arda turan - Simit Sarayı
Transkript
arda turan - Simit Sarayı
SİMİT SARAYI’NIN ÜCRETSİZ DERGİSİDİR SİMİT SARAYI NO:18 AĞUSTOS 2014 Ayça Varlıer ARDA TURAN Futbol efsanesi ile özel röportaj “Dubai’de Madonna gibiyim” 10 SORUDA DETOKS GÜNEŞIN HIÇ BATMADIĞI ŞEHIR ST. PETERSBURG TAKINTILARINIZIN ESIRI OLMAYIN SÜREÇ YÖNETIMI ILE MÜKEMMELI ARIYORUZ MUTFAĞINIZ KIŞA HAZIR MI? AĞUSTOS 2014 • NO: 18 VER ELINI MIDILLI! Minyatür sanatının baş döndüren sırları MUTLULUK VEREN LEZZET ÇIKOLATA DÜŞLER AKADEMISI ENGELSİZ YAŞAM IÇIN ÇALIŞMAYA DEVAM EDIYOR UYKUNUN GIZEMİ KLIMANIZDA GIZLENEN DÜŞMAN NO:18 • AĞUSTOS 2014 İMTİYAZ SAHİBİ İcra Kurulu Başkanı ABDULLAH KAVUKCU Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Esma Tuncer Aydos Başarımızı kadın girişimcilere anlattık D eğerli Simit Sarayı Dostları, Toplumları, nesilleri meydana getiren, onları doğuran ve büyüten, bilgili ve eğitimli nesillerin yetişmesinde en önemli kişi olan, ailemizin temel değeri kadınlarımızın iş dünyasındaki rolü de yadsınamaz. Geçtiğimiz ay Türk Ekonomi Bankası (TEB), Capital ve Ekonomist dergileri işbirliğiyle ‘Girişimcilikte Servis Sırası Kadında’ konulu konferans düzenledi. TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve benim de konuşmacı olarak katılmaktan büyük gurur duyduğum konferansta tenis tarihinin efsane ismi Monica Seles sıra dışı başarı hikâyesini katılımcılarla paylaştı. Ama konferansın asıl dikkat çeken konuşmacıları diğer konuklar oldu. Çelebi Havacılık Holding CEO’su Canan Çelebioğlu, Trendyol Kurucu ve CEO’su Demet Mutlu, Big Chefs Kurucu Ortak ve CEO’su Gamze Cizreli, Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton başarı hikâyeleri ile adeta ünlü tenisçiden rol çalarak izleyicileri kendilerine hayran bıraktı. Dinlemekten büyük keyif aldığım ve dergimizde detaylı olarak işlediğimiz bu konferans eminim pek çok kadına ilham kaynağı olacak. Bu sayımızda ayrıca Atlètico Madrid’de forma giyen, ünlü milli futbolcumuz Arda Turan ile de keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz yıl Simit Sarayı markasının reklam yüzü olan Arda Turan, bu yıl yine bizler için kamera karşısına geçti. Dünyaya açıldığımız bu süreçte Arda Turan’ın markamıza değer katacağına, tanıtım çalışmalarımızın gerek yurt içinde gerekse başta Amerika, Londra, Almanya ve Hollanda olmak üzere yurt dışında büyük beğeni toplayacağına inanıyorum. Sevdiklerinizle beraber sağlıklı ve huzur içinde geçirdiğiniz, tüm insanlığa hayırlı olmasını dilediğim mübarek Ramazan Bayramı’nın ardından keyifli bir ağustos ayı geçirmenizi diler, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nızı şimdiden kutlarım. Sevgi ve Saygılarımla... www.simitsarayi.com Abdullah Kavukcu Simit Sarayı İcra Kurulu Başkanı ve CEO facebook.com/simitsarayi twitter.com/simitsarayi S İ M İ T S A R AY I • 3 Yapım HI’STANBUL PRODÜKSİYON Şifasuyu Yolu Üstü Sok. No: 30 Oksizen Konakları 4/2 Maden Mahallesi, Sarıyer, İstanbul Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Bölükbaşı [email protected] Yayın Direktörü Zeynep Kasapoğlu [email protected] Görsel Yönetmen Çağrı Ece [email protected] Editör Ece Öziş [email protected] Yazı İşleri Uras Benlioğlu, Özcan Yılmaz Füsun Tansu, Simay Erdem Fotoğraf Caner Kasapoğlu [email protected] Yayın Kurulu Seçil Çiçek, Gülcan Gümüş, Hande Eldemir, Kübra Erkan, Nisan Necimoğlu Baskı Uniprint Basım San. Ve Tic. A.Ş. Ömerli Köyü, İstanbul Cad. No: 159 Hadımköy 34455 İstanbul Tel: (0212) 798 28 40 Faks: (0212) 798 20 63 Yönetim Yeri Büyükdere Cad. Apa Giz Plaza No: 191 Levent/İstanbul Tel: (0212) 398 03 98 www.simitsarayi.com Yayın Türü Yerel Süreli Bu dergide yayımlanan tüm yazı ve fotoğrafların hakları Simit Sarayı Yatırım ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Bu yayındaki tipografik hatalardan Simit Sarayı Yatırım ve Tic. A.Ş. sorumlu değildir. Dergide yer alan ürünlerin fiyatlarında haber vermeden değişiklik yapılabilir. Ürünler stoklarla sınırlıdır. İÇİNDEKİLER 96 NO:18 AĞUSTOS 2014 3 Editör 4İçindekiler 6 Benim Simit Keyfim 10 Yeni mağazalarımız açıldı 22 62 14 Abdullah Kavukcu başarı öyküsünü anlattı 78 20 Süreç yönetimi ile mükemmeli arıyoruz 22 Futbol efsanesi Arda Turan ile özel röportaj! 30 Mutfağınız kışa hazır mı? 36 Şef Bizden 38 Uras’la Pratik Bilgiler 40 Klimanızdaki gizli düşman 42 Efil efil bir yaz için… 46 Beyaz geceler başınızı döndürecek 54 Ayça Varlıer iç dünyasını anlattı 58 Detoksun tam zamanı! 30 14 62 Minyatür sanatının baş döndüren sırları 72 Çikolatanın büyüleyici öyküsü 78 En yakınımızdaki yabancı sevgili: Midilli 58 84 Takıntılarınızın esiri olmayın 90 Uykunun gizemli koridorlarında dolaştık 96 En yeni teknoloji ürünleri 102 Düşler Akademisi engelsiz yaşam için çalışmaya devam ediyor 104 Kültür sanat 108 Mağazalarımızın adresleri 110 Bulmaca 112 Astroloji 54 4 • S İ M İ T S A R AY I 46 HABER INSTAGRAM’DA Simit Sarayı keyfi İster mağazada, ister yolda... Belki simit, belki sadece bir bardak demli çay... Siz paylaştınız, biz yayınlıyoruz. Sağlık ve mutlulukla, daha nice güzel anlarınıza ortak olmayı dileriz... 6 • S İ M İ T S A R AY I Simit Sarayı ile ilgili ızı fotoğrafların #simitsarayı laşın, etiketi ile pay dergimizde ! yayınlayalım S İ M İ T S A R AY I • 7 Bu etİketle paylaştığınız fotoğrafların kullanım hakkı Sİmİt Sarayı’na aİt olacaktır. Siz çekin biz yayı nlayalı m! ADVERTORIAL Elmalı ev tipi kurabiye Dereotlu peynirli ev tipi kurabi ye Dereotlu zeytinli kurabiye Fındık çikolatalı ev tipi kurabiye Patatesli ev tipi kurabiye Kahve çikolatalı kurabiye Simit Sarayı’nda yeni demlenmiş çayın yanında alternatif çok! Simit Sarayı, vazgeçilmeziniz olan çay keyiflerini, ürün yelpazesine yeni eklediği geniş poğaça ve kurabiye seçenekleriyle benzersiz bir lezzet şölenine dönüştürüyor. H amurumuzda dostluk var mottosuyla her gün taptaze geniş ürün yelpazesini, kişiye özel hizmetlerini, benzersiz tatlarını ve yüksek kalite anlayışını lezzet tutkunlarıyla buluşturan Simit Sarayı, sizi ve dostlarınızı kurabiye ve poğaça menüsüne eklediği yeni lezzet seçenekleriyle çaya bekliyor. Simit Sarayı’nın yeni lezzetleri arasında isteğe bağlı olarak adet ya da kilo ile satılan, dereotlu-patatesli, dereotlu-zeytinli kurabiye, patatesli ve peynirli ev poğaçası, kahve çikolatalı kurabiye, fındıklı çikolatalı kurabiye, incir ve elma dolgulu kurabiye gibi birbirinden lezzetli seçenekler bulunuyor. Türkiye genelinde yaygın mağazaları ile lezzetli anların vazgeçilmez adresi Simit Sarayı, dost buluşmalarında çay keyfinizin vazgeçilmezi olacak. Simit Sarayı’nın birbirinden farklı lezzetleriyle tanışmak için size en yakın Simit Sarayı şubesini ziyaret edebilir ya da www.simitsarayi.com adresinden görebilirsiniz. S İ M İ T S A R AY I • 9 Elmalı ev tipi kurabiye KURUMSAL Simit Sarayı Hollanda’da dokuzuncu mağazasını açtı Geleneksel Türk lezzetlerini dünya ile buluşturan Simit Sarayı, yurt dışı mağazalarına bir yenisini daha ekledi. Hollanda’da açılan bu yeni mağaza Simit Sarayı’nı, Hollanda’da açılması planlanan 17 mağaza hedefine bir adım daha yaklaştırdı. Amsterdam Dam Meydanı Simit Sarayı Nieuwendijk 224 1012 MX Amsterdam / Hollanda D ünya markası olma vizyonuyla yurt dışı açılışlarını tüm hızıyla sürdüren Simit Sarayı, Hollanda’daki dokuzuncu mağazasını Amsterdam’ın en ünlü meydanı olan ve başta Madame Tussauds Müzesi olmak üzere tarihi eserleriyle her yıl dünyanın birçok yerinden ziyaretçi akınına uğrayan Dam Meydanı’nda hizmete sundu. Mağazada neler var? Yıl sonuna kadar Hollanda’da 17 mağazaya ulaşmayı hedefleyen ve Hollanda’daki mevcut mağazalarında ayda 10 binden fazla kişiyi ağırlayan Simit Sarayı’nın Amsterdam Dam Meydanı’nda açtığı bu yeni mağazada Türkiye’deki lezzetler var. Klasik simit ve simit çeşitleri ürün çeşitleri içinde başı çekiyorlar. Mağazada ayrıca açma, poğaça ve pideler, börek çeşitleri, dürüm ve sandviçlerin yanında tatlı lezzetler; kurabiyeler ve pastalar da dikkat çekiyor. Türk çayı ve kahvesinden 10 • S İ M İ T S A R AY I diğer içecek alternatiflerine kadar uzanan atıştırmalık, doyumluk ve keyiflik zengin ürün gamı sadece Hollanda’da yaşayan Türkleri değil, Hollandalıları ve ülkeye yurt dışından gelen turistleri de cezbediyor. Haftanın her günü hizmet verecek olan 200 m²’lik Amsterdam Dam Meydanı Simit Sarayı’nda bu lezzetlere ek olarak simit burger, mantı, köfte, salata, kahvaltı çeşitleri ve makarna seçenekleri de yer alıyor. KURUMSAL Simit Sarayı’ndan iki yeni mağaza Çapa Simit Sarayı Millet Cad. No:159, Fatih/İstanbul Yurt içi ve yurt dışında 8 bin 600 çalışanı ile her gün yaklaşık 650 bin misafir ağırlayan Simit Sarayı, Kuzey Kıbrıs’ta, Metrocity’de iki yeni mağaza açtı, Çapa’da dekorasyonunu yeniledi. S imit Sarayı, Girne Liman, Girne Amerikan Üniversitesi, Mağusa Doğu Akdeniz Üniversitesi kampüsü mağazalarının ardından Kuzey Kıbrıs’taki dördüncü mağazasını Ercan Havalimanı’nda açtı. Geleneksel Türk çayı, taze sıkılmış portakal suyu ve Türk kahvesi gibi pek çok içecek alternatifinin bulunduğu 155 m² alana sahip Ercan Havalimanı Simit Sarayı mağazası, haftanın her günü hizmet veriyor. Mağazanın menüsünde; klasik simitten kaşarlı, sucuklu, sucuklu-kaşarlı, kaşarlı-zeytinli simit çeşitlerine; açma, poğaça ve pideden börek çeşitlerine, dürümden sandviçe, Ercan Havalimanı Simit Sarayı Kıbrıs Ercan Havalimanı Dış Hatlar Gidiş Terminali Tel: 0392 2314011 kurabiyeden pastalara kadar atıştırmalık, doyumluk ve keyiflik zengin bir ürün gamının yanı sıra simit burger, mantı, köfte, salata, kahvaltı çeşitleri ve makarna seçenekleri de yer alıyor. Gün boyu birbirinden farklı ve lezzetli alternatifler sunan Simit Sarayı, bir diğer yeni mağazasını Metrocity AVM’de açtı. Geleneksel tatların modern yorumlarla öne çıktığı Simit Sarayı’nda simit dışında atıştırmalık, doyumluk ve keyiflik zengin ürün yelpazesi yer alıyor. Açıldığı ilk günden itibaren büyük ilgi ile karşılanan, günün her saati taze tatlarını sunan Metrocity AVM Simit Sarayı; küçük fakat rahat dekorasyona ve keyifli atmosfere sahip 22 m² kapalı alanı ile haftanın her günü 10.00-22.00 saatleri arası açık. Çapa Simit Sarayı yenilendi Çapa Simit Sarayı ise yenilenen dekorasyonuyla misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. Yenilenen dekorasyonu ile büyük ilgi gören Çapa , 12 m² dış, 250 m² Metrocity Simit Sarayı Esentepe Mah. Büyükdere Caddesi, iç alanı ile hizmet veriyor. Mutfak konseptinin yer aldığı No: 171B/2 Levent Tel: 0212 344 0424 Çapa Simit Sarayı’nın menüsü de oldukça zengin. 12 • S İ M İ T S A R AY I kurumsal Abdullah Kavukcu, başarının sırlarını Monica Seles’e anlattı. 14 • S İ M İ T S A R AY I Simit Sarayı’nın başarı öyküsü KADIN YATIRIMCILARA ILHAM VERDI Türk Ekonomi Bankası (TEB), Capital ve Ekonomist dergilerinin işbirliğiyle düzenlenen ‘Girişimcilikte Servis Sırası Kadında’ konulu konferans tenis tarihinin efsane ismi Monica Seles’in katılımıyla gerçekleştirildi. Simit Sarayı İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Abdullah Kavukcu, konuşmacı olarak yer aldığı bu konferansta, şirketin başarı öyküsü ile katılımcılara ilham verdi. S İ M İ T S A R AY I • 15 kurumsal G irişimcilikte Servis Sırası Kadında Konferansı kapsamında gerçekleştirilen panelde; Simit Sarayı İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Abdullah Kavukcu, Çelebi Havacılık Holding CEO’su Canan Çelebioğlu, Trendyol Kurucu ve CEO’su Demet Mutlu, Big Chef’s Kurucu Ortak ve CEO’su Gamze Cizreli, Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton ve TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici konuşmacı olarak yer aldı. Konferansta henüz 16 yaşındayken Fransa Açık’ın ‘en genç şampiyonu’ unvanı alan ve 20 yaşını doldurmadan elde ettiği 8 Grand Slam ile 1991 ve 1992 yıllarında dünyanın 1 numarası olan efsane tenisçi Monica Seles, ilham verici hikâyesini anlatarak, iş dünyasındaki rekabet ile spordaki rekabet arasındaki benzerliğe değindi. Seles: “Tenis de bir girişimciliktir” TEB BNP Paribas İstanbul Cup kapsamında İstanbul’da bulunan Monica Seles konferansta yaptığı konuşmaya TEB’e servis sırasını kadınlara verdiği için teşekkür ederek başladı. Seles, dinleyicilere çok küçük yaşta başladığı profesyonel tenis hayatına dair deneyimlerini aktardı. Profesyonel sporcu olmanın kişiyi doğrudan girişimci yaptığına değinen Seles, “Profesyonel olarak tenisle uğraştığınızda kendi markanızı yaratarak girişimci de oluyorsunuz. Kendinizi bir ürün olarak değerlendirerek kendi markanızı yönetmelisiniz” dedi. Tenisten emekli olduktan sonra mesleki anlamda dönüşümünü kendisinin tasarladığını belirten Seles, “Tenisi bıraktıktan sonra hayatıma artık tenisin kurallarıyla devam etmek istemediğimi anladım. Beni daha fazla zorlayacak şeylere ihtiyaç duyuyordum ve tenise karşı borçlu olduğumu hissediyordum. Profesyonel birikimimi spor, beslenme alanına nasıl aktarabilirim diye düşündüm. Beslenme çalışmaları yaparak kitap yazmaya başladım. Anladım ki yazmak benim için bir tutku ve bu sayede insanlara birikimlerimi aktarmak istiyorum” dedi. Abdullah Kavukcu: “Dünya markası olacağız” Monica Seles konuşmasından sonra konferans konuşmacılarına söz vererek kendi başarı hikâyelerini anlatmalarını rica etti. Seles, Simit Sarayı İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Abdullah Kavukcu’dan Simit Sarayı’nın Mecidiyeköy’deki mağazadan New York 5’inci Cadde’de açılacak mağazaya uzanan başarı dolu öyküsünü anlatmasını ve başarının sırlarını paylaşmasını istedi. “Biz simitin etrafında bir dünya oluşturduk ve Simit Sarayı’nı kurduk” sözleriyle konuşmasına başlayan Kavukcu, ürün kalitesi ve çeşitliliğinin yanı sıra mağaza lokasyonları ve insan kaynaklarına verdikleri önemin başarıyı getirdiğinin altını çizdi. Kavukcu; fizibilite, konsept yönetimi, mimari projelendirme, ekipman ve ürün temini, yönetimsel-operasyonel eğitim ve farklılaşmaya da ağırlık verdiklerini söyledi. ABD, Almanya, Belçika, Hollanda, Kıbrıs, Kuveyt ve Suudi Arabistan mağazaları ile daha önceleri hayal olarak gördükleri işleri başardıklarını belirten Simit Sarayı İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su hedeflerini ise şu sözlerle özetledi: “Misyonumuz dünyayı simitle tanıştırmak, Simit Sarayı’nı dünya markası yapmak.” 16 • S İ M İ T S A R AY I Leyla Alaton, Demet Mutlu, Gamze Cizreli, Ümit Leblebici, Canan Çelebioğlu, Abdullah Kavukcu, Monica Seles, M. Rauf Ateş S İ M İ T S A R AY I • 17 KURUMSAL Yarışı izlemeye gelenler Simit Sarayı ürünlerinin tadını çıkardı. Simit Sarayı Karavanı sporseverlerle birlikteydi Simit Sarayı Karavanı, temmuz ayında sporcuların yanındaydı. ‘Samsung Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’ etkinliğindeki Simit Sarayı Karavanı’ndan alışveriş yapanlar arasında kimler yoktu ki… Boğazı yüzerek geçen sporcular, yarışı izlemeye gelen sporseverler ve o gün Bebek’ten geçen meraklılar… S porun ve Olimpik değerlerin her vatandaşın hayatının ayrılmaz bir parçası olduğunu esas alarak, Olimpizm ruhunu halkımıza aşılamayı ve Türkiye’yi dünyaya tanıtmayı hedefleyen Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) tarafından ilki 1989 yılında 4 kadın, 64 erkek sporcunun katılımıyla gerçekleştirilen geleneksel yüzme yarışı, bu sene ‘Samsung Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’ adıyla düzenlendi. 1700’ü aşkın yüzücünün katıldığı yarışa, 14 yaş üstü tüm sporseverler davetliydi. KanlıcaKuruçeşme arasındaki parkurda yüzen sporcular iki kıtayı ayıran İstanbul’un gözbebeği Boğaz’da güvenle yüzme şansı buldular. Simit Sarayı Karavanı etkinlik alanındaydı 20 Temmuz sabahı, binlerce yüzücü Boğaz’ın ünlü duraklarından Kanlıca’da bir araya geldiler. Sporcular Avrupa’dan Anadolu’ya doğru kulaç 18 • S İ M İ T S A R AY I atmaya hazırlanırken etkinlik alanı da dolup taştı. Karnı acıkanlar ise soluğu Simit Sarayı Karavanı’nda aldı. Birbirinden lezzetli ürünlerin tadına bakan ziyaretçilerden bazıları sıcak demli bir çay eşliğinde güneşin tadını çıkarırken, dileyenler de soğuk içeceklerle serinlediler. KURUMSAL İyiden mükemmele giden yolda Süreç Yönetimi Eğitimleri Simit Sarayı her geçen gün büyüyen yapısıyla müşterilerine her zaman daha iyisini vermeyi ve onların beklentilerini doğru analiz ederek bu doğrultuda ürün ve hizmet geliştirmeyi hedefliyor. Mevcutta zaten iyi olan sistemin çok daha iyiye ulaşması için hız kesmeden çalışan şirket, ‘Süreç Yönetimi’ eğitimleriyle çalışanlarını da destekliyor. Suat Akyüz S imit Sarayı’na sistem geliştirme ve iş analizi konusunda danışmanlık desteği veren Suat Akyüz’den bu doğrultuda yürütülen çalışmaları dinledik. İşte sorularımız ve Akyüz’ün yanıtları… Suat Bey bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Simit Sarayı’ndaki göreviniz nedir? Simit Sarayı’nda yaklaşık bir senedir, sistem geliştirme ve iş analizi konusunda danışmanlık desteği veriyorum. Yönetim sistemlerinin kurulması ve denetlenmesi konusunda farklı sektörlerde 16 senedir görev yapıyorum. Simit Sarayı, faaliyet türü ve dağılımı açısından çok geniş bir uygulama alanına sahip, bu 20 • S İ M İ T S A R AY I nedenle kendi adıma, tanımı ve sınırı gerçekten olan bir proje olarak tanımlayabilirim. Simit Sarayı’nın stratejik hedeflerini, operasyonel ve günlük faaliyetlere indirgeyecek, sonuçları anlık izlememizi sağlayacak bir yazılımı kurmakla işe başladık. Yönetim sistemimizin tüm tarafların katılımı ile sürekli gelişimini garanti altına alacak bir yönetim portalının kurulumunu yaptık ve devreye alma işlemleri halen devam ediyor. Daha güçlü olacağız Yönetim ve mağaza ekiplerimizin yetkinlik ve görev tanımları devam ediyor. Yürütülen performans değerlendirme ve kontrol metotlarımız tamamlandığında, gelecekte varlığını paydaşları ile daha güçlü sürdürecek bir Simit Sarayı ile karşılaşacağız. Deneyerek olmaz ‘Süreç Yönetimi Eğitimi’ neleri kapsıyor ve bu eğitime kimler katılıyor? Günümüzde işletmelerin günlük operasyonel faaliyetleri ile müşteri ihtiyaçlarının birbirini destekliyor olması kaçınılmaz bir ihtiyaç halidir. Bu konunun çözümü ise strateji belirleyiciler ile bunu hayata geçiren yöneticilerin varlık nedenlerini oluşturuyor. Yönetim faaliyeti ise kesinlikle taklit ederek, deneyerek öğrenilebilecek, riske girilebilecek bir konu değil. Bu nedenle de her mesleğin bir minimum bilgi & metot donanımı olduğu gibi yönetimin de minimum tarifleri olmak zorunda. Teknoloji ve bilgiye erişmek günümüzde, sıfır zaman içerisinde gerçekleşmesine rağmen; bu konu kişisel deneyim ve birikimlere teslim edilmiş durumda. Dünyada yönetim sistemleri konusunda başarı elde edilmiş uygulamaların kurallara dönüştürülmüş hali diyebileceğimiz yönetim sistemleri standartları ‘Süreç Yaklaşımı’ üzerine kurulmuştur. ISO9001, kalite ödülleri, bu ve bunun gibi birçok teknik üzerine kurulmuş olup denetimler de bu kurallara göre yapılmaktadır. Simit Sarayı’nda da, operasyonel süreçlerinin bu kurallara göre yeniden tanımlanması için proje ekibinin bu teknikleri biliyor ve uygulayabiliyor olmasını planlıyoruz. Eğitim ve uygulamayı aynı anda yürüttüğümüz haftalık toplantılar ile önemli derecede yol kat ettik. Her bir operasyonel birimden en az bir kişinin katılımı ile gerçekleştirilen çalışma, tüm süreçler tarif edilene kadar devam edecek. Bu ekipteki kişiler, aynı zamanda bu bilgileri şirket geneline aktaracak ve denetleyecek kişiler olacak. Sadece bir defaya mahsus yapılan bir konu değil, yeni ihtiyaçlar fırsatlar doğrultusunda sürekli tekrarlanacak bir süreç analizi aktivitesinden bahsediyoruz. Bu döngü ile operasyonel işlem sürelerini ve adım sayılarını azaltmayı hedefliyoruz. ‘Süreç Yönetimi’nin Simit Sarayı’nın büyümesi ve uluslararası bir marka olmasındaki rolü nedir? Müşteri grubu olarak da S İ M İ T S A R AY I • 21 öncelikli taraflarımız; Franchise mağaza sahipleri, mağaza ekiplerimiz ve en önemlisi de varlık nedenimiz olan nihai ürünlerimizi tercih eden tüketiciler. Bu tarafların her birinin ayrı ayrı ihtiyaç ve beklentilerini, değişim yönleri dahil izlemeyi asli ölçüm noktamız olarak belirledik. Büyüme ve tanınma da ancak müşteriyi doğru anlamak ve buna uygun ürün ve hizmet vermekle olabilir. Kısacası bu yönetim sisteminin varlığının, bizi doğal olarak bu sonuçlara götüreceğine inanıyoruz. Mevcut durumda da, Türkiye’de yapılan ölçümler sonucunda Simit Sarayı olarak bilinilirlik oranımız gayet iyi, hem yaygın mağaza ağı yapısı hem de nüfus aralığında geniş bir kitleye hitap ediyor olmamız bizi güçlü kılıyor. Uygulama önemli Sizin bu eğitim sonundaki beklentileriniz nelerdir? Eğitimlerimiz proje süresince devam edecek, sadece eğitim alarak katılımcıların bu teknikleri etkin kullanabilmesi her zaman mümkün olmuyor. Bu nedenle uygulama safhasında da birebir yanlarında olacağım. Süreç yönetiminin tanımında da belirttiğim gibi, asli olan süreçleri doğru kontrol parametreleri ile izliyor olmak ve bu sonuçların analizi yoluyla iyileştirme yapılacak öncelikli konuları ve çözümleri elde etmek. Bu konunun proje ekibince anlaşılmış ve kullanılmaya başlanmış olması eğitimin ve katılımcıların da performansını gösterecek. Yapılan ilk toplantılarda bile daha şimdiden kontrol parametrelerimizin yenilerini bulmaya, operasyon akışımızı da bu yönde revize etmeye başladık. Röportaj Yıldız futbolcumuz Arda Turan, kendisiyle ilgili tüm bilinmeyenleri dergimize anlattı. Bir futbol efsanesi ARDA TURAN Bizim için bir futbolcudan çok daha öte… Yurt dışındaki başarılarıyla gururlanıyor, İspanya’daki haberlerini, hayatını ülkemizde yakından takip ediyoruz. Simit Sarayı’nın reklam yüzü de olan Arda Turan’la, futbol hayatı, ailesi, arkadaşları ve geleceğe bakışı hakkında bir söyleşi yaptık. A rda Turan... Yurt dışında futbolda elde ettiği ciddi başarılarla tüm Türkiye’nin gurur kaynağı. Onu daha yakından tanımaya ne dersiniz? Simit Sarayı’nın reklam yüzü Arda Turan’a dair bilmediğiniz her şey bu röportajda! Arda Turan şimdilerde neler yapıyor? Önemli bir takımın, orta saha içerisinde iyi bir yöneticisiyim diye düşünüyorum. Bunu arkadaşlarım da ben de biliyoruz ve böyle hissetmekten mutluyum. Kameraya çıkmayan çok önemli insanlar var benim için. Kan bağımın olmadığı insanlar var. Ama bizim için hayatta kan bağı olmasına gerek yok. Soframız hep kalabalık, hep beraberiz. Çocukluk arkadaşlarım var beraber büyüdüğüm. Daha iki gün önce Bayrampaşa’daydım. 6-7 saatimi sokakta, mahallede geçirdim. Orayı seviyorum, oradaki insanların doğallığını seviyorum. Çünkü onlar için somut şeyler fazla değerli değil. Benim için de önemli olan bu. Benim gerçek hayatım Bayrampaşa’daki insanlar. Çünkü bizim hayatımızda para birimi yok. Sadece iyi niyete dayalı bir ilişkimiz var. Birbirimize karşı hata da yapabiliriz, sıkıntılarımız da olabilir. Ama biz asla birbirimizin niyetinden şüphe etmeyiz. Laf olsun diye söylemiyorum ama bu insanlar için ben gerçekten canımı verebilirim. O kadar çok seviyorum… Çünkü hayatım boyunca bana çok şey kattılar, beni hep saydılar. Beni her zaman el üstünde tuttular. O yüzden ben bu insanların bana verdiği değeri hiçbir şaşaalı hayatın verdiklerine değişmem. Son gidişimde lokalde 6-7 saat kâğıt oynadım, tavla oynadım. Mahalleye gittiğimde sokakta çocuklar top oynuyorsa, pozisyonun geçmesini bekliyorum. Çünkü biz oynarken tam kritik bir anda araba ‘pat’ diye bir geçerdi; küçücük boyumuzla arabaya ters ters bakardık. Sanki adam arabadan çıksa bir şey yapacağız, döveceğiz… Hâlâ gittiğim zaman çocuklar oynuyorsa pozisyonun geçmesini beklerim, ondan sonra geçerim. Çok seviyorum semtimi, büyüdüğüm yeri... Dostların da seni çok seviyor… Çünkü biz hayatımızda hiçbir şeyden Arda Turan, AtleticoBen inanıyorum karşılık beklemeyiz. Madrid’in beyni konumunda. ki benim durumumda onlar da olsaydı S İ M İ T S A R AY I • 23 aynı şey olurdu. Hiçbir fark olmazdı hayatımızda. Sadece Cemal’in dükkânına fazla yükleniyoruz. Hep bedava, bedava… Sıkıntı oluyor o da biraz. Onu da idare edeceğiz, bir toplama yapacağız artık. Haluk Ulusoy’un hayatındaki yeri nedir? Sayın başkanımız çocukluğumuzdan beri, onu tanıdığımız günden beri bize evini açtı, bizi ailesinin içine soktu. Bize adamlıktan, örften başka bir şey öğretmedi. Doğru şeyler gösterdi. Biz de onun gösterdiği yoldan ilerleyebildiysek ne mutlu bize… Haluk Ulusoy’un bizim hayatımızda çok önemli bir yeri vardır. Başkandan öte, konumlarından öte bizim için bir aile babasıdır. Saffet’e gelince... Sofi bu âlemin içinde kendini bozmamış, biraz önce bahsettiğim elindeki somut değerlerden, konumlardan etkilenmemiş, örf, âdet bilen ve benim hayatımda gerçekten fikrini aldığım iki insandan biridir. Diğeri de Sayın Ali Yavaş hocamızın oğlu Kerem Yavaş’tır. İkisini birbirine çok benzetirim. Haluk Başkan’a, ailesine, Erengül Teyze ve Süreyya da buna dâhil bütün Ulusoy ailesine bana kattıkları her şey, hissettirdikleri Röportaj bütün güzel duygular ve gösterdikleri iyi niyetler için teşekkür ediyorum. Çünkü Haluk Başkan, sevgili Adnan Polat ve sevgili Mehmet Ağar’la beraber üçü, benim gelişimimde ve o ilerleyişimde bana çok faydalı oldular. Biz bunları asla unutmayız. İnsanların konumları, durumları ne olursa olsun bizim kendi ilişkilerimiz, sevgimiz hep sevdiklerimize karşı bakidir sonuna kadar. Haluk Ulusoy seni İngiltere’de görmek istiyor… Atletico Madrid’in, Avrupa’nın en büyük kulüplerinden birisi olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncem açık, net ve samimi. 2017 yılına kadar kontratım var ama söz transferlere gelmişken, burada samimi bir sohbet ediyoruz söyleyeyim. Arda’nın hedefinde İngiltere Ligi var mı? Küçüklüğümde Haluk başkan transferin nasıl gittiğini anlatmıştı. Bugün ise menajerim Ahmet Bulut’la şöyle bir iletişimimiz var; bana “Arda sen sadece işini yap” der. Kontratımdaki paraya, ne zaman neye karar vereceğime dair planları yapar. En son beraber oturup karar veririz. 2017 yılına kadar kontratım var. Şampiyonlar Ligi finali oynamışız, La Liga şampiyonu olmuşuz. Avrupa’nın en özel takımlarından biriyiz şu anda. Ben de bu takımın 50 maç oynamış, 10 numaralı oyuncusuyum. İnsan bundan daha güzel bir konum isteyemez. 2017 yılına kadar kontratım var. Atletico Madrid’de çok mutluyum. Bu konuyla ilgili bilgi isteyen biri varsa, konuşmak isteyen biri varsa Ahmet Bulut’la konuşabilir. Emre Belözoğlu ile olan arkadaşlığınızla ilgili neler söylemek istersin? Bu işin Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı yok… Emre ağabey bizim için hep özeldi… Peki, Orhan Ak? Benim için çok özel ve değerlidir. Profesyonel bir futbolcu olmamda herkesten çok Orhan Ak’ın emeği vardır. Bizim hayatımızdaki her şey sevgiyle çalışıyor. Birbirini seversen her şey güzel oluyor. Ufak tefek “Yıllarca insanlar futbolu hiç bilmedikleri halde işime karıştılar. O yüzden bilmediğim işlere karışmıyorum.” sıkıntılar da geçiyor. İspanya’daki yaşamından biraz bahseder misin? Evde her türlü sportif aktiviteyi yapıyoruz. Her çeşit insan var. Bir anda Murat Boz geliyor eve. Bizde de iyi cesaret var mesela Murat Boz’la selfie çekiyoruz. Böyle cesaretliyiz! Keyifli bir hayatımız var. İş dışında arkadaşlarıma katılıyorum. Odamın kapısını kapattığım zaman başka bir hayat var, kitaplarla dinlenen; ibadet eden; maçına, işine konsantre olmaya çalışan… Bu tarafta da Yüksel TuranAdnan Turan ikilisi var. Çift forvet evde baskı yapabilirler her an bize. 24 • S İ M İ T S A R AY I Anne ve baba bizde çok önemli. Söz aileye gelmişken, ailenle olan ilişkilerini nasıl tarif edersin? Anne ve babamı televizyondan, kameradan uzak tutmayı seviyorum. Çünkü annem iyiye de, kötüye de çok fazla üzülen bir kadın. İyi olunca çok fazla seviniyor, ağlıyor. Kötü olunca zaten anne bu… Allah’a şükürler olsun söyleyecek hiçbir şeyim yok, o kadar güzel bir hayatım var ki… Allah nazardan saklasın, sağlık sıhhat versin hepimize. Muhteşem bir ailem, muhteşem dostlarım var. Biz dostlarla şuna inanırız: Bizim hayatımızda niyet önemli. Eğer sen iyi niyetliysen, çalışırsan her şey olur. Evet, bazen altı aylık, bir yıllık sıkıntılar da olur. 17 yaşımdan 27’ye doğru baktığım zaman çok mutlu, çok özel bir hayat görüyorum. İnsan ailesini seçemez. Ama herhalde benim hayatta en şanslı olduğum konu ailem. Muhteşem bir anne ve babaya sahibim. Bir defa hep mutlular. Kimse hakkında kötü bir şey istemezler. Kardeşim benim için çok özeldir, bana can yoldaşı olmuştur. Ağabeyinin açıklarını kapatıyor. Gerçekten çok karakterli bir adam. Küçüklüğünden beri öyle. Böyle bir kardeşim olduğu için gurur duyuyorum. Nereye gitsem herkes kardeşimden bahsediyor. Duruşuyla beni onurlandırıyor. Söyleyecek bir şey bulamıyorum. Kardeşinin ismi neden Okan? Okan doğacağı zaman, Okan Buruk’un ayağı kırılmıştı. Fanatik Galatasaraylıyım, ağlamaya başlıyorum. Okan ağabey için ölüyorum. Okan ağabeyin ayağı kırılınca babama tutturmuşum tabii çocuk aklıyla, kardeşimin adı Okan olsun diye. Annem Taha ismini çok seviyordu. Ya bana ya Okan’a, Taha ismini koymak istiyordu. Kısmet nasip olursa ikimizin çocuğundan birine S İ M İ T S A R AY I • 25 Taha ismini koyarız. Okan Buruk’un adını kardeşim Okan’a verdik. Yıllar sonra Okan ağabeyle birlikte bir şampiyonluk yaşama imkânım oldu. İyi ki de Okan koymuşuz adını. Okan ağabeyi tanıyan herkes onu hayatındaki ilk üç kişiden biri olarak sayar. Sizi ‘topçu-popçu’ olarak nitelendiren insanlar var… Ben 365 günde 10 gün zor tatil yapmışım. Bu kadar insanlarla paylaşım içindeyiz, evine giriyoruz, duasını alıyoruz. Benim hayatta en nefret ettiğim şey saygısızlık ve hadsizlik. Çok saygılı bir insanımdır. Röportaj Herkese saygılı olmaya çalışırım. Sonuna kadar kibar ve paylaşımcıyım. Ben işimi iyi yapan, aileme saygılı biriyim. İsteyen herkesle istediği her şekilde konuşabiliriz. ‘Topçularpopçular’ demek hoş değil. Herkesin mesleğine saygı duymak lazım. Çöpçülük yapsak bile -ki çöpçüleri çok seviyorum, ailemde de bu işi yapan birçok insan var, belediyede çalışan insan var- en iyisini yapmak zorundayız. Bu hayatta hangi mesleği “Hayatta bir evladın annesinden babasından hayır duası alması kadar güzel bir şey yok…” yaparsan yap hiç fark etmez... Bizim mahallede çaycı ağabeye de aynı şeyi söyleriz, en iyisini yapsın, görevini iyi yapsın. Meslek ayrımı yapmak; topçular, şöyleler, böyleler, bu tür ifadeleri kabullenmiyorum. Bir sporcu ülkesinin kaderi için, ülkesinin reklamı için çok şey yapabilir. Birçok meslekten çok daha fazla ön planda, daha fazla potansiyeli olan bir iş yapıyoruz. Bahsettiğiniz gibi ifadeleri, insanların biraz fesatlığı, hadsizliği, kıskançlığı diye düşünüyorum. Galatasaray’a bir gün geri döner misin? Bir gün dönersek bu yuvamız olur diye düşünüyorum. Bizi kabul ederlerse, isterlerse yuvamıza döneriz. Çünkü sevdadır bu, değişmez. Hayat şartları, o günkü şartlar, aile, gelecek başka bir şey getirirse elbette her şey olabilir. Sonuçta biz profesyonel oyuncularız. Hayatın ne getireceğini bilemeyiz. İnsan plan yaparken kader arkadan kıs kıs gülermiş. Bizim sorumlu olduğumuz, ailemiz, sülalemiz, sevdiğimiz insanlar var. Ama elbette Galatasaray bizim sevdamız. Yapılan iyiliği de, kötülüğü de unutmam. Bize destek verenler sağ olsun. Konum bizim için gerçekten önemli değil, ben futbolu gerçekten çok seviyorum. Futbol oynarım, işimi iyi yaparım. Her şey Allah’tandır. Ben işimi iyi yaptıktan sonra, arkasından gelecekler için “hayırlısı” derim. Ronaldo ile karşılıklı oynadın, 26 • S İ M İ T S A R AY I Arda turan, Atletico Madrid’in beyni konumunda. Röportaj Arda Turan, oynadığı her maçta takımını adeta sırtlıyor. hakkında neler söylersin? Ronaldo fiziki özellikleri üst seviyede olan oyunculardan biri. Elimle bir iteyim dedim, baktım duvar gibi, “Kusura bakma, özür dilerim” dedim, döndüm. İnanılmaz bir oyuncu. Fiziki kalitesi de oyun zekâsı da en üst seviyede. Zaten aldığıyla, kazandıklarıyla, attıklarıyla dünyanın en üst seviyedeki futbolcularından biri. Onu çok seviyorum, iyi de bir insan. Televizyonun gösterdiği gibi kibirli değil. Karşılıklı oynamak, onu tanımak gurur verici… İspanya ile Türkiye arasında futbol ve spor anlayışı açısından nasıl bir fark var? İspanya’da herkes spor yapıyor, herkes bu işin bilincinde. Ama her şeyin başında eğitim var. Çünkü bizim yarımız kadar İspanya. Spor konusunda her şeye sahipler. Ben bildiğim alanda konuşuyorum. Futbol konusunda bildiğim için bu alanda konuşuyorum. En iyi Formula 1 yarışı pilotlarına, basketbolculara, tenisçilere, futbol kulüplerine, statlara sahipler. Aklınıza gelebilecek her sporda varlar. Biz 80 milyonluk ülkeyiz, 7 ayrı bölgemiz var, ayrı kriterlerde ayrı fiziki yapılarda insanlar… Neden yok ? 16 yaşındayken bizim Serdar’la falan olduğumuz genç milli takım 40 maç kaybetmiyordu. 3 sene sonra tamamıyla onlar dünya yıldızı oldu, bizim çocuklar 28 • S İ M İ T S A R AY I yok. Burada eksiklik çocuklarda, ekiplerde değil, eğitimde diye düşünüyorum. Kendimden örnek veriyorum başkası yanlış anlamasın diye... Bayrampaşa’dan bir çocuk çıkıyor iki tane iyi maç oynuyor eline 500 bin dolar para veriyorsunuz, bunun hata yapmaması mümkün mü? Önünde basın, kameralar… Hayatı birden değişiyor. Psikolojik eğitim yok, danışmanlar yok, davranış bilgisiyle ilgili anlatılmış bir şey yok. İngilizce, yabancı dil eğitimi yok. Vermediğiniz bir şeyi isteyemezsiniz bu çocuklardan. O yüzden eğitim, projeler, zaman, sabır. Skora, sonuca değil de yetiştirmeye yönelik gidersek daha farklı olur diye düşünüyorum. Galatasaray tarihini ezbere bildiğiniz söyleniyor… Galatasaray tarihini, eski maçlarını ezbere bilirim. Hatta bazen Arif ağabey ile Hakan ağabey ile iddia ederlerdi o maçta böyle gol olmuştu, şöyle gol olmuştu diye... Onlar kendi yaptıklarını unutuyordu, ben hatırlatıyordum. Gerçi onların da akıllarında tutması imkânsız. O kadar çok başarı elde ettiler ki normal. Biz bir taraftar olarak o zamanlar unutmuyorduk. Bundan sonrası için neler planlıyorsun? Annemi gördüğümde aklıma geldi… Ben bu hayatta ailem için bir şey yaptığımda gerçekten bu işin keyfini çıkarıyorum. Sadece kariyer odaklı yaşıyorum. Planlarım tabii ki de var. Benim işim iyi futbol oynamak, işimi iyi yapmak. İşimi iyi yaparsam, iyi çalışırsam, iyi niyetli olursam beni iyi yerlere götüreceğini düşünüyorum. Planım sadece bu ama şu anda kısa bir planım var. Bu tatil zamanını iyi değerlendirmek istiyorum. Eğlenip, dinlenip ailemle, arkadaşlarımla iyi vakit geçirmek istiyorum, benim için bu çok önemli. Kafamı iyice boşaltıp yeni sezona baştan başlamam lazım. Spordan başka bir şey var mı hayatında? Dilara Endican’ın bize ön ayak olduğu işler var. Bunu insanlara örnek olsun diye söylüyorum. Bir sürü program, bir sürü yardım projeleri var. Burak’la, Selçuk’la, Galatasaraylı futbolcularla katılıyoruz. Bunun dışında ticarete girmeden daha çok mülk yatırımı yapıyorum. Bir girişimcilik olarak Lidyana’yı sürdürüyorum. Sevgili Hakan Baş bizi Lidyana’nın ortağı yaptı. İlk ticari faaliyetim. Lidyana konusunda çok memnunum. Bir defa ticaret yapıyoruz maddi gelirler çok önemli ama bizim için birinci kriter başarıydı. Lidyana çalışanlarına ve Hakan Baş’a çok teşekkür ediyorum. Zaten Hakan özel ve zeki bir çocuk. İyi bir girişimci, cesaretli bir çocuk. Hep beraber daha güçlü olduğumuzu düşünüyorum. Eşle-dostla kalabalık bir gücüz. Gücümüzü iyi kullanıp iyi bir hizmet verdiğimizi düşünüyorum. Galatasaray altyapısında oynuyordum, annem 36 yaşındaydı, eve girmiştim, baktım annem ağlıyor. Anneme “Neden ağlıyorsun?” dedim. Ev rutubet alıyor, küçük, kendimi iyi hissetmiyorum dedi. Sonra anneme bir ev aldım. O hayali gerçekleştirdiğim gün, benim hayattaki gerçek hayalim tamamlanmış oldu. Ondan sonraki her şey, benim için keyif. Allah önce sağlık versin. Hayatta bir evladın annesinden babasından hayır duası alması kadar güzel bir şey yoktur. Benim annem ve babam, “Senden Allah razı olsun, Allah herkese senin gibi evlat versin” dediği zaman zaten benim için her şey bitmiştir. Ailemin, arkadaşlarımın niyetleri, kalpleri birdir. Yürekleri sevgiyle doludur. Kimse hakkında kötü düşünmezler. Haksızlığın karşısında dimdik dururlar. Gözünün gördüğü hiçbir şeyden korkmayan insanlarız biz. Allah’a şükürler olsun beni bir şey yıpratamaz. Ama benim sevdiklerimi yıpratınca çok fazla yıpranırım. Sevdiklerim üzülürse ben zor olurum. Arda zor bir adam mıdır? Ben zor bir adamım. Bizim çocuklar hep iyi taraflarımı anlatır. Evet, ben esprili, komik bir adamımdır ama günün büyük bir kısmını ciddi bir şekilde geçiririm. Onlara göre daha az konuşan, onların esprilerine gülen bir adamım, sertim. Hayatla ilgili kriterlerim, prensiplerim, uyulması gereken kurallarım var. Bizim evde zaten demokrasi var. Ben uyuduğumda herkes istediğini yapabilir ama ben uyandığımda sadece benim istediğim yapılır. Şaka bir tarafa hayata karşı çok ciddiyimdir. İnsanların sandığı kadar gülen bir adam değilim. Siyaset ve ekonomiyle ilgilenir misin? Siyaset, ekonomi hepsini okuyorum, izliyorum, takip ediyorum. Fikirlerim var, paylaşıyorum. Gerektiği yerde fikrimi paylaşmaktan çekinmem. Sadece ülkemin iyi olmasını isterim. Ne düşünüyorsam, hissediyorsam söylerim çünkü kimseden çekinmeme gerek yok. Bugüne kadar bir tane siyasetçi, bir tane belediye başkanı “Arda geldi, bizden şunu istedi” diyemez. Ben Allah’tan başka kimseden bir şey istemedim. Ben sadece ülkem iyi olsun isterim. Arda Turan ve Lionel Messi forma değiştirirken. S İ M İ T S A R AY I • 2 9 Memleketimiz iyi olacaksa biz her şartta taşın altına elimizi koyarız. Acun Ilıcalı ile dostluğunuza dair neler söylersin? Acun Ilıcalı benim için yaşam koçu gibidir. Birçok şeyimi ona danışırım. Dominik’te işi var, oradan oraya gidiyor ama her maçta yanımıza geldi. Kilometrelerce ötesi, çekilecek yol değil. İşte bu sevgidir. Bana bu sevgiyi gösterdiği için kendisine çok teşekkür ederim. O da benim için çok özel. Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Chelsea’de golü attıktan sonra Acun ağabeye ve bizim oradaki gruba gittim. Onlar çok içten istemişlerdi golü atmamı. Oraya gidebildiğim için, onlara bu mutluluğu yaşatabildiğim için çok mutluyum. Allah bir ömür ayırmasın. Gerçekten çok sevdiğim ve her zaman kalbi çok iyi olan bir ağabeyim. Acun ağabeyin benim için yeri çok farklıdır. PRATİK BİLGİLER Mutfaklarda kışa hazırlık zamanı Ağustos sıcaklarını yaşadığımız şu günlerde, doğanın ve güneşin nimetlerinden yıl boyu yararlanmamızı sağlayacak kış hazırlıkları da yavaş yavaş başlıyor. “Ben yapamam” demeyin, tarifler sandığınızdan çok daha kolay… Y emek yapmanın getirdiği bir mutluluk var ve bu mutluluğu en çok sevdikleriniz için yemek yaparken hissedersiniz. Sürprizler yapmak, onlar için emek verdiğinizi göstermek hem size kendinizi iyi hissettirir hem de hazırladığınız tatları sunduğunuz kişilere… Hele bir de yaz aylarında yapıp kış günleri için sakladığınız, emek verdiğiniz özel lezzetler sofraya gelirse, takdir ve övgü sözcüklerini duymaya doyamazsınız. Evet, modern hayatta evde, hele hele mutfakta geçireceğiniz zaman kısaldı. Ama bahsettiğimiz kış hazırlıkları da işte tam bu değişime yanıt veriyor. Yazın kuruttuğunuz tarhana çorbası 15 dakikada hazır olacak, dolaptaki salçanızı ekmeğinize sürerek lezzetli bir atıştırmalık hazırlayabileceksiniz… Dağ kekiklerinin kokusu, kurutup kaldırdığınız kavanozdan mutfağınıza dolacak ve mis gibi yemek kokularına, “İyi ki bir günümü, hatta sadece bir kaç saatimi ayırıp bunları yapmışım” demenin keyfi eklenecek. Haydi, tariflere bir göz atın, “hiç değilse şunu yapabilirim” diyeceğiniz bir tarif mutlaka olacak. 3 0 • S İ M İ T S A R AY I S İ M İ T S A R AY I • 31 PRATİK BİLGİLER Kolay Tarhana Çorbası Türkiye’nin bütün illeri kadar farklı tarhana tarifleri bulabilirsiniz. Bazıları acı, bazıları ise ekşi tatlardadır. Bazıları içine kavun kabuğu rendeleyip esans katarken, bazıları sadece un ve domatesle bu leziz çorbanın hamurunu hazırlarlar. En güzel tarhana, çocukken yediğiniz tarhanadır şüphesiz. Bu yüzden büyükanne ve annelerinizden kendi tariflerini isteyebilirsiniz. Ben kolayca evde deneyeyim, zamanla kendi tarhanamı bulayım diyenler için biz kolay ama lezzetli bir tarif seçtik… MALZEMELER • 3 kg yoğurt • 200 gram kaymak • 1/2 kg kuru soğan • 1/2 kg biber salçası (mümkünse ev yapımı) • 1/2 kg domates salçası (mümkünse ev yapımı) • 2 yemek kaşığı tuz • 1 veya 2 tatlı kaşığı karabiber • Aldığı kadar un (Bu tarifte 4-5 kg’dan az olmayacaktır.) HAZIRLANIŞI Derin bir kaba yoğurdu alın. Soğanları rendeleyip yağsız tavada pembeleştirin. Yoğurdun içine kaymağı, salçaları, soğanı ve tuzu ekleyin. Dileğinize göre bir veya iki tatlı kaşığı karabiber ekleyin. Oluşturacağınız bu karışımın üzerine unu dökün. Un eklenince oluşan hamur ‘oklavayla açılacak’ kıvamda olmalı. Bu hamuru temiz bir beze sarıp bir gece bekletin. (Ekşi tat isteyenler bir hafta bekletebilirler, bu yolu seçenler hafta boyunca hamuru ara ara yoğurup örtüyü üzerine tekrar sermeli ve mayalanmaya bırakmalılar.) Bir gece beklettikten sonra ertesi gün temiz bir bezin üzerine hamurdan koparacağınız küçük parçaları serin. (Avuç içine geçmeyecek büyüklükte olmalı.) Hamurlar bu şekilde elde ufalanacak kadar kurumaya bırakılmalı. Elinize aldığınızda nem hissetmezseniz, mutfak robotundan geçirin. Daha ince isterseniz bir de kevgirden geçirin. Tarhananız hazır! Kırmızı pul biber Kırmızı sivri biberleri ipe dizerek güneş alan bir yerde kurutun. Kuruyan biberleri bıçakla boydan kesin ve birkaç gün çekirdeklerinin de kurumasını bekleyin. Çekirdekleriyle birlikte kuruyan biberleri mutfak robotundan geçirirken içerisine biraz tuz ve zeytinyağı (sulandırmayacak kadar az) ekleyin. Kurutulmuş nane Naneyi yıkayın ve temiz bir beze serin. Güneş alan bir yerde birkaç gün içinde nane kuruyacaktır. Kuruyan naneyi ellerinizle ufalayıp, kapağı kapalı bir kavanozda saklayın. “Nasıl da yaptım” dedirten, satın aldığınız hazır nanelerden kat kat lezzetli kuru nanenize şaşıracaksınız! (Bu yöntemle reyhan, fesleğen gibi diğer bitkileri de kurutabilirsiniz.) 32 • S İ M İ T S A R AY I Karışık turşu Sarımsaklı domates konservesi MALZEMELER • 2 kg domates • Birkaç diş sarımsak • 2 tatlı kaşığı tuz HAZIRLANIŞI Domateslerin kabuğunu soyun ve doğrayın. Tencereye aldığınız domatesler kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra iki diş sarımsağı (dileyen biraz daha fazla koyabilir) doğrayıp domateslerin içine atın, tuzu ilave edin. Domatesleri sıcakken küçük kavanozlara dökün ve kapak ve kavanoz ağzındaki nemi alıp kapağını sıkıca kapatın. (Kavonoz kapakları ilk kez kullanılıyor olmalıdır.) Kapağını kapattığınız kavanozu bekletmeden ters çevirin ve tezgâhın üzerine koyun. Ertesi gün kapakları kontrol edin, içeri göçmüşlerse hazır demektir. Bu domates sosunu makarna, çorba ve yemeklerde kullanabilirsiniz. Dilerseniz sarımsak koymadan da hazırlayabilirsiniz. Bir diğer seçenek de, sivri biberleri doğrayıp zeytinyağında hızla kavurduktan sonra sırasıyla yukarıdaki işlemleri yapmak. Böylece biberli bir domates sosunuz olur. MALZEMELER • 1 kg havuç • 1 kg salatalık • 1 kg körpe yeşilbiber • 1 kg yeşil domates • İri kaya tuzu • Üzüm sirkesi • 10-12 diş sarımsak • 1 yemek kaşığı toz şeker HAZIRLANIŞI Kaynamış ve oda sıcaklığında soğutulmuş 1 lt suya; 1 yemek kaşığı toz şeker, 2 yemek kaşığı tuz, 1 yemek kaşığı üzüm sirkesi ekleyip karıştırın. Turşusunu yapmak istediğiniz sebzeleri yıkayıp kurutun. Sivri biberleri Domates püresi uçlarından biraz kesin. Cam bir kavanozun dibine iki diş sarımsağı doğrayın. Üstüne sebzeleri dizin. Sebzeleri dizdikten sonra hazırladığınız suyu ekleyin ve kavanozu sıkıca kapatın. Suyunuz bittikçe aynı ölçü ile yenisini hazırlayıp turşu kurmaya devam edebilirsiniz. Kavanozları güneş almayan bir yerde 15 gün bekletirseniz turşunuz hazır olacaktır. Turşu yapacağınız sebzelerin sert, taze, kabuklarının parlak görünümlü ve zedelenmemiş olmasına özen gösterin. Turşuluk tuz olarak iri kaya tuzunu kullanın. Rafine tuz, turşunun kısa zamanda yumuşamasına neden olur. Salça yapımı demek; kilo kilo domatesi almak, yıkamak, kaynatmak ve süzmek demek. Evet, şehirlerde evde salça yapanlar ve kış boyu tüketenler var. Fakat çabucak yapılacak bir iş değil. Yine de kış aylarında domatesin lezzetini yemeklerinizde duymak istiyorsanız, yapacağınız; domateslerin kabuklarını soyup iri doğrayarak mutfak robotundan geçirmek. Fazla olan suyunu büyük bir kaşık yardımıyla alıp, doğranan domatesleri buzdolabı poşetlerine koyup saklamak.. Günler sonra, yemek pişerken tencereye koyduğunuzda mis gibi domates kokusunu siz de duyacaksınız. Domates sulu olduğundan, yemeğinizin su dengesini domatesleriniz tencerede eridikten sonra ayarlamanız faydalı olacaktır. S İ M İ T S A R AY I • 3 3 PRATİK BİLGİLER Taze fasulye konservesi Erişte MALZEMELER • 1 kg tam buğday unu • 5 adet yumurta • 2 yemek kaşığı tuz • 1/2 bardak su veya süt. HAZIRLANIŞI Unu hamur tahtasına eleyip ortasını genişçe açın. Ortasına beş bütün yumurtayı, tuzu, su veya sütü koyup katı bir hamur yapıp iyice özleştirin. (Hamur kesildiğinde hava boşluklarının yani hamurun gözenekli olması lazım.) Elde edilen hamuru iki eşit parçaya ayırıp yaş bez altında 15 - 20 dakika dinlendirin. Dinlenen hamurları 2-3 mm inceliğinde bir oklavayla düzgün bir daire şeklinde açın. Açılan hamurları un serpilmiş bir tahtada hafif kuruyuncaya kadar bekletin. Sonra daire şeklindeki hamuru tam ortasından ikiye sonra tekrar ikiye kesip böylece dört parçaya ayırıp hafif un serperek üst üste koyun. Bu parçaları ince şeritler halinde kesin. Bir örtü üzerine erişteleri alıp serin bir yerde kuruyuncaya kadar bırakın. Kuruyan erişteleri kutu veya torbalara koyup rutubetsiz yerde saklayın. MALZEMELER • 1 kg taze fasulye • 4 domates • 1 su bardağı su • 1/2 kg kuru soğan • 1 tatlı kaşığı tuz • 2 kesme şeker • 1 tatlı kaşığı salça HAZIRLANIŞI Taze fasulyeyi yıkayıp uçlarını ve kılçıklarını ayıklayın; ortalarından kırdıktan sonra geniş bir tencereye yerleştirin. Soğanları küçük küçük doğrayıp fasulyenin üzerine serin. Domatesin kabuklarını soyup küp şeklinde doğradıktan sonra soğanın üzerine yerleştirin. Tuzu, kesme şekeri ve bir bardak suyu ilave edip tencerenin kapağını kapatarak çok kısık ateşte iki saat kadar pişirin. Fasulye piştiğinde, temiz cam kavanozlara doldurun, temiz bir bezle kavanozun ağzındaki ve kapaktaki nemi alın. Fasulye doldurduğunuz kavanozlarınızın kapağını sıkıca kapatın ve ters çevirerek mermer ya da taş bir zemine koyun. Bir gün boyunca kavanozunuz beklesin. Ertesi gün kavanozu hafifçe kaldırın ve kapağı kontrol edin, kapak hafifçe içeri göçmüşse vakumlanmış demektir. Hazır olan konservenizi güneş almayan bir yerde saklayıp, dilediğiniz zaman ısıtarak tüketebilirsiniz. Dilerseniz bu tarifi, fasulyeleri ve domatesi soğansız olarak 10 dakika kısık ateşte pişirdikten sonra da yapabilirsiniz. O zaman kavanozu açtığınızda yemeği pişirmeniz gerekecektir. Vişne reçeli MALZEMELER • 1 kg vişne • 1.5 - 2 kg şeker • 1.5 gram limon tuzu veya bir limon suyu. HAZIRLANIŞI Vişneleri bol suyla yıkayın, saplarını koparın ve çekirdeklerini çıkartın. Sonra bir kat şeker, bir kat vişne olmak üzere en üste şeker gelecek şekilde bir kaba koyun. Bir gece veya en az dört-beş saat kendi haline bırakın. Şeker vişnenin suyunu emer ve eriyerek sulanır. Ertesi gün vişnelere hiç su ilave etmeden pişirin, vişneler bir süre piştikten sonra delikli kepçeyle dışarı alın. Şurubu koyulaşıncaya kadar karıştırarak pişirin ve sonra vişneleri şuruba tekrar koyarak limon tuzu veya limon suyu ilave edin. 4 - 5 dakika daha pişirdikten sonra ateşten indirin ve kavanozlara sıcak sıcak doldurun. Pancar turşusu Pancarın sağlık deposu olduğunu bilmeyen yok. Yaz aylarında demet demet satılan ve fiyatı ucuzlayan bu sağlıklı sebzenin turşusunu yapıp, yıl boyu tüketebilirsiniz. MALZEMELER • 1 kg pancar • 2 lt su • 1 çay bardağı elma sirkesi • 1 çay kaşığı toz şeker • 2 diş sarımsak • Yarım çorba kaşığı tuz HAZIRLANIŞI Yıkayıp soyduğunuz pancarları dörde bölün. Böldüğünüz pancarları 2 lt suda hafif yumuşayıncaya kadar haşlayın. Pancarları bir kevgir yardımıyla derin bir kaba kaldırın. Tencerede kalan suyu atmayın. Bir başka kapta sarımsakları ezin, sirke, toz şeker ve tuzu sarımsakla karıştırın. Cam bir kavanoza pancarları yerleştirin, üzerine kapatacak kadar haşlama suyundan hazırladığınız sirkeli karışımdan pancarların üzerine ilave edin. 1 hafta serin bir yerde beklettikten sonra turşunuz hazır olacaktır. Dondurulmuş sebze ve meyveler Mevsiminde bol ve ucuz olan sebze ve meyveler kurutma ve konserve dışında dondurularak da saklanır. Sebzelerden en çok taze fasulye, bezelye, ıspanak, kuşkonmaz, havuç, bamya, karnabahar, biber ve patlıcan dondurulur. Dondurma işleminden önce yapılması gereken sebzelerin yıkanmasıdır. Yıkanan sebzeyi, 7-8 litrelik kaynar suyun içine daldırıp iki dakika bekletin, kevgirle çıkardığınız sebzeleri hemen soğuk suyun altına tutun ve süzün. Süzülen sebzeleri buzdolabı poşetlerine veya vakumlu kaplara yerleştirip buzluğa kaldırın. Rengini korumak istediğiniz sebzelerde (örneğin bamya ve fasulye) kaynama suyuna birkaç damla limon da sıkabilirsiniz. Dondurulmuş sebze ve meyvelerde ayrıca şunlara dikkat edin: • Donmuş sebzeler, pişirilme öncesi çözdürülmeden, donmuş şekilde doğrudan hazırlanmış olan yemek karışımına konulup pişirilir. • Dondurulmuş sebzeler çözüldükten sonra bir daha dondurulmamalıdır. • Dolmalık biber donduracaksanız, biberlerin içini boşaltmalı ve sonra dondurmalısınız. Biberlerin içini biberler henüz buzluyken doldurup hemen tencereye yerleştirmeli ve pişirmeye öyle başlamalısınız. • Dondurucuya yerleştirmeden önce paket içindeki havanın olabildiğince çıkarıldığından emin olun. Besinin hava ile teması, kurumaya ve mikroorganizmaların artmasına neden olabilir. Ev koşullarında yapılan dondurma işleminin en az eksi 18 derecede yapılması besin kalitesinin korunması açısından önemlidir. S İ M İ T S A R AY I • 3 5 ŞEF BİZDEN Kalamarlı salata MALZEMELER • 4 adet kalamar • Sızma zeytinyağı • Yarım demet roka yaprağı • Yarım demet göbek marul • Birkaç dilim domates • 1 adet salatalık • 1 adet havuç • 1 çorba kaşığı konserve mısır • 1 küçük kutu konserve ton balığı • 3 çorba kaşığı sızma zeytinyağı • 1 adet limonun suyu • Tuz • Pul biber • Kekik 2 kişilik Hazırlama süresi: 30 dakika Tarif: Şef Zafer Nalbaş HAZIRLANIŞI Kalamarı çok az zeytinyağı, pul biber ve kekik ile soteleyin. Salatalığı yıkayıp, kabuklarıyla birlikte dilimleyin. Roka yaprakları ile göbek marulu irice doğrayın. Servis kabına alın. Üzerine dilimlenmiş domates, salatalık ve rendelenmiş havucu ekleyin. Ton balığı ve sotelenmiş kalamarı ilave edin. Mısırları üzerine serpip, tuzunu ekleyin. Zeytinyağı ve limon suyunu ilave ederek servis yapın. 3 6 • S İ M İ T S A R AY I URAS’LA PRATİK BİLGİLER Dijital kalem yapımı Tabletinizin ya da cep telefonunuzun dijital kalemini mi kaybettiniz? Yenisini almak çok mu pahalı? Hiç dert etmeyin. Bir tükenmez kalem ve bir parça alüminyum folyo ile kendi dijital kaleminizi yapabilirsiniz. M erhaba, Urasla Pratik Bilgiler’de bu sayımızda gerçekten hayatınızı kolaylaştıracak bir bilgi sunacağım size.Elektronik mağazalarında yaklaşık 100 TL’ye satılan dijital kalemleri nasıl para URAS BENLİOĞLU www.uraslapratikbilgiler.com harcamadan yapabilirsiniz onu göstereceğim. Böylece tabletinize ya da dokunmatik ekran telefonunuza not yazarken bir kalem kullanırmışçasına rahat olacaksınız. 1 Bunun için bize sıradan bir tükenmez kalem ve alüminyum folyo gerekiyor 2 Alüminyum folyoyu kalemin etrafına saracağız. 3 Folyonun kalemin hemen hemen tamamını kapladığına emin olalım çünkü tutarken folyoya elimizin mutlaka değmesi gerekiyor. 4 Ve dijital kalemimiz hazır, ne istersek yazabiliriz. Hem de yüz liramız cebimizde kaldı! 3 8 • S İ M İ T S A R AY I sağlık Klimalardaki gizli tehlike Sıcak havalarda oda ısısını düşürerek konforlu bir ortam yaratmak için kullanılan klimalar aynı zamanda hava yolu ile bulaşan mikroorganizmaların da kaynağı olabiliyor. Klima hastalığı olarak da bilinen ‘Lejyoner Hastalığı’nın sebebi de işte klimalardaki bu mikroorganizmalar… Doç.Dr. Kıvanç Şerefhanoğlu / İstanbul Florence Nightingale Hastanesi K lima yoluyla bulaşan en önemli hastalık bugün ‘klima hastalığı’ olarak da adlandırılan ‘Lejyoner Hastalığı’dır. Lejyoner hastalığı, ‘Legionelle Pneumophilia’ adlı bir bakterinin sebep olduğu bir zatürredir. Hastalığın adının bu olmasının sebebi, bu enfeksiyonun ilk olarak 1976 yılında ‘Amerikan Lejyonu’ adındaki kongreye katılan Amerikan ordusu emekli askerlerinde görülmesidir. Bu bakteri, klimaların filtre sistemlerinde, uygun nem ve ısıda çoğalıp buralardan ortam havasına dağılır. Bakteri klima sistemlerinin yanı sıra otel, hastane vb. büyük yapıların su sistemlerinde de (soğutma kuleleri, su depoları, su dağıtım kanalları) bulunabilir. Havaya dağılan bu bakterinin solunum yolu ile kişilerin vücuduna girmesi ile hastalık (zatürre) oluşur. Hastalığın en önemli belirtileri kuru öksürük, bulantı kusma, ishal, yaygın kas ve eklem ağrıları, baş ağrısı, halsizlik, huzursuzluk ve ateştir. Diğer zatürrelerden farklı olarak bu hastalıkta ishal daha yüksek oranda görülür. Hastalık otel, büyük ölçekli gemiler ve hastanelerde salgına neden olabilmektedir. Hastalığın önemli bir özelliği de insandan insana bulaşmıyor olması. Bu nedenle bu hastalığı bulunan insanlardan kaçınmak doğru değildir. ‘Legionella pneumophilia’ bakterisi zatürre dışında sadece ateş ile seyreden ve hafif bir hastalık tablosu olan pontiak ateşine de neden olabilir. Klimalı sistemlerin bulunduğu otel, işyeri ve evlerde yaşayanlar veya çalışan kişiler bu hastalık açısından risk altındadır. Bu bakterinin bulaştığı herkeste hastalık oluşmaz. Özellikle şeker ve kanser hastaları, kronik böbrek ve akciğer hastalığı olan kişiler, alkolikler, siroz hastaları ve sigara içen kişilerde hastalık oluşma riski daha fazladır. En yaygın kolaylaştırıcı faktör sigara içilmesidir. Lejyonella Hastalığı’nın tedavisi belirli antibiyotikler ile yapılabilmektedir. Antibiyotiklerin hastalığın erken döneminde başlatılması tedavinin etkinliğini artırmaktadır. Bu nedenle klimalı ortamda bulunan kişilerde yukarda bahsedilen şikâyetlerin 4 0 • S İ M İ T S A R AY I meydana gelmesi halinde, bunu basit bir gribal enfeksiyon olarak değerlendirmeyip, bunun klimaya bağı bir zatürre olabileceğini akılda bulundurup tetkikler için uzman bir doktora başvurulmalıdır. Klimanızı temizlettirin Hastalığın önlenmesi için gerek evler gerekse de otel ve hastane gibi büyük yapılardaki klima sistemlerinin uygun bir şekilde bakımlarının yapılması gerekmektedir. Bunun için en uygun yol bu cihazların periyodik olarak bu konuda uzmanlaşmış firmalar tarafından yapılmasıdır. Bu yolla klimalar güvenli bir şekilde kullanılabilir ve yaşam konforumuzu sağlamaya devam edebilir. Yaz aylarında klima olmadan neredeyse çalışamaz hale geldik. Bir sıcak bir soğuk derken zaten eklem ağrılarından yüksek ateşe kadar birçok rahatsızlığa sebep olabilen klimalar, ‘Legionelle Pneumophilia’ bakterisi sebebiyle zatürreye de yol açabiliyor. Sıcak havalarda ŞIKLIĞIN ŞIFRESI KUMAŞLARDA GIZLI Bunaltıcı yaz sıcaklarında şık olmak ve ‘cool’ gözükmek kulağa aykırı mı geliyor. “Yüzümüz bir ayna gibi parlarken, makyajımız sel olup akarken ve sırtımızdan şıpır şıpır ter damlarken nasıl hem şık ve hem de serin bir yaz geçirilir ki?” diyorsanız, size güzel haberlerim var. Doğru kumaş ve renkleri seçerek efil efil bir yaz geçirebilirsiniz. 42 • S İ M İ T S A R AY I GÜNEŞ TULGA ILE TASARIM DÜNYASI [email protected] S İ M İ T S A R AY I • 4 3 A slında yaz aylarında şık olmak, kışa göre çok daha basit. Ferahlatıcı püfür püfür kumaşlar, birbirinden serin, hafif, bol kesimli kıyafetler. En önemli nokta doğru renk, kesim ve kumaşı uygun bir şekilde kombinlemek. Nasıl mı? İşte karşınızda sıcak yaz günlerini serin ve aynı zamanda şık atlatma tüyoları… Keten kumaşlar Yaz sıcakları etkisini gösteriyor ve bizler de korunmak için çeşitli çözümlere başvuruyoruz. Sıcaktan korunmak için en hafif giysilerimizi giyiyor, klimalı ortamlarla karşılaşınca şoka uğruyor, yaz günü üşütüyor ya da tutuluyoruz. Özellikle cereyanda kaldığımız zamanlar için keten kumaşlar önem kazanıyor. Kaliteli keten kumaşların tıpkı bir sünger gibi nem çekme özelliğine sahip olduğunu çoğunlukla bilmiyoruz. Yüzde 100 keten kumaşlar yüzeyleri büyük gözenekli oldukları için cildin nefes almasını ve terin buharlaşmasını kolaylaştırır; vücudu serin tutar ve nemi ortadan kaldırırlar. İçinde sentetik bulunmayan bu doğal kumaşların tek dezavantajı, çabuk kırışmalarıdır. Keten gibi duran kumaşlara da piyasada sıkça rastlıyoruz. Sentetik oranı yüksek bu giysiler fazla kırışmaz ama tenimize de nefes aldırmaz, bunlardan uzak durmanızı tavsiye ederim. Bu doğal olmayan kumaşlara keten lifi özelliği kazandırılır. Bu tür kumaşlar aynı keten gibi görünür, daha serttir ama sunidir ve çok terletirler. Tek iyi tarafları, daha az kırışmalarıdır. Yüzde 100 keten kumaşlar ise daha önce belirttiğim gibi çabuk kırışır, lakin daha şık ve tok durur. Keten kıyafetleri seçerken etiketini dikkatle inceleyin, polyester gibi karışımlar ütüyü kolaylaştırır belki ama ne kadar sağlıklı olduğuna siz karar verin. 4 4 • S İ M İ T S A R AY I Elbiselere güzel dökümü veren ipektir. İpek kumaşları özellikle akşam saatlerinde giyebilirsiniz, bu sayede kıyafetinizi güneş lekelerinden korumuş olursunuz. Keten giyerken baştan aşağı buruşuk görünmek istemiyorsanız, keten tercihinizi ya üst ya da alt giyimden yana kullanmanızı öneririm. Baştan aşağı keten giyerseniz, özellikle formal giyimde üzerinize çuval geçirmiş etkisi yaratabilirsiniz, benden söylemesi… Pamuklu kumaşlar İşte yazın kurtarıcı kumaşlarından biri daha! Yüzde 100 pamuklu giysilerin nem tutma özellikleri oldukça yüksektir, onlarla terlemezsiniz. Güneş Tulga İle Tasarım Dünyası Özellikle iç giyimde pamuklu kumaşları tercih etmeniz sağlık açısından önemlidir. Sağlıklı ve esnektirler, elde yıkanabilirler. Ancak bu tür giysileri ıslak bırakmayıp hemen asmalı ve kurutmalısınız. Pamuklu ürünlerin en büyük dezavantajı çabuk eskimeleridir. Yazın her gün giydiğimiz kıyafetleri sık sık yıkamak isteriz, lakin pamuklu kumaşlar çok yıkanınca eski yüzlü hale gelirler. O yüzden lekeli kumaşları, önce deterjanlı soğuk suya bastırın ve biraz beklettikten sonra yıkayın. Kumaşta herhangi bir görünür kir ve leke yoksa yıkamak yerine dışarıda havalandırın. Kurutmak ve havalandırmak için de her zaman gölge yerleri seçin, güneş kumaşlarınızı soldurmasın. Poplin Poplin kaliteli pamuklu bir kumaştır. Bluz ve gömlekler için uygundur. Aman etikete dikkat edin! İçinde sentetik bulunan kumaşlardan dikilmiş giysileri seçmeyin. Poplin kumaşlarla yaz aylarını rahat geçirirsiniz. İnce ve hafif oldukları için hem yer kaplamaz hem de terletmezler. Şile bezi Şile bezi de pamuklu bir yapıya sahiptir, giyildiğinde hafiflik ve ferahlık hissi verir. Şile bezi, el tezgâhlarında, pamuk ipliğinden dokunur ve Şile’ye özgü bir kumaştır. Tenimizin terini emme özelliğinden ötürü sağlıklı bir üründür. Rahat, hafif, ucuz, sağlıklı doğal bir giysi olma özelliğiyle geniş kullanım alanına sahiptir. Genellikle Pamuklu kumaşlar her zaman serin tutar. krem ve beyaz renklerde dokunur ve yaz sıcakları için çok uygundur. İpek kumaşlar İpek kumaşlar çok sağlam ve esnektirler. Çekmez, kolay kolay buruşmaz ve çabuk kururlar. Kumaşlar arasında en emici olanı ipektir. Yazın serin, kışın da sıcak tutma özelliği vardır. En rahat kumaşlardan biridir. Elbiselere güzel dökümü ipek verir. Farklı renkler çalışılabilir, parlak veya mat dokulu olabilir. Leke tutmaz, hafiftir ve bu nedenle az yer kaplar. Sık sık bavul toplayanlar için idealdir. İyi bakıldığı takdirde uzun yıllar güzelliğini korur. Ham ipekten üretilmiş bluz ve gömlekler sizi yaz aylarında serin tutar, lakin güneşten İnce ve hafif poplin kumaşlar hem yer kaplamazlar hem terletmezler. S İ M İ T S A R AY I • 4 5 oluşabilecek lekelerden korumak gerekir. İpek kumaşları özellikle öğle saatlerinde güneşin dik ışınlarından korumalı ve yaz gecelerinde tercih etmeli... İpekli kumaşı ütülerken fazla ısıya karşı üzerine tülbent serilmelidir. Akıllı kumaşlar Son yıllarda tekstilcilerin keşfettiği terletmeyen, koku yapmayan, kırışmayan, vücut ısısını dengeleyebilen ‘akıllı kumaş’ adında kumaşlarla karşılaşıyoruz. Bu kumaşlar yaz sıcakları için idealdir. Açık havada çok bulunduğumuz ortamlarda UV ışınlarından da koruyan bu kumaşları tercih edebiliriz. Önerim ‘mikrofiber’ kumaşlardır; bunlar serin, yumuşak ve bakımı kolay kumaşlardır. Yaz kıyafetlerinde renk seçimi de önemlidir. Isıyı ve güneş ışınlarını doğrudan çeken renklerden uzak durulması gerekir, çünkü bu renkler sebebiyle çabuk terleriz. Açık ve pastel renkler sağlık ve şıklık açısından doğru tercihtir. Beyaz, kırık beyaz, bej, krem, toz pembe, açık sarı, bebek mavisi, su yeşili gibi renkler sıcak yaz günlerinde, doğru kumaş ve kesim seçimi ile kombinlendiğinde yazı serin geçirmemizi mümkün kılar. Keyifli ve sağlıklı bir yaz dilerim, yine görüşelim… SEYAHAT Beyaz geceler, St. Petersburg’un tarihi dokusuna bambaşka bir hava katıyor. Gecenin beyaza büründüğü şehir St. Petersburg Sıkı bir gezginseniz ve Rusya’ya gitme planınız varsa seyahatinizi mutlaka beyaz gecelere göre ayarlayın ve St. Petersburg’a gidin. Güneşin hiç batmadığı bir günde, St. Petersburg sokaklarında dolaşırken sizi durdurabilecek tek şey, enerjinizin vücudunuzu ne kadar süre ayakta tutacağı… S İ M İ T S A R AY I • 47 SEYAHAT H iç, “Keşke bugün hiç bitmese” dediğiniz oldu mu? Eğer olduysa, St. Petersburg’a giderek hem mükemmel bir şehri dolaşabilir hem de bu dileğinizin gerçekleşmesine tanık olabilirsiniz! Zira St. Petersburg’da 25 Mayıs – 16 Temmuz tarihleri arasında yaşanan beyaz gecelerde güneş hiç batmıyor. Sadece 1-2 saatliğine yok oluyor, o sırada da hava kararmıyor. Beyaz gecelerin yaşandığı günlerde gelen turistlerle beraber iyice kalabalıklaşan şehirde herkes özelikle nehir kıyısındaki kafe, restoran ve barlara akın ediyor. 22 Haziran’da gündüz uzunluğu 19 saati buluyor ve şehirde kutlamalar, havai fişek gösterileri düzenleniyor. Kuzeyin Venedik’i Beyaz geceler, birçok Kuzey Avrupa şehrinde yaşanıyor ama emin olun ki Rusya’daki St. Petersburg’a yakıştığı kadar başka hiçbir şehre yakışmıyor. St. Petersburg’a bu kadar yakışmasının nedeni ise Neva Nehri’nde yer alan 42 adanın üzerine kurulu olan ve köprülerle birbirine bağlanan şehrin birçok mimari harikaya ve eşsiz bir şehir kültürüne sahip olması. Kanallar ve nehir kollarıyla bezeli yapısıyla ‘Kuzeyin Venedik’i’ olarak adlandırılan St. Petersburg, 1703’te, Çar Büyük Petro tarafından Rus Çarlığı’nın Avrupa’ya açılan kapısı olarak kurulmuş. Şehre gittiğinizde bu stratejinin 4 8 • S İ M İ T S A R AY I gerçekten de tuttuğunu görüyorsunuz çünkü Rusya’da olmanıza rağmen Avrupa kültürünü tüm ağırlığıyla hissedebiliyorsunuz. Geniş caddeleri ve birbirinden güzel köprüleriyle St. Petersburg oldukça düzenli bir şehir. Avrupa ve Rus mimarisinin sentezinden oluşan şehri dolaşmak beyaz gecelerde çok daha güzel çünkü şehrin tüm detayının tadını, günün her saatinde çıkarabiliyorsunuz! Çok sayıda tarihi yapıya ev sahipliği yapan St. Petersburg’da mutlaka görmeniz gereken yerleri sizler için derledik… Ermitaj Müzesi Dünyanın en büyük ve en eski müzelerinden biri olan Ermitaj dünyanın Nevsky Caddesi en büyük resim koleksiyonuna sahip. Müzede Rembrandt, Picasso, Gauguin, Matisse, Renoir gibi sanatçıların eserlerinin bulunduğu yaklaşık üç milyon eserden oluşan bir koleksiyon var. Ancak bu eserlerin sadece küçük bir kısmı sergilenebiliyor. Müze, Rus Çariçesi II. Katerina’nın bir İngiliz tüccardan borçları karşılığında aldığı 250 sanat eseri ile kurulmuş. Ermitaj, biri Rus çarlarının kışlık sarayı olmak üzere altı tarihi yapıdan oluşuyor. Neva Nehri Ermitaj Müzesi 74 kilometre uzunluğundaki Neva Nehri için St. Petersburg’un simgesi Neva Nehri diyebiliriz. Neva’da yapacağınız bir nehir gezisi St. Petersburg ziyaretinizi unutulmaz kılabilir. 42 ada üzerine kurulu şehrin arasında dolaşan Neva’nın onlarca kolu bulunuyor. Adaların birbirine bağlantısını yaklaşık 400 köprü sağlıyor. Nehir üzerindeki bazı köprüler Ermitaj Müzesi’ndeki sanat eserleriyle yarışabilecek güzellikte. Nevsky Caddesi 4.5 kilometre uzunluktaki Nevsky, St. Petersburg’un en turistik caddesi. Çok sayıda kanalı keserek Neva Nehri’ne kadar uzanan cadde, şehir turlarının da başlangıç noktası. Cadde boyunca birçok ünlü mağaza, güzel restoran ve şık kafe bulunuyor. Nevsky Caddesi, St. Petersbug’un en eski ve önemli mimari yapılarıyla bezeli. Bunlardan biri de Kazan Katedrali. Voskresenia Khristova Kilisesi Mükemmel bir mimari eser görmek istiyorsanız Voskresenia Khristova Kilisesi’ne mutlaka gitmelisiniz. Masallardan fırlamış gibi bir görüntüye sahip olan kilise II. Alexander’ın öldüğü yerde, oğlu III. Alexnder tarafından yaptırıldı. İçi mozaiklerle süslü kilisenin yapımına 1883 yılında başlanıp, 1907 yılında tamamlandı. SEYAHAT Vasilevsky Adası Vasilevsky Adası I. Petro tarafından inşa edilen Vasilevsky Adası’nda Bilim Akademisi ve Petersburg Üniversitesi’nin yanı sıra eski depo ve gümrük binalarından dönüştürülmüş pek çok müze, enstitü ve kütüphane bulunuyor. Kazan Katedrali Nevsky Caddesi üzerindeki Kazan Katedrali’nin mimari yapısı, klasisizm özelliklerini taşıyor. 1801–1811 yılları arasında Mimar Voronihin’in projesine göre yapılan Katedral Rus İmparatorluğu’nun Napolyon karşısında zafer kazanması anısına, Roma’daki San Pietro Bazilikası’ndan esinlenilerek inşa edildi. Napolyon’un Rusya’yı işgali sırasında büyük direniş gösteren Rus ordusunun Kazan Katedrali başkumandanı Mihail Kutuzov 1813 yılında, Katedral’e defnedildi. Aziz İsaak Katedrali Dünyanın en büyük Ortodoks Kilisesi olan Aziz İsaak Katedrali Mimar A. Montferrand tarafından yapıldı. Finlandiya’dan getirilen taşlarla inşa edilen katedralin inşasına 1818 yılında başlandı, 1858 yılında tamamlandı. Dünyanın en büyük kubbeli yapılarından biri olan katedral 11 bin kazık temel üzerinde yükseliyor. Katedralin tam 21.8 metre çapındaki kubbesinde 100 kilogram altın kullanıldı. Dış cephesinde 112 granit kolon bulunan Aziz İsaak Katedrali Rusya’nın ana katedrali olarak kabul ediliyor. Donanma Binası Şehrin simge binalarından biri olan Donanma Binası (Admiralteystvo Binası) altın kaplama kubbesiyle oldukça ihtişamlı bir yapı. St. Petersburg’un en eski binalarından biri olan yapı, Mimar A. Zakharov tarafından tasarlandı. 72.5 metre yüksekliğindeki bina şehrin en yüksek yapılarından biri. Üzerindeki altın yaldızlı gemi şeklindeki rüzgârgülü şehrin sembolü sayılan bina, Rusya’nın 5 0 • S İ M İ T S A R AY I Aziz İsaak Katedrali S İ M İ T S A R AY I • 51 SEYAHAT Tatar Camii Anichkov Köprüsü deniz gücünün büyüklüğünü sembolize ediyor. 19. yüzyıl başlarında inşa edilen bina, beyaz sütunları, rölyefleri ve çok sayıda heykelleriyle İmparatorluk dönemi mimarisinin ihtişamlı örneklerinden biri. Tatar Camii Petro Kalesi’nin hemen karşısındaki bir arazide temeli atılan Rusya’nın en büyük camisi olan bu yapı, 1913 yılında tamamlandığında zamanın Avrupa’daki en büyük camisiydi. Kule şeklinde 49 metre yüksekliğinde iki minaresi, 39 metre yüksekliğinde turkuaz renkli çinilerle süslü kubbesi ile dikkat çeken cami, Timur’un Semerkand’daki mezarı örnek alınarak yapıldı. Anichkov Köprüsü Birbirinden güzel köprülere sahip Petersburg’un en güzel köprülerinden biri. Köprünün her iki ucundaki ikişer heykelde bir atın ehlileştirilmesi anlatılıyor. Fontanka nehri üzerinden geçen ilk köprü özelliğini taşıyan Anichkov Köprüsü’nde mükemmel fotoğraflar çekebilirsiniz. Peter ve Paul Kalesi St. Petersburg yapılaşmaya bu kale ile başladı. Kale, Neva Nehri’nin kolları arasında kalan küçük bir 52 • S İ M İ T S A R AY I adada yer alıyor. Kalenin temeli 16 Mayıs 1703’de atıldı ve bu tarih şehrin kuruluş günü olarak kabul edildi. Kalede 1734 yılından bu yana devam eden bir de gelenek var. Her öğlen saat tam 12.00’de kaleden bir pare top atışı yapılıyor. Şehirde yaşayanlar bu top atışına göre saatlerine bakıp ayarlıyorlar. bzden 82 SİMİTSARAYI Röportaj Ayça Varlıer: DUBAI’DE ÂDETA MADONNA’YIM Dizi oyunculuğundaki başarısı, tiyatro oyunundaki performansı, çıkardığı müzik albümü ile çok yönlü bir sanatçı olan Ayça Varlıer, planlarını ve hayallerini dergimize anlattı. Ece Öziş Ü stlendiği bütün rollerde güçlü duruşunu rahatça sergileyen, ne tiyatrodan ne de müzikten vazgeçebildiği için yolu Amerika Birleşik Devletleri’ne düşen, kariyeri ise 11 Eylül saldırısı ile birdenbire yön değiştiren bir sanatçı Ayça Varlıer. “Gümüş” dizisindeki performansıyla yurtdışında da büyük bir hayran kitlesi kazanan Ayça Varlıer’ı “Behzat Ç”de daha da çok sevdik ve son olarak “Zeytin Tepesi”nde izledik. Ama o, televizyon dizilerinin yanı sıra yıllardır kapalı gişe oynayan tiyatro oyunu ve bir albümle taçlandırdığı müzik kariyeriyle sürprizlerle ve yeteneklerle dolu bir kadın. 11 Eylül saldırısı olmasaydı Hollywood’dan dönmeye niyeti de (gülüyor). Bu sebeple, 2003 yılında Türkiye’ye döndüm. 2003 yılından bugüne kadar da kendi ülkemde mutlu mesut yaşıyorum. Dansa düşkünlüğünüz annenizden mi geliyor? Annem bale öğretmeniydi. Hacettepe Devlet Konservatuvarı’nda Bale Bölüm Başkanlığı yaptı. Ablam da o sırada kolejde okuyordu ama benim aklım danstaydı. Annemin öğrencilerine sakladığı pabuçlarını alır, tütüleri giyer bale yapardım. Çocukluğum çok güzel geçti. Ankara’da yaşıyorduk ama yazları Çeşme’ye gidiyorduk. Arkadaşlarımla birlikte oyunlar oynardık, çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Ankara’daki evimizde bir da zaten Mimar Sinan Üniversitesi’nde ‘sahne-dekor-kostüm’ bölümünde okudu. Küçükken Ankara, İzmir, Çeşme, Antalya’da babam gitar çalar, annem dans ederdi. Annemin ve babamın arkadaşlarının eve geldiği eğlence dolu partiler hatırlıyorum. Hakikatten mutlu bir çocukluktu benimkisi. 16 yaşındayken Amerika’ya gitmeye nasıl karar verdiniz? Önce hayalini kurdum. Hatta günlük tutuyordum o yıllarda... Özgürlük Anıtı’nın resmini çizdim, uçaklar çizdim. “Ben gidiyorum; geleceğim, merak etme” diye notlar yazdım günlüğüme… Bir de şöyle bir durum var: 7 yaşımdayken İzmir’de ilkokulu “Aşk her dönemde değişiyor, her yaşta farklı oluyor” yoktu aslında. Nasıl mı oldu? Dilerseniz buyurun, kendisinden dinleyelim… Sizi sizden dinleyelim isteriz… Ayça Varlıer kimdir? 7 Mayıs 1977’de Ankara’da doğdum. 6-7 yıl Ankara’da yaşadıktan sonra İstanbul’a taşındık ve sonrasında 16 yaşımda, ABD’ye gitmeye karar verdim. Müzik, dans ve tiyatro hastasıydım. Konservatuvar sınavlarına girdim ve 10 yıl boyunca ABD’de okudum. Sonra Harvard Üniversitesi’nin Moskova Sanat Okulu ile birlikte yapmış olduğu bir master programında oyunculuk eğitimi aldım. 11 Eylül saldırıları hayatımda bir dönüm noktası oluşturdu. Eğitimim bitmişti, yeşil kartım yoktu, çalışma vizem yoktu terasımız vardı; terasta ablamla sürekli bisiklete biner, yaramazlıklar yapardık. Ablam beni o zaman sevmiyordu, çok kıskanıyordu, onu hatırlıyorum. Bir keresinde de annem, ablamı beni boğarken bulmuş. Ben hatırlamıyorum tabii; bir yaşımdaydım (gülüyor). Benden beş yaş büyüktür. Şimdi en yakın arkadaşım, ayrılmaz ikiliyiz. Hatta beraber çalışıyoruz. Babanız peki… Babam Ankara zamanındayken Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışıyordu. Sonradan özel sektöre geçti. O zaman da ODTÜ’de Ekonometri dersi veriyormuş, ben küçüktüm hatırlamıyorum tabii. Babam gitar çalardı. Ablam da resme yatkındır. O 5 4 • S İ M İ T S A R AY I okuyordum. Okuldan döndüğümde anneme yurtdışı maceralarımı anlatıyordum. “Anne bugün İtalya’ya gittim. Çok yoruldum ama bak sana İtalya’dan silgi getirdim…” Bir başkasında; “Bugün Fransa’ya gittim, bugün Hindistan’a gittim” diyordum. Annem de bu oyunuma uyuyordu, “Canım benim, bugün neler yaptın?” diye soruyordu. Hatta bu durumu bir pedagoga da anlatmış. Sonra bir gün “Anne ben çok yoruldum; artık gezmeyeceğim, ben burada kalıyorum, merak etme, sen beni düşünme, ben artık İzmir’deyim” dediğimi hatırlıyorum. Sanırım böyle başladı benim macera dolu bir hayat sürme isteğim. Ayça Varlıer, sürprizlerle dolu bir kadın. O nedenle bu röportajın sizi şaşırtacağına emin olabilirsiniz. Röportaj “Amerika’ya gideceğim” düşüncesi 13 yaşımda oluştu; kararlıydım, hakikaten gidecektim. Bu hayalimi 16 yaşımda gerçekleştirdim zaten. Çok iyi bir ailenin yanında kaldım, çok şanslıydım ve konservatuvarda istediğim okulu kazandım. Sonra gerisi geldi. Ben şanslı mıyım ya da öyle bir ailenin çocuğu olduğum için mi ne istediğini bilen bir insanım. Bence hepsi... Annem ve babam olmasaydı, onlar beni yönlendirmeseydi, bana inanmasaydı, ben kendime güvenmeyecektim, ne istediğimi bilemeyecektim Çocukluğunuzla ilgili unutamadığınız bir anınız var mı? Çok iyi hatırladığım bir anım var, aslında çok klişe bir hikâyedir. Şarkıcılık veya oyunculuk yapan hemen herkesin sahip olduğu bir anı. 5-6 yaşımdaydım; annemin elbiselerini, topuklu ayakkabılarını giyerdim. O zaman belime kadar altın sarısı saçlarım vardı. Ruj sürerdim. Merdivenlerden aşağı inerdim ve Çince veya İngilizce olarak, kendimce şarkı söylerdim. İzleyenler gülmekten ölürlerdi. İçimden “Niye gülüyorlar?” diye geçirirdim. Demek o yaşlarda varmış benim içimde yurtdışı merakı. Hiç başka bir meslek hayal etmiş miydiniz? 5 yaşımdayken Ankara’daki evde büyük ansiklopedilerin içinde kadavra resimlerine bakıyordum. Doktor olmak istemiştim. İnsanlar yaşıyorlar ve ölüyorlardı, içlerinde neler vardı? Çok gizemli geldi bana. Sonra balerin olmak istedim. Ama vücut yapım balerinlere göre iriydi, annem de bale eğitmeniydi ve istemedi. Müzikal tiyatroda okuduğum için bir 10 yıllık dans geçmişim var. Piyano ve şan eğitimi aldım. Peki, sahne tozunu ilk ne zaman yuttunuz? Harvard’da zaten mesleki olarak çıktım. ‘IV. Henry’ oyununu oynadık, sonra bir oyun daha oynadık. Ondan sonra Türkiye’ye geri döndüğümde ‘Batı Yakası Hikâyesi’ adlı müzikalde Anita karakterini oynadım. İki buçuk sezon oynadık. O da sonuçta Türkiye’de uzun soluklu sahne çalışmalarımın başlangıcıydı. Sonra ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’ ve ‘Leyla’nın Evi’ ki hâlâ devam etmekte; dördüncü sezona girdik. 438 ya da 440 oyuna ulaştık. Siz aynı zamanda bol ödüllü de bir oyuncusunuz. Çok var aslında ama nasıl geldi bu ödüller? ‘Leyla’nın Evi’ ile geldi. ‘Leyla’nın Evi’ni biz 2010 yılında sahneye koyduk Nedim Saban yönetmenliği altında, Tiyatro Kare bünyesinde. Zülfü Livaneli’nin ‘Leyla’nın Evi’ kitabından uyarlanan bir oyun. Şimdiye kadar 60 baskı yapan bir kitap, neredeyse 150 bin okuyucusu var ve çok bilinen bir kitap. Zülfü Livaneli’nin de eserleri bilindiği için ve edebi değeri de yüksek olduğu için oyunun duyulması, ilk 30-40 oyun bir orkestramı kurdum. Zaten ablamın eşi Türkiye’nin en iyi basçılarından biri Eylem Pelit ve albümün de aynı zamanda müzik direktörlüğünü ve aranjmanlarını yapan müzisyen. Onunla birlikte çalışma fırsatımız oldu. Caz kafelerde, caz barlarda, caz kulüplerinde, çeşitli VIP aktivitelerde, senfoni orkestraları eşliğinde yani hem müzikal tiyatro repertuvarından hem caz standartlarından, hem eskilerden, eski poplardan oluşmuş olan bir repertuvar oluşturdum ve bu böyle böyle gelişti. Kendi bestelerimi de zaten yapıyordum yedi- sekiz yıldır. Sonra o kendi bestelerimin üzerine gittim. Beş tane beste yaptım bu albüm için ve iki Alça Varlıer, müzikteki başarısıyla da dikkat çekiyor. debelendik ama gelenlerin çoğu kitabı okuyan seyirciydi. Çok beğendiler ve beğeni kazandıkça biz de oyunu oturttuk ve kulaktan kulağa böyle bir yayılma oldu, böyle çığ gibi büyüdü ve hâlâ biz şu anda kapalı gişe oynuyoruz. Müzik hayatınızda hep vardı ama albüm yapmaya nasıl karar verdiniz? Her şarkıcı zaten albüm yapmak ister. Albüm yapmak her profesyonel şarkıcının hayalidir. Benim de hayalimdi ama ben bunu 8-9 senede oluşturdum. Tohumlarını Türkiye’ye geldikten 1-2 sene sonra attım. Bu yıllar içerisinde de bu tip işlerde yer aldım, kendi 5 6 • S İ M İ T S A R AY I tanesi yeni, bir tanesi cover ve beşi bana ait olmak üzere toplam sekiz parça var. Çok da içimize sindi. Çok alternatif bir albüm zaten. Pop mainstream, pop soundu olan bir albüm değil. Her şey canlı çalındı, her şey akustik. Tabii elektronik gitarlar var ama akustik bazlı ve canlı çalınan bir albüm. Yaylılar canlı, aranjmanlar büyük bir titizlikle yapıldı ve çok üstünde durularak, emek verilerek, sevgiyle, aşkla hazırlanan bir albüm oldu. O yüzden de çok sevdim, çok içime sindi. İlk albümüm benim; bu olmalıydı… Uzun yıllarımı aldı; bir günde oluşan bir şey değildi. Birçok yapımda yer aldınız… Peki, bugüne kadar sizi en çok hangi rol zorladı? Ben, zorlayan roller seçerim. Yani kendimi geliştirebileceğim ve kendimden başka neler çıkarabileceğimi göreceğim rolleri seçerim. Bilgi dağarcığımda olup bir de üstüne ekleyebileceğim rolleri gelişimim için ayrıca önemserim. Zorlamayı kötü anlamda almıyorum. Ama hoşlanmadığım, en zor rol; sevmediğim roldür. Birkaç kere başıma geldi. Ünlü olduğunuzu gerçek anlamda ilk ne zaman fark ettiniz? (Gülüyor) Dubai’ye gittiğimde. Orada istedi. Arabayla Montenegro’dan Dubrovnik’e gidiyorduk inanamadım yan arabalardan falan selam verenler vardı. Gazetelerde resimlerim çıktı… Ben tamamıyla tatil için, gitmişim; orada kafa dinleyeceğim, bir baktım gazetelerdeyiz, duymuş herkes… Hoşuma gitti tabii. Ne kadar sevildiğimizi, projenin ne kadar tuttuğunu görmek insanın hoşuna gidiyor elbette… Dubai’de de her şey muhteşemdi… Ben orada bir de 2-3 parça söyledim, mini bir konser verdim. 1000-2000 kişi vardı; çok keyifliydi. Hangi konularda eleştirilirsiniz? Ben bazen sertimdir. Unuturum bazen; böyle bir perde iner, sert mizaçlı Efsane dizi Behzat Ç.’den bir kare... Madonna’ydım adeta. İnanamadım… Tanınmak tabii ki hoşuma gidiyor, güzel ama… Ben unutuyorum bazen. Özellikle ‘Gümüş’te… Çok tutulmuştu dizi. Biz Songül ve Serdar ile tatile gitmiştik. Çeşme’de büyük bir ilgi gösterdiler bize. İnsan bir tuhaf oluyor. Yurt dışında nasıl bir ilgi var size karşı? Balkanlar’da mesela Dubrovnik’te de aynı şaşkınlığı yaşadım. Bana olan ilgiye inanamadım. ‘Gümüş’ biteli üç sene olmuş, 2011’de gittim ben Dubrovnik’e… Hakikaten inanılmazdı... Gümrük’teki polis memurları beni durdurup imza olduğumu söylerler; ben de “Hadi ya öyle mi?” derim, şaşarak. Hiç öyle değilimdir normalde. Ama bazen, demek ki, güçlü bir yapım olduğu için, güçlü bir duruşum olduğu için oradan kaynaklanan bir durum olabiliyor. O eleştiriler hep ona istinaden geliyor. Bir de kararsızlığım… Çok kararsızım. Ama kararlarım hakkında yaşım ilerledikçe daha bir sakinleştim. Kararsızlığıma annem, ablam deliriyorlar mesela (gülüyor). Başka vardır ama şimdi aklıma gelmiyor… Arkadaşlarıma, aileme sormak gerekiyor tabii… Sizi hayatta en çok ne korkutur? S İ M İ T S A R AY I • 57 Tabii ki sevdiklerimi kaybetmek… Yani onların olmayacağını düşünmek. Onlarsız yaşamak… Hayat felsefenizi nasıl tanımlarsınız?.. Tutkularınız, yaşam biçiminiz... Kaliteli yaşamak için uğraşıyorum, hayatımı kaliteli bir şekilde yaşamak istiyorum. Kendime iyi bakmaya çalışıyorum, sporumu yapıyorum, iyi besleniyorum, güzel dostluklar kuruyorum. Benim hayatıma kötü enerji veren, kötücül ya da o karanlık tarafına ait olan insanları hissettiğim zaman onlardan uzak durarak daha sağlıklı olduğumu hissediyorum… Daha uyanık olmaya çalışıyorum çünkü insanları çok seviyorum ben, hayvanları çok seviyorum. Bir dernek kurduk şimdi hayvanlar için “Bana Göz Kulak Ol” diye. Özge Özder ve Aslı Tandoğan ile ve güzel projeler geliştiriyoruz… Mesela yunus parklarının kapatılması için anti kampanyalar düzenledik ve bunu başardık. Bunun gibi projeler yapıp sesimizi duyurarak, bu joker kartımızı kullanarak daha çok kitleye bilinçlenmesi için ulaşmaya çalışıyoruz. Bu beni çok mutlu ediyor. Kafamı yastığıma koyduğum zaman daha mutlu uyuyorum; çünkü bunu yapabilecek gücüm var ve hep yaptım. Ablamın da derneği var. Konserler oluyor, onları bağış yapıyorum, finanse ediyorum, sokak hayvanlarına yardım etmeye çalışıyorum, çocuklarla ilgili projeler yapmaya çalışıyorum. Peki, aşk sizin için ne ifade ediyor? Ayça Varlıer aşkı nasıl tanımlar? Aşk her dönemde değişiyor, her yaşta farklı oluyor (gülüyor). Hep diyorsunuz ya ben hiç âşık olmadım… Yani ben diyorum bunu, bugüne kadar yaşadığım aşklar hep birbirinden farklıymış. Ben zaten müziği, oyunculuğu aşkla yaşayan biri olduğum için o aşk tabiri benim için tutku, sevgi, heyecan, macera, bilinmezlik, gizem, keşfetmek, istikrarlı olmak… Gerçek aşkı aradığım için ben evlenmedim mesela. Yani sağlıklı olan bir aşkı istediğim için buradayım ve hayata aşkla bakıyorum ve hayatı gerçekten aşkla yaşıyorum. Biraz mesnevi bakış açısı. 10 SAĞLIK SORUDA DETOKS Yaz mevsimi devam ediyor ama kısa bir süre sonra mevsim değişmeye başlayacak. Kışa girmeden vücudunuzu toksinlerden arındırmak için şimdiden bir detoks programı oluşturabilirsiniz. Dr. F. Sevil Özkan - Seven Klinik/ Ankara 1 ‘Detoks’kelimesi ne anlama geliyor? • Toksik ajanlara olan maruziyetin sonlandırılması (nikotin, alkol, kafein vb.), • Organik gıda tüketilmesi, • Şeker, yağ, tuz ve tatlandırıcı ilavelerinin kesilmesi, • Gıdaların doğal hallerine yakın tüketilmesi. Detoks diyetlerde ana hedef toksinlerden arınmak olsa da kilo kaybı da sağlanıyor. Detoks, vücudun toksin denen zararlı maddelerden arındırılması demek. Bu maddeler vücuda; soluduğumuz hava, yiyecek ve içeceklerden ya da ciltten giriyor. Kirli hava, sigara dumanı, deterjan, alkol toksik metaller ve çok daha fazlası vücuda zarar veren maddeler olarak sıralanabilir. 2 Detoks programları neleri kapsıyor? Detoks programları uygun bir diyeti, yani beslenme programı ile fiziksel ve ruhsal stresin azaltılmasını sağlayan rahatlama tekniklerinin kullanımını içerir. Detoks diyetlerinin prensiplerini şu şekilde sıralayabiliriz: • Vücudun doğal detoks mekanizmalarını (karaciğer, akciğer, bağırsak, lenfatik sistem) çalıştırmak için doğru gıdaların yenmesi, Vücudun doğal detoks mekanizmalarını çalıştırmak için doğru gıdaları yemelisiniz. 3 Hangi yöntemler kullanılıyor? En sık kullanımı önerilen yöntemler kolo hidroterapi, lenf drenaj, oksijen tedavisi, tuz terapisi, criocabin ve manyetoterapi. 4 Kolonhidroterapi nedir? Toksinlerin vücuttan atılmasında bağırsakların önemli rolü var. Kolonhidroterapi ile bu toksinlerin temizlenmesi hedefleniyor. Bu temizlik için kolonhidroterapi cihazı ile bağırsaklar beden ısısına yakın ve kısmi başınçlı su kullanılarak yıkanıyor. 5 Manyetoterapi nedir? Değişen manyetik alanların yarattığı sorunlar (stres, anksiyete, uykusuzluk, baş ağrısı gibi) manyetik alanların düzenlenmesi ihtiyacını gündeme getiriyor. Manyetoterapi girişimsel olmayan bir yöntem. Cihaz, 5 8 • S İ M İ T S A R AY I Dr. Sevil Özkan hakkında TED Ankara Koleji’nin ardından Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu, aynı üniversitede 'Anesteziyoloji ve Reanimasyon' ihtisasını tamamladı. Avusturya’da tamamlayıcı tıp alanında eğitimine devam eden Dr. Özkan, akupunktur, ayurveda, homeopati, bitkilerle tedavi, yoga, meditasyon, ozon tedavisi, kolonhidroterapi, medikal estetik ve güzellik uzmanlığı alanlarında eğitimini tamamladı. Vücudunuzdaki toksinlerden kurtulmak için belli dönemlerde detoks yapmalısınız. S İ M İ T S A R AY I • 59 SAĞLIK proplar yardımı ile vücudun doğal manyetik alanına uyumlu alanlar yaratıyor. Etkinliğini hücre zarında iyon alışverişini düzenleyerek yapıyor yani vücudun kendini iyileştirme gücünü aktive ediyor. 6 Tuz terapisi hangi durumlarda kullanılıyor? Mağara tuzlarıyla özel hazırlanan tuz odalarında havaya saçılan tuz zerreciklerinin solunması esasına dayanan tuz terapisinde kişiler 10 ila 30 dakika bu odalarda oturmak kaydıyla bu ortamı soluyor. Tuz terapisinin; stres, yorgunluk, uykusuzluk, öksürük, soğuk algınlığı, astım, alerji, anksiyete durumlarında kullanımı öneriliyor. 7 ‘Criocabin’ detoksta ne amaçla kullanılıyor? Dondurma tedavisi olarak da bilinen bu yöntem, azot gazı ile kabin içinde ani soğuk(-170° C) oluşturulması esasına dayanıyor. Kabin içine 30 saniye ile bir dakika arasında kalınıyor. Antiaging , stres, anksiyete , uyku bozuklukları, bağışıklık sistemi 6 0 • S İ M İ T S A R AY I güçlendirme, zayıflama, egzama, sedef hastalığı vakalarında kullanımı öneriliyor. 8 Hangi sıklıkta uygulanır? Yılda iki kez, birer hafta boyunca, kış ve yaz sonu. Detoks programlarında diyet ve bahsettiğim diğer yöntemlerin yanı sıra beslenme destekleri kullanımı da (vitamin, mineral, antioksidanlar gibi) öneriliyor. Tüm diyetlerde olduğu gibi detoks diyet ve programları da mutlak hekim kontrolünde uygulanmalı. Taze sıkılmış meyve sularının yararı büyük. 9 Günde kaç saati buna ayırmalı? Detoks programları sağlıklı yaşamın batıda vazgeçilmez parçası olarak kabul ediliyor. Genellikle kişiler bu bir haftalık süreçte ilgili ünitelere ne kadar zaman ayıracakları konusunda bilgilenmek istiyorlar. Bu süreç günlük iki saat olmalı. Uzun ve sağlıklı yaşam hepimizin hayali ise detoks programları da vazgeçilmezidir. 10 Örnek detoks beslenme programı Sabah kalkınca 1-2 bardak ılık su içine 3-4 damla limon damlatıp için. KAHVALTI: Yağsız peynir, Domates, 1 dilim kepek ekmeği, 1 bardak ıhlamur (şekersiz) KUŞLUK VAKTİ: 2 adet diyet kepekli bisküvi, 1 bardak taze sıkılmış portakal suyu ÖĞLE YEMEĞİ: Taze haşlanmış sebze tabağı (brokoli, kabak, Brüksel lahanası, karnabahar vb. ½ kâse yağsız ya da yarım yağlı yoğurt. Doymazsanız ızgara tavuk ya da balık. İKİNDİ: S İ M İ T S A R AY I • 61 1 bardak rezene çayı, 1 elma AKŞAM YEMEĞİ: Taze haşlanmış sebze tabağı (brokoli, kabak, karnabahar, bezelye vb.) ½ kâse yağsız yada yarım yağlı yoğurt. Doymazsanız ızgara tavuk ya da balık. YATMADAN ÖNCE: 1 bardak papatya çayı, açlık hissedilirse 1-2 kepekli bisküvi. Gün içinde en az 6-8 bardak su içilmeli. Detoks, doktor kontrolünde yapılmalı. Özellikle kronik hastalığı olanlar ve ilaç kullananların doktorlarına danışmadan detoks yapmamaları gerekir. SANAT Osmanlı minyatür sanatının günümüze ulaşabilen en erken tarihli örnekleri II. Murad’ın şehzadelik döneminde Amasya’da ve oğlu Fatih Sultan Mehmed’in saltanat yıllarında Edirne’de hazırlandı. 62 • S İ M İ T S A R AY I MINYATÜR Tarihi nakşeden sanat El yazması kitapları süsleyen minyatürler, bir zamanlar yasakların hüküm sürdüğü koşullarda, hayallere açılan birer kapı oldular. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, minyatürlerin can alıcı renkleriyle yüzyıllar öncesinde yaşanmış hikâyeleri, olanca gerçekliğiyle bize taşımaya devam etmeleri bunun kanıtı değil midir? Özer Sayın S İ M İ T S A R AY I • 6 3 SANAT M inyatür sanatı, insanların görsel bir bombardımana tutulduğu 20’nci yüzyıldan çok öncesinin görselliğini yansıtır. Yüzlerce televizyon kanalının 24 saat yayın yaptığı, insanların gazete ve dergilerin yanı sıra internet siteleriyle tuhaf bir görsel dünya içinde olduğu bugünlerde minyatürler bize ne anlatır? Karşımıza tesadüfen de olsa bir minyatür çıktığında, onu nasıl incelememiz gerekir? Bu soruların cevabını bulmak kolay değil… Fakat bu küçük resimler öylesine büyüleyici duruyor ki, onları artık uygulanmayan bir sanat dalı olarak görmek ve sanat mezarlığına kapatmak mümkün değil. Belki de minyatürler bize sabrı, kökleri yüzlerce yıl öncesine dayanan bir bilgeliği sunmaktadır, bütün sanat dalları gibi. Bu da az bir şey değildir elbette. Minyatür, çok ince işlenmiş, küçük boyutlu resimleri ve bu sanatı tanımlamak için kullanılan genel kavram. Etimolojik olarak kelimenin kökeni, Ortaçağ Avrupası’nda el yazmalarının bölüm başlarına yapılan süslemelerde baş harfleri vurgulamak amacıyla kullanılan kırmızı boya ‘minium’a kadar uzanıyor. Latince miniare kökünden türetilerek İtalyanca’ya ‘miniatura’, Fransızca’ya ‘miniature’ biçiminde geçen kelime, zamanla batı dillerinden Türkçe’ye minyatür olarak girmiş. Osmanlı’da doruk noktasına çıkmış olan minyatür sanatı, adının Latince kökenini yansıtırcasına bu coğrafyada ağırlığını kırmızı renge vermiş. Doğu minyatüründe anatomi, derinlik, ışık ve gölge de yok. Uzak ve yakındaki figürler aynı büyüklükte; daha doğrusu figürlerin önemine göre büyük veya küçük çizilir. Kendine has bir perspektif anlayışı olan minyatürlerde genellikle figürlerin önde olanları en altta, arkada olanları ise yukarıda gösterilir. Batı, dünyayı evrenin merkezine koyarken; doğunun bambaşka bir perspektif vardır; kaotik ve anlaşılmayan… Minyatürün tarihi İslam sanatının bilinen ilk minyatürlü yazmaları 11’inci yüzyıl 6 4 • S İ M İ T S A R AY I sonuna tarihlenir. Selçuklular’ın Mezopotamya’dan Anadolu’ya uzanan geniş bir coğrafyada yayılmalarıyla birlikte Türkler’in İslam minyatür sanatı üzerindeki etkinliği de artmaya başladı. Selçuklular’ın minyatür sanatında iki ülke arasındaki yakın ilişkilerden dolayı açık bir İran etkisi gözlemlenir. Bu dönemde Mevlana’nın da resmini yapan Aynüddevle gibi minyatür sanatçıları yetişmiştir. Osmanlı Devleti minyatüründe de devam eden İran ve Selçuklu etkisi, o kadar güçlüdür ki 18’inci yüzyıla kadar varlığını sürdürdü. Selçuklu döneminde hükümdarların yanı sıra; Mevlana ve müritlerinin desteğiyle Anadolu’da oluşturulan sanat ortamında da minyatürün önemli bir yeri vardı. 12’nci ve 13’üncü yüzyıllara ait ilk minyatür örneklerine Anadolu’nun çeşitli merkezlerinde hazırlanan eserlerde rastlamak mümkündür. Bu dönemde çevrilen Dioskorides’in ‘Materia Medica’ adlı botanik eserinin ‘Kitab el-Haşa’iş’ adıyla Süryaniceden Arapçaya çevrilmiş nüshası, minyatür içeren en Fatih Sultan Mehmed S İ M İ T S A R AY I • 6 5 SANAT erken talihli eser olarak kabul edilir. Osmanlı minyatürü, 11’inci yüzyıldan itibaren Türkler’in katkılarıyla ortaya çıkan Selçuklu resim üslubu ve 14’üncü yüzyıl başlarında Celayirliler ve Timurlular’ın hâkimiyetindeki İran topraklarında oluşturulan klasik İslam minyatürü üslubunun resim dili üzerine kurulmuş; erken dönemde Amasya’da yerli, daha sonra Edirne’de Timurlu ve Türkmenler için çalışan göçmen sanatçıların katkılarıyla gelişti. Osmanlı minyatür sanatının bilinen ilk örnekleri, başkentin Bursa’dan Edirne’ye taşınmasından sonraki dönemden kalmadır. Osmanlı minyatür sanatının erken örnekleri, kaynağını Selçuklu resim üslubundan alsa da; çağdaşı Timurlu ve Türkmen minyatür üsluplarının etkisi de hissedilmektedir. Osmanlı minyatür sanatının 6 6 • S İ M İ T S A R AY I günümüze ulaşabilen en erken tarihli örnekleri II. Murad’ın şehzadelik döneminde Amasya’da ve oğlu Fatih Sultan Mehmed’in saltanat yıllarında Edirne’de hazırlandı. Osmanlı minyatürlü yazmalarının günümüze ulaşabilmiş en eski tarihlisi ise Şair Ahmedi’nin ‘İskendernamesi’nin 1416 yılında Amasya’da kopya edilmiş bir nüshasıdır. Minyatürlü el yazmalarının hazırlandığı nakkaşhanelerin ilki, Osmanlı Devleti’nin ikinci başkenti Edirne Sarayında oluşturulmuştur. Batı’nın Osmanlı minyatüründeki etkisi Fatih Sultan Mehmet döneminde yazılmış eserlerden biri olan ve 1455’te Edirne’de gerçekleştirilen ‘Dilsuznâme: Gül ve Bülbül’ adlı edebi eser, o dönemde bile S İ M İ T S A R AY I • 67 SANAT Türkmen minyatürlerinin etkisini açıkça gösterir. 1465’te Amasya’da hazırlanmış olan tıp kitabı ‘Cerrahiyet-i Haniye’ daha başka bir anlayışı, taşra üslubunu sunar. seyirci içeriye çekimleşe çalışılmıştır. Tüm bu denemeler, Avrupalı sanatçıların bu dönemde bile minyatür sanatçılarını derinden etkilemeye devam ettiğini göstermektedir. İmparatorluğun başkenti İstanbul, yoğun bir minyatür faaliyetine sahne olmaktadır. Geniş görüşlü bir lider olan Fatih Sultan Mehmed, bilim ve sanata da büyük bir ilgi duymaktadır. Venedikli ünlü ressam Gentile Bellini’ye yağlıboya portresini, Constanza da Ferrara’ya da üzerinde büstü ve atlı portresi bulunan madalyonları yaptıran Fatih’in çabaları minyatür sanatını da derinden etkilemiştir. Resim sanatını İstanbul atölyelerine tanıtan batılı sanatçıların arkalarında bıraktıkları izler, Doğu geleneğiyle birlikte erken Osmanlı dönemi minyatür sanatı üslubunu oluşturan ilk adım olmuştur. Bu süreçte ortaya çıkan en ilginç eserler, minyatür üslubuyla yapılan portrelerdir. Türk portreciliğinin doğmasında da hiç kuşku yok ki, bu faaliyetlerin büyük etkisi olmuştur. Osmanlı portre ressamlığının ilk ürününü ‘Fatih Portresi’ ile Sinan Bey vermiştir. Fatih Sultan Mehmed, bu eserde bağdaş kurmuş oturur vaziyette resmiyetten uzak ve samimi bir durumda gösterilir. Fatih’in duyarlı kişiliğini başarıyla yansıtan portrede, padişah elinde tuttuğu gülü koklarken resimlenmiştir. Gerek yüzdeki hafif gölgelendirme, gerek kaftanın yakasının işlenişi, doğu ve batı üsluplarının yeni bir sentezini ortaya koymaktadır. Fatih’in ardından gelen, II. Beyazid’in hükümdarlığı esnasında Osmanlı minyatürü, çağdaş İslam hükümdarlarının himayesinde yaratılan üslubu takip eder. Fatih’in portrelerini bile saraydan uzaklaştıran II. Beyazid döneminde İstanbul Nakkaşhanesi’nde üretilen ‘Dimme’ ile ‘Hüsrev ü Şirin’ gibi yazmaların resimli nüshaları hazırlandı. Bu minyatürlerde mimari çizimlerle üçüncü bir boyut etkisi uyandırılmaya çalışılmış, manzara ve iç mekân ayrıntılarıyla II. Bayezid döneminin önemli resimli yazmalarından biri de Bursalı şair Uzun Fırdevsi’nin hükümdar ve bilge peygamber Süleyman’ın mucizelerle dolu yaşamını anlatan ‘Süleymanname’dir. Karşılıklı sayfalarda yer alan minyatürlerden birinde kubbeyle örtülü bir köşkte yüzyıla kadar devam edecek olan bir dekoratif üslup geliştirir. Bu dönemde Şiraz üslubunun yanı sıra Tebriz üslubunun etkileri, söz konusu minyatürlerin ayrıntılarına kompozisyon düzenlemelerine ve figürlerine yansır. Osmanlı minyatür sanatı, işte böylesi etkileşimler ve sanatçıların çalışmalarıyla sürekli evrim geçirerek 16’ncı yüzyıl ortalarından itibaren klasik üslubuna kavuşur. 17’nci yüzyıl başlarına kadar benimsenen bu üslupla resimlenen edebiyat, bilim ve tarihi konulu eserlerde metinleriyle bağlantılı tasvir kalıpları ve ifade biçimleri yaratılmıştır. Matrakçı Nasuh oturan Süleyman Peygamberi, diğeri de benzer bir köşkte oturan Belkıs’ı betimler. Oldukça ilginç ve İslam resminde örneğine rastlanmayan bu minyatürde iki kişinin maiyetindekiler evren tasvirleriyle alt alta dizilmiş yatay şeritler içinde gösterilmektedir. Yavuz Sultan Selim’in 1512’de tahta çıkmasıyla birlikte Osmanlı minyatürü için en verimli dönem başlamış sayılır. Yavuz’un doğu seferinin ardından İstanbul’a gelen farklı geleneklerden doğulu nakkaşlar, birlikte eser üretmeye başlayarak etkileri 16. 6 8 • S İ M İ T S A R AY I 16. yüzyılda yaşayan bu ünlü nakkaş, Osmanlı minyatür sanatında ilk kez manzarayı başka bir konunun yardımcısı olmaktan çıkararak, ana konu haline getirmiştir. Nakkaş, şehirlerin ve doğanın en çarpıcı yanlarını büyük bir gözlemcilikle yansıtmıştır. Renkler tasvir ettiği manzara ile büyük bir uyum sağlar. Osmanlı minyatürlerinde, zemin renklerinin değişik tonlarda kullanıldığını görürüz. Bunlar doğadan oldukça uzak olarak pembe, mavi, eflatun ve altın kullanılarak yapılmıştır. Matrakçı Nasuh, bazı tasvirleri için Avrupa deniz haritalarındaki kent betimlemelerinin biçim dilini örnek almışsa da; fethedilen kentleri, kale ve limanları kendine özgü bir formla resmetmiştir. O farklı bakış açılarından elde edilmiş görüntüleri yan yana getirerek şematik ve figürsüz manzaralar yapmıştır. Nakkaş’ın Kanuni’nin İran Seferini anlattığı eserin başına koyduğu İstanbul tasviri, en tanınmış eserlerinden biridir. Tam olarak kent planı ya da kuşbakışı çizim olarak niteleyemeyeceğimiz bu tasvir, 1530’lu yılların İstanbul’una dair en önemli görsel belgelerden biridir. 200’den fazla ev tasvirinin detaylı bir şekilde yapıldığı bu minyatür, oldukça şaşırtıcıdır. Kanuni Sultan Süleyman dönemi, Osmanlı minyatür sanatında pek çok yeniliğin denendiği bir dönemdir. Bu yenilikler arasında, tarihi olayları saptama anlayışının “şehnâmecilik” adıyla resmi bir görev halini alması da vardır. Bu anlayış içinde tarihi olaylar yazma olarak kayda geçirilirken, bir yandan da resimlenir. İmparatorluğun doğu ve batısındaki savaşlar, fetihler ve seferler, tahta geçişler, yabancı elçilerin kabulü, bayram kutlamaları gibi önemli olayların yanı sıra, bazen sultanın yalnızca tek bir seferi de ele alınabiliyordu. Bu tür eserlerin en önemlilerinden biri, Arifî’nin kaleme aldığı Şehname-i Al-i Osman’ın beşinci son cildi olan ‘Süleymannâme’sidir. Eser, 1520-58 arasındaki olayları ele alır ve Kanuni’nin tahta çıkışı, divan toplantısı, av partileri, elçi kabulleri, savaşları, oğullarının sünnet düğünleri şenlikleri ve Hıristiyan çocukların devşirilmesi gibi konuları tasvir eden minyatürler içerir. Bu dönem minyatürlerinin çoğunda olduğu gibi yalın bir düzenleme sunar. Ancak minyatürün yüzeyi çoğu zaman ana konuyu izlemeyi güçleştiren süslemeci motiflerle doldurulmuştur. Fakat bu özellik, tarihi olayların minyatürlerle yansıtılması konusundaki titiz yaklaşımın gelişmesiyle giderek eriyecektir. Tarihi olayları gerçekçi bir tavırla saptama anlayışı ise, artık Türk minyatür sanatının değişmez bir özelliği olarak gelenek haline gelmiştir. Bu eserde Topkapı Sarayı’nı gösteren minyatürler, önemli özellikleri ve genel görüntüsüyle sarayın bu dönemdeki durumunu yansıtan birer belge değerindedir. Kanuni’yi avlanırken gösteren sahne, figürlerin basit sıralanmasından oluşan yalın kompozisyon şemasına çok iyi bir örnektir. Belgesel değere sahip bir başka sahne ise devşirmelerin toplanmasını yansıtır. Olayın bütün ayrıntıları yansıtan bu sahne sayesinde, eser resimli bir belge niteliği kazanmıştır. II. Selim ve özellikle III. Murad zamanında en verimli dönemine ulaşan Osmanlı minyatürü bu dönemde Benim adım kırmızı Osmanlı minyatürünün gerçekçiliği ve belgesel niteliği, onu doğu ülkelerinin minyatürlerinden ayırır. Osmanlıların en sık kullandıkları kırmızı renktir. Osmanlı resminde İran’dakinden farklı olarak daha az ve saf renkler görülür. İran’da nakkaş süslü mimari, çiçekler, ağaçlar, dere ve renk renk donanmış bir doğa gösterirken bunlar Türk nakkaşını fazla heyecanlandırmaz. Çünkü nakkaş kentte yaşar ve minyatürlerinde kent yapılarına ve görüntülerine yer verir. Yapılar İran yapılarının renkli çinilerinden, zengin iç süslemelerinden yoksundur. S İ M İ T S A R AY I • 69 SANAT klasik üslubuna kavuşmuştur. Osmanlı minyatürü bu dönemde diğer İslam minyatürlerinin kalıpçı ve bezemeci anlayışından sıyrılıp gerçekçi ve yalın bir anlatıma ulaşır. Bu üslubun yaratılmasında Nakkaş Osman etkili bir rol oynamıştır. Mizahi bir üslup II. Osman’ın saltanat yıllarında eserler veren Nakşi’yle birlikte Osmanlı minyatür sanatının klasik üslubundan kopmaya başladığı görülür. Nakşi, kompozisyon düzenlemelerinde geleneksel kalıpları kullansa da figürleri deforme ederek sahnelere dinamizm ve mizah katmış. Onun kendine özgü üslubu, 1558 yılına kadar Osmanlı topraklarında yaşamış bilgin, şair ve şeyhlerin yaşam öykülerini anlatan Taşköprüzade Ebu’l-hayr İsamüddin Ahmed Efendi’nin biyografi türündeki eserinin Türkçe çevirisi olan ‘Tercüme-i Şakâ’ik Numâniye’de kendini iyice gösterir. Eserde Orhan Gazi’den Kanuni’ye gelene kadar tahta geçmiş tüm Osmanlı padişahlarının yanı sıra farklı kişilerin de portreleri bulunur. Bu minyatürlerde figürlerin başları ve sarıklarının vücutlarına oranla çok iri tutulduğu, yandan ve arkadan görünen figürlerde vücutların çarpıklaştığı, bu deforme edilmiş resimlerle esere mizah katıldığı görülür. nakkaşların önemli rolleri oldu. Aynı yüzyılın sonlarına doğru, tutkallı toprak boyanın guvaş ve suluboyayla değiştirilmesiyle birlikte bazı yazmalar geleneksel minyatür sanatını sonlandıran tekniklerle resimlendirildi. Bu dönemde tasvir, kitap sayfalarından duvar ve tuval yüzeylerine taşınmıştır. 19’uncu yüzyıl başladığında Osmanlı minyatürü önemini yitirmek üzeredir. Son kalan minyatür ustaları, yani nakkaşlar, gelenekten kopmadan batı etkilerini özümsemeye çalışarak eserler üretmeye devam ederler. Bu isimler, Tanzimat sonrası açılacak modern resim okullarının öncüleri olacaktır Minyatürden çağdaş resme Bir dünya devi olarak Osmanlı’nın eski önemini yitirmesiyle birlikte Batılılaşma sürecinin başlaması, minyatürün çağdaş resme doğru yönelmesinin de ortamını yarattı. 18. yüzyılda Osmanlı tasvir sanatının henüz geleneksel kimliğinden kopmadan klasik üslubun kabuğundan çıkarak yeni bir sanat anlayışını özümsediğini söyleyebiliriz. 19. yüzyıl başlarında yenileşme hareketleriyle birlikte minyatürde de batı resim sanatının etkileri görülmüş Modayı yansıtan albümler 17. yüzyılda yaygınlaşan bir minyatür uygulaması da hem saray hem de İstanbul’a gelen yabancılar için hazırlanan kıyafet albümleriydi. 18’inci yüzyıl başlarından itibaren Batılılaşma akımı sonucunda Avrupa resmi kurallarının değerlendirilmesiyle geleneksel teknikle gölgeli boyayan hacimli nesneler ve derinlik kazandırılmış unsurlarla üç boyutlu tasarımlar ortaya çıktı. Sözü geçen kıyafet albümleri, bu anlayış çerçevesinde hazırlanmaktaydı. Bu gelişmelerde dönemin ünlü nakkaşı Levni ve onun izinden giden İbrahim ve Abdullah Buhari gibi Minyatür nasıl yapılır? Minyatür yapılırken renkler üst üste sürülür, renklerin birbirine karışmaması için suyla inceltilmiş toprak boyalar kullanılırdı. 14’üncü ve 18’inci yüzyıllar arasında bu boyaları sabitleyebilmek için içlerine taze yumurta sarısı katılırdı, ancak bu boyalar kuruduktan sonra ikinci kez kullanılamamaktaydı. Bundan dolayı zaman içinde boyalara yumurta sarısı yerine tutkal karıştırılmaya başlanmıştı, bu teknikte suda eritilmiş tutkalın içine bir damla pekmez ya da iki damla üzüm suyu katılır, böylece boyalar kurusa bile istenildiğinde suyla eritilerek yeniden kullanılabilirdi. Minyatür yapımına uygun fırçalar, üç aylık beyaz kedi yavrusunun gıdı tüyünden yapılmış çok ince fırçalardır. Tüy kalem denilen çok ince fırçalar sayesinde çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları işlemek mümkündür. Kâğıtlar ise yumurtalı veya aharlı kâğıtlardır. Yumurtalı kâğıtlar, yumurta akı ile bir miktar şapın sıvılaşıncaya kadar çırpılmasıyla oluşan sıvının kağıda sürülmesi ile elde edilir... Aharlı kâğıtlar için de şekersiz nişastadan yapılan yoğun bir sıvı kullanılır, bu karışım kâğıda sürülür ve kurutulur. Bu kâğıtlara yapılan minyatür daha parlak görünür. Minyatürde işlenecek konu, önce çok ince kıllı fırçalarla kiremit rengi boya ve sepya mürekkebi ile kâğıda çizilir, boyama işleminden önce renklere saydamlık kazandırmak için de bu yüzeyin üzerine bir kat da altın tozu sürülür sonra diğer renklere geçilirdi. 70 • S İ M İ T S A R AY I ve yerini yavaş yavaş çağdaş resme bırakmıştır. Her zaman ayrıcalıklı bir yere sahip olan Osmanlı minyatürleri, belgesel değer taşımaları ve tarihi konulu eserlerdeki gerçekçi yaklaşımıyla değerlerinden hiçbir zaman kaybetmemişlerdir. Osmanlı’nın imparatorluğuna dönüşmesinden itibaren toplumsal ve sosyal hayatı yansıtmaya başlayan minyatürler, neredeyse 600 yıllık bir toplumun röntgenini verir bize. Bu yüzden sosyoloji, kültür tarihi gibi alanlarda yapılan birçok araştırmada yararlanılan görsel belgeleri oluşturmalarının yanı sıra modern Türk resmine de kimi zaman esin kaynağı olmuşlardır. Perspektiften uzaklaşın Tasvirlerde tek boyut olması, eserlerde derinlik kavramının bulunmaması; minyatür sanatının estetik kurallarıyla yakından ilişkilidir. Osmanlı minyatüründe sanılanın aksine; perspektif resmin içine saklanmıştır. Minyatürde zaman algılaması da oldukça farklıdır. Zaman, değişik renk tonlarının kullanımıyla yansıtılır. Geceyi anlatmak için koyu lacivert, gündüzü anlatmak için altın gibi renkler tercih edilir. Güneşin batışı ve doğuşu ise açık maviyle simgeleştirilir. Minyatürlerde her bir renk, farklı bir olayı ifade eder. Minyatürün asıl amacı izleyiciye bir olayı anlatmaktır. Minyatürler dönemin örf ve âdetlerini gözler önüne serer. İnsan figürlerinin giyim ve kuşamında olduğu kadar, gündelik hayatta kullanılan eşyanın altın veya gümüşle işlenmesi, minyatür sanatının özelliklerinin başında gelir. Altın ve gümüş, zemin rengi olarak da oldukça sık kullanılmıştır. Pek çok minyatürde, gökyüzü tamamen altın olduğu gibi, deniz ve akarsular gümüştendir. Gölge ve ışığın dikkate alınmadığı minyatürde sınırlar çizgilerle belirlenir. Bu yüzden çizgilerle belirtilmemiş hiçbir obje minyatürde yer almaz. Minyatürlerde genel yerleşim ise kuşbakışıdır, aynı resimde üç dört farklı bakış açısı bile görülebilir. Figürlerin birbirini kapatmayacak şekilde dizildiği Osmanlı minyatüründe insan figürlerinin büyüklüğü, önem derecelerine göre belirlenir. Renklerin ışıkgölge etkisinden bağımsız olarak kullanıldığı minyatürlerde mesafe farkı gözetmeksizin bütün detaylar en ince ayrıntısına kadar işlenir. Öyle ki, kaş ve kirpiklerin tek tek boyanmasına varacak kadar; ayrıntıların tamamı yansıtılmaktadır. Gözlemin ön planda tutulduğu Osmanlı minyatür sanatında fantezi ve soyutlama da etkileyici bir uyum içinde kullanılır. Doğanın aynen resmedilmesinden kaçınan Osmanlı nakkaşları, bu nedenle kendilerine özgü bir üslup geliştirmişlerdir. Doğada kullanılan bitkilerin vurgulanması gereken kısımları, renklerin tonu veya boyanın kıvamıyla gösterilmiştir. Minyatürlerdeki doğa düzenlemelerinde ise genellikle iki farklı amaç vardır. İlk olarak topoğrafik yapının aslına uygun bir şekilde yansıtılmasıdır. Doğanın minyatürlerdeki ikinci kullanım ise kompozisyona yardımcı bir unsur olarak tercih edilmesinden S İ M İ T S A R AY I • 71 kaynaklanır. Örneğin hükümdar ve çevresindekileri gösteren bir tören sahnesinde doğa ikinci planda olduğu için burada bir iki ağaç veya bitkinin kullanılmasıyla yetinilir. Zira konunun ana unsuru hükümdar ve onun yanında olan kişilerin giyim ve kuşamları olduğu kadar, sahnenin içeriğidir. Kompozisyonda vurgulanacak olan ana nokta bir olayın anlatımıdır. Bu nedenle doğa ikinci planda kalır. İç ve dış mekânların bir arada gösterildiği çizimler ise modern mimarî kesitlerin usul ve kaidelerine benzerlik özellikler taşır. Osmanlı minyatürlerinde genellikle hayal ürünü şekil ve manzaralar yoktur. Aynı şekilde İran minyatürlerinde sıkça kullanılan ağır bir tezhibe Osmanlı minyatüründe yer verilmemiştir. Portre ressamcılığı Osmanlı minyatür sanatının önemli konularından biri padişah portreciliğidir. Sinan Bey ve Şiblizade Ahmed’in yapıtlarıyla Fatih döneminde ilk örneklerini vererek Nigari, Nakkaş Osman, Nakkaş Hasan, Ahmed Nakşi, Hüseyin İstanbuli, Levni, Refaili ve Kapıdağlı Konstantin’in yönlendirici çabalarıyla 19’uncu yüzyıl sonlarına değin önemini yitirmeden sürmüştür. Hint ve Moğol minyatürleri dışında hiçbir doğu ülkesinde Osmanlı’daki kadar portre yapılmamıştır. Portrelerde kişisel hatlar ve portresi yapılanın sosyal statüsünü belirleyen özellikler üzerinde durulmuştur. Doğu ve Türk minyatürlerinin bazı başka özellikleri de vardır. Bu minyatürlerin çevresi çoğu kez ‘tezhip’ denen bezemeyle süslenirdi. Minyatürde suluboyaya benzer bir boya kullanılırdı. Çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları işlemek için yavru kedilerin tüylerinden yapılan ve ‘tüy kalem’ denen çok ince fırçalar kullanılırdı. Boyama işi için de çeşitli fırçalar vardı. Resim yapılacak kâğıdın üzerine arapzamkı katılmış üstübeç sürülürdü. Renklere saydamlık kazandırmak için de bu yüzeyin üzerine bir kat da altın tozu sürüldüğü olurdu. LEZZETİN SIRRI Çikolatanın mutluluk tılsımı Bazı yiyecekleri yemeden önce kokusunu derin bir nefesle içimize çekmek isteriz. Çikolata da bunlardan biri. Kokusu bile insanı alıp götürmeye yetiyor. Mayalar’a bu leziz gıdayı buldukları ve kakao çekirdeklerine özenle baktıkları için teşekkür etmek gerek… Belgin Demirer Çikolata, Aztek dilinde kakao çekirdeklerinin havanda dövülürken çıkarttığı sesten dolayı ‘gürültü’ anlamındaki ‘choco’ ve ‘su’ anlamındaki ‘atle’ kelimelerinden oluşuyor. 72 • S İ M İ T S A R AY I S İ M İ T S A R AY I • 73 LEZZETİN SIRRI Dünya bu tadı seviyor! Çikolata kelimesi neredeyse tüm dillerde benzer şekilde söyleniyor. İşte size birkaç örnek… ÇikolataTürkçe ÇokollatëArnavutça CokoladaHırvatça ChocolatFransızca Chocolateİngilizce Choklad İsveçce Cioccolatoİtalyanca Coklat Endonezce ChokoreetoJaponca Üzeri fındıkla kaplı bir çikolataya hayır diyebilecek çok az insan vardır. 74 • S İ M İ T S A R AY I Ç ikolatanın anavatanı Latin Amerika’da And Dağları’nın etekleri… Kelime anlamı olarak Aztek dilinde; kakao çekirdeklerinin gürültülü bir şekilde havanda dövülmesinden dolayı, ‘gürültü’ anlamına gelen ‘choco’ ve ‘su’ anlamına gelen ‘atle’ kelimelerinden türemiş. Çikolatanın tarihinin, İspanyolların Amerika’yı keşfetmelerinden çok önceye, MÖ. 1500 yılına kadar gittiği sanılıyor. Eski Amerika uygarlıklarından Mayalar ve Aztekler için çikolata vazgeçilmez bir içecekti. Kakao kelimesi ise başka bir Amerika halkı olan Olmekler’den gelmiş. Mayalar için kakao ağacının manevi bir önemi de vardı. Zaten kakao ağacına 18. yüzyılda İsveçli bilim adamı Carl Von Linné (1707–1778) tarafından Yunanca ‘tanrıların yiyeceği’ anlamına gelen ‘Theoboroma Cacao’ ismi verilmesinin nedeni de bu öneme dayanıyor. Buna göre kakaonun Aztek ve Maya uygarlığında tanrılara ve krallara sunulan değerli bir içecek olarak kabul edildiği tahmin ediliyor. Bir başka tahmin de yine bu toplumların kakaonun tanrıların onlara verdiği bir armağan olduğunu düşünmeleri ve bu sebeple ona bu ismi vermeleri… Kakao ve çikolatanın Avrupa macerasına gelince… İlk olarak 1528 yılında Don Cortez isimli İspanyol bir denizcinin dikkatini çeken kakao çekirdekleri İspanya Kralı Ferdinand’ın huzuruna çıkarılır ve bu şekilde Avrupa kakao ile tanışır. Kakaodan yapılan bir içecek olan çikolata ise 1606 yılında İtalya’ya, 1615 yılında Fransa’ya, 1657 yılında ise İngiltere’ye yayılır. Ama o yıllarda son derece pahalı ve sadece zenginlerin tüketebileceği bir içecektir. Tarihçilere göre 1700’lü yılların başında sadece Londra’da 2 bin çikolata imalathanesi bulunuyordu. Latin Amerika yerlilerinden farklı olarak Avrupalılar, kakaonun içine süt ilave etmeye başlamışlardı. Çikolatanın katı hale gelmesi ise 19. yüzyılın ortalarında İngilizlerin, Hollandalıların ve İsviçrelilerin sayesinde oldu. 1828 yılında Van Houten adlı Hollandalı bir Kakao bitkisinin meyvesi. Kakao bitkisi en çok Afrika’yı seviyor usta kakao çekirdeklerini presleyerek elde ettiği yağı kimyasal bir işleme tabi tuttu ve bu yolla kakao tozu elde etti. İçilecek değil de yenilecek kıvamda ilk çikolata ise 1847’de Joseph Fry isimli bir İngiliz tarafından üretildi. 1875’te İsviçreli Daniel Peter sekiz yıllık bir çabanın ardından çikolatanın özüne yoğunlaştırılmış süt katmanın yolunu bularak bugünkü sütlü çikolatanın mucidi oldu. Çikolata Osmanlı topraklarında Avrupa’yı toplu ulaşım araçlarıyla gezen ilk gezgin olarak tarihe geçen İtalyan maceraperest Gemelli Careri, çikolatayı Osmanlı topraklarına getiren ilk kişi. Careri’nin 1693 yılında İzmir’de dostlarına ikram ettiği sıcak çikolata, Osmanlı topraklarındaki bilinen ilk çikolata deneyimi. Benzer bireysel tadımları saymazsak, S İ M İ T S A R AY I • 75 Kakao ağacını ilk kullananlar Latin Amerika yerlileri. Ama söz konusu ağacın en sevdiği yer Afrika kıtası. Kakao ağacı, Ekvator’un 10 derece kuzeyi ve 10 derece güneyi arasındaki sıcak ve rutubetli ekvator kuşağında yetişiyor. Kakao üretiminde ilk üç sırada Fildişi Sahili, Gana ve bir Asya ülkesi olan Endonezya yer alıyor. Dünyadaki kakao üretiminin yüzde 75’ini Afrika sağlıyor. Kakao ağacının üç farklı türü bulunuyor. Bunlar Criollo, Forastero ve Trinitario olarak adlandırılıyorlar. Kakao ağacı yıl boyunca altı aylık iki devrede çiçek veriyor. Bunlardan sadece birkaçı, doğal ya da elle olmak üzere dölleniyor ve en fazla kırk tanesi kakao meyvesi olarak büyüyor. Meyveler, uzunca ve yeşil renkli kavunlara benziyorlar. Çikolata ve ilgili ürünlerin temel maddesi kakao çekirdeği olarak karşımıza çıkıyor. LEZZETİN SIRRI Osmanlı’nın son zamanlarına kadar halkın çikolatadan haberdar olduğunu söylemek mümkün değil. Uzun süre, tıpkı Avrupa’da olduğu gibi, sadece sarayın ve saraya yakın seçkin kişilerin tadını bildikleri sıcak çikolata, oteller ve kafelerde sunulmasıyla tanınmaya başlandı. 1909 yılı Türk halkı için bir dönüm noktasıydı zira Avrupalı bir çikolata firmasının İstanbul Karaköy’de ilk satış ofisinin açılmasıyla çikolata Türkiye’de satılmaya başladı. Ardından 1927’de üretim Türkiye’ye taşınarak İstanbul Feriköy’de ülkenin ilk çikolata fabrikası açıldı. Sonrası ise malum; bugün Türkiye, çikolata sektöründeki markalarıyla her geçen gün daha da büyüyor. Temelde kakao, kakao yağı, şeker, lesitin ve vanilinden oluşan çikolata bitter, sütlü ve beyaz olmak üzere üçe ayrılıyor. Temel karışımdan ‘bitter’ adı verilen tadı biraz acı çikolata çıkıyor. Bu karışımın içine süt tozu ilave edildiğinde sütlü çikolata üretiliyor. İçinden kakao çıkarılıp daha fazla süt tozu eklendiğindeyse, beyaz çikolata elde ediliyor. Çikolatanın rengi içindeki kakao kütlesine bağlı olduğundan, kullanılan kakaonun oranı ve cinsi değiştikçe rengi ve tadı da değişiyor. Uzmanlara göre, iyi bir çikolata oda sıcaklığında sertliğini korumalı, ağızda ise erimeli. Eriyen çikolata ağızda tanecikler ya da madeni bir tat bırakmamalı. Kokusu mutlu etmeye yetiyor Middlesex Üniversitesi uzmanlarından Dr. Neil Martin’in yaptığı araştırma sonuçlarına göre, çikolatanın kokusu bile insanı baştan çıkarmaya yetiyor. Beyinde endorfin salgılanmasına neden olan çikolata, beyni rahatlatıp gevşetiyor ve mutluluk veriyor. Bu salgı kendimizi mutlu hissetmemizi sağlıyor. İnsan bedeni, çikolata yediğinde, âşık olduğu zamanlarda olduğu gibi hoş reaksiyonlar gösteriyor. Birçok meyveden daha fazla antioksidan etkili madde içeren kakao tohumlarında başlıca flavonoitler, mineraller (bakır, demir, kalsiyum, magnezyum, mangan, potasyum), vitaminler (A, B1, B2, B3, B5, C, E) gibi sağlığa yararlı birçok madde bulunuyor. Kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan serotonin ve mutluluk hormonu olan endorfin üretimini uyaran bu taneler yaptığımız işe odaklanmamızı da kolaylaştırıyor. Dolayısıyla yararlı maddeler içeren ve lezzetinden dolayı popüler olan kakao, araştırmacıların da yoğun ilgisini çekiyor. Çikolatanın kalbi koruyucu, bağırsakları yumuşatıcı, iştah açıcı, sinir sistemini uyarıcı, kolesterol düşürücü, cilt sorunlarını giderici etkileri de inceleniyor. Bu arada kakaonun işlem gördükçe etkisinin azaldığını, gerek tozunun gerekse çikolatanın migren ataklarını tetikleyebildiği ve alerjiye neden olabileceğini belirtelim… Şeker hastalığı gibi rahatsızlıkları olanların da çikolatayı doktorlarının izin verdiği ölçüde tüketmeleri son derece önemli… Ömrü uzatabilir mi? Harvard Üniversitesi’nde 8 bin erkek üzerinde yapılan araştırma, çikolatanın ömrü uzattığını da ortaya koydu. Çikolata yiyenlerin ömürlerinin en az bir yıl uzadığını belirten uzmanlar, bunu içindeki antioksidan maddelere bağlıyorlar. Çikolatanın içindeki yağ, üç kaynaktan geliyor: Kakao yağı, bitki yağları ve süt içindeki yağlar… Kakaonun içindeki ‘stearic asit’ içeren yağ bir çeşit doymamış yağ olarak dikkat çekiyor. Normal olarak, doymamış yağların da sağlığa ve özellikle kalbe zararlı olduğu biliniyor. Ancak kakao içindeki ‘Stearic asit’, vücuda girince ‘Oleic asite’ dönüşüyor. Aynen zeytinyağı içindeki Oleic asit gibi. Bu yağ türünün de kalbe çok faydalı olduğu görülüyor. Çikolatanın dişleri çürüttüğü gibi bir önyargı var. Oysa araştırmalar tam tersini gösteriyor. Kakao içinde bulunan bir bileşim, diş çürümelerini engelliyor. Kakao yağı içindeki bu bileşim dişi kaplıyor ve dışarıdan gelecek bakterileri engelliyor. Kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, çinko ve bakır gibi mineraller içeren çikolata, kanser ve kalp hastalıklarından korunmada olumlu etkiye sahip. Alman İnsan Beslenmesi Enstitüsü tarafından yaklaşık 19 bin yetişkinin beslenme alışkanlıklarının incelenmesiyle yapılan araştırmada, her gün 7.5 gram çikolata yiyenlerin tansiyonunun daha düşük olduğu, bu kişilerde kalp krizi ve felç riskinin yüzde 39 daha az olduğu tespit edilmiş. Ancak birçok faydasının yanında çikolatanın yağ ve şeker içeriğinin yüksek olduğunu unutmamak gerek. Çikolata, günlük beslenme içerisinde dikkatli tüketilmeli. Farklı bölgeleri farklı düzeylerde enerjiye gereksinim duyan beynimizin düşünce ve bellek faaliyetlerini yerine getirmesi, sağlıklı bir kan akışına diğer bir deyişle nörovasküler bağlantının sağlıklı olmasına bağlı. Nörovasküler bağlantıyla algısal yetenek ilişkisini araştırmak için ABD’de yaş ortalaması 73 olan ve bunama sorunu yaşamayan 60 kadın ve erkekle yapılan araştırmada, denekler 30 gün boyunca hiç çikolata yemedi, buna karşılık her gün iki fincan sıcak kakao içtiler. Bu sürede düşünme ve bellek testleri uygulandı, ultrasonla beyin kan düzeyleri ölçüldü. Testlerin sonucunda beyindeki kan akışında yüzde 8.3 oranında artış gözlendi ve test başında 167 saniye olan anımsama süresi uygulama sonunda 116 saniyeye düştü. Pazar araştırması yapan Çikolata nasıl saklanmalı? Çikolatanın saklanma koşulları 18-22 derecedir. Çok sıcak ve çok soğuk şartlarda bekletildiği takdirde formunda bozulma meydana gelir. Kesinlikle buzdolabında muhafaza edilmemelidir. Nem ise çikolatada biyolojik bozulmaya sebebiyet verir, bu nedenle ideal nem oranı yüzde 60-65 civarında olmalıdır. Çikolata çabuk koku alır. Bu yüzden çikolatanın kokulu ortamlarda bulunmaması gerekir. Güneş ışığı almayan ortamda muhafaza edilmelidir. Çikolatanın erime ısısı 32 derecedir. Vücut ısısı 36,5 olduğu düşünülürse uzun sure elde tutulan çikolata erir. S İ M İ T S A R AY I • 7 7 Nielsen’in verilerine göre Türkiye’de en çok bireysel tüketime yönelik kare, baton ve tablet formatında çikolatalar tüketiliyor. İkramlık çikolatalar ise en çok tüketilen ikinci çikolata. Ülkemizde çikolatanın en çok sütlü ve Antep fıstıklı çeşidi tercih ediliyor bunları fındıklı ve bitter çikolatalar takip ediyor. Danimarkalı Knipschildt tarafından üretilen Chocopologie’nin dünyanın en pahalı çikolatası olduğu belirtiliyor. 1999 yılında üretilmeye başlanan el yapımı çikolatada Fransız siyah truffle, dünyanın ünlü çikolata markası Valrhona’nın kakaosuyla kaplandı. Tanesi 250, yarım kilosu ise 2 bin 600 dolar! Evde çikolata yapmak çok zor çünkü çikolata yapımının her aşamasında belli sıcaklık değerleri gerekiyor. Yüksek sıcaklıktaki şiddetli karıştırma ve dövme işlemi için endüstriyel makineler gerekli. Bu aşamada çikolata karışımı karıştırılıp dövülerek hem havalandırılıyor hem de lezzet ve aroma gelişimi sağlanmış homojen çikolata hamuru elde ediliyor. KALIMERHABA Midilli, Yunan kültürünü her yönüyle yaşayabileceğiniz, Türkiye’ye çok yakın bir ada. 78 • S İ M İ T S A R AY I KOMŞUMidilli’ye selam Tüm Yunan adalarının belki de ortak özelliği, bize çok yakın olmalarına rağmen, aynı zamanda çok uzak hissi vermeleridir. Ada psikolojisini bir kenara bırakırsak kısa sürede başka bir ülkenin toprağına ayak basmayı seviyoruz. Tanıdık lezzetlerin farklı yorumları, komşuluğun getirdiği benzerliklerin yabancı bir kültürle harmanlanışı ilgimizi çekiyor. Hem ne yalan söyleyelim, son yıllarda Yunan adalarında tatil yapmak Türkiye’den daha ucuz… Öyleyse haydi rotamızı Midilli’ye çevirelim… Ataman Erkul SEYAHAT M idilli için çantalarımız hazır. Bazılarımız hemen Ayvalık’taki tur firmasına iki gün önceden pasaportlarını verip işlemlerini önceden yaptırarak bazılarımız ise adada vize alma düşüncesiyle yanına pasaportunu alarak yolculuğa çıkıyoruz. Ayvalık’tan kalkan Jale Tur’un feribotuna biniyor ve yaklaşık olarak iki saatlik bir gemi yolculuğuyla Midilli’ye ayak basıyoruz. Midilli, diğer kız kardeşleri gibi çok sıcak karşılıyor bizi. Öyle ki pasaport kuyruğu bitip ilk caddeye karıştığımızda vitrininde “Hoş geldiniz komşular” yazan dükkânlar görüyoruz. Midilli, Ege Denizi’nin kuzeydoğusunda bulunan, dağlık bir Yunan adası. Yunanistan’ın ana karasından çok Türkiye’nin Ayvalık ilçesine yakın olan ada, Girit ve Eğriboz’dan sonra Yunanistan’ın en büyük üçüncü adası. Midilli aynı zamanda Ünlü Yunan şairleri Alcaeus ve Sappho’nun da memleketi. Midilli’nin bizim için önemi ise 1467 yılında Barbaros Hayrettin Paşa’nın bu adada doğmuş olması. Midilli, son dönemde kapıdan vize uygulamasıyla Türk misafirlere büyük bir kolaylık sunuyor. Bu uygulamayla Ayvalık’taki tur firmasına önceden biyometrik fotoğraf ve pasaportunuzu yolladığınızda Ahmet Bey ve ekibi, sizin için tüm detayları organize ediyor ve 35 Euro’luk bir vize ücretiyle Midilli’ye ayak basabiliyorsunuz. Midilli Kalesi Yunanistan’ın en büyük üçüncü adası olan Midilli’ye günübirlik gelen turistler de var elbette ama ada için ideali 5 gün ila 7 günlük bir tatil. Biz adaya vardığımızda, valizlerimizi attığımız gibi Midilli Kalesi’ni fethetmeye karar verdik. Antik çağlarda bile limanı koruma özelliği sebebiyle önemli bir konumda bulunan tepedeki bu kale Cenevizliler ve Osmanlılar tarafından geliştirilmiş. İç kale olarak adlandırılan bölüm, düşman hücumlarında halkın toplanabilmesine olanak vermesi için hayli geniş tutulmuş. Midilli’deki taş yapıların güzellilği insanı büyülüyor. Zümrüt Ada Midilli Yunanistan’ın en yeşil adalarından biri, bu yüzden ‘Zümrüt Ada’ olarak da biliniyor. Adada bugün 12 milyon zeytin ağacı olduğu tahmin ediliyor. Zeytin ağaçları yeşilliğin en önemli sebeplerinden biri. Eski çağlarda adayı ziyaret eden Avrupalı seyyahlar bakın adanın yeşil örtüsünü nasıl anlatıyor: “Şimdiye kadar doğuda gördüğüm yerler içinde Midilli kıyıları kadar göze hoş gelen bir yer olmadığını söyleyebilirim. Çam ve meşe ağaçları dorukları taçlandırmakta. Denize kadar dağ yamaçları zeytin ormanlarıyla örtülü, bir karış kara toprak gözükmüyor. Her taraf yemyeşil çimlik çimenlik, bağlar ve portakal bahçeleriyle kaplı. Ağaçların arasından seçilen aşı boyalı evler çok bakımlı, köyler çok güzel. Ve bu yeşillik yakıcı yaz mevsimi süresince kalıyor.” Bugün de zeytin ağacı yönünden zengin olması ile birlikte çam, köknar, çınar, kestane, kayın ağaçları ile de bezeli olan Midilli’nin batı kesimi çorak, doğu kesimi ise zeytinlik ve çamlık ile kaplı. Ada, Yera (Geras) ve Kalonya (Kallonis) körfezleri ile çok sayıda 8 0 • S İ M İ T S A R AY I koylara ve burunlara sahip. Tarihe bakıldığında adada en eski çağlardan beri yaşam olduğu görülüyor. Adanın Karadeniz ticaret yolları üzerinde olması bu varoluşun temel sebeplerinden biri. Midilli Adası Fatih Sultan Mehmet’in 1462’deki fethine kadar sırasıyla Venedik, Ceneviz ve Bizans’ın elindeydi. 1913’teki Balkan savaşlarına kadar Osmanlı toprağı olan ada bu tarihten sonra Yunanistan topraklarına dâhil oldu. Gezmeye başlıyoruz Midilli adasında geçirilecek bir haftalık bir tatil, adayı baştanbaşa gezebilmenizi ve farklı yapıları tanımanızı sağlayacak. Ada turunda ‘Thermi’ bölgesi uğranması gereken ilk duraklardan biri. Bölgenin termal kaynaklar bakımından da zengin olduğunu öğrenmek gerçekten şaşırttı beni. Hatta 1700’lerden kalma Osmanlı termal otelinin restore edilip tekrar açılması için bir kampanya bile yürütüyor Midillililer. Yol üzerinde yer alan Osmanlı hamamı ve birkaç tarihi bina dışında, doğallığıyla öne çıkan bir plaja düştü yolumuz. Midilli’de sadece deniz yok, Kalabalık ve gürültüden uzak koylarda denizin tadını çıkarabilirsiniz. Taksiyaris Manastırı’na gelenler, fotoğrafının çekilmesi yasak olan Başmelek Mikael ikonası önünde dua ederek sağlık bulmaya çalışıyorlar. yeşille iç içe plajlar da var. Plajda biraz vakit geçirdikten sonra Taksiyaris Manastırı’nda aldık soluğu. Manastır, dünyada tek olarak bulunan üç boyutlu bir ikonaya sahip. Halen kullanılan manastırın şifa veren bir yanı olduğuna inanılıyor. Özellikle fiziksel engelli çok sayıda ziyaretçi ile karşılaşmamızın sebebi de bu inanış. Bu arada manastır ziyareti sonrası mutlaka lokma da yemelisiniz. Son derece lezzetli lokmaları tadıp enerji toplayabilirsiniz. Yemek ve eğlence Akşam vakti bizde mahalle arası diye tabir edilen bir tavernaya gittik. Kaldırım kenarına atılmış masalar üzerinde mezeler, deniz ürünleri, salatalarla ve canlı Yunan müziğiyle coştuk bu mekânda. En ilginç yan ise taverna sahibi hanımefendinin, zaman zaman garson, zaman zaman aşçı, zaman zaman ise şarkıcı olmasıydı. Gece yarısına kadar Yunanlı dostlarımızla sohbet edip eğlendik Midilli’de… Dünya miras kenti Midilli’de ilk andan beri adından övgüyle bahsedilen Petra ve Molivos’u gezmeye geldi sıra. Yaklaşık bir saatlik bir araba yolculuğuyla ulaştığımız S İ M İ T S A R AY I • 81 Molivos, dünya miras kentler listesinde yer alıyor. Molivos evlerinde asla modern yapı malzemeleri, örneğin çimento kullanılmıyor. Bir tepeye kurulmuş Molivos evleri klasik Rum evi yapısıyla dikkat çekiyor ve hepsi birbirinin aynı ya da çok benzeri bu evler uzaktan bakınca harika bir manzara oluşturuyor. Molivos limanında ise birbirinden başarılı Yunan restoranları, harika meze ve deniz ürünleriyle midenize bayram ettiriyor. Molivos’un ara sokaklarında mutlaka turlamalı, her evi ayrı ayrı incelemelisiniz. Bu arada Molivos’ta 5 SEYAHAT ??????????? Midillli’nin tarih kokan sokakları... yıldızlı olmasa da konforu son derece yerinde pansiyon ve butik otellerde konaklayabilirsiniz. Molivos’un da bir kalesi var. Hatta kalenin manzarası birçok yere kıyasla harika diyebilirim. Türkiye’ye en yakın olduğu nokta da burada zaten. Behramkale-Assos hizasına gelen bir açıyla Türkiye’yi de rahatlıkla görebiliyorsunuz bu manzarada. Molivos’un gece yaşamının ana duraklarından biri olduğunu da söylememizde yarar var. Çeşme Aya Yorgi’yi andıran birkaç gece mekânına uğranıp, yaz gecelerinin tadı çıkarılabilir Molivos’ta… Petra’da tarihin ışığında Molivos’tan sonraki durağımız ise Petra oldu. Petra Yunanca ‘kaya’ demek. Zaten Petra’ya gittiğinizde buraya neden ‘Petra’ dediklerini anlıyorsunuz. Küçük bir tatil kasabası olan Petra’nın tam ortasında yer alan kaya ve kaya üzerindeki kilise bu güzel diyarın simgesi. Sahil bandı ve denizi mükemmel olan Petra’nın kilisesine çıkmak için ise güneşin etkisini azalttığı saatleri, akşamüzerini 82 • S İ M İ T S A R AY I beklemenizi tavsiye ederim. Çünkü tam 114 basamakla çıkılıyor kiliseye. Bu arada manzaranın da harikulade olduğunu söylemekte yarar var. Merkezdeki duraklar Midilli merkeze döndüğünüzde ise şehir merkezinde rahatlıkla bir gün geçirilebilirsiniz. Eski çarşı olarak adlandırılan bölümdeki dar ara sokaklar ve taş binalar, Cunda ve Ayvalık’ı anımsatıyor. Bu arada eski çarşıda Kaldırım Restoran’a mutlaka uğranmalı. Deniz ürünleri başta olmak üzere mezeleriyle mideleri Seyahat tüyoları • Midilli’ye gitmeden arabanızı internet üzerinden kiralayabilirsiniz. Ada çok büyük ve anlattığımız tüm yerleri gezmek istiyorsanız bir arabanız olmalı. • Adanın merkezinde çok sayıda motosiklet göreceksiniz. Merkezde kalacaksanız motosiklet de kiralayabilirsiniz. • Yolculuğu vapurla yapacaksınız, gündüz çok güneşli, akşamüzeri bol rüzgârlı bir yolculuğa hazır olun. Şapkanız, güneş gözlüğünüz ve akşamüzeri için ince hırkanız yanınızda olsun. Midilli’nin Zorba’sı Babbis Vournouxouzis: Türkler kardeşimizdir idilli gezimizde bizi evimizde M fetheden bu restoran adaya gelen birçok Türk’ün de uğrak yerleri arasında. Bu arada ‘eski çarşı’ olarak adlandırılan bu bölgede Büyük Kilise’yi ziyaret edip ‘Taş Kahve’de farklı çeşitteki dondurmaları tadabilirsiniz. Yeni çarşı olarak adlandırılsa da Osmanlı’dan kalma bir külliyenin olduğu bölgeye de uğradık Midilli turunda. Şu an kullanılmayan cami, hamam ve medrese yapılarını görüp hüzünlendik. En yakın zamanda restore edilmesini dileyerek gezdik dar ara sokakları. İç liman bölgesinde yer alan kafelerde soluklanıp,‘frappe’lerimizi yudumlayıp iç limanı izledik uzun uzun. Son söz Midilli, yakın akrabalık ilişkileri içinde olduğumuz, anılarla dolu, kolay vize alınan ve hızla gidilen bir tatil beldesi. Dost canlısı halkıyla tanışmak, denizin, yeşilin ve nefis yemeklerin tadına varmak için Midilli’ye gitmeyi ertelemeyin derim. Hatta ağustos bitmeden veya eylülde adaya “Kalimerhaba” diyebilirsiniz. S İ M İ T S A R AY I • 8 3 hissettiren bir dostumuz vardı, rehberimiz Babbis Vournouxouzis. Üç gün boyunca bizi yalnız bırakmayan dostumuz Babbis’i tüm okurlarımıza tanıtmak istedik… Kendisini adasına adayan Babbis konuşmasına Türkçe “Ben Babbis” diye başladı ve devam etti: “65 yıl önce Midilli’de doğmuşum ama benim büyük babam ve büyük annem gördüğünüz bu maviliğin arkasındaki Cunda adasında doğmuşlar, biz aslında Ayvalıklıyız... Dedem bana sürekli bu denizin ardında benim dostlarım vardı derdi… Okula giderken bize Türklerle dost olmadığımız anlatılmıştı…Dedemse sürekli “Evet biz Türklerle dost değiliz, çünkü kardeşiz” derdi... Ben yedi yıldır Türklerle çalışıyorum ve çok fazla dostum oldu… Onlar benim adamı seviyorlar, ben adam için yaşıyorum… Size bir şey söyleyeyim, buraya gelen Avrupalılarla Türkler arasında çok fark var... Avrupalılar buraya geliyor, yemeğini yiyor, denizine giriyor ve dönüyor ama Türklerle o kadar aynıyız ki dost oluyoruz. Aynı kültür, aynı yemek hatta aynı atasözlerimiz var… Babbis’e adada hiç plastik görmediğimizi söylüyoruz, “Bu nasıl soru” der gibi bakıyor... “Adanın temizliği her şeyden önce gelir, her şeyden vazgeçeriz güzel doğamızdan, lezzetli yemeklerimizden ve siesta’mızdan asla vazgeçmeyiz” diye yanıt veriyor. sağlık Takıntılarınızın esiri olmayın 1947’te Amerikalı aktrist Jane Greer, yapımcı ve yönetmen Howard Hughes’la bir akşam yemeğine çıktı. Hughes, Greer’dan izin alıp tuvalete gitti fakat bir buçuk saat dönmedi. Döndüğünde ise sırılsıklamdı. Bu tuhaf durumu şu sözlerle açıklamaya çalışmıştı: “Gömleğime ve pantolonuma ketçap dökülmüştü. Onları lavaboda yıkadım. Sonra da asıp kurumalarını bekledim. Kuruduktan sonra da tuvaletten çıkamadım çünkü kapı koluna dokunmak istemedim. Birinin gelip kapıyı açmasını bekledim.” Zeynep Kasapoğlu Takıntılar kontrol altına alınmazsa tüm hayatınızı ele geçirebilirler. S İ M İ T S A R AY I • 8 5 sağlık N e yazık ki Hughes’in temizlik takıntısı bu seviyede kalmadı. Dünya sinema tarihinin en ünlü yapımlarından olan, ‘Scarface’ (Yaralı Yüz), ‘The Outlaw’ (Kanunsuzlar) gibi eserlere imzasını atan Hughes, mikroplardan o kadar korkuyordu ki sarılıktan ölmüş bir arkadaşının cenazesine çiçek bile göndermemişti. Hughes, 1947’nin aralık ayında, yardımcılarına evine yakın bir film stüdyosunda birkaç film seyredeceğini söyledi. Dört ay boyunca stüdyodaki odadan bir defa bile dışarı çıkmadan aynı filmleri, sandalye tepesinde tekrar tekrar seyretti. Sadece süt ve çikolatayla ile beslendi. Yardımcılarına talimatlarını kâğıtlara yazarak veriyordu. Bu kâğıtlardan birinde aynen şöyle yazıyordu: “Bana asla bakmayın ve ben konuşmadıkça siz benimle konuşmayın.” 1948 baharında ortaya çıktığında temizlik takıntısı olan birinden beklenmeyecek şekilde berbat vaziyetteydi. Dört ay yıkanmamış, tıraş olmamış ve tırnaklarını kesmemişti. Daha sonra Acapulco’daki Princess Hotel’de inzivaya çekildi ve burada kendine steril bir ortam oluşturdu. Mikrop kapmamak için yıllarca kimseyle görüşmedi. Güneş ışınlarının da mikrop taşıyabileceğini düşündüğünden, pencerelerini kapkara levhalarla kaplattı. Dikkatle ölçülüp kesilmiş yemeklerini elleri eldivenli hizmetçiler getiriyordu. 1976’da uzun süre kendisinden haber alınamayınca, yakınları odasına girdiler ve Hughes’u baygın vaziyette buldular. Hughes, 41 kiloya düşmüştü. Meksika‘dan Houston’daki Metodist Hastanesi’ne götürülürken, uçakta hayatını kaybetti... Biraz çarpıcı ve uç bir örnekle başladık öyle değil mi? Evet, bu derecede bir mikrop/temizlik takıntısına gündelik yaşamda rastlamak hepimiz için pek mümkün Erken tedavi, bu hastalığın yenilmesinde çok önemlidir. değil (iyi ki de öyle!) ama günlük yaşamını sekteye uğratacak ya da zorlaştıracak düzeyde takıntısı olan en az bir insanla şimdiye dek karşılaşmış olmalısınız. Obsesif Kompulsif Bozukluklar nedir? Literatüre göre obsesyon, kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa neden olurlar. Kompulsiyon ise, obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlerdir. Halk arasında takıntı hastalığı, titizlik hastalığı ya da vesvese gibi isimlerle tanımlanan Obsesif Kompulsif Bozukluklar (OKB), psikiyatri literatüründe çok uzun yıllardır bilinmesine rağmen, yakın zamana kadar çok nadir görüldüğüne inanılmaktaydı. Ancak 1980’lerde yapılan araştırmalar, bu kabulün aksine bozukluğun son derece sık olduğunu ortaya koydu. Birçok insan, hatta bu yazıyı okuyan siz bile zaman zaman çeşitli konularda evham, endişe ve takıntılara kapılabilirsiniz. Ancak çoğu kez günlük yaşam içinde ortaya çıkan bu duygularla baş edebilir ve sorunlarınızı yaşamınızı etkileme noktasına varmadan çözüme ulaştırabilirsiniz. Fakat evden çıkıp tekrar tekrar dönüyor ve her seferinde aynı şeyleri kontrol ediyorsanız, insanlara zarar verme korkunuz artık onlarla vakit geçirmenizi engelliyorsa, arabanızı simetrik park etmek için park yerinde yarım saatten fazla zaman kaybediyorsanız ya da buna benzer takıntılı durumlara sahip yakınlarınız varsa, OKB’den şüphelenmeli ve hastalığın düzeyi artmadan bu duruma “dur” diyecek bir tedaviye başlamalısınız. Türkiye’de yüzde 2-3 oranında görülüyor İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin yayınladığı verilere göre, obsesif kompulsif bozukluğun toplumumuzda görülme sıklığı yaklaşık yüzde 2-3. Yani her 40 kişiden birinde görülebiliyor. Günümüzde OKB, toplumda görülen ruhsal rahatsızlıklar içerisinde fobiler, madde kullanım bozukluğu ve depresyondan sonra dördüncü sırada geliyor. Ülkelere göre en düşük oranlar Tayvan’da (yüzde 0.5- yüzde 0.9) ve Hindistan’da (yüzde 0.6) gözlenmiş durumda. Hastaların yüzde 65’inde başlangıç 25 yaşından önceye dayanıyor. Kadın ve erkekte görülme sıklığı birbirine yakın olan rahatsızlık, hastaların yüzde 30-50’sinde belirtilerini çocukluk çağında göstermeye başlıyor. Hatta iki yaşında başlayan vakalar bile var. OKB’nin sebepleri Çevrenizde takıntılı davranışlar sergileyen kişiler gördüğünüzde bunun sebebinin ne olacağını en az bir kez düşünmüşsünüzdür. OKB’nin sebepleri, Sigmund Freud’dan bu yana araştırmacıların ilgisini çekiyor. Her ne kadar OKB’nin nedenleri henüz anlaşılamamış olsa da birkaç varsayım üzerinde duruluyor. Bunlardan biri hastalığın genetik olabileceği fikrine dayanıyor. Bunun sebebi de hastaların anne-babalarında ve diğer birinci derece akrabalarında OKB’nin sık olarak görülmesi. Beyin üzerinde yapılan araştırmalarda OKB’li kişilerin beyinlerinin bazı bölgelerinde sağlıklı kişilerden farklı olarak kanlanma ve metabolizma artışı saptandığını gösteren sonuçlar da var. OKB’nin neden oluştuğuna dair bir diğer varsayım da Psikodinamik Kuram’a dayanıyor. Buna göre OKB belirtileri, bastırılmış bilinçdışı dürtülerin sonucu olarak ortaya çıkarlar. Çocukluk çağı travmalarına maruz kalanların ileri yaşamlarında OKB’nin ortaya çıkabilmesi, erken çocukluk dönemlerinin de OKB gelişiminde önemli rol oynadığını gösteriyor. OKB’nin bir diğer nedenin de ‘kişilik yapısı’ olduğu varsayılıyor. Titiz, kuralcı, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi özelliklere sahip olan kişiler OKB’ye yatkın kişiler olarak değerlendiriliyor fakat bu özellikler OKB gelişimi için yeterli bir sebep kabul edilmiyor. Zaten her hasta için bahsettiğimiz bu varsayımların geçerli olduğunu söylemek de mümkün değil. Ailenizde OKB’li biri mi var? OKB’li hastalar sıklıkla takıntılı düşünce ve davranışları çevredekiler tarafından fark edildiğinde, öğrenildiğinde nasıl karşılanacaklarıyla ilgili endişe yaşarlar. Çoğu hasta ayıplanacağı, dalga geçileceği, küçük düşürülebileceği düşüncesiyle hissettiklerini paylaşmaktan ya da açığa vurmaktan kaçınır. Hastalar, damgalanma kaygısıyla tedaviye hastalığın başlamasından çok uzun süre sonra gelebilmektedir. Şu da son derece önemlidir ki; aile üyeleri ve arkadaşlar hastanın zaman zaman çevreye de huzursuzluk verecek düzeye varan takıntılı davranışlarının hastalar tarafından engellenemeyen, karşı koyamadıkları düşüncelerden kaynaklandığını bilmelidir, tedaviye uyum sağlanması konusunda yardımcı OKB’nin nedenlerinden biri de kişilik yapısıdır. olmalıdırlar. Türkiye Psikiyatri Derneği, sık görülen obsesyon ve kompulsiyon türlerini bazılarında vaka örnekleriyle şu biçimde kategorize ediyor: Bulaşma obsesyonu ve temizlik kompulsiyonu 34 yaşında ev kadını, eve gelen misafirlerin dışarıdan mikrop taşıyacağı şeklindeki obsesyonlarından dolayı evdeki tüm terlikleri yıkanabilir terlik olarak değiştirmişti ve misafirler gittikten sonra hepsini çamaşır makinesinde yıkıyordu. S İ M İ T S A R AY I • 87 Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonu Kişi gaz ocağı, kapı, kilit gibi nesnelerin açık kalmış olabileceğinden, ütü vb. elektrikli aletlerin fişlerinin prizde takılı kalmış olabileceğinden kuşku duyar ve emin olmak için tekrar tekrar kontrol etme gereksinimi duyar. Bu kuşku ve kontroller yaşamın birçok alanında kendini gösterebilirler. 45 yaşında erkek hasta, her akşam işinden evine döndüğünde otomobilini park edip evine girdikten sonra otomobilin kapısını kilitlediğinden emin olmuyor ve bazen iki-üç kez sağlık En sık görülen takıntılarda biri de temizlik takıntısıdır. 8 8 • S İ M İ T S A R AY I olmak üzere sokağa çıkıp otomobil kapılarını kontrol ediyordu. Saldırganlık obsesyonu Bazen hastalarda elinde olmadan başkalarına rahatsızlık ya da zarar vereceği, ağzından hoş karşılanmayacak nitelikte sözcükler kaçıracağı şeklinde obsesyonlar olabilir. 40 yaşında erkek hasta, evde ailesi ile birlikte otururken “kontrolümü kaybeder de elimden bir kaza çıkar, eşime, çocuğuma zarar verir miyim?” şeklinde düşünceleri nedeniyle aile üyelerinin bulunduğu ortamda eline makas/bıçak gibi kesici/delici aletler almıyordu. düzenlilik hâkimdir. Dokunma kompulsiyonları Zaman zaman OKB’li hastalar bazı davranışları yapmadan önce kendilerince önemsedikleri bir eşyaya dokunma gereksinimi duyarlar. Sayma kompulsiyonları Bazı OKB’li hastalar herhangi bir günlük aktiviteyi belirli bir sayıya kadar saymadan yaparsa işinin rast gitmeyeceğini düşünerek sayma davranışında bulunurlar. bir parçası olarak, merdiven altından geçmemek, evden sağ ayakla çıkmak, yatağın sol tarafından kalkmamak gibi bazı davranışları, inanışları, uğurlu ya da uğursuz saydığı sayı ve renkleri olabilir. Bu tür inanışlar günlük yaşam aktivitelerini engelleyecek ya da günlük işlevlerimizi kısıtlayacak kadar sık ve yoğun ise o zaman ‘hastalık’ düzeyinde değerlendirilebilir. Peki, ne yapacağız? Yazının başında belirttiğimiz gibi hemen hepimiz zaman zaman bazı konularda takıntılı davranışlar Dini içerikli obsesyonlar Özellikle dini inançları yoğun yaşayan toplum kesimlerinde sık görülen bir obsesyon türüdür. Kişi kendini inanç ve görüşlerine tam karşıt bir biçimde ve çok yoğun sıkıntı yaratacak şekilde dini içerikli takıntılı düşünceleri düşünmekten alıkoyamaz. 58 yaşında, dini ibadetlerini tam olarak yerine getirdiğini ifade eden bir erkek hasta, namaz sırasında tam başını secdeye koyduğunda “Allah’ın varlığından kuşku duyma” şeklinde takıntılı düşünceler geldiğinden yakınıyordu. Duvarda yamuk duran bir çerçeve takıntılı insanlar için ciddi bir problemdir. Cinsel içerikli obsesyonlar Zaman zaman OKB’li hastalarda kendine, yaşına, dini inançlarına ve toplumdaki yerine hiç yakıştıramadığı bir biçimde, cinsel içerikli obsesyonlar bulunur. Simetri/Düzen Obsesyonları ve Kompulsiyonları Simetri gereksinimi ve düzen takıntıları da sık görülen belirtilerdendir. Kişinin tüm yaşamında simetri gereksinimi ve Biriktirme kompulsiyonu Sık görülen bir kompilasyon türüdür. Kişi “ileride gerekli olabilir” şeklinde bir düşünceyle gerekli olmayacak eşyaları bile biriktirebilir/saklayabilir. Batıl inançlar Çoğu kişinin kültürel özelliklerinin S İ M İ T S A R AY I • 89 sergileyebiliriz. Evhama kapılma ve endişe duyma o kadar da alışılmışın dışında duygular değil. Fakat bunları sık yaşıyorsanız ve bu duygu yoğunluğu; hayat tatmininiz düşürüyor, günlük rutininizi aksatıyor ve çevrenizdekilerle sorun yaşamanıza sebep oluyorsa, bir uzmana görünmek son derece faydalı olacaktır. Yazıda verdiğimiz bazı örneklerin size tanıdık gelmesi de OKB’li olduğunuz anlamına gelmez. Uzmanlar burada önemli olanın; bu konuda farkındalık geliştirmeniz olduğunu, şüphelendiğiniz bir durumda tanı ve teşhisi uzman doktorlara bırakmanız gerektiğini söylüyorlar. SAĞLIK Deliksiz bir uyku hem zihin hem beden sağlığınız için çok önemli. 9 0 • S İ M İ T S A R AY I Tavuk musunuz, baykuş mu? Akşam olunca erkenden uykusu gelenlere ‘tavuk’; gece yarılarına kadar çalışanlara ise ‘baykuş’ denmesinin bir halk deyimi olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu isimleri; uyku üzerine çalışan bilim insanları bulmuşlar. Uykuyu sevenler ve bir türlü uyuyamayanlar; bu yazı size göre! H ayatımızın rutin eylemlerinden biri olan uyku; hâlâ bilinmezlerle dolu yönlerini muhafaza etse de, araştırmacılar uykuda geçen sürede neler yaşadığımızı bulmak ve uykunun sağlığımızla olan ilişkisini çözmek konusunda azımsanmayacak kadar yol kat ettiler. Uyku ve sağlık arasındaki bu temel bağı anlamak için terimlere çok dalmadan ‘REM’ ve ‘nonREM’ kavramlarını kısaca açıklamakla söze başlayabiliriz. Uykuyu iki ayrı döneme ayıralım: Rüyaların görüldüğü ‘REM’ ve rüya görülmeyen ‘REM dışı dönem’. Şimdi bir adım ileri gidelim ve rüya görülmeyen bu ‘REM dışı dönem’i de kendi içinde ikiye ayıralım: ‘Yüzeysel nonREM’ ve ‘derin nonREM’. Kavramlarla işimiz bittiğine göre şimdi bahsettiğimiz bu uyku dönemlerinin bizim için öneminden bahsedelim. Rüya görülmeyen ‘Derin nonREM’ vakitlerinde organizmanın fiziksel yenilenmesinin sağlandığı biliniyor. Bir başka deyişle “Uyusun da büyüsün” sözü işte bu dönem için geçerli, çünkü çocuklar bu dönemde büyüyorlar. Peki, biz yetişkinlerde neler oluyor? Derin uyku esnasında, yaşlanma etkileri yavaşlıyor ve yağlar yakılıyor. Evet yanılmıyorsunuz, eğer derin uykuya dalamıyorsanız; daha çabuk yaşlanıyor ve yağları yakamadığınız S İ M İ T S A R AY I • 91 SAĞLIK Hep aynı saatte uyuyup aynı saatte kalkarsanız bir süre sonra çalar saate ihtiyacınız kalmaz ve kendiniz uyanırsınız. için daha kolay kilo alıyorsunuz! Peki bizim için sadece rüyaların görülmediği bu derin uyku vakitleri mi önemli? Elbette hayır, rüyaların görüldüğü bir diğer uyku alanı olan REM uykusunun ise farklı bir önemi var. Bu uykuda hepimiz için çok değerli olan zihinsel yenilenme sağlanıyor. Eğer bu dönem kısalırsa bu sefer hafızayla, dikkatle ve öğrenmeyle ilgili sorunlar ortaya çıkabiliyor. Çok uyuyanlar daha mı sağlıklı? 6 saat uyuyup zinde ve sağlıklı olunabileceği gibi 12 saat uyuyup yorgun ve sağlıksız olmak mümkün. Diğer bir ifadeyle “Çok uyuyup yağlarımı yakayım, daha berrak bir zihnim olsun” diyemeyiz. Bunun sebebi, kısa uyuyanlarla uzun uyuyanlar arasında ‘derin nonREM’ ve ‘REM’ süresi açısından fark bulunmaması. ‘Derin nonREM’ döneminin uyanık kaldığımız süre ile ilişkili olarak arttığı biliniyor. Uzun bir uyanıklık döneminden sonra ‘derin nonREM’ döneminin yoğunluğu ve süresi artıyor. Bu nedenle uykunun başlangıcı olan gecenin ilk yarısında bu uyku dönemi yoğun olarak izleniyor. REM uykuları sabaha karşı ve gecenin 9 2 • S İ M İ T S A R AY I ikinci yarısında daha yoğun oluyor. Sirkadiyen ritmimiz açısından uyku için en uygun ve en dayanılmaz saatler sabaha karşı saatlerle, öğle yemeği sonrası saatlere denk gelen 13:00 - 15:00 arasıdır. Bu saatler uyku için en elverişli, uyanık kalmak için en zor saatlerdir. Nitekim kazaların çoğu bu saatlere denk gelir. ‘Tavuk’ yapısında olan bazılarımız için, uykulu olduğumuz bu saatler biraz daha erken, ‘baykuş’ yapısında olanlarımız için ise daha geç saatlerde ortaya çıkar. Aynı şekilde baykuşların uykusu daha geç saatte gelirken, tavukların uykusu daha erken gelir. Tavuklar sabahları daha verimli ve uyanık olurken, baykuşlar akşam saatlerinde daha uyanık ve verimlidirler. Mutlaka tedavi edilmeli Geceleri uyuyamıyorsanız, bu durum basit bir uyku sorunu olarak tanımlanmıyor. Bir ayı aşan uyku sorunlarında mutlaka bir doktora görünmeniz; sorunun gerekirse uyku bozuklukları merkezinde değerlendirilmesi gerekiyor. Uykusuz bir gecenin sonunda kişi kendini yorgun ve asabi hissedebilirken, odaklanma sorunu da yaşayabiliyor. Aslında yarıda kesilen ve sık uyandığınız bir uyku bağışıklık sisteminizin ve belleğinizin zayıflamasına dahi yol açabiliyor. Fiziksel ve zihinsel performansta düşüş yaratabilmesi ve kişinin gün içinde sorun çözme yeteneğini sekteye uğratabilmesi de uyku sorunlarının yol açtığı diğer olumsuzluklar arasında yer alıyor. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, ne yazık ki kötü huylu tümörlerin uyku sorunu çeken deneklerde, çekmeyen deneklere göre iki-üç kat hızlı büyüdüğünü gösteriyor. Uzmanlar, uyku bozukluklarının, stresin tetiklediği hastalıkların etkisini artırabileceği konusunda bizleri uyarıyor. Uyku bozukluğu sorunu, parkinson, alzheimer, böbrek rahatsızlıkları, multi skleroz (MS), kalp rahatsızlıkları, mide ülseri, yüksek tansiyon, kabızlık, obezite, tip2 diyabet, depresyon, yetişkinlerde ve çocuklarda duygu durum bozukluklarına bile sebep olabiliyor. Yeni bir çalışma, toplam uyku süresi ve farklı uyku evrelerinde geçen sürelerin yüzdelerinin metabolizma hızı, açlık duygusu ve kalori alımıyla olan ilişkisini ortaya koyuyor. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, uyku sırasındaki dinlenme metabolizma hızı düşüşü aynı oranda açlık duygusunu artırıyor ve açlık duygusunun artması yağ ve karbonhidratlı gıdalar başta olmak üzere kalori alımında yükselişe neden oluyor. Bir başka deyişle dinlenme metabolizma hızı ile açlık arasında ters ilişki bulunuyor. Uyku tıbbı ile uğraşan hekimlerin inceleyip tedavi ettikleri yaklaşık 80 hastalık türü var. ‘Obstrüktif uyku-apne sendromu’ ve ‘huzursuz bacaklar sendromu’ gibi bazı uyku hastalıkları toplumda tek başlarına şeker hastalığı kadar sık görülüyorlar. Uyuyamayanların büyük bölümünde ‘huzursuz bacaklar sendromu’ bulunuyor. Akşam saatlerinde ve istirahat halinde ortaya çıkan, tarif edilmesi zor bir ‘hareket ettirmeden duramama’ hissi uyandıran ‘huzursuz bacaklar sendromu’, hareketle veya ayağa kalkıp dolaşma ile kısmen rahatladığından teşhisi kolay bir hastalıktır. Aynı şekilde bu hastalığın tedavisi de kolay. Uyku ile ilgili her sorun için ilgili S İ M İ T S A R AY I • 9 3 bir uzman hekime görünmek ve bu tedaviye vakit kaybetmeden başlamak son derece önemli. Elektriğin evlere girmediği dönemleri hayal edin, bazılarımız bunu köylerde çocukken yaşamışızdır bile. Akşam olur, evde kısıtlı bir ışık kaynağı etrafında toplanılır. Bir kandilin hafifçe aydınlattığı bir odada kaç saat oturabilirsiniz? Düşünün; radyo, televizyon, bilgisayar, cep telefonu yok. Sohbet ettiğinizi varsayalım ve iki saat oturdunuz diyelim. Bu durumda kış aylarında saat 20:00 gibi uyumak için odanıza gitmeniz gerekir. Böylece de sabah horozlar gün ışığıyla öterken siz de zorlanmadan uyanırsınız. Bu sürede neler olur? Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte canlılık ve mücadele hormonu olan kortizol kandaki en yüksek seviyesine ulaşırken, güneşin batmasından birkaç saat sonra bu hormonun etkisi azalır ve yerini gelişme ve onarım hormonları olan büyüme hormonu ile melatonin hormonlarına bırakır. “Erken kalkan erken yol alır” deyimi ile daha önce yazdığımız “Uyusun da büyüsün” deyimi diğer birçok atasözü ve deyimde olduğu gibi boşuna söylenmemiştir. Şimdi günümüz insanına dönelim. İnsan asırlar boyunca süren bu uyanıklık ve uyku döngüsünden sonra, Edison’un ampulü keşfetmesiyle önce gece saatlerinde ışıkla tanıştı. Buna radyo, televizyon, internet, sosyal hayat da eklenince, gece 24.00’ten önce uyuma fırsatı bulamayan yeni bir nesil doğdu. 1910’lu yıllarda ortalama bir yetişkin günde 9-10 saat arası uyuyorken bugün bu rakam 6-7 saate kadar geriledi. Peki, biz suni ışık kaynaklarıyla geceleri gündüze benzetirken, asırlar boyunca karanlıkta uyuyan bedenlerimizin dengesine ne oldu? Yanıtlayalım, bedenimiz hâlâ eski düzende çalışmaya gayret gösteriyor. Canlanmanız gereken saatte (baykuş ve tavuk oluşunuza göre bu dönem değişebilir) uyuyor, uyumanız gereken saatte uyanık kalıyor iseniz, bu hormanlardan gerektiği kadar istifade SAĞLIK 1 ayı geçiyorsa doktora görünün! U yku bozuklukları; uykunun kendisinin bozulması (dissomnia) ve uyku sırasında yaşanan sorunlar (parasomnia) olarak iki grupta incelenir. İlk grupta doğal olarak iki ihtimal vardır. Uykunun azalması (ya da yaygın deyişle uykusuzluk, insomnia) ve uykunun artmasıdır (dissomnia). İkinci grupta yer alan durumlardan bazıları; kâbuslar, gece terörü, uyurgezerlik, uykuda konuşma, uykuda diş gıcırdatma, ailesel uyku felci olarak sayılabilir. Bu rahatsızlıkların bir kısmı ürkütücü gibi görünse de genellikle tehlikesiz seyirlidirler. Ülkemizde birçok uyku klinikleri bulunuyor. Bu klinikler, kişilerin gece boyunca rahatça uyumalarını sağlayacak şekilde hazırlanmıştır. Uyku sorunu yaşayan kişi, uyku saatinden birkaç saat önce kliniğe geliyor. Çeşitli cihazlar, elektrotlar ve sensörler yardımıyla kişi uykudayken inceleme yapılıyor. Solunum hareketlerinin kaydı için göğüs ve karın sensörleri, ağız ve burundan hava giriş ve çıkışının kaydı için solunum sensörleri, kan-oksijen parsiyel basıncının kaydedilmesi için parmak ucuna özel bir sensör ve vücut pozisyonunun kayıtlanması için bir pozisyon sensörü ve solunum seslerini kaydeden bir mikrofon da hastaya yerleştiriliyor. Bazı durumlarda sadece uykudayken değil uyanıkken de çeşitli ölçümler yapılmaya devam ediliyor. Kayıtlar bir uzman tarafından değerlendiriliyor ve uyku sorununun teşhisi konularak tedavisine başlanıyor. Bazı insanlar yeterince uyusalar bile uyku sorunu yaşadıklarını ve bir türlü uyumadıklarını söyler. Bazılarıysa gereğinden fazla uyumaktan şikâyet eder. “Uyku durumunu yanlış algılama” olarak tanımlanan bu sorun, klinik ortamda hastanın gözlemlenmesi ile tespit ediliyor. Gerçekte bir uyku sorunu yoktur fakat kişi olduğunu düşünmektedir. Diğer uyku bozukluklarında olduğu gibi bu durumda da teşhis konuluyor ve bu algının ortadan kaldırılması sağlanıyor. Uykusuzluk ve obezite arasında bir bağ olduğunu biliyor muydunuz? edemiyorsunuz ve bazı hastalıklara davetiye çıkarıyorsunuz demektir. Uykusuz kaldığınızda kendinizi yorgun ve mutsuz da hissediyorsunuz üstelik. Gece 22:00 - 02.00 saatleri arasında uyuyor olmanın insan vücuduna kazandırdığı çok sayıda fayda var. Melatonin, testesteron, prolaktin ve büyüme hormonu gece artan hormonlar ve bu saatlerde uyumayan kişiler bu hormonlardan eksik faydalanıyor. Üstelik yapay ışığın uykumuzu geciktirdiği durumlarda vücut ayakta kalmak için kortizol salgılamaya devam ediyor. Stres ve mücadele hormonu kortizolün salgılanmaya devam etmesi, vücudu sürekli streste tutarak şeker oranı yüksek beslenmeyi tetikliyor; bu da bir taraftan şeker hastalığına, diğer 9 4 • S İ M İ T S A R AY I taraftan obeziteye davet çıkarıyor. Kortizolun bir başka etkisi de gelişme ve onarımı sağlayan büyüme hormonu ile ruhsal durumumuz ve bağışıklık sisteminin işleyişini kontrol eden melatonin hormonunun salgısını da geciktirmesi… Sağlıklı uyku için... İyi bir uykunun sağlığınıza, zihninize ve mutluluğunuza olan katkısı bu kadar açıkken, ‘geceleri derin bir uykuya dalmak ve sabah kalktığınızda kendinizi dinlenmiş ve iyi hissetmek için neler yapabileceğinizi’ sorabilirsiniz. Bu sorunun yanıtı için uzun bir listemiz var. Bu listeye bakıp neleri değiştirebileceğinize karar verebilir ve hemen bu gece yeni düzeninizi uygulamaya geçirebilirsiniz. Tam bir karanlık sağlayın: Karanlıktan korkuyor musunuz? Yatmadan önce koridorun ya da mutfağın ışığını açık mı bırakıyorsunuz? Yanıtınız “evet” ise bu alışkanlıktan vazgeçmelisiniz. Bırakın açık bir ışık kaynağını görerek uyumayı, odanızdaki dijital saatin bile üzerini örtmeniz ve tam bir karanlık sağlamanız gerekiyor. Sokak lambası, ay ışığı gibi dışarıdan gelecek ışıklar için de koyu renk perdeleri tercih etmelisiniz. “Bütün bunlara ne gerek var, gözlerim kapalı” diye düşünmeyin, modern çağın ışık teknolojileri, göz kapaklarınızı aşıp zihninize dek ulaşıyor! Bu noktada, bir göz maskesinden de yararlanabilirsiniz. Unutmadan; eğer gece tuvalet için kalkarsanız, ışık açmamaya ya da daha loş ışıkları açmaya özen gösterin! Oda sıcaklığı ideal seviyede olmalı: bu cihazların bulunmamasına özen göstermelisiniz. Bazı uzmanlar sadece yatak odasındakilerin değil, evdeki elektromanyetik dalga yayan tüm cihazların gece kapatılması gerektiğini söylüyor. Alarmı kurmaya gerçekten ihtiyacınız var mı?: Bazı evlerde çalar saatler yerlerini çoktan cep telefonlarına bıraktı. Bir önceki maddede cep telefonunu yatak odanızdan dışarı çıkarmanız gerektiğini belirtmiştik. Geleneksel çalar saatiniz varsa onu da çekmeceye kaldırıp, alarmını kullanmamanızı tavsiye ederiz. Aniden çalan bir zille uyanmak çoğu zaman kişiyi sarsar ve huzursuz yapar. Odaya dolan ışık, doğal bir çalar saattir ve bir süre sonra kalkmak istediğiniz saatte uyanacaksınızdır zaten. “Mutlaka çalar saat olmalı” diyorsanız, “zır” diye Çocukların büyüme hormonları uyku srasında salgılanıyor. Odanızın çok sıcak ya da soğuk olması huzursuz bir uykuya sebep olabiliyor. İdeal uyku için, 15 - 18˚C arasında bir oda ısısı ayarlamaya çalışmalısınız. Elektromanyetik cihazlar dışarıya: Cep telefonu, dijital kol saatleri, telsiz telefonlar gibi elektromanyetik dalga yayan cihazlar, uyku esnasında hipofiz bezinin melatonin ve serotonin üretimini bozabiliyor. Bu nedenle uyuduğunuz odada ve çevre odalarda öten bir saat yerine, sizi mutlu ederek uyandıracak, güzel bir melodisi olan saatleri tercih edebilirsiniz. Yatağa uyumak için girin: Yatakta televizyon izlemekten, bilgisayarla çalışmaktan kaçınmalı; yatağınıza sadece dinlenmek ve uyumak için gitmelisiniz. Yatakları ayırmak mı?: Bazı araştırmalar, çiftlerden birinin uyku sorunu varsa, bunun diğerini S İ M İ T S A R AY I • 95 de olumsuz etkilediğini belirtiyor. Horlama gibi durumlarda bu rahatsızlık üst seviyelere kadar çıkıyor. Aynı şekilde, ev hayvanlarıyla birlikte uyumak da huzursuz bir uykuya neden olabiliyor. Uykunuzu olumsuz etkileyen durumlarda ayrı yataklarda uyumayı deneyebilirsiniz. Kendi uykunuzu düşünürken, uyku sorunu yaşayan kişinin de bu sorunu çözebilmesi için destek olmayı unutmayın elbette. Uyku saatlerinizi değiştirmeyin: Yatağa gittiğiniz ve uyandığınız saatlerin çoğunlukla aynı olmasına özen gösterin. Bu size sağlıklı bir uyku rutini kazandıracaktır. Gevşeyin: Uykudan önce aromaterapi yağlarıyla yapılabilecek bir masaj, uykuya dalmanızı kolaylaştırabilir. Benzer şekilde, duş alıp yatarsanız da rahat bir uyku geçirebilirsiniz. Sıvı alımına dikkat: Yatmadan iki saat önce sıvı tüketmemeye özen gösterin. Bu sizin gece tuvalete kalkmanızı ve uykunuzun bölünmesini önler. Çorap giyin: Ayaklar vücudun geri kalanına göre daha soğuk hissedilir. Yapılan bir araştırma, yatarken çorap giyen kişilerin gece daha az uyandığını göstermiştir. Çoraplara alternatif olarak, ayağınıza yakın yerde bir sıcak su torbası da bulundurabilirsiniz. Yatmadan bir saat önce çalışmayı bırakın, yarını düşünmeyin: Yatmadan önce işleri ve yarını düşünmemek, endişeli şekilde uykuya dalmanızı önleyecektir. Bu sayede zihninizin de dinlenmek için bir şansı olacaktır. Müzikle rahatlayın: Kederlenmenize ya da neşelenip uykunuzun kaçmasına yol açacak şarkılardan bahsetmiyoruz. Zihninizi dinlendirecek, meditasyon (derin düşünme) müzikleri gibi parçalar seçebilir, yatmadan önce bunları dinleyebilirsiniz. Bunun için özel olarak hazırlanan, kişinin derin uykuya geçişini kolaylaştırmayı hedefleyen CD’ler var; dilerseniz bunlardan edinebilirsiniz. EFT: Tüm bu saydıklarımız da işe yaramıyorsa, Duygusal Özgürleştirme Tekniği (EFT) ile derinlerde yatan ve uyku sorununa sebep olan duygusal stresi çözmeyi deneyebilirsiniz. TEKNOLOJİ LG G3 Türkiye’de K üresel çapta yapılan tanıtımından sonra tüm dünyada heyecanla beklenen LG G3, kullanıcılarla buluşmak için raflardaki yerini alıyor. Geçtiğimiz ay yapılan tanıtımının ardından LG G3, Asya, Avrupa ve Orta Doğu pazarlarında da kullanıcılarıyla buluşuyor. ‘Akıllı sadelik’ konseptiyle dikkat çeken yeni LG G3, ülkelere özel yerelleştirilmiş içerik ve özelliklerle kullanıcıları bir adım öteye taşıyor. Avrupa ve Asya pazarlarındaki LG G3’ler, kendi özel Qi kablosuz şarj cihazını da içeren kutu seçenekleriyle kullanıcılara sunuluyor. Bunun yanında LG G3’ün bütün potansiyelini ortaya çıkartan Quick Circle Case gibi çok özel aksesuarlar da mağazalarda yerini alıyor. LG G3’ün Türkiye’de tavsiye edilen satış fiyatı ise 16 GB’lık modelleri için 1.999 TL, 32 GB’lık modelleri için de 2.199 TL olarak belirlendi. Dünyanın en küçük notebook adaptörü D izüstü bilgisayarlarımız taşınabilir olma özellikleriyle tam bir hayat kurtarıcı olsalar da bataryaları uzun süreli kullanımlara olanak tanımıyor. Bu nedenle şarj cihazlarını sürekli yanımızda taşımamız gerekiyor. Enerji çözümleri markası olan Tunçmatik de yeni, küçük ve kolay taşınabilir dizüstü bilgisayar adaptörü Powernote Slim ile ürün portföyünü genişleterek kullanıcıların hayatlarını kolaylaştıran çözümler üretmeye devam ediyor. Tunçmatik Powernote Slim’in 17mm’lik ince gövdesinde çalışma voltajını gösteren LCD ekran bulunuyor. Gövdesinde ABS ve Polikarbonat (PC) malzeme kullanıldığından güvenilir ve çevre dostu olan Powernote Slim, farklı dizüstü bilgisayar ve netbook modellerle uyumlu 8 farklı uç barındırıyor. Ürün aynı zamanda 1A USB çıkışı sayesinde cep telefonu, tablet, dijital kamera gibi elektronik cihazlar için de kullanılabiliyor. 9 6 • S İ M İ T S A R AY I USB belleğinizi şifreleyin U SB belleklerin kapasiteleri artıp fiyatları da giderek düştükçe vazgeçilmezlerimiz haline geldiler. Artık pek çok kişi özel, kişisel bilgilerini veya çok önemli verilerini USB belleklerinde taşımaya başladılar. Fakat belleklerin kaybolması veya çalınması durumda ortaya çok tatsız durumlar çıkabiliyor. Rohos Mini Drive adlı ücretsiz bir program sayesinde USB’nizde çok gizli dosyalarınızı rahatlıkla taşıyabilir ve kaybolması durumda yanlış ellere geçmesini de önleyebilirsiniz. İlk yapmanız gereken programı indirdikten sonra bilgisayarınıza kurmanız. Bundan sonra programı çalıştırarak ‘Setup USB Key’e tıklayarak USB’nizde gizli ve şifreli bir bölüm yaratabilirsiniz. Televizyonunuza internet ekleyin! E vdeki mevcut televizyonu SmartTV’ye çeviren, yüzlerce film ve dizi ile eğlence keyfi sunan Doping Box, kullanıcılarla buluşuyor. İnternetin tüm içeriğine ve pek çok popüler uygulama ve oyunlara televizyon ekranından ulaşmayı sağlayan Doping Box, televizyonda eğlence anlayışında sınırları kaldırıyor. Doping Box, ek ücret ödemeden istediğiniz an izleyebileceğiniz yüzlerce film ve diziyle, Youtube, Facebook, Twitter, Spotify ve oyun uygulamalarıyla evinizde ailenizle, sevdiklerinizle beraber geçireceğiniz keyifli zamanlar yaratacak. DopingBox kullanıcıları, kullanımı kolay Air Mouse kumandası sayesinde artık televizyonda gerçek internet deneyimi yaşıyor, internetin sınırsız içeriğine televizyonun büyük ekranı ile erişiyor. Bunun yanında, yüzlerce popüler yerli / yabancı film ve diziyi ekstra ücret ödemeden televizyonlarının büyük ekranında, yüksek kalite ile izleyebiliyor. Beyaz EOS 100D piyasada C anon, APS-C DSLR modeli EOS 100D’nin ve EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 IS STM zum lensinin beyaz renkli yeni versiyonlarını tanıttı. DSLR fotoğrafçılığın dünyasını keşfetmek isteyen yeni kullanıcılar için ideal seçenekler olan yeni EOS serisi modelleri, beceri düzeyleri ne olursa olsun, herkesin özel anları kolayca yakalamasını ve yeniden yaşamasını sağlıyor. 116.8 x 90.7 x 69.4 mm boyutlarına sahip olan EOS 100D yanınızda rahatça taşıyabileceğiniz kadar hafif olmasının yanı sıra 18 MP APS-C Hibrit CMOS AF II sensörü, çeşitli basit kontrolleri, otomatik çekim modları ile göz alıcı fotoğraflar ve Full HD videolar çekmenizi basitleştiriyor. Son derece hafif ve kompakt gövdesi klasik DSLR çekim deneyimi sunarken, geniş 7.7cm (3.0”) Clear View II dokunmatik ekranıyla ayarları yapmak ve görüntüleri çekimden sonra incelemek kolaylaşıyor. Su geçirmeyen hoparlör M obicom tarafından Türkiye’ye getirilen ekstrem ortamlara ve maceraya uygun hoparlör Braven BRV-1, suya dayanıklılık performansı ile maceraperestlerin gözdesi. Doğa şartlarına dayanıklı olarak üretilen BRV-1 ile denizde ve havuzda kesintisiz müzik dinlemek mümkün. Dış mekân için özel olarak tasarlanan ve denizde, dağda kısacası doğada her yerde müzik dinlemek amacıyla üretilen BRV-1, IPX7 sertifikalı su geçirmez, şok emici özellikli dış malzemesi ile en dayanıklı hoparlörler arasında yer alıyor. Bluetooth ile kablosuz olarak kullanılabilen BRV-1 ile speakerphone özelliği sayesinde telefon görüşmeleri de yapılabiliyor. Ürün, 12 saate kadar kesintisiz müzik keyfi sunduğu gibi cep telefonu ve tablet gibi mobil cihazları da şarj edebiliyor. S İ M İ T S A R AY I • 97 TEKNOLOJİ Tatile özel tablet T atil planları yapıldığı şu dönemde Lenovo, A3000 tabletiyle iyi bir örnek sunuyor. Yavaş çalışan, düşük performanslı tabletlerden sıkıldıysanız Lenovo’nun A3000 tableti size göre olabilir. Oyun tutkunları için yüksek performans sunan A3000, tatilde de sizinle. İsteğe bağlı 3G internet bağlantısı olan A3000, saniyede 42 MB’a kadar indirme hızı sağlarken, 1 GB RAM’i, 5 MP kamera ve 1024x600 ekran çözünürlüğü ile de göz dolduruyor. Bunların yanı sıra 11 mm inceliğinde ve 345 gram ağırlığında olan tablet, her an yanınızda olabilecek türden. 7 saate kadar pil ömrüne de sahip olan ve beyaz renkli tasarımıyla da şık tablet, Teknosa Mağazalar’nda 499 TL’ye satışta. Arşivinizi tek noktada toplayın D ijital fotoğraf makineleri, cep telefonları ve internetten indirilen içeriklerle beraber ev kullanıcılarının depolama ihtiyaçları da gün geçtikçe artıyor. Kullanıcılar evlerinde bulunan oyun konsolları, tabletler, akıllı telefonlar ve bilgisayarından tüm bu dijtial arşive ulaşabilmek istiyor. İletişim ve haberleşme teknolojileri sağlayıcısı ZyXEL, ev kullanıcılarının bu ihtiyaçlarına yönelik geliştirdiği NAS ürünleri ile ideal bir çözüm sağlıyor. Dijital arşivini tek bir noktada toplayıp buna tüm cihazlarından erişebilmek isteyenlere yönelik geliştirilen NSA310S, tüm multimedya içeriğini depolayıp kullanıcılara diledikleri cihazdan ve her noktadan erişim sağlıyor. Giriş seviyesi kullanıcılar için tasarlanmış olan NSA310S, bir adet 3.5 SATA I/II 4TB’a kadar sabit disk desteğine sahip. Toshiba’nın yeni gözdeleri T oshiba, ultra-ince ve şık 39.6 cm (15.6”) ekranlı Satellite S50 ve 43.9 cm (17.3”) ekranlı Satellite S70 modellerinden oluşan yeni S Serisi notebook’larını tanıttı. Bir dizi ergonomik özelliğin performans ve dokunmatik ekran ile buluştuğu modeller sıra dışı kullanışlılık sağlıyor. Satellite S Serisi’nin bir dizi eğlence özelliği gelişmiş bir multimedya deneyimi sağlıyor. Yüksek performanslı ve ayarları DTS Sound tarafından yapılmış harman/kardon® hoparlörler ile kullanıcılar harici bir hoparlöre bağlamaya gereksinim duymadan müzik dinleyebiliyor veya en yeni filmleri izleyebiliyorlar. Toshiba’nın dahili Resolution+ teknolojisi video ve fotoğraf içeriklerini gerçek zamanlı olarak analiz ederek ve iyileştirerek, gerçekçi görüntülerle gelişmiş bir görüntüleme deneyimi sunuyor. 9 8 • S İ M İ T S A R AY I Dayanıklı bir tablete ne dersiniz? P anasonic, Toughpad FZ-G1 dayanıklı tabletin ATEX sertifikalı versiyonunu duyurdu. 10.1 inç Windows 8 Proişletim sistemli tablet potansiyel patlama tehlikesini içerisinde barındıran petrol ve doğalgaz sektörü gibi alanlarda kullanım için özel tasarlandı. Tablet, özellikle zamanlarının çoğunu sahada geçiren mobil çalışanlar için uygun olarak tasarlandı. Dayanıklı olan cihaz sahada çalışan tablet kullanıcılarına görüntü kalitesinin yeni seviyesini sunan, 800cd/m² parlaklık değeri sağlıyor. Panasonic’ten yeni projeksiyon P anasonic’in yeni tanıttığı Full HD projeksiyon cihazı PT-DZ16K, düşük güç tüketim oranı ile dikkat çekiyor. Cihazın 3 bin saate kadar süren uzun lamba değişim ömrünün yanı sıra 12 bin saate kadar kullanılabilen bakım gerektirmeyen eko filtresi bulunuyor. PT-DZ16K serisi projeksiyon cihazları uzaktan kontrol edilebiliyor ve Panasonic ET-SWA100 çoklu projektör takip ve kontrol yazılımı ile uzaktan çalıştırılabiliyor. Panasonic’te pazarlama müdürü olarak görev yapan Tom Gibson, yeni projeksiyon cihazı hakkında şunları söylüyor: “PT-DZ16K projektörler dört lambanın kullanıldığı verimi yüksek optik tasarım, sıvı soğutma sistemi ve 7/24 kullanıma olanak tanıyan aktarma modu sayesinde etkinlikler ve kalıcı geniş mekân kurulumlarındaki gibi uzun süreli kullanımlar için ideal.” Yüzerken müzik dinleyin S u geçirmeyen tasarımı ile sadece suya değil yoğun antrenmanlar sırasında çıkan tere de dayanması, Sony Walkman Giyilebilir MP3 Çalar NWZ-W273S’i, sağlığına özen gösterenlerden performans sporu yapanlara kadar herkes için iyi hale getiriyor. Sony Walkman Giyilebilir MP3 Çalar NWZ-W273S, tiz sesleri ve derin basları, yüksek bir ses performansı ile sunuyor. Sony Walkman Giyilebilir MP3 Çalar NWZ-W273S, hareket halindeyken şarkıları oynatmak, dondurmak veya değiştirmek ve kolaylıkla sesi ayarlamak üzere sezgisel kontrollere sahip olacak şekilde tasarlandı. Yaklaşık 1.000 şarkı depolama kapasitesine sahip 4 GB dahili belleği ile kullanıcılar kolaylıkla DRM-siz müzik dosyaları ve şarkı listelerini sürükleyip bırakarak Mac veya PC için iTunes, Windows® Media Player veya Windows Explorer üzerinden çalabiliyor. S İ M İ T S A R AY I • 9 9 TEKNOLOJİ Üç boyutlu ses keyfi L G Electronics, televizyon keyfini üç boyutlu ses kalitesiyle zenginleştiren yeni ürünü Sound Bar’ı (model: NB5540) tüketiciyle buluşturdu. 35 mm’lik yüksekliği ve ince yapısıyla televizyonun hemen altına konumlandırılan cihaz, 320 W gücünde 4.1 kanallık sistemi ve Hi-Fi dijitalden analoğa dönüştürücü (DAC) sayesinde ince TV’ler için kablosuz bağlantısı ile her boyuttaki TV ile mükemmel bir uyum sağlıyor. Yeni nesil ince TV’lerin estetik görünümüne uyum sağlayan Sound Bar, minimalist tasarımı ve koyu gümüş rengiyle modern iç mekânların uygun bir parçası haline geliyor. Kablosuz bağlantı özelliği sayesinde, kabloların oluşturabileceği kalabalık görüntüyü ortadan kaldırıyor. Diğer yandan, LG’nin Sound Sync özelliği sayesinde kullanıcılar akıllı telefon ya da mobil cihazlarını Bluetooth üzerinden Sound Bar’a bağlayabilecekler. Projeksiyonda mükemmel renkler için V Action Cam’le harekete geç! S ony, giyilebilir video kamera Action Cam ile yaz tatilinde heyecanı üst düzeye taşıyor. Sony Action Cam ailesinin yeni üyesi HDR-AS100VR, deniz kenarından doğa yürüyüşlerine, her türlü yaz macerasında kayıt yapmanıza imkân sağlıyor. İnce tasarımı, hava ve suda daha düşük direnç yaratırken su geçirmez gövdesi de örneğin yağmurlu havalarda bisiklet kullandığınızda su geçirmez bir muhafazaya ihtiyaç duymayacağınız anlamına geliyor. Action Cam, saniyede 120 veya 240 karelik yüksek kaliteli videoları sesli olarak çekebiliyor. Çekim sonrasında, bisikletinizle yaptığınız saltoların ve kaykayınızla gerçekleştirdiğiniz numaraların akıcı yavaş çekim görüntülerini elde etmek için normal hızda oynatabiliyorsunuz. Aynı anda beş adede kadar Action Cam AS100VR, ürün ile birlikte verilen ve bileğe takılabilen RM-LVR Renkli Ekran Uzaktan Kumanda ile kontrol edilebiliyor. iew Sonic, giriş seviyesinden üst düzeye kadar tüm projeksiyon cihazlarına entegre ettiği yeni Super Color teknolojisini duyurdu. Son dönemde View Sonic’in monitörlerinde görmeye alışık olduğumuz benzersiz renk performansı sunan bu özel teknoloji, artık View Sonic projeksiyon cihazları ailesinde de yer alacak. Super Color teknolojisi, projeksiyon cihazlarının renk çemberleri, video işlemcileri ve dinamik lamba ömürlerini geliştirerek 5, 6 ve 7 serilerinde daha kaliteli renkler sunmayı amaçlıyor. Standart görüntüleyicilerden daha başarılı bir renk üretimi sunan Super Color teknolojisi, görüntünün her noktasında renkleri hassasiyetle uyguluyor. Yeni multimedya hoparlörü Windows ve Mac OS bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar ve MP3 çalarlar dahil olmak üzere tüm audio cihazları ile uyumlu olan Logitech Multimedya Speaker Z213 büyüleyici seslerin kapısını aralıyor. Speaker sisteminin 4 inç uzunluğundaki sürücüsü ve alttan atımlı subwoofer’ı sayesinde en sevdiğiniz müzik, film ve oyunların baslarını duyabilir, subwoofer’ın arkasında yer alan düğmelerle bas seviyesini kolayca ayarlayabilirsiniz. Müziğinizi özel dinlemek istediğinizde kontrol panelindeki 3.5 mm’lik kulaklık girişine stereo kulaklıklarınızı takmanız yeterli. Logitech Bluetooth Audio Adapter ile uyumlu olan Logitech Multimedya Speaker Z213’ü, Bluetooth ses adaptörüne bağlayarak Bluetooth’lu tüm cihazlardan müzik keyfi yaşayabilirsiniz. 10 0 • S İ M İ T S A R AY I sosyal sorumluluk Düşler Akademisi engelsiz yaşam için çalışmaya devam ediyor Alternatif Yaşam Derneği, 12 yıldır çeşitli projelerle onbinlerce engelliye engelsiz yaşam çözümleri sunuyor. Farklı spor ve sanat alanlarında ücretsiz ve gönüllülük temelli verdiği dersler ile engelli bireylerin toplumsal hayata tam ve eşit katılımını hedefleyen Düşler Akademisi projesi, şimdi Kaş’ta kurulan yeni Köy Akademisi ile toplumsal değişimde köklü bir adım daha atıyor. Siz de değişimin bir parçası olmak ister misiniz? Nisan Necimoğlu B irleşmiş Milletler Engellilerin Hakları Sözleşmesi’ni 2009 yılında imzalayan Türkiye’de, nüfusun yüzde 12.3’ü engelli vatandaşlardan oluşuyor. Buna karşın eğitim, istihdam ve sosyal hayata katılım konusundaki eksiklikler gün geçtikçe artıyor ve engelli bireylerin toplumsal hayata katılımı önündeki engeller gün geçtikçe büyüyor. Bu engellerin kaldırılması için ciddi ve kalıcı çözümler üretip uygulamak ve engelli bireylerin temel anayasal ve insani yaşama haklarını eşit ve özgürce kullanabilmelerinin önünü açmak gerekiyor. Düşler Akademisi bu yaklaşımla üretilmiş bir ‘Alternatif Yaşam Derneği’ projesi. Yıllardır ‘Dalmak Özgürlüktür’, ‘Alternative Camp’, ‘Reha Istanbul’ projeleriyle onbinlerce engelli bireye engelsiz sosyal yaşam çözümleri ve olanakları sunan Alternatif Yaşam Derneği, UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı), Kalkınma Bakanlığı ve Türkiye Vodafone Vakfı finansal destegi ile 15 Kasım 2008’de hayata geçti. Düşler Akademisi engelli ve sosyal dezavantajlı bireylerin sanat ve spor yoluyla toplumsal hayata tam ve eşit katılımını hedefleyen, bu anlamda 2008 yılından bu yana farklı 10 2 • S İ M İ T S A R AY I sanat ve spor alanlarında,ücretsiz ve gönüllülük temelinde dersler veren bir sosyal sorumluluk projesi. Düşler Akademisi ‘herkes için sanat’ yaklaşımı ile eşit katılım olanakları sunan öncü ve model bir proje. 2008 yılından bu yana faaliyet gösteren Düşler Akademisi projesi, 2013 yılı itibari ile sürdürülebilir yeni bir toplumsal dönüşüm projesinin kapılarını açıyor. Alternatif Yaşam Derneği ve Düşler Akademisi projesine bağışlanan eski Çukurbağ İlkokulu, 2013 itibari ile bir yaşayarak öğrenme ve uygulama merkezine dönüştürüldü. Engelliler için toplumsal dışlanmadan uzak bir yaşamın önemi büyük. Kaş’ta engelsiz yaşam için Köy Akademisi ‘Düşler Akademisi- Kaş’, toplumsal dışlanmayı yaşayan tüm birey ve gruplara alternatif, yenilikçi ve sürdürülebilir yöntemlerle ücretsiz olarak eğitim, üretim ve ortak yaşam hizmetleri sunan bir Köy Akademisi. Burası, bir Alternatif Yaşam Merkezi olarak dört ana konsepti aynı çatı altında birleştiren bir şemsiye örgütlenme. Şimdi bunlardan sırasıyla bahsedelim... Alternative Camp Spor aracılığı ile toplumsal değişimin en önemli uygulama örneklerinden biri olarak, spor-eğitim-entegrasyon ve tatil kampçılığı hizmetini 2002 yılından beri sunan Alternative Camp, başladığı günden bu yana 8 binin üzerinde engelli ve sosyal dezavantajlı gence ve binin üzerinde yerli ve yabancı gönüllüye ev sahipliği yaptı. Ülkede Alternative Camp modelini yaygınlaştırmak adına Alternatif Yaşam Derneği, gelen talepler doğrultusunda Van, Sinop, Fatsa, Artvin gibi illere giderek o bölgelerdeki sivil toplum örgütlerine, bölgelerinde yapacakları kamp uygulaması için gerekli mekân erişilebilirliği, yerel kurum ve kuruluşlarla yapılacak işbirlikleri konusunda destek veriyor. Düşler Akademisi Engelli, sosyal dezavantajlı ve herhangi bir sebeple toplumsal dışlanmaya maruz kalan bireylerin toplumsal hayata tam ve eşit katılımı hedefiyle, herkes tarafından erişilebilir, tamamen ücretsiz ve gönüllülük temelli sanat eğitimleri sunan Düşler Akademisi, vokal, ritim, dans, film prodüksiyon, fotoğraf, DJ, enstrüman, resim, tasarım ve daha pek çok sanat atölyesinden oluşuyor. Düşler Akademisi eğitimlerinin sonucunda ortaya çıkan Düşler Kumpanyası, Social Inclusion Band, Düşler Mutfağı gibi alt projeler sayesinde hem engelli bireylerin sosyal hayata entegrasyonu hedefi gerçekleştirildi hem de Sosyal Girişimcilik Modelleri ile proje sürdürülebilirliğine katkı sağlandı. Sosyal Girişim Parkı Toplumun sosyal sorunlarına yenilikçi çözümler üretmek amacı ile projeler geliştirip uygulayan toplum liderlerlerinin, sosyal girişimcilerin ve sivil insiyatiflerin üretim ve paylaşım alanı olan Sosyal Girişim Parkı, evrensel tasarım ve doğal yapıyı koruyup, güçlendirme prensiplerini göz önünde bulundurarak Türkiye’nin sosyal girişimci adaylarının tüm taleplerini karşılayacak yeni bir buluşma alanı olma hedefinde. Ekolojik Yaşam Kendine yeterlilik ve doğal yaşam döngüsünde tarımsal üretimin yapıldığı Ekolojik Yaşam tesisinde, bünyesindeki 3.5 dönüm arazi S İ M İ T S A R AY I • 10 3 kullanılarak, tarımsal ihtiyaçların karşılanması, endüstriyel gıda ürünleri tüketilmeden ihtiyaç duyulan gıdaların üretiminin sağlanması hedefleniyor. Yenilenebilir enerji çözümleri ile modern şehir hayatı yerine ekolojik yaşam dinamikleri göz önünde bulunduruluyor. Siz de katılın! ‘Düşler Akademisi’ ve ‘Düşler Akademisi – Kaş’ tamamen ücretsiz hizmet veren ve altyapısında tümüyle gönüllülük prensibi bulunan yaşam merkezleri ve her alanda gönüllü hizmet vermek isteyenlere kapısını sonuna kadar açıyor. Sanat ve spor dallarında gönüllü eğitimler vermenin yanı sıra, tarım, hayvancılık, aşçılık, yüzme, binicilik, gemicilik/teknecilik, ofis destek ve daha pek çok alanda gönüllü olmak mümkün. Öğrenci, gönüllü ve gönüllü eğitmen olmak için ise web sitelerinde bulunan gönüllü formlarını doldurmak yeterli. DETAYLI BILGI IÇIN: Düşler Akademisi – Ataşehir, İstanbul: www.duslerakademisi.org, 0216 688 31 53 Düşler Akademisi – Kaş, Antalya: www. duslerakademisi-kas.org, 0242 839 50 80 Düşler Akademisi ve Düşler Akademisi – Kaş’a maddi olarak destek olmak isteyen gönüllüler, bağış için gerekli banka hesap numaralarına internet sitesi üzerinden ulaşabilirler. KÜLTÜR-SANAT / KİTAP Elektrik, Mıknatıs, Ses ve Kaldırma Kuvveti Çeviren: Cumhur Öztürk Yayınevi: İletişim Yayınları B ilime ilgi duyanlar için hazırlanan Bilim Oyunları serisinin ikinci kitabı Elektrik, Mıknatıs, Ses ve Kaldırma Kuvveti evde yapabileceğiniz pratik deneyleri kapsıyor. Aklından düşünceler geçen çocuk Yazan: Christine Nöstlinger Türkçesi: Necdet Neydim Yayınevi: Günışığı Kitapları R osalinde’nin yaşamı ona sürekli karışanlarla dolu: Annesi, babası, büyükannesi, büyükbabası, arkadaşı Fredi… Ona öğütler veriyorlar. Ve Rosalinde mutlaka kaleci olmak istiyor Fredi’ye inat!.. Babam Bir Astronot Kitaplardan Korkan Çocuk Nar ve Elma Kurdu G K E Yazan: Deniz Tarsus Yayınevi: Can Çocuk Yayınları Yazan: Susanna Tamaro Yayınevi: Can Çocuk Yayınları Yazan: Nazlı Deniz Güler Yayınevi: İletişim Yayınları eri sayım başlasın! Babası soğuk bir kış günü Börülce’yi işyerine götürür. Geçtiği koridorlar, babasının kıyafeti Börülce’yi büyüler. Mor Gezegen’e doğru yolculuğu böyle başlar. Tahmin edeceğiniz gibi onu orada burçok sürpriz bekliyor. üçük Leopold, daha sekiz yaşındadır, gerçekten de kitaplardan çok korkmaktadır. Her yıl olduğu gibi sekizinci doğum gününde de, annesiyle babasının getirdikleri armağan paketini heyecanla açar, ne yazık ki, o çok sevdiği koşu ayakkabısı yerine parlak kaplı iki kitapla burun buruna gelir. skiden Nar’ın en sevdiği şey babasıyla ağaçların fotoğraflarını çekmekti. Şimdiyse tıpkı çektikleri fotoğraflar gibi siyah beyaz yaşıyor. Yaşıtlarının aksine cicili bicili giysilerden uzak duran Nar, babası sayesinde tanıştığı ağaçlarla arkadaşlık etmeyi seviyor. Bugün Adım Kaktüs Benim Balık Lollipop A K E Yazar: Hacer Kılcıoğlu Yayınevi: Günışığı Kitaplığı nne babasından “Haydi Çiçek!” sözlerini duymaktan sıkılan Çiçek, adını her gün değiştirir. Bir gün Papatya olur, neşelidir; öbür gün Kaktüs olur, dikenlerini çıkarır. Bir yandan yeni doğan kardeşinin mızıltısı, öte yandan kankasıyla küsmeleri Çiçek’in keyfini kaçırmıştır. Yazar: Laura S. Matthews Türkçesi: Mine Kazmaoğlu Yayınevi: Günışığı Kitaplığı aplan’ın, yardım gönüllüsü olarak çalışan anne ve babasıyla birlikte yaşadığı yabancı köy her geçen gün yaklaşan savaştan daha da etkilenmektedir. Herkes gibi onlar da köyü terk etmek zorunda kalırlar. Son anda Kaplan, çamurlu bir su birikintisinde yaşam savaşı veren küçük balığı fark eder. 10 4 • S İ M İ T S A R AY I Yazar: Christine Nöstlinger Türkçesi: Necdet Neydim Yayınevi: Günışığı Kitaplığı manuel Meier, adından hiç memnun değildir. Kendisi için ‘Lollipop’ adında karar kılar. Hani şu, saplı bir yeşil şeker markası. Victor’un en sevdiği şeker de zaten Lollipop’tur. Üstelik, iyice yalayıp saydamlaştırınca, tek gözünü kısarak içinden baktığı kişiye her istediğini yaptırabilmektedir. Simyacı Yazan: Paulo Coelho Yayınevi: Can Yayınları P aulo Coelho’nun 25 yıl önce kaleme aldığı ilk romanı Simyacı, çeyrek asırlık macerasını tamamladı. ABD’deki basımının ardından tam 271 hafta boyunca New York Times’ın çok satanlarında kalarak eşi görülmemiş bir rekora imza atan Simyacı, tüm dünyada olduğu gibi Türk okurları da şaşırtacak bir sürprizle doğum gününü kutluyor. 25. yıla özel, ciltli ve kutulu baskısı yapılan Simyacı Çıktı.. Simyacı’yı bugüne kadar hiç okumadıysanız emin olun hayata dair pek çok şey kaçırdınız demektir. Birçok insanın yaşam felsefesini derinden etkileyen Simyacı 25. yıla özel ciltli ve kutulu baskısı ile hem mükemmel bir hediye hem de arşiv meraklıları için kaçırılmaması gereken güzel bir fırsat! Paulo Coelho Elleri Var Özgürlüğün Dağa Çıkan Kurt Yalnızlar Adası 1 U A Yazan/Şair: Oktay Rifat Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları 0 Haziran 1914 tarihinde dünyaya gelen bu büyük şairin hem kişisel yaşam serüvenini hem edebi serüvenini yansıtan, bir yandan da ressamlığına vurgu yapan bir serginin kataloğu Elleri Var Özgürlüğün. 18 Nisan 1988’de 74 yaşında aramızdan ayrılan Oktay Rifat’ın yaşamından kesitler veren, ailesi ve edebiyatçı dostlarıyla ilişkilerinin yansıtıldığı sergi kataloğunda şairin avukatlık mesleğinden kalan eşyalar, resmi belgeleri, mektupları, daktilosu, küllüğü, pardösüsü, kasketi, saati gibi özel eşyaları görülebiliyor. Elleri Var Özgürlüğün sergi kataloğu bir yanıyla da Oktay Rifat kitabı gibi kuruldu. Onun hayatı, hakkında yazılıp söylenenler, anılarda ve oğlunun gözünde nasıl bir kişi olduğu okunabildiği gibi Lütfi Özkök, Ara Güler, Şahin Kaygun ve Cengiz Cıva fotoğraflarına eşlik eden bir şiir seçkisi de var. Kataloğu alanlar şair, oyun yazarı, romancı, denemeci, ressam, avukat, balıkçı, marangoz, aşçı, sporcu, gerçek dost, dürüst insan, toplumcu bir halk adamı ve büyük bir aydın olarak Oktay Rifat’ı bulacaklar. Ve belki de şiirlerini, romanlarını okuma hevesi uyandırarak bir edebiyat şöleninin ateşini yakacak bir katalog. Yazan: Halide Edip Adıvar Yayınevi: Can Yayınları şak’a girerken düşündüm, Anadolu’da geçen yıllarımda yüz evden otuz eve eriyerek dağılan, ölen, erkeksiz ve kimsesiz köylerde Himmet çocuğun eşlerine rastlıyor, onlara memleketin hayat tarihinde birer ışık ve iz diye bakıyordum. Hayat diye, insanlık diye Anadolu’da ne kalmışsa gayretli kadınlarıyla bu küçük gündelik kahramanların insanüstü çalışmasından kalmıştı. Bunlardan bir tanesi kafamda ve kalbimde içimi kanatan bir çivi gibi saplanmış kalmıştır... Dağa Çıkan Kurt, Milli Mücadele’de sahne arkasında kalan kahramanların kitabı. Bir yandan işgal ordusuyla, bir yandan da açlıkla, hastalıkla savaşan Anadolu halkının ve Kuva-yı Milliye birliklerinin serüvenleri, bu hikâyelerde Halide Edip’in cephe gerisi tanıklığıyla sunuluyor. Halide Edip Adıvar S İ M İ T S A R AY I • 10 5 Yazar: Lisa Kleypas Türkçesi: Sibel Coşar Yayınevi: Epsilon Yayınevi ltı yaşındaki Holly yağmurlu bir akşam, aile olarak bildiği tek kişi olan annesi Victoria’yı kaybettikten sonra konuşmaz olmuştu. Mark Nolan’ın hayatında ihtiyaç duyduğu son şey ise altı yaşındaki bir kız çocuğuydu. Ancak o da kaybettiği kardeşinin bu sessiz çocuğunun hayatını güzelleştirmek için her şeyi yapabileceğini fark edecekti. Kız kardeşinin ona son tavsiyeleri açıktı: “Her şeye onu sevmekle başla. Gerisinin geleceğinden eminim.” Maggie Conroy ise bir senelik eşini kaybettikten sonra, tekrar âşık olmaktan korkuyordu. Yine de hayal gücünün sihrine inanıyordu. İşlettiği oyuncakçı dükkânında Holly Nolan’la tanıştığında, bu küçük kızın sihre ihtiyacı olduğunu o da anlayacaktı. Lisa Kleypas KÜLTÜR-SANAT / DVD Bi Küçük Eylül Meselesi Eylül, hayatta her istediğine sahip olan, güzel ve neşeli bir genç kadındır; ta ki başına gelen bir şey sonucu yaşamının son bir ayını unutana dek. Ailesi ve arkadaşları ona her şeyin yolunda olduğunu söylerken, Eylül bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başlar ve hatırlamadığı o bir ayın peşinden Bozcaada’ya gider. Orada, daha önce hiç görmediği garip bir derbeder Eylül’e seslenir: “Eylül. Beni hatırlamıyor musun? Sen burada, bu adada bana âşık oldun.” Dil seçenekleri: Türkçe, İngilizce altyazı Rüzgar Yükseliyor Kendini uçaklara adamış mühendis Jiro Horikoshi, estetiği, ruhu ve arkasındaki bilimle; uçmaya dair her şeye hayrandır. Gözleri bozuk olduğu için hiçbir zaman pilot olamayacaktır; bu yüzden yıllardır hayallerindeki uçağı tasarlamak ve inşa etmekle uğraşmaktadır. En sonunda, tasarımı olan Mitsubishi A6M Zero bittiğinde ise Jironun hayalleri paramparça olur çünkü hayatını adadığı projesi II. Dünya Savaşı için kullanılacaktır. Dil seçenekleri: Japonca, İngilizce altyazı, Türkçe altyazı Serpico 1970’ler... New York’un bir suç şehri olmaktan çıkmasına henüz on yıllar var. Polis gücüne yeni katılan hippi görünüşlü genç Frank Serpico’nun, birlikte devriyeye çıktığı arkadaşlarından tek farkı şehrin entel kesiminde yaşaması ve sakal uzatması değil, kesinlikle rüşvet almaması ve dünyayı daha iyi bir yer yapacağını sanmasıdır. Frank’ın tutumu bir süre sonra hem sokaktaki azılı suçluları hem de onlarla işbirliği yapan çalışma arkadaşlarını rahatsız edecektir. Kirliliğin etrafını sardığını farkettiğinde, kokuşmuşluğun uzandığı yerleri görüp dehşete kapılacak ve kendi hayatının da tehlikede olduğunu anlayacaktır. Dil seçenekleri: İngilizce, Türkçe dublaj, Türkçe altyazı 10 6 • S İ M İ T S A R AY I Zambezia - Kuşlar Şehrinde Macera Afrika’nın ortasındaki kuş şehri Zambezia, yumurta avcılarına karşı savunmasıyla meşhur bir vadidir. Aero’nun hayali, bir gün bu vadide uçmaktır. Bir gün yumurtaların büyük bir bölümü kaybolunca , Aero Zambezia’yı kurtarmak için kendini bir maceranın ortasında bulur. Dil seçenekleri: İngilizce, Türkçe dublaj, Türkçe altyazı Çılgın Hırsız 2 Illumination Entertainment’ın gişe rekorları kıran animasyon komedi filminde, üç kızını büyütmek için suç hayatına son veren eski süper kötü Gru yeniden bizlerle! Fakat Gru, dünyayı tehdit eden ve bir türlü ele geçirilemeyen bir suçluyu yakalamakla görevlendirildiğinde işler hiç beklenmedik bir hal alıyor. Yeni partneri Lucy Wilde ile Gru ve minyonlar heyecanlı bir maceraya atılıyorlar. Dil seçenekleri: İngilizce, Türkçe dublaj, Türkçe altyazı Hızlı Olmak Öfkeli Olmaktan İyidir! Madagaskar ve Kung Fu Panda’nın yaratıcılarından komik bir animasyon! Hep biraz geri planda kalmış bir salyangoz olan Turbo, hayallerini gerçekleştirmek için, şehirli salyangoz arkadaşları ve yeni edindiği insan arkadaşlarıyla birlikte şimdiye dek karşısına çıkan en büyük zorluğa karşı mücadele verir: Hızlı olmak! Dil seçenekleri: İngilizce, Türkçe dublaj, Türkçe altyazı S İ M İ T S A R AY I • 107 SİMİT SARAYI ADRESLERİ ADANA Adana Optimum Simit Sarayı Yüreğir Hiltonsa Kavşağı, Optimum AVM ADAPAZARI Adapazarı Simit Sarayı Cumhuriyet Mh. Çark Cd. No: 6 Adapazarı, Sakarya Adapazarı Üniversitesi Simit Sarayı Sakarya Ünv. Kantin Simit Sarayı Esentepe Kampüsü Serdivan-Adapazarı-Sakarya Hendek Güney Simit Sarayı Tem Yolu, 157. Km, Otoyol Hizmet Tesisi, Parkshop Hendek Kuzey Simit Sarayı Tem 157. Km Otoyol Hizmetleri tesisi. Parkshop * Serdivan Park AVM Simit Sarayı Arabacı Alanı Mah., Mehmet Akif Ersoy Cad. ADIYAMAN * Adıyaman Simit Sarayı Atatürk Bulvarı, Hacı Ömer Mah., No: 212 *Alanya Mahmutlar Simit Sarayı Hacı Ömer Mah. Atatürk Bulvarı No:212 Adıyaman ANKARA *Ulus Simit Sarayı Ulus İşhanı, B Blok No: 1 Altındağ Ankara Opet Simit Sarayı Eti Mah., Celal Bayar Bulvarı, 45, Maltepe *Gölbaşı Simit Sarayı Bahçelievler Mah., 28584. Sok. No: 3/E Gazi Üniversitesi Karşısı *Karanfil Simit Sarayı Karanfil Sok. No: 24/C Kızılay *Sıhhiye Simit Sarayı Cihan Sok., No: 1/C-1/D *Optimum Simit Sarayı Eryaman Ayaş Yolu No:93 06930, Ankara (Yakında) ANTALYA Havaalanı Simit Sarayı Havalımanı İçi, 2. Dış Hatlar Terminali Zemin Kat, No: 150 Havaalanı Bite To Go Simit Saray Havalimanı içi 2. Dış Hatlar Terminali Zemin Kat, No: 50 *Lara Simit Sarayı İsmet Gökhan Cad., Kayacan Apt., No: 115/2 Lara-Antalya *Güllük Simit Sarayı Anafartalar Güllük Cad., Cennet Apt., No: 14/3 Antalya Üçkapılar Simit Sarayı Sinan Mah., Atatürk Cad., No: 11/A Uçar İşhanı *Antalya Kapalıyol Simit Sarayı Balbey Mah. Kazım Özalp Cad. No:30/A Murat Paşa *Alanya Simit Sarayı Şekerhane Mah. Atatürk Cad. No:13 Alanya BİLECİK Bilecik Simit Sarayı Gazipaşa Atatürk Bulvarı, No: 32/1-2 BOLU Gölköy Kampüsü Simit Sarayı Sosyal Aktivite, No: 27-29-30 BURSA Bursa İmam Aslan Simit Sarayı İmam Aslan Dinlenme Tesisleri, Yeni Yalova Yolu 5. Km. Gemlik *Görükle Trio Simit Sarayı Sakarya Mah., Atatürk Cad., No: 101 *Nilüfer Simit Sarayı İhsaniye Mah. Şehit Zeki Burak Okay Cd. No: 14/A Nilüfer Kent Meydanı Simit Sarayı Uluyol Kıbrıs Şehitleri Cad., No:145 Osmangazi *Bursa Kent Meydanı AVM Simit Sarayı Kıbrıs Şehitleri Cad., No: 64 1B-01 Osmangazi * Bursa Fomara Simit Sarayı Aktar Hüssam Mah., Fevzi Çakmak Cad., No: 29 Osmangazi Bursa Opet Simit Sarayı Yeni Yalova Yolu, 13. Km No: 34 Ovaakça *Bursa Setbaşı Simit Sarayı Selçuk Hatun Mah., Atatürk Cad., Kaya Apt., No:1 Setbaşı ÇORUM *Çorum Simit Sarayı Gazi Cad., No: 31/B DENİZLİ * Denizli Simit Sarayı Altıntop Mah., Mimar Sinan Cad., Öztürk İş Merkezi, No: 1 EDİRNE Edirne Simit Sarayı Talatpaşa Asfaltı, No: 134 ESKİŞEHİR Eskişehir Anadolu Üniversitesi Simit Sarayı Anadolu Üniversitesi, Yunus Emre Kampüs İçi, *Eskişehir Hamam Yolu Simit Sarayı Arifiye Mah.Hamam yolu Cad.No:78/1 Odunpazarı GAZİANTEP *Gaziantep Forum Simit Sarayı Yaprak Mah. İstasyon Cad. No:76 ISPARTA *Isparta Simit Sarayı Buğday Cad., No: 34 İSTANBUL *Aksaray Simit Sarayı Millet Cad., Tanburi Cemil Çıkmazı Sok., No: 4/A Fatih-Aksaray *Atatürk Havalimanı 1 Simit Sarayı Dış Hatlar Terminali, 34149, Yeşilköy *Atatürk Havalimanı 2 Simit Sarayı Dış Hatlar Terminali, 34149, Yeşilköy Atatürk Havalimanı 3 Simit Sarayı Dış Hatlar Terminali, 34149, Yeşilköy. Atatürk Havalimanı 4 Simit Sarayı İç Hatlar Geliş, 34149, Yeşilköy Atatürk Havalimanı 5 Simit Sarayı Dış Hatlar Terminali 34149, Yeşilköy Bağcılar Simit Sarayı Sancaktepe Mah., Çarşı Cad., No: 6/A Bağcılar Bahariye Simit Sarayı Osmanağa Mah., Bahariye Cad., No: 18 Kadıköy Beşyüz Evler Simit Sarayı Hürriyet Mahallesi, Eski Edirne Asfaltı, No: 178 Küçükköy-G.O.P *Beycity Simit Sarayı Merkez Adres: Batıköy Mah. M. Kemal Bulvarı D Blok No: 9/3-4-5-6 Mğz: Cumhuriyet Mağazası, Atatürk Bulvarı No: 18 Beylikdüzü Beykent Simit Sarayı Beykent Siteleri, Beykent Üniversitesi Kampüs İçi. B.Çekmece Beykent Ayazağa Simit Sarayı Ayazağa Mah., Beykent Üniversitesi Kampüsü G-23 Sokak, No: 74 Carousel AVM Simit Sarayı Zeytinlik Mah. Halit Ziya Uşaklıgil Cad. Carousel AVM Kat: 2 NO: 1 Bakırköy Cennet Simit Sarayı İstanbul Cennet Mah., Hürriyet Cad., No: 53/C K.Çekmece Cevahir AVM Simit Sarayı Meşturiyet Mah., Büyükdere Cad., Cevahir Avm., 87/A, Şişli *CNR Simit Sarayı CNR Fuar Merkezi, Hall-4-6-78, 34149 Yeşilköy *Çapa Simit Sarayı Millet Cad., No: 159 Fatih Çayırbaşı Simit Sarayı Rasimpaşa Mah., Rıhtım Cad., No: 58/A Kadıköy Çeliktepe Simit Sarayı Çeliktepe Mah., İnönü Cad., No: 2/2.Çeliktepe-Kağıthane Dudullu Simit Sarayı Asyapark AVM Zemin Kat, Dükkan 44-45. Ümraniye Esenyurt Simit Sarayı Merkez Mah., 19 Mayıs Bulvarı, Esenyurt İş Merkezi., No: 2 Etiler Simit Sarayı Nispetiye Cad., No: 144 Eyüp Simit Sarayı İslambey Mah., Kalenderhane Cad., No: 3334065 Eyüp 10 8 • S İ M İ T S A R AY I *Forum İstanbul Bayrampaşa Simit Sarayı Kocatepe Mahallesi, Paşa Caddesi 34045 * Güneşli Park Simit Sarayı Güneşli Mah., Koçman Cad., Güneşli Park AVM, No: 39/E Halitağa Simit Sarayı Osmanağa Mah., Halitağa Cad., Çam Apt., No: 25/14 Kadıköy Hasanpaşa Simit Sarayı Hasanpaşa Mah., Kurbağalıdere Cad., No: 14/B Kadıköy Hisarüstü Simit Sarayı Nispetiye Cad., 6. Sok., No: 21. Rumelihisarüstü-Sarıyer İncirli Simit Sarayı Ömür Plaza Önü, Şair Orhan Veli Sok., No: 22 Daire 3 İncirli-Merter İstiklal Simit Sarayı Katip Mustafa Çelebi Mah., İstiklal Cad., No: 3 Beyoğlu Kadıköy Simit Sarayı Söğütlüçeşme Cad., No: 10 Kadıköy Kartal M1 Simit Sarayı Orta Mahalle Yalnız Selvi Cad., No: 58/A Kartal-Yakacık *Kartal Bankalar Simit Sarayı Bankalar Cad. No:80 Kartal-İstanbul * Kavacık Simit Sarayı Acar Çarşı Rüzgarlı Bahçe Mahallesi Cumhuriyet Cad., No: 10 Beykoz Koçtaş-Beylikdüzü Simit Sarayı Sakarya Cad., E5 Üzeri Yan Yol, Beylikdüzü Kozyatağı Simit Sarayı Eski Üsküdar Yolu, Topçu İbrahim Sok., No: 2/1 Ataşehir *Kuştepe Simit Sarayı İnönü Cad., No: 28 Şişli * Levent Anıt Simit Sarayı Büyükdere Cad. No: 148 Levent, İstanbul 4. Levent Simit Sarayı Eski Büyük Dere Cad., Cem Sultan Sok., No: 2/A Kağıthane Maltepe Simit Sarayı Feyzullah Mah., Bağdat Cad., No: 104/15. Maltepe Marmara Park Simit Sarayı Güzelyurt Mah. 1. Cadde, Esenyurt-İstanbul *Maslak Simit Sarayı Ahi Evren Cad., Nazmi Akbacı Ticaret Merkezi, No: 208-209-210 Maslak * Merkez Efendi Simit Sarayı Seyitnizam Mahallesi, Balıkçı Çırpıcı Yolu Merkez Evler, No: 70 2 Etap- Zeytinburnu Mecidiyeköy Meydan 1 Simit Sarayı Büyükdere Cad., No: 48 Mecidiyeköy Meydan 3 Simit Sarayı Büyükdere Cad., No: 58/2 Mecidiyeköy Meydan 4 Simit Sarayı Büyükdere Cad., No: 26/A *Mecidiyeköy Stadyum Simit Sarayı Büyükdere Cd. No:61 Şişli Merter Simit Sarayı Şair Ahmet Kutsi Tecer Cad., Aras Apt., No: 5/C Merter Metrocity Simit Sarayı Esentepe Mah. Büyükdere Caddesi, No: 171B/2 Levent Optimum Simit Sarayı Optimum Outlet ve Eğlence Merkezi, E5 Üzeri, 1. Kat, No: 32 Göztepe Osmanbey Simit Sarayı Halaskargazi Cad., No: 114/D Osmanbey-Şişli Pendik Sahil Simit Sarayı Doğu Mah., Ankara Cad., No: 136 Pendik *Pendik Marina Simit Sarayı Batı Mah. Sahil yolu Marintürk İstanbul Cityport Tic. Merkezi E blok Alt kat 20-21 Pendik Profilo Avm Simit Sarayı Gülbahar Mah., Profilo AVM Yolu, No: 311 Mecidiyeköy Rıhtım Simit Sarayı Osmanağa Mah., Rıhtım Cad., No: 16 Kadıköy Sabiha Gökçen Dış Hatlar Simit Sarayı Sabiha Gökçen Uluslararası Hava Limanı, Dış Hatlar Tarafı Dl. 500 Sabiha Gökçen İç Hatlar Simit Sarayı Sabiha Gökçen Uluslararası Hava Limanı İç Hatlar, Gelen Yolcu Katı, Al 302 ve Al1606 Salacak Simit Sarayı İskele Cad., No: 14 Üsküdar Sanayi Mahallesi Simit Sarayı Yeşilce Mah., Eski Büyükdere Cad., No: 59 4. Levent Sancaktepe Metro Garden Simit Sarayı (Yakında) Sirkeci Simit Sarayı Ankara Cad., No: 215 Fatih Soğanlık Simit Sarayı Atatürk Cad., No: 118 Kartal *Plato Simit Sarayı Plato AVM, Fatih Bulvarı, Emir Cad., No: 3-97 Sultanbeyli Sultangazi Simit Sarayı Cebeci Mah., 1. Cebeci Cad., No: 21 Sultangazi Sultançiftliği Simit Sarayı 50. Yıl Mah., Eski Edirne Asfaltı, Burda Market Bitişiği Şirinevler Simit Sarayı Şirinevler Mah., Yaman İş Merkezi, No: 2 B. Evler Taksim Simit Sarayı Şehit Muhtar Mah., Yeni Tarlabaşı Cad., No: 6 Taksim *Taksim Meydan Simit Sarayı Sıraselviler Cad., No: 1 Beyoğlu Taşdelen Simit Sarayı Sultançiftliği Mah., Turgut Özal Bulvarı, No: 127/1 Çekmeköy TT Arena Simit Sarayı 1 Huzur Mah., TT Arena Stadı, K8 Kapı Girişi, Giriş Kat Aslantepe TT Arena Simit Sarayı 2 Huzur Mah., TT Arena Stadı K8 Kapı Girişi 4. Kat TT Arena Simit Sarayı 3 Huzur Mah., TT Arena Stadı K8 Kapı Girişi 4. Kat TT Arena Simit Sarayı 4 (Dış Alan) Huzur Mah., TT Arena Stadı Aslanlı Yol TT Arena Simit Sarayı 5 Huzur Mah., TT Arena Stadı, K8 Kapı Girişi, Giriş Kat Aslantepe TT Arena Simit Sarayı 6 Huzur Mah., TT Arena Stadı, K8 Kapı Girişi 4. Kat Aslantepe Ulusoy Ataşehir Simit Sarayı Kayışdağı Mahallesi Dudullu Yolu Caddesi No:40 Ataşehir Ulusoy İkitelli Simit Sarayı Basın Ekspres Yolu, Cemal Ulusoy Cad., Ulusoy Yazahanesi, İkitelli Üsküdar Simit Sarayı Mimar Sinan Mah., Dr. Fahri Atabey Cad., No: 17/2. Üsküdar Vialand Simit Sarayı- Açıldı * Vialand Simit Sarayı Yeşilpınar Mahallesi, Girne Caddesi, Vialand AVM, Cadde Katı, Eyüp Viaport-Kurtköy Simit Sarayı Yenişehir Mah., Dedepaşa Cad., Viaport AVM, No:2/3 Kurtköy White Hill AVM Simit Sarayı Karadolap Mh. Atatürk Cd. No: 13 D: 22 Yeşilpınar-Eyüp Yenibosna Koçtaş Simit Sarayı Yıldırım Beyazıt Cad., Koçtaş AVM Yenibosna * Yenikapı Simit Sarayı Aksaray Mustafa Kemalpaşa Cad., No: 56 Fatih *Zeytinburnu Simit Sarayı 58. Bulvar No: 112 212 AVM Simit Sarayı Mahmutbey Merkez Mah., Taşocağı Cad., No: 5 K: 2 Bağcılar-İkitelli İZMİR Seferihisar Simit Sarayı Kuşadası Cad., No: 79 İzmir Optimum Simit Sarayı Akçay Cad., No: 101, Optimum Outlet AVM. Gaziemir-İzmir * Konak Simit Sarayı Akdeniz Mh. Gazi Blv. Pk:35210 Konak/İzmir. KAYSERİ * Kayseri Simit Sarayı Selimiye Mah., O. Kavuncu Blv., BYZ Garage AVM, Z33, Melikgazi KOCAELİ Gebze Simit Sarayı Hacı Halil Mah., Hükümet Cad., No: 100. Gebze Gölcük Simit Sarayı Merkez Mah., Cumhuriyet Cad., Anıt Park İçi, No: 8. Gölcük İzmit Simit Sarayı Alemdar Cad., No: 26. İzmit İzmit N City Avm Simit Sarayı Karabaş Mah., Oramiral Salim Dervişoğlu Cad. No:102 KONYA Selçuklu Simit Sarayı Alaadin Bulvarı, No:13 KÜTAHYA Kütahya Simit Sarayı Servi Mah., Mithatpaşa Cad., Çarşı Hilton AVM, Sitesi B/1-15 MALATYA * Malatya Park AVM Simit Sarayı İnönü Mah. İnönü Cad. No: 192/Z55 MANİSA Salihli Simit Sarayı Kurudere Cad., No: 4 MERSİN * Mersin Forum Simit Sarayı Güvenenler Mah., 20. Cad., Forum AVM A BL. NO: 1 Yenişehir NEVŞEHİR *Nevşehir Simit Sarayı 2000 Evler Mah. Zübeyde Hanım Cad. No: 143 SAMSUN *Çarşamba Simit Sarayı Orta Mah. Kızılay Cad. No:48/12 Çarşamba- Samsun *Terminal Simit Sarayı Hafif Raylı Sistem Üniversite Son Durağı. Atakum *Vefa AVM Simit Sarayı Orta Mah. Kızılay Cad. NO: 48/12 Çarşamba *Samsun Piazza Simit SarayıÇarşamba Cad., No: 52 Z-53 Eski Otogar Mevkii, Canik ŞANLIURFA * Şanlıurfa Piazza Simit Sarayı 11 Nisan Fuar Caddesi Piazza AVM içi, zemin kat. * Şanlıurfa Cadde Simit Sarayı Bamyasuyu Mah., 148. Sok., Palmiye Apt., No: 3, Merkez TEKİRDAĞ Çorlu Simit Sarayı Kazimiye Mah., Omurtak Cad., Yeni Park Karşısı, No: 164/A VAN Van Simit Sarayı Cumhuriyet Cad., No: 72 *Van Erciş Simit Sarayı Vanyolu cad. Devlet Hast. Karşısı Burak Apt. Zemin Kat Erciş YALOVA Yalova Simit Sarayı Yali Cad., No: 41/a ABD New York Simit Sarayı 435 Fifth Avenue New York NY 10016. Yakında ALMANYA Berlin Simit Sarayı Karl-Marx strasse 82 (Yakında) Frankfurt Simit Sarayı Kaiserstrasse 44 Frankfurt am main, GPRS: 50°06’32.3”N 8°40’11.4”E * Düsseldorf Simit Sarayı Worringerstraße 142 40210 Düsseldorf , GPRS: 51°13’18.2”N 6°47’40.4”E * Mannheim Simit Sarayı Kurpfalzstraße R1, 1 68161 Mannheim. Yakında * Köln Venloer Simit Sarayı Venloer Strasse 280, Köln GPRS: 50°56’53.2”N 6°55’15.8”E BELÇİKA * Antwerpen Simit Sarayı de Keyserlei 13-15 2018 Antwerpen, GPRS: 51°13’03.9”N 4°25’01.6”E HOLLANDA *Amsterdam Simit Sarayı Kinkerstraat 224 1053 EM Amsterdam, GPRS: 52°21’56.2”N 4°51’58.3”E S İ M İ T S A R AY I • 10 9 Amsterdam Simit Sarayı Doppermarkt Yakında Amsterdam Dam Meydanı Simit Sarayı Nieuwendijk 224 1012 MX Amsterdam Simit Sarayı Arena Stadium Yakında *Den Haag Simit Sarayı Hobbemaplein 99 2526 JD Den Haag , GPRS: 52°04’02.9”N 4°17’53.1”E *Den Haag Simit Sarayı Gedemtegracht 88, 2512 KB Den Haag, GPRS: 52°04’37.6”N 4°18’56.1”E *Deventer Simit Sarayı Pikeursbaan, 78 A, 7411 GW Deventer, GPRS: 52°15’12.5”N 6°09’50.6”E Lijnbaan Simit Sarayı Lijnbaan 119A 3012 EN Rotterdam, GPRS: 51°55’09.5”N 4°28’37.0”E * Beijerlandselaan Simit Sarayı Beijerlandselaan 4244 3074 EK Rotterdam, GPRS: 51°53’46.2”N 4°30’46.6”E * Meent Simit Sarayı Meent 15A 3011 JA Rotterdam, GPRS: 51°55’26.6”N 4°29’08.6”E Eindhove Simit Sarayı Nieuw straat 23 Eindhoven Yakında Utrecht Simit Sarayı Vredeburg 150-151 Yakında Almere Simit Sarayı Almere Central Station (Yakında) İNGİLTERE Londra Simit Sarayı 360 Oxford Street bond station city of West minster (Yakında) İSVEÇ İsveç Simit Sarayı Mall of Scandinavia (Yakında) KIBRIS *Gazi Magusa Simit Sarayı Doğu Akdeniz Üniversitesi, Gazi Magusa, GPRS: 35.1447414, 33.9092411 Girne Amerikan Üniversitesi Simit Sarayı Girne Amerikan Üniversitesi Karmi Kampüsü Girne Liman Simit Sarayı Girne Ercan Havalimanı Simit Sarayı Kıbrıs Ercan Havalimanı Dış Hatlar Gidiş Terminali MISIR * New Cairo Simit Sarayı Al Salam Axis, Awal Al Qahera Al Gadida, Behind 90th Street, Mobil Station, New Cairo, GPRS: 30°01’14.9”N 31°25’54.4”E SUUDİ ARABİSTAN Mekke Simit Sarayı Abraj Al Bait Center, Zam Zam Tower, Haram Holy City Of Makkah, Mekke, GPRS: 21°25’09.2”N 39°49’32.4”E Zam Zam Tower Simit Sarayı Makkah ZamZam Tower (Promod) (Yakında) Hilton Mall Simit Sarayı Makkah Hilton Mall (Yakında) Makkah Mall Simit Sarayı Makkah Mall (Yakında) Al Noor Simit Sarayı Madina Al Noor Mall (Yakında) Arab Mall Simit Sarayı Jeddah Arab Mall (Yakında) Jeddah Airport Simit Sarayı Jeddah Airport (Yakında) Granada Mall Simit Sarayı Riyadh Granada Mall (Yakında) El Nakheel Mall Simit Sarayı Riyadh El Nakheel Mall (Yakında) Tala Mall Simit Sarayı Riyadh Tala Mall (Yakında) Hayat Mall Simit Sarayı Riyadh Hayat Mall (Yakında) KUVEYT *Kuveyt E-Mall Simit Sarayı Beirut Street Block,No: 26 Building 80002 Hawally Kuwait City (Yakında), GPRS: 29°20’10.1”N 48°01’07.1”E * MUTFAK KONSEPTLI MAĞAZALARIMIZ SUDOKU 1 SUDOKU KOLAY 1 2 3 4 2 3 110 • S İ M İ T S A R AY I 4 SUDOKU ZOR 5 5 6 7 8 6 7 111 • S İ M İ T S A R AY I 8 ASTROLOJİ Aslanların rahatlama ayı ASLAN (23 TEMMUZ – 23 AĞUSTOS) Y üreğinizi ferahlatmanın tam sırası! Haydi biraz rahatlayın ve ayaklarınızı uzatın. Her şeyi kendinize dert eder oldunuz. Gören de dünyayı siz kurtarıyorsunuz sanacak. Olayları biraz akışına bırakmanın zamanı geldi. Ağustos ayında parasal açıdan rahatlayabilirsiniz. Planlarınızı gerçekleştirmek için gerekli finansal desteği bulabilirsiniz. Yaratıcılığınız, çevrenizdekilerin dikkatinden kaçmıyor. Bu özelliğinizi daha da ön plana çıkarmak için kendinize yatırım yapın. Bu ay etrafınızdakilerin size olan ilgisini daha çok üzerinizde hissedebilirsiniz. Bu popülerliğin tadını çıkarın. Ama gereksiz yere Elementi: Ateş Yönetici Gezegeni: Güneş Rengi: Altın rengi, turuncu Taşı: Safir Madeni: Altın Niteliği: Sabit Uğurlu Sayıları: 1, 4 Uyumlu olduğu burçlar: Yay, Koç Uyumsuz olduğu burçlar: Akrep, Kova, Boğa havalara girip sevdiklerinizi kırmayın. Dengeyi tutturmak her zaman göründüğü kadar kolay olmayabilir. Dekorasyon önerileri Sizi rahat ettirecekse, gözünüze hoş görünecekse masrafların hiçbir önemi yok! Kalite ve lüks sizin için vazgeçilmez. Bu özen ve gösteriş dekorasyonda da kendini gösteriyor tabii. Altın renkler ve deri kaplı eşyalar her aslan burcunun evinin bir köşesinde kendini göstermeli. İhtişamı seven bir burç olarak evinizde özel aksesuarlara yer verebilir, farklı bir stil yaratabilirsiniz. Ancak evinizin aydınlık olması da bir o kadar önemli. Bunca gösteriş, güzel bir ışıklandırmayla daha da görkemli hale gelmeli. Duvarlarınızda sütlü kahve ve şarap rengini tercih edebilirsiniz. Antika mobilyalar ve oymalı koltuklar da sizin detaycı kişiliğinizi yansıtmada birebir. Boşuna dememişler aslan yattığı yerden belli olur diye! 112 • S İ M İ T S A R AY I Beslenme önerileri İştahlı bir burç olduğunuz malum. Yemekler yensin, güzel sofralar kurulsun istersiniz. Ancak günlük beslenmenizde oluşturacağınız menüye de dikkat etmelisiniz. Lahana sindiriminizi kolaylaştırırken, tam buğday ekmeği, yulaf, arpa, çavdar, elma, yumurta ve salatalığı da tüketmenizde fayda var. Kan dolaşımınızın düzenli olması için sığır, kuzu ve kümes hayvanları eti ile kereviz, incir, limon, şeftali ve badem tüketebilirsiniz. Her derde deva, beyin dostu ceviz ve balığı da sofralarınızdan eksik etmeyin. Yağlı gıdalara olan düşkünlüğünüzü ise biraz dizginlemelisiniz. Yağlı yiyeceklerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın. KOÇ BOĞA İKİZLER Atacağınız yeni adımlarla ilgili temkinli davranmayı seviyorsunuz ve şu günlerde yeni başlangıçlar yapmaya hazır gibisiniz. Bu konuda doğru zamanı kollamaya devam edin. Fazla düşünmek, yeni kararlar verme aşamasında yararlı olabilir. Zaman zaman hiç hesapta olmayan kişilerden beklenmedik bir ilgi görebilirsiniz. Ağustos ayı yaşam enerjinizi yükseltecek. Buna hazırlıklı olun ve yaz mevsiminin tadını çıkarın. İş hayatında pratik zekânızla öne çıkabilirsiniz. Kriz anlarında gösterdiğiniz sakinlik ve olgun tavır, çevrenizin dikkatinden kaçmayacaktır. Bu aralar kimse size yanaşmasın çünkü işiniz başınızdan aşkın! Yoğun günlerin getirdiği koşturmaca sizi biraz yorabilir. Ancak tatil planı yapmak için hiç de fena bir zaman değil. Sorumluluk sahibi biri olarak yaşadığınız problemlerin üstesinden gelmeyi çok iyi başarıyorsunuz. Zaman zaman ufak tefek aksaklıklara dahi tahammül edemez bir hale gelebilirsiniz ancak güçlü Boğalar bu sıkıntıların üzerinden kolayca gelecektir. Kariyerinizde olumlu gelişmelere hazır olun. Belki de bu ay sizin için yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Ancak fazla dik kafalı olmamanızda fayda var. Haydi biraz rahatlayın ve yaz havasının tadını çıkarın! Yoğun ve koşuşturma dolu günleri atlattınız ve güzel bir tatili hak ettiniz. Alışverişe düşkünlüğünüzü de bilmeyen yok. Ama biraz temkinli olmanızda ve kesenin ağzını açarken har vurup harman savurmamanızda yarar var. Özel hayatınızda zaman zaman fazla kıskanç olabiliyorsunuz. Bu durumu bir kenara bırakın ve güvenmeyi öğrenin. Unutmayın ki yaptığınız kıskançlıkların dönüşü sizi mutlu etmez. YENGEÇ BAŞAK TERAZİ Haklı olduğunuzu görmek sizi mutlu ediyor ve şu sıralar bunu biraz fazla yaşar oldunuz. Sevdiklerinizle ilgili konularda sorumluluk almanız gereken zamanlar olabilir. Yaşadığınız görüş ayrılıklarında fazla sert tepkiler vermemeye ve duygularınızı kontrol etmeye çalışmalısınız. Etrafınızdakileri kırmak sizi sandığınızdan daha çok üzecektir. Bazen fazla fevri davranabiliyorsunuz. Bu dönem ani kararlar almaktan kaçının. Mümkünse iki kere düşünün bir kere davranın. Bu ay savaş boyalarınızı sürüp, mücadeleci kişiliğinizi ön plana çıkartabileceğiniz bir dönem. Kimi zaman herkesten fazla detaycı ve titiz olabiliyorsunuz. Bu, faydalı olduğu kadar yorucu da bir durum. Yaz tatili için plan yapmaya ne dersiniz? Kısa süreli tatil programı oluşturabilir, yeni uğraşlar edinebilirsiniz. Kendinizi geliştirmek ve deşarj olmak için imkân yaratmak sizin elinizde. Son zamanlarda biraz nefes almaya ihtiyaç duyuyor gibisiniz. Kendinize vakit ayırmak istiyorsanız biraz iç sesinize kulak verin. Elde edeceğiniz dinginlik, sorun yaşadığınız kişilerle de ortak noktalar bulmanızı sağlayabilir. Kıskançlıklarınızın ilişkinizi olumsuz etkilemesine izin vermeyin. Yumuşak mizaç etrafınızdakileri mutlu ettiği kadar sizi de dinlendirecektir. (21 MART – 20 NISAN): (22 HAZIRAN – 22 TEMMUZ): (21 NISAN – 21 MAYIS): (24 AĞUSTOS – 22 EYLÜL): S İ M İ T S A R AY I • 113 (22 MAYIS – 21 HAZIRAN): (23 EYLÜL – 23 EKIM): ASTROLOJİ AKREP YAY OĞLAK Son zamanlarda biraz fazla çalıştınız ve yoğun günleri sonunda geride bıraktınız. Uzun ve yorucu bir çalışmanın ardından şimdi ektiğiniz tohumların meyvesini toplama zamanı geldi. Güçlü kişiliğiniz her türlü zorluğun üstesinden gelmenizi sağlıyor ve bu durum çevrenizde de bir hayranlık uyandırıyor. Yeniliklere açık olduğunuz bir dönemdesiniz ve aldığınız kararları sevdiklerinize danışmanız size yol gösterebilir. Yakınlarınızın ve dostlarınızın değerini biliyorsunuz. Ancak zaman zaman yaşanan gerginliklerin üstesinden de gelebilmelisiniz. Olayları kişiselleştirmemenizde fayda var. Her geçen gün kendinizi biraz daha tanıyorsunuz ve bu durum attığınız adımlarda sizin için bir pusula görevi görüyor. Yaşadığınız olumsuzluklardan ders çıkartmanız, gelişiminiz için önemli. Ağustos ayının pozitif enerjisi size de yansıyor ve hayallerinizi gerçekleştirmek için size güç veriyor. Kendinize daha çok vakit ayırabilirsiniz. Ancak harcamalarınızda ipin ucunu kaçırmasanız iyi olur. Kendinizi şımartırken bir buhran dönemine girmek istemezsiniz. Yakınlarınızla her zamankinden fazla iletişim halindesiniz. Aileniz ve arkadaşlarınızla yaşadığınız bu yoğun trafiğe hiç beklemediğiniz kişilerden gelen haberler de eklenebilir. Bu tip durumlar kafanızı karıştırmasın. Sükunetinizi koruyarak yapıcı davranmak sizi sandığınızdan daha mutlu edebilir. Bu ay kişisel isteklerinize daha çok yönelebilirsiniz. Kendinizi geliştirerek bu durumu kariyeriniz için de bir avantaja dönüştürmeniz mümkün. Ancak her şeyi bildiğinizi de düşünmeyin. Fazla ukalalık sizi itici biri haline dönüştürmesin. (24 EKIM – 22 KASIM): (23 KASIM – 21 ARALIK): KOVA BALIK Olaylar hemen olsun bitsin istiyorsunuz ancak her zaman işler göründüğü kadar kolay olmayabilir. Aceleciliğinizi biraz dizginlemeye ve sabırlı olmaya çalışmanızda yarar var. Her şeyin rayına girmesi bazen zaman alabilir. Maddi konularda biraz daha rahatlayabileceğiniz bir dönemdesiniz. Tatil planları, yurt dışı seyahatleri ve davet organizasyonları sizin için kulağa hoş geliyor olsa gerek. Tutkularınızın peşinden koşmak için güzel bir zaman. Balık burçları bu ay cazibeniz yerinde! Bunun tadını çıkarın ve pozitif enerjinizi dört bir tarafa yayın. Sorumluluklarınızın bilincinde olsanız da artan beklentiler üzerinizde biraz fazla baskı yaratabilir. Ancak uyumlu yapınız sorunların ve anlaşmazlıkların üstesinden gelmenizde size yardımcı olacaktır. Yakınlarınızla olan bağınızı güçlendirmeye çalışın ve ufak tatsızlıkları fazla kafaya takmayın. Unutmayın, herkesin yöntemi farklı da olsa tek dileği sizin mutlu olmanız. (21 OCAK – 18 ŞUBAT): (19 ŞUBAT – 20 MART): 114 • S İ M İ T S A R AY I (22 ARALIK – 20 OCAK):
Benzer belgeler
POP-arT - Simit Sarayı
Seçil Çiçek, Gülcan Gümüş,
Hande Eldemir, Kübra Erkan,
Nisan Necimoğlu
Baskı
Uniprint Basım San. Ve Tic. A.Ş.
Ömerli Köyü, İstanbul Cad. No: 159
Hadımköy 34455 İstanbul
Tel: (0212) 798 28 40
Faks: ...
Simit Sarayi - Simit Sarayı
Yayın Kurulu
Seçil Çiçek, Gülcan Gümüş,
Hande Eldemir, Kübra Erkan,
Nisan Necimoğlu
Baskı
Uniprint Basım San. Ve Tic. A.Ş.
Ömerli Köyü, İstanbul Cad. No: 159
Hadımköy 34455 İstanbul
Tel: (0212) 798...
Simit Sarayi - Simit Sarayı
Yayın Kurulu
Seçil Çiçek, Gülcan Gümüş,
Hande Eldemir, Kübra Erkan,
Nisan Necimoğlu
Baskı
Uniprint Basım San. Ve Tic. A.Ş.
Ömerli Köyü, İstanbul Cad. No: 159
Hadımköy 34455 İstanbul
Tel: (0212) 798...