Periferik anevrizmalar ve AV
Transkript
Periferik anevrizmalar ve AV
PERİFERİK ARTERİYEL ANEVRİZMALAR VE ARTERİOVENÖZ FİSTÜLLER TARİHÇE 2000 yılı aşkın süredir anevrizmalar sıklıkla tarif edilmiştir.Anevrizmada arterin ilk ligasyonunu yazan ilk cerrahlardan olan Aeteius’tur (MS 600).16.yy’da ambroise Pare parmakla basınca pulsasyonu kaybolan pulsatil bir tümörden ve kulak dayayarak dikkatle dinlendiğinde duyulan sistolik üfürümden bahsetmiştir.Valsalva tümörün tromboze edilmesiyle spontan iyileşme olacağını ileri sürmüştür ve son yüzyılın sonuna kadar da bu metod öncelikle tercih edilen olmuştur.(kompresyon bandajları,anevrizma içine koiller vb bu temele dayanmaktadır.)Matas 1888’de obliteratif endoanevrizmografi’yi tarif etmiş,yine Matas hem anevrizmayı restore etmiş hem de arterin devamlılığını sağlayarak 1903’te rekonstrüksiyon yapmıştır.Bundan kısa süre sonra Goyanes 1936’da ve Lexer 1907’de popliteal arter ve axiller arter anevrizmalarını extirpe ederek araya ven interpozisyonu yapmışlardır.Anevrizma nedeniyle rekonstrüktif müdahaleler 2.Dünya savaşından sonra gerek abdominal gerekse torakal aorta için Dubost (1951) ve Bahnson (1953) tarafından geliştirilmiştir. Alt Extremite Anevrizmaları Alt extremite anevrizmaları en sık popliteal arterde,nadiren femoral arterde,en az tibial arterlerde görülür.Etkilenen arteriyel segmentten bağımsız olarak arteriosklerotik,mykotik,sifilitik,travmatik ya da dissekan anevrizmaların ortak özelliği arteriyel duvar zayıflığıdır. Tedavi edilmediğinde bu periferik anevrizmalar amputasyon veya ölümle sonuçlanabilecek arteriyel tromboz ve gngrene yol açabilirler.Alt extremite anevrizmalarının abdominal ve torasik anevrizmalara kıyasla rüptüre olma ihtimalleri çok daha düşüktür. Mikotik anevrizmalar septik emboli sonrası oluşur ve nadirdir. Sifiliz ve dolayısıyla buna bağlı anevrizmalar geçmişte daha sık ve önemli bir problemdi ancak günümüzde görülme sıklığı oldukça azalmıştır. Akut travma sonrasında da anevrizma oluşabilmektedir,ancak travma ile arteriovenöz fistül veya pseudoanevrizma oluşma ihtimali daha yüksektir,ayrıca primer dissekan lezyonlar da genelde travmaya bağlı görülürler. Femoral Anevrizmalar Femoral anevrizmalar tüm periferik anevrizmaların üçte birini oluşturur ve popliteal anevrizmalarla kaarşılaştırıldığında görülme sıklığı popliteal anevrizmaların ancak yedide biri kadardır ( %14.3 ). Etiolojide en sık neden arteriosklerozdur.Morfolojik olarak en çok fusiform şekildedir.Tanıda fizik muayene,röntgen,B-scan USG,arteriografi yapılması esastır. Arteriografi altın standarttır. Femoral arter trasesi boyunca anevrizma görülme sıklığı: Common Femoral arter %27 Süperfisyal Femoral arter %26 İliofemoral bölge %14 Popliteal arter %13 Profunda Femoral arter %1 Femoral arter anevrizmalarının %36-47’si bilateraldir ve vakaların üçte ikisinde başka bölgelerde de anevrizmalar eşlik etmektedir. En sık eşlik eden anevrizmalar sırasıyla aorta,popliteal arter,iliak arter anevrizmalardır.Vakaların 1/3’ü asemtomatiktir, %16 akut tromboz ile, %16 kronik tromboz ile başvurur.Anevrizmaların 1/3’ü genişler veya rüptüre olur,hastalığın rüptürden sonraki en sık komplikasyonu trombozdur (%26-32).Diğer komplikasyonlar arasında sinir-ven kompresyonları ve pulmoner emboli sayılabilir Asemtomatik olguların dışındaki vakaların ortalama %70’inde, yüksek komplikasyon riskine bağlı olarak, acil müdahale endikasyonu bulunmaktadır Asemtomatik olgularda ise elektif şartlarda anevrizma eksizyonu ve greft ile onarım teknik olarak esastır. Femoral Anevrizmalarda Cerrahi teknik Abdomen,kasık ve uyluk cerrahiye uygun olarak hazırlanırKonkavitesi mediale bakan hafif kavisli bir insizyon anevrizmanın üstünde yapılır ve insizyon proximal ve distale doğru uzatılır.İnsizyon Kros klemp konacak kadar geniş olmalı ve emboli riskini azaltmak için önce distalde yapılmalıdır. Eğer anevrizma kesesi Poupart bağının altına uzanıyorsa external iliak arteri askıya almak için,başka bir deyişle anevrizma proximalini kontrol altına almak için poupart bağı üzerinden retroperitoneal bölgeye ufak bir insizyon ile girilmelidir. Süperfisyel femoral arter kesenin distalinde prepare edilir,posterolateral bölge ve profunda femoris askıya alınır.lateralde femoral sinire ve medialde vene hasar gelmemesi için dikkat edilmelidir.Eğer anevrizma ile çevre dokular arasında yapışıklık varsa en iyi yol kesenin sadece anteriorunu açmak ve intrasakküler rekonstrüksyon ile arteriyel devamlılığı sağlamaktır.Eğer kese femoral bifurkasyonun hemen üstündeyse distal anastamoz süperfisyel ve profunda femorisin ortak stumpfuna yapılır.Süperfisyel femoral arter tutulumu varsa profunda femoris transekte edilir ve grefte veya profunda ve süperfisyel femoral arter bileşkesine end to side anastamoz edilir. Endarterektomi ve trombektomi küçük anevrizmalarda kullanılabilir ancak protez kullanılarak veya ven otogrefti ile restorasyon tercih edilir.Kullanılacak greft genelde 6-8 mm çapında PTFE ya da Dacron’ dur.Süperfisyel ve Profundanın her ikisinin başlangıcını da tutan tromboze anevrizma varlığında proteze implantasyon öncesinde trombektomi yapılmalıdır(genelde aterom plakları da eşlik ettiğinden 1-2 perforan dallara kadar tromboendarterektomi uygulanır). Sonuçlar ven otogrefti veya protez ile mükemmele yakındır ve 5 yıllık patensi % 83 bulunmuştur.Süperfisyel femoral arter oklüzyonu durumunda prognoz daha kötüdür.Uzun dönem sonuçlarının iyi olması diğer faktörlerin yaanısıra profunda femorisin patensisine bağlıdır. POPLİTEAL ANEVRİZMALAR Popliteal anevrizmalar periferik anevrizmalar içinde en sık rastlanan tiptir,çünkü bölgenin kaslarla korunması daha zayıftır ve damar kolay katlanır.Ayrıca aterosklerotik değişikliklerin varlığında dizin sık fleksiyonu damar dilatasyonunda predispozan bir faktördür.popliteal anevrizmalarının en sık yerleşim yerinin adduktor magnus kasının tendinöz hiatusu ve dizin arkasındaki çapraz popliteal ligaman seviyesinde olması external kompresyonun olduğu bu yerlerde poststenotik dilatasyon ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Popliteal anevrizma kesesi elonge ve fusiformdur ve lokalizasyon olarak popliteal anevrizmalar 3 tipe ayrılır: 1-Popliteal arterin 1/3 proximalinde lokalize anevrizmalar: Multilobülerdir,geniştir ve femur kondili arkasındadır.Hem medialden hem de posterordan palpe edilebilir.Lamine veya yeni oluşmuş trombüsler nedeniyle ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. 2-Popliteal arterin 1/3 orta kısmında lokalize anevrizmalar:Diz eklem boşluğunun proximal ve distaline doğru uzanır.Popliteal boşluğun yaalnızca posteriorundan palpe edilebilir. 3-popliteal arterin 1/3 distalinde lokalize anevrizmalar:Genelde yukarıdaki tiplerden daha küçük olup sadece posteriordan palpe edilebilir. Küçük anevrizmalar genelde sessiz seyreder ve tromboze olana dek klinik olarak belirgin haale gelmezler.Klinik prezentasyon ciddi bacak iskemisine neden olan akut oklüzyon ile seyredebilir ve sonuçta gangren gelişebilir.Bu durumda etiolojik neden ancak ampute bacağın incelenmesi ile açığa çıkarılabilir.Popliteal anevrizmalara %50 arteriyel hipertansiyon,%60 önceden geçirilmiş oklüzif arteriyel hastalık(akut-kronik ASO) eşlik edebilir.Bu hastalarda genelde bilateral anevrizma mevcuttur ve başka lokalizasyondaki anevrizmalarla beraberliği sıktır.(En sık abdominal aorta %34.8,common ve süperfisyel femoral arter %29.7).Fizik muayene ile popl,iteal boşlukta expansil,pulsatil kitle palpe edilebilir.Anevrizma tromboze ise daha sert ve nonpulsatil olarak hissedilir. Ayırıcı tanıda lipom veya fibrom gibi benign tümörler veya Baker kisti gibi sinoviyal oluşumlar düşünülebilir.Bu gibi durumlarda ayırıcı tanı için B-scan USG kullanılabilir. Arteriografi yine tanı için altın standarttır. POPLİTEAL ANEVRİZMALARDA OPERATİF TEKNİK VE ANEVRİZMA ONARIMI Genel yaklaşım lezyonun eksize edilmesi ve arteriyel devamlılığın protez veya venöz otogreft ile yeniden sağlanması şeklindedir.5 ana cerrahi modalite mevcuttur. 1-Anevrizmanın total eksizyonu ve greft interpozisyonu (en çok küçük anevrizmalarda tercih edilir.) 2-Kesenin proximal ve distalinin ligasyonu ve anevrizma hariç tutularak safen ven veya protez bypass grefti ile rekonstrüksyon 3-Kesenin parsiyel eksizyonu,ostianın intrasakküler sütürü ile kollaterallerin korunması ve intrasakküler uçuca anastamoz ile greft implantasyonu 4-Greft kullanmaksızın Matas operasyonu (obliteratif endoanevrizmorrafi;günümüzde hemen hemen hiç kullanıılmaz.) 5-Lumbar sempatektomi (Yukarıdaki herhangi bir modaliteye ek olarak yapılabilir.Amaç direkt cerrahi rekonstrüksyon uygulanamayan hastalarda daha iyi kollateral dolaşım sağlamaktır.) popliteal anevrizmalı hastaya 3 farklı pozisyon ile yaklaşılabilir;medial,posterior,lateral Medial yaklaşım:Hasta süpin pozisyondayken bacağa hafif external rotasyon ve dize 30 derece fleksiyon verilir.İnsizyon alt 1/3 uyluğa yapılır ve proksimalde orta uyluğa, distalde dizin medialine doğru sartorius kasının anterior sınırına kadar uzatılır.Derin fasya açıldıktan sonra kas medial ve posteriora doğru retrakta edilir.Adduktor magnus tendonunun altından popliteal boşluğa girilir.Daha iyi görüntü elde edebilmek için gerekirse sartorius,gracilis,semimembranöz ve semitendinöz kaslarının tendonları(pes Anserinus) transekte edilir.Anevrizma adduktor magnus forameninin distalinden başlıyorsa süperfisyel femoral ven expose edilmelidir.Anevrizma distalindeki kısım mobilize edilmeli ve dönülmelidir.Yukarıdaki tekniklerin uygun olanıyla girişim tamamlanır. Posterior Yaklaşım:Üst ucu daha mediale uzanan S şeklinde cilt insizyonu yapılır.Bu kesinin avantaajı kas transeksiyonunu gerektirmemesidir.Popliteal fasya siyatik sinir ve tibial dalları korunarak açılır.Bu seviyede sinir popliteal arterin süperfisyelinde medialden laterale doğru çapraz geçer.Gastroknemius kasının başı retrakte edilerek anevrizmanın distal kontrolü sağlanır ve popliteal ven bu seviyede serbestleştirilerek korunur.Proksimal kontrol biceps kası laterale ve hamstringler mediale retrakte edilerek sağlanır.Palpasyon ile anevrizmanın proksimali tespit edilir ve sonra mobilizasyonu sağlanarak popliteal venden serbestleştirilir.Geniş anevrizma varlığında ve özellikle yapışıklık söz konusuysa popliteal ven iki ligasyon arasında kısmen ya da tamamenkesilebilir.Önce proximal anastamoz tamamlanır ve bir Fogarty kateteri ile distalin patensisi değerlendirilir ve distal anastamoz da tamamlanır.Gerilim önlenerek dokular kapatılır ve posst operatif olarak,özellikle suni damar kullanıldıysa,bacak atele alınarak dizin fleksiyonu önlenir. Popliteal anevrizmalarda onarım tipindeki endikasyonlar Küçük anevrizmalarda kese eksizyonundan sonra uçuca anastamoz yeterli arter uzunluğu vaarsa tercih edilir.Daha büyük anevrizmalarda popliteal ven ve siyatik sinirle dalları kolayca ve yaralanmadan serbestleştirilebiliyorsa anevrizma rezeksiyonu ve greft interpozisyonu tercih edilir.Kollateral ,sinir ve damarların korunamayacağı düşünülen durumlarda anevrizmektomi yapılmaksızın greft ile anevrizmanın ekartasyonu prosedürü son zamanlarda alternatif olarak kabul görmektedir.Ancak bu işlem sonrasında siyatik sinir kompresyon bulguları ortaya çıkabilmektedir. Sonuçlar komplike olmayan vakaalarda mükemmele yakındır.Uzun dönemde greftin patensisi distal damarlardaki oklüzif hastalığın derecesine bağlıdır.Komplike vakalarda amputasyon oranı %10.5 ile 16.6 arasında değişmektedir.Hastanın medikal durumu bir kontrendikasyon yaratmadığı sürece popliteal anevrizmaların da diğer anevrizmalarda olduğu gibi tedavisi cerrahidir ve arteriyel devamlılığın sağlanması esasına dayanmaktadır. TİBİAL ANEVRİZMALAR Tibial anevrizmalar en sık travmaya sekonder oluşur.Ateroskleroza sekonder tibial anevrizma oranı sadece %1 kadardır.Çoğunlukla travmaya bağlı geliştiğinden lezyon psödoanevrizma şeklinde oluşmaktadır.Gerçek posttravmatik anevrizma bu damarlar için çok nadirdir.Tanıda B-scan USG ve arteriografi kullanılır.Tedavide esas anevrizma eksizyonu ve greft interpozisyonudur. ÜST EXTREMİTE ANEVRİZMALARI Üst extremite anevrizmaları alt extremiteye oranla daha az gözlemlenirler.Vakaların çoğunluğu arteriyel travmaya,daha nadir olarak mikotik ya da nekrotizaqn arterit ve ateroskleroza bağlıdır.En sık etkilenen arterler subklavyen,axiller,brachial ve daha nadiren dirsek ve el arterleridir. SUBKLAVYEN ARTER ANEVRİZMALARI En sık poststenotik dilatasyon veya ateroskleroza bağlıdır.Torasik outlet sendromunda sıkışık bir alanda lokalize olan subklavyen arter extrinsik basınç ve dolayısıyla anevrizma riskiyle karşı karşıyadır.İlerlemiş vakalarda kese trombozu ve uzak embolizasyon sık görülür.Üst extremitede subklavyen hasarı veya kompresyonuna bağlı tromboemboli en çok servikal kosta hasarıyla beraberdir. Torasik outlet tromboembolik sendromu,arteriyel yapılara zarar veren kemik dokunun,özellikle servikal kostanın çıkarılması ve beraberinde anevrizma rezeksiyonu ve arteriyel devamlılığın protez veya safen ven ile sağlanmasıyla tedavi edilir.Bazı durumlarda sadece arteriyel dekompresyon veya sevikotorasik sempatektomi yeterli olmaktadır. İzole subklavyen anevrizması olan hastalarda tedavi torasik outlet sendromununkine benzerdir ancak kemik eksizyonu yapılmaz.Supraklavüküler yaklaşımla medial klavikül rezeksiyonunu takiben anevrizmektomi ve otojen venöz greft veya plastik bir tüp ile interpozisyon yapılır. AXİLLER ANEVRİZMALAR Bu anevrizmalar tromboembolik komplikasyonları ve dolayısıyla iskemik fenomen ve/veya nörolojik bulgular oluşana dek yıllara varan sürelerce asemptomatik kalırlar.Çoğu anevrizma delici bıçak ya da kurşun yaralanmasına bağlı olarak gelişir.Brakchial plexusa olan yakınlık nedeniyle eşlik eden nörolojik semptomlar sıktır.Diğer etiolojik faktörler arasında enfeksiyon,PAN,konjenital arteriyel malformasyonlar ve travma sayılabilir.Aterosklerotik değişiklikler ise genelde bu faktörlere ek olarak görülür. Tedavisinde anevrizma eksizyonu ve greft interpozisyonu uygulanır,beraberindeki nörolojik bulgular tedaviyi komplike edebilir ve brachial plexus ve dallarının tamirini gerektirebilir. BRACHİAL ANEVRİZMALAR Brachial anevrizmalarda en önemli etiolojik faktör yine travmadır.Klasik semptomları içinde vasküler ve nörolojik değişiklikler bulunur.Nörolojik veya tromboembolik komplikasyonlar ortaya çıkana dek sessiz kalabilirler. Tedavisi anevrizma eksizyonu ve ven greft ile replasmandır.Eğer distalde tromboz ve elde ciddi iskemi bulguları da varsa torasik sempatektomi gerekli olabilir. ELİN ANEVRİZMALARI Diğer üst extremite anevrizmalarına kıyasla çok daha nadirdir.Literatürde bu tip anevrizmalar çoğu vakada dirsek seviyesinde radial ya da ulnar artere travma sonrasında gelişmiştir.Aterosklerotik anevrizmalar nadirdir.En sık bulgu giderek genişleyen ve beraberinde ağrı ve vasküler yetmezlik de olan kitle oluşumudur.Lokalizasyon itibariyle bu lezyonlar uzun süre gizli kalmaz,çabuk fark edilirler.Radial anevrizma genelde cilt altında pulsatil ve expansil kitle olarak tespit edilir.Ulnar anevrizma travmayı takiben kısa süre sonra hipotenar eminenste ortaya çıkan kitle olarak göze çarpar.4.ve 5. parmaklarda ağrı, soğukluk,siyanoz gibi iskemiyi işaret eden bulgular görülür. Tedavide lezyonun eksizyonu ve mümkünse arter uçlarının reanastamozu olmazsa otojen greft interpozisyonu uygulanır.Arteriyel rekonstrüksyonun yetersiz kaldığı durumlarda torakal sempatektomi gerekli olabilir. EXTRAKRANİYEL KAROTİS ANEVRİZMALARI Her ne kadar karotisler genelde aterosklerozdan etkilense de bu damarların anevrizmaları arteriyel ağaçla kıyaslandığında çok daha nadirdir.Karotis anevrizmalarının etiolojik faktörleri arasında ateroskleroz,karotis cerrahi öyküsü,travma,lokal enfeksiyon,sifiliz,dissekan anevrizma ve konjenital nedenler sayılabilir.En sık neden günümüzde ateroskleroz ,operasyonla gelişenler ve travmalardır.En sık 5.dekatta ortaya çıkar ve Common ve Internal Karotis arterlerin küçük segmentlerini tutar.Önceden opere edilen hastalarda psödoanevrizma insidansı giderek artmaktadır.Anastamotik anevrizmalar patch angioplasti ile kapatılan (özellikle ven patchi kullanılanlarda) carotis endarterektomi alanlarında oluşmaktadır.Bunun önrmli nedenlerinden biri sütür hattı enfeksiyonudur.Bu anastomotik anevrizmalar beyine emboli atmaya meyillidir.Mikotik ve sifilitik anevrizma insidansı son yıllarda oldukça azalmış ve ateroskleroz en önemli faktör haine gelmiştir. Ayırıcı tanıda carotid cismin chemodectoması,büyümüş lenf nodları,kink yapmış carotis düşünülmelidir.Kink bu bölgenin gerçek anevrizmalarından daha sık ve en çok hipertansif kadın hastalarda ve sağ tarafta oluşmaktadır.İkisini ayırmak için hastaya derin bir nefes aldırılır ve kink durumunda pulsasyon kaybolurken anevrizmada sebat eder.Non invazif tekniklerle tanının rahatça konulması nedeniyle arteriografi genelde gerekmez ancak ine de altın standarttır. Tanı konduğunda hasta tamamen asemptomatik de olsa rüptür ve embolizasyon gibi ciddi riskler nedeniyle en kısa zamanda opere edilmelidir.Geçmişte bu lezyonlara müdahale edilemediğinden mortalitesi çok yüksek seyretmekteydi.Bu nedenle semptomlardan bağımsız olarak çoğu vakada kesin cerrahi tedavi önerilmektedir.Anevrizma kesesinin parsiyel eksizyonu özellikle kese etrafında ciddi inflamasyon varlığında önerilmektedir.Arteriyel devamlılığın greft interpozisyonu ile restorasyonu tercih edilen tekniktir.Otojen safen ven,Dacron ve PTFE greftleri seçenekler arasındadır. Protez damar kullanılan hastaların yaklaşık %50’sinde sütür hattında enfeksiyon tespit edilebilmektedir.Bu önemli bulguya bağlı olarak otojen greft kullanımı tercih edilmelidir.Carotis endarterektomi tedavisine oranla anevrizma onarımı daha uzun sürdüğünden intraluminal bir shunt tatbiki endikedir.Postoperatif morbidite SVO,hypoglossal sinir paralizi,rekküren larinjeal sinir paralizi gibi komplikasyonları içermektedir.En sık komplikasyonlar rüptür,kanama ve tromboembolik olaylardır.Normal şartlarda lezyonun tamirinin çok tehlikeli görüldüğü durumlarda carotis ligasyonu alternatif yöntem olarak kabul edilmektedir.Böyle durumlarda stumpf basıncının ölçümü güvenliği sağlar ve intraoperatif ful heparinizasyon gereklidir. MULTIPLE ANEVRİZMALAR Periferik anevrizmaların karakteristik özelliklerinden biri multiple lezyonların arteriyel ağacın çeşitli lokalizasyonlarında bulunmasıdır.Femoral,popliteal ve abdominal aortik anevrizmaların beraberliği sıktır.Multiple anevrizmalaqrı tedavisinde önce proximaldeki daha sonra distaldeki anevrizmalara müdahale edilir.En az iki adet anevrizma saptanmış hastaların takiplerinde yeni anevrizma oluşumlarına dikkat edilmelidir. MİKOTİK ANEVRİZMALAR 1885’de Osler ilk kez bakteriyel endokarditi takiben septik emboli nedeniyle oluşan mikotik anevrizmayı enfekte anevrizmayla eş anlamlı olarak tarif etmiştir.Bu enfeksiyon damara ya direkt embolik oklüzyon ile ya da vaso vasorumlar vasıtasıyla arteriyel duvarda yerleşmiştir.Bu anevrizmalar gerçek ya da pseudoanevrizmalar olabilir.Nadir lezyonlar olamlarına rağmen bunlar kanama ve gelişen sepsis gibi yüksek mortalite ve morbiditeye neden olmalarından dolayı kritik bir öneme sahiplerdir. Günümüzde en sık rastlanan mikotik anevrizma formu arteriovenöz dializ fistüllerinin enfeksiyonudur.Herhangi bir arterde olabileceği gibi daha sıklıkla arteriosklerotik damarların özellikle bifurkasyonlarına yerleşmektedir.Enfeksiyonun kontrol altına alınması ve rekonstrüktif vasküler preosedürlerin gelişmesiyle mikotik anevrizmaların prognozu oldukça düzelmiştir.Rüptüre olma eğilimlerinin yüksek olması nedeniyle erken tanı ve yoğun tedavi gereklidir.Yakın zamanda veya geçmişteki bir enfeksiyon hikayesi ve pulsatil veya nonpulsatil kitle varlığında şüphelenilmeli ve USG ve/ya arteriografi gibi ileri tetkiklerle tanı doğrulanmalıdır.Hızla genişleyen,sıcak,hassas,pulsatil kitleli antibiotiğe rağmen devam eden ateş ve bakteriyel endokardit,ARF,septisemi veya başka septik emboli kaynağı olan hastada öncelikle düşünülmelidir.Tedavi edilmediği taktirde anevrizma rüptüre olabilir.Bu çevre dokulara ve cildin durumuna bağlı olarak kapalı veya açık olabilir.Derinde yerleşmiş ve palpe edilemeyen anevrizma nedeni bilinmeyen ateşlenmelerle seyreder.Peteşial cilt lezyonları ve periferik embolilere bağlı septik artrit eşlik edebilir.Carotis arter tutulumuna bağlı SVO,süperior mezenterik arter tutulumuna bağlı malabsorbsiyon sendromları görülebilir. Tedavide 2 önemli nokta enfeksiyon kaynağının ortadan kaldırılması,damarın rekonstrüksiyonu ile yeterli kan akımının sağlanmasıdır.Bunlar için enfekte tüm dokunun eksizyonu ,intravenöz antibiotik verilmesi ,geniş drenaj,damar ligasyonu (eğer gerekli ise), bypass greft uygulaması(anevrizma rezeksiyonundan önce)sentetik ve heterolog greftler enfeksiyon nedeniyle kontrendikedir.Otolog doku greft olarak tercih edilmelidir.Kanama veya tromboz sebat eden enfeksiyonun göstergesi olarak kabul edilir.Rekonstrüksiyon normal arteriyel segmente uzak yapılmalıdır.Bu husulara dikkat edildiği taktirde morbidite oranı oldukça düşmektedir. II-ARTERİOVENÖZ FİSTÜLLER TARİHÇE Konjenital AV fistüllerinin ilk tarifi mitolojide Medusa ile yapılmıştır.Bu 1815’te Bell ve 1831’de Wright tarafından tarif edilmiştir.Etiolojisi bilinmeksizin ilk travmatik AV fistülden bahseden Yunanlı doktor Antyllas’tır(MS 200). 18.yy’da kol veninden kan alınması sırasında komşu arter zedelenmesiiyle ilk iatrojenik Av fistül oluşturulduğu bildirilmiştrir.Geniş bir şekilde tarif 1957’de William Hunter tarafından yapılmıştır.william Hunter üfürüm ve kompresyonla üfürümün kayubından söz etmiştir. Extremitelerdeki ilk AV fistül 1867’de Hewett tarafından bildirilmiştir.(17 yaşında hastada sağ bacağın 5 cm daha uzun olduğunu tespit etmiştir.)Nickoladoni 1875’te fistül kompresyonuyla ortaya çıkan bradikardi fenomenini açıklamıştır.Aynı açıklama 15 yıl sonra Branham tarafından 2. defa yapılmış ve böylece literatürde bu belirtiye Nickoladoni-Branham belirtisi denmiştir. Steward 1913’de fistülün kapanmasıyla kalbin küçüldüğünü fark etmiştir.Fistülün kapanmasıyla kan basıncının yükselmesi 1915’te Gundermann tarafından gözlenmiştir.Bu tarihtan sonra AV fistülün dolaşım üzerine olan sistemik etkileri 1917’de Weber,1937’de Holman,1947’de Moll,1948’de Gavor ve Linder,1949’da Leriche tarafından çeşitli çalışmalarla ele alınmıştır. ETİOLOJİ A-V fistüller konjenital veya edinsel olabilirler. Konjenital A-V fistüller gerçek tümörler değildir ve vasküler sistemin anormal gelişiminden kaynaklanırlar.Edinsel A-V fistüller en sık penetran travmaya bağlı gelişirler.İatrojenik A-V fistüller tanısal veya terapötik kateterizasyon, lumbar laminektomi, ortopedik girişimler, perkütan organ biopsileri, Fogarty kateteri ile embolektomi, splenektomi veya nefrektomiyi takiben arter ve ven mass ligasyonları gibi girişimlere bağlı oluşabilmektedir.Hipernefroma veya tiroid karsinoma metastazları da A-V fistüller içerebilirler.Aterosklerotik veya mikotik aortoiliak anevrizmalı hastalarda spontan major intraabdominal A-V fistüller oluşabilir.Abdominal aortik anevrizmalar nedeniyle Aortokaval fistüller gelişebilir veya hemodializ yapılması için A-V fistüller oluşturulabilir. PATOFİZYOLOJİ Holman’a göre A-V fistüllerin neden olduğu tüm sirkülatuar değişiklikler temel bir hemodinamik prensiple açıklanabilir.Kanın da su gibi daha az rezistan bölgeye doğru akma eğilimi vardır. A-V fistül yüksek basınç ve rezistanslı arteriyel sistem ile düşük basınç,düşük rezistans ancak yüksek kapasiteli venöz sistem arasındaki anormal bağlantıdır.Buradaki rezistans farkından dolayı kan normal kapiller akım yerine fistüle doğru akmayı tercih eder.Böylece fistülün distalindeki arteriyel basınç düşer ve distal venöz basınç yükselir.Bu hemodinamik değişiklikler fistülün etrafında arteriyel ve venöz kollateral sirkülasyonun artmasına neden olur.artan sirkülatuar volüme bağlı olarak fistülün proximalindeki tüm sirkülatuar sistemde progresif genişleme oluşur.Her ne kadar kardiak genişleme ve venöz distansiyon fistül kapatılmasıyla geri dönse de kronik fistüllerin proximalindeki arterlerde kalıcı ektazi ve anevrizma oluşumu görülebilir.Fistülden şant eden kanın miktarı fistülün tipine,çapına ve ayrıca kalbe olan yakınlığına bağlıdır. Konjenital A-V fistüller genelde asemptomatik seyrederken veya kozmetik lokal etkiler gösterirken edinsel ve travmatik olanlar sürekli büyüme ve şant miktarında sürekli artma ile seyrederler. Sonuç olarak total kan volümü,kardiak index,kalp hızı, stroke volüm, sol atrial ve pulmoner arter basınçları artar ve tablo kalp yetmezliğine kadar ilerleyebilir.İatrojenik femoral kateterizasyona bağlı A-V fistülün seyri daha benigndir,hatta kendiliğinden kapanabilir.Eğer kronik bir fistül kompresyon ile kapatılırsa eş zamanlı olarak sistolik kan akımında ani bir yükselme ve aort ile serebral arterlerdeki baroreseptörlere bağlı vagal reflex uyarımı sonucunda bradikardi oluşacaktır.Artan venöz basınç ve azalan ortalama arteriyel basınç dolayısıyla genişlemiş nabız basıncına bağlı olarak GFR ve RPF da azalma oluşur.Buna cevaben Juxtaglomerüller aparattan artan oranlarda Aldosteron sentezlenecek ve Renin-Angiotensin sistemi ile Na ile su tutulumu olacaktır.Bu metabolik değğişiklikler sonrasında total kan hacminde artış görülecektir. ANATOMİK VARYASYONLAR A-V fistüllerin anatomisi yaralanmanın lokalizasyonuna ve lezyonun kronikleşme derecesine bağlıdır.Psödoanevrizma yaralanmayı takiben kısa süre sonra pulsatil hematom şeklinde oluşur.Bu durum arteriovenöz bağlantı nedeniyle oluşabileceği gibi fistülün proximalindeki arter duvar yaralanmasına da bağlı olabilir.Kronik gerçek arteriyel ve venöz anevrizmalar lokal ve sistemik hemodinamik faktörlerin direkt sonuçlarıdır.Fistüle eşlik eden anevrizma oranı %20-60 arasında değişmektedir. KLİNİK PREZENTASYON Edinsel fistülde tipik klinik belirtiler görülür:Sistolodiastolik üfürüm, thrill, distandü süperfisyel venler, azalmış-kaybolmuş periferik arteriyel nabızlar, kırık ya da yaralanmaya bağlı kanıt, pulsatil kitle.Akut fazda klinik tablo belirgin olmayabilir.Olguların %45’inde üfürüm görülmeyebilir, distal nabızlar % 89 korunabilir. Her ne kadar penetran travma en sık fistül sebebiyse de künt travma da önemli etiolojik bir faktördür. Baziller kafa tası kırıklarında kraniyel üfürüm karotid-kavernöz fistül için patognomoniktir ve hastada pulsatil baş ağrısı görme problemleri,ekzoftalmos ve konjunktival şişlik gibi işaret ve bulgular saptanabilir. TANI 1-Anamnez ve fizik muayene Üfürüm, thrill, kronik venöz staz bulguları (ülserasyon, pigmentasyon, ödem, varis, endurasyon), fistül proximalinde ısı artışı,kalp yetmezliğne ait işaret ve bulgular tanıdaki ip uçlarıdır. A-V fistüller epifiz plaklarının kapanmasından önce ortaya çıkarsa extremiteyi uzatan kemik hipertrofisine neden olabilir.Anevrizma eşlik edebilir. Nadir bir komplikasyon olarak subakut bakteriyel endokardit gelişebilir. Artokaval fistül gibi büyük santral şantların akut kalp yetmezliği,abdominal üfürüm, geniş nabız basıncı, alt extremitede iskemi ve ödem gibi dramatik prezentasyonu mevcuttur. İliak ve distalindeki fistüllerde venöz staz ya da arteriyel iskemi gibi bulgular sadece etkilenen extremitede lokalizedir. 2-Noninvazif tanısal çalışmalar Bu çalışmalar genelde küçük A-V fistüllerde şantın miktarını ve distal steal fenomenine bağlı periferik iskeminin derecesini değerlendirmek için gerekebilir. a-Segmental sistolik basınç ölçümü:sağlıklı karşı taraf extremite ile karşılaştırıldığında fistülün proximalinde basınç artar,distalde azalmış veya normal olabilir. b-Nabız hacim kayıtları:fistül proximalinde artmıştır ve keskin sistolik peak ile azalmış ya da kaybolmuş anakrotik çentiklenme gösterir.Distalde azalmış hacim olabilir veya olmayabilir. c-Doppler:Normal trifazik akım yerine proximalde anormal akım hızı ve beraberinde öncül diastolik akım saptanır.End diastolik akım hızındaki artış periferik rezistanstaki düşüşle doğru oranıtlıdır.Proximal venlerde pulsatil akım paterni izlenebilir., d-Renkli Doppler:en değerli noninvazif testtir. e-Oksijen saturasyon ölçümü:proximal vendeki öıçümü diğer tüm venlere oranla daha yüksek sonuçlar verir. Mikrofistülöz lezyonların tanısında nabız hacim kayıtları segmental uzuv sistolik basınç ölçümleri, doppler ve renkli doppler gibi noninvazif testler de faydaalı olabilir ancak bunlar MRA,MRG, CT veya anjiografinin yerini alamazlar. 3-Anjiografi En iyi en kesin testtir.Anatomiyi, lokalizasyonu, morfolojiyi ve hemodinamiyi gösterir.Fistülü lokalize etmekle kalmaz aynı zamanda anevrizmal değişiklikleri ortaya koyar ve fistül distalindeki venöz valvüler yetmezliği de belgeler.Direkt proximal ve distal basınç ölçümleri yapılır.Akut fazda travmatik fistül %45 atlanabileceğinden büyük damarlara yakın oluşan yaralanmalar sonrasında hemodinamisi stabil hastaya yapılması önerilmektedir.Thorotrast enjeksiyonunu takiben en iyi sonuçları vermektedir.Kontrastlı CT veya MRI ile tamamlandığında anjiografi en değerli tanı yöntemidir ve cerrahi girişim öncesi mutlaka uygulanmalıdır.100-200 mikrometre ve daha büyük şantlar tespit edilebilmektedir.1964’lerde Szilagy’nin çalışmasında anjiografi %40 başarısız bulunmuştur.Günümüzde artan teknolojiyle bu oran çok azalmıştır.Anjiografinin hala yetersiz olduğu durumlar veya lezyonu indirekt gösterdiği durumlar (erken venöz doluş, artmış afferent arteriyel akım, distal arteriyel ağaçta azalmış opasifikasyon, fistül alanında kontrast birikimi, afferent arterlerde tortiozite ve dilatasyon) söz konusudur.Böyle lezyonlarda USG ile tanı desteklenmelidir. 4-CT Son yıllarda CT ile AVM tanısı daha iyi tamamlanmaktadır.Bu yöntemle lezyonun etrafındaki doku ile ilişkisi ortaya konmaktadır.Kontrast madde ile desteklendiğinde daha iyi sonuçlar alınmaktadır.Yumuşak doku ve kemik hipertrofisi kesin olarak dokümente edilebilmektedir. 5-MRG ve MRA Diğer tekniklere olan üstünlüğü nedeniyle tanı ve takipte altın standart haaline gelmiştir.Bu yöntemle fistül-kas, fasyal eksenler, sinirler, tendonlar ve kemik ilişkisi ortaya konarken radyasyon kullanılmaz ve her eksenden görüntü alınabilir. 6-Kontrast Ekokardiografi İndocyanine intraarteriyel olarak verilir ve venöz tarafta tespiti tanı koydurucudur.Özellikle cerrahi sonrası rezidüel şantların belirlenmesinde kullanılabilir. İATROJENİK A-V FİSTÜLLER Lumbar Laminektomi Sonrası A-V Fistül İlk kez 1945’te bildirilmiştir.L3’ten S1 seviyesine kadar, en sık L4-L5 seviyesinde spinal ligaamanın penetrasyonu ve sağ Common İliak arter ile sağ veya sol Common iliak venin hasar görme4sine bağlıdır.Retroperitoneal tamponat nedeniyle problem aylar,yıllar süren uzun dönemden sonra farkedilebilir. Fistülün divizyonu, venorrafi ve direkt arteriyel onarım uygulanabilir.Bazen veni daha kolay onarabilmek için arteri divize etmek gerekebilir.Prostetik greft kullanımı nadiren gerekebilir ancak enfekte olgularda otolog greft tercih edilir. Nefrektomi Sonrası A-V Fistül İlk kez 1934’de tarif edilmiştir.Sebep genelde arter ve venin birlikte ligasyonu, transfiksasyon sütürü ya da lokal enfeksiyondur.Ağrı, palpe edilebilen kitle, yüksek kan basıncı, ve kalp yetmezliği gibi bulgular 6 ay ila 36 yıl sonra ortaya çıkabilir.Nefrektomi bölgesinde duyulan üfürüm kuvvetle tanıyı destekler ve anjiogreafi ile konfirme edilir.Arter ve venin ayrı ayrı ligasyonu veya transkateter embolizasyon tercih edilen tedavi modaliteleridir. Fogarty Kateterine Bağlı A-V Fistül İlk kez 1968’de bildirilen bu durum Fogarty komplikasyonları arasında %10’luk yer tutar.En sık dizin distalinde ortaya çıkar ancak karotid-kavernöz fistüller de görülebilir.Nedenleri arasında yetersiz boyda kateter, aterosklerotik damarlar, yanlış cerrahi teknik ve özellikle gecikmiş embolik olaylarda yapılan çoklu girişimler sayılabilir.Bazı yayınlarda akım patensisinin korunması için A-V fistüllere dokunulmaması önerilse de ciddi fistüllere müdahale şarttır.İntraoperatif anjiografi bu vakalara önerilmektedir. Konjenital A-V Malformasyonlar Edinsel A-V fistüllere benzer şekilde konjenital fistüller de arteriyel ve venöz anormal bağlantılardır ancak bunlar damarların yanlış gelişiminden kaynaklanmaktadır ve değğişmez olarak sayıca çoktur.Lezyonların progresyonu genelde kardiak faktörlere bağlıdır ve tümör benzeri davranış veya endotel proliferasyonu beklenmez.AVM genelde doğumda vardır ancak işaret ve bulgular ilerleyen zamanlarda ortaya çıkmaktadır.Herediter geçiş çok nadirdir.(yaklaşık %0.5)Bu fistüllerle ilgili çok sayıda sendrom vardır;Parkes Weber, Klippel Trenaunay, Rendu Osler Weber, Sturge Weber, Von Hippel Lindau, Kasabach Meritt, Maffuci bunlar arasında sayılabilir. Sınıflandırma Çok çeşitli sınıflandırmalar bulunmaktadır ancak en değerlileri morfolojik özelliklerine göre, embriolojik gelişimlerine göre, endotel karakteristiğine göre, hücre biyolojisine göre, hemodinamisine göre,anjiografik görünümüne göre olan sınıflamalardır. -Malan ve Puglionisi sınıflaması: morfolojiye dayanır; 1-Trunkular AV fistüller: lokalize ya da yaygın, aktif 2-AV anjiomalar;tek, polisentrik veya diffüz, aktif Szilagyi ve ark.sınıflaması: Vasküler sistemin gelişimine,embriolojisine dayanır 1-Kapiller ağ evresi: undiferansiye,ilkel kan gölcüklerinin ağı 2-Retiform evre:primitif arteriyel ve venöz kanallar gelişmeye başlar 3-Gros farklılaşma evresi:matür vasküler köklerin geliştiği evredir. Bu evrelerden retiform evredeki büyüme durursa konjenital AV fistüller gelişmektedir.Bu grup anormal komünikan damarların büyüklüğü ve anjiografi ile yerlerinin belirlenip belirlenememesine göre alt gruplara ayrılmıştır: mikro ve makrofistülöz AVM -Mulliken ve ark. Sınıflaması: endotel özelliklerine ve hücre biolojisine göredir.Bu grup proliferatif fazda endotel hiperplazisi ile seyreden, klinik olarak büyüyen ve genelde tekrar regrese olan lezyonları hemanjiom olarak adlandırmıştır.Buna karşılık klinik veya hücresel adinamisi olan AV,venöz, lenfatik malformasyonlara vasküler malformasyon demişlerdir. Forbes, May ve Jackson’un Mayo Klinikteki sınıflaması: Hemodinami ve anjiografik görünüme göredir.Klinikte pratiktir;çünkü tedavi ve prognoz haakkında bilgi verir: 1-Yüksek şant lezyonu:makrofistülöz lezyonlara denk gelen,şant eden kanın fazla olduğu lezyonlardır 2-Düşük şant lezyonu:genelde hemanjiomları ifade eder. Lokalizasyon Vücutta herhangi bir yerde oluşabilmesine karşın konjenital AV fistüller en sık alt extremiteyi tutarlar.Extremiteyi takiben prevelans en sık boyun ve kafadadır.Bu bölgedeki vasküler malformasyonlar iki gruba ayrılır:intra-axial (internal karotid ve dalları, beyni besleyen basiller arter) ve extra-axial (external karotid arter ve dalları,internal karotid,kemik,kas).Bu ayrım önemlidir çünkü;her iki gruba müdahjale farklıdır.Spinal kord,Pelvik, visseral organ ve akciğer tutulumu da görülebilir. Klinik -kadın/erkek=1 -ortalama yaş:19 (ilk lezyon tespiti) 11 (iilk semptomun ortaya çıkışı) -en sık bulgu:cilt renginde değişiklik %43 ağrı %37 palpable kitle %35 uzuv hipertrofisi %34 distandü süperfisyel ven %27 -FM’de en sık : hemanjiom %34 üfürüm ve morluk %26 ülser ve cilt nekrozu %20 cilt ısısında artış,azalan distal nabızlar,pulsatil venler, ödem , diğer venöz hipertansiyon bulguları,hipertrikoz vs 1907’de ilk kez Parkes Weber tarafından hemianjiektatik hipertrofi olarak isimlendirilen konjenital AVM2 a ilaveten yumuşak doku ve kemik hipertrofisi tarif edilmiştir.Holman tarafından önerilen hipertrofinin epifizyel plaklara olan kan akımının artması pek kabul edilebilir görünmemektedir çünkü;AVM’larda besleyici akım her zaman azalmaktadır.Diğer bir açıklama venöz staz olup benzer daha uzun extremiteler belirgin AV şantı olmayan Klippel Trenaunay sendromunda da görülmektedir.Hayvan deneyleri ile venöz staz hipotezi desteklenmektedir.Diğer olası nedenler arasında büyüme faktörü sentezi veya komplex anormal mezenkimal doku gelişimi sayılabilir. Kemik değişiklikleri hemanjiomların sadece %1’inde ortaya çıkarken vasküler malformasyonlarda bu oran %34 dolaylarındadır.Oksipital dural malformasyonlarda başağrısı, epileptik nöbetler görülebilir.Kavernöz sinüs lezyonlarında retinopati ve görme bozuklukları görülebilir.Fasyal AVM’ler kozmetik sorunlara yol açabilir, kitle etkisi yapabilir, dilde veya ağız tabanında kanamaya neden olabilir.Pelvik AVM’ler edinsel olanlara göre çok daha nadirdir ve genelde pelvik muayene sırasında, laparatomi ya da CT sonucunda tesadüfen ortaya çıkar.Bazı lezyonlar kompresyona neden olurken bazıları vajinal kanama yapabilir. Tedavi ve Sonuçlar Çoğu travmatik olguda fistüller progresif seyrettiğinden fistül devamlılığının bozulması ve normal sirkülasyonun rekonstrüksiyonu gerekmektedir.Küçük travmatik fistüllerde femoral arter kateterizasyonu ve böbrek biopsisini takiben oluşan iatrojenik fistüllerde spontan kapanma olabileceği bildirilmiştir. Dörtlü ligasyon sadece distal ve kollateralleri distalde iskemi oluşmayacak derecede iyi gelişmiş damarlarda uygulanabilir. Sonuçlar genelde iyidir.Travmatik fistüllerde mortalite %1.8,morbidite % 6.3 olarak verilmektedir.Tedavi ooranı %96 dolaylarındadır.Major intraabdominal AV fistüllerde komplikasyonlar ani sirkülatuar yüklenme ve artmış pulmoner embolizasyon riski nedeniyle daha önemlidir.Mortalite %30 ve morbidite %32 dolaylarında seyretmektedir. Teknolojik ilerlemeye paralel yeni tedavi seçenekleri de gelişmektedir. Örneğin; transluminal yerleştirilen intraarteriyel greftle kaplı stent ya da balonla genişletilebilen stentli PTFE grefti yeni tedavi yöntemleri arasında sayılabilir.Embolizasyon konjenital fistüllerde pek tercih edilmez ancak özellikle baş ve boyuna lokalize edinsel fistüllerde ,intraabdominal visserada, pelvik kırıklara bağlı oluşan fistüllerde, tek başına ya da cerrahiye ek olarak kullanılabilen bir tedavi metodudur.Embolizasyon için koiller, balonlar, kas fragmanları kullanılabilir.USG eşliğinde kompresyon tedavisi daha çok psödoanevrizma tedavisinde etkilidir ancak fistül tedavisinde de kullanımı bildirlmiştir.Bu yeni ve cerrahi dışı girişimlere rağmen kardiovasküler yetmezlikli kanamalı hastalarda ve diğer yöntemlerin başarısız olduğu durumlarda cerrahi yöntemler uygulanmalıdır. Belirgin olarak büyüyen ve sonuçta extremite hipertrofisine ve ciddi kozmetik problemlere nmeden olabilecek potansiyele sahip lezyonlara müdahale şarttır.Asemptomatik olanlara gerekmez.AVM komplikasyonlarının da doğal olarak tedavi edilmesi gerekir.(kanama, enfeksiyon, iskemi, ağrı, doku nekrozu, ülserler).Nadiren konjestif kalp yetmezliği gelişen ve sekonder anevrizmatik değişiklikler gösterenlere cerrahi müdahale gerekli olabilir. I-Cerrahi Dışı Tedaviler -elastik kompresyon -lazer (argon, CO2,Nd:YAG) -skleroterapi (düşük şant lezyonunda %3 Na Tetradecyl ile) -embolizasyon(perkütan kateter ile tek başına veya cerrahi ile kombine) a-geçici: (cerrahi öncesi,kanamayı azaltmak için) kan pıhtısı, jelatin sponge, mikrofibriler kollajen b-kalıcı: (tedavi amaçlı) çelik koiller,balonlar II-Cerrahi Tedaviler -Lokalize ve komplet rezeksiyonu mümkün olmadıkça AV fistüllerde proximal ligasyon uygulanmaz -Tek başına AVM agresif tedavi gerektirmez.Cerrahi ;kozmetik nedenler, ani progresyon, önemli çevre dokularının tutulması, uzuv iskemisi, ağır ülser, tekrarlayan enfeksiyon, kanama, konjestif kalp yetmezliği gibi sorunlar varlığında dikkatli palnlanmalıdır. -Cerrahi öncesi veya tek başıan embolizasyon en etkili tedavi şekli gibi görünmektedir. -Genelde tüm AVM’lerin sadece %20’sinde küratif rezeksiyon uygulanabilmektedir. -Extremitedeki bir fistül için proximale uygulanan turnike kan kaybını azaltacaktır. -Çok büyük AVM’lar için CPB geçici sirkülatuar arrest ve hipotermi kullanılabilmektedir. -İntraoperatif Doppler lezyonları besleyen damarların tespitinde ve fistül yaygınlığını göstermede kullanışlııdır. -AVM’ların besleyici damarlarını oklüde etmek için kullanılan dikkatli seri ligasyon ile iyi sonuçlar bildirilmiştir.Bu teknik ayrıca komplet rezeksiyon ile de birleştirilebilir ancak bu durumda axial ya da arteriyel flep gereken geniş defektler oluşabilmektedir. -Derin ve diffüz AVM’larda komplet eksizyon genelde mümkün olmamakta ve faydadan çok zarar vermektedir. SONUÇ Lokal etkileri,sistemik ve hemodinamik sonuçlarına bağlı olarak travmatik fistüllerin çoğu ve konjenital fistüllerin az bir kısmı cerrahi gerektirmektedir.Travmatik fistüllerde çok büyük santral şantlar haricinde mortalite ve morbidite düşük ve sonuçlar yüz güldürücüdür.Konjenital olgularda ise cerrahi tedavisadece 1/5 vakada uygulanabilmektedir.Tek başına ya da cerrahiye kombine embolizasyon daha iyi sonuçlar vermektedir.Büyük yüksek şantlı extremite malformasyonlarında radyolojik ve cerrahi tedavilerin kombinasyonuna rağmen kontrol güçtür ve bazı olgularda amputasyon tek tedavi yöntemi olabilmektedir.
Benzer belgeler
ANEURYSM (ANEVRİZMA) (ANEVRİZMA)
Femoral arter anevrizmalarının %36-47’si bilateraldir ve vakaların üçte ikisinde başka
bölgelerde de anevrizmalar eşlik etmektedir. En sık eşlik eden anevrizmalar sırasıyla
aorta,popliteal arter,i...
Periferik damar hastalıklarında temel kavramlar
distaline doğru uzanır.Popliteal boşluğun yaalnızca posteriorundan palpe edilebilir.
3-popliteal arterin 1/3 distalinde lokalize anevrizmalar:Genelde yukarıdaki tiplerden daha küçük
olup sadece pos...