as PDF - İstoç Ticaret Merkezi
Transkript
as PDF - İstoç Ticaret Merkezi
İSTOÇHayat İSTOÇ TİCARET MERKEZİ’NİN ÜCRETSİZ YAYIN ORGANIDIR. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 SAYI:33 HAVAİ HATTININ YERALTINA ALINMA ÇALIŞMALARINA BAŞLANDI İSTOÇ’TAKİ OTOPARKLARDA BİLETLİ SİSTEME GEÇİLDİ SEKTÖR İNCELEME • OYUNCAK • GIDA KOBİ’LER BİR ARAYA GELMELİ BEYAZ İLE YEŞİLİN BULUŞTUĞU DORUK: KARTEPE SAHNE ADAM OLMAYANI KALDIRMAZ OYUNCAK SEKTÖRÜNDE ÇEŞİTLİLİK ARTIYOR BAŞYAZI 2012 yılının genel değerlendirilmesi 2 012 yılı acılarla ve sevinçlerle geride kaldı. 2012 yılı ile ilgili olarak ülkemiz açısından bir değerlendirme yapacak olursak, Orta Doğu’daki ülkelerde Arap Baharı adı altında başlayan siyasi gelişmeler, halk ayaklanmaları, komşumuz Suriye’ye de sıçradı ve iç savaşa neden oldu. Suriye ile sınırımızın olması, tarihten kaynaklanan bağlarımız, ekonomik ilişkilerimiz dolayısıyla da savaştan kaçan binlerce Suriyeli Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı. İnsani görevle Türkiye de ülkemize sığınan Suriyelilere kucak açtı, kamplar oluşturdu ve koruma altına aldı. Bu durum Suriye’deki mevcut yönetimle aramızdaki ilişkileri gerdi. Düşürülen savaş uçağımız ile de neredeyse savaşın eşiğinden dönüldü. Bu nedenle ben, 2013 yılının barışın ve kardeşliğin daha fazla yaşanabileceği ve silahsızlanmanın gerçekleşeceği bir yıl olmasını diliyorum… Ülkemizde giderek tırmanan terör olaylarında, gerek polisimizin, gerekse askerimizin kararlı bir şekilde teröre karşı sürdürdüğü mücadeleyi göz ardı edemeyiz. Bu mücadelelere rağmen şehit sayısının artması, terör yüzünden zaman zaman sivil halkımızın da zarar görmesi bizleri derinden üzdü. 2013 yılının Türkiye açısından da terörsüz ve insanların birbirini anlamaya, sevmeye daha çok özen gösterdiği bir yıl olarak geçmesi en büyük temennimdir. Nahit Kemalbay İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı Yaşanan olumsuzluklar nedeniyle Türkiye ekonomisi 2011 yılındaki performansını yakalayamadı. Ancak 2012 yılında beklenilenin aksine istikrarını korudu. 2012 yılında özellikle inşaat sektöründe daralmalar oldu. Bu daralma fazla arzdan ve banka kredi faizlerinin yüksek olmasından kaynaklandı. Türkiye ekonomisinde artık eskisi gibi büyük dalgalanmaların olmayacağı varsayılsa da, yine de bizler ihtiyatlı ve istikrarlı davranmak zorundayız. 2012 yılının ikinci yarısında Yeni Türk Ticaret Kanunu firmalarımızın işleyiş yapısına birçok yenilikler getirdi. Bu yeniliklere adapte olmamız ve firma yapılarımızı tekrardan revize etmemiz gerekiyor. 2013 yılı öyle bir yıl olsun ki; 2012 yılının tüm ekonomik olumsuzluklarını bizlere unuttursun… Sevgili dostlarım, Türkiye’miz için, ayrımcılıklardan ve birbirimizi ötekileştirmekten uzak tek yürek olmalıyız. Sevgimizin, saygımızın ve adaletimizin, menfaatlerimizden önce geldiğini bilerek, barış ve huzur içinde yaşamalıyız. Yeni bir yıla girerken 2013 yılının dünyamız, ülkemiz insanları ve siz değerli üyelerim için barış ve sevgi yılı olmasını istiyorum. Bu vesile ile herkese daha fazla sağlık, daha fazla umut, daha fazla refah ve mutluluk yaşayacakları bir yıl dilerim. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 1 İÇİNDEKİLER 4 10 14 18 24 28 30 34 38 40 42 44 Haberler Ekonomi Söyleşisi Prof. Dr. Güngör Uras, Türkiye ekonomisi için 2012 yılının nasıl geçtiğini ve 2013 yılında Türkiye’yi neler beklediğini anlattı. Sektör İncelemesi Oyuncak ve gıda sektörlerini ele aldığımız bu bölümde, Türkiye Oyuncakçılar Derneği (OYDER) Başkanı Ahmet Alioğlu, oyuncak sektörüne ilişkin sorularımızı; Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz ise gıda sektörüne yönelik sorularımızı yanıtladı. 14 Üyelerimizi Tanıyal›m Gezi Beyaz ile yeşilin buluştuğu doruk: Kartepe Hobi Eşsiz takıların sırrı hayal gücünde Ünlü Söyleşisi Behzat Uygur: “Sahne adam olmayanı kaldırmaz” Lüks İstanbul Autoshow 2012’yi 576 bin 304 kişi ziyaret etti Teknoloji Spor Özlem Özçelik: “Milli formayı 447 kez gururla giydim” Kültür Sanat 31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na 620 yayınevi katıldı Sağlık Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. İrfan Berber: “Rahatsızlık geçiren bir karaciğer eski sağlığına tekrar kavuşabilir” 47 Fuar Takvimi 48 Bulmaca 2 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 28 İÇİNDEKİLER İSTOÇHAYAT İSTOÇ TİCARET MERKEZİ YAYIN ORGANI EKİM-KASIM-ARALIK 2012 SAYI:33 İmtiyaz Sahibi İSTOÇ Ticaret Merkezi Adına Nahit Kemalbay Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cumhur Savaşkan 30 12 34 Yayın Kurulu Mehmet Duyulmuş Salih Türkay M. Mustafa Gönül Mehmet Özcan Necati Yaşar Adres İSTOÇ Ticaret Merkezi 34217 Bağcılar / İstanbul Tel: (0212) 659 45 00 www.istoc.com.tr [email protected] Reklam için 0212 659 45 00 (4 Hat) İSTOÇ Hayat Dergisi 3 ayda bir yayımlanan bedelsiz süreli yayın organıdır. Yayına Hazırlık Genel Yönetmen Gürhan Demirbaş Görsel Yönetmen Yavuz Karakaş Editör Betül Topaklı Grafik&Tasarım Tijen Kızıler Düzeltmen Editör Ersel Ergüz Fotoğraflar Murat Güney, Damla Salor 24 İletişim Yazı işleri: (0212) 440 27 83 Pazarlama: (0212) 440 27 65 [email protected] Baskı Dünya Yayıncılık AŞ Globus Dünya Basınevi 100.Yıl Mahallesi 34440 Bağcılar /İstanbul Tel: 0212 440 24 24 EKİM-KASIM-ARALIK İSTOÇHAYAT 3 KISA HABERLER Bağcılar Belediyesi, İSTOÇ esnafına kahvaltılı toplantı düzenledi Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, 15 Kasım 2012 tarihinde İSTOÇ’ta kahvaltılı toplantı düzenledi. İSTOÇ Ticaret Merkezi Camisi altında bulunan konferans salonunda, İSTOÇ esnafına kahvaltı veren Başkan Lokman Çağırıcı, kahvaltının ardından İSTOÇ yönetim kurulu üyeleriyle birlikte İSTOÇ esnafının sorularını yanıtladı. Toplantıda esnafın sorunlarının yanı sıra iş yerlerinin belediye ile olan ilişkileri ve belediye hizmetleri konuşuldu. Karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu. Yapılan istişare toplantısı, sıcak ve samimi bir ortamda gerçekleşti. 4 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 KISA HABERLER İSTOÇ’taki otoparklarda biletli ve ödeme noktalı sisteme geçildi İSTOÇ Ticaret Merkezi’nde düzenlenen beş adet otopark alanında biletli sisteme geçildi. Araçlar otoparka giriş yaparken bilet makinesinden biletlerini alacak. Çıkış için ise önce ödeme noktasına otopark ücretlerini ödeyecek sonra biletlerini çıkış bariyerindeki cihaza okutup çıkış yapabilecek. İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde, otopark ücretleri 1 saate kadar KDV dahil 1 TL, 1-24 saat KDV dahil 5 TL olarak belirlendi. İSTOÇ Ticaret Merkezi C Plaza’da İSTOÇ Ticaret Merkezi’nde bulunan C Plaza otopark alanında otopark ücretleri 1 saate kadar KDV dahil 1 TL, 1-24 saat KDV dahil 5 TL olarak belirlendi. Tır-kamyon parkı İSTOÇ Ticaret Merkezi’nde bulunan Tır-kamyon parkında otopark ücretleri 1 saate kadar KDV dahil 2 TL, 1-24 saat KDV dahil 10 TL olarak belirlendi. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 5 KISA HABERLER Havai hattın bir kısmının yer altına alınma çalışmalarına başlandı İSTOÇ Ticaret Merkezi içinden geçen yüksek gerilim havai hattının bir kısmının yer altına alınması ile ilgili çalışmalar devam ediyor. İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde bulunan 15 numaralı direk ile 5. Ada’da yer alan 17 numaralı direk arası yer altı kazı, dolgu, asfaltlama ve kablo çekme işlemleri tamamlandı. 5. Ada’daki 17 numaralı direğin yerine yenisinin yapılmasına başlandı. Hattın bitirilerek işletmeye açılması yani yer altındaki kablodan elektrik verilmesiyle, 15 ve 16 numaralı direklerin de sökülme işlemlerine başlanacak. 6 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 KISA HABERLER İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde otomatik araç yıkama makinesi faaliyete geçti İSTOÇ Oto Ticaret Merkezi’nde otomatik olarak çalışan köpük makinesi ve araç yıkama makinesi faaliyete geçti. Esnaf araçlarını 1 TL’ye köpükleyip 1 TL ile yıkayabilecek. Makinenin kullanımından alınacak verime göre ilave yıkama noktaları yapılacak. ÖNEMLİ! SİTE SAKİNLERİMİZE DUYURULUR 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 30 Aralık 2012 tarihinden itibaren, bütün iş yerlerinde, iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi çalıştırma veya dışarıdan hizmet alma yükümlülüğü getirdi. Bu nedenle işyeriniz için, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile ilgili işlemleri yapmanızı, iş sağlığı ve güvenliği yönünden di- ğer iş yerlerini etkileyecek tehlikeler hususunda gerekli tedbirleri almanızı ve gerekli tedbirleri almayan iş yerleri hakkında yönetimimizce Bakanlığa bilgi verileceğini önemle bildiririz. İSTOÇ YÖNETİM KURULU EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 7 KISA HABERLER Plast Eurasia İstanbul’da, 22 yılın ziyaretçi rekoru kırıldı Plastik endüstrisinin Avrasya’daki en büyük ticari etkinliği olan Plast Eurasia İstanbul 2012, 86 ülkenin sektör profesyonellerini 29 Kasım-2 Aralık 2012 tarihleri arasında, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde bir araya getirdi. 22’nci yılını kutlayan Plast Eurasia İstanbul, TÜYAP ve Plastik Sanayicileri, Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV ) iş birliğiyle, 43 ülkeden 1085 firma ve firma temsilciliğinin katılımıyla düzenlendi. Sektör firmalarının rekabet güçlerini artırmalarına, yeni pazarlara ulaşmalarına büyük katkı sağlayan ve önemli yatırımlara yön veren Plast Eurasia İstanbul 2012, dört gün boyunca, 86 ülkeden plastik endüstrisi profesyonellerinin buluşma noktası oldu. Dokuz salonda ve 80 bin metrekare sergi alanında gerçekleşen Plast Eurasia İstanbul 2012, yurt içi ve yurt dışından gelen misafir ve satın alma heyetleri tarafından yoğun ilgi gördü. TÜYAP ve Ekonomi Bakanlığı heyet organizasyonları kapsamında Azerbaycan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Fas, Filistin, Gürcistan, Hindistan, Irak, İran, İtalya, Kanada, Kazakistan, Lübnan, Makedonya, Mısır, Moldova, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Tayvan, Tunus, Ukrayna, Ürdün, Yemen ve Yunanistan’dan gelen heyetler de fuarı ziyaret etti. Plast Eurasia İstanbul 2012’de ayrıca, TÜYAP’ın organize ettiği “Uluslararası Plastik Endüstrisi Yayınları Editörler Buluşması” ve PAGEV’in düzenlediği “Plastik Teknolojisi ve Tasarım Yarışması Ödül Töreni” de gerçekleştirildi. Türkiye’nin en dinamik ve istikrarlı büyüyen sektörlerinden biri olan plastik sektörünün yurt dışına yönelik tanıtımını pekiştirme amacıyla düzenlenen buluşmaya 12 sektörel yayının editörleri katıldı. 23. Uluslararası İstanbul Plastik Endüstrisi Fuarı, 2013 yılında 5-8 Aralık günlerinde TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Büyükçekmece’de gerçekleştirilecek. Fuar kapsamında önümüzdeki yıl “Kompozit İstanbul, Kompozit Ürünler ve Üretim Teknolojileri ve Kimya Avrasya, Kimyasallar, Boya, Ham Madde ve Üretim Teknolojileri” özel bölümleri de yer alacak. İSTOÇ markasını, kullanan firmalar uyarılıyor Sınırlı Sorumlu İstanbul Toptan Ticaret Depolama ve Kü- marka tescilini gerçekleştirdi. çük Sanayi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi (İSTOÇ), ilk ola- İSTOÇ tescilli markasını ve İSTOÇ logosunu rak 1 Haziran 1998 tarihinde “İSTOÇ” olarak marka tes- kullanan, firma adında İSTOÇ ibaresi ve uzan- cilini yaptırdı. 14 Nisan 2010 tarihinde ise 2010/24461 tısı geçen, İSTOÇ ibareli ve uzantılı web sayfa- numaralı İSTOÇ ibaresi olarak tüm sektör ve faaliyet alanlarında (01- sı düzenleyenler, kooperatifçe uyarılmaktadır. Uyarılara rağmen deği- 02-03-04-05-06-07-08-09-10-11-12-13-14-15-16-17-18-19-20-21-22-23- şiklik yapmayan firmalar hakkında hukuki yollara başvurularak dava 24-25-26-27-28-29-30-31-32-33-34-35-36-37-38-39-40-41-42-43-44-45) açılmaktadır. ACI KAYIPLARIMIZ İSTOÇ Yapı Kooperatifi üyelerimiz- İSTOÇ Yapı Kooperatifi üyelerimiz- den Şefik Erkan, 13 Kasım 2012’de den Halil Adalı, 20 Aralık 2012’de Hakkı’n rahmetine kavuştu. Kendi- Hakkı’n rahmetine kavuştu. Kendi- sine Allah’tan rahmet, ailesine ve sine Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. yakınlarına başsağlığı diliyoruz. İSTOÇ YÖNETİM KURULU 8 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 KISA HABERLER Özbakınçlar Kozmetik İSTOÇ’ta Özbakınçlar Kozmetik İSTOÇ mağazasının açılışını 21 Kasım 2012 Çarşamba günü gerçekleştirdi. İSTOÇ yönetiminin de katıldığı açılışta yoğun bir katılım olduğu görüldü. Özbakınçlar Kozmetik İSTOÇ mağazası, İSTOÇ 25. Ada No: 47-49-51-53’te hizmet veriyor. Güvenç İç Giyim, İSTOÇ’ta mağaza açtı Güvenç İç Giyim Toptan Satış İSTOÇ mağazasının açılışını 13 Ekim 2012 Cumartesi günü gerçekleştirdi. İSTOÇ yönetiminin de yer aldığı açılışa çok sayıda esnaf katıldı. Güvenç İç Giyim Toptan İSTOÇ mağazası İSTOÇ Toptancılar Çarşısı 6. Ada No: 2-4’te hizmet veriyor. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 9 EKONOMİ SÖYLEŞİSİ GÜNGÖR URAS KOBİ’ler bir araya gelmeli! “KOBİ’ler çok önemli kuruluşlar ama büyüme ve kümelenmede büyük işletmelerle aynı kulvarda koşma şansları yok. Bu nedenle, KOBİ’lerin sınırlı imkânlarıyla gerçekleştiremeyecekleri işleri yapmak için bir araya gelmeleri zorunlu.” B ir yılı daha geride bıraktık. Peki, 2012 yılı Türkiye ekonomisi için nasıl geçti? Bu soruyu Prof. Dr. Güngör Uras’a sorduk ve “2012 yılında cari açığın azaltılması, tamamen iç talebin frenlenmesine ve ithalatın aşağıya çekilmesine bağlı olarak gerçekleşti. Diğer tedbirler alınmadan cari açığın bu şekilde azaltılması geçici iyileşmedir” cevabını aldık. Aslında bu, Güngör Uras’a yönelttiğimiz sorulardan sadece biri. Eğer bu yıla ilişkin değerlendirmeleri kadar, 2013 yılının nasıl geçeceğine yönelik yorumlarını da merak ediyorsanız Prof. Dr. Güngör Uras ile yaptığımız röportajı okumanızı tavsiye ederiz. Bu yıl kendini hissettiren küresel ekonomik kriz kimine göre sona erdi, kimine göre ise durgunluk önümüzdeki dönemde de devam edecek. Bu öngörüler ışığında Türkiye ekonomisi 2012 yılını sizce nasıl geçirdi? Cari açığın milli gelirin yüzde 10’u büyüklüğüne ulaşması karşısında hükümet, ithalat harcamalarını sınırlama arayışına girdi. Bu doğrultuda da yatırım, üretim ve tüketimde frene basıldı. İhracatta sınırlı bir artış olmasına rağmen iç talebin küçülmesine bağlı olarak sanayi kesiminde yatırım ve üretim yavaşladı. Yatırım ve üretimdeki yavaşlama her sektörü ve her büyüklükteki işletmeyi aynı ölçüde olumsuz etkilemedi. Bazı işletmelerde üretim ve kârlılık devam ederken, küçülmeden olumsuz etkilenen işletmelerde, özellikle de KOBİ’lerde ciddi sorunlarla karşılaşanlar oldu. Türkiye 10 çeyrektir kesintisiz büyümesine 2012’nin ilk üç ayında da devam etti. Büyümede hangi etkenler rol oynadı? Yıl sonu için büyüme oranı tahmininiz ne? Hükümetin iç talebi kısıcı politikaları uygulamaya koyması ve buna bağlı olarak üretimin 10 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 EKONOMİ SÖYLEŞİSİ GÜNGÖR URAS yavaşlaması sonucu, ekonomide büyüme iddiası bir süre rafa kaldırıldı. Önceleri yılın ikinci yarısında, daha sonra yılın son üç aylık döneminde iç piyasada canlanma beklentisi vardı. Buna bağlı olarak büyümenin yüzde 4’ün üzerine çıkabileceği söyleniyordu. Fakat canlanma gecikti. Bunun sonucu olarak hükümet çevreleri bile büyüme tahminlerini yüzde 4’ün altına indirdi. Türkiye ekonomisinin en büyük sorununu cari açık olarak görüyorsunuz. Ancak yılın ilk sekiz ayında cari açıkta bir düşüş olduğu görülüyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? 2012 yılında cari açığın küçülmesi tamamen iç talebin frenlenerek, ithalatın aşağıya çekilmesine bağlı olarak gerçekleşti. Diğer tedbirler alınmadan ve değişim gerçekleştirilmeden iç talebi küçülterek, ithalatın azaltılması ve sonuç olarak cari açığın küçültülmesi geçici iyileşmedir. Ekonomi canlandığında, eski sorun ortaya çıkar: Cari açık. TL’nin değeri düşürülür, devamlı düşük tutulursa ve de üretimin döviz bağlılığını azaltacak yapısal değişim gerçekleştirilirse, işte o zaman cari açık sorunu temelden çözülür. Türkiye ekonomisinin önünde cari açık dışında yeni tehditler var mı? Ekonomide yapısal sorunu gerçekleştirmekk zorundayız. Yapısal değişim, dünya pazarındaa rekabet edecek, kalite ve fiyatta üretim yapacakk ekonomik büyüklükte işletmelere sahip olmayı gerektirir. Küçük işletmelerin; yenilikçiliği, ino-vasyonu, farklılığı gerçekleştirecek araştırma vee geliştirme kadrolarını besleme imkânı yoktur. Kü-çük işletmelerin rekabet şansları sınırlıdır. Yaşanan sıkıntılardan biri de işsizlik. İşsizliği önleme konusunda çözüm nedir? İşsizliğin tek ilacı yatırım ve üretimin artırılmasıdır. 2013 yılının 2012’ye göre daha iyi bir yıl olacağı belirtiliyor. Sizce 2013, Türkiye ekonomisi için nasıl bir yıl olacak? Üretim ve yatırımların artması için neler yapılmalı? 2013 yılında, hükümet politikaları iki rüzgârdan etkilenecek. Olumlu rüzgâr, döviz ku-runda cesur ayarlamaları göze alarak büyümeyee dönük politikalar alınmasını ve uygulanmasını getirecek. Olumsuz rüzgâr ise, cari açık korkusuyla büyümenin sınırlandırılmasına yol açacak. 2013’te döviz kıtlığı olmayacak. Hükümet döviz fiyatını bugünkü seviyede tutmaya çalışacak. İç ve dış talepte önemli değişiklik yaşanmayacak. İşletmeler kendi pazarlarını bu şartlara göre değerlendirmeli. Türkiye’de KOBİ’lerin en önemli eksiği nedir? KOBİ’lere devlet desteği yeterli mi? KOBİ’ler çok önemli kuruluşlar ama büyüme ve kümelenmede büyük işletmelerle aynı kulvarda koşma şansları yok. KOBİ’ler sınırlı imkânlarıyla gerçekleştiremeyeceği işleri yapmak için bir araya gelmek zorunda. KOBİ’ler kümelenmeli. Genel müdürü, ihracat-ithalat müdürü, personeli olan KOBİ’lere özel, ortak merkezler kurulmalı. KOBİ’lerin başarı anahtarı ne olmalı? Risklerden korunmak için neler yapmalılar? KOBİ’lerin her birinin farklı özelliği var. KOBİ’lerin hepsine iyi gelecek reçeteler yazılamaz. Ama genelde KOBİ’lerimizin öz kaynakları güçlü. Bankalar KOBİ’leri destekliyor. KOBİ’lerin bu avantajlarına güvenerek fazla risk almamaları, hazmedemeyecekleri riskleri üstlenmemeleri gerekir. Dünya ekonomisi de zor bir dönemden geçiyor. Özellikle Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkeler tüm Avrupa ekonomisini tehdit ediyor. Bu gelişmeler ışığında, 2012 yılında dünya ekonomisinde yaşananlar için neler söylersiniz? Dünya ekonomisi zor bir dönemden geçiyor. Dışarıdaki çalkantılar bizim için önemli. Çünkü ihracat pazarlarımızın açılmasını bekliyoruz. Görünen o ki ABD ve AB pazarları, 2013’te biraz daha canlı olacak. 2013 yılında ekonomik bakımdan dünya piyasalarında yeni bir kriz ortaya çıkamaz. Önümüzdeki yıl bizim için çok önemli. İstanbul Finans Merkezi projesiyle İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi haline getirilmesi hedefleniyor. Bu projenin hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyor musunuz? İstanbul’u uluslararası finans merkezi yapma konusundaki niyeti ve bununla ilgili gösterilen çabaları alkışlamak lazım. Ancak İstanbul’un, dünyanın finans merkezi olabilmesi için, öncelikle borsanın daha uluslararası bir borsa haline gelmesi gerekiyor. Finans konusu benim özel alanım değil ama görüldüğü kadarıyla yabancıborsadaki ağırlığına güvenerek biz, ların bugün b Türkiye borsasında faaliyet göster“Yabancılar T istiyorlar” diyoruz. Ancak bu durum daha mek istiyorlar banka hisselerinde yoğunlaşmış bir faaçok belli bank liyet. Aslında yyabancılar borsada her hisse seneduymuyor. Sadece bankacılık hisse sedine ilgi duym gösteriyor. Bunun yanı sıra Türkiye’de nedine ilgi gös şirketler hisse senetlerini yeterli ölçüde büyük şirketl borsaya arz etmiyor. Dikkat edilirse, son zamanlarda borsaya açılan şirketlerin çoğu küçük şirket. Bunlara Türk halkı da ilgi göstermiyor. Küçük şirketlerin hisse gö senetleri borsada, daha çok spekülasen tif hareketlerin gelişmesine yol açıyor. h Hatta Hat bazı arzların bir süre sonra başarısız olması ve fiyatların aşağıya inmesi de halkın hisse senetlerine senetler ilgisini azaltıyor. İstanbul’un İstanbul’u finans merkezi olması için iki unsur bulunuyor. Bir, borsamızın gelişmesi gebulunu rekiyor. İki, banka sistemin uluslararası finans b sisteminde etkin hale gelmesi şart. Bankacılık et sistemimizin uluslararası alandaki etkinliği bugün için daha çok, dış piyasalardan borçlanma EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 11 EKONOMİ SÖYLEŞİSİ GÜNGÖR URAS ve bankaların sendikasyonu şeklinde oluyor. Bunun dışında bir etkinliğimiz yok. Ben bu konuda, kendimize bir model belirlememiz gerektiğini düşünüyorum. Projenin geciktiğini düşünüyor musunuz? Dünyada İstanbul’u finans merkezi yapma niyeti doğrudur ama niyetle iş olmuyor. Pratik olarak yapılması gerekenler var. Bir gelişme olması şart. Geçen seneden bu yana İstanbul’un finans merkezi olması yolunda hangi gelişme yaşandı, Ataşehir’de arazi tahsisi ve ihaleler dışında… İşlem hacminde bir değişim ya da eskiye göre farklı bir finans yapısı ortaya çıktı mı? Onları tartışmamız gerekiyor. Başkaları gelip burada iş yapmalı. Kim geldi de iş yaptı Türkiye’de? Türkiye’ye gelen yabancı bankalar da bu konuda çekimser. Yabancı bankalar Türkiye’ye geliyor ama finans piyasasının gelişmesinde bir etkinlik göstermiyor. Onlar sadece iç piyasada kredileme ve fonların yönetimi konusunda faaliyet gösteriyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu “yatırım yapılabilir ülke” seviyesine çıkardı. Bu gelişme, Türkiye’yi sıcak paranın cazibe merkezlerinden biri haline getirir mi? Getirmez. Çünkü Türkiye sıcak paradan nasibini alacağı kadar alıyor. Fitch, bunu yükseltse de, yükseltmese de durum böyle. Ama bu durum itibarımız açısından iyi bir durum. Keşke kredi notumuz yükselse! Türkiye pazarı çok büyük bir pazar değil. Türkiye’ye her ay cari açıkla eskiden yaklaşık 6-7 milyar lira geliyordu. Şimdi bu rakam 4 milyar liraya düştü. Her ay Türkiye’ye 4 milyar lira dolayında giriş oluyor. 4 milyar liralık bir girişle “Türkiye’ye oluk oluk para geldi ve biz çok büyük bir gelişme içindeyiz” diyemeyiz. Altın, euro ve doların durumuna ilişkin neler söylemek istersiniz? Yatırımcı yeni yılda parasına nasıl yön vermeli? Türkiye’de tasarruf oranı düşük diye üzülüyoruz. Tasarruf oranının yükselebilmesi için, öncelikle insanların birikimlerinin belli bir yerde güvende olması gerekiyor. Aynı zamanda bir de bunun getirisi olması lazım. Türkiye’de 12 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 EKONOMİ SÖYLEŞİSİ GÜNGÖR URAS özellikle alt gelir gruplarında tasarrufların artmasının en önemli etkenlerinden biri, güvencedir. Eskiden güvence için herkes altın alıp sandığına koyardı. Şimdi o devir geçti. Mevduata alıştı halkımız. Ama şimdi halkın mevduatına negatif getiri oluyor. Halk, enflasyonu çıkardığın zaman mevduattan bir şey alamıyor. Bankalardaki tasarruf mevduatı bu yıl yüzde 9 dolayında bir artış gösterdi. Peki, nereye gitsin tasarruf? Altına gitsin. Altında iki türlü çelişki var. Bir taraftan bankalar sıfır faizle halkın elindeki altınları toplayıp, Merkez Bankası’na veriyor, Merkez Bankası’nın rezervi yükseliyor. Sonra da “Halk altına yatırım yapsın” deniliyor. Bana göre eskisi kadar altına ilgi yok. Ama altın gene de bir güvence. İlgi devam edecek ama eskisi gibi “Tasarruflarımı altına bağlayayım” düşüncesi yok. Döviz derseniz insanlar dövizden de korktu. Çünkü Merkez Bankası uzun sürede döviz fiyatını düşük tutmaya kararlı görünüyor. O zaman ne kalıyor? İnsanlar gayrimenkule gidiyor. Borsaya gelelim. Çevrenizde borsaya gideni gördünüz mü? Ben bu yaştayım, belli bir gelir düzeyindeyim ama gitmiyorum. Çevremde borsaya gideni de görmedim. Korkuyorlar. Neye gideceklerini bilmiyorlar. Yatırım fonu desen o da gelir getirmiyor. O zaman geriye gayrimenkul kalıyor. Halk, elindeki parayı ya harcıyor ya da gayrimenkule yatırıyor. Sizce gayrimenkul güvenli mi? Benim de param olsa arsa alırım. Şimdi en büyük rant, arsada. Konut almam, balon var. Bu fiyatlar balondur. Başka alternatif kalmadığı için halk konut yatırımlarını şişiriyor. İnsanlar fiyatlar artacak diye konut alıyor ama bana göre fiyatlar artmayacak. ABD’deki mortgage krizi Türkiye’de de yaşanabilir mi? Kriz değil de, bizde en büyük tehlike, birkaç büyük yapsatçının faaliyetini yürütememesi nedeniyle saadet zincirinin bozulması şeklinde bir durum söz konusu olabilir. Proje üzerinden satış yapıyorsun, paraları topluyorsun ve onunla projeni yapıyorsun. Eğer bu sistemin bir tanesinin çalışmasını devlet önler, bir veya iki projede tıkanıklık olursa, Türk ekonomisi batmaz. Ancak tüketicinin parasının batması nedeniyle bir kriz yaratır ve taşları yerinden oynatır. Çok kişi gibi banka sistemi de zarar görür. Ama sorun çok büyük olmaz, toparlanırız. Gerek Avrupa ülkelerinde yaşanan kriz gerekse Suriye’de yaşanan olaylar Türkiye’nin ihracatını nasıl etkiledi? İhracat yapan firmalara neler önerirsiniz? İhracatın sürmesi için gerçekçi döviz kuru diye bir şey vardı eskiden. Onu şimdi unuttuk. Ben, döviz kuru yükselsin demiyorum. Ama döviz fiyatının ihracatçılarla rekabeti sağlayacak seviyede olması gerekiyor. Cari açığın çözümünün yolu da budur. Biz hep döviz fiyatını aşağıda tuttuğumuz zaman, ihracatçı verimliliğini yükseltsin de ihracat artsın. Öyle bir şey yok. İhracatçı zaten verimliliği artırabildiği kadar artırıyor. O zaman mevcut başka ülkelerde sattığın ürünlerde rekabetin olacak. Fiyat girdilerinde dövizle rekabet edeceksin. Örnek vermek gerekirse, otomotiv sanayisi için İzmit’te yabancı fabrikalar çalışıyor. Söz konusu sanayinin lastik, cam, kapı kolu, panel ve döşemeye ihtiyacı var. Eskiden bunlar, hep bizim ülkedeki yan sanayi kuruluşları tarafından yapılırdı. Ama şimdi döviz kuru o kadar müsait ki kapı kolunu Bursa’da yan sanayide üretmek yerine gidip de Kore’den getirmeye. Türkiye cam merkezi, ancak onu da Bulgaristan’dan getirmek daha ucuz. Sonra ön panel Japonya’dan gelsin daha iyi oluyor. Bunların başka ülkelerden gelmesini gerektirmeyecek ölçüde döviz kurunu ayarlayacaksın. Bunu gümrükle ayarlayamadığına göre, ayarlayacağın tek şey var, o da döviz kuru. aynı zamanda kişi başına yaratılan katma değer demek. Türkiye’de kişi başı yaratılan katma değer 10 bin dolar. Ancak bunun artmasıyla güçlü ekonomi olunur. Bunun dışında neler yapılması gerekiyor? İnsan kalitesi… Türkiye’de insan kalitesi düşük. Üniversiteden çıkan insanların bilgi seviyesi önemli. Ne kadarı teknoloji geliştiriyor, ona bakmak lazım. Bugün maalesef doğu bölgelerinde çok sayıda üniversitemiz var ama öğretim üyemiz yok. Bir yandan insan ve çalışan kalitesinin artırılması bir yandan da araştırma geliştirmeye daha büyük bütçeler ayrılması lazım. Her iki yöne yapılacak yatırımla, ekonomimizi daha hızlı büyütmemiz mümkün. “Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu - Güngör Uras Kitabı” 2012’de yayımlandı. Bu kitapta hayatınızı ve anılarınızı aktardınız. Sırada yeni bir kitap var mı? Türkiye dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefliyor. Bu plan hangi ayaklar üzerine kurulursa gerçekleşir? Dünyanın en büyük ekonomisi denildiği zaman akla ilk olarak milli gelir büyüklüğü ve nüfus geliyor. Hâlbuki güçlü ekonominin tek göstergesi kişi başı gelirin büyüklüğüdür. Bir ülkenin büyüklüğünü, kişi başı geliri gösterir. Ne kadar üretiyorsun? Ne kadar gelirin var? Kişi başı gelir, Kitap yazmak çok zaman alan bir iş. Şu anda günlük gazetelerde her gün yayımlanan yazılarım var. Üniversite öğrencilerine anlattıklarımı halka da aktarmak için bir kitap hazırlamayı düşünüyorum. “Katma değer ve KOBİ nedir? Türkiye nasıl kalkınır?” başlıkları altında, basit anlatımlı bir kitap yazmak istiyorum. Ama ne zaman tamamlarım, onu tam olarak söylemek zor. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 13 SEKTÖR OYUNCAK “Oyuncağın ucuz olması sağlıksız olduğu anlamına gelmemeli. Basit oyuncaklar, küçük oyuncaklar ve teferruatı olmayan oyuncaklar ucuz olabilir. Önemli olan oyuncağın standartlara göre üretilmiş olmasıdır.” Ucuz oyuncak sağlıksız demek değildir 14 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 SEKTÖR OYUNCAK T ürk oyuncak sektörünün 30 milyon dolarlık ihracata karşılık 350-400 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirdiğine dikkat çeken Türkiye Oyuncakçılar Derneği (OYDER) Başkanı Ahmet Alioğlu, aradaki bu uçurumu, birçok ürünün üretiminin Türkiye’de yapılamamasına bağlıyor. İhracat rakamlarının, Türkiye’de oyuncak sektörünü destekleyen bir yan sanayi bulunmadığı için çok düşük kaldığını belirten Ahmet Alioğlu, “Halkımız oyuncak alırken geçmiş yıllara göre çok daha bilinçli” diyor. OYDER hakkında bilgi verebilir misiniz? Ne tür faaliyetler gerçekleştiriyorsunuz? Türkiye Oyuncakçılar Derneği (OYDER) üretici, ithalatçı, toptancı ve perakendecilerden oluşan oyuncak sektörünün tüm aktörlerini çatısı altında toplayan bir sivil toplum örgütüdür. Dernek olarak birçok faaliyetimiz bulunuyor. Avrupa Birliği (AB) mevzuatını izleyerek, mevzuat değişikliklerini üyelerimize iletiyoruz. Gerek AB, gerekse diğer üçüncü ülke ve taraflarla gerçekleştirilen anlaşmalarla Türkiye’nin taraf olduğu çoklu anlaşmaların takibini yapıyoruz. Bu doğrultuda sektörü ilgilendiren konularda yerli ve yabancı merciler nezdinde girişimlerde bulunuyoruz. İhracat, ithalat, gümrük, teşvik, kambiyo, serbest bölge, imalat ve vergi mevzuatını takip ediyoruz. Böylece üyelere ve başvuran kişi, kurum ve kuruluşlara sözlü ve yazılı bilgi aktarıyoruz. Çeşitli konularda seminer, konferans ve toplantılar düzenleyerek, oyuncak konusunda ilgili gelişmelerden üyelerimizi haberdar ediyoruz. Konumuzun muhatabı olan Sağlık Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı ile sürekli irtibat halindeyiz. Oyuncak sektörünün son 10 yıldaki gelişimi için neler söylersiniz? Rakamlar ışığında sektörün durumunu, gelişimini ve avantajlarını değerlendirir misiniz? Geçmiş yıllara bakıldığında liberal ekonomiye geçmeden önce, yani ithalat yokken ülkemizde sadece yerli üretime dayalı oyuncaklar vardı. Bu oyuncaklar da plastikten olup, geneli mekanik aksamlıydı. Liberal ekonomiye geçtikten sonra, ithalatın başlamasıyla beraber oyuncak sektörüne çok fazla sayıda ürün girmeye başladı. Bu oyuncakların birçoğu ülkemizde üretimini yapamadığımız pilli, elektronik ve metal oyuncaklardan oluşuyordu. İthal oyuncakla beraber pazarımızda önemli bir büyüme başladı. Türkiye’de 2005 yılından bu yana üretilen oyuncaklar, Avrupa standartlarına uygun üretiliyor. Sağlık Bakanlığı denetim elemanları tarafından da sürekli denetleniyor. Yine aynı şekilde, ithalatçı firmalar da, Çin’de ürettirdikleri oyuncakları Avrupa standartlarına uygun bir şekilde yaptırıyor. Bu ürünler de ithalat aşamasında Ekonomi Bakanlığı’nın denetim elemanları tarafından gümrüklerde denetleniyor. Ürünler piyasaya arz edildikten sonra da Sağlık Bakanlığı’nın denetim elemanları tarafından denetime tabi tutuluyor. Şu anda ülkemizde oyuncak konusunda çok ciddi bir denetim söz konusu. Türkiye’nin oyuncak hacmi ne kadar? Ülkemizin oyuncak üretim potansiyelini yeterli buluyor musunuz? Ülkemizin oyuncak hacmi 1 milyar TL civarında bulunuyor. Bunun 100 milyon TL’sini yerli üretim, 900 milyon TL’sini de ithalat oluşturuyor. İhracatımız 30 milyon dolar civarındayken, ithalatımız 350-400 milyon dolar civarında seyrediyor. Ülkemizin oyuncak üretim potansiyeli çok düşük bir seviyede. Çünkü birçok ürünü hâlâ Türkiye’de üretemiyoruz. Bunun sebebi ise oyuncak sanayisini destekleyecek yan sanayimizin henüz oluşmaması. Türkiye’de ağırlıklı olarak mekanik aksamlı oyuncaklar üretiliyor. Örneğin, pille çalışan oyuncakların hiçbirini ülkemizde üretemiyoruz. Ürünün içindeki mekanizmayı yapmak gerçekten çok zor. Bunun için bir yan sanayi olması gerekiyor. Sektör, 2012 yılını nasıl kapattı? 2013 yılına ilişkin tahminleriniz neler? Oyuncak sektörü, 2012’yi, geçmiş yıllara göre daha düşük seviyede geçirdi. Bunun sebebi, ülkemizde oyuncak sektörünün ithalata dayalı olması. Konulan yüksek antidamping vergileri, yükselen kur ve Çin’deki zamlar sektörü olumsuz yönde etkiledi. 2013 yılında da bunun değişmeyeceğini düşünüyoruz. Yükselen fiyatlar karşısında vatandaşlarımız çocuklarına oyuncak almakta zorlanıyor. Çin’de üretilen oyuncaklar için neler söylemek istersiniz? Bugün Çin’i oyuncak konusunda ne kadar kötülersek kötüleyelim, bütün dünya ülkeleri oyuncağını Çin’den alıyor. Gerek Amerikan şirketleri, gerekse Avrupa oyuncak şirketleri tüm üretimini Çin’de yaptırıyor. Çin dışında herhangi bir önemli oyuncak üreticisi ülke yok. Çin’de istediğiniz kalitede oyuncak üretimi yaptırabilirsiniz. Ucuzundan en pahalısına kadar her türlü oyuncağı orada ürettirebilirsiniz. Oyuncak alırken nelere dikkat edilmeli? Oyuncağın ucuz olması sağlıksız olduğu anlamına gelmemelidir. Basit oyuncaklar, küçük oyuncaklar, teferruatsız oyuncaklar ucuz olabilir. Teferruatlı oyuncaklar, pilli oyuncaklar, büyük oyuncaklar ve markalı oyuncaklar diye ayırırsak bu daha anlamlı olur. Önemli olan oyuncağın standartlara göre üretilmiş olmasıdır. Halkımız oyuncak alımı konusunda geçmiş yıllara göre çok daha bilinçli. Ürünü alırken; uyarı işaretine, üzerinde CE işareti bulunup bulunmadığına, nerede üretildiğine bakıyor. Şayet ürünün üzerinde CE işareti ya da firma ismi yoksa bu ürünleri çocuklarına almıyor. Bazen oyuncaklar yasal olmayan yollardan ülkemize girebiliyor. Bunların üzerinde üretici ya da ithalatçı firma ismi olmadığı için vatandaşlarımız bu oyuncakları çocuklarına almak istemiyor. Bu konuda vatandaşlarımız oldukça bilinçlendi. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 15 SEKTÖR GIDA Sektör, 2012 yılında kapasite kullanım oranını yüzde 74 artırdı “Gıda ve içecek sektöründe 2012 yılına ilişkin tahminler, ihracatta yüzde 10, ithalatta ve büyümede yüzde 6, kapasite kullanım oranında ise yüzde 74 artış olacağı yönündeydi. Ulaşılan rakamlar tahminlerin hepsinin tuttuğunu gösteriyor.” bunların uygulanmasında. Uygulama birliğinin sağlanması, sektörün en önemli gündem maddesini oluşturuyor” diyor. Çevre politikalarının sektörde haksız rekabete neden olduğunu ve üreticilerin sırtına büyük yük getirdiğini dile getiren Şemsi Kopuz ile gıda sektörünün durumunu, 2013’ten beklentilerini konuştuk. TGDF’nin tarihçesi hakkında bilgi vererek, gerçekleştirdiği faaliyetlerden bahseder misiniz? 1999 yılında imzalanan bir protokolle Gıda Dernekleri Platformu oluşturuldu. 31 Aralık 2003 tarihinde de 10 gıda derneğinin bir araya gelmesiyle Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu kuruldu. Bugün üye sayımız 23’e ulaştı. 2006 yılından bu yana Avrupa Birliği Gıda ve İçecek Endüstrileri Konfederasyonu’nın (CIAA) gözlemci statüsünde üyesiyiz. Aynı zamanda 5179 sayılı Yasa uyarınca Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu’nun (UGKK) tek sivil temsilcisiyiz. G ıda sektörünün ürettiği ürünlerin temel ihtiyaç maddesi olduğunu söyleyen Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, bu nedenle sektörün krizin etkilerini en geç hissetmesine rağmen krizden en erken çıktığını dile getiriyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 2011 yılının sonunda AB’ye uyum çerçevesinde 102 yönetmelik çıkararak yürürlüğe koyduğunu vurgulayan Kopuz, “Şimdi sıra 16 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 Sektör, 2012 yılını üretim miktarı, toplam iş hacmi ve kapasite kullanımı açısından nasıl kapattı? Gıda ve içecek sektöründe 2012 yılına ilişkin tahminler, ihracatta yüzde 10, ithalatta ve büyümede yüzde 6, kapasite kullanım oranında ise yüzde 74 artış olacağı yönündeydi. Rakamlar, bu beklentilerin fazlasıyla karşılandığını ortaya koyuyor. Üretim endeksi üçüncü çeyrekte gıda sanayisinde 121.7, içecek sanayisinde 153.2, genel sanayi üretiminde ise 128.5 oldu. Görüldüğü üzere, gıda sanayi endeksi genel sanayiye göre düşük olmakla birlikte, içecek sanayisinde ise daha yüksek oldu. Ciro açısından bakıldığında ise üçüncü çeyrekte gıda sanayinde 252.6, içecek sanayinde 237.5, genel sanayi üretiminde ise endeks 223.0 oldu. Endeksin yüksek olması gıda ve içecek sanayisinin ciro bakımından daha iyi durumda olduğunu gösteriyor. Gıda sektörünün ürettiği ürünler, temel ihtiyaç maddesi olmaları nedeniyle insanların devamlı tüketmesi gereken maddeler. Bu sebeple de krizden en geç etkilenip, en erken çıkan sektörüz. Son dönemdeki araştırmalar, gıda güvenliği ve güvenli gıdaya erişim konusunda dünyada yaşanan sıkıntıyı ortaya koyuyor. Artış eğilimini devam ettiren dünya gıda fiyatları ise madalyonun diğer yüzünü oluşturuyor. Bunların bir sonucu olarak açlık ne yazık ki tehdit olmaya devam ediyor. 2012 yılının Kasım ayında imalat sanayisinde kapasite kullanım oranı yüzde 74 olurken, gıda sanayisinde yüzde 75,9, içecek sanayisinde yüzde 66,1 olarak gerçekleşti. Bu durum da bize, gıda sanayisinde kapasite kullanım oranının hem geçen aya hem de geçen yılın aralık ayına göre arttığını gösteriyor. İmalat sanayisi ise hem geçen aya hem de geçen yıla göre düştü. SEKTÖR GIDA Sektörün ihracat ve ithalat rakamlarına ilişkin bilgi verebilir misiniz? 2011 yılının Ekim ayına kadar ihracatımız 7 milyar 179 milyon dolardı. 2012 yılının aynı döneminde ise bu rakam 7 milyar 746 milyon dolar olarak gerçekleşti. Rakamlar bize, dünyada yaşanan daralmaya karşılık Türk gıda ve içecek sanayisinin ihracatını yüzde 8 artırabildiğini gösteriyor. Ekim 2011’e kadar olan dönemde 4 milyar 121 milyon dolar olan ithalatımız, 2012’nin aynı döneminde 4 milyar 205 milyon dolar olarak gerçekleşti. Görüldüğü üzere, ithalatımız yüzde 2 seviyesinde arttı ve neredeyse 2011 yılına göre aynı miktarda oldu. 2013 yılına ilişkin öngörüleriniz neler? 2013 yılında gıda ve içecek sektörünün ihracat, ithalat, büyüme ve kapasite kullanım rakamları, 2012 ile neredeyse aynı oranlarda seyredecek. Türkiye’de sektörün geldiği noktayı dünyayla kıyasladığınızda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor? Gıda sektörünün durumunu tam olarak kavrayabilmek açısından öncelikle dünyadaki durumuna ve Türkiye’nin buradaki rolüne bakmak gerekir. Dünyanın en büyük gıda ve içecek sanayisi ihracatını yapan ülkeler arasında AB ülkeleri, ABD, Brezilya, Çin, Kanada ve Avustralya yer alıyor. İthalat yapan ülkeler ise AB ülkeleri, ABD, Japonya, Çin ve Kanada. Türkiye’nin toplam dünya ticaretinden aldığı pay çok az. Dünyanın en büyük ihracat ve ithalatçısı konumunda yer alan AB’nin bu konumunu sürdürmesine rağmen geçmiş yıllara oranla ihracat pazar payının azaldığı görülüyor. Türk gıda ve içecek sanayisinin dünya ihracat pazarından aldığı pay ise yaklaşık yüzde 1 oranında. Türkiye gıda sanayi üretimi 2000 yılında 27 milyar dolar seviyesinden 2010 yılında 32 milyar dolar seviyesine yükseldi. Aynı yıllarda dünya gıda sanayi üretim değeri ise, 1.6 trilyon dolar seviyesinden 2 trilyon dolara çıktı. Dünya gıda üretimindeki hızlı artış nedeniyle Türkiye gıda sanayi üretimi, düzenli artmasına rağmen dünya gıda sanayi içindeki payında nispi bir azalma ortaya çıktı. Sektörün sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik öneri ve beklentileriniz nelerdir? Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, AB’ye uyum çerçevesinde 5996 sayılı Kanun’a göre, 2011 yılının sonunda 102 yönetmelik çıkarıp yürürlüğe koydu. Şimdi sıra bunların uygulanma- sına geldi. Uygulama birliğinin sağlanması en önemli gündem maddesidir. Çevre politikaları zaman zaman haksız rekabetin kaynağı oluyor ve bütün yük üreticilerin sırtına yükleniyor. Çoğu KOBİ niteliğinde olan gıda sanayisinin tek başına çevre mevzuatına uyum sağlaması pek de mümkün değil. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 17 ÜYELERİMİZİ TANIYALIM Yumurcak Oyuncak Dış Ticaret Müdürü İbrahim Şenel: “Yüksek vergiler sektörün belini büküyor” “Oyuncak sektörünün en büyük sorunu referans kıymetlerden kaynaklanan yüksek vergilerdir. Oyuncakta vergi düşürülebilir veya verilen KDV’lerin bir kısmı ÖTV’ye çevrilebilir. Böylece tüketiciye daha uygun fiyatlı ve kaliteli oyuncak sunulabilir.” İ STOÇ’ ta 1996 yılından bu yana faaliyet gösteren Yumurcak Oyuncak, A’dan Z’ye her türlü oyuncağın toptan satışını ve ithalatını gerçekleştiriyor. 2012 yılı için, 2011 yılı sonunda koydukları yüzde 20’lik büyüme hedefine ulaştıklarını belirten Yumurcak Oyuncak Dış Ticaret Müdürü İbrahim Şenel, 2013 yılında da 2012 yılı ile benzer büyüme hedeflediklerini dile getirdi. İbrahim Şenel ile firma faaliyetlerinin yanı sıra sektörün geleceğini konuştuk. Firmanız ne zaman kuruldu, bugün geldiğiniz nokta nedir? 1994 yılında kurulan firmamızın ana faaliyet konusu, oyuncak toptancılığı ve ithalatıdır. İSTOÇ’ta bu konuda akla gelen ilk firmalardan biriyiz. 1996 yıllından bu yana İSTOÇ’ta 18 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 da faaliyet gösteriyoruz. Sektöre 2008 yılından itibaren de ithalatçı kimliğimiz ile katkı yapmaya başladık. sonunda koyduğumuz yüzde 20’lik büyüme hedefine ulaştık. Ancak 2013 yılı için biraz temkinli davranmak gerektiğini düşünüyorum. Oyuncak çeşitleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Dünyada üretilen her 100 oyuncağın yüzde 89,6’sı Çin Halk Cumhuriyeti’nde imal ediliyor. Biz de ithalatımızın tamamını Çin Halk Cumhuriyeti’nden yapıyoruz. A’dan Z’ye her türlü oyuncağın yanı sıra, top ve spor ürünleri ile beraber kısmen promosyon, çok az da kırtasiye mamulleri ithalatı gerçekleştiriyoruz. Satışlarınızın en yüksek olduğu aylar hangileri? Sektör, 2012 yılını, 2010 ve 2011 yılları kadar başarılı geçirmedi. Normal şartlarda 2012 yılının eylül ve aralık ayları arasındaki dönemde satışların tavan yapması gerekirdi. Çünkü bu aylar okulların açıldığı, bayramların olduğu ve yılbaşının birleştiği zamanlardır. Ancak sektördeki ciro, kâr ve büyüme beklentileri bu sene memnuniyet yaratmadı. Sanıyorum sektörümüzün son 10 yılda geçirdiği en kötü eylül-aralık dönemi 2012 yılında oldu. Yaşanan global kriz ve ekonomimizin soğutulma çalışmaları sektörü büyük ölçüde etkiledi. Bu yıl ne kadarlık bir ithalat gerçekleştirdiniz? Biz, her sene kendimize reel büyüme hedefi koyuyoruz. 2012 yılında da 2011 yılı ÜYELERİMİZİ TANIYALIM Tüketim miktarı düştü, tüketici alışkanlıkları, fiyatlamalar ve kâr marjları ciddi oranda değişti. Bunun yanı sıra oyuncak ithalatında yaşanan mevzuat ve uygulama zorlukları, yüksek vergilerden kaynaklanan maliyet artışları, rekabet şartlarından kaynaklanan vade sorunları, ticaret kanunundaki değişikliklerden kaynaklanan tahsilat sıkıntıları da genel sıkıntının tuzu biberi oldu. 2013 yılı hedefleriniz nelerdir? İlk hedef, mutlak olarak, 2012 rakamlarını kayıpsız olarak koruyabilmektir. Fakat yıllık enflasyon oranlarının bir miktar üzerinde, bizleri de tatmin edebilecek mantıklı büyüme hedefimiz tabii ki mevcut. Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Yıllık bazda 400 milyon dolar civarında oyuncak ithalatının yapıldığı söyleniyor. 400 milyon dolarlık ithalat ile birlikte yerli üretim rakamlarını topladığımız zaman, piyasanın ekonomik değerinin 1,5 milyar dolar civarında olduğu söylenebilir. Global oyuncak sektörü Avrupa’daki derin krize rağmen her yıl yüzde 10 ila 12 arasında büyüyor. Bu durum, 2001, 2004 ve 2008 krizlerinde de aynen devam etti. Oyuncak sektörü diğer birçok sektör ile karşılaştırıldığında, her yıl stabil büyüme rakamlarına ulaşabilen ender piyasalardan biridir. Amerika’daki bir çocuğa oyuncak masrafları için yıllık 240-250 dolar, Avrupa’dakine 120 dolar civarında harcanırken, Türkiye’de bu rakamlar maksimum 2024 dolar arasında seyrediyor. Bu da sektörde alınacak mesafenin daha çok olduğunu gösteriyor. Söz konusu gelişmelerden azami payda alabilmek için de; doğru oyuncağı, doğru yerde, doğru fiyatla piyasaya sunmanın yanı sıra piyasa ve dünya dinamiklerini de sürekli takip etmek gerekiyor. Türkiye’de hangi tür oyuncaklar daha çok rağbet görüyor? Tüketicinin oyuncak seçimi bölgesel, dönemsel ve ebeveynlerin eğitim seviyelerine göre değişiyor. Belirli dönemlerde pelüş oyun- çıları olarak devlete verdiğimiz KDV’yi maliyetlerimize yansıtamıyoruz. cakların satışı artış gösterirken, belirli dönemlerde eğitici oyuncaklara olan talep artıyor. Genelde kız çocukları için bebekler, erkek çocukları için klasik uzaktan kumandalı arabalar rağbet görüyor. Teknolojinin daha da ulaşılabilir olması ile birlikte oyuncak ile oynama yaşı gün geçtikte düşüyor. 3 yaş ve altı için üretilen eğitici oyuncakların satışı tüm dünyada yükselişte. Türkiye’de oyuncak alımı yapan tüketici genel olarak fiyatına bakıyor. Uzun dönemde tüketicinin tercihinin, oyuncağın çocuk gelişimindeki olumlu etkileri göz önünde bulundurularak, ürün kalitesi yönünde değişeceğini umuyorum. Sektörün sorunları ve sizin bunlara çözüm önerileriniz neler? Oyuncak sektörünün belki de en büyük sorunu, yüksek vergilerdir. Her oyuncak tipine denk gelen vergi dilimleri farklılık gösteriyor. Yüzde 65-70’lere yakın vergi verdiğimiz oyuncak tarifeleri olabiliyor. Uzak Doğu’dan 1 dolara aldığınız oyuncağa daha üzerine navlun ve diğer masrafları koymadan yalnızca vergileriyle 1 dolar 70 sent ödüyorsunuz. Oyuncak ithalat- Bu konuda sizin bir öneriniz var mı? Birinci tercih olarak oyuncak ithalatında referans kıymetler düşürülebilir veya ödenen KDV’ler kısmen de olsa ÖTV’ye çevrilebilir. Böylece tüketicimize daha uygun fiyatlardan ürünler sunulabilir. Yaşanan bu gelişme, çocuk başına düşen oyuncak harcamasına olumlu yansır. Oyuncakla büyüyen bir çocuk ile oyuncaksız büyüyen bir çocuğun psikolojik ve sosyolojik gelişimi elbette farklı olacaktır. Bu yüzden çocuk başına oyuncak harcaması mutlaka artırılmalı. Bu konuda gerekli toplumsal bilinci oluşturmalıyız. İSTOÇ hakkındaki düşünceleriniz neler? İSTOÇ, son 5-6 yılda inanılmaz gelişti. Oyuncak sektöründe Tahtakale’nin merkezi olma durumunu değiştirdi. Tahtakale’deki firmaların neredeyse tamamı İSTOÇ’a geldi. Geniş alana sahip olan İSTOÇ’ta, showroomlar’daki metrekareler de oldukça yüksek. Ulaşımın rahat sağlandığı İSTOÇ’ta birçok altyapı da tamamlandı. Bizim İSTOÇ’tan beklentimiz mümkün olan tüm basın, yayın organlarında sitemizin tanıtımlarının yapılmasıdır. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 19 ÜYELERİMİZİ TANIYALIM Karsan İthalat İhracat Firma Sahibi Hasan Karahasanoğlu: “2013’te Orta Doğu ülkelerine ekolojik ahşap oyuncak ihraç edeceğiz” “Oyuncak ithalatının yanı sıra ekolojik ahşap oyuncak üretimi de yapıyoruz. 50’ye yakın ekolojik ahşap oyuncağımız bulunuyor. 2013 yılında, bu oyuncakları Rusya ve Orta Doğu ülkelerine ihraç etmeyi planlıyoruz.” O yuncak sektöründeki faaliyetlerine 1990 yılında başlayan Karsan, mevcut portföyünü zenginleştirerek büyümeyi hedefliyor. Yurt dışından oyuncak ithalatı yapmalarının yanı sıra dört yıl önce ekolojik ahşap oyuncak imalatına başladıklarını söyleyen Karsan İthalat İhracat Firma Sahibi Hasan Karahasanoğlu ile firma faaliyetleri ve İSTOÇ hakkında konuştuk. Firmanız hakkında kısaca bilgi verip, oyuncak sektöründeki faaliyetlerinden bahseder misiniz? Firmamızın esas kuruluş tarihi 1977 yılıdır. Oyuncak sektöründeki faaliyetlerimize ise 1990 yılında başladık. Sektöre, Asya Pasifik bölgesinin cazibe merkezi olması dolayısıyla girdik. Hem imalat yapıyoruz hem de ithalat gerçekleştiriyoruz. Yaklaşık dört yıldır ahşap oyuncak üretiyoruz. Aynı zamanda yurt dışından, genellikle de Uzak Doğu ülkelerinden plastik, elektronik ve pelüş oyuncak ithal ediyoruz. Portföyümüzdeki oyuncakları ise Türkiye genelindeki müşterilerimize satıyoruz. dığına bakmalı. Çünkü CE ibaresi, malların serbest dolaşımını sağlayabilmek amacıyla Avrupa Birliği’nin, 1985 yılında oluşturduğu “Yeni Yaklaşım” çerçevesinde uygulanan bir sağlık ve güvenlik işaretidir. Bu işareti görmedikleri ürünleri kesinlikle almasınlar. Oyuncakların resmi yollardan ithal edilmesi de önemli bir unsur. Firmamızın yaptığı araştırmalar sonucu geliştirdiği ekolojik ahşap oyuncaklar, çocukların zihinsel gelişimi için oldukça faydalı. Oyuncakların ahşap olması da çocuklar için son derece sağlıklı. Ebeveynlerin çocuklarına oyuncak alırken, özellikle bu tür oyuncakları tercih etmesini öneriyorum. cakların ihracatını yapacağız. Oyuncak satmayı planladığımız ülkelerin başında Rusya ve Orta Doğu ülkeleri var. 2012 yılındaki üretim ve ithalat rakamlarınızı paylaşabilir misiniz? 2012 yılında yaklaşık 3 milyon TL’lik bir üretim gerçekleştirdik. İthalatımızı ise, konteyner bazında değerlendiriyoruz. 250-300 konteyner bazında bir ithalatımız oldu. 2012 yılını 2011 yılına göre biraz daha sıkıntılı geçirdik. Müşterilerimiz ödeme yapmakta zorlandı. 2012 yılında üretim ve satış olarak istediğimiz verimliliği alamadık. 2013 yılı için biraz daha umutluyum. Mevcut ürünlerinize 2013’te yenileri eklenecek mi? Üretimle ilgili yeni projelerimiz var. 2013 yılında, üretimini yaptığımız ekolojik ahşap oyuncaklara yenilerini eklemeyi hedefliyoruz. Farklı ekolojik ahşap oyuncaklar üretmek için bir tasarımcı grubu oluşturduk. Firmamız yeni rekabet koşullarında mal ve hizmet üretimini artırmak amacıyla inovasyon yapıyor. Yeni ürünleri piyasaya sürmeyi planlıyoruz. 50’ye yakın ekolojik ahşap oyuncağımız bulunuyor. 2013 yılında bu sayıyı artırmayı planlıyoruz. İhracat yapmayı düşünüyor musunuz? 2013 yılı için böyle bir düşüncemiz var. Türkiye’de ürettiğimiz ekolojik ahşap oyun- Oyuncak alırken nelere dikkat edilmeli? Ebeveynler, çocuklarına oyuncak alırken öncelikle ürünün CE standardı taşıyıp taşıma- 20 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 Ahşap oyuncakların diğer oyuncaklardan farkı ne? Ahşap oyuncak çocuğun negatif enerjisini alır. Çocuğa rahatlama hissi verir. Diğer oyuncaklara göre kırılma riskinin daha az olması, uzun bir kullanım imkânı sağlar. Çocuk ahşap oyuncağı elinde tutarak, ısısını ve dokusunu algılar. Ağacın damarlarının kendine has desenlerini gözlemler. Böylece, oyuncağın kaynağı olan ağaçla arasında bir bağ kurar. Ahşap oyuncaklar ayrıca hayal gücünü destekler, çocuğu oyuncakla oynarken tam olarak etkin kılar. İSTOÇ hakkındaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız? Oyuncak sektöründe faaliyet gösteren firmalar İSTOÇ’a yaklaşık bir, bir buçuk yıl önce geldi. Burada olmaktan memnunuz. Müşterilerimiz de buraya gelmeye başladı. İSTOÇ’a Tahtakale’den geldik. Tahtekale’ye göre işlerimizde bir artış oldu. İSTOÇ, oyuncak sektöründe bazı olumlu gelişmeler yaşanmasına olanak sağladı. Önümüzdeki yılların daha da iyi olacağını düşünüyorum. ÜYELERİMİZİ TANIYALIM Tuğrul Gıda ve Gıda Katkı Maddeleri Sanayi ve Ticaret (TGS) Firma Sahibi M. Serdar Gergerlioğlu: “Yurt dışından 24 çeşit gıda kimyasalı ithal ediyoruz” “Ülkemizde bulanan gıda üreticilerine, ürünlerinin performansına katkı sağlayan gıda kimyasalları tedarik ediyoruz. İthalata 2004 yılında başladık. Başlangıçta 2 çeşit gıda kimyasalı ithal ederken, şimdi bu sayıyı 24’e çıkardık.” Ü iç savaş özellikle bu ülkeler üzerinden sevkiyat yapılan Lübnan, Ürdün, İran ve Irak’ı da etkiliyor. ç ortaklı olarak 2001 yılında kurulan Tuğrul Gıda ve Gıda Katkı Maddeleri Sanayi ve Ticaret (TGS), Türkiye’de faaliyet gösteren Aromsa Besin Aromaları’nın ürünlerini ülke genelindeki gıda üreticilerine tedarik ediyor. Yurt dışından da 24 kalem gıda kimyasalı ithal ettiklerini belirten Tuğrul Gıda ve Gıda Katkı Maddeleri Sanayi ve Ticaret (TGS) Firma Sahibi M. Serdar Gergerlioğlu, 2012 yılını 2011 yılına göre miktarsal olarak yüzde 20 geride kapatacaklarını söyledi. 2013’ün üçüncü çeyreğinden sonra olumlu gelişmeler yaşanacağı öngörüsünde bulunan Serdar Gergerlioğlu ile firma faaliyetlerinin yanı sıra gıda sektörünü konuştuk. Firmanızı kısaca tanıtarak, gıda sektöründeki faaliyetlerinden bahseder misiniz? 2001 yılında üç ortaklı olarak kurulduk. Kurulduğumuz günden bugüne besin aromaları üreten yerli üretim yapan Aromsa firmasının distribütörlüğünü yapıyoruz. Bu ürünler gıdaya, tat ve koku desteği veriyor. Satışını yaptığımız ürünlerin çoğu gıda kimyasalı. Dünya nüfusu hızla artıyor. Nüfus artışına bağlı olarak üretim de aynı ivmede gelişiyor. Böyle olunca doğadan elde edilen malzemeler yeterli olmuyor. Örneğin, meyve suyu direkt meyveden elde ediliyor. Üretilen meyve suyunun ekonomik ve standartlara uygun olması için besin aroması takviyesine ihtiyacı var. Aromanın yanında koruyucu ve renklendiriciler de bulunuyor. Artık dünyada da uygulamalar bu yöne doğru gidiyor. Biz bu konuda dünya ve Avrupa’yı örnek alıyoruz. 2013 yılı hedefleriniz neler? Ülkemizde genel kanı 2013 yılının, 2012’ye göre daha kötü olacağı yönünde. Komşularımızdaki krizlerin çözümüne bağlı olarak 2013’ün 3’üncü çeyreğinden sonra olumlu gelişmelerin yaşanacağını düşünüyorum. Gıda kimyasalına yönelik olarak yurt dışından kaç kalem mal ithal ediyorsunuz? Dört ülkeden ithalat gerçekleştiriyoruz. Yurt dışından ürün ithal etmeye 2004 yılında başladık. Başta 2 kalem gıda kimyasalı ithal ederken, bugün bu sayıyı 24 kaleme çıkardık. Firma olarak 2012 yılını nasıl geçirdiniz? 2011 yılında, miktarsal olarak kurulduğumuz günden bugüne en iyi rakamlara ulaştık. 2012 yılını ise 2011’e göre yüzde 20 daha geride kapatacağımızı düşünüyoruz. Üretim, 2012’de 2011 senesine göre daha düşüktü. Bunun yanı sıra müşterilerimizin yüzde 80’i Orta Doğu’ya çalışıyor ve burada yaşanan siyasi karışıklık sektörü etkiliyor. Suriye’deki Faaliyet gösterdiğiniz sektör 2012 yılını nasıl geçirdi? Türkiye, Avrupa ya da Amerika tüketim toplumu olmaya doğru gidiyor. 10-15 yıl içinde ülkemizde bu gelişimin sağlanacağını düşünüyorum. Üreticiler, ürünlerini öne çıkarıyorlar. Toplumu cezbeden ürünler ve promosyonlar yapıyorlar. Son ürün pazarının daralacağını düşünmüyorum. Ancak sektördeki rekabetin artmasıyla birlikte fiyatlar ve dolayısıyla tedarikçi ve üreticilerde etkilenecek. Tedarik ettiğimiz ürünler, üretildikten sonra genellikle Orta Doğu’ya gönderiliyor. Bu ülkelerden gelen ucuz ürün talebi nedeniyle bazı üreticiler kaliteye değil, fiyata önem vererek üretim yapıyor. Bu da tehlikenin başladığı anlamına geliyor. Firmamız ithal ettiği ve etmeyi planladığı ürünler ile ilgili her türlü kontrolü gerçekleştiriyor. İSTOÇ hakkındaki görüşleriniz neler? 12 yıldır İSTOÇ’ta faaliyet gösteriyoruz. İSTOÇ’un zor şartlardaki döneminde de buradaydık. İSTOÇ’ta olmaktan dolayı mutluyum. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 21 ÜYELERİMİZİ TANIYALIM Coşkun Et İSTOÇ Mağaza Müdürü Serkan Özbey: “İSTOÇ, İstanbul ticaretinin kalbi” “1995 yılından bu yana gıda sektöründe çalışıyorum. Yedi yıldır Coşkun Et bünyesindeyim. Dört yıldır da İSTOÇ’ta bulunuyorum. İSTOÇ, gördüğüm en güzel ticaret merkezi. Komşuluk ilişkileri hâlâ 1980’lerdeki gibi sürüyor. Bence İSTOÇ, İstanbul ticaretinin kalbi.” Sadece kırmızı et ve mamulleri üzerine faaliyet gösteriyoruz. Üretimde sağlık koşullarına öncelik veriyoruz. Yüzde 100 dana etini işleyerek tüketicilerimizin, kırmızı etin tüm faydalarından azami oranda yararlanmasını amaçlıyoruz. Hedefimiz, hijyenik şartlarda ve son teknolojiyi kullanarak ürünlerimizi müşterimize sunmak. Kurulduğumuz günden bugüne bu ideal üzerine çalıştık. Hâlâ da çalışmaya devam ediyoruz. Y alnızca kırmızı et ve mamulleri üzerine faaliyet gösteren Coşkun Et, üretimde sağlık koşullarına büyük önem veriyor. Yüzde 100 dana etini işleyerek tüketicinin, kırmızı etin tüm faydalarından azami oranda yararlanmasını amaçladıklarını söyleyen Coşkun Et İSTOÇ Mağaza Müdürü Serkan Özbey, ürünlerinde hiçbir şekilde beyaz et kullanmadıklarına vurgu yapıyor. Fabrikalarına yemek için bile beyaz etin girmediğine değinen Serkan Özbey ile firma faaliyetlerini, gıda sektörünü ve İSTOÇ’u konuştuk. Firmanız hakkında bilgi verip, gıda sektöründeki faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Firmamız, 1975 yılında Kağıthane’de kuruldu. İSTOÇ’ta ise 10 yıldır bulunuyoruz. 22 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 2012 yılı firmanız açısından nasıl geçti? Yerli üreticiyi korumak için canlı hayvan ve et ithalatında vergi artışına gidildi. Bu da sektörü olumsuz etkiledi. Biz ithal et satışı yapmıyoruz. Kendi yerli üretimimizle yolumuza devam ediyoruz. İthal etten sonra yerli hayvan etine dönen müşterilerimiz sayesinde satışlarımız arttı. Kırmızı et sektöründe kurban bayramından sonra durgunluk yaşanır. Bu durgunluk hâlâ devam ediyor. Ancak bu durum geçici bir süre devam edecek. 2012 yılında ürün yelpazemizi geliştirmemizin yanı sıra yeni personel alımı da yaptık. Şirketimiz hızla büyüyor. 2013 yılında ürün portföyünüze yeni ürünler ilave etmeyi düşünüyor musunuz? 2013 yılında ürün portföyümüze yeni ürünler eklemeyi düşünüyoruz. Bununla alakalı yaptığımız ARGE çalışmalarımız var. Pazarlamaya yönelik de çalışmalar başlattık. Yeni pazarlama elemanlarımızla, dağıtıma daha fazla önem verdik. Bunu her yıl daha da artırmayı düşünüyoruz. Sektörünüz hakkında neler söylemek istersiniz? 2012 yılı sektör için biraz zor geçti. Sağlık Bakanlığı ve Tarım İl Müdürlüğü kapsamında araştırmalara tabii tutulduk. Bazı firmaların ürünlerinde, üzerine yazılanın haricinde maddeler çıktı. Bu haliyle bizi de etkiledi. Çünkü o süreçte tüketici tüm firmalara kuşkuyla baktı. İsimlerin teşhir edilmesiyle birlikte biz aklandık. Aslında o ürünlerin içinde zararlı bir şey yok. Ancak firmaların bu maddeleri ürünün üzerine yazmaması nedeniyle tüketici geri adım attı. Çünkü bunlar tüketiciyi aldatmaya yönelik hareketler… Bunun üzerine Tarım İl Müdürlüğü’nün denetimleri arttı. Bizim için iyi bir durum. Çünkü bizim işimizde iyi olduğumuz sürekli tasdikleniyor. Yetkililer, her geldiklerinde “Siz aynı yolda devam ediyorsunuz” diyor. Denetimler artık çok sıkılaştı. Eski Türkiye değil artık. Eskiden 1 TL’ye sosis satılırdı. Yanına da 10 TL’lik sosis konulurdu. Tüketici tereddüt etmeden 1 TL olanı alırdı. Şimdi böyle bir durum kalmadı. Tüketici bilinçlendi. İSTOÇ hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? 1995 yılından bu yana gıda sektöründe çalışıyorum. Yedi yıldır Coşkun Et bünyesindeyim. Dört yıldır da İSTOÇ’tayım. İSTOÇ, gördüğüm en güzel ticaret merkezi. Ticaret yapılabilecek, komşuluk ilişkilerinin hâlâ 1980’lerdeki gibi sürdüğü muazzam bir çarşı. İSTOÇ’u çok seviyorum. Tatil günlerimde bile geliyorum. Alışveriş yapıyor, esnaf arkadaşlarımı ziyaret ediyorum. Bence İSTOÇ, İstanbul ticaretinin kalbi. ÜYELERİMİZİ TANIYALIM Şengönüller Tavukçuluk Firma Sahibi Ayhan Şengönül: “İSTOÇ’ta yeni yatırımlar yapacağız” “2012 yılında üretim tesislerimize yaptığımız ilave yatırımlarla kapasitemizi artırdık. 2013 yılında yatırımlarımıza devam etmeyi düşünüyoruz.” B ayisi olduğu Erpiliç’in ürünlerini İstanbul genelinde birçok noktaya ulaştıran Şengönüller Tavukçuluk, 2009 yılından bu yana da Adapazarı’nda üretim gerçekleştiriyor. 2011 yılında sektörde kârlılık konusunda sıkıntı yaşadıklarını, bu nedenle 2012 yılını 2011 yılından daha iyi geçirdiklerini söyleyen Şengönüller Tavukçuluk Firma Sahibi Ayhan Şengönül ile firma faaliyetleri ile İSTOÇ hakkında konuştuk. Firmanız hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Bu mesleği babamdan devraldım. Bu konuda yaklaşık olarak 50-55 yıllık tecrübeye sahibim. 1996 yılında da kardeşimle beraber Şengönüller Tavukçuluk şirketini kurduk. Faaliyete başladığımız ilk yıllarda sadece kesim yapıyorduk. 1996 yılı sonunda da Erpiliç’in bayiliğini aldık. Erpiliç ürünlerinin İstanbul geneline toptan dağıtımını gerçekleştiriyoruz. 2009 yılında ise Adapazarı’nda üretim yapmaya başladık. Erpiliç’e fason piliç bakımı da yapıyoruz. 2012 yılı firmanız açısından nasıl geçti? 2012 yılını 2011 yılından daha iyi geçirdiğimizi söyleyebilirim. 2011 yılında kârlılık konusunda sıkıntı yaşadık. Sektörde üretimin çok fazla olmasından dolayı ciddi bir rekabet yaşandı. Birçok firma zarar etti. Biz zarar etmedik ancak kâr da etmedik. Şu anda firmamızda 13 kişi çalışıyor. 2012 yılında mevcut üretim tesislerimize yaptığımız ilave yatırımlarla kapasitemizi artırdık. 2013 yılında İSTOÇ’ta yeni yatırımlar yapmayı planlıyoruz. Perakende satışımızı isteyen herkese ve esnafa gerçekleştiriyoruz. İSTOÇ’ta toptan fiyatına perakende satış yapıyoruz. Beyaz et alırken nelere dikkat edilmeli? Tüketici ürün alırken güvenilir markaları tercih etmeli. Markasız ürün almamalı. Beyaz et alırken, ambalajlı olmasına, ambalajın üzerinde üretim yerinin, üretim ve paketleme tarihinin yazmasına, normal renk, koku ve görünümde olmasına dikkat edilmesi gerekiyor. İSTOÇ hakkında neler düşünüyorsunuz? 1997 yılından bu yana İSTOÇ’tayım. Memnunum ve kopamıyorum. Ancak İSTOÇ’un bazı sorunları var. Merkez caminin önünde durak olmaması nedeniyle otobüsler yolcusunu dört yol ağzından alıyor. Bu da yolun kapanmasına neden oluyor. Bu konuda bir çalışma yapılırsa memnun olurum. Bünyenizde kaç çeşit ürün bulunuyor. Bunlara yenilerini eklemeyi düşünüyor musunuz? Erpiliç’in ürünlerini satıyoruz. Söz konusu markanın her çeşit ürünü bünyemizde bulunuyor. Salam, sucuk, sosis ve benzeri işlenmiş ürünlerin yanı sıra pişmiş döner, kebap gibi ürünleri de müşterilerimize tedarik ediyoruz. Sadece İstanbul içine satış gerçekleştiriyoruz. İstanbul içinde sınırlama yapmadan her noktaya dağıtım yapıyoruz. İSTOÇ’ta toptan ile birlikte perakende satışımızda var. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 23 GEZİ Beyaz ile yeşilin buluştuğu doruk: Kartepe Eski adı Keltepe olan Kartepe, eşsiz doğasıyla her geçen yıl daha çok kişiyi ağırlıyor. Rakip kayak merkezlerine karşı en büyük avantajı metropollere yakınlığı olan Kartepe, kış sporları için ideal bir merkez. Kartepe’nin cazibesi kışla sınırlı değil; bölge doğa yürüyüşçüleri ve kampçıların da gözdesi. 24 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 GEZİ İ stanbul başta olmak üzere metropollerde yaşayan doğa tutkunlarının Kocaeli’deki kaçış noktası olan Kartepe, kış aylarında beyaz bir örtüyle, bahar aylarında ise yeşil ve kahverenginin her tonuyla karşılar sizi. Trafik, gürültü, betonlaşma, çalışma hayatının yol açtığı stres… Hepsini arkanızda bırakırsınız. Her mevsim birbirinden farklı renklere bürünen ve âdeta düşler ülkesini andıran Kartepe, bir nefes huzur arayanların mutlaka uğraması gereken bir doğa harikasıdır. Eski adı Keltepe olan Kartepe, eşsiz doğasıyla her geçen yıl daha çok kişiyi ağırlıyor. Rakip kayak merkezlerine karşı en büyük avantajı metropollere yakınlığı olan Kartepe, kış sporları için ideal bir merkez. Kayak tutkunlarının ilk kar düşer düşmez akın ettiği Kartepe’de hafta sonları büyük hareketlilik yaşanıyor. Kartepe’nin cazibesi kışla sınırlı değil; bölge doğa yürüyüşçüleri ve kampçıların da gözdesi. Bahar ve yaz aylarında ATV, binicilik, jeep safari, fotosafari, bisiklet, kürek, kuş gözlemciliği, yamaç paraşütü, paintball, golf gibi doğa sporlarının tümü yapılabiliyor. Kartepe, Sapanca Gölü’nün güzelliğini yaşamak isteyenlerin de başlıca uğrak yeri. En önemli geçim kaynağı turizm Bizans ve Roma dönemine ait eser ve mezarlar, bu coğrafyanın büyük medeniyetlere ev sahipliği yaptığının göstergesi. Samanlı Dağı ve Kocaeli Platosu yüksekliklerinin arasında kalan Kartepe, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Asya ve Avrupa göç ve ticaret yollarında geçit yeri olarak kullanılmış. 2. Mahmut döneminde cirit yapımı için bu bölgeden ağaç temin edildiğine dair belgeler Osmanlı arşivlerinde yer alıyor. Anadolu kervan güzergâhında, Sapanca’dan önceki durak olan Kartepe’de, güvenlik için mutlaka askeri birlik bulundurulduğu da yine kayıtlara geçen bilgiler arasında. Geçmişte, gayrimüslimlere ait köylerin de bulunduğu Kartepe’nin bugünkü demografik yapısı Kocaeli, Trabzon, Sakarya, Artvin ve Ordu’dan aldığı göçlerle şekillenmiş. Köseköy, Uzunçiftilik, Uzuntarla, Eşme, Acısu, Maşukiye, Büyük Derbent, Arslanbey, Sarımeşe ve Suadiye’nin bağlı olduğu Kartepe’de, tarımsal üretim de önemli yer tutuyor. Eşme ayvası, dağ çileği, elma, kestane ve ceviz üretimi yapılan Kartepe’de, en önemli geçim kaynağı ise eşEKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 25 GEZİ siz doğal güzelliklerinin sonucu olarak tabii ki turizm. Yaz ve kış aylarında ayrı güzel Kartepe, hafta sonları İstanbul, Sakarya ve Kocaeli’den gelenlerin akınına uğruyor. Kayak bilmiyorsanız üzülmeyin, Kartepe’ye gelin öğrenin! Kış aylarında kayak, snowboard; yaz aylarında ise futbol ve adrenalin sporları tutkunları için en cazip adres konumundaki, dört mevsim hizmet veren The Green Park Kartepe Resort & SPA, Samanlı Dağları’nın zirvesinde bir tarafta Sapanca Gölü diğer yanda İzmit Körfezi manzarası ile İstanbul’a sadece 1 saat uzaklıkta yer alıyor. Kartepe’de tek tesis olan 350 hektarlık alana yayılan The Green Park Kartepe Resort & SPA; 250 oda, 50 chalet ve 9 adet toplantı salonuna sahip. Acemi ve profesyonel kayakçıların faydalanabildiği toplam 17 pisti bulunan kayak merkezi, güvenlik ve yönlendirme konularında da dünya standartlarına uygun. Kartepe Resort & SPA’da ATV turları, dağ bisikleti, paintball, binicilik, safari turları, motorlu yamaç paraşütü, tırmanma duvarı, mini golf gibi yaz aktiviteleriyle keyifli vakitler geçirebilirsiniz. Marmara Bölgesi’nin Uludağ’dan sonra en çok ziyaretçi çeken kış turizm merkezi olan Kartepe’nin yaklaşık 1250 metrede kurulu tesisleri, 42 kilometrelik pistiyle Türkiye’nin sayılı kayak merkezlerinden biri olma özelliğini taşıyor. Kartepe Kış Sporları Merkezi’nde 14 doğal pist, üç telesiyej, iki T bar (teleski) bulunuyor. Usta kayakçıların yanı sıra bu spora yeni başlayanlara da hizmet veren tesiste çocuklar için de ayrı bir pist yer alıyor. Zirvesi deniz seviyesinden 1608 metre yüksekte olan bölgede, kasım ayında başlayan kar nisan ayı sonuna kadar sürüyor ve kar kalındığı 1.5 ile 3 metre arasında değişiyor. Kış sporu yapmak malzemeleri yüzünden pahalı diye düşünüyorsanız hiç dert etmeyin! Kartepe’ye giderken yol üzerinde kayak malzemesi kiralayan birçok yer bulabilirsiniz. Buralarda sadece kayak takımı değil, kayak kıyafeti kiralamak da mümkün. Renk cümbüşü içinde bir düşler ülkesi! Adında “kar” olmasına bakıp da Kartepe’nin sadece kış sporları yapılabilen bir yer olduğunu 26 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 GEZİ düşünmeyin. Orman, nehir, göl karışım tüm doğal güzellikleri bir arada bulabileceğiniz Kartepe, aynı zamanda yürüyüş tutkunlarının da uğrak yeri. Bir başka doğa harikası Maşukiye ile Kartepe arasındaki Kuzu ve Altıoluk yaylaları trekking için ideal. Doğanın uykuya yattığı sonbahar ve uyandığı ilkbahar aylarında mutlaka bu bölgede yürümelisiniz. Bu renk cümbüşünü başka yerde göremeyeceğiniz gibi, düşler ülkesinde yürüyormuş hissine kapılacağınızdan eminiz. Balık avı meraklılarının uğrak yeri Kartepe, içinden akıp geçen dereleri ve Sapanca Gölü nedeniyle amatör balıkçıları da cezbediyor. Sapanca Gölü, Akmeşe yolunda bulunan Kirazoğlu ve Ketence baraj göletleri, Derbent Deresi ve Samanlı Dağı›ndan aşağılara doğru akan berrak dereler, aynalı ve pullu sazan başta olmak üzere turna, yayın, tatlı su kefali, kızılkanat, gökkuşağı alabalığı ve doğal alabalık gibi birçok balık türüne ev sahipliği yapıyor. Sazan, tatlı su kefali ve yayın avlamak için makaralı olta, yem olarak da mısır, hamur, küspe, solucan ve yemlik canlı balık kullanılıyor. Bölgede, 15-16 kiloluk hatta trofe denilen 30 kilonun üzerinde sazan yakalamak mümkün. Son zamanlarda sayıları hızla artan sportif (yakala-resimle-suya at) balıkçılar, özellikle trofelere ilgi gösteriyor. Güne güzel bir kahvaltıyla başlayın Hafta sonu trafiğine yakalanmamak için erkenden yola çıkanlar da şok şanslı. Kartepe yolunda çok sayıda kahvaltı mekânı var. Bölgedeki köylerden gelen peynir, domates, salatalık, bal, kaymak, yumurta, gözleme gibi aklınıza gelen her türlü doğal ürünle ağaçların arasında bol oksijenli nefis bir kahvaltı keyfi yapabilirsiniz. Kentin gürültüsünden kaçmak istiyorsanız, Kartepe İstanbul’a sadece 132 kilometre uzaklıkta. TEM’in İzmit çıkışından Sakarya yönüne dönün, Sapanca ayrımından girin. 6 kilometre sonra Maşukiye’ye, 15 kilometre sonra ise Kartepe’ye ulaşacaksınız. Araçla yaklaşık 2 saat 15 dakika süren yolculuğun sonunda, günün tadını çıkarabilirsiniz. E-5 karayolunu tercih edenler ise İzmit’ten 7 kilometre sonra Sapanca ayrımından girdiklerinde, 8 kilometre sonra Maşukiye’ye, 15 kilometre sonra ise Kartepe’ye varabilir. Sakarya’dan gelenler 1 saatte, Kocaeli’den gelenler ise 30 dakikada bu yeryüzü cennetine ulaşıyor. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 27 HOBİ Eşsiz takıların sırrı hayal gücünde İnsanın kendi yaptığı takıyı takması ayrı bir keyif… Hele yapılan takının bir eşi daha yoksa! Takı yapımı başlangıçta zor gibi görünse de püf noktalarını öğrendikten sonra kolay ve keyifli bir uğraş. Bu hobiye merak salıp da nasıl başlayacağını bilemeyenler takı tasarım kurslarına gidebilecekleri gibi internetten de işin inceliklerini öğrenebilir. Eğitim aldıktan ve küçük araç gereçleri edindikten sonra ise geriye yaratıcılığınızı ve hayal gücünüzü kullanmak kalıyor. kadar zor değil! Kolayca bulanabilecek boncuk ve taşlarla istenilen modeli tasarlayıp yapmak mümkün. Tabii öncelikle her konuda olduğu gibi işin püf noktalarını öğrenmek gerekiyor. Bunun için belediyelerin ya da halk eğitim merkezlerinin düzenlediği takı tasarım kurslarına katılabilirsiniz. Ayrıca birçok özel hobi atölyesinin de eğitim listesinde takı tasarımına yönelik kurslar var. Alacağınız eğitimden sonra bütün iş, yaratıcılığınızı ve hayal gücünüzü takınıza yansıtmanıza kalıyor. Renklerin uyumu önemli S on yıllarda en popüler hobilerden biri de takı tasarımı. Sadece ev kadınlarının değil, çalışan kadınların, hatta er- keklerin hobisi haline gelen takı tasarımı için mesleğini bırakanlar bile var. Kimi stres atmak, kimi ucuza daha çok takı sahibi olmak için ilgi duyuyor bu ışıltılı dünyaya. Yeterince eğitim alıp profesyonelleşenlerse tasarladıklarını satarak kazanç sağlıyor. Birçok kişi için hobi olarak 28 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 başlayan bu uğraş zamanla gelir kapısına dönüşüyor. Bu aralar, boynunda güzel bir kolye gördüğünüz birine, “Nereden aldın?” diye sorduğunuzda, “Kendim yaptım” cevabını alırsanız şaşırmayın. Gözünüzün önüne hiçbir yerde ve kimsede olmayan kolyeler, bilezikler geliyor ama onları nasıl yapacağınızı bilmiyorsunuz. Takı yapımı ilk başta gözünüzü korkutsa da, aslında, sanıldığı Takı tasarımında dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var. Bunların başında renk ve malzemenin birbiriyle uyumu geliyor. Takıyı gösteren en önemli etken, renklerin uyumu. Eğer renk seçiminde isabetli karar verilmezse, iyi bir tasarım ortaya çıkmıyor. Yeni başlayanlar siyah rengi tercih edebilir. Çünkü bu renk hataları kapatıyor. Malzemelerin uyumlu olması dikkat edilecek ikinci önemli nokta. Kristal, döküm, boncuk, zincir, inci ve kristal gibi... Plastik malzeme de kullanılsa, ürünler birbirleriyle kaynaşmalı. “Ben artık oldum” sözü tasarımcı için asla geçerli değil, hayatını takı tasarımına adayanların sırrı kendilerini sürekli yenilemelerinde yatıyor. Her tasarımcının kendine has bir tarzı var, ama yeni teknikleri öğrenip tarzlarını geliştirmeleri şart. Takı yaparken -dizme, çivileme, örmehangi teknik kullanılırsa kullanılsın rengârenk boncukların en iyi nerede ve nasıl duracağını bilmek gerekiyor. Ana maddesi gümüş olan ta- HOBİ Muz ağacından boncuk: Ahşap boncuklar özellikle kolye yapımında, doğal görünümüyle tercih edilen bir malzeme. Palmiye, çam ve başka yumuşak ağaçlardan yapılmış olanların dışında; ceviz, meşe, mantar ve bambudan yapılmış çeşitleri de bulunuyor. Muz ağacından yapılan boncuklar, ağacın yapraklarının boya ve tutkal yardımıyla üst üste getirilmesiyle elde ediliyor. Bu ilginç yöntem daha çok Filipinler ve Japonya’da uygulanıyor. Penseler: Takının farklı bölümleri için farklı tipte penselere ihtiyaç var. Küçük daireler ve metal telden küpeler yapmak için yuvarlak, klips kısımlarını sıkıştırmak veya daireleri kapatmak için yarı yuvarlak, teli daha iyi kavrayabilmek için ise düz uçlu penseler tercih edilir. kıları; cam, çakıl taşı, tahta, deri, kumaş, keçe, kemik, boynuz ve değerli taşlarla süsleyebilirsiniz. Kolye, küpe, bileklik ve yüzük gibi takı tasarımlarında ise, doğanın yanı sıra mimari, resim ve heykel sanatlarından ilham almak mümkün. Takı yapmak için malzeme alışverişi yapmak şart Hayalini kurduğunuz takıyı yapmaya başlamak için önce malzemesini almanız gerekiyor. Takı tasarımı için gerekli malzemeyi, İstanbul’da en bol ve ucuz çeşidin bulunduğu yer olan Eminönü Tahtakale’deki Marputçular Çarşısı’ndan temin edebilirsiniz. Burada yan yana dizilmiş onlarca dükkândan farklı çeşit ve fiyatta malzeme edinme olanağınız var. İpler: Takı tasarımında kullanacağınız iplik, malzemenin niteliğine ve boyutuna göre değişir. Genelde inci dizmek için ipek iplik kullanılır ve birçok rengi piyasadan temin edilebilir. İnci ve boncuk dizmek için tercih edilen naylon iplik, iğneli veya iğnesiz olarak kullanılır. En çok kullanılan cinsi saydam ve 0.25 santim olanıdır. Ham veya mumlu ip ise yazlık takılarda tercih edilir. Gümüş ya da altın metal ipler daha çok sallantılı kolyeler, boyunluklar ve sert kolyeler için idealdir. Yüzük ölçü çubuğu: Yüzük yapımının olmazsa olmazıdır. Çünkü yüzük yaptığınız kişinin öncelikle parmak çapını bilmeniz gerekir Yeni başlayanlar için şık küpe tasarımı Takı tasarımı yapmaya yeni başlayanlar ilk aşamada aşağıdaki küpeyi kolayca yapabilir. Farklı boyutlarda, renklerde ve kalitede boncuklardan, taşlardan ve gümüş telden basitçe yapılan bu küpe tarzını, zevkinize göre çeşitlendirebilirsiniz. Gerekli malzemeler: İki adet çivi (iğne başı tel), iki adet küpe çengeli, farklı renk, boyut ve malzemede boncuklar ve yuvarlak uçlu pense. Yapılışı: Çiviye bir adet boncuk takın. Bunun ardından ayırma boncuğunu takın. Farklı renk ve stilleri kullanabilirsiniz. Ardından yeniden bir boncuk ve ayırma boncuğu takın. Yuvarlak uçlu penseyle telin ucunu halka haline getirin. Son olarak, küpe çengelini taka takarak küpenizi bitirin. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 29 ÜNLÜ SÖYLEŞİSİ BEHZAT UYGUR 30 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 ÜNLÜ SÖYLEŞİSİ BEHZAT UYGUR Sahne adam olmayanı kaldırmaz 40 yıllık tiyatro serüveni, başarılı oyunculuğu ve uzun soluklu televizyon programlarıyla önemli başarılara imza atan Behzat Uygur, oyunculukta önce adam olmak gerektiğine inanan bir sanatçı. Kardeşi Süheyl ile birlikte tiyatroyu tartışmaların içine hiçbir zaman sokmak istemediklerini söyleyen Behzat Uygur, “Tiyatrocu, kavgalara girmemeli. İnsanlar üzerinden prim yapmak çok yanlış. Yaptığımız işe olan saygımız, bizi oyuncular arasındaki tartışmalardan hep uzak tuttu” diyor. T iyatrocu anne babanın, Adana turnesinde doğmuş tiyatrocu oğlu Behzat Uygur… Ciğerlerine çektiği ilk havada sahne tozunu yutmuş. Tiyatro, televizyon, oyunculukla ilgili söyleyecek çok şeyi var. Bir tiyatrocunun tartışma ortamından uzak durması gerektiğine inanan Uygur, “Oyunculuktan önce adam olmak lazım. Sahne adam olmayanı kaldırmaz” diyerek, insanlar üzerinden yapılan primlerin kabul edilemeyeceğine dem vuruyor. Gelen projeleri “Eğlenir miyiz? Eğleniriz, yapalım” diye kabul edecek kadar komediye gönül veren Uygur ile hoş bir sohbet yaptık. Göz önünde büyüdünüz, Türkiye’deki herkesin sizle ve ailenizle ilgili söyleyecek birkaç cümlesi vardır mutlaka. Herkes kardeşlerinizin tümünün olmasa bile en azından bir kaçının turnede doğduğunu biliyordur herhalde. Biz bunun dışında konuşalım istiyoruz sizinle. Tiyatroyu, sinemayı ve televizyonu… Öncelikle son zamanlarda tiyatroda ya da televizyon dünyasında pek çok konuda polemik yaratılıyor. Sizin bu tür tartışmalara karşı duruşunuz nedir? Sektör dışındaki birileri beni eleştirebilir. ‘Ben Behzat Uygur’u beğenmiyorum’ diyebilir. Ama bunu tiyatro içinden biri yapıyorsa, benim beklediğim önce onun adam, sonra oyuncu olmasıdır. Oyunculukta, önce adam olmak lazımdır çünkü. Sahne adam olmayanı kaldırmaz. Biz, Süheyl ile birlikte tiyatroyu tartışmaların içine hiçbir zaman an sokmak istemedik. Tiyatrocu, kavgalara girmememeli. İnsanlar üzerinden prim yapmak çok yananlış. Yaptığımız işe olan saygımız, bizi oyuncular ar arasındaki tartışmalardan hep uzak tuttu. Televizyonla ilgili olarak umutlu musunuz? ? Televizyonla ilgili hiç umudum yok. Aynı zihhniyetler kanalların başında olduğu, kolaycılık, k, taklitçilik olduğu müddetçe bu işler ilerlemez. z. İş birazcık dijitale, sosyal medyaya, internetee kayacak. Televizyonculuk artık bunun üzerin-den gidecek. İlerleyen tek şey dizilerimiz. Ben n çok beğenmesem de artık yurt dışına satılıyor-sa eğer diziler, bu önemli bir gelişmedir. Eskiden Brezilya’nın yaptığını şimdi Türkiye yapmaya başladı. Bu da sektöre hareket getiriyor. Türkiye’de reyting almayıp, yurt dışına satışı olduğu için yayından kaldırılamayan dizi olduğunu biliyorum. Ama bu televizyon için bir şey ifade etmez. Çünkü televizyon diziden ibaret değildir. Dizi sektörümüz iyi, televizyonumuz ise kötü. Düzgün bir programımız ne yazık ki yok. Son dönemde dizilerde oyunculuk eğitimi olmayan, başrol oyuncuları var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu? EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 31 ÜNLÜ SÖYLEŞİSİ BEHZAT UYGUR Hiçbir şekilde eleştirmediğim gibi çok başarılı bulduklarım var. Mesela Kenan İmirzalıoğlu, Kıvanç Tatlıtuğ gibi. İkisi de dizi oyunculuğunun hakkını veriyor. Benim en sevdiğim tarafları ise bu işi sahiplenmeleri. İkisi de bunu yapıyor. Benim bu işe bakış açım şudur, herkesin oynama hakkı var. Seyirci bunu kabul edecek. Ben tiyatro sahnesine de çıkma özgürlüğünden yanayım. Ama tabii tiyatro sahnesi öyle bir yerdir ki, indire de bilir, çıkarta da bilir. Bunu göze alıyorsan çık o sahneye. Tiyatroyu paravan olarak kullanmıyorsan çık. ‘Kariyerimde tiyatroya da çıktı denilsin’ diyorsan çıkma, yanından bile geçme. Yoksa kimsenin tekelinde değildir oyunculuk. Oyunculukta, gazetecilikte olduğu gibi mektepliler ve alaylılar vardır. Ne alaylı tiyatrocular ne alaylı gazeteciler vardır ki o işin mektebinde okuyanlardan daha iyi yaparlar. Peki ya sinema… Nasıl bakıyorsunuz sinemaya, gelecek projelerinizin içinde var mı sinema? Sinema filmi bize sokakta sorulan 3 sorudan biri. İlki babamız Nejat Uygur’un sağlık durumunu soruyorlar. Ardından “Şahane Pazar’a ne zaman başlıyorsunuz” sorusu geliyor. Üçüncüsü de sinema filmi yapacak mısınız? Bir de sektörde, tiyatro sinemadan daha az değerli sanat dalıymış gibi, ‘Tiyatro iyi de sinema da yap’ diyenler var. Oysa, tiyatro sinemadan daha zor. Tiyatrodaki birçok oyuncu sinemada oynar, ama sinemadaki her oyuncu tiyatro sahnesinde oynayamaz. Sinemaya tamamen karşı değilim. Ama sinemaya bakış açısı nedeniyle beni iten şeyler var. Türkiye’de sinema bir kısım insanlar tarafından tekelleştirildi. Sanki sinema bunların dışında yapılamaz, bu oyuncuların dışında kimse oynayamaz. Bunların dışında da bırakın Türkiye’yi dünyada oyuncu yok ama onlara imkan verilse, dünyada neler yapacaklar duygusuyla geliyorlar. Tabii bazı filmleri tenzih etmek lazım… Çok iyi filmler de var. Ama bazı filmler, kimse kusura bakmasın tahammül edemiyorum. Sanat filmi, 8 saat aynı resmi görmekse, ben o sinemanın içinde olamam. Ben o sinemayla ancak dalga geçerim. Ama bir proje var. Tuğrul Tülek teklif etti, konusu hakikaten güzel. Komik bir film ve ‘Biz bu işte eğlenir miyiz, eğleniriz’ dedik. Biz olaya böyle bakıyoruz. Ama bana ‘Nuri Bilge Ceylan’ın 32 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 filminde oynar mısın?’ deseler, kaçarım. Zaten Nuri Bey beni muhtemelen oynatmaz. Bir kere o kadar uzun süre duramam, hareketliyim. Kusura bakmasınlar bana çok kızacaklar belki ama çok sıkılıyorum bu işlerden. Cem Yılmaz’dan konu açılmışken Türkiye’de mizah nasıl gelişti? Cem Yılmaz’dan sonra mizah çok başka bir yere gitti. 1980’li, 1990’lı yıllarda mizahın üstüne, yeni şeyler katarak götürebilen adam Cem Yılmaz’dır. Ben, bizi klasik mizah anlayışı olan adamlardan kabul ediyorum. Üstüne koyabilen tek adam Cem Yılmaz’dır. Cem Yılmaz’dan sonra taklitleri çıkmaya çalıştı olmadı. Çünkü o iş siyah tişört, siyah pantolon giyip sahneye çıkmakla olmuyor. Ama yeni bir kapı açtı sonuçta… Evet, ama izinden gidenler, yanlış yerlere gitmeye başladılar. Cem Yılmaz’ın yaptığının aynısını yaparsan, gülünç olursun. Adam çünkü bunun çok iyisini yapıyor. Hep şunu söylerim. ‘Kötü ol, ama kendin ol’. Kendi tarzın, biçimin olsun. Bunu beğenen, beğenmeyen olsun. Ama sen, kendine başka bir mahallede yer bul. Biz Nejat Uygur ustadan esinlendik. Birebir Nejat Uygur esprilerini de zaman zaman kullanırız. Ama sürekli birebir aynı esprileri yapıyor olsaydık millet bize başka şekilde gülerdi. ‘Başarılı olmak için örnek alabilirsin ama kendinden bir şeyler katmalısınız’ diyorsunuz. Evet, bir şey katacaksın, taklit olmayacaksın, iyi olanı taklit etmeyeceksin. Biz de böyledir ama televizyonda bir dizi tutar aynısını yaparız. Bir tarz komedi çekilir aynısı çekilir. Tarihi dizi yapılır, komedisine kadar çekilir. Şimdi televizyonda İşler Güçler, Leyla İle Mecnun dizileri var. Çok iyi işler bunlar. Televizyon sektöründe son zamanlarda hep ‘Bize İşler Güçler gibi iş getirsene’ konuşuluyor. Seksenler dizisi mesela herkesin konuştuğu ama yapmadığı bir iş. Fark yaratmak gerekiyor. Zaten farklı olan, iyi olan ayrılıyor sıyrılıyor işin içinden. Tiyatroya ilgi ne durumda? Bizim tiyatromuz iş yapıyor ama genel olarak ÜNLÜ SÖYLEŞİSİ BEHZAT UYGUR tiyatronun iş yaptığını söyleyemem. Haftanın iki ya da üç günü oynayıp, 300 kişilik salonu doldurmak iyi iş yapmak değildir. Çünkü 2000’li yıllara kadar tiyatrolar haftanın 5 günü oyun oynardı. Cumartesi, pazar matine suare oynarlardı. İyi iş budur. Bunu yaşayan biri olarak ‘Haftanın 2-3 günü salonu dolduruyorum’ diye iyi iş yapmış sayılmam. Kurtlar Vadisi ve Hürrem Sultan varken salon dolmaz. Dolarsa iyi iştir. ‘Tiyatro, televizyona yenik düştü’ demek acı ama öyle oluyor. Gerçek bu. 1970’lerde de zaman zaman başımıza gelirdi, fenomen dizler vardı. ‘Kaçak’ dizisinin televizyonda oynadığı gün tiyatrolarda izleyici sayısı yarım salon düşerdi. Türkiye’nin birçok noktasında sergilediğiniz oyunlarla seyirciyle buluşuyorsunuz. Biraz bu oyunlardan bahseder misiniz? İki yıldır sergilediğimiz ‘Benimle Oynar mısın?’ ve ‘Komedi Komedi’ isimli oyunlarımızla Türkiye’nin birçok noktasında seyirciyle buluşuyoruz. Tiyatro zor bir iş. Kendinden emin olmadan bu işi yaparsan rezil olursun. 40 yılı aşkın bir süredir biz bu işi yapıyoruz. Bu nedenle de istediğimiz her şeyi yapabiliyoruz. Yeni oyunlar olacak mı? Önümüzdeki dönemde oynayacağımız iki yeni oyun var. Bunlardan biri ‘Hassta Etme Adamı’. Konusu, Türkiye’deki sağlık sistemiyle ilgili. Bili- yorsunuz son dönemde hastanelerde hem çalışan hem de hasta yakınları arasında yaşanan şiddet olayları çok arttı. Bu olayları sağlık sistemini de sorgulayarak oyunda ele alacağız. Hem hicvedip hem güldüreceğiz. Bu noktada sağlık dernekleriyle şirketlerle iletişime geçeceğiz. Provalarına başladık oyunun. Kasım ayında oynamayı planlıyoruz. Bunun yanı sıra ikinci bir yeni oyun var. Onun da adı ‘Arama Motoru’ olacak. Bunda da son yıllarda hızla gelişen teknoloji ve bilgisayar kullanımının hayatımızdaki yerini anlatacağız. Ayrıca Süheyl ile iki kişilik “Tuluat” şeklinde bir gösteri yapmayı amaçlıyoruz. Bizim başımızdan çok komik şeyler geçiyor. Anlatacağımız çok konu var. Kendimizi mutlu etmek için Metin Zakoğlu’nun isteğiyle Kafe Tiyatro yapacağız. Kendinize bir tiyatro kurmayı düşünüyor musunuz? İstiyoruz aslında ama yer bulamıyoruz. Hem tiyatro yapacağımız hem de tiyatro dersleri verebileceğimiz mekanımız olsun istiyoruz. Ama böyle bir yer bulmak gerçekten çok zor. Hem fiziki olarak hem de maddi olarak. İş adamlarına buradan mesaj gönderebiliriz, eğer tiyatroyu sevip yaşatmak istiyorlarsa bu konuda destek verebilirler. Tiyatro ve televizyonun dışında biraz da spordan konuşalım. Koyu bir Galatasaray taraftarı olduğunuzu biliyoruz. Uzun yıllar Galatasaray’da futbol oynadıktan sonra tiyatro daha ağır bastığı için futbol oynamayı bırakmışsınız. Galatasaray’ın bu sezonki durumunu nasıl buluyorsunuz? Takımınızdan beklentileriniz neler? Ben, Galatasaray yeni transferleri yaparken şunu söyledim. Benim derdim Türkiye’deki şampiyonluk değil. Bir futbol sevdalısı, Galatasaraylı ve de bir Türk olarak bizim Avrupa’da başarıya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ancak Avrupa’ya gitmek için Türkiye’de şampiyon olmak gerekiyor. Galatasaray’da bununla ilgili bir adım attı. Avrupa’da şampiyonluk olmasa bile şampiyonlar liginde önemli dereceler elde edilmezse, Türkiye liginde elde edilen şampiyonluktan ben çok mutlu olmam. Bir Galatasaraylı olarak benim bakışım bu. Bizi buna Galatasaray alıştırdı. Kusura bakmasınlar. Bizim UEFA’nın yanı sıra Süper Kupamız var. Benim için Galatasaray’daki başarı Avrupa’daki başarıdır. Ama bununla ilgili son maçlarda aldığımız neticeler çok mutlu ediyor mu bizi, etmiyor. Manchester United maçında çok iyi oynadık ancak hakemle sorun yaşadık. UEFA’yı aldığımızda da hakemlerle sorun yaşadık. Buna rağmen kaçırmayacaksın atacaksın. Koşacaksın, mücadele edeceksin. Yenilirken bile Galatasaray aslan gibi yenilmeyi bilecek. Manchester’da da öyleydi, oynadı ve aslan gibi yenildi. Bir Galatasaraylı olarak benim beklentim bu. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 33 LÜKS İstanbul Autoshow 2012’yi 576 bin 304 kişi ziyaret etti Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) ve TÜYAP iş birliğiyle 2-11 Kasım 2012 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen İstanbul Autoshow 2012’yi 576 bin 304 kişi ziyaret etti. Toplam 25 bin çekirdek ailenin gezdiği fuarın kadın ziyaretçi sayısı ise 69 bin 156 oldu. Ziyaretçilerin yüzde 90’ı Autoshow İstanbul’dan memnun olarak ayrıldı. O tomobil tutkunlarının merakla beklediği Autoshow İstanbul 2012, Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) ve TÜYAP iş birliğiyle, 2-11 Kasım 2012 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlendi. Ailelerin keyifli bir gün geçirmesine olanak veren yepyeni konseptiyle ziyaretçilerini ağırlayan İstanbul Autoshow 2012’de; dört dünya, bir Avrupa ve 31 Türkiye 34 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 lansmanı gerçekleştirildi. 45 markanın 500’e yakın modeli, 12 salonda ve toplam 50 bin metrekare stant kurulum alanında sergilendi. 576 bin 304 kişinin ziyaret ettiği İstanbul Autoshow 2012’de, 4 Kasım Pazar günü ise 116 bin kişiyle Türk fuarcılık tarihinin günlük ziyaretçi sayısı rekoru kırıldı. Yenilenen konseptiyle kadın ve çocuklar için de çekim merkezi haline getirilen Autoshow’u ziyaret eden kadın sayısı- nın 69 bin 156 olduğu açıklandı. Method Research Company tarafından yapılan bağımsız araştırma sonuçlarına göre, ziyaretçilerin yüzde 13’ünü çekirdek aileler oluşturdu. Ziyaretçilerin yüzde 19’u satın alacağı modele karar vermek için fuara geldiğini belirtti. Ziyaretçilerin yüzde 90’ı memnun olduğunu ve tekrar geleceğini, yüzde 92’si ise fuarı tavsiye edeceğini söyledi. LÜKS EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 35 LÜKS Mercedes-Benz SL Serisi konforu ve lüksü bir arada sunuyor Mercedes-Benz’in ürün yelpazesinde 60 yıl önce yerini alan ve dünyanın bir numaralı lüks roadster’ı unvanına sahip olan SL, bu segmentteki iddiasını sürdürerek yenilendi. Lüks roadster sınıfının yeni standartlarını belirleyen yeni SL kaliteyi, tarzı, konforu ve lüksü, çok daha sportif bir sürüş keyfi ve dinamizmle bir arada sunuyor. Y e ni nesil SL’de bir ilke imza atıldı ve seri üretilen bir Mercedes-Benz modelinde tamamı alüminyumdan üretilen bir gövde uygulandı. Sadece birkaç parçada farklı bir malzeme tercih eden tasarımcılar, yakıt deposunun arkasındaki kaplama için en hafif metallerden magnezyumu kullanırken, yüksek güvenlik standartları nedeniyle A sütunlarına yüksek korumalı çelik boru entegre etti. Yeni alüminyum gövde, çelik alternatifine kıyasla yaklaşık 110 kilogram daha hafif. Yeni Mercedes-Benz SL Serisi, bu sayede daha fazla dinamizm ve sürüş keyfi sunarken, daha düşük yakıt tüketimiyle de çevreyi koruyor. İki süspansiyon seçeneği var Yeni Mercedes-Benz SL, hızlanırken güçlü, virajlı yollarda çevik olan ve tüm hızlarda üstün performans sunan güçlü motorları ve yüksek konfor- 36 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 lu süspansiyonuyla üstün bir sürüş keyfi sunuyor. Yeni SL’de iki süspansiyon seçeneği bulunuyor: Standart olan yarı aktif ayarlanabilir süspansiyon ve opsiyonel olan aktif süspansiyon sistemi Aktif Gövde Kontrolü (ABC). Her iki süspansiyon çeşidi de, hıza duyarlı hidrolik direksiyon ve direksiyon simidi açısına göre değişen yeni elektromekanik direct-steer sistemiyle birleştirilerek, otoyol hızında seyrederken yüksek güvenlik, park ederken ve manevra yaparken konfor sağlıyor. Tavanın tamamen açılıp kapanması 20 saniyeden az sürüyor Yeni SL, farların üst kenarlarının çamurluklara doğru yükseltilmesiyle daha güçlü bir görünüm kazandı. Araç, standart olarak sunduğu akıllı ışık sistemiyle sürüş tarzına ve hava koşullarına göre özel olarak ayarlanan, sürüş durumuna göre otomatik devreye giren beş farklı aydınlatma işleviyle birlikte çok daha iyi bir görüş vadediyor. Tüm bu özelliklerin yanı sıra yeni SL, bir düğmeye basılarak aydınlık veya karanlığa geçiş yapabilen “Magic Sky Control” donanımlı panoramik açılır cam tavanına sahip. Böylece, sürücünün isteğine ve hava koşullarına göre araç birkaç saniyede bir roadster’a veya bir coupe’ye dönüşebiliyor. Mercedes-Benz geliştirme mühendislerinin, tavanın ve bagaj kapağının çalışma mekanizmasını yenilediği yeni SL’in tavanın tamamen açılıp kapanması 20 saniyeden az sürüyor. Teknolojik öncülüğüyle segmentinde çıtayı yükselten SL, sunduğu diğer iki yenilik “Magic Vision Control” ve “Front Bass” ile trend belirleyici olma geleneğine de bağlı kalıyor. Akıllı silme ve yıkama sistemi olan yeni “Magic Vision Control” yenilikçi silecek konseptiyle yıkama suyunu her iki silme yönünde silecek lastiklerinin önüne uyguluyor. LÜKS Tamamen yenilenen Range Rover, şimdiye kadar üretilen en yetenekli ve en lüks Land Rover olma özelliğini taşıyor. Daha hafif, daha güçlü ve çok daha zarif olan Range Rover, dünyanın en iyi lüks arazi aracı olma konumunu koruyor. Yeni Range Rover, yüzde 39 daha hafif R a nge Rover ailesinin dördüncü kuşağı olan yeni model, 40 yıl önce ilk defa sunulduğunda otomobil dünyasında devrim yapan orijinal modelin yenilikçi ruhu ve ikonik tasarımından kopmadan tam anlamıyla yenilendi. Bir önceki modelde yer alan çelik gövdeye nazaran yüzde 39 daha hafif olan ve 420 kilograma kadar ağırlık tasarrufu sağlayan tamamen alüminyum gövdeye sahip yeni Range Rover, dünyada bütün bu özellikleri bünyesinde barındıran ilk arazi aracı. Yeni Range Rover, hafif alüminyum platform yakıt tasarrufu, düşük karbondioksit (CO2) emisyonunun yanı sıra performans ve çeviklik konusunda da ciddi bir gelişmeyi beraberinde getiriyor. Aracın, güçlü ve sağlam gövdesine ek olarak, bütünüyle yenilenmiş alüminyum ön ve arka şasisi tamamıyla, yeni dört köşeli havalı süspansiyon ile geliştirilmiş. Range Rover’a özgü lüks sürüş deneyimi korunurken, aracın yol tutuşu ve çevikliği önemli ölçüde iyileştirilmiş. Araç, yeni süspansiyon yapısı, akıllı ve kullanımı kolay direksiyon sistemiyle daha güvenli ve daha rahat dönüşler sağlıyor. Yeni Range Rover, Range Rover tasarım fikirlerinin yeni baştan yorumlanmasıyla ortaya çıkan mükemmel ve seçkin bir duruşa sahip. Bir Range Rover olduğu ilk bakışta anlaşılan yeni araç, modelin ikonik tasarım dilinde cesur bir değişiklik yaparak ileriye doğru önemli bir adım atıyor. Kalbinde Land Rover’ın gücünü taşıyan yeni model, en yetenekli ve en zarif Range Rover olmak için baştan aşağı yeniden tasarlandı. Segmente yön verecek yenilikler arasında, Land Rover’ın mevcut sürüş şartlarını analiz eden ve araziye göre en uygun sürüş ayarlarını otomatik olarak seçen Terrain Response sisteminin çığır açan yeni nesil versiyonu yer alıyor. Yeni model, üst düzey dayanıklılık ve güvenilirlik için, geliştirme ekibi araçlarıyla 18 aydan uzun bir süre, 20’den fazla ülkede zorlu hava ve yol koşullarında milyonlarca mil yol yapılarak Land Rover’ın zorlu yol ve arazi testlerine tabi tutuldu. Yeni Range Rover, kabin içi dizaynıyla, lüks araçlardaki en yüksek standartları karşılamak ve kullanıcısına kendisini özel hissettirmek için tasarlandı. Yeni süspansiyon yapısı, çok daha lüks sürüş konforu ve zarafeti sağlarken, titizlikle geliş- tirilmiş gövde yapısıyla ön ve yan camların akustik laminasyonu gürültü seviyesini minimuma indirdi. İhtişamlı iç kabin, ayırt edici Range Rover tasarım çizgilerini barındırıp sadece en iyi deri ve kaplamalar kullanıyor. Böylece seçkin yüzeyleri daha çağdaş bir yaklaşımla sunuyor. Executive Class koltuk paketi seçeneğiyle, arka koltuktaki yolcuların konforu 118 milimetre ile daha fazla diz mesafesi ile artırıldı. Performans ve düşük CO2 emisyonunu bir arada sunan model, rafine V8 benzinli motor, TDV6 ve TDV8 dizel motor seçenekleriyle müşterilerin beğenisine sunuluyor. Yeni Range Rover tasarlanırken, alanında lider meridian surround ses müzik sistemleri ve elektrikli bagaj alt ve üst kapakları gibi lüks iç özelliklerden gelişmiş şasi ve sürücü yardım sistemlerine kadar otomotiv teknolojilerindeki en son yenilikler dikkate alındı. Land Rover’ın Birleşik Krallık’taki geliştirme merkezlerinde tasarlanan ve mühendisliği yapılan yeni Range Rover, düşük enerjili alüminyum gövde konstrüksiyon teknolojileri kullanılarak, Solihull’daki yeni ve son teknoloji üretim tesisinde üretilecek. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 37 TEKNOLOJİ Next Kablosuz Alarm Sistemi ile gözünüz arkada kalmasın Güvenlik sistemlerinin lüksten çok gereklilik olduğu günümüzde Next&Nextstar sunduğu alarm sisteminin basit uygulaması sayesinde profesyonelce evinizi veya işyerinizi güven altına alıyor. Kullanıcının rahat kullanımı düşünülerek üretilen Next Güvenlik Sistemleri, telefon ile birkaç tuşa basarak dünyanın herhangi bir yerinden sistemi yönetebilmenizi, üzerine bağlı aygıtları kontrol edebilmeyi ve de o anda ortamdaki sesleri alabilmenizi sağlıyor. Ayrıca tüm işlemleri, gerek telefonda gerekse cihaz başında duyacağınız Türkçe sesli cevaplama sayesinde basitçe gerçekleştirebilmenize olanak sağlıyor. 32 adet kablosuz dedektör ilave edilebilen Next Güvenlik Sistemi, sadece hırsızlık için değil, yangın veya diğer acil durumlar için de programlanabilme özelliğine sahip. Next Güvenlik Sistemi, bir merkez gözlem istasyonundan takip edilebileceği gibi dilenirse 4 numaraya kadar kişisel ihbar da yapabilme kapasitesine sahip. Ttec, Makaron ile kulaklıkta kablo karmaşasına son veriyor Tüketicinin ihtiyaçlarına göre ürün çeşitlerini sürekli geliştiren Ttec, yeni makaralı Bluetooth modeli ‘Makaron’ ile kulaklık kullanımına büyük rahatlık sağlayacak bir yenilik getiriyor. Ttec Makaron Bluetooth kulaklık özel klipsi sayesinde yakaya takılabiliyor ve otomatik kablo sarma sistemiyle kablo karmaşasını tek tuşla ortadan kaldırıyor. Çağrı geldiğinde sadece kablosunu çekmek yeterli oluyor. Çağrı sonlandırıldığında ise sarma düğmesine basılarak kablosu geri toplanabiliyor. Bu şekilde, karışarak kullanımı kısıtlayan kablo problemi sona ermiş oluyor ve ortaya kötü bir görüntü de çıkmıyor. Ttec Makaron, 3 farklı boyda kulaklık jeliyle de kişiye özel kullanım imkanı sağlıyor. Bu şekilde, kulaklığın kulağın içine oturmaması gibi durumların önüne geçiyor. Siyah rengi ile her kıyafete uyum sağlayan Bluetooth kulaklık, pembe ve beyaz seçenekleri ile de aksesuarlarına renk katmak isteyenlere hitap ediyor. Üzerinde bulunan LED ışıklı uyarısı ise Makaron’un bağlantı durumunu gösteriyor. Çift cihaz ile aynı anda olmak üzere, toplamda 7 cihazla eşleşebilme imkanı sunan Makaron akıllı tuşu ile eşleştirme, cevap verme, reddetme ve arama sonlandırma yapabiliyor. 8 saate kadar konuşma, 240 saate kadar bekleme süresi sunan Bluetooth kulaklık, son aranan numarayı tekrar arama olanağı veriyor ve otomatik olarak tekrar eşleşme sağlıyor. Ses artırma ve azaltma tuşları ve sesli arama özelliği sayesinde Ttec Makaron, Bluetooth kulaklık kullanmanın konforunu tam anlamıyla yaşatıyor. 38 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 Tochi’nin adaptör ve bataryaları her marka notebooka uyuyor Dizüstü bilgisayarınızda adaptör ve batarya sorunlarından sıkıldınız mı? Universal uçlar dizüstü bilgisayarınızın girişlerinde bozulmalara mı neden oluyor? Zamanla işlevini yitiren notebook adaptör ve bataryaları cihazınızın performansını mı etkiliyor? Notebook markanızın orijinal batarya ve adaptörlerinin fiyatları yüksek mi geliyor ya da sahte etiketli, kalitesiz ürünlerle sorunlar mı yaşadınız? Tochi, dizüstü bilgisayarlar için uzun ömürlü, garantili, ekonomik, güvenli adaptör ve bataryaları ile notebook kullanıcılarının hayatını kolaylaştırıyor. Üstün kaliteli Tochi adaptör ve bataryalar, tüm notebook modellerine uyum sağlıyor ve performanslarını artırıyor. Güçlü ve dayanıklı yapıya sahip olan adaptör ve bataryalar, Sanayi Bakanlığı’ndan onaylı 2 yıl garantili. 3 girişli kablo, bire bir uç, 1 yıl cell ve bire bir değişim garantisi olan retail box kutularda muhafaza edilen ürünler, daha tasarım aşamasında yenilikçi ve çevreye duyarlı olarak üretiliyor. Tochi adaptör ve bataryalar, geniş ürün yelpazesiyle Türkiye’nin her noktasından tedarik edilebiliyor. TEKNOLOJİ Nokia Lumia 920, fişe takmadan şarj ediliyor Nokia, iPhone ve Android’li üst seviye akıllı telefonlarla rekabet etmek için son olarak Nokia Lumia 920’yi üretti. Telefon, ilk Windows Phone 8 işletim sistemli telefonlardan biri olarak, Türkiye pazarında da yerini aldı. 4.5 inç dokunmatik ekranlı, 720p HD görüntü kalitesi sunan Lumia 920, kablosuz şarj teknolojisi ile donatıldı. 1280x768 çözünürlükteki Lumia 920’nin, PureMotion HD+ teknolojisi ile geliştirilmiş LCD dokunmatik ekran, üst seviye bir telefondan beklenen görüntü kalitesini sunuyor. Ortam ışığına göre otomatik ayarlanan parlaklık seviyesi, her çevrede en net görüntüyü almanızı sağlıyor. 8.7 Mp arka kamerası, PureView teknolojisi ile düşük ışıkta ve hareket halindeyken bile rahatlıkla HD kalitede fotoğraf ve video çekimlerini mümkün kılıyor. Lumia 920, 130.3 mm yükseklik ve 70.8 mm genişliğin yanı sıra 185 gramlık bir ağırlık ve 10.7 mm kalınlıkta. 1.5 GHz çift çekirdek Snapdragon işlemcisi, 1 GB Ram’i, 32 GB dahili hafızası ile, Lumia 920 yüksek bir performans vaat ediyor. Nokia Lumia 920’nin en çarpıcı özelliklerinden olan kablosuz şarj teknolojisi. Qi kablosuz şarj standartlarını destekleyen Lumia 920, kablosuz şarj aksesuarları ile fişe takmadan şarj edilebiliyor. Şarj olması için, Şarj Plakası veya Şarj Yastığı donanımlardan birinin üzerine cihazı bırakmanız yeterli. Navitech, sürücüleri sesle yönlendiriyor Türkiye’nin lider navigasyon markası Navitech, Voice Recognition sistemine sahip QXV Primo serisi navigasyon cihazlarıyla sürücüleri sesle yönlendiriyor. Türkçe bilen QXV serisi akıllı navigasyon cihazları denileni anlıyor, söylenen adres bilgilerine göre kişiye yardımcı oluyor. Navitech QXV Primo serisi navigasyon cihazları konuşulanı anlamakla kalmıyor. Ayrıca Trafik Mesaj Servisi (444, 524, 714 modellerinde) ile trafik çilesine de son veriyor. RDS-TMC yayınlarını alabilen ve decode ederek rotanızdaki trafik sıkışıklığını size önceden bildiren Navitech, alternatif rotalar çizerek sizi trafikten kurtarıyor. Dokunmatik LCD ve parlamayan ekranıyla, her açıdan kolay ve net bir görünürlük sağlıyor. 3D bina/arazi haritaları, 800 bin önemli adres datası, detaylı menü ve kavşak ayrımı görüntü özelliğiyle ile daha hızlı rota hesaplayabiliyor. Bluetooth özelliğiyle yapacağınız telefon görüşmelerinde eko ya da cızırtı olmadan konuşma olanağı sağlıyor. Ayrıca telefonunuzda kayıtlı numaralar anında cihazınıza yansıyor; bu sayede kolayca sizi arayan numarayı görebiliyorsunuz. İdeal bir tabletin çok ötesinde Samsung en yeni tablet modeli Galaxy Note 10.1 ile çok iddialı. S-Pen taşımasından dolayı Note 10.1’in kalınlığı önceki modellere göre farklı. 262x180x8.9 mm boyutlarındaki cihazın S-Pen yuvası sağ alt tarafında yer alıyor. S-Pen, Galaxy Note 10.1’in şüphesiz en büyük özelliği. Bu aparat, cihazın mevcut rakiplerine ve Windows 8 tabanlı yeni nesil “dizüstü bilgisayar-tabletlere” karşı uzun süre geçerli olmasını sağlayacak en önemli fonksiyonları sağlıyor. S-Pen ile tablet üzerinde her türlü işlemi çok kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirebiliyorsunuz. Dokunmatik kullanımda küçük ikonlara basmakta yaşanan zorluk, sayfa geçişlerinde ve kaydırmada yaşanan takılmalar gibi unsurlar ortadan kalkıyor. Klavye üzerinde hızlı bir şekilde yazı yazabiliyor, internet tarayıcısını elinizde bir fare varmışçasına hızlı kullanabiliyorsunuz. Dahası, uygulamaları kullanmak da daha pratik bir hale geliyor. Galaxy Note 10.1, 64 GB’a kadar olan microSD kartları destekliyor. Böylece 16, 32 ve 64 GB modelleriyle sunulan tabletin belleğini bulut veya flash disk gibi dijital ve fiziksel eklentiler olmadan fazlasıyla artırabiliyorsunuz. 1280x800 çözünürlükte WXGA ekrana sahip olan cihazın ekran genişliği ise 25.6 cm. Arka panelde 5 mega piksellik kamera ve yanında LED flaş yer alıyor. Ön panelde ise 1.9 mega piksellik kamera ve ışık sensoru bulunuyor. Kalınlığına rağmen oldukça zarif bir cihaz olan Note 10.1, sadece 583 gram ağırlığında. Böylece cihazı bir elinizle tutarken diğer elinizle S-Pen’i rahatça kullanabiliyorsunuz. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 39 SPOR “Milli formayı 447 kez gururla giydim” Voleybolda elde edilen hemen her başarının altında imzası var Özlem Özçelik’in. Milli takımın eski kaptanı, yeni neslin sağlam bir altyapıyla ve başarılara odaklanarak geldiğini söylüyor. “Önlerinde bizler, ablaları var. Bizim önümüze geçmeleri gerektiğinin bilincindeler” diyen Özçelik, Türk voleybolunun geleceğinden çok umutlu… T ürk sporunun amazonlarından, “filenin sultanı” Özlem Özçelik, dile kolay, 17 yıllık voleybol hayatının 16 yılında milli formayı terletti… Yaramazlıklarından usanan ailesinin “Enerjisini boşaltsın” diye başlattığı spor, hayatının odak noktası oldu. Basketbol maçlarından çıkıp, forma değiştirdikten sonra voleybol maçlarından boy gösterecek kadar sporla iç içe yaşayan Özçelik, “Ben atletizm de yaptım. İzmir’de yüksek atlamada derecelerim var. Spor benim vazgeçilmezim” diyerek bizi bir kez daha şaşırttı. Takım arkadaşlarının ‘Özço’ su, voleybol tutkunlarının “Şampiyon” Özlem’i ile genelde spor, özelde ise tutkusu voleybol üzerine sohbet ettik. 40 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 Klasik bir soruyla başlayalım. Spora nasıl başladınız? Uslu bir çocuk değildim. Hatta yaramazdım. Agresif ve hırslı aynı zamanda… Ailem beni zapt etmekte oldukça zorlanırdı. Bakmışlar, olacak gibi değil, enerjimi atmam için “Spora ya da sosyal faaliyetlere yönlendirelim” demişler. Açıkçası sporcu ya da voleybolcu olacağım, diye bir düşüncem yoktu o zamana kadar… Antrenmanlara girmeye başladığımda aldığım zevki ise tarif etmem mümkün değil. Çok sevdim. Spor aşkı bende voleybolla başladı diyebilirim. Başka spor dallarıyla da ilgilendiniz mi? Yoksa sadece voleybolla mı devam etti spor hayatınız? Hayır, hayır… Ben basketbol da oynadım. İyi de oynardım ayrıca. Okulda basketbol maçı yapıyor, hemen ardından üstümde- SPOR ki formayı değiştirip voleybol maçına çıkıyordum. Fakat biraz ince yapılıyım. Basketbol, fiziki olarak adam adama temas gerektiren bir spor. Voleybol daha sıcak geldi bana ve kendimi bu alanda daha yetenekli hissettim. Ben sporu çok seviyorum. Atletizm de yaptım. İzmir’de yüksek atlamada derecelerim var. Peki, voleybolu seçtikten sonra neler yaşadınız? Ben biraz geç başladım aslında voleybola. Bu yüzden de bazı şeyleri kavramada zorlandım diyebilirim. Ama yine de oldukça başarılıydım. Lise son sınıftayken İstanbul’a transfer oldum. Tam bir yıl sonra ise milli takıma seçildim. Voleybola başlayalı 17 yıl oldu, 16 yılında milli takımda görev yaptım. O formayı gururla 447 kez giydim. İzmir’de, Tuborg takımında profesyonel oldum. Ardından İstanbul’a, Güneş Sigorta’ya transfer oldum ve iki yıl o takımda kaldım. Sonra sırasıyla Eczacıbaşı, Emlak Bankası ve yine Eczacıbaşı’nın ardından Rusya’da Dinamo Moskova takımına transfer oldum. Rusya’da bir yıl kaldım, döndüğümde ise Fenerbahçe, Ankara Türk Telekom, Galatasaray ve Beşiktaş voleybol takımlarında forma giydim. Şu anda yine yurt dışı planlarım var. Henüz netleşmedi ama bir yıl daha voleybola devam edeceğim. Oynadığınız takımların çoğunda sizi kaptan olarak gördük. Bunun sırrı nedir? Olaylara pozitif yaklaşabiliyorum. Ortalık karıştığında, işler iyi gitmediğinde duruma hâkim olabilen bir yapım var. Ayrıca o kadar uzun bir süre geçti ki, onca yıl kaptanlık yapmış olmanın verdiği deneyimle, kiminle nasıl konuşmam, nasıl davranmam gerektiğini çok iyi öğrendim. Bütün bunların bileşimiyle kaptanlık yapıyorum. Milli takımda yer aldığım dönemde, son on yılda da kaptan hep bendim. Ama şunu da söylemeliyim. Takım arkadaşlarım bana her zaman saygı gösterdi. Beni hiç yormadılar, zorluk çekmedim. Türkiye ve yurt dışında birçok kulüpte oynadınız. Kariyerinizdeki en büyük sıçrama noktası ne oldu? Milli takım olarak, 2003 yılında Ankara’daki Avrupa Şampiyonası’nda ikinci olduk. Bu benim için önemli bir başarıydı. Arka arkaya maç kazanıyorsunuz, finale kadar geliyorsunuz. Ankara’da oynandığı için, seyircinin ilgisi de büyük. Çok güzel ve ileriye dönük bir kazanımdı. Kulüp bazında da, Eczacıbaşı olarak Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nı kazandık. Bu benim kariyerim açısından da çok önemliydi. Bugüne kadar 10’un üzerinde şampiyonluk yaşadım. Her şampiyonluk benim için çok değerli. Milli takımı bıraktığınızda neler hissettiniz? 2006 yılında bıraktım milli takımı. Ancak, teknik direktör değişince geri çağrıldım. Milli takımı esas bırakma tarihim 2007. Çok önemli adımlar attık. Voleybolu Türkiye’de belli bir noktaya taşıdık. Yapabileceğimin fazlasını yaptım. “Artık başkalarının yapması gerekenler var” dedim kendime ama yine de çok etkilendim. Ağladım. Milli takımla son maçımı Japonya’daki 15. Dünya Şampiyonası’nda oynadım. Takım arkadaşlarıma, “Bu benim milli takımda son maçım, ona göre oynayın” dedim. İçim rahat bıraktım takımı. Çok güzel anılarım ve başarılarım var. “Keşke şunu da yapsaydım” dediğim hiçbir şey kalmadı milli takımla ilgili. O yüzden rahatım. Türkiye’de basketbol, voleybolun önüne geçmiş durumda şu anda. Sizce voleybola gereken ilgi gösteriliyor mu? Yurt dışıyla karşılaştırıldığında şu anda Türkiye’de voleybol hangi aşamada? Yurt dışında tabii ki bu işe daha profesyonelce bakıyorlar. Biz daha yeni profesyonelleşmeye başlıyoruz voleybolda. Birtakım şeyler daha otur- madı rayına ama oturacak. Bence voleybol Türkiye’de çok iyi gidiyor, sayılı ülkelerden biriyiz bu spor dalında. Eksikler tamamlandıktan sonra her şey daha iyi olacak. Son zamanlarda çok büyük başarılar elde edildi. Yapılan yatırımların, kulüplerin voleybola önem vermesinin bunda büyük etkisi var. Bir kulüp değer yatırım yaptığında diğeri de bundan etkileniyor ve yatırım yapıyor. Giderek daha da büyüyecek. “Basketbol mu voleybol mu?” diye sorulduğunda, genellikle, kadınlarda voleybol, erkeklerde basketbol yanıtı verilir. Spor spordur sonuçta ama bu dünyada da böyledir. Futbol, basketbol, voleybol diye gider orada da. Futbol, voleybol, basketbol diye bir sıralama yok hiçbir yerde. Geleceğin voleybolcularına neler önerirsiniz? Voleybol şu anda çok iyi durumda ülkemizde… Daha iyi noktalara da ulaşacak. Genç arkadaşlarımız, ablalarının ne yaptığının farkında. Bir şeyler yaptıklarında, kendilerinden öncekilerin yaptıklarının önüne geçmeleri gerektiğinin de farkındalar. Milli takımın başarıları onları motive ediyor, hırslandırıyor. Bence gelen nesil, işi bilerek geliyor. “Yapacağım, başaracağım” bilincindeler. Altyapıları çok sağlam... Biliyorsunuz gençlerde Avrupa şampiyonu olduk. A milli takımın başarılarına yaklaşmalı, ciddiye almalı ve hiçbir zaman vazgeçmemeliler. Gerektiğinde sayılara bakmadan oynayacak, mücadeleyi asla bırakmayacaksın. Boş zamanlarınızda neler yaparsınız? Çok sevdiğim bir yeğenim var, onunla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Dışarıya çok çıkmam. Evde film izlemeyi tercih ederim. Sezon içinde ise yaptığım ekstra bir şey yok. Sezon dışında araba kullanmayı, alışverişi, seyahat etmeyi çok severim. Yay burcuyum ve bütün özelliklerini taşıyorum. En kötü özelliğim ise çok sabırsız olmam. Ama hiç üşengeç değilimdir. EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 41 KÜLTÜR SANAT 31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na 620 yayınevi katıldı Her yıl sonbahar aylarında düzenlenen İstanbul Kitap Fuarı’nın 31’incisi Büyükçekmece’deki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 17-25 Kasım 2012 tarihleri arasında gerçekleştirildi. 620 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı fuarı, 452 bin kitapsever ziyaret etti. ların sevdiği yazarlardan Korky Paul, gençlik ve gotik edebiyatın önemli ismi Jasper Kent, yediden yetmişe bütün kuşakların sevdiği çizgi kahraman Red Kit sergisinin küratörü Didier Pasomonik, Hollandalı yazar Joke Van Leewuen fuarın konukları arasındaydı. İllüstrasyonun renkli dünyası A na teması “Çocukluğum YurdumdurÇocuk ve Gençlik Edebiyatı” olarak belirlenen ve Gülten Dayıoğlu’nun “Onur Yazarı” olduğu 31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, TÜYAP tarafından, Türkiye Yayıncılar Birliği iş birliğiyle 17-25 Kasım 2012 tarihleri arasında Büyükçekmece’deki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlendi. 620 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı fuarda yurt dışından da 40 ülke yer aldı. 25 yabancı yazarın konuk olduğu fuar, dokuz gün boyunca 250 kültür etkinliğine sahne oldu. 452 bin kitapseverin ziyaret ettiği fuar kapsamında gerçekleştirilen imza günleri ve etkinliklerle yüzlerce yazarın okurlarıyla bir araya gelmesi sağlandı. Birbirinden renkli çocuk etkinliklerine ev sahipliği yapan fuar süresince, Gülten Dayıoğlu’nun katılımıyla çocuk edebiyatı üzerine panel ve söyleşiler düzenlendi. Fuarın ilk dört günü açık kalan “Uluslararası Salon” 42 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 kapsamında Hollanda, “Onur Konuğu” olarak yer aldı. Hollanda’dan yayınevlerinin katılımıyla düzenlenen etkinlikler kapsamında, modern Hollanda edebiyatının önde gelen isimleri fuarın konuğu oldu. “Konuk ülke” etkinlikleri kapsamında Hollandalı illüstrasyon sanatçısı Marit Törnqvist, dört gün süresince çocuklara yönelik atölye çalışması gerçekleştirdi. Yurt dışından çok sayıda yayınevi de fuara büyük ilgi gösterdi. 31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na; Almanya, Azerbaycan, Hollanda, Hindistan, İngiltere, İran, İtalya, İspanya, Romanya, Rusya, Suudi Arabistan ve Macaristan’ın da aralarında olduğu 40 ülkeden yayınevleri katıldı. Fuar, çocuk ve gençlik edebiyatının önde gelen isimlerini ağırladı 31. İstanbul Kitap Fuarı, çocuk ve gençlik edebiyatının önde gelen isimlerini ağırladı. Macar masal yazar ve çizeri Erika Bartos, çocuk- Kitap fuarı önemli sergilere de ev sahipliği yaptı. Onur Yazarı Gülten Dayıoğlu’nun yaşamından kesitlerin yer aldığı “Bir Yaşamış, Bir Yazmış - Gülten Dayıoğlu Sergisi”, üç kuşaktan okuru Dayıoğlu’nun 50 yıllık yazın hayatına tanıklık etmeye çağırdı. Fuarın öne çıkan bir diğer sergisi ise bu yıl “Çocuk ve Gençlik Edebiyatı” olarak belirlenen tema çerçevesinde Türkiye Yayıncılar Birliği ile gerçekleştirilen, Türkiye’nin en önemli illüstrasyon sanatçılarının resimlediği “Kitap Resimleri İllüstrasyon Sergisi”ydi. İllüstrasyonun renkli dünyası TÜYAP’ta ilk kez okurlarla buluştu. Tema çerçevesinde okurlarla buluşan bir diğer sergi ise çocuk ve gençlik kitapları kapaklarından oluşan “Kapaklar Ormanı Sergisi”ydi. Sergi, TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından Sadık Karamustafa’nın danışmanlığında hazırlandı. TÜYAP, birkaç ay önce Yapı Kredi Yayınları tarafından düzenlenen Red Kit Sergisi’ni de kitap fuarına taşıdı. Birkaç kuşağın çizgi romanlarını okuyarak, çizgi filmlerini izleyerek büyüdüğü “yalnız kovboy” fuar süresince kitapseverlerle buluştu. ”Konuk ülke” etkinlikleri kapsamında da Hollanda’nın önde gelen 24 illüstrasyon sanatçısının çalışmalarından oluşan “Fil Gelmiş-Hollanda İllüstrasyon Sergisi” fuar boyunca açık kaldı. KÜLTÜR SANAT Aksakallı Havabakan Antal Bey Melek Çolak Yapı Kredi Yayınları “Türkler muazzam çaba ve kararlı çalışmayla modern Türkiye’yi Asya’dan çıkarmaya çabalıyorlar. Şimdiden hayran kalınacak sonuçlar ortaya konuldu. Bu çalışma bir 10 yıllık da değil. Küçük Asya şimdi değişti. Mükemmel ortaokullara ait zihniyet sonucunda yeni nesil Türk, kaderci zihniyetini yenmeye muktedir olacak. Devlet başkanına ve bakanlarına, yabancı uzmanlardan oluşan muazzam bir kadro yardım ediyor. Uzmanların çok zor görevleri var. Çünkü yabancı çevrede idrak daha zor. Çoğu kez, daha az aydına sahip olan ama yine de büyük makamı dolduran, sıklıkla uzmanların yanında daha uzman olmayı isteyen eski Türklerin kıskançlığıyla ve güvensizliğiyle baş edebilmeleri gerekiyor. Mucize kâbilinden bir görevle, bugünkü Türkiye’yi yüz yıllık geri kalmışlığından çıkarmak konusunda başarılı olacak olan Gazi Kemal Paşa’nın aydın ve istekli birçok kurmayı var.” Melek Çolak, Aksakallı Havabakan Antal Bey’de Türk meteorolojisinin kuruluş hikâyesini anlatıyor. Grendel John Gardner Yapı Kredi Yayınları Eğer sanatın fikirleri güzel idiyse bu sanatın kabahatiydi, Ozan’ın değil. Bir kör seçici, neredeyse bir çılgın: Bir kuş. Ormanda tatlı tatlı şakıyan kuşlar var diye insanlar birbirlerini daha nazikçe mi öldürdüler? Anglo-Sakson edebiyatının en eski ve en ünlü destanı Beowulf’taki korkunç canavar Grendel’in gözünden insan varoluşu. Dışlanmış, yalnız ve ötekileştirilmiş Grendel insanla sürdürdüğü savaşı bir de kendi bakış açısından anlatıyor. Gardner kendisine dünya çapında ün kazandıran bu romanda, sadece korkunç görüntüsünden ibaret bir varlığa, bir iç dünya ve ruhsallık katarak onu çağdaş edebiyatın en unutulmaz antihümanist ve nihilist kahramanına dönüştürüyor. İlk Gece Marc Levy Can Yayınları On beş yıl sonra karşılaştılar… İki eski sevgili Keira ve Adrian. İkisi de ayrı yollardan aynı hedefe yürüyen iki bilim insanıydı. Evrenin bilinmeyenlerini keşfetmek, bilinenleri tersyüz ederek çok ötelere ulaşmak… Biri ilk güne, biri ilk insana… Uzun bir serüven başladı; ölüm, her adımda onların yolunu gözlüyordu… Mozart dinliyor olabilirsiniz; fakat onu tanımıyorsunuz! Aydın Büke Can Yayınları Tanrı’nın mucizesiydi aslında... Her ne kadar besteci bir babanın çocuğu, öğrencisi ve ideali olsa da çocuk yaşlarında parlayan dehasının karşısında imparatorlar, imparatoriçeler eğilecek, çağdaşı meslektaşları bestelerine duydukları hayranlığı dile getirmekten yüksünmeyecekti. Daha 6 yaşında ilk defa gördüğü notaları yanlışsız çalabiliyordu. 35 yıllık yaşamında olağanüstü besteler üretti, soluk almadan çalıştı. Çevresinde bulunanlara günde onlarca defa, kendisini sevip sevmediklerini sorar, şaka için bile olsa cevap olumsuz olursa derin bir korkuya kapılır ve hemen gözleri dolardı. Hep çocuk kaldı. Yaşamını mektuplara sığdıracak kadar çok yazdı. Çok başarılı oldu, hep anı yaşadı, çok kazandı, çok kaybetti, borçlu olarak öldü. Yaşamı yarım kaldı, yaş 35, yolun sonuydu, ortası değil... Dünyaca ünlü müzisyenleri “gerçekten” tanıyor muyuz? Aydın Büke’nin kaleme aldığı bu biyografiye sadece göz gezdirmek bile ne yazık ki “Hayır!” cevabına götürüyor bizi… Roman tadında, soluksuz okunan bu kitap, adından ve ölümsüz eserlerinden başka bir şey bilmediğimiz, Leopold’ün oğlu Mozart ile ilk tanışma! “Yaptığınız keşifleri açıklayacak olursanız, ilk gün, dördüncü dünya ülkelerinde yüz binlerce insan ölecek, ilk hafta içinde de üçüncü dünya ülkelerinde milyonlarca insan ölecek. Ertesi hafta, dünyanın göreceği en büyük göç dalgası başlayacak. Bir milyar aç insan, kendilerinde olamayana el koymak amacıyla kıtaları aşmak için denizlere açılacak. Herkes gelecek için ayırdığı birikimiyle günü kurtarmaya çalışacak. Beşinci hafta, ilk gece başlamış olacak.” EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 43 SAĞLIK Rahatsızlık geçiren bir karaciğer eski sağlığına tekrar kavuşabilir Vücudu zehirli maddelerden arındıran karaciğer, kendini sürekli olarak yenileyen bir organdır. Üçte ikisi zarar görmüş olsa bile eski sağlığına tekrar kavuşabilir. Tabii ki, alkol veya ilaçlarla çok fazla zorlanmaması durumunda… Yapısında sinir bulunmadığı için, karaciğerde meydana gelen bir rahatsızlık ağrılara yol açmıyor. Ancak bu durum, hastalığın ileri aşamada teşhis edilmesine sebep oluyor. 44 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 SAĞLIK K araciğerle ilgili sorunların karnın üst kısmında şişlik ve aşırı tokluk hissi şeklinde kendini gösterdiğini söyleyen Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. İrfan Berber, çoğu vakada en önemli etkenin hepatit B virüsü olduğunu dile getirdi. Toplumda hepatit C’nin de gittikçe yaygınlaştığını ve benzer bulaşma yollarının mevcut olduğunu aktaran İrfan Berber’le hepatitin nasıl bulaştığını, hastalığın seyri ve tedavisini konuştuk. Karaciğerimizde bir sorun olduğunu nasıl anlarız? Karaciğerle ilgili sorunlar karnın üst kısmında şişlik ve aşırı tokluk hissi şeklinde kendini gösterir. Uzun süreli, sıkça nükseden halsizlik de önemli belirtiler arasında yer alır. Bu durumların sık yaşanması halinde, sebep mutlaka bir hekim tarafından araştırılmalıdır. Ancak bazen sinsi seyreden hastalıklar rastlantısal olarak fark edilir. Bu nedenle, taramalar önemlidir. Hangi virüsler karaciğere zarar verir? Çoğu vakada en önemli etken hepatit B virüsüdür. Toplumda hepatit C de gittikçe yaygınlaşmakta olup, benzer bulaşma yolları mevcuttur. Bu virüs her türlü vücut sıvısından bulaşabilir. Özellikle prezervatif kullanmadan gerçekleşen cinsel ilişkiler, bu virüsün bulaşmasına ve hastalıklara yol açar. Bunun dışında dövme ya da manikür, pedikür yapılırken kullanılan aletler, hijyenin iyi olmadığı dental ve tıbbi uygulamalar, anneden bebeğe aile içi bulaşma da en önemli virüs bulaşma yollarıdır. Hepatit B virüsü vücutta hangi sorunlara yol açar? Hepatit B virüsü karaciğerin parçalanmasına sebep olur. Virüsün vücuda girmesiyle hastalığın ortaya çıkması arasında geçen süre 30 ile 180 gündür. Ancak, belirtiler tam olarak bir karaciğer enfeksiyonu sinyalini vermez; daha çok halsizlik ve soğuk algınlığında yaşanan ağrılara benzer. Bu durum uzun süre devam ederse, mutlaka karaciğerin değerleri kontrol ettirilmelidir. Hepatit A hangi durumlarda bulaşır? Hepatit A özellikle temiz olmayan suları içmek suretiyle ağız yoluyla veya tuvalet gibi yerlerden bağırsak yoluyla vücuda bulaşır. Bu nedenle az gelişmiş bölgelerde musluktan su içilmemesi ve içeceklerin buzsuz tüketilmesi gerekir. Hepatit neden bu kadar tehlikeli bir hastalık? Sağlıklı bir bağışıklık sistemi birçok virüsle tek başına savaşabilir. 1-6 ay kadar süren bir dönemden sonra hastalık tamamen yenilmiş ve vücut bu hastalığa karşı ömür boyu sürecek bir bağışıklık kazanmış olur. Ancak, vakaların yüzde 5 ile 10’unda hepatit kronikleşir. Yani virüsler karaciğerde kalır ve zarar vermeye devam eder. Yıllar sonra bu durum siroz veya karaciğer kanserine dönüşebilir. Hepatit ve sarılık aynı şey mi? Hayır. Gözlerde veya vücutta meydana gelen sarılaşma, karaciğerle ilgili bir rahatsızlıktan dolayı kanda artan safra miktarına bağlı olarak ortaya çıkar. Bu durum ancak, her iki vakada bir meydana gelir. Kronik hepatit hastaları için sürekli yatak istirahati mi gerekir? Hayır, gerekmez. Halsizlik gibi şikâyetler zaman zaman oluşur ama bunlar uzun süreli değildir. Kronik vakalar günlük hayatlarına normal bir şekilde devam edebilir. Ancak, siroz veya kanser olma riskleri oldukça yüksektir. Bu sebeple takip gerekir, hangi hastanın ne şekilde tedavi edileceği hastanın durumuna ve hastalık aktivitesine göre değişkenlik gösterir. Karaciğer problemleri sadece aşırı alkol alan kişilerde mi meydana gelir? Bu yanlış kanı, oldukça yaygındır. Her ne kadar gelişmiş ülkelerde kronik bir karaciğer rahatsızlığından yüzde 30 ile 40 arasında alkol tüketimi sorumlu olsa da, karaciğer rahatsızlıklarının başka sebepleri de vardır. Örneğin, kimyasal maddeler, ilaç veya virüse bağlı enEKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 45 SAĞLIK Karaciğer yağlanması nasıl olur? Alkolün yüzde 90’ı, karaciğer tarafından vücuttan atılır. Karaciğer bu işlem sırasında zehirli bir madde üretir. Bu madde karaciğer için son derece zararlıdır. Çünkü karaciğerde yağ hücrelerinin oluşmasına neden olur ve aşırı derecede alkol tüketimiyle karaciğerin yağlanmasına yol açar. İleri safhalarda karaciğerde bağ dokusu oluşur ve siroz olur. Ancak karaciğerin yağlanmasında tek sebep alkol değildir. İlaçlar, enfeksiyonlar, tiroit hastalığı ve diyabet gibi pek çok metabolik hastalık benzer bir görünüm yaratabilir. Rahatsızlık geçiren karaciğer tekrar eski sağlığına kavuşabilir mi? Evet, kavuşabilir. Çünkü karaciğer kendini sürekli olarak yenileyen bir organdır. Karaciğerin üçte ikisi zarar görmüş olsa bile eski sağlığına tekrar kavuşabilir. Ancak, çok fazla zorlandığında (alkol, ilaç) o da pes edebilir. Vücudu zehirli maddelerden arındıran bu organda sinir bulunmadığından karaciğerde meydana gelen bir rahatsızlık ağrılara yol açmaz. Bu nedenle de rahatsızlık ne yazık ki ileri bir aşamada tespit edilir. Hasta her zaman eski sağlığına kavuşmaz. Bu geçirilmekte olan rahatsızlığın türüne bağlıdır. Karaciğerin sağlıklı olduğu nasıl anlaşılır? Doktor tarafından kan testi yoluyla karaciğerin değerleri ölçülerek bir terslik olup olmadığı anlaşılabilir. Ayrıca tomografi, sonografi ve buna benzer tetkikler de gerekli olabilir. Şüpheli, karar verilemeyen vakalarda olay, biyopsi alımıyla patolojik tanı boyutuna uzayabilir. feksiyonlar da karaciğerin rahatsızlanmasına sebep olabilir. Ülkemizde ise viral hepatitler ön plandadır. Karaciğerin alkol limiti nedir? Bu daha çok bünyeye bağlıdır. Yani alkolün karaciğerden ne kadar atıldığıyla ilgilidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği haftalık alkol limitleri vardır. 46 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012 Siroz nasıl bir hastalıktır? Yumuşak bir dokuya sahip olan karaciğer, siroza yakalanması durumunda küçülür ve yumruk büyüklüğünde bir boyuta ulaşır. Karaciğer bu durumda sertleşir ve etrafını doku kaplar. Karaciğer bu durumda işlevini yerine getiremez ve hayati tehlike oluşur. Eğer siroz zamanında tedavi edilir ve küçülme durdurulabilirse, hastalık uzun yıllar hastaya sorun çıkarmadan takip edilebilir. Sağlıklı bir karaciğere sahip olmak için nasıl beslenmeliyiz? Özellikle hayvansal yağlar karaciğer için oldukça zararlıdır. Bunun yerine bitkisel yağlar veya balık yağı, özellikle bakliyat, filiz ve balık ürünleri tercih edilebilir. Şeker vücutta yağa dönüştürüldüğü için, şeker tüketiminde de daha dikkatli olmak gerekir. Ağırlıklı olarak sebze ve meyve tüketmeye özen gösterilmelidir. Ayrıca hijyen şartlarına, katkı maddeleri içeren ürünlere dikkat edilmeli; bilinçsiz, doktor önerisi olmadan ilaç ve destek ürünü kullanılmamalıdır. FUAR TAKVİMİ 2013 YILI YURT İÇİ FUARLARI Organizatör Fuar Adı Konu Tarih Yer TÜYAP Avrasya Hayvancılık 2013 Hayvancılık 9-12 Ocak İstanbul Sektörel Fuarcılık 4.Ulusal Enerji Verimliliği Enerji verimliliği 10-11 Ocak İstanbul Start Fuarcılık Fresh Türkiye Yaş meyve ve sebze 11-13 Ocak İstanbul Patika Tanıtım Evlilik Dünyası 2013 Ev ve evlilik hazırlıkları 11-13 Ocak İstanbul TÜYAP İDF 2013 İstanbul 7. Deri Fuarı Giysilik ve ham deriler 17-19 Ocak İstanbul EFEM Anne Bebek Çocuk Ürünleri Fuarı Anne, bebek ve çocuk ürünleri 17-20 Ocak İstanbul E Uluslararası Fuarcılık IMOB 2013 Mobilya 29 Ocak-2 Şubat İstanbul TÜYAP IFEXPO 2013 Çorap, iç giyim, mayo 31 Ocak-2 Şubat İstanbul İzmir Gençiz Fuarcılık Jewex Takı Fuarı Alyans, altın, takı 1-4 Şubat Akort Tanıtım Gapfood 9.Gıda Fuarı Gıda ve gıda teknolojileri 7-10 Şubat Gaziantep TÜYAP Adana Adana İnşaat 2013 Yapı malzemeleri 14-17 Şubat Adana Kalite Fuarcılık Beton 2013 Beton, agrega, inşaat 21-24 Şubat İstanbul Akort Tanıtım PENTEX 2.Penye Fuarı Penye, tekstil ve teknolojileri 21-24 Şubat Gaziantep Türkel Fuarcılık Alldesing 2013 Tasarım endüstrileri 22-23 Şubat İstanbul TÜYAP Unicera Zemin ve duvar kaplamaları 27 Şubat-3 Mart İstanbul Pozitif Fuarcılık Aysaf Ayakkabı yan sanayi ürünleri 28 Şubat-2 Mart İstanbul Dünya Fuar Yapım Eurasia Moto Bike Expo Motosiklet, bisiklet 28 Şubat-3 Mart İstanbul Akare Fuarcılık Akare Yurtdışı Eğitim Fuarları Yurtdışı eğitim alternatifleri 2-3 Mart İstanbul GL Events Fuarcılık SİRHA-İSTANBUL 2013 Otel, catering ve gıda 7-9 Mart İstanbul Marka Fuarcılık 13.Zemin Fuarı Halı, parke, zemin kaplamaları 7-10 Mart Gaziantep Messe Stuttgart Ares Züccaciye 2013 Züccaciye, mutfak eşyaları 7-10 Mart Ankara İstanbul Fuarcılık Texbridge Hazır giyime yönelik kumaş 13-15 Mart İstanbul TÜYAP İstanbul Pencere 2013 Pencere, panjur, cephe profil 13-16 Mart İstanbul TÜYAP İstanbul Kapı 2013 Kapı, kepenk, kilit, alarm 13-16 Mart İstanbul Senexpo Fuarcılık Uluslararası LIGHTTECH 2013 Aydınlatma, tesisat, elektrik 14-17 Mart İstanbul İhlas Fuar Hizmetleri 8.Uluslararası Boru Fuarı Boru, ek parçaları, makine 28-30 Mart İstanbul CYF Fuarcılık 7.Yapıdecoor Ankara 2013 İnşaat malzemeleri 28-31 Mart Ankara 2013 YILI YURT DIŞI FUARLARI Organizatör Fuar Adı Konu Tarih Yer İMMİB Arab Plast Plastik 7-10 Ocak BAE ABD UİB Texworl USA Fuarı Tekstil 14-16 Ocak Meridyen Nicex Kimya, kozmetik 29-31 Ocak Nijerya İMMİB AMBİENTE 2013 Mutfak ve eşyaları 15-19 Şubat Almanya İTKİB Micam shoevent Ayakkabı, çanta 3 Mart İtalya Meridyen Medibat Yapı malzemeleri 6-9 Mart Tunus Selten Ife London 2013 Gıda ve gıda paketleme 17-20 Mart İngiltere Tuskon Ecowas Türk İhraç Ürün. Genel ticaret 24-28 Mart Nijerya Senexpo İnterzum Guangzhou 2013 Mobilya 27-30 Mart Çin EKİM-KASIM-ARALIK 2012 İSTOÇHAYAT 47 BULMACA SUDOKU BULMACA 1’den 9’a kadar olan rakamları panoya yerleştirin. Her satır ve sütun 3x3’lük 9 kare’den oluşmaktadır. 9’luk kutularda her rakamdan 1 adet olmalıdır. Yanıtları www.istoc.com.tr adresinde bulabilirsiniz. 48 İSTOÇHAYAT EKİM-KASIM-ARALIK 2012
Benzer belgeler
PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi
Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. İrfan Berber:
“Rahatsızlık geçiren bir karaciğer eski sağlığına tekrar kavuşabilir”
PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi
İSTOÇ Ticaret Merkezi Adına
Nahit Kemalbay
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Cumhur Savaşkan
Yayın Kurulu
Mehmet Duyulmuş
Salih Türkay
M. Mustafa Gönül
Mehmet Özcan
Necati Yaşar
Adres
İSTOÇ Ticaret Merkez...