Volume 25 Number 1 2014 - Veteriner Kontrol Enstitüsü
Transkript
Volume 25 Number 1 2014 - Veteriner Kontrol Enstitüsü
ISSN 1016-3573 VETERİNER KONTROL MERKEZ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ Etlik - ANKARA Test AB-0048-T ETLİK VETERİNER MİKROBİYOLOJİ DERGİSİ JOURNAL OF ETLİK VETERINARY MICROBIOLOGY ANKARA – TURKEY Cilt/Volume 25 ♦ Sayı/Number 1 ♦ 2014 Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi Cilt/Volume 25 ♦ Sayı/Number 1 ♦ 2014 Journal of Etlik Veterinary Microbiology Yılda iki kez yayımlanır / Published two times per year ISSN 1016-3573 Sahibi Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Adına Dr. Özhan Türkyılmaz Enstitü Müdürü Editörler Kurulu / Editorial Board Adres / Address Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Baş Editör / Editor-in Chief Ahmet Şefik Kolaylı cad. No 23 Dr. Özhan Türkyılmaz 06020 Etlik - Ankara / TÜRKİYE Tel. : +90 312 326 00 90 (10 hat) Editör Yardımcıları / Co-Editors Faks : +90 312 321 17 55 Dr. Erhan Akçay Dr. Asiye Dakman URL : http://www.etlikvet.gov.tr/tr/page.asp?id=54 Dr. Ali Erkut E-posta : [email protected] Dr. Elçin Günaydın Dr. A. Burak Güngör Dr. F. İpek Keskin Dr. Tahsin Onur Kevenk Dr. Filiz Şen IV Hakem Listesi / Referees List* Prof.Dr. Soner Altun Uludağ Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Su Ürünleri Anabilim Dalı Yrd.Doç.Dr. Seyda Cengiz Atatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Doç.Dr. Alper Çiftci Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Doç.Dr. Abdullah Dikici Tunceli Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü Yrd.Doç.Dr. Ali Gücükoğlu Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi AD. Doç.Dr. K. Semih Gümüşsoy Erciyes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Doç.Dr. Murat Karahan Cumhuriyet Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Yrd.Doç.Dr. Kaan Müştak Ankara Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Doç.Dr. Ertan Emek Onuk Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Doç.Dr. Serap Savaşan Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Doç.Dr. O Yaşar Tel Harran Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı * İsimler soyada göre alfabetik dizilmiştir ve bu sayıda görev alanlar yazılmıştır. ULAKBİM Yaşam Bilimleri ve Türkiye Atıf Dizini veritabanları kapsamında bulunan “çift hakemli” bir dergidir. Copyright © Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi 2014, Her hakkı saklıdır / All rights reserved Basım Tarihi / Publishing Date: Haziran / June 2014, Baskı adedi / Circulation: 500 Tasarım ve Baskı / Printing M MEDİSAN Medisan Yayinevi Ltd.Şti. Çankırı Cad. 45 / 347 Ulus - Ankara, Türkiye Tel : +90 312 311 24 26 – 311 00 57 [email protected] V İçindekiler / Contents Araştırma Makalesi / Research Article Sayfa ELISA ve fekal bakteriyoskopi ile sığırlarda Paratuberküloz prevalansının belirlenmesi Detection of bovine Partuberculosis with ELISA and fecal examination A.Ebru Borum, Sertan Çatık, Zafer Mecitoğlu, Gülşah Demir, Mihriban Ülgen, Sezgin Şentürk................1 Çiğ sütün mikrobiyolojik kalitesi ve lipaz enzim aktivitesinin belirlenmesi The detection microbiological quality and lipase activity of raw milk Özlem Pelin Can, Bahri Patır, Mehtap Erşan, Nazlı Ercan, Feride Düğenci, Elif Bulut................................6 Vagococcus salmoninarum, a causative agent of disease in rainbow trout (Oncorhynchus mykiss, Walbaum) broodstocks in the aegean region of Turkey Türkiye’nin Ege Bölgesindeki gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss, Walbaum) anaçlarında bir hastalık etkeni Vagococcus salmoninarum Tansel Tanrıkul, Meriç Lütfi Avsever, Ertan Emek Onuk, Behire Işıl Didinen............................................11 2008-2011 Yılları arasında koyunlarda Brusellozun araştırılması ve önceki yıllarla karşılaştırılması Investigation of sheep Brucellosis between 2008-2011 and comparison of the results with the previous years Uğur Küçükayan, Elçin Günaydın, Ufuk Ülker, Hamit Kaan Müştak.........................................................17 Derleme / Review Article Quorum Sensing Quorum Sensing İnci Başak Kaya, Hakan Yardımcı................................................................................................................25 VI Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi Yayım Koşulları 1. Dergi, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün hakemli, bilimsel yayın organı olup, yılda iki defa yayımlanır. Derginin kısaltılmış adı “Etlik Vet Mikrobiyol Derg” dir. 2. Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi’nde veteriner hekimlik alanında yapılan, başka bir yerde yayımlanmamış olan orijinal bilimsel araştırmalar, güncel derleme, gözlem, kısa bilimsel çalışmalar ve enstitüden haberler yayımlanır. Derleme şeklindeki yazılar; orijinal olması, en son yenilikleri içermesi, klasik bilgilerin tekrarı olmaması durumunda kabul edilir. Derlemeyi hazırlayan yazarın, o konuda ulusal ya da uluslararası düzeyde orijinal yayın ve araştırmalar yapmış olması koşulu aranır. 3. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanacak metinler 12 punto Times New Roman yazı karakterinde, düz metin olarak, çift aralıklı ve kenarlarda 30 mm boşluk bırakılarak, A4 formundaki beyaz kağıda yazılmalıdır. Yazıların tamamı, şekil ve tablolar dahil olmak üzere orijinal bilimsel araştırmalarda 16, derlemelerde 10, gözlemlerde 6 ve kısa bilimsel çalışmalarda 4 sayfayı geçmemelidir. 4. Microsoft Word formatındaki metin ile en az 300 dpi çözünürlükteki JPEG formatındaki resim/lerin tamamı etlikvetmikrobiyolderg@ gmail.com e-posta adresine gönderilmelidir. 5. Türkçe orijinal çalışmalar konu başlığı, yazar/yazarların adları, adresleri, Türkçe özet ve anahtar sözcükler, İngilizce başlık, İngilizce özet ve anahtar sözcükler, giriş, materyal ve metot, bulgular, tartışma ve sonuç, teşekkür ve kaynaklar sırası ile hazırlanmalıdır. İngilizce orijinal çalışmalar konu başlığı, yazar/yazarların adları, adresleri, İngilizce özet ve anahtar sözcükler, Türkçe başlık, Türkçe özet ve anahtar sözcükler, giriş, materyal ve metot, bulgular, tartışma ve sonuç, teşekkür ve kaynaklar şeklinde hazırlanmalıdır. Kısa bilimsel çalışmaların ve derlemelerin başlık ve özet bölümleri orijinal çalışma formatında, bundan sonraki bölümleri ise, derlemelerde; giriş, metin ve kaynaklar şeklinde, kısa bilimsel çalışmalarda ise bölümlendirme yapılmadan hazırlanmalıdır. 6. Orijinal çalışmalar ve gözlemler aşağıdaki sıraya göre düzenlenerek yazılmalıdır. Başlık, kısa, konu hakkında bilgi verici olmalı ve küçük harflerle yazılmalıdır. Yazar(lar)ın, ad(lar)ı küçük, soyad(lar)ı büyük harflerle yazılmalı ve unvan belirtilmemelidir. Özet, Türkçe ve İngilizce olarak, tek paragraf halinde ve en fazla 500 sözcük olmalıdır. Anahtar kelimeler, alfabetik sıraya göre yazılmalı ve 5 sözcüğü geçmemelidir. Giriş, konu ile ilgili kısa literatür bilgisi içermeli, son paragrafında çalışmanın amacı vurgulanmalı ve iki sayfayı geçmemelidir. Materyal ve Metot, ayrıntıya girmeden, anlaşılır biçimde yazılmalıdır. Başlıklar kalın, alt başlıklar italik yazı tipiyle belirtilmelidir. Bulgular bölümünde veriler, tekrarlama yapmadan açık bir şekilde belirtilmelidir. Tablo başlıkları tablonun üstünde, şekil başlıkları ise şeklin altında belirtilmelidir. Tartışma ve Sonuç bölümünde, araştırmanın sonucunda elde edilen bulgular, diğer araştırıcıların bulguları ile karşılaştırılmalı ve literatüre olan katkısı kısaca belirtilmelidir. Teşekkür bölümü, gerekli görülüyorsa kaynaklardan hemen önce belirtilmelidir. Kaynaklar bölümünde, kaynaklar listesi alfabetik ve kronolojik olarak sıralanmalı ve numaralanmalıdır. Metin içerisindeki kaynak, yazar soyadı yazılıp sıra numarası ile; cümle sonunda ise sadece sıra numarası ile parantez içerisinde yazılmalıdır. Cümle sonunda birden çok kaynak belirtilecek ise kaynak numaraları küçükten büyüğe doğru sıralanmalıdır. Metin içerisinde ikiden çok yazarlı kay- nak kullanımlarında ilk yazarın soyadı yazılmalı diğer yazarlar ise “ve ark.” (İngilizce metinlerde “et al.”) kısaltması ile belirtilmelidir. Dergi adlarının kısaltılmasında “Periodical Title Abbreviations: By Abbreviation” son baskısı esas alınmalıdır. Kaynaklar listesinde yazar(lar)ın aynı yıla ait birden fazla yayını varsa, yayın tarihinin yanına “a” ve “b” şeklinde belirtilmelidir. Kaynak yazımı ve sıralaması aşağıdaki gibi yapılmalıdır; Süreli Yayın: Dubey JP, Lindsay DS, Anderson ML, Davis SW, Shen SK, (1992). Induced transplacental transmission of N. caninum in cattle. J Am Vet Med Ass. 201, 709-713. Yazarlı Kitap: Fleiss Jl, (1981). Statistical methods for rates and proportions. Second edition. New York: John Willey and Sons, p.103. Editörlü Kitap: Balows A, Hausler WJ, Herramann Kl, eds., (1990). Manual of Clinical Microbiology. Fifth edition. Washington DC: IRL Press, p.37. Editörlü Kitapta Bölüm: Bahk J, Marth EH, (1990). Listeriosis and Listeria monocytogenes. Cliver DD. eds. Foodborne Disease. Academic press Inc, San Diego. p.248-256. Kongre Bildirileri: Çetindağ M, (1994). Pronoprymna ventricosa, a new digenic trematoda from the Alosa fallax in Turkey. Eighth International Congress of Parasitology (ICOPA VIII), October, 10-14, İzmirTurkey. Tezler: Aksoy E, (1997). Sığır Vebası hastalığının histolojik ve immunoperoksidaz yöntemle tanısı üzerine çalışmalar. Doktora Tezi, AÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Anonim: Anonim, (2009). Contagious equine metritis. Erişim adresi: http:// www.cfsph.iastate.edu/Factsheets/pdf, Erişim tarihi: 17.10.2009. Peter AT (2009). Abortions in dairy cows. Erişim adresi: http:// www.wcds.afns.ualberta.ca.htm, Erişim tarihi: 14.11.2009. Yazışma adresi, çok yazarlı çalışmalarda yazışma adresi olarak yazarlardan sadece birinin adı/soyadı, adresi ve e-posta adresi çalışmanın sonunda belirtilmelidir. 7. Latince cins ve tür isimleri italik yazı tipi ile yazılmalıdır. Tüm ölçüler SI (Systeme Internationale)’ye göre verilmelidir. 8. Dergide yayımlanmak üzere gönderilen makaleler tüm yazarlar tarafından imzalanan “Yayın Hakkı Devri Sözleşmesi” ve başvuruya ilişkin bir dilekçe ile birlikte gönderilmelidir. Yayımlanması uygun görülen çalışmalar, istendiğinde Yayım Komitesi’nin basıma ilişkin kararı, yazar(lar)ına bildirilir. 9. Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi’nde yayımlanacak olan, hayvan deneylerine dayalı bilimsel çalışmalarda “Etik Kurul Onayı Alınmıştır” ifadesi aranır. 10. Gönderilen yazıların basım düzeltmeleri orijinal metne göre yapıldığından, yazıların her türlü sorumluluğu yazarlara aittir. 11. Ürünlerin ticari adları ile karşılaştırılmalarına yönelik araştırmalar derginin ilgi kapsamı dışındadır. 12. Araştırmaya konu olan maddelerin ve ürünlerin ticari adları kullanılmamalıdır. 13. Şayet varsa araştırmanın desteklendiği kurum adı ve proje numarası belirtilmelidir. 14. Dergiye gönderilen yazılar geliş tarihine göre yayımlanır. 15. Yayımlanmayan yazılar, yazarına iade edilmez. Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors VII Journal of Etlik Veterinary Microbiology Publication Conditions 1. The Journal is a refereed, scientific publication of Republic of Turkey Ministry of Food, Agriculture and Livestock, Directorate of Etlik Veterinary Control Central Research Institute and is published two issues in a year. The abbreviation of the journal is “J Etlik Vet Microbiol”. 2. In the Journal of Etlik Veterinary Microbiology, original research articles, actual reviews, case reports, short communications on the issue of veterinary medicine whose one part or whole have not been published in any other place before, and news from the institute are published. The review articles will be accepted only if they are original, actual and not repeating the classical knowledge. The author of the review is asked to possess original publications or researches on the subject at national or international levels. 3. Manuscripts that will be prepared in Turkish and English should be typed as a full text, on A4 paper with 12 pt, in Times New Roman typing character, double-spaced and with 30 mm space in both sides of the paper. Manuscripts including figures and tables should not exceed 16 pages for original research articles, 10 pages for reviews, 6 pages for case reports and 4 pages for short communications. 4. Manuscript written in Microsoft Word format and figures in JPEG format at minimum 300 dpi resolution should be submitted to [email protected] 5. Original research articles and case reports should include in following rank: title, name(s) of the author(s), their addresses, abstract and key words in English, title, abstract and key words in Turkish, introduction, material and method, findings, discussion and conclusion, acknowledgements and references. In short communications and reviews, divisions except summaries should be omitted. 6. Original research articles and case reports should be arranged and composed as in the following. Title should be brief, explanatory and written in small caps. Explanation(s) about the study should be written as footnotes. Author(s) should be mentioned by their names and surnames; their surnames should be written in capital letters and author(s) title should not be mentioned. Summary should be in Turkish and English, single paragraph and composed of at most about 500 words. Key words should be written in alphabetical order and should not exceed 5 words. Introduction not exceeding two pages should include a short review of the literature related with the subject and in the end paragraph; the aim of the study should be mentioned. Material and Method should be written in an essential and comprehensible manner without getting into details. Subtopics should be mentioned first in bold and after in italic type. Findings should be shortly explained and data should not be repeated within the text. Legends should be indicated at the top of each table, whereas should be indicated at the bottom of each figure and print. Vertical lines are not allowed in tables. Discussion and Conclusion must include the evaluation and comparison of results with other researchers’ findings. The study’s contributions to the existing literature should also be explained briefly. Acknowledgements must be indicated before references if necessary. References should be listed alphabetically and chronologically by numbers. In the body of text, reference must be shown by author’s surname and list number or only by list number within parenthesis. If there is more than one reference that refers to the same issue, these should be arranged by smallest to biggest reference list numbers at the end of sentence. If the reference is more than two authors, the surname of the first author should be written and other authors should be mentioned with the abbreviation of “et al.”. For the abbreviation of journals, the latest edition of the “Periodical Title Abbreviations: By Abbreviation” should be taken as basis. If the author(s) have more than one publication within the same year, besides the publication date, it should be mentioned as “a” and “b” in the list of references. The writing of the references and their alignment should be as in the following examples. For articles: Dubey JP, Lindsay DS, Anderson ML, Davis SW, Shen SK, (1992). Induced transplacental transmission of N. caninum in cattle. J Am Vet Med Ass. 201, 709-713. For books: Fleiss Jl, (1981). Statistical methods for rates and proportions. Second edition. New York: John Willey and Sons, p.103. For edited books: Balows A, Hausler WJ, Herramann Kl, eds., (1990). Manual of Clinical Microbiology. Fifth edition. Washington DC: IRL Press, p.37. For chapter in edited books: Bahk J, Marth EH, (1990). Listeriosis and Listeria monocytogenes. Cliver DD. eds. Foodborne Disease. Academic press Inc, San Diego. p.248-256. For congress papers: Çetindağ M, (1994). Pronoprymna ventricosa, a new digenic trematoda from the Alosa fallax in Turkey. Eighth International Congress of Parasitology (ICOPA VIII), October, 10-14, İzmirTurkey. For dissertations: Aksoy E, (1997). Sığır Vebası hastalığının histolojik ve İmmunoperoksidaz yöntemle tanısı üzerine çalışmalar. PhD Thesis, Ankara University Institute of Health Sciences, Ankara. Corresponding address, in multiple-author studies, as a correspondence address, only one of the authors’ name/surname, address and e-mail should be mentioned at the end. 7. Genus and species names in Latin should be written in italic. All measures should be given according to the SI (Systeme Internationale) units. 8. The articles that are sent to be published in the journal should be sent with a covering letter and “Publication Rights Transfer Agreement” signed by all of the authors. The selected articles for the publication, and if asked for, the decision of the editorial committee concerning the publication, are declared to the article’s author/ authors. 9. The wording of “Ethical Commission Permission is obtained” should appear in scientific studies based on animal experiments, which will be published in the Journal of Etlik Veterinary Microbiology. 10. As the edition of the sent articles are done in accordance with the original text, all responsibility of the articles bear on the authors. 11. Researches that aim at comparisons of the products with their commercial names are out of the journal’s theme scope. 12. The trademarks of materials and products that are subject of the research should not be mentioned. 13. If the research is supported by a foundation, name of the foundation and project number must be mentioned. 14. The articles that are sent to the journal are published in line with their coming date. 15. Unpublished papers are not returned to their author. VIII Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors Yayın Hakkı Devri Sözleşmesi Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi - Ankara Aşağıda başlığı bulunan ve yazarları belirtilen makalenin tüm sorumluluğu Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi Yayın Komisyonu Başkanlığı’na ulaşıncaya kadar yazar/larına aittir. Yayının adı: ...................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................... Yazar/ların ad/ları: ........................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................... Aşağıda isim ve imzaları bulunan yazarlar; yayınlamak üzere gönderdikleri makalenin orijinal olduğunu, daha önce başka bir dergiye yayınlanmak üzere gönderilmediğini ve kısmen ya da tamamen yayınlanmadığını, gerekli düzeltmelerle birlikte her türlü yayın hakkının, yazının yayımlanmasından sonra Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi’ne devrettiklerini kabul ederler. Yayımlanmak üzere gönderilen bu makalenin tüm sorumluluğunu da yazar/lar üstlenmektedir. Yukarıdaki makalenin tüm hakları Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi’ne devredilmiştir. Yazar ad/ları İmza Tarih .......................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................... Yazışma Adresi: ............................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................... Copyright Release Journal of Etlik Veterinary Microbiology Ankara - TURKEY The undersigned authors release Journal of Etlik Veterinary Microbiology from all responsibility concerning the manuscript entitled; Title of paper: . ................................................................................................................................................. .......................................................................................................................................................................... Authors names: ................................................................................................................................................ .......................................................................................................................................................................... Upon its submission to the publishing commission of the Journal of Etlik Veterinary Microbiology. The undersigned author/s warrant that the article is original, is not under consideration by another journal, has not been previously published or that if has been published in whole or in part, any permission necessary to publish it in the above mentioned journal has been obtained and provided to the Journal of Etlik Veterinary Microbiology. We sign for and accept responsibility for releasing this material. Copyright to the above article is hereby transferred to the Journal of Etlik Veterinary Microbiology, effective upon acceptance for publication. To be signed by all author/s Authors names Signature Date .......................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................... Correspondence Address: ................................................................................................................................ .......................................................................................................................................................................... Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 2014; 25 (1): 1-5 Araştırma Makalesi / Research Article ELISA ve fekal bakteriyoskopi ile sığırlarda Paratuberküloz prevalansının belirlenmesi A.Ebru BORUM1, Sertan ÇATIK2, Zafer MECİTOĞLU2, Gülşah DEMİR2, Mihriban ÜLGEN3, Sezgin ŞENTÜRK2 1 Balıkesir Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Balıkesir 2 Uludağ Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Bursa 3 Uludağ Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Bursa Geliş Tarihi / Received: 05.02.2014, Kabul Tarihi / Accepted: 15.03.2014 Özet: Bu çalışmada Afyon ve civarındaki çiftliklerden 4-8 yaş arasındaki 305 Holstein Fresian sütçü sığırlar kullanılmıştır. Bu sığırların iki tanesinde kronik diare şikayeti mevcuttu ve yapılan tedaviye cevap vermemiştir. Sürüdeki diğer sığırlarda klinik inceleme yapılmış, hematolojik parametrelere bakılmış, teşhis amaçlı dışkı ve kan serumu örnekleri alınmıştır. Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis (MAP) serum örneklerinde ELISA yöntemi kullanılarak tespit edildi. Süt sığırlannda paratuberküloz’un prevalansı, dışkı örneklerinde; Ziehl-Neelsen boyama ile %4.59, ELISA testi ile ise %31.80 oranında pozitif tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: ELISA, Paratüberküloz, Ziehl Neelsen Boyama. Detection of bovine Partuberculosis with ELISA and fecal examination Summary: In this study, 305 between 4-8 years on a farm in Holstein Fresian dairy cows in Afyon were used. In two of these animals with chronic diarrhea were present and cows did not respond to treatment. Clinical studies, hematological parameters were determined, and blood serum and fecal samples were taken in other cattle in the herd. Mycobacterium avium subsp. Paratuberculosis (MAP) in serum samples was determined using ELISA. The prevalence of paratuberculosis in dairy cows, Ziehl-Neelsen staining with 4.59% in fecal samples, 31.80% positive by the ELISA test were determined. Key words: ELISA, Paratuberculosis, Ziehl Neelsen Staining. Giriş Paratüberküloz ya da Johne’s Hastalığı Mycobacterium avium subsp. Paratuberculosis (MAP) sebep olduğu kronik, granülomatöz enteritis ile seyreden oldukça bulaşıcı bir enfeksiyondur. Hastalık kronik diare, zayıflama, ileri kaşeksi, süt verimi ve döl veriminde düşme ve ölümlere sebep olan teşhis, tedavi, koruma ve kontrol programlarındaki giderler nedeniyle önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Özellikle sütçü sığırlar başta olmak üzere birçok evcil ve yabani ruminantlar ile geyik, tavşan gibi diğer hayvanları da etkilemektedir [1,7,13,15,23]. Klinik olarak hasta ve asemptomatik hayvanlar hastalığın primer kaynağıdır [13]. Hastalık fekal-oral yol ile bulaşır. İnfekte hayvanlardan süt ve kolostrum, dışkı ile kirlenmiş sular ve yemler, plasenta, semen ve intrauterin yol ile vertikal bulaşma görülebilir. Hayvanların kalabalık olması ve hijyen koşullarının yetersiz olması hastalığın yayılmasında etkilidir. MAP’ın çevre koşullarına dirençli olması da hastalığın yayılmasında oldukça önemlidir [13,14,28,31]. Hastalığın inkubasyon süresi oldukça uzundur. Hayvan erken dönemde etkeni alsa da dışkı ile saçılımı ve klinik bulguların ortaya çıkması 2-4 yaşında görülür. Hayvan uzun bir subklinik dönem geçirir ve yavaş yayılır. Bu dönem etkenin etrafa saçılması açısından önemlidir. Hastalık üç dönem şeklinde görülür. Birinci dönem asemptomatik dönemdir. Bu dönemde dışkıda patojen görülmez, Takip eden 2. Dönemde dışkıda patojen bulunur, ancak hastalık asemptomatiktir. Üçüncü dönemde ise hem dışkıda etken görülür hem de semptomlar görülmeye başlar [2,9,13,18]. MAP insanlardaki Crohn’s hastalığının olası sebeplerinden Yazışma adresi / Correspondence: A.Ebru Borum, Balıkesir Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Balıkesir, Türkiye E-posta: [email protected] 2 Borum AE ve ark. ELISA ve fekal bakteriyoskopi ile sığırlarda Paratuberküloz prevalansının belirlenmesi bir olması nedeniyle zoonotik önem taşımaktadır [6, 9,11,17,29]. Klinik dönemde semptomlar, anamnez ve nekropsi bulguları ile teşhis koyulabilir. Hastalığın özellikle subklinik dönemde teşhisi etken saçılımı nedeniyle oldukça önemlidir. Etkenin teşhis edilmesinde birçok test yöntemi mevcuttur. Ancak bu testlerin spesifikliği ve sensitivitesi, hayvanın yaşı ve hastalık dönemlerindeki farklılıklardan dolayı farklılıklar gösterir. Bu durum etkenin teşhisinde önemli problemlere sebep olmaktadır. Hastalığın teşhisinde “gold standart” olarak bildirilen yöntem dışkıdan kültür yapılıp mikroorganizmanın üretilmesidir. Ancak hastalığın erken dönemlerinde dışkıyla saçılım olmaması ya da saçılımın aralıklı olması gibi nedenlerden dolayı diğer testler ile desteklenmelidir. MAP’ın teşhisinde Ziehl Neelsen Boyama, fekal kültür, Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR), ELISA, barsaklardaki anatomohistopatolojik incelemeler, komplement fikzasyon (CF), Agar Jel Immunodifüzyon (AGID), Flow Sitometri, İntradermal Deri testi, In situ Hibridizasyon testleri kullanılabilir [9,11,13,16,18,27]. Bu çalışma sığırlarda subklinik paratüberküloz infeksiyonlarının ELISA ve fekal bakteriyoskopi ile prevalansını belirlemek ve iki testin duyarlılığını karşılaştırmak amaçlanmıştır. Materyal ve Metot Bu çalışmada Afyon ve çevresindeki Holstein Friesian farklı sütçü sığır çiftliklerinden 4-8 yaş arasında 305 hayvan kullanıldı. Bu hayvanların bulunduğu çiftliklerden birinde önceki aylarda iki tanesinin kronik diyare ve tedaviye cevap vermeme sonucu kesime gönderilmiş olduğu bilgisi alındı. Hayvanlara klinik muayene yapıldı. Kan ve dışkı örnekleri alındı. Plastik eldiven ile rektumdan taze dışkı örnekleri alınarak plastik kaplara konuldu. Her inekten bir dışkı örneği alındı. +4°C’de hemen laboratuvara ulaştırıldı. Taze dışkıdan steril distile su kullanılarak direkt smear hazırlandı. Havada kurutuldu ve Ziehl-Neelsen boyama yöntemi ile boyanarak 100’lük objektifte incelendi [8,21,24]. Sonuçlar aside dirençli bakteri skor (AFB scorin) kriterine göre değerlendirildi. En az 100 mikroskop sahası tarandı ve skorlandı (Tablo 1) [10]. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Tablo 1. Acid Fast Bacili Skorlama Kriteri (AFB Scorin) Değerlendirme Sonuç Mikroskop sahasında asidorezistans bakteri yok Negatif Sahada 1-9 adet asidorezistans bakteri Şüpheli Sahada 10-99 adet asidorezistans bakteri Pozitif 305 hayvandan ELISA testi için antikoagulansız 10 ml.’lik tüplere (Hema&Tube®, Turkey) örnekler alındı. Kan örnekleri 3000 rpm’de 20 dakika santrifüj edildi, serumları hemen ayrılarak test edilene kadar -20 °C’de saklandı. Hemolizli serumlar test dışı bırakıldı [2,11,24]. ELISA testi ELISA kiti (Para-TB-Ab, Svanovir®, Svanova Biotech AB Inc., Sweden) üretici protokolüne uygun olarak yapıldı. Sonuçlar, bireysel örnek yorumlanması; Sample/ Positive (S/P), Percent Positive (PP) değerine göre değerlendirildi. PP≤31, negatif, PP 32-52 şüpheli, test tekrarı, PP≥53 pozitif olarak değerlendirildi. Ayrıca pozitif ve negatif kontrol serumları da çalışıldı. Tüm serumlar çift çalışıldı. Optik dansimetre 450 nm.’lik mikroplate photometresiyle ölçüldü. Bulgular Yaşları 4-7 arasında değişen 305 süt sığırından alınan dışkı örneklerinde, Acid Fast Scorin kriterlerine göre 14 hayvan pozitif, 118 hayvan şüpheli, 173 hayvan ise negatif bulunmuştur. Serum örneklerinde yapılan paratüberküloz incelemesinde ise ELISA ile 97 örnek pozitif, 119 örnek şüpheli, 89 örnek ise negatif bulunmuştur. ELISA ve dışkıdan bakteriyoskopi sonuçları arasında farklılıklar ortaya çıkmıştır. Sonuçlar Tablo 2’de gösterilmektedir. Tablo 2. Çalışmamızda elde edilen ELISA ve Dışkı Bakteriyoskopi Sonuçları ELISA sonuç Dışkı bakteriyoskopi sonuç Numune sayısı Pozitif Pozitif 14 Pozitif Şüpheli 43 Pozitif Negatif 40 Şüpheli Şüpheli 78 Şüpheli Negatif 41 Negatif Negatif 89 Toplam www.etlikvet.gov.tr 305 Cilt 25, Sayı 1, 2014, 1-5 Borum AE ve ark. ELISA ve fekal bakteriyoskopi ile sığırlarda Paratuberküloz prevalansının belirlenmesi Dışkı bakısı sonuçlarına göre prevalans %4.59, ELISA sonuçlarına göre ise %31.80 olarak saptanmıştır. Tartışma ve Sonuç Paratüberküloz uzun bir inkubasyon süresine ve subklinik döneme sahiptir. Bu dönemde hayvanlar klinik olarak herhangi bir semptom göstermemesine rağmen etkeni dışkı, süt ve kolostrumları ile sürekli çevreye yaymaktadır. Önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Hastalığın yayılmasını engellemek özellikle bu dönemde oldukça önemlidir [2,15,20,30]. Dışkıdan direkt bakteriyoskopi hızlı, kolay ve ekonomik olmasına rağmen hastalığın evrelerinde dışkıyla MAP saçımının farklılık göstermesi ya da aralıklı olmaması teşhiste yanılmalara sebep olacaktır. Dışkıdan kültür yapılması “gold standart” kabul edilse de saçımın aralıklı olması, inkubasyon süresinin uzun olması, spesifik besiyeri ihtiyacı ve kontaminasyon riski gibi dezavantajları vardır [13,18]. ELISA testi genellikle uluslararası alanda güvenilir bir test kabul edilmektedir. Biz de çalışmamızda ELISA ve dışkı bakısını birlikte kullandık. Genellikle paratüberkülozis seroprevalans çalışmalarında ELISA testi uygulanmaktadır. Paratüberküloz konusunda Türkiye’de birtakım sınırlı çalışmalar yapılmıştır. Uşak ilinde Yıldırım ve Civelek [30] tarafından yapılan süt ve dışkı örneklerinde yapılan bir çalışmada Ziehl-Neelsen (ZN) boyama, Outer PZR, Nested PZR ve bakteriyolojik kültür yöntemleri uygulanmış ve prevalans dışkı örneklerinde sırasıyla %17, %9.5, %20 ve %4, süt örneklerinde ise sırasıyla %15.5, %5.5, %17.5 ve %2.5 olarak tespit edilmiştir. Makav ve Gökçe [15] tarafından yapılan bir çalışmada Kars yöresinde prevalans ELISA ile %3.5 olarak belirlenmiştir. Burdur’da yapılan bir çalışmada ELISA testi ile prevalans %6.2 bulunmuştur [20]. Yurt dışında da bu konuda birçok çalışma yapılmıştır. Avustralya’da yapılan bir çalışmada sığırlarda ELISA ile en yüksek prevalans 6 yaşlı sığırlarda % 2.84 olarak bulunmuştur [12]. Arjantin’de sütçü sığırlarda yapılan bir çalışmada ise ELISA ile pozitiflik % 41.6 olarak saptanmıştır [21]. Singh ve arkadaşları tarafından bufalo ve sığırlarda yapılan bir çalışmada ELISA çalışmasında seropozitiflik sırasıyla %28.6 ve %29.8 Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 3 olarak bulunmuştur [26]. Rajukumar ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada dışkı incelemesi ile pozitif saptanan 22 hayvanın 18’i ELISA ile pozitif, pozitif saptanmayan 32 hayvanın ise 3 tanesi pozitif saptanmıştır [22]. Bizim çalışmamızda dışkı da Ziehl Neelsen boyama ile 14 (%4.59) pozitiflik saptanırken, ELISA ile 97 (%31.8) pozitiflik saptanmıştır. Araştırmalardan da anlaşılabileceği gibi elde edilen sonuçlar bizim çalışmamız ve elde ettiğimiz oranla paralellik göstermektedir. ELISA ile saptadığımız oranın dışkıdan daha yüksek olması ve dışkıda negatif ya da şüpheli olayların ELISA ile pozitif çıkması, dışkı ile MAP’ın saçılımının dönemler halinde olması ve numune alındığında bu saçılımın olmamasından kaynaklanabilmektedir [3,4,12,13,18,19]. ELISA, kültür ve süt ya da dışkıdan direkt bakteriyoskopi yöntemlerine göre daha ekonomik ve hızlı olmasının yanında çok sayıda numunenin çalışılmasını sağlamaktadır. PZR hızlı sonuç vermesi ve ekonomik olmasına rağmen ELISA yöntemine göre daha zor uygulanmaktadır [13,18,21]. Yapılan bir çalışmada paratüberkülozisin teşhisi için ELISA’nın , deri testi, dışkı kültürü ile PZR yöntemlerine yakın güvenilir ve duyarlılıkta olduğunu bildirmiştir [25]. Son yıllarda ticari ELISA kitlerinin sensitivitesi %74 ve spesifitesi %99’ a kadar yükselmiştir [15,19,20]. ELISA testi ayrıca 2 yaş üzerindeki hayvanlar için daha spesifik ve duyarlıdır [15,20]. Çalışmamızda kullandığımız hayvanlar 4-8 yaş arasında olması nedeniyle prevalansımız yüksek çıkmıştır. Paratüberkülozun tanısında birçok yöntem bulunmaktadır. Dışkıdan bakteriyel kültür, fekal örneklerden PCR uygulaması, serum ya da süte ELISA uygulaması, biyopsi örneklerinin değerlendirilmesi ve nekropsi tanıda önemli testlerdendir. Çalışmalarda bu testlerin sensitivite ve spesifiteleri sırasıyla %60-%99, %30-%99, %30-%99, %90%100 ve %100-%100 olarak bildirilmiştir [5,13,18]. Sonuç olarak Paratüberküloz subklinik infeksiyon döneminin uzun süreli olması ve bu dönemde bulaşma olması nedeniyle teşhisinin zamanında ve erken yapılması oldukça önemlidir. Subklinik infekte hayvanlar diğer hayvanlar ve yavrular için ciddi bir enfeksiyon kaynağıdır. Aynı zamanda zoonoz olma durumu söz konusu olduğu için insan sağlığı için www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 1-5 4 Borum AE ve ark. ELISA ve fekal bakteriyoskopi ile sığırlarda Paratuberküloz prevalansının belirlenmesi de teşhis önemlidir. Bu nedenle tek bir teşhis yöntemi ile değil birkaç teşhis yöntemi ile sonuçlar desteklenmelidir. Bizim çalışmamızda ELISA sonuçlarına göre hastalığın prevalansı yüksek çıkmıştır. Türkiye’de paratüberkülozis ve teşhisi ekonomik olarak oldukça önemlidir ve bu konuda erken, güvenilir ve hızlı teşhis yapılabilecek yöntemler uygulanarak hastalıkla mücadele, korunma ve kontrol çalışmaları yapılmasına ihtiyaç vardır. Kaynaklar 1. Abendan N, Sevilla IA, Prieto JM , Garrido JM, Juste RA, Alonso-Hearn M, (2013). Mycobacterium aviumsubspeciesparatuberculosis isolates from sheep and goats Show reduced persistence in bovine macrophages than cattle,bison, deer and wild boar strains regardless of genotype. Vet Microbiol. 163, 325-334. 2. Antognoli MC, Hirst HL, Garry FB, Salman MD, (2007). Immune Response to and Faecal Shedding of Mycobacterium avium ssp. paratuberculosis in Young Dairy Calves, and the Association Between Test Results in the Calves and the Infection Status of their Dams. Zoonoses Public Hlth . 54, 152-159. 3. Collins MT, and Sockett DC, (1993a). Accuracy and economics of USDA-Licensed enzyme-linked immunosorbent assay for bovine paratuberculosis. J Am Vet Med Assoc. 203, 1456-1463. 4. Collins MT, Sockett DC, Ridge F, (1993b). Evaluation of a commercial enzyme-linked immunosorbent assay for Johne’s disease. J Clin Microbiol. 5, 52-55. 5. Collins MT, Gardner IA, Garry FB, Roussel AJ, Wells JS, (2006). Consensus recommendations on diagnostic testing for the detection of paratuberculosis in cattle in the United States. JAVMA-J AM VET MED A 229(12), 1912-1919. 6. Çetinkaya B, Erdoğan HM, Morgan KL, (1997). Risk factors for Bovine Paratuberculosis. II. The multiple analysis of risk ractors for Bovine Paratuberculosis. Turk J Vet Anim Sci. 21, 303-306. 7. Çetinkaya B, Muz A, Ertaş HB, Öngör H, Sezen İY, Gülcü HB, (2000). Süt ineklerinde Paratüberküloz Prevalansının Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) ile Saptanması. Turk J Vet Anim Sci. 24, 371-379. 8. De Kantor IN, Weyer KE, (2004). 1998-last update,laboratory services in tuberculosis control, part II. 9. Dieguez FJ, Gonzalez AM, Menendez S, Vilara MJ, Sanjuana ML, Yus E, Arnai I, (2009). Evaluation of four commercial serum ELISAs for detection of Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis infection in dairy cows. Vet J. 180(2), 2231-235. 10. Fujiki A, (2001). Direct smear examination. In: TB Bacteriology Examination to Stop TB. The Research Institute of Tuberculosis, ed. Fujiki A, Japan International Cooperation Agency JINNOU Co. 7. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 11. Garcia RR, Perez-de-la-Lastra JM, Vicente J, RuizFons F, Garrido JM, Gortazar C, (2008). Large-scale ELISA testing of Spanish red deer for paratuberculosis. Vet Immunol Immunopathol.124, 75-81. 12. Gasteiner J, Wenzli H, Fuchs K, Jark U, Baumgartner W, (1999). Serological Cross-sectional Study of Paratuberculosis in Cattle in Austria . J Vet Med. B 46, 457-466. 13. Gilardoni LR, Paolıcchi FA, Mundo SL. (2012). Bovine paratuberculosis: a review of the advantages and disadvantages of different diagnostic tests. Rev Argent Microbiol. 44, 201-215. 14. Lambeth C, Reddacliff LA, Windsor P, Abbott KA, MacGregor H, Whittington RJ, (2004). Intrauterin and transmammary transmission of Mycobacterium avium subsp.paratuberculosis in sheep. Aust Vet J. 82, 504-508. 15. Makav M, Gökçe E, (2013). Kars Yöresi Sığırlarında Subklinik Paratuberkülozun Seroprevalansı. Kafkas Univ Vet Fak Derg. 19 (5), 913-916. 16. Mura M, Bull TJ, Evans H, Sidi-Boumedine K, McMinn L, Rhodes G, Pickup R, Hermon-Taylor J, (2006). Replication and long-term persistence of bovine and human strains of Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis within Acanthamoeba polyphaga. Applied Environ Microbiol 72, 854-859. 17. Naser SA, Ghobrial G, Romero C, Valentine JF, (2004). Culture of Mycobacterium avium subspecies paratuberculosis from the blood of patients with Crohn’s disease. Lancet 364, 1039-1044. 18. Nielsen SS, Toft N, (2008a). Ante mortem diagnosis of paratuberculosis: A review of accuracies of ELISA, interferon-ɣ assay and faecal culture techniques. Vet Microbiol. 129, 217-235. 19. Nielsen SS, (2008b). Transitions in diagnostic tests used for detection of Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis. Vet Microbiol. 132, 274-282. 20. Öztürk D, Pehlivanoğlu F, Tok AA, Günlü S, Güldali Y, Türütoğlu H, (2010). Seroprevalence of paratuberculosis in the Burdur province (Turkey), in dairy cattle using the enzyme linked immunosorbent assay (ELISA). Israel J Vet Med. 65, 53-57. 21. Paolicchi A, Zumarraga MJ, Gioffre A., Zamorano P, Morsella C, Verna1A, Cataldi A, Alito A, Romano M, (2003). Application of Different Methods for the Diagnosis of Paratuberculosis in a Dairy Cattle Herd in Argentina. J Vet Med. B 50, 20-26. 22. Rajukumar K, Tripathi BN, Kurade NP, Parihar NS, (2001). An Enzyme -liınked Immunosorbent Assay using Immuno affinity-purified Antigen in the Diagnosis of Caprine Paratuberculosis and Its Comparision with Conventional ELISA. Vet Res Commun. 25, 539-553. 23. Senturk S, Metcitoglu Z, Ulgen M, Borum E, Temizel E, Kasap S, (2009). Evaluation of serum iron and iron binding capacity in cows with paratuberculosis Tierarztl Prax. 6,375-378. www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 1-5 Borum AE ve ark. ELISA ve fekal bakteriyoskopi ile sığırlarda Paratuberküloz prevalansının belirlenmesi 24. Shahmoradi AH, Arefpajohi Reza, Tadayon K, Mosavari N, (2008). Paratuberculosis in Holstein-Friesian cattle farms in Central Iran Trop Anim Health Prod 40, 169-173. 25. Shin SJ, Cho D, Collins MT, (2008). Diagnosis of bovine paratuberculosis by a novel enzyme-linked imunosorbent assay based on early secreted antigens of Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis. Clin Vaccine Immunol, 15, 1277-1281. 26. Singh SV, Singh AV, Singh R, Sharma S, Shuklab N, Misraa S, Singh PK, Sohala JS, Kumar H, Patil PK, Misrad P, Sandhu KS, (2008). Sero-prevalence of Bovine Johne’s disease in buffaloes and cattle population of North India using indigenous ELISA kit based on native Mycobacterium avium subspecies paratuberculosis ‘Bison type’ genotype of goat origin. Comp Immunol Microb. 31, 419-433. 27. Stabel, JR, (1996). Production of gamma-interferon by peripheral blood mononuclear cells: an important diagnos- Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 5 tic tool for detection of subclinical paratuberculosis. J Vet Diagn Invest 8, 345-350. 28. Sweeney RW, Whitlock RH, Rosenberger A, (1992). Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis cultured from milk and suprammamary lymph nodes of infected asyntomatic cows. J Clin Microbiol. 30, 166-71. 29. Uzoigwe JC, Khaitsa ML, Gibbs PS, (2007). Epidemiological evidence for Mycobacterium avium subspecies paratuberculosis as a cause of Crohn’s disease. Epidemiol Infect. 135, 1057-1068. 30. Yıldırım D, Civelek T, (2013). Prevalence of subclinical paratuberculosis in dairy cattle in Uşak Region, Kars Yöresi Sığırlarında Subklinik Paratuberkülozun Seroprevalansı Kafkas Univ Vet Fak Derg. 19 (1), 121-126. 31. Yooa HS, Shin SJ, (2012). Recent research on bovine paratuberculosis in South Korea. Vet Immunol Immunopathol.148, 23-28. www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 1-5 Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 2014; 25 (1): 6-10 Araştırma Makalesi / Research Article Çiğ sütün mikrobiyolojik kalitesi ve lipaz enzim aktivitesinin belirlenmesi Özlem Pelin CAN1, Bahri PATIR2, Mehtap Erşan3, Nazlı ERCAN4, Feride Düğenci3, Elif BULUT3 Cumhuriyet Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Sivas Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Elazığ 3 Cumhuriyet Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, Sivas 4 Cumhuriyet Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı, Sivas 1 2 Geliş Tarihi / Received: 25.09.2013, Kabul Tarihi / Accepted: 22.12.2013 Özet: Sağımdan sonra sütler çoğu zaman büyük işletmeler tarafından hemen kullanılmamakta ve belli bir süre bekletilmektedir. Isı işlemi uygulanmamış sütlerde mikrobiyel aktivite yanında lipaz aktivitesi de artmakta ve kaliteyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu çalışmada yeni sağılmış taze çiğ süt örnekleri, soğuk zincir altında en kısa sürede laboratuvara getirilerek iki gruba (A: 4+ 1 °C’ de muhafaza edilen grup, B: 21+ 1 °C’ de muhafaza edilen grup) ayrılmıştır. Örnekler muhafaza öncesi (0. saat) ile muhafazanın 2., 4., 6., 8., 12., 24. 48. ve 56. saatlerinde mikrobiyolojik (toplam psikrofil aerob bakteri (TPAB), lipolitik bakteri (LB), laktik asit bakterileri (LAB) ve Pseudomonas spp.) ve kimyasal (lipaz enzim aktivitesi ve pH) açıdan incelenmiştir. Çalışma 6 tekrardan oluşmuştur. Sonuçta mikrobiyel yük her iki grupta (A ve B), 0. saat ile 8. saat arasında hızla artmıştır. Muhafazanın 8. saatinde A ve B grubu örneklerde Lipolitik bakteri sayısı sırasıyla 5 ve 7,7 kob / ml olarak tespit edilmiştir. Pseudomonas spp. sayısı ise muhafaza süresince artış göstermiş, ancak 0-10. saat arasındaki artış daha hızlı olmuştur. Toplam psikrofil aerob bakteri yükü ise A ve B grubu arasında istatistikî olarak en belirgin fark 10. saatte gözlenmiştir (p<0.05). Laktik asit bakteri sayısında A ve B grubu arasında 8. saatten sonra istatistikî olarak daha anlamlı artışlar görülmüştür (p<0.05). Anahtar kelimeler: Çiğ süt, lipaz aktivitesi, mikrobiyolojik kalite. The detection microbiological quality and lipase activity of raw milk Summary: The milk is not immediately use by large enterprises, after milking and certain period of time on hold. The heat treatment not applied milk increase microbial activity also lipase and negative effect to the quality. In this study, the new milking of fresh raw milk samples divided in two groups (A: 4+ 1 °C, B: 21+ 1 °C at storage group) which brought under cold chain. The samples were investigated microbiological (total psychrophile aerobe bacteria (TPAB), lipolitic bacteria (LB), lactic acid bacteria (LAB) and Pseudomonas spp.) and chemical (lipase activity and pH) in storage at hours 2nd, 4th, 6th, 8th, 12th, 24th, 48th ve 56th with before storage (0. hours). The study were repeated at 6 times. The number of hours of group A and B samples, respectively 5 and 7.7 lipolytic bacteria cfu / ml, respectively at 8th hours. Pseudomonas spp. increased number of storage period, but 0-10th between the time the increase was more rapid. The total psychotropic bacterial load statistically most significant difference between groups A and B, at 10th hours (p <0.05). Lactic acid bacteria group A and B showed a statistically significant increase in after 8th hours (p <0.05). Key words: Raw milk, lipase activity, microbiological quality. Giriş Süt, geniş anlamda, bütün memeli hayvanların yavrularından sonra meme bezlerinde oluşturdukları biyolojik sıvı olarak tanımlanır [13]. Süt teknolojisinde ‘’çiğ süt’’ denildiği zaman; süt hayvanının memesinden muntazam aralıklarla ve tam olarak sağılan, sonra soğutulan, içerisinden herhangi bir bileşeni alınmayan veya içerisine herhangi bir madde ilave edilmeyen, işlenmek üzere süt fabrikalarına kabul edilen ve önceden herhangi bir işleme tabi tutulmamış süt anlaşılmaktadır [7]. Aseptik koşullarda sağılan ve hemen analiz edilen sütün mililitresinde birkaç yüz bakteri bulunurken, bir süre beklemiş ve asitliği artmış 1 ml sütteki bakteri sayısı yüz milyonları bulur. Bakteri sayısının artışında, sağılan sütün bekleme süresi ve muhafaza sıcaklığı da büyük rol oynar [7]. Çiğ sütün düşük sıcaklıkta depolanması ile mikrobiyal lipoliz önemli bir hale gelmiştir [10]. Çiğ sütün işleme tabi tutulmadan önce soğuk hava depolarında bekletilmesi gibi süt endüstrisindeki gelişmelerle beraber; yüksek pastörizasyon sıcak- Yazışma adresi / Correspondence: Pelin Can, Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü, Sivas, Türkiye E-posta: [email protected] Can ÖP ve ark. Çiğ sütün mikrobiyolojik kalitesi ve lipaz enzim aktivitesinin belirlenmesi lıklarındaki uygulamalar ve uzun raf ömrü temodurik psikotrofların önemine odaklanılmıştır. Aynı organizma içinde thermodurik ve psikrofilik özelliklerin kombinasyonu süt ürünlerinde bozulmalar için büyük bir potansiyel gösterir [6]. Çiğ sütte gelişen Psikrotrofik bakteriler sıklıkla ısıya dirençli olan ekstraselüler lipazları üretme kabiliyetindirler. Lipaz aktivitesi pastörizasyon ya da UHT sonrasında süt ve süt ürünlerinde süt dışı tatların gelişimine katkıda bulunurlar. Ekstraselüler lipaz sentezi mekanizması ve bu bakteri tipinin sekresyonu sıklıkla araştırılmaktadır. Büyüme fazındaki bazı kültür şartları çevresel faktörler (pH, ısı ve havalandırma) ve nütrisyonel faktörler lipaz aktivitesini uyarır [9]. Sağımdan sonra sütler çoğu zaman büyük işletmeler tarafından hemen kullanılmamakta ve belli bir süre bekletilmektedir. Isı işlemi uygulanmamış sütlerde mikrobiyel aktivite yanında lipaz aktivitesi de artmakta ve kaliteyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu çalışma, çiğ süt örneklerinde mikrobiyolojik kalitenin belirlenmesi ve çiğ sütte bulunan lipaz enzimi ile mikrobiyel gelişme arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot Bu çalışmada, Sivas ilinden ulusal üretim yapan bir çiftlikten sağlıklı görünen 4 sağmal süt ineğine ait 4 adet çiğ süt örneği alınmıştır. Sütü alınan ineklerin meme başı derileri sağım öncesi yıkanmıştır. Süt örnekleri, aseptik koşullarda direkt el sağımı ile Uluslararası Sütçülük Federasyonu (IDF)’nun önerdiği şekilde alınmıştır. Aseptik koşullar altında temin edilen yaklaşık 200 ml süt örnekleri soğuk zincir altında (Ice box, 32 l, Ice pack Frizet Mod. T350) laboratuara getirilmiş ve aynı gün içinde mikrobiyolojik ve kimyasal yönden analiz edilmiştir. Numuneler iki gruba ayrılmıştır. Birinci grup (A) 4+ 1°C’de muhafaza edilen grup, ikinci grup (B) ise 21+ 1°C’de muhafaza edilen gruptur. Örnekler muhafaza öncesi (0. saat) ile muhafazanın 2., 4., 6., 8., 12., 24., 48. ve 56. saatlerinde mikrobiyolojik ve kimyasal aktivite açısından incelenmiştir. Mikrobiyolojik olarak toplam psikrofil aerob bakteri (TPAB), lipolitik bakteri (LB), laktik asit bakterileri (LAB) ve Pseudomonas spp., kimyasal olarak lipaz enzim aktivitesi ve pH yönünden bakılmıştır. Çalışma 6 kez tekrar edilmiştir. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 7 Mikrobiyolojik analizler: Mikrobiyolojik analizler için, süt örnekleri bir parçalayıcının (Stomacher 400) özel torbasında 25 mL konulmuş ve üzerine steril %0.1’lik peptonlu sudan 225 mL ilave edilerek homojen hale getirilmiştir. Böylece örneğin 10-1 (1/10)’lik dilüsyonu hazırlanmıştır. Örneklerin her seyreltisinden 1’er ml kullanılarak iki seri halinde plak dökme metoduyla ekimleri yapılarak inkübasyon süresi sonunda 30-300 koloni içeren plaklar değerlendirilmiştir. Toplam aerob psikrofil bakteri sayımı için Plate Count Agar (PCA) (7±1°C’de 7 gün), toplam lipolitik bakteri sayımı için Trybutyrin agar (TA) (30±1°C’de 3 gün), Laktik asit bakteri sayımı için M17 Agar (30±1°C’de 48-72 saat) , Pseudomanas spp. sayımları için Psedomonas Agar Base (PA) (25±1°C’de 72 saat) kullanılmıştır. Kimyasal analizler: Örneklerin pH değerleri pH metre ile ölçülmüştür. Lipaz enzim aktivitesi ise kültür süzüntüsünden substrat olarak p-nitrofenilpalmitat (pNPP) [16] kullanarak spektrofotometrik yöntemle belirlendi. Substrat solusyonu hazırlanırken B solusyonuna (90 ml damıtılmış su içinde eritilmiş, 0.1 g arap zamkı ve 0.4 g Triton X-100), A solusyonu (10 ml propan-2-ol içinde çözülmüş 30mg pNPP) damla damla eklenerek ve karıştırılarak oluşturulmuştur. Substrat solusyonunun pH’sı tris tampon kullanarak 8,5’a ayarlanmıştır. Karışım örnek 9 ml substrat solusyonundan ve 1 ml uygun şekilde seyreltilmiş enzim örneğinden (kültür süzüntüsünden) oluşturulmuştur. Karışım örneği 150 rpm’de çalışan çalkalıyıcıda 37°C’de 30 dakika boyunca inkübe edilmiş ve spektrofotometrede 410 nm’de p-nitrofenol salınımı ölçülmüştür. Bir birim lipaz aktivitesi standart koşullar altında dakikada 1mol p-nitrofenol enzim solusyonunu açığa çıkardığı bulunmuştur [1]. İstatistiksel Analizler: Bu araştırmada, verilerin değerlendirilmesinde varyans analizi (ANOVA) testinden yararlanılmıştır. Ortalamalar, Fisher’in Least Significance Difference (LSD) metoduna göre ayrıştırılmıştır. Analizlerde Linear Regresyon Mix Modeller kullanıldı. Tüm analizlerde önem derecesi α = 0,05 olarak kabul edilmiştir. Bütün analizler Statistical Analysis Sytem (SAS) [11] programından yararlanılarak gerçekleştirilmiştir. www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 6-10 8 Can ÖP ve ark. Çiğ sütün mikrobiyolojik kalitesi ve lipaz enzim aktivitesinin belirlenmesi Bulgular sayısı sırasıyla 5 ve 7,7 kob / ml olarak tespit edilmiştir. Pseudomonas spp. sayısı ise muhafaza süresince artış göstermiş, ancak 0-10. saat arasındaki artış daha hızlı olmuştur. Toplam psikrofil aerob bakteri yükü ise A ve B grubu arasında istatistikî olarak en belirgin fark 10. saatte gözlenmiştir (p<0.05). Laktik asit bakteri sayısı +4°C ve +21°C grubu arasında 8. saatten sonra istatistikî olarak daha anlamlı artışlar görülmüştür (p<0.05). Çiğ süt örneklerinin mikrobiyolojik, kimyasal analiz sonuçları ve sonuçların istatistiksel değerlendirmeleri Tablo 1 ve Tablo 2’de çalışma tekrarlarının ortalama değerleri log10 kob/ml hesaplanarak verilmiştir. Mikrobiyel yük her iki grupta (A ve B), 0. saat ile 8. saat arasında hızla artmıştır. Muhafazanın 8. saatinde A ve B grubu örneklerde Lipolitik bakteri Tablo 1. Çiğ süt örneklerinin mikrobiyolojik analiz bulguları (log10 kob/ml) Bakteri Toplam Psikrofil Aerob Bakteri Pseudomonas Laktik Asit Bakteri Lipolitik Bakteri Gruplar 0 2 4 10 12 24 48 A 2,6y 3,1y 3,4y 3,9y 4,3zy 4,6a,z 4,9z 4,7z 5,1z B 2,6y 2,8y 3,2 zy 3,6 z 3,9 z 3,7b, z 4,1 z 4,3 z 4,6 z A 1,1 1,2 1,2 1,3 1,3 1,6 1,4 1,3 1,5 B 1,1 1,3 1,5 1,4 1,8 2,1 2,3 1,9 2,1 A 2.9 2,9 3,1 3,2 3,1 3,1 B 2,9y 3,1y 3,3y 3,8y 4,1a,y A 2,3x 2,6x 3,2b,x 4,6 b,yx B 2,3x 2,9x 4,6a,y 6,1a,zy y Süre (saat) 6 8 y y 3,3 4,1 b,z 4,9b,z 4,4a,y 4,3a,y 5,6a,z 6,3a,z 5 b,y 5,2 b,y 5,4 b,y 6,3 b,z 6,8 b,z 7,7 a,z 7,9 a,z 8,3 a,z 9,1 a,z 9,8 a,z b,y b,y b,y a,b: aynı sütunda farklı üst simgeyi taşıyanlar istatistiki açıdan farklıdır (p<0.05). x,y,z: aynı satırda farklı üst simgeyi taşıyanlar istatistiki açıdan farklıdır (p<0.05). Muhafaza süresince mikrobiyel aktivitenin seyri göz önüne alındığında, lipaz enziminin değişimi ile bir paralellik gösterdiği, özellikle lipolitik mikroorganizma sayıları ile lipaz aktivitesi arasındaki ilişkinin daha kuvvetli olduğu gözlemlenmiştir. Kimyasal analizlerdeki lipaz enzim aktivitesi de 8. saate kadar yükselmiş ve bundan sonraki saatlerde iniş çıkışlar gözlenmiştir. Muhafazanın 8. saa- tinde A ve B grubu örneklerde lipaz aktivitesi 130,3 U/L ve 248,4 U/L olarak tespit edilmiştir. 0, 2, 4, 6 ve 8. saatlerdeki lipaz aktivitesi +21°C de +4°C ye göre daha yüksek artışı istatistikî olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). pH değerleri ise 8. saate kadar gruplar arasında paralellik göstermiş bu saatten sonra yükselen değerler istatistiksel olarak anlamlı görülmüştür (p<0.05). Tablo 2. Çiğ sütte belirlenen mikroorganizmaların kimyasal analiz bulguları. Lipaz Aktivitesi (U/L) pH Gruplar 0 2 4 A 13,6b,x 58,4 b,y B 35,6a,x 77,06 a,x 132,4 a,y A 6,68 z 6,63 z B 6,68z 6,6z Süre(saat)6-8 10 12 24 48 98,73 b,y 112,2 b,zy 130,3 b,z 122,93 b,z 131,3 b,z 141,2 b,z 156,4 b,z 198,4 a,y 248,4 a,z 250,2 a,z 256,4 a,z 248,4 a,z 256,6 a,z 6,59 z 6,57 z 6,5a, z 6,5a, z 6,2a, zy 6a,y 5,8a,y 6,5z 6,5z 6,2b,z 6b,zy 6b,zy 5,2b,y 4,21b,y a,b: aynı sütunda farklı üst simgeyi taşıyanlar istatistiki açıdan farklıdır (p<0.05). x,y,z: aynı satırda farklı üst simgeyi taşıyanlar istatistiki açıdan farklıdır (p<0.05). Etlik Vet Mikrobiyol Derg, www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 6-10 Can ÖP ve ark. Çiğ sütün mikrobiyolojik kalitesi ve lipaz enzim aktivitesinin belirlenmesi Tartışma ve Sonuç İşlenmiş çiğ sütün içerdiği mikroorganizma sayısı pastörizasyonun başarısı ve süt ürünleri için önemlidir. Yüksek bakteri yoğunluğuna sahip sütlerin işlenmesi güçleşmekte, elde edilen ürünlerin kalitesini de düşürmektedir [14,15]. Çiğ sütün ve sıvı mamullerin muhafaza edildikleri sıcaklık dikkate alındığında psikotrof bakterilerin süt teknolojisinde ne derece önemli oldukları daha iyi anlaşılır [7]. Albenzio ve arkadaşlarının 2001 yılında yapmış oldukları çalışmada peynir üretim aşamasında mezofilik laktobasil üremesinde hem çiğ sütten hem de pastörize sütte artış olduğu gözlenmiştir. Çiğ sütteki 1. gündeki üreme 5,2 bulunurken, yaptığımız çalışmada A grubunda 4,1 ve B grubunda 5,6 sonuçlarıyla paralellik göstermiştir. Lipazlar gliserol ester hidrolazları [EC.3.1.1.3,) olarak bilinir ve esterlerin hidroliz ve sentezini katalizleyen hidrolaz enzim sınıfına aittirler. Hayvansal ve bitkisel yağların normal koşullar altında tersinir hidrolizini katalizleyen enzimlerdir [4,8,17]. Süt lipoprotein lipaz (mLPL) (EC 3.1.1.1.34) süt yağ trigliseritlerinin lipolizinden sorumlu en temel lipolitik ezimdir [3]. Süt ve ürünlerin depolanacağı süreyi belirleyen bu olay lipaz enziminin aktivitesi sonucu oluşmaktadır. Çiğ sütte lipolitik ve psikotrofik bakteri izolasyonu ve identikasyonu çalışmasında 59 izolattan lipaz üretimi titrimetrik metod ile bakılmış, lipaz aktivitesi 8,5- 42 U/ml seviyelerinde bulunmuş, 24 izolatta 21-25 U/ml ve 4 izolatta 30 U/ml’den fazla tespit edilmiştir [6]. Bu çalışmada ise lipaz enzim aktivitesinde 8. saate kadar yükselişi görülmüştür. A ve B grubu örneklerde lipaz aktivitesi 130,3 U/L ve 248,4 U/L olarak tespit edilmiştir. Aynı çalışmada 20 örnekte 5-9/ml lipolitik psikotrofik aktivite bulunmuştur [6]. Bu çalışmada ise lipolitik bakteri sayısı A ve B grubunda 8. saatte sırasıyla 5 ve 7,7 kob / mL olarak tespit edilmiştir. Desmasures ve arkadaşlarının 1997 yılında yapmış oldukları çalışmada yaz ve kış aylarına göre karşılaştırmalı olarak 69 örnekte çiğ sütte toplam bakteri sayısına bakmışlardır. Mikrobiyolojik analiz sonuçlarında lactobacilli 72. saatte 30°C’de kış aylarında 39 örnekte ortalama değer olarak 1,8x102±6,9x102 ml-1, yaz aylarında 28 örnekte 1,8x102±3,0x103 ml-1 olarak bulunmuştur. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 9 Lactococci 39 örnekte 1,8x102±1,2x103ml-1, 30 örnekte 6,9x102±3,6x103ml-1 ise kış ve yaz ayları olmak üzere bulunmuştur. Bu çalışmadaki laktik asit bakteri yükü ise 1.günde A ve B grupları sırasıyla 4,1 ve 5,6 log10 kob/ml, 2. günde ise 4,9 ve 6,3 log10 kob/ml bulunmuştur. Süte karışan Pseudomonas’ların sütte hızla çoğalıp, çeşitli fermentasyonlara, parçalanmalara neden olduğunu ve bu faaliyetler sonucunda sütün renginde kokusunda, yapı ve kıvamında birçok değişiklikler olduğunu göstermektedir [12]. Desmasures ve arkadaşlarının çiğ sütün mikrobiyolojik içeriği ile ilgili olan çalışmasında Pseudomonas çiğ sütte 48-72. saate 22°C’de kış aylarında 27 örnekte 2,0x103±1,2x103 ve yaz aylarında 18 örnekte 1,8x103±1,6x104 ortalama değerleri tespit edilmiştir [5]. Sonuçlar çiğ sütteki mikrobiyolojik aktivite ile lipaz aktivitesi arasında ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Elde edilen bulgulara göre yapılan bu çalışmada muhafaza süresince mikrobiyel aktivitenin seyri göz önüne alındığında, lipaz enziminin değişimi ile bir paralellik gösterdiği, özellikle lipolitik mikroorganizma sayıları ile lipaz aktivitesi arasındaki ilişkinin daha kuvvetli olduğu gözlemlenmiştir. Süt mikroorganizmaların yaşaması ve üremesi için uygun bir ortam oluşturduğundan bu ürünün gerek temin koşullarının gerekse muhafaza koşullarının ne kadar önemli olduğu düşünülemez. Süt ürünlerinin kalitesi, ısıl işlem öncesi çiğ sütteki psikrotrofik flora tarafından salgılanan ısıya dirençli enzimlerden ve süt ürünlerinin soğukta depolanması boyunca gelişen psikrotroflar tarafından üretilen diğer metabolitlerden etkilenir. Sonuç olarak çiğ süt az sayıda bakteri içerse bile sağımdan sonra çevreden çeşitli yollarla bulaşan mikroorganizmaların etkisiyle oldukça kısa sürede bozulur ve insanlarda hastalıklara yol açan birçok patojenin potansiyel kaynağını oluşturur. Kaynaklar 1. Açıkel, Ü., Erşan, M., Sağ Açıkel, Y (2011). The effects of the composition of growth medium and fermentation conditions on the production of lipase by R. Delemar. Turk J Biol. 35: 35-44. 2. Albenzio, M., Corbo, M.R., Rehman, S.U., Fox, P.F., De Angelis, M., Corsetti, A., Sevi, A., Gobbetti, M (2001). Microbiological and biochemical characteristics of www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 6-10 10 Can ÖP ve ark. Çiğ sütün mikrobiyolojik kalitesi ve lipaz enzim aktivitesinin belirlenmesi Canestrato Pugliese cheese made from raw milk, pasteurized mil kor by heating the curd in hot whey. Int J of Food Microbiology. 67: 35-48. 3. Azzara, D., Dimick, P.S (1985). Lipoprotein lipase activity of milk from cows with prolonged subclinical mastitis. J Dairy Sci. 68:3171-3175. 4. Balcao, V.M., Malcata, F.X (1998). Lipase catalyzed modification of milkfat. Biotechnology advances. 16(2):309-341. 5. Desmasures, N., Bazin, F., Gueguen, M (1997). Microbiological composition of raw milk from selected farms in the Camembert region of Normandy. Journal of applied Microbiology. 83: 53-58. 6. Matta, H., Punj, V (1999). Isolation and identification of lipolytic, psychrotrophic, spore forming bacteria from raw milk. Int J of Dairy Technology. 52(2):59-62. 7. Metin, Mustafa (2010). Süt teknolojisi. Sütün bileşimi ve işlenmesi Kitabı. Ege Üniversitesi Basımevi, Bornova, İzmir.9.baskı 8. Öztürk, Banu (2002). Lipaz enzimi: Yapısal özellikleri ve uygulama alanları. Gıda Mühendisliği Dergisi. S:20-23. 9. Perez-Esteban, J., Sanjose, C., Jaspe, A (1997). Lipase activity of pseudomonas fluorescens in cold raw skim milk with different lipid supplements. Folia Microbiol. 42(4): 345-348. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 10. Ray, P.R., Chatterjee, K., Chakraborty, C., Ghatak, P.K (2013). Lipolysis of milk: a review. Int. J. Agric.Sc Vet. Med. 11. Sas: SAS/STAT User’s Guide. Release 6.12. Cary, NC: Statistical Analysis System Institute, Inc. 1996. 12. Şen, A., Halkman, A.K (2006). Çiğ sütte Pseudomonas aeruginosa sayılması için yöntem modifikasyonları üzerine çalışmalar. Orlab on-line Mikrobiyoloji Dergisi. 4(2):2-13. 13. Tekinşen, Cenap (2000). Süt ürünleri teknolojisi. Selçuk Üniversitesi Basımevi, Konya..3. baskı.ISBN:975-956781-7. 14. Uraz, T (1988). Çiğ sütlerin bakteriyolojik niteliklerine göre sınıflandırılması. Gıda dergisi. 13(6): 393-397. 15. Uraz, G., Yücel, N (1998). Çiğ sütlerde koliform grubu mikroorganizmaların dağılımı üzerine bir araştırma. Gıda dergisi. 23(4): 241-245. 16. Wonderwulbecke, T., Kieslich, K., Erdman, H (1992). Comparison of lipases by different assays. Enzyme Microb Technol, 14: 631–639. 17. Zarevucka, M. Olive oil as inductor of microbial lipase. Erişim adresi: http://cdn.intechopen.com/pdfs/27040/ InTechMicrobial_biotechnology_in_olive_oil_industry.pdf www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 6-10 Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 2014, 25 (1): 11-16 Araştırma Makalesi / Research Article Vagococcus salmoninarum, a causative agent of disease in rainbow trout (Oncorhynchus mykiss, Walbaum) broodstocks in the aegean region of Turkey Tansel TANRIKUL1, Meriç Lütfi AVSEVER2, Ertan Emek ONUK3, Behire Işıl DİDİNEN4 Ege University, Fisheries Faculty, Fish Diseases Department, İzmir, Turkey Bornova Veterinary Control Institute, Fish Diseases National Referance Lab., Bacteriology Dept., İzmir, Turkey 3 Ondokuz Mayıs University, Faculty of Veterinary Medicine, Dept. of Aquatic Animal Diseases, Samsun, Turkey 4 Suleyman Demirel University, Egırdır Fisheries Faculty, East Campus, Çünür- Isparta, Turkey 1 2 Geliş Tarihi / Received: 19.11.2013, Kabul Tarihi / Accepted: 22.04.2014 Summary: In a commercial rainbow trout farm located in the Aegean region of Turkey, a disease outbreak with an average mortality of 10% was recorded in rainbow trout broodstocks. The disease symptoms emerged at 10-12°C water temperature after spawning periods. 6 bacterial isolates were obtained from 2 of the clinically infected rainbow trout broodstock. These isolates were observed to be Gram-positive cocobacilli and were identified phenotypically as Vagococcus salmoninarum. Isolates were also confirmed by using a PCR method with V.salmoninarum specific primers. Antibiotic susceptibility of strain VG3 was assessed by the Kirby-Bauer disk diffusion method, and the results showed that it was susceptible amoxycillin, ampicillin, enrofloxacin, norfloxacine, oxolinic acid and florfenicol. V.salmoninarum isolates isolated from different geographical region in Turkey were revealed to be related (0.73) as a result of ERIC-PCR. Key words: Oncorhynchus mykiss, phenotypic, genotypic, characterization, Vagococcus salmoninarum. Türkiye’nin Ege Bölgesindeki gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss, Walbaum) anaçlarında bir hastalık etkeni Vagococcus salmoninarum Özet: Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde yer alan ticari bir alabalık çiftliğinde gökkuşağı alabalığı anaçlarında görülen bir hastalık esnasında ortalama %10 oranında bir ölüm kaydedildi. Hastalık belirtileri yumurtlama sonrası 10-12°C su sıcaklığında görüldü. Klinik olarak enfekte 2 anaç balıktan 6 adet bakteriyel izolat elde edildi. Bu izolatların Gr (+) kokobasil oldukları tespit edildi ve fenotipik olarak Vagococcus salmoninarum olarak teşhis edildi. İzolatlar, aynı zamanda spesifik V. salmoninarum primerleri ile PCR metodu kullanılarak teyit edildi. VG3 suşunun antibiyotik duyarlılığı Kirby-Bauer disk difüzyon metodu ile belirlendi ve amoksisillin, ampisillin, enrofloksasin, norfloksasin, oksolinik asit ve florfenikole duyarlılık gösterdi. Türkiye’de farklı coğrafik bölgelerden izole edilen V. salmoninarum izolatlarının ERIC-PCR sonucuna göre ilişkili olduğu (0.73) görüldü. Anahtar kelimeler: Oncorhynchus mykiss, fenotipik, genotipik, karakterizasyon, Vagococcus salmoninarum. Introduction Turkey’s natural resources and ecological situation is very suitable for aquaculture. Turkey also has a wide variety of freshwater and marine species comprising trout, carp, sea bass, sea bream, turbot, mussel, crayfish, etc. Aquaculture is going to play an increasingly important role in the Turkish economy, as fishery products are the only products of animal origin that can be exported to the EU [17]. There has been a fast increase in the aquaculture production in Turkey with the implementation of scientific and technological modernization. The percentage of aquaculture in total fish production has been rising every year. Rainbow trout are the main cultured freshwater fish species and raceways with floating cages are employed in culture of trout [7]. Turkey has become one of the top trout producing countries in Europe with an annual production of 75 567 tonnes, or 47% of the country’s total aquaculture production [4]. New and emerging fish and shellfish diseases have caused substantial economic and environmental impact in aquaculture [14]. Vagococcosis caused by Vagococcus salmoninarum is an emerging disease of rainbow trout in the European Union, causing mortality rates up to 50% in broodstock during the spawning period with water temperature of 10-12°C [11]. The disease was reported in Yazışma adresi / Correspondence: B.Işıl Didinen, Süleyman Demirel University Fisheries Faculty East Campus 32260 Çünür, Isparta, Türkiye E-posta: [email protected] 12 Tanrıkul T et al. Vagococcus salmoninarum, a causative agent of disease in rainbow trout broodstocks rainbow trout in Australia [13], France [9], Italy [6] and Spain [11,12] and in Atlantic salmon (Salmo salar) and brown trout (Salmo trutta) in Norway. In Turkey, the only vagococcosis infection was reported from rainbow trout farms in the Mediterranean Region by Didinen et al., (2011). Recently, a disease outbreak with mortality of 10% was observed in rainbow trout broodstocks at 12°C water temperature in post spawning periods. The diseased fish had similar clinical symptoms including darkening of skin, hemorrhages on operculum, at the base of fins, in the abdomen and around the mouth, unilateral or bilateral exophthalmia, splenomegaly, anemia in the liver and pericarditis. Thus, we presumed that the trout might be infected by certain bacterial pathogens and we expected to isolate the pathogen from the diseased fish. In this article, we have described the isolation, phenotypic characterization of the pathogenic agent, V. salmoninarum, which caused infection in rainbow trout broodstock. The genetic relationship of this isolate and the V. salmoninarum (isolate) previously identified in Turkey was also determined. Material and Methods For bacteriological examinations, two moribund rainbow trout broodstock (1500-2000 g) from a commercial farm in the Aegean region of Turkey were selected. Sampling was done in March 2012 at which time the water temperature was 12°C. Samples from internal organs, kidney, spleen and liver, were streaked on trypticase soy agar (TSA) supplemented with 5% sheep blood. The plates were incubated for 48 hours at 22±1 °C. After the incubation period, colonies were selected and pure cultures were made. Isolates were identified according to their morphology, physiology and their biochemical and enzymatic properties. Conventional microbiological methods and miniaturizing systems (API 50CH and API 20 STREP) were used for phenotypical characterization of the isolates. Molecular identification of isolates was carried out specific PCR using the oligonucleotide primers of with V. salmoninarum pSal-1 (5’-GTTTTAGCCGCATGGCTGAGATAT-3’) and pSal-2 (5’AGGTGGGAACAGTTACTCTCCCA-3) (Ruiz-Zarzuela et al., 2005). A 25 µl PCR mastermix containing DEPC-treated water, 1xPCR Buffer, 1.5 mM of MgCl2, 0.2 mM of each dNTP’s, 1.0 U Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Taq polymerase, 100 pmol of each primer and 5 µl template DNA was used. Amplification started with an initial denaturation step of 3 min. at 94°C. It was followed by 35 cycles which consisted of a denaturation step for 1 min. at 94°C, primer annealing at 55°C for 1 min, extension at 72°C for 1 min and a final extension at 72°C for 10 min. V. salmoninarum NCIMB 13133 and Lactococcus garviae ATCC 43921 reference strains were used as a positive and negative control respectively. A representative isolate VG3 isolated from kidney of the 6 similar field isolates was tested for its antibiotic-resistance by the Kirby-Bauer disk diffusion method on Mueller-Hinton agar (Oxoid). The antibiotics (Oxoid) were tested including amoxicillin (30 μg), ampicillin (10), enrofloxacin (5 μg), flumequin (30 μg), erythromycin (15 μg), florfenicol (30 μg), norfloxacin (2 μg), oxolinic acid (2 μg), oxytetracycline (30 μg) and trimethoprim-sulphadiazine (25 μg). NCCLS standards were used for the evaluation of the results (NCCLS, 2001). The clonal relationship among the Turkey isolates and the reference strain was determined with ERIC-PCR using the ERIC-2 primer (5’-AAGTAAGTGACTGGGGTGAGCG–3’) which is specific for Enterobacterial repetitive intergenic consensus (ERIC) sequences (Versalovic et al., 1991). The DNA profiles were analyzed with CHEF-DR® III, Quantity One® software (Bio-Rad Laboratories, Hercules, CA). The dendogram analysis was performed according to unweighted-pair group method (UPGMA). The DNA profiles were analyzed with CHEF-DR® III, Quantity One® software (Bio-Rad Laboratories, Hercules, CA). The dendogram analysis was performed according to unweighted-pair group method (UPGMA). Findings Only one type of colony was observed after 48 hours of incubation of each plate. Overall 6 isolates (VG1 to VG6) isolated from the liver, kidney and spleen were restreaked on TSA agar in order to obtain stock cultures. All isolates, which showed similar phenotypical characteristics, were detected as V. salmoninarum in conventional microbiological methods and API systems. The phenotypic characteristics of V. salmoninarum isolates are presented in Table 1 on the basis of conventional methods and www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 11-16 Tanrıkul T et al. Vagococcus salmoninarum, a causative agent of disease in rainbow trout broodstocks API 20 STREP miniaturized systems. Furthermore, all V. salmoninarum field isolates were confirmed 13 by PCR assay using specific primers, giving the expected amplification product of 300 bp (Fig. 1). Table 1. Phenotypical characterization of V. salmoninarum isolates. Test methods V. salmoninarum isolates (VG1- VG6) Characteristics Gram stain Motility Shape Conventional Catalase Methods Oxidase Haemolysis Aesculin hydrolysis Growth in NaCl 6,50% Growth at 10 °C 20 °C 37 °C 42 °C Growth on McConkey agar Sensitivity to O/129 Urease Indole Acid from:O/F ONPG ADH LDH ODC Nitrate reduction H2S Acid from Glucose Mannitol Inositol Sorbitol Rhamnose Sucrose Melibiose Amygdalin Arabinose API 20 STREP Lactose Trehalose Inuline Raffinose Amygdalin Glycogen β-Haemolysis Arbutin Microscope Reactions Test methods Characteristics + API 50 CH Glycerol Erythritol Coccobacilli D-Arabinose L-Arabinose D-Ribose α D-Xylose + L-Xylose D-Adonitol + Methy-βD-xylopyranoside + D-Galactose + D-Glucose D-Fructose D-Mannose + L-Sorbose L-Rhamnose Dulcitol F Inositol D-Mannitol D-Sorbitol Methyl-αD-Mannopyranoside Methyl- αD-Glucopyranoside N-Acetyl glucosamine + Salicin + D-Cellobiose + D-Maltose + D-Lactose + D-Melibiose D-Saccharose + D-Trehalose Inuline D-Melezitose + D-Raffinose Amidon + Glycogene Xylitol Gentiobiose + D-Turanose D-Lyxose D-Tagatose + D-Fucose L-Fucose D-Arabitol L-Arabitol Potasium Gluconate Potasium 2- Ketogluconate Potasium 5 -Ketogluconate Reactions + + + + + + + + + + + - +:Positive, -:Negative. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 11-16 14 Tanrıkul T et al. Vagococcus salmoninarum, a causative agent of disease in rainbow trout broodstocks As a result of the antimicrobial sensitivity test with the representative isolate, sensitive to amoxicillin, ampicillin, enrofloxacin, norfloxacin, oxolinic acid and florfenicol and resistant to flumequin, erythromycin, oxytetracycline and trimethoprimsulphadiazine was observed. The treatment was carried out orally with florfenicol (50 mg/kg body weight) supplemented feed for 10 days. Also, eggs obtained from infected fish were seen to hatch. Discussion and Conclucsion Fig. 1. V. salmoninarum specific PCR, 300 bp. M; 1001000 bp DNA ladder, 1: V. salmoninarum NCIMB 13133, 2: V. salmoninarum field isolate (Aegean region), 3: Lactococcus garviae ATCC 43921, 4: V. salmoninarum field isolate (Mediterranean region). ERIC-PCR revealed different genotypic profiles for two Turkey isolates and the reference V. salmoninarum strain. The isolates were grouped under a unique type and a cluster according to 70% similarity coefficient index. Isolates obtained from Turkey were found to be related to each other (0.73) (Fig. 2). Fig. 2. Genotypic profiles and phylogenetic tree obtained with ERIC PCR 1: V. salmoninarum field isolate (Aegean region), 2: V. salmoninarum field isolate (Mediterranean region), 3: V. salmoninarum NCIMB 13133. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Streptococcosis in fish are defined as a disease complex caused by a few Gram-positive cocci belonging to different genera and species [15]. These infections are classified under 2 groups etiologically such as warm water and cold-water streptococcosis [11,15]. Cold-water streptococcosis is reported to be less widespread than warm water streptococcosis. Cold water streptococcosis caused by V. salmoninarum is an emerging disease of rainbow trout industry in European Union [11]. In Turkey, the only isolation of agent was accomplished in 2011 from a commercial rainbow trout farm in the Mediterranean Region [5]. They reported that the disease has an approximate mortality rate of 55% in the two-month period. Therefore, V. salmoninarum is very important pathogen for rainbow trout. In the present study, the first isolation of V. salmoninarum in the Aegean region, shows that the disease spreads to different geographic regions and will gain importance in the future. Diseased rainbow trout showed darkening of skin, hemorrhages on operculum, at the base of fins, in the abdomen and around the mouth, unilateral or bilateral exophthalmia, splenomegaly, anemia in the liver and pericarditis. Clinical findings were similar to those previously described by Michel et al., 1997, Ruiz-Zarzuela et al., 2005, Didinen et al., 2011. Varying mortality rates observed in different cases are thought to be related to stress factors such as population density, low water quality, photoperiod applications [5]. In our study, the infection has mortality at level of 10%, which was found to be lower than the rates suggested by previous reports in France and Turkey [5,8]. Ruiz-Zarzuela et al., (2005) reported the mortality rates in rainbow trout www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 11-16 Tanrıkul T et al. Vagococcus salmoninarum, a causative agent of disease in rainbow trout broodstocks were between 11-36% during 1999-2001 in Spain. This finding was similar to the present study. Classical microbiological methods and rapid diagnostic kits such as API 20 STREP and API 50 CH are used for the identification of V.salmoniarum isolates [5,8,11]. Phenotypical characterization study has revealed that these isolates have many common biochemical properties but some characteristics show variations among strains. Previous reports have shown that acid production from ribose, sorbitol, L-sorbose, cellobiose, maltose, β-gentiobiose and L-fucose vary among strains [8]. Also, Ruiz-Zarzuela et al., (2005) have declared that catalase, H2S production, growth on MacConkey agar, hippurate hydrolysis, pyrolidonyl arylamidase, α-galactosidase and alkaline phosphatase enzyme production, and acid production from mannitol, sorbitol, lactose, L-arabinose, D-xylose, L-sorbese, rhamnose, inositol, saccharose and melecytose vary among different strains. The V. salmoninarum isolates in this study are observed to have common phenotypical characteristics and these characteristics are found to be similar with other researchers’ findings [8,11] When compared to the V. salmoninarum isolates from the previous study [5], differences in H2S production and in acid production from maltose, saccharose and β-gentibiose were observed. Also, the ability of growth at 37 °C of V. salmoninarum isolates in this study is found to similar to reports by Didinen et al. (2011) and Michel et al., (1997), but different from those of Ruiz-Zarzuela et al. (2005). V. salmoninarum’s resistance to sulphonamides has been reported in the previous studies [5,8,11]. V. salmoninarum were also resistant to trimethoprimsulphadiazine in this study. In addition, Didinen et al., (2011) noted that V. salmoninarum showed resistance to oxytetracycline. The same result was also observed in this study. In the current study V. salmoninarum isolates were sensitive to amoxicillin, ampicillin, enrofloxacin, norfloxacin, oxolinic acid and florfenicol. Didinen et al., (2011) also reported similar results with respect to amoxicillin, ampicillin, enrofloxacin and florfenicol. In contrast, Ruiz-Zarzuela et al., (2005) noted that the majority of V. salmoninarum strains were resistant to amoxicillin and ampicillin. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 15 Ruiz-Zarzuela et al., (2005) have declared that erythromycin and oxytetracycline are effective only in short term treatments that last for 5-7 days and that mortality rate can be lowered after prolonged periods of treatment which can lead to antibiotic resistance. Didinen et al., (2011) reported that V. salmoninarum isolates were susceptible to erythromycin and doxycycline but these antibiotics were found to be in effective during treatment. In this work, florfenicol was found to be effective in vitro and in vivo. Molecular typing is a powerful tool in determining the clonal relations between isolates obtained from different hosts or environment and it provides evidence on common infection routes of pathogenic agents. In the epidemiological analyses of bacteria, several genotyping strategies such as restriction fragment length polymorphism (RFLP), pulsed-field gel electrophoresis (PFGE), randomly amplified polymorphic DNA analysis (RAPD) and repetitive-sequence-based polymerase chain reaction (Rep-PCR) have been used. PFGE is considered to be the best method in typing bacteria but technical hardships and its laborious process create limitations for routine applications. RAPD and RepPCR are fast and easily applicable methods when compared to PFGE [3]. Lately, ERIC PCR has become popular in determining the genetic relations between bacterial fish pathogens [1,3,10]. In this study, genotyping of V. salmoninarum isolates with the ERIC PCR method using the ERIC2 primer was achieved and epidemiological application of this method was found to be possible. Although isolates from Turkey were found to be closely related, genotypic analyses of isolates from other countries are necessary for determining whether these isolates are native. The mortality levels of vagococcosis cases are observed to rise as fish are exposed to stress factors [8]. This fact emphasizes the importance of animal welfare and good husbandry. For this reason, optimum conditions have to be provided during fish production. As V. salmoninarum has the potential to be an emerging fish pathogen, vaccine applications will gain importance in the future for prevention and control purposes. www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 11-16 16 Tanrıkul T et al. Vagococcus salmoninarum, a causative agent of disease in rainbow trout broodstocks References 1. Altun S., Onuk EE, Çiftci A, Büyükekiz AG, Duman M, (2012). Phenotypic, Genotypic Characterization and Antimicrobial Susceptibility Determination of Lactoccous garvieae Strains. Kafkas Univ Vet Fak Derg. 19(3), 375-381. 2. Austin B, Austin DA (2007). Bacterial Fish Pathogens: Diseases of Farmed and Wild Fish, 4th edition, SpringerPraxis, Chichester, UK, p.552. 3. Beaz-Hidalgo R, Lopez-Romalde S, Toranzo AE, Romalde JL, (2008). Polymerase Chain Reaction Amplification of Repetitive Intergenic Consensus and Repetitive Extragenic Palindromic Sequences for Molecular Typing of Pseudomonas anguilliseptica and Aeromonas salmonicida. J Aqua Anim Health. 20, 75-85. 4. FAO. National Aquaculture Sector Overview Turkey. Fisheries and Aquaculture Department. Erişim adresi: http://www.fao.org/fishery/countrysector/naso_turkey/ en#tcN90158, Erişim tarihi:2013 5. Didinen BI, Kubilay A, Diler, O, Ekici S, Onuk EE, Findik A, (2011). First isolation of Vagococcus salmoninarum from cultured rainbow trout (Oncorhynchus mykiss, Walbaum) broodstocks in Turkey. Bull Eur Ass Fish Pathol. 31(6), 235-243. 6. Ghittino, C, Agnetti, F, Panzieri, C, Cabra, S, Colussi, S, Prearo M, (2004). L’ infezione da Vagococcus salmoninarum della trota iridea in Italia. Ittiopatologia 1, 25-33. 7. Harlioglu, AG, (2011). Present status of fisheries in Turkey. Rev Fish Biol Fisher. 21, 667-680. 8. Michel, C., Nougayrede, P., Eldar, A., Sochon, E., de Kinkelin P, (1997). Vagococcus salmoninarum, a bacterium of pathological significance in rainbow trout Oncorhynchus mykiss farming. Dis Aquat Organ. 30, 199-208. 9. NCCLS, (2001). National Committee for Clinical Laboratory Standards of Antimicrobial Susceptibility Testing. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Performance Standards for Antimicrobial Susceptibility Testing. Eleventh Information Supplement. NCCLS document M100-S11 NCCLS, West Walley Road, Suite 1400, Wayne, Pennsylvania 19087-1898 USA. 10. Onuk, EE, Çiftçi, A, Fındık, A, Çiftçi, G, Altun, S, Balta, F, Ozer, S, Coban AY, (2011). Phenotypic and Molecular Characterization of Yersinia ruckeri Isolates from Rainbow Trout (Oncorhynchus mykiss, Walbaum, 1792) in Turkey. Berl Munch Tierarztl Wochensch. 124 (7-8), 320-328. 11. Ruiz-Zarzuela, I, de Blas, I, Girones, O, Ghittino, C, Muzquiz JL, (2005). Isolation of Vagococcus salmoninarum in rainbow trout Oncorhynchus mykiss (Walbaum), broodstocks: characterisation of the pathogen. Vet Res Commun. 29, 553-562. 12. Salogni, C, Perantoni, P, Pitozzi, A, Loris, G, Alborali GL, (2007). Vagococcus salmoninarum: descrizione di un focolaio di malattia in riproduttori di trota iridea (Oncorhynchus mykiss). Ittiopatologia 4, 59-66. 13. Schmidtke, LN and Carson J, (1994). Characteristics of Vagococcus salmoninarum isolated from diseased salmonid fish. J Appl Bacteriol. 77, 229-236. 14. Thrush, MA, Dunn, PL, Peeler EJ, (2012). Monitoring Emerging Diseases of Fish and Shellfish Using Electronic Sources. Transbound Emerg Dis. 59, 385-394. 15. Toranzo, AE, Magarinos, B., Romalde JL, (2005). A review of the main bacterial fish diseases in mariculture systems. Aquaculture 246, 37-61. 16. Versalovic, J, Koeuth, T, Lupski R, (1991). Distribution of repetitive DNA sequences in eubacteria and application to fingerprinting of bacterial genomes. Nucleic Acids Res. 19(24), 6823-6831. 17. Yılmaz, S, Akay, AS, Gumus E, (2008). Fisheries sector in Turkish economy and marketing of fishery products. Akdeniz Univ. Ziraat Fak. Derg. 21, 265-272. www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 11-16 Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 2014, 25 (1): 17-24 Araştırma Makalesi / Research Article 2008-2011 Yılları arasında koyunlarda Brusellozun araştırılması ve önceki yıllarla karşılaştırılması Uğur KÜÇÜKAYAN1, Elçin GÜNAYDIN1, Ufuk ÜLKER1, Hamit Kaan MÜŞTAK2 1 Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü, Yetiştirme Hastalıkları Teşhis Laboratuvarı, Ankara 2 Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Ankara Geliş Tarihi / Received: 05.03.2014, Kabul Tarihi / Accepted: 09.06.2014 Özet: Bu çalışmada, 2008-2011 yılları arasında Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü sorumluluğundaki illerden gelen kan serum örnekleri ve koyun fötal materyaller incelendi. Toplam 1579 koyun serum örneğinin 321 (%20 .32)’i Brucella antikorları yönünden komplement fiksasyon testi ile pozitif bulunurken, bakteriyolojik incelemeye alınan 252 koyun fetus materyalinin 47 (%18.65)’sinde Brucella spp. izole edilmiştir. 2008 yılı ve ardı sıra gelen 3 yıl zarfında, Brucella antikor pozitifliği sırasıyla; %25.10 (59/235), %25.76 (42/163), %21.84 (71/325), %17.40 (149/856) bulundu. Laboratuvarımıza gönderilen koyun fetus materyallerinin bakteriyolojik incelemesi neticesinde, 2008 yılı ve ardı sıra gelen 3 yıl zarfında, Brucella spp. izolasyon oranı ise sırasıyla; %10.93 (7.64), %25.58 (11/43), %21.81 (12/55) ve %18.88 (17/90) olarak bulunmuştur. Elde edilen sonuçların söz konusu yıllar içerisindeki dağılımları, daha önce yapılan 2 retrospektif çalışma ve 2011 surveylans sonuçları ile karşılaştırılarak, bölgede en son koyun Bruselloz durumu konusunda bilgi edinildi. Anahtar kelimeler: Koyun, Brucella, seroloji, fetus, bakteriyoloji. Investigation of sheep Brucellosis between 2008-2011 and comparison of the results with the previous years Summary: In this study, between 2008-2011, the blood serum samples and sheep fetus materials transferred from the provinces under the responsibility of Central Veterinary Control Research Institute were examined. While 321 out of 1579 (20.32%) sheep blood sera were found to be positive by complement fixation test, of the bacteriologically examined sheep fetus materials, Brucella spp. was isolated from the 47 out of 252. In 2008 and subsequent 3 years, Brucella antibody positivity was found to be 25.10% (59/235), 25.76% (42/163), 21.84% (71/325), and 17.40% (149/856), respectively. As a result of the bacteriological examination of sheep fetus materials, in 2008 and subsequent 3 years, Brucella spp. isolation rate was determined as 10.93% (7.64), 25.58% (11/43), 21.81% (12/55), and 18.88% (17/90), respectively. The distribution of the results among the years was compared with the results of 2 retrospective studies and 2011 Brucella Surveillance. As a result, the latest information about sheep Brucellosis was obtained in the region. Key words: Sheep, Brucella, serology, fetus, bacteriology. Giriş Bruselloz, 5 kıtada görülen ve halen birçok gelişmiş ülkede kontrol edilemeyen ciddi bir halk sağlığı problemidir [7]. Özellikle Brucella melitensis’ in neden olduğu Bruselloz, yıllık 500.000’nin üzerinde rapor edilen insan vakası ile dünyada en yaygın görülen zoonozlardan biridir [25]. Massis ve ark. [10], içinde İtalya’nın da bulunduğu birçok ülkede insan Bruselloz vakalarının %99’unun B. melitensis orijinli olduğunu ortaya koymaktadır. Akdeniz kuşağı, Ortadoğu ve orta Asya ülkelerinde, koyun ve keçilerde endemik seyretmekle birlikte [22, 23], Kuzey Amerika, Kuzey Avrupa, Güneydoğu Asya ve Okyanus ülkeleri hastalıktan aridir [13]. Taleski ve ark. [29] B. melitensis’in Makedonya ve Yunanistan’da koyun, keçi ve insanlarda oldukça önemli bir hastalık etkeni olduğunu, Hırvatistan’da koyun keçi ve insanlarda hastalık etkeni olarak sıklıkla karşılaşıldığını rapor etmişlerdir. Hayvan brusellozu, ülkeler arası hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalatını sekteye uğratmakla birlikte, koyun ve keçilerde atık ve infertiliteye neden olmasından dolayı oldukça önemli ekonomik kayıplara yol açmaktadır [1, 7]. Yazışma adresi / Correspondence: Elçin Günaydın, Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Yetiştirme Hastalıkları Teşhis Laboratuvarı, Ankara, Türkiye E-posta: elç[email protected] 18 Küçükkayan U ve ark. Koyunlarda Brusellozun araştırılması Dünya’da koyun-keçilerde yapılan serolojik çalışmalara örnek vermek gerekirse; Špičić ve ark [26], Hırvatistan’da 2008 yılı surveylans sonuçlarını yayınladıkları çalışmalarında 11137 koyun-keçi serum örneğinin %3.3’ünde Brucella pozitifliği tespit ettiklerini bildirmişlerdir. Buna karşın 2007 yılında Japonya’da Brucella yönünden serolojik olarak incelenen 257 koyun serumunun negatif olduğu bulunmuştur [14]. Hindistan’da yapılan bir seroprevalans çalışmasında, rastgele toplanan koyun serumlarında 2010-2012 zaman periyodu içinde %14.4 Brucella prevalansına rastlanırken, entegre çiftliklerde yapılan serolojik incelemede B. melitensis prevalansı %3.23 oranında bulunduğu bildirilmiştir [20]. Ülkemizde koyun brusellozunun seroepidemiyolojisi üzerine yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Şahin ve Yıldız [28] Hatay’da inceledikleri 462 koyunun 155’ini (%33.5) ve 458 keçinin 177’sini (%38.6) seropozitif bulduklarını bildirmişlerdir. Aynı araştırmacılar, atık yapan 72 koyunun 56’sında (%77.8), 157 keçinin 71’inde (%45.2) ve abort yapmayan 390 koyunun 99’unda (%25.4), 301 keçinin 106’sında (%35.2) seropozitiflik tespit ettiklerini belirtmişlerdir. 2004-2006 yılları arasında, Kars yöresinde abort yapmış koyunlarda yapılan bir seroepidemiyolojik çalışmada, 16 farklı çiftlikten toplanan 400 koyun serum örneğinin, 147 (%36.7), 142 (%35.5), 139 (%34.75) ve 135 (%33.75)’inde sırasıyla SAT, RAT, RBPT ve CFT ile seropozitiflik tespit ettiklerini bildirmişlerdir [9]. Koyun brusellozunun konvansiyonel kültürel yöntem ve günümüzde moleküler yöntemlerle teşhisinin yapıldığı pek çok çalışma mevcuttur. Malezya’da yapılan bir çalışmada, 300 keçiden topladıkları vajinal svap örneklerinin 4’ünde B. melitensis izole ve identifiye ettiklerini bildirmişlerdir [3]. Aynı ülkenin batısında yapılan bir diğer çalışmada, 143 seropozitif keçinin 7’sinde B. melitensis izole ve identifiye edildiği raporlanmıştır [6]. Ürdün’de PCR ile incelemek üzere atık hikayesi olan 107 keçi ve 81 koyundan toplanan toplam 250 biyolojik örnekte %41.9’unun Brucella spp. izole edildiği, izole edilen örneklerin 61’inin B. melitensis bulduklarını raporlamışlardır [24]. Ülkemizde B. melitensis’in gerek bakteriyolojik gerekse serolojik incelemesi üzerine çalışmalar çok uzun yıllardır yayınlanmaktadır. [11, 16, 17, 18, 21, 30, 31, 32]. Erdenliğ ve Şen [12], 2000 yılında yaptıkları çalışEtlik Vet Mikrobiyol Derg, malarında, koyunlardan izole ettikleri 78 Brucella izolatının identifikasyonu sonucunda, %88.5’inin B. melitensis biovar 3 ve %11.5 B. melitensis biovar 1 olduğunu bildirmişlerdir. Şahin ve ark. [27]’nın 2004-2006 arasında kuzulama mevsiminde atık fetuslardan topladıkları 84 mide içeriği ve akciğer örneğinin %29.76’sından B. melitensis izole ve identifiye ettiklerini bildirmişlerdir. Buyukcangaz ve ark. [8], ülkemizin kuzey-batısında, kuzulama mevsiminde atık yapan 55 koyunun 21’inde ve 10 keçinin 1’inde B. melitensis izole ve identifiye ettiklerini yayınlamışlardır. Bu çalışmada, 2008-2011 yılları arasında Enstitümüze bağlı değişik illerden Bruselloz şüphesiyle gönderilen koyun kan serumu ve koyun fötal materyallerinde Brusellozun yıllara bağlı dağılımı ve daha önce laboratuvarımız tarafından yapılan retrospektif çalışmalar ve 2011 yılı Brucella surveylans çalışmasının verileri ile bu çalışmada elde edilen sonuçların yıllara bağlı seyrinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve Metot Serum ve Atık Fötal Materyal Örnekleri: 20082011 yılları arasında Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü (VKMAE), Yetiştirme Hastalıkları Teşhis Laboratuvarı’na, Enstitümüz sorumluğundaki illerden (Ankara, Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Kayseri, Yozgat, Çorum, Çankırı, Karabük, Bartın, Bolu, Kastamonu, Eskişehir ve Zonguldak) gönderilen toplam 1579 adet koyun kan serumu ve 252 koyun fötal materyali Brusella yönünden incelenmek üzere gönderildi. Serum ve fötal materyal örneklerine ait ayrıntılı bilgi, tablo 1 ve 2’de sunulmuştur. Rose Bengal Plate Testi (RBPT): Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü (PVKE)’nden temin edilen, RBPT antijeni kullanılıp, RBPT yapıldı [3]. Brucella Serum Aglutinasyon Testi (SAT): PVKE’nden sağlanan, B. abortus S99 suşu ile hazırlanmış tüp aglutinasyon test antijeni kullanıldı. Serumdaki Brucella aglutinasyon derecesi mililitrede IU olarak değerlendirildi. Mililitrede 30 veya daha fazla IU içeren serum pozitif kabul edildi [3]. Komplement Fiksasyon Testi (KFT): PVKE’nden sağlanan KFT antijeni ile yapıldı. www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 17-24 Küçükkayan U ve ark. Koyunlarda Brusellozun araştırılması Serumlardan 20 IKFTU/ml veya daha yukarı titrelerde reaksiyon verenler pozitif kabul edildi [3]. Bakteriyolojik inceleme: Gönderilen koyun fötal materyaller Office International Des Epizooties [4]’a göre incelendi. Bulgular Seroloji sonuçları: 2008-2011 zaman periyodunda, incelenen toplam 1579 serum örneğinin 321 (%20 .32)’i Brucella antikorları yönünden komplement fiksasyon testi ile pozitif bulundu. 2008 yılı ve ardı sıra gelen 3 yıl zarfında, Brucella antikor pozitifliği sırasıyla; %25.10 (59/235), %25.76 (42/163), %21.84 (71/325), %17.40 (149/856) bulundu. Atık yapan koyun serumlarının seroloji ile incelenmesi sonucunda, 2008-2011 arasındaki 4 yıllık periyotta, Ankara için belirlenen oran, %6.03, %25, %0, %1.6; Çankırı için %0, %75, %25.67, %10.72; Çorum için %21.21, %20, %30.07, %22.44 ve Yozgat’ta ise %0, %18.75, %7.69, % 20’dir. Karabük ve Eskişehir illerinden 2008-2010 arasındaki 3 yıllık periyotta Brucella şüpheli serum gönderilmemiş, 2011 yılında ise gönderilen serum örneklerinde, Eskişehir ve Karabük için sırasıyla; %29.95 ve %7.27 oranında pozitiflik tespit edilmiştir. Kayseri ve Kırşehir’den 2009 ve 2011 yıllarında şüpheli serum gönderimi olmamış, 2008 yılında Kayseri’de %9.09, Kırşehir’de %0 oranı bulunurken, 2010’da aynı iller için Brucella pozitif antikor oranı sırasıyla; %22.22 ve %16.66’dır. Zonguldak’tan 2008 ve 2011’de laboratuarımıza şüpheli serum gönderilmezken, 2009 ve 2010’da, gönderilen serum örneklerinin serolojik incelemesi sonucu bulunan oran sırasıyla; %33.33 ve %0’dır. Kastamonu’dan 2010 ve 2011 yıllarında serum örneği yollanmış ve sırasıyla; %15.78 ve %40 pozitiflik tespit edilmiştir. 2011’de Kırıkkale’den gelen numunelerde belirlenen oran; %7.27 iken 2008 ve 2010 yıllarında %0’dır. Bolu’da 2009’da Brucella antikor pozitif serum oranı, %17.30, 2011’de %3.54 bulundu. Nevşehir’den sadece 2008 yılı için numune gönderimi olmuş ve %33.33 pozitiflik tespit edilmiştir (Tablo 1). Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 19 Bakteriyoloji sonuçları: Atık yapan koyunlara ait materyallerden Brucella yönünde yapılan bakteriyolojik inceleme sonucunda; 4 yıl boyunca incelenen toplam 252 materyalin 47 (%18.65)’sinden Brucella spp. izole edildi. Laboratuvarımıza gönderilen atık materyallerinin bakteriyolojik incelemesi neticesinde, 2008 yılı ve ardı sıra gelen 3 yıl zarfında, Brucella spp. izolasyon oranı sırasıyla; %10.93 (7/64), %25.58 (11/43), %21.81 (12/55) ve %18.88 (17/90) olarak bulundu. Atık yapan koyun materyallerinin bakteriyolojik incelemesi sonucunda, 2008 -2011 yıllarını kapsayan 4 yıllık periyotta, sırasıyla; Ankara’da %9.52, %29.16, %12, %20 oranlarında Brucella spp. izole edilirken, Çankırı’da izolasyon oranı %0, %60, %50.00, %0; Bolu için oran %0, % 0, %40, %28.57 ve Eskişehir’de ise %33.33, %12.50, %33.33, % 33.33 olarak tespit edilmiştir. (Tablo 2). Çorum, Kayseri, Kırşehir, Kırıkkale ve Zonguldak’tan 2009 yılında; koyun atık materyali gelmemiş olup, 2008’de gelen materyallerden Brucella spp. izole edilmemiştir. 2010’da ise Çorum’dan gelen 4 örneğin 1’inde (%25) Brucella spp. izole edilirken, diğer illerden gelen atık materyallerinden Brucella spp. izole edilmemiştir. 2011 yılında ise Çorum, Kırıkkale ve Zonguldak’ta izolasyon oranının sırasıyla; %16.66, %50.00 ve %33.33 olduğu görüldü. Nevşehir ve Kastamonu’dan ise 2008 ve 2009 yıllarında hiç atık materyali gönderilmezken, 2010’da Nevşehir’den sadece bir adet koyun atık materyali gönderilmiş, o da Brucella yönünden pozitif bulunmuştur. Nevşehir ve Kastamonu’dan 2011 yıllarında gönderilen atık materyallerinde Brucella spp. izole edilmemiştir. Yozgat’tan 2008’de hiç numune gönderilmemiş, 2009 ve 2010 yıllarında gelen numunelerden Brucella izolasyonu olmamıştır. 2011’de ise gelen 4 numunenin 1’i (%25) Brucella yönünden pozitif bulunmuştur. Karabük’ten 2009 ve 2011 yıllarında şüpheli numune gönderilmezken, 2008 ve 2010 yıllarında gönderilen 1’er adet koyun atık materyallerinden Brucella spp. izole edilmiştir (Tablo 2). www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 17-24 Küçükkayan U ve ark. Koyunlarda Brusellozun araştırılması 20 Tablo 1. Serolojik inceleme ile koyun bruselloz sonuçları YILLAR Numunenin geldiği ilin Gelen adı numune adedi 2008 2009 2010 2011 Brucella Gelen Brucella Gelen Brucella Gelen Brucella pozitif serum numune pozitif serum numune pozitif serum numune pozitif serum sayısı (%) adedi sayısı (%) adedi sayısı (%) adedi sayısı (%) Ankara 97 36 (%6.03) 16 4 (%25) 2 0 (%0.00) 701 11 (%1.56) Çankırı 3 0 (%0.00) 16 12 (%75) 74 19 (%25.67) 261 28 (%10.72) Çorum 99 21 (%21.21) 50 10 (%20) 133 40 (%30.07) 98 22 (%22.44) Kayseri 11 1/11 (%9.09) - - 9 2 (%22.22) - - Kırşehir 13 0 (%0.00) - - 24 4 (%16.66) - - Nevşehir 3 1 (%33.3) - - - - - - Yozgat 4 0 (%0.00) 16 3 (%18.75) 39 3 (%7.69) 25 5 (%20.00) Kırıkkale 5 0 (%0.00) - - 15 0 (%0.00) 55 4 (%7.27) Bolu - - 52 9 (%17.30) - - 54 3 (%3.54) Zonguldak - - 12 4 (%33.33) 10 0 (%0.00) - - Kastamonu - - - - 19 3 (%15.78) 5 2 (%40.00) Eskişehir - - - - - - 247 74 (%29.95) Karabük - - - - - - 55 4 (%7.27) Toplam 235 59 (%25.10) 163 42 (%25.76) 325 71(%21.84) 856 149 (%17.40) Tablo 2. Bakteriyolojik inceleme ile koyun Bruselloz sonuçları YILLAR Numunenin geldiği ilin adı 2008 2009 Gelen Pozitif numune örnek sayısı adedi (%) 2010 Gelen Pozitif numune örnek sayısı adedi (%) Gelen Pozitif numune örnek sayısı adedi (%) 2011 Gelen Pozitif numune örnek sayısı adedi (%) Ankara Çankırı 42 2 4 (%9.52) 0 (%0.00) 24 5 7 (%29.16) 3 (%60) 25 4 3 (%12.00) 2 (%50.00) 40 8 8 (%20.00) 0 (%0.00) Çorum 1 0 (%0.00) - - 4 1 (%25.00) 6 1 (%16.66) Kayseri 6 0 (%0.00) - - 1 0 (%0.00) 2 0 (%0.00) Kırşehir 1 0 (%0.00) - - 1 0 (%0.00) 4 0 (%0.00) Nevşehir - - - - 1 1 (%100) 1 0 (%0.00) Yozgat - - 5 0 (%0.00) 1 0 (%0.00) 4 1 (%25.00) Kırıkkale 2 0 (%0.00) - - 3 0 (%0.00) 4 2 (%50.00) Bolu 2 0 (%0.00) 1 0 (%0.00) 5 2 (%40) 7 2 (%28.57) Zonguldak 1 0 (%0.00) - - 1 0 (%0.00) 4 1 (%25.00) Kastamonu - - - - 1 0 (%0.00) 4 0 (%0.00) Eskişehir 6 2 (%33.33) 8 1 (%12.50) 6 2 (%33.33) 6 2 (%33.33) Karabük 1 1 (%100) - - 1 1 (%100) - - Toplam 64 7 (%10.93) 43 11 (%25.58) 55 12 (%21.81) 90 17 (%18.88) Etlik Vet Mikrobiyol Derg, www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 17-24 Küçükkayan U ve ark. Koyunlarda Brusellozun araştırılması Tartışma ve Sonuç Laboratuvarımızda 1993-1997 ve 2003-2007 periyodunda yapılan 2 retrospektif çalışmada Brucella antikor pozitifliği, sırasıyla %15.60 (1909/12199) (Tablo 3) [17] ve %14.99 (395/2635) (Tablo 4) [19] bulunurken, 2008-2011 periyodunda Brucella antikor pozitifliği %20.32 (321/1579) olarak tespit edilmiştir (Tablo 1). Her 3 retrospektif çalışmada da Brucella antikor pozitifliği, %15-20 arasındadır. 2011 yılında yapılan Ulusal Brucella surveylans çalışmasında, Brucella pozitiflik oranı ise %3.83 olarak yayınlanmıştır [5] Laboratuvarımız tarafından yapılan her üç serolojik çalışmada, tespit edilen oranın yüksek olmasının; gönderilen koyun serum örneklerinin atık yapan hayvanlara veya atık yapan sürülerde barındırılan ve risk altında olduğu düşünülen koyunlardan alınmış olması kaynaklı olduğu düşünülmüştür. Tablo 3. 1993-1997 yılları arasında abort yapmış koyunların kan serumlarından elde edilen sonuçlar [17]. Yıl Brucella 1993 1994 1995 1996 1997 Serum 905 1055 2062 5488 2689 Pozitif 113 145 239 853 559 % 12.48 13.74 11.59 15.54 21.42 Toplam 12199 1909 15.60 Tablo 4. 2003-2007 yılları arasında abort yapmış koyunların kan serumlarından elde edilen sonuçlar [19]. Yıl 2003 2004 2005 2006 2007 Toplam Brucella Serum 647 336 567 154 931 Pozitif 66 115 106 64 44 % 10,20 34,22 18,69 41,55 4,72 2635 395 14.99 2011 yılında laboratuarımıza gönderilen 856 serumun 149 (%17.40)’unda Brucella antikorlarına rastlanırken (Tablo 1), 2011 Ulusal Brucella surveylans çalışmasında serolojik incelemeye alınan 13757 serumun 528 (%3.83)’inde pozitiflik tespit edilmişEtlik Vet Mikrobiyol Derg, 21 tir (Tablo 5). Brucella Surveylans çalışmasında serolojik incelemeye alınan serum örneklerinin tümünün rastgele toplanan serum örnekleri olmasından dolayı tespit edilen %3.83’lük pozitiflik, 2011 yılı laboratuvarımız sonuçlarıyla kıyaslandığında düşük bulunmuştur. 2008-2011 aralığında, laboratuvarımıza Bartın ilinden ne serolojik ne bakteriyolojik muayene için numune gönderilmediği, ancak 2011 Brucella Surveylans çalışmasında %16.66 antikor pozitifiği ile Bartın’ın Enstitümüz sorumluluğundaki iller arasında 2’nci sırada yer aldığı gözlenmiştir (Tablo 5). 2011 yılında Kayseri, Kırşehir, Nevşehir ve Zonguldak illerinden laboratuarımıza serolojik inceleme için numune gönderilmediği ancak 2011 yılı surveylans çalışmasına göre sırasıyla bu 3 il için Brucella pozitifliğinin %8.09, %3.33, %17.27, %2.09 olduğu gözlenmiştir (Tablo 5). Bunun yanı sıra; Ankara için 2011’de belirlenen oran %1.56 iken (Tablo 1), surveylansta %4.23 bulunmuştur (Tablo 5). Ankara, Bartın, Kayseri, Kırşehir, Nevşehir ve Zonguldak illerinde surveylans sonuçları laboratuvarımız sonuçları ile kıyaslandığında, tespit edilen yüksek pozitiflikle, bu illerde serolojik incelemeye gerekli önemin verilmediği ve numune gönderilmediği sonucuna varılmıştır. Tablo 5. 2011 Yılı Koyun Bruselloz Surveylans Sonuçları [5] İl Serum Sayısı Pozitif Sonuç (%) Ankara Bartın Bolu Çankırı Çorum Eskişehir Kastamonu Karabük Kayseri Kırıkkale Kırşehir Nevşehir Yozgat Zonguldak 1040 152 1145 892 1200 1260 1151 401 840 1130 991 110 1394 1051 44 (%4.23) 25 (%16.44) 36 (%3.14) 36 (%4.03) 33 (%2.75) 67 (%5.31) 6 (%0.52) 2 (%0.49) 68 (%8.09) 48 (%4.24) 43 (%4.33) 19 (%17.27) 79 (%5.66) 22 (%2.09) Toplam 13757 528 (%3.83) Çankırı, Çorum, Eskişehir, Kastamonu, Karabük, Kırıkkale ve Yozgat illeri için 2011 labo- www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 17-24 Küçükkayan U ve ark. Koyunlarda Brusellozun araştırılması 22 ratuvarımız sonuçları (sırasıyla; %10.72, %22.44, %29.95, %40, %7.27, %7.27 ve %20) (Tablo 1) ve surveylans sonuçları (%4.03, %2.75, %5.31, %0.52, %0.49,%4.24 ve %5.66) (Tablo 5) karşılaştırıldığında; laboratuvarımıza atık yapan koyunlardan veya risk altında olduğu düşünülen koyunlardan toplanan, az sayıda serumun gönderilmesinin Brucella antikor pozitiflik oranını arttırdığı düşünülmektedir. Laboratuvarımızın 1993-1997 ve 2003-2007 periyodunda yaptığı 2 retrospektif çalışmada, sırasıyla; 297 atık materyalinin 100 (%33.70)’ünde (Tablo 6) [17], 463 materyalin 139 (%30.02)’unda (Tablo 7) [19] Brucella spp. izole edildiği gözlemlenirken, bu çalışmada incelenen 252 atık materyalinin 47 (%18.65)’si bakteriyolojik yönden Brucella spp. pozitif bulunmuştur. Bu çalışmayla birlikte 2 retrospektif çalışmanın sonuçları kıyaslandığında; izolasyon oranında kademeli bir düşüşün olduğu gözlenmektedir. Dörder yıllık zaman periyotları zarfında yıllara bağlı bakteriyolojik inceleme için gönderilen numunenin dalgalı bir seyir izlediği ve gelen atık materyalinin azalması dolayısıyla da izolasyon oranının düştüğü gözlemlenmiştir. Tablo 6. 1993-1997 yılları arasında aborte fetuslardan izole edilen Brucella spp. oranları [17] Yıl Fetus Brucella spp. 1993 1994 1995 1996 1997 51 65 70 63 48 + 25 13 29 24 9 Toplam 297 100 % 49.00 20.00 41.40 38.10 18.75 33.70 Tablo 7. 2003-2007 yılları arasında aborte fetuslardan izole edilen Brucella spp. oranları [19]. Yıl Fetus Brucella spp. 2003 2004 2005 2006 2007 60 113 129 89 72 + 23 42 47 13 14 Toplam 463 139 Etlik Vet Mikrobiyol Derg, % 38.33 37.16 36.43 14.61 21.21 30.02 2008-2011 yılları arasında Ankara ilinden laboratuvarımıza gönderilen atık materyallerinden yıllara bağlı Brucella spp. izolasyon oranı sırasıyla; %9.52, %29.16, %12 ve %20 olarak tespit edilmiştir. Benzer şekilde, Ankara ve çevre illerde yapılan çalışmalarda da; Yılmaz ve ark. [32], 1982-1986 yılları arasında koyun ve keçi fetus materyallerinin %18.52’sinde, Karaman ve ark. [16] 1989-1992 yılları arasında koyun fetuslarının %21.79’undan B. melitensis izole ve identifiye ettiklerini bildirmişlerdir. Tablo 2’de dikkat edilirse en çok atık materyali gelen il Enstitümüz’ün bulunduğu yer itibariyle Ankara’dır. Dolayısıyla Ankara için yıllara bağlı anlamlı sonuçlar elde etmekteyiz. Buna karşın, çevre illerden gelen atık materyal sayılarının değerlendirmeye alınamayacak kadar az sayıda olduğu gözlenmektedir. Enstitümüz sorumluluğundaki bölgede yapılan çalışmalara bakıldığında, koyunlarda B. melitensis kaynaklı abort vakalarının hiçte azımsanmayacak sayıda olduğu anlaşılmaktadır. Örnek vermek gerekirse; İca ve ark [15] , Kayseri ilinde yaptıkları bir çalışmada 64 koyun atık materyalinin %18.7’sinde B. melitensis izole ve identifiye ettiklerini bildirmişlerdir. Çalışmaların sonuçlarına göre anlaşılan, Enstitümüze çevre illerden atık materyal gönderimine gerekli önemin verilmediğini belgeler niteliktedir. Çalışmanın yapıldığı dönemde, koyun Brusellozunun, ihbari mecburi hastalık olmasının ve buna karşın koyunlarda tazminat ödenmemesinin gönderilen koyun fötal materyal sayısında düşüşe neden olduğu düşünülmektedir. Ayrıca Ankara dışında çevre illerden gönderilen atık materyali sayısının Ankara’yla kıyaslandığında bir hayli az olması diğer illerin uzak mesafede olması kaynaklı olduğunu düşündürmüştür. Enstitümüz sorumluluğundaki illerde yapılan çalışmalar ve bu çalışmayla birlikte laboratuvarımıuz tarafından yürütülen diğer 2 retrospektif çalışmanın sonuçları, gerek serolojik gerekse bakteriyolojik pozitifliğin varlığı; koyunlarda Brusellozun Enstitü sorumluluk alanı içindeki iller ve ülkemiz için halen önemli ve yaygın bir enfeksiyon olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Laboratuvarımız tarafından yapılan bu 3 retrospektif çalışma sonuçları; 2012 yılında Bruselloz için yapılan yeni düzenleme sonrası, aşılama kampanyasından 6 yıl sonra yapılacak olan Surveylans sonuçlarıyla kıyaslanıp, Enstitümüz sorumluluğundaki illerde yaklaşık olarak 20 yıllık www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 17-24 Küçükkayan U ve ark. Koyunlarda Brusellozun araştırılması süreçte Brusellozun dünü, bugünü ve yarınına ışık tutacaktır. Teşekkür Laboratuvarımız Teknikeri Ali Aykut TEKİN ve Biyolog Züleyha ERGÜN’e laboratuvar çalışmalarındaki yardımlarından dolayı teşekkür ederiz. Kaynaklar 1. Aldomy F, Hussein NO, Sawalha L, Khatatbeh K, Aldomy A, (2009). A national survey of perinatalmortality in sheep and goats in Jordan. Pakistan Veterinary Journal. 29, 102106. 2. Al-Garadi MA , Khairani-Bejo S, Zunita Z, Omar AR, (2011). Isolation and identification of Bucella melitensis in goats. J Anim Vet Adv. 10, 972-979. 3. Anon (2009). Ovine and Caprine Brucellosis (Excluding Brucella ovis). Erişim: http://www.oie.int/fileadmin/Home/ eng/Health_standards/tahm/2.07.02_caprine_Ovine_bruc. pdf. Son Erişim Tarihi: 03.05.2014. 4. Anon (2009). BovineBrucellosis.Erişim:http://www.oie. int/fileadmin/Home/fr/Health_standards/tahm/2.04.03_ BOVINE_ BRUCELL.pdf. Son Erişim Tarihi: 03.05.2014. 5. Anon (2012). Türkiye’de bruselloz ve tüberkülozun eradikasyonu. Central Veterinary Institute, Wageningen, Holland 6. Bamaiyi PH, Hassan L, Khairani-Bejo, S, Zainal AM, Ramlan, M, Krishnan, N, Adzhar A, Abdullah N, Hamidah NHM, Norsuhanna, MM, Hashim SN (2012). Isolation and molecular characterization of Brucella melitensis from seropositive goats in Peninsula Malaysia. Trop Biomed. 29, 513-518. 7. Benkirane A, (2006). Ovine and caprine brucellosis: world distribution and control/eradication strategies in West Asia/North Africa region. Small Rum Res. 62, 19-25. 8. Büyükcangaz E, Şen A, Kahya S, (2009). Atık koyun ve keçi fetuslarından Brucella melitensis’in izolasyonu ve biyotiplendirilmesi. Turk. J. Vet. Anim. Sci. 33, 311-316. 9. Celebi O, Atabay HI, (2009). Seroepidemiological investigation of brucellosis in sheep abortions in Kars, Turkey. Trop Anim Health and Product. 41, 115-119. 10. De Massis F., Di Girolamo A., Petrini1A., Pizzigallo E, Giovannini A, Correlation between animal and human brucellosis in Italy during the period 1997-2002. Europ Society of Clin Microbiol Infect Dis. 10.1111/j.14690691.2005.01204.x 11. Esendal ÖM, Yardımcı H, Keskin O, Altay G, (2001). Sığır, koyun ve keçi brucellosisinin serolojik tanısında konvansiyonel testler ve coombs testinin kullanılması. Ankara Üniv Vet Fak Derg, 48(1), 97-102. 12. Erdenli̇ ğ S, Şen A, (2000). Koyun atıklarından Brusella cinsi mikroorganizmaların izolasyonu ve biyotiplendirilmesi. Pen Vet Mikrobiyol Derg. 31, 31-42. 13. FAO/OIE/WHO, 1995 Animal Health Yearbook, FAO Animal Production and Health Series, FAO, 1997. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 23 14. Giangaspero M, Osawa T, Bonfini B, Orusa R, Robetto S, Harasawa R (2012). Serological screening of Coxiella burnetii and Brucella spp. in sheep flocks in northern prefectures of Japan in 2007. Vet Ital. 48(4), 357-65. 15. İça T, Aydın F, K. Gümüşsoy S, Perçin D, Sümerkan AB, Ocak F, Abay S, H. Doğan O, Fındık A, Çiftci A, (2012). Conventional and molecular biotyping of Brucella strains isolated from cattle, sheep and human. Ankara Üniv Vet Fak Derg, 59, 259-264. 16. Karaman Z, Güler E, Küçükayan U, (1993). Ankara bölgesinden toplanan ve değişik yörelerden gelen atık yapan koyun kan serumları ve materyallerinin serolojik ve mikrobiyolojik yoklaması üzerine çalışmalar. Etlik Vet Mikrobiol Derg, 7: 60-73. 17. Karaman Z, Küçükayan U, (2000). 1993-1997 yılları içinde enstitümüze gönderilen atık yapan koyun kan serumları ve materyallerinin serolojik ve mikrobiyolojik yoklama sonuçları. Etlik Vet Mikrob Derg. 11, (1-2). 18. Kenar B, Erganiş O, Kaya O, Güler L, (1990). Konya bölgesinde koyunlarda atıklara sebep olan Brucella, Campylobacter, Salmonella ve Chlamydia’ların bakteriyolojik ve serolojik incelenmesi. Veterinarium. 1: 17-19. 19. Küçükayan U, Dakman A, Ülker U, Müştak HK, (2008). Koyun kan serumları ve fetuslarının bakteriyel atık etkenleri yönünden incelenmesi. Etlik Vet Mikrobiol Derg, 18, 11. 20. Lone IM, Baba MA, M. Shah M, Iqbal A, Sakina A, (2013). Seroprevalence of brucellosis in sheep of organized and unorganized sector of Kashmir valley. www.veterinaryworld.org. doi:10.5455/vetworld.2013.530-533 21. Muz A, Ertaş HB, Öngör H, Gülcü HB, Özer H, Eröksüz H, Dabak M, Başbuğ O, Kalender H, (1999). Elazığ ve çecresinde koyun ve keçilerde abortus olgularının bakteriyolojik, serolojik ve patolojik olarak incelenmesi. Tr. J. Veterinary and Animal Sciences. 23, 177-188. 22. Omer MK, Skjerve E, Holstad G, Woldehiwet Z, Macmillan AP, (2000). Prevalence of antibodies to Brucella spp. in cattle, sheep, goats, horses and camels in the State of Eritrea; Influence of husbandry systems. Epidemiol and Infect. 125 (2), 447-453. vol. 125, no. 2, pp. 447-453, 2000. 23. Radostits OM, Blood D, Gay CC, (2000) Veterinary Medicine, W.B. Saunders, Philadelphia, Pa, USA, 9th edition. 24. Samadi A , Ababneh MMK, Giadinis ND, Lafi SQ, (2010). Ovine and caprine Brucellosis (Brucella melitensis) in aborted animals in Jordanian sheep and goat flocks. Vet Med Int. http://dx.doi.org/10.4061/2010/458695 25. Seleem MN, Boyle SM, and Sriranganathan N, (2010). “Brucellosis: a re-emerging zoonosis,” Vet Microbiol. 140, 392-398. 26. Špičić S, Zdelar- Tuk M, Račić I, Duvnjak S, Cvetnić Ž, (2010). Serological, Bacteriological, and Molecular Diagnosis of Brucellosis in Domestic Animals in Croatia. Croat Med J. 51, 320-6. 27. Şahin M, Ünver A, Otlu S, (2008). Isolatıon and biotypıng of Brucella melıtensis from aborted sheep foetuses in Turkey. Bull Vet Inst Pulawy. 52, 59-62, www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 17-24 24 Küçükkayan U ve ark. Koyunlarda Brusellozun araştırılması 28. Şahin T, Yıldız A, (2006). Hatay Yöresindeki Koyun ve Keçilerde Brusellozisin Seroprevalansının Araştırılması. F Ü Sağ Bil Derg. 20, 331 - 335. 29. Taleski V, Zerva L, Kantardjiev T, Cvetnic Z, ErskiBiljic M, Nikolovski B, Bosnjakovski J, KatalinicJankovic V, Panteliadou A, Stojkoski S, Kirandziski T, (2002). An overview of the epidemiology and epizootology of brucellosis in se-lected countries of Central and Southeast Europe. Vet Microbiol. 20, 147-55. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 30. Yardımcı H, Esendal ÖM, Aydın N, (1995). Sığır brucellosis’inin serum aglutinasyon, komplement fikzasyon ve immunocomb testleriyle teşhisi. Etlik Vet Mikrob Derg. 8(3), 24-32. 31.Yardımcı H, Esendal ÖM, Küçükayan U, Erdemoğlu A, (1995). Koyun brucellosis’inin serolojik teşhisinde dithiothreitol ve EDTA’nın kullanılması. A.Ü. Vet. Fak. Derg. 42(2), 241-32. 32. Yılmaz S (1987). Koyun ve keçilerde enfeksiyöz abortuslar. Koyun ve yetiştiriciliği hastalıkları sempozyumu 11-12 Mayıs-Konya. www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 17-24 Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 2014, 25 (1): 25-31 Derleme / Review Article Quorum Sensing İnci Başak KAYA1, Hakan YARDIMCI1 1 Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, 06110, Dışkapı, Ankara Geliş Tarihi / Received: 18.02.2014, Kabul Tarihi / Accepted: 10.06.2014 Özet: Günümüzde hücreler arası iletişim ve işbirliğinin sadece ökaryotlarda olmadığı prokaryotlarda da hücreler arası iletişimin var olduğu anlaşılmıştır. Bakteriler arası bu iletişim quorum sensing (QS) olarak tanımlanmaktadır. Quorum sensing bakteriye çok hücreli organizma gibi davranma yeteneği kazandırmaktadır. Bakteriler, diğer bakteriler tarafından üretilen ve oto indükleyici olarak adlandırılan küçük hormon benzeri molekülleri spesifik deteksiyon sistemleri kullanarak uyarıcı düzeydeki konsantrasyonlarını tespit eder. Böylece gen ekspresyonlarını ve dolayısıyla davranışlarını değiştirirler. Bakteri, bu sinyal-yanıt sistemini kullanarak, popülasyon düzeyinde bireysel davranışlarını sekronize eder ve çok hücreli organizma gibi davranır. Bu makale de prokaryotik hücreler arası ve prokaryot ile ökaryotik hücreler arası quorum sensing mekanizmaları derlenmiştir. Anahtar kelimeler: Quorum sensing, prokaryot, regülon, ökaryot, iletişim. Quorum Sensing Summary: Nowadays, cell to cell communication and co-operation has been proved to be not only found in eukaryotes, but also in prokaryotes. In bacteria, this communication is termed quorum sensing (QS). QS enables bacteria to act as multicellular organisms. Bacteria determine small hormone-like molecules termed auto inducer which produced by another bacteria by using specific detection systems. Thus, they transform gene expression, and therefore behavior. Using these signal-response systems, bacteria synchronize particular behavior on a population wide scale and function as multicellular organisms. In this article, mechanism of cell to cell communication between prokaryotic cell and prokaryote and eukaryotic cells are considered. Key words: Communication, eukaryote, prokaryote, regulon, quorum sensing. Giriş Yakın zamana kadar hücreler arası iletişim ve işbirliğinin sadece ökaryotlarda olduğuna inanılmaktayken, günümüzde bu durum prokaryotlarda da tanımlanmıştır. Bakteriler arası bu iletişim quorum sensing (QS) olarak tanımlanmaktadır. Quorum sensing sadece aynı türe ait hücreler arasında değil aynı zamanda farklı türler, bakteriler ve gelişmiş organizmalar arasında da gözlenmektedir. Bakteriler arası iletişim, kimyasal sinyal molekülleri aracılığıyla gerçekleşmektedir. Gelişmiş organizmalarda olduğu gibi bu moleküller, büyük hücre topluluklarının aktivitesinin senkronizasyonunda önemli role sahiptir. Bakterilerde bu kimyasal iletişim, “oto indükleyici” olarak adlandırılan küçük hormon benzeri moleküllere verilen yanıtı, bu moleküllerin üretimini, salınımını ve algılanması kapsamaktadır. Quorum sensing, ökaryotlar ve prokaryotlar arasında bilinen tüm farklılıkları ortadan kaldırır. Çünkü QS, bakteriye çok hücreli organizma gibi davranma yeteneği kazandırmaktadır. Quorum sensing, bakterilerin oto indükleyici olarak isimlendirilen bu küçük kimyasal sinyal moleküllerini üretip dış ortama salması sonucu ortamdaki hücre yoğunluğunun artmasına neden olan mekanizmalar bütünü olarak da tanımlanabilir. Bakteriler spesifik tanı sistemleri kullanarak, oto indükleyicilerin minimal eşik düzeyindeki uyarıcı konsantrasyonlarını tespit eder. Böylece gen ekspresyonlarını ve dolayısıyla davranışlarını değiştirirler. Bakteri, bu sinyal-yanıt sistemini kullanarak, popülasyon düzeyinde bireysel davranışlarını sekronize eder ve çok hücreli organizma gibi davranır [10]. Quorum sensing, ilk defa 1970 yılında Nealson ve ark. (1970) tarafından Vibrio fischeri ve Vibrio harveyi biyolüminesansları araştırılırken bulunmuştur. O zamandan beri QS’in biyofilm formasyonu, virulens adaptasyonu, antimikrobiyal madde üreti- Yazışma adresi / Correspondence: İnci Başak KAYA, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, 06110, Dışkapı, Ankara. Türkiye. E-posta: inciibasak@hotmail 26 Kaya İB ve Yardımcı H, Quorum Sensing mi, hareket, sporulasyon gibi gen düzenlenmesinin çok çeşitli mekanizmalarında rol aldığı belirlenmiştir. Quorum Sensing Mekanizmaları Quorum sensing molekülleri Gram negatif bakterilerde açil homoserin lakton (AHL), Gram pozitif bakterilerde küçük peptitler ve her iki grupta bulunabilen “oto indükleyici-2” (AI-2) olarak adlandırılan çeşitli gruplardan oluşmaktadır. 1. Gram Negatif Bakterilerde Quorum Sensing Quorum Sensing sistemi, ilk olarak biyolüminesans üreten deniz bakterisi Vibrio fischeri de tanımlanmış ve birçok Gram negatif bakteri için paradigma olarak değerlendirilmiştir. Vibrio fischeri, bir kısa kuyruklu Havai mürekkep balığının (Eupeymna scolopes) ışık üreten organında kolonize olarak, bu organda yüksek hücre yoğunluğu oluşturmak için gelişir ve biyolüminesans için geçerli olan gen ekspresyonuna neden olur. Mürekkep balığı ise bakteri tarafından oluşturulan bu ışığı kendisinin açığa çıkmasını engelleyen bir koruma mekanizması olarak kullanır. Bu ışık üretimini sağlayan, Lusiferaz operonunun (luxICDABE) ekspresyonunu kontrol eden LuXI ve LuXR olmak üzere iki protein bulunur. LuX1 oto indükleyici proteini, açil homoserin lakton (AHL) üretilmesine neden olurken LuXR sitoplazmik oto indükleyici reseptörü ise transkripsiyonel aktivatör olarak görev yapar. Üretimi takiben AHL hücrenin içine ve dışına nüfus eder ve hücre yoğunluğunu arttırarak konsantrasyonunu da arttırır. Sinyal kritik bir konsantrasyon değerine ulaştığında AHL, LuXR tarafından bağlanır ve bu kompleks lusiferazı kodlayan operonun transkripsiyonunu aktive eder. LuxR-AHL kompleksi aynı zamanda LuxI geninin ekspresyonuna neden olur. Çünkü LuxI lusiferaz operonunda kodlanır. Bu düzenleyici durum, tüm çevreyi sinyalle doldurur. Bu şekilde oluşan pozitif geri bildirim, tüm popülasyonda QS moduna geçmeye neden olarak ışık üretir [14]. Gram negatif proteobakterilerin birçoğu LuxIR tip proteine sahiptir ve AHL sinyalleriyle iletişim kurar. Bu sistemler LuxR proteini ve AHL sinyalleri arasında var olan aşırı spesifite gibi, ağırlıklı olarak türler arasında ki iletişim için kullanılır. LuxI tip proteinler açil-açil karakterdeki proteinlerin taşıdığı Etlik Vet Mikrobiyol Derg, belirli yağ açili zincirleri için S-adenosilmetionin (SAM)’den metionin parçaları bağlar. Değişik uzunluktaki, çeşitli yağ açili yan zincirleri, temel satürasyonlar ve yan zincir ekleri AHL sinyallerine dahil edilir. Bu farklılıklar sinyal spesifitesi açısından çok önemlidir. LuxI tip proteinler ile yapılan çalışmalar; her bir açil bağlayıcı paketin belirli bir yan zincir kısmına tam olarak uyduğunu göstermektedir. Bu yapısal özellik, sinyal üretiminde spesifite kazandırır. Bu yüzden her LuxI proteini, yüksek uyumda doğru sinyal molekülünü üretir. Biyolojik olarak ilişkili olup olmadığı bilinmemesine rağmen, çeşitli AHL’ler üreten LuxI tip proteinleri vardır. LuxR proteinlerinin yapıları, sadece kendi eşleniği olan sinyali aktive eden ve ona bağlanan, spesifik açili bağlayıcı paketlere sahip olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, çeşitli AHL sinyallerinin bulunduğu karışık türler içinde her tür sadece kendisine ait sinyal birikimine cevap oluşturabilir, ayırt edebilir, ölçebilir [4,12]. 2. Gram Pozitif Bakterilerde Quorum Sensing Gram pozitif bakteriler iletişim kurarken modifiye oligopeptitleri QS sinyali; membrana bağlı iki komponentli sensör histidin kinazı ise reseptör olarak kullanırlar. Sinyalleşme, yanıt düzenleyici olarak adlandırılan DNA bağlayıcı transkripsiyonel düzenleyici proteinin aktivasyonunu etkileyen fosforilasyon basamağı tarafından yönetilir. Gram negatif bakterilerin LuxIR QS sistemlerinde kullandığı mekanizmalara benzer olarak, her bir Gram pozitif bakteri, diğer bakteriler tarafından kullanılan sinyalden farklı sinyaller kullanır ve aynı kökenli reseptörler, sinyal yapılarına duyarlıdır. Bu nedenle LuxIR sistemlerinde olduğu gibi, peptit QS döngülerinin türler arasındaki iletişimi sağladığı anlaşılmaktadır. Peptit sinyalleri membranı geçemezler. Bu yüzden sinyal salınımı özel oligopeptit taşıyıcılar tarafından yönetilir. Biyokimyasal olarak, bu olaylar tam olarak tanımlanamazken QS peptitlerinin, lakton, tiolakton zincirleri, lantianis ve izopronil grupları içeren daha büyük modifiye haberci peptitlerden ayrıldığı bilinmektedir. Birçok Gram pozitif bakteri, diğer tür QS sinyalleriyle kombinasyon halinde, birden fazla peptitle iletişim kurar [1,7,14]. Peptit QS’e en ilginç örnek, insanlarda kommensal olarak bulunan ancak konak dokulara www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 25-31 Kaya İB ve Yardımcı H, Quorum Sensing penetre olarak ölümcül infeksiyonlara yol açabilen Staphylococcus aureus’da bulunmaktadır. Staphylococcus aureus, hastalığa neden olan biyofazik bir strateji kullanır. Düşük hücre yoğunluğunda iken bakteri, bağlanma ve kolonizasyonu arttıran protein faktörlerini sentezler. Ancak yüksek hücre yoğunluğunda bu tarz özelliklerini baskılar ve diseminasyonu sağlayabilmek için gerekli olduğu düşünülen toksin ve proteazların sekresyonunu başlatır. Gen ekspresyon programlarındaki bu değişim, Agr QS sistemi ile regüle edilir. Sistem, S. aureus’a ait, agrD tarafından kodlanan bir otoindükleyici peptit (AIP) ile iki komponentli sensör kinaz-yanıt regulatör çifti, AgrC ve AgrA’dan oluşmaktadır. AgrB proteini ise S.aureus’un oto indükleyici peptitlerine tiolakton halkası ekleyerek ve çıkararak modifiye eder. AIP’nin AgrC’ye bağlanması AgrA’nın fosforilasyonuna neden olur. Fosfo-AgrA, salgılanan faktörlerin ekspresyonunun indüklendiği sırada hücre adezyon faktörünün ekspresyonunu baskılayan, RNA3 olarak adlandırılan, düzenleyici RNA’nın ekspresyonuna neden olur. Aktive olan AgrA aynı zamanda AgrBDCA’nın ekspresyonuna da neden olur. Artan AIP seviyelerinde ki bu sonuç, tüm popülasyonda düşük hücre yoğunluğundan yüksek hücre yoğunluğuna geçişi sağlamaktadır [14]. Quorum Sensing Ağının Yapısı Quorum sensing’e dahil olan sinyal transdüksiyon mekanizmaları, hedef genler, reseptörler ve kimyasal sinyallerin identifikasyonu, bakterilerde hücreler arası iletişimin geniş kapsamlı olarak anlaşılmasına olanak sağlamaktadır. 1. Paralel Quorum Sensing Döngüleri Bakterilerin çoklu QS sinyalleri ile iletişim kurabildiği ilk kez, Gram negatif, biyolüminesans deniz bakterisi olan V. Harveyi’de gösterilmiştir. Vibrio harveyi QS sistemi üç oto indükleyici ve paralelinde üç eşlenik reseptör işleyicisinden oluşmaktadır. Diğer Gram negatif bakterilere benzer şekilde, V.harveyi HAI-1 olarak adlandırılan bir AHL sinyali üretir. Sentezi olan LuxM, LuxI tip enzimlere hiçbir benzerlik göstermez fakat spesifik AHL’leri oluşturmak için benzer biyokimyasal reaksiyonları katalizler. Membrana bağlı sensör histidin kinazlara (LuxN) bağlanan HAI-1, Gram pozitif QS sinyal döngülerindeki sensörlere benzerdir. İkinci Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 27 V.harveyi sinyali, LuxS enzim üretimi için gerekli olan ve AI-2 olarak bilinen furanosil borat diesterleridir. AI-2 LuxP proteinleri ile periplazmaya bağlıdır. LuxP- AI-2 kompleksi başka bir membrana bağlı histidin kinaz sensörü LuxQ ile etkileşim içindedir. Üçüncü V.harveyi sinyali, CAI-1 olarak adlandırılan, fakat identifiye edilememiş, CqsA enzimi tarafından üretilen moleküldür. CAI-1 yine membrana bağlı histidin kinaz sensörü CqsS ile etkileşim içindedir (14). Düşük hücre yoğunluğunda oto indükleyicilerin önemli ölçüde azaldığı durumlarda da, üç sensör LuxN-LuxQ ve CqSA kinazlar gibi davranır, otofosforile olur ve fosfatı sitoplazmik protein LuxU’ya aktarır. LuxU, fosfatı DNA-bağlayan yanıt düzenleyici protein olan LuxO’ya aktarır. Fosfo-LuxO transkripsiyon faktör ơ54 ile birlikte Qrr1-5 olarak isimlendirilen, 5 adet düzenleyici küçük RNA [sRNA) molekülünün transkripsiyonunu aktive eder. Qrr sRNA’lar mRNA ayrılmasında rol alan ökaryotik RNA şaperonlarının Sm ailesi üyesi olan ve Hfq olarak isimlendirilen bir RNA şaperonu ile ilişki kurar. sRNA’lar Hfq ile birlikte LuxR (V.fischeri’nin LuxR’sine benzemeyen) olarak isimlendirilen transkripsiyonel aktivatörü kodlayan mRNA’ya bağlanır ve de-stabilize eder. LuxR lusiferaz operonu, luxCD-ABE’nin transkripsiyonunun aktivasyonu için gereklidir. Böylece, düşük hücre yoğunluğunda, LuxR mRNA’sı indirgendiği için bakteri biyolüminesans özelliğini ortaya koyamaz. Yüksek hücre yoğunluğunda oto indükleyiciler, deteksiyon için gerekli olan seviyeye ulaşınca, üç sensör kinaz olmaktan çıkıp fosfataz olurlar ve LuxO ile LuxU’dan fosfatı uzaklaştırırlar. De-fosforalize LuxO, sRNA’ların ekspresyonunu indükleyemez. Bu durum, luxR mRNA’sının translasyonunu, LuxR’nin üretimini ve biyolüminesansın ekspresyonunu sağlar. Bu yol lusiferaz kodlayan genlere ek olarak birçok geni kontrol eder [14]. 2. Seriler Halinde Düzenlenmiş Quorum Sensing Döngüleri Vibriolarda olduğu gibi, Pseudomonas aeruginosa QS döngüsü birden çok oto indükleyiciye cevap oluşturabilmektedir. Bununla birlikte, vibriolardan farklı olarak, P.aeruginosa düzenleyici sistemleri paralel değil seriler halinde düzenlenmiştir. Pseudomonas aeruginosa, kistik fibrozisli (CF) has- www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 25-31 28 Kaya İB ve Yardımcı H, Quorum Sensing talarda tahrip edici etkisiyle bilinen önemli opurtunistik bir bakteridir. Quorum sensing, P.aeruginasa nedenli kronik solunum sistemi infeksiyonlarında oldukça önemlidir. Çünkü adezyon, biyofilm oluşumu ve virulens faktörlerinin ekspresyonunu kontrol eder. Bütün bu mekanizmalar etkenin akciğerde uzun süre kalması ve hastalığın ilerlemesi için gereklidir [11]. Pseudomonas aeruginosa QS ağı, LasIR ve Rh1IR olarak isimlendirilen iki LuxIR döngüsünü kapsamaktadır. Bir LuxI homoloğu olan LasI, LasR’ye bağlanan bir AHL oto indükleyicisini (3OC12-homoserin lakton) üretir. LasR-oto indükleyici kompleksi, sistemi daha ileri aşamasına aktive eden karakteristik pozitif geri bildirim döngüsünü kuran LasI’nın da bulunduğu çeşitli hedef genleri aktive eder. LasR oto indükleyici kompleksi aynı zamanda diğer QS döngülerinin kodladığı Rh1R ve Rh1I ekspresyonunu da aktive eder. Rh1I, AHL C4homoserin laktonunu üretir. Akümülasyonu takiben, Rh1R, Rh1I yönlendirilmiş sinyaline bağlanır, bu kompleks kendi hedef genlerini aktive eder. Önemli ölçüde, LasIR sistemi her iki Rh1I ve Rh1R’yi tetiklediği için Las1IR kontrolü altındaki genlerin indüksiyonunu ve takiben LasIR kontrolü altındaki genlerin indüksiyonunu meydana getirir [14]. 3. Yarışmacı Quorum Sensing Döngüleri Yukarıda bahsedilen QS ağı, sinerjistik olarak davranış gösteren çoklu sinyallere dayanır. Diğer QS ağları, sinyallerden birinin diğeri üzerine antagonistik etki göstermesi şeklinde düzenlenmiştir. Örneğin, Bacillus subtilis, ağ düzlenmesinde görev yapan ve birbirinden ayrı iki çok özel yaşam döngüsünden birini sağlayan; kompetans (eksojen DNA’yı elde etme kabiliyeti) ve sporulasyon; iki oto indükleyici peptite sahiptir. ComQ tarafından işlenmiş ve saklanmış, 10 aminoasit büyüklüğünde olan ComX peptiti, membrana bağlı histidin sensör kinaz ComP tarafından saptanır. ComX bağlanması, DNA bağlayıcı yanıt regülatörü ComA’ya otofosforilasyon ve fosfat transferi için ComP’yi uyarır. Fosforile ComA, kompetans gelişimi için gerekli olan faktörleri kodlayan çeşitli genlerin transkripsiyonunu regüle eder. Bacillus subtilis’in kompetans ve sporulasyon faktörü olan ikinci bir oligopeptit oto indükleyici (CSF), Opp peptit taşıyıcı ile yeniden içe alınır ve sitoplazma içinde görevini yapar. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Düşük iç konsantrasyonda, CSF, RapC isimli proteine bağlanır ve ComA’ya bağlanan RapC’yi bozar. RapC’nin ComA’ya bağlanması kompetans gelişimini inhibe eder. Çünkü ComA tarafından DNA’ya bağlama önlenir. Böylece RapC’ye bağlanan CSF kompetans gelişimini destekler. Ancak, yüksek konsantrasyonda, içe alınan CSF, bilinmeyen bir mekanizma ile ComP-ComA sinyal akışını engelleyerek sporulasyonun lehine kompetans gelişimini azaltır. Aynı zamanda CSF, fosforile durumdaki Spo0F olarak adlandırılan yanıt regülatörünün RapB aracılı defosforilasyonunu inhibe ederek sporulasyonu arttırır [14]. 4. Açma Kapama Yöntemi ile Quorum Sensing Döngüleri Yukarıda bahsedilen QS döngüleri, bakterinin düşük hücre yoğunluğunda sergilediği davranışlarının yüksek hücre yoğunluğunda farklılaşmasına izin vermektedir. Ancak, QS döngüleri, burada, bakterinin orijinal davranışlarına dönmesini takiben, belirli özellikleri arasında geçişi destekler. Hücre yoğunluğunu izlemek için, kompetans stimule peptit (CSP) olarak adlandırılan oligopeptit oto indükleyici kullanan Gram pozitif bakteri Streptococcus pneumoniae’da kompetans gelişimi için bir açma kapama kontrol sistemi bulunur. CSP ComC tarafından kodlanır. Taşıyıcı ComAB CSP’nin salınımını ve modifiye edilmesini sağlar. CSP, sitoplazmik yanıt düzenleyici ComE’ye fosfat transfer eden membrana bağlı histidin kinaz ComD tarafından algılanır. Bu döngü geçici bir düzende alt grup genlerin transkripsiyonunu kontrol eder. Erken eksprese olan genler CSP akümülasyonundan maksimum 6-7 dakika sonra, geç eksprese olan genler ise maksimum 9-10’uncu dakikada uyarılır. ComAB ve ComCDE‘leri içeren erken eksprese olan genlerin transkripsiyonu ComE ile direkt olarak aktif hale gelir; artmış sinyal üretimine ve algılanmasına sebep olur. Bu pozitif geribildirim döngüsü, bakteri kritik hücre yoğunluğuna ulaştığında etkileyici popülasyon boyutunda ortaya çıkan kompetans ile sonuçlanır. ComE aynı zamanda, DNA “uptake” mekanizması için temel protein kodlayıcı geç eksprese olmuş genlerin transkripsiyonunda gerekli olan ComW, alternatif sigma kodlayıcı gen ve ComX’in transkripsiyonunu aktive eder [2,14]. www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 25-31 Kaya İB ve Yardımcı H, Quorum Sensing 29 5. Konak İşaretine Yanıt Olarak Gelişen Quorum Sensing Sistemleri ve virulens gibi özellikleri kapsayan birden fazla defekti ortaya koymaktadır. Agrobacterium tumefaciens, tümör indükleyici (TI) plasmidinin bitki hücresine transferi ve entegrasyonu ile bitkilerde “crown gall” tümörüne neden olur. Tümörler, bakterinin besin yerine kullandığı, opin olarak adlandırılan molekülleri üretir. Agrobacterium tumefaciens QS döngüsü oldukça ilginçtir çünkü mekanizma sadece bakteri ve bitkinin her ikisinin ürettiği sinyale ihtiyaç duymaktadır. TI plasmidi mobilize olabilmek için bitkiye yakın olmaya ihtiyaç gösterir. Çünkü bu plasmid, AccR veya OccR olarak adlandırılan sitoplazmik reseptörler tarafından opinlerin algılanmasına gereksinim duymaktadır. AccR/OccR-opin bağlanması, V.fischeri benzeri LuxR homoloğu TraR ekspresyonunu uyarır. TraR, V.fischeri LuxI tip enzim TraI tarafından üretilen bir AHL oto indükleyicisine cevap verir. Bunun sonucu olarak, bakteri sayısı TI transferini kontrol eder. Çünkü TraR, popülasyonun infektivitesinin artmasına yol açan bakteriler arası konjugasyon ve TI plasmid replikasyonunu uyaran kendi oto indükleyicisine bağlanır. TraR aktivitesini sınırlayan anti-TraR aktivatörleri bulunmaktadır. Böylece bakteriden bakteriye, bakteriden bitkiye TI transfer oranını optimize eder [14]. Diğer bir kanıt ise QS’in, regülonun 616 genlik bir parçasının belirlendiği, P.aeruginosa’nın transkriptom analizlerinden elde edilen büyük bir alt grup genin kontrolünü koordine ettiğinin görülmesidir. Yapılan bir çalışmada, oto indükleyicilerin eklenmesinin 222 geni baskıladığı görülmüştür [13]. Eş zamanlı yapılan başka bir çalışma da, sadece 38 tanesi baskılanmış QS kontrollü 315 hedef gen identifiye edilmiştir [9]. Farklı gelişme ve oto indüktör koşulları altında yapılan bu iki deneye rağmen, çelişkilerin nedenleri belirsizliğini korumaktadır. Daha da önemlisi, bu görüntüleme analizlerinin öncesinde, QS bastırılmış hedef genleri P.aeruginosa’da identifiye edilmemiştir. Benzer şekilde, V.cholerae QS mutantlarının transkripsiyonel analizleri tüm virulens regülonlarının (>70 gen) QS tarafından baskılandığını göstermektedir [15]. Global Kontrol: Quorum Sensing Regülonları Genomik görüntülemenin ortaya çıkışı, dünya çapında QS’in birçok bakteride gen ekspresyonunu kontrol ettiğini göstermiştir. İki transkripsiyon görüntüleme çalışmasında, S.pneumoniae’da erken, geç, ertelenmiş-indüksiyon ve bastırılmış olarak kategorize edilmiş 150’nin üzerinde kompetans düzenleyici gen identifiye edilmiştir. Daha önce belirtildiği gibi, erken eksprese olan genler sinyal üretimi, dışarıya aktarım ve deteksiyon için gereklidir. Bunun yanı sıra bazı geç eksprese olan genler DNA internalizasyonu için gereklidir. Ertelenmiş genlerin çoğu bakteriyel stres yanıtıyla ilgilidir [2,8]. Yüz yirmi dört QS kontrollü genin analiz edildiği araştırmalarda, sadece 23’ünün kompetans için gerekli gen olduğu bulunmuştur. Streptococcus penumoniae QS mutantı ve benzer streptokoklar biyofilm formasyonunu, asit toleransı, bakteriyosin üretimi Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Yakın zamanda yapılan tüm genom QS çalışmaları iki önemli fikri vurgulamaktadır. İlk olarak, QS, bakteriye farklı genom çapındaki programlar arasında değişime izin verir. Bu bulgular, QS ağının karmaşıklığı göz önüne alınarak, ilkel tek hücreli organizma olarak bilinen bakterinin temelde algısını değiştirmiş; bakterinin, pek çok açıdan ökaryotik organizmalar gibi, benzer karmaşık gelişim programları geçirdiğini ortaya koymuştur. İkinci olarak, büyük bir gen grubu QS tarafından baskılanmaktadır. Bu bulgu, QS’in, grup aktivitelerinde bakteriyel katılıma sadece yararlı olan aktiviteleri başlatmasının primer fonksiyonu olduğu fikrine karşı çıkmaktadır [14]. Bakteri Türleri Arasında Komünikasyon Quorum sensing, gen ekspresyonunun kontrolü dışında, bakterilere kendi aralarında ve türler arasında iletişim kurmalarını sağlar. Bu kavram, V.harveyi’nin QS’de kullandığı sinyallerinden biri olan AI-2 oto indükleyicisi üzerine yapılan çalışma ve buluşlarla ortaya çıkmıştır. Spesifik olarak, AI-2 sentezi kodlayan LuxS, sekanslanmış bütün bakteriyel genomun kabaca yarısında bulunur. AI-2 üretimi bu türlerin birçoğunda tespit edilmiş olup çeşitli bakterilerde gen ekspresyonunu kontrol eder. Tüm bunlar bir arada bakterilerin türler arası iletişimi www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 25-31 30 Kaya İB ve Yardımcı H, Quorum Sensing için AI-2 molekülünü kullandığı hipotezini doğurur [14]. AI-2’nin, sorumlu olduğu gen ekspresyonuna olan etkisini kanıtlamıştır [6]. Temel hücresel metil donörü olan SAM’nin metabolizması için LuxS fonksiyon gösterir. Çeşitli substratlara metil parçasının transferi, toksik ara ürün olan S-adenosilhomosistein (SAH) üretir. LuxS bulunmayan bakteri ve ökaryotlarda, SAH hidrolaz enzimi SAH’yi adenozin ve homosisteine parçalar. Bununla birlikte, LuxS içeren bakterilerde, Pfs ve LuxS enzimleri sıralı halde etki ederek, SAH’yi adenin, homosistein ve sinyal molekülü 4,5-dihidroksi-2,3-pentonedion (DPD)’a dönüştürür [5]. DPD, bakteri türlerinin AI-2 gibi algıladıklarından farklı, ek reaksiyonlar altında yeniden düzenleme yapabilen, oldukça duyarlı bir üründür. Vibrio harveyi ve S.Typhimurium’da DPD’den elde edilmiş iki farklı sinyal kendi yapıları çözülerek, kompleksleri kristalleştirerek, kendi reseptörlerinde (LuxP için V.harveyi ve LsrB için S.Typhimurium) aktif moleküller izlenerek identifiye edilmiştir. Vibrio harveyi‘de AI-2, 2-metil-2,3,3,4-tatrahidroksitetrahidrofuran borat (S-THMF borat), S.Typhimurium’da AI-2, 2-metil-2,3,3,4-tetrahidroksitetrahidrofuran (R-THMF)’dır. Bu iki açık kimyasal zincir molekülü ile DPD’nin yapabildiği gibi streokimyada iki eşit denklem ile düz zincir moleküllerinden çember bileşiklere dönüşmek mümkündür. Vibrio harveyi AI-2 molekülünde birkaç biyolojik rolü bilinen boronun identifikasyonu şaşırtıcıdır. Ancak, V.harveyi’de uygun AI-2 sinyal elementi yapmasını sağlayan boron, deniz çevresinde yüksek konsantrasyonda bulunurken, karasal çevrede düşük konsantrasyonda bulunur. Bu durum boronu, S.Typhimurium AI-2 sinyalinin beklenmedik komponenti yapar. Önemli ölçüde, dengeli ve hızlıca oluşan karşılıklı dönüşüm mevcuttur. Buna ek olarak, her bir molekülün konsantrasyonu boron konsantrasyonunun maniplasyonu ile değiştirilebilir. Örneğin, DPD’ye boron eklenmesi S.Typhimurium sinyalinde V.harveyi AI-2 molekülünün oluşumunu arttırmaktadır. Bu değişim biyolojik bir durumu ortaya koyar. Çünkü boron ilave edilmiş DPD V.harveyi’nin maksimum biyolüminesans üretmesine neden olur. Ancak aynı molekül S.Typhimurium’un AI-2 yanıtını inhibe eder. Buna karşılık, boron için tükenen DPD, beraberinde bulunan hasarlı V.harveyi AI-2 ile S.Typhimurium sinyal oluşumunu destekler. Bu kimya, iki bakteriyel türde Bu ilk AI-2 araştırmaları gösteriyor ki, bakteri, kimyasal bir sinyal sentezlemek için korunmuş bir biyosentetik yol kullanır ve diğer DPD türevlerinin biyolojik olarak aktifliği mevcuttur. Buna ek olarak, bazı bakteriler, DPD’nin farklı türevlerinin tanımlanması için iki veya daha fazla AI-2 reseptörlerine sahiptir ve bu bakteriler her bir sinyal ile iletilen yanıta göre belirli davranışları değiştirir. Çünkü sadece bir enzim (LuxS) birbirine dönüşebilen sinyal molekülleri için gereklidir. Bu yol, gelişen kompleks bakteriyel veri kütüphanesinin geliştirilmesi için, özel ekonomik bir metot ortaya koyabilir. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Rhomboid: Prokaryotlar ve Ökaryotlar Arasında Ortak Kullanılan Kimyasal İletişim Mekanizması Yeni veriler, bazı bakteri ve ökaryotik sinyal mekanizmalarının ortak bir evrimsel kökene sahip olduğunu göstermektedir. Providencia stuartii’nin iç membran proteini AarA, yapısı henüz tanımlanmamış hücre dışı QS sinyalini ortaya koymak için gereklidir. AarA, hücre içi bölünme, epidermal büyüme faktörü reseptör ligandının aktivasyonu ve salınım için gerekli serin proteazı olan Drosophila melanogaster’in sahip olduğu RHO (rhomboid protein)’nun homoloğudur. Rhomboid protein, D.melanogaster’de, sinek gözünün oluşumu ve uygun kanat gelişimini de kapsayan birçok gelişim süreci için zorunlu olan proteindir. Bu düşünceyi destekleyici olarak, AarA ve RHO ortak sinyal fonksiyonuna sahiptir. Bunun gibi, P.stuartii AarA mutantında RHO’nun ekspresyonu QS sinyal defektini tamamlar. RHO/AarA’nin homologları neredeyse yaşamın tüm üç krallığında; bakteri, arkea ve ökaryotlarda bulunur. Bu durum, RHO mekanizmasının bakteriyel homologlarıyla birlikte yaygın bir şekilde korunumunu sağlar. Bu büyüleyici sonuçlar, bakteri ve gelişmiş ökaryotların ortak hücreler arası iletişimi paylaştıklarını gösterir. Ancak, RHO ve onun homologlarının alemler arası iletişimine aracılık edip edemediği belirlenmemiştir [14]. Son biyoinformatik çalışmalarda, RHO/AarA bulguları anomali değildir fakat birçok sinyalleşme mekanizması prokaryotlar ve ökaryotlar tarafından www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 25-31 Kaya İB ve Yardımcı H, Quorum Sensing paylaşılabilir. Vertebralılardaki hücreden hücreye sinyalleşmeye yarayan moleküllerin üretiminde yer alan enzimlerin bakterilerde homoloğu bulunur ancak bitki ve arkea’larda bulunmaz. Örneğin, feniletanolamin metiltransferaz (norepinefrini epinefrine dönüşümünü katalize eden), histidin dekarboksilaz (hisitidini histamine katalize eden), glutamat dekarboksilaz (glutamatı γ-aminobutirik aside katalize eden) enzimlerini kodlayan genlerin bakterilerden ökaryotlara bir dizi horizontal gen transferi ile geçtiği hipotezi öne sürülmektedir. Bu bulgu, bakteri ve ökaryotların hücreden hücreye sinyalleşme yollarından sorumlu enzimleri paylaştıklarını göstermektedir. Prokaryotik hücreler ile ökaryotik hücreler arasındaki bu iletişimin şu anda kabul edilenden daha gelişmiş ve yaygın olabileceği düşüncesi heyecan vericidir [2]. Tüm bu bilgiler ışığında, QS’in keşfi ile türe özgü sinyal molekülleri bilinirse, konakta infeksiyonun gözlendiği bölgeden bu moleküllerin tespitinin hastalıkların tanısında kullanılabileceği, bu moleküllerin inaktivasyonu sağlanarak ise patojenite azaltılması ile hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği ve bu inaktivasyonu sağlayan QS inhibitörlerinin antibiyotiklere bir alternatif olabileceği, aynı zamanda QS sayesinde bazı bakterilerde ki biyolüminesans ve pigment üretme özellikleri, kanser hücrelerinin belirlenmesinde QS’in biyosensör olarak kullanılabileceğini düşündürmektedir. Kaynaklar 1. Ansaldi M, Marolt D, Stebe T, Mandic-Mulec I, Dubnau D, (2002). Specific activation of the Bacillus quorumsensing systems by isoprenylated pheromone variants. Mol Microbiol. 44, 1561-73. 2. Dagkessamanskaia A, Moscoso M, Henard V, Guiral S, Overweg K, Reuter M, Martin B, Wells J, Claverys JP, (2004). Interconnection of competence, stress and CiaR regulons in Streptococcus pneumoniae: competence triggers stationary phase autolysis of ciaR mutant cells. Mol Microbiol. 51, 1071-86. 3. Gallio M, Sturgill G, Rather P, Kylsten P, (2002). Aconserved mechanism for extracellular signaling in eukaryotes and prokaryotes. Proc Natl Acad Sci. USA 99, 12208-13. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 31 4. Gould TA, Schweizer HP, Churchill ME, (2004). Structure of the Pseudomonas aeruginosa Acyl-homoserinelactone synthase LasI. Mol Microbiol. 53, 1135-46. 5. Hornby JM, Jensen EC, Lisec AD, Tasto JJ, Jahnke B, Shoemaker R, Dussault P, Nickerson KW, (2001). Quorum-sensing in the dimorphic fungus Candida albicans is mediated by farnesol. Appl Environ Microbiol. 67, 29822992. 6. Miller ST, Xavier KB, Campagna SR, Taga ME, Semmelhack MF, Bassler BL, Hughson FM, (2004). Salmonella typhimurium recognizes a chemically distinct form of the bacterial quorum-sensing signal AI-2. Mol Cell. 15, 677-87. 7. Nakayama J, Cao Y, Horii T, Sakuda S, Akkermans AD, De Vos WM, Nagasawa H, (2001). Gelatinase biosynthesis-activating pheromone: a peptide lactone that mediates a quorum sensing Enterococcus faecalis. Mol. Microbiol. 41, 145-54. 8. Peterson SN, Sung CK, Cline R, Desai BV, Snesrud EC, Luo P, Walling J, Li H, Mintz M, Tsegaye G, Burr PC, Do Y, Ahn S, Gilbert J, Fleischmann RD, Morrison DA, (2004). Identification of competence pheromone responsive genes in Streptococcus pneumoniae by use of DNA microarrays. Mol Microbiol. 51, 1051-70. 9. Schuster M, Lostroh Cp, Ogi T, Greenberg EP, (2003). Identification, timing, and signal specifity of Pseudomonas aeruginosa quorum-controlled genes: a transcriptome analysis. J Bacteriol. 185, 2066-79. 10. Schuster M, Sexton DJ, Diggle SP, Greenberg EP, (2013). Acyl-homoserine lactone quorum-sensing: from evolution to application. Annu Rev Microbiol. 67, 43-63. 11. Smith RS, Iglewski BH, (2003). P.aeruginosa quorumsensing systems and virulence. Curr Opin Microbiol. 6, 56-60. 12. Vannini A, Volpari C, Gargioli C, Muraglia E, Cortese R, De Francesco R, Neddermann P, Marco SD, (2002). The crystal structure of the quorum sensing protein TraR bound to its autoinducer and target DNA. EMBO J. 21, 4393-401. 13. Wagner VE, Bushnell D, Passador L, Brooks AI, Iglewski BH, (2003). Microarray analysis of Pseudomonas aeruginosa quorum-sensing regulons: effects of growth phase and environment. J Bacteriol. 185, 2080-95. 14. Waters CM, Bassler BL, (2005). Quorum-sensing: cell-tocell communication in Bacteria. Annu Rev Cell Dev. Biol. 21, 319-46. 15. Zhu J, Miller MB, Vance RE, Dziejman M, Bassler BL, Mekalanos JJ, (2002). Quorum-sensing regulators control virulence gene expression in Vibrio cholerae. Proc Natl Acad Sci. USA 99, 3129-34. www.etlikvet.gov.tr Cilt 25, Sayı 1, 2014, 25-31
Benzer belgeler
20 Number: 1-2 2009 2009
VETERİNER KONTROL MERKEZ
ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ
Etlik - ANKARA
Cilt/Volume 27 Sayı/Number 1-2016
Yazarlı Kitap:
Fleiss Jl, (1981). Statistical methods for rates and proportions.
Second edition. New York: John Willey and Sons, p.103.
Editörlü Kitap:
Balows A, Hausler WJ, Herramann Kl, eds., (19...
18 Number: 1-2 2007 2007
VETERİNER KONTROL MERKEZ
ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ
Etlik - ANKARA
2008 - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlükleri
VETERİNER KONTROL MERKEZ
ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ
Etlik - ANKARA