIZ: 21. Yüzyılın dünyada su üzerinden küresel politika ve stratejilerin artacağı bir yüzyıl olacak. Bu nedenle bu konu 18 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 gündemde daha fazla yer alacak. Bu da hidropolitik çalışma ve değerlendirmelerin önemini arttırıyor. Türkiye tüm komşu ülkelerle sudan sınırı olan, kara sınırlarının dörtte biri nehirlerden oluşan ve akışa geçen suyun %36’sının sınıraşan su havzalarından kaynaklandığı bir ülkedir. Bu durum Türkiye’yi hidropolitikaya zorunlu kılıyor. Türkiye bugüne kadar sınıraşan sularını barış ve işbirliği amacı dışında bir amaçla kullanmamıştır. Bu nedenle ülkemiz bu suların optimum, hakça ve makul kullanımı ilkesine uygun davranmaktadır. Ama artık Türkiye’nin bunun da ötesinde bir şeyler yapması gerekiyor. Türkiye komşu ülkelere teknik ve planlama açısından da yol göstermesi gerekiyor. Bu nedenle Türkiye’nin su kaynakları yönetiminde günün koşullarına göre değişim ve ilerleme bu açıdan da büyük önem taşımaktadır. ORSAM: Sayın Yıldız, çalışmalarınızda kolaylıklar diliyoruz. Bizi bilgilendirdiğiniz ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. *Bu söyleşi, 28 Ocak 2011 tarihinde ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim MADEN ve Dr. Seyfi KILIÇ tarafından Ankara’da gerçekleştirilmiştir. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM PROF. DR. AHMET ŞAHİNÖZ: “GAP ORTADOĞU’YU DOYURUR” 04 Şubat 2011 Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Şahinöz, ORSAM Su Araştırmaları Programının sorularını yanıtladı. Şahinöz, gıda güvenliği ve GAP’ın durumu hakkındaki görüşlerini paylaştı. Şahinöz, Türkiye’nin en kısa zamanda GAP’ı bitirip Ortadoğu’nun gıda pazarındaki payını artırması gerektiğini, bundan hem Türkiye ve hem de Ortadoğu ülkelerinin karşılıklı kazanç sağlayacağını anlattı. Şahinöz, “GAP Ortadoğu’yu doyurur; Ortadoğu da GAP çiftçisini zenginleştirir” dedi. ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız? Ahmet ŞAHİNÖZ: Hacettepe Üniversitesi, İktisat bölümü mezunuyum. 1974-79 yılları arasında Fransa’da doktoramı yaptım. 1979 yılından beri Hacettepe Üniversitesi, İktisat bölümünde çalışıyorum. 1985 yılında doçent 1991 yılında profesör oldum. 1993-95 yılları arasında dekan yardımcılığı yaptım. Çeşitli dönemlerde bölüm başkan yardımcılığı yaptım. 2006 yılından beri bölüm başkanlığı yapıyorum. 2007-2010 yılları arasında senato üyeliği yaptım. ORSAM: Genel olarak Ortadoğu gıda pazarları ne durumdadır? Ahmet ŞAHİNÖZ: Akademik çalışmalarımda sık sık tarım sektörünü konu edindiğim için Ortadoğu gıda pazarları da özel ilgi alanımda bulunmaktadır. Ortadoğu ülkeleri ilk bakışta zengin ülke izlenimini verse de, aslında yakından baktığımızda bu ülkelerin yoksul toplumların tüm özelliklerini taşıdığına tanık oluruz. Yani zenginlik bu ülkelerde kısıtlı, dar bir kesimin elinde toplanmıştır. Toplumun geniş kitleleri ise yoksul ülkelerin özelliklerini taşımaktadır. Bu nedenle söz konusu ülkelerde gelir-talep ilişkilerini belirleyen marjinal tüketim eğilimi, özelikle gıda ürünlerinde çok yüksektir. İnsanların geliri artıkça ilk yaptıkları şey gıda tüketimlerini yani biyolojik ve fiziki ihtiyaçlarını toplam olarak da zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu durum iktisadın temel kurallarındandır. Bu bakımdan da Ortadoğu ülkelerinde ki herhangi bir gelir artışı ister istemez gıda talebindeki bir artışa dönüşmektedir. Yani bu ülkelerde talebin gelir esnekliği gıda ürünleri açısından çok yüksektir. Teorik olarak bu böyledir. Ama bunun pratiğini de Ortadoğu ülkelerinin dış ticaret istatistiklerini incelediğim zaman görebiliriz. 1980’li yıllarda bir proje için Paris’e gitmiştim. Proje “Ortadoğu Gıda Pazarları ve Türkiye” ismini taşıyordu, proje sonuçları daha sonra aynı isim altında Sınaî kalkınma Bankası tarafından basılmıştır. O zaman böyle yaygın bir istatistikî veri ağı yoktu. OECD’ ye gidip yerinde rakamları inceledim. Şunu gördüm; 15 Ortadoğu ülkesi, Libya’dan S. Arabistan ve İran’a kadar petrol üreticisi ya da değil hepsi birlikte ele alındı, çünkü petrol ihracatçısı olmayanlar da şöyle ya da böyle petrol gelirlerinden yararlanmaktadırlar, 1973/74 petrol bunalımından sonra bölge büyük bir gıda pazarına dönüşmüştür. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 19 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Bu ülkelerin gıda ithalatları 1973-74 petrol bunalımdan sonra, yani petrol fiyatlarının bir anda 3-4 kat arttığı dönemden sonra hızlı bir artışa geçmiştir. O zamana kadar 3 dolar olan petrol fiyatları, ikinci dünya savaşından beri hiç artmamıştı. Çünkü petrol Batılı şirketlerin elindeydi. Petrol de, enerji de kapitalist gelişmenin motoru olması sebebiyle bu şirketler fiyatları artırmamışlardı. Böylece Batı dünyasının ekonomik büyümesine katkıda bulunmuşlardır. 1973-74 bunalımdan sonra fiyatlar bir anda yükselince, petrol fiyatlarının yükselmesiyle bu ülkelerin dış gelirleri 3 -5 kat artmıştır. Zannediyorum bu tarihten sonra söz konusu ülkelerin petrol gelirleri 30 milyar dolardan 90 milyar sonra 200 milyar dolara kadar yükselmiştir. Aynı şekilde gıda ithalatları da hızlı bir tırmanışa geçmiştir. Yani bu tipik insan davranışıdır. İlk önce gıda ithalatını arttırdılar. Baktığınız zaman gıda ithalatının kompozisyonuna bu ülkelerin buğdaydan süte, sütten ete, etten mısır gevreğine, suya kadar, canlı hayvana kadar çok büyük bir ithalat çeşitlilikleri bulunmaktadır. Yine çok iyi hatırlıyorum ithalat bu 7-8 sene içerisinde 3 milyar doların altından bir andan 20 milyar doların üzerine yükseldi ki, bu rakam o zamana göre çok büyük bir rakamdı. İşin ilginç tarafı bu ülkelerde petrol fiyatları 1983’den sonra düşmeye başlamıştır ve birim fiyatı 10 dolarlara inmiştir. Ama buna rağmen bu ülkelerin gıda ithalatlarında çok büyük bir azalma olmamıştır. Başka malların ithalatında azalma olmuştur. Buna makro iktisatta “tık” etkisi diyoruz, Duesenberry ve Modigliani tarafından ortaya atılmış bir tüketim teorisidir. Kısaca insanlar ulaştıkları bir tüketim düzeyinden, gelirleri azalsa bile kolay kolay geri dönmemektedirler. Bu “irreversibilite” yani geri dönülmezlik kuralıdır. Proje-kitap çalışmamda bunun hesaplamasını da yaptım: Petrol fiyatlarına göre gıda ithalatının esnekliği artış döneminde çok yüksek (0,6), düşüş döneminde ise çok zayıftır (0,2). Yani o fiyatlar- 20 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 daki düşme gıda ithalatına çok az yansımaktadır. Demek istediğim, Ortadoğu ülkelerinin her biri gıda tüketimi için son otuz yıldır yeterli gelir düzeyine sahiptirler. Ama Ortadoğu ülkeleri o talebi karşılayacak tarımsal üretime, coğrafi nedenlerden dolayı sahip değillerdir. Kısaca bu ülkelerin coğrafi nedenlerden dolayı gıda taleplerini kendi üretimleri ile karşılamaları mümkün değildir. Dolaysıyla bu ülkelerin gıda ithalatları uzun yıllar boyunca artarak devam edecektir. ORSAM: Hızlı nüfus artışının buradaki etkisi nedir? Ahmet ŞAHİNÖZ: Nüfus artışıyla birlikte gıda talebi de artıyor, çeşitleniyor. Burada ortaya çıkan şey bu bölgede gıda pazarı açısından oldukça büyük bir potansiyel bulunmaktadır ve bu pazarlarda Türkiye için “doğal pazarlar”dır. Neden? Çünkü bir, coğrafi olarak bu ülkeler Türkiye’ye çok yakınlardır. İki, Osmanlı’dan günümüze benzer kültürleri paylaşıyorlar ve bilindiği gibi kültür de kolay kolay değişmez. Kültür de aynı zamanda insanların tüketim alışkanlıklarına yansır. Yani bir Türk peyniri, tabi eğer belli bir kalitede üretilirse, dünyanın en meşhur Fransız peynirlerine tercih edilir bu ülkelerde. Çünkü damak tadı diye bir şey vardır. Bu da insanların gelirlerinin bir anda artmasıyla kolay kolay değişmez. Bu 100 yıllar boyunca oluşan doğal zevk ve alışkanlıktır. Onun için diyorum Ortadoğu, Türkiye için doğal bir pazardır. Ama maalesef istatistiklere baktığımızda o gıda pazarının çok hızlı arttığı dönemlerde yani 70’ler sonrasında Türkiye o pazarlardan yeterince pay alamamıştır. 80’lerin başında Türkiye bu bölgeleye gıda ihracatı atılımı yapıyor. Ama yaklaşık 20 milyar dolarlık pazardan ancak 1 milyar dolarlık bir pay alabiliyor. 1980’lerin ortalarında ABD ile AB arasında yaşanan ve “sübvansiyonlar savaşı” dediğimiz şiddetli gıda ticareti rekabeti ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 gıda fiyatlarının aşırı bir biçimde düşmesi ile sonuçlanınca Türkiye gibi yüksek sübvansiyonsuz ihracat yapan ülkeler dış pazarlardan çekilmek durumunda kalmışlardır. Türkiye o pazarların en azından üçte birini doyurabilir. Peki, o pazarları şu an kim doyuruyor? Avrupa Birliği, ABD, Avustralya, Yeni Zelanda hatta Brezilya, Kanada’dır. Ama Türkiye maalesef yeterince yararlanamıyor bu pazarlardan. Neden yararlanamıyor Türkiye? Bunun çeşitli nedenleri var. İhracat için örgütlenme meselesi, tanıtım meselesi, firma ölçeği meselesi, pazarlara yerleşme meselesi, finansman meselesi, ürün kalitesi meselesi, Türk tarımının üretim ve verimlilik meselesi, vs. Ama bu sorunlar aşılamayacak sorunlar değildir. Artık Türk ihracatçısı dünyanın her tarafına yelken açmış durumdadır. Türkiye, bu pazarları da yeniden keşfedebilir ve de Türkiye’nin bu pazarları keşfetmesi şarttır. Çünkü Türkiye’nin önünde GAP diye büyük bir proje var. Türkiye bu projeyi çalıştırarak, efektif hale getirerek, sulamayla ilgili olarak, eksiklikleri tamamlayarak GAP’ı çalışır hale getirmelidir. Yani orada kocaman baraj rezervuarında su duruyor, yanında kocaman kuru bir ova su bekliyor. Onu sulayamıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu yatırımlara öncelik vermesi gerekir. Sulu tarımla birlikte bölge için toplu bir üretim planlaması yapılması gerekir. Neden? Bu pazarları yeniden keşfetmek için, ekonomik açıdan fethetmek için, Türkiye’nin GAP bölgesinde bir üretim planlamasına gitmesi ve üretim planlamasını da Ortadoğu ülkelerinin gıda pazarlarının yapısına uygun olarak yapması gerekmektedir. Çünkü bu bölgenin üreticileri dış pazarlara çıkacak konumda değildir. Dış pazarlara çıkacak ne teknik donanımları vardır, ne finansman olanakları vardır, ne de bilgi birikimleri vardır. Dolayısıyla bu insanların dış pazarlara çıkarılması için, bu insanların birileri tarafından planlanması, yönlendirilmesi gereklidir. Bunu da yapacak olan GAP idaresi, bölgesel ORSAM kalkınma ajanslarıdır. Düşünebiliyor musunuz Fransa’dan şeftali geliyor, salatalık geliyor; Amerika’dan portakal geliyor. Hâlbuki bu bölgeden çıkacak ürünler taze taze o bölgeye hemen ulaşabilecek durumdadır. Bu bölgenin ürünleri Batı ülkelerininkine göre çok daha sağlıklı ve çok daha doğaldır. Ortadoğu ülkeleri gelirleri artıkça çevre konusuna, sağlık normlarına duyarlı hale geliyorlar. Onlar da artık hormonsuz, fazla gübrenin kullanılmadığı organik ürünler istiyor. GAP bölgesi de sanayi girdilerince çok fazla kirlenmemiş ekolojik olarak temiz bir bölgedir. Türkiye bu unsuru da kullanarak pazarları fethedebilir. GAP Ortadoğu’yu da doyurur, Ortadoğu da bu bölgenin çiftçilerini zenginleştirir diye düşünüyorum. ORSAM: Pek çok ülkenin gıda güvenliğine büyük önem verdiğini görüyoruz. Bunun nedeni nedir? GAP’ın Türkiye’nin gıda güvenliği açısından önemi nedir? Ahmet ŞAHİNÖZ: Gıda güvencesi, istisnasız dünyadaki tüm ülkelerin stratejik bir hedefidir. Özelikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra belirginleşmiştir. Savaş boyunca Avrupa ülkeleri ABD’nin gıda ürünlerine bağımlı hale gelmişlerdir. Bu bağımlılığında çok yüksek politik maliyetleri olmuştur. Bu maliyetler de öyle kolay maliyetler değildir. Her hangi bir konuda eksiğiniz olabilir, onu bir başka araçla telafi edebilirsiniz; ama gıdayla ilgili ihtiyaçlarınızı gıda ile karşılamak zorundasınız. Orada bir zorunluluk vardır. Otomotiv sektöründe dışarı bağlı olabilirsiniz, bunun çok fazla bir etkisi olmaz, çimento da olabilirsiniz hatta enerjide de olabilirsiniz; fakat ülkeler gıda konusunda güvencelerini mutlaka sağlamak ister, bu yüksek düzeyli bir stratejik hedeftir. Türkiye şimdiye kadar bu stratejik hedefinden sapmamıştır. Ancak bakıyorsunuz örneğin son zamanlarda zaman zaman gıda ithalattı gıda ihracatını geçmektedir. Bu demek değil- ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 21 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM dir ki Türkiye gıda güvencesini kaybetmiştir. Gıda güvencesi demek tükettiğiniz tüm ürünlerin tamamını kendinizin üretmesi demek değildir. Stratejik ürünleri, yani gıdanın, beslenmesinin olmazsa olmaz ürünlerinin büyük bir bölümünü üretme kapasitenizin olması demektir. Yani tahılda, ette, sütte vs. Ancak şeftali yemeseniz de üretmeseniz de olur. Muzu dışarıdan ithal etmeniz gıda güvencenizi kaybettiğiniz anlamına gelmez. Türkiye, nüfusu bir taraftan artıyor bir taraftan geliri artıyor ama son yıllarda yanlış tarım politikalarından dolayı tarımsal üretimi o denli artmıyor. Bu durumda Türkiye geri dönülmez bir şekilde gıda güvencesini tehlikeye girmektedir. Son yıllarda bu süreç başlamıştır. Bu süreci durduracak fırsatlardan biri de GAP’tır. Türkiye bu bölgede toprağına uygun, iklimine uygun sulamayla birlikte teknoloji kullanırsa hem az önce söylediğim Ortadoğu bölgesinin gıda güvencesini sağlar. Yani onları Amerikan buğdayına, Fransız meyvesine sebzesine muhtaç olmaktan kurtarır hem de Türkiye bölgesel kalkınması sağlar diye düşünüyorum. ORSAM: GAP’ın ortaya çıkışında bu yana alınan yol beklentileri karşıladı mı? Ne oranda karşıladı? Ahmet ŞAHİNÖZ: Maalesef GAP projesi Türkiye’nin en büyük projesi, Cumhuriyetin en büyük projesi ama en fazla ihmal edilen projelerinden de bir tanesidir. GAP projesi 1995 yılında bitmesi gerekiyordu, 2000 yılına ertelendi. 2000 yılından 2005 yılına, 2005 yılından 2010 yılına ertelendi, şimdi ise 2015’e ertelenmiş durumda. Oysa Türkiye orada inşa edemediği, geciktirdiği her bir sulama kanalı için milyonlarca dolar kaybetmektedir. Çünkü su orada, toprak orada; fakat onları bir araya getirip ürün oluşturamıyor. Sulamayla birlikte yeterli gübre, yeterli ilaç, yeterli iyi tohumla verimliliğimizi 3- 5 kat artırabiliriz. Türkiye tüm bunlardan vazgeçiyor. Bunun nedeni şudur. 1990’lı yıllara bakıyoruz yani 22 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 bitmesi gereken yıllara. GAP toplam maliyeti 32 milyar dolar olan bir proje, ama henüz işte 18-19 milyar dolarlık kısmı ancak gerçekleştirebildi. Enerji üretiminde sorun görülmemektedir. Barajlar yapıldı, ama sulama alanında henüz %15-20’lik bir gerçekleşme söz konusu. 1 milyar 800 milyon hektar sulanması gerekirken şu an sulu tarım yapılan alan 250-300 bin hektar. Bunun nedeni 90’lı yıllarda su yüzüne çıkan kronik bütçe açıkları. Türkiye 80’lerin ortasından başlayarak bütçe sıkıntısına girmiştir. Yani Türkiye sürekli olarak bütçe açıkları vermiştir. Türkiye’nin bütçesi hiçbir zaman rahatlıkla yatırım yapma olanağı sağlamamıştır. Özellikle 90’lı yılarda devletin topladığı vergilerin toplamı faiz giderlerine ancak yetiyordu. Dolayısıyla GAP için bir yatırım fonu ayırma sıkıntısı olmuştur. Belki 2000’lerden sonra bütçe açıklarının faiz dışı fazla politikaları yoluyla belli bir seviyeye indirildiği 2005-2006 yılından sonra bu alanda bir yatırım yapılabilirdi ama maalesef yapılamadı. Bu tür yatırımlar için çok güçlü siyasi irade gerekmektedir. Çünkü yatırım kararına siyasi iktidarlar karar veriyor. Yani böyle bir tercihin sadece ekonomik sonuçları yok aynı zamanda siyasi sonuçları da var. Biliyorsunuz GAP bölgede ekonomik, sosyal, kültürel bir gelişme sağlayarak, Türkiye’nin en önemli politik sorunlarından biri olan bölgeler arasındaki kalkınmışlık dengesini de azaltır diye düşünüyorum. Ve bu projenin başarısı DAP (Doğu Anadolu Projesi) projesi içinde bir motivasyon kaynağı olabilir. Ama öncelikle bu projenin bitirilmesi gerekir diye düşünüyorum. ORSAM: GAP’ta sosyo-ekonomik beklentiler neler olmalıdır. Nelerdi, neler gerçekleşti? Ne kadar gerçekleşebilir? Ahmet ŞAHİNÖZ: Enerji olarak bekledikler karşılandı zannediyorum. Ancak sulama ve sosyo-ekonomik alanda gerçekleşme oranı henüz çok düşük durumdadır. GAP entegre ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 bir bölgesel kalkınma projedir. Ekonomik ve sosyal ilerlemeler sulamayla birlikte harekete geçebilecektir. Çünkü sulama tarımsal üretimi artıracak, tarımsal üretim hem istihdamı artıracak hem de bölgeye tarıma dayalı sanayiyi çekecektir. Bölgenin toplam geliri artacaktır. Böylece hem kentlerin gelişmesi sağlanacak hem de ekonomik hem sosyal hem kültürel açıdan gelişme sağlanacaktır. Ekonomik kalkınma bölgeyi bir çekim merkezi haline getirecek. Bu da ancak tarımla ilgili sulama projelerinin bitirilmesiyle mümkün olabilir. ORSAM: Sulamayla birlikte bazı bölgelerde, bazı bölgelerde tuzlanma başladı. Bu durum yıllar önce Mardin Kızıltepe’de başlamıştı. Bunun sorunun ortaya çıkması, sulama birliklerinin ve çiftçilerin eğitiminin yetersiz kalması mıdır? Ahmet ŞAHİNÖZ: GAP’ın en büyük sorununda devletin sorumluluğu vardır. Yani bu tuzlanma gibi teknik sorunları gündeme getirecek bunlara çözüm bulacak devletin kendisidir. Neden devletin kendisidir? Bölge halkı ilk defa suyla karşılaşıyor ve bu konuda çok fazla bilgi sahibi değildir. Bilgi sahibi olmadığı içinde üretimini bir an önce artırmak bir an önce gelire kavuşmak ister. Bu çiftçinin çok doğal bir isteğidir. Bunu engelleyecek kamu gücüdür, yani devlettir. Bu bölgede daha önce araştırma yapıldı. Çukurova Üniversitesi burada bir ürün yelpazesi oluşturmuştur. Yani değişimli, alternatif üretim planı geliştirmiştir. Bir sene pamuk ekildiyse, öteki sene pamuk ekilmeyecek onun yerine daha başka ürünler, daha az su isteyen bir şey ekilecektir. Pamuk örneğinden hareketle, çünkü bölgede en fazla üretilen ürün pamuk, araştırma sonuçlarına göre pamuk ancak sulu alanların üçte birini ORSAM kaplayacaktır. Bu ne demektir, pamuk üç senede bir ekilecektir. Ama buna kimse riayet etmedi. Çünkü en fazla gelir pamuktan elde edildi. Devlet, insanların şevkini kırmamak için belki biraz da politik kaygılardan dolayı konunun üzerine gitmedi ve herkes pamuk üretmeye başladı. Böylece tuzlanma vs ortaya çıkmıştır. Ama devletin birlikler aracılığıyla, sulama birliklerini kullanarak sadece tavsiye değil bazen de emredici mekanizmalarıyla bu konudaki eksiklikleri gidermesi gerekir. Çünkü kaybedilen su ve toprak gibi doğal kaynakların sonsuza kadar yok olması tehlikesi mevcuttur. ORSAM: GAP sonuçta bitmesi gereken zamanda bitmedi. GAP idaresi Ankara’dan bölgeye Urfa’ya taşındı. Projenin daha hızlı ilerlemesine etkisi olur mu? Ahmet ŞAHİNÖZ: Taşınmasını ben doğru buluyorum, çünkü bu bölgenin projesidir. Dolayısıyla yönetimin de bölgede olması gerekir. Ancak şu amaçla da yapılmış olabilir: bu projeden artık umut kesilmiş ve kenara itilmiştir anlamı da çıkabilir. Biz bunu nerden göreceğiz: 2011 yılında GAP’a, sulamaya yapılacak yatırımların miktarından göreceğiz. Yoksa etkinlik açısından bölgeye gidilmesi, projenin yerinden yönetilmesi doğru bir adımdır. GAP ile ilgili sorunların ortadan kaldırılması için devletin aktif politika uygulaması lazım. Aktif politikayla bölgenin hem ekonomik hem de sosyal etkinliğini artırabilirsiniz. *Bu söyleşi 4 Şubat 2011’de Hacettepe Üniversitesi’nde, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim MADEN ve Dr. Seyfi KILIÇ tarafından yapılmıştır. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 23 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM DOÇ. DR. AYŞEÜL KİBAROĞLU: “TÜRKİYE VE SURİYE ARASINDA SU KONUSUNDAKİ İŞBİRLİĞİ ARTIYOR” 18 Şubat 2011 ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretin Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Kibaroğlu, Fırat-Dicle Havzası’ndaki sınıraşan su politikalarının geçmişini ve bugününü, Türkiye-Irak-Suriye üçgenindeki su merkezli ilişkileri ve gündemdeki konuları değerlendirdi. Kibaroğlu, Türkiye ve Suriye arasında sınıraşan sular konusunda uzun zamandır devam eden sorunun son dönemde karşılıklı algılamaların değişmesiyle birlikte işbirliğine doğru evrildiğini söyledi. ORSAM: Suyun uluslararası ilişkiler konusu olması özellikle Fırat-Dicle havzasında nasıl ortaya çıkmıştır? Ayşegül KİBAROĞLU: Fırat-Dicle Havzası’nın sınıraşan su politikasının bir başlangıcını belirlemek gerekirse 1960’lı yıllara dönmemiz gerekir. Sınıraşan sular olan Fırat ve Dicle havzasında esasen Suriye, Irak ve Türkiye dışında İran da bulunmaktadır. Ancak sınıraşan su politikaları çoğunlukla üç ülke arasında gelişmiştir. Suyun bir uluslararası ilişkiler konusu olması bu üç ülkenin kalkınma projelerine çok yakın zamanlarda benzer hedeflerle, çok da iddialı bir şekilde başlamaları ile gerçekleşmiştir. Bağımsızlıklarını kazanan Irak ve Suriye’nin başlıca hedefleri sosyo-ekonomik yapıyı geliştirmekti. Bunun içinde en öncelikli düşündükleri gelişme alanı tarım olmuştur. Tabi gelişen ekonomiye enerji, büyüyen nüfusa da içme suyu bulmak gerekiyordu. Bu hedeflerin diğer sınıraşan havzalarda da olduğu gözlemlenir. Ama FıratDicle’deki çakışan çıkarlar, bu üç ülkenin de benzer zamanlarda aynı sular üzerinde büyük projelere yapmaya başlamalarıyla ortaya çıkmıştır. Bu hedeflerini belki hemen gerçekleştirememişlerdir ancak 1920 ile 40’lar arası yeni 24 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 bağımsızlıklarını almaları, ülkelerini bütünleştirmeleri, hidrolik bürokrasi dediğimiz bürokrasilerini kurmaları zaman almıştır. Önce küçük ve sınırlı çalışma alanı olan kurumlardan daha büyük yerleşik kurumlara doğru geçilmiştir. Türkiye de hidrolik bürokrasi Devlet Su İşleri’nin 1954 de yapılanmasıyla esas şeklini almıştır. Aynı şekilde Suriye ve Irak’ta da sulama bakanlıklarının kurulması koşut bazı hedeflerin belirlenmesine neden olmuştur. Bu bürokrasiler devlet yapılanmasında önemli bir yer tutuyor ve ulusal bütçeden ciddi paylar alıyorlardı. Her ne kadar bu üç ülkenin siyasi rejimleri daha ilk kuruluş aşamalarında bile benzerlik göstermese ve daha sonra Soğuk Savaş döneminde bu üç ülkenin yolları, özellikle bir yanda Irak ve Suriye diğer yanda Türkiye olarak ayrılmasına rağmen sosyoekonomik kalkınma hedefleri çok benzerdir. Söz konusu hedefler tarımı geliştirmek, sulanan alanları arttırmak: binlerce hektar alandan milyonlarca hektar alanı sulamaya açmak ve çok amaçlı büyük barajlar yapmaktır. Bu barajlarla hedeflenen özellikle Fırat-Dicle’nin taşkınlarını önlemektir. Bu konuyu da içerecek biçimde Türkiye-Irak arasında “İyi Komşuluk ve Dostluk Antlaşması” imzalanmıştır. Bu antlaşmanın ek protokolünde bu konuya değinerek Fırat ve Dicle’deki taşkınları önlemek için bazı ilkeler ve kurallar belirlenmiştir. Bunlardan biri de barajların Türkiye’de yapılması gerektiğidir. Çünkü 1940’lı yıllar taş- ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 kınların, daha doğru bir terimle sellerin çok yıkıcı bir şekilde yaşandığı bir dönemdir. Barajların Türkiye’de yapılması gerektiği ve akışı düzensiz nehirlerin ancak bu şekilde kontrol edilebileceği vurgulanmıştır. ORSAM: 1946 andlaşması ne anlama gelmektedir ve bu dönemin sonrasında yani Soğuk Savaş yıllarında gerginleşen ilişkilerin su konusuna yansımaları nelerdir? Ayşegül KİBAROĞLU: 1946 Antlaşması’nın su konusuna ilişkin eki karşılıklı bilgi alışverişi, veri alışverişinin süreceğine yönelik modern ve ileri görüşlü hükümler içermektedir. Bir yandan ikili siyasi ilişkiler tesis edilirken bir yandan da ülke içinde hem bürokratik yapıyı geliştirme böylece de ülkenin tümünde su geliştirme projelerini tamamlama yoluna gidilmiştir. Soğuk Savaş’ın getirdiği 1940’ların sonundaki siyasi ortamda yavaş yavaş yolları ayrılmaya başlarken. 1950’lerde 60’larda artık iki ayrı kampta – Irak ve Suriye Doğu Bloğuna yakın politika izlerken, Sovyetler Birliği ile yakın temaslar kurarken, örneğin: kredi ve teknolojik destek alırken, Türkiye Batı Bloğunda yerini almıştır. Bu genel uluslararası ilişkiler çerçevesi siyasi, ekonomik kültürel, sosyal ilişkilere ve bunlarla etkileşim içerisinde olan su politikasına yansımıştır. Doğal olarak olumsuz bir yansıma söz konusu olmuştur. İşbirliği için gerekli ortam bu ayrışmadan dolayı sağlanamamıştır. Bu kısıtlara rağmen büyük projelerin başladığı dönemde, Türkiye’nin Keban Barajının inşasına başladığı 1960’lı yıllarda ve benzer hedeflerle Suriye’nin Tabka barajını başlattığı dönemde, nehirlerin akışında ciddi değişiklik olacağını fark etmesiyle Irak bu durumdan tedirgin olmuş ve su konusunu üç ülke arasında müzakere etmek istemiştir. Soğuk Savaş ortamında ve ikili ilişkilerde sorunların olduğu dönemde su konusunda düzenli olmayan teknik müzakereler süreci 1960’lar, ORSAM 70’ler ve 80’lerde devam etmiştir. Müzakereler süreci her ne kadar işbirliği ve nihai kullanım anlaşmalarına destek olacak sonuçlar getirmese de, ülkelerin su politikalarını anlamada, kurumsallaşmayı izleme ve buradan nereye gidilebileceğini görmek açısından önemli bir olgular bütünüdür. Düzensiz aralıklarla yapılan bu teknik müzakerelerde, 1960’larda ve 70’lerde hidrolojik ve hidrometerolojik veriler karşılıklı değiştirilmiştir. 1980 yılında Türkiye ve Irak daha düzenli ve sürekli bir müzakere yapılanması kurulması amacıyla ortak bir komite kurmaya karar vermişler, Suriye de bu Ortak Teknik Komite yapılanmasına 1983’de katılmıştır. Hedefler ve çalışma alanı itibariyle bir ortak anlayış belirlenmeye çalışılmıştır. 1980’li yıllar ikili siyasi ilişkilerin (Türkiye ve Suriye arasında özellikle) ciddi gerilimler yaşadığı dönemin başlangıcıdır. Soğuk Savaş küresel düzeyde devam ederken bölgede ilişkiler de bozulmuştur. Türkiye ile Suriye arasında tarihsel sorunlar da bulunmaktadır. Örneğin, Hatay Sorunu çözülememiştir. Bu durum Suriye’nin bağımsızlığından beri kabullenmediği bir toprak meselesidir. Bir de buna 80’li yıllarda yoğun bir şekilde terörizmin başlamasıyla güvenlik sorunu eklenmiş ve Türkiye’nin algılaması ve bulguları, terörizmin başlangıcının ve sürmesinin arkasında komşu ülkelerin (Suriye) olduğu yönünde olduğu için ciddi güvelik meseleleri doğmaya başlamıştır. Ortak Teknik Komite (OTK) bu kısıtların altında toplanmıştır. Toplantılara Irak, Suriye ve Türkiye’den katılan hidrolik bürokrasiler (diplomatlar ve teknokratlar) yapıcı işbirliği önerileri getirmemişlerdir. Katı ve değişmez pozisyonlarla görüşmeleri sürdürmüşlerdir. Suriye ve Irak artık birbirine çok benzeyen ve işbirliği pozisyonunda bulunan tutumlarıyla sadece Fırat sularını kapsayan bir paylaşım antlaşması yapılması üzerinde ısrarcı taleplerde bulunurken, Türkiye, Fırat ve Dicle ve Asi nehirlerinin bölgesel sular olarak ele alınacağı bütüncül bir su yönetimi talebinde bulunmuştur. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 25 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Türkiye, Ortak Teknik Komite görüşmelerinde Fırat ve Dicle’nin tek bir havza olduğunu vurgulamış ve Asi nehrindeki sorunlarını da dile getirmiştir. Türkiye ayrıca bir işbirliği önerisi olarak “Üç Aşamalı Planı” 1984’de Teknik Komite’ye getirmiş ve bu araştırma ve alan projesi çerçevesinde havzada öncelikle su ve toprak kaynaklarının bir döküm çalışmasının yapılması ve bu çalışmadan elde edilen bulgular çerçevesinde bir tahsis anlaşmasına gidilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu çerçevede Türkiye’nin önerdiği, bir buçuk- iki senelik bir alan çalışması sonucunda havzada ne kadar suyun olduğunun ortaya çıkarılması, verilerin düzenli değiştirilmesi, verilerin eşgüdümünün yapılması ve bununla beraber toprak kalitesinin ve sulanabilir alanlarının ortaya çıkarılmasıdır. Ancak Irak ve Suriye Fırat’ın sularının üçte ikisinin Türkiye tarafından aşağı kıyıya bırakılmasını içeren bir paylaşım antlaşması konusunda ısrarcı olmuşlar ve OTK’nın da esasen bu antlaşmanın izlemesiyle meşgul olmasını talep etmişledir. Çatışan bu hedefler nedeniyle üzerinde uzlaşılan bir antlaşma ortaya çıkmamıştır. OTK çalışmalarına 1992’de ara vermiştir. Öte yandan su konusu daha üst düzeyde tartışılır ise belki bir çözüm bulunabilir yaklaşımıyla başbakanlar düzeyinde görüşmeler gerçekleşmiştir. Ancak 1990’lı yılların başında Türkiye-Suriye ilişkilerinin her açıdan zorluklar içermesi nedeniyle bir ilerleme sağlanamamıştır. Sınıraşan su politikasında en önemli dönüm noktası, Türkiye Suriye arasındaki bir kriz sonrası imzalanan ve güvenlik problemlerini çözen Adana Mutabakatı (1998) olmuştur. Bu durum tabi sınıraşan su kaynaklarının kullanımına ilişkin ilişkilere, havza yönetimine hemen yansımamıştır. Ama karşılıklı görüşmeler ve kurumlar arası iletişim sıklaşmış ve giderek daha önemli bir noktaya geliyor ve daha üst bir seviyeye çıkıyor. Bu arada hatırlamamız gereken bir nokta da bu havzada iki tane iki taraflı su paylaşım antlaşmasının da tüm bu müzakere süreçlerinin kapsamında ve dışında imzalan- 26 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 mış, karara bağlanmış olmasıdır. Biri 1987’de Türkiye-Suriye arasında ortak karma ekonomik komisyon sırasında yapılan bir antlaşmadır. Bir başka deyişle OTK’nın dışında bir girişimdir. Diğeri de Türkiye’nin olmadığı bir teknik komite toplantısında Suriye ve Irak’ın 1990 yılında imzaladığı yüzdeler üzerine bir andlaşmadır. Suriye, Fırat’ın yüzde 58’sini Irak’a bırakmaya razı olmuştur. 1987’de de Türkiye, Fırat’ın yarısını yani saniyede 500m3 suyu Suriye’ye bırakacağını, bunun geçici bir andlaşma olduğunu ama bu geçici kriterinin nihai tahsis andlaşmasına kadar olduğu vurgulanmıştır. ORSAM: 1998 Adana Mutabakatı sonrası ve 2000’li yıllarda Türkiye-Suriye ilişkileri ne yönde ilerlemiştir ve bu durumun su sorunun çözümüne etkisi ne olmuştur? Ayşegül KİBAROĞLU: İki taraflı anlaşmaları bir tarafa bırakarak, 98 sonrası yeni gelişmelere bakarsak: 98 Adana Protokolü dediğim gibi bir güvenlik protokolü, Türkiye’yi ciddi bir şekilde tatmin eden bir protokol, terörizmin Suriye’den kaynaklanmayacağını ya da bunu izleyebileceğini gösteren bir protokoldür. Aynı şekilde terörizmin liderinin Suriye’den çıkarıldığı ve bunun da önemli bir kazanım olduğunu düşünerek karşılıklı güven yapıcı ilişkiler başlıyor. 2000 yılı da TürkiyeSuriye ilişkileri açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Hafız Esad’ın cenazesine Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in katılması, bunun ilk defa Cumhurbaşkanlığı düzeyinde Suriye’ye yapılan bir ziyaret olması bakımından önemli bir gelişmedir. Diğer alanlarda önemli gelişmeler kaydedilmiştir: Örneğin, ekonomik ilişkilerde hızlı bir gelişme olmuştur, uzun yıllar sorun olan çifte vergilendirme, diğer ekonomik ilişkileri engelleyici vergiler kaldırılmış ve arka arkaya yapılan anlaşmalar ve sonunda da 2004’de Serbest Ticaret Antlaşması imzalanması ekonomik ilişkilerin gelişmesini sağlamıştır. Bu siyasi ve ekonomik gelişmeler ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 sadece devletler arasında değil; özel sektörün ve sivil toplumun da katılımıyla genişlemiş ve güçlendirilmiştir. Türkiye ve Suriye arasındaki sınır aynı zaman da akrabalık ilişkilerini de ayıran bir sınırdır. Bu sınırın yavaş yavaş bu siyasi ve ekonomik ilişkilerdeki gelişmeler sonucunda aşılabilir bir sınır haline gelmesiyle, vizelerin kaldırılmasıyla sosyal ve kültürel ilişkilerin gelişmesinin önündeki engeller kaldırılmıştır. Bu ortamda suyla ilgili ilişkilerde bir canlanma göze çarpmaktadır. İlk girişim, 2001-2002 yıllarında Türkiye’den GAP İdaresi ve Suriye’nin toprak ıslahından sorumlu kuruluşu olan ve Sulama Bakanlığı bünyesinde bulunan Toprak Geliştirme Kurumu olarak Türkçe’ye çevirilebilecek olan General Organization of Land Development (GOLD) kuruluşunun, birbiriyle benzer hedefleri olan ilgili iki kurumun imzaladığı protokollerle ortaya çıkmıştır. Bu protokoller su paylaşımını konu alan anlaşmalar değildir ama işbirliğine yönelik yapıcı bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Suriye’nin uzun yıllar GAP’la ilgili karar-vericiler ve diğer siyasi aktörler düzeyinde sadece eleştiriler ve diplomatik protesto notalarıyla geliştirdiği ilişkilerden, işbirliği ortamına gitmediği 70li ve 80li yıllardan sonra bu iki protokolle Türkiye ve Suriye heyetleri GAP’ta zaman zaman da Suriye’de teknik görüşmeler gerçekleştirmeye başlamışlardır. Bu protokollerden sonra oluşan ortamı büyük su projelerini yerinde görüp deneyimleri paylaşmak açısından samimi yaklaşımların geliştiği ve bürokrasiler arası bir işbirliği dönemi olarak tanımlayabiliriz. Bu iki protokolde de su paylaşımına atıfta bulunulmamıştır. Suyun kalkınmadaki yerini vurgulayan, kırsal kalkınmayla ilgili, ortak araştırma projeleri, uzman değişimi ve alan çalışmaları özellikle köylerde kalkınma nasıl sağlanabilir hedeflerini içeren anlaşmalardır. Hedeflenen faaliyetler üç başlık altında toplanmaktadır: eğitim, uzman değişimi ve ortak projeler. Başlıca çalışma konuları sulama, sulamanın katılımcı yönetimi, kırsal kalkınma, toprak ıslahı ve kullanımıdır. ORSAM Örneğin Suriye toprak ıslahı konusunda oldukça deneyim kazanmıştır. Suriye toprakları özelikle Fırat nehri çevresinde kireçli ve cipsli unsur içerdiği için, yıllar boyunca topraklarını ıslah ederek sulama sistemlerinin yapımı için uygun biçime getirmek için çaba göstermiştir. Öte yandan Türkiye de GAP kapsamında su ve toprak kaynaklarına dayalı çok sektörlü ve entegre bir kalkınma gerçekleştirmeye çalıştığı için bu çerçevedeki deneyimlerini bu iki protokol kapsamında paylaşmak yoluna gitmiştir. Her ne kadar bu protokoller 2002 sonrası dönemde somut uygulamalara dönüşmeseler de, hedeflenen projeler gerçekleşmese de iki kurum arasında karşılıklı danışma ve diyalog sürmüştür. Sonraki dönemde bu iki kurum arasındaki ilişki daha somut, daha üst düzey ilişkilere temel olmuştur. 2007’den buyana gözlemlediğimiz su ve toprak kaynakları ve çevreyle ilgili bakanlıklar arasında (Türkiye Çevre ve Orman Bakanlığı, Irak Su Bakanlığı, Suriye Sulama Bakanlığı) bakanlar düzeyinde ve bürokratik seviyede işbirliğini yürüten bir kurumlar ağı oluşmuştur. 2009’da İstanbul’da düzenlenen Dünya Su Forumu’nun hazırlıklarının başladığı 2007 yılında üç ülkenin su yönetimiyle ilgili bakanları çeşitli uluslararası toplantılar kapsamında görüşmelere başlamışlardır. Takip eden dönemde bu görüşmeleri sürekli bir görüşme platformuna dönüştürmüşler ve özellikle havzada yaşanan şiddetli kuraklık sorunuyla baş edebilmek için sık sık bir araya gelmişler ve soruna çözüm bulmaya çalışmışlardır. Bu görüşmelerde meteorolojik ve hidrolojik veri değişiminin gerekliliği de vurgulanmıştır. Suriye ve Irak’ın reddetmesinden dolayı Üç Aşamalı Plan geçmişte uygulanamamıştır ama bu görüşmeler kapsamında Plan’ın hedeflerine benzer konular tekrar gündeme gelmiştir. Bunun da ötesinde Türkiye 2008-2009 döneminde güney komşularıyla ilişkilerini kurumsallaştırma adına ciddi bir atağa geçmiştir. Türkiye gelişen bu ilişkiler ağını kalıcı, sürek- ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 27 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM li, ortak, yüksek düzeyli stratejik konseylerde somutlaştırma yoluna gitmiştir. Türkiye-Suriye arasında 2009 Aralık ve Türkiye-Irak arasında 2009 Eylül aylarında toplanan yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi bakanlar toplantısı gerçekleştirilmiştir. Bu konseyler, başbakanlar ve devlet başkanları nezdinde toplanmışlardır. Kurulan konseyin yapısı, yılda en az bir kere devlet başkanları düzeyinde ve en az yılda üç kere bakanlar düzeyinde ilgili bakanların katılımı ile toplanmasını içermektedir. Bu toplantılarda sadece su tartışılmamaktadır. Sosyo–ekonomik kalkınma konuları “suyu” da içerecek biçimde ele alınmış ilgili hemen hemen bütün bakanların katılımıyla ortak kabine denilen bir oluşum yapılandırılmıştır. Bu toplantılar sonucunda hükümetler tarafından bağlayıcılığı taahhüt edilen mutabakat metinleri (ikili anlaşmalar) imzalanmıştır. Bu iki toplantıda Irak’la 48, Suriye ile 50 protokol imzalanmıştır. Bu protokollerin bir kısmı su konusuna değinmektedir. İlk toplantılardan sonra yapılan açıklamalar önemli çünkü Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Suriye ile imzalanan 50 protokol ve Irak’la imzalanan 48 protokol arasında en önemli olanları su, güvenlik ve enerji protokolleri olduğunu ve bu protokollerin acilen uygulamaya geçilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu da gösteriyor ki su hem diğer sosyoekonomik ilişkilerin içinde yer alıyor hem de politik ve güvenlikle ilgili yüksek seviyeli konular arasında yer alan üç konu arasında acilen ele alınması gereken konular arasında değerlendirilmektedir. Türkiye-Suriye arasında suyla ilgili imzalanan protokollere baktığımız zaman ülkelerin pozisyonlarında değişim olduğunu görüyoruz. Çünkü bu görüşmelerde Suriye, Asi ve Dicle’yi konuşmakta sakınca görmemiştir. Asi’deki ve Fırat-Dicle nehirlerinden Türkiye’nin ve Suriye’nin ihtiyaçları ön plana çıktığı ve ciddiyetle ele alındığı için o eski katı tutumlar geri plana bırakılmış ve protokolleri görüşen heyetler bu havzalardaki meseleleri bir arada ele almışlardır. Asi ile il- 28 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 gili olan Türkiye’nin taleplerini cevap verecek olan ortak bir barajın sınırda yapılmasını öngören (Dostluk Barajı) bir protokol imzalanmıştır. Dicle nehriyle ilişkin yapılan protokol ilginç bir gelişmedir çünkü daha önceleri 70’li ve 80’li yıllarda Suriye Dicle’yi görüşmek istememiş ve bu nehirle ilgili bir talepte de bulunmamıştır. Ancak yıllar geçtikçe Suriye’nin büyüyen nüfusu ve kalkınma hedefleriyle, Dicle nehrinde geliştirmeyi planladığı sulama projeleri nedeniyle, Dicle suyundan talebi artmaya başlamıştır ve özellikle 2000’li yılların başından buyana Suriye’de Kuzey Doğu sulama projesi ciddi bir boyut almıştır. Burada 150 bin hektarlık alanın sulanması planlandığı için konuyu Türkiye ve Irak’la konuşmak durumunda kalmıştır. Dicle nehri, SuriyeTürkiye, Suriye-Irak arasında sınır yapan bir sudur. Aslında sınırların kısa bir bölümünü oluşturmaktadır. Ama Türkiye’den çıktıktan sonra bu geçtiği mesafede ciddi miktarda su akmaktadır ve Suriye’nin bu suları sulama projeleriyle kanalize etme imkanı var. 2002’de Irak ve Suriye, Dicle nehri Türkiye’den çıktıktan sonraki bölümünde su pompalamasına sıcak baktığını vurgulayan iyi niyetini gösteren bir protokol imzalamıştır ve bu protokol ile Suriye, Dicle nehrinden yılda 1,2 milyar metre küp su pompalama imkanına sahip olmuştur. Benzer bir Protokol Türkiye ve Suriye arasında da imzalanmış ve Suriye Dicle’den su pompalama konusunda iki komşusunun da onayını almıştır. Diğer iki protokolde daha genel konular içermekle beraber günümüzde su konusunun yönetimi konusunda gelişmiş ülkelerin de önem verdiği en önemli konular olarak ortaya çıkan, kuraklıkla mücadele ve su kalitesini iyileştirme konularını içermektedirler. Bu konularda da tarafların somut hedefleri bulunmaktadır. 2009 yılı sonunda imzalanan bu protokoller 2010’da bakanlıklar nezdinde ki çalışma gruplarına devredilmiştir. Özellikle su kalitesini iyileştirme konusunda Türkiye’de Çevre ve Orman Bakanlığı, Suriye’nin ilgili Sulama ve Çevre Bakanlıkları, ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Fırat Nehri ve Asi nehrinin kollarında su arıtma tesisi yapımıyla ilgili ön anlaşmalara varmışlardır. Şimdi bu anlaşmaların uygulama, projelendirme safhasındayız. Bu noktada bir hususa dikkat çekmek gereklidir. Asi nehrinde yapılması öngörülen atıksu arıtma tesisleri ile beraber Fırat ve Dicle’nin kollarında için de benzer tesislerin yapımı gündemdedir. Türkiye atık su arıtma tesislerini Çağçağ ve Cullap nehir kollarında yapılmasına destek verecek, Suriye’den de beklenen Asi’de de aynı şekilde kirliliği arıtabilecek tesislerin yapılmaya başlanmasıdır. Buradaki önemli husus: Asi nehir havzası ve Fırat-Dicle nehir sistemleri arasında anlaşma ve uygulamalarda bir ilişki ve karşılıklılık esasının benimsenmiş olmasıdır. Irak’la olan ilişkilerde imzalanan 48 protokolden suyla ilgili olanı daha genel terimler içermektedir: Türkiye-Irak arasında özellikle hidrolojik ve hidrometerolojik verilerin değişimi ve suyun verimli kullanımının önemi vurgulanmaktadır. Ayrıca su kalitesinin iyileştirilmesi öngörülmektedir. Protokoller (mutabakat metinleri) henüz Resmi Gazetede yayımlanmadı. Su konusunda yapılan protokollerin içeriğinin araştırmacı ve akademisyenler tarafından dikkatle incelenip gelecekte neler getirebileceği konusunda kestirmelerde bulunmak önemlidir. Suyla ilgili ilişkilerin işbirliği platformunda yürütüldüğü dikkat çekmekte ve kıyıdaşların söyleminde bir takım kavramsal değişimler var. Daha önce hakların öncelikle vurgulandığı: Suriye ve Irak’ın tarihi haklarını ve Fırat’ın üçte ikisini talep ettikleri “paylaşım” retoriği değişmiş artık daha çok acil su ihtiyaçlarının vurgulandığı bir anlayış benimsenmeye başlanmıştır. Elbette hala üç ülke nezdinde su haklarının tanınması ve korunması esastır. Geçmişte yapılan ve su haklarını tanımlayan 1987 ve 1990 protokolleri uygulama sürecinde başarılı olmamış ve tarafları tatmin etmemişlerdir. Türkiye 1987 Protokolü ile Suriye’nin su hakkını Fırat’ın yarısını (500m3/saniye) ORSAM vererek çoktan tanımıştır. Ancak bu protokollerin büyüyen su problemlerine cevap veremediği de ortaya çıkmıştır. Su haklarının tanınması her anlamda önemlidir ama sınıraşan suların yönetiminde kuraklıkla mücadele, su kirliliğinin önlenmesi, eşgüdüm sağlanması ve havza bazında yönetiminin sağlanabilmesi daha öncelikli olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle su haklarının tanınması ve üç ülkenin eşgüdümsüz politikalara devam etmeleri su sorunlarının çözümüne katkıda bulunmamaktadır. İhtiyaçlara odaklanılması ise kapsamlı ve uzun erimli işbirliğine olanak sağlayacaktır. Nitekim Eylül 2009’da Türkiye, Irak ve Suriye ilgili bakanları Ankara’da bir araya gelerek kuraklığın yıkıcı etkilerini hafifletebilmek amacıyla Fırat’tan su salım programını konuştular. Bu toplantı sonucunda Türkiye Fırat’tan 500 metre3 de üstünde 550 metre3 su vermeyi kabul etti. Ekim, Kasım aylarında Aralığa kadar Türkiye Suriye’ye daha fazla su bıraktı. Atatürk Barajı’nın operasyon sisteminde değişiklik yapıldı. Daha az enerji üretildi ve daha fazla su salımı sağlandı. Böylelikle, Türkiye, Suriye ve Irak’tan gelen acil su ihtiyaçlarına yönelik talebe derhal cevap vermiş oldu. Çünkü bu ikili protokoller bazı önemli ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapılsa da havzanın tamamının yönetimini kolaylaştıracak bir anlaşma değil. Kendi içinde bütünlükleri var ancak nihayetinde bunlar ikili protokoller havza sularının etkin ve adil kullanımının tam anlamıyla sağlanabilmesi için tüm kıyıdaşların katılımıyla bir düzenleme yapılması gerekecektir. ORSAM: Son zamanlarda bu doğrultuda ki Türkiye’nin girişimleri nelerdir? Ayşegül KİBAROĞLU: Ortak Teknik Komite yeniden canlandırılıyor, 1992’den buyana toplanamayan Komite 2007 yılından itibaren yeniden toplanmaya başladı. Mutabakat metinleri de OTK’da formüle edildi. Toplanmaya da devam edeceği vurgulanıyor. Özellikle veri ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 29 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM değişimi, verilen toplanmasında ve analizinde bir standarda gidilmesi konusunda ülkeler arasında işbirliği mekanizmasının kurulacağı ve özellikle miktara ilişkin verilerin toplanması, ölçülmesi ve değerlendirilmesiyle ilgili bir çalışma grubunun yapılandırıldığı dikkat çekiyor. Sonuçlarının ne olacağını zamanla izleyeceğiz ama bu konudan başlanmış olması önemli. Çalışma grubu toplantılarında Türkiye Üç Aşamalı Planı gündeme getirmiş olabilir. Çünkü bu yaklaşımın (verilerin eşgüdüm ve işbirliği içinde toplanması) başlangıcı o plandadır. Ama “Üç Aşamalı Planda” su kalitesi, kirlilik, çevre koruma konuları yoktu. 1980’lerin dünyasında su kalitesi ve çevre koruma konuları hemen hemen hiçbir gelişmekte olan ülkenin veya birçok gelişmiş ülkenin gündemlerinde yoktu zaten. Şimdiki veri değişiminde Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde geliştirdiği yeni yasalar ve uygulama sürecinde ön plana çıkan su kirliliğini önleme ve çevre koruma konuları ön plana çıkmaktadır. Zaten Türkiye’de de su konularının Çevre ve Orman Bakanlığı altında yönetildiği için çevre ve kalite unsurlarının artarak sınıraşan su müzakerelerinde yerini alacağını tahmin ediyorum. Türkiye-Suriye arasında imzalanan su kalitesini iyileştirilmesini içeren protokol aslında bunu kapsar durumda. Bu protokolü formüle ederken Çevre ve Orman Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı’yla beraber esasında Su Çerçeve Direktifi kriterlerini, Türkiye’nin bu alanda uyumlaştırma çalışmalarında uygulamaya çalıştığı kriterleri ve parametreleri kullanmışlardır. Bu önemli ve iyi bir gelişmedir. Türkiye’de yeni yasal süreç çerçevesinde 25 havzada su kaynakları kalitesini ölçme, izleme ve iyileştirme amacıyla çeşitli faaliyetler başlayacaktır. Bu çalışmaların Fırat ve Dicle 30 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 havzasında da uygulanacağı ve bu yeni politikaların havzada su kullanım uygulamalarına yansıyacağı öngörülebilir. Bu yeni yaklaşım sonucunda nehirlerin korunması ve gelecek kuşaklara daha temiz ve yeterli miktarda aktarılabilmesi mümkün olabilecektir. ORSAM: Türkiye-Suriye ilişkilerinde ortaya çıkan gelişmeleri ve bu gelişmelerin suya etkisini Irak ile olan ilişkilerde görülebilmesi mümkün mü? Ayşegül KİBAROĞLU: Türkiye Suriye ilişkileri oldukça kontrollü, güven arttırıcı önlemlerle zenginleştirilmiş ve iki liderin özellikle yapıcı ilişkileriyle giderek kalıcı bir işbirliği yolunda ilerlerken, Türkiye-Irak ilişkilerinde bazı gölgeler bulunmaktadır ve bu gölgeler suya da yansımaktadır. Irak Parlamentosu 2009 yılında aldığı kararla Irak’ın Türkiye ve Suriye ile gerçekleştireceği tüm siyasi, ekonomik anlaşmalarda Irak’ın su hakları tanınması gerektiği aksi takdirde bu anlaşmaların onaylanmayacağını belirtmiş ve bu karar gelişen işbirliği atmosferi için rahatsız edici bir durum yaratmıştır. Çünkü Türkiye, Irak’la bir yandan güvenlik alanında ve ekonomik alanda ilişkilerini hızla geliştirmeye çalışmakta ve bu amaçla çeşitli anlaşmalar imzalanmaktadır. Ancak bu anlaşmaların onaylanmasıyla ilgili Irak parlamentosunun çekincesinden dolayı problemler ortaya çıkmaktadır. ORSAM: Değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz. * Bu söyleşi 18 Şubat 2011’de Ankara’da ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından gerçekleştirilmiştir. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM BEŞİNCİ DÜNYA SU FORUMU BÖLGESEL SÜREÇ KOORDİNATÖRÜ HAMZA ÖZGÜLER: “İSTANBUL ULUSLARARASI SU FORUMU BÖLGEMİZİN EN ÖNEMLİ OLUŞUMLARINDAN BİRİDİR” 25 Mart 2011 2009 yılında 5. Dünya Su Forumu’na ev sahipliği yapan Türkiye, şimdi de 3-5 Mayıs 2011 tarihlerinde İstanbul Uluslararası Su Formu’na hazırlanıyor. 2009 yılında başarılı bir organizasyona imza atan DSİ’de “Türkiye ve Civarı” Bölgesel Süreci Koordinatörü Hamza Özgüler, İstanbul’daki toplantının Türkiye ve bölgesinin su alanındaki en önemli oluşumlarından biri olduğunu anlattı. Halen DSİ Etüd ve Plan Daire Başkanlığı Uluslararası Hidrolojik Faaliyetler Şube Müdürlüğü görevini yürüten Özgüler, İstanbul Forumu’nun, bölgesel su önceliklerine odaklanmasının ve Dünya Su Forumlarının bölgesel bileşeniyle bağlantılı olarak Stokholm Dünya Su Haftası ve Singapur Su Günleri gibi uluslararası bir etkinlik şeklinde düzenlenmesinin öngörüldüğünü bildirdi. ORSAM: Bize kendinizden kısaca söz eder misiniz? Hamza ÖZGÜLER: Sorularınıza Beşinci Dünya Su Forumunda Tematik Süreç ve Bölgesel Süreç ilgilisi olmamın yanı sıra, İstanbul Uluslararası Su Forumu Yönlendirme Komitesi üyesi olarak cevap vermeye çalışacağım. 1984 yılında İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümünden lisans diplomasını aldıktan sonra, DSİ Genel Müdürlüğünde meslek hayatıma başladım. 1988-1989 döneminde IHEDelft’te hidroloji eğitim programına katılım sağlayarak diploma almaya hak kazandım. 2001 yılında Hacettepe Üniversitesi Çevre Bilimleri Dalından Yüksek Lisans derecesini aldım. Halen, DSİ Etüt ve Plan Dairesi Başkanlığı bünyesinde kurulu bulunan Uluslararası Hidrolojik Faaliyetler Şube Müdürlüğünü yapmaktayım. Görevim gereği çeşitli BM kurumları ve uluslararası su teşkilatlarıyla yakın iletişim halindeyim. Beşinci Dünya Su Forumu’nun yapılanması sürecinde tematik iletişim noktası ve bölgesel koordinatör olarak Forum hazırlık süreci çalışmalarında bulundum. ORSAM: Hem Dünya Su Forumu hem de İstanbul Uluslararası Su Forumu’nun hazırlık sürecinde rolü olan Şubenizden bahsedebilir misiniz? Hamza ÖZGÜLER: Ülkemizde yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının gözlenmesi, geliştirilmesi ve yönetimi konularında çeşitli faaliyetleri sürdüren DSİ Genel Müdürlüğü, su kaynaklarıyla ilgili uluslararası hidrolojik faaliyetlerin yürütülmesi ve temsili açısından da çok önemli rol üstlenmiş bulunmaktadır. Bu çerçevede DSİ Genel Müdürlüğü Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı bünyesinde Uluslararası Hidrolojik Faaliyetler Şube Müdürlüğü 2003 yılında önce Birim olarak, 2007 yılında da Şube olarak DSİ Teşkilat şemasına dahil olmuştur. Söz konusu Birim, uluslararası su kurumlarıyla yakın iletişim halindedir. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 31 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORSAM: 5. Dünya Su Forumu’na ev sahipliği için Türkiye’nin seçilme sürecini ve bu hedefe yönelik çabalardan kısaca bahsedebilir misiniz? Hamza ÖZGÜLER: Beşinci Dünya Su Forumu ev sahipliğinin ülkemize kazandırılması uzun zamana yayılan, birbirlerini takip eden ve tamamlayan belirli kademelerden teşkil bir proje niteliğindedir. DSİ, Dünya Su Konseyi’ne 2000 yılında üye olmuştur. DSİ liderliğinde Türk grubu Dünya Su Konseyi yönetim kademelerinde etkin görevler almıştır. DSİ Genel Müdürlük Makamları her dönem konuya azami özen göstermişler, bu hususta ülke çapında ilgili kurumlar nezdinde gerekli eşgüdümü sağlamışlardır. Ülkemizin Forum’a adaylığı ilk önce 2003 yılında gündeme gelmiştir, ancak o zaman yapılan seçim lehimize sonuçlanmamıştır. Buna rağmen, DSİ Dünya Su Konseyi ile iletişimlerini kesmemiştir. O zamanki Genel Müdürümüz, şimdiki Bakanımız Sayın Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun liderliğinde adaylık ve hazırlık süreci ilgili kurumlarca çok etkin olarak takip edilmiştir. Bunun neticesinde, 2006 yılındaki adaylığımızda, Dünya Su Konseyi Yönetim Kurulu’ndan büyük çoğunlukla destek kararı çıkmıştır. ORSAM: İstanbul 5. Dünya Su Forumu Türkiye’nin su politikalarını diğer ülkelere anlatmasında nasıl bir fayda sağlamıştır, özellikle sınıraşan sularında kıyıdaşları ile ilişkilerinde etkili olmuş mudur? Hamza ÖZGÜLER: Son yıllarda ülkemizin sınıraşan su politikalarının Türkiye’nin genel dış politikası ilkeleri çerçevesinde ele alındığı ve geliştirildiği malumdur. Bu çerçevede, komşu ülkelerle yoğun iletişimler ve işbirliği faaliyetleri geliştirilmekte ve çeşitli projeler uygulamaya konulmaktadır. Beşinci Dünya Su Forumu, esasında, Ülkemizin liderliğinde gerçekleşen bu diyalog ve işbirliği zeminini pekiştiren bir ortam olma niteliğini haizdir. 32 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM: Diğer Su Forumları ile kıyaslayarak İstanbul 5. Dünya Su Forumunu değerlendirebilir misiniz? Hamza ÖZGÜLER: Beşinci Dünya Su Forumu’nun ana teması sorunlara ve çözümlere “köprü” olmaktı. Gerçekleştirilen çok başarılı bu etkinlikle, Forum haftasında suyun bizatihi kendisinin köprü olduğuna şahit olduk. Dünya su kamuoyunu, Türkiye olarak, suyun birleştirici yanı ile yakınlaştırabildik. Halicin iki yakasını, Sütlüce ile Feshane’yi birleştiren tarihi Galata köprüsü gibi, Beşinci Dünya Su Forumu da kıtaları, insanları, düşünceleri, deneyimleri birleştirdi; Dünya’da suya ilişkin bir görüşü olan herkesi bir araya getirdi; su için suyumuzun korunması için sorunları ve çözümleri birbirine yakınlaştırdı. Kısaca ifade etmek gerekirse, suyun ortak dilimiz olduğunu ve dünyanın geleceği olduğu hususu Beşinci Dünya Su Forumu haftası ile bir kez daha tespit olunmuş, Dünya genelinde su meselesi politik gündemin ilk sıralarında yerini almıştır. Devlet ve Hükümet Başkanlarının katıldığı Su Forumu Dünyaya en üst düzeyde gerekli mesajları vermiştir. ORSAM: Fransa, Marsilya’da yapılacak 6. Dünya Su Forumu için yapılan hazırlıklardan söz edebilir misiniz? Hamza ÖZGÜLER: Altıncı Dünya Su Forumu, 12-17 Mart 2012 tarihleri arasında, Fransa’nın Marsilya kentinde gerçekleştirilecektir. 6. Forum’un ana sözü, “çözümler zamanı” olarak belirlenmiştir. 6. Dünya Su Forumu süresince faaliyetler Siyasi Süreç, Tematik Süreç, Bölgesel Süreç, Yerel İdareler-Vatandaşlar Süreci şeklinde 4 ana süreç başlığı altında toplanacaktır. Tematik Süreç Komisyonunun Başkanlığı Sayın Prof. Dr. Doğan Altınbilek hocamız tarafından sağlanmaktadır. ORSAM: 3-5 Mayıs 2011, İstanbul Uluslararası Su Formu fikri nasıl oluştu, amacı nedir ve tekrarı yapılacak mı? ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Hamza ÖZGÜLER: İstanbul Uluslararası Su Forumu, 5. Dünya Su Forumu hazırlık sürecinde fiili olarak oluşmuş, 2009 Şubat ayında ilk toplantısını yapmıştır. İUSF’nun, Beşinci Dünya Su Forumu sürecinde oluşan bilgi birikimlerinin bir ileri safhaya getirilerek daha kapsamlı ve kurumsal bir çerçevede kalıcı olmasının sağlanması ve devamı fikri Çevre ve Orman Bakanlığımızın yönlendirmesi çerçevesinde DSİ Genel Müdürlüğünce geliştirilmiş ve uygulamaya konmuştur. Dünya Su Forumlarından 1 yıl önce, her 3 yılda bir yapılmakta olan İstanbul Uluslararası Su Forumu, ülkemiz ve bölgemiz için su alanında en önemli oluşumlardan biri olarak görülmektedir. İstanbul Forumu’nun, Bölgesel su ORSAM önceliklerine odaklanması, Dünya Su Forumlarının bölgesel bileşeniyle bağlantılı olarak, Stockholm Dünya Su Haftası ve Singapur Su Günleri gibi uluslararası bir etkinlik şeklinde düzenlenmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu da DSİ Genel Müdürlüğü tarafından 3-5 Mayıs 2011 günlerinde İstanbul’da Haliç Kongre Merkezinde düzenlenecektir. ORSAM: Bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. *Bu söyleşi 10 Mart 2011’de DSİ’de, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 33 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM PROF. DR. SENCER İMER: “ORTADOĞU’DAKİ SON GELİŞMELERDE SU POLİTİKALARININ ETKİSİ DİKKATTEN KAÇIRILMAMALI” 08 Nisan 2011 Aksaray Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İ.İ.B.F. Dekanı Prof. Dr. Sencer İmer, ORSAM Su Araştırmaları Programı’nın sorularını yanıtladı. İmer, Ortadoğu’daki su meseleleri bağlamında birçok konuya temas ederek suyun bölge siyasetindeki önemini anlattı. Türkiye’nin geçmişte Ortadoğu’daki su sıkıntısının aşılması için gösterdiği çabalara ve İsrail’in su politikalarındaki ince manevralarına vurgu yapan İmer, Ortadoğu’da halk isyanlarıyla başlayan ve uluslararası müdahaleye varan olaylara farklı bakış açılarıyla da bakılabilmesi gerektiğini söyledi. İmer, Libya ve Mısır’ın su projeleriyle İsrail bağlantısına dair ilginç noktalara dikkat çekti. ORSAM: Türkiye’nin su kaynakları açışından durumu ve Ortadoğu ile ilişkilerini değerlendirebilir misiniz? Sencer İMER: Su konusunda bölgemizi ve Türkiye’yi konuşacaksak eğer, bölgemiz kişi başına düşen su bakımından dünyada en az suyun düştüğü bölgedir. Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerine göre iyi durumda olan ülkeler Türkiye, Irak ve Lübnan’dır. Genel anlamda baktığımızda, Irak işgal edilmiş durumdadır, Lübnan ise İsrail’in her an yukarı doğru çıkıp Litani nehrini topraklarına katacak şekilde bir harekat yapabilme olasılığının sıkıntısı içindedir. Türkiye bölücü terör örgütü sorunu yaşamaktadır. Bölücü terör örgütünün faaliyetlerinin yoğunlaştığı dönemi incelediğimizde, 1980’lerde Atatürk Barajının yapıldığı tarihte terör örgütünün faaliyete geçtiğini görmekteyiz. Bu durum bir tesadüf değildir. Terör örgütünün faaliyeti o zaman ki Suriye hükümeti tarafından, Suriye Cumhur- 34 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 başkanı Hafız Esat tarafından desteklenmiştir. Tabii bu açıkça yapılmadı ama terör örgütünün kampları orada yer alıyordu ve orada ikamet ediyorlardı. Öcalan Şam’da oturuyordu. Niye böyle oluyordu? Suriyelilerin şöyle bir endişesi vardı; eğer Atatürk Barajı yapılırsa, büyük su miktarı tutulacak, büyük su miktarı tutulduğu zaman da, Fırat nehrinden bize su verilmeyecek ve bizde susuz kalacağız. Yani suyun miktarı ile ilgili korku söz konusuydu. Sonra ne oldu? Bu terör örgütünü faaliyete sokarak ve uluslararası girişimlerle bu barajın yapılması engellenmeye çalışıldı. Türkiye ise bu dönemi büyük bir başarı ile yürüttü. Gerek finansal, gerekse, inşat faaliyetlerini sürdürdü. Ama bunu yaparken Türkiye dışarıya şu mesajları da verdi. Su tutma safhasına gelindiğinde de göreceksiniz biz size sıkıntı yaratmayacağız. Ayrıca, biz iyi niyetimizi ortaya koymak için size birkaç öneride bulunalım. Üç aşamalı olarak, su envanterini yapalım, toprak envanterini yapalım ve uygun bitki dizaynını çizelim ve bu topraklarda Suriye, Irak ve Türkiye’de sudan toplu olarak faydalanılacak bir ortam hazırlayalım. Bu maalesef hem Suriye hem Irak tarafından kabul edilmedi. Bunun dışında Özal’ın barış projesi olarak da anılan Akdeniz’den akan Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin tutularak bu suyu bir doğu hattından ya da batı hattından Ortadoğu’ya taşı- ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 yama fikri de sunulmuştur. Bu iki hat için yapılacak olan yatırım 24 milyar dolar civarında bir yatırımdı. Batı hattı, Türkiye, Suriye, Ürdün, İsrail ve Suudi Arabistan’dan Mekke’ye kadar gidiyordu. Doğu hattı da, yine Türkiye, Suriye, Irak ve Birleşik Arap Emirliklerine kadar gidiyordu. Yani toplam olarak, 12 milyon insanın su ihtiyacını karşılayabilecek bir projeydi bu. Türkiye bu sudan para kazanmayacaktı. Bütün mesele Ortadoğu’nun sıkışık olan su meselesini çözmek ve iyi niyetimizi ortaya koymaktı. Bu proje, maalesef kabul edilmedi. 24 milyar dolar finanse edilemeyecek bir para değildi. O ülkelere imkan sağlayabilecek bir projeydi. Boruların sağlanması, oradaki pompa işlerinin yapılması bakımından bir yatırımdı. Neden yapılmadı? Çünkü Türklerin böyle bir iş için su dağıtım şebekesini kontrol etmek suretiyle, onların iç politikalarına müdahale edeceklerini düşündüklerini söylediler. Ayrıca İsrail’in bundan yararlanabileceğini söyleyip uzak durdular. Türkiye bu konuda önemli bir girişim daha yaptı. Bu girişim Manavgat projesiydi. Manavgat’ın projesi içinde Gama iş başındaydı. Bu proje için 150 milyon dolar yatırım yapılmıştır. 100 milyon metreküp işlenmiş su, 100 milyon metreküpte ham su, toplam olarak da 5 kilometreküplük bir oranla, suyu alıp işleyip Ortadoğu’da ihtiyacı olan ülkelere vermek amaçlamıştı. Libya bunu ciddi oranda düşündü. Çölün ortasından su getirmek yerine bunu kullanayım diye düşündü. Ama çölden gelen su daha ucuza geldiği için onu tercih etti. İsrail buna talip oldu bildiğiniz gibi. İsrail bu suya talip olmasına rağmen, ama gerçekleştirmedi. Biz metreküp başına taşıma harici 20 USD cent civarında bir fiyat önermiştik. Onlar 10 cent olarak düşündüler. Ama şimdi siz, Ankara’daki su hesabınızı kontrol etseniz en düşük tarifede 1 dolar civarında bir maliyetinizin olacağını göreceksiniz ve bu hiçte pahalı bir fiyat değildi. İsrail niçin bunu kabul etmedi? Uzun zaman Dışişleri Bakanlığı bu projeyi İsrail’e tahsis edilmiş bir proje olarak gördü. Onun için bunu bölgedeki ORSAM diğer talep eden yerel yönetimlere bırakmadı. Ama sonunda İsrail bu işten vazgeçti. Fakat İsrail bu işten sürekli olarak mı vazgeçti? Bana sorarsanız, hayır. Çünkü İsrail’in uzun vadeli projeleri bu sudan faydalanmayı gerektiriyor. Hatta İsrail’in, Manavgat çayının bütün sularına ihtiyacı olduğunu da biliyoruz. Belki de İsrail’in o fiyat üzerinde durması bundan ileri geliyordu. 20 cent yerine 10 cent olsaydı vermiş olacağı para da yarı yarıya olacaktı. Bana sorarsanız Seyhan ve Ceyhan projesi bitmiş bir proje değil. Bitmiş görünebilir şu anda ama gelecekte bu projenin tekrar hayata geçebileceğini düşünüyorum. Çünkü o suya Ortadoğu’daki ülkelerin kesinlikle ihtiyacı var. Fırat nehri üzerindeki Atatürk Barajı 1992’de bittikten sonra akıllı bir su tutma politikasıyla hiçbir şekilde Suriye susuz bırakılmadan gerçekleştirildi. Zaten Turgut Özal, Suriyelilere bir jestte bulunarak 500 metreküp saniye su vermeyi taahhüt etti. Bu Türkiye’nin bir taahhüdü etmişti. Yıllık olarak hesaplarsanız, aşağı yukarı 15 milyar metreküp demektir. Yani Fırat nehrinin sularının yarısı demektir. Acaba bu doğru bir tahsis midir? Bugün için yarısı gibi görünen su yarın bir gün iklim değişikliği veya başka sebeplerle su miktarında bir azalma olursa, yani 30 kilometreküplük su, 20 kilometreküpe düşerse GAP’ta yapabileceğiniz ekonomik faaliyetler sınırlanmış olacaktır. Bu bakımdan doğru bir çözüm gibi görünmüyor. Hatta Suriyeliler, bu rakamı 500 değil 700 metreküpe kadar çıkarmak istiyorlar. Böyle yaptığınız zamanda su miktarını 15 kilometreküpten, 19 kilometreküpe çıkarmak istiyor o zaman da Türkiye’ye hiç su kalmıyor. Metreküp yerine yüzde olarak hesaplanabilirdi. Çünkü metreküp hesabı sorun çıkarmaktadır. Üç aşamalı plan da onu belirtiyordu. Burada tıpkı Amerika ile Meksika arasında Kolarado nehri çözümünde olduğu gibi, Amerikalılar Meksikalılara suyun %10’unu tahsis etmişlerdi %90’ını kendileri kullanıyorlardı. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 35 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM %10-15 neyse ama bir oran var o miktarda bir oynama meydana geldiği zamanda oran üzerinden o suyu tahsis ediyorsunuz ve o zaman da böyle bir problem çıkmıyor. Bunun uzun vadeli Suriye ve Türkiye ilişkilerinde dolayısıyla Irak’ında buna dolaylı olarak dahil olması lazım bunların düşünülmesi lazım. Böyle sabit bir sayının tahsisinde yanlışlık yapıldığı kanaatini taşıyorum. Lübnan’da Asi nehrinde Lübnan ile Suriye arasında andlaşmada eğer miktar azalırsa ona göre tekrar oranlama yapılacak maddesi yer almaktadır. Anlaşma rakam üstünden ama bir oranlama da mevcut. Oranlama dediğiniz zaman oradaki su miktarına bağlılığını ortaya koyuyorsunuz. Doğru olan oradaki su miktarına bağlı olarak bir oranlama belirlemektir. Sabit bir sayı 500 metreküp koyup da, 15 milyar metreküp/yıl tahsis ettiğiniz zaman böyle sıkıntılara kapı açmış oluyorsunuz bu kapıları açmamak lazım bu çok önemli. ORSAM: Acaba protokol antlaşmaya dönerse, bu şartlar değişebilir değil mi? Sencer İMER: Bu yeniden görüşülebilir ama bizim buraya dikkat çekmemiz gerekiyor. Çünkü bu dikkati çekmediğimiz takdirde bu yanlışa yeşil ışık yakmış oluyoruz. Türkiye suyun hepsini kullansın Suriye’ye su kalmasın anlamında söylemiyorum ben bunu en azından insanların barış içinde yaşarken bu sudan en iyi nasıl istifade edeceklerse, öyle istifade etmelerini sağlamak için söylüyorum. Burada iki tane unsur ortaya çıkıyor. Bakınız suyun taksiminden başlayıp, ikincisi su tutmanın getireceği problemden bir terör örgütünün desteklenmesine kadar baktığımızda bu Türkiye’ye nelere mal oluyor, büyük kayıplar söz konusu, maddi kayıpları bir tarafa koyun kaç tane insan hayatına mal olmuştur bu durum. Dahası bunu komşu bir ülke des- 36 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 tekledi. 1997’de Kara Kuvvetleri Komutanının yaptığı açıklamadan sonra terör örgütü başı oradan kaçtı arkasından da Türkiye’ye getirilip hapishaneye kondu. Buradan şu ortaya çıkıyor ki devletler çıkarlarını korumak için terör örgütleri ile işbirliği yapabiliyorlar. Siz terör örgütü gibi başka hedefleri olan bir organizasyonu bu amaçlar için kullanırsanız, başkaları da size aynısını yapar. Su testisi su yolunda kırılır diye bir laf vardır. Siz bu bölgede barışı yaratmak istiyorsanız, bunun ilk koşulu terör örgütüne destek vermemektir. Çünkü bu karşılıklı güveni bozmaktadır. Bu güven zedelendiği zaman ülkelerin andlaşma yapmaları dahi pek fazla anlam taşımaz. Yapılan andlaşmalar karşılıklı güven ortadan kalktığı için her an delinebilir, bozulabilir. Bu yaşanan hadisenin mutlaka bu açıdan değerlendirilmesi lazım ve şu anda Afrika’nın kuzeyinde bir takım ayaklanmalar oluyor Arap dünyasında, herkes diyor ki aman ne güzel ayaklanmalar oluyor acaba bu böyle mi? Bunu sorabiliriz. Benim kanaatimce burada cereyan eden olaylar da şu var; Bremen’in de enteresan bir tezi var bu konuda 0-14 yaş grubu insan sayısı şayet %30’dan fazlaysa o ülkeden her zaman için bir takım ayaklanmalara, iç savaşlara, istikrarsızlıklara gebedir. Bakıyoruz, mesela Mısır’da 0-14 yaş grubu %35, Libya’da %35 - 40 arasında bir sayı, Suudi Arabistan’da %42, Afganistan’da %45, İran’da %35’ in üzerinde, Suriye’de %39-40, Tunus ve Cezayir’de bu oran yüksektir. Böyle baktığınız zaman Afganistan’da da çok yüksek Yemen’de %50 civarında dolayısıyla genç insanların ayaklanmaya müsait olan yapıları birinci koşul olarak ortada duruyor. İkinci koşul olarak, yeni farklılıklar duruyor, dini ve etnik farklılıklar duruyor. Yani çeşitli kabilelerin var olması aşiretlerin var olması buna örnek gösterilebilir. Böyle baktığınız zaman üç unsur etnik farklılık ve harekete geçebilecek olan nüfus mevcuttur. Bunların hepsini bir anda devreye soktuğunuz zaman o ülkeyi birbirine katabiliyorsunuz. Şimdi bir ara Wikileaks belgeleri ortaya ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 çıktığında herkes dedi ki ya bu belgeleri ortaya çıkaran adam ne kahraman adammış. Wikileaksi bulan adam gerçekten kahraman mıydı yoksa bu Wikileaks söylediğim unsurları ortaya çıkarmak için bir araç mıydı? Şu an da Afrika’nın kuzeyinde cereyan eden olaylara bakıldığında, kişisel olarak, bunun bir araç olduğu kanısına varıyorum. Wikileaks’in emperyal güçler tarafından kullanılan bu unsurları harekete geçirmek için, yolsuzluk gibi, yapılan haksızlıklar gibi, yakınındaki insanları kayırma gibi davranışları uygun bir zamanda sergilediğiniz zaman bu söylediğim unsurların hepsi bir anda faaliyete geçiyor. Türkiye’ye baktığımız zaman 0-14 yaş arası genç insanın %26 civarında olduğunu görüyoruz. Bu rakam %30’un altında ama bu Türkiye genelinde bir rakam. Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesine baktığımızda bu oranın Irak’a yakın olacağı söylenebilir yani %42 oranındadır. Dikkat ederseniz, Türkiye’deki huzursuzlukları, çatışmaların çıktığı bölge o bölgedir. Avrupa’da %15, Amerika’da %25’tir bu oran. Tehlikeden gayet uzaktır buna Çin Halk Cumhuriyeti dahildir. Birbirinin ayağına basacak genç nüfusun varlığı, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesinde farklı bir durumu göstermektedir. Çin’de de farklı bir durum gösterir. Bu tip olayların Çin’e yaklaşacağını tahmin etmek pek doğru bir yaklaşım olmaz. Orada belki ekonomik sebeplerle bir şeyler olabilir işsizlik, gelir farklılığının çok aşırı boyutlara ulaşması vs. Çin Komünist Partisi bu problemi çözmek için özenle çalışıyor zaten. Doğu ile batı arasındaki farklılıkları gidermeye çalışıyor. Böyle baktığımız zaman, sudan geldik ama konuya bizim bölgemizde cereyan eden olaylar birileri tarafından kullanılıyor noktasına geldik. Bütün dış güçleri bunlara dahil edebilirsiniz. Tabi Türkiye’nin kendi çıkarına uygun olarak davranması hakkıdır ama bu unsurları kullanmak suretiyle buraları istikrarsızlaştırmak kendi kendine cereyan eden bir olaymış gibi sunulduğu takdirde insanlar yanıltılmış oluyor. Çünkü kendi kendine ce- ORSAM reyan edecek olaylar 2011’in 1 Ocak gününü beklemez. Burada çok açık iteleme, yön verme, dürtmenin olduğu görünmektedir. Batı açısından bu bölgenin en önemli yapı taşlarından biri de İsrail devletidir. İsrail devleti kendini güvence altına almak istemektedir. Güvence altına alabilmesi içinde suya çok önemli oranda ihtiyacı vardır. Zaten su bakımından kıt bir bölgededir ve Filistinlilerin suyunu büyük oranda onlar kontrol etmektedir. Etraflarında da bunlara ciddi oranda karşı güç unsurunun olmaması gerekmektedir. ABD de İsrail’e bu yönde gereken desteği vermektedir. Böyle baktığınız zaman, İsrail’in bu beka sorunun da mutlaka bu çerçevede görülmesi gerek diye düşünüyorum. Şimdi Suriye’deki Golan bölgesine bakalım biraz da. İşgal etmiş olduğu Golan bölgesinden niçin İsrail vazgeçmiyor? Çünkü en önemlisi su kaynakları oradadır. Çünkü İsrail’e akıp giden sular oradan çıkmaktadır. Oraya tepe diyorlar ama orası tepe falan değil. Erzurum yaylasına benzemektedir yani Golan yaylasıdır. Büyük bir alandır bu alan, insanlarda tepe düşüncesi oluşturmaktadır oysa bu Golan yaylasıdır ve buradan sular İsrail’e ve kıt olan bölgelere akmaktadır. Sonuçta o bölgeyi kontrol ettiğinizde kaynakları ile kontrol etmiş oluyorsunuz. Ayrıca Şam’a da çok yakınsınız o bölgeyi kontrol ederseniz stratejik olarak yani tam bir hakimiyet bölgesi olacaktır. Bu bölgelerin İsrail’den Suriye’ye terk edilmesi çok özel şartlar altında olabilir. İkisinin arasındaki barışta bu şarta bağlıdır zaten. Suriye bu olmadan hiçbir şekilde barış yapmak istememektedir. Filistin meselesi ne kadar önemliyse de Golan çözülmediği sürece Suriye ve İsrail barışının sağlanması zordur. Tabii Lübnan’da cereyan eden olaylar da bundan ayrı olarak görülmemesi gereken şeyler. Çünkü su bakımından Türkiye, Irak, Lübnan göreceli olarak iyi demiştim, oranın sularında İsrail’in baştan beri gözü vardır. Şimdi, İsrail’in endişe duyduğu İran’ın desteklediği Hizbullah grubu oradadır. Çatışmaları da İsrail ve Şii çatışması olarak ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 37 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM görecek olursanız, Hamas her ne kadar Sünni olsa da İran ile beraberlik içindedir. Tabi Türkiye kendine ayrı bir rol ayırmak için Filistin’in sempatisini kazanarak İran’a birebir rakip olmaktadır. Ama burada İran’ın hakimiyetinin zayıflatılmasının Batı tarafından istenmesi sır değildir. Aynı şekilde Suriye’nin de İran’dan koparılıp Türkiye’ye yakınlaşması Batı’nın her halükarda istediği bir şeydir. Su tutmasından sonra yani Kara Kuvvetleri Komutanının yaptığı açıklamalardan sonra bizim o bölgeyi huzura kavuşturmamız ve terör örgütü liderinin kaçmasını düşündüğümüz zaman da Türkiye ve Suriye arasındaki yakınlaşma Amerikan’ın da, İsrail’in de, Avrupa’nın da istediği bir durumdur. Bundan endişe ettiklerini zannetmiyorum tam tersine bir durum söz konusudur. Türkiye’nin de Arap dünyasında prestijini artmıştır ve “one minute” olayı buna ek bir sempati yaratmıştır. ORSAM: Peki, Suriye ile gelişen ilişkiler, bizi Suriye ve Türkiye arasında nihai bir tahsis antlaşmasına götürebilir mi? O boyuta ulaşmış mıdır ilişkiler? Sencer İMER: Tabii genel çerçeve de Suriye varlığını devam ettirmek için Türkiye’yi karşısına değil yanına almalıdır. İran’la ne kadar stratejik konumu olursa olsun arada Irak var. Suriye, Türkiye’ye doğrudan komşu durumunda hatta sınırlar kalkmış durumda. Türkiye’nin güneydoğusunda özellikle Gaziantep, 2009 krizinde Türkiye küçülürken Gaziantep büyümüştür. Sebebi, Suriye ile olan ticari ilişkisidir. Bu noktada Suriye pazarının Türkiye’deki yöneticilere açık olması ve burada böyle bir birliğin olması Türkiye ve Suriye için önemli bir imkândır. Türkiye ile Suriye’nin daha fazla yakınlaşacağını düşünüyorum ama bu yakınlaşma su tahsisinde de daha iyi çözümlere gidebilir. Yani bu sabit miktar yerine orana da dönebilir, sudan akıllıca faydalanmaya da dönebilir bunda Irak büyük rol oynayacaktır. Acaba Irak nasıl bir rol alacaktır? 38 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Irak’ın kuzeyinde mesela bir Kürt devleti kurulursa o buna destek olmayacak zorluk çıkaracaktır. O zaman İran, Suriye’yi kaybettiğini düşünürse belki İran söylediğimiz Kürt bölgesiyle işbirliği yapabilir. Böyle bir gelişme de olabilir nitekim geçmişte böyle bir şey olmuştu. Saddam’a karşı böyle bir birleşme gerçekleşmişti. Böyle baktığımız zaman bu bölge değişikliklere aday gibi görünüyor. Şimdi tam bu sırada Büyük Ortadoğu Projesine baktığımızda ve Peterson’ın çizdiği haritaya baktığımızda Fırat ve Dicle’nin serbest Kürdistan dediğimiz bölgeye dahil edildiğini, aynı zaman da Golan tepesi gibi Erzurum yaylaları, Sivas’ın bir kısmı buralara dahil edilmiş yani kaynakların bir kısmı dahil edilmiş şekildedir. Yani Türkiye’nin su potansiyeline 100 kilometreküp diyorsanız bunun yarısından fazlası bu bölgeye dahil edilmiştir. Bu da Türkiye için ciddi bir bağımlılık demektir. Su olmadan ne sanayi gelişebilir, ne insanlar yaşayabilir, ne de tarım yapılabilir. O halde şimdi Türkiye’nin önemli su kaynağını önemli oranda kaynakları ile birlikte dışarıya çıkardığınız zaman da Türkiye’yi büyük oranda kontrol altına almış oluyorsunuz. Yani Libya’da cereyan eden olaylar alkışlanıyor iken, bunlar zaten Kaddafi’ye karşılardı Kaddafi iş başına gelirken, fakat bu ayaklanmalar sonucu orada iki beylik oluşmuşsa, batıda da böyle beylik oluşmuşsa peki o petrol ve su kaynakları kim tarafından kontrol edilecektir? Bunlar tarafından mı yoksa başkaları tarafından mı? İngiliz dışişleri bakanı Hague halk hareketlerinin Libya’da başladığı gün BBC’de bir demeç verdi ve dedi ki Libya lideri “Kaddafi Venezuella’ya kaçmış” dedi. Bir ülkenin dışişleri bakanı olmayan bir şeyi oluyormuş gibi gösterdi. Bunun tek sebebi, İngilizlerin yüksek menfaatleri bunu gerektiriyordu. Meksika körfezlerinde büyük kayıplara uğrayan BP ve oradaki Shell, İsrail’deki ve Libya’daki petrol kaynaklarına el atmak istiyorlar. Bunu da korumak için yapabileceği en iyi şey yurt dışına çıkmaktır diye düşünüyorlar. Bu insana gayri ihtiyari şu olayı ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 hatırlatıyor; 1955 senesinde Cemal Abdulnasır o zaman ki Mısır’da genç devlet başkanı, Aswan barajını yapabilmek için, Aswan, Mısır’ın kalbi olan Nil nehri üzerinde yapılacak çok büyük bir barajdı, bunu finanse edebilmek için Süveyş’i devletleştirdi. Devletleştirdiği anda Fransız ve İngiliz kuvvetleri bir çıkarma yaparak, Mısır’ı işgal ettiler. Mısır’ı işgal edince kanalı tuttular. O zamanki Amerikan Başkanı Eisenhower bir hareketle bir hafta içinde işgal kuvvetlerini çıkardı. Cemal Abdulnasır, önce Amerikalılardan söz aldığı halde kanal gelirlerini kullanmak suretiyle büyük Aswan barajını Sudan sınırında Sovyetler birliğine yaptırdı. Bu baraj da Nil nehrinin Mısır’ın kontrolünden akması, sulu tarım yapılabilmesi için gerekliydi. Fakat bu barajın olumsuz etkileri de oldu. Çünkü o büyük barajın 100 kilometrelik bir akışı olan Nil nehrinin alüvyonlu toprakları barajın tutması, oradaki arazilerin verimini düşürdü. Tuzlanmalara sebebiyet verdi ve Aswan barajında buharlaşma oranı 10 kilometreküp civarındadır bu rakam neredeyse Fırat nehrinin bir yıllık debisinin üçte biri kadardır. Mısır Nil nehri olmadan var olamaz, Nil olmazsa Mısır olmaz onun için biz ön kullanım hakkına dayanarak bu kullanıma devam edeceğiz diyor ve %80’den fazlasını o kullanıyor. Etiyopya ve memba ülkesi olan diğer ülkeler, bu sudan yeterince faydalanmaya kalksalar ne olur? Bir çatışma meydana çıkar, nitekim Etiyopya’nın nüfusu 90 milyon falansa 2050’de yaklaşık 180 milyona ulaşacaktır. Çok korkunç bir artış iki katı kadar artıyor ve Mısır’ın nüfusu 120 milyona yaklaşıyor, Sudan’ın nüfusu da ikiye bölündü biliyorsunuz şimdi ne olacak o zaman? O zaman kaçınılmaz olarak Nil nehrinin suyundan faydalanma konusunda çatışmalar ortaya çıkacak. İsrail’e bakıyoruz kendi güvenliğini korumak için Etiyopya ile işbirliği yapıyor, Sudan’ın bölünmüş olan kesimlerinde Hıristiyanlar ile işbirliği yapıyor, İsrail’in bu bölünmede çıkarı bile olmuş olabilir. Olayları yalnız petrol kaynakları olarak düşünme- ORSAM yin su kaynakları olarak da düşünün. Çünkü yeraltısularını çekiyorlar Kaddafi’nin başına gelen olaylarda bunlar da var. Kaddafi çölde aşağı yukarı yılda 2 kilometreküp civarında su çekiyor. Bunu 6 kilometreküpe çıkaracaktı ve bütün Libya’nın su problemini de bu yolla çözdü. 10 centlik bir maliyetle tarıma 3 cente, sanayiye 30 cente veriyor. Bu bir noktada Libya’yı aynı zamanda tarım konusunda da dışa bağımlılıktan kurtardı kendisi sebzelerini meyvelerini yetiştirebilecek duruma getirdi. Şimdi oralarda emirlikler olsa, böyle büyük su projeleri gerçekleşebilir miydi? Böyle baktığınız zamanda acaba bu suyun sadece Libya’ya bırakılmayacağı kadar önemli olduğu da bir işin arkasında yatan unsurlardan birisi midir? Bütün bunları düşünebiliriz hatta İsrail’i düşünebiliriz bu çerçevede. Çünkü İsrail bayrağında biliyorsunuz iki tane mavi çizgi vardır. Biri Nil nehrini diğeri Fırat nehrini işaret eder. İsrail, vaat edilmiş topraklarda tamamen dini esaslarla kurulu devlettir. Şimdi bu olayların bekasını sağlayacak su meselesini mutlaka çözmek gerekmektedir. Su meselesini çözerken, Libya’da olan su projesi acaba önemsiz bir proje midir? Çünkü Nil’den İsrail’e su verilmesi tartışılan konulardan biriydi. Belki Nil’den su verdiğiniz takdirde Libya’dan da Mısır’a su vermek söz konusu olabilir. Böyle baktığınız zaman da hadiseler yalnız petrolle ilgili değil, tamamen yaşamsal olan su kaynaklarının kullanımıyla ilgilidir. Kaddafi rejiminin Libya’da özellikle doğu da Kufra bölgesinde bulduğu su miktarı 140.000 kilo metreküptür yani 1400 yıllık Nil nehri debisi kadar su kaynağı vardır. Buna mukabil batıda Trablus’u besleyen yerde de yer altı suyunun olduğunu biliyoruz. Suni nehir projesi yalnızca 1000 kilometreküp olarak projelendirilmiştir. Yani 140.000 kilometreküplük varlığa rağmen 1000 kilometreküplük için projelendirilmiş bir şeydir. 1000 kilometreküpte Libya’ya rahatlıkla 250 sene yetmektedir. Böyle baktığınız zaman da burada çok önemli bir kaynağın olduğunu görüyorsunuz. Yalnız pet- ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 39 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM rol ve gaz değil, bu bölge için su da yaşamsal bir önem taşıyor. Aynı zamanda burada önemli uranyum yatakları var, başka minareler var. Ben şunu biliyorum Kaddafi rejiminin üzerinde çalıştığı çalışmalardan bir tanesi bu Sahara bölgesindeki sıkıntılı kalan, aç kalan nüfusun ihtiyacını karşılamak için Kongo nehri sularının kullanım meselesi çıkıyor. Kongo’nun ortalama akışı 41.000 metreküp/ sn’dir yani Nil nehrinin 15 katı civarındadır. Kongo nehrindeki suyun %95’i hiç kullanılmadan Atlantik okyanusuna dökülüyor. O zaman yapılması gereken şey, bir kol uzatıp tabii şartları bozmadan bu Sahara bölgesine getirip, bu bölgenin su ihtiyacını karşılamak güzel bir projedir bence. Ama böyle bir şeyin olması o bölgede nüfusu zaten artmakta olan nüfusun acaba daha fazla artmasına sebep olabilir mi? Çünkü şöyle bir durumla karşılaşıyoruz; demografik hareketler politikaları belirliyor. Şimdi 1900 senesine baktığımız zamanda Afrika’nın nüfusunun 100 milyon olduğunu görüyoruz. Aynı tarihlerde Avrupa’nın nüfusu 430 milyon yani 4 katından fazla. Yani o dönemlerde Afrika Avrupalılar tarafından işgal edilmiştir. Şu anda 850 milyon civarında Afrika’nın nüfusu var, Avrupa’nın nüfusu 670 milyon. 2050 senesinde Afrika’nın nüfusu 1 milyar oluyor Avrupa’nın nüfusu 600 milyona düşüyor. Yani 1900’deki durumun tam tersiyle karşı karşıyayız. Sonuç ne olacak Avrupa, Afrikalılaşacak. O zaman Avrupa’nın Afrikalılaşmasını önlemek için bu göç hareketini durdurmak lazım. Zaten şu andaki korku da budur. Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta olan hareketlerdeki korkudur. Buralardan başlayan göç hareketleri Avrupa’yı büyük bir korkuya itmiştir. İtalyan’lar bu durumdan çok çekiniyorlar, Almanlar 30 ila 40.000 civarında mülteci alıyorlar. Şimdi bunları nasıl biz Afrika’da tutarız? Buraya gelmelerini nasıl engelleriz? İşte Libya burada çok önemli rol oynuyor onları oradan geçirmeyerek. Yapılan anlaşma sonucu Kaddafi onları geçirmiyor. Şimdi bu anlaşma bozuldu. Bozulunca bu göç hareketi- 40 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 nin hızla kuzeye doğru taşıyacağından korkuluyor. İtalya, Fransa, İspanya, Yunanistan ve Türkiye de bu konu da endişe içindeler. Ama burada doğrudan olarak İtalya hedeftedir. Böyle baktığımız zamanda, Sarkozy’nin Akdeniz projesinin ne olduğu ortaya çıkmış oluyor. Bu tamamen orada bir bariyer inşa etmek o bariyeri de zayıflatmak ve engellemektir. Şu anda endişe kaynağı budur. Dolayısıyla Libya meselesini bu açıdan değerlendirmek lazımdır. Özellikle su ve nehir projesi çözülmüşse ve Libya öbür taraftan Kongo nehri projesini gerçekleştirip, Sahara’daki insanların daha iyi yaşamasını sağlayabilirse ki sağlayabilmiş olsaydı bu uluslararası bir proje olurdu. O zaman o insanların yukarı gitme düşünceleri kalmazdı bana sorarsanız çözüm burada yatıyor. Ama Batılılar, 2050’de 1 milyara çıkan nüfus acaba yaşam şartlarını iyileştirirsek nereye çıkar diye düşünmektedirler. Bu korku bütün Avrupa’yı ayağa kaldırmıştır. Bu yüzden Avrupa bir fon oluşturmuştur bu mesele için. Bakın su meselesinden nerelere geldik. Bir noktada nüfus, kalkınma, ulaştırma ve güvenlik politikalarının su politikalarından ayrı düşünülmeyeceği kanaatine vardık. Zaten MENA dediğimiz proje bir nokta da boşu boşuna bu adı taşımamazlık yapmıyor. Bu bölge sorunlu bir bölgedir. Bu bölgeyi kontrol ederek kendi gücünüzü pekiştiriyor olabilirsiniz ve burada kontrol edebileceğiniz unsurlar biraz önce işaret ettiğim gibi 0-14 yaş grubu gençlerin sayısının %30’larda olması meselesine dayanmaktadır. Etnik farklılıklar, aşiret farklılıkları ve dini farklılıklar takip edilmektedir. Bu hareketler yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu hareketler tıpkı musluğu açıp kapatmak gibi. Kim o musluğu açıp kapatırken ne elde etmeye çalışıyor. O zaman bu kendi kendine olan bir şey değil. Belki de Wikileaks bu musluğu açan bir el. Çok fazla açarsanız su basar ve nitekim böyle oldu. O ülkelerin toprak bütünlüğünü sağlamak için mesela Libya’nın toprak bütünlüğünün sağ- ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 lanması hem Libya halkı için geçerli ve gerekli hem de bizim gibi ülkeler için gerekli. Çünkü biz Türkler olarak onları orada emperyalistlere karşı korumuşuz 1912’ye kadar. Libyalılar Türkleri hiçbir zaman emperyalist olarak görmüyorlar. Libyalılar, İtalyanlara karşı Türklerle birlik içinde çarpışıyor. Özellikle Mustafa Kemal’in çarpıştığı Bingazi bölgesi. Şimdi orada Türklerin mütahitlik yapmaları orada çalışmaları hem Türk mütahitler için önemli olduğu kadar Libya için önemli. Ama bu Libya var olduğu sürece mümkün. Onlar parçalandığında o küçük kaynaklara sahip olamadıklarında bundan Libya halkı kadar Türk halkı da zarar görecektir. Çünkü bizim orada petrol kuyularıyla falan ilgimiz yok. ORSAM: Aynı zaman da hocam Mısır’dan da çok fazla işçi gidiyor Libya’ya Mısır darbe alır, Tunus ve Sahra altı Afrika’dan gelenler hep zarar görür. Sencer İMER: Zarar gördüler zaten 1,5 milyonu bu şekilde Libya’da. Tabii burada Çin – Amerika çatışmasını da yaşıyoruz. Bütün dünyada Amerika’yı ikinci atma gayeti olduğu için, üretim olarak da önde milli gelir olarak da dünyada ikincisi ve 10-15 yıl sonra Amerikan’ın önüne geçecek ve böyle baktığımız zaman da Afrika’da bir Amerikan – Çin mücadelesinin olduğunu görüyoruz. Avrupalıların doğal kaynaklardan yararlanma gayreti var. Bütün bunlara baktığınızda Libya devletinin parçalanması Kaddafi ve Türkiye ile çıkarlarıyla uyuşmuyor. Yapmamız gereken orayı sürekli izleyip onların arasını yapmaya çalışmak ve onları bu çatışmadan uzak tutacak bir gayretimizin olması gerektiğini düşünüyorum. Fakat biz bunu yapamadık. Oradaki iç politik olaylarla ilgilenmedik. Biz orada neler olduğunu sosyolojik olarak bilmeliydik oradaki aşiretleri bilmeliydik. Bunları yapsaydık belki çatışmaları etkisiz hale getirebilirdik. Biz bunu yapamadık ancak insanları tahliye ettik ondan sonra işte demokrasi halkın iste- ORSAM ği yerine gelsin demekle olmuyor. Buradan şu ortaya çıkıyor; Türkiye’nin kendi su kaynaklarını kullanılması hem komşu ülkelerin su kaynaklarını akıllıca kullanılması barışı sağlamada olmazsa olmaz koşul olarak görülüyor. Bu koşula ne kadar katkı sağlarsak, kendi barışımıza da katkı sağlarız diye düşünüyorum. Yalnız kendi barışımızla meşgul olursak problemimizi çözemeyiz. Bu yalnız Filistin meselesi değil, kaynakların paylaşımı ile ilgili bir meseledir. Bunun dışında başka meselelerde vardır. Dicle ve Fırat için değil, Şeria için ne yapmalıyız, Asi nehri için ne yapmak lazım? O konuda bir anlaşma yapıldı ben memnun oldum ama problem neydi. Asi nehri çok kirletilmişti. Asi nehrinden Türkiye faydalanamıyordu bir kıyıdaş olarak. Bizim bugün yapmamız gerekenden çok aha fazlasını yapmamız gerekiyor. Özellikle Afrika ihmal edilmemeli ve Afrika devletleri ile tek tek görüşmemiz lazım. Türkiye’nin çıkarları bunu gerektiriyor. Çünkü bundan sonra yapılacak olan politikalar bilgiye dayalı politikalar olacak. Ne kadar biliyorsanız o kadar konuya hakim olabilirsiniz veya karşı tarafın kötü niyetli kullandığı şeyi etkisiz hale getiriyor olabilirsiniz. Çünkü bilgi iyi anlamda da kullanılabilir, kötü anlamda da kullanılabilir. Yani nükleeri baz alırsak, olumsuz kullanıldığında bomba oluyor olumlu olduğunda enerji. Bombayı bertaraf etmek gerekmektedir. İran’a hiç temas etmedik ama İran’da bu bölgede su bakımından kıt olan bir bölge. İran’ın su meselesi Irak ile İran arasına ciddi sıkıntılar verebilir. Orada Urumiye gölü var. Urumiye gölünden çektikleri su sebebiyle tıpkı Aral gölündeki gibi bir kurmayla karşı karşıyayız. Urumiye gölü kuruma sürecine giriyor. Bu oradaki şartları değiştirecek ki Azerbaycan Türklerinin yaşadığı bölgedir Urumiye. Bu İran’ın su bakımından ciddi sıkıntılar içinde olduğunu gösterir. Burada Hazar gölünden su getirmek gibi teşebbüsler var. Oysa Hazar denizi de daima yaşayacak bir deniz değil. Burada kalkınma ile ilgili çok ciddi meseleler var, tabiat şartları ile ilgili çok ciddi ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 41 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM meseleler var. Bunları birleştiğimiz vakit çözebiliriz ancak. Aral gölünde Ortadoğu değil orası ama Orta Asya, eski Türkistan dediğimiz bölgenin müşterek hareketleriyle çözülebilir. Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan hatta Rusya Federasyonu buna dahil olabilir, ancak bu şekilde kuruyan Aral gölü meselesi çözülebilir. Yanlış ürün seçimiyle pamuk üretimiyle şu an bu hale geldi. Halletmeye çalışıyorlar ama yine epey bir zaman geçecektir. Dolayısıyla bu hadiseler geri döndürülemeyecek hadiselerde ortaya koyuyor. Tabiatı değiştiriyor, toprakları tuzlandırıyor, orada yaşayan balıklar ortadan kalkıyor. Ben burada Türkiye’ye bir takım roller düştüğüne inanıyorum. Bir taraftan bulunduğumuz konumla sürekli övünüyoruz geçiş bölgesiyiz diye ama bu bize iş birliklerini geliştirme anlamında sorumluluklar yüklüyor. Mesela, Aral gölü meselesinde Türkiye’nin bir iş birliği geliştirmesi gerek. Yani proaktif olarak siz bu meselelerle ilgili olmazsanız burada sadece Dicle ve Fırat nehirleriyle sadece Gap projesiyle uğraşırsanız tek başınıza barış sağlayamazsınız. Tek başınıza daha etkili bir politikanın geliştirilmesi lazım ve bunu uygulayıp bunun araştırmasını yapmanız lazım. Bunlar hem teknik hem tarihi hem sosyolojik araştırmalardır aynı zamanda politik araştırmalardır. Bunları o ülkelerin dillerini hatta şivelerini bilerek yapmak lazım. Bunun bilimsel bir çalışmasının yapılması lazım yani strate- 42 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 jik araştırma kurumlarının belli ülkelere belli bölgelere dağılması lazım. Sonra bunları genelleştirmek lazım belki bunu yaparsak eğer, o zaman daha kullanılabilir politikalar gerçekleşir. Libya hadisesi bunu yapmadığımızı gösteriyor yapmış olsaydık bunu çok daha önceden bilirdik hatta arabulucu olup hadiselerin bu boyuta gelmesini engellerdik. Yani ben belki güneyi ile ilgili meselelerde durdum. Ülkenin Meriç nehri meselesine girmedim. O bize sınırı aşarak gelen bir su. Orada da maalesef Bulgaristan ve Yunanistan ile bu meseleyi çözmüş falan değiliz. Her sene oraları sular basar. Bulgarlar barajları yüksek seviyede çalıştırdığı zaman hidroelektriği ucuz üretmek için tabii. Oradaki su basmaları biz önleyemeyiz halbuki önlememiz lazım. Avrupa’ya üye iki ülkenin ki biz adayız bunların bir örnek nehir ortaya koymamış olmaları da yürekler acısıdır. AB’nin önüne sunulması gereken bir konudur bu. Bir birlik olarak siz bunu çözemediniz diyebiliriz yani. ORSAM: Saygıdeğer Hocam, bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. *Bu söyleşi 1 Nisan 2011’de ORSAM’da, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim MADEN ve Dr. Seyfi KILIÇ tarafından yapılmıştır. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM DSİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI AKİF ÖZKALDI: “İKİNCİ İSTANBUL ULUSLARARASI SU FORUMU TÜRKİYE’NİN DÜNYADAKİ İTİBARININ İŞARETİDİR” 27 Nisan 2011 DSİ Genel Müdür Yardımcısı Akif Özkaldı, ORSAM Su Araştırmaları Programı’nın sorularını yanıtladı. Türkiye’nin 5. Dünya Su Forumu’nun düzenlenmesindeki büyük başarısının küresel su topluluğu üzerinde fevkalade bir etki yarattığını vurgulayan Özkaldı, Mayıs ayında düzenlenecek 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu’nun da Türkiye hakkındaki olumlu imajı pekiştireceğini anlattı. ORSAM: Bize kendiniz hakkında bilgi verir misiniz? Akif ÖZKALDI: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden 1986 yılında lisansını tamamlayarak İnşaat Mühendisi diploması aldım. Aynı yıl DSİ Genel Müdürlüğü Proje ve İnşaat Dairesi Başkanlığında Mühendis olarak çalışmaya başladım. Mühendislik görevi sırasında kazandığım bursla Amerika Birleşik Devletlerine giderek, Utah State Üniversitesi Sulama Mühendisliği bölümünden 1991 yılında Yüksek Lisans derecesi aldım. 19921993 tarihleri arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı, NATO-Enf. Şubesinde askerliğimi yedek subay olarak tamamladım. 1998 yılında DSİ Ankara Bölge Müdürlüğüne Proje Şube Müdürü olarak atandım. 2002 yılında İçme suyu ve Kanalizasyon Dairesi Başkanlığında Proje Şube Müdürü olarak görev yaptım. 2003 yılında Proje ve İnşaat Dairesi Başkan Yardımcılığına atandım ve 2004 yılında Daire başkanı oldum. Kasım 2007 tarihinde DSİ Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstenmiş olup halen bu görevimi sürdürmekteyim. 5. Dünya Su Forumuna etkin katılım sağlayarak bu süreçte görev aldım. İstanbul Uluslar ara- sı Su Forumu’nun, DSİ Genel Koordinatörü, Yönlendirme Komitesi’nin de eş-başkanıyım. ORSAM: 3-5 Mayıs 2011, II. İstanbul Uluslararası Su Formu fikri nasıl oluştu? Neden böyle bir forum yapılmasına ihtiyaç duyuldu? Akif ÖZKALDI: Beşinci Dünya Su Forumu’ndan önce Şubat 2009’da başarıyla 1. İstanbul Uluslararası Su Forumu’nu gerçekleştirdik. Uluslararası nitelikte olan bu Forum’umuzun amacı hem Dünya Su Forum’una ön hazırlık yapmak, bilgi alışverişinde bulunmak, hem de küresel su problemlerine çözüm bulmak için geniş katılımlı ve bir marka haline dönüştürebileceğimiz uluslararası nitelikte bir etkinlik düzenlemekti. Beşinci Dünya Su Forumu’nda gösterilen üstün başarı ve emek sayesinde Türkiye’nin su konusundaki önemli rolü uluslararası alanda yeniden görülmüş ve kazanılan bu rolün kaybedilmemesi için çalışmaların devam etmesi zaruri bir hal almıştır. Nitekim Dünya Su Forumu’ndan kazanılan bilgi ve deneyimler 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu’nun temelini oluşturmuştur. İstanbul Uluslararası Su Forumu, her Dünya Su Forumu’ndan bir yıl önce yapılacaktır. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 43 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORSAM: Mayıs ayında yapılacak Forum’un birincisi ne zaman, nerede yapıldı, bizleri bu konuda bilgilendirir misiniz? Akif ÖZKALDI: 3-5 Mayıs 2011 günlerinde İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde ikincisi yapılacak İstanbul Uluslararası Su Forumu’nun ilki, Beşinci Dünya Su Forumuna hazırlık niteliğinde 14-15 Şubat 2009 tarihinde, İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Beşinci Dünya Su Forumu için bir hazırlık toplantısı niteliğinde olan bu Forum süresince, katılımcıların Beşinci Dünya Su Forumu’nun tematik sürecinde ne düzeyde etkin rol alabileceği konusunda katılımcılar bilgilendirilmiştir. Ayrıca Beşinci Forum’un koordinatörlerine bölgesel süreç kapsamında yapılan etkinlikler hakkında bilgiler verdiler. Bunun yanında, 1. İstanbul Uluslararası Su Forumunda, Türkiye’den katılan sivil toplum örgüt temsilcileri, Beşinci Dünya Su Forum’unda nasıl bir yol izleyecekleri konusunda görüş alışverişinde bulunmuşlardır. ORSAM: 1. İstanbul Uluslararası Su Formu’nun, 5. İstanbul Su Forumu’na katkısı ne olmuştur? Akif ÖZKALDI: I. İstanbul Uluslararası Su Forumu bir önceki sorunun cevabında bahsedildiği gibi aslında Beşinci Dünya Su Forumu’nun bölgesel ve tematik süreçlerindeki bileşenleri arasında bir eşgüdüm, paydaşları arası görüş alışverişi toplantısı şeklinde olmuştur. Bu toplantı sayesinde katılımcılar süreç hakkında bilgilendirilmiş ve 5. Dünya Su Forumu’nun akıcı geçmesine katkıda bulunulmuştur. ORSAM: İstanbul Su Forumu’nun geleneksel bir hale getirilmesi istenmekte, Forum’un sürekli hale getirilmesi için bağlayıcı bir yapı oluşturuldu mu? 44 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Akif ÖZKALDI: I. İstanbul Uluslararası Su Forumu’nun her 3 yılda bir Dünya Su Forumu’ndan bir yıl önce yapılması esas olarak kabul edilmiştir. İdari yapısı hazır olmakla birlikte, yasal altyapısı için çalışmalar devam etmektedir. ORSAM: Mayıs ayında Forum’da ele alınacak temalar nelerdir ve neye göre bu temalar belirlenmiştir? Akif ÖZKALDI: Ana teması “Bölgesel Su Sorunları ve Çözüm Arayışları: İstanbul Bakışı”“olan İstanbul Uluslararası Su Forumu 3-5 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleşecektir. Forum politik, tematik ve bölgesel süreçlerden oluşmaktadır. Politik sürecin, bakanlar seviyesinde toplantılardan oluşması öngörülürken; tematik sürecin de 6 alt başlık altında değerlendirilecek 26 toplantı halinde olması hedeflenmektedir. Bölgesel süreçte ise Türkiye ve çevresindeki bölgelerle alakalı gerçekleştirilen hazırlık toplantılarının devamı niteliğinde kapalı özel toplantılar gerçekleştirilecektir. İstanbul Uluslar arası Su Forumunun ele alacağı konular öncelikle, Türkiye ve civarında mevcut su sorunları ve çözümleridir. Forum’un çıktıları, Altıncı Dünya Su Forumuna da bölgesel girdi teşkil edecektir. ORSAM: 5. Dünya Su Forumu’nda imzalanan “İstanbul su mutabakatı” hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz? Akif ÖZKALDI: İstanbul 5. Dünya Su Forumu Yerel ve Bölgesel Yönetimler toplantısında 52 ülkenin belediye başkanınca imzalanan “İstanbul Su Mutabakatı”, imza atan şehirlerin Binyıl Kalkınma Hedefleri doğrultusunda su yönetimi stratejilerini geliştirmelerini ve şehirleşme, iklim değişikliği ve diğer küresel baskıları yerel düzeyde ele almalarını talep etmektedir. Hali hazırda 700’den fazla sayıda şehrin imzalamış bulunduğu İstanbul Su Mutabakatı, suyun kamu malı olduğu için kaliteli ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM suya erişimin tüm insanların en temel haklarından biri olduğunu savunan ve kentsel ve kırsal su problemlerini yerel, ulusal ve küresel gündeme taşıyan bir taahhütnamedir. Bu mutabakat, kaynakların eşit dağılımın sağlanabilmesi için devletler düzeyinde işbirliklerine ihtiyaç duyulduğunu ve iklim değişikliği nedeniyle belediyelere artık daha büyük görevler düştüğünün de altını çizerek belediye başkanları ve yerel otoriteleri kentsel su kaynakları yönetimi konusunda ortak bir taahhüde çağırma amacını taşımaktadır. Bulgaristan, Fas, Yunanistan, Cezayir, Suriye, Katar, Kırgızistan, Tacikistan, Ürdün, Makedonya, Libya, İran, Rusya, Kosova, Azerbaycan, Türkmenistan, Suudi Arabistan, Irak, Gürcistan, Ermenistan, Lübnan, Moğolistan, Kore Cumhuriyeti, Ermenistan, Nijer, Cibuti, Burkina Faso, KKTC ve Avustralya ülkelerinin Bakanları bulunmaktadır. ORSAM: Bu mutabakat, Mayıs ayında yapılacak olan 2. İstanbul Uluslararası Su Formu’nda da yer alacak mı? Akif ÖZKALDI: 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu, Orta Doğu, Orta Asya, Doğu Avrupa bölgeleri ve Türkiye’nin su ile ilgili sorunlarına odaklanarak söz konusu sorunlara çözüm bulmak amacıyla bu bölgelerden uluslararası kuruluşlar ile yerel uzmanların bir araya gelebileceği bir tartışma ortamı sağlayacaktır. Düzenlenecek Su Fuarı sayesinde de küresel su şirketleri kendilerini tanıtma imkanı bulacaklardır. Forum sırasında, tematik oturumlar, paneller ve diğer etkinliklere paralel olarak, hem ulusal hem uluslar arası farklı kurumlar tarafından bir dizi yan etkinlik düzenlenecektir. Diğer ülke ve uluslar arası su kuruluşlarının Forum’un bileşenlerine katılımları çok memnuniyet verici düzeydedir. Akif ÖZKALDI: Yerel ve bölgesel idarelerin sorunları analiz etmeleri ve başa çıkabilmeleri için eylem planları hazırlamaları üzerine oluşturulan yeni bir anlaşma olan İstanbul Su Mutabakatı hâlen imzaya açıktır. 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu, İstanbul Su Mutabakatı’nı ve İstanbul Su Rehberi’ni yeniden değerlendirmek için de bir fırsat olacaktır. 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu sırasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı uhdesinde ve eşgüdümünde, İstanbul Su Mutabakatı konulu özel bir oturum gerçekleştirilecektir. ORSAM: Forumda yapılacak Bakanlar düzeyinde toplantıya hangi ülkeler katılacak ve toplantı içeriği ne olacaktır? Akif ÖZKALDI: 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu ayrıca, Türkiye çevresindeki ülkelerden davet edilen su ve çevre ile ilgili katılımcı Bakanlar 3 Mayıs 2011 tarihinde Conrad İstanbul Oteli’nde düzenlenecek Bakanlar Toplantısında ağırlanacaktır. “Su için Bölgesel İşbirliği” konulu Bakanlar toplantısına 30’dan fazla sayıda Bakan davet edilmiştir. Davetli Bakanlar arasında Özbekistan, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Fransa, Kazakistan, ORSAM: Diğer ülkelerin ve su kuruluşlarının II. İstanbul Uluslararası Su Forumuna ilgisi ve desteği nedir? ORSAM: Bu forumun Türkiye su politikalarına etkisi ne olacaktır? Akif ÖZKALDI: 5. Dünya Su Forumu’nun büyük başarısı küresel su topluluğu üzerinde fevkalade bir etki yaratmış ve Türkiye’nin su alanında dünyanın önde devletleri arasındaki yerine yeniden işaret etmiştir. Türkiye, 2011 yılının Mayıs ayında düzenlenecek 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu’nda bir kez daha suyun yakınlaştırıcı özelliğini kullanarak tüm ülkelerin hem kendi su politikalarını hem de diğer ülkelerin su politikalarını olumlu yönde etkileyerek ortak amaçlar doğrultusunda hareket edilmesini pekiştirecektir. Şüphesiz ki ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 45 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM bu teşekkül Türkiye’nin kendi su politikalarının geliştirilmesinde de bir düşünce kurumu olarak önemli katkı sağlayacaktır. ORSAM: Yanıtlarınız için teşekkür ederiz. Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. 46 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 * Bu söyleşi ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından Nisan 2011’de Ankara’da gerçekleştirilmiştir. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM BM ORTAK PROGRAM YETKİLİLERİ: “TÜRKİYE’NİN SEYHAN HAVZASINDAKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMASINDAKİ BAŞARI ÖRNEK TEŞKİL EDECEK” 30 Mayıs 2011 ORSAM Su Araştırmaları Programı, Birleşmiş Milletler Ortak Program Müdürü Atila Uras ve Birleşmiş Milletler Ortak Programı Bölgesel Proje Koordinatörü Alper Acar ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide, Türkiye’nin iklim değişikliğine uyum çalışmaları, sürdürülebilirlik ve Türkiye’nin kalkınma hedefleri çerçevesinde ulusal, bölgesel ve yerel politikalara entegre edilmesi amacıyla hazırlanan “MDG-F 1680 Türkiye’nin İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi Programı” ve bu programın su kaynaklarını ilgilendiren boyutu ele alındı. İki yetkili, program dahilinde örnek havza olarak seçilen Seyhan Havzası’nda uygulamanın başarıyla tamamlandığını ve bu başarının diğer havzalara örnek teşkil edeceğini anlattı. ORSAM: Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? Atila URAS: Ben inşaat mühendisliği mezunuyum daha sonra kıyı mühendisliği ve kıyı alanları yönetimi konusunda yüksek lisans yaptım. Özel sektörde çalıştıktan sonra sivil toplum kuruluşlarında doğa koruma, sürdürülebilir kalkınma, çevre yönetimi gibi alanlarda çalışmalar yapma imkanı buldum. Hem Türkiye’de Doğal Hayat Koruma Derneği’nde hem WWF Akdeniz programında Roma’da konuşlanarak Hırvatistan, Tunus, Türkiye projelerinde doğa koruma, kırsal kalkınma ve kıyı yönetimi projelerinde çalıştım. Daha sonra WWF Türkiye’nin çevre koruma müdürü olarak 1 yıllık bir çalışmanın ardından, çevre, deniz ve kıyı ile ilgili danışmanlıklar yaptım.2006’da UNDP’de sürdürülebilir kalkınmanın sektör politika entegrasyonu projesi yöneticiliği ardından, 2008 yılından beri Türkiye’nin iklim değişikliğine uyum kapasitesinin Geliştirilmesi BM Ortak Programı’nın yöneticiliğini yapıyorum. Ekip olarak yaklaşık 5 yıldır BM çatısı altında çalışıyoruz. Aynı zamanda şu an da ODTÜ’de kıyı alanları yönetimi dersi veriyorum. Alper ACAR: Çevre yüksek mühendisiyim. Kariyerime özel sektörle başladım. Özellikle katı atık yönetimi projeleri kapsamında çalıştım. Daha sonra doğal hayatı koruma vakfında doğa koruma işlerini, kırsal kalkınma işlerine dair çalıştım. Bir dönem serbest danışmanlık yaptım. Orada sivil toplumun güçlendirilmesi, atık yönetimi, doğa koruma ve kırsal kalkınma projelerinin gerçekleştirilmesi, korunan alanların alt yapısının geliştirilmesi gibi projelerde uluslararası danışmanlık yaptıktan sonra İstanbul Metropolitan Planlama Merkezinde çevre düzeni planına sürdürebilirlik kavramına entegre edilmesi konusunda bir süre çalıştım. Daha sonra BM’de Sürdürülebilir Kalkınmanın Sektör Politikalarına Entegrasyonu projesinde çalıştım. Şimdi de iklim değişikliğinin uyum projesinde özellikle Seyhan Havzası’ndaki uygulamaların koordinasyonu konusunda yoğun bir şekilde çalışıyorum. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 47 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORSAM: İklim değişikliğine uyum kapasitesi projesi hangi ülkeyi, neyi temel alarak seçiyor, bu proje her ülke için uygulanan bir program mıdır? Türkiye neden seçildi? Atila URAS: İspanyol hükümeti küresel ölçekte BM kalkınma programına ilk etapta 580 milyon avro ardından yaklaşık 100 milyon avro, UNDP’ye bir fon sağlıyor. Buradaki üst hedef zaten fonun adından da anlaşılacağı gibi bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşmak. bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşma fonu 59 ülkede farklı başlıklarla 8 kalkınma hedefline ulaşmak için projeler destekledi. Bunlara proje diyoruz ama aslında her biri büyük birer program. Bu yaklaşımın ardındaki yan beklenti BM kuruluşlarının farklı kurumlar gibi birbirinden bağımsız değil tek bir BM olarak çalışmaları yolunda da bir platform oluşturmak. Yani her desteklenen aslında ortak bir programdı. Keza bizim ortak programımızda UNDP, UNEP, FAO ve UNIDO yer alıyor. Öncelikler arasında iklim değişikliği ve uyum önemli konulardan bir tanesidir. Bu konuda ile ilgili dünyanın farklı ülkelerinde ve birbirine benzer 17 tane program var. Uyum dediğimizde afet, su yönetimi vs. gibi bunlar küresel olarak ortak sıkıntılar söz konusu, yakın coğrafyada iklimle alakalı olarak Ürdün ve Mısır’da da ortak iki proje var. Türkiye neden seçildi, çünkü iklim değişikliği etkileri düşünüldüğünde en çok etkilenecek ülkelerden biridir. Diğer yandan da yüksek mücadele kapasitelerine sahip bir ülkedir. ORSAM: Türkiye’deki hangi devlet kurumları bu projeye dahil olmuştur? Atila URAS: BM kuruluşları yaptıkları çalışmalarda ülkelerin kalkınma öncelikleri ve uluslar arası anlaşma taahhütlerine ulaşmalarına destek vermek prensibi ile çalışırlar. Bu program da Türkiye’nin iklim değişikliğine uyum ile ilgili yaptığı çalışmalara destek vermek amacını taşıyor. Türkiye’nin iklim çalış- 48 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 malarında odaklı olan devlet kurumu Çevre ve Orman Bakanlığı’dır. Bu programın ana faydalanıcısı Çevre ve Orman Bakanlığı’dır. Ama tabii konunun genişliği ve diğer devlet kuruluşlarının ilgi alanları düşünüldüğünde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı birinci dereceden devreye girdi. Tabii ki Devlet Planlama Teşkilatı her zaman kritik ortakTIR. Onlarda bu programın içinde yer alıyorlar. ORSAM: UNDP’nin bu projede tam olarak görevi nedir? Atila URAS: Biz yürütücü ve kolaylaştırıcı bir role sahibiz. Uzmanların bulunması, süreçlerin takibi ve hızlandırılması, ilgili araştırmaların yapılıp raporların ilgili bakanlıklara sunulması, hibe programı kapsamında yereldeki birebir ortaklarla çalışma, izleme, değerlendirme ve raporlama süreçlerini çoğunlukla üstleniyor. ORSAM: Bu programda su kaynaklarının asıl yeri nedir? Atila URAS: hükümetler arası iklim değişikliği panelinin 4. raporunda tüm Doğu Akdeniz Havzası ve Türkiye’nin su kaynakları üzerindeki baskı dile getirildi. Bu program kapsamında da gerek Ulusal Uyum Stratejisi çalışmalarında gerekse de hibe programının önceliklerinde su kaynakları yönetiminin öne çıkması ve hibe programının nehir havzası ölçeğinde olması konuya direkt bağı kuran en önemli göstergedir. Sanayi ile ilgili çalışmalarda da su verimliliğinin teşvik edici pilot çalışmaların yapılması da yine bir gösterge. Diğer taraftan yaptığımız katılımcı etkilenebilirlik değerlendirmelerinde 11 ilde yaptığımız katılımcı çalıştaylarda su kaynaklarını doğru yönetme ihtiyacı iklim değişikliğine uyumla en alakalı konu olarak ortaya çıktı. Suya farklı açılardan bakmak lazım, tarım ve gıda gü- ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 venilirliği denince tabi ki tarımda Türkiye’de suyun kullanma oranı olan %70 öne çıkıyor. Afet dediğimizde, taşkın kuraklık öne çıkıyor. Halk sağlığı dediğimizde, iklim değişikliğinin halk sağlığı üzerinde suyla bulaşan hastalıkları öne çıkıyor. Biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri dediğimizde olayın vardığı yer yine suyun kalitesi ve suyun varlığıdır. Yani aslında bulunabilen bütün etkilenebilirlik başlıklarında su boyutu kaçınılmaz olarak vardır. Alper ACAR: Ulusal uyum stratejisinin temel konularından bir tanesi su kaynakları olarak ele alınmış durumda. Ona yönelik olarak uyum nasıl sağlanır hem stratejik hedefler hem de uyum için alınması gereken önlemler ve eylemler tariflendirilmiştir. Atila URAS: Hem suyun arzı hem de talebin yönetimi bütün bunlar göz önüne alınarak yapılmalı. ORSAM: Bu projenin Türkiye’deki su kaynaklarının yapılandırılmasına da bir katkısı söz konusu, değil mi? Atila URAS: Şimdi, programın önemli çıktılarına ulaşmaya başladık. UNDP ve Çevre Orman Bakanlığı işbirliği ile yürüyen Türkiye’nin ulusal iklim değişikliği eylem planının oluşturulması sürecine biz de uyum stratejisi ve eylem planı bölümünü katarak katkıda bulunduk. Önümüzdeki yıl 10. Kalkınma planı hazırlık dönemine geliyoruz. İklim değişikliğinin bir kalkınma sorunu olduğu zaten dile getirilen bilinen bir konu. Bizim açımızdan geliştirilen ilkim değişikliği uyum stratejisi ve eylem planları Türkiye’nin kalkınma planlarına referans olacaktır. Bunun ötesinde iklim değişikliği sektörel stratejilerde kendine yer bulmaya çalıştı. Örneğin, sürdürülebilir kentleşme stratejisinde iklim değişikliği var, su kullanımı var; yani bir şekilde bu süreçte çıkacak ürünlerde iklim değişikliği bundan sonra kendine yer bulacaktır. ORSAM ORSAM: Bu projede neden Seyhan Havzası seçildi? Alper ACAR: Seyhan havzası Atilla’nın da bahsettiği gibi Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli tarafından iklim değişikliği karşısında en hassas bölgelerden birisi olarak belirlenmiş olan Doğu Akdeniz bölgesindedir. İkincisi, orada Türkiye’de bugüne kadar yapılmış ilk havza ölçeğinde öncelikle tarım olmak üzere iklim değişikliğinden etkilenebilirlik çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu proje, Çukurova Üniversitesi ve bir Japon enstitüsü tarafından gerçekleştirilmiştir. Bölgeye baktığının zaman Seyhan havzası bölgeye farklı coğrafi bölgeler dolayısıyla sosyo-ekonomik farklılık gösteren bir bölge. Dağlık bölgeler var, yüksek steplerin olduğu bölgeler var ve Çukurova gibi çok verimli alanlar var dolayısıyla yaptığınız pilot çalışmalar tek bir havzada genel bir ifadeyle üç farklı coğrafi alana yönelik çalışmalar yapabiliyorsunuz. Bu size model olma konusunda fırsat ve çeşitlilik veriyor. Böylece Seyhan havzası seçildi. ORSAM: Seyhan havzasından çıkan sonuçlar nedir? Alper ACAR: Seyhan havzasında toplam 2 milyon dolarlık bütçeli 18 tane çok güzel projemiz var. Bunlar tarımsal verimliliğin arttırılması, su kaynaklarının iklim değişikliğinin önümüzdeki 10 yıllarda nasıl değişeceği, ormanların iklim değişikliği ile nasıl etkilenebileceğine yönelik çok farklı pilot projelerimiz var. Su konusuna baktığımız zaman, tarımsal verimlilik tartışması yaparsanız sizin suyu kullanma verimliliğinizde tarım ve ürün verimliliğinizi de etkilediği ortaya çıkar. Salma sulamadan, damla sulamaya geçtiğimizde verim yanında kalitede de artış olduğunu gördük. İklim değişikliği dediğiniz zaman, hep kara bir tablo gözünüzün önüne geliyor ama bazı yerler için de fırsat sağlıyor. Örneğin Kayseri’nin Pınarbaşı, Sarız gibi rakımı 1500 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 49 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM olan yerlerde tarım çok kısıtlıydı. Ama son 10 yılda havanın ılımanlaşması oradaki çiftçinin farklı ürünler ve farklı pazarlara açılabilmelerini sağlamıştır. “Örneğin, mısır ve fasulye vb.” Bir böyle bir yanı da var iklim değişikliğinin. Kayseri’de yaptığımız projeler bunun da anlaşılmasını sağladı. DSİ 6. Bölge Müdürlüğü ile de çok güzel bir çalışma yaptık. Bu projede de 2100 yılına kadar iklim değişikliği farklı senaryolar gerçekleştiği takdirde yüzeysel su kaynaklarının nasıl değişeceği incelendi. Bunun yanında taşkın yapılarının, taşkınları önleme konusunda yeterliliklerine dair çalışmalar yapıldı. İki farklı senaryo çerçevesinde, sulama alanları ve iklim değişikliği etkisinin de hesaba katılması ile pratikler değişmediği sürece hem üst hem de alt havzada su açıklarının ortaya çıkacağı görülmekte. Sulama verimliliğinin arttırılması, damla sulama ile sulama açıklarının önemli derecede azaldığını gördük. Sulama tekniğine dair önlemlerin yanında ürün desenine yönelik önlemlerin de alınmasının gerektiği ortaya çıktı. DSİ Kayseri ve Adana Bölge Müdürlükleri yaptıkları çalışmalar ile bu konuda çok tecrübe kazandılar. Özet olarak hangi sektörde olsanız, havzada nerede yaşıyorsanız yaşayın, su projeksiyonların dayandığı 2100 yılına kadar Seyhan havzasında bir stres faktörü olmaya devam edecek. Her ne kadar insanlar Çukurova’da suyumuz çok bol dese de iklim değişikliği önümüzdeki 90 yıl kalkınma üzerinde bir baskı oluşturacaktır. Projeksiyonlar 2100’den sonrasına yönelik yapılırsa, belki bu baskının giderek artacağı da görülebilir. Temel beşeri ihtiyaçlar açısından suya baktığımızda, Çukurova’daki göçer işçiler iklim değişikliği karşısında en kırılgan sosyal gruplardan birini oluşturuyor. Çukurova Üniversitesi Tropikal Hastalıklar Araştırma ve Uygulama Merkezi ile yürüttüğümüz çalışmada hedef grup olarak ele aldığımız ve bir kısmı o yöreye yerleşmiş olan göçer işçilerin yaşam koşulları oldukça sağlıksız. Halk sağlığı açısından bak- 50 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 tığımızda bu kişiler hem alışık olmadıkları o yörenin şartları karşısında sağlık riski altında oldukları gibi, yaşadıkları ve çalıştıkları çevrede yaşanlar için bir risk oluşturmaktadır. Tabii bu sulama ile birlikte oradaki nem oranının artması oradaki bir takım bulaşıcı mikroorganizmaların çok çabuk üreme ve büyümelerine sebep oluyor. Bu insan hareketlilikleri de farklı yerlerden mikroorganizmaların gelmesine ve Çukurova’daki mikroorganizmaların da farklı yere gitmesine sebep oluyor. Bu proje bize şunu gösterdi. Bu insanların yaşama şartları iyileştirilmediği taktirde, orada sadece suya bağlı değil başka sosyal faktörlerin etkisi ile de hem kendilerinin hem de civardaki köylüler için bir risk faktörü olarak yaşamaya devam edecekler. ORSAM: Seyhan havzası projesi başka havzalarda da uygulanacak mı? Belki Çevre Bakanlığı burada edindiği deneyimi diğer havzalarda da kullanacak mı? Alper ACAR: DSİ VI. Bölge Müdürlüğü’nün yaptığı projeden sonra konunun biraz daha sahiplenildiğini gözlüyoruz. Diğer bölgelerde de etki yaratmıştır. Tabii eksiklikleri yok mu? Var. Mesela yeraltısuyu yeterince ele alınamadı ama umarım önümüzdeki dönemde yer altı suyunun da iklim değişikliğinin etkilerinin belirlenmesi hesaplarına eklenecek çalışmalar başlatılır. Atila URAS: Şunu ekleyebiliriz; bu projenin sonuçlarının değerlendirildiği toplantı Ankara’da DSİ’nin bütün bölgelerin müdürlüklerine canlı olarak bağlanıldığı ve Tarım ve Kİ Bakanlığı gibi başka kurumları da davet ettikleri bir tartışma oturumu şeklinde geçti. Bölge Müdürlüğü yaptığı bu çalışma ile bütün katılımcılardan büyük takdir aldı. Alper ACAR: Atilla’nın da bahsettiği katılımcı etkilenebilirlik analiz çalışması ile Seyhan’da yaptığımız bir soruna sistematik ve bölgesel ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 bazda nasıl yaklaşırız metodolojisi, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından benimsendi. Yola çıktığımızda biz zaten Seyhan’daki çalışmalarımızın bir model olmasını istiyorduk. Siz alın Seyhan bakış açısını Kızılırmak’ta uygulayın ya da Gediz’de uygulayın bu mantık dizgisiyle benzer çalışmalar yapabilirsiniz. bu yaklaşım sanıyorum karar verici mercii tarafından takdir edildiği için bunun bir devam projesi olarak genişletilmesi öngörüldü. İlk başta havza bazında değil Türkiye ölçeğinde bir etkilenebilirlik analizin belirli bilimsel ve sosyal parametreler ışığında yapılması ve ondan sonraki süreçte de belirli pilot alanlarda biraz daha derinlemesine çalışmaların yapılmasını öngören bir proje taslağı geliştirildi ve Devlet Planlamaya Teşkilatı’na sunuldu. Özetle modeli oluşturduk, devrettik bundan sonra önümüzdeki yıllar içerisinde farklı kurumlar o süreci devam ettirecektir. ORSAM iki kavramla ilgili saatlerce sohbet edebiliyorduk. Yani niye önemli bizim için kadınlar, kadınlara kırsalda baktığımız zaman hareketliliği az bir grubu temsil ediyor. Yani bir afet olduğunda bir erkek gibi kendini koruyabilme ya da bir kahveye gidip birileriyle sohbet ederek bir şeylerle ilgili çözüm yollarını tartışabilme yeterliliği az ne yazık ki. Dolayısıyla biz konuşmayı bu yöne çektiğimizde bir alakası varmış demek ki diyorlar. Yani siz çok farklı uzmanlıklara sahip kişlerle konuştuğunuzda bu konuyu yine aynı şekilde hedefe odaklı ve şablondan uzak bir tartışmaya yönlendirebildiğiniz takdirde bağlantıyı kurdurabilirsiniz. Yine aynı şekilde sağlıkçıyla, tarımcıyla konuşmalarınızda gündemi iyi bir şekilde takip edip bağlantıyı kurabildiğiniz sürece bir takım şeylerin cevabını alabiliyorsunuz. Atila URAS: Zaten bakacak olursak bizim bu oluşturduğumuz modeldeki temel çalışmalar; örneğin tarımla ilgili çalışma Çukurova Üniversitesi tarafından yapıldı. Onun dışında paylaşım analizi, geçim kaynakları analizi, ekosistem analizlerini Türk uzmanlar yaptı. Sistem analizi çalıştayını yurt dışında yaşayan bir Türk uzman analiz etti ve rapora döktü. Yani aslında Türkiye’de bu çalışmaları yapacak çok yüksek kapasite mevcut. Atila URAS: Teorik olarak hep söylediğimiz tepeden aşağıya değil de tabandan tavana ulaşan ideal yolu test etme imkanı bulduk. Özellikle bu havzadaki sorunların önceliklerini belirlemede yaptığımız çalışmalarda merkezden hiçbir uzman ya da bürokratın gelmemesini istedik. İlgili kurumlar bunu kabul ettiler sadece Kayseri ve Adana’nın uzmanlarını toplayarak sorun analizlerini ortaya çıkarınca gerçekten yereldeki bilgiyi kağıda dökebiliyorsunuz ve o önceliklerde Alper’in de bahsettiği gibi konu başlıkları oluyor. Alper ACAR: Modelin kilit noktalarından bir tanesi, hep hem yerel hem merkezde verimiz yok deriz. Yeni bir konu çünkü bu, bilmiyoruz. Ama siz doğru sorular sorarak doğru tartışmalar açarak aslında yerele yönelik doğru öncelikler tespit edip, doğru projeksiyonlar yapabiliyorsunuz. Yani Seyhan’da yaptığımız o idi. Örneğin toplumsal cinsiyet veya toplumda kadının durumunun güçlendirilmesi için çalışan kadın örgütlerine gittiğimizde ilk önce aldığımız tepki, “bizim iklim değişikliğiyle ne işimiz var” şeklindeydi. Ama biz anlatmaya başladığımızda bu alakasız görünen Alper ACAR: Tabi bu program başlamadan önce biz çok emek harcadık. Yaklaşık bir yıl bölgede çok farklı kurumlara giderek onlara önce bizim bakış açımızı anlattık daha sonra onların beklentilerini aldık ve bir ortamı da hazırladık diyebiliriz Seyhan’da. Tabi ki siz oradakilerle tartışmadan tepeden bir bakış açısıyla gittiğiniz zaman ister istemez oranın gerçeklerinden kopuk olabiliyorsunuz veya bir reaksiyonla karşılaşabiliyorsunuz ama böyle iletişime dayalı bir sürecin sonunda, gittiğimizde yani hibe programını başlattığımızda zaten üzerinde farklı kurumlar farklı ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 51 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM konular tarafından düşünülmeye başlanmış bir konu oluyor. Yörenin ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap veren, yörenin gerçeklerine ve önceliklerine uygun bir çerçevede bir hibe programı başladığını görünce de işimiz biraz daha kolay oldu. Özetle bir kapasite geliştirme yaklaşımı içerisinde iklim değişikliği etkilenebilirlikleri konusunda ortak bir dil belirlendi. Bir adım sonra biraz daha somutlaşıp öncelikler ne olabilir, ve daha sonra da uygulamaları gerçekleştirip, edinilen tecrübeleri eksikleri tamamlayacak şekilde bu döngüyü yeniden başlatma sürecini gerçekleştirdik. ORSAM: Bundan sonra devamda ortaya çıkacak yeni bir proje var mı ya da bu projenin bir ayağı olacak mı? Atila URAS: Buna çabaların sürdürülebilirliği çerçevesinde cevap vermek lazım. Bu tür bir talep kamu kurumlarından gelirse Birleşmiş Milletler kuruluşları yeni projeler geliştirip yeni kaynaklar arayabiliyorlar tabi ki ama baktığımızda bu DPT’den çıkan kaynağın Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından değerlendirilmesi zaten bizim çabalarımızın bir devamı. Diğer yandan özellikle kalkınma ajanslarıyla ilişkilerimizde büyük bir ilgi gördük. Yine izlediğimiz modele uygun çalışmaların kalkınma ajanslarının yıllık hibe çağrılarında yer alması gibi bir konuya sıcak bakıyorlar. Bu da ciddi miktarda bir kaynağın yine yereldeki konumları aktarılması için bir zemin oluşturuyor. Bu da yine çabaların devamı için önemli bir aşama. Diğer yandan çoğunlukla bu tür projeler ve programlar başka girişimleri tetikler, bazı program ortaklarınınçalışmaları, yani FAO’nun UNIDO’nun burada yeni projeler yapma arzusu yine bunun bir şekilde dalga efektiyle yayılarak gitmesi bir zemin oluşturuyor. Ama iklim değişikliğine uyum konusu gündemde ve en güzel olan da bu. Yani biz daha önce tecrübe etmediğimiz bir sahiplenmeyi bu programda yaşadık. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın bu sahiplenmesi ve 52 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 DPT’den çıkan bu kaynak sürdürülebilirliğin en büyük güvencesi. Alper ACAR: Tabi buna bir yandan da şöyle bakabiliriz, on sekiz hibe projesinin tamamı olmasa bile birçoğu kendi içinde model oluşturdu. Mesela Adana Orman Bölge Müdürlüğü’yle bir çalışmamız var Seyhan’daki orman alanlarının nasıl etkilenebileceğine yönelik. Burada çıkan sonuçlar Adana Bölge Müdürlüğü’nün sorumluluğu altındaki orman alanlarının yönetim planlarına entegre ediliyor. Bu projeyi siz Adana’dan alın Karadeniz’in dağlarında uygulayın, bu metodoloji orada da uygulanabilecektir. Mesela Orman Genel Müdürlüğü de böyle bir çalışmaya sıcak bakıyor. Ortak Program genelindeki yapılan çalışmaların sürdürülebilirliği olduğu gibi her bir hibe projesinin kendi sürdürülebilirliği de olabilir. Örneğin Devlet Su İşler Bölge Müdürlüğü ile yapılan, Adana Orman Bölge Müdürlüğü ile yapılan, Tropikal Hastalıklar Merkezi ile yapılan (Çünkü tropikal hastalıklar sorunu sadece orada değil Ankara’nın Polatlı ilçesinde de var) modeller uygulanabilir, bu modeller hazır. Atilla’nın da söylediği gibi biz hem kurumlara yaygınlaştırma çalışmaları yapıyoruz hem de olabildiğince farklı platformlarda bunu paylaşmaya çalışıyoruz. Bir de tecrübelerin yaygınlaştırılmasına yönelik temel araçlarımızdan da bir tanesi şu anda devam etmekte olan değerlendirme süreci. On sekiz hibe projesinin değerlendirmesi ve edinilen derslerin çıkartılması devam ediyor. Ondan edineceğimiz bilgiler doğrultusunda oluşturacağımız bir yayınla farklı kitlelere ulaşmayı hedefliyoruz. Örneğin Çukurova Üniversitesiyle beraber rakımı 900 metrenin üzerindeki bölgelerde biz hayvancılık projesi yaptık. O rakımı 900 metrenin üzerinde olan diğer orman köylerine örnek olabilecek. Birebir olmasa da bakış açısı olarak, mantık zinciri olarak örnek olabilecek. Zaten biz de buna ulaşmaya çalışıyoruz; bu elde edildi şu şöyle yapıldığından ziyade, sorun şuydu şu ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 yollarla şu adımlarla olay ele alındı ve şunlar elde edildi. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde siz de bu benzer yolları takip ederek yöreniz için bir şeyler yapabilirsiniz diyebileceğimiz bir konuma geleceğiz. ORSAM: Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz. ORSAM Biz de ilginiz için teşekkür ederiz. *Bu söyleşi 11 Mayıs 2011’de Ankara’da BM Binasında, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim MADEN ve Dr. Seyfi KILIÇ tarafından yapılmıştır. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 53 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM İTÜ İNŞAAT FAKÜLTESİ, ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. AYŞEGÜL TANIK: “ARTIK HAVZA BAZINDA DÜŞÜNMEYE VE HAVZA ÖLÇEĞİNDE ÇÖZÜMLER ARAMAYA BAŞLADIK.” 01 Haziran 2011 İTÜ, İnşaat Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül Tanık ile 3-5 Mayıs 2011 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen, İkinci İstanbul Uluslararası Su Formu’nda yapılan söyleşide Türkiye’de entegre su kaynakları yönetiminin gelişimi, algılanışı ve AB Su Çerçeve Direktifi ile birlikte gelişimini anlattı. Ayşegül TANIK: İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesiyim. Yaklaşık olarak otuz yıldır bu mesleğin içindeyim. ları çıkarılacak. Bunlar Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde hız kazandı. Aday ülke konumunda olduğumuz için bu çalışmaları da belirli bir süre içerisinde başlatıp tamamlamak durumundayız. Artık havza bazında düşünmeye ve havza ölçeğinde çözümler aramaya başladık. Bu Türkiye açısından sevindirici bir durumdur. ORSAM: Entegre Havza Yönetimi’nin Türkiye’deki uygulamalarıyla ilgili neler söyleyeceksiniz? ORSAM: Örnek olarak Büyük Menderes Havzası yapılmıştı. Verilerde sorun olduğu yönünde eleştiriler yapıldı. Ayşegül TANIK: Uygulamalar yeni yeni başlıyor. 25 hidrolojik havza belirlendi. Bakanlık bunlardan öncelikli olan 11 tanesinin Havza Koruma Eylem Planlarının hazırlanması işini TÜBİTAK MAM’a yaptırdı. Böylelikle havzalarımızı tanımaya başladık. Çok yakında diğer havzaların koruma eylem planlarının kimler tarafından yapılacağı da belli olacak. Birkaç havzayı da Bakanlık kendi bünyesinde yapmıştı. Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) kullanılarak aynı altlıklar kullanılarak Türkiye’deki tüm havzaların ana problemleri kirlilik açısından olsun, coğrafi açıdan olsun tüm çevresel özellikleri ile tanınmaya başlanacak. Önce koruma eylem planları daha sonra yönetim plan- Ayşegül TANIK: Büyük Menderes Havzası TÜBİTAK MAM üzerinde çalıştığı 11 öncelikli havzadan biridir. Bakanlığın daha evvelce başlattığı benzer havza çalışmasında yabancılar da vardı. Maalesef veri güvenirliliğinde problemlerimiz var. İstenilen veri farklı kurumlarda değişik olabiliyor. Ulusal ölçekli bir veritbanı (database) oluşturmak gerekli. Elektronik ortamda olan bilgilerin revizyonu ve güncellenmesi daha rahat olacak. Böyle bir altlığın oluşturulması çok önemlidir. ORSAM: Ayşegül hocam öncelikle kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? 54 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM: Bir de Taşkın Direktifi var. Bunlar paralel mi gelişecek yoksa tüm planlamalar bittikten sonra mı başlanacak? ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Ayşegül TANIK: Benim düşünceme göre paralel olması lazım. Aksi takdirde geç kalmış oluruz. ORSAM: Türkiye için belirtilmiş bir yıl var mı? Ayşegül TANIK: Türkiye olarak hedefimiz 2012’nin sonuna kadar havza koruma eylem planlarının tamamlanması. Sonrasında da yönetim planlarının hazırlanmasına geçiyoruz. Esasında havza koruma planları yapılırken yönetime de başlanmış oluyor. Aradaki farkı kapayabilmek için Avrupa’nın yapmış olduğu çalışmaları biraz hızlandırıyoruz. En azından havza mantığı yerleşmeye başladı. Tüm havzalarda paydaş toplantıları yapılıyor. Çalışmaların değişik aşamalarında halk da yöre de bilgilendiriliyor. Bu tip çalışmaların yapılabileceği en uygun ölçek havza ölçeğidir. Böyle bir akış açısı yerleşmeye başladı. Süreçlere halkın katılımı son derece önemli biliyorsunuz. TÜBİTAK MAM’ın yapmış olduğu çalışmalarda havza özelinde koordinatör il konumunda olan il teşkilatlarında Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde toplantılar yapıldı. Katılım oldukça fazlaydı. Hem kurumsal paydaşlar hem de halk temsil edilmeye çalışıldı. Toplantılar yerel medyada yer aldı. Bir günde olacak işler değil bunlar uzun bir süreç. ORSAM: Peki, sınıraşan havzalar için özel bir durum söz konusu mu? Ayşegül TANIK: O biraz karmaşık bir konu. Havza hiçbir zaman sınır tanımaz. Türkiye sınırları içerisinde havzaların il sınırları ile çakışması beklenemez. Bazen bir havza birkaç il tarafından paylaşılabiliyor. Biri coğrafi hidrolojik sınırlar, biri diğeri idari sınırlar. Dolayısıyla sınıraşan sular konusunda, havza bütünlüğüne baktığımız zaman bir su havzasını birçok ülkenin paylaştığını görüyoruz. Ama bizim şuan ki çalışmalarımız Türkiye sınırları içerisinde kalıyor. Biz Türkiye içindeki havza bütünlüğü açısından bakıyoruz. ORSAM ORSAM: Ayşegül Hocam, AB Su Çerçeve Direktifi söz konusu olduğu zaman tüm suları hem yüzey sularını, hem yer altı sularını ayrıca geçiş suları ve diğer suları da kapsar. Çalışmalarınızda siz de tüm suları mı ele alıyorsunuz? Ayşegül TANIK: Evet. Tüm suları ele alıyoruz. Deniz dahil yeraltısuları, yüzeysularını hep birlikte ele alıyoruz. Hepsi birbiriyle etkileşim içerisinde dolayısıyla dinamik ve yaşayan sistemler. Sabah gerçekleşen “High Level” panellerde de gündeme geldi. Dinamik sistem içerisinde hem ülkelerin konumları hem de problemleri değişmekte bu statik olmayan ortamda. Diğer tarafta teknolojik ilerlemeler söz konusu. Bu değişime ve teknolojik ilerlemelere ayak uydurarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. ORSAM: AB Su Çerçeve Direktifi içerisinde suyun kalite özellikleri doğrultusunda bazı kimyasalların oranları da şart koşuluyor. Bu şartlar her ülkeye göre değişecek mi? Yoksa tüm ülkeler için geçerli bir standart mı olacak? Ayşegül TANIK: Tüm ülkeler bu rakamları kabul ediyor. Bu standardı tutturmada zorlanacağımız bölgeler var. Doğal kaynaklardan da gelebiliyor. Her ülkenin kendi toprak yapısı farklıdır. Orta Asya’da ciddi sorunlar var. Ülkeden ülkeye değişebiliyor. Ülkemizde de bu tarz problemler söz konusu. Şu çok önemli, bir havzanın problemi diğer havzanın ki ile eş değildir. Her havzanın kendine has problemleri var. Burada iklim, toprak yapısı, arazi kullanımı gibi faktörler etkilidir. Bu nedenle çalışmak için en mantıklı en uygun ölçek havzadır diyoruz. İleride bazı havzalar yönetim kolaylığı açısından birleşebilir. En azından yönetimsel açıdan 25 ayrı yönetim tarzı yerine benzer özellikleri olan havzalar birleştirilebilir. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 55 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORSAM: Büyük Menderes Havzası’nın örnek çalışma olduğu projede Türkiye 6 nehir havza bölgesine bölünmüştü. Bu yapılanma projenin son halinde değiştirildi. Ayşegül TANIK: Evet. O gruplandırma şekli hiç çalışmadı. İlk örnekti. Türkiye’de havza sayısı 26 idi biliyorsunuz. Geçen sene DicleFırat birleştiğinde 25’e düştü. En büyük havza Dicle-Fırat Havzası oldu. 56 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM: Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. *Bu söyleşi 5 Mayıs 2011’de İstanbul’da gerçekleştirilen “İkinci İstanbul Uluslararası Su Formunda”, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM PROF. DR. H. GONCA COŞKUN: “SU KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE KADINLAR ANAHTAR ÖNEME SAHİPTİR” 08 Haziran 2011 İTÜ İnşaat Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Gonca Coşkun, 3-5 Mayıs 2011 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen İkinci İstanbul Uluslararası Su Formu’nda, ORSAM Su Araştırmaları Programı’nın sorularını yanıtladı. Coşkun, ülkemizde son dönemlerde gündeme gelen “kadın ve su kaynakları yönetimi” ilişkisini ve başkanlığını yürüttüğü Su ve Kadın Platformu Derneği’nin çalışmalarını anlattı. ORSAM: Gonca Hocam, bizlere kısaca kendiniz tanıtır mısınız? H. Gonca COŞKUN: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden mezun oldum. Yüksek lisansımı yine aynı üniversitede tamamladım. 1,5 yıl Hollanda’da araştırmalarımı sürdürdüm. Daha sonra Türkiye’ye döndüm ve doktora çalışmalarımı tamamladım. Şu anda öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Benim tüm çalışmalarımın Uzaktan Algılama ve CBS ile su kalitesi, su potansiyeli, akım ölçümü, , hidroelektrik santral yerlerinin ve ne kadar elektrik enerjisi üretileceğinin belirlenmesi üzerinedir. Tüm çalışmalarımı uydu verileri ve coğrafi bilgi sistemi ile entegre şekilde yapmaktayım ve bunu otomanize etmekteyiz. Tabi ki hidrojeoloji çok önemlidir. Biz burada çeşitli CBS katmanlar açıyoruz. Çalışmalarımızda yağış, akış, buharlaşma, sızma gibi birçok konu var. Alacağımız parametrelere göre sonuçlar değişiyor. Gelelim bu su ve kadın hikayemize. 2009 Dünya Su Forumu’nda bana bir görev gerçekleştirdim. Su ve Kadın başlığının altında başkan olarak görevlendirildim. Ben yıllardır birçok konu çalıştım. Su kadın ne? Öğreniriz dedim. Ve şunu öğrendim, dünyanın her yerinde su ve kadın adıyla baş- layan dernekler var. Mesela Avrupa’daki “Women for Water Partnership”, bu dernek aynı zamanda Avrupa başkanlığını da götürüyor. Asya’da “Gender Water Alliance” var. Amerika, İtalya’da, Fransa’da v.s. Ama Türkiye’de hiç yok. BM, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, UNESCO STK’lara çok büyük fonlar ayırıyor. Akademisyen olarak bir proje yazıp verdiğinizde kabul edilmeyebiliyor. Ama STK olarak verdiğinizde daha kolay büyük fonlara ulaşılabiliniyor. Su Forumu’nda başkanlığım 3 gün hazırlık toplantısı ve 2 hafta çalışmalar boyunca sürdü. Afrika’dan Hindistan’a, Amerika’dan Avrupa’ya kadar bu tür derneklerin su ile ilgili sorunlara çözün getiren projelere önemli destek aldığını Su Formundaki sunumlardan öğrendim. Evlere içme suyu götürülmesi (Evlerde çeşmeden akan suyu, hidrolojide içme suyu olarak tanımlarız), hijyenik tuvalet banyo, organik tarıma geçiş ve dolayısıyla yeraltı su kalitesinin temizlenmesi gibi faaliyetleri olduğunu öğrendim. Yeraltı suyu ziraatta kullanılan böcek ilaçları ve kimyasal gübrelerle kirleniyor. Dolayısıyla siz bunu organik tarımla kontrol altında tutarsanız yeraltı suları da temizlenecek. İnsanlar ziraatta kullandıkları temiz suyla ürünlerini yetiştirecekler. Bu son derece önemli bir döngüdür. Ben 15 yıldan beri Diyabet Vakfı’nın mütevelli heyetinde görevliyim. Diyabet, kanser, MS ve ti- ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 57 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM roid hastalıkları %50 hızla artmakta. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Bölümünde yapılan bir araştırmanın sonucunda 800 anne sütünden alınan numunelerin hepsinde farklı oranlarda pestisit bulunmuştur. Pestisit, böcek ilaçlarında bulunan yüksek oranda kanserojen bir maddedir. Buna dur demek zorundayız. Bir de bu hastalıkların tedavi sürecinde de temiz içme suyuna gereksinim var. Suyun kalitesini koruyabilmek bir zincirin halkalarını tamamlamak gibidir. Birini yapar öbürünü yapamazsanız sonuç alamıyorsunuz. Su Kadın Dernekleri Dünya Başkanı buradaydı. Kuruluşumuzu çok takdir etti ve bize proje desteği sözü verdi. Ben küçük projeler yaparak, kendi kendimi aldatamam. Bu halkaların hepsini birlikte yapmalıyız. Kapasite artırımı, bölgeye gitmek, insanları dinlemek, onları ikna edip organik tarıma geçmelerini sağlamak, ürünlerini satacak yerler bulmak projenin halkalarından birisi. Şu an tüm dünya organik tarım diyor. Örnek çalışma olarak Eşen Çayı’nı aldık. Artık oraya kaplumbağalar yumurtalarını eskisi gibi bırakmıyorlar. Çünkü çay çok kirli akıyor. Çaydan, bölgedeki çeşme sularından ve yer altı suyundan alınan numunelerin su analiz raporları geldi. Rapor sonuçları; suların içilemez olduğu şeklindedir. Bizler bölgeye gittiğimizde “Ay ne güzel doğa, temiz tabiat” diyoruz. Çok güzel yerler tehlike saçıyor. Ben şuna inanıyorum, biz kadınlar anneyiz, eşiz, kardeşiz ve korumacı yapıdayız. Bu nedenle, bu gibi konuların önemini daha kolay algılayabiliyoruz. Kadınlar bu konuda çalışmalı. Tabi ki bu ülkede Devlet Su İşleri var. DSİ’nin yanında, onlarla ortak çalışmalar yapmayı planlıyoruz. Beraber olmak zorundayız. Dolayısıyla biz başta Uluslararası Fonları Türkiye’ye getirmeyi hedefliyoruz. ORSAM: İşbirliğine DSİ ile başladınız. Uluslararası ölçekte kadın STK’larla bir işbirliğiniz var mı? H. Gonca COŞKUN: Avrupa Başkanı pane- 58 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 limize geldi. Standımızı ziyaret etti. DSİ’nin bizi desteklemesi çok önemli. Onlarla paralel işler yapıyoruz. Orada çalışan pek çok arkadaş üye oldular. Bundan sonra çalışmalarımızı birlikte yürüteceğiz. Biz içme suyu götüreceksek onların kayıtlarına girilmesi gerekir. Projelerin DSİ’nin yönetmeliklerine göre yapılması lazım. Dolayısıyla DSİ ile hem çözüm ortağıyız hem de bizim sponsorumuzdur. Bu da yaptığımız işi algıladıklarını gösteriyor. ORSAM: Türkiye’de su kuraklığının en çok yaşandığı bölge Güneydoğu ve GAP projesi de var. Özellikle GAP’ta kadınlar ile ilgili çalışmalar yapılmaya çalışıldı. Kadınların suyun direk tüketicisi olması üzerine çalışmalar yapıldı mı? Siz bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? H. Gonca COŞKUN: Ben o projede bulunmadım. Ama projenin yürütücüsü bizi ziyaret etti. Şanlıurfa’da bir merkez kurulacak. “SuKadınDer” platformunu oluşturacaklar. Ve böylece çalışmalara başlamış olacağız. ORSAM: Peki, şu an havza bazında bir çalışma var mı? Yoksa Türkiye geneline yayılmayı mı bekliyorsunuz? H. Gonca COŞKUN: Biz 12 Şubat 2011’de kurulduk. Daha çok yeniyiz. Havza bazında Eşen Çayı Projesi çalışmalarını başlattık. Şu an için İstanbul’daki pek çok derenin üstünü organik arıtmayla temizlemek istiyoruz. Çünkü çok enteresan bitkiler var. O bitkilerin bir yanından evsel veya sanayi atıkları, kirletici hidrokimyasal unsurlar içeren sular giriyor diğer taraftan tertemiz çıkıyor. ORSAM: Yapay sulak alanlarla arıtma yapılıyor... H. Gonca COŞKUN: Bu bitkilerin satış temsilcisi bizim yönetim kurulumuzda. Bu projeyi İSKİ Genel Müdürlüğü’ne götürüp ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 işe başlayacağız. Diğer bir projemiz bahsettiğim Fethiye’de bulunan Eşen Çayı. Bir diğeri Zekeriyaköy’de belediyenin bize verdiği arazide organik tarım yapılması. Ben akademisyen kişiliğimle, bu bölgedeki havzaların planlaması olayında STK’larla yapılacak çok şeyler olduğunu düşünüyorum. Daha önce bilimsel birçok proje yaptım. İstanbul’un 8 içme suyu barajının su kalitesini uydu verileri ile izledim. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde akarsu havza planlaması ya da göl, baraj, içme suyu planlamasında, pek çok projenin de yürütücülüğünü götürdüm. Uydu verileriyle çalışmak (uzaktan algılama) daha hızlı ve doğru sonuçlara daha ekonomik bir şekilde ulaşılmasını sağlayacak. Tabi ki “Tüm Türkiye’ye içme suyu getireceğiz” diye bir hedefimiz yok. Ama bir damla bir damladır. Ayrıca suyun tasarrufu konusunda halkımızı da bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz. Şu da çok üzücü bir durum; Türkiye’nin pek çok yerinde çocuklar okula gönderilmiyor. 5 km öteden kovayla şu taşıyorlar ve biz eğitimli kadınlar, “Biz de suçluyuz” diyebiliyor muyuz? Dünyanın herhangi bir yerinde bir çocuk açlıktan ölüyorsa yine hepimiz suçluyuz. İnsanlar “Ben ne yapabilirim?” diye sormalı. “Az da olsa benimde desteğim olsun” diyebilmeli. STK’ların ne olduğunu insanımız bilmiyor. Ben Türk kadınlarının sağduyusuna inanıyorum. Hepimiz bu ülkede yaşayan insanlarız ve bu konuda hiçbir ORSAM ayrım gözetmeden her yere götürebildiğimiz kadar içme suyu götürmek için çabalıyoruz. Bakın UNICEF “Bu çocuklar okula gitsin, ben sizin evlerinize içme suyu getireceğim” diyor. Dünya Su Forumu’na tüm dünyadan kadınlar geldi; Özbekistan, Ermenistan, Tanzanya gibi. Ciddi paralar ciddi destekler almışlar. Bize ise bir lira alınmamış. 5. Dünya Su Formunda Su-Kadın Hazırlık Toplantısının Başkanı, İTÜ adına bendim komitede Türkiye’deki çeşitli kadın STK’ları destek verdiler. Su ve Kadın Platformu Derneğimizin ilk aktivitesi; 2.İstanbul Su Formundaki Panel ve stant oldu. Buradan da DSİ’ye bu standı bize verdikleri için, desteklerinden dolayı teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Prensip olarak bağıştan ziyade sponsor olarak çalışılması taraftarıyım. Uzun yıllardır meslek hayatımda “Sütte leke var bende yok” hesabı yaşadım. Bundan sonra da şeffaf, temiz ve ülkeye hizmet götürecek bir dernek olacağımızı düşünüyorum. ORSAM: Bizlere vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. *Bu söyleşi 5 Mayıs 2011’de İstanbul’da gerçekleştirilen “İkinci İstanbul Uluslararası Su Forumunda”, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 59 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM YRD. DOÇ. DR. ELİF ÇOLAKOĞLU: “SU HAKKI KAĞIT ÜZERİNDE KALMAMALI, UYGULAMAYA DA GEÇİRİLMELİ” 23 Haziran 2011 Atatürk Üniversitesi Kent ve Çevre Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Elif Çolakoğlu ile 3-5 Mayıs 2011 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen İkinci İstanbul Uluslararası Su Formu’nda bir söyleşi yaptık. ORSAM Su Araştırmaları Programı’nın sorularını yanıtlayan Çolakoğlu, su hakkı kavramının gelişimini ve Türkiye’nin su hakkıyla ilgili uluslararası süreçlere yaklaşımını anlattı. ORSAM: Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? Elif ÇOLAKOĞLU: Atatürk Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Öğretim Üyesiyim. Uzmanlığım, Çevresel Güvenlik ve Uluslararası Çevre Politikaları üzerinedir. Dahası, Su Güvenliği çalışıyorum ve uzmanlığım, bu konu üzerinedir. Doktoramı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde tamamladım. Su Güvenliği bağlamında “su hakkı”nı yeniden tanımladım. Bu anlamıyla uluslararası ölçekte tanımlanan su hakkı tanımından farklı bir kavram geliştirdim. Yapısı ve içeriği tümüyle farklılaştı. ORSAM: Su hakkı kavramının oluşum süreci nedir? Elif ÇOLAKOĞLU: Yasal dayanaklarına baktığımızda; özellikle 2002 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin 29. Oturumunda kabul edilen 15 Numaralı Genel Yorum’dan sonra, uluslararası ölçekte verilen mücadele süregelmektedir. Bu Genel Yorum’un su hakkına ilişkin bağlayıcı yasal bir çerçeve oluşturması sürecinde, önemli bir adım olduğu söy- 60 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 lenebilir. Daha yakın dönemde, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi bir ilke Kararı’nı, Emniyetli İçme Suyu ve Sanitasyon Hakkı İlke Kararı’nı (2011), kabul etti. 2002’den bu yana kabul edilen konuyla ilgili birçok ilke kararı bulunmakla birlikte, bu söz konusu belgeler bağlayıcı nitelik taşımayan esnek hukuk belgeleri niteliğindedir. ORSAM: “Water Rights” ve “Right to Water” bu iki kavram arasında ki fark nedir? Elif ÇOLAKOĞLU: İki kavram gerçekte birbirinden farklı; “water rights” daha geniş bir kullanımı kapsayan bir kavram. “Right to water” kavramını da kapsıyor. “Right to water” kavramı ise herkese biyolojik, doğal, sosyal ve insani gereksinmelerini asgari düzeyde karşılayabilecekleri kalitede ve miktardaki suyun sağlanabilmesi hakkını ifade etmektedir. ORSAM: İnsanın su ihtiyacının günlük minimum miktarı nedir? Elif ÇOLAKOĞLU: Pacific Enstitüsü’nün yaptığı çalışma bağlamında içme ve kullanma suyu olarak bu miktarın 20 ile 50 litre arasında değiştiği belirtilmektedir. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM: Ülkeden ülkeye, şehirden şehire değişen bir fiyatlandırma söz konusudur. Mesela New York metreküpü 1 doların altında, fakat bu rakam Barranquilla’da 5-5,5 dolar civarındadır. Bu durum nasıl dengeleniyor? Elif ÇOLAKOĞLU: Zaten su hakkı tanımı yapılırken kişinin gelirine göre belirlenmesi gerekir. ORSAM: Bu durum GSMH ile doğru orantılı mı olmalıdır? Elif ÇOLAKOĞLU: Evet, kesinlikle. ORSAM: Az gelişmiş ülkelerde metre küp başına su fiyatlandırmasının daha fazla olduğunu görüyoruz? Elif ÇOLAKOĞLU: Su fiyatlandırması ciddi bir problem; bir davayı incelemiştim. 2008 yılında, Güney Afrika’da Yüksek Mahkemesi’nde, üç yoksul vatandaş “su hakkı” anayasal hakları olduğu için bir dava açıyor ve kazanıyorlar. Su hakkı ile ilgili çok güzel bir örnektir. ORSAM: Bu dava emsal olabilir mi? Elif ÇOLAKOĞLU: Evet olabilir. Su hakkına anayasada yer veriyorsunuz, yasalara koyuyorsunuz. Ama uygulaması da önemlidir. Yoksa kağıt üzerinde yer verilen bir hak olmaktan öteye gitmeyecektir. ORSAM: Su hakkının gündeme gelişi, su sıkıntısının ortaya çıkısı ile paralel mi gelişmiştir? Elif ÇOLAKOĞLU: Aslında su hakkı bir kavram olarak daha önceki dönemlerde vardır. Örneğin ilk olarak Türkler tarafından Mecelle ORSAM ile düzenlenmiştir. Mecelle’de su hakkı vardır; hakk-ı sefe’nin su içme hakkı olduğu belirtilmiştir. Üstelik Mecelle’de bütün hayvanların su hakkına da sahip olduğu vurgulanıyor. BM’nin tanımladığı Genel Yorum içerisinde yer alan “Su Hakkı” tanımı ile çok farklıdır. Genel Yorum’u incelediğinizde, özellikle son madde de paydaşlardan söz ederken hükümetler dışındaki dünya Bankası, IMF, gibi diğer örgütlerden de bahsetmektedirler. Bu kurumlar işin içine girdiği zaman su hakkı nasıl gerçekleşecek çok muallakta bir durumdur. ORSAM: Gelişmiş ülkelerin su hakkı kavramı ile ilgili tavrı nedir? Elif ÇOLAKOĞLU: 2010 yılında Genel Kurulda bir belge kabul edildi bir de bir ay önce bir belge daha kabul edildi. Fakat Türkiye her ikisine de taraf değil. ORSAM: Niçin, sınıraşan sular nedeniyle mi? Elif ÇOLAKOĞLU: Genel olarak düşünüldüğünde, su, bir hak olarak kabul edildiğinde ve buna uygun güçlü ve doğru tedbirler alınıp, gerekli kurumsal ve yasal yükümlülükler yaratılabilirse, bireylerin içinde yaşamak durumunda kaldıkları su güvensizliğinden kaynaklanan sıkıntılarla baş edebilecekleri düşünülebilir. Ancak, içinin iyice doldurulamaması ve devletlerin egemenliklerini gözenekli hale getirmesi olasılığından dolayı, su hakkının kabulü gelecekte uluslararası ilişkiler yönünden bir kaos ortamı yaratabilir. Çünkü uzun dönemde devletlerin vatandaşlarına su hakkını sağlayabilmesi için su kaynakları yönünden göreceli iyi durumda olan diğer devletlerden su talep etmesine yol açabilme olasılığına sahiptir. Dolayısıyla, Türkiye için, özelikle bulunduğu coğrafyayı düşündüğümüzde, uzun vadede aleyhine olabilecek bir durum. Su hakkını, su güvenliği bağlamında tanımlamamın nedeni de budur. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 61 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Genelde su konusunda uluslararası ölçekte önümüze konan belgelerde bütün çekincelerimiz aynıdır. Bu nedenle, önümüzdeki yıllarda karşımıza su hakkı ile çıkabilirler. AB ile ilişkilerimize baktığımızda, AB’nin Fırat ve Dicle 62 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 için ortak bir yönetim önerisi bulunmakta; GAP’in yönetimde biz de yer alalım diyorlar. * Bu söyleşi 5 Mayıs 2011’de İstanbul’da, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM GIZ TÜRKİYE DİREKTÖRÜ DR. GÜLAY YAŞIN: “TÜRKİYE’DEKİ SULAK ALANLAR DAHA İYİ KORUNMALI” 15 Temmuz 2011 GIZ (Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu) Türkiye Direktörü Dr. Gülay Yaşın ile, GIZ Türkiye’nin su kaynakları yönetimi, sulak alanların rehabilitasyonu ve diğer ülkelerde gerçekleştirdikleri projeler üzerine konuştuk. Dr. Gülay Yaşın iklim değişikliği ile mücadele etmek ve ekosistemi korumak için ama aynı zamanda su kaynaklarını muhafaza etmek için sulak alanların daha iyi korunması gerektiğine dikkat çekti. ORSAM: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Gülay YAŞIN: 1968 Yılında Konya Ereğli’de doğdum. Üç aylıkken ailemle birlikte Antalya’ya taşındım. Üç yaşından da Almanya’ya gittim, bir gurbetçi ailesinin çocuğuyum. Almanya’da liseyi bitirdikten sonra Türkiye’ye geldim. İstanbul’da üniversiteyi okudum ve TEMA vakfında 13 yıl çalıştım. Tema’nın ilk kuruluş zamanlarında bulundum, bunun yanında, erozyonla mücadele kampanyaları ve çevre projeleri yaptık. O yıllarda tanıtım ve halkla ilişkilerden sorumluydum. Daha sonra da tekrar 3 yıllığına Almanya’ya Köln şehrine gittim ve TürkAlman Sanayi ve Ticaret Odası genel sekreteri olarak çalıştım. Sonra Ankara’ya döndüm ve şimdi GIZ (Alman Uluslararası İşbirliği)’de Türkiye Direktörüyüm. ORSAM: GIZ’in iş alanı nedir ve kaç yıldır Türkiye’de faaliyet göstermektedir? Gülay YAŞIN: Alman Uluslararası İşbirliği Türkiye’de 50 yıldır var ve bizim dünyada toplam 30 bin çalışanımız var. Biz Alman hükümetine bağlı bir kalkınma teşkilatıyız, uz- manlık alanımız proje uygulamadır. Eğitim alanında kapasite yönetimi, kırsal kalkınma, bölgesel kalkınma yani aklınıza gelebilecek her konuda A’dan Z’ye proje geliştirme, uygulama ve denetimden sorumluyuz. Ağırlıklı olarak proje uygulama hizmetimizi Alman hükümeti için sunuyoruz. Yani Alman Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Bakanlığı müşterimiz ve yine Alman Çevre Bakanlığı’na iş yapıyoruz. Fakat bu uzmanlığımızı bazı durumlarda farklı hükümetler ve diğer donörler için de sunuyoruz. Dünya Bankası, Avrupa Birliği, Etiyopya hükümeti gibi. Etiyopya, GIZ olarak bize 30 üniversite yapımı işini verdi. Alman hükümeti Türkiye’ye de 50 yılda 275 milyon avro hibe vermiş durumda ve bununla biz 300 proje yaptık. Çok farklı alanlarda, böyle hepsini saymak pek mümkün değil ama örneğin Türkiye’ye Özal döneminde KDV uygulamasının gelmesi, TRT’nin renkli yayına geçmesi bunun yanı sıra Milli Eğitim’de, Devlet Planlama Teşkilatı’nda, TİKA’ da birçok çalışmamız ve projemiz oldu. Bir anlamda diyebiliriz ki; bugün Avrupa Birliği hazırlık sürecince Türkiye’nin yaptığı önemli projelerin temelinde aslında Türk-Alman işbirliği projeleri yatıyor. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 63 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORSAM: GIZ’in projelerinde “Su ve çevre” konularının projelendirme sıklığı nedir? Gülay YAŞIN: Çevre ve su konuları GIZ’in çok iddialı olduğu konulardır. Çok sayıda çevre projemiz var. Tabi ki burada somut bir yüzde vermek pek mümkün değil ancak biyolojik zenginlik, çevre ve su yönetimi gibi konuların temel uzmanlık alanlarımızdan biri olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’de de bazı çalışmalar yaptık geçmişte. Örneğin içme suyu şebekesinin yeniden oluşturulmasını sayabiliriz. Günümüzde ise Diyarbakır ve İSKİ’yle bir işbirliğimiz oldu. Bunun yanında farklı projelerde, kırsal kalkınma projelerinde aktif olduk. Mesela, Bursa’da sanayi kuruluşları için çevre eğitim merkezi ve danışmanlık merkezini kurduk. Bu kapsamda atık su konusunda bir anlamda nasıl çalışabileceklerini göstermek adına bu danışmanlık merkezlerin çok faydası oldu. Yani diyebilirim ki, çevre ve temelinde su konusu da çok önemli bir bileşen. İşte bu noktada da biz hem atık su konusunda çalışıyoruz, hem de su yönetimi konusunda çalışıyoruz. Şu anda da dünya çapında yürüyen 2000 GIZ projesi var. Bu projelerinde genel olarak %60’ı kadın boyutunda ele alınan projelerdir. Ancak %30’u da yine bu çevre bileşenleri olan projeler diyebilirim. ORSAM: GIZ’in son yıllarda sulak alanların rehabilitasyonuna ilişkin projeleri var. Sulak alanlarla ilgili bu projeler ne zaman başladı? Gülay YAŞIN: Söylediğim gibi GIZ farklı Alman Bakanlıkları için çalışıyor. “Sulak Alanlar ve İklim Değişikliği” projemizde donör bakanlık ise, Federal Almanya Çevre, Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı’dır. Bu bakanlığın oluşturduğu ‘International Climate Initiative Fund’ adlı bir fon var. Burada her yıl Almanya’da ki endüstri sektöründen toplanan iklim değişikliğiyle mücadele için ayrılmış bir 120 milyon Euro’luk fon var. Bu 64 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 fonla farklı ülkelerde, iklim değişikliği ile ilgili projeler desteklenmektedir. Bu projeler, hem iklim değişimiyle mücadele önlemlerini içermektedir hem de oluşan yeni iklim koşullarına uyum projelerini önermektedir. Biz buna ‘adaptation and mitigation’ diyoruz. Çin’de var, Malezya’da var, Rusya’da var birçok ülkede var. GIZ Türkiye olarak Türkiye’de de bu kapsamda sulak alan ve iklim projeleriyle ilgili çalışmalar başlattık. Tabi Türkiye’de bu iklim projelerinin kaynağı aslında Türk-Alman Bakanlıkları arasında yapılan bir protokole dayanmaktadır Bunun hukuki temelini de bu protokol oluşturuyor. İklim ve sulak alan projesi de bizim bu bakanlıkla yaptığımız ilk projedir. ORSAM: Bu projeyi Türkiye’den hangi kurumlar ile yapıyorsunuz? Gülay YAŞIN: Bu projeyi, Çevre ve Orman Bakanlığı, Doğal Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile beraber yapıyoruz. Bu projedeki hedef de, özellikle sulak alanların iklim değişikliğinden nasıl etkilendiği, yani sulak alanları korumamız için hangi önlemleri almamız gerektiği yönünde çalışıyoruz. Bu projenin iki boyutu var, iki ayrı pilot alanı var. Bu pilot alanlardan bir tanesi Bolu / Yeniçağa Gölü, bir tanesi de Konya/Akgöl’dür. Bolu Yeniçağa’da ağırlıklı olarak ele aldığımız konu turbalık alanlardır. Yeniçağa Gölü çevresinde Türkiye’nin önemli turbalık alanlarından biri yer almakta olup, alan ayrıca Türkiye’de ilk ticari torf çıkarılan alanıdır. Torf çok önemli ekonomik değeri olan bir malzeme olmasının yanı sıra, karbon tutma kapasitesi ormanlardan bile 10-15 kat daha fazladır. Yani sırf bu özelliğinden dolayı da torfun korunması gerekiyor. Ama tabi sosyo-ekonomik bir denge anlamında torfun ne kadar çıkarılabilir ne kadar çıkarılamaz diye, Bakanlığın bu kararları alabilmesi için birtakım kriterlere ihtiyacı var. Projemizde de biz bu kriterleri geliştiriyoruz. Bakanlığın bu konuda kapasitesini artırmaya ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 gayret ediyoruz. Yani bu proje kapsamında torfla ilgili çalışan uluslararası kurum ve kuruluşlarla bakanlık arasında ki diyalogu tesis etmeyi hedefliyoruz. Proje dahilinde, birçok bakanlık personelini torf konusunda eğitime gönderdik. İkinci proje bileşeninde de Konya ile Yunak ve Çeltik ilçeleri yakınında bulunan Akgöl’ü yeniden kurtarma ve eski haline kavuşturma gibi bir gayretimiz var. Bunun içinde, suyun tutumunu sağlayacak bir takım tedbirleri almak istiyoruz. Daha da önemlisi Akgöl’ün korumasını sağlamak için tekrar sulak alan kapsamına almak istiyoruz. ORSAM: Gölet tamamlandığında Akgöl sulak alan kabul edilebilecek mi? Gülay YAŞIN: Bunu söylemek için erken ancak aldığımız bilgiye göre, alanda DSİ ile yaptığımız çalışmalar bittiği zaman, su tutumu bittiği zaman yetkiler orayı resmi olarak sulak alan kapsamına alabileceklerini ifade ettiler. ORSAM: Akgöl projesi ne zaman başladı? Gülay YAŞIN: Sulak alan ve İklim Değişikliği projesi 2009’da başladı ama ikinci proje sahası olan Akgöl projelerimiz 2010 sonbaharında başladı. ORSAM: Bolu’da Yeniçağ gölüne ilişkin projeniz bitti mi? Gülay YAŞIN: Bolu’da ki devam ediyor, bu yılın sonunda bitecek. ORSAM: Bu projelerden elde ettiğiniz deneyimleri ile daha sonra başka sulak alanlarla ilgili projeleriniz de var mı? Gülay YAŞIN: Burada asıl olan, projeden elde edilen sonuçları, bu işi takip edecek olan bakanlık organlarının iyi değerlendirmesi. Burada edinilen bilgi ve birikimleri, bakanlık diğer sulak alanların yönetim planlarına dâhil ede- ORSAM cek. Diğer sulak alanları yönetirken bunları uygulayacaktır diye düşünüyoruz. Biliyorsunuz hem DSİ hem de Doğa Koruma ve Milli Parklar, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın altında iki ayrı Genel Müdürlük. Birinde sulak alan yönetimi, sulak alanların korunması var, diğerinde ise devletin su kaynaklarının yatırımcı mantığıyla değerlendirilmesi var. Fakat bir gerçek var ki, sulak alan yönetiminde her iki kuruma da büyük görev düşüyor. Çünkü iklimle mücadele için, ekosistemi korumak için ama aynı zamanda su kaynaklarını muhafaza etmek için sulak alanı korumak gerekiyor. Dolayısıyla bu görev iki genel müdürlüğün sorumluluk alanında olduğunu için biz Akgöl’de ortak çalışma anlamında bir somut örnek ortaya koymak istedik. Çok da güzel oldu, özellikle Konya’da buluna DSİ 4. Bölge Müdürlüğü ve Çevre Orman Bakanlığı İl Müdürlüğü çok uyumlu bir şekilde çalıştılar. Tabi bunları yaparken, iklim konusunda bir kamuoyu oluşturma gayretimiz var. Bu alanlarda belgeseller hazırlandı, bütün kanallarda bu programlar yayınlanıyor. Bolu Yeniçağ’da ilköğretim öğrencileri arası iklim ve sulak alan resim yarışması yaptık. Aynı yarışmayı da bugün Akgöl için tekrarladık. ORSAM: Bu projelerin kapsamı nedir? Gülay YAŞIN: İklim verilerinin toplanması çok önemli, yani siz geçmişteki verileri topladığınız zaman senaryo temellerinde aktivitelerinizi oluşturmuş olursunuz. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz, yani Akgöl ve Yeniçağa için de bir iklim senaryosu hazırlıyoruz. Bu senaryo çok parlak bir senaryo değil. Aslında Türkiye geneli için değil. Bir pilot bölgede kalıyoruz. Türkiye tarımsal üretim ağırlığı olan, nüfusunun %45’inden fazlası kırsal alanda yaşayan bir ülke ve iklim değişiminden sonra ortaya çıkacak farklı dengeler su bütçesinin kısıtlı olması, şu anda ki tarımsal üretimin de çok ciddi değişikliklerin olması ve belki şuan ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 65 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM göremediğimiz birçok faktör Türkiye’nin kaderinde çok önemli bir rol oynayacak. Yani diyebiliriz ki; kuzey ülkelerinden çok güney ülkeleri bu iklim değişiminden etkilenecek. Onun için, somut ve bizin için olumlu bir örnek olduğundan dolayı biz Akgöl’ü seçtik. Çünkü Akgöl kurutulmuş, kaderine terk edilmiş bir göldü. En azından şu anda gölün su rejimine müdahale yapılmıyor. Bu yüzden pilot göl olarak çok uygun bir alandır. Yani şu an sulama için kullanılıyor olsa ya da farklı dış etkenler olsa, o zaman bizim orda proje yapmamız çok mantıklı olmayacaktı. ORSAM: Bir de bu turba alanlarının karbondioksit salımını durdurabilmesi için suyla kaplanması gerekiyor değil mi? Gülay YAŞIN: Anlatılan şu ki, su olmayıp üzerinde ki bitki örtüsü de kuruduktan sonra torf oksitlenerek yanmakta. Aynı zamanda torf kendi kendine yanabilen bir madde. Dolayısıyla anlatılan o bölge tamamen dumanla kaplı ve içten içe torfun yandığına dâhil bilgiler veriliyor. Bu durum CO2 salınımına yol açıyor. ORSAM: Torf nerede kullanılıyor? Gülay YAŞIN: Torf, genellikle bitki toprağı olarak biliniyor. Bitkilerin yetiştirilmesi için kullanılıyor, bahçelerde kullanılıyor. Yani, çayır ve çimenin olduğu tüm peyzaj projelerinde kullanılıyor ve çok ciddi bir ekonomik kaynak. Onu çıkarıyorlar ve satıyorlar, bundan çok ciddi de bir para kazanıyorlar. Bu sadece Türkiye’de değil bütün dünyada böyle. Ancak, Avrupa’da başlangıçta buna sınırsız derecede kullanma izni vermişler fakat şimdi çok ciddi sınırlamalar var. Yani şimdi istediğiniz kadar çıkaramıyorsunuz, bunun bazı kriterleri var artık onlara göre çıkarılıyor. Belli bir derinlikte almanız gerekiyor toprağı sonuçta buradaki hedef hem buradan torf çıkarmak hem de doğanın kendini yenileyebileceği bir seviyede tutmak. 66 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM: Akgöl projesinin 2011’in sonunda mı bitmesi hedefleniyor? Gülay YAŞIN: “Sulak alanlar ve İklim Değişikliği” projesi ve pilot çalışma alanlarındaki aktiviteler 2012 başında bitecek. Aktiviteler bittikten sonra o hedeflenen sonuçlar ya da etkiler gerçekleşecek. Gölün su tutması gibi... ORSAM: GIZ’in Türkiye dışında diğer ülkelerde de yaptığı su kaynaklarıyla ilgili büyük projeleri var mı? Gülay YAŞIN: Biz öncelikle suların verimliliği, su kaynaklarının verimli yönetimi, bir takım kurumaya yüz tutmuş sulak alanların yeniden kazanımı gibi projeler yapıyoruz. Örneğin, su yönetimi konusunda Orta Asya’da bir projemiz var. Birleşik Arap Emirlikleri, Afganistan, Endonezya, Kazakistan, Türkmenistan ve Yemen olmak üzere toplam 50 ülkede su projeleri yürütüyoruz. Çünkü suyun kıt olduğu bir bölge olması itibariyle suyun hem tarımda, hem endüstriyel kullanımda hem de evsel kullanımda en verimli şekilde nasıl kullanabilir onun tekniğini ortaya koymak ve uygulamasını refakat etmek gibi bir çalışmamız var. ORSAM: Bu proje içerisinde hangi Orta Asya ülkeleri var? Gülay YAŞIN: Kırgızistan ve Kazakistan’da yapıyoruz şuan da. Ancak su alanın da dünya çapında yaptığımız bir takım başka projelerde var. ORSAM: Türkiye’de su kaynakları yönetimine ilişkin durumu nedir? Gülay YAŞIN: Su kaynakları Türkiye için çok önemli, çünkü hep konuşuluyor su savaşları çıkacak deniyor. Tabi yoğun gündem içinde, günlük hayatta geçim sıkıntısının içinde bir de bu çıktı diyor insanlar ancak su yönetimi ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 bence geçmişte olduğundan çok daha fazla gelecekte ülkelerin kaderini belirleyecek. Onun için Türkiye’nin şimdiden çok etkin önlemler alması gerek. Yani bütün tarımsal üretim teknolojilerini mümkün olduğu kadar yenilemesi ve suyu en verimli biçimde kullanacak şekilde düzenlemesi gerekir. Kaçak kuyuların açılmasını engellemek gerek, yani yer altı suyunun giderek azalmasının belki önüne geçilemez ama birtakım yan tedbirlerle bunu kurtarabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye su fakiri bir ülke değil ama suyu cömertçe harcayan bir ülke. Dolayısıyla, bununla ORSAM ilgili Türkiye’de çok ciddi bir uygulanan su yönetimi anlayışının gelmesi ve uygulanması gerek diye düşünüyorum ama bu konuda da sanırım hükümet nezdinde de bir takım girişimler olacağını düşünüyoruz. ORSAM: Değerlendirmeleriniz için teşekkür ederiz. * Bu söyleşi 7 Haziran 2011’de İstanbul’da, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 67 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM HYDRA YÖNETİM KURULU BAŞKANI ARZU ÖZYOL: “TÜRKİYE’DE SU VE ÇEVREYE YÖNELİK KARAR MEKANİZMALARINA KADIN KATILIMI SON DERECE DÜŞÜK” 08 Ağustos 2011 Son yıllarda kadın ve su kaynakları konusu uluslararası platformlarda gündeme gelmektedir. Özellikle az gelişmiş ülkelerde su kaynaklarına ulaşım ve kullanımda kadınlar birinci aktör olarak ön plana çıkmaktadır ve su kaynaklarına ilişkin projeler öncelikle kadınları ilgilendirmektedir. Bu doğrultuda “Hydra Uluslararası Proje ve Danışmanlık A.Ş.” Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Arzu Özyol ile “su ve kalkınma” ilişkisini kadın ekseninde Dünyada ve Türkiye’de yapılan çalışmaları konuştuk. ORSAM: Kısaca sizin özgeçmişinizi alabilir miyiz? Arzu ÖZYOL: 1960 yılında Ankara’da doğdum. 1983’te ODTÜ’den Çevre Mühendisi olarak mezun oldum. Epey bir ara verdikten sonra 2000’li yıllarda işletme mastırı yaptım. Şimdi de çevre politikalarında katılımcılık konusunda doktora yapıyorum. Sosyo-politik çevre konusu, çevre teknolojilerinden daha çok ilgimi çektiği için o çerçevede çalışmayı tercih ediyorum. ORSAM: Şu anda yaptığınız faaliyetlerden de biraz bahsedebilir misiniz? Arzu ÖZYOL: Avrupa Birliği projeleri yapıyoruz. Bu projeleri sürdürülebilir kalkınma temasında hazırladığımız için çevre, yaşam boyu eğitim, mesleki eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konular çalışma alanımıza giriyor. Özellikle, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği hayatımın önemli bir noktasında duruyor çünkü hem projelerde kadına ilişkin konulara yer ve- 68 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 riyorum ve hem de Uluslararası İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Federasyonu’nun Türkiye kurucu başkanıyım. Ayrıca, UNESCO’nun Barış ve Kadın grubunun Türkiye temsilciliğini yapıyorum. Aynı zamanda mesleğimin bir gereği olarak su ve kadını bir arada incelemeye çalışıyorum. ORSAM: Bu konuyla ilgili ne tür çalışmalar yaptınız? Özellikle 2009 Dünya Su Formu bu çalışmalarda yeri nedir? Arzu ÖZYOL: 2009 Dünya Su Forumu’nda, kadın bileşeni oluşturuldu. Zannediyorum ki Su ve Kadın konusunun sistematik bir biçimde bir arada değerlendirilmesini çok arzu ettik fakat ne yazık ki bir takım aksamalar oldu, insan faktörünün içine girdiği her yerde olduğu gibi. Mensubu bulunduğum kadın kuruluşunun çevre komisyonunda görev aldığım için uluslararası süreçlerde çevre politikalarını yakından takip ettim. Birleşmiş Milletler’de hem Kadının Statüsünün Güçlendirilmesi Komisyonu’nda ve hem de Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu’nda çalışıyorum. Bu sayede çok yeni bilgilere ve gelişmelere ulaşma şansını bulabiliyorum. Yine kendi kurumumu temsilen, Woman For Water platformu top- ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 lantılarına katılıyorum. Dolayısıyla, gündemi yakından takip etmeye çalışıyorum ve buralardan edindiğimiz taze bilgileri mümkün olduğunca Avrupa Birliği Projeleri bağlamında kullanıyorum. Konu çevreyle ya da suyla ilgili olmasa da kadın eğitiminde geliştirdiğimiz modüllerin içerisine çevresel farkındalık modülleri yerleştiriyoruz.(Environmental Competence Modülü) Bir AB Projesi kapsamında geliştirdiğim bu modül; şu anda “European Association of Adult Education” olarak adlandırılan, Avrupa’da yetişkin eğitimi konusunda referans bir kuruluş tarafından bazı meslek eğitim programlarına dahil edilerek kullanılıyor. ORSAM: Su ve kadın ilişkisini anlatabilir misiniz? Arzu ÖZYOL: 3 Mayıs’ta 2012 Su Forumu’nda yaptığım sunumda bu ilişkinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu vurguladım. Doğa Tanrıçası Gaya’nın vücudunu su dalgası şekline getirerek dans etmesi, Gaya’nın vücudundan süzülen terlerin toprağa karışması ve toprağın yeşillenerek doğayı canlandırması su-kadın ilişkisinin derinliğini en iyi anlatan sahnedir bence. Yine, ortaçağ kadınlarının su ve doğayı şifa vermek için araç olarak kullanmaları ve sonra da cadı yaftası yapıştırılarak yakılmaları da bilinen bir hikâyedir. Bu güne bakıldığı zaman, dünyanın üçte ikisinin su olmasından dolayı suyun -aynı kadın emeğinin harcanması misali - sanki hiç tükenmeyecek bir kaynakmış gibi fütursuzca harcandığını görüyoruz. Kadınlar, özellikle ataerkil sistemin var olduğu yerlerde, eğitimden yoksun bırakılarak, iş yaşamından uzak tutularak ev ve aile üçgeni içerisinde hapsedilmiş durumda kalarak ailenin bakım ve korunma ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Suya ulaşmak, suyu taşımak, suyu kullanarak evin hijyenini sağlamak ya da yemek pişirmek kadının görevleri arasındadır. Bu zorunluluk, birçok kadını bel kemiği eklem hastalıklarıyla karşı karşıya getirmek- ORSAM tedir. Aynı zamanda evde açık ateşe maruz kalan kadınlarda solunum ve göz hastalıkları da sıklıkla görülmektedir. Kadın yaşamında, akla gelecek ve gelmeyecek birçok su kaynaklı problem söz konusudur. Kırsal bölgelerde yaşayan kız çocuklarının okula devam etmemesindeki en büyük etken yine doğal kaynaklara ulaşım problemidir. Birçok kadın eğitim yetersizliği nedeniyle para getirecek üretim zincirinde yer alamamaktadır. Sonuç olarak günde 1 dolardan daha az bir gelirle geçinen 1,6 milyar kişinin yüzde yetmişini kadınlar oluşturmaktadır. Yoksulluk ölçümlerinde kullanılan kriterlerden en önemlilerinden biri günlük su ve enerji kullanım miktarlarıdır. Medeniyet ve refah suyun kullanımıyla artıyor; oysaki suyun çok kullanımı da farklı bir yoksulluğun oluşmasına neden oluyor. Üzerinde durduğum ve çözmeye çalıştığım konulardan birisi budur. Buradaki kısır döngünün çözülebilmesinde suyun doğru kullanımı, sanitasyonun sağlanması gibi faktörlerin yanında su yönetiminde kadının rolü ne olmalıdır diye düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. ORSAM: Peki, dünyada kadın ve suyun ilişkilendirilmesi ilk nerede başlamıştır? Arzu ÖZYOL: Ganj nehrinin etrafındaki havzada bulunan kadınların, su yoksulluğundan ciddi bir biçimde fazlaca etkilendikleri görüldü. Konuyla ilgili birçok çalışma yapıldığını biliyoruz. Hindistan’da Ganj vadisindeki kadınların tamamen suya endeksli bir yaşamları olduğu, ektikleri ürünlerin çeşitleri, toprağı kullanma biçimleri ve hatta çalışma saatleri yağış zamanlarına ve miktarlarına göre belirlendiği yapılan çalışmalarda işaret edilen sonuçlardı. Yaşamlarını suya endeksli olarak sürdüren kadınların suyun yönetiminde aynı ölçüde etkin olmadıklarını biliyoruz. Su politikaları oluşturulurken kadının katılımının ve rolünün sıfıra yakın olması kadına ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 69 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ve kalkınmaya yapılan bir haksızlıktır. Çünkü bu dışlanma sonucunda kadınların konuya ilişkin deneyimleri atıl bırakılan bir iş gücüne dönüşmektedir. ORSAM: Türkiye’deki durum genel olarak nedir? Arzu ÖZYOL: Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tarımla uğraşan nüfusun yüzde doksanı kadın ve bunların çoğu sigortasız aile işçisi olarak çalışıyor. Tarımda çalışan Türk kadını da dünyanın dört bir yanında ki hemcinsleri gibi su taşıyor, suya ulaşmak için kilometrelerce yol yürüyor, evde ocak başında suyu kullanıyor ve su yoksulluğunun yol açtığı nedenlerle okuldan uzak kalıyor. Öte yandan, Türkiye’de de su ve çevreye yönelik karar mekanizmalarına kadın katılımı son derece düşük olduğundan kadınlar kendi kaderleriyle ilgili kararları alamıyorlar. Oysaki karar verme süreçlerinde yer alan kadınların sayısı daha yüksek olsa, deneyimledikleri sonuçlar çerçevesinde kendi yaşamlarını kolaylaştıracak, toplam hayat kalitelerinin artmasını sağlayacak kararları daha rahat olarak alabileceklerdir. ORSAM: GAP gibi büyük projelerin etkilerinin araştırmaları yapıldı mı? İstatistikî verileri var mı? Bölge kadınlarının nasıl etkilendiği projeler bittikten sonra değerlendirildi mi? Arzu ÖZYOL: Türkiye’de var olan önemli sorunlardan en önemlilerinden biri de veri toplanması ve veri bankası oluşturulmasıdır. Gelişmiş ülkelerde yıllardan beri yapılan cinsiyete dayalı veri toplama konusu Türkiye’nin gündeminde daha çok yeni konuşulur oldu. Bu nedenle de, GAP’ın, Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesi’nin kapsamında gerçekleştirilen bayındırlık projelerinin, sosyal dönüşüm projelerinin, bölge kadınının yaşamında ne tür etkiler yarattığını anlamamız mümkün değil. 70 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Belki de, sosyal dönüşümün ilk kırılma noktası beklenilenin aksine olumsuz olmuştur, belki de bugün konuşulan kadın intiharlarının temelinde yatan neden hazırlıksız yaşanan toplumsal dönüşümdür. Ancak, veri toplama konusunda ki başarısızlık konuya ilişkin kesin sonuç geliştirilmesine engel olmaktadır. Bugün konuşulanlar, Bölgede STK’lar tarafından yapılan pilot çalışmaların sonucudur. Bizim Şırnak’ta, Konya’da ve Urfa’da saha çalışmalarımız oldu. Hatta Şırnak için bir AB projesi yaptık, sonucunu bekliyoruz. Proje, oradaki saha çalışması sonucunda çıktı ortaya. Irak’tan çok fazla domates talebi olduğunu gördük. Bölge kadınını Seracılığa başlatmak üzere bir proje hazırladık. Öngörülen eğitim programının kapsamında kadınlara hem seracılık eğitimi veriliyor ve hem de bireysel gelişim programı uygulanıyor. Ayrıca, mesleki eğitim programının kapsamına çevresel yeterlilik modülü de eklendi. Yani seracılık yapacak olan kadınlara toprağı, suyu nasıl kullanacakları da öğretilecek. Dolayısıyla proje ile sağlanan değişimin kadının yaşamında çok yönlü olumlu bir etki yaratması amaçlanmaktadır. Projeler sayesinde istihdam altına alınan kadınların yaşamlarının nasıl değiştiğini görüyoruz. Üç-beş kuruş da olsa para kazanmanın keyfine varan kadın, çocuğu bir şey istediği zaman akşam kocasının eve gelmesini beklemek zorunda değil artık. Kendine ve çocuklarına yeten kadın daha özgüvenli ve daha mutludur. Ancak tüm bunlar sadece gözlem seviyesinde kalıyor. Ne yazık ki sizin sorduğunuz bütünlükte, GAP projesi yapılmadan beş yıl önce kadının durumu şöyleydi, beş yıl sonra böyle oldu gibi çok kesin çizgilerle değerlendirmemiz mümkün değil. ORSAM: 2011 Mayıs ayının başında, İstanbul’da yapılan toplantıda nasıl bir etkinlik içerisinde yer aldınız? Arzu ÖZYOL: Su politikalarında kadın etkinliği içerisinde yer aldım. Güzel bir etkinlikti. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Su ve kadın platformu başkanı Alice Bouman katıldı, aynı platformdan Lesha Witmer’de katılımcılar arasındaydı. Soroptimist’lerin Avrupa Genel Sekreteri İsviçre’den geldi. Onlar da özellikle az gelişmiş bölgelerde kadına ilişkin ne tür projeler yaptıklarını anlattılar. Ağırlıklı olarak su politikalarına kadının katılımının arttırılması için neler yapılması gerektiğine ilişkin bir takım öneriler ve bir takım örnek çalışmalar bağlamında konuşuldu. ORSAM: Örnek çalışma olarak Türkiye’den bir yer söz konusu mu? Arzu ÖZYOL: Hayır. Verilen örneklerin çoğu Afrika ve Ganj’dandı. Yani Türkiye’de suyla ilgili olarak gerçekleştirilen çok fazla proje yok. Mesela Doğu Avrupa’da Tuna’ya kıyısı olan ülkeler arasında yürütülen bir BPW Projesi var, Su için Kadın Platformu tarafından Rusya’da kırsalda yaşayan kadınların sanitasyon konusunda eğitilmeleri amacıyla gerçekleştirilen bir diğer projeyi biliyorum. Hindistan’da, Afrika ülkelerinde Kadın ve Su temasında yapılan onlarca proje var ama bildiğim kadarıyla Türkiye’de konuyla doğrudan ilgili olarak yapılmış bir proje yok. ORSAM: Türkiye’de kadınla ilgili çalışmalar yapılıyor ama suyla ilişkilendirme yeni başladı. Arzu ÖZYOL: Doğru. 2008’den sonra ağırlıklı olarak konutlar için sağlıklı alt yapı oluşturulması ya da suyun sanitasyonunun sağlanması gibi konularda küçük ölçekli yerel çalışmalar yapılıyor. Aslında suyun yönetimi için en önemli araçlardan birisi sanitasyondur. Böylece hem suyu koruyorsunuz, hem doğru kullanıyorsunuz. Hem de miktarında kullanıyorsunuz. Sanitasyonun yanı sıra tarımda suyun nasıl kullanılacağına ilişkin de eğitimler verilmesi gerekti- ORSAM ğine inanıyorum. Çünkü Türkiye’de tarımdaki iş gücünün çok büyük bir bölümü kadından oluşmaktadır. Dolayısıyla kadının bu konuda bilinçlendirilmesi, mesela toprak tuzlanması gibi tarımı tehdit eden bir takım sorunlara çözüm getirecektir. ORSAM: Bu eğitimi verme konusunda yeterli olunamıyor, örneğin sulama birlikleri Arzu ÖZYOL: Hayır olamıyor. Belki de ilgili kurumlara hizmet içi eğitim gerekebilir. Yani sadece doğrudan hedef kitleye değil, hedef kitleye eğitim vereceklere de eğitim vermek gerekiyor. Biz bu yöntemi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ne ilişkin her konu için uyguluyoruz. Örneğin kadına yönelik şiddet dendiği zaman, şiddet mağdurlarından çok birebir şiddete neden olanlara ya da şiddet gören kadınların ilk çaldığı kapıyı açan hekimlere, polislere, savcılara ve hâkimlere eğitim verilmesi gerektiğini savunuyoruz. Dolayısıyla, kadının suya ilişkin bilinçlendirilmesinin sağlanması için ilgili kamu kurumlarında çalışanların eğitilmeleri faydalı olacaktır. ORSAM: Kamu kuruluşlarından “su ve kadın” konusunda destek alıyor musunuz? Arzu ÖZYOL: Hayır. Türkiye’de kadın konusunda çalışmalar yapan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü dahi Su ve Kadın konusunda veri bulmakta zorlanıyor. Bu durum aslında sadece Türkiye’de değil bütün dünyada sorunludur. Üçüncü nesil tüm haklardan temellenen tüm konularda olduğu gibi “Kadın ve Çevre” konusunda da yapılan araştırmaların geçmişi ancak birkaç on yıl öncesine dayandığından, ilgili verilere ulaşmak maalesef zor ve sınırlı oluyor. 1980’lerin başında kadın da doğal kaynaklar gibi sömürülen kaynaklar arasında gösterilmiş ve her ikisinde de sömürülmesinin nedeni erkeğe bağlanmış. Bu yaklaşım eko-feminizm başlığı altında kısa bir süre gündemde kalmış. Ne zaman ki çevre sorun- ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 71 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ları 2000’li yıllarla birikte kontrol edilemez bir boyuta ulaştı, işte o zaman konu çok boyutlu olarak ele alınmaya başladı. Şu anda ağırlıklı olarak çevre politikalarının oluşturulmasında katılımcılığın rolü irdeleniyor. Kadın ise çevre yönetiminin önemli bir paydaşı olduğundan konuya dahil ediliyor. ORSAM: 2012 yılında Fransa’da yapılacak olan Dünya Su Forumunda yer almayı düşünüyor musunuz? Arzu ÖZYOL: Evet, düşünüyorum tabi. Fakat bu katılım bireysel mi olacak yoksa BPW için bir etkinlik mi düzenleyeceğiz konusu henüz çok net değil. Ancak Rio+20’ye BPW’u temsilen katılacak olmak beni çok heyecanlandırıyor. İkinci İstanbul Uluslararası Su Formu’nun ardından Küresel Kadın zirvesi kapsadı? Arzu ÖZYOL: Mayıs 2011’in Türkiye açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Mayıs ayının üçünde, dördünde ve beşinde Su Forumu vardı. Dördünde BPW-Türkiye için gerçekleştirdiğimiz bir etkinlikle 20 kadar yabancı konuğu ağırladık. BM’in Women Empowerment Principles, (Kadının Güçlendirilmesi Prensipleri) ni Türkiye ile tanıştırdık. Beş Mayısta Küresel Kadın Zirvesi başladı. Orada ki oturumlardan biri de çevre ve kadın oturumuydu. Küresel Kadın Zirvesi’nin hemen ardından, En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı başladı. Bu Konferansta Turizm Arz Zincirinde Kadının Yeri başlıklı bir konuşma yaptım. Konuşmamda Çevrenin Turizm için önemini de vurguladım. Mayıs Ayı’nın son uluslararası etkinliği, AB Konsey toplantısı oldu. ORSAM: Sizin çalışmanızı destekleyici gruplar, Avrupa Birliği ve UNESCO mu? 72 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Arzu ÖZYOL: AB için hazırladığımız Projeler uygun bulunursa hibe alabiliyoruz. Ancak doğrudan aldığımız hiç bir parasal yardım yok. Ancak özellikle Birleşmiş Milletler’de gerçekleştirilen süreçlere katılmak bence en büyük servettir. Çünkü bütün görüşmeleri izleyebiliyor, yeni çıkan materyallere, dokümantasyonlara, linklere anında ulaşabiliyorsunuz. Dolayısıyla nakdi olmasa bile, ayni yardımın çok büyük bir bölümünü Birleşmiş Milletler ’in çeşitli gruplarından ve Avrupa Birliği’nden sağlıyoruz. ORSAM: Avrupa Birliği su çerçeve direktifini eleştiren bazı makalelerde cinsiyet konusuna hiç değinmiyor. Arzu ÖZYOL: Evet, doğru söylüyorsunuz. Ancak “Toplumsal Cinsiyet Anayol Stratejisi” nin yaygın kullanımı sahada oluşan sorunları azaltmaktadır. O da çok eleştiri alan bir durum oldu ancak Avrupa Birliği, Direktif konusunda yavaş yavaş eksikliklerini tamamlıyor. Oradaki bir tek teselli, kötü niyet yok. Felsefe ve öncelikler anlamında doğru şeyler var. Eksiklikler olduğu anda telafi edilebiliyor. Konuyu art niyetle uzaklaştırmak değil de gözden kaçırmak oluyor. Sahada karşılaşılan sorunlar önce ek belgelerle giderilmeye çalışılıyor ardından da hukuki alt yapısı tamamlanıyor. ORSAM: Bize vakit ayırdınız çok teşekkür ederiz. * Bu söyleşi 25 Mayıs 2011 tarihinde Ankara’da “Hydra Uluslararası Proje ve Danışmanlık A.Ş.”’de, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM YAŞAR YAKIŞ: “TÜRKİYE DÜNYAYA SINIRAŞAN SULAR KAVRAMINI ANLATMAK İÇİN DAHA FAZLA ÇABA GÖSTERMELİ” 07 Eylül 2011 ORSAM Su Araştırmaları Programı, Dışişleri Eski Bakanı Yaşar Yakış ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide, uluslararası literatürde sınıraşan sular kavramı ve uluslararası su hukukunun gelişimi ile Irak’ın su meselelerine yaklaşımı gibi konularda değerlendirmelerde bulundu. Yakış, Türkiye’nin, dünyaya sınıraşan sular kavramının izah edilmesi için daha fazla çaba harcaması gerektiğini söyledi. ORSAM: Türkiye’de sınıraşan sulara ilişkin çalışmalar fikri nasıl oluşmuştur? Yaşar YAKIŞ: 1993 yılında Dışişleri Bakanlığı’nda Ekonomik İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı olarak görev yaptığım dönemde, bütün üniversitelere su ile ilgili bir kürsü kurulması talebinde bulunduk. O tarihte bu çağrımıza sadece Hacettepe Üniversitesi olumlu cevap verdi ve bu sürecin sonucunda Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma Merkezi kuruldu. Su ile ilgili bu kadar çok sorunu olan Türkiye gibi bir ülkenin, yeter sayıda uluslararası kalibrede uzmanları bulunmaması, su konusunda faaliyet gösteren uluslararası kuruluşların başında veya yönetim kademelerinde Türk uzmanlarının bulunmaması bence önemli bir eksikliktir. Bu durum Türkiye’yi, öteki birçok alanda olduğu gibi, su konusunda da içine kapanık bir ülke haline getirmektedir. 1997 tarihli “Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin BM Sözleşmesi”ne ilişkin çalışmalar 1956 yılında başlamıştır. Bu süreç içerisinde hiçbir Türk uzmanı etkili görev almadı. Ben Mısır’da görev yaparken, Arap Birliği Sekreteri İsmet Abdülmecid, Sözleşmede yer alan hükümlerin oluşmaya başladığı 1958 yılında genç bir hariciye memuru olarak bu çalışmalara katıldığını ve kuralların şekillenmesine önemli katkılarda bulunduğunu anlatmıştı. 1966 yılından itibaren “Helsinki Kararları” adını alan bu fikirler sonradan Sözleşmenin çekirdeğini oluşturmuştur. Türkiye gibi bir ülkenin bu süreçlerde yer almamasını önemli bir eksiklik olarak gördüğüm için Müsteşar Yardımcısı olarak Dışişleri Bakanlığı bünyesinde, “su uzmanlığı” adı altında yeni bir memur kategorisi ihdas edilmesini sağladım. Bununla da yetinmeyerek, bu işin zamanla yozlaşmasını önlemek için, 1993-2012 yılları arasındaki 20 yıl içinde, bu memurların işe alınmasının ve yurt dışına tayinlerinin nasıl bir rotasyona tabi tutulması gerektiği konusunda bir projeksiyon yaptım ve bu projeksiyonu Müsteşara da onaylatarak dosyasına koydurdum. Bu projeksiyona göre, Dışişleri Bakanlığının sınıraşan sularla ilgili bölümünde görev alacak memurlar, mühendislik veya sosyal bilimler öğrenimi görmüş adaylar arasından sınavla memuriyete alınacaklar; 2 yıl Dışişleri Bakanlığı merkez teşkilatında Sınıraşan Sular Dairesinde görev yaptıktan sonra hidropolitik alanında lisansüstü eğitim veren üniversitelerin bulunduğu ülkelere atanacaklar; o ülkelerde 4 yıl süreyle lisansüstü öğrenim görecekler ve merkeze döndüklerinde yine Sınıraşan Sular dairesinde çalışacaklardı. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 73 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Bu memurların ikinci kez yurt dışına atanma zamanları geldiğinde, bu kez, Türkiye’nin su konusunda problemli olduğu (Irak, Suriye, Bulgaristan, Gürcistan, İran gibi) komşu ülkelerden birine atanacaklardı. Böylelikle o memur, bir yandan lisansüstü eğitim sırasında öğrendiklerini uygulama imkânı bulacak, öte yandan da sınıraşan sular konusunun komşu ülkelerden Türkiye’ye doğru bakıldığında nasıl göründüğünü öğrenecekti. Böylelikle bu işe heves duyacak memurun önünü görmesine ve idarenin de kendisini kurallarla bağlamasına imkân tanımak istemiştim. Bu memurları dünyanın çeşitli ülkelerinde her yıl yapılan sayısız uluslararası toplantılara da göndermek suretiyle bir yandan, edindiği bilgi ile o uluslararası toplantılarda alınacak kararların şekillenmesi katkıda bulunmalarını, öte yandan da çevre edinmelerini ve giderek su alanında faaliyet gösteren uluslararası kuruluşların yönetim makamlarına aday olabilecek hale gelmelerini hedeflemiştim. Su alanında faaliyet gösteren uluslararası bir kuruluşun yönetim kademelerinde görev alabilmek için birikiminiz olması ve konulara öteki adaylardan daha fazla hâkim olmanız gerekir. Bu da toplantılarda kazanılacak deneyimle olur. Önce toplantıların Yazım Komitelerinde, raportörlüğünde veya oturum başkanlığı gibi staj mahiyetindeki pozisyonlarda görev alıp oralarda kendisini göstermesi gerekir. Bu konuda uzman yetiştirmemiz gerekmektedir. ORSAM: Suriye’de gelişen son olaylarını nasıl yorumluyorsunuz? Yaşar YAKIŞ: Ben Şam’da görevliyken, 1982 Hama olaylarını bizzat yaşadım. 10 000 den fazla insanın öldürüldüğü katliam sırasında Hama’nın içine girdim ve polise Türkiye’ye gitmekte olduğumu, Halep yoluna çıkmak için nereden gideceğimi sorarak mahalle aralarına saptım. Bir terörist bir mahalleye sığınmış 74 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 diye mahallenin tamamını topa tutmuşlardı. Şam’daki komşularımızdan birine Hama’da ki evinden pijamasıyla kaçarak bir kamyonla otostop yapmak suretiyle gelen bir Hamalı vardı. Anlattıkları inanılmaz bir katliamdı. Suriye’de Aleviler nüfusun %8-10 unu teşkil ediyor ve yönetim esas itibariyle bu kesime dayanıyor. Bunlar Nusayri Alevi olup, Hatay ve Adana dolayındakiler hariç, Türkiye’deki Alevilerden farklıdır. Suriye nüfusunun %12 sini teşkil eden çeşitli mezheplere mensup Hıristiyanlar da, azınlık psikolojisiyle, Alevilerle birlikte hareket eder. Halkın geri kalan %75-80’i Sünni’dir. Alevi yönetim, mezhep ayrımı gözetmediği izlenimi vermek için üst yönetimde aralarına az sayıda Sünni de almışlardır. Eski Cumhurbaşkanı Yardımcı Abdülhalim Haddam bunlardan biri idi. Kendi isteği ile bu görevinden ayrıldı. Şimdi galiba Lüksemburg’ta yaşıyor. Eski Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Mustafa Tlas da Sünni idi. Annesi Ankara dolaylarından bir yerdendir. Galiba Haymanalı olacak. Suriye’deki mezhepler arası çatışmanın maalesef çok kanlı bir geçmişi var. Eğer Beşar Esad demokratik reformları gerçekleştirirse, Sünni çoğunluk iktidara geldiği zaman geçmişin hesabını sormaya kalkabilir. Dolayısıyla reformları gerçekleştirme konusunda verilecek karar öyle kolay bir karar değil. Ancak reformlar gecikir de can kayıpları devam ederse intikam duyguları da daha artabilir. 1982 yılında Hama’da gerçekleştirilenlere benzer bir katliama uluslararası camia bugün izin vermez. Fakat konunun Türkiye’den bakıldığı zaman göründüğü kadar basit olmadığını söylemek istiyorum. Aslında Beşar Esad İngiltere’de eğitim gördüğü ve o ülkede yaşadığı için reformlara daha açık biridir. Cumhurbaşkanı olduğu ilk yıllarda reformları kendiliğinden gerçekleştireceği yolunda ümitler de vardı. Ancak Baas partisinin üst kademesi- ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM nin ülkede zaman içinde oluşturduğu öyle bir çıkar şebekesi var ki onların bu imtiyazlardan vazgeçmesi kolay değil. Beşar Esad’ı reformdan caydırmada onların da büyük rolü olduğunu tahmin ediyorum. Baba Hafız Esad’ın da zaman zaman bazı konularda iyileştirmeler yapmaya teşebbüs ettiğini biliyorum. Ancak o tarihte de yine Baas partisinin üst kademesinin direnciyle karşılaşmıştı. Kısacası Beşar Esad’ın karşı karşıya bulunduğu durumda, bir tercih yapmak o kadar kolay değil. Suriye ile Asi Nehri üzerinde bir barajın temelini atmakla önemli bir mesafe kat ettik. En üst düzeyde iyi ilişkiler medyaya yansıyor. Sayın Başbakanımız Esad’la kucaklaşıyor. Fakat alt düzeyde bürokratlar eski söylemlerini geniş ölçüde sürdürüyorlar. Çünkü Suriye, Asi barajının gövdesinin inşa edildiği Hatay topraklarını halen kendi ülkelerinin bir parçası sayıyor. Onlarca yıldan beri Türk heyetleriyle görüşmelerde ısrarla ileri sürdükleri tezlerden şimdi aniden geri atmaları kolay değil. ORSAM: Son zamanlardaki özellikle dış basında Irak’ın yaşadığı su sorununun Türkiye’den kaynaklandığına ilişkin haberler çıkıyor. Türkiye’nin Dicle Nehri üzerinde bitirdiği çok büyük bir baraj bulunmuyor. Planlanan barajlar ise elektrik üretimi amaçlı ya da çok büyük bir sulama amaçlanmıyor. Buna rağmen Irak’ın tutumunu nasıl yorumlayabiliriz? ORSAM: Dünya Su Forumu’nda da gündeme gelen “sınıraşan sular” teriminin anlamı nedir? Yaşar YAKIŞ: Irak’ın Türkiye’den daha fazla su istemek yolundaki tutumunda herhangi bir değişiklik olduğunu sanmıyorum. Belki Irak’ın içinde ve özellikle Kuzey Irak’taki gelişmeler nedeniyle konu derin dondurucuya değilse bile buzdolabına kaldırılmıştı. Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan devleti kurulursa, bizden su isteyen ülkelere bir de bu “Kürdistan” eklenecektir. Dicle Nehri havzasının Türkiye’de kalan bölümü çok sayıda baraj yapılmasına imkân vermiyor. Ilısu barajı için uluslararası camia kredi vermede isteksizlik gösterdi. Muhtemelen onu kendi imkânlarımızla inşa edeceğiz. Irak bu kararlılığımız görünce şimdi eski yemekleri ısıtıp tekrar sofraya getirmeye başladı. Saddam, Atatürk barajının inşası gündeme geldiği zaman barajı bombalayarak tahrip edeceği yolunda tehditler savurmuştu. Şimdi Irak yönetimi öyle tehditler ileri sürmemekle beraber tüm uluslararası kuruluşlarda, Türkiye’yi Irak’ın suyunu kesmekle suçlamaya devam ediyor. Yaşar YAKIŞ: Benim bulunduğum bir forumda Iraklı bir katılımcı panelistlere bu konuda bir soru sordu. O soruyu cevaplandırmaya ben talip oldum. Dışişleri Bakanlığının şimdi benimsediği tarif nedir bilmiyorum ama ben sınıraşan su ile uluslararası suyolu arasındaki farkı şöyle tanımlıyorum: Uluslararası akarsu, iki ülke arasında sınır teşkil eden akarsudur. Sınıraşan su ise önce, bir ülkenin topraklarında, her iki tarafında ayni ülkenin toprakları olacak şekilde akar, sonra bir sınırı geçer; bu kez başka bir ülkenin topraklarında akar. Örneğin iki nehir düşünelim. Biri Fırat’ın bir kolu olan Karasu öteki de Meriç Nehri olsun. Karasu Nehri Erzurum’un Aşkale ilçesinin içinden akarken, bu nehrin sularının oradaki kullanımının tabi olacağı kurallar ile Türkiye ile Yunanistan arasında sınır teşkil eden Meriç Nehri’nin sularının kullanımının tabi olacağı kurallar arasında önemli farklar vardır. Pek tabii ki her iki nehir için geçerli ortak kurallar da vardır. Fakat sadece birine uygulanıp ötekine uygulanamayacak çok sayıda kural da mevcuttur. Esasen, Sözleşme birbirinden farklı böyle iki kategori akarsuyun mevcudiyetini açıkça kabul etmemekle birlikte, içerdiği hükümlerden bazılarının sınıraşan sulara, öteki bazılarının ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 75 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM da uluslararası sulara uygulanabileceğini söylüyor. Sözleşme, “sınıraşan akarsu” deyimini hiçbir surette kullanmıyor. Ancak yaptığı tanım Türkiye’nin sınıraşan su derken çizdiği çerçeveye uyuyor. Bu nedenle “Uluslararası Suyollarının Ulaşım-dışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin BM Sözleşmesi”nin müzakereleri sırasında Türk heyetinin yapması gereken şu idi: Mademki Sözleşme, içerdiği hükümlerden bazılarının, adını zikretmeksizin, sınıraşan akarsulara uygulanmasını esasen ön görüyor, o hükümlerin Sözleşme’den çıkarılarak, “Sınıraşan Akarsular” için ayrı bir sözleşme kaleme alınmasını ve bu hükümlerin o ikinci sözleşmeye konulmasını talep etmesi gerekirdi. Eğer bunu sağlayamıyorsa, bir adım geri atarak, 1997 Sözleşmesinin üç bölüm halinde kaleme alınmasını önerebilirdi. Birinci bölüm ortak hükümleri, ikinci bölüm, uluslararası akarsularla ilgili hükümleri, üçüncü bölüm de sınıraşan sularla ilgili hükümleri içerebilirdi. 1997 yılında Birleşmiş Milletler Teşkilatındaki toplantıda konu artık kotarılmış ve son haline gelmişti. O tarihte sadece törensel bir oylama yapılacaktı. Başka bir deyişle müdahalenin, yemek henüz mutfakta pişerken yapılması gerekirdi. Yemeğin pişmesi tamamlanıp sofraya geldikten sonra tadına müdahale etmek zordur. Türkiye 1958 ile 1997 arasındaki 40 yıl içinde bunu sağlayamadı. Konunun içine fazla girmediği için belki böyle bir bilinçlenme de esasen oluşamadı. Buna benzer durum Deniz Hukuku Sözleşmesiyle ilgili olarak da yaşandı. Türkiye, bir ülkeye ait adaların da karasuları olması halinde bunun ne gibi sorunlar yaratabileceğini Deniz Hukuku Konferansı’na izah edemedi. Filipinler gibi takım-adalardan oluşan devletlerin durumu göz önünde bulunduruldu. Ege denizinde, Anadolu anakarasına yakın Yunan adalarından her birinin etrafına 12 millik karasuyu alanı eklenirse, Türkiye’nin Yunan karasuları ile abluka altına alınmış hale düşeceğini heyetimiz konferansa izah edemedi. 76 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Şimdi artık “Uluslararası Suyollarının Ulaşımdışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin BM Sözleşmesi”nin bazı maddeleri uluslararası platformda kabul görüp, sınıraşan sularla ilgili teamül oluşturmaya başlamıştır. Örneğin “hakça ve makul kullanım, önemli derecede zarar vermeme” ilkesi gibi... Türkiye, kendi görüşleri kabul görmediği için Sözleşmeyi imzalamadı. Ama Sözleşmeyi imzalamaktan sarfınazar etmekle iş bitmiyor. Çünkü siz imzalasanız da imzalamasanız da uluslararası normlar o Sözleşmede yer alan istikamette şekilleniyor. Türkiye Sözleşmeyi imzalamamak suretiyle sadece kendisini uluslararası camiadan soyutlamış olmakla kalıyor. Sözleşme yeter sayıda ülke tarafından onaylanmadığı için henüz yürürlüğe girmedi ama hiç yürürlüğe girmeyeceğini varsaymak zordur. Bu nedenle Türkiye’nin yapması gereken şey, bu Sözleşme içinde kendisine yararlı olabilecek unsurları ayıklayıp, uluslararası forumlarda bu hükümleri ön plana çıkarmaya çalışmaktır. Ayni şekilde şimdi uluslararası yer altı suları konusunda da çalışmalar başlamış bulunuyor. Yakın bir zamanda bu konuda da bir uluslararası sözleşme imzalanması muhtemeldir. Türkiye’nin bu alanda iyi yetişmiş ve iyi yabancı dil bilen uzmanları var mıdır bilmiyorum. Ancak, bu konudaki çalışmalarımız da geçmişte Deniz Hukuku ve sınıraşan sularda olduğu gibi yetersiz kalırsa Türkiye bir kez daha güç durumda kalabilecektir. Çünkü bu alanda da sorun çıkarsa yine Türkiye ile Suriye ve Irak arasında çıkacaktır. Öteki komşularımızla çıkabilecek sorunlar, bu iki ülke ile olan kadar büyük olur mu kestiremiyorum. Suriye çölünün tam ortasında Palmira (Tudmor) adında bir vaha ve bir antik kent var. Yüzlerce kilometre etrafında herhangi bir akarsu bulunmadığına göre bu vaha bir yer altı sularından besleniyor olabilir. Bu yer altı suyunun da Fırat suları ile besleniyor olması ihtimali vardır. Türkiye’nin bu konuları iyi inceleyip bu yer altı sularının fosil su mu yoksa ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 yenilenen su mu olduğunu tesbit etmesi ve uluslararası forumlarda bu alandaki haklarımızı savunacak bir ekip oluşturması bu açıdan da önem arz ediyor. ORSAM: Son zamanlarda sınıraşan sular terimini literatürde de birçok eserde görmeye başladık. Her bilim adamı veya her yazar kendince yorumlamakta. Sınırları aşıyor veya sınır oluşturuyor ya da Meriç Nehri örneğinde gibi hem sınır oluşturup hem de sınır aşıyorlar, hatta bu örneği mix (karışık) form olarak ifade ediyorlar. Yaşar YAKIŞ: Sınıraşan sular konusu Türkiye için büyük önem arz ettiği için biz yakından ilgilenmeye çalışıyoruz. Fakat “sınıraşan sular” ile “uluslararası sular” arasındaki fark, örneğin bir İngiliz veya Amerikalı yazara pek bir anlam ifade etmiyor. Veya anlam ifade etse dahi, bizim gördüğümüz gibi yakıcı bir konu olarak görmüyor. Çünkü onlar bu konu kendi ülkelerinde hangi boyutu ile ön plana çıkıyorsa o haliyle ilgileniyorlar. Biz böyle bir kavram geliştirmek zorunda kaldık. Bizim için çok önemli bir konu bu. Yeraltı suları meselesinde de sizlerin katkısı ile belki yeni şeyler ortaya konulabilecek. Türkçede “sınıraşan” veya İngilizcede “transboundary” kelimesini yazdığınız zaman bilgisayar altını çiziyor, çünkü böyle bir kelime yok. Bunu biz icat ettik Galiba mucidi de Emekli Büyükelçi Umut ARIK’tır. Şimdi ise Kıbrıs Üniversitesi’nde hoca olarak görev yapıyor. 1895 yılında ABD Başsavcısı olan Harmon kendi doktrinini geliştirmişti. ABD’de doğup bir süre ABD topraklarında aktıktan sonra Meksika’ya geçen Rio Grande Nehri için, özü “mutlak hâkimiyet” (absolute sovereignty)’e dayanan şu doktrini geliştirmişti: “Nehir benim topraklarımda akarken mutlak hâkimiyetim vardır, kimseye hesap vermek zorunda değilim”. 1950’lerden sonra kuzeyde Kanada’da doğup ABD’ye akan bir nehrin ORSAM sularıyla ilgili bir sorun ortaya çıkınca, bu sefer, Kanada Harmon doktrinini uygulayınca Amerika bu doktrinini terk etmek zorunda kaldı. Zaten devletler hukuku dediğimiz şey, hep belli bir olay çıktıktan sonra kim daha güçlü ise onun ortaya attığı veya savunduğu ilkelere göre evrim gösteriyor. Ondan sonra, bu kural yine güçlü bir devletin çıkarlarıyla çatışır duruma gelirse, bu kez birinci doktrin yeni duruma ayarlanmaya çalışılıyor. Çünkü devletler hukuku halen evrim halinde bir hukuk. Su konusunda da böyle bir gelişme söz konusudur. Batı Avrupa ülkelerinde, su bol olduğu için, su sadece “ulaşım (navigation)” alanında bir uluslararası hukuk meselesi olmuştur. Örneğin bir uluslararası nehrin A, B ve C ülkelerinden geçtiğini varsayalım. A ülkesinin bir nehir gemisi, bu uluslararası nehrin B ülkesinde akan kısmını kat ederek C ülkesine gidecek olsa, B ülkesinde iken hangi ülkenin yasalarına tabi olacak? Hakları ve yüklenimleri ne olacak? Yüzyıllar boyunca batı ülkelerinde ortaya çıkan sorunlar bu türlü sorunlardı. 1648 yılında imzalanan Vestfalya anlaşmasında nehir seyrüseferi ile ilgili hükümler var. Batı ülkelerinde bu sorun yüzyıllar boyu geliştirilen kurallarla çözüme kavuşturulmuş. ORSAM: Daha sonra 1815 Viyana Kongresi... Yaşar YAKIŞ: Evet, Viyana Kongresi Napolyon’un darmadağın ettiği uluslararası düzene çeki düzen vermek için yapılmıştı. O zamanlarda batı ülkeleri birçok sorunlarını halletmişler. Kala kala nehirlerin ulaşım dışı amaçlarla kullanılması konusu kalmış. Ulaşım-dışı amaç konusunda aslında öncü ülkenin Türkiye olması gerekirdi. Çünkü bu alanda en büyük sorunları olan ülke Türkiye’dir. İşte, bu duruma isyan ederek Dışişleri Bakanlığında yaptığım o işlere girişmiştim. Ve o tarihte bu feryadıma kulak veren tek akademisyen de rahmetli Prof. Dr. Ali İhsan Bağış olmuştu. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 77 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM 78 ORSAM: Bu arada Türkiye’nin bu konularda yalnız kaldığından bahsettiniz, bu yalnızlığı ortadan kaldırmak için neler yapılabilir? çok verimli arazinin sulanması için değil, Etiyopya’daki verimsiz arazilerin sulanması için kullanılması gerektiğini savunmuş oluyorsunuz”. Yaşar YAKIŞ: Uluslararası ilişkilerde bir ülkenin desteğini almak istiyorsanız, çıkarlarınızın ortak olduğu alanları ön plana çıkarmanız lazımdır. Görev yaptığım bir ülke olduğu için Mısır’dan örnek vereceğim. Mısır, Fırat ve Dicle sorunları konusunda hep Suriye’ye destek verir. Bunun iki nedeni var: Birincisi Araplar arası dayanışmadır. İkincisi ise Suriye ve Irak nasıl Fırat Nehri’nde aşağı kıyıdaş ülke ise Mısır da Nil Nehri’nde aşağı kıyıdaş ülkedir. İlk bakışta Türkiye ile Mısır’ın sınıraşan sular konusunda farklı tezleri desteklemeleri, bu aşağı kıyıdaş-yukarı kıyıdaş farkı nedeniyle, makul göründüğü halde, konuya bir de şöyle bakabiliriz: Acaba Türkiye’nin savunduğu tezde Mısır’ın da işine gelecek bir unsur yok mudur? Ben Mısır’da iken bu ortak yönü ön plana çıkarmaya çalıştım. Mısır’lı dostlarıma şunu söyledim: “Türkiye, Fırat ve Dicle sularının akılcı (rasyonel) kullanılması tezini savunmaktadır. Çünkü bölgemizde su kıt bir maldır. Örneğin 100 ton suyu sulamada kullanacak olsanız, bu suyu daha az verim alacağınız bir toprakta mı kullanırsınız yoksa ayni su ile çok daha verim alacağınız bir yerde mi kullanırsınız? Türkiye, Suriye ve Irak’a önerdiği ve uluslararası literatürde ‘Üç Aşamalı Plan’ olarak anılan önerisi ile suyun en çok verim alınabilecek araziyi sulamak için kullanılması gerektiğini savunuyor. Mısır ise, Fırat konusunda Suriye’yi desteklemekle, bunun aksini savunmuş oluyor. Mısır’ın bu tutumu, suyun Nil deltası gibi çok verimli araziyi sulamak için kullanılması gerektiği yolundaki tezine ters düşüyor. Bir bakıma suyun Nil deltası gibi Mısırlı dostlarım imkân verdiler, bu görüşlerimi Mısır televizyonunda katıldığım programlarda da dile getirdim. Ertesi günü bir mağazada alış-veriş yaparken tezgâhtar kız “Siz Türk sefirisiniz değil mi? Dün akşam televizyonda sizi seyrettim. Ben bu konuyu böyle bilmiyordum. Demek yanlış tezi destekliyormuşuz” dedi. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Yıllardır Suriye’yi destekleyen Mısırlı muhataplarım da ilk kez, kendi kendilerine, doğru tezi mi destekleri konusunda soru sormaya başladılar. Yani bir yabancı ülke yetkilisi ile müzakere ederken, sizin tezinizin daha mantıklı olduğunu anlatmak yetmez. O tezin, onun ulusal çıkarlarına da daha uygun düştüğünü ortaya koymak gerekir. Bunu yapabilmek için de konuyu iyi inceleyip bu unsurları ayıklayabilmek gerekir. İşte sizin merkezin ve diğer kurulacak merkezlerin yapacağı şey, bu tür uzmanlar yetiştirmektir. Türkiye’nin, dünyada sınıraşan sular konusunda bir numaralı ülke olması lazımdır. Onun için gerekli potansiyeli de var. Ama o potansiyeli harekete geçirmek gerekiyor. Yani; şeker var, un var, irmik var, helva yapacak adam bekleniyor. * Bu söyleşi 10 Haziran 2011 tarihinde Ankara’da, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim MADEN ve Dr. Seyfi KILIÇ tarafından yapılmıştır. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM RESMİYE KÖRÜKÇÜ: “YENİ EVYE TASARIMI İLE HER DAİRE 60 TON SU TASARRUFU SAĞLAYABİLİR” 19 Eylül 2011 ORSAM Su Araştırmaları Programı, suyun tasarruflu kullanımı konusunda önemli bir buluşa imza atan Resmiye Körükçü ile bir söyleşi gerçekleştirdi. “Eko-Lav” isimli çift gözlü bir evye tasarlayan Körükçü, bir dairenin yılda en az 60 ton atık su biriktirerek bunu bahçe bitkilerine yönlendirebileceğini, böylelikle yer altı sularının korunması konusunda da çok büyük bir katkı sağlanabileceğini anlattı. Körükçü, buluşunun yaygınlaşması için destek arıyor. ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz? Resmiye KÖRÜKÇÜ: Ben Nevşehir Avonos’tan Resmiye Körükçü. İlkokul mezunuyum. Ev hanımıyım. Suya oldukça değer veriyorum. Çocukluğumdan beri suyun tasarruflu kullanılmasına özen gösterdim. Benim iki torunum var. En çokta onların geleceğini düşünüyorum. İlk projemi 15 sene önce aldığım evde uyguladım. Mutfak lavabomu iki evyeli yaptırdım. Bu projeyi de kullanan tek kişi benim. Herkesin faydalanmasını isterim. Ben yıllardır evimde “Gri Suyu” ikiye ayırıp temiz olan içme suyu dışında diğer amaçlar için kullanıyorum. Sadece suyu doğru kullanmak açısından değil, kullanılan suyun geri dönüşümünü sağlayıp faturaları azalttığı için ekonomik yönden de faydalı bir proje. Ayrıca, bireysel olarak gelecek nesillerin kullanacağı su kaynağını da koruyorum. Geri dönüşümünü sağladığım suyu bahçe sulamada, araba, merdiven yıkamada kullanıyorum. Diğer insanlar içtikleri suyla arabalarını yıkıyorlar. İyi bir sistem kurulursa kullanılan su arıtıldıktan sonra içilebilir hale gelir. Ben bir kasabada yaşadığım için çok fazla insana ulaşamıyorum. Bu bilinci yayamıyor, bu projenin daha fazla kullanılır hale gelmesini sağlayamıyorum. ORSAM: Peki, “çift evye” kullanma fikri aklınıza nasıl geldi? Resmiye KÖRÜKÇÜ: Ben bu konuda hep hassas olmuşumdur. Önceleri leğen kullanırdım. Meyve yıkarken harcadığım suyu daha sonra mutlaka değerlendirirdim. “Allah bana bir ev verirse çift evye yaptıracağım” derdim. Çok şükür bir evim oldu. Evi aldıktan sonra ilk iş eşimle Kayseri’ye gittik. Aradığım şeyi bulmayı bırakın, anlatamadım bile. Çok aradık, en son çelikten yapılmış olanını bulduk ve aldık. Daha sonra eve bir kat daha ekledik. Artık ustalaşmıştım. Üst katın evyesini kendim çizdim. Umarım bu yaygın hale gelir. ORSAM: Tasarladığınız sistemi anlatabilir misiniz? Resmiye KÖRÜKÇÜ: Tasarladığım sifon ile kirli olan suyu kanalizasyona, diğer gözden geçen temiz su yani meyve yıkadığım, elimi yıkadığım, deterjan kullanmadan akan su ise devinim dışındaki ön arıtmadan geçerek dışarıda inşa ettiğimiz havuzda birikiyor. ORSAM: Tasarladığınız evyenin “Eko-lav” ismiyle patentini aldınız. Bu evye, iki farklı boruya bağlı tek gözlü bir evyeden oluşmaktadır. Patentini aldınız mı? ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 79 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Resmiye KÖRÜKÇÜ: Geçen yıllarda bir ulusal kanalda “Türk Mucitler Yarışması” düzenlendi. Bu yarışmaya katılmam gerektiğini düşündüm. Yarışma şartlarından bir tanesi de ürünün obje olarak sunulması ya da patentinin alınmasıymış. Ben de hemen projemin patentini aldım fakat maddi imkansızlık nedeniyle üretimini yapamadık. ORSAM: Projenizi tanıtmak için su ile ilgili etkinliklere katılma imkanınız oldu mu? Mesela 2009 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen 5. Dünya Su Forumu’na katıldınız mı? Resmiye KÖRÜKÇÜ: 5. Dünya Su Forumu’nda beni İTÜ’ye çağırdılar. Orada düzenlenen çalıştayda ürünü anlatan bir sunum yaptım. “Ben elimden geleni yaptım, bu projeyi buraya kadar getirdim. Artık sizlerden destek bekliyorum” dedim. Şu ana kadar aldığım destekte bir platforma üye olmanın dışına çıkamadı. Diğer 2. Uluslararası İstanbul Su Formu’na kendi çabamla gittim. Orada da “Su ve Kadın Platformu”nun etkinliklerine ve düzenlenen toplantılara katıldım. Fransa’daki toplantıya katılmak için sunum hazırlamam söylendi. Ama kendi imkanlarımla oraya gitmem mümkün değil. ORSAM: Projeniz atık suyun kolayca geri kazanılmasını sağlıyor. Bazı ülkelerde çift musluk var. Denizin arıtılmış suyu bir musluktan, tatlı su diğer musluktan akıyor. Peki, su sıkıntısına sizi yönelten neydi? Resmiye KÖRÜKÇÜ: Bir gün su sıkıntısı yaşadım. Temizlik yapmam, yemek hazırlamam gerekiyordu fakat su yoktu. Kısa bir zaman sonra bir yakınımı kaybettik. Cenazenin yapılması için su bulamadık. Çeşmelerden su taşınması için kimse yoktu. O gün “Allah korusun! Susuz kalırsak ölülerimizi bile yıkayamayacağız” diye düşündüm. Bu duruma 80 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 gelmemek için “Ben ne yapabilirim?” diye sordum kendime. İki günde bu çalışma çıktı ortaya. ORSAM: Bu yöntem kullanılarak ne kadar su tasarrufu sağlanıyor? Resmiye KÖRÜKÇÜ: Evyeye takılan sifondan su iki parçaya ayrılıyor. Sifonun bir gözünden kirli su ve deterjanlı sular kanalizasyona akarken, diğer gözünden tekrar kullanmak istediğimiz deterjansız ve temiz su depoya akar. Örneğin bir binada yer alan bir dairenin evyesinde ayda en az 5 ton su biriktirilse, bu rakam senede 60 tona karşılık gelir. 24 dairelik bir apartmanda ayda 120 ton yılda 1340 ton su birikimi sağlanır. Bunu bir de çatılardan akan yağmur sularıyla birleştirirsek bu rakam 2000 tona çıkar. Bu sayede yeraltısularımızı korurmuş oluruz. Biriken sulardan bahçe, sebze sulanabilir. Yangın durumunda itfaiyeyi beklemek yerine, bu havuzda biriken su kullanılabilir. Sulamada kullanılan pompa yardımıyla yangın rahatlıkla söndürülebilir. Bir diğer konu ise ekonomi boyutudur. Bu sistem bütçemize büyük katkılar sağlayacaktır. Son 50 yılda sıcaklıkların artması kuraklığa yol açmaktadır. Kaynak suları azalmaktadır. Bu da tatlı suların önümüzdeki yıllarda ne kadar kıymetleneceğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle evlerde su israfını azaltmak hiç değilse atık suların bir kısmının geri dönüşümünü sağlamak çok önemlidir. ORSAM: Bir de “yağmur depolama” isimli projeniz var. Biraz da ondan bahseder misiniz? Resmiye KÖRÜKÇÜ: Bu proje diğer projeyle bağlantılıdır. Çatıya yerleştirilen borularda biriken yağmur suları havuzlara aktarılıyor. Ben bunu da kendi evimde kullanıyorum. ORSAM: “Eko–lav tasarımınızı” üretimi için herhangi bir girişiminiz oldu mu? ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Resmiye KÖRÜKÇÜ: Öncelikle patentini aldım. Üretici firmalarla görüştüm fakat herhangi bir sonuca ulaşmadım. Bu konuda Çevre ve Orman Bakanlığı’na dilekçe verdim, Sayın Bakanımızın ve yetkililerin desteğini istiyorum. ORSAM Resmiye KÖRÜKÇÜ: Ben teşekkür ederim. * Bu söyleşi 19 Temmuz 2011 tarihinde Ankara’da ORSAM Su Araştırma Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır. ORSAM: Su tasarrufuna verdiğiniz önem ve çalışmalarınız için sizi tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyoruz. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 81 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM DOÇ. DR. BOĞAÇHAN BENLİ: “ORTADOĞU’DA SU KULLANIMININ VERİMLİLİĞİNİ VE ETKİNLİĞİNİ ARTIRMAK ZORUNDAYIZ” 22 Eylül 2011 ORSAM Su Araştırmaları Programı, Stokholm’deki Dünya Su Haftası’nda, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Küresel Program Yöneticisi Doç. Dr. Boğaçhan Benli ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide Benli, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı çerçevesinde yürütülen projeler ve suyun etkin kullanımı üzerine değerlendirmelerde bulundu. Benli, tüm Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da çok düşük bir su verimliliği olduğunu ve öncelikli olarak bu sorunun giderilmesi gerektiğini anlattı. ORSAM: Boğaçhan Bey öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz? Boğaçhan BENLİ: Adım Boğaçhan Benli. Yaklaşık son altı senedir Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının önce bölgesel olarak başlayan Doğu Avrupa ve Türki cumhuriyetlere hizmet eden bir su projesini yönetmekteydim. Son bir senedir de global olan bu projenin İsveç’ten yönetimini yapıyorum. Projemizin amacı: insanlara temiz içme suyu sağlamak ve iklim değişikliği adaptasyon çerçevesinde çalışmalar yaparak, suyu bilinçli bir şekilde kullanımını amaçlayan çalışmalar yapmaktır. Projemiz bu şekildedir. Ben de bu projenin genel yöneticisi olarak görev yapmaktayım. 82 olarak dahil oldu. Türkiye’deki projelerimizden biri Ankara Saray Beldesi’nde içme suyu amaçlı bir projeydi. Saray bölgesinde maalesef ana boru hattı asbestli çimento borulardandı ve geçen sene, bizim bu çalışmayı yapmadan önceki dönemde sadece 52 defa patlamıştı ve biz o boruyu değiştirerek yılda 30 bin ton su tasarrufu sağladık. Aynı zamanda da insanlara temiz içme suyu sağlamış olduk. Bir diğeri daha enteresan olan, Beypazarı’nda yaptığımız yağmur suyu hasadı projesiydi. O projenin amacı da Beypazarı’nda kurak bir bölgede kalmış bir köyde - hiçbir şekilde ekonomik olarak suya erişemeyen, yok olmaya başlamış bir köy- tamamen sürdürülebilir olacak bir su kaynağı yaratmaktı, temin etmekti ve köylülerin kullanımına sunmaktı. Bu minvalde yağmur suyunu toplayıp, filtre edip, evlere bağlayarak 12 ay boyunca kesintisiz su kaynağı sağlamış olduk. ORSAM: İçme suyu olarak kullandılar değil mi? Boğaçhan BENLİ: Evet, tabii ki içme suyu. ORSAM: Bu proje büyük ihtimalle Türkiye’de örnek bölgelerde yapıldı; peki nerelerde yapıldı? ORSAM: Peki, toplanan sular nasıl bir arıtımdan geçiyor, sadece süzme mi yapılıyor yoksa kimyasal işlemlerde uygulanıyor mu? Boğaçhan BENLİ: Türkiye’de bizim iki tane yerel( local ) çalışmamız oldu ama bölgesel projelere de Türkiye bir örnek olarak, pilot Boğaçhan BENLİ: Çok basit bir kum çakıl filtresi var artık. Bu sistem eskiden tarımda kullanılan daha sonradan evlerde kullanılan ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 bir sistemdi, teknolojinin gelişmesiyle birlikte iyice basite indirgendi ve ucuzladı da. Her evin tankına bu kum çakıl filtreleri takarak bu projeyi sağlıklı bir şekilde gerçekleştirdik. Ama yine de bu tankların temizlenmesi gerekiyor ve klor tabletleri atarak yüzde yüz temiz su elde edebiliyorsunuz. Ama şöyle bir şey de var bu tip su projelerinde yani yağmur suyunda pestisit yok. Tarımsal gübre yok. Kanalizasyon karışımı yok. O yüzden sizin tek kirlilik materyaliniz tankta oluşabilecek yosunlanma veya evin çatısından bir yaprak, böcek gibi şeyler düşerse bunların temizlenmesi. O yüzden yağmur suyu tertemiz su. ORSAM: Bu yöntemi uygulayabilmek için belirli iklim koşulları var mı, nedir bunun şartları? Boğaçhan BENLİ: Var, evet. Yağmur suyundan faydalanmak istiyorsanız minimum 300. mm yağışın düşmesi gerekir. Ankara bölgesi ortalama 400.mm yağmurlu bir bölge. 400. mm bir yağmuru 100 metre kare bir çatıda toplandığını düşünürseniz, aşağı yukarı 40 tonluk bir su toplamış olursunuz. İçme suyu olarak düşünürseniz bu rakam ciddi bir rakamdır. Sonuç olarak minimum 300-350.mm yağmur alan bölgelerde biz bu sistemi rahatlıkla uygulayabiliriz ve bu sistem aynı zamanda ekonomik ve sürdürülebilirdir. ORSAM lar. Yani biz bunu başka tarihlere almayı bile düşündük, fakat protokol 31 Ekim’de imzalandığı için mümkün olmadı. Ama 2006 biz bir program başlattık ve 2007 yılında 31 Ekim’de 40 bin kişinin aktif katılımıyla bütün Karadeniz ülkelerinde bir Karadeniz kutlamalar günü yaptık. Oradaki gördüğümüz şey: Karadeniz’in ciddi tehlike altında olduğu ve bunun ilgili bir faaliyet yapılması gerekiyordu, daha doğrusu bir bilinçlendirme başlatılması gerekiyordu. Bu amaçla “Blacksea-box” diye bir proje başlattık. Blacksea-box altı bölümden oluşan, içinde çeşitli bilgiler ihtiva eden Karadeniz’in kültürel faunası, coğrafik florası gibi bilgileri toplayan ve Karadeniz’i nelerin tehdit ettiğini açıklayan bir eğitim kitidir. Milli Eğitim Bakanlığı da bizi destekledi bu projeyi yaparken. Pilot olarak Türkiye’de başlayarak, uluslararası danışmanları bir araya getirerek böyle bir eğitim kiti hazırladık. Bu kitlerin Türkiye’de 2000 tanesini dağıttık. Bu sene yaklaşık 600 küsur okulda dağıtımı yapıldı. Tam rakamı şimdi hatırlayamıyorum ama bütün Karadeniz kıyısında köyler de dahil olmak üzere bu “Blacksea-box” eğitim kiti dağıtılmış durumda ve müfredatta eğitime girdi. Aynı eğitim kitinin tekrarını şimdi Rusya ve Ukrayna’da yapıyoruz. ORSAM: Bunun dışında ne gibi çalışmalarınız oldu? ORSAM: Ama tabi bunlar iklim olarak birbirine benzeyen, belli bir yağış oranının üstünde olan ülkeler. Kalite olarak mı problem var burada? Boğaçhan BENLİ: Pilot, bölgesel projelere katkımız oldu. Bunlardan bir tanesi Karadeniz’de gerçekleştirilen bir projemizdir. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki 31 Ekim Dünya Karadeniz günüdür ama tarihinin talihsizliğinden dolayı bugüne kadar pek kutlanmamış. Bu karar 1996 verilmiş ve 31 Ekim Karadeniz’de yağmursuz olması mümkün olmayan bir gündür. Bu yüzden insanlar 31 Ekim’de çıkıp da bir kutlama yapamamış- Boğaçhan BENLİ: Karadeniz’in ana problemi, Tuna nehrinden gelen tüm Avrupa’nın üçte birinin atığı, çöpü, kanalizasyonu ve diğer pislikleri Romanya üzerinden Karadeniz’e dökülüyor. Hatta bakarsanız Karadeniz’i en çok kirleten ülke Romanya gözükür. Halbuki Romanya’nın öyle bir faaliyeti yok; ama Tuna nehri Karadeniz’e Romanya’dan döküldüğü için böyle bir sonuç ortaya çıkıyor. Bununla birlikte Karadeniz’in tek çıkış ağzı İstanbul ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 83 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Boğazı. Karadeniz’de kirlilik artık öyle bir duruma gelmiş ki, H2O H2S’ye dönüşmeye başladı. 200 metrenin altında su yok, Hidrojen sülfür var ve bu kirlilik aynı şekilde devam ediyor. Bunun devam etmemesi lazım. İnsanların bilinçlenmesi gerekiyor. O da çocuklarla başlıyor, Romanya’dan çöpü atarsan o Gürcistan’daki, Kırım’daki çocuğun hayatını etkiliyor. Biz bu mesajı verecek bir eğitim kiti başlattık. Bu bölgesel bir proje oldu ama bu projenin Türkiye’den başlamış olması sevindirici. Türkiye’de su kayaklarına karşı birçok bol kullanarak israf etme algısı mevcut, bununla ilgili Türkiye’de bir eğitim süreci yapıldı mı veya yapılması planlanıyor mu? Çünkü Türkiye’de aşırı su kullanımı söz konusudur. Benim bildiğim okullarda böyle bir eğitim faaliyeti maalesef yok. Ama bu konuda da yüzde yüz emin değilim. Ama şöyle biliyorum konuyu, Saray Beldesi’ndeki proje yaparken biz bölgede bir eğitim de yapmak istedik. Çocuklar gönüllü müfettiş oluyorlar bu tip projelerde ve hakikaten çok iyi destek veriyorlar. Okulda müfredatı kontrol ettik ve böyle bir şey göremedik ve o zaman bir eğitim verme ihtiyacı duyduk. Çünkü okulda da eğitim olmayınca toplumda da bu konuda bir bilinç oluşmuyor. Bu sadece Türkiye’de değil Dünya’nın her yerinde aynı. Mesela şuan İsveç’te yaşıyoruz ve İsveç’te suyun sınırsız olduğu düşünülüyor insanlar tarafından. Çünkü yılda 1500.mm üzerinde yağış alan ve nerdeyse yılın 365 gününün 200 günü yağmur alan bir ülke İsveç. Peki, insanlar suyun nasıl bir kaynak olduğunu düşünüyor. Bu aşağı yukarı Ürdün’de aynıdır. En kurak yerde bile insanlar hortumla araba yıkadığını görürsünüz. Suyun paralı olduğu yerler de bile bu sıkıntı mevcut. Bu dünya genelinde yaşanan bir sıkıntı, Türkiye’de de Batı Anadolu ve Kuzey’de suyun sınırsız bir kaynak olduğu düşünülüyor. 84 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM: Alternatif su kaynakları yaratmak için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın başka projeleri var mı? Mesela yağmur suyunu çatıda biriktirip içme suyu olarak kullanılması gibi başka projeleriniz de mevcut mu? Boğaçhan BENLİ: Dünya genelinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı olarak bizim öncelik verdiğimiz konu insanlara temiz içme suyu sağlanmasıdır. Özellikle Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, “Water and Ocean Governence “ programının yaptığı çalışma budur. Alternatif su kaynağı yaratmak aslında çok mümkün bir konu değil. Yağmur suyunu su kaynağı olarak dahil etmek veya yağmur suyunu toplayarak akifer beslemek şimdi dünyada yaygın olmaya başladı. Mesela Hindistan’a Pakistan’a giderseniz bunun örneklerini her yerde görebilirsiniz. ORSAM: Yağmur suyuyla akifer besliyorlar değil mi? Boğaçhan BENLİ: Tabi. Yağmur suyunun akifere ulaşması bir veya iki sene sürebiliyor ve bunu bir şekilde enjeksiyon yapıyorlar. Yağmur suyunu depoluyor zaten bütün maliyet depolamada olduğu için, depolayamadığını akifere besleme yapıyor. Bu şimdi biraz yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. ORSAM: Aslında akifer beslemek Ortadoğu içinde önerilen bir yöntem değil mi? Boğaçhan BENLİ: Aslında kültürel olarak var. “cistern” (Sarnıç) dediğimiz kuyu gibi, yer altında bir balon şeklinde depolama vardır. Bunu Ortadoğu’da birçok ülkede görürsünüz. Yani kısacası insanoğlu yüzyıllardır gelen yağmur suyunu alıp yer altında depolamış. Hatta Ürdün’deki Roma döneminden kalma Petra Harabeleri’ne giderseniz bu tip depolama düzenekleri görürsünüz. Bu aslında var. Ama şimdilerde akifer besleme sondajla daha etkili bir şekilde yapılıyor. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM: Ortadoğu’da bulunduğunuzu söylediniz. Ortadoğu’daki gözleminiz nedir, orda da suya yaklaşım pek farklı olmasa da bir sınırı aşan sular problemi söz konusu özellikle Türkiye, Suriye ve Irak arasında? Boğaçhan BENLİ: Türkiye, Suriye ve Irak’tan önce Ortadoğu’daki benim gözlemlediğim “water productivity” su verimliliği meselesidir. Sadece bizim komşu ülkelerimizin değil Fas’ta da, Sudan’da da, Mısır’da da, Cezayir’de de nereye giderseniz gidin, bütün ülkelerde maalesef çok düşük bir su verimliliği var. Bu ülkelerde fukaralık esas mesele olduğu için, insanların beslenmesi önemli olduğu için su konusunda içme suyu sağlanmasından daha ziyade insanları doyurmak önemli bir konu olmuş. Ve tarım yapmanın tek yolu ise sulamayla tarım yapmak. Türkiye gibi kuru tarım( rain-fed ecoculture) bizde çok fazla alan var. Ama diğer ülkelerin hiçbirinde bu kadar alan yok. Mesela Mısır’da toplam sulama alanı 2.5 Milyon hektar ve bütün ülke bu topraklarda senede 3 defa yapılan tarımla besleniyor. Su kesildiği anda Mısır aç kalır. Bizde de aynı şey söz konusu mesela Güneydoğu Anadolu’da siz suyu kestiğiniz anda sade arpa tarımı yapabiliyorsunuz; buğday için bile verim düşük oluyor. Suriye’nin kuzeyinde de aynı şey söz konusu: O bölgelerde de zeytin tarımı veya buğday tarımı yapılır, bu tarımda Fırat Nehri’nden alınan suyla yapılıyor. Şimdi bölgedeki su paylaşımı konusunda ne söyleyebilirim bilmiyorum ama genel kanım su kullanımının etkinliğinin ve veriminin arttırılması gerektiğini düşünüyorum. ORSAM niz problemler bu bölgede de var. Söyleyebilecek tek şey su etkinliğinin/verimin (water productivity) düşük olması. ORSAM: Sadece Ortadoğu’da değil de genelde modern tarıma geçmek çok mu pahalı? Boğaçhan BENLİ: Sadece o değil. Dünyadaki genel kanı, damla sulamaya geçelim tüm dertlerden kurtulalım. Bitki, damla sulamaya geçtiğiniz zaman “ Bu adam bana damla su verdi ben daha çok verim vereyim” demiyor. Bunun bir tekniği var. Damla sulama ile sulama yapıp çok düşük su verimi (water productivity) elde edebilirsiniz. Bu geleneksel tarıma yaklaşık bir sulama yapmanıza sebep olabilir. İşte bu noktada yeterli bilincin oluşması gerekiyor. Bazı uygulamalar var: Ekim hasat tarihinin değiştirilmesi, tohumun seçilmesi, ne zaman sulama yapılacağının bilinmesidir. Bunların bilinmesi gerekiyor. Bu da genelde devletlerin görevidir. Türkiye’de bu iş sulama birliklerine verildi. Çok başarılı bir sistemdir. Örnektir dünyada Türkiye’de sulama birlikleriyle yapılan sulamalar. Zamanla sulama birlikleri kendilerini geliştirdiler ve şimdi sulamayı kontrol ediyorlar. ORSAM: Bunu GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi)’ta uygulayabildiler mi? Çünkü ona da eleştiri çok oldu... Boğaçhan BENLİ: Tabi GAP’ta da var. Aslında Türkiye’de gelişme var. En son GAP’ta %90 pamuk üretilirdi. O yetmiyordu. Şimdi bunun değiştiğini düşünüyorum. Ve damla sulamanın özendirildiğini duyuyoruz Türkiye’de. ORSAM: Suyun çoğunluğu zaten tarım için kullanılıyor. Ama çoğunlukla geleneksel yöntemler kullanılıyor. ORSAM: Evet, bu doğru, hem de bankalarca destekleniyor... Boğaçhan BENLİ: Evet. Geleneksel yöntemler kullanılıyor, çiftçilerde yeterli bilinç yok. Yani aslında tüm dünya için söyleyebileceği- Boğaçhan BENLİ: Evet. Yeni şirketler var artık dünyada. Mesela çiftçiye gidip sadece damla sulama yapılması için boruyu vermiyor. Bu ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 85 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM şirketlerin, ilaç şirketleri gibi satış temsilcileri var. Gidip çiftçinin ürünü dahil satın alıyorlar ve belli bir sulama programı yapılıyor. Teknik olarak bu bir program, bir çözüm. Bilinçlendirmektir bütün sorun. Çiftçi günleri düzenleyip çiftçileri bazı konularda bilgilendirmek gerekir. Çiftçinin zarar görmeden suyu nasıl tasarrufu yapacağını çiftçiğe uygulamalarla göstermesi gerekir. Bakın size bir örnek vereyim, Mısır deltasında ben bir proje yaptım. Mısır deltasında buğdayı sulamak için karık sulama yöntemi kullanılıyor. Karık aralığını değiştirdiğim zaman, ben onlara otomatik olarak su tasarrufu sağlayıp, verimin arttırılmasına yönelik bir çalışma yaptım ve başarılı da oldu. Ben hiçbir şey yapmadan, bu projeyi tanıtmadan ertesi sene tespit ettik 1130 üzerinde çiftçi beni kopya etti. Düşünebiliyor musunuz su tasarrufunu. Bu tip çalışmaların yapılması gerekiyor dünyada da; tamamen uygulamalı, örneklerle anlatarak başarılı bir şekilde göstererek. ORSAM: Toprakta bir tuzlanma sorunu var ve bu durum Ortadoğu’nun kaderi gibi gösteriliyor. Bu problem damla sulamayla aşılabilir mi? Bu bir efsane mi, yoksa gerçek mi uygulamaya geçirildiği zaman başarıl olur mu? Boğaçhan BENLİ: Evet, doğrudur. Tuzluluk problemi aşırı suyu verip, su tablasının yükselip buharlaşmayla birlikte, tabi Ortadoğu gibi bölgelerde buharlaşma çok yüksek, tabi her suda bir tuz miktarı var 1mm bile olsa buharlaşma sonucunda biriken tuz miktarı toprağa zarar veriyor ve kuraklığa sebep oluyor. Damla sulamayla verdiğiniz zaman su bir soğan şeklinde dağılma gösterir. Ve su yavaş yavaş dağılma gösterirken, tuzu itekler. O zaman bitkinin kök gövdesinde tuz oranı azalır ve bitki nefes alır. Ve besin maddeleri suyu bünyesine almaya başlar. Damla sulama tuzlu topraklarda ideal bir sonuç verir. Tavsiye edilen bir yöntemdir, ben üniversitede ders verirken ilk derste genelde bunu anlatırdım. Tabi bundan önce yapılması gereken aşırı su 86 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 verilmesinin önlenmesidir. Birkaç defa GAP havzasında görmüştüm, topraktaki drenaj problemi öyle bir noktaya gelmiş ki tarlanın ortasında göller oluşmuş. İşte bu toprağa öldürüyor, Çukurova’da olduğu gibi geçmişte. ORSAM: Bildiğim kadarıyla o sulama kanalları daha fazla su elde etmek için halk tarafından da parçalanabiliyor. Boğaçhan BENLİ: Maalesef uygulamada bu tür şeyler var. İşte bunları sulama birliklerine devrederek aslında DSİ başarılı bir iş yaptı. Şimdi mesela siz gidip devletin malını kırıyorsunuz. Kendiniz faydalanıyorsunuz. Devletin çalışanları bundan haberdar oluyor, onarana kadar su kaybınız oluyor ve herkes etkileniyor. Ama siz, ben ve üç beş arkadaşla bir sulama birliği oluşturuyoruz. Ben gelip kanalı kırarsam, siz beni yakalarsınız. Çünkü bir arada, yan yana oturuyoruz. Tarlalarımız yan yana ve işletmeyi siz yapıyorsunuz ben size aidat ödüyorum. Ertesi sene ben işletmeyi yapıyorum siz bana aidat ödüyorsunuz. O yüzden bu başarılı bir sistemdir ve Türkiye’de bu sistem yaygınlaştırılıyor ve başarılı oldu. Eskiden suyun parası verilmiyordu şimdi toplanıyor. Türkiye’de bir sıkıntı var yalnız eleştirmeden geçemeyeceğim, bizde hektara göre para alınır yani 1 hektar araziniz varsa siz orda pamuk ekiyorsanız onun fiyatı bellidir. Ne kadar su verirseniz verin bu fiyat değişmez. Bunun olarak ölçülmesi gerekir. O zaman bu işin içine tasarruf kavramı girebilir. ORSAM: Boğaçhan Bey değerli bilgileriniz ve bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Boğaçhan BENLİ: Ben de ORSAM Su Araştırmaları Programı’na başarılar diliyorum. * Bu söyleşi, 24 Ağustos 2011’de Stockholm’de, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından gerçekleştirilmiştir. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM ARASH AZARANFAR: “İRAN’DA SU KAYNAKLARI YÖNETİMİ” 02 Kasım 2011 ORSAM Su Araştırmaları Programı İstanbul’da gerçekleşen SIDA Eğitim Programı çerçevesinde İranlı Su Uzmanı Arash Azaranfar ile söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide, Azaranfar, İran’da su kaynakları yönetiminin her bir vilayetin kendi otoritesi altında sağlandığını belirtmiştir. ORSAM: Bu nehir ulusal suyunuz mu? ORSAM: Sayın Azaranfar, öncelikle kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz? Arash AZARANFAR: Evet, ben bireysel çalışmamda İran’ın ulusal sularını çalışmaktayım. Arash AZARANFAR: Su kaynakları yönetimi uzmanıyım ve mühendislik danışmanlık şirketinde çalışmaktayım. ORSAM: Söz konusu su kaynağı birden fazla eyaletin sınırları içerisinde yer almakta, öyle değil mi? ORSAM: İran’da su problemi nedir ve su sorununun sebepleri nelerdir? Arash AZARANFAR: Evet. Kesinlikle. Arash AZARANFAR: Tüm ülkelerde su problemleri Türkiye’de de olduğu gibi benzer bir durumdadır. Su kıtlığı, içme ve sulama suyuna artan talep ve bazı bölgelerde yaşan içme suyu problemi, su problemlerimiz başlığı altında sayabiliriz. İran’da su havzalarının geliştirilmesi, vilayetlerin otoritesi altındadır. İran Enerji Bakanlığı, Su ve Atık sular işleri birimine bağlı olan Su Kaynakları Yönetim Kurumu, vilayetlerin su otoritelerini yönetmektedir. Su Kaynakları Yönetim Kurumu’nun yönetimi ve düzenlemesi altında, belirli vilayetlere, donor vilayetin tüm ihtiyaçları karşılandıktan sonra artan su transfer edilmektedir. donor havzadan su transferi kolay izin verilen bir durum değildir. Buna karşılık, bazı belirli havzalarda, örneğin Türkiye-Suriye-Irak ve İran’ın kıyıdaş olduğu Fırat-Dicle havzasında aşağı kıyıdaşlar sulama için projeler gerçekleştirmektedir. Yukarı kıyıdaş ülkede ekonomik fayda kazanmak için projeler geliştirmektedir. Ben bireysel projemde, Zohreh nehri örneğinde İran’ın dört vilayetinde süreci incelemekteyim. ORSAM: İran’da nehirlerde kirlilik problem özellikle tuzluluk ne boyuttadır? Arash AZARANFAR: Her bir nehir havzası kendi jeomorfolojik özelliklerine sahiptir. Eğer nehir tuzlu topraklardan geçiyorsa, suyun tuzluluk oranı artmaktadır. Buna örnek olarak İran’ın merkez bölgesinde tuzlu nehirlerimiz vardır. Bir diğer konu da, yağış oranlarıdır. Yağış oranlarındaki düşüş nehirlerin içindeki maddelerin konsantrasyonunu etkilemektedir. ORSAM: Markazi eyaleti su sorunun en yoğun yaşandığı bölge mi? Arash AZARANFAR: İklim özellikleri ve düşük yağış, özellikle İran’ın merkezinde hüküm sürmekte ve su açıklarına sebep olmaktadır. Bununla birlikte, aynı sorun Yezd ve Isfahan eyaletlerinde de gözlenmektedir. Bu sebeple bu bölgelere su transferi projeleri gerçekleştirmekteyiz. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 87 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORSAM: Basında, İran’ın Karun nehri üzerine baraj yapma planları olduğu yer alıyor? Arash AZARANFAR: İran, baraj inşa sanayisi, 1978 İslam Devrimi sonrası gelişmiştir. Şimdi, İran Enerji (Su ve Elektrik) Bakanlığı, Afrika, Orta Asya, Afganistan ve diğer ülkeler de baraj inşası geliştirmektedir. İran, baraj kapasitesi olan her vilayetinde baraj inşa etmektedir. Çünkü İran, yarı kurak-kurak bir bölgededir ve kurak dönemler için içme, tarım, sanayi ve çevre için su master planlarını yönetmek ve programlaması gerekmektedir. Karun nehri üzerinde yer alan barajların çoğu enerji üretmek amacıyla yapılmaktadır. ORSAM: Karun nehrinde yaşanan tuzluluk problem geliştirme projeleri sebebiyle mi yoksa nehrin doğal yapısından mı kaynaklanmaktadır? Arash AZARANFAR: Bir önceki soruya atıf yaparsak, nehirlerde tuzluluk, havzanın coğrafi ve hidrolojik, kuraklık, yağış şartlarına bağımlı olarak değişmektedir. Baraj inşa edilmesi nehirlerin tuzluluğu ile ilgili bir sorun yaratmamaktadır. ORSAM: Helmand nehri hakkında ne söyleyebilirsiniz? Afganistan ile herhangi bir anlaşmanız var mı? Arash AZARANFAR: Güzel bir soru, sizin de web sayfanızda İran’la ve İran ile Afganistan’ın durumuna ilişkin bilgiler var. Bu bilgilerde hata olduğunu belirtmeliyim. İran ve Afganistan, 1973 yılında Helmand nehrine ilişkin bir anlaşma imzalamışlardır. İran’ın Helmand nehrinde hakkı olan akış miktarı yılda ortalama 26 m3/sn’dir. Bu nehrin akışı 2,32m3/sn ve 78 m3/sn arasında değişmektedir. Taliban’ın düşmesinden sonra, İran ve Afganistan anlaşmayı onaylamışlardır, ülkelerinde 13 ortak oturuma katılmışlardır. 88 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM: Aras nehrinde durum nedir? Arash AZARANFAR: Aras, Türkiye, İran, Ermenistan ve Azerbaycan tarafından kullanılan sınıraşan bir su havzadır. Aras nehri suyunun büyük kısmını mansap Türkiye ve Ermenistan’dan almakta ve Azerbaycan’a akmaktadır. İran ve SSCB arasında, daha sonra Ermenistan ve Azerbaycan’ında kabul ettiği bir anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmaya göre, İran, Azerbaycan ve Ermenistan, taşkın kontrolü, nehir mühendisliği, barajlar ve HES ve kirlilik izlenmesi gibi ortak su işlerini geliştirecektir. Aras nehri üzerinde yer alan Aras barajı, 40 yıl önce İran ve SSCB tarafından inşa edilmiştir. İran ve Azerbaycan, barajın 40. Yılını önümüzdeki günlerde kutlayacaktır. Ayrıca, İran ve Azerbaycan, 2007 yılında Khoda Afarin barajını inşa etmişlerdir. ORSAM: İki ülke arasında suyun tahsis oranı yüzde 50-yüzde 50 oranında mı? Arash AZARANFAR: Evet, suyun tahsis oranı yüzde 50-yüzde 50 oranındadır. Aras nehrinde, İran hem Ermenistan hem de Azerbaycan ile kıyıdaştır. Her iki ülke ile ayrı ayrı ikili anlaşmalara sahiptir. ORSAM: Aras nehrinin sınır oluşturduğu Ermenistan ve Azerbaycan ile anlaşmaları ikili olarak mı gerçekleştirildi? Üç ülkenin imzaladığı bir anlaşma var mı? Arash AZARANFAR: Evet, tüm anlaşmalar ikilidir. ORSAM: Su kaynakları yönetimi ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Tüm vilayetler sınırları içerisinde yer alan suları kendi otoriteleri altında yönetmektedirler. Arash AZARANFAR: Su Kaynakları Yönetim Kurumu, vilayet su otoritelerin yönetmektedir ve bölgesel olan su otoriteleri diğer ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 havzalar ile işbirliği yapmak zorundadırlar. Yasalara ve İran Enerji Bakanlığı, Su ve Atık sular işleri biriminin kriterlerine göre Su Kaynakları Yönetim Kurumu, bölgesel su otoritelerinin ilişkilerini ve planlarını kontrol etmektedir. ORSAM Arash AZARANFAR: Ben teşekkür ederim. Bu söyleşi 8 Ekim 2011 tarihinde İstanbul’da ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır. ORSAM: Sayın Azaranfar, bize değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 89 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM DR. AL-MOSSAVI: “FEDERATİF YÖNETİM IRAK’TA SU KAYNAKLARI YÖNETİMİNİ ZORLAŞTIRABİLİR” 16 Aralık 2011 ORSAM Su Araştırmaları Programı, Irak’ın Stockholm’daki Kültürel Temsilcilik Konsolosu Dr. Betül Al-Mossavi ile Irak’ın su sorunları hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi. “1991’den Bugüne Türkiye’nin Arap Körfezi Politikası ve Gelecek Doktrini”isimli bir kitabı da bulunan Al-Mossavi, Irak Su Kaynakları Bakanlığı’nın su sıkıntısının hafifletilmesi için ivedilikle birtakım projeleri hayata geçirmeye çalıştığını söyledi. Al-Mossavi, federatif yönetim yapısının ise gelecekte Irak’ın su kaynakları yönetimi için yeni sorunlara kaynaklık edebileceğini belirtti. ORSAM: Öncelikle bizi Bağdat’ta misafir ettiğiniz için Irak halkı namına sizlere teşekkür ederiz. Irak ve Türkiye arasındaki su sorununa Irak Devleti’nin bakışını yorumlayabilir misiniz? Ve su sorunun çözümü sizce nasıl olur? Betül Al-MOSSAVİ: Irak hükümeti, akademisyenler ve siyasetçiler Türkiye’nin bu sorunu bazen siyasi kazançları için kullandığını düşünüyor. Konuyu “petrol yerine su” haline getiriyor. Bu nedenle biran önce anlaşmaya varmamız lazım. Bu sınıraşan bir nehir midir, yoksa uluslararası bir nehir midir? ORSAM: Türkiye’nin konunun çözümü için önerdiği 3 aşamalı plan vardı. Bu planda Fırat ve Dicle Havzasının su kaynaklarının ve toprak kaynaklarının belirlenmesi ve buna göre tahsisi öngörülmüştü. Fakat zamanında bu plan Irak ve Suriye hükümetleri tarafından reddedilmişti. Fırat ve Dicle havzasının tümüne dair verilerinin tamamlanıp daha sonra bu suların ülkeler arasında tahsisine gidilmesi konusunda sı- 90 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 kıntı yaşanıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Betül Al-MOSSAVİ: Irak savaştan çıkmış ve siyasi sıkıntılar içinde. Türkiye bu dönem içerisinde projeler yapmış ve barajlar kurmuş durumda. Irak’a ulaşan su miktarı azalmış bu da bize büyük zararlar vermiştir. Ziraat Irak’ta bitmek üzeredir. Birçok yer çölleşmiş, çok yer temiz sudan mahrum kalmıştır. Bu sıkıntılar siyasi açıdan Türkiye’ye kötü bir imaj çizdi. Türkiye’nin o dönemde bize yardımcı olmak yerine bu tarz projeler yapması, fırsatçı bir ülke olarak algılanmasına yol açtı. ORSAM: Irak’taki genel görüş bu mudur? Betül Al-MOSSAVİ: Hem siyasi çevreler hem de akademik çevreler bu görüştedir. Halka su sorunun nedenini sorduğunuzda “Suyu Türkiye kesti” cevabını almaktasınız. Irak milleti Türkiye’nin Irak’ın zayıf durumunu kullandığını ve bu dönemde suyunu kesmeye çalıştığını düşünüyor. Irak’ın eski gücünde olsaydı buna cesaret edemeyeceği konuşuluyor. Bu da Irak’ın zayıflığından faydalanan bir Türkiye’yi düşman olarak görmeye yol açıyor. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM: Peki, bu projelerin çok eskilere dayandığını hatta bazılarının 1950’lerden beri planlandığını Iraklı akademisyenler bilmiyor mu? Betül Al-MOSSAVİ: 50 yıl önce böyle bir projenin olduğu bilinse bile bazı koşullar değişmiştir. Irak’ın ziraat bölgelerinin birçoğu yağmura bağlıdır, nehirlere değil. Ancak küresel ısınmadan dolayı son yıllarda yağış miktarı azalmış ve insanlar nehirlere ihtiyaç duymaya başlamıştır. Öncelere insanlar sel olmasından korkuyorlardı. Kimse yağmurun azalacağını düşünmezdi. Ve Türkiye’nin suyu azaltması İran’la eş zamanlı olmuştur. Karun Nehri tamamen kesilmiştir. İnsanlar büyük su sıkıntısı yaşamıştır. Iraklılar böyle bir dönemde Türkiye’den tam destek beklemekteydi. Yeni hükümette yanımızda olması isteniyordu. Bu istek hala devam etmektedir. Biz Türkiye’nin bizi desteklemesini ve bize yardım etmesini istiyoruz. Irak, 1980’den bugüne kadar hep savaş içindeydi. Savaşan bir ülkenin suyu düşünme ve onun kullanımıyla ilgili proje yapma ihtimali çok düşüktü. Savaş yaşamayan Türkiye’nin bu tarz projeler yapması daha kolay. ORSAM: Peki, yeni Irak hükümetiyle birlikte Irak’ın istikrara kavuşması sonrasında, Irak’ın su alt yapısını geliştirmeye yönelik ne tür projeler yapılması planlanıyor? Betül Al-MOSSAVİ: Bildiğim kadarıyla Su Bakanlığı büyük bir bütçeyi suyu en iyi şekilde kullanmak için projelere ayırmış. ORSAM ORSAM: Peki, bir siyaset bilimci olarak sizce Irak’taki federal yapı su yönetimini nasıl etkiler? Betül Al-MOSSAVİ: Bu konu ileride büyük bir sorun olabilir. Şimdi nasıl Türkiye suyu kesiyorsa ileride Kürt Bölgesi de kesebilir. Bu sorun üzerinde şimdiden çalışılması ve bazı anlaşmalar yapılması lazım. Şunu belirtmek istiyorum, anayasamızda federasyonların haklarını ve varlıklarını bütün Irak milletiyle paylaşmak zorunda oldukları yazmaktadır. ORSAM: Peki, bu sorunun çözümünde siyasetçilerden bağımsız olarak Iraklı ve Türk akademisyenler neler yapabilirler? Betül Al-MOSSAVİ: Bu konunun çözümü sadece uluslararası bir anlaşmayla sağlanabilir. Akademisyenler öncelikli olarak kavramlarda anlaşmalıdır. Bu su uluslararası bir su mudur? Türkiye, Suriye ve Irak arasında sınıraşan bir nehir midir? Bu nehir bir ülkenin değildir. Bu nehrin sahibi içinden geçtiği tüm ülkelerdir. Yapılacak anlaşmayla herkes hakkı kadarını almalıdır. Ayrıca akademisyenler vasıtasıyla uluslararası bir komisyon kurulmalıdır. Sorunun çözümünü ancak bu sağlar. ORSAM: Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. * Bu söyleşi ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Seyfi KILIÇ tarafından 1 Aralık 2011 tarihinde Bağdat’ta yapılmıştır. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 91 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI SU YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRÜ PROF. DR. CUMALİ KINACI: “SU YÖNETİMİNDE KOORDİNASYON EKSİKLİĞİNİ GİDERMEYİ AMAÇLIYORUZ” 21 Aralık 2011 Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı su yönetiminde Türkiye’de çok sayıda kurum ve kuruluşun suyla ilgili görev ve yetkiye sahip olduğunu belirterek, en az yedi bakanlığın bu konuda yetkisi bulunduğunu ve bu yetkiler kullanılırken herhangi bir koordinasyon içinde çalışılmadığını ifade etti. 6 Temmuz 2011 tarihinde kurulan Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün bu alandaki eksikliği giderme amacıyla faaliyetine başladığını belirten Prof. Dr. Kınacı, henüz yeni bir kurum olarak çok sayıda kurum ve kuruluşu daha verimli şekilde bir araya getirmeye çalışıp, milli bir politika oluşturulmasını sağlamayı amaçladıklarını vurguladı. ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz? Cumali KINACI: İstanbul Teknik Üniversitesi’nden 1980 yılında inşaat mühendisi olarak mezun oldum. 26 Ocak 1981 tarihinden bu yana İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde çalışmaktayım. Öğretim üyeliğine ek olarak söz konusu bölümde idareci olarak da görev yaptım. 22 Ekim 2010 tarihinden 11 Temmuz 2011 tarihine kadar Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü görevini yürüttüm. Su sektöründeki yeni yapılanma sürecinde 4 Temmuz 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 645 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 6 Temmuz 2011 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde Su Yönetimi Genel Müdürlüğü (SYGM) kuruldu. Bu Genel Müdürlüğün ilk personeliyim ve 14 Temmuz 2011’de Su Yönetimi 92 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 Genel Müdürü ve ilk personeli olarak göreve başladım. Bir süre tek başıma görev yaptım. Bu nedenle Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nü kendi çocuğum gibi görüyorum. Akademik kariyerimi Çevre Mühendisliği alanının su yönetimi, arıtma teknolojisi ve çevre ekonomisi konularında yaptım. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nü İTÜ’den izinli ve görevli olarak yürütüyorum. ORSAM: Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün kuruluş amacı nedir? Cumali KINACI: Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, adı üzerinde, suyun yönetimini sağlamak amacıyla kuruldu. Halihazırda Türkiye’de çok sayıda kurum ve kuruluş suyla ilgili görev ve yetkiye sahiptir. En az yedi bakanlığın bu konuda yetkisi bulunmaktadır ve bu yetkiyi kullanırken herhangi bir koordinasyon içinde çalışılmamaktadır. Yetki kullanımı sırasında çakışmalar ve iç içe geçmeler yaşanmaktadır. Zamanında belli ihtiyaçlara göre bir takım görev ve yetkiler değişik kurumlara verilmiştir. Daha sonra su yönetiminin bir genel müdürlük olarak kurulma ihtiyacı hissedilmiştir. Aynı şekilde AB Su Çerçeve Direktifi’nin temel taleplerinden birisi de yatırımcı kuruluşlardan ayrı bir yapılanma olarak Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün kurulmasıdır. Mevcut durumda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 (DSİ) yatırıma yönelik olarak yapılanmıştır ve yatırıma yönelik olduğu için aynı zamanda bir taraftır. Su, içme-kullanma, sulama, enerji üretimi, endüstri, doğal hayatın sürdürülmesi, ulaştırma, su ürünlerinin yetiştirilmesi, dinlenme, turizm amaçlı olarak kullanılabilir. Bu kullanıcıların her biri ayrı bir taraftır. Zira bir su kaynağı DSİ açısından bakıldığında farklı bir öncelik, başka bir kurum/kuruluş açısından bakıldığında farklı bir öncelik ve bir vatandaş açısından bakıldığında farklı bir öncelik taşıyabilir. Bu amaçların tümünü birlikte değerlendirecek, genel esasları ortaya koyacak, koordinasyonu sağlayacak, mevzuat geliştirecek, standart ve kriter belirleyecek bir kuruma ihtiyaç bulunmaktadır. Şu ana kadar kurum/kuruluşlar münferit projeler bazında çalışmışlardır. Örneğin, DSİ tarafından bir baraj inşa edilmiş ve sadece bu baraj havzasının yönetimiyle ilgili konular üzerinde çalışılmıştır. Halbuki bu çalışmanın nehir havzası bazında bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Sakarya Havzası’nı düşünecek olursanız, havza Ankara ve Kütahya’dan başlayıp Adapazarı, Eskişehir, Bilecik hatta Bursa’nın bir kısmını içine alan bir bölgeyi kapsamaktadır. Ankara’nın içinden geçen Ankara Çayı Sakarya Nehri vasıtasıyla Adapazarı’ndan Karadeniz’e dökülmektedir. Bu havzada herkes suyu farklı amaçlarla kullanmaktadır. Bir kısmı içme kullanma, sulama, sanayi su ihtiyacı gibi maksatlarla nehirden su çekerek bir taraftan mansaba giden su miktarını azaltmakta, diğer taraftan ise kirli atıksularını Sakarya Nehri’ne boşaltarak havzanın aşağı tarafındakilerin suyu kullanımını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle havzanın bir bütün olarak değerlendirilmesi ve yönetiminin bir bütün olarak sağlanması gerekmektedir. Tüm bu amaçlar doğrultusunda Su Yönetimi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. ORSAM: Su Yönetimi Genel Müdürlüğü hangi kurumlarla işbirliği halindedir? ORSAM Cumali KINACI: SYGM, başta Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü, İller Bankası A. Ş., Tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, belediyelerin bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı (sınır aşan sular konusunda), Kültür ve Turizm Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluşla işbirliği halinde çalışmalarına başlamış bulunmaktadır. Ayrıca Su Enstitüsü ve ORSAM gibi kurum ve kuruluşlar da işbirliği halinde olduğu kuruluşlar arasındadır. ORSAM: Türkiye’nin su yönetimine dair uzun yıllara dayanan bir tecrübesi var. Peki, şu an tüm havzalarımızın tarımsal, evsel ve endüstriyel kullanımına ilişkin planlar açısından ne durumdayız? Cumali KINACI: Türkiye’nin havza yönetimi konusunda uzun süreli bir tecrübesi olduğunu söylemek zordur. Havza bazında su yönetimi Türkiye’nin gündemine son on senedir girmiş bulunmaktadır. Halihazırda “Havza Koruma Eylem Planları” hazırlanmaktadır. Türkiye’de 25 havza bulunmaktadır. Bu 25 havzadan 11 tanesinin havza koruma eylem planı hazırlanmıştır. Kalan 14 tane havzanın koruma eylem planları ise 7 Aralık 2011 tarihinde Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi’ne (TÜBİTAK-MAM’a) ihale edilmiştir. Söz konusu planlar en geç 2013 yılının Aralık ayı içerisinde tamamlanacaktır. Bundan sonraki aşama Havza Koruma Eylem Planları’nın uygulanmasıdır. Müteakiben 2013 yılından başlamak üzere havza koruma eylem planı bitmiş olan havzalar için Havza Yönetim Planları’nın hazırlanmasına başlanacaktır. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 93 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Havza Yönetim Planları da hazırlandığı zaman havzaların bir bütün olarak düşünüldüğü ve yönetildiği yeni bir yapılanma başlamış olacak. Bu durum, hem İçişleri Bakanlığı hem de diğer Genel Müdürlükler ve kurumlar açısından radikal ve köklü değişiklikler gerektirmektedir. Hem Ankara’da Merkez Teşkilat hem de havzalarda uzantıları kurulacaktır. Örneğin, Kızılırmak Havza Teşkilatı oluşturulacaktır. Ama suyu kullananlar da dahil olmak üzere birçok paydaş bu teşkilatın yönetiminde söz sahibi olacaktır. Şu anda konu olgunlaşmadığı için çok fazla detay veremiyorum. Üzerinde çok tartışılması ve köklü yasal değişiklikler yapılması gerekiyor. Bu konudaki hazırlıklara önümüzdeki yıllarda başlanacaktır. ORSAM: Peki, şu an SYGM tarafından ne gibi projeler yürütülüyor? Cumali KINACI: Daha öncede belirttiğim gibi SYGM sıfırdan kurulan ve henüz altı aylık bir geçmişi olan bir birimdir. Birçok farklı genel müdürlükten personel transfer edilerek idari yapı oluşturulmuş, diğer taraftan yeni mezun elemanlar alınarak yapacakları işler konusunda eğitilmeye başlanılmıştır. SYGM başka bir kurum veya kuruluşun bölünmesiyle oluşturulmuş bir yapı değildir. Görevlerinin büyük çoğunluğu ilk defa tanımlanmış olup bürokrasi için de yeni konulardır. Özetle görevlerimizin büyük çoğunluğu ilk defa yapılacaktır. Diğer taraftan teşkilatlanma çalışmalarımız da devam etmektedir. Bu nedenle de faaliyetlerimize yeni yeni başladığımızı söylemek mümkündür. Şu anda tüm havzalar için havza koruma eylem planlarını tamamlamaya çalışıyoruz. İçme suyu havzalarının korunması için özel hüküm belirleme çalışmaları devam etmektedir. İçme suyu elde edilen bir baraj gölünü düşünün. O baraj gölünde, tüm Türkiye’de uygulanan yönetmeliği uygulamak su kalitesi ve su miktarı 94 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 açısından sıkıntılar doğurabiliyor. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü suyun sadece miktar olarak değil kalite olarak da değerlendirilmesi gerektiğinin farkındadır. Bu yıl Eğridir Gölü, Porsuk Baraj Gölü ve Atatürk Baraj Gölü’nde özel hüküm belirleme çalışmaları tamamlanmış olup, mevcut durumda toplam 13 tane içme suyu özel hüküm belirleme çalışması bitirilmiştir. Yaklaşık 30 tane içme suyu havzası için özel hüküm belirleme çalışmalarına önümüzdeki dönemde başlanacaktır. TÜBİTAKMAM ile 7 Aralık 2011 tarihinde imzalanan protokol ile de Beyşehir Gölü ve Karacaören Baraj Gölü’nün özel hüküm belirleme çalışmaları başlatılmıştır. Bu faaliyetlere ek olarak suyun verimli kullanımıyla ilgili çalışmalarımız da yürütülmektedir. Atıksuların yeniden kullanımına önem veriyoruz. Mesela evsel atıksuların sulamada tekrar kullanılabilirliği konusunda çalışmaları başlattık. İlk olarak Hollanda Hükümeti’nden 750.000 Euro’luk bir fon temin ederek Akarçay Kapalı Havzası’ndaki evsel atık suların sulamada kullanılabilirliğiyle ilgili bir proje başlatıyoruz. Ayrıca büyük turistlik tesislerden başlamak üzere iki şebeke kurulması ve arıtılmış suyun tekrar tuvaletlerde kullanılması, içme ve kullanma suları için ayrı şebekeler tesis edilmesine yönelik bir projemiz mevcuttur. Türkiye’de hangi ilde ne kadar su kaçağının olduğu ve bu kaçakların nasıl kontrol altına alınabileceği hususları çok önemlidir. Bu amaçla, su kaçaklarıyla ilgili envanter çalışmasını başlattık. Aynı zamanda kişi, ürün, kurum, kuruluş, yerleşim birimi, ülke gibi birimler başına düşen su anlamına gelen su ayak izi çalışmasına başlıyoruz. Su ayak izi, içtiğimiz suyun miktarından giyinme ve yemek gibi ihtiyaçlarımıza harcanan su miktarları dahil olmak üzere kullanılan tüm suları kapsamaktadır. Kişinin, ülkenin ve ürünlerin su ayak izini belirleme çalışmasına da başlıyoruz. ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 Bunun dışında su hukuku konusuyla ilgili çalışmalarımız devam etmektedir. Türkiye’de su mevzuatını çok iyi bilen mühendislerimiz bulunmakla birlikte, ulusal ve uluslararası su hukuku konusunda yetişmiş hukukçu kapasitemizin daha fazla artması gerekmektedir. Bu konuda çalışmalar yürütecek, faaliyetleri izleyip denetleyecek, dünyadaki gelişmeleri takip edecek bir yapılanma oluşturuyoruz. Su hukuku konusunda uzman bir grup kurmaya ve onları bu konuda yetiştirmeye çalışıyoruz. Bunun dışında sınıraşan sularla ilgili ayrı bir yapılanma oluşturduk ve faaliyetlere başladık. Politikalar geliştirmek, bu konuyla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamak, teknik altyapıyı oluşturmak istiyoruz. Bu konuda farklı sivil toplum kuruluşları ve resmi kurumlar çalışmaktadır. Bu kurumlar arasında koordinasyonu sağlayabilecek, onlarla iletişim halinde olup ülke politikasının gelişmesine katkı sağlayacak şekilde yorumlayacak bir yapılanmayı hedefliyoruz. Ayrıca, hem uluslararası ilişkileri takip edecek hem de su politikası geliştirecek bir yapılanma da oluşturulmuş olup, bu birimler de faaliyetlerine başlamışlardır. Takdir edersiniz ki bunlar zor ve iddialı konulardır. Şu anda Türkiye’de gerek sivil toplum kuruluşları gerekse kamu kuruluşları birbirinden habersiz ve koordinasyonsuz çalışmalar yürütmektedirler. Bizim amacımız bu çalışmaları bir araya getirerek ulusal bir su politikası oluşumuna katkı sağlamaktır. Diğer bir amacımız su kalitesinin izlenmesidir. Türkiye’de çok sayıda kurum ve kuruluş kendi amaçları doğrultusunda su kalitesini izlemeye çalışıyor. Ancak, bu faaliyetler zaman zaman birbiriyle çakışıyor. Kirlilik, hidrolojik ve hidromorfolojik parametrelerinin hangilerinin hangi istasyonlarda kim tarafından ölçüleceğinin kararlaştırılması için merkezi bir yapıya ihtiyacımız bulunmaktadır. Birlikte faaliyet göstererek ölçme maliyetlerinin azaltılmasını ve daha verimli kullanılabilecek verilere ula- ORSAM şılmasını hedeflemekteyiz. Bu verileri elde ettikten sonra bir su bilgi sisteminin kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Her kurumda farklı bilgiler var ve bu bilgiler her kurumun kendi amaçları doğrultusunda kullanıyor ve kurumlar bu verileri paylaşmayı arzu etmiyor. Genel Müdürlüğümüzün kuruluş kanununa göre tüm kurum ve kuruluşlar bu bilgileri talebimiz durumunda vermekle mükelleftirler. Biz bu bilgileri toparlayacağız ve stratejik bilgiler hariç diğerlerini talep edenlere sunacağız. Yani bir envanter çalışması yapmamız, ham ve işlenmiş bilgileri toparlayıp veri tabanına dönüştürmemiz gerekiyor. Bu veriler üzerinde hidrolojik ve istatistiksel değerlendirmeler yapılmalıdır. Hidrolojik modeller kurulması sağlanmalı ve mevcut modellerin bizim havzalara uygulanabilirliği araştırılmalıdır. İstatistik ve hidroloji konularında yeni bir yapılanma talebimiz oldu ve bu talebimiz Sayın Bakanımız tarafından onaylandı. Esas problemlerimizden birisi su tahsisidir. Münferit su tahsisleri halihazırda, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Örneğin yeraltısuyunu ele alırsak, bireyler kişisel olarak “Ben burada kuyu açabilir miyim?” diye başvuruda bulunuyor. DSİ o başvuruyu değerlendirip kabul veya reddediyor. Bu başvurular havza bazında bir bütün olarak değerlendirilemediği için yeraltı suları aşırı olarak kullanılmakta ve su seviyesi hızlı bir şekilde düşebilmektedir. Bu ve benzeri sebeplerle suyun havza bazında sektörel olarak tahsisi büyük önem kazanmaktadır. Bir su havzasında su hangi esaslar çerçevesinde ne oranda içme suyu, ne oranda sulama suyu ne oranda enerji üretimi ne oranda doğal hayatın korunması için kullanılacak bilinmiyor. Bununla ilgili yeni bir yapılanma başlattık, ancak bu faaliyetin yürütülmesi oldukça çok zor. Çünkü her havza için bu değerlendirmenin ayrı ayrı yapılması gerekiyor. Şu anda alt yapısını oluşturmaya çalışıyoruz. Örneğin “Kızılırmak hangi oranda hangi maksatla kul- ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 95 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM lanılacak” sorusunun cevabı oldukça zor verilebilir, çünkü uzun yıllar o havzada çalışmayı gerektiriyor. Bu hususla ilgili Su Kanunu’na da bir hüküm konulacak. Bildiğiniz üzere, Su Kanunu 1926 yılında çıkarılmıştır ve o dönemdeki ihtiyaçlar çerçevesinde hazırlanmıştır. O zaman öncelikli olan hususlar içme ve kullanma suyuydu. Şimdi ihtiyaçlar çeşitlendi ve talepler arttı. Başlangıçta suyun kalitesi esas alınmadan miktar hesaplanıyordu. Şimdi hem miktar hem de kalite anlamında Su Kanunu’nun yenilenmesi gerekiyor. Bu konuda çalışmalara devam ediyoruz. Biz SYGM olarak mevzuat geliştirme konusunda koordinasyon görevini de üstlenmiş bulunmaktayız. Şu anda 10’dan fazla yönetmeliğin revizyonuyla uğraşıyoruz. Ayrıca çok sayıda yeni yönetmelik üzerinde çalışıyoruz. Özetle SYGM’nin önemli görevlerinden birisi de su mevzuatının geliştirilmesini sağlamaktır. Genel Müdürlüğümüz için önemli konulardan bir diğeri de suyun taşkın olması ya da kuraklık olması durumundaki yönetimi. Bununla ilgili yeni bir yapılanma oluşturduk. İlk olarak Karadeniz Bölgesi’ndeki bir havzada uygulama yapacağız. Bu kapsamda, değişik iklim şartlarında ve farklı yağış sürelerinde ölçümler yapılacak. Örneğin, 10 dakika içinde 50 kilogram yağış olması halinde farklı kesitlerden ne kadar su geçecek? Süreleri ve yağış miktarlarını değiştirerek çalışmalarımızı yapacağız. Bu sayede, o havza için risk haritaları hazırlayacağız ve bu haritalar sayesinde alınabilecek tedbirleri belirleyeceğiz. Tedbirlerin alınmaması halinde oluşabilecek zarar haritaları hazırlayacağız. Taşkının tam tersi durum olan kurak dönemle ilgi olarak da faaliyetlerimiz gerçekleştirilecektir. Mesela Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde kurak dönemlerle ilgili çalışan bir çalışma grubu yer almaktadır. Ancak, anılan grup sadece sulama açısından konuyu ele almaktadır. Şu ana kadar belirlendiğine göre suyun 12 farklı sektörel kullanım amacı bulunmaktadır. Bu konu 96 ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ile ilgili çalışacak olan birimimiz de kurulmak üzere olup bütün sektörel su kullanımlarını dikkate alacak kurak dönem su yönetim planlarının hazırlanmasına başlanacaktır. İlaveten, su kalitesinin geliştirilmesi de yine Genel Müdürlüğümüzün görev, yetki ve sorumluluğu altında yer almaktadır. İçme suyu havzalarında kullanım amaçlarına göre her bir su kaynağı için su kalitesinin hangi seviyede olması gerekir? Su kalitesinin yönetmeliklere göre belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, halihazırda içme sularında bulunan eser tehlikeli maddeler belirlenecek, bunlardan hangilerinin hangi metotla ve hangi aralıklarla izleneceğine karar verilecek, bu konuda bir yönetmelik hazırlanacaktır. Bu konuda yeni bir proje çalışmasına başlanılmıştır. ORSAM: Kurumunuzun yurtdışıyla olan ilişkileri ne durumdadır? Cumali KINACI: Genel Müdürlüğümüzün kurulmasının temel amaçlarından birisi de uluslararası ilişkilerin takip edilmesidir. Türkiye’nin su politikasının oluşturulması, bu politikaya uygun bir iç politikanın izlenmesi, dışarıdaki gelişmelerin takip edilmesi ve ilgili kurum ve kuruluşlara aktarılması gerekmektedir. Bu ifadelerimden “Türkiye’de sadece biz varız, başka kuruma ihtiyaç yoktur” anlaşılmasın. Biz sadece çok sayıda kurum ve kuruluşu daha verimli şekilde bir araya getirmeye çalışıp milli bir politika oluşturulmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Mesela Dışişleri Bakanlığı’yla sürekli işbirliği içindeyiz. Söz konusu Bakanlığa teknik olarak destek vermekte ve uluslararası ilişkiler açısından nasıl davranmamız gerektiği konusunda görüşler almaktayız. Uluslararası kurum ve kuruluşlarla, teknik konularda işbirliği yapabilmek için ulusal kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde, çalışmalara başlamış bulunmaktayız. Ayrıca su hukuku ve politikası konularında uluslararası gelişmelerin izlenmesine de baş- ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 lanılmış bulunulmaktadır. Sonraki dönemlerde bu gelişmeler raporlanarak ilgili mercilere sunulacaktır. ORSAM: Eklemek istediğiniz bir konu var mı? Cumali KINACI: Genel Müdürlüğümüzün mevcut durumunu, görevlerini, yapacaklarını çok hızlı bir şekilde anlatmaya çalıştım. Belki atladığım temel noktalar da olmuş olabilir. Yeni bir genel müdürlüğün kurulması ile toplum tarafından görev ve yetkilerin ne olduğunun anlaşılması zaman alabilir. Genel Müdürlüğümüzün verimli olabilmesi için diğer kurum ve kuruluşlarla birlikte çalışmaya ihtiyacımız bulunmaktadır. Kurumumuzu tanıtmakta her zaman yeterli olamayabiliriz. Bu anlamda, ORSAM gibi kuruluşların desteği bizim için önemlidir. Türkiye’nin milli su politikasının ne olması gerektiği ve farklı kurumların nasıl bir araya geleceği konusunda çalışmalar yapılması gerekiyor. Yabancı ülkelerde birçok saygın düşünce kuruluşu var. Bizim ülkemizin de benzer düşünce kuruluşlarına ihtiyacı var. Bu bakımdan ORSAM ve benzeri kuruluşların kurulması çok önemlidir. Birçok alternatifi değerlendirmek, farklı görüşler üretmek ve bu görüşleri resmi kurumlara aktarmak sivil toplum kuruluşlarının görevidir. ORSAM Kamunun da onlara destek vermesi gerekiyor. Kamu kurum/kuruluşları ile ORSAM gibi sivil toplum kuruluşlarının fikir alışverişinde bulunması büyük önem taşımaktadır. Son olarak bir hususu daha eklemek istiyorum. Daha önce de belirttiğim üzere Genel Müdürlüğümüz yeni kurulmuş ve sıfırdan örgütlenmeye çalışan bir kurumdur. Görevlerinin önemli bir kısmı kamuoyu ve bürokrasi için oldukça yenidir ve bu konuların bazılarında yetişmiş insan gücü bulmak mümkün olamamaktadır. Mesela havza bazında sektörel su tahsisi böyledir. Genel Müdürlüğümüzün yetişmiş elemanlarla yapılanmasını ve altyapısını tamamlaması zaman alabilecektir. Bu konularda anlayış, sabır ve diğer kurum/ kuruluşlarla işbirliği çalışanların iş verimi ve motivasyonu açısından büyük önem taşımaktadır. İnanıyorum ki Genel Müdürlüğümüzün yaptıkları, yapacakları ve ülkemiz açısından önemi 2 – 3 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içinde çok daha iyi görülecek ve anlaşılacaktır. ORSAM: Vakit ayırıp sorularımızı cevapladığınız için çok teşekkür ederiz. * Bu söyleşi ORSAM Su Araştırmaları Uzmanı Dr. Seyfi KILIÇ tarafından 8 Aralık 2011 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 97 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORSAM RAPORLARI ORSAM Rapor No: 1 Mart 2009 Deniz Haydutluğu ile Mücadele ve Türkiye’nin Konumu: Somali Örneği (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 2 Nisan 2009 60. Yılında Nato ve Türkiye (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 3 Mayıs 2009 Irak’ın Kilit Noktası: Telafer (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 4 Temmuz 2009 2009 Lübnan Seçimleri: Kazananlar, Kaybedenler ve Türkiye (Tr) ORSAM Rapor No: 5 Ağustos 2009 Türkiye-Lübnan İlişkileri: Lübnanlı Dinsel ve Mezhepsel Grupların Türkiye Algılaması (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 6 Kasım 2009 Tuzhurmatu Türkmenleri: Bir Başarı Hikayesi (Tr - Eng - Ar) ORSAM Rapor No: 7 Kasım 2009 Unutulmuş Türkmen Diyarı: Diyala (Tr - Eng - Ar) ORSAM Rapor No: 8 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 1 Aralık 2009 Karadeniz’in Bütünleşmesi İçin Abhazya (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 9 Ocak 2010 Yemen Sorunu: Bölgesel Savaşa Doğru mu? (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 10 Yemen İç Savaşı: İktidar Mücadelesi, Bölgesel Etkiler ve Türkiye ile İlişkiler (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 11 Şubat 2010 Unutulan Türkler: Lübnan’da Türk Varlığı (Tr – Eng – Ar) ORSAM Rapor No: 12 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 2 Şubat 2010 Rusya Federasyonu’nun Bakışı: Irak Faktörünün Türkiye’nin Ortadoğu Politikasına Etkisi (1990-2008) (Tr - Rus) 98 ORSAM Rapor No: 13 Şubat 2010 7 Mart 2010 Irak Seçimleri Öncesi Şii Kökenli Parti ve Seçmenlerin Politik Davranışlarının Analizi (Tr) ORSAM Rapor No: 24 Ocak 2011 Kuveyt Emirliği: Savaş ve Barış Arasındaki El Sabah İktidarı ve Türkiye ile İlişkiler (Tr) ORSAM Rapor No: 14 Şubat 2010 Seçim Öncesi Irak’ta Siyasal Durum ve Seçime İlişkin Beklentiler (Tr) ORSAM Rapor No: 25 Ocak 2011 Hukuki ve Siyasi Yönleriyle Güvenlik Konseyi’nin İran Ambargosu (Tr) ORSAM Rapor No: 15 Mart 2010 Orsam Heyetinin 7 Mart 2010 Irak Seçimlerine İlişkin Gözlem Raporu (Tr) ORSAM Rapor No: 16 Nisan 2010 Oman Sultanlığı: Arap Yarımadasında Geleneksel ile Modernite Arasında Bir Ülke (Tr) ORSAM Rapor No: 17 Nisan 2010 7 Mart 2010 Irak Parlamento Seçim Sonuçlarının ve Yeni Siyasal Denklemin Değerlendirilmesi (Tr) ORSAM Rapor No: 18 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 3 Mayıs 2010 Komşuluktan Stratejik İşbirliğine: Türk-Rus İlişkileri (Tr - Rus) ORSAM Rapor No: 19 Eylül 2010 Türkiye’ye Yönelik Türkmen Göçü ve Türkiye’deki Türkmen Varlığı (Tr) ORSAM Rapor No: 20 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 4 Ekim 2010 Kırgızistan’da Mevcut Durum, İktidar Değişiminin Nedenleri ve Kısa Vadeli Öngörüler (Tr) ORSAM Rapor No: 21 Kasım 2010 Irak’tan Irağa: 2003 Sonrası Irak’tan Komşu Ülkelere ve Türkiye’ye Yönelik Göçler (Tr) ORSAM Rapor No: 22 Ocak 2011 Türkiye-Yemen İlişkileri ve Yemen’deki Türkiye Algısı (Tr – Eng – Ar) ORSAM Rapor No: 23 Ocak 2011 Katar-Irak-Türkiye-Avrupa Doğal Gaz Boru Hattı Projesi Mümkün mü? (Tr - Eng) ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM Rapor No: 26 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 5 Şubat 2011 Kırgızistan’da Son Gelişmeler: Dün, Bugün, Yarın (Tr - Rus) ORSAM Rapor No: 27 Şubat 2011 Mısır Devriminin Ayak Sesleri: Bir Devrin Sonu mu? (Tr) ORSAM Rapor No: 28 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 6 Şubat 2011 Uluslararası Deniz Hukukunda Kıyı Devletlerinin Gemilere El Koyma Yetkisinin Sınırları: Gürcistan’ın Karadeniz’de Seyreden Gemilere El Koyması (Tr) ORSAM Rapor No: 35 Mart 2011 Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelişmeler (Tr) ORSAM Rapor No: 36 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 1 Mart 2011 Eu’s Water Framework Directive Implementation in Turkey: The Draft National Implementation Plan (Eng) ORSAM Rapor No: 37 Mart 2011 Tunus Halk Devrimi ve Sonrası (Tr) ORSAM Rapor No: 38 Mart 2011 Libya Savaşı, Uluslararası Müdahale ve Türkiye (Tr) ORSAM Rapor No: 39 Mart 2011 Tarihten Günümüze Libya (Tr) ORSAM Rapor No: 40 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 2 Mart 2011 İklim Değişiminin Güvenlik Boyutu ve Ortadoğu’ya Etkileri (Tr) ORSAM Rapor No: 29 Şubat 2011 Tunus Halk Devrimi ve Türkiye Deneyimi (Tr) ORSAM Rapor No: 41 Mart 2011 Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak-1 (Tr) ORSAM Rapor No: 30 Şubat 2011 Kerkük’te Mülk Anlaşmazlıkları: Saha Araştırmasına Dayalı Bir Çalışma (Tr) ORSAM Rapor No: 42 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 3 Nisan 2011 Nil Nehri Havzasının Hidropolitik Tarihi ve Son Gelişmeler (Tr) ORSAM Rapor No: 31 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 7 Mart 2011 Afganistan ve Pakistan’da Yaşanan Gelişmeler ve Uluslararası Güvenliğe Etkileri (Tr) ORSAM Rapor No: 43 Nisan 2011 Kuzey Irak’ın Sosyal-Siyasal Yapısı ve Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Türkiye ile İlişkileri (Tr) ORSAM Rapor No: 32 Mart 2011 Suudi Arabistan’da Şii Muhalefet Sorunu ve Etkileri (Tr) ORSAM Rapor No: 33 Mart 2011 Irak’ta Türkmen Varlığı (Tr) ORSAM Rapor No: 34 Mart 2011 Irak’ta Türkmen Basını (Tr – Ar) ORSAM Rapor No: 44 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 4 Nisan 2011 Meriç Nehri Havzası Su Yönetimi’nde “Uluslararası İşbirliği” Zorunluluğu (Tr) ORSAM Rapor No: 45 Nisan 2011 Suriye’de Demokrasi mi İç Savaş mı? : Toplumsal-Siyasal Yapı, Değişim Senaryoları ve Sürecin Türkiye’ye Etkisi (Tr) ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM Rapor No: 46 Mayıs 2011 Suriye’de İktidar Mücadelesi, Uluslararası Toplumun Tepkisi ve Türkiye’nin Konumu (Tr) ORSAM Rapor No: 47 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 5 Mayıs 2011 Türkiye-Suriye İlişkileri: Sınıraşan Sularda Örnek İşbirliği Olarak Asi Dostluk Barajı (Tr) ORSAM Rapor No: 48 Mayıs 2011 Orsam Söyleşileri - 2 Iraklı Araplar, Azınlıklar ve Akademisyenler-1 (Tr) ORSAM Rapor No: 49 Mayıs 2011 Orsam Söyleşileri - 2 Irak Türkmenleri-1 (Tr) ORSAM Rapor No: 50 Mayıs 2011 Orsam Söyleşileri - 3 Iraklı Kürt Yetkililer, Akademisyenler ve Gazeteciler-1 (Tr) ORSAM Rapor No: 51 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 8 Mayıs 2011 75. Yılında Montrö Boğazlar Sözleşmesi Karadeniz’in Değişen Jeopolitiği Çerçevesinde (Tr) ORSAM Rapor No: 52 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 9 Mayıs 2011 Afganistan ve Bölgesel Güvenlik (Ortadoğu, Orta ve Güney Asya, Rusya Federasyonu) (Tr - Rus) ORSAM Rapor No: 53 Mayıs 2011 Madagaskar: Bağımsızlığın 50. Yılında Kazanımlar, Kaçan Fırsatlar ve Türkiye ile İlişkiler (Tr) ORSAM Rapor No: 54 Mayıs 2011 Iraklı Grupların Temel Siyasi Sorunlara Bakışı ve Türkiye İle İlişkiler: Saha Araştırmasına Dayalı Bir Çalışma (Tr) ORSAM Rapor No: 55 Haziran 2011 Suriye Muhalefeti’nin Antalya Toplantısı: Sonuçlar, Temel Sorunlara Bakış ve Türkiye’den Beklentiler (Tr) ORSAM Rapor No: 56 Haziran 2011 Seçimler ve Ak Parti’nin Tecrübesi (Tr – Ar) ORSAM Rapor No: 69 Eylül 2011 Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak - 4 (Tr) ORSAM Rapor No: 57 Haziran 2011 12 Haziran 2011 Türkiye Genel Seçimlerinin Ortadoğu Ülkelerindeki Yansımaları (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 70 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 10 Eylül 2011 XXI. Yüzyılda Rusya ve Türkiye’nin İran Politikaları (Tr - Rus) ORSAM Rapor No: 58 Temmuz 2011 Karikatürlerin Dilinden 12 Haziran 2011 Türkiye Genel Seçimlerinin Ortadoğu’daki Yansımaları (Tr) ORSAM Rapor No: 59 Temmuz 2011 Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak - 2 (Tr) ORSAM Rapor No: 60 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 6 Temmuz 2011 Mekong Nehri Suları Üzerinde İşbirliği ve İhtilaf (Tr-Eng) ORSAM Rapor No: 71 Eylül 2011 Gazze Sorunu: İsrail Ablukası, Uluslararası Hukuk, Palmer Raporu ve Türkiye’nin Yaklaşımı (Tr) ORSAM Rapor No: 72 Eylül 2011 Ortadoğu Ülkelerine Dair İstatistikler (Tr) ORSAM Rapor No: 73 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 11 Ekim 2011 Anadolu Etki Alanı (Tr-Eng) ORSAM Rapor No: 61 Temmuz 2011 Antalya’da 1-2 Haziran 2011 Tarihlerinde Gerçekleşen “Suriye’de Değişim Konferansı” nın Tam Deşifresi (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 74 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 12 Ekim 2011 Ukraine in Regress: The Tymoshenko Trial (Eng) ORSAM Rapor No: 62 Ağustos 2011 Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak - 3 (Tr) ORSAM Rapor No: 75 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 13 Ekim 2011 Kazaklar ve Kazakistanlılar (Tr) ORSAM Rapor No: 63 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 7 Ağustos 2011 Görünmez Stratejik Kaynak: Sınıraşan Yeraltı Suları (Tr) ORSAM Rapor No: 64 Ağustos 2011 AK Parti’nin 12 Haziran 2011 Genel Seçimlerindeki Zaferi (Tr – Ar) ORSAM Rapor No: 65 Ağustos 2011 Karikatürlerin Dilinden Arap Baharı - 1 (Tr) ORSAM Rapor No: 76 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 14 Ekim 2011 İtalya’da Unutulmuş Türk Varlığı: Moena Türkleri (Tr - It) ORSAM Rapor No: 77 Ekim 2011 ABD’nin Çekilmesinin Ardından Irak Politikasının Bölgesel, Küresel Etkileri ve Türkiye’ye Yansımaları (Tr) ORSAM Rapor No: 66 Ağustos 2011 Karikatürlerin Dilinden Libya İç savaşı ve Uluslararası Müdahale - 1 (Tr) ORSAM Rapor No: 78 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 8 Ekim 2011 Türkiye’de ve İsrail’de Yapay Sulak Alanlar ile Atıksu Arıtımı ve Atıksuyun Sulama Amaçlı Olarak Tekrar Kullanımı (Tr) ORSAM Rapor No: 67 Ağustos 2011 Somali: Bir Ulusun Yok Oluşu ve Türkiye’nin İnsani Yardım Girişimi (Tr) ORSAM Rapor No: 79 Ekim 2011 Yaklaşan Seçim Öncesi Tunus’ta Siyasal Denklemler (Tr) ORSAM Rapor No: 68 Eylül 2011 Karikatürlerde Usame Bin Ladin Operasyonu ve Yankıları (Tr) ORSAM Rapor No: 80 Ekim 2011 Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak - 5 (Tr) ORSAM ORSAM Rapor No: 81 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 15 Ekim 2011 Büyük Güçlerin Afganistan Politikaları (Tr-Eng) ORSAM Rapor No: 82 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 16 Ekim 2011 Bölge Devletlerinin Perspektifinden Afganistan (Tr-Eng) ORSAM Rapor No: 83 Kasım 2011 Suriye’de Değişimin Ortaya Çıkardığı Toplum: Suriye Türkmenleri (Tr) ORSAM Rapor No: 84 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 9 Kasım 2011 Somali’nin Açlık Felaketi: “Siyasi Kuraklık” mı Yoksa Doğal Afet mi? (Tr-Eng) ORSAM Rapor No: 85 Kasım 2011 Suriye Politik Kültüründe Tarihsel Pragmatizm, Beşar Esad Dönemi Suriye Dış Politikası ve TürkiyeSuriye İlişkileri (Tr) ORSAM Rapor No: 86 Kasım 2011 Geçmişten Günümüze Irak Türkmen Cephesi’nin Yapısı ve İdari Durumu (Tr) ORSAM Report No: 87 Kasım 2011 Turkmen in Iraq and Their Flight: A Demographic Question? (Eng) ORSAM Rapor No: 88 Kasım 2011 Irak’ta Bektaşilik (Türkmenler – Şebekler – Kakailer) (Tr) ORSAM Rapor No: 89 Kasım 2011 Değişim Sürecindeki Fas Monarşisi: Evrim mi? Devrim mi? (Tr) ORSAM Rapor No: 90 Kasım 2011 Arap Dünyasının İstisnai Krallığı: Yerel Aktörler ve Arap-İsrail Uyuşmazlığı Çerçevesinde Ürdün Krallığı’nın Demokratikleşme Deneyimleri (Tr-Eng) ORSAM Rapor No: 91 Aralık 2011 Türkiye ve Arap Birliği’nin Suriye’ye Yaptırım Kararları ve Olası Sonuçları (Tr) ORSAM Rapor No: 92 Aralık 2011 Irak’ta İhtilaflı Bölgelerin Durumu (Tr) ORSAM Report No: 93 ORSAM Water Research Programme Report: 10 December 2011 Turkey and Wfd Harmonization: A Silent, But Significant Process (Eng) ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 99 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM ORSAM Rapor: 94 Aralık 2011 Türkiye-Fransa Krizinde Algının Rolü: Fransızların Türkiye Algısı (Tr) ORSAM Rapor No: 95 Aralık 2012 Karikatürlerle Arap Baharı – 2 (Tr) ORSAM Rapor No: 96 Aralık 2011 Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak – 6 (Tr) ORSAM Rapor No: 97 Ocak 2012 Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak – 7 (Tr) ORSAM Rapor No: 98 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 17 Ocak 2012 Kırgızistan’da Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Türkiye ile İlişkilerine Etkisi (Tr) ORSAM Rapor No: 99 Ocak 2012 Türk Siyasal Partilerinin Hatay’daki Suriyeli Sığınmacılar Konusundaki Açıklamaları ve Hatay’daki Siyasi Parti Temsilcileri ile Hareketlerin Suriye Olaylarına Yaklaşımları (Mart-Aralık 2011) (Tr) ORSAM Rapor No: 100 Ocak 2012 Irak İstatistikleri (Tr) ORSAM Rapor No: 101 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 11 Ocak 2012 Emniyetli İçme Suyu ve Sanitasyon Hakkı (Tr) ORSAM Rapor No: 102 Ocak 2012 Irak Hangi Şartlarda, Nasıl Parçalanabilir?: En Kötüye Hazırlıklı Olmak (Tr – Eng) ORSAM Rapor No: 103 Ocak 2012 Irak’ta Petrol Mücadelesi: Çok Uluslu Şirketler, Uluslararası Anlaşmalar ve Anayasal Tartışmaların Işığında Bir Analiz (Tr) ORSAM Rapor No: 104 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 12 Şubat 2012 Sınıraşan Akiferler Hukuku Taslak Maddeleri Üzerine Bir Değerlendirme (Tr – Eng) ORSAM Rapor No: 105 Şubat 2012 Irak Hukuk Mevzuatında Azınlıkların Siyasal Hakları (Tr) ORSAM Rapor No: 106 Şubat 2012 Irak Hukuk Mevzuatında Azınlıkların Siyasal Hakları (Tr) 100 ORSAM Rapor No: 107 Şubat 2012 Uluslararası Hukuk ve Irak Anayasası Açısından Azınlıkların İnsan Hakları (Tr) ORSAM Rapor No: 108 Şubat 2012 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın (EİT) Geleceği (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 109 Şubat 2012 Türkiye’nin Yükselişi ve “Bric” Bölgesi (It) ORSAM Rapor No: 110 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 13 Mart 2012 İran’da Su Kaynakları ve Yönetimi (Tr) ORSAM Rapor No: 121 Mayıs 2012 Musul’da Yerel Siyaset ve Irak Siyasetinde Yeni Dinamikler (Saha Çalışması) (Tr - Eng - Ger) ORSAM Rapor No: 122 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 15 Mayıs 2012 Irak’ta Su Kaynakları Yönetimi (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 111 Mart 2012 Suriye Kürt Muhalefetine Eleştirel Bir Bakış (Tr) ORSAM Rapor No: 123 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 22 Haziran 2012 Küresel Göç ve Avrupa Birliği ile Türkiye’nin Göç Politikalarının Gelişimi (Tr) ORSAM Rapor No: 112 Mart 2012 İran İslam Cumhuriyetinde Anayasal Sistem ve Siyasi Partiler (Tr) ORSAM Rapor No: 124 Temmuz 2012 Türkiye Afrika’da: Eylem Planının Uygulanması ve Değerlendirme On Beş Yıl Sonra (Tr - Eng - Fr) ORSAM Rapor No: 113 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 18 Nisan 2012 Mongolia: A Developing Democracy and a Magnet for Mining (Eng) ORSAM Rapor No: 125 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 23 Temmuz 2012 Rusya’nın Ortadoğu Politikası (Tr) ORSAM Rapor No: 114 Nisan 2012 Karikatürlerle Suriye Sorununu Anlamak - 8 (Tr) ORSAM Rapor No: 126 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 16 Temmuz 2012 Yeni Çerçeve Su Kanunu’na Doğru: Su Kanunu Taslağı Üzerine Notlar (Tr) ORSAM Rapor No: 115 Nisan 2012 Suriye’de Güvenli Bölge Tartışmaları: Türkiye Açısından Riskler, Fırsatlar ve Senaryolar (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 116 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 14 Nisan 2012 Fayda Paylaşımı Kavramı, Teorik Altyapısı ve Pratik Yansımaları (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 117 Nisan 2012 Musul’a Yatırım Geleceğe Yatırım Demektir (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 118 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 19 Mayıs 2012 Ukrayna - Türkiye Ticari - Ekonomik Münasebetlerinin Analizi (Tr - Rus) ORSAM Rapor No: 119 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 20 Mayıs 2012 Bölgesel Gelişimin Trend ve Senaryolarının Araştırılmasındaki Araç: Jeopolitik Dinamikler (Tr - Rus) ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM Rapor No: 120 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 21 Mayıs 2012 Kazakistan Siyasi Sisteminin Gelişimi: 2012 Parlamento Seçimleri (Tr) ORSAM Rapor No: 127 Ağustos 2012 Suriye’de Kürt Hareketleri (Tr) ORSAM Rapor No: 128 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 24 Eylül 2012 Günümüz Şartlarında Türkiye - Belarus Ekonomik Münasebetlerinin Gelişimi (Tr - Rus - Eng) ORSAM Rapor No: 129 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 25 Eylül 2012 Belarus-Türkiye: Devletlerarası İşbirliğinin Pozitif Dinamikleri (Tr - Rus - Eng) ORSAM Rapor No: 130 Kasım 2012 Suriye Çerkesleri (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 131 Kasım 2012 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 26 “Üçüncü Dalga”: Postmodernizmin Jeopolitiği (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 132 Kasım 2012 Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük Ziyareti (Tr) ORSAM Rapor No: 133 Kasım 2012 Irak Kürdistan Bölgesi’nde Muhalefetin Doğuşu ve Geleceği (Tr) ORSAM Rapor No: 134 Kasım 2012 Irak Çerkesleri (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 135 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 27 Kasım 2012 Türkiye’nin Eski Sovyet Cumhuriyetleriyle Münasebetlerinin Özellikleri (Tr - Rus - Eng) ORSAM Rapor No: 136 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 28 Kasım 2012 Türk-Ukrayna İlişkilerinde Entegrasyon Faktörü Olarak Türk-Kırım Münasebetleri (Tr - Rus) ORSAM Rapor No: 137 BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No: 29 Aralık 2012 Belarus’un Enerji Politikası ve Belarus’un Rusya ve AB ile Enerji Alanında Geliştirdiği İşbirliği (1992-2011) (Tr - Rus) ORSAM Rapor No: 138 Aralık 2012 Birlik mi, PYD’nin Güç Gösterisi mi? Erbil Anlaşmasından Sonra Suriye Kürt Dinamikleri (Tr) ORSAM Rapor No: 139 Aralık 2012 Suriye’de Kürtler Arası Dengeler, Rejim Muhalifleri ve Türkiye: Çatışma-İstikrar Ayrımındaki İlişkiler Örüntüsü (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 140 Aralık 2012 Kuzey Irak’ta İç Siyasal Dengeler ve Stratejik İttifak’ın Geleceği (Tr - Eng) ORSAM Rapor No: 141 Aralık 2012 Irak’ta Türkmen Eğitiminin Durumu (Tr) ORSAM Rapor No: 142 Ocak 2013 President Obama’s Second Term: Domestic and Foreign Challenges (Eng) ORSAM Rapor No: 143 Ocak 2013 2012 Irak Değerlendirmesi ve Irak Kronolojisi (Tr) ORSAM Rapor No: 144 ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 17 Ocak 2013 ORSAM Su Söyleşileri 2011 (Tr - Eng) ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM AKADEMİK KADRO Hasan Kanbolat Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık Doç. Dr. Hasan Ali Karasar Doç. Dr. Tarık Oğuzlu Doç. Dr. Harun Öztürkler Doç. Dr. Mehmet Şahin Doç. Dr. Özlem Tür Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) Habib Hürmüzlü Doç. Dr. Didem Danış Doç. Dr. Canat Mominkulov Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen Yrd. Doç. Dr. Bayram Sinkaya Dr. Jale Nur Ece Doç. Dr. Yaşar Sarı Dr. Süreyya Yiğit Elmira Cheremisova Av. Aslıhan Erbaş Açıkel Pınar Arıkan Sinkaya Volkan Çakır Tamer Koparan Bilgay Duman Noyan Gürel Oytun Orhan Sercan Doğan Seval Kök Nebahat Tanriverdi Shalaw Fatah Aytekin Enver Göknil Erbaş Tuğçe Kayıtmaz Uğur Çil ORSAM Başkanı ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ORSAM Danışmanı, The Black Sea International Koordinatörü - Bilkent Üniversitesi ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Uluslararası Antalya Üniversitesi ORSAM Danışmanı, Ortadoğu Ekonomileri - Afyon Kocatepe Üniversitesi ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - ODTÜ ORSAM Danışmanı, Avrasya ORSAM Danışmanı, Ortadoğu ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Galatasaray Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü ORSAM Uzmanı, Avrasya, El Farabi Kazak Milli Üniversitesi ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Ahi Evran Üniversitesi ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü ORSAM Danışmanı, Deniz Emniyeti ve Güvenliği ORSAM Danışmanı, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniv. Ögretim Üyesi ORSAM Danışmanı, Avrasya ORSAM Ortadoğu Danışmanı, St. Petersburg Üniversitesi ORSAM Danışmanı, Enerji-Deniz Hukuku ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü ORSAM Danışmanı, Afrika ORSAM Yönetici Editörü ORSAM Uzmanı, Ortadoğu ORSAM Danışmanı ORSAM Uzmanı, Ortadoğu ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu ORSAM, Karadeniz Mütercim Tercüman ORSAM, Ortadoğu ORSAM Su Araştırmaları Programı Dr. Tuğba Evrim Maden Dr. Seyfi Kılıç ORSAM Su Araştırmaları Programı Hidropolitik Uzmanı ORSAM Su Araştırmaları Programı Hidropolitik Uzmanı ORSAM DANIŞMA KURULU Dr. İsmet Abdülmecid Prof. Dr. Ramazan Daurov Prof. Dr. Vitaly Naumkin Dr. Abdullah Alshamri Hasan Alsancak Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık Prof. Dr. Ahat Andican Prof. Dr. Dorayd A. Noori Prof. Dr. Tayyar Arı Prof. Dr. Ali Arslan Büyükelçi Shaban Murati Başar Ay Hediye Levent Prof. Dr. Mustafa Aydın Doç. Dr. Ersel Aydınlı Yaşar Yakış Patrick Seale Prof. Dr. Hüseyin Bağcı Prof. Aftab Kamal Pasha Itır Bağdadi Prof. Dr. İdris Bal Yrd. Doç. Dr. Ersan Başar Dr. Sami Al Taqi Kemal Beyatlı Barbaros Binicioğlu Safarov Sayfullo Sadullaevich Irak Danıştayı Eski Başkanı Rusya Bilimler Akademisi Doğu Çalışmaları Enstitüsü, Direktör Yardımcısı Rusya Bilimler Akademisi Doğu Çalışmaları Enstitüsü Direktörü ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - ORSAM Riyad Temsilcisi İhlas Holding CEO ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Devlet Eski Bakanı, İstanbul Üniversitesi Irak’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Yardımcısı Uludağ Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı İstanbul Üniversitesi, Tarih Bölümü Arnavutluk Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Türkiye Tekstil Sanayii İşveren Sendikası Genel Sekreteri Gazeteci (Suriye) Kadir Has Üniversitesi Rektörü Bilkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı & Fulbright Genel Sekreteri Büyükelçi, Dışişleri Eski Bakanı Ortadoğu ve Suriye Uzmanı ODTÜ, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Hindistan Batı Asya Araştırmaları Merkezi Başkanı İzmir Ekonomi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü TBMM 24. Dönem Milletvekili Karadeniz Teknik Üniversitesi, Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği Bölüm Başkanı Orient Research Center Başkanı Irak Türkmen Basın Konseyi Başkanı Ortadoğu Danışmanı Tacikistan Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 101 ORSAM Su Araştırmaları Programı ORSAM Prof. Dr. Ali Birinci Doç. Dr. Mustafa Budak Doç. Dr. Hasan Canpolat E. Hava Orgeral Ergin Celasin Volkan Çakır Doç. Dr. Mitat Çelikpala Çetiner Çetin Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya Doç. Dr. Didem Danış Prof. Dr. Volkan Ediger Dr. Serdar Aziz Prof. Dr. Cezmi Eraslan Prof. Dr. Çağrı Erhan Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen Dr. Amer Hasan Fayyadh Dr. Farhan Ahmad Nizami Av. Aslıhan Erbaş Açıkel Cevat Gök Mete Göknel Osman Göksel Timur Göksel Prof. Dr. Muhamad Al Hamdani Numan Hazar Habib Hürmüzlü Doç. Dr. Pınar İpek Dr. Tuğrul İsmail Prof. Dr. Alexandr Koleşnikov Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) Doç. Dr. Hasan Ali Karasar Doç. Dr. Şenol Kantarcı Selçuk Karaçay Doç. Dr. Nilüfer Karacasulu Prof. Dr. M. Lütfullah Karaman Doç. Dr. Şaban Kardaş Doç Dr. Elif Hatun Kılıçbeyli Prof. Dr. Aleksandr Knyazev Prof. Dr. Erol Kurubaş Prof. Dr. Talip Küçükcan Arslan Kaya Dr. Hicran Kazancı İzzettin Kerküklü Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu Dr. Max Georg Meier Prof. Dr. Mosa Aziz Al Mosawa Prof. Dr. Mahir Nakip Doç. Dr. Tarık Oğuzlu Prof. Dr. Çınar Özen Murat Özçelik Muhammed Nurettin Doç. Dr. Harun Öztürkler Dr. Bahadır Pehlivantürk Prof. Dr. Victor Panin Doç. Dr. Fırat Purtaş Prof. Dr. Suphi Saatçi Doç. Dr. Yaşar Sarı Ersan Sarıkaya Dr. Bayram Sinkaya Doç. Dr. İbrahim Sirkeci Dr. Aleksandr Sotnichenko Zaher Sultan Dr. Irina Svistunova Semir Yorulmaz Doç. Dr. Mehmet Şahin Prof. Dr. Türel Yılmaz Şahin Mehmet Şüküroğlu Doç. Dr. Oktay Tanrısever Prof. Dr. Erol Taymaz Prof. Dr. Sabri Tekir Dr. Gönül Tol Av. Niyazi Güney Doç. Dr. Özlem Tür M. Ragıp Vural Dr. Ermanno Visintainer Dr. Umut Uzer Prof. Dr. Vatanyar Yagya Dr. Süreyya Yiğit 102 Polis Akademisi Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Milli Savunma Bakanlığı Danışmanı 23. Hava Kuvvetleri Komutanı ORSAM Danışmanı, Afrika Kadir Has Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Gazeteci (Orta Doğu) YÖK Başkanı ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Galatasaray Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü İzmir Ekonomi Üniversitesi, Ekonomi Bölümü ORSAM Danışma Kurulu Üyesi Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Ankara Üniversitesi, Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Bağdat Üniversitesi, Siyaset Bilimi Fakültesi Dekanı Oxford Üniversitesi İslami Çalışmalar Merkezi Yöneticisi ORSAM Danışmanı, Enerji-Deniz Hukuku Irak El Fırat TV Türkiye Müdürü BOTAŞ Eski Genel Müdürü BTC ve NABUCCO Koordinatörü Beyrut Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi Irak’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Emekli Büyükelçi ORSAM Danışmanı, Ortadoğu Bilkent Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Diplomat ORSAM Avrasya Danışmanı ORSAM Danışmanı, The Black Sea International Koordinatörü - Bilkent Üniversitesi Kırıkkale Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Vodofone Genel Müdür Yardımcısı Dokuz Eylül Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Fatih Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Çukurova Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Rus-Slav Üniversitesi (Bişkek) Kırıkkale Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü KPMG ,Yeminli Mali Müşavir Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Kerkük Vakfı Başkanı Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Hanns Seidel Vakfı Proje Müdürü (Bişkek) Bağdat Üniversitesi Rektörü Erciyes Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Uluslararası Antalya Üniversitesi Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Büyükelçi Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Afyon Kocatepe Üniversitesi TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Pyatigorsk Üniversitesi (Pyatigorsk, Rusya Federasyonu) Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı Kerkük Vakfı Genel Sekreteri ORSAM Danışmanı, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniv. Ögretim Üyesi Türkmeneli TV (Kerkük,Irak) ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlşkiler Bölümü Regent’s College (Londra, Birleşik Krallık) St. Petersburg Üniversitesi (Rusya Federasyonu) Lübnan Türk Cemiyeti Başkanı Rusya Strateji Araştırmaları Merkezi, Türkiye-Ortadoğu Araştırmaları Masası Uzmanı (Gazeteci, Mısır) ORSAM Ortadoğu Danışmanı,Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Enerji Uzmanı ODTÜ, Uluslararası İlişkiler Bölümü ODTÜ, Kuzey Kıbrıs Kampusü Rektör Yardımcısı İzmir Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Middle East Institute Türkiye Çalışmaları Direktörü Prens Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ, Uluslararası İlişkiler Bölümü 2023 Dergisi Yayın Koordinatörü Vox Populi Direktörü (Roma,İtalya) İstanbul Teknik Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri St. Petersburg Şehir Parlamentosu Milletvekili, St. Petersburg Üniversitesi (Rusya Federasyonu) ORSAM Avrasya Danışmanı ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM ORTADOĞU ETÜTLERİ YAYIN KURULU Meliha Benli Altunışık Bülent Aras Tayyar Arı İlker Aytürk Recep Boztemur Katerina Dalacoura F. Gregory Gause Fawaz Gerges Ahmet K. Han Raymond Hinnebusch Rosemary Hollis Bahgat Korany Peter Mandaville Emma Murphy ODTÜ Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Uludağ Üniversitesi Bilkent Üniversitesi ODTÜ Londra Ekonomi Üniversitesi (Birleşik Krallık) Vermont Üniversitesi (ABD) Londra Ekonomi Üniversitesi (Birleşik Krallık) Kadir Has Üniversitesi St. Andrews Üniversitesi (Birleşik Krallık) City Üniversitesi (Birleşik Krallık) Durham Üniversitesi (Birleşik Krallık) George Mason Üniversitesi (ABD) Durham Üniversitesi (Birleşik Krallık) ORTADOĞU ANALİZ YAYIN KURULU Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık Hasan Kanbolat Doç. Dr. Hasan Ali Karasar Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ORSAM Başkanı ORSAM Danışmanı, The Black Sea International Koordinatörü - Bilkent Üniversitesi ORSAM Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI Rapor No: 17, Ocak 2013 103 Mithatpaşa Caddesi 46/4 Kızılay-ANKARA Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48 www.orsam.org.tr, [email protected] ORSAM Report No: 144 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ ORSAM CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011 ORSAM Report No: 144 ORSAM Water Research Programme Report No: 17 January 2013 ISBN: 978-605-4615-41-4 Ankara - TURKEY ORSAM © 2013 Content of this report is copyrighted to ORSAM. Except reasonable and partial quotation and exploitation under the Act No. 5846, Law on Intellectual and Artistic Works, via proper citation, may not be used or re-published without prior permission by ORSAM. Assessments expressed in this report reflect only the opinions of its authors and do not represent the instiutional opinion of ORSAM. ORSAM Strategıc Informatıon Management and Indepentdent Thought Productıon center for mıddle eastern strategıc studıes CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES History In Turkey, the shortage of research on the Middle East grew more conspicuous than ever during the early 90’s. Center for Middle Eastern Strategic Studies (ORSAM) was established in January 1, 2009 in order to provide relevant information to the general public and to the foreign policy community. The institute underwent an intensive structuring process, beginning to concentrate exclusively on Middle affairs. Outlook on the Middle Eastern World It is certain that the Middle East harbors a variety of interconnected problems. However, neither the Middle East nor its people ought to be stigmatized by images with negative connotations. Given the strength of their populations, Middle Eastern states possess the potential to activate their inner dynamics in order to begen peaceful mobilizations for development. Respect for people’s willingness to live together, respect for the sovereign right of states and respect for basic human rights and individual freedoms are the prerequisities for assuring peace and tranquility, both domesticalhly and internationally. In this context, Turkey must continue to make constructive contributions to the establishment of regional stability and prosperity in its vicinity. ORSAM’s Think-Tank Research ORSAM, provides the general public and decision-making organizations with enlightening information about international politics in order to promote a healtier understanding of international policy issues and to help them to adopt appropriate positions. In order to present effective solutions, ORSAM supports high quality research by intellectuals and researchers that are competent in a variety of disciplines. ORSAM’s strong publishing capacity türansmits meticulous analyses of regional developments and trends to the interested parties. With its web site, its books, reports, and periodicals, ORSAM supports the development of Middle Eastern literature on a national and international scale. ORSAM supports the development of Middle Eastern literature on a national and international scala. ORSAM facilitates the sharing of knowledge and ideas with the Turkish and international communities by inviting statesmen, bureaucrats, academics, strategicts, businessmen, journalists, and NGO representatives to Turkey. www.orsam.org.tr ORSAM Water Research Programme ORSAM center for mıddle eastern strategıc studıes About the Programme Water is irreplaceable, valuable and one of the most important substances for the sustainability of the life not only for human beings, plants and animals but also for the whole ecosystem. The surface and ground waters are utilized for domestic, agricultural and industrial aims. However, there is a dual pressure over water sources due to the human activities and natural changes. Especially, in the places where water shortage is experienced, over-population, immigration from rural areas to urban, food security policies, growing socio-economic wealth, agricultural, domestic and industrial based contamination, the changes in precipitation due to the global climate changes, affects the hydrological cycle. Thus, the water sources are exposed to some changes in respect of their quantity and quality. While demand for water has been gradually growing up, in water stressed areas, the water supply stays stable. While the problems on the management of water resources are experienced, on the other hand the effects of environmental problems on water resources are gradually increasing. Turkey and its close environment, especially, the Middle East are the most influenced regions by such problems. On the other hand, Turkey’s relations with Euphrates-Tigris Basin riparian neighbours are very important when taken into consideration that Turkey has more than 40 percent of the water resources potential on the transboundary basins. In order to reach the political target which both Turkey and other riparian states pursue, of establishing regional stability, augmention of welfare and deepening the relationship among the neigbouring states, it is essential for all the parties, to have good faith and knowledge based active cooperation in the water resources utilization. In addition, during the process of Turkey’s EU candidacy, the agenda of harmonization of EU Water Framework Directive with her own national legislation will along with bring the future water policies to have a new content. In accordance with the foregoing factors, “ORSAM Water Research Programme” was established on 1st January, 2011 within ORSAM, for the aim of presentation of the enlightening findings and the observations of the current developments on water issues of Turkey’s close environment and in the worldwide , to the public opinion and to the decision-makers, which have been acquired by means of analysis. In the studies of ORSAM Water Research Programme, the Middle East engaged issues are given priority as there is a big increase in the political, economic and social problems, due to the both climate changes and inefficient utilization of water sources in the Middle East and as existing problems in the water budget. ORSAM Water Research Programme aims to produce new ideas that offer different political alternatives on water issues, to encourage and diversify the qualified studies of competent reseachers and intellectuals from different disciplines in order to form vigorous solution offers and to support the development of water literature in Turkey. In this scope, ORSAM Water Research Programme aims both, to facilitate the hosting of academics, the representitives of the non-governmental organizations, bureaucrats, statesmen, diplomats, strategists, journalists and businessmen, who studies on the water issues in region countries and to provide the sharing of informations and considerations of those, with the public opinion both in Turkey and in the worldwide. www.orsam.org.tr/tr/SuKaynaklari/ PRESENTATION Water is one of the most important substances which is irreplaceable for the entire ecosystem, valuable and provides continuity of life. However, there is a bilateral pressure on water resources both due to human activities and also due to the changes caused by the nature. Especially in the areas with water shortage; overpopulation, increasing number of rural-urban migration, food safety policies, rise of socio-economic prosperity, agricultural, domestic and industrial pollution, and the change of precipitation regimes due to the global climate change. As a result of this, water resources are undergoing a change with each passing day both in quantity and quality. Especially in the areas with water shortage, water supply remains the same while water demand is increasing day by day. On the one hand problems related to water resources management come up; on the other hand the impact of environmental problems on water resources is increasing with each passing day. Turkey and its immediate neighborhood, but especially the Middle East, are the areas where the aforesaid problems are observed the most. “ORSAM Water Research Programme” was created within ORSAM on 1 January 2011. ORSAM Water Research Programme was created to follow current developments on water agenda across the world and in immediate neighborhood of Turkey and the trends on water policy trends, to present enlightening findings of analyses to the public opinion and decisionmakers. In addition, the Programme aims to generate ideas involving different alternatives on water policies; to encourage and diversify the qualified works of competent researchers and intellectuals from different disciplines to offer efficient solutions; and to support the development of water research literature in Turkey. Within this scope, ORSAM Water Research Programme also aims to facilitate visits of academicians, representatives of non-governmental organizations, bureaucrats, statesmen, strategists, journalists and businessmen, who are related to water studies from countries in the region, in Turkey; and to share their knowledge and views both with Turkish and also with world public opinion. To this end, ORSAM Water Research Programme publishes current analyses, weekly water journals, reports and interviews on ORSAM Water website. This report includes interviews made in 2011 with academicians, specialists and executives from Turkey and world that are specialized on water. We extend our thanks to ORSAM Water Research Programme Specialists Dr. Tuğba Evrim Maden and Dr. Seyfi Kılıç, who made these interviews. Hope to meet again in our new studies; Hasan KANBOLAT ORSAM Director 4 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 Tuğba Evrim Maden (Phd) Tuğba Evrim Maden, who completed her undergraduate study at Hacettepe University Department of Hydrogeological Engineering, did her master’s degree at Hacettepe University Hydropolitics and Strategic Research Center. In 2010, she received her Ph. D. from Ankara University, Institute of Social Sciences. She has been working in Center for Middle Eastern Strategic Studies (ORSAM) – Water Research Programme as “Hydropolitics Specialist” since 1 December 2010. Maden is a member of ISA (International Studies Association) , IWA (International Water Association), International Association of Hydrological Sciences (IAHS) and a member of UİK (Internaitonal Relations Council of Turkey). Seyfi Kılıç (Phd) Seyfi Kılıç, who completed his undergraduate study at Gazi University Department of International Relations, did his master’s degree at Hacettepe University Hydropolitics and Strategic Research Center. In 2010, he received his Ph. D. from Ankara University, Institute of Social Sciences. He is working in Center for Middle Eastern Strategic Studies (ORSAM) – Water Research Programme as “Hydropolitics Specialist”. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 5 Contents Presentation.............................................................................................................................................4 Interviews.................................................................................................................................................9 1. Prof. Dr. Ahmet Şahinöz: “THE SOUTHEASTERN ANATOLIA PROJECT (GAP) CAN SUPPLY ENOUGH FOOD TO THE WHOLE MIDDLE EAST” ................................9 2. The Regional Process Coordinator of the Fifth World Water Forum Hamza Özgüler: “THE 2011 ISTANBUL INTERNATIONAL WATER FORUM IS ONE OF THE MOST SIGNIFICANT FORMATIONS OF OUR REGION” ................................15 3. Hydropolitics Specialist Dursun Yıldız: “TURKEY SHOULD GUIDE HER NEIGHBORS ON WATER MANAGEMENT TECHNIQUES AND PLANNING” .........18 4. Akif Özkaldı Deputy Director General of State Hydraulic Works (DSİ): “THE SECOND İSTANBUL INTERNATIONAL WATER FORUM IS THE INDICATOR OF TURKEY’S REPUTATION ON THE WORLD”........................................27 5. Un Joint Program Managers Atilla Uras and Alper Acar: “THE SUCCESS OF TURKEY AT THE CLIMATE CHANGE WORKS ON THE SEYHAN BASIN WILL SET AN EXAMPLE” .................................................................31 6. Prof. Ayşegül Tanık From ITU Faculty of Civil Engineering, Environmental Engineering Department: “FROM NOW ON, WE STARTED TO THINK ON BASIN BASIS AND WE STARTED TO SEARCH OUT SOLUTIONS ON BASIN-SCALE.”...............................................................................................38 7. Prof. Dr. H. Gonca Coşkun: “WOMEN ASSUME KEY ROLE IN WATER RESOURCES MANAGEMENT” .................................................................................................41 8. Arzu Özyol, CEO at HYDRA: “THE PARTICIPATION OF WOMEN IN DECISION-MAKING MECHANISMS RELATED TO WATER AND ENVIRONMENT IN TURKEY IS ALSO QUITE LOW” ........................................................44 9. Dr. Gülay Yaşın, GIZ Turkey Director: “THE WETLANDS IN TURKEY SHOULD BE PRESERVED IN A BETTER WAY” .....................................................................50 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 7 10.Assoc. Prof. Boğaçhan Benli: “WE HAVE TO INCREASE THE PRODUCTIVITY AND EFFICIENCY OF WATER USE IN THE MIDDLE EAST”..........55 11. Iranian Water Expert Azaranfar: “WATER RESOURCES MANAGEMENT IN IRAN”...............................................................61 12.Dr. Al-Mossavi: “FEDERAL GOVERNMENT CAN MAKE THE WATER RESOURCES MANAGEMENT DIFFICULT IN IRAQ” ........................................64 13.Prof. Dr. Cumali Kınacı, Director General of Water Management of the Ministry of Forestry and Water Affairs: “WE AIM AT OVERCOMING LACK OF COORDINATION IN WATER MANAGEMENT” ..............................................66 8 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM ORSAM Report No: 144 ORSAM Water Research Programme Report No: 17 January 2013 ORSAM center for mıddle eastern strategıc studıes By: Tuğba Evrim Maden (Phd) Seyfi Kılıç (Phd) ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 PROF. DR. AHMET ŞAHİNÖZ: “THE SOUTHEASTERN ANATOLIA PROJECT (GAP) CAN SUPPLY ENOUGH FOOD TO THE WHOLE MIDDLE EAST” 4 February 2011 Head of the Hacettepe University Department of Economics Prof. Dr. Ahmet Şahinöz replied the questions of the ORSAM Water Research Programme. Şahinöz shared his opinions about the food security and the conditions of the Southeastern Anatolia Project (GAP). Şahinöz told that Turkey should finish the GAP as soon as possible and raise its share in the food market of the Middle East and added that both Turkey and Middle East will derive a mutual profit from that. “The GAP can supply enough food for the whole Middle East; the Middle East enriches the farmers of the GAP.” said Şahinöz. Ahmet ŞAHİNÖZ: I graduated from Hacettepe University Department of Economics. I got my doctorate between 1974 and 1979 in France. I have been working in Hacettepe University since 1979. In 1985 I became an associate professor and in 1991 a professor. I worked as an associate dean between 1993 and 1995. During various periods, I worked as a vice chair. I have been working as the head of department since 2006. I performed the senate membership between 2007 and 2010. ORSAM: In general, what are the current conditions of the food market in the Middle East? Ahmet ŞAHİNÖZ: As I often researched the agricultural sector in my academic studies, the Middle Eastern food markets are my special field of interest. Although the Middle Eastern countries seem at first sight as rich countries, when we have a closer look we see that they possess every feature of poor societies. Namely, the wealth is limited in these countries, accumulated only in the hands of a small group. The larger part of the society, however, has the characteristics of poor countries. For this reason, the marginal propensity to consume which determines the incomedemand relations in these countries is considerably high particularly in food products. When the income increases, the first thing that the people do is to satisfy their food consumption, that is, their biological and physi- ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 9 ORSAM Water Research Programme ORSAM cal needs, in total their vital needs. This is one of the basic rules of the economics. In this regard, any income increase in the Middle Eastern countries accompanies an increase at the food demands. Namely, in these countries the income elasticity of the demand in terms of food products is quite high. This is the situation in theory. But we can see its status in practice when we look at the foreign trade statistics of the Middle Eastern countries. In the 1980s, I went to Paris for a Project. The Project was entitled as “The Middle Eastern Food Markets and Turkey”, the Project results were published later with the same name by the Bank for the Development of Industry. At that time, there was not such a common statistical data network. I went to the OECD to study the figures there. Fifteen Middle Eastern countries, from Libya to Saudi Arabia and Iran, both the oil producers and the non-oil producers, were researched all together as the non-oil exporters also benefit in a way from the oil income, and I observed that the region has turned into a great food market after the 1973/74 oil crisis. The food imports of these countries had a fast increase following the 1973-74 oil crisis, that is, the period when the oil prices increased at once by 3-4 times. The oil prices that were 3 dollars at that time had not increased since the Second World War because oil was under the control of the Western enterprises. As both the oil and energy are the motors of the capitalist development, these enterprises had not increased the prices. In this way, they had contributed to the economic growth of the Western world. But when the oil prices had an immediate increase after the 197374 crisis, the extraneous income of these Middle Eastern countries rose by 3-5 times. I guess, after that date, the oil income of these countries raised from $30 billions to $90 billions and then to $200 billions. In the same way, the food imports had a rapid increase. 10 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 Namely, this is a normal human behavior. They firstly raised the food imports. When the food import composition is taken into account, it is seen that these countries have a very large importation variety from wheat to milk, from milk to meat, from meat to cereals, water and livestock. I remember again quite clearly that the import rose in these 7-8 years from below $3 billions to over $20 billions and this figures, at that time, were very high. Oddly enough, the oil prices in these countries started to diminish after 1983 and the unit price lowered to 10 dollars. But, in spite of that there was not a considerable decrease at the food imports of these countries. These were decreases at the imports of other products. This is called the racket effect in macroeconomics, it is a consumption theory found by Duesenberry and Modigliani. Briefly, people do not give up easily their consumption level even if their income decreases. This is the “irreversibility” rule. I made the calculation of that in my study for project-book: the elasticity of the food imports according to the oil prices is considerably high (0.6) during the period of increase and considerably low (0.2) at the period of decrease. This means that any decrease at these prices affect very little the food imports. What I want to say is that every Middle Eastern country has had the required income level for the food consumption for the last 30 years. However, the Middle Eastern countries do not have the agricultural production to meet that demand because of the geographical reasons. Briefly, it is not possible that these countries satisfy their food demands by means of their own productions because of the geographical reason. Therefore, the food imports of these countries are going to continue by gradually growing for long years. ORSAM: What is the influence of the rapid population growth at that point? ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 Ahmet ŞAHİNÖZ: With the population growth, the food demands increase and get diversified as well. And this means that there is a great potential in this region in terms of food markets and these markets are “natural markets” for Turkey. Why? Firstly because these countries are very close to Turkey in terms of geography. Secondly they have been sharing a similar culture since the Ottoman and as it is known culture does not change easily. And the culture shapes the consumption patterns of the societies as well. For example, a Turkish cheese, of course provided that it is produced at a certain quality, is preferred to the most famous French cheese of the World in this region because of the taste preferences. And this does not change easily with an immediate increase of income. The taste preferences are natural pleasures and habitudes that require 100 years to be shaped. This is why I assert that the Middle East is a natural market for Turkey. But unfortunately when the statistics are taken into account, it is seen that Turkey could not take a share from these markets during the rapid growth of that food market, that is, after the 1970s. In the beginning of the 1980s, Turkey made a move for food export in this region. But it could take a share of only $1 milliard from the market of $20 billions. When in the middle of 1980s the violent food trade competition between the US and the Europe which was called the “subsidy war” ended up with a considerable decrease at the food prices, countries that were doing exports without high subsidies such as Turkey had to withdraw from the foreign markets. But actually Turkey has the capacity of supplying enough food for at least one third of these markets. Then who supplies the food now for these markets? They are the European Union, the USA, Australia, New Zealand, even Brazil and Canada. But unfortunately Turkey cannot benefit enough from these markets. But why cannot ORSAM Turkey benefit? There are various reasons of that: the organization issue for the export, the advertisement issue, firm scale issue, the issue of settlement on the markets, the financing issue, the product quality issue, the Turkish agriculture’s production and fertility issue etc. But these problems can be resolved. Now the Turkish exporters can reach to every corner of the World. Turkey can rediscover these markets and Turkey really must discover these markets because Turkey has a huge project which is called GAP. Turkey must make the GAP functional by activating this Project, by making it effective, dealing with the irrigation, fulfilling the deficiencies. Namely, there is water there in the huge water reservoir, next to it there is a huge arid plain waiting for water. But we are not being able to irrigate it. The Turkish Republic should give priority to these investments. With the irrigated farming, there will be a need for a total production planning for the region. Why? In order to rediscover these markets and to conquer these markets in economic terms, Turkey need to make a production planning in the GAP area and this production planning should correspond to the structure of the food markets of the Middle Eastern countries because the producers of this region do not have the capacity of penetrating the foreign markets. They have neither the technical equipment, nor financial means and nor the knowledge to penetrate these markets. Therefore, in order to be penetrated into these markets, these producers need to be planned and oriented. And the people who are supposed to do that are the GAP administrator, the regional development agencies. Can you imagine that France exports peaches, cucumbers and the US exports oranges? Nevertheless, the products of this region have the possibility to be transported as quite fresh, directly to that region. The products of this region are much more ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 11 ORSAM Water Research Programme ORSAM healthy and natural than the products of the Western countries. The more income receives the Middle Eastern countries, the more they become sensitive to the environment issue and health norms. They also demand now for the organic hormone-free products produced with less fertilizer. The GAP area is an ecologically clean region which has not been polluted much with the industrial inputs. Turkey can conquer the markets by using also this factor. The GAP can supply enough food to the Middle East and the Middle East enriches the farmers of this region, I think. ORSAM: We observe that a lot of countries give utmost importance to the food security. What is the reason of that? What is the importance of the GAP in terms of the food security of Turkey Ahmet ŞAHİNÖZ: The food security is a strategic target of all the countries in the World, without any exception. It has been confirmed especially after the Second World War. During the War, the European countries were obliged to the American food products. And this accompanied quite high political costs, too. These costs were not easy to cover. You may have a deficiency about any matter and you can fulfill it with another means; but you have to meet your need related to food just with food. There lies an obligation then. For example, you may be obliged to the foreign suppliers in the automotive sector, but this does not cause much effect, it is the same even for the cement and energy; however countries want always to guarantee their food security, this is a high level strategic target. Turkey has not deviated from this strategic target until now. However recently we have seen sometimes that the food imports exceed the food export. This does not mean that Turkey has lost its food security. The food security does not mean that you must 12 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 produce all the products that you consume. It means that you must have the capacity of producing an important amount of the strategic products, that is, the vital products of the alimentation and nourishment such as grain, meat, milk etc. However you do not have to eat and produce peaches. Exporting bananas from foreign suppliers does not mean that you have lost your food security. The population of Turkey has been growing as well as its income; however its agricultural production has been growing correspondingly as a result of the recent wrong agricultural policies. In that case, the food security of Turkey has been irrevocably imperiled. This process has recently started. One of the occasions which can stop this process is the GAP. If Turkey uses irrigation as well as technology corresponding to its soil and climate, not only enables it the food security of the Middle East that I just mentioned, that is, it can save them from being obliged to the American wheat, French fruit and vegetable; but also Turkey obtains a regional development. ORSAM: Has the progression that has been made since the initiation of the GAP satisfied the expectations? To what extend? Ahmet ŞAHİNÖZ: The GAP is the biggest project of Turkey, the biggest project of the Republic, but unfortunately also one of the projects which have been ignored the most. The GAP was planned to be terminated in 1995, it was postponed to 2000. It was postponed from 2000 to 2005, from 2005 to 2010 and now it has been postponed to 2015. However Turkey has been losing millions of dollar for every irrigation channel that it could not build and delayed there because water is there, soil is there; however it cannot combine them and produce products. Actually with irrigation, enough fertilizer, enough agricultural pesticides, enough and good seed, the fertility can be increased by 3-5 times. Turkey ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 have not been benefiting from those. In order to find out the reason of that, we should look at the 1990s, that is, the years of its expected terminations. The GAP is a project whose total cost of is $32 billions, but just a part of about $18-19 billions has been done. It seems that there are not any problems at the energy production. The dams have been constructed; however in terms of irrigation, only a part of 15-20% has been finished. While 1 milliard 800 million hectares have been planned to be irrigated, the total land of current irrigated farming is only 250-300 thousand hectares. The reason of that are the chronic budget deficits appearing in the 1990s. Turkey has gone through budget problems since the middle of the 1980s. Namely, Turkey has always had budget deficits. The budget of Turkey has never given the opportunity of making investments easily. Especially in the 1990s, the whole taxes collected by the state were covering only the interest costs. Therefore, there was a problem of creating an investment fund for the GAP. Maybe after the 2000s when the budget deficits were decreased to a certain level by means of the policies out of interest in 2005-2006, an investment in this area could have been done but unfortunately could not be done. Quite strong political will is required for that kind of investments because it is the political powers that take the investment decisions. This means that that kind of choice brings about not only economic results, but also political results. I think that by providing an economic, social, cultural development, the GAP can reduce the development imbalance between the regions which is one of the most important political problems of Turkey. And the achievement of this project can be a motivation source for the Eastern Anatolia Project (DAD) as well. But in my opinion first of all, this project should be terminated. ORSAM: What should be the socio-economic expectations of the GAP? What ORSAM were they, what happened? To what extend expectations can be executed? Ahmet ŞAHİNÖZ: The expectations in terms of energy have been satisfied, I guess. The results in terms of irrigation and socioeconomics are at very low levels. The GAP is an integrated regional project. The economic and social progresses can be made along with the irrigation because the irrigation will increase the agricultural production and the agricultural production will both increase the employment and attract the agro- industry to the region. The total income of the region will increase. In this way, the cities will be developed and economic, social and cultural developments will be enabled. The economic development will make the region a center of attraction. But all these can be concluded with the termination of the projects in relation with the irrigation. ORSAM: With the irrigation, salinization has also started in some areas. This had started years ago in Kızıltepe, Mardin. Is this problem because of the education inadequacy of the irrigation units and the farmers? Ahmet ŞAHİNÖZ: The state is responsible for the biggest problem of the GAP. Namely, it is the state itself who should bring into question the technical problems such as salinization and find solutions for them. Why is it the state itself? The people of the region have met for the first time with water and are not informed much about it. As they are not informed enough, they may ask to increase immediately their production and increase their income. This is a very normal desire for the farmers. It is the state power who can prevent this, that is, the state itself. Some researches have been done before in this region. The Çukurova University has prepared a product range for this region. Namely, it has produced ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 13 ORSAM Water Research Programme ORSAM a changing, alternative production plan. According to this plan, if cotton is planted one year, the next year cotton will not be planted, instead of it, a different product, something that requires less water will be planted. I give the example of cotton because it is cotton which is the most produced product of the region and according to the results of the researches the cotton is going to cover one third of the irrigated areas. This means that cotton can be planted only once every three years. But nobody obeyed to this condition because it is the cotton that provides the most income. The state, maybe not to discourage the people or because of political concerns, have not dealt much with the problem and everybody has started to produce cotton. This is why salinization etc. has come out. However, the state should fulfill the deficiencies not only by means of advice but also sometimes by means of mandatory mechanisms with the help of its irrigation units. Because there is a risk for eternal disappearance of the natural resources such as water and soil. 14 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM: The GAP has not been terminated at the time planned. The GAP administration has been moved from Ankara to Urfa. Has it had any effect in favor of a more rapid progress of the Project? Ahmet ŞAHİNÖZ: I think that it was a right decision to move it because it is a Project of the region. Thus, the administration body must be in the region. However, the objective might be also that: from this move, it can be inferred that there is no hope for this Project any more, and for this reason it might be pushed aside. We will understand the truth from the amount of the investments that will be done in 2011 for the GAP, for the irrigation. In terms of efficiency, moving to the region and conducting the project on the place was a right decision. In order to eradicate the problems related to the GAP, the state must follow an active policy. By means of an active policy, you can increase both the economic and social efficiency of the region. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM THE REGIONAL PROCESS COORDINATOR OF THE FIFTH WORLD WATER FORUM HAMZA ÖZGÜLER: “THE 2011 ISTANBUL INTERNATIONAL WATER FORUM IS ONE OF THE MOST SIGNIFICANT FORMATIONS OF OUR REGION” 25 March 2011 Turkey having hosting the 5th World Water Forum in 2009 have been preparing now for the Istanbul International Water Forum to be held on May 3-5, 2011. Hamza Özgüler, the Regional Process Coordinator for “Turkey and its Region” in the General Directorate of State Hydraulic Works (DSI) that carried out a successful organization in 2009, told that the meeting in Istanbul is one of the most significant formations on the domain of water in Turkey and the region. Currently working as the branch chief of the International Hydraulic Activities Department of Investigation and Planning in the DSI, Özgüler said that it has been envisaged that the Istanbul Forum focuses on the regional water priorities and organized in a form of international organization like Stockholm World Water Week and the Singapore Water Days in connection with the regional component of the World Water Forums. ORSAM: Could you please tell us briefly about yourself? Hamza ÖZGÜLER: I will try to answer your questions as a member of the Steering Committee of the Istanbul International Water Forum, besides as being the responsible person of the Thematic and Regional Process of the Fifth World Water Forum. After graduating in 1984 from Istanbul Technical University Department of Meteorological Engineering, I started my professional career in the DSI. During the period of 19881989, I received the diploma from IHE-Delft Hydrologic Training Program. In 2001, I gained my master degree in Hacettepe University Ecological Sciences. Presently, I have been working as the Branch Chief in the International Hydrologic Activities which was founded within the DSI Department of Surveying and Planning. As a requirement of my work, I’m always in close contacts with the UN institutions and international organizations related to water. I participated in the preparation process of the Fifth World Water Forum as the coordinator of the thematic communication point and of the region. ORSAM: Could you please talk about your Branch Office that plays a role in the preparation process of both the World Water Forum and Istanbul International Water Forum? Hamza ÖZGÜLER: Carrying out various works in relation with the observation, development and administration of the underground and overground resources of our country, the General Directorate of DSI has undertaken a very important role at the organization and representation of the international hydrologic activities in relation with the water resources. In this framework, the Section of International Hydrologic Activities, in ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 15 ORSAM Water Research Programme ORSAM 2003 as a unit and in 2007 as a section within the DSI General Directorate Department of Investigation and Planning, was included into the organization chart of the DSI. The said unit is in close contacts with the international water institutions. ORSAM: Could you please tell us briefly the designation process of Turkey as the host country of the 5th World Water Forum and the efforts made on the purpose of that objective? Hamza ÖZGÜLER: The designation of our country as the host of the Fifth World Water Forum is a project that is constituted of the extended, successive and complementary stages. The DSI became a member of the World Water Counsel in 2000. The Turkish group under the leadership of the DSI has undertaken effective positions in the World Water Counsel. The DSI General Directorial Authorities gave maximum importance to the issue and provided in this connection the necessary coordination among the national related institutions. The candidacy of our country to the Forum came up first in 2003; however the election at that time did not end up in favor of Turkey. In spite of that, the DSI have not interrupted its contacts with the World Water Council. The process of candidacy and preparation was followed very efficiently by the related institutions under the leadership of Prof. Dr. Veysel Eroğlu, the General Director of that time and current minister. As a result of this, our candidacy in 2006 received a great support from the Board of Governors of the World Water Counsel. ORSAM: What kind of a contribution made the Istanbul 5th World Water Forum at the issue of informing the other countries about the water policy of Turkey, did it have any effect on the relations of Turkey with its riparian neighbours in relation with the transboundary waters? 16 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 Hamza ÖZGÜLER: As it is known, the policies of transboundary waters of Turkey have been evaluated and developed recently in the framework of the general foreign policy principles of Turkey. In this framework, close contacts and cooperation activities have been developed with the neighbour countries and various projects have been put into practice. The Fifth World Water Forum has actually a quality of being an occasion in order to consolidate this dialogue and cooperation ground leaded by our country ORSAM: Could you please evaluate the Istanbul 5th World Water Forum by comparing it with the other Water Forums? Hamza ÖZGÜLER: The main theme of the Fifth World Water Forum was to be a “bridge” between the challenges and the solutions. In this very successful activity, we witnessed during the Forum week that the water itself is a bridge. We, as Turkey, could introduce to the World water public-opinion with the unifying aspect of the water. As the historical Gold Horn Bridge combines the two sides of the estuaries, Sütlüce and Feshane, the Fifth World Water Forum has combined the continents, people, thoughts, experiences; it has gathered together all the people in the World who has an idea about the water; it has united the problems and the solutions for the water, for the protection of the water. Briefly stated, the fact that the water is our common language and the future of the World has been reconfirmed in the Fifth World Water Forum Week. The water problem all over the World has been placed near the top in the political agenda. The Water Forum, with the participation of the Heads of State and Government, gave the necessary messages to the World on the highest level. ORSAM: Could you tell us about the preparations for the 6th World Water Forum ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 which is going to take place in Marseille, France? Hamza ÖZGÜLER: The Sixth World Water Forum is going to be held on March 12-17, 2012 in the city of Marseille of France. The main statement of the 6th Forum has been determined as “Time for Solutions”. The activities to be done during the 6th World Water Forum are going to be combined under the 4 titles of main processes such as the Political Process, Thematic Process, Regional Process, and Local Administrations-Citizens Process. The presidency of the Thematic Process Commission is being held by Prof. Dr. Doğan Altınbilek. ORSAM: How did the idea of the May 3-5, 2011 Istanbul International Water Forum emerge, what is its aim and will it be repeated? Hamza ÖZGÜLER: The Istanbul International Water Forum has been constituted de facto in the preparation process of the 5th World Water Forum, and its first meeting was done on February, 2009. The idea of the Is- ORSAM tanbul International Water Forum with the aim of making the knowledge obtained in the Fifth World Water Forum durable in a more comprehensive and institutional framework by raising it to a further level has been developed by the DSI General Directorate and put into practice under the guidance of the Ministry of Environment and Forestry. The Istanbul International Water Forum which is held one year before the World Water Forums and every other three years is seen as one of the most significant formations of our country and region on the domain of water. It has been envisaged that the Istanbul Forum focuses on the regional water priorities and is organized in a form of international organization like Stockholm World Water Week and the Singapore Water Days in connection with the regional component of the World Water Forums. In this framework, the 2nd Istanbul International World Forum is going to be held in the Golden Horn Congress Centre in İstanbul on May 3-5, 2011 by the DSI General Directorate. ORSAM: We would like to thank you for taking your time to answer these questions. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 17 ORSAM Water Research Programme ORSAM HYDROPOLITICS SPECIALIST DURSUN YILDIZ: “TURKEY SHOULD GUIDE HER NEIGHBORS ON WATER MANAGEMENT TECHNIQUES AND PLANNING” 27 April 2011 Hydropolitics specialist Dursun Yıldız, who answered the questions of ORSAM Water Research Programme, made some evaluations on the issues related with the Turkey’s trans boundary water policy, the water transfer projects, the disputes on Ilısu Dam, the relationship between EU Water Framework Directive and water management in Turkey, the water-based cooperation in Middle East and conflict potentials. Yıldız underlined the fact that Turkey never used her transboundary waters for peaceful and cooperative objectives. He told that “But Turkey should do something beyond this. She should guide the neighboring countries in terms of the techniques and planning.’’ ORSAM: Could you please tell us briefly about yourself? Dursun YILDIZ: I was born in Samsun in 1958. I am civil engineer and also expert of hydro politics. I had worked in the various departments of DSI General Director for 25 years as an engineer, a branch director and a head of department then I retired in 2007. In this duration, I joined to the postgraduate technical education and application programs on the scope of water engineering in Holland and USA. Also, I got the master’s degree on Hydropolitics in Hacettepe University Hydropolitcs Strategic Research Centre. In addition, I completed a certificate program on EU Specialty and International Relations in Ankara University European Union Research and Application Center. In some periods, I became the member of management board 18 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 and secondary director in TMMOB and the Chamber of Civil Engineering. I gave lectures as a part-time instructor in Hacettepe University Hydropolitics and Strategic Research Center and Gazi University Engineering and Architecture Faculty. I still continue to work on water resource and politics and keep on implementing my own engineering and consulting firm. ORSAM: What is hydropolitics? Dursun YILDIZ: As you know, although water is seen as a globally unending source, it is such a finite one in terms of qualitative and regional. Also, it spreads around the world unequally in time and space. Especially fresh water resources became as not fulfilling the needs of people in some parts of the world after the second part of the 20thcentury with the increase in population and pollution. Through the 20th century, number of the independent states had increased so transboundary rivers also increased too. Therefore, 145 countries began to stay in those transboundary river basins and %40 of the population began to live in these transboundary river basins. After these events, pressures on water issues began to cause serious problems both internal and international affairs of the states. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 By the beginning of 20th century, problems emerged in terms of supply and allocate of international and transboundary water resources. These events resulted in the emergence of ‘’Hydro politics’’ as a new international political concept and discipline. After this introduction, we can define hydropolitics as an interdisciplinary scientific branch which analyzes the relationship based on interest on use of transboundary water resources and assess the implications on water to take socio-economic, political and judicial precautions. ORSAM: Within this context, how do you evaluate hydropolitics of Turkey? Dursun YILDIZ: This issue can be analyzed in two parts as before and after Cold War periods. We can say that Turkey’s hydropolitics as related with Turkish Foreign Policy was stable in Cold War era as compared with current situation. Her foreign policy was based on security issues especially in the relations with neighbors because of her geopolitical position in the so called rigid circumstances of Cold War’s bipolar system. In this period, Turkey had been far away from Middle Eastern countries especially from Syria and Iraq. Her hydropolitics was more undemonstrative but a reasonable policy. This time coincided with the construction of dams over Euphrates and Tigris rivers. After Cold War, it is seen that emerging new world order affected Turkish Foreign Policy too. After the end of Cold War in 1990s, Turkey had faced serious problems in understanding dynamic and fluxional international system. For a while, she could not get rid of old routines of the Cold War period and she accepted that her regional and international activities were restrained with the role of global powers in terms of framework drawn by global forces. It showed that lots of things had changed in international ORSAM system and also Middle East began to be designed on the framework of The Greater Middle East Initiative. In the end of the 90s, it became clear that New World Order is the sign of the division of international system into two as USA and others. This system, in which US wanted to implement the strategy of ‘’ being empire’’, provided an opportunity for the countries, which were in the position of regional force, to increase their activities by reasonable political activities and regional cooperation because of the disadvantage of the hegemonic power, USA. By the utilization of this circumstance, Turkey has modified her foreign policy in respect of relations with her neighbors and began to implement her policy based on zero problem strategy. Especially by the beginning of the 21th century, Turkey began to use active and flexible foreign policy to increase her global and regional efficiency. Specialists see that policy as ‘’ Pragmatic Multilateral Foreign Policy’’. First purpose of this policy has been to keep uncertain and conflict areas away from Turkey’s living and interest areas as possible as. In this way, as a first step, it was necessary to decrease the problems with board neighbors to the lower level and establish political, economic and cultural relations and co operations based on trust and collaboration. In other word, this policy depends on “good neighborhood and forming reciprocal common interest’’. In this approach, transboundary water resources should take place. Especially for the Middle Eastern neighbors’, Euphrates and Tigris were utilized by more active hydropolitics in respect of zero problem policy. In addition to variation in international system, the completion of some parts of dams over Euphrates and Tigris and technical and strategic advantage has been very effective. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 19 ORSAM Water Research Programme ORSAM As a result, while the bilateral relations had been given importance, water demand of Syria and Iraq was supplied immediately. In this period, the dams on the Euphrates and Tigris were operated reasonable and Turkey pursued a more active and self confident hydro policy. However, will this dynamic hydropolitics result in positive conclusions in the long term? To accomplish that, it is simply necessary for Turkey to increase her economic power and stability. However, the risk of instability can increase by moving away from the role drawn by international system. For that reason, it is essential to preserve stability and to be much more powerful. ORSAM: What is the possibility of Three Stage Plan to become into the current agenda, which occupied agenda in 1980s, when regional political process was thought? Dursun YILDIZ: As you know, Turkey, China and Burundi gave rejective vote to Convention on non-navigational uses of international watercourses in 1997. She could give an abstention vote instead of rejective one by making strategically prediction because Turkey has a very strategic position which is too hard to be given up. In 1980, a Joint Technical Committee, composed of experts from three countries, came to together to determine equitable usage of Euphrates and Tigris waters. In that commission, a mission was formed on transboundary waters by Mixed Economic Commission in 1980 and this mission was given to Common Technical Committee. To realize this aim, first meeting was held in 1982 with the participation of Turkey and Iraq, then, in 1983, Syria was joined. These trilateral meetings had continued almost seven years until the beginning of the Gulf War in 1990. Conditions of war period had restrained next meetings. 20 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 In the first years of that Joint Technical Committee, main subjects were about short term issues like hydrological data exchange and new building plants over Euphrates and Tigris rivers. Main objective of the committee, which was regulating equitable utilization of Euphrates and Tigris water sources, was set to the table by Turkey at 1984 in the fifth meeting. In that meeting, Turkey presented an applicable plan which was “Three Stage Plan for Euphrates and Tigris Waters”. Turkey presented this Three Stage Plan as an option again at 26 June 1990 in trilateral meeting and continued to repeat it in other conversations at 1993. In the first phase of that plan, inventory studies of water resources, in the second phase, determination of soil layers and drainage criteria then in the third phase, evaluation of water and land resources were presented to the admitting countries. Turkey demanded a common investigation for existing water and soil capacities of these three countries but it was rejected by Syria and Iraq. I think the plan was more extensive than the one done in 1997 in which optimum and equitable utilization of water conditions determined because even the common management plan of water plan had been presented in addition. Turkey’s important plan had been ineffective because of existing Cold War conditions, mutual mistrust among countries, irrational Middle East thinking and global political conditions. During that period, it became to be known that renewal and changing efforts on plan were useless and invalid. After the Cold War, increasing dependency among countries and technological innovations began to change countries’ foreign policies. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 After 15 years, at 2010, Turkey, Syria and Iraq ministers, who are related with management of water sources came together in Ankara and reached an agreement on implementing first article of that plan. Unfortunately, it has passed 15 years without any real action on implementing the plan. I want to add something at this point. Role of the technical committee meetings on hydropolitical relations shouldn’t be underestimated. Although a further progress couldn’t be achieved in redistribution of the water, this Joint Technical Committee functioned as a beneficial communication channel in those meetings. ORSAM: During that period, Turkey made another attack by Manavgat Water’s Sale Project. How do you evaluate it? Dursun YILDIZ: In Manavgat Water Supply Project, Turkey told “We would be arbiter in Mediterranean” and it was mostly an exaggerated argument. As I mentioned in my books, East Mediterranean is an attraction center for global powers that are willing to hold energy corridors. Because of that reason, security in East Mediterranean is a global issue rather than regional. East Mediterranean has been a strategically object any more. I think that East Mediterranean will be a quarrel arena among states in future. For that reason, hydro political role depending on Manavgat Water Supply Project is not so easy to play. The result of project has proved it. Turkey couldn’t obtain the strategically advantage she planned it from Manavgat because neighboring countries did not want to be depended on water coming from abroad. Moreover, every country seeks larger maneuver areas to accommodate her power eventually confronts with global powers. ORSAM A water dependent foreign policy attack became to be seen as not so much easy. So, I think Turkey needs more strategically developed objectives in Mediterranean. ORSAM: In the water sale projects to outside, especially Manavgat and Barış waters were important. At that point, there is a criticism against Turkey. Turkey is saying I ‘m not water rich country, while aiming to sell waters. How can we explain it? Dursun YILDIZ: Turkey advocated herself rightfully as saying “I am not a water rich country”. Actually it is true but when compared with the Middle East countries which live water scarcity, it is assumed that Turkey is a water rich country accordingly. Even if you explain your good intentioned plan which presents better water services to those countries, you eventually will be faced with some powers who oppose your advantageous position. Actually, there is no correlation between Turkey’s expression “I am not a water rich country” and her sale waters outside. It should be named water transfer rather than water sale because Manavgat and Barış water projects were mostly strategically aimed projects rather than economic aimed ones. Both of them have such amount of water which is extremely under yearly renewable water capacity of Turkey. Manavgat Water Project was a strategically maneuver in the East Mediterranean. However, we can clearly see that increasing geopolitical and hydro political importance of the region restrains Turkey’s well aimed efforts. Although Turkey constructed a plant which costs 160 million dollars, she couldn’t find a possibility to use it in the Middle East geography for peaceful aims. As we see in other water supplying agreements in the world, water related agreements do not happen in the short-run and these failed water projects of Turkey became the examples of it. However, Turkey must keep her peaceful and trustworthy position in her hydro politics. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 21 ORSAM Water Research Programme ORSAM ORSAM: If we go away from Mediterranean, what kind of threats and opportunities Çoruh basin carries? ORSAM: Do you want to make some statements about Ilısu dam, which is much on the agenda in recent times? Dursun YILDIZ: Çoruh (Ch’orokhi) River reaches to Black Sea by taking 30km after entering Georgia borders. Turkey became successful in preventing the formation any other hydro political problematic area by keeping her relations with Georgia well. If we take both completed and incomplete dam plants on Çoruh River, it was possible for other countries to oppose problems related with river even if those plants are not designed for irrigation. However, Turkey never faced a hydro political problem in Çoruh River. Carried sands and pebbles in that river are being kept in our dams so possible problems in Georgian coastline are prevented by both countries’ mutual cooperation and well-intentioned efforts. Dursun YILDIZ: If Ilısu Dam had not been politicized, there could have been created an environment in which much more beneficial results for not only the historical heritage and the people of the region but also Turkey would be discussed at the table. But as the issue was politicized, people who are against this issue started to have a political attitude rather than rational one. ORSAM: In Aras Basin, there are the cooperations especially between the EU and the US but Turkey is not involved in it. They try to get Georgia, Armenia, Azerbaijan and Iran into but it is a little bit difficult to ensure this cooperation. By scheduled Eastern Anatolia Project, what would develop in that area? Dursun YILDIZ: Although Eastern Anatolia Project is not as big as Southeastern Anatolia Project (GAP), with its some part, it is a water-based development project. Under this project, initially an area of 120 thousand hectares of land would be irrigated. It may be said that the recharge of Aras may be partially affected as this project is furthered. However, by irrigations, its effects may be on The Euphrates’s water more than Aras’. Fulfillment of Eastern Anatolia Project which is in the upper basin of the Euphrates may cause a decrease in the waters which will go down the Euphrates’ down basin in a certain extent. 22 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 It is possible to understand people from Turkey who concern the protection of the historical heritage of Hasankeyf but it is not valid for Iraq which is against for the project technically. At the beginning of July in this year, Ali El-Dabbagh said to journalists that “building Ilısu Dam will affect the river and farmers. The Iraqi government demands from the countries which support the project to stop this.” In addition to the causes of opposition inside Turkey like technical, sociological, socio-economic cultural heritage, it is also added a technical opposition from outside the country. The statement made by Iraq came just one day before the announcement which declared that the international credit support for Ilısu Dam is stopped. An upstream country could have important political, hydropolitical, hydrostrategic causes to stand against the dam. However, to be technical opposed, it is necessary that the water which will be collected when the dam is built is used for irrigation in portion, that is, given down water has to decrease or during filling the dam that country has to undergo very large losses whose compensation is impossible. Because of the fact that there is no irrigation purpose of Ilısu Dam, stored water will be given to the riverbed without any loss except evaporation by a third. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 I admit that the oppositions to Ilısu Dam have right on protection of the historical and cultural heritage in Hasankeyf and its surrounding area. The subject must have been discussed in terms of this sensibility and regional problems but the size of opposition reached to level of being against large dams and politicized. Thus, it was moved away from the point of actual sensibility and had negative impact on efforts to protect historical and cultural heritage in project area. When we consider the subject technically, we see that the General Directorate of State Hydraulic Works (DSI) works over 11 different alternatives for where the dam will be constructed but the most appropriate place was found here. It is difficult to produce energy with other sources instead of this dam by easily and economically viable manner and to meet demand especially for peak hours when take into consideration that it can be derived 3.83 billion kWh of energy on average per year. The rentability of Ilısu Dam is high in terms of Turkey’s energy needs. In addition, it is strategically key dam for the Tigris River. In brief, the Ilısu Dam is insurance for the Tigris Basin and thus it has also another importance. ORSAM: What are the problems of replacements in the Ilısu Dam? The public does not know too much about this issue. Is there a problem about this re-placement? How can the problem be solved? Dursun YILDIZ: In my opinion, the most important point in re-placement is cultural sensibility rather than the physical creation of housing opportunities. In other words, it is initially necessary that local people who are subjected to re-placement in the Ilısu Dam cannot be separated from their own culture. This is the most important issue. It was essential to be done very detailed studies and ORSAM related institutions made them. However, there had troubles with people in the region in terms of explaining this and the realization of the project by a participatory approach. It failed to start these studies early enough. The things which were necessary to be done are being done but are made late and inadequate. Therefore, the project done in such a historical and cultural sensitive region is subjected to some legitimate criticism. ORSAM: Will this project finish in 2014? Dursun YILDIZ: No. It is not possible for Ilısu Dam to be completed in 2014. While these dates are given, it must be careful. It was announced that all irrigations areas would be opened to irrigation in 2013. It is not a realistic date, too. The completion of the GAP is being delayed for the third time. It is necessary to decide these dates in much more realistic way to avoid disappointment for expectations. I think that the completion of the GAP with its all components is not possible before 2023. ORSAM: What are your suggestions for Turkey to create more comprehensive water policy and to satisfy lack of experts in this field? Dursun YILDIZ: Turkey primarily needs a quick renovation on water resources management policy. Our country’s water resources management policy can no longer respond to rapidly growing demands in a rational manner. Therefore, we have to renew this structure legally and institutionally as soon as possible. Our country’s water resources management is multi-headed, multi-part and in lacks of coordination so it is necessary to renew this structure as soon as possible so as a most appropriate institutional structure, Ministry of Water Resources hosting all existing structures should be set. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 23 ORSAM Water Research Programme ORSAM The image of multi-headed and multi-part water must be collected under one umbrella of this ministry. On the other hand, there were some studies related to international and strategic importance of water by the rapidly growing strategic research centers in the last 10 years. However, it would be more important for these studies to be done by hydropolitics and strategic research center or institute which would be opened within one or several universities. In this context, the developments in the field of water policy in both domestic and regional as well as in global scale would be examined by scientific methods and within integrated and multi-disciplinary perspective. The Hydropolitics Strategic Research Center within Hacettepe was closed in the past and it is understood day by day how much this decision to be wrong. These structures would allow the issue to be addressed more scientific and far from speculation by meeting the need for experts. ORSAM: What is the relationship between EU Water Framework Directive and the configuration of water management in Turkey? Dursun YILDIZ: Turkey as a country which is a candidate to become EU membership and began negotiations has to adopt its water resources management to the understanding of EU Water Framework Directive’s. In this context, Turkey has to enact a Water Framework Act until 2013 and organize water resources management. However, a very large portion of these regulations have to be carried out as soon as possible not because of EU but the need of Turkey. For this reason, I do not believe that we will suffer from EU’s Water Framework Directive. Of course, it is known the prominence of environmental sensitivity by taking into account of the EU’s original conditions and 24 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 to be suggested the common river basin management in trans boundary waters with this directive. Moreover, there is flexibility in the article of the common management. Many EU countries have not already prepared the basin management plans on time. Among these countries, there are countries which have trans boundary rivers. Therefore, if the position of Turkey in negotiations on this issue were defined well, some restrictive effects of EU Water Framework Directive could be reduced. Turkey is not a country to lead whole Euphrates-Tigris basin by her alone. Turkey initiates that situation in the beginning of the 1980s. However, it is disturbing at that point the joining other Middle Eastern countries to the problem like Israel. This situation disturbed Turkey. It is essential to underline that basic water problem in Middle East is not a problem of the utilization of Euphrates and Tigris among Turkey, Iraq and Syria. The main problem in Middle East is that water of Euphrates and Tigris is tried to be related to the problem of the Middle Eastern countries like Israel, Jordan, and Lebanon which tries to attach themselves to the water balances some times. This situation is impossible not only from the perspective of the Euphrates-Tigris’s water capacity but also the international law. They are two main rivers to be able to supply the countries they pass on. Unless these two rivers are tried to be related to the other countries’ problem of water, it is easier to resolve the water problem in Middle East, otherwise, it would be hard to solve. ORSAM: Your ‘’War of Waters’’ book was published. What is the possibility of water wars in the 21st century? Dursun YILDIZ: Water will become the most strategic resource of the 21. century. For this reason, there may be tensions between water scared countries. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 These tensions may result in small conflicts but it is hard to presume an absolute water war. If such a war can be presumed, it is also necessary to redefine that war. In this way, whether this war will be in regional or global level must be defined. In addition, military purpose and concrete gains of such a war be explained. If such a war will happen in the future, it will be required to analyze whether the only reason of war had been water or not. Because of all these reasons, I think that water issue will not be only reason in the emergence of hot conflicts. I think that there is a high possibility for the implication of water as a reason for conflict and tension because a hot conflict for water will not bring sustainable and practical gains for the countries. In fact, there have been wars since a long time locally to share water, nationally as a hot conflict and globally in economic way. On the other hand, if war is accepted as a tragedy, there has been already such a tragedy since a long time. Throughout the world, 15000 people, most of them under 5 years old child, lost their life because of water and related illnesses. In which war there is this amount of death? International system should work to prevent this continuing tragedy instead of presenting scenarios for possible water war. ORSAM: Although there are continuing wars and possibilities of future wars, is there any effort to prevent the conditions assumed as a prospective reason of water wars? Dursun YILDIZ: This issue covered in lots of international meetings and platforms. Agreements are made about this issue in UN. However, these programs are inadequate for ORSAM healthy results. In some areas of the world, tensions are increasing and a chaos environment is tried to be formed with excess arming. In the last 10 years, military spending in the world have increased %45 and it is argued that it costed 1,5 billion dollar in 2008. This amount is just the 2,4 % of the World GDP. This military spending is much more than the budget of water and sanitation in the world. This ratio is 8 times in India, 40 times in Pakistan, 10 times in Ethiopia. Even in Yemen, Uganda and Mexico, this ratio is too high. So, in the countries in which more than 1 billion 700 million people live, military spending is much more than water and sanitation spending. ORSAM: Voices of excess arming and “Water Wars” concept are increasing together. In such situation, is “Water War” concept a rising hegemonic concept? Dursun YILDIZ: Such a source like water is an applicable argument to open wars and this makes it easy for war scenarists to produce wider calculations on wars. Advancement in communication technologies increased illusions in our perceptions. We accept lots of concepts without thinking about too much. Or we are accepted. For this reason, we must be careful in making some analyses. Actually, thought that water is used by countries to legitimize their wars among themselves cannot be rejected directly. It is also confusing that keeping “Water Wars” is on agenda despite not taking any steps for solution. It shows us that “Water Wars” concept is a tool for imperial states to continue their political and cultural hegemonies. When we look at the academic workings, we can clearly see that the realization of “Water Wars” thesis seem almost impossible. This ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 25 ORSAM Water Research Programme ORSAM concept mostly comes out in popular magazines and newspapers. Actually, it is unnecessary to wait water wars then put an end to it. I have already mentioned; this tragedy is alive even if there is no hot conflict. So, does any possible water war contribute to this tragedy? Of course, yes. But it may be seen that total amount of people died from water shortage will be eventually higher than the amount of people died in these water wars. For this reason, “Water War” concept easily remains in memories but at the same time it undermines the existing water related problems. Therefore, I do not think that comprehensive analyses must be done on this issue. ORSAM: Do the Middle East need to a water war? Is water war at the door, instead of oil war? Dursun YILDIZ: Whereas the Middle East is a geography where 5% of the world population lives, it has 1% of the fresh water resources. Moreover, 90% of the water resources are transboundary. When oil and other geo-strategic advantages as well as Israel are taken into consideration, it seems to be difficult to maintain stability. However, we should address the water problem in two areas. There is water in Turkey, Syria and Iraq in the basin of the Tigris and the Euphrates but water cannot be used in a rational, planned and efficiently ways. The last developments are positive in this region where the scenarios necessitate a water war in a sense. In the last period, Syria began to respond the positive policies of Turkey which put forward peace and co-operation by asserting her insistence on not to use water as a weapon. This is a positive development. The only problem for this region is the future of Iraq. However, Israel, Jordan, Palestine, South Lebanon is a region where water shortage 26 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 may intensify. Hot conflicts about water had taken place in this region so far. In this region, the extraction of Jordanian fossil water and Israeli’s construction of facilities for desalination of sea water in the last period may provide a partial relief. Instead of oil, in my opinion, in the subject of water war, it is not correct to address global strategies on water and oil similarly. Whereas water is a renewable source, this is not the case for oil. This is a very important difference. Water is more regional-oriented resources and this is the aspect leaving from the oil. ORSAM: Finally, is there anything you want to add? Dursun YILDIZ: The global policy and strategies on water will increase in the 21st century. Therefore, this issue will be on the agenda more and this also increases the importance of hydropolitics studies and assessments. This situation compels Turkey in hydro politics. Turkey is a country having water boundary with all the neighboring countries. One fourth of her boundaries are composed of rivers and 36% of flowing water arises from trans boundary water basins. Turkey hasn’t used her trans boundary waters for the wrong purposes except for the peace and cooperative objectives. Therefore, our country acts in accordance with the principle of optimal, equitable and reasonable using of these waters. But Turkey should do something beyond this. She should guide the neighboring countries in terms of technique and planning. For this reason, water resources management in Turkey, has great importance in regard of the change and progress according to prevailing conditions. ORSAM: Thank you very much for sharing your time and views with us. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM AKİF ÖZKALDI DEPUTY DIRECTOR GENERAL OF STATE HYDRAULIC WORKS (DSİ): “THE SECOND İSTANBUL INTERNATIONAL WATER FORUM IS THE INDICATOR OF TURKEY’S REPUTATION ON THE WORLD” 3 May 2011 Akif Özkaldı Deputy Director General of State Hydraulic Works (DSİ), answered the questions of ORSAM Water Research Programme. Highlighting the fact that Turkey’s great success in organizing the 5th World Water Forum created a remarkable effect on the global water community Özkaldı mentioned that the 2nd İstanbul International Water Forum to be organized in May would consolidate the positive image about Turkey. Özkaldı stated that the Forum contributed to all of the countries to a large extent in terms of acting in parallel with the common goals related to water. ORSAM: Could you tell us about yourself? Akif ÖZKALDI: I graduated from İstanbul Technical University Faculty of Civil Engineering in 1986. Within the same year I started to work as an engineer within the General Directorate of DSİ Project and Construction Department. During my post as an Engineer, I went to the United States of America by the scholarship that I won, and in 1991 I got a master’s degree from Utah State University Department of Irrigation Engineering. Between 1992 and 1993 I completed my military service as a reserve officer in the Turkish Air Force Command, in NATO Inf. Office. In 1998 I was appointed to the DSİ General Directorate Office in Ankara as a Project Department Manager. In 2002 I worked as a Project Department Manager in the Head of Department of Water Supply and Sewage Disposal. In 2003 I was appointed as the co-head of Design and Construction Department, and in 2004 I became the Head of Deparment. On November 2007 I became the Deputy General Director of DSİ and I still continue this task. I worked in the process of the 5th World Water Forum by actively participating in the process. I am the General Coordinator of DSİ of the İstanbul International Water Forum, and also I am the CO-Chair of the Steering Committee ORSAM: How was the idea of May 3rd-5th May 2011, the 2nd İstanbul International Water Forum brought forward? What was the reason of requirement for such a forum? Akif ÖZKALDI: We successfully carried out the 1st İstanbul International Water Forum on February 2009, right before the Fifth World Water Forum. The goal of our international Forum is both to lay the groundwork for the World Water Forum, to exchange information; and also to organize an international activity with a great participation that we could turn it into a brand in order to find a solution for the global water problems. Thanks to the outstanding success and effort in the Fifth World Water Forum, Turkey’s important role related to water was seen again on the international platform, and the continuance of the efforts became indispensable in order not to lose this gained role. Therefore, these information and experiences that were gained from the World Water Forum under- ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 27 ORSAM Water Research Programme ORSAM pinned the 2nd İstanbul International Water Forum. The İstanbul International Water Forum is going to be organized a year before each World Water Forum. ORSAM: The İstanbul Water Forum is demanded to be turned into a traditional event, has any bounding structure been created to make the Forum perpetual yet? ORSAM: When and where was the First İstanbul International Water Forum, held? Could you inform us on this subject? Akif ÖZKALDI: The 1st İstanbul International Water Forum was mainly agreed to be triennially carried out a year before the World Water Forum. Its administrative structure is ready, and the legal infrastructure has still been worked on. Akif ÖZKALDI: The first of the İstanbul International Water Forum, whose second will be organized on May 3rd-5th 2011 in İstanbul Haliç Congress Center, was carried out on February 14th-15th 2009 in İstanbul as preliminary for the Fifth World Water Forum. In the course of this Forum, which was a preliminary meeting for the Fifth World Water Forum, the participants were informed on which extent the participants could assume an effective role during the thematic period of the Fifth World Water Forum. They also gave information to the coordinators of the Fifth Forum about the activities carried out within the scope of the regional process. Besides, during the 1st İstanbul International Water Forum, the representatives of the nongovernmental organizations participating from Turkey exchanged opinions upon what kind of method they are going to follow in the course of the Fifth World Water Forum. ORSAM: What has been the contribution of the 1st İstanbul International Water Forum to the 5th İstanbul Water Forum? Akif ÖZKALDI: As mentioned in the answer of the previous question, in fact the 1st İstanbul International Water Forum took place as a coordination, opinion exchange conference among the stakeholders between the components in the regional and thematic processes of the Fifth World Water Forum. Thanks to the conference, the participants were informed about the process and this conference contributed to the fluency of the 5th World Water Forum. 28 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM: What are the themes that are going to be handled in the Forum in May, and what are the criterium on the designation of these themes? Akif ÖZKALDI: The İstanbul International Water Forum, whose main theme is “Istanbul Perspective on Regional Water Challenges and Solutions”, is going to take place on May 3rd-5th 2011. The Forum is composed of political, thematic and regional processes. While the political process is estimated to be composed of the minister-level meetings; the thematic process is aimed to be composed of 26 meetings that will be assessed under 6 sub-headings. As for the regional process, closed private meetings are going to be held as a follow-up of the preliminary meetings that were carried out on Turkey and her surrounding regions. The subjects, which the İstanbul International Water Forum will deal with, are primarily the existing water problems in Turkey and in her neighborhood; and their solutions. The outputs of the Forum would constitute a regional input for the Sixth World Water Forum as well. ORSAM: Could you inform us about the “İstanbul water agreement”, which was signed in the 5th World Water Forum? Akif ÖZKALDI: The “İstanbul Water Agreement”, which was signed by the mayors of 52 ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 countries during the Local and Regional Administrations conference of the İstanbul 5th World Water Forum, demands the signatory provinces to develop their water management strategies in parallel with the Millenium Development Goals; and to handle urbanization, climate change and the other global pressures on local level. The İstanbul Water Agreement, which has already been signed by more than 700 provinces, is a written contract which argues that accessing to quality water is one of the most fundamental rights of every human being as water is a public property; and which brings urban and rural water problems up to the local, national and global agenda. This agreement aims at inviting mayors and local authorities to a common commitment related to urban water resources management by underlining the fact that cooperations are needed on a state level in order to enable the equal distribution of the resources, and the fact that greater missions fall to municipalities because of the climate change. ORSAM: Is this Agreement going to be included in the 2nd İstanbul International Water Forum, which is going to be carried out in May, as well? Akif ÖZKALDI: The İstanbul Water Agreement, which is a new agreement composed upon the action planning of the local and regional administrations to analyze and to be able to deal with the problems, is still open to signature. The 2nd İstanbul International Water Forum is also going to be an opportunity to reevaluate the İstanbul Water Agreement and the İstanbul Water Guide. A special session entitled “İstanbul Water Agreement” is going to be carried out during the 2nd İstanbul International Water Forum and under the responsibility and coordination of the İstanbul Metropolitan Municipality. ORSAM ORSAM: Which countries are going to participate in the Minister level meeting in the course of the Forum, and what is going to be the content of the meeting? Akif ÖZKALDI: The participant Ministers, who are related to water and environment issues, invited from the neighbor countries of Turkey are also going to be hosted in the Inter-ministerial Meeting that is going to be held in Conrad İstanbul Hotel, on May 3rd 2011. More than 30 Ministers were invited to the Inter-ministerial meeting entitled “Regional Cooperation for Water”. Among the invited Ministers, there exists the Ministers coming from the countries such as Uzbekistan, Bosnia-Herzegovina, Albania, France, Kazakhstan, Bulgaria, Morocco, Greece, Algeria, Syria, Qatar, Kyrgyzstan, Tajikistan, Jordan, Macedonia, Libya, Iran, Russia, Kosovo, Azerbaijan, Turkmenistan, Saudi Arabia, Iraq, Georgia, Armenia, Lebanon, Mongolia, Republic of Korea, Niger, Djibouti, Burkina Faso, Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) and Australia. ORSAM: To which extent are the other countries and the water organizations interested in and supporting the 2nd İstanbul International Water Forum? Akif ÖZKALDI: The 2nd İstanbul International Water Forum is going to provide an environment of platform where international organizations and local authorities from the Middle East, Central Asia, Eastern European regions and Turkey could come together in order to find solutions to the aforesaid problems by focusing on the water related problems of these regions. Thanks to the Water Expo to be organized as well, the global water companies will find a chance to introduce themselves. During the Forum in parallel with thematic sessions, panels and other activities; a range of extra activities are going to be car- ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 29 ORSAM Water Research Programme ORSAM ried out both by various national and international organizations. The participation of the other countries and the other international water organizations in the components of the Forum is on a quite satisfying level. ORSAM: What is going to be the effect of this Forum on Turkey’s water policies? Akif ÖZKALDI: The 5th World Water Forum’s great success created a great effect on the global water community, and it pointed out the position of Turkey among the leading countries in terms of water again. In the 2nd İstanbul International Water Forum that 30 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 is going to be held on May 2011, Turkey is going to use the approaching feature of water once again; and she will consolidate the understanding of acting in parallel with the common goals by positively influencing all of the countries’ both their own water policies and also the other countries’ water policies. No doubt that this entity is going to contribute to the development of Turkey’s own water policies to a large-extent as a think-tank organization. ORSAM: Thank you for your answers. We wish you success with your studies. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM UN JOINT PROGRAM MANAGERS: “THE SUCCESS OF TURKEY AT THE CLIMATE CHANGE WORKS ON THE SEYHAN BASIN WILL SET AN EXAMPLE.” 30 May 2011 ORSAM Water Research Program carried out an interview with United Nations Joint Program Director Atila Uras and United Nations Joint Program Regional Project Coordinator Alper Acar. The subject of the interview was “MDG-F 1680 the Program of Enhancing the Capacity of Turkey to Adapt to Climate Change” which has been developed in order to be integrated into the national, regional and local policies within the frame of Turkey’s works to adapt to the climate change, sustainability and the development objectives of Turkey and the aspect of this program regarding the water resources. Two managers indicated that the applications on the Seyhan Basin which has been chosen as the sample basin have been successfully completed and that this success will set an example for the other basins. ORSAM: Could you please briefly tell us about yourself? Atila URAS: I was graduated from civil engineering, and then I received a master degree in the fields of coastal engineering and coastal management. After working in the private sector, I had the chance of performing some works with some non-governmental organizations in some fields such as nature conservation, sustainable development, and environmental management. Both in the Foundation for Nature Conservation in Turkey and in the WWF Mediterranean Program by deploying in Rome, I have worked in some projects of nature conservation, rural development and coastal management in Croatia, Tunis and Turkey. After working for one year as the nature conservation director of the WWF Turkey, I worked as a consultant in respect to environment, sea and coast. I performed in 2006 the management of the Project of sector-policy integration of the sustainable development of the UNDP and since 2008 I have been directing the UN Joint Program of Enhancing the Capacity of Turkey to Adapt to Climate Change. We have been working as a team in the UN for about 5 years. At the same time, I have been giving the lecture of coastal management in METU. Alper ACAR: I’m an environmental engineer (m.sc). I started my career in the private sector. I worked especially within the scope of the Projects of solid waste management. Later, I worked in the fields of nature conservation, rural development affairs in the Foundation for Nature Conservation. For a while, I worked as a freelance consultant. After supplying international consultancy for the projects such as reinforcement of civil society, waste management, nature conservation, rural development and the improvement of the infrastructure of the conserved areas, I worked for a while in the Istanbul Metropolitan Planning Centre for the integration of the sustainability concept into the environmental order planning. Afterwards, I worked in the Project of Integration of Sustainable ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 31 ORSAM Water Research Programme ORSAM Development into the Sector Policies of the UN. And now, I have been working especially in regards to the coordination of the applications done on the Seyhan Basin in the frame of adaptation Project to the Climate Change. ORSAM: Which country does the Project of Capacity to Adapt to Climate Change choose and according to which criteria? Is this Project a program which is applied for each country? Why has been Turkey chosen? Atila URAS: The Spanish Government has supplied in the first stage a global fund of 580 million euro to the UN Development Program and then of 100 Million Euro. As understood from the name of the fund, the final objective here is to reach to the Millennium Development Goals. The Fund for reaching to the Millennium Development Goals has supported projects in 59 countries under different titles in order to reach to 8 development objectives. We call them as projects but in fact they are each a great program. The side-expectation beyond this approach is to constitute a platform for the aim that the UN institutions do not operate independently like different institutions from each other, but rather as a unique UN. In other words, each supportedone was in fact a joint program. For example, our joint programs are the UNDR, UNEP, FAO and UNIDO. Among the priorities, the climate change and adaptation are important subjects. On this subject, there are 17 similar programs in different countries of the world. The adaptation subject concerns issues such as disaster and water management which are globally common problems. In the nearby geography (Jordan and Egypt), there are two joint projects. Why has been Turkey chosen? Because considering the climate change effects, it is one of the countries which have the risk to be highly affected. On the other hand, it is a country having high struggle capacity. 32 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM: Which public institutions in Turkey have been integrated into this Project? Atila URAS: The UN institutions operate in accordance with the principle of supporting the countries’ development objectives and international agreements through the works that they do. And this program has the aim of supporting Turkey’s works regarding the adaptation to the climate change. The principal state institution of Turkey in regards to the climate affairs is the Ministry of Environment and Forestry. The main beneficiary of this program is again the Ministry of Environment and Forestry. Considering the extent of the issue and its aspects that concern the other public institutions, the Ministry of Agriculture and Rural Affairs and the Ministry of Industry and Trade primarily participate in this affair. Of course, the State Planning Organization is always the critical partner. They also take part in this program. ORSAM: What is exactly the task of the UNDP in this Project? Atila URAS: We play an executive and vacillating role. The specialists usually undertake the processes of the process tracking and acceleration, the execution of the relevant researches and presenting the reports to the relevant ministries, working directly with the local partners within the scope of the Grant program, following, evaluation and reporting. ORSAM: What is the exact place of the water resources in this program? Atila URAS: In the fourth report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, the pressure over the whole Eastern Mediterranean Basin and Turkish water resources had been mentioned. And within the scope of this program, both in the works of National Adaptation Strategy and the priorities of the Grant ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 program, the fact that the water resources management issue has been distinguished and that the Grant program must be in accordance within scale of the river basin are the most important indicators that constitutes the direct connection to the issue. The works regarding the industry and execution of some incentive pilot works are other indicators. On the other hand, in the participatory affectability evaluations and in the participatory workshops that we have carried out in 11 provinces, the need to manage properly the water resources has turned out as the most relevant issue to the adaptation to the climate change. Water must be handled from different directions; in relation to the agriculture and food safety, utilization rate of water in Turkey which is 70% comes to the fore. In relation to disaster, it is severe drought; in relation to the public health, it is the diseases that are contaminated through water as a result of the climate change; in relation to the biological diversity and ecosystem services, it is again the quality of water and the presence of water which come to the fore. Namely, water aspect exists in all the affectability subjects. ORSAM by adding the adaptation strategy and action plan into the process of constitution of the national action plan of Turkey which has been conducted with the cooperation between the UNDP and Ministry of Environment and Forestry. Next year is the preparation period of the 10th Development Plan. It is already known that the climate change is a development problem which necessitates adaptation. We think that the adaptation strategy and action plan for the climate change will be reference to the development plans of Turkey. Further to that, the climate change tried to take part in the sect oral strategies, as well. For example, climate change and water usage exist in the sustainable urbanization strategy; in that, the climate change will take place in a way among the products of this process. ORSAM: What was the reason of choosing the Seyhan Basin for this project? ORSAM: Does this Project have any contribution also for the structuration of the water resources in Turkey? Alper ACAR: As Atila has already mentioned, the Seyhan Basin is on the Eastern Mediterranean region which was described as one of the most vulnerable areas by the Intergovernmental Panel on Climate Change. Secondly, the first research on the affectability from the climate change, primarily for the agriculture, on the scale of basin has been done there. This project was carried out by Çukurova University and a Japan Institute. When you look at the region, you can see that the Seyhan Basin is a different geographical place, a region which has socio-economic differences. There are mountainous areas, areas of high step vegetation and highly fertile areas such as Çukurova; therefore, although the pilot works that we did were in a single basis, you can do your works towards three different geographical areas. And this provides possibility and variety to make it a model. This is why the Seyhan Basis was chosen Atila URAS: We started to obtain important outputs of the program. We contributed ORSAM: What are the outputs of the Seyhan Basin? Alper ACAR: One of the main subjects of the national adaptation strategy has been determined as the water resources. How adaptation is provided in relation to that; both strategic objectives and the measures which are necessary to be taken for the adaptation and the actions have been described. Atila URAS: Both the water supply and the demand management must be taken into consideration during the process. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 33 ORSAM Water Research Programme ORSAM Alper ACAR: On the Seyhan Basin, we have 18 quite nice projects with the budget of 2 million dollar. We have very different pilot projects such as increasing the agricultural fertility, how the water resources and the climate change will change in the next decades, how the forests may be affected by the climate change. In relation to the water issue, if you discuss about agricultural fertility, you can see that your efficiency at using the water affects also the agricultural and product fertility. When we changed the irrigation system from flooding method to drip irrigation, we have seen that there was an increase at the quality, as well as the fertility. When you talk about the climate change, you always visualize a dark image, but actually it provides an opportunity for some areas. For example, agriculture was quite limited in the areas such as Pınarbaşı and Sarız in the province of Kayseri of 1500 altitude. However, the weather has got milder in the last ten years and this has provided that the farmers there can produce various products and reach to different markets. For example, corn, beans, etc. The climate change has such an effect, as well. The projects that we have done have provided a better understanding about it. We executed a quite nice work with the 6th Region Directorate of the DSI (State Hydraulic Works). In this Project, it was researched that in case the climate change brings about different scenarios until 2100, how the surface water resources will change. Besides that, some researches were done about the efficiency of the anti-flood structures at preventing the floods. Within the frame of two different scenarios, when taken into consideration the irrigation areas and the climate change effect, it is seen that water deficits will be both on the high and low basins as long as the practices are not changed. We have seen that increasing the irrigation efficiency and application of drip irrigation have provided that the water deficits have considerably diminished. It has 34 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 been turned out that some measures must be taken in relation to the product range, besides the irrigation technique. The DSI Kayseri and Adana Region Directorate have gained a lot of experience through the works they have done. In summary, in whichever sector you are, wherever you live on the basin, a stress factor will continue to exist on the Seyhan Basin until the 2100, the date of water projections. Although it is said that there are plenty of water on the Çukurova, the climate change will cause a pressure on the development for the next 90 years. If the projections are developed for the period after 2100, it can be seen that this pressure will gradually rise. When we look at water in terms of basic human needs, it is seen that the migrant labors on Çukurova are one of the most vulnerable social groups. In the work that we carried out with the Çukurova University the Center of Research and Application on Tropical Diseases, we have seen that the living conditions of the migrant labors that we chose as the target group and a group of which had settled in this region are quite unsanitary. In terms of public health, not only these people are under a risk of health as they are not used to the conditions of the region, but also they constitute a risk for the ones living there. And with this irrigation, the humid level have increased and thus some contagious microorganisms can be reproduced and grow very easily. This human movement causes that some microorganisms from different places come to Çukurova and that the ones on Çukurova are carried to different areas. This Project has taught us that. Unless the living conditions of these people are ameliorated, not only as a result of the water factor, but also with the influence of other social elements these people will continue to live there as a risk factor both for themselves and also for the peasants from the nearby villages. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM: Will the Project of Seyhan Basin be applied for other basins, too? Will the Ministry of Environment use the experience that it has gained there for other basins, too? Alper ACAR: We have observed that the issue has been adopted more after the Project done by, the Regional Directorate of Adana, DSI. It has made some influence in the other regions, as well. Do not they have any deficiency? Of course. For example, underground water has not been taken into consideration enough, but I hope that in the next period the underground water is as well added with some works to the calculations which are done to determine the influences of the climate change. Atila URAS: This can be added, as well; the meeting where the outputs of this projects were evaluated was held in Ankara like a discussion session in which all the region directorates of the DSI are provided a live broadcast of the meeting and to which other institutions such as the Ministry of Agriculture and Rural Affairs were invited as well. The Regional Directorate has gained appreciation of all the participators for the work that it carried out. Alper ACAR: With the participatory affectability work of analyses that Atila mentioned before, the methodology of dealing with a problem in Seyhan on a systematic and regional basis has been adopted by the Ministry of Environment and Forestry. In the beginning, we had wanted that our works in Seyhan became a model. The Seyhan perspective can be applied to Kızılırmak or Gediz as well and similar works can be done there as well in accordance with this approach. I think that as this approach has been appreciated by the decision making authority, it has been foreseen that it is developed as a continuation project. On the first stage, a project draft was developed which foresaw that not only on the basis ORSAM of a basin, but throughout Turkey an affectability analysis would conducted in the light of certain scientific and social parameters, and then a more detailed work would be done in certain pilot areas, and this draft was presented to the State Planning Organization. In summary, we have developed the model and handed it over; and it seems that in the coming years different institutions will maintain this process. Atila URAS: The fundamental works of the model that we developed, for example the one in relation to the agriculture, were conducted by Çukurova University. Besides that, the sharing analysis, subsistence resources analysis and the ecosystem analysis were executed by the Turkish experts. The workshop of the system analysis was analyzed and reported by a Turkish expert living at abroad. Namely, actually there is a high capacity in Turkey to conduct these works. Alper ACAR: One of the key points of the model is that it is always said that there is no data either in the local or central offices. Because this is a new subject, and we do not know. But you can determine right priorities towards the local by asking the right questions and bringing them into questions and create right projections. This is what we have done in Seyhan. For example, when we visited the women organizations working for gender or reinforcing the status of women in the society, the first reaction that we received was like “what does the climate change have to do with us?”. But when we started to tell, we could discuss about these two seemingly irrelevant issues for hours. Why are women important for us? They constitute a group that has little mobility. Namely, in case of a disaster, they have less efficiency, unfortunately, to protect themselves than men or to discuss with others about possible solutions for something by going to the rural coffeehouses ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 35 ORSAM Water Research Programme ORSAM and chatting with some people. Therefore, when we drew attention to this side, they accepted that it was relevant. So when you talk to somebody of a quite different specialty, you can establish the connection provided that you make the subject focus on the same targets and direct the talk to a discussion away from the template. Similarly, when you talk to a health officer or agriculturist, you can take the answers of certain things as long as you follow the agenda and market he connection. a common language was adopted in relation to the climate change affectability. The next step was to become more concrete and decide the priorities. And then after the execution of the implementations and completing the deficiencies of the experience that has been gained, this cycle may be restarted. Atila URAS: We have had the opportunity of testing the ideal way which is to come from bottom to top, not from top to bottom that we always say. We asked that no expert or bureaucrat came while we were determining the priorities of the problem on this basin. The related institutions accepted this, we called the experts only from Kayseri and Adana to conduct the problem analysis, and thus we could write down the local information and those priorities come out as the subject titles as Alper mentioned as well. Atila URAS: This question must be responded within the frame of sustainability of the efforts. In case of such demand from the government agencies, the United Nation institutions can develop new projects and look for new funds, but actually the fact that this fund from the DSI has been evaluated by the Ministry of Environment and Forestry is a continuation of our efforts. On the other hand, we received a great interest at our relations with the development agencies. They lean towards the possibility that the works in harmony with the model that we developed take part in the annual calls for grant of the development agencies. This is a significant improvement for the continuation of the efforts. On the other hand, that kind of programs and projects usually encourage other initiatives. The wish of certain program partners such as FAO and UNIDO to do new projects here enables that this wish is spread by the wave effect. But the climate change issue is on the agenda, which is the most important thing. We have experienced for the first time an adoption thanks to this program. This adoption of the Ministry of Environment and Forestry and this fund from the DSI are the main guarantees of the sustainability. Alper ACAR: We had made great effort before the start of this program. For about one year, we visited various institutions in the region, first we told them our perspective, and then listened to their expectations, and thus we prepared the atmosphere in Seyhan. Of course when you go there with a general perspective without any discussion with the local people, you may end up as disconnected from the realities of the region or you may encounter with a reaction. But when we initiate a new grant program at the end of the process based on such a dialogue, we find there a subject which has already started to be discussed by different institutions. With a Grant program which responded to the needs and expectations of the region and in harmony with the realities and priorities of the region, what we would do became much easier. In summary, through the approach of capacity building, 36 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM: Is there a new project which will come out later or will there be a sequel of this project? Alper ACAR: Another perspective about it is that not all but most of the eighteen grant project constituted a model among them. We have a joint work with the Adana Region Di- ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 rectorate of Forestry which aims to find out how the forest lands in Seyhan will be affected. The results that are found there are being integrated into the management plans of the forest lands which are under the responsibility of Adana Region Directorate of Forestry. If you apply this Project over the mountains on the Black Sea Region, you will see that this methodology will work there too. For example, General Directorate of Forestry leans towards such a work. As the works done within the scope of joint program has sustainability, each grant program also can have its own sustainability. For example the models that have been conducted with the General Directorate of State Hydraulic Works, the Adana Region Directorate of Forestry, the Center of Tropical Diseases (because tropical diseases are not only present there, but also in the district of Polatlı in Ankara) are applicable and ready. As Atila has already mentioned, we both carry out dissemination works for the institutions and also try to share this on different platforms as much as possible. One of the main elements for the dissemination of the experience is the ongoing evaluation process. ORSAM The evaluation of eighteen grants projects and taking lessons from our experiences has been continuing. Through the publication that we will establish in the light of the information that we will obtain from this, we aim to reach to different masses. For example, we executed a project of animal husbandry with Çukurova University in the regions whose altitude is over 900 meters. This Project can set an example for the other forest villages whose altitude is also over 900 meters. Maybe not directly, but in terms of point of view, it will be able to set an example. This is what we try to realize; rather than saying that this was obtained and that was done in this way etc, we prefer to describe our works like this was the problem, the issue was dealt in these ways and approaches, and these were obtained. In the next a couple of months, we will have the possibility to say that you can also do good things for your own region by following these ways. ORSAM: We would like to thank you so much for sharing with us your valuable time and we wish you good luck for your works. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 37 ORSAM Water Research Programme ORSAM PROF. AYŞEGÜL TANIK FROM ITU FACULTY OF CIVIL ENGINEERING, ENVIRONMENTAL ENGINEERING DEPARTMENT: “FROM NOW ON, WE STARTED TO THINK ON BASIN BASIS AND WE STARTED TO SEARCH OUT SOLUTIONS ON BASIN-SCALE.” 1 June 2011 Prof. Ayşegül Tanık from ITU, Faculty of Civil Engineering, Environmental Engineering Department told about the development of the integrated water resources management in Turkey, its perception, and its development with the EU Water Framework Directive during the conversation carried out in the 2nd Istanbul International Water Forum held in Istanbul between 3rd- 5th May 2011. ORSAM: Mrs. Tanık, first of all, could you please tell us about yourself? Ayşegül TANIK: My name is Ayşegül Tanık. I work as a professor in Istanbul Technical University, Environmental Engineering Department. I have practiced my profession in this field for about thirty years. ORSAM: What do you say about the implementations of the Integrated Basin Management in Turkey? Ayşegül TANIK: The implementations have started recently. 25 hydrological basins have been detected. Among these basins, the Ministry has had TÜBİTAK MRC (TÜBİTAK MARMARA RESEARCH CENTER) make preparations of the Basin Protection Action Plans of the primary 11 basins. In this way, we started to know our basins. In the near future, who will carry out the protection action plans of the other basins will be clear. The Ministry itself already made certain basins. By the help of Geographical Information System (GIS), 38 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 and by using the same bases; the main problems of each basin in Turkey will be started to be recognized along with all the environmental characteristics in terms of both the pollution, and geography. First of all the protection action plans, and then the management plans will be prepared. These have gained acceleration in the European Union Accession Process. As we are in a candidate country position, we have to launch and complete these practices in a certain period of time. From now on, we started to think on basin basis and we started to search out solutions on basin-scale. And this is a pleasing situation for Turkey. ORSAM: The Greater Menderes was made, as an example. Criticisms, claiming the existence of problem in datum, were made. Ayşegül TANIK: The Greater Menderes Basin is one of the primary 11 basins, which TÜBİTAK MRC has been working on. The foreigner specialists also took part in the similar basin practices, which were launched beforehand by the Ministry. Unfortunately, we have problems with the security of data. The required data could be different in various institutions. It is necessary to create a nationalscale database. In this way, the revision and updating of the information in the electronic environment would be much easier. It is quite important to create such a base. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM: There is a Floods Directive as well. Will these develop in parallel with each other, or is it going to be launched after all the plannings are completed? Ayşegül TANIK: I believe that they should be parallel. Otherwise, we will have been late. ORSAM: Is there a certain year appointed for Turkey? Ayşegül TANIK: As Turkey, our goal is to complete the basin protection action plans by the end of 2012. And afterwards, we pass to the preparation of the management plans. In fact, as the basin protection plans are carried out, the management is also launched. In order to make up the difference, we accelerate the practices, which were carried out by Europe, a little. At least, basin mentality has started to be settled. In all of the basins, stakeholder meetings are carried out. In different stages of the practices, both the people and the locality are informed. The most proper scale for this type of practices is basin scale. This kind of perception has started to be settled. You know that the participation of the people in the processes is quite important. Within the practices carried out by the TÜBİTAK MRC, in the provincial organizations, which are in coordinator province position on basin basis, meetings were held within the Ministry of Environment and Forestry. The participation was quite vast. Both institutional stakeholders and the people were tried to be represented. The meetings took place in the local press. These are not such things to happen in a single day, it is a long process. ORSAM: Is there a special condition for the transboundary basins? Ayşegül TANIK: It is a little complicated issue. The basin knows no bounds at all. Within Turkey’s boundaries, the coincidence of the ORSAM basins with the provincial borders cannot be expected. Sometimes, several provinces can share a basin. One is geographical hydrologic borders, and the other is administrative borders. So that, on the issue of transboundary waters; when we look at the basin integrity, we see that several countries could share a single water basin. However, our current practices are within Turkey’s borders. We look at the issue in terms of the basin integrity within Turkey. ORSAM: Mrs. Tanık, when the EU Water Framework Directive is at issue, the whole waters include both the surface waters, and the ground waters besides transitionals waters and the other waters as well. Are you dealing with the whole waters in your studies, as well? Ayşegül TANIK: Yes. We deal with the whole waters. Including sea, we handle the ground waters and surface water altogether. All of them are in interaction with each others; so that they are dynamic and living systems. This issue was also brought into agenda during the “High Level” panels, which were carried out in the morning. Within the dynamic system, both the positions and the problems of the countries change in this astatic environment. On the other hand, there are technological advancements. We carry on our practices by keeping pace with this change and the technological advancements. ORSAM: Within the EU Water Framework Directive, the rates of certain chemicals in parallel with the quality characteristics of water are also stipulated. Will these conditions show an modification in each country? Or is there going to be a standard, which is valid for all of the countries? Ayşegül TANIK: All of the countries accept these figures. There are regions, where we ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 39 ORSAM Water Research Programme ORSAM are going to have problems in coming up to this standard. These could also be generated from the natural resources. The soil structure of each country is different. There are severe problems in the Central Asia. These problems could change from country to country. There are such problems in our country, as well. The water is quite crucial, the problem of a basin does not equal with the problem of another basin. Each basin has its own problems. Here, certain factors such as; climate, soil structure, and land use are effective. Therefore, we say that the most reasonable, and the most appropriate scale to practice is basin. In the future, certain basins could be integrated in terms of management facility. At least, in terms of management, the basins with similar 40 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 characteristics could be integrated, instead of 25 different types of management. ORSAM: In the project, where the Greater Menderes Basin was the sample study, Turkey has been divided into 6 river basin regions. This structuring was changed in the last stage of the project. Ayşegül TANIK: Yes. That type of classification never worked. It was the first example. You know that the number of basin in Turkey was 26. Last year, when Tigris-Euphrates were integrated, it fell to 25. The Tigris-Euphrates basin became the largest basin. ORSAM: Thank you so much for having your time for us. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM PROF. DR. H. GONCA COŞKUN: “WOMEN ASSUME KEY ROLE IN WATER RESOURCES MANAGEMENT” 8 June 2011 Prof. Dr. H. Gonca Coşkun from ITU Faculty of Civil Engineering, Geomatics Engineering Department answered the questions of ORSAM Water Research Programme during the 2nd Istanbul International Water Forum, which was carried out in Istanbul between the dates May 3rd – 5th, 2011. Coşkun told about the “woman and water resources management” relation, which has recently been brought to agenda in Turkey, and also she told about the studies that have been conducted by Women for Water Platform, whose President is Gonca Coşkun herself. ORSAM: Mrs. Coşkun, could you please introduce yourself in short? H. Gonca COŞKUN: I graduated from Istanbul Technical University, Faculty of Civil Engineering. Then again, I did my master degree in the same university. I carried on conducting my research in Netherlands for 1,5 year. Afterwards, I turned back to Turkey and I completed my doctorate studies. Right now, I work as a professor. All of my studies are on water quality with Remote Sensing and GISGeographic Information Systems, water potential, measurement of flow, on determining the hydroelectric power plant zones, and on how much electric power will be generated. I carry out all my studies in integration with satellite data and geographical information system, and we automate it. Obviously, hydrogeology is considerably important. Here, we reveal various GIS segments. There are many subjects in our studies such as; precipitation, flow, evaporation, leakage. The results change depending on the parameters. Let’s get down to our water and woman history. During the 2009 World Water Forum, I carried out a task. I was assigned as the President under the title of Women for Water. I have studied on many subjects for years. What is water for woman? We can learn it, I said. And I learned that there are organizations, whose names begin with water and woman, all over the world. For instance, “Women for Water Partnership” in Europe, this organization also holds the presidency of Europe. In Asia, there is “Gender Water Alliance”. In the U.S., Italy, France etc. as well; but in Turkey, none. The UN, European Council, UNESCO allocate great deal of funds for the NGO’s. When you write a Project and present it as an Academician, it may not be accepted. However, when you present it as NGO, much greater funds could be provided more easily. My Presidency in the Water Forum lasted for 3 –day pre-conference and 2-week studies. I learned from the presentations in the Water Forum that from Africa to India, from the U.S. to Europe this kind of organizations provided great support to the projects, which brought solution to the problems related to water. I learned that they also have activities such as carrying drinking water to households, (we define the tap water in households as drinking water in hydrology) sanitary closet bathroom, transition to organic agriculture, and therefore purification of the ground water quality. The ground water is polluted as a result of the pesticides, ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 41 ORSAM Water Research Programme ORSAM which are resorted to in agriculture, and as a result of the chemical fertilizers. Therefore, if you take control of this situation by organic agriculture, the ground waters will also get cleaned. People will grow their products by the clean water that they use in agriculture. This is a considerably important cycle. I have been working in the Turkish Diabetes Foundation’s board of trustees for 15 years. Diseases such as; diabetes, cancer, MS and thyroid cases have increased by 50%. As a result of a research, which was conducted in Children’s Hospital Faculty of Medicine Istanbul University, different proportions of pesticides were detected in each 800 breast milk samples. Pesticide contains great amount of carcinogenic substance in itself, which is found within insecticides. We must say ‘stop’ to this. Clean drinking water is required for the treatment of these diseases, as well. Preserving the quality of water is like completing the rings of a chain. If you complete one and cannot complete the other, you cannot obtain a result. World Water Woman Foundations President was here. She appreciated our organization a lot, and she promised to support our projects. I cannot deceive myself by carrying out little projects. We should combine all these rings altogether. Capacity building, going to region, listening to people, convincing them to pass to organic agriculture, finding places to sell the products are only a single ring of the project. Today, the whole world says organic agriculture. We deal with Esen Çay as an example study. Turtles do not lay their eggs over there as in the past, anymore. Because watercourse flows quite polluted. We have received the water analysis reports of the samples taken from watercourses, tap waters in the region, and from the ground waters. According to the results of the report, the waters are not drinkable. When we go to the region, we say, “How beautiful the environment is, clean nature”. Very beautiful places are full of hazard. I believe in this; as women we are mothers, 42 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 wives, sisters, and we have a protectionist nature. Therefore we can comprehend the importance of such issues more easily. Women should work on this issue. Of course, there is a establishment such as DSİ (General Directorate of State Hydraulic Works) in this country. Along with DSİ, we are planning to carry out joint studies with them. We have to stand altogether. So that, we are primarily aiming at bringing the International Funds in Turkey. ORSAM: You began the cooperation with DSİ. On an International scale, do you have any cooperation with the woman NGO’s? H. Gonca COŞKUN: The European Chairman took part in our panel. She visited our stand. DSİ’s support is considerably important for us. We carry out parallel studies with them. Many friends, who work over there, were affiliated. We are going to conduct our forthcoming studies together. If we carry drinking water, it should be recorded to their registers. The projects should be prepared according to the regulations of DSİ. Therefore, we are both solution partners with DSİ and also they are our sponsors. And this shows that they perceive what we do. ORSAM: The region, where drought is seen the most in Turkey, is the Southeast, and there is also GAP Project. Especially in GAP, studies related to women were tried to be carried out. Has any study on women’s being the direct water consumer been carried out, yet? Are you planning to carry out a study? H. Gonca COŞKUN: I did not participate in that Project. However, the Project coordinator paid a visit to us. A headquarter will be created in Şanlıurfa. They are going to form a SuKadınDer (WaterWomanFoundation) platform. Thus, we will have started the studies. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM: And right now, is there any study on basin basis? Or, do you expect spreading all over Turkey? H. Gonca COŞKUN: We were established on February 12th, 2011. We are brand new yet. On basin basis, we launched the Esen Watercourse Project studies. For the time being, we would like to purify the surface of many watercourses in İstanbul by organic purification. Because there are quite interesting plants. From one side of these plants the domestic or industrial wastes and waters, which contain polluting hydrochemical elements enter; and on the other side these waters come out very clean. ORSAM: The purification is carried out in artificial wetlands… H. Gonca COŞKUN: The salesman of these plants is in our board of management. We are going to get to work after bringing this project to the ISKI General Directorate. Another Project of ours is Esen Watercourse that is found in Fethiye, of which I already mentioned. Another one is the carrying out organic agriculture in the field, which was granted to us in Zekeriyaköy by the Municipality. With my academician view, I believe that there are lots of things to do in cooperation with NGO’s in planning of the basins in this region. I have already carried out many scientific projects, beforehand. I followed water quality of Istanbul’s 8 drinking water dam with satellite data. I coordinated many projects in river basin planning in Turkey’s different places, or in planning of lake, dam, drinking water. Working with satellite data (with remote sensing) will provide reaching faster and more correct results in a more economical way. Apparently, we do not have a goal such as “we are going to bring drinking water all over Turkey”. How- ORSAM ever, even a single drop is important. Besides, we are also aiming at informing our people on water saving. It is also quite sorry state that; in many places in Turkey children are not sent to school. They carry water over 5 kilometers away, and as educated women can we say that “We are to blame as well”? If a child is dying of hunger somewhere on the world, all of us are to blame again. People should ask as, “What can I do?” They should be able to say, “Even if just a bit, I should contribute as well”. Most of us do not know what the NGO’s are. I believe in the common sense of the Turkish women. All of us live in this country and we are paying effort to bring drinking water as everywhere as possible without any discrimination on this issue. UNICEF is saying, “Let these children g oto school, I will bring drinking water to your houses.” Women from all over the world came to World Water Forum; from countries such as Uzbekistan, Armenia, Tanzania etc. They received great amount of money and supports. And we could not receive even a single lira. In the 5th World Water Forum, I was the President of Water-Woman Preliminary Meeting on behalf of ITU, and various woman NGO’s in Turkey gave support in the committe. The first activity of our Women for Water Platform Foundation was the Panel and the stand in the 2nd Istanbul International Water Forum. I would also like to extend my thanks to DSI for providing us this stand, and for their supports. As a principle, I prefer working as sponsors rather than working with donations. For many years, in my career I have said to myself that, “Milk has a stain, but I don’t”. Henceforwards as well, I believe that we are going to be a foundation, which would be tranparent, clean and which could serve to the country. ORSAM: Thank you very much for having your time for us. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 43 ORSAM Water Research Programme ORSAM ARZU ÖZYOL, CEO at HYDRA : “THE PARTICIPATION OF WOMEN IN DECISION-MAKING MECHANISMS RELATED TO WATER AND ENVIRONMENT IN TURKEY IS ALSO QUITE LOW” 8 August 2011 In recent years, women and water resources issue has been brought to agenda on international platforms. Especially in underdeveloped countries, women come to forefront as the primary actor in accessibility and usage of water resources; and the projects that are related to water resources concern women in the first place. Accordingly, we talked to Mrs. Arzu Özyol, CEO at “HYDRA Project and Consulting Co.”, about the relation between “water and development”, and the ongoing works, which have been carried out in axis of women all around the world and in Turkey. ORSAM: Could you tell us about yourself in brief? Arzu ÖZYOL: I was born in Ankara, in 1960. I graduated from METU, Environmental Engineering Department, in 1983. After giving a quite long break, I did MBA in 2000’s. Right now, I am doing my doctorate in the participation in environmental policies. As the socio-political environment issue grabs my attention more than the environmental technologies, I prefer working within this frame. ORSAM: Could you briefly tell us about the projects that you are carrying out, for the time being? Arzu ÖZYOL: We have been carrying out European Union projects. As we prepare these projects within the concept of sustainable development, our working area includes subjects such as; environment, life-long education, vocational training, and gen- 44 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 der mainstreaming. Particularly, the gender mainstreaming stands at a crucial point in my life, because I both include issues related to women in the projects and also I am the founding chairman of the Turkey office of the BPW (International Federation of Business and Professional Women). Besides, I am the Turkish representer of the UNESCO Center for Women and Peace group. At the same time, as my profession requires, I try to analyze water and woman together. ORSAM: What kind of studies have you carried out related to the subject, so far? Especially, what is the position of the 2009 World Water Forum it occupied in these studies? Arzu ÖZYOL: Woman component was created in the 2009 World Water Forum. I suppose that we so much desired the systematical consideration of Water and Woman issue altogether, but unfortunately some problems occurred, as it does whenever the human factor is included. As I took office in the environmental committee of the woman organization, of which I am the member, I followed the environmental policies in international processes. Within the United Nations, I work both in the Commission on the Status of Women, and also in the Commission on Sustainable Development. In this ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 way, I can find a chance to have an access to brand new information and developments. I also participate in the meetings of the “Woman for Water” platform, as the representer of my corporation. Therefore, I am trying to closely follow the agenda, and I use these fresh information that I obtained from here. Although the issue is neither related to environment nor to water, we place environmental awareness modules into the modules we developed in woman training. (Environmental Competence Module) is a module that I developed within the frame of an EU Project; right now, it is being used by a reference institution, which is called “European Association of Adult Education”, working on the adult education in Europe, by being included in certain vocational training programs. ORSAM: Can you tell us about the relation between water and woman? Arzu ÖZYOL: During the presentation that I made in the 2012 Water Forum on May 3rd, I underlined the fact that this relation dates as far back as the beginning of the history of humanity. I believe that the Goddess of Earth Gaia’s turning her body into a water wave form and her dancing; sweat drops’ running down from the body of Gaia and these drops’ merging in the soil and the soil’s turning green and its refreshing the earth is the best scene ever telling the depth of the relation between water and woman. Also the fact that medieval women used water and nature as an instrument in order to heal, and then their setting on fire after having been stigmatized as witch, is also a common story. When looking today, we see that water is wasted with impunity as if it is an everlasting resource -just like wasting the woman effort- because of the fact that 2/3 of the earth is covered with water. Particularly in places, where patriarchal system prevails; women are deprived of education, kept away from the professional life, cornered ORSAM to the triangle of home and family, and they meet the requirements of the family by looking after and protecting. Having an access to water, carrying it, providing the household hygiene by using water, or cooking are counted among the responsibilities of woman. Because of this necessity, many women have to struggle with the backbone and joint diseases. In addition to this, women, who are subject to direct fire at home, mostly go through breathing and visual disorders. There are many water originated problems, which come to mind or not, throughout a woman life. The primary reason, why the girls living in rural areas do not keep on their education, is the problem of accessibility to natural resources. Many women cannot take part in the production chain, which would make money, because of the lack of education. Eventually, 70% of 1,6 billion people, who earn less than 1 dollar per day, is composed of women. One of the most significant criteria that is used in poverty measurements is the daily amounts of water and energy usage. Civilization and prosperity increase in parallel with the use of water; but the overuse of water also leads to a different kind of poverty. This is one of the issues I have been highlighting and trying to solve. I believe that people should think about the role of woman in the management of water in addition to the other factors such as the proper use of water and providing sanitation, in order to solve the vicious circle on this issue. ORSAM: What is the first place, where woman and water was first associated with each other, on the world? Arzu ÖZYOL: It was observed that women, who lived around the basin in the neighborhood of the Ganges river, were extremely and severely affected by the water shortage. We know that many studies were carried out related to the issue. The studies, which were ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 45 ORSAM Water Research Programme ORSAM carried out, showed that the women living around the Ganges valley in India had thoroughly water-indexed lives; and the variety of products they planted, their way of using the soil, and even their working hours were arranged depending on the amounts of precipitation and on the precipitation periods. We know that women, who continue to live by being indexed on water, are not as effective in the water management. While creating water policies, the fact that woman’s participation and role is almost zero is a great injustice for both woman and development. Because as a result of this exclusion, the experience of women related to the issue turns into an inactive workforce. ORSAM: What is the overall situation in Turkey? Arzu ÖZYOL: As all around the world, in Turkey as well, 90% of the population occupying with agriculture is woman and most of them work as unpaid family workers without insurance. The Turkish women, who work in the agricultural sector, carry water, walk for miles in order to access to water, use water for cooking, and cannot go to school because of the poverty-related reasons, just like her fellows. On the other hand, as the female participation to the decision-making mechanisms related to water and environment in Turkey is low to a large extent, women cannot make their own choices for their own futures. However, if more women participate in the decision-making processes, they will make their own lives easier within the frame of their experiences, and they will be able to take the decisions that would enable them with increasing their life qualities more easily. ORSAM: Has the way how women in the region were affected been evaluated after the projects were completed? Is there any statistical data? 46 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 Arzu ÖZYOL: One of the most important problems existing in Turkey is collecting data and creating a data bank. The issue of collecting sex-based data, which has been carried out in the developed countries for years, started to be mentioned in Turkey’s agenda quite recently. Therefore, it is not possible for us to understand the influences of the public work projects, social transformation projects, which were carried out within the concept of the GAP and the Baku-Tbilisi-Ceyhan Project, on the women’s lives in the region. Maybe the first breaking point of the social transformation turned out to be negative unlike the expectations, or maybe the underlying reason of the women deaths, which is on the agenda, is the unprepared social transformation. However, the failure on collecting data prevents developing exact solutions related to the issue. What is mentioned today is a consequence of the pilot studies, which were carried out by the NGO’s in the region. We have carried out fieldworks in Şırnak, Konya, and in Urfa. In fact, we also carried out an EU project for Şırnak, we are waiting to see the result. The project came out as a result of the fieldwork in the area. There were a lot of demands coming from Iraq for tomatoes. We prepared a project in order to make the women in the region start doing greenhouse farming. Within the scope of the envisioned training program, both the training of greenhouse farming and also personal development program are provided for women. In addition to this, environmental competence module was also added to the scope of the vocational training program. So that, women who will do greenhouse farming will be taught how to use soil and water as well. Thus, the goal is that the change which was provided with the project creates a multilateral and positive effect on the woman life. We can see the change in the lives of women, who could be employed thanks to the projects. Feeling the pleasure of earning money (even if only a small amount), woman ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 does not have to wait for her husband to come home anymore when her child wants to buy something. Of course, the woman, who becomes self-sufficient and who could meet the needs of her child, is more self-confident and happier. Nevertheless, all of them remain only at an observation level. Unfortunately, within the unity you asked, it is not possible for us to evaluate the status of women by comparing 5 years before the GAP project and 5 years later. ORSAM: During the meeting, which was held in Istanbul in the beginning of May 2011, what kind of activity you took part in? Arzu ÖZYOL: I took part in the activity of ‘woman in water policies’. That was a good one. Among the participants were Women for Water Chair Alice Bouman, and Lesha Witmer. The European Secretary General of Soropmisits came from Switzerland. They also told about what kind of projects they carried out related to woman, especially in underdeveloped regions. Mainly, certain advices and sample works, which are related to the requirements for increasing the participation of women in the water policies, were mentioned. ORSAM dia and African countries with Woman and Water themes, but as far as I know, there is no any project directly related to the issue in Turkey. ORSAM: In Turkey, studies have been carried out related to woman, but its association with water has recently been started. Arzu ÖZYOL: That’s right. Small scale local studies on building healthy infrastructure mainly in residences, or on providing the sanitation of water have been carried out since 2008. ORSAM: As a matter of fact, sanitation is one of the most important instruments for the management of water. In this way, you both preserve water and also you use it properly. Arzu ÖZYOL: You also use at a normal level. I believe that trainings on how to use water in agriculture should also be provided, in addition to sanitation. Because the major part of the work force in agricultural field in Turkey is composed of women. Therefore, raising awareness among women on this subject, would bring a solution to certain problems threatening the agriculture; such as the salinization of soil. ORSAM: Is there any place from Turkey as a sample work? ORSAM: There is no competence in giving the training, for instance irrigation unions. Arzu ÖZYOL: No. Most of the examples were given from Africa and Ganges. In other words, there is not that much project, which was carried out related to water, in Turkey. For instance, there is a BPW Project, which has been conducted by the countries having coast to the Danube river in the Eastern Europe. Besides, I know another project, which was carried out to provide a sanitation training for women living in rural areas in Russia by the Women for Water Platform. There are so many projects, which are conducted in In- Arzu ÖZYOL: Right. Maybe in-house training could be necessary for the concerning institutions. Thus, training should be provided not only directly to the target group, but also to the ones who would provide training to the target group as well. We implement this method for every issue related to Gender Mainstreaming. For example, when domestic violence against women is mentioned, we argue for providing training for the ones causing the violence or for the ones the victims ask for help in the first place such as; doctors, po- ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 47 ORSAM Water Research Programme ORSAM licemen, prosecutors and judges rather than victims of domestic violence. Therefore, providing the ones working in the related public institutions with training would be useful to raise the awareness among women to water. ORSAM: Do you receive any support from the public institutions on “water and woman”? Arzu ÖZYOL: No. Even the General Directorate for Status of Women, which carries out studies on woman in Turkey, has difficulty in finding data on Water and Woman. In fact, this situation is problematic not only in Turkey but all around the world. As it happens on every subject that is grounded from all of the third generation rights, unfortunately it is quite difficult and limited to have an access to the related data, as the research on “Woman and Environment” only dates back to some ten years ago. In early 1980’s, woman was also listed among the exploited resources just like the natural resources, and the underlying cause of the exploitation of both of them was claimed to be man. This approach remained on the agenda for a short period of time under the title of eco-feminism. When the environmental problems attained an uncontrollable level in 2000’s, the issue started to be handled in a multidimensional way. Right now, mainly, the role of participation in creating environmental policies is being examined. As woman is an important part of the environmental management, woman is included in the subject as well. ORSAM: Are you planning to take part in the World Water Forum to be held in France in 2012? Arzu ÖZYOL: Yes, I do. However, it is not certain yet if this participation will be individual or are we going to organize an activity for BPW. But the fact that I am going to represent BPW in Rio+20, excites me so much. 48 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM: Following the Second Istanbul International Water Forum, what did the Global Summit of Women consist? Arzu ÖZYOL: I believe that May 2011 was quite important for Turkey. Water Forum took place on May 3rd, 4th, and 5th. We hosted some 20 foreign guests on an activity we carried out for BPW-Turkey on May 4th. We introduced the UN’s Women Empowerment Principles to Turkey. The Global Summit of Women began on May 5th. One of the sessions in that summit was the environment and woman session. Right after the Global Summit of Women, Conference on the Least Developed Countries began. In this conference, I delivered a speech entitled, “The Place of Woman in the Tourism Offer Chain”. In my speech, I emphasized on the importance of Environment for Tourism. The last international activity of May was the conference of EU Council. ORSAM: Are the EU and UNESCO the groups, which support your work? Arzu ÖZYOL: If the Projects we prepare for the EU are approved, we can receive grant. However, there is no any financial help that we directly receive. Nevertheless, I think that participating in the processes, which are carried out especially in the United Nations, is the greatest fortune. Because in this way, you can follow each talk, and you can have an immediate access to the recent materials, documentations, and links. Therefore, we provide the most part of the in-kind aid from various groups of the United Nations and from the European Union, even if it is not monetary. ORSAM: Some articles, which criticize the European Union Water Framework Directive, do not touch on the gender issue at all. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 Arzu ÖZYOL: Yes, you are right. However, the common usage of “Gender Mainstreaming Strategy” reduces the problems taking place in the field. ORSAM It was also criticized a lot, but the European Union is slowly completing the lacking parts on the Directive. losophy and priorities. It can be compensated the moment, when there are missing parts. It comes to mean that it is overlooked, not avoided it with bad intentions. The problems, which are encountered in the field, are tried to be eliminated by the additional documents in the first place, then its legal infrastructure is completed. The only relief is that there is no any bad intention. There are right things in terms of phi- ORSAM: Thank you for making time for us. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 49 ORSAM Water Research Programme ORSAM DR. GÜLAY YAŞIN, GIZ TURKEY DIRECTOR: “THE WETLANDS IN TURKEY SHOULD BE PRESERVED IN A BETTER WAY” 15 August 2011 We talked to Dr. Gülay Yaşın, GIZ (the German Society for International Cooperation) Turkey Director, on GIZ Turkey’s water resources management, on the rehabilitation of wetland areas, and on the other projects they carried out in other countries. Dr. Gülay Yaşın pointed out that it is necessary to preserve the wetlands in a better way in order to fight against climate change and to protect the ecosystem; but also in order to preserve the water resources as well. ORSAM: Could you tell us about yourself? Gülay YAŞIN: I was born in 1968, in KonyaEreğli. When I was three months old, we moved to Antalya with my parents. And when I was three years old, we moved to Germany, I am the child of a guest-worker family. After I graduated from high-school in Germany, I came back to Turkey. In İstanbul, I studied in university and I worked in TEMA (Turkish Foundation for Combating Soil Erosion, for Reforestation and the Protection of Natural Habitats) for 13 years. I worked in TEMA during the establishment years of the foundation, besides we carried out campaigns and environment projects in combatting soil erosion. During those years, I was responsible for the promotion and public relations. Then again, I went to Cologne in Germany, and I worked as the Secretary-General of the Turkish-German Chamber of Industry and Commerce. Afterwards, I came back to Ankara and now I am the GIZ (the German Society for International Cooperation) Turkey Director. ORSAM: What is the working area of GIZ, and for how long has it been active in Turkey? 50 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 Gülay YAŞIN: The German Society for International Cooperation has been active in Turkey for 50 years, and in total we have 30.000 employees all over the world. We are a development organization under the administration of German government, and our area of expertise is project implementation. We are responsible for capacity management in field of training, for rural development, regional development, in other words we are responsible for each and every subject, from a to z, related to development, implementation and control of project. Mainly, we offer our project implementation service for the German government. What I mean is, the German Federal Ministry for Economic Development and Cooperation is our client, and we also work for the German Federal Ministry for the Environment. However, in certain situations, we also offer this specialty of ours for different governments and for the other donors such as; the World Bank, the European Union, Ethiopian Government etc. Ethiopia hired us (GIZ) for the establishment of 30 universities. The German government granted 275 million euros to Turkey within 50 years, and we carried out 300 projects with this grant. Although counting all of them is not possible, we have carried out many works and projects in many different fields such as the arrival of VAT (value added tax) implementation in Turkey during the Özal period, TRT’s colour transmission, and besides many other projects in the Directorate of National Educa- ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 tion, and in TİKA (The Turkish International Cooperation and Development Agency). In a sense, we can say that, today in the European Union preparation process, indeed, TurkishGerman cooperation projects lie at the bottom of the significant projects that Turkey carried out. ORSAM: What is the frequency of project designing of the “Water and environment” subjects in GIZ projects? Gülay YAŞIN: GIZ is quite assertive on “Environment and water” issues. We have a lot of environment projects. Of course, here, it is not possible to give a concrete percentage; but I could say that issues such as; biological diversity, environment and water management is found among our area of expertise. In the past, we carried out some works in Turkey. For instance, we can count the reconstruction of the water supply network. And nowadays, we have had a cooperation with Diyarbakır and with ISKI (Istanbul Waste and Sewerage Administration). In addition to this, we have also been active in various projects, rural development projects. For instance, we established environment training center and consulting center for the industrial organizations in Bursa. Within this scope, these consulting centers have been very useful in terms of showing them how to work on waste water. Thus, I could say that environment and the underlying water issue are quite important components. Right at this point, we have been working both on waste water and on water management. Right now, there are 2000 GIZ projects that have been handled all over the world. Generally, these are the projects, whose 60% is handled in terms of woman. However, I could say that 30% of them are the projects that have environment components. ORSAM: GIZ has had projects related to the rehabilitation of wetlands in the recent years. When did these projects, which are related to wetlands, started? ORSAM Gülay YAŞIN: As I have just indicated, GIZ works for different German Ministries. The donor ministry in our “Wetlands and Climate Change” project is the German Federal Ministry for the Environment, Nature Conservation and Nuclear Safety. There is a fund called, ‘International Climate Initiative Fund’, which was created by this ministry. There is a 120-million-euro fund, which is allocated for combatting climate change, and which is collected each year from the industrial sector in Germany. Climate-change-related projects are supported with this fund in different countries. These projects both contain the measures of combatting climate change, and also they suggest the projects of adaptation to the new climate conditions. We call it ‘adaptation and mitigation’. It exists in many countries, including China, Malaysia, and Russia as well. As GIZ Turkey, within this scope, we launched projects related to wetlands and climate projects in Turkey as well. Of course, the origin of these climate projects in Turkey is based on a protocol signed by Turkish-German Ministries. The legal basis is also formed by this protocol. The climate and wetland project is the first project that we carried out within this ministry. ORSAM: With which institutions do you carry out this project from Turkey? Gülay YAŞIN: We carry out this project in cooperation with the Ministry of Environment and Forestry, and the General Directorate of Nature Conservation and National Parks. The goal of this project is to point out how especially wetlands are affected by the climate change, thus we have been working on which measures we need to take in order to preserve the wetlands. This project has two dimensions, and two different pilot zones. One of these pilot zones is Bolu/Lake Yeniçağa, and the other one is Konya/Lake Akgöl. In Bolu Yeniçağa, the subject we mainly deal with is ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 51 ORSAM Water Research Programme ORSAM the peatlands. Turkey’s one of the major peatlands is found around the Lake Yeniçağa, and it is also the first area, where the first commercial peat in Turkey was extracted. Besides being a material having a very significant economic value, peat’s carbon preserving capacity is 10-15 times larger than even forests. So that, even only because of this characteristics, peats should be protected. Nevertheless, of course, in order for the Ministry to take these decisions on how much of these peats could be extracted or how much of them cannot be extracted in terms of socio-economic balance, the Ministry needs certain criterium. And in our project, we develop these criterium. We try to develop the capacity of the Ministry in this particular. Thus, within the scope of this project, we aim at establishing the dialogue between the international institutions and organizations working on peats and the ministry. Within the compass of the project, we have sent many empoyees working in the Ministry to the training on peats. And in the second project component, we have been trying to save and restore the Lake Akgöl, which is found in the neighbourhood of Konya and of Yunak and Çeltik provinces. We want to take certain measures that would provide water saving. What is more important is that, we want to take Akgöl into the scope of wetland in order to provide the protection of Akgöl. ORSAM: When the pond is completed, will Akgöl be recognized as a wetland? Gülay YAŞIN: It is too early to tell, but according to what we have just heard, indeed, the authorities indicated that they could officialy recognize the area as wetland area when the projects that we have been carrying out with DSI are completed, and when the water saving is completed. ORSAM: When was the Akgöl project launched? 52 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 Gülay YAŞIN: The wetland and climate change project was launched in 2009, but our Akgöl projects, which are the second project sites, were launched in autumn 2010. ORSAM: Did your project in Bolu, related to Lake Yeniçağ finish? Gülay YAŞIN: The one in Bolu still continues, but it will have been completed by the end of this year. ORSAM: Are there also other projects related to other wetlands after these experiences that you have gained from these projects? Gülay YAŞIN: What is important here is the well-evaluation of the ministerial units, which would follow the result obtained from the project and this work. The ministry will include the knowledge and background obtained here in the management plans of the other wetlands. We believe that it would make use of these, while managing the other wetlands. As you also know, both the DSİ (Directorate of Hydraulic Works) and the General Directorate of Nature Conservation and National Parks are two different General Directorates under the administration of the Ministry of Environment and Forestry. While one of them includes the management of wetlands and the protection of wetlands; the other one includes the assessment of State’s water resources from an investor’s point of view. However, one thing is for sure that, great missions fall to the both institutions in wetland management. Because in order to fight against climate change, to preserve the ecosystem and also in order to protect the water resources; it is necessary to protect wetland. Hence, as this task is in the area of responsibil- ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ity of the two general directorates, we wanted to put forward a concrete sample in Akgöl in a sense of cooperation. And it worked quite well, especially the 4th Regional Directorate of DSI in Konya, and the Provincial Directorate of the Ministry of Forestry worked in a great harmony. Of course, while carrying out these, we also try to create a public opinion on climate. Documentaries have been carried out on these fields, these programmes have been broadcast on every channel. We organized a painting contest on climate and wetland among the Bolu-Yeniçağa primary school students. Today, we reorganized the same contest for Akgöl as well. ORSAM: What is the scope of these projects? Gülay YAŞIN: Collecting the climate datum is so important. Thus, when you collect the background data, it means that you also create your activities on scenario basis. And we try to do this, in other words, we prepare a climate scenario for both Akgöl and Yeniçağa. This scenario is not such a bright scenario. Indeed, not for Turkey-wide. We are in a pilot site. Turkey is a country, whose production mainly relies on agricultural production, and more than 45% of whose population lives in rural area; and different balances to appear after the climate change, limited water budget, very serious changes in the current agricultural production, and many factors, which maybe we cannot see right now, will play a major role in Turkey’s destiny. Thus, we can say that rather than northern countries, the southern countries will be affected from this climate change. Therefore, as it is a concrete and positive sample for us, we preferred Akgöl. Because Akgöl was a dried lake and it was left to its destiny. At least right now, the water regime of the lake is not interfered. For that reason that it is a quite proper area as a pi- ORSAM lot lake. If it were used for irrigation purposes or if there were various external factors, then our carrying out a project over there would not be so sensible. ORSAM: And these peatlands are required to be covered with water in order to be able to stop the corbon-dioxide emission, aren’t they? Gülay YAŞIN: According to what is told, if there is no water and if the vegetation dries up, peat is oxidized and it burns. At the same time, peat is a material that can burn itself up. Hence, that mentioned area is completely covered with smoke, and it is secretly mentioned that peat is burning. And this situation leads to C02 emission. ORSAM: What is the usage area of peat? Gülay YAŞIN: Peat is generally known as the plant soil. It is used to grow plants, and it is used in gardens. Thus, it is used in every landscape projects, where meadow is found; and also it is a major economic resource. They extract and sell it, and they earn a great deal of money from this. It does not only go for Turkey, but also for the whole planet. However, in the first place, in Europe they gave a permission of limitless use to this, but now there are very severe restrictions. I mean, now, you cannot extract as much as you want, it has certain criterium and they are extracted accordingly. You should extract soil from a certain depth, after all, the goal in doing this is both to extract peat from here and also to keep it at a level that nature could renew itself. ORSAM: Is Akgöl project aimed at being completed by the end of 2011? Gülay YAŞIN: The “Wetlands and Climate Change” project and the activities in the pilot working areas will have been completed in ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 53 ORSAM Water Research Programme ORSAM the beginning of 2012. After the activites are completed, those targeted results or the influences will take place. Such as water saving of the lake... ORSAM: Does GIZ have big projects related to water resources in other countries, other than Turkey? Gülay YAŞIN: Primarily, we carry out projects such as the fertility of waters, effective management of water resources, and restoration of certain wetlands that are on the verge of drying up. For instance, we have a project in the Central Asia on the water management. We have been conducting water projects in 50 countries in total such as; the United Arab Emirates, Afghanistan, Indonesia, Kazakhstan, Turkmenistan, and Yemen. Because we are trying to put forward the technique, about which the most productive way of using water both in agricultural, industrial, and domestic usage, as it is a poor region in terms of water; and we are also trying to accompany the implementation. ORSAM: Which Middle Eastern countries are included in this project? Gülay YAŞIN: We are carrying out the project in Kyrgyzstan and in Kazakhstan, right now. However, we have other different projects that we have been carrying out on water world-wide. 54 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM: What is Turkey’s situation related to the management of water resources? Gülay YAŞIN: Water resources are quite important for Turkey, because as it has always been mentioned, water wars are alleged to outbreak. Of course, within the busy agenda, people say that this problem adds to the cost of living in daily life, but I believe that the water management will seal the countries’ fates in the future rather than it did in the past. Therefore, Turkey should take very effective precautions right now. So, it should renew all of the agricultural technologies as much as possible, and it should regulate the water in most productive way as possible. It is necessary to prevent digging illegal wells, I mean, I believe that maybe we can save the groundwaters from their increasing decline, we cannot completely prevent it though. Because Turkey is not a water-poor country, but rather it is a country, which wastes water generously. Thus, I believe that Turkey should adopt a very serious water management understanding nad she should implement it; but I think that there is going to be certain initiatives on this subject in the presence of government as well. ORSAM: Thank you for your assessments. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM ASSOC. PROF. BOĞAÇHAN BENLİ: “WE HAVE TO INCREASE THE PRODUCTIVITY AND EFFICIENCY OF WATER USE IN THE MIDDLE EAST” 23 September 2011 ORSAM Water Research Programme carried out an interview with the United Nations Development Programme (UNDP) Global Programme Manager Assoc. Prof. Boğaçhan Benli, during the World Water Week in Stockholm. During the interview, Benli made assessments about the project cınducted within the framework of the United Nations Development Programme and about the efficient usage of water. Benli explained that there is a quite low rate of water productivity in the whole Northern Africa and in the Middle East, and that primarily this problem should be eliminated ORSAM: Mr. Benli, first of all, could you tell us about yourself? Boğaçhan BENLİ: My name is Boğaçhan Benli. I have been managing a water project, which was firstly launched as a regional project of the United Nations Development Programme and which has provided service for the Eastern Europe and the Turkic Republics, approximately for the last six years. And I have been the manager of this project, which has become global since last year, in Sweden. The goal of our project: is to provide people with clean drinking water, to carry out activities within the framework of the climate change adaptation, and to carry out activities aiming at conscious usage of water. Our project is as I indicated above. I work as the General Manager of this project. ORSAM: This project has most probably been carried out in pilot regions in Turkey; where exactly have these projects been carried out? Boğaçhan BENLİ: We have had two local activities in Turkey, but Turkey has been included in regional projects as pilot country. One of our projects in Turkey was a drinking-water purpose project in Ankara Saray Region. Unfortunately the main pipeline in Saray region was made of asbestos-cement pipes, and this pipeline had exploded only for 52 times last year, during the period before we carried out this activity; and we saved 30 thousand tons of water in a year by changing that project. At the same time, we provided people with clean drinking water as well. Another one, which is more interesting, was rainwater harvesting project we carried out in Beypazarı. The goal of that project was to create; to supply a water resource, which would be completely sustainable in a village in a dry zone in Beypazarı – a village having no access to water in economic terms, and also a village starting to disappear –, and to bring this water resource into use of villagers. We provided a continuous water resource for 12 months by collecting the rainwater in this way, filtering the water, and by connecting them to households. ORSAM: They used it as drinking water, didn’t they? Boğaçhan BENLİ: Yes, of course, as drinking water. ORSAM: How the collected water is purified? Is the water only filtered, or are chemical treatments implemented as well? ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 55 ORSAM Water Research Programme ORSAM Boğaçhan BENLİ: There is a very simple sand-gravel filter. Beforehand, this system was used in agriculture; then it started to be used in households, it was simplified and got cheaper as technology developed. We healthily carried out this project by installing sand-gravel filters in each household’s tank. However, these tanks should be cleaned up anyway, and hundred percent clean water can be provided by adding chlorine tablets. However, there is also something else; there is no pesticide in this kind of water projects, in other words in rain water. There is no agricultural fertilizer. There is no canalization mixture. Therefore, cleaning of mossing in tank or dropping of a leaf or insects, which are your only pollution materials. Thus, rain water is clean water. ORSAM: Are there certain climate conditions to apply this method? What are their conditions? Boğaçhan BENLİ: Yes, there are. If you want to take advantage of rain water, at least 300 mm rain fall is needed. Ankara region receives 400 mm rain fall. If you imagine that 400 mm rain fall is collected in a 100 square meter roof; you will collect approximately 40 tons of water. If you consider it as a drinking water, this figure is quite serious. As a result, we can easily apply this system in regions, which receive at least 300-350 mm rain water, and this system is economical and sustainable as well. ORSAM: What kind of studies have you had, except for this project? Boğaçhan BENLİ: We have had contributions to pilot, regional projects. One of these projects is a project of ours carried out in Black Sea. Above all, I would like to indicate that October 31st is World Black Sea Day, but it has not been celebrated enough because of 56 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 misfortune of its history, up until today. This decision was taken in 1966 and October 31st is a date, when Black Sea will certainly receive rain. Therefore people have not been able to carry out celebration on October 31st. We even thought of postponing this date, but it was not possible as the protocol was signed on October 31st. However, we launched a programme in 2006, and in 2007 we carried out Black Sea celebrations day in all the Black Sea countries with the active participation of 40 thousand people on October 31st. What we saw there is as follows: The Black Sea is under serious threat, and carrying out an activity related to this is essential; in other words, it is necessary to raise awareness. For this purpose, we launched a project called “Blackseabox”. Blacksea-box is an education kit which is composed of six sections, and which collects information such as cultural fauna and geographic flora of Black Sea embodying various information; and which explains what poses threat to Black Sea. The Ministry of National Education also supported us, and as we carried out this project, we prepared such an education kit by launching it in Turkey as pilot, and by gathering the international consultants. We distributed 2000 of these kits in Turkey. This year these kits have been distributed to approximately some 600 schools. Right now, I cannot remember the exact number; but this education kit called “Blacksea-box” has been distributed across the Blacksea coastline including villages, and it was also included in education in curriculum. We have been carrying out the repetition of the education kit in Russia and Ukraine for the time being. ORSAM: But, of course, these are countries resembling each others in terms of climate, and being above a certain level of precipitation. Is there a problem in terms of quality? Boğaçhan BENLİ: The main problem of Black Sea is the fact that wastes, garbage, canalization and other pollutions of one third ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 of the whole Europe coming from the Danube river are emptied into Black Sea through Romania. In fact, the country polluting Black Sea the most is considered to be Romania. However, Romania does not have such an activity; but such a consequence comes out as the Danube river empties into the Black Sea through Romania. On the other hand, Black Sea’s only outlet is Bosphorus. The pollution in Black Sea has attained such a level that H20 started to turn into H2S. There is no water below the level of 200 meters, there is hydrogen sulphide, and this pollution continues in the same way. It should not continue so. People should become aware of this situation. And its starting point is children. If you drop litter from Romania, it affects the life of child in Georgia and in Crimea. WE launched an education kit, which would deliver this message. This is a regional project, but it is pleasing that this project was launched in Turkey. ORSAM: In Turkey, there is a perception of wasting water resources a lot; has any educational process related to this perception been carried out in Turkey, or has it been planned to carry out such a process? Because there is an overuse of water in Turkey. Boğaçhan BENLİ: In schools that I know, unfortunately, there is no such an educational activity. However, I am not hundred per cent sure on this issue either. Nevertheless, I know the subject as follows; as we carried out the project in Saray Region, we wanted to provide training in the region as well. Children voluntarily become inspector in this kind of projects, and they provide a real good assistance. We checked the curriculum in the school and we could not see such a thing, only then we felt the need for offering education. Because, if there is no education within the school, awareness on this subject is not raised in society either. This is the same not only in Turkey, but also all around the world. For in- ORSAM stance, right now, we live in Sweden; and people think that water is unlimited in Sweden. Because Sweden is a country, which receives more than 1500 mm of rain water in a year, and where it rains almost 200 days in 365 days of a year. And how people think of water as a resource? It is almost the same situation in Jordan. Even in the most arid area, you see that people hose their cars. This problem exists even in places where water is not free. This is a worldwide problem, in Turkey, it is thought that water is an unlimited resource in Western Anatolia and in Northern regions. ORSAM: Does the United Nations Development Programme have other projects in order to create alternative water resources? For example, do you also have other projects such as collecting rain water on the roof and using it as drinking water? Boğaçhan BENLİ: As the United Nations Development Programme across the globe, we give priority to provide people with clean drinking water. What United Nations Development Programme, “Water and Ocean Governence” programme particularly carries out as an activity is this. As a matter of fact, creating alternative water resource is not that possible. Including rain water as water resource, or feeding aquifer by collecting rain water has become more and more widespread all around the globe, right now. For instance, if you go to India, or to Pakistan; you can see the samples of this system everywhere. ORSAM: They feed aquifer with rain water, right? Boğaçhan BENLİ: Of course. Rain water’s reaching aquifer could last a year or two years. And they inject it in some way. It stores rain water, and as all the cost is caused by storing, it feeds aquifer with the rest it cannot store. Today, it is tried to be expanded a little. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 57 ORSAM Water Research Programme ORSAM ORSAM: In fact, feeding aquifer is a suggested method for the Middle East, isn’t it? Boğaçhan BENLİ: As a matter of fact, it culturally exists. Underground, there is a storing method in balloon form resembling well called “cistern”. You can see it in many countries in the Middle East. All in all, people have stored rain water underground for centuries. In fact, if you go to the ruins of Petra in Jordan from Roman period, you can see this type of storing mechanisms. This actually exists. However, nowadays, feeding aquifer through drilling is carried out more efficiently. ORSAM: You have just indicated that you have been to the Middle East. What is your observation in the Middle East. Although the approach towards water is not much different over there either, there is a problem of transboundary waters; especially between Turkey, Syria and Iraq? Boğaçhan BENLİ: Before Turkey, Syria, and Iraq; what I have observed in the Middle East is the issue of water productivity. Not only in our neighbouring countries, but also wherever you go in Morocco, in Sudan, and in Algeria; unfortunately, there is a quite low level of water productivity in all the countries. As poverty is the main problem in these countries, and as people’s alimentation is important; feeding people has become more significant rather than providing people with drinking water, on the water issue. And the only way of being engaged in agriculture is doing it through irrigation. In Turkey, we have large amount of areas for rain-fed ecoculture. However, in other countries, there is not this much area. For instance, in Egypt, the total amount of irrigation area is 2.5 Million hectares and the whole country provides its income through agriculture that is done for three times on these territories. The moment water is cut, Egypt goes hungry. The same 58 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 situation goes for our country as well. For example, in the Southeastern Anatolia, the moment you cut water, you can only cultivate barley; the productivity is low even for wheat. The same situation also goes for the north of Syria: In these regions, olive or wheat is cultivated, and this agriculture is done through water provided from Euphrates River. I do not know what I can tell about the water sharing in the region, but my general opinion on this issue is that I believe the efficiency and productivity of water usage should be increased. ORSAM: The majority of the water is already used for agricultural use. However, mostly traditional methods are used. Boğaçhan BENLİ: Yes. Traditional methods are used, and farmers do not have enough conscious. As a matter of fact, the problems we can list for the whole world exist in this region as well. The only that could be told is the fact that water efficiency/productivity is low. ORSAM: Is it more expensive to adopt modern agriculture not only in the Middle East, but in general? Boğaçhan BENLİ: It is not the only thing. The general point of view across the globe is “let’s get rid of all the problems by adopting drip irrigation method”. When we pass to drip irrigation, the plant does not say that, “This man provided me with drip irrigation, thus I should provide him with more productivity”. It has a technique. You can have a very low rate of water productivity even if you adopt drip irrigation method. This could lead you to do an irrigation close to traditional irrigation. At this very point, it is necessary to raise enough awareness. There are certain implementations: Changing crop harvesting date, choosing the seed come to mean that when to irrigate is known. These should be all known. And, this is generally under the responsibil- ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ity of states. In Turkey, this responsibility has been given to irrigation unions. It is a very successful system. Across the world, irrigations made by irrigation unions are sample. In time, irrigation unions developed themselves, and now they control irrigation. ORSAM: Could they implement this system on GAP Project as well? Because it was criticized a lot, as well... Boğaçhan BENLİ: Of course, it is also implemented on GAP. In fact, there is a considerable development in Turkey. In GAP, cotton was produced at a rate of 90 %. And it was not enough. I believe that, right now, it is different. And we have heard that drip irrigation is encouraged in Turkey. ORSAM: Yes. That is right, it is supported even by banks... Boğaçhan BENLİ: Right. In the world, there are new companies now. For example, they do not give pipe to farmer for him to do only drip irrigation. These companies have sales representatives just like pharmaceutical companies. They go and purchase farmer’s products, and a certain irrigation programme is carried out. Technically this is a programme, a solution. All the problem is raising awareness. It is necessary to organize farmer days and to inform farmers on certain issues. It is necessary to show farmer in practice how to save water without giving damage. Let me give you an example: I carried out a project in Egypt delta. Furrow irrigation method is used in order to irrigate wheat in Egypt delta. I carried out a study in order to automatically save water and to increase productivity, when I change the furrow distance; and it was successful. Before I did anything, the following year I introduced this project, we detected that more than 1130 farmers copied me. Can you imagine the water saving? It is necessary to carry this kind of ORSAM studies across the world; it should be totally implemented by explaining them in examples and by showing them successfully. ORSAM: There is a salinization problem in soil, and this situation is shown as the destiny of the Middle East. Could this problem be overcome by drip irrigation? Is this a legend, or real? Could this become successful when it is put into practice? Boğaçhan BENLİ: Yes, it is real. The salinization problem is caused by giving extreme amount of water, and by evaporation of water table as a result of an increase. Of course evaporation is quite high in regions such as the Middle East, and of course there is a certain amount of salt in each water. Even if this amount is 1 mm., the amount of salt accumulated as a result of evaporation gives damage to soil, and leads to drought. When you give it through drip irrigation, water shows a distribution in onion form. And as water is slowly distributed, it pushes salt. Then the rate of salt declines in root top of the plant, and the plant can breath. And nutrients start to include water in its system. Drip irrigation shows an ideal result in saline soils. It is a suggested method. When I used to give lecture in University, I used to explain this in the first course. Of course, what should be done before this is to prevent giving extreme amount of water. I have seen it couple of times in GAP basin, the drainage problem attained such a level that, lakes came out in the middle of the field. This kills soil, as it did in Çukurova, in the past. ORSAM: As far as I know, those irrigation channels can be broken into pieces by the people as well, in order to obtain more amount of water. Boğaçhan BENLİ: Unfortunately, this kind of things exist in practice. In fact, DSI (Gener- ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 59 ORSAM Water Research Programme ORSAM al Directorate of State Hydraulic Waters) did a good job by transferring all these to irrigation unions. Now, for instance, you break the goods of the state. And you benefit yourself. The public officers are informed of this situation, and you lose water until it is repaired, and everybody is affected. However, we create an irrigation union; you me and some fellows. If I break the channel, you catch me. Because we live together, side by side. Our fields are side by side and you operate it, and I pay due to you. The following year, I operate it, and you pay the due. Therefore, it is a successful system, and this system is expanded in Turkey and it achieved success. In the past, water 60 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 was free, now it is not. There is a problem in Turkey, and I will criticize it; according to our system, payment depends on hectare, in other words, if you have a hectare of field and if you cultivate cotton, its price is definite. No matter how much water you give, this price does not change. This should be measured. Then, the concept of economy could be included. ORSAM: Mr. Benli, thank you so much for your valuable information and for making time for us. Boğaçhan BENLİ: And I wish success to ORSAM Water Research Programme. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM IRANIAN WATER EXPERT AZARANFAR: “WATER RESOURCES MANAGEMENT IN IRAN” 2 November 2011 ORSAM - ORSAM Water Research Programme carried out an interview with the Iranian Water Expert Arash Azaranfar within the framework of SIDA Training Programme held in Istanbul. Azaranfar indicated that the management of water resources in Iran is under the authority of each province. ORSAM: Mr. Azaranfar, first of all, could you tell us about yourself? Arash AZARANFAR: I am a Water Resources Management Expert, and I work in an engineering consultancy company. ORSAM: What is the water problem in Iran? And what are the reasons of the water problem? Arash AZARANFAR: Problems of water in all countries (such as Turkey) are almost similar. Water shortage, increasing demand for drinking and irrigation water, and the fact that many regions are going through problems related to drinking water can be counted as some of the water problems. Developments in river basin are under the authority of the provinces in Iran. A major company, Water Resources Management Company, which is affiliated to Deputy of Water and Waste Water affairs of Iranian Ministry of Energy, governs provinces related water authorities. Under governance and regulation of Water Resources Management Company, certain provinces consider the water transfer to another basin as extra water after considering all demands in donor basin. So it isn’t easily gave permission to water transfer from donor basin. On the other hand, in certain basins; such as in Euphrates-Tigris basins in Turkey, Iran, Syria and Iraq, down stream riparian develop some projects for irrigation, in advance. And the up stream riparian wants to develop projects in order to achieve economic benefit. In my individual study, the example is Zohreh River basin, and I will investigate this process in four provinces of Iran. ORSAM: Is this river your national water? Arash AZARANFAR: Yes, I have studied my IP for Iran interior waters. ORSAM: The aforesaid water resource is located within the borders of more than a single province, isn’t it? Arash AZARANFAR: Yes. ORSAM: What is the extent of the pollution problem, especially salinity, in rivers in Iran? Arash AZARANFAR: Each river basin has its own geomorphologic characteristics, if the river passes trough saline lands, concentration of saline will increase, and for example in center of Iran we have some saline rivers. Another main subject is rate of precipitation, any decreasing in precipitation cause changes in concentration of other materials in river flows. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 61 ORSAM Water Research Programme ORSAM ORSAM: Is Markazi (Central) province the region, where water problem takes place at highest rates? Arash AZARANFAR: The climate conditions and low precipitation especially prevailing at central Iran are the primary causes of the water deficiency. However, the same condition also goes for Yazd and Isfahan provinces. So we carried out some water transfer projects to these regions. ORSAM: On press, it is said that Iran has been planning to construct dam on Karun River, right? Arash AZARANFAR: Iran dam construction industry has been developed after Islamic Revolution since 1978, and just now Iranian Ministry of Energy (Water and Electricity) has developed dam construction to several countries in Africa, Central Asia, Afghanistan and other countries. So Iran has developed dam construction in all of the provinces which have capacity for dam construction. Because of Iran wide arid and semi arid regions, construction of dams are very necessary for managing and programming water master plans in droughts for potable, agriculture, industry and environment consumptions. Most of the dams on Karun River were built in order to generate power. ORSAM: Is the salinity problem in Karun River resulted from the problem solving projects, or from the natural struture of the river? Arash AZARANFAR: As I referred in previous questions, Salinity according to geographic and hydrologic condition of basin, drought and precipitation, changes in rivers. Construction of a dam could not be considered as main reason of salinity. ORSAM: What could you say about the Helmad River? Do you have any agreement with Afghanistan? 62 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 Arash AZARANFAR: A good question, in your website you have a page about Iran and a statement about Iran and Afghanistan which are completely false. Iran and Afghanistan have signed a water treaty about Hirmand (Helmand) River since 1973. Iran’s water right in Hirmand (Helmand) River is 26 m3/s (Annual Average) which changes monthly from 2.32 m3/s to 78 m3/s. After Falling of Taliban, Iran and Afghanistan confirmed another time the treaty and have participated 13 common sessions (yearly) in their countries. ORSAM: What is the situation on Aras River? Arash AZARANFAR: The Aras transboundary basin is shared between Turkey, Iran, Armenia and Azerbaijan. The river gets its main water from Turkey and Armenia (upstream) and discharges to Azerbaijan. Iran and former USSR had some agreements for Aras River which are valid and confirmed by newly independent states (Azerbaijan and Armenia). According the above agreements, Iran and Azerbaijan and Armenia have developed their common water works such as flood control, river engineering, dam and hydropowers and river pollution monitoring. The Aras Dam has been constructed 40 years ago over Aras Transboundary River by Iran and Former USSR. Iran and Azerbaijan will have a celebrating ceremony of 40th anniversary of Aras Dam Operation. Also Iran and Azerbaijan has constructed Khoda Afarin Dam since 2007. ORSAM: Is the appropriation of water between the two countries at the rate of 50 per cent – 50 percent? Arash AZARANFAR: Yes, the appropriation of water is at the rate of 50 per cent – 50 percent. On Aras River, both Armenia and Azerbaijan are riparian to Iran. And Iran has bilateral agreements separately with both countries. ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM: Were the agreements with Armenia and Azerbaijan, both having borders to Aras River, signed bilaterally? Is there any agreement the three countries signed? Arash AZARANFAR: Yes, all the agreements are bilateral. ORSAM: What can you tell about the water resources management? All provinces manage the waters, which are located within their borders, under their authorities. ORSAM water authorities and as our water authorities are provincial, they have to cooperate on their river basins. So according the laws and criteria of Ministry of Energy and Deputy of Water and Waste Water Affairs, Iran Water resources Management Company controls relations and plans of provincial water authorities ORSAM: Mr. Azaranfar, thank you for taking your valuable time for us. Arash AZARANFAR: You are welcome Arash AZARANFAR: Iran Water resources Management Company governs provincial ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 63 ORSAM Water Research Programme ORSAM DR. AL-MOSSAVI: “FEDERAL GOVERNMENT CAN MAKE THE WATER RESOURCES MANAGEMENT DIFFICULT IN IRAQ” 19 December 2011 ORSAM Water Research Programme made an interview with Dr. Betül Al-Mossavi, Councillor of the Iraqi Cultural Office in Stockholm, on water problems in Iraq. Al-Mossavi, who wrote a book entitled “The Turkish Policy Towards the Arabian Gulf Since 1991 and its Future Doctrine”, stated that Iraq tries to put certain projects into practice as soon as possible in order to lessen the water problem of the country. Al-Mossavi indicated that the federal system structure could lead to new problems in terms of the management of water resources in Iraq in the future. ORSAM: First of all, thank you for having us as guest in Baghdad, on behalf of the Iraqi people. Could you interpret the State of Iraq’s viewpoint on the water problem between Iraq and Turkey? And how do you think could the water problem be solved? Betül Al-MOSSAVİ: The Iraqi government, academicians and politicians think that sometimes Turkey use this problem for her political gains. And she turns the issue into “water instead of oil”. Therefore, we need to come to an agreement as soon as possible. Is this a transboundary river, or an international river? ORSAM: Turkey had a three stage plan she suggested for the solution of this issue. This plan proposed assessment of water and land resources of the Euphrates and Tigris Basin, and allocating waters accordingly. Nevertheless, this plan had been rejected by the Iraqi and Syrian governments. There is a problem on the completion of the Eu- 64 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 phrates and Tigris basin datum and then allocating the waters between countries. How do you interpret this? Betül Al-MOSSAVİ: Iraq has come out of war and has been going through political problems. Turkey carried out projects within this process and constructed dams. The quantity of water reaching Iraq has decreased and this situation has caused damage to us to a large extent. Agriculture is about to come to an end in Iraq. Many places have become desert, and deprived of clean water. These problems have drawn a bad image for Turkey in political aspect. The fact that Turkey carried out this kind of projects instead of helping us in that period caused her to be perceieved as an opportunist country. ORSAM: Is this the general opinion in Iraq? Betül Al-MOSSAVİ: Both political circles and academic circles share the same opinion. When you ask people the reason underlying behind the water problem, you hear the answer that “Turkey cut the water”. The Iraqis think that Turkey took advantage of Iraq’s weakness, and that she tried to cut the water ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 in that period. People say that she would not dare, if Iraq still had her old power. And this situation leads people to consider Turkey, as an enemy who takes advantage of Iraq’s weakness. ORSAM: Don’t the Iraqi academicians know that these projects date back to very old times, and in fact that some of them have been planned since 1950’s? Betül Al-MOSSAVİ: Even if it is known that such a project existed 50 years ago, some circumstances have changed. Most of the agricultural regions in Iraq depend on rainfall, not on rivers. However, the rainfall has declined in recent years, because of the global warming, and people started to need rivers. At first, people were afraid of the possibility of floods. Nobody ever thought of decrease in rainfall. And Turkey’s decreasing water coincided with Iran. The Karun River was completely cut. People went through major water problems. The Iraqi expected a total support from Turkey in such a period. There was an expectation from the new government to be with us. This expectation still exists. We want Turkey’s to support and help. Iraq had always been in war since 1980. The possibility that a country, which was in war, thinks about water and carries out projects related to its usage was quite low. It is much easier for Turkey, which has not been going through war, to carry out this kind of projects. ORSAM: After Iraq gains her stability with the new Iraqi government, what kind of projects does Iraq plan to carry out in order to ORSAM develop the country’s water infrastructure? Betül Al-MOSSAVİ: As far as I know, the Ministry of Water Resources allocated large amount of money from the budget for projects in order to use water as best as possible. ORSAM: As a political scientist, how do you think the federal system in Iraq affects the water management? Betül Al-MOSSAVİ: This issue could be a major problem in the future. Just like Turkey cuts the water today, in future the Kurdish region could also cut it. This problem should already be worked on, and certain agreements should be made. I would like to indicate that in our Constitution, it is written that the federations have to share their rights and assets with the whole Iraqi nation. ORSAM: What can the Iraqi and Turkish academicians do independently of the politicians, in order to solve this problem? Betül Al-MOSSAVİ: This problem can only be solved by an international agreement. Academicians should primarily agree on the concepts. Is this an international water? Is that a transboundary river between Turkey, Syria, and Iraq? This river does not belong to a country. This river belongs to all the countries, through which the river passes. Everyone should take its share with the agreement to be signed. In addition to this, an international commission should be created through academicians. The problem could only be solved in this way. ORSAM: Thank you for your time. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 65 ORSAM Water Research Programme ORSAM PROF. DR. CUMALİ KINACI, DIRECTOR GENERAL OF WATER MANAGEMENT OF THE MINISTRY OF FORESTRY AND WATER AFFAIRS: “WE AIM AT OVERCOMING LACK OF COORDINATION IN WATER MANAGEMENT” 21 December 2011 Prof. Dr. Cumali Kınacı, Director General of Water Management of the Ministry of Forestry and Water Affairs stated that many Turkish institutions and organizations on water management have tasks and responsibilities on water; and he also indicated that at least seven ministries have authority on this subject, and that they do not work in coordination while exercising these authorities. Prof. Dr. Kınacı, who stated that General Directorate of Water Management (SYGM) which was established on July 6th 2011 started to carry out its activities in order to overcome the lack on this field, highlighted that as a new institution, they aim at establishing a national policy by trying to gather many institutions and organizations in a more productive way. 66 Decree-Law No. 645, which entered into force after having promulgated in Official Journal dated 04.07.2011. I am the first personnel of this General Directorate, and I was appointed as Director General of Water Management on July 14th 2011. For a while, I was the only personnel of the Directorate. Therefore, I consider the General Directorate of Water Management as my own child. I have an academic career in Environmental Engineering on subjects such as; water management, treatment technologies, and environmental economics. I serve as Director General of Water Management having permission from ITU on duty basis. ORSAM: First of all, could you tell us about yourself? ORSAM: What is the objective of establishment of the Directorate General of Water Management? Cumali KINACI: I graduated from Istanbul Technical University as a civil engineer in 1980. I have been working in the Department of Environmental Engineering of Istanbul Technical University (ITU) since January 26th 1981. I also served as Head of the Department of Environmental Engineering, besides working as faculty member. I worked as Director General of Environmental Management from October 22nd 2010 to July 11th 2011. During the restructuring process in water sector, General Directorate of Water Management under the Ministry of Forestry and Water Affairs was established on July 6th 2011, with the Cumali KINACI: As the name implies, the General Directorate of Water Management was established to provide the management of water. Currently, many institutions and organizations in Turkey have duty and authority on water. At least seven ministries have authority on this subject, and that they do not work in coordination while exercising these authorities. Conflicts and overlaps take place while exercising the authority. Back in time, certain duties and authorities were assigned to different institutions in line with the requirements. Then, it was required to establish water management as a general direc- ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 torate. Similarly, one of the primary requests of the EU Water Framework Directive is the establishment of General Directorate of Water Management (SYGM) as an organization, separate from investment organizations. In the current situation, General Directorate of State Hydraulic Works (DSI) is structured for investment, and it is also a party as it serves for investment. Water can be used for purposes of drinking and domestic, irrigation, energy generation, industrial, maintenance of wildlife, transportation, aquaculture, recreation, and touristic. Each of these consumers is found in separate places. Because a water resource could have a different priority when looked from DSI’s point of view, a different priority when looked from an institution/ organization’s point of view, and again a different priority when looked from a citizen’s point of view. An institution to evaluate all these purposes together, to put forward general principles, to coordinate, to develop legislation, and to set standard and criteria is required. Up till now, institutions/organizations have worked on the basis of separate projects. For instance, DSI built a dam, and it only worked on the issues related to the management of this dam’s basin. However, this project should be assessed as a whole on the basis on river basin. As for Sakarya Basin; it begins from Ankara and Kütahya and covers an area encompassing Adapazarı, Bilecik, and even a part of Bursa. Ankara creek, which passes through Ankara, flows from Adapazarı into the Black Sea through Sakarya River. In this basin, everyone uses water for different purposes. Some of them decrease the amount of water flowing to the downstream by drawing water from river for different purposes such as drinking, domestic, irrigation and industrial needs; on the other hand others negatively affect the water use of people, who live in lower part of the basin, by pouring their wastewater into Sakarya River. Therefore, it is necessary to consider and manage a basin as ORSAM a whole. In line with all these objectives, the General Directorate of Water Management was established. ORSAM: What are the cooperative institutions of the General Directorate of Water Management? Cumali KINACI: The General Directorate of Water Management have started to work in cooperation with many institutions and organizations such as General Directorate of State Hydraulic Works (DSI), Turkish State Meteorological Service, General Directorate of Forestry, General Directorate of Combating Desertification and Erosion, General Directorate of Nature Conservation and National Parks, General Directorate of Environmental Management, General Directorate of EIA and Planning, Bank of Provinces, Ministry of Food,Agriculture and Livestock, Ministry of Health, Ministry of Interior which municipalities are affiliated to, Ministry of Foreign Affairs (on transboundary waters), Ministry of Culture and Tourism, Disaster and Emergency Management Presidency (AFAD) in particular. In addition to this, institutions and organizations such as the Water Institute and ORSAM are among other cooperative organizations. ORSAM: Turkey has an experience on water management dating back to many years ago. And today, where do we stand in terms of plans related to agricultural, domestic and industrial use of all our basins? Cumali KINACI: It is hard to say that Turkey has a long-term experience on basin management. The water management on the basis of basin has entered in Turkey’s agenda for the last ten years. Currently, “Basin Protection Action Plans” have been prepared. There are 25 basins in Turkey. And basin protection action plans of 11 basins out of these 25 have been ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 67 ORSAM Water Research Programme ORSAM prepared. And the protection action plans of the remaining 14 basins were contracted out to the Scientific and Technological Research Council of Turkey Marmara Research Center (TUBITAK-MAM), on December 7th 2011. These aforesaid plans will have been completed by December 2013. The next level is to put the Basin Protection Action Plans into practice. Right after, beginning from 2013, the preparations of Basin Management Plans for the basins, of which basin protection action plans completed, will be launched. When the Basin Protection Plans are prepared, a new structuring, in which basins are considered as a whole, will be launched. This situation brings along radical and fundamental changes both for Ministry of Interior, and for other General Directorates and institutions. Both the central organization will be established in Ankara, and also their extensions will be established in basins. For example, Kızılırmak Basin Organization will be created. And many stakeholders, including the users of water, will have a say in the administration of this organization. Right now, I cannot give more details on it, as the subject has not grown mature yet. It is necessary to discuss a lot and to make fundamental legal changes on the subject. The preparations on this issue will be launched in the forthcoming years. ORSAM: What kind of projects has been conducted by the General Directorate of Water Management, right now? Cumali KINACI: As I have already mentioned, General Directorate of Water Management (SYGM) is a unit, which was established from scratch, only six months ago. The administrative structure was created by transferring personnel from many different general directorates, and on the other hand, newly graduates were recruited and they started to 68 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 be trained on what they will work on. SYGM is not a structure, which was created upon division of another institution or organization. The majority of its duties are defined for the first time, and they are all new subjects also for bureaucracy. In brief, majority of our duties will be carried out for the first time. On the other hand, our organizational studies also continue. Therefore, it is possible to say that we have newly started to carry out activities. Right now, we are trying to complete basin protection action plans for all the basins. Studies on determination of special provision for the protection of drinking water basins still continue. Imagine a dam lake, from which drinking water is provided. Implementing the regulation, which is implemented across Turkey, on that dam lake could lead to problems in terms of quality and quantity of water. The General Directorate of Water Management is aware of the fact that it is necessary to evaluate water not only in terms of quantity but also in terms of quality. This year, preparations to determine special provision on Lake Eğridir, Porsuk Dam Lake, and on Atatürk Dam Lake have been completed; and currently, studies on determination of special provision on totally 13 drinking waters have been completed. Preparations to determine special provision for approximately 30 drinking water basins will be launched in the forthcoming period. With the protocol, which was signed with TUBITAK-MAM on December 7th 2011, the preparations to determine special provision on Lake Beyşehir and Karacaören Dam Lake were launched. In addition to these activities, we also carry out activities on effective use of water. We attach importance to reuse of waste waters. For example, we have launched activities on reuse of domestic waste waters in irrigation. Firstly, we are launching a project on the usability of domestic waste waters in irrigation on Akar- ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 çay Closed Basin by receiving a 750.000 Euro fund from the government of the Netherlands. We also have a project to establish two networks, to reuse treated wastewaters, and to establish separate networks for drinking and domestic waters starting from big tourist facilities. In which city in Turkey there is a water leakage, how much water leakage they have, and how these leakages could be controlled are very important issues. To this end, we have launched an inventory study on water leakages. At the same time, we are starting the study of water footprint, which means amount of water per units such as person, product, institution, settlement, and country. Water footprint encompasses all waters used, including the amount of water we drink, and water used for our needs such as clothes and food. We will also launch the study to determine water footprint of person, country, and products. In addition to this, we carry on our studies on water law. Although we have engineers, who know the water legislation very well, in Turkey; we need to increase our capacity of qualified lawyers on national and international water law. We are forming a structure, which will carry out works on this subject, audit and monitor activities, and follow the international developments. We are trying to create an expert group on water law, and to train them on this subject. We also established a separate structure on transboundary waters, and started to carry out activities. We want to develop policies, to coordinate relevant institutions and organizations, and to create a technical infrastructure. Different non-governmental organizations and government agencies work on this subject. We are aiming at a structure, which could coordinate these institutions and could assess in a way that contributes to development of government policy by being in contact with these institutions. Besides, a ORSAM structure, which will both follow international relations and also develop water policy, has been created; and these units have started to carry out activities. As you see, these are difficult and challenging issues. Right now in Turkey, both non-governmental organizations and public institutions have lack of communication with one another, and both of them carry out works without any coordination. And our objective is to contribute to the formation of a national water policy by bringing these works together. Another objective is to follow the water quality. In Turkey, many institutions and organizations try to follow the water quality in line with their objectives. However, these activities sometimes conflict with one another. We need a central structure to decide on which one of the pollution, hydrologic and hydromorphologic parameters will be measured in which stations and by whom. We aim at decreasing the cost of monitoring by carrying out activities together, and also we aim at reaching data that could be used more effectively. After having these datum, establishment of a water information system is required. Every institution has different information, and this information is used in line with the objectives of each institution, and the institutions do not want to share these data. In accordance with the establishment law of our General Directorate, all the institutions and organizations are obliged to give this information, in case we request. We are going to gather this information and we will present them to requirers except for strategic ones. We need to make a new inventory study, and to collect raw information and to assess data and to save them into database. Hydrologic and statistical evaluations should be made on these data. Hydrologic models should be set up, and applicability of the current models to our basins should be anaylsed. We also requested for a new structuring on ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 69 ORSAM Water Research Programme ORSAM statistics and hydrology, and our request was approved by esteemed Minister. One of our major problems is allocation of water. Individual allocations of water are currently provided by the General Directorate of State Hydraulic Works (DSI). For instance, if we handle groundwater, individuals personally submit their applications asking “Can I drill here?”. DSI assess that application, and either approves or rejects. As these applications are not evaluated as a whole on basin basis, ground water could be overused and the water level could rapidly decline. The sectoral allocations of water on basin basis gain importance for these and similar reasons. In a water basin, it is not known within the framework of which principles the water will be used at which level for drinking water, at which level for irrigation water, at which level for energy generation, and at which level for the protection of nature. We launched a new structuring related to this, but carrying out this activity is quite difficult, because this evaluation should be made separately for each basin. Right now, we are trying to build its infrastructure. For example, it is quite difficult to answer the question, “At which level, and for what purposes will Kızılırmak be used?”; because it requires working on that basin for many years. Related to this subject, a new provision will be inserted into the Water Law. As you know, Water Law was introduced in 1926, and it was prepared within the framework of requirements of that period. Back then, the drinking and domestic water was the priority. Today, the requirements have been varied, and demands have increased. In the beginning, the quantity was calculated without quality of water. Now, the Water Law needs to be rearranged in terms of both quantity and quality. We carry on works on this subject. As SYGM, we also assumed the responsibility of coordination on developing legislation. Right now, we are working on the revision of more than 10 70 ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 by-laws. Besides, we also work on many new regulations. In brief, one of the important duties of SYGM is to develop water legislation. One of the important issues for our General Directorate is the management of water in case flood or drought takes place. We created a new structuring related to this. Firstly, we are going to make an implementation on a basin in Black Sea Region. Within this scope, measurements will be carried out under various climate conditions and at different durations of rain fall. For instance, if it rains 50 kilogram in 10 minutes, how much water will pass through different areas and crosssections? We are going to carry out studies by changing durations and amount of rainfalls. Thus, we will prepare risk maps for that basin, and we will be able to detect measures that could be taken, thanks to these maps. We will prepare hazard maps that could come out if measures are not taken. And we will also carry out studies on dry period, which is the exact opposite of flood. For example, there is a group, working on dry periods, within the Ministry of Food, Agriculture and Livestock. However, this aforesaid group handles the subject only in terms of irrigation. As far as defined up till now, water has 12 different sectoral utilization purposes. And our unit to work on this subject is about to be established, and preparations of dry period water management plans, which will consider all the sectoral water uses, will be launched. In addition to this, development of water quality is also under the tasks and responsibilities of our General Directorate. What should be the level of water quality for each water resource according to their intended uses in drinking-water basins? Water quality should be classified in accordance with regulations. Within this scope, hazardous substances, currently found in drinking waters, will be detected; it will be decided which one ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 of them will be monitored with which method and at which intervals, and a regulation will be prepared accordingly. A new project was launched on this subject. ORSAM: How are the relations of your institution with the abroad? Cumali KINACI: One of the main objectives of the establishment of our General Directorate is to follow international relations. Turkey needs to establish national water policy, to follow a domestic policy in accordance with this policy, to follow the international developments and these developments should be transferred to relevant institutions and organizations. Please don’t get my statements as “We are the only one in Turkey, and there is no need for other institutions”. We are just trying to gather many institutions and organizations in a more effective way, and aiming at forming a national policy. For instance, we are always in cooperation with the Ministry of Foreign Affairs. We technically support this aforesaid Ministry, and take opinions on how to act in terms of international relations. We have started to work in cooperation with national institutions and organizations in order to cooperate with international institutions and organizations on technical issues. In addition to this, we have also started to follow international developments on water law and water policy. In the forthcoming periods, these developments will be reported and presented to relevant authorities. ORSAM: Is there any subject you would like to add? Cumali KINACI: I’ve tried to explain very quickly the current situation, duties, and plans of our General Directorate. I might have skipped some essential points. With the establishment of a new general directorate, it could take some time for the society to understand what tasks and responsibilities are. For the productivity of our General Direc- ORSAM torate, we need to cooperate with other institutions and organizations. We may not be always successful in introducing our institution. In this sense, the support of organizations such as ORSAM is important for us. It is required to carry out activities on what should be the national water policy of Turkey, and how different institutions could come together. There are many notable think-tanks in foreign countries. Our country needs similar think-tanks as well. In this respect, ORSAM and the establishment of new organizations are quite important. It is non-governmental organizations’ responsibility to assess many alternatives, to produce opinions, and to share these opinions with government agencies. The public also needs to support them. It is very important for State institutions and organizations and non-governmental organizations such as ORSAM to exchange ideas with one another. Lastly, I would like to add another point. As I have already mentioned, our General Directorate has just been established and it is an institution which has been trying to be organized from scratch. Considerable amount of its duties are quite new for the public opinion and for bureaucracy, and it is not quite possible to find qualified man power on some of these issues. For instance, this is the case in sectoral allocation of water on basin basis. It could take some time for our General Directorate to organize with qualified man power and to complete its infrastructure. Tolerance, patience and cooperation with other institutions/organizations on these issues are quite important for performance and motivation of personnel. I believe that what our General Directorate has made, will make and its importance for our country will be seen and understood much better within a short period of time like 2-3 years. ORSAM: Thank you very much for your time. ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 71 ORSAM Water Research Programme ORSAM ORSAM REPORTS ORSAM Report No: 1 March 2009 The Struggle Against Piracy: The Somalia Case and Turkey’s Position (Tr - Eng) ORSAM Report No: 2 April 2009 60 Years of Alliance: NATO and Turkey (Tr - Eng) ORSAM Report No: 3 May 2009 Iraq’s Pivotal Point: Talafar (Tr - Eng) ORSAM Report No: 4 July 2009 2009 Lübnan Seçimleri: Kazananlar, Kaybedenler ve Türkiye (Tr) ORSAM Report No: 5 August 2009 Turkey-Lebanon Relations: Perceptions of Turkey Among the Religious and Sectarian Factions in Lebanon (Tr - Eng) ORSAM Report No: 6 November 2009 The Tuzhurmatu Turkmens: A Success Story (Tr - Eng - Ar) ORSAM Report No: 7 November 2009 The Forgotten Turkmen Land: Diyala (Tr - Eng - Ar) ORSAM Report No: 8 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 1 December 2009 Abkhazia for the Integration of the Black Sea (Tr - Eng) ORSAM Report No: 9 January 2010 The Yemen Issue: A Step Toward Regional War? (Tr - Eng) ORSAM Report No: 10 January 2010 Civil War in Yemen: The Power Struggle, Regional Influences and Relations With Turkey (Tr - Eng) ORSAM Report No: 11 February 2010 The Forgotten Turks: Turkmens of Lebanon (Tr – Eng – Ar) ORSAM Report No: 12 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 2 February 2010 Russian Perspective: The Influence of the Factor of Iraq on Turkey’s Middle East Policies (1990-2008) (Tr - Rus) 72 ORSAM Report No: 13 February 2010 7 March 2010 Irak Seçimleri Öncesi Şii Kökenli Parti ve Seçmenlerin Politik Davranışlarının Analizi (Tr) ORSAM Report No: 24 January 2011 The State of Kuwait: Relations with Turkey, War and Peace and the Al-Sabah Government in Between (Tr) ORSAM Report No: 14 February 2010 Seçim Öncesi Irak’ta Siyasal Durum ve Seçime İlişkin Beklentiler (Tr) ORSAM Report No: 25 January 2011 Embargo on Iran by the Security Council in Legal and Political Aspects (Tr) ORSAM Report No: 15 March 2010 Orsam Heyetinin 7 March 2010 Irak Seçimlerine İlişkin Gözlem Raporu (Tr) ORSAM Report No: 16 April 2010 Sultanate of Oman: An Arab State Between Tradition and Modernity in the Arabian Peninsula (Tr) ORSAM Report No: 17 April 2010 Evaluation of Iraqi Parliamentary Elections of March 7, 2010 and the New Political Equation (Tr) ORSAM Report No: 18 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 3 May 2010 Turkish-Russian Relations: From Neighborhood to Strategic Cooperation (Tr - Rus) ORSAM Report No: 19 September 2010 Turkmens’ Migration Towards Turkey and Turkmen Population in Turkey (Tr) ORSAM Report No: 20 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 4 October 2010 Current Situation in Kyrgzstan, the Reasons of Change in Government and Short Term Foresights (Tr) ORSAM Report No: 21 November 2010 Away From Iraq: Post 2003 Iraqi Migration to Neighboring Countries and to Turkey (Tr – Eng) ORSAM Report No: 22 January 2011 Turkey-Yemen Relations and the Perception of Turkey in Yemen (Tr – Eng – Ar) ORSAM Report No: 23 January 2011 Is the Qatar-Iraq-Turkey-Europe Natural Gas Pipeline Project Feasible? (Tr - Eng) ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM Report No: 26 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 5 February 2011 The Recent Developments in Kyrgyzstan: Past, Present and Future (Tr - Rus) ORSAM Report No: 27 February 2011 The Steps of the Egyptian Revolution: Is That the End of an Era? (Tr) ORSAM Report No: 28 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 6 February 2011 The Limits of Power in Distraining on Ships by a Coast State on the International Law of the Sea -Georgia’s Distraining on the Ships Navigating Around the Black Sea(Tr) ORSAM Report No: 29 February 2011 Tunisia, Popular Revolution and Turkey’s Exprience (Tr) ORSAM Report No: 30 February 2011 Property Disagreements in Kirkuk: A Study Based on the Field Search (Tr) ORSAM Report No: 31 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 7 March 2011 The Developments in Afghanistan and Pakistan and Their Effects on International Security (Tr) ORSAM Report No: 32 March 2011 Shiite Opposition Question in Saudi Arabia and Its Impacts (Tr) ORSAM Report No: 33 March 2011 Turkmen Existence in Iraq (Tr) ORSAM Report No: 34 March 2011 Turkmen Press in Iraq (Tr – Ar) ORSAM Report No: 35 March 2011 Current Situation and Important Political Developments in Iraq (Tr) ORSAM Report No: 36 ORSAM Water Research Programme Report No: 1 March 2011 Eu’s Water Framework Directive Implementation in Turkey: The Draft National Implementation Plan (Eng) ORSAM Report No: 37 March 2011 Popular Revolt in Tunisia and Its Aftermath (Tr) ORSAM Report No: 38 March 2011 Libyan War, International Intervention and Turkey (Tr) ORSAM Report No: 39 March 2011 From Past to Present Libya (Tr) ORSAM Report No: 40 ORSAM Water Research Programme Report No: 2 March 2011 Climate Change From a Security Perspective and Its Effects on Middle East (Tr) ORSAM Report No: 41 March 2011 Understanding Iraq Through Cartoons - 1 (Tr) ORSAM Report No: 42 ORSAM Water Research Programme Report No: 3 April 2011 Hydropolitical History of Nile River Basin and Recent Developments (Tr) ORSAM Report No: 43 April 2011 Social-Political Structure of the Northern Iraq and Kurdish Regional Goverment’s Relations with Turkey (Tr) ORSAM Report No: 44 ORSAM Water Research Programme Report No: 4 April 2011 The Obligation of “International Cooperation” in Meriç (MaritzaEvros) Basin Water Management (Tr) ORSAM Report No: 45 April 2011 Syria Towards Democracy or Civil War?: Social and Political Structure, Prospects For Change and Its Impacts on Turkey (Tr) ORSAM Report No: 46 May 2011 Power Struggle in Syria, Reaction of the International Community and Turkey’s Position (Tr) ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM Report No: 47 ORSAM Water Research Programme Report No: 5 May 2011 Turkey-Syria Relations: Asi (Orontes) Friendship Dam As An Example Of Cooperation In Transboundary Waters (Tr) ORSAM Report No: 48 May 2011 Orsam Interviews - 1 Iraqi Arabs, Minorities & Academics - 1 (Tr) ORSAM Report No: 49 May 2011 Orsam Interviews - 2 Iraqi Turkmens - 1 (Tr) ORSAM Report No: 50 May 2011 ORSAM Interviews - 3 Iraqi Kurdish Officials, Academics & Journalists - 1 (Tr) ORSAM Report No: 51 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 8 May 2011 The 75th Anniversary of Montreaux Convention Regarding the Regime of Turkish Straits (In the Framework of the Changing Geopolitics of the Black Sea) (Tr) ORSAM Report No: 52 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 9 May 2011 Afghanistan and Regional Security (Middle East, Central and South Asia, Russian Federation) (Tr - Rus) ORSAM Report No: 53 May 2011 Madagascar: Gains, Missing Opportunities, and Relations with Turkey in the 50th Year of Independence (Tr) ORSAM Report No: 54 May 2011 Iraqi Groups’ Approach Towards Main Political Problems and Relations With Turkey: A Study Based On Field Research (Tr) ORSAM Report No: 55 June 2011 Antalya Conference of Syrian Opposition: Results, Outlook on Basic Problems and Expectations from Turkey (Tr) ORSAM Report No: 56 June 2011 Elections and Experience of Justice and Development Party (Tr – Ar) ORSAM Report No: 57 June 2011 Reflections Of 12 June 2011 Turkey Parliamentary Elections in the Middle Eastern Countries (Tr - Eng) ORSAM ORSAM Report No: 58 July 2011 Reflections of 12 June 2011 Turkey Parliamentary Elections in the Middle East Through Cartoons (Tr) ORSAM Report No: 71 September 2011 Gaza Problem: Israel’s Blocade, International Law, Palmer Report and Turkey’s Approach (Tr) ORSAM Report No: 83 November 2011 The Community Brought up to Agenda upon the Transition in Syria: The Turkmens of Syria (Tr) ORSAM Report No: 59 July 2011 Understanding Iraq Through Cartoons - 2 (Tr) ORSAM Report No: 72 September 2011 Statistics of the Middle Eastern Countries (Tr) ORSAM Report No: 60 ORSAM Water Research Programme Report No: 6 July 2011 Cooperation and Conflict on the Mekong River Waters (Tr-Eng) ORSAM Report No: 73 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 11 October 2011 Anatolian Sphere of Influence (Tr-Eng) ORSAM Report No: 84 ORSAM Water Research Programme Report No: 9 November 2011 Somalia’s Catastrophic Famine: Political Drought or Natural One? (Tr-Eng) ORSAM Report No: 61 July 2011 The Complete Decipher of the “Chance in Syria Conference”, Carried Out in Antalya Between June 1-2 2011 (Tr - Eng) ORSAM Report No: 74 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 12 October 2011 Ukraine in Regress: The Tymoshenko Trial (Eng) ORSAM Report No: 62 August 2011 Understanding Iraq Through Cartoons - 3 (Tr) ORSAM Report No: 75 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 13 October 2011 Kazaks and Kazakistanis (Tr - Rus) ORSAM Report No: 63 ORSAM Water Research Programme Report No: 7 August 2011 The Invisible Strategic Resource: Transboundary Ground Waters (Tr) ORSAM Report No: 76 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 14 October 2011 The Forgotten Turks in Italy: Moena Turks (Tr - It) ORSAM Report No: 64 August 2011 Victory of Justice and Development Party in 12 June 2011 Turkey’s General Elections (Tr – Ar) ORSAM Report No: 77 October 2011 The Regional and Global Effects of the Us Post-Withdrawal Policy Towards Iraq and Its Reflections on Turkey (Tr) ORSAM Report No: 65 August 2011 Arab Spring Through Cartoons –1 (Tr) ORSAM Report No: 66 August 2011 Civil War in Libya and International Intervention Through Cartoons - 1 (Tr) ORSAM Report No: 67 August 2011 Somalia: A Nation’s Peril and Turkey’s Humanitarian Aid (Tr) ORSAM Report No: 68 September 2011 The Operaton Against Osama Bin Laden and Its Reflections in Cartoons (Tr) ORSAM Report No: 78 ORSAM Water Research Programme Report No: 8 October 2011 Constructed Wetlands and ReUse of Waste Water for the Irrigation in Turkey and Israel (Tr) ORSAM Report No: 79 October 2011 The Political Balance in PreElection Period in Tunisia (Tr) ORSAM Report No: 80 October 2011 Understanding Iraq Through Cartoons - 5 (Tr) ORSAM Report No: 69 September 2011 Understanding Iraq Through Cartoons - 4 (Tr) ORSAM Report No: 81 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 15 October 2011 Great Power Politics on Afghanistan (Tr-Eng) ORSAM Report No: 70 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 10 September 2011 Russia’s and Turkey’s Iran Policies in the XXI. Century (Tr - Rus) ORSAM Report No: 82 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 16 October 2011 Afghanistan in the Perspective of Neighboring Countries (Tr-Eng) ORSAM Report No: 85 November 2011 Historical Pragmatism in Syrian Political Culture, Syrian Foreign Policy Under Bashar Al-Assad and Turkish-Syrian Relations (Tr) ORSAM Report No: 86 November 2011 From Past to Present: The Iraqi Turkmen Front’s Structure and Administration (Tr) ORSAM Report No: 87 November 2011 Turkmen in Iraq and Their Flight: A Demographic Question? (Eng) ORSAM Report No: 88 November 2011 Bektashism in Iraq (Turkmens – Shabaks – Kakais) (Tr) ORSAM Report No: 89 November 2011 Morocco Monarchy in Transformation Process: Evolution or Revolution? (Tr) ORSAM Report No: 90 November 2011 The Efforts of Democratization in the Hashemite Kingdom of Jordan Within the Context of Local Actors and Regional Challenges (Tr-Eng) ORSAM Report No: 91 December 2011 The Arab League’s and Turkey’s Decisions to Impose Sanction Against Syria, and Possible Consequences (Tr) ORSAM Report No: 92 December 2011 Current Situation of Disputed Areas in Iraq (Tr) ORSAM Report No: 93 ORSAM Water Research Programme Report: 10 December 2011 Turkey and Wfd Harmonization: A Silent, But Significant Process (Eng) ORSAM Report No: 94 December 2011 The Role of Perception in TurkeyFrance Crisis: French Perception on Turkey (Tr) ORSAM Report No: 95 December 2012 Arab Spring Through Cartoons –2 (Tr) ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 73 ORSAM Water Research Programme ORSAM ORSAM Report No: 96 December 2011 Understanding Iraq Through Cartoons – 6 (Tr) ORSAM Report No: 109 February 2012 The Missing Letter: The Rise of Turkey and the “Bric” Area (It) ORSAM Report No: 121 May 2012 New Dynamics in Local and Iraqi Politics in Mosul (Field Study) (Tr - Eng - Ger) ORSAM Report No: 132 November 2012 Foreign Minister Ahmet Davutoğlu’s Visit to Kirkuk (Tr - Eng) ORSAM Report No: 97 January 2012 Understanding Iraq Through Cartoons – 7 (Tr) ORSAM Report No: 110 ORSAM Water Research Programme Report No: 13 March 2012 Water Resources and Management in Iran (Tr) ORSAM Bericht Nr. 121 Mai 2012 Kommunalpolitik in Mosul und Neue Dynamiken in Der Irakischen Politik (Feldarbeit) (Ger) ORSAM Report No: 133 November 2012 The Rise and Future of Opposition in Iraqi Kurdistan Region (Tr) ORSAM Report No: 122 ORSAM Water Research Programme Report No: 15 May 2012 Water Resources Management in Iraq (Tr - Eng) ORSAM Report No: 134 November 2012 Iraqi Circassians (Tr - Eng) ORSAM Report No: 98 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 17 January 2012 Presidential Election in Kyrgyzstan and Its Effects on Kyrgyzstan-Turkey Relations (Tr) ORSAM Report No: 99 January 2012 Turkish Political Parties’ Statements on Syrian Refugees in Hatay, and Approaches of Political Party Representatives and Movements in Hatay Towards Syrian Developments (March-December 2011) (Tr) ORSAM Report No: 100 January 2012 Statistics of Iraq (Tr) ORSAM Report No: 101 ORSAM Water Research Programme Report No: 11 January 2012 Right to Safe Drinking Water and Sanitation (Tr) ORSAM Report No: 112 March 2012 Constitutional System and Political Parties in Islamic Republic of Iran (Tr) ORSAM Report No: 123 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 22 June 2012 Global Migration and Development of Migration Policies of Turkey and European Union (Tr) ORSAM Report No: 113 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 18 April 2012 Mongolia: A Developing Democracy and a Magnet for Mining (Eng) ORSAM Report No: 124 July 2012 Turkey in Africa: The Implementation of the Action Plan and an Evaluation After Fifteen Years (Tr - Eng - Fr) ORSAM Report No: 114 April 2012 Understanding the Syrian Problem Through Comics - 8 (Tr) ORSAM Rapport No 124 Juillet 2012 La Turquie en Afrique: Un Bilan de la Mise en Oeuvre du Plan D’action Quinze Ans Apres (Tr - Eng - Fr) ORSAM Report No: 102 January 2012 How and Under What Circumstances Could Iraq Be Split Up? Being Ready for the Worst (Tr – Eng) ORSAM Report No: 115 April 2012 Arguments on Safe Havens in Syria: Risks, Opportunities and Scenarios for Turkey (Tr - Eng) ORSAM Report No: 103 January 2012 The Struggle for Oil in Iraq: An Analysis in the Light of MultiNational Companies, International Contracts and Constitutional Debates (Tr) ORSAM Report No: 116 ORSAM Water Research Programme Report No: 14 April 2012 The Concept of “Benefit-Sharing”, Its Theoretical Background and Practical Reflections (Tr - Eng) ORSAM Report No: 104 ORSAM Water Research Programme Report No: 12 February 2012 An Evaluation on the Draft Articles on the Law of Transboundary Aquifers (Tr – Eng) ORSAM Report No: 117 April 2012 Invest to Mosul Invest to Future (Tr - Eng) ORSAM Report No: 105 February 2012 Political Rights of Minorities in Iraqi Legislation (Tr) ORSAM Report No: 106 February 2012 Social Rights of Minorities in Iraqi Legislation (Tr) ORSAM Report No: 107 February 2012 Human Rights of Minorities in Terms of International Law And Iraqi Constitution (Tr) ORSAM Report No: 108 February 2012 The Future of the Economic Cooperation Organization (ECO) (Tr - Eng) 74 ORSAM Report No: 111 March 2012 A Critical Look at the Syrian Kurdish Opposition (Tr) ORSAM Report No: 118 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 19 May 2012 The Analysis of Trade-Economic Relations Between Ukraine and Turkey (Tr - Rus) ORSAM Report No: 119 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 20 May 2012 Geopolitical Dynamics as an Instrument of Investigation of Trends and Scenariouse of Regional Development (Tr - Rus) ORSAM Report No: 120 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 21 May 2012 Development of Political System in Kazakhstan: 2012 Parliamentary Elections (Tr) ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM Report No: 125 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 23 July 2012 Middle East Policy of Russia (Tr - Eng) ORSAM Report No: 126 ORSAM Water Research Programme Report No: 16 July 2012 Towards the New Water Framework Directive: Notes on Water Draft Law (Tr) ORSAM Report No: 127 August 2012 Kurdish Movements in Syria (Tr - Eng) ORSAM Report No: 128 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 24 September 2012 The Development of Belarus Turkey Economic Cooperation in Modern Conditions (Tr - Rus - Eng) ORSAM Report No: 129 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 25 September 2012 Belarus-Turkey: Positive Dynamics of Intergovernmental Cooperation (Tr - Rus - Eng) ORSAM Report No: 135 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 27 November 2012 The Peculiarities of Turkey’s Foreign Policy towards the PostSoviet States (Tur – Eng - Rus) ORSAM Report No: 136 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 28 November 2012 Turkish-Crimean Relationship as an Integration Factor in Turkish-Ukranian Relations (Tur – Rus) ORSAM Report No: 137 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 29 December 2012 Energy Policy of Belarus and the Cooperation Belarus Developed With Russia and the EU on Energy (1991-2011) (Tur – Rus) ORSAM Report No: 138 December 2012 “Unity or Pyd Power Play? Syrian Kurdish Dynamics After the Erbil Agreement” (Tr) ORSAM Report No: 139 December 2012 Balances among Kurds in Syria, Regime Opponents and Turkey: Relations Pattern at the Crossroads of Conflict-Stability (Tr - Eng) ORSAM Report No: 140 December 2012 Internal Political Balances in North Iraq and Future of the Strategic Alliance (Tr - Eng) ORSAM Report No: 141 December 2012 The State of Turkmen Education in Iraq (Tr - Eng) ORSAM Report No: 142 January 2013 President Obama’s Second Term: Domestic and Foreign Challenges (Eng) ORSAM Report No: 130 November 2012 Syrian Circassians (Tr - Eng) ORSAM Report No: 143 January 2013 2012 Iraq Assessment and Iraq Chronology (Tr) ORSAM Report No: 131 BLACK SEA INTERNATIONAL Report No: 26 November 2012 “The Third Wave”: Geopolitics of Postmodernism (Tur - Eng) ORSAM Report No: 144 ORSAM Water Research Programme Report No: 17 January 2013 Orsam Water Interviews 2011 (Tr - Eng) ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM ACADEMİC STAFF Hasan Kanbolat Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık Assoc. Prof. Dr. Hasan Ali Karasar Assoc.Prof.Dr. Tarık Oğuzlu Assoc. Prof. Dr. Harun Öztürkler Assoc. Prof. Dr. Mehmet Şahin Assoc. Prof. Dr. Özlem Tür Habib Hürmüzlü Asst. Prof. Dr. Serhat Erkmen Asst. Prof. Dr. Canat Mominkulov Elmira Cheremisova Assoc.Prof.Dr. Didem Danış Dr. Jale Nur Ece Assoc. Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) Assoc.Prof.Dr. Yaşar Sarı Asst. Prof. Dr. Bayram Sinkaya Dr. Süreyya Yiğit Att. Aslıhan Erbaş Açıkel Pınar Arıkan Sinkaya Volkan Çakır Bilgay Duman Tamer Koparan Noyan Gürel Oytun Orhan Sercan Doğan Nebahat Tanriverdi Seval Kök Uğur Çil Göknil Erbaş Shalaw Fatah Tuğçe Kayıtmaz ORSAM Director ORSAM Advisor,Middle East, METU Director of Institute of Social Sciences ORSAM Advisor, ORSAM Eurasian Strategies Coordinator - Bilkent University ORSAM Advisor,Middle East-Antalya International University ORSAM Advisor, Middle East Economies - Afyon Kocatepe University, Department of Economics ORSAM Advisor, Middle East - Gazi University, Department of IR ORSAM Advisor, Middle East - METU, Department of IR ORSAM Advisor, Middle East ORSAM Advisor, Middle East -Ahi Evran University, Department of IR ORSAM Researcher, Eurasia, Al Farabi Kazakh National University ORSAM Advisor, Middle East - St. Petersburg University ORSAM Advisor, Middle East - Galatasaray University, Department of Sociology ORSAM Advisor, Maritime Safety and Security ORSAM Advisor, Eurasia ORSAM Advisor, Eurasia - Kyrgyzstan-Turkey Manas University ORSAM Advisor, Middle East - Yıldırım Beyazıt University Department of International Relations ORSAM Advisor, Eurasia ORSAM Advisor, Energy-Maritime Law ORSAM Advisor, Middle East - METU Department of International Relations ORSAM Advisor, Africa - ORSAM Antananarivo (Madagascar) Representative ORSAM Researcher, Middle East ORSAM Managing Editor ORSAM İzmir Represatative ORSAM Researcher, Middle East ORSAM Research Assistant, Middle East ORSAM Research Assistant, Middle East ORSAM Research Assistant, Middle East ORSAM, Middle East ORSAM, Black Sea ORSAM Research Assistant, Middle East Interpreter ORSAM Water Research Programme Dr. Tuğba Evrim Maden Dr. Seyfi Kılıç ORSAM Water Research Programme Hydropolitics Researcher ORSAM Water Research Programme Hydropolitics Researcher ORSAM ADVİSORY BOARD Dr. Ismet Abdulmecid Prof. Dr. Ramazan Daurov Prof. Dr. Vitaly Naumkin Hasan Alsancak Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık Prof. Dr. Ahat Andican Prof. Dorayd A. Noori Prof. Dr. Tayyar Arı Prof. Dr. Ali Arslan Dr. Farhan Ahmad Nizami Başar Ay Prof. Aftab Kamal Pasha Prof. Dr. Mustafa Aydın Ambassador Shaban Murati Dr. Ersel Aydınlı Safarov Sayfullo Sadullaevich Mohamed Noureddine Prof. Dr. Hüseyin Bağcı Itır Bağdadi Prof. Dr. İdris Bal Assist. Prof. Dr. Ersan Başar Kemal Beyatlı Yaşar Yakış Barbaros Binicioğlu Prof. Dr. Ali Birinci Patrick Seale Assoc. Prof. Dr. Mustafa Budak Assoc. Prof. Dr. Hasan Canpolat Ret. (Air) Gen. Ergin Celasin Dr. Sami Al Taqi Assoc. Prof. Dr. Mitat Çelikpala Çetiner Çetin Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya Assoc. Prof. Dr Didem Danış Former President of Iraqi Council of State Assistant Director, Russian Academy of Sciences Institute of Oriental Studies Director, Russian Academy of Sciences Institute of Oriental Studies İhlas Holding CEO ORSAM Advisor Middle East, METU Director of Institute of Social Sciences Former Minister & Istanbul University Vice-Undersecretary in Iraq’s Embassy in Ankara Uludağ University, Head of Department of International Relations Istanbul University, Department of History The Director of Centre for İslamic Studies at Oxford University General Secretary, Turkish Textile Employers’ Association The Director of The Centre for West Asian Studies in India President of Kadir Has University Albanian Institute for International Studies Vice-President of Bilkent University, Fulbright Executive Director Strategic Research Center Under The President of Tajikistan Specialist in Turkish Affairs, Prof. at Lebanese University - History METU, Head of Department of International Relations İzmir Economy University, Department of International Relations and European Union Member of Parliament in the 24th Legislative Term of Grand National Assembly of Turkey Karadeniz Techinical University, Maritime Transportation and Management Engineering Head of Iraqi Turkman Press Council Ambassador, Former Minister of Foreign Affairs ORSAM Advisor, Middle Eastern Economies Polis Akademisi Well-Known Middle East and Syria Specialist Deputy Director General in Prime Ministerial State Archives Turkish Ministry of Defense Advisor 23rd Commander of Air Forces General Manager of Orient Research Center Kadir Has University, Head of Deparment of International Relations Journalist, Iraq President of The Council of Higher Education ORSAM Advisor, Immigration Studies & Iraqi Refugees, Galatasary University, Department of Sociology ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 75 ORSAM Water Research Programme ORSAM Prof. Dr. Volkan Ediger Prof. Dr. Cezmi Eraslan Prof. Dr. Çağrı Erhan Asst. Prof. Dr. Serhat Erkmen Dr. Amer Hasan Fayyadh Att. Aslıhan Erbaş Açıkel Cevat Gök Mete Göknel Osman Göksel Timur Göksel Prof. Muhamad Al Hamdani Numan Hazar Habib Hürmüzlü Assoc. Prof. Dr. Pınar İpek Dr. Tuğrul İsmail Assoc. Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) Assoc. Prof. Dr. Hasan Ali Karasar Assoc.Prof.Dr. Şenol Kantarcı Selçuk Karaçay Assoc. Prof. Dr. Nilüfer Karacasulu Prof.Dr. M. Lütfullah Karaman Assoc. Prof. Dr. Şaban Kardaş Assoc. Prof. Dr. Elif Hatun Kılıçbeyli Prof. Dr. Aleksandr Knyazev Prof. Dr. Erol Kurubaş Prof. Dr. Talip Küçükcan Arslan Kaya Dr. Hicran Kazancı İzzettin Kerküklü Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu Prof. Dr. Alexandr Koleşnikov Dr. Max Georg Meier Prof.Dr. Mosa Aziz Al-Mosawa Prof. Dr. Mahir Nakip Assoc.Prof.Dr. Tarık Oğuzlu Hediye levent Prof.Dr. Çınar Özen Murat Özçelik Assoc. Prof. Harun Öztürkler Dr. Bahadır Pehlivantürk Prof. Dr. Victor Panin Assoc.Prof.Dr. Fırat Purtaş Prof. Suphi Saatçi Assoc. Prof. Dr. Yaşar Sarı Ersan Sarıkaya Dr. Bayram Sinkaya Assoc.Prof.Dr. İbrahim Sirkeci Dr. Aleksandr Sotnichenko Semir Yorulmaz Zaher Sultan Dr. Irina Svistunova Asst. Prof. Dr. Mehmet Şahin Prof. Dr. Türel Yılmaz Şahin Mehmet Şüküroğlu Assoc. Prof. Dr. Oktay Tanrısever Prof. Erol Taymaz Prof. Sabri Tekir Dr. Gönül Tol Advt. Niyazi Güney Asst. Prof. Dr. Özlem Tür M. Ragıp Vural Dr. Ermanno Visintainer Dr. Umut Uzer Prof. Dr. Vatanyar Yagya Dr. Süreyya Yiğit 76 İzmir Economy University, Department of Economics President of Atatürk Research Center, Istanbul University, Department of History Ankara University, Faculty of Political Science, Department of IR & Director ATAUM ORSAM Middle East Advisor, Ahi Evran University, Head of the Department of International Relations Baghdad University, Dean of Political Sciences Faculty (Iraq) ORSAM Advisor, Energy-Maritime Law Manager of Iraq El FIRAT TV - Turkey Former Director of Petroleum Pipeline Corporation (BOTAŞ) BTC & NABUCCO Coordinator Beirut American University (Lebanon) Cultural Undersecretary in Iraq’s Embassy in Ankara Retired Ambassador ORSAM Middle East Advisor Bilkent University, Department of International Relations TOBB University of Economics & Technology, Department of International Relations ORSAM Eurasia Advisor Bilkent University, Department of International Relations Kırıkkale University, Department of International Relations Deputy Director, Vodafone (Turkey) Dokuz Eylül University, Department of International Relations Fatih University, Head of the Department of International Relations TOBB Economy and Technology University, Department of International Relations Çukurova University, Head of the Department of International Relations Kyrgyz Slavic University (Bishkek) Kırıkkale University, Head of the Department of International Relations Director of Marmara University, Institute of Middle East Studies KPMG, Sworn-in Certified Financial Accountant Iraqi Turkman Front Turkey Representative President of Kirkuk Foundation Okan University, Head of Department of International Relations Diplomat Hanns Seidel Foundation, Projects Director (Bishkek) President of Baghdad University (Iraq) Erciyes University, Faculty of Economic and Administrative Sciences ORSAM Advisor,Middle East-Antalya International University Journalist, Syria Ankara University, Faculty of Political Science, Department of International Relations Ambassador ORSAM Middle East Economies Advisor, Afyon Kocatepe University, Department of Economics TOBB Economy and Technology University, Department of International Relations Pyatigorsk University (Pyatigorsk, Russian Federation) Gazi University Department of International Relations, Deputy Secretary General of TÜRKSOY Secretary-General of Kirkuk Foundation ORSAM Advisor, Eurasia - Kyrgyzstan-Turkey Manas University Türkmeneli TV (Kirkuk, Iraq) ORSAM Middle East Advisor, Atatürk University Reader in Demography and Marketing Regent’s College, (London, UK) St. Petersburg University (Russian Federation) Journalist, Egypt President of Lebanon Turkish Association Russia Strategic Research Center, Turkey-Middle East Studies Expert (Russian Federation) ORSAM Advisor, Middle East, Gazi University, Department of International Relations Gazi University, Department of International Relations Energy Expert METU, Department of International Relations Vice President of the METU North Cyprus Campus (TRNC) Dean of İzmir University, Faculty of Economics and Administrative Sciences Director of Middle East Institute Turkish Studies (USA) Prens Group, Vice Chairman ORSAM Advisor, Middle East, METU, Department of International Relations General Coordinator of 2023 (Magazine) Director of Vox Populi (Rome,Italy) Istanbul Technical University, Humanities and Social Sciences St. Petersburg City Council Member, St. Petersburg University (Russian Federation) ORSAM Eurasia Advisor ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 ORSAM WATER INTERVIEWS 2011 ORSAM EDITORIAL BOARD OF MIDDLE EAST STUDIES Meliha Benli Altunışık Bülent Aras Tayyar Arı İlker Aytürk Recep Boztemur Katerina Dalacoura F. Gregory Gause Fawaz Gerges Ahmet K. Han Raymond Hinnebusch Rosemary Hollis Bahgat Korany Peter Mandaville Emma Murphy ODTÜ Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Uludağ Üniversitesi Bilkent Üniversitesi ODTÜ Londra Ekonomi Üniversitesi (Birleşik Krallık) Vermont Üniversitesi (ABD) Londra Ekonomi Üniversitesi (Birleşik Krallık) Kadir Has Üniversitesi St. Andrews Üniversitesi (Birleşik Krallık) City Üniversitesi (Birleşik Krallık) Durham Üniversitesi (Birleşik Krallık) George Mason Üniversitesi (ABD) Durham Üniversitesi (Birleşik Krallık) MIDDLE EAST ANALYSIS EDITORIAL BOARD Prof. Dr. Meliha Altunışık Hasan Kanbolat Assoc. Prof. Dr. Hasan Ali Karasar Asst. Prof. Dr. Serhat Erkmen Middle East Technical University , Director of Institute of Social Sciences ORSAM Director Bilkent University, Department of International Relations ORSAM Middle East Advisor, Ahi Evran University, Head of Department of International Relations ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME Report No: 17, January 2013 77 Mithatpaşa Caddesi 46/4 Kızılay-ANKARA Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48 www.orsam.org.tr, [email protected]
Benzer belgeler
ORSAM G NL K ORTADO U B LTEN (02.05
halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri,
halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferberliği baş...
ORTADO U ANAL Z Aral k 2013 60. Say
halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri,
halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferberliği baş...