Akkus 3
Transkript
Akkus 3
AKKUŞ Sayı 3, Nisan 2009 Akbaş Çoban Köpeğini Koruma ve Araştırma Derneği yayınıdır. Dört ayda bir çıkar. Kapak resmi: İbrahim Kaya’nın Akbaşları. Sivrihisar, Eskişehir İçindekiler • • • • • • • • • • • Editörden Akbaş Haberler Kısaca Akbaş Çoban Köpeği Tarihi Akbaş’ın Türkiyeli Geçmişi Üretmek mi yoksa yavru mu almak? Köpekte diş yapısı / Ümit Özkanal Bi’ Sorum Olacaktı: Akbaş Eğitimi ADI tanıtım / David Sims Kalça Displazisi İş Köpeği Özellikleri / Orysia Dawidyak Kitap Eleştirisi 2: Türk Çoban Köpeği: Akbaş Sayfa 3 Sayfa 4-5 Sayfa 6-8 Sayfa 8-10 Sayfa 11- 15 Sayfa 16-17 Sayfa 18 - 21 Sayfa 21-23 Sayfa 23 - 25 Sayfa 26- 29 Sayfa 30 - 34 Orysia Dawidyak ve David Sim’e ait Tuzu, Kanada Prens Adası’nda koyunlarına alışırken. ©2008 Akkuş, Akbaş Çoban Köpekleri ve bu ırkla alakalı konuların yer aldığı bir dergidir. Akbaş Çoban Köpeklerini Koruma ve Araştırma Derneği tarafından yılda dört defa çıkarılmaktadır. Kar amacı gütmeyen bir organizasyon olarak 2007 yılında kurulan Akbaş Çoban Köpeğini Koruma ve Araştırma Derneği Akbaş Çoban Köpeğini korumayı amaçlamaktadır. Derneğe üye olduğunuzda Akkuş’a da abone olmuş olursunuz. Dergi editör ve aksi belirtilmedikçe tüm yazıların yazarı İlker Ünlü’dür: [email protected] İzinsiz kopyalanamaz. Editörden / İlker Ünlü Üçüncü sayımızı okuyor olmanızdan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu sayımız tıpkı amaçladığımız gibi görsel ve içerik açıdan yine oldukça dolu. Doğru tanıdığımız şeyleri daha iyi koruruz inancından yola çıkarak her sayımızda mümkün olduğunca Akbaş ya da Akbaş ile alakalı olabilecek farklı konuları masaya yatırmayı amaçlıyoruz. Bu sayımızda şovenizme kaçmadan Akbaş’ın geçmişinden bahsedeceğiz. Yine sadece kaynak gösterebileceğimiz tarihi gözlem ve anekdotlardan yola çıkarak. Bilinçli köpek üretimi ile dişi ve erkek köpeğin yan yana konmasıyla işin hallolduğu sanılan sadece yavru alma pratiği arasındaki farkın altını çizmeye çalışacağız. Ümit Özkanal’ın daha önce av dergilerinde de yayınlanan köpeklerde sağlıklı diş yapısı konulu yazımız köpeğimizin ağzına baktığımızda neyi görmemiz gerektiği konusunda ufuk açacağını umuyoruz. “Bi’ sorum olacaktı” sayfamız yeni. İlk konuğumuz ise İstanbul’dan Deniz Akaltan ve ergenlik dönemi sıkıntılarıyla bazen etrafını bunaltan Paşa ile tanışacağız. Yurtiçinde olduğu kadar yurtdışındaki Akbaşla ilgili organizasyonlar ve aktivitelerine duyarlı bir dernek olarak bu konuda en yetkin kulüplerden biri olan ADI (Akbash Dogs International) eski başkanı Prof.Dr David Sims bize derneklerini tanıtacak. İleriki sayılarımızda da yeri geldikçe konu edeceğimiz iskelet sorunları konusunda kalça displazisi çevirimiz iyi bir başlangıç niteliğinde. Daha bitmedi! Orysia Daydiyak’ın Kuzey Amerika’daki deneyimlerinde yola çıkarak iyi bir iş köpeği karakterini tanıtımının ardında geçen sayımızda başladığımız kitap eleştirisi köşemiz ile bu sayımız son bulacak. Eğlenceli olduğu kadar bilgilendirici de bulacağınızı umuyoruz. Yavuz hırsız dedikleri bu olsa gerek. Polar ve uyanık Saanenlerim’den biri. AKBAŞ Haberler… AKKUŞ artık sadece ONLINE 2. sayımızdan itibaren dergimizi bir matbaada bastırmak yerine pdf formatında online olarak çıkarmaya karar verdiğimizi sizler de fark etmişsinizdir. Dağıtımı ile birlikte her sayısının bize yaklaşık 1 000 TL’ye mal olduğu Akkuş’un bundan sonra online çıkması kararı aldık. Yılda üç defa çıktığını düşünürsek bu tedbir yılda derneğimizden 3 500 YTL’ye yakın paranın çıkmasına engel olacak. Tüm dünya kemer sıkarken bizim de tedbirli davranmamamız düşünülemezdi sanırım. Sivrihisar’da Akbaş güvenli ellerde Akbaş için Sivrihisar’a yolu düşenler İlçe Tarım Müdürü Erhan Ulutürk ile tanışmış olabilirler. Çalıştığı binanın arkasında yoğun programına rağmen kendi imkânlarıyla çiftleştirip köylere dağıttığı Akbaş köpekleri ile son birkaç yıldır bölgede Akbaş sayısını arttırmaya çalışıyor. Erhan Bey aynı zamanda köylülerce istenmeyen yavrulara yuva bulma konusunda da aktif rol oynuyor. Kendisiyle Akbaş Köpeği’nin korunması konusunda iş birliği yapabildiğimiz için çok şanslıyız. Sivrihisar İlçe Tarım Müdür Erhan Ulutürk AKBAŞ Haberler… Dünyanın her yerinden Akbaşlarının sürü korumasındaki performanslarıyla övünen kişilerle tanışmak mümkün. Aşağıda sizle ABD’den Catherine Wissner ‘ın hikâyesini paylaşıyoruz. “Akbaş Köpeklerinin zekâsı beni şaşırtmaya devam ediyor. Çarşamba günü bahçede çalışıyordum. Maggie, havlamasını duyduğumda, nerdeyse bir km ötedeki otlakta koyunlarla birlikteydi (açık alanda ses çok uzaklardan duyulabilir). ATV’ye atlayıp neler olduğunu anlamak için yola çıktım. Vardığımda 65 koyunu birden bir öbek halinde toplamış vaziyetteydi. Genelde onlar için bu normal olmasa da Lamalar bile sözünü dinliyor görünüyordu. Önce bu kadar gürültüyü niçin yaptığını anlamadım. Etrafta sahipsiz bir köpek, kır kurdu, tilki ya da porsuk yoktu. Yanına yaklaşınca fark ettim ki yerde bir çıngıraklı yılan görmüş ve sürüyü toplayarak kendini de yılanla sürü arasında yerleştirmişti. ATV ile üzerinde geçince yılan problemi hallolmuş oldu.” “Ekteki resimleri bu sabah çektim. Bir haftadır burası oldukça yağmurlu. Koyunlar kaç defa dışarı çıkarsa çıksın her seferinde geri döndüler. Tabii ki Maggie de onlarla birlikte. Maggie asla yanlarından ayrılmıyor. Bazen birlikte 10 km kadar yol kattediyorlar.” “Maggie’I 1.5 yıl once küçük bir Idaho kasabasında köpek barınağında buldum. Diğer köpeklerle yemek için kavga ettiği için oraya bırakılmıştı. Onu alıp Carpenter, Wyoming’e getirmek için 14 saat yol gittim. Onun hakkında çok az bilgim olduğundan sürümle çalışıp çalışmayacağı konusunda hiç bir bilgim yoktu. İkimiz içinde ilk görüşte aşk gibi birşeydi. Maggie şimdi 3 yaşında ve koyunlarım için yaptığım en iyi yatırım.” Catherine Wissner, Carpenter, Wyoming, ABD Kısaca Akbaş Çoban Köpeği Tarihi Akbaş, Kuzey Afrika’dan Bati Avrupa’ya pek çok ülkede oldukça benimsenmiş “beyaz sürü bekçisi” olarak bilinen kopek ırklarından biridir. Fas’ın Aidi’si, Türkiye’nin Akbaş’ı, Yunanistan’ın Yunan Çoban Köpeği, Macaristan’ın Kuvasz’ı, Polonya’nın Tatra Dağ Köpeği, Slovakya’nın Cuvac’ı, İtalya’nın Maremma Çoban Köpeği, Fransa’nın Pirene Dağ Köpeği ve İspanya’nın Pirene Mastif’i binlerce yıllık seçici üretim sonucu elde edilen bilinen “beyaz sürü bekçileri”dir. Bulundukları alan, binlerce kilometrelik bir zincir oluşturur. Geçmişin “Beyaz Sürü Bekçileri” Koyunun evcilleştirilmesiyle kavimlerin yaşamlarının bağlı olduğu hayvan sürülerini korumak için güçlü köpek koruyuculara gerek duyuldu (MO 10.000). Sürülerin korunmasında neden köpeklerin seçildiğini sormak bile gereksizdir. İnsanların sağladığı yetersiz bakım karşılığında bile onlara emanet edilen sürülere olan bağlılıkları açık cevap olarak kabul edilmelidir. İlk çobanlıkla uğraşan insan topluluklarının tam olarak ne zaman ortaya çıktığını söyleyemesek de tarihi bulgular MO 3000 yıllarında bile çoban topluluklarının fazla yaygın olmadığını göstermektedir. Aslına bakarsak ata binmek gibi en basit teknikler dahi MO 900 yılına kadar yaygınlaşmamıştır. İlk göçebe çoban topluluklarının Kuzey Asya’da dağların hemen altındaki bozkır benzeri otlaklarda ortaya çıktığına inanılmaktadır. Çobancılık, bu bölgede neolitik tarım tekniklerinin bir varyasyonu olarak ortaya çıktı. Topluluklar Asya’nın ormanlarından güneye doğru hareket etmeye başladıkça yasam biçimlerini avcılık ve toplayıcılıktan çobanlığa değiştirmek zorunda kaldılar. Bölgenin bozkırları daha az yiyecek sağladığından göçebe bir yaşam biçimini kabul ettiler. Küçükbaş hayvanların bozkırların sınırlı yiyecek ve su kaynaklarının yani sıra yüksek ısısında bakımları daha kolay olduğu için bir otlaktan diğerine koyun ya da keçi sürüleriyle seyahat ediyorlardı. Sürüleri tüm topluluğun hayatta kalmasında anahtar rolü oynamıştır. Zaman, bu insanlara daha iyi sürü gütme ve sürü bekçilerinden daha iyi faydalanma yöntemleri öğretti. Köpeklerini özellikle daha iri ve cesur olanlardan seçtiler. Bu köpekler kendi canları pahasına sürüleri vahşi hayvanlar ve hırsızlara karşı koruyordu. Zamanla sürülerin renkleri belirli tipte köpek yetiştirmede önemli rol oynamaya başladı. Romalı bir tarım ve hayvancılık tarihçisi olan Columella, ikinci yüzyılda yazdığı “De Re Rustica” adlı yapıtında bize şunları söylemektedir : “Koyun yetiştiricileri sürüleri için beyaz çoban köpeği üretmekte ısrar ediyorlardı. Aksi takdirde bir kurt saldırısında yanlışlıkla kendi köpeklerini öldürüyorlardı.”. 2000 yıl önce Romalıların beyaz koyunlarını yine ayni renkteki köpeklere emanet ettiği "beyaz çoban köpeği" kullanımı konusunda elimizde şimdilik en eski referans kaynağımız bu görünmektedir. Romalılar yine ayni yıllarda yünlerin boyanmasını kolaylaştırmak için çoğunlukla beyaz koyun yetiştirmeye de başlamışlardı. 70’lerin sonlarında İngiltere’ye yolu düşen iki Akbaş. Resmi olarak İngiltere’de şuan Akbaş bulunmuyor. Foto: Reed Hollandalı kinolog Antal (1977) Columella'ya işaret ederek " Bu eski nedenden dolayıdır ki keskin ve kontrast yaratan renk (beyaz), vahşi hayvanlarla dövüşen bu köpekler için büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle birileri beyaz köpekler üretmiş ve bunu dikkatle korumuştur. Bu özellik Polonya'dan Macaristan'a, Pireneler'den Balkanlar'a her yerde aynıdır. Yine bu nedenledir ki her yerde insan aynı çözümü; yüksek, beyaz ve cesur köpeklerde bulmuştur." Akbaş’ın tam kökeninden bahsetmek mümkün görünmese de bazı tarihi bulgular ve referanslar teorilerimizi geliştirmekte bizlere yardımcı olmaktadır. Tarih öncesi çağlar kadar eski köpek ırklarından bahsedildiğinde geçmişlerini belirlemek belki imkânsız olmasa da çok güçtür. Ne yazık ki, av ve savaş köpeklerini gösteren duvar resimlerine rastlamak mümkün olsa da çoban köpekleriyle sürüleri gösteren resimler oldukça nadirdir. Bunun nedeni, daha çok asillerin eğlence anlayışı olan av sahnelerinin zamanın sanatçılarınca resmedilmeleri çok daha doğal olmasıdır. Muhtemelen, sanatçılar ve eserleri için onlara para ödeyen asiller kuru ve tozlu alanlarda yarı göçebe hayat süren sürüler ve onların köpek koruyucularını resmetmeye değer bulmamış olmalıdırlar. 17. yüzyıl gezgini Evliya Celebi Ankara Tiftik Keçisi denen bir köpekten bahseder. Columella'nin da verdiği bilgiler ışığında çoğunlukla beyaz Tiftik Keçilerinin köpeğinin de Akbaş olmaması için hiç bir neden yok gibi görünüyor. Akkaraman koyunları ile siyah maskeli Kangal Köpeğinin ne kadar bağdaştığı düşünülecek olursa Celebi'nin bahsettiği köpek Ankara, Eskişehir, Kütahya ve civarının Akbaş’ından başka bir köpek olmamalı. 1903-1906 tarihleri arasında İngiltere'nin Türkiye’deki askeri konsülü olan Albay A.F. Townshend 1910 tarihli kitabında Akbaş’la olan çeşitli karşılaşmasından bahsederken " ..dağ köylerinde daha çok beyazımsı Collie'ye benzeyen bir ırk bulunuyor...yabancıya karşı oldukça saldırganlar, at arabalarına saldırabiliyorlar hatta atından bir adamı bile aşağı indirebilirler..." yazmıştır. 1927 tarihli bir yazısında Türkiye’de de ayni Pirene Dağ Köpeği gibi bir köpeğin varlığından bahsetmektedir. Bu köpeğin, tıpkı kendi köpekleri gibi güçlü bir yapısı ve derin bir havlaması olduğuna dikkat çeker. Komşumuz Yunanistan'daki sürü köpeklerinden bahseden Hubbard (1947) "Tek gerçek Yunan sürü köpekleri Balkan Dağları, Arnavutluk, Epirus, Makedonya, Güney Yunanistan ve Parnasus Dağları ... çobanlarınca üretilen beyaz olanlardır. Bu beyaz köpekler bir köpek organizasyonları olmamasına rağmen yüzyıllar boyunca safkan olarak üretilmiş ve tıpkı Macar Komondor'da olduğu gibi beyaz dışında doğan yavrular elimine edilerek ırkın devamı sağlanmıştır." Eskişehir dolaylarında gözlemlenen ve ABD’ye götürülen ilk Akbaşlardan. Photo Nelson Yine Pirene Dağ Köpeği uzmanı Paul Strang 1982'de Amerika'da üretilen Akbaşları incelerken bu ırkın hem vahşi hayvanlara karşı sürüyü koruma açısından hem de antilobu andıran ince yapısı ile at üstündeki sahibine ayak uydurarak kaçan avın peşine düşecek hız, çeviklik ve cesarete sahip Amerika'ya gelmiş tek koyun köpeği olduğu yorumunu yapmıştır. Akbaş Dünyayla Tanışıyor Polatlı civarında 80’li yıllarda fotoğraflanan bir çift Akbaş. Şimdi internet satıcılarına göre burun kıvrılan orta boydaki çevik yapılarına dikkat. Foto: Nelson Daha yakın bir tarihte ise modern Pirene Dag Köpeği’nin babası M. Bernard Senac-Lagrande, Akbaş’ın uluslar arası sürü bekçileri dünyasındaki ulusal gururumuz Kangal Çoban Köpeğinden çok daha önce Amerika’ya tanıştırılmış olması şaşırtıcıdır. İlk Akbaş, hamile olarak, 1978’de David ve Judith Nelson tarafından Amerika’ya götürülmüştür. Bu ilk ithalat, beş yıllık bir saha çalışması sonucunda gerçekleştirilmiştir. Onları çoğu Avrupa ülkelerinde bilinen “beyaz sürü bekçilerinin” Türk versiyonu olduğunu düşündürten Batı Türkiye’de pek çok beyaz çoban köpekleri fark etmişlerdi. 1979’da The Akbas Dog Association of America (ADAA) kuruldu. Akbaş bir iş köpeği olduğundan hemen çiftliklere yerleştirilerek iş kapasiteleri test edilmeye başlandı. Aynı yıllarda Amerikan Tarım Bakanlığı, yırtıcı hayvanlara karşı sürü bekçileri değerlendirme programı yürütmekteydi. 1986’da programın sonuçları açıklandı. Akbaş, Pirene Dağ Köpeği ve Maremma Çoban Köpeği ile birlikte en etkili üç çoban köpeğinden biri seçilmişti. kısa tüylü köpekler üretirken Selçuk Üniversitesi’nde uzun tüylü köpekler bulunmaktadır. Yine de iki tip de ırkta kabul edilir olduğundan yakın gelecekte iki üretim istasyonunda da uzun ve kısa tüylü köpekler üretmek mümkündür. Akbaş’ın Türkiye’de Tekrar Keşfi 1996’da Konya Selçuk Üniversitesi’nde “Uluslararası Türk Çoban Köpekleri Sempozyumu” düzenlendi. Bu sempozyumun sonunda bir yıldız tekrar doğmuş oldu. Akbaş’ın Amerika’ya tanıştırılması ve üretimi konulu tanıtım sırasında Amerika’da üretilen Akbaş resimleri büyük ilgi çekti. Batı Türkiye’de koyun yetiştiriciliği önemini büyük ölçüde yitirdiğinden ırkın iyi örneklerini bulmak gün geçtikçe daha güçleşiyor. Hayvancılık bakımından ülkemizin bu bölgeleri yoğun bir yerleşim baskısı altındadır ve endüstrileşme koyun yetiştiriciliğini geçmiş uğraşlarından biri haline getirmiştir. Irkın melezleşmesi kaçınılmaz olduğundan hızla kaybettiğimiz bu ırkın resimleri hepimizi heyecanlandırdı. İsim tekrar yaygınlaşmaya başladıkça pek çok kişinin Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde besledikleri Akbaş’larından bahsettiğini duymaya başladık. Irk, az sayıda da olsa korunmaya devam ediliyordu. 1992’de Mustafa Velioğlu önderliğinde Karacabey Tarım İsletmeleri Genel Müdürlüğü’nde (TİGEM) ilk resmi üretim programı başlatıldı. Ardından 1990’larin sonlarında Konya Selçuk Üniversitesi de ilk Akbaşlarını üretmeye başladı. TİGEM daha çok Akbaş’ın uzun bacakları ve içe çekik karnı onun sürati ve çevikliği konusunda en önemli göstergedir. Kaynaklar: (1)İnternational Symposium Book on Turkish Shepherd Dogs/1996, (2) Kuvasz, A Complete and Reliable Handbook by Dana İ. Alvi and Leslie Benis, (3) The Kuvasz by Kuvasz Club of America, (4) The New Complete Great Pyrenees by Paul Strang, (5) The Pyrenean Mountain Dog by the Pyrenean Mountain Dog Club of Great Britain, (6) A World History by William H. McNeill (6) Akbash dog, A Turkish Breed for Home and Agriculture by David Nelson and Judith Nelson Eylül 2003 AKBAŞ’IN TÜRKİYELİ GEÇMİŞİ Artik çok az kişinin hatırladığı bir irk tüm Türkiye’nin yeniden tanıştığı bir ırka dönüşebilir mi? Akbaş göreceli olarak yeni bir ırk bizler için. Pek çok köpek meraklısına bu beyaz sürü bekçimizden bahsettiğimizde isme yabancı olduklarını öğreniyoruz. Irkın varlığı belki de Kangal Köpeği kadar hatta daha da eski olma ihtimaline karşın ismi ve popülerliğinin son 10 yılda artması nedeniyle ırk bizler için pek tanıdık değil. rağmen ırkın uluslar arası kabul edilen adı olan “Akbaş” Türkiye için yakın zamanda kabul gören bir isim. Bu isim Türkçede köpeklerin çoğunlukla da renklerine göre tarif edilmesinde sık sık kullanılan tanımlardan biri; ancak şimdiye kadar ulusal köpek ırklarımızdan hiç birini tanımlamada yaygın bir şekilde kullanılmadı ya da kabul görmedi. Anadolu’da beyaz sürü bekçilerinin varlığı tarihi açıdan olduğu kadar bugün bile onaylanmasına Bilinen resmi kayıtlara bakıldığında Akbaş ilk defa Mustafa Velioglu önderliğinde Karacabey Tarım İsletmeleri Genel Müdürlüğü’nde (TİGEM) 1992 yılında korumaya alınarak üretilmeye başlandı. Bu zarif beyaz sürü bekçisi bu ilk resmi koruma programına “Kar Beyaz” adı altında alındı. 2000 yılında yaptığımız telefon görüşmesi sırasında neden “Akbaş” değil sorusuna Sayın Velioğlu çocukken “Kar Beyaz” diye tanıdığı bu köpeklerin yine eskiden tanıdığı isimle korunmasını seçtiği cevabını vermişti. 2001 Kasım ayında San Diego’da Amerikan Köpek Kulübü (AKC) bünyesinde düzenlenen ve katılma fırsatı bulduğum Anadolu Çoban Köpeği Günü’nde Amerika’ya 1960’larda köpeklerimizi ilk götüren ve Anadolu Çoban Köpeği ismiyle daha sonra köpeklerimizin doğru isimlendirilmesi ve sınıflandırılması konusunda uluslararası bir karmaşaya belki de istemeden neden olan şimdi emekli Yarbay Bob Ballard’a bu beyaz köpeklerden söz açtığımda kendisi o yıllarda bu tür beyaz köpeklere “Akkuş” dendiğini söylemişti. Görüyoruz ki bir Sivas Kangal Köpeği kadar ulusal olarak kabul görme fırsatı olmamış bu günün Akbaş’ı geçmişte çeşitli dönemlerde farklı isimlerle taninmiş görünüyor. Hasan Cansever’in Eskişehir dolaylarında 70’lerde fotoğrafladığı Akbaşlar İsmin uluslararası alanda kabulünde en büyük pay daha sonraki yıllarda Kangal Köpeği’ni de Amerika’ya tanıştıran ve kulüplerini kuran David Nelson’q aittir. Irkın ismi konusunda net bir cevap alamadığı 1970’lerin sonlarındaki saha gözlemlerinde Türkçede sık kullanılan Akbaş ismini uluslar arası tanıtımında ırk ismi olarak seçmiştir. 1996 Konya Selçuk Üniversitesi’nde düzenlenen Türk Çoban Köpekleri Sempozyumu’nda Kuzey Amerika’da son 20 yılda dikkatli bir üretimle kıskanılacak bir gelişim gösteren Akbaşlar ilk defa Türk katılımcıların dikkatini çekti. Ayni yıl ırkın ismi konusunda David Nelson ve Yrd.Doc. Cafer Tepeli arasında gecen bir konuşmada ırkın adı için Sayın Tepeli tarafından beyaz kedisi, tavşanı ve keçisi ile ünlü Ankara’ya istinaden “Angora” ismi teklif edilse de ırkın ismi değişmeden günümüze gelmiş görünmektedir. Bu tür isimlendirmeler başka ülkelerin sürü bekçileri için de gerçekleşmiştir. Pirene dağ köylülerince geleneksel olarak sadece “La Patou” yani kısaca “çoban” olarak anılan benzer bir köpek ırkı ise 20. yüzyılın başına köpek ırklarına olan artan ilgi ile birlikte uluslararası köpek organizasyonlarınca “Pirene Dağ Köpeği” olarak adlandırılmıştır. Benzer bir isimlendirme de Portekiz’in “Estrella Dağ Köpeği” için yapılmıştır. Irkın geçmişi hakkında fazla bir şey bilmiyoruz. Elimizde Akbaş olduğunu bize düşündürten en eski kaynak yine Evliya Çelebi’ye ait. Padişah önünde yapılan geçit töreninde ikişer üçer zincirle dolaştırılan Samson Köpeklerinin yanı sıra bahsedilen bir diğer köpek ise Ankara Tiftik Keçisi Köpeği’dir. Sürü köpeklerinin korudukları hayvanların arasına kolay karışmasını sağlayan benzer kürk rengindeki eski çobancılık geleneğinin bir uzantısı olduğu düşünülürse çoğunlukla beyaz Tiftik Keçisi için yine beyaz bir köpek hiç de akla uzak gelmiyor. Celebi bu kopeklerden şöyle bahsediyor: “ Bu köpekler çobanların kardeşleridir ki bir yalaktan darı malağı yiyip asla tiksinmezler. Ancak ne istese o kopek o an is bitirir, isterse silahlı cesur ve yiğit olsun adamı atından indirir.” Foto: Cansever Bugün Akbaş, popülerliği hızla artmakta olan bir köpek ırkı. Ne yazık ki Kuzey Amerika’da 5000 civarındaki sayısına karşın Türkiye’de bu rakamlar yüzlerle telaffuz edilebilirse şanslı sayılırız. Kimse bundan köpeklerimizin kaçırılarak soylarının azaltıldığı sonucunu çıkarmamalı. Konuya hâkim biri kolaylıkla “iyi ki götürmüşler de simdi neredeyse neyi yitirmek üzere olduğumuzu gösterecek canlı delillere sahibiz” diyecektir. Akbaş, bir zamanlar yoğun olarak bulunduğu Eskişehir, Bolu, Kütahya, Isparta, Afyon, Konya ve Ankara’nın izole köylerinde yoğun sanayileşme ve azalan küçükbaş hayvancılığın sonucunda bu beyaz, zarif; ancak sıkı koruma güdüleri olan köpeklere meraklı sayılı kişi tarafından beslenmekte. Bir kaç üniversite ve Karacabey TİGEM’deki sistematik üretim çalışmalarına karşın elimizde hala çok az iyi kalitede Akbaş var. Pirene Dağ Köpeği’nin 9 kadar köpekten tekrar canlandırıldığı göz önüne alınacak olursa geç kalmış sayılmayız. Sadece bir Kangal Köpeği’nde olduğu kadar elimizde kabul görmüş ve el üstünde tutulan bir köpeğe sahip değiliz. Onun dikkatle elenen bireylerden ırkı en iyi şekilde temsil edebilecekler arasında yeniden geçmişteki güçlü yapısını kazandırılması gerekiyor. Artık çok az kişinin hatırladığı bir ırk tüm Türkiye’nin yeniden tanıştığı bir ırka dönüşebilir mi? Bilinçli bir üretim programı ile bu sanıldığından daha kolay olabilir. İlker Unlu 2 Eylül 2003 Üretm ek m i yoksa yavru alm ak m ı? Bu iki kavramı birbirine karıştırmak safkan köpeklere uzun vadede yapılacak en büyük kötülüğün başında gelir. Foto:David Sims Yaşamımızı bir köpekle paylaşmaya karar verdiğimizde onun ne olduğu gerçekte önemli olmayabilir. Doğru kişiyle buluştuğunda her köpek sadakat ve sevgi üzerine insanlığa örnek teşkil edecek doğuştan gelen erdemlerle doludur. Ancak, köpeğin evcilleştirilmesinden bu yana farklı coğrafyalarda farklı amaçlarla üretilmiş safkan köpek ırklarının korunması ve değişen yaşam ve gereksinim koşullarına uydurulması amacıyla üretimin devam etmesi gereklidir Safkan köpek üretimi uzun tecrübe ve ciddiyetin yanı sıra profesyonellik gerektiren bir uğraştır. Amaç, köpeğin mürvetini görmekten çok sevip değer verilen ırkın gelişimini sağlamak olmalıdır. Bu da ciddi bir araştırma, diğer üreticilerle profesyonel alanda etkileşim ve ırkının birbirine mümkün olan en uygun örneklerine sahip olmakla başlar; ama burada bitmez. Nesiller içeren bir üretim programı geniş maddi olanaklar gerektirir. Anti-profesyonel, belki iyi niyetli; ama çoğunlukla kolay para kazanmayı amaçlayan arka bahçe üreticileri ırka zarardan başka bir şey getirmez. Hamilelik, doğum ve yavruların emzirme dönemleri inanılmaz maddi kaynak isteyen olaylardır. Tabii ki her şeyin yolunda gittiğini düşünürsek. Doğumun ölüm de getirebileceği unutulmamalıdır. Yavrular için uygun aileleri de doğumdan önce ayarlamanızda fayda var. Dünyaya gelmesine izin verdiğiniz her yavrudan işler ters giderse ömür boyu da sorumlu olduğunuzu unutmamayı da listeye eklerseniz hiç bir şeyin dişi ve erkeği yan yana koyarak kendiliğinden hallolmayacağını anlatabildiğimi umuyorum. "Yavru almayı" değil; ama "üretmeye" karar verdiğiniz bir ırkın bu amaca hizmet edecek en iyi örneklerine sahip olmadan önce gerçekçi üretim amaçlarının baştan belirlenmesi gerekmektedir. Ana amaç tabii ki en baştan itibaren gönül verdiğiniz ırkı yarınlara götürecek standartlarına en yakın köpekleri üretmektir. Standartlar bir ırkın nasıl davranması ve görünmesi konusunda örnek teşkil eder. Her ırk kendine ait standartla uyum içinde üretilir. Zamanla belirli değişiklikler standartlara getirilirse ırk değişen kurallara uydurulur. Bu başta da belirttiğim gibi nesiller alabilecek bir çalışmadır. İlk ölçüt kesinlikle köpeğin karakteri üzerine olmalıdır. Nedensiz saldırganlık gösteren, insanlara güvenmeyen ve içinde bulunduğu her hangi bir durumun stresiyle başa çıkamayacak kadar huzursuz ve aksi köpekler konformasyon olarak ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar kesinlikle üretimde kullanılmamalıdır. Her ne kadar doğan her yavru boş bir kâğıtsa da o kâğıdın kalitesi kesinlikle kalıtsaldır. Köpeğin üretim amacı akıldan asla çıkarılmadığı sürece korunması gereken ırksal fiziksel ve zihinsel yapısı genel hatlarıyla ortaya çıkacaktır. Bir iş köpeği ise çalışma kapasitesini kaybetmiş ve sadece görüntüsünü taşıyan bir köpek onu özel yapan köklerinden uzaklaşıyor demektir. Özellikle de Alman Köpek Klubü'nün iş ve çoban köpeklerinin üretimine izin vermeden önce onları belirli testlerden geçer puan almak zorunda bırakıp sınamaları bu ırkların yeteneklerini kaybetmeksizin yeni nesillere genlerini taşımasını sağlar. Aynı ölçütler bir terrier ya da av köpeği için de geçerlidir. Sorumluluğunun bilincinde bir üretici köpeğinin ne için üretildiğini unutmaz. Avla ilgilenmeyen bir Pointer ya da tüm gün koltukta uyuklamayı seçen bir Border Collie yavrularına geçirmeye değecek o en önemli özellikten mahrum demektir. Foto:David Sims Üretmeyi planladığınız köpeğin karakterinden emin olduktan sonra fiziksel özellikleri ikinci önemli kriter olarak önümüze çıkar. Yine üretim amacı göz önüne alındığında köpeğin o amacı en iyi şekilde yerine getirmek için nasıl bir konformasyona sahip olması gerektiği sorusunun cevabı köpeğiniz için bir ayna olmalıdır. Bir sürü bekçisi keskin koruma güdüleriyle desteklenmiş güçlü ve caydırıcı boyutlardaki fiziğine güvenmek zorundadır. Hacim kaybetmeye hatta iriliğin bilinçsizce övüldüğü durumlarda fazla irileşmesine müsaade edildiğinde köpek görevini yerine getiremez olabilir. St.Bernardların 18. yüzyılda hastalık sonucu nesilleri tükenme tehlikesine karşılık Newfoundlandla melezleyerek kurtarılmasından sonra ırk ilk defa bu yeni kan nedeniyle uzun tüylerle tanışmıştı. Ne yazık ki uzun tüyler tipi altında kolaylıkla kar ve buzla kaplandığından Alplerdeki keşişler tarafından uzun tüylü yavrular ev köpeği olarak hediye edilirken sadece kısa tüylü St. Bernard'lar görevlerine kaldıkları yerden devam etmiştir. Bir üretici, köpeğine baktığında sadece dıştan nasıl göründüğüne değil o şekilde görünmesini sağlayan iskelet ve kas yapısının da nasıl biçimlendiğini de görecek kadar bilgili ve tecrübelidir. Ön ve arka bacak kemiklerinin omuz ve kalça ile ve birbirleriyle yaptıkları açılar, topukların yerle mesafesi, bacakların birbirine paralelliği vs hayvanın hareket yeteneğini belirler. Hareket mekanizmasını çalıştıran parçaların tek tek ve kolektif olarak nasıl olması gerektiği bilinmediği sürece de bu çok önemli değerlendirme de başarı elde edilemez. Daralan açılar bacakların yeri rahat adımlarla kavrayamamasını, adalelerin doğru şekilde örülmesine imkân vermediğinden köpeğin yeterli etkinlikte hareket edememesine neden olacaktır. Grimsi rengi sizi şaşırtmasın. Yavru büyüdükçe annesi gibi beyaz olacak. İnsan tüm bunları bilmeden cahilliğin verdiği cesaretle kolaylıkla yola koyulabilir. Bilinç, başarı konusunda endişeyi de birlikte getirecektir. Eğer gerçekten kararlıysanız üretim için alabileceğiniz standartlarına uyan en iyi köpeği almalısınız. Bu ne kolay ne de ucuz bir şeydir. Kesin olan bir şey varsa pahallı köpek en iyisi değilse de ucuzu üretim için fiyasko getirecektir. Kesinlikle bir akıl hocasına gereksiniminiz vardır. Bu kişi son on yıldır evinde çeşitli ırklardan köpek besleyen ya da eğiten biri değil o ırkla yıllarını geçirmiş ve hatta şanslıysanız üretmiş biri olmalıdır. Köpek yarışmalarını gezin. Tanışabildiğiniz kadar bu konuyla ilgili birileriyle tanışın. Kitaplar okuyun. Bunca çaba ve zaman sonuca değecektir. Zamanla aynı ırka ait köpeklerde bile bireysel farklılıklar olduğunu fark eder duruma geleceksiniz. Standardına uymasına rağmen yüz ifadelerinde ya da fiziksel yapılarında bir diğerine göre tercih ettiğiniz bazı özellikler bulacaksınız. Doğru yoldasınız. Şimdi üretmek isteyeceğiniz köpeğin neye benzemesi gerektiği konusunda hedefleriniz netleşmeye başladı işte. Şunu unutmayın ki özellikle de kendi ürettiği kandan bir damızlığı size satmadan önce üretici sizden belirli garantiler isteyebilir. Emin olun çocuklarım dediğiniz köpeklerinizin yavrularına yuva seçerken de müşterilerinizi siz de böyle sorgulayacaksınız. Bu arada sizin de cevaplanmasını isteyebileceğiniz belirli sorular kesinlikle olmalıdır. Her üreticinin ürettiği köpekte öncelikle sahip olmasını istediği belirli özellikler vardır. Bunları öğrenin. Şunu asla aklınızdan çıkarmayın ki mükemmel köpek henüz doğmadı ve muhtemelen de hiç doğmayacak. Köpeğinize eş seçerken siz de bu konuda dürüst olmak zorunda kalacaksınız. Zayıf ve güçlü yanlarını dürüstçe belirlediğinizde neyin peşinde olduğunuz konusunda daha net cevaplar elinizde olacaktır. Hayalinizdeki köpeği ya da hayalinizdeki köpekleri üretmenizi sağlayacak potansiyeldeki köpekle eve döndüğünüzde başarılar kadar riskler ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir geleceğe yelken açtınız demektir. Kimse üç aylık bir yavrunun şampiyon olacağını size garanti edemez. Potansiyelini değerlendirebilir; ama inanın bu küçük yaramazlar erişkin oluncaya kadar çok değişir. Üretim için alacağınız köpeğin erişkin olarak neye benzeyeceği daha belirgin olduğunda satın alınması daha tavsiye olunur bir durumdur. İki şampiyonun yavrularının da şampiyon olacağını hayal etmek biraz tecrübesizlik ve iyimserlik örneğidir. Şecerelerin yakından incelenmesi, eş olarak seçilmesi planlanan köpeğin bir damızlık olarak performansı, kastım tabii ki olumlu özelliklerini ne kadar ölçüde yavrularına geçirebildiği, eşler arasındaki fiziksel artı ve eksilerin uyumu doğru karar vermede ilk ele alınacak kriterlerdir. Bunu da uzun geceler kafa patlatmadan belirleyemeyebilirsiniz. Yine bir uzman yardımı tavsiye edilir. Tüm bu anlatılanları genetik konusunda bir kaç kalın kitap devirmeden halledebileceğinizi düşünüyorsanız lütfen kumar oynamayın. Irkta hetero ve homozigot genlerin ne olduğu gibi konular iyi anlaşılmalıdır. Üreticiler köpeklerinin genetik saflığını ya da homozigot oluşunu dolayısıyla fenotiplerinin önceden kestirilebilirliğini arttırma üzerinde yoğunlaşırlar. Ürettiğiniz köpeğin genetik yapısına, sahip olmasını istediğiniz özellikleri ne kadar koyu harflerle yazmayı başarırsanız yavrulardaki kalıtsal tutarlılık da o kadar güçlü olur. Foto:David Sims Asla atlanmaması gereken ve belki de tüm üretim programınızı kökten değiştirmek zorunda kalabileceğiniz diğer bir etmenden bahsetmeden sözümüzü bitirmemeliyiz. Her ırka has kalıtsal bazı hastalıklar mevcuttur. Fiziksel ve zihinsel sağlığın korunmasında bu hastalıkların üretim programındaki olası varlıklarının tespit edilmesi hayati önem taşır. Bir köpek fiziksel olarak ne kadar doğru görünümde olursa olsun kalça çıkığı, progresif retinal displazi, kalp kapakçıklarında problem, sağırlık ya da bakır metabolizmasında bozukluk gibi genetik olarak ebeveynlerinden geçen bir anormalliğe sahipse tüm yapmanız gereken onu derhal kısırlaştırarak üretim programınızdan çıkarmak ve bu sorunun geçmişte nereye kadar uzandığının mümkünse genetik haritasını çıkararak belki de her şeye yeniden başlamaktır. Şecere bu nedenle önemlidir. Yavrunun soy ağacının bilinmesi onun geçmişi hakkında ayrıntılı bir biçimde tutulmuş kayıtların yardımıyla değerlendirmeler yapmanıza imkân sağlar. Bu bulunmaz bir veri kaynağıdır. Bu hastalıkların tespitinde DNA da dâhil olmak üzere çeşitli testler neyse ki mevcuttur. Bu raporlar sizin garanti kaynağınız olacaktır. Başta da dediğimiz gibi dünyaya gelmesine izin verdiğiniz her yavrudan gerektiğinde ömür boyu da sorumlu olduğunuzu unutmamalısınız. Bir ırka gönül verdiğinizde ülke hatta dünya çapındaki özellikle de aynı ırktan tüm köpeklerin özenle ve olması gerektiği gibi bakılmasını istersiniz. Sokakta tek bir soruya zincirleme onlarca cevap yağdırırsınız. O ırka karşı kendinizi sorumlu hissedersiniz. Bu doğru motivasyon noktasıdır. Para kazanmak umurunuzda değildir. Köpek üretimi zaten pahallı bir hobidir ve kimse çocuklarını satarak köşeyi döneceğini hayal etmez. Aksine testler, aşılar, olası hastalıklar, beslenme, showlar için pahallı seyahatler hatta telefonda yapılan uzun bilgi verici görüşmeler bile kazanılandan fazlasını götürür. Üretici yine de mutludur. Çünkü sattığı yavrular özenle bakılacaklarını bildiği yeni bir aile bulmuştur. Aksi halde her ırkın adına ve onun korunması ve geliştirilmesi için kurulmuş kulüplerinin organize ettiği kurtarma gönüllüleri bu köpekleri tespit ederek yanlarına alır, rehabilite eder, kısırlaştırır ve yeni yuva bulur. Tüm bu uğraş para kazanmak bir yana cepten karşılanan tüm masrafların ardından ırkı korumaktır. Köpek üretimi bilim ve sanatın kaynaştığı çok özel bir uğraştır. Ciddi bir tecrübe, bu konuda çok özel bir yetenek, inanç, bağlılık ve hatırı sayılır bir maddi kaynak ister. Şirin bir köpeğin olacak yavrularının hayalinin tüm bu anlatılanları unutturmasına izin verilmemelidir. İlker Ünlü, Kasım 1999 ADI Başkanı Huub Hendrix’in Almanya’da Akbaşlarından biri pet koyun ve domuzları ile. Bi’ Sorum Olacaktı.. Bu yeni köşemizde okurlarımızın sorunlarında yola çıkarak Akbaş Köpeği eğitimi ile ilgili bilgi vermeye çalışacağız. İstanbul’da yaşan Deniz Akaltan bizlere ergen Akbaş’ı Paşa için ulaştı. Tecrübeli bir akbaş sahibi olarak, Paşa'nın eğitimi sırasında diğer köpeklerden farklı olarak nelere dikkat etmemi önerirsiniz? Genel sorunum söz dinlememesi veya işine gelince söz dinliyor olması. Tam olarak otoritemi kabul ettiremedim. Bugüne kadar kızmak ve azarlamak dışında bir ceza vermedim, zaten köpeklere dövülerek ceza verilmesine de karşıyım. Ama bağırdığım zaman bile kuyruğunu sallıyor olması beni pek ciddiye almadığını gösteriyor :) Tasma ile yürüme konusunu hallettik. Sevk tasması var, çekiştirmeden yürümeyi öğrendi. Zaten site sınırlarından çıktığımızda tasmasını çıkartıyorum. Beraber koşup, oynuyoruz. Hayır dediğimde genelde dinlemiyor, tasması yokken yanımda yürümüyor, canının istediği yerlerde gezip tozuyor, ne zaman ki kızıp ona arkamı dönersem o zaman yanıma geliyor. Gel komutuna alışamadı hala. Elimde ödül maması varsa tabi durum değişiyor. O zaman çok uslu ve akıllı bir köpek, mama bitene kadar yada mamayı alana kadar :))) Otur diyince oturuyor, gel dediğimde geliyor, hatta o kadar sahtekar ki elimde ödül olduğunu fark ettiğinde otur demeden oturup bekliyor.. :)) Bir golden bir labrador kadar kolay eğitilmediğini biliyorum. Şimdi 8 aylık oldu ve bugüne kadar da düzenli bir eğitim programı olmadı. Ama dikkati çok çabuk dağıldığından, kelebek, ot, böcek peşinde koştuğundan eğitimlerimiz de çabuk bitiyor mecburen. Çok mu soru sordum? Başınızı ağrıtmam umarım... Selamlarımla, Öncelikle Akbaşlar bağımsız köpek ırkları grubuna aittirler. Bu grupta ilk akla gelen başka kimler vardır? Terrierler, Kızak Köpekleri ve Tazılar. Niçin bağımsızdırlar? Çünkü yaptıkları işi kendi inisiyatiflerini kullanarak yaparlar. Dönüp sık sık “şimdi ne yapmalıyım sahip?” bakışı onların üretildikleri işi doğru yapamayacakları anlamına gelir. Tazı ufukta tavşanı görür ve kendi zekâsını ve fiziksel yeteneklerini kullanarak serbest koşuyla onu yakalar. Terrierlerin toprak altında porsuk ya da tilki gibi vahşi hayvanlara kendilerini paralatmadan başa çıkmak ve onları kovuklarından dışarı sürmeleri beklenir. Böylece avcı çıkan hayvanı vurabilir. Cesaretleri ve inisiyatif kullanma yetenekleri bu nedenle çok önemlidir. Akbaş gibi sürü köpekleri içgüdülerine ve tecrübelerine güvenerek tehlikenin ne zaman nerden geleceğini değerlendirmek ve sürüdeki diğer köpeklerle nasıl bir savunma geliştireceğine kendi karar vermek zorundadır. O insansız da çalışır; ama bir Alman Çoban Köpeği gibi “sürü güden ırklar” tek başına sürüyü nereye götüreceğini bilemez. Bu nedenle Alman Çobanı gibi ırkların insana atacağı adımlarda bir lider olarak görmesi ve sürekli komut beklemesi doğaldır. Akbaş'ın beyni böyle programlanmamıştır. Bu nedenle ona farklı bir bakış açısı ile yaklaşmamız önemlidir. İtaat derecesinin köpeğin zekâsı sanıldığı günler neyse ki geride kaldı. Bizim köpeklerimiz aptal değil sadece bağımsızdırlar. Olayların nasıl yürütülmesi konusunda kendi kararlarını verebilirler. Bu nedenle lideri olarak bu potansiyelin nasıl değerlendirileceğini iyi bilmemiz gerekir. Aksi takdirde birlikteliğimiz önce kazanamayacağımız bir güç savaşına dönüşür; sonra da birbirimize olan güvenimizi kaybederek köpekle ilişkimizi zedelenir. Öte yandan sahiplerine saygı duymaları gereklidir. Bunu diktatör ya da aşırı demokratik bir lider olarak değil aynen sizin de ipuçlarını verdiğiniz gibi kaynakları kontrol eden “adil” biri olarak sağlayabilirisiniz. Köpeklerimiz sırf biz insan onlar köpek olduğu için bize itaat etmezler. Özellikle de Akbaş gibi bağımsız karakterli köpekler buna içlerine kapanıp komutlarınıza karşı seçici sağırlık geliştirerek tepki verirler. Önemli olan köpeğiniz için değerli olan her şeyin kontrolünün sizin elinizde olduğunu onun bilmesini ve bunu elde etmesi için sizin için çalışmasını (işbirliği yapmasını) anlamasını sağlamanızdır. Eğer canımızı sıkan komşunun Golden Retriever’i ya da Alman Çobanı çağırdığında ağzında topla geliyor ve bizimki herkesin önünde bizi utandırıyor olması ise burada köpeğimizin gerçek doğasını dikkate alarak beklentilerimizi netleştirmek ve sorunun köpek değil egomuz olduğunu anlamamız gerektiğidir. Bir Akbaşla yaşarken önceden tahmin edilir olmamak önemlidir. Bu nedenle köpeğiniz elinizde yiyecek var mı yok mu kontrol ettikten sonra size itaat edip etmeyeceğine karar vererek kendince başka bir yöntem geliştirebilir. Ondan bir şey istediğinizde ardından bir ödül gelecekse bu haberi ona veren vücut diliniz değil sadece komutunuz olmalıdır. Onun için “Buraya Gel” komutu ödül anlamına gelmelidir. Ödül illa ki yiyecek anlamına gelmez. Benim köpeklerimde onları okşamam ve birkaç saniye güzel bir şeyler söylemem yeterli olurken başka birinde belki de cepten çıkan gizli bir sosis parçası ya da en sevdiği topla oyun da ödül yerine geçebilir. Önemli olan ona verdiğiniz komuta uymasının ona sevdiği bir şeyin karşılığı olduğunu anlamasıdır. İleriki zamanlarda davranış iyice oturduğunda ödül ara sıra hatırlatıcı olarak kullanılabilir. Tasmasını takıp yürüyüşe gitmeden önce birkaç saniye de olsa oturabilir örneğin. Böylece karşılığını almadan önce size itaat eder. Böylece bir çeşit takım çalışmasının parçası olarak daha uyumlu bir ilişki geliştirebilirisiniz. Sizden korktuğu için değil sizle işbirliği yaptığı için çalışan bir köpekle hayat çok daha keyifli olacaktır. Sizle göz kontağı kurmasını ödüllendirirseniz başını alıp uzaklaşsa bile sizi kafasından tamamen silmeden bağını devam ettirecektir. Bunun için küçük yaştan itibaren size her baktığında onu (sözel ya da fiziksel) ödüllendirirseniz sizle bağlantıda kalmanın ufukta sürekli başka köpekler aramak kadar keyifli olacağını da öğretmiş olursunuz. Ayrıca acil durumlarda dikkatini sizin üzerinde toplayarak kontrol dışı hareket etmesini engelleyebilirsiniz. Öncelikle şunu iyi anlamamız gerekiyor. Akbaş tasmasız 100% itaat eden bir köpek değildir. Aslına bakarsanız başka ırklarda da bu tür köpekler çok azdır ve yıllar süren bir eğitimden sonra bu noktaya ulaşırlar. Akbaş, özellikle de erişkin olduğunda ve erkekse aynı cinsiyette ve ona boyun eğmeyen diğer köpeklerle kavga etme olasılığı yüksektir. Bu özelliği sürü başında yabancı hayvanlara duyduğu düşmanlık açısından büyük önem taşırken şehir içinde genç yaşta dikkatle sosyalleştirilerek kontrol altına alınması gerekebilir. Köpeğin karakterine göre bu sorun olmaya devam ederken nadir de olsa her köpekle uyumlu bir Akbaş’a da sahip olabilirsiniz. Yine Akbaş parkta ya da açık alında tasmasız sizi bir Golden Retriever gibi takip etmektense bölgeyi keşfe çıkıp olası tehditleri ki sizin durumunuzda bu başkalarının köpekleri ya da diğer evcil hayvanlar olabilir, belirleyip bertaraf etmek isteyebilir. Bu durumda köpeğinizin trafik ve yabancılarla tatsız karşılaşmalardan korumanın yanı sıra diğer hayvanlarla girebileceği kanlı mücadelelere karşı kontrol altında tutmalısınız. Geniş kırsal alanlarda ve çevrede ne tür köpek ya da hayvanlarla karşılaşacağınızı biliyorsanız tasmasız dolaştırsanız da şehir içi ve benzeri bölgelerde köpeğiniz kontrol altında olmalıdır. Küçük yaşta bölgesindeki canlı varlığıyla doğru şekilde sosyalleştirildiğinde Akbaş onları doğal olarak kabul edecektir. Bunun için özellikle parklarda uzatmalı kayışlarla dolaştırarak ona sınırlı bir özgürlük sağlayabilirsiniz. Bu tip tasmalar ayrıca genç Akbaşlara buraya gel komutunu öğretme açısından da faydalı bir araç olabilir. Her komut sonrası size geldiğinde ödüllendirildiğinde Akbaşınız size gelmenin ödüllendirici ve keyifli bir şey olduğunu öğrenecektir. Asla onu azarlamak ve hemen tasmasını takıp eve sürüklemek için çağırmayın. Hatta oynarken zaman zaman çağırın ve geldiğinde ödüllendirin ve tekrar geri yollayın. Size geldiğinde daha önce yeterince pratik yaptıysanız oturmasını isteyebilirsiniz. Tasmasından tutun; ödüllendirin ve salın. Böylece elinizdeki ödülü kapıp kaçmamayı; onun yerine sessizce ödüllendirmeyi beklemeyi öğrenecektir. Bu sürekli bir pratik ve tutarlı bir süreç gerektirmektedir. Köpeğinizin eğitimi zaman alan, aynı komutların farklı ortamlarda pratik edilmesi gerektiği dikkatli bir süreçtir. Köpeğiniz için verdiğiniz komutların ve onun yapmak istediklerinin ne anlama geldiğini iyi anlarsanız önceliklerini maniple etme şansınız vardır. Yapılacak en büyük hata Akbaşınızın yaptıklarını sizi sinirlendirmek ya da küçük düşürmek için yaptığını düşünmeniz ve ona göre öfkeli tepkiler vermenizdir. Eğer köpeğiniz istemediğiniz bir şekilde davranıyorsa ya ona alternatifi öğretilmemiş ya da yeterince doğru yöntemlerle o davranış pekiştirilmemiştir. durumlara fırsat vermemeniz daha sonra bunları düzeltmeye çalışmaktan ya da onu bundan dolayı cezalandırmaktan daha önemlidir. Köpeğinizle ilişkiniz çoğunlukla başarılı bir iletişimin üzerine kurulursa size bir lider olarak görmesi ve takip etmesi daha kolay olacaktır. En önemlisi köpeğinizi iyi tanıyıp itaat etmeyeceği ya da başını belaya sokacağı 15.Nisan.2009 Akbash Dogs International (ADI)’dan Türkiye’ye Selamlar ADI’ın her yıl düzenlediği Akbaş Günü’nden hatıra fotoğrafı. Virginia, Mayıs 2009 Bu yazının amacı Akkuş okurlarını Akbash Dogs International’ı (ADI) ile tanıştırmaktır. Sıra dışı bir köpek ırkı için aynı tutkuyu paylaşıyoruz. ADI 22 yaşındadır ve Akbaş Köpeğini Kuzey Amerika’dan dünyaya tanıtmak için elinden gelenin en iyisini yapmayı amaçlamaktadır. ADI şuan Türkiye’de ırkın ulusal tanıtımı için bir derneğin kurulmuş olduğunu bilmekten büyük mutluluk duymakta. “Yönetim kurulumuzda” özellikle bir “Türk Temsilci” pozisyonu yarattık. Yılda dört kez çıkan kulüp dergimiz Akbash Sentinel‘de “Türkiye’den Haberler” sayfasını okumayı dört gözle bekliyoruz. Türkiye’de Akbaş Köpeğini tanıtmak için kurulan kendi derneğinizin gelişimine destek olmayı çok önemsiyoruz. 2007’de iki eski ADI başkanı, o yılın başkanı, ADI editörü ve Kuzey Amerika’dan diğer üyeleriyle yeni ırk derneğinizde anahtar rol oynayan İlker Ünlü ve diğer kişilerle buluşmak amacıyla Türkiye’yi ziyaret ettik. Akbaş Köpeği liderliğinde güçlü işbirlikçileri olmamızın yanı sıra çok da iyi dostlarız artık. ADI’ın geçmişini size tanıtmak ve var oluş prensiplerimizi sizle paylaşmak için 25 yıl kadar geriye gideceğim. 1980’de Blue Yayla adıyla Akbaş üreten Ralp Yohe’un bir İstanbul gezisinde ADI için bir hat sanatçısına yaptırdığı tuğra. O günden deri bu tuğra ADI’ın logosu da aynı zamanda. Sürü koruma köpekleri Kuzey Amerika için yeni sayılır. Amerika’nın batısında koyun sürülerini koruyan Pirene Dağ Köpeklerinin 1950’lerde çekilmiş fotoğraflarını görmüştüm. Komondor ve Pirene Dağ Köpeği Kuzey Amerika’da çok uzun yıllardır tanınan ırklardır. Öte yandan çoğu köpek ırkı bireyler tarafından bu ülkeye getirilen birkaç köpeği saymazsak, 1970’lerin sonuna kadar Kuzey Amerika’da belirgin bir tanıtıma sahip değillerdi. Sürü köpeklerine ilgi Jimmy Carter’ın Amerikan başkanlığı döneminde büyük gelişim gösterdi. Kendisi, kurtlar ve kır kurtlarının (coyote) sürülere verdiği zararları çevresel ve sosyal olarak daha kabul edilebilir yöntemlerle kontrol altına almak için bir ihtiyaç doğduğunu ilk açıklayan başkandır. Zehir, ölümcül ya da sakatlayan tuzaklar, patlayıcılar ve uçaklardan yapılan sürek avları vahşi hayvanlarla başa çıkmanın yaygın yöntemleriydi. Bu yöntemler ne işe yarıyordu ne de akla uygundu. Araştırmaya yönelik teklifler Dr Raymond Coppinger’ın çeşitli ırklarda sürü köpeklerini Kuzey Amerika’ya getirme; çiftliklere yerleştirme ve onları Kuzey Amerika şartlarında değerlendirmesine imkânı tanıyan yüksek meblağlı maddi destek sağladı. Şüphesiz on yıllık sürekli araştırma ve değerlendirme sürü köpeklerinin işlerini son derece iyi yaptıklarını ortaya koydu. Böylece sürü köpeklerine tarımsal bir ilgi başladı. Bugün sürü koruma köpekleri üzerinde akademik bir araştırma yapsanız yazılan çoğu makalenin Ray Coppinger imzası ya da ortaklığını taşıdığını görürsünüz. Coppinger araştırma takımı başlarda Akbaş Köpeğini tanımadığı gibi onu kullanmadılar da. Onlar Anadolu Çoban Köpeği sınıflandırılmasını kabul etmeyi seçtiler. Akbaş ve Kangal Köpekleri ayrı ayrı David ve Judith Nelson tarafından ilk kez Kuzey Amerika’ya ithal edilmiştir. Nelsonlar ilk Akbaş Köpeği Kulübünü 1970’lerin sonlarında kurdular. Ben 1981’de kulüplerinin bir üyesi oldum. Başlarda ülkenin dört bir yanına dağılmış ve geniş hedeflere sahip birkaç üye mevcuttu. 5 yıl sonra kulüp iki gruba ayrıldı. Birincisi hem güzellik yarışmaları hem de sürü köpekliğini aynı anda götürmek isteyen Akbash Dogs Association of America (ADAA) diğeri ise sadece ırkın iş köpeği özelliklerini korumayı amaçlayan ADI’dı. ADI sonunda 1987’de bir araya gelerek o günden beri büyümesini sürdürmektedir. Üyelerimizin köpeklerini güzellik yarışmalarına sokmalarını engellemiyoruz; ancak onları yarışma sonuçlarını da tanımıyor dergimizde bundan bahsetmiyoruz. Biz köpeklerimizi toplu halde rekabet içinde değil sadece bireysel olarak ırk standardına göre değerlendiriyoruz. Haziran 2008’inde Sivrihisar Akbaş Günü’nünde bulunduysanız kastettiğim değerlendirme biçimini görmüşsünüz demektir. Bu kadar uzun süre ayakta kalabilmemizin temel nedenleri açık bir organizasyon olmak, her üç yılda bir seçimler yapmak, aynı kişinin yönetim kurulunda ardı ardına aynı görevde kalmasını engellemek ve iletişime büyük önem vermekten geçmektedir. ADI’ın ana can damarı yılda dört kez çıkan Akbash Sentinel adındaki dergimizdir. Dergi, birbirimizden, ırkın korunmasını ilgilendiren konulardan, Akbaş Köpeği sağlığı, davranışı ve eğitiminden haberdar olma konusunda ana aracımızdır. Sürekli kendimize aktivite ve yaklaşımlarımızın insanların istekleri ve gereksinimlerine mi yoksa ırkın gerçek ihtiyaçlarına mı hizmet edip etmediğini sorarız. Bir kez köpeklerin ihtiyaçlarını üretici ve köpek sahiplerinin bencil motivasyonlarından ayırdığımızda bu yapılması hiç de zor bir iş değildir. Yeter ki buna sadık kalalım. Öncelikle ırkı düşündüğümüzü nasıl ölçebiliyoruz? Liderlik pozisyonunda çeşitli geçmiş ve ilgi alanlarına sahip kişilere sahip olmak iyi bir başlangıçtır. Sürü koruma köpeklerinin doğru kullanımı konusunda insanları eğitmek için kulüp parasının büyük bir çoğunluğunu harcamak da iyi bir göstergedir. Evsiz Akbaşlara yeni evler bulmaya hizmet eden bir kurtarma programına sahip olmak ve aktif bir şekilde onu desteklemek felsefemizin bir başka kilometre taşıdır. Her üç yılda bir seçimler düzenleriz ve Hollanda, İsviçre, Kanada, Amerika ve Türkiye’de yaşayan yönetim kurulu üyelerimiz vardır. Bilgisayar tabanlı bir Akbaş Köpeği soy kütüğüne ve www.akbashdogsinternational.com adresli eğitimsel bir web sitesine sahibiz. FCI’ın beklentileri ve hızla değişen Türkiye dâhilinde “çalışan” Akbaş Köpeğini tanıtmak ve onun harika karakterini korumak için yeni bir dernek kurulması hiç de kolay bir iş değil. ADI, yeni derneğinizin bizim geçmiş tecrübelerinden ve desteğinden faydalanacağını umuyor. Günümüzün mükemmel internet bağlantısı bunu kolaylaştıracaktır. Eğer yardım için elimizden bir şey gelecekse biz buradayız. --------------------------------------- David Sims, Kanada Prens Edward Adası Üniversitesi’ndeki Atlantik Veterinerlik Kolejinde anatomi profesörüdür. ADI’ın eski başkanı ve ABD ve Kanada’da 1981’den beri Akbaş Köpeği yetiştirmektedir. Kalça Displazisi: Tanı - Tedavi - Önleme Veterinary & Aquatic Services Department, Drs. Foster & Smith, Inc Kalça displazisi köpeklerde çok sık görünen dejeneratif bir eklem hastalığıdır. Bu konuyla alakalı pek çok yanlış bilgi bulunmaktadır. Köpeklerdeki kalça displazisi konusunda pek çok şey bildiğimiz gibi topallamanın bu yaygın nedeniyle ilgili pek çok da şüpheye sahibiz. Bu hastalık hakkında henüz anlayamadığımız noktalar da bulunmakta. Tüm bu konuları bu makalede ele alacağız. Böylece gerçekleri, teoriyi, hipotezleri ve fikirleri birbirinden ayırabiliriz. Kalça Displazisi Nedir? Kalça displazisini gerçekten ne olduğunu anlayabilmek için eklemin temel yapısını bilmemiz gerekir. Kalça eklemi, arka bacakları vücuda bağlar ve kemiğin bilye benzeri başı ve içine yerleştiği eklemden oluşur. Bilye kısmı femur’un (uyluk kemiği) baş kısmında; soket (asetebulum) kısmı ise pelviste (kalça kemiği) bulunmaktadır. Sağlıklı bir eklemde bu uyluk kemiğinin baş kısmı soket içinde serbestçe hareket edebilir. Hareketi kolaylaştırmak için kemikler birbirine tam uyacak şekilde yapılanmıştır: soket femurun bilye benzeri başını tamamen sarar. Eklemi güçlendirmek için iki kemik bir bağ ile birlikte tutulur. Bu bağ, uyluk kemiğinin başını soketin yani asetebulumun direkt içine bağlar. Ayrıca, bağlayıcı dokuların çok güçlü bir bandı olan eklem kapsülü, stabiliteyi güçlendirerek iki kemiğin çevresini sarar. Kemiklerin birbirine gerçekte dokunduğu bölge artikülar (eklemsel) yüzey adı verilir. Burası pürüzsüzdür ve süngersi bir kıkırdakla korunmaktadır. Sağlıklı bir köpekte, tüm bu faktörler eklemin sorunsuz işlev görmesi için birlikte uyum içinde çalışır. Kalça displazisi genç köpekte kalça ekleminin anormal gelişimi sonucu kendini gösterir. Tek ya da iki taraflı olabilir. Kasların, bağlayıcı dokuların ve eklemi destekleyen bağların gevşekliğinden kaynaklanır. Çoğu displastik köpek normal doğar; ancak genetik ve muhtemel diğer faktörlerden dolayı eklemi saran yumuşak doku yavru büyüdükçe anormal bir gelişim sergiler. Bu değişimlerin en önemli kısmı kemikler bir arada durmak yerine birbirinden ayrılırlar. İki kemik arasındaki eklem kapsülü ve bağ, ekleme daha fazla dengesizlik sağlayarak gerilmeye başlar. Bu gerçekleşirken, iki kemiğin artikular yüzeyleri birbiriyle temas etmez olur. Eklem içindeki iki kemiğin bu tür ayrılmasına sabluksasyon (subluxastion) denir ve bu tek başına hastalıkla alakalandırdığımız tüm sorunların nedenini oluşturur. Kalça Displazisinin nelerdir? belirtileri Her yaştan köpek kalça displazisinin belirtilerine ve sonucunda ortaya çıkan osteoatritis’e açıktır Çok şiddetli vakalarda 5 aylık yavrular da dahi sıkı egzersiz sonrası veya sırasında ağrı ve rahatsızlık gözlemlenebilir. Bu durum, normal günlük aktivitelerin dahi ağrılı olmaya başladığı dereceye kadar kötüleşebilir. Müdahale edilmezse, bu köpekler birkaç yıl içinde yürüyemeyecek düzeye gelebilirler. Çoğu vakada, belirtiler köpeğin yaşamının ortasına ya da daha sonrasına gelemden kendini göstermeye başlamaz. Belirtiler oesteoatritisin diğer nedenleriyle görülenlerle aynıdır. Köpekler arka bacakların tam açılımını ve esnemesini gerektiren hareketlere genellikle direnerek farklı bir yürüyüş stili geliştirirler. Pek çok kereler tavşan benzeri bir hoplamayla dolaşırlar. Sabahları ya da egzersiz sonrası arka bacaklarında gerilme ve ağrı hissederler. Çoğu köpek hareket ve egzersizle kaslarını ısıtarak bu gerginlikten kurtulur. Bazı köpekler topallar ve pek çoğu aktivite düzeyini azaltırlar. Hastalık ilerledikçe, köpekler kas kütlesini kaybetmeye başlar. Hatta bazısı ayağa kalkmada yardıma gereksinim duyar. Pek çok köpek sahibi bu değişimleri yaşına verir; fakat tedaviden sonra ağrısız hareket kabiliyetinin geri dönmesi onları şaşırtır. Kim Kalça Displazisi olur? Kalça Displazisi köpeklerde, kedilerde ve insanlarda görülebilir; ancak biz bu makalede sadece köpekler üzerinde yoğunlaşıyoruz. Köpeklerde temel olarak bu, büyük ve dev ırkların hastalığıdır. Hastalık orta boy hatta nadiren küçük ırklarda da görülebilir. Genellikle safkan ırklarda görülse de eğer hastalığa açık iki köpeğin yavrusuysa melez köpeklerde de görülebilir. Alman Çoban Köpeği, Labrador Retriever, Rottweiler, Danua ve St Bernard gibi ırklarda sık görülür. Öte yandan bu ırklar fazlasıyla popüler olduğundan popülerlikleri nedeniyle diğer ırklara göre daha sık rapor edilmiş de olabilirler. Tazılar ve Borzoilerde bu hastalık çok nadir görülür. Kalça Displazisinin gelişimindeki risk faktörleri nelerdir? Kalça Displazisine kalça ekleminin gevşekliği neden olur. Bu gevşeklik, eklemde anormal aşınma ve zedelenme yaratır ve sonucunda ağrı ve eklem iltihabı (atritis) gelişimi gözlenir. Hastalığın gelişimi oldukça belirgindir. Tartışma köpeklerde bu hastalığın ortaya çıkmasına neyin neden olduğunu belirlemeye çalıştığımızda başlar. Nerdeyse tüm araştırmacılar kalıtsal bir bağlantının mevcut olduğunu kabul etmekte. Ebeveynlerden biri kalça displazisine sahipse yavrularda bu hastalığın ortaya çıkması büyük bir olasılıktır. Bazı araştırmacılar kalıtımın tek neden olduğunu düşünse de diğerleri hastalığın gelişiminde %25 ‘den az etkisi olduğu görüşünde. Gerçek muhtemelen ikisinin arasında bir yerdedir. Köpeğin soyunda kalça displazisi taşıyıcısı yoksa hastalığı sergilemeyecektir. Kalıtsal taşıyıcılar mevcutsa o zaman hastalık ortaya çıkacaktır. Seçici üretimle kalça displazisinin ortaya çıkma ihtimalini büyük miktarda azaltabilmekteyiz. Yine seçici üretimle hastalık ihtimalini yükseltebilmekteyiz. Öte yandan seçici üretimle hastalığın tam anlamıyla ortaya çıkmasını engelleyemeyebiliriz de. Diğer bir değişle, iki displastik köpeği çiftleştirirseniz yavrularda bu hastalığı geliştirme ihtimali yüksek olacaktır; ancak her yavru aynı düzeyde belirti göstermeyebilir hatta hiç belirti de göstermeyebilir. Bu köpeklerden doğan yavrular taşıyıcı olacaktır ve diğer nesillerde hastalık tekrar kendini gösterecektir. Bu nedenle bir ırk ya da belirli bir kandan hastalığın tamamen temizlenmesi güç olabilir. Beslenme: Yapılan deneylere göre kalıtsal olarak bu hastalığa yatkın köpeklerde hastalığın şiddetini birkaç şekilde arttırabiliriz. Biri aşırı besleme yoluyla gerçekleşir. Ekstra ağırlık taşımak gevşek kalça eklemine sahip bir köpekte eklem dejenerasyonunu arttıracaktır. Şişman köpekler çok daha büyük risk taşımaktadırlar. Hastalığı hızlandıran diğer bir faktör ise 3 ila 10 aylar arasında yavrunun hızlı büyümesine neden olmaktır. Yapılan deneylerde hastalığa yatkın köpek yavrularına yüksek protein ve yüksek kalori yiyeceklerle beslendiğinde hastalığın görülme olasılığı artmıştır. 1997’de yapılan büyük bir araştırmada, serbest olarak üç yıl boyunca yüksek protein, yüksek kalori diyetiyle beslenen Labrador Retriever yavruları, aynı miktarlarda yüksek protein ve kalori içeren fakat displastik gruba verilenden % 25 daha az bir diyetle beslenen kardeşlerine göre çok daha yüksek oranda kalça displazisi geliştirmişlerdir. Tahmin edileceği gibi istediği kadar yemesine izin verilen grup, kontrol grubuna göre erişkin olduklarında çok daha şişman oldukları gözlenmiştir. Obezite de bir risk faktörü olduğundan bu araştırmayı sorulmamak güç olabilir. Protein ve kalsiyum düzeyleri ve kalça displazisiyle ilişkisini araştıran çalışmalar da mevcuttur. İki tür çalışma da kalsiyum ve protein miktarı yüksek diyetlerle beslemenin kalça displazisi düzeyini arttırabildiğini göstermektedir. Bir kez daha normal tavsiye edilen değerlerin üzerinde miktarlarla beslenen yavru köpeklerle azaltılmış miktarlarla beslenenler karşılaştırılmıştır. Ancak bu araştırma, tavsiye edilen protein, yağ ve kalsiyum miktarına sahip normal bir diyetle beslenen yavruları birazcık daha az protein, yağ ve kalsiyum içeren ( şuan piyasada bulunan iri ırk köpek yavruları mamalarına benzeyen) diyetle beslenen yavrularla karşılaştırma da başarısız olmuştur. Henüz normal ticari yavru mamasıyla beslenen köpeklere karşı iri ırk yavruları için formüle edilmiş özel diyetlerle beslenenler üzerinde yapılmış ve artan kalça displazisi gelişimini belgeleyen bir araştırma yapılmamıştır. Egzersiz: Egzersiz diğer bir risk faktörü olabilir. Hastalığa yatkınlığı olan köpekler genç yaşta aşırı egzersize tabi tutulduğunda kalça dizplazisi geliştirme yüzdesi artmaktadır. Fakat aynı zamanda, güçlü ve belirgin bacak kaslarına sahip köpeklerin daha az kas kütlesine sahip olanlardan daha avantajlı olduğu da bilinmektedir. Bu nedenle egzersiz yaptırmak ve iyi bir kas yapısına sahip olmasını sağlamak aslında hastalığın ortaya çıkmasını engelleyebilir. Koşmak ve yüzmek gibi gluteal kasları güçlendirecek orta derecede egzersiz muhtemelen iyi bir fikirdir. Yine de ekleme uygulanan pek çok aktivite zararlı olabilir. Bu aktivitelere en iyi örneklerden biri frisbee oynamaktır. Gelecek sayımızda yazımız devam edecektir. Kaynak: http://www.peteducation.com/article.cfm?cls=2&cat =1569&articleid=444 Diane Spisak’a ait Jöle ve Karkuş. Kansas, ABD 25 yılı aşkın bir süredir Kanada’da sadece iş köpeği olarak Akbaş üreten Orysia Dawdiyak’ın Kuzey Amerika’daki tecrübelerinden yola çıkarak bizi Türkiye dışında sürü sahiplerinin köpeklerimizden nasıl faydalandıkları konusunda bilgilendiriyor. Sürü Köpeklerinde Olması Gereken Özellikler Sürü köpekleri farklı şartlar altında çalışabilir: bazen çok az yönlendirmeyle çobanlarla geniş arazilerde; büyük çiftliklerde; birkaç dönümlük küçük arazilerde; trafikten çok uzakta ya da hemen yakınında; tek başına ya da başka sürü bekçisi köpeklerle. Köpek sahiplerinin beklentileri de buna göre büyük çeşitlilik göstermektedir. Kimi TÜM insanlarla iyi geçinen bir köpek isterken kimi de yabancıları tanıdıklardan ayırmasını istemektedir. Kimi kendilerine ve arkadaşlarına ait köpeklerle arası iyi olurken yabancı köpeklere karşı toleranssız olmasını ister. Kimi kedileri kabullenmesini kimi ise kovalamasını hatta öldürmesini beklemektedir. Kimi köpeğinin her zaman koyunların başında kalmasını kimi de yabancıları ya da vahşi hayvanları kovaladıktan sonra derhal geri dönmesini ister. Kimi kır kurtlarını (coyote) öldürmesini kimisi de onlara zarar vermeden koyunlardan uzak tutmasını arzular. Kimileri yabancı köpekleri arazilerinden uzak tutmasını ancak aynı köpekle arazi dışında dost olmasını istemektedir. Bu liste böyle uzayıp gider. Herkes yaşadıkları ortama ve neyin korunmasını istediklerine bağlı olarak birbirinden biraz farklı şeyler istemektedir. Foto:İlker Ünlü Aşağıda sıraladıklarım iyi bir sürü koruma köpeğinde bence olması gerektiğine inandığım özellikler: • • • • • Hayvanlarla güvenilir olmak ( düşük av güdüsü; düşük aktivite düzeyi; diğer türlere karşı annelik davranışı) Sürüye karşı koruyucu davranmak (çevredeki değişikliklere ve her türlü yabancıya karşı şüphe; sürüsünü ve arazisini fiziksel olarak savunmaya geçecek kadar cesur ve kendine güvenli olmak) Sürüye bağlılık (sürüyle kalmak ve/ya da çevredeki değişimlere karşı dikkatli ve meraklı olmak) Zekâ (problem çözücü; sürü ve arazinin korunmasıyla dengeli hayatta kalma becerisi; gerçek ve görünüşteki tehdidi ayırt edebilme) Bağımsızlık (gerektiğinde kendi kararlarını verebilmeli) Sürü sahiplerinin köpeklerinden ilk isteyecekleri şey güvenilir olmaları ve sürüye zarar vermemeleri gibi görünmektedir. Bazıları sürü köpeğinin güvenilir olabilmesi için düşük av güdüsüne ve düşük aktivite düzeyine ( aşırı oyuncu ve huzursuz olmama; sakin olma ) sahip olması gerektiğini söylemektedir. Köpek dışında diğer türlere karşı sergiledikleri annelik güdüsü de ayrıca aranan bir özelliktir. İkinci olarak, köpekleri onlara zarar verecek yabancılardan sürülerini koruyabilmelidir. Üçüncü bir nitelik ise köpeğin gerektiğinde onu koruyabilmesi için sürüye bağlılığı ve onla kalma isteğidir Elbette ki çitlerle çevrili alanlarda çalışan köpekler başka çaresi olmadığından içerde kalmak zorundadır. Dolayısıyla bu özellikleri doğru değerlendirilemeyebilir. Öte yandan yollara yakın arazide çalışan köpekler için çitler köpeği ve sürüyü trafik ve diğer tehlikelerden uzak tutmak için gereklidir. Sürü köpekleri potansiyel tehlikeleri araştırmak için geniş bölgeleri taramak isterler. Bu da nüfus yoğunluğu olan bölgelerde köpeğin başına bela açabilir. Foto:İlker Ünlü Sürü köpeklerinin etkili olabilmesi için sürüyle bağ kurması ya da sürünün bulunduğu araziden yabancıları uzak tutması gerekmektedir. Sürüsüyle bağ kurmuş ve nadiren sürüyü terk eden pek çok köpek çok az sosyalleştirme ile büyütülür ve ultra tedbirli doğası ve hatta bilinmeyenden biraz korku gibi özelliklerine göre seçilirler. İş, sürü köpeklerimizde davranış özelliklerini korumaya geldiğinde köpeklerimizi nasıl kullandığımız ve bizim için neyin önemli olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Sürü köpeklerimizde var olan bazı özellikler örneğin ev köpeğimizde istemediğimiz özellikler olabilir. İlk akla gelenlerden biri bu ırkların dostu düşmandan ayırdıkları şüpheci ve tedbirli doğalarıdır. Sürü sahiplerinden biri bir boz ayı ya da dağ aslanı gibi ciddi avcıları uzak tutacak daha saldırgan bir köpek tercih ederken yerleşim alanlarına yakın yaşayan bir diğeri arazisinden geçen yürüyüşçüler ve dağ bisikletçilerine saldırmayacak dolayısıyla kanunla başı derde girmeyecek bir köpek tercih edebilir. Şehirden uzak bir yerde ya da tehlikeli bir mahallede yaşayan bir köpek sahibi gene daha saldırgan bir eşlik köpeği isterken bir diğeri gerçekten tehdit oluşturmadıkça yabancı köpekler dâhil herkese arkadaşça yaklaşmasını isteyebilir. Bu, pek çok üretici için en önemli noktadır: gerçek tehdidi gerçek olmayanından ayırabilecek dengeli köpekler üretmek. Belki de kalıtımsal özelliklerden daha önemli olan her köpek sahibinin istediği köpeğe dönüştürmek için her bir köpeğin nasıl sosyalleştirilip eğitileceğidir. Pek çok insan köpeklerini nasıl sosyalleştirip eğiteceklerini bilmedikleri için koruma yapan köpeklerin karakter diğer pek çok eşlik köpeğininkinden daha kritik önem taşır. Foto:İlker Ünlü Diğer önemli bir özellik ise köpeklerimizin doğal zekâsıdır. Diğer ırklarda da olduğu gibi pek çok “zekâ” ya da “problem çözme yetisi” gözlemledim. Köpeklerde zekâ dendiğinde hepimizin kendine göre bir tanımı mevcut. Benim zeki köpekten anladığımı ciddi bir avcı hayvana rastladığında onla nasıl başa çıkacağını bilen köpektir. Zeki bir köpek beden dilini kullanacak, blöf yapacak ve avcı hayvanı uzaklaşmaya yönlendirmeye çalışacaktır. Eğer varsa havlayarak çobanı ya da etrafı kolaçan eden diğer köpekleri alarma geçirerek destek isteyecektir. Bu tip zekânın belirgin faydaları vardır; fakat her köpek buna sahip değildir. Eğer saldırganlık güdüleri çok güçlüyse kötü şekilde yaralanma ya da öldürülme ihtimalleri vardır. Zeki bir köpek gerçekten iyi bir şekilde çekilmemişlerse sıkıntıdan ya da sahibinin arazisinin ötesini inceleme ve denetleme güdüsüyle çitlerden dışarı çıkmanın bir yolunu muhakkak bulacaktır. Bu kaçmaya alışmış köpekler pek çok köpek sahibinin başının derdidir. Yukarıdaki boz ayı senaryosu bize başka bir özelliği göstermektedir: cesaret. Hayatta kalmak isteyen bir köpek bir ayı ya da dağ aslanıyla yüz yüze geldiğinde dönüp kaçabilir. Akıllı ve cesur köpek ise ayıyı uzaklaştırmaya çalışacak; yardım çağıracak ve ayının pençelerinden kendini uzak tutacaktır. Hepimiz bir hayvan ya da insan tarafından saldırıya uğradığımızda köpeğimizin araya girip bize yardımcı olacak kadar cesur olmasını umarız. Ben birkaç tane buna benzer hikâye duydum. Kendine daha az güvenli bazı köpekler ise saldırıya uğradığından kendilerini korurlar; ancak özellikle de başka biri tarafından saldırıya uğramış bir insana yardımcı olamayacak kadar korkak olabilirler. Bazılarının “annelik içgüdüsü” olarak tanımladıkları bir diğer özellik ise sürü köpeği ırklarındaki koruyucu doğanın bir parçasıdır. Pek çok sürü köpeği özellikle de yeni doğmuş ve genç hayvanlara karşı koruyucu oldukları bilinmektedir. Bazen özellikle de ilk ya da ikinci kuzulama mevsimindeki tecrübesiz sürü köpekleri yavruları annelerinden çalarak korumaya alabilir. Öyleyse üretim programımızda hangi temel özellik kolaylıkla kaybolabilir? Sürünün yanından geçen masum yabancıları ısırabilecek köpeklerin kanuni yükümlülüğünü istemediği için daha dost canlısı köpek üreten çiftçiden bahsetmiştim. Bazıları köpeklerimizden şüpheci yanlarını alırsak gerektiğinde yeterince koruyucu olmayacağı konusunda endişeliler. Kuzey Amerika ve belki de Avrupa’da köpek ısırıkları ve açılan davalar konusunda endişelenmek zorundayız. Öyleyse ne yapmamız gerekiyor? Damızlıklarımı ve yavrularımı dikkatle değerlendirip onlardan isteneni en iyi şekilde yerine getirebilecekleri ve halen daha güvende olabilecekleri ailelere yerleştirerek her zaman üretim programımda o dengeyi bulmaya çalışıyorum. Köpeklerimizin zekâsını, ayırım yapma yetisini, annelik güdülerini, cesaretini, bağımsızlığını ve koruma güdülerini kaybetmelerini istemiyorum. Aksi takdirde bu yolda giden diğer sürü köpeği ırklarından biri olacaklardır. Orysia Dawydiak Odessa Farm Akbash Dogs Charlottetown, PE Kanada Kitap Eleştirisi > Geçen sayımızda Doğan Kartay’ın “Türk Çoban K öpeği: Ak baş ” adlı kitabında iddiaların kanıt olarak gösterildiği gururumuzu evet; ancak bilimi hiç de memnun etmeyen teorisinden bahsetmiştik. MÖ 10.000 ‘li yıllardan itibaren koyun, sığır, domuz ve keçinin evcilleştirildiği Anadolu’da Türklerin resmi olarak Anadolu’yu yurt edinmeye başladığı 11.yüzyıla kadar sürü köpeği ve küçükbaş hayvancılık yapılmadığı iddiasından yola çıkarak Sn Kartay tüm bu hayvanların kökenlerini temel olarak Oğuz boylarına bağlıyordu. Karabaş’ın Karakurttan Akbaş’ın Akkurttan evcilleştirildiği iddia edildiği Kangal ve Akbaş Çoban Köpeklerimizin olası tarihini sadece bilimsel verilere değinerek anlamaya çalışmaya devam ediyoruz. Karabaş Irkı Gerçek midir? Şimdiye kadar Anadolu ve çevre coğrafyalardaki küçükbaş hayvancılık ve köpeğin varlığı konusunda bilgi vermeye çalıştım. Şimdiyse yine Anadolu’daki sürü köpeği varlığının neredeyse kökeni olarak görülen Oğuz Karabaşları konusuna değinelim. Karabaş spesifik bir köpek ırkından çok kara başlı köpekler için kullanılan bir tanımdır. Tıpkı belirli renklerdeki kedilere “tekir” ya da “sarman” dendiği veya yine belirli renklerdeki atların renginin isimlendirildiği gibi. “Tekir” ya da “sarman” olması bir kediyi tek başına belirli bir ırk yapmadığı gibi bir atın “doru” ya da “al” olması da onun bu isimle bir ırka ait olduğunu göstermez. Bunun en önemli kanıtı ise bu renklerin çeşitli çiftleşmeler sonucu kolaylıkla ortaya çıkabilmesiyle açıklanabilir. Sadece belirli bir fenotipte yavrular doğması için secici bir üretimle bu özelliklerin o hayvan grubunun genotipine islenmesi gerekir. Bu da orijinal stokun kontrollü bir şekilde izole edilerek istenen davranış ve renkte nesiller elde etmek için temel adimdir. Anadolu’da olduğu gibi Orta Asya’da da hala daha köpeğin rengine göre isim vermek adettir. Köpeğin dış görünüşüne bakarak karabaş, alabaş, sarıbaş, akyaka, karayaka, bozbas gibi isimlerle köpekler bir diğerinden ayrılabilir. Bugün güvercin besleme kültürüne yakın herkes belirli renklerin kendine has isimleri olduğunu bilir. Spesifik ırkların tümleyici isimleri olmasına rağmen belirli renkler hala daha bu kuşların dış görünümünü tanımlamada önemli bir araçtır. Karabaş isminin geçtiği en eski kaynak olarak yine Evliya Celebi’nin Seyahatnamesini gösteriyoruz. Her birinin Cezayir canavarına benzetildiği Yeniçerilerin Samsoncu Ocağınca üretilen Samson Kopeklerinden bahsederken Celebi; “... Kiminin adi Palo, kiminin adi Maçko, Alabaş, Salbaş, Toraman, Karaman, Komran, Sarhan, Avn, Zerke, Canyırtan, Vardihan, Geldiha, Karabaş, Alapars, Borabaş adlı hasepsiz türlü türlü heybetli köpekleri ipekli ve değerli çullar ile bu azgın köpekler geçip her birinin boğazında gümüş tokalı haltalar, gümüş çıngıraklar, boğazlarında birer karış demir harbeler kirpi gibi dizilmiştir” der. (11) Kaldı ki Evliya Celebi de köpekleri sever ve kendisinin Palu, Huna ve Çakır adında 3 adet Samson köpeği vardır. Tüm bu bilgilerden Karabaş’ın bir köpek ırkı olmaktan çok Samson Köpekleri denen ve Osmanlı ordusunca savaş köpeği olarak da kullanılan köpeklerin bireylerine verilen isimden başka bir şey olmadığını anlıyoruz. Aksi olsaydı adı geçen diğer isimlerin de birer köpek ırkı olarak şimdi nerede olduğunu sorgulamamız gerekirdi. Karabaş ve Akbaş isimlerinin bir ırkı değil de rengi tanımladığına dair bir diğer kanıt ise 1940’lı yıllarda Doğu Anadolu’yu gezen Francois Balsan’a aittir. Balsan bölgedeki köpeklerin iri ve cesurluğundan bahsederken su notu da düşer: “Dağ köpekleri kürklerinin rengine göre ya Karabaş ya da Akbaş diye adlandırılıyor” (14). Bugünün Akbaş ismi de bu beyaz köpeklerimizi onları Konya - Eskişehir Ankara üçgeninde bir batılı olarak keşfeden David Nelson’un halk arasında kullanılan bu tanımlamayı ırka isim olarak seçmesiyle ortaya çıkmıştır. Gelelim Orta Asya’da Oğuz boylarının Karabaş’ına. Bunla ilgili iddialar bulunmasına rağmen eldeki veriler ne yazık ki bunların spekülasyondan öteye geçmediğini göstermektedir. O dönemlerde Karabaş denen tek örnek bir ırk olduğunu kanıtlayan kaynaklarımız ne yazık ki mevcut değil. Tibet’deki bugün Tibet Mastifi olarak bilinen ırkı saymazsak Kuzey Afganistan’dan özellikle de Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ı kapsayarak Kafkasya’ya kadar uzanan coğrafyada sadece bulunduğu bölgenin iklim ve coğrafik yapısına adaptasyonu sonucu oluşmuş belirli küçük farklılıklar dışında tek bir köpek tipi mevcuttur. Bugün Orta Asya Çoban Kopeği - Alabai (Central Asian Ovcharka) olarak bilinen köpek iste bu köpektir. Rusya’nın Orta Asya’daki sömürgeci hâkimiyeti tüm bu kopeklerin bir potada eritilerek tek bir isimle anılmasına neden olmuştur. Kısa tüylü, kesik kulak ve kuyrukları ile oldukça karakteristik bir siluete sahip bu köpekler binlerce yıldır göçebe halkların gereksinimlerine cevap vermiş; sürüleri ve obayı koruyan oldukça dayanıklı ve güçlü hayvanlardır. Kafkasya’da bulunan ve Kafkasya Dağ Köpeği olarak bilinen tipi ise uzun tüyleri ve gerçek bir ayıyı andıran yapısıyla bir o kadar etkileyicidir. Orta Asya Çoban Kopeği her renk olabilir. Parçalı renkli olanlar oldukça yaygın olmasına rağmen sarı kürk üzerine tıpkı bizim Kangal’ımız gibi siyah maskeli bireylere de rastlanır. Ancak bu siyah maskeli, ya da karabaşlı köpekler diyelim, belirli bir popülasyon oluşturmazlar. Bu şaşırtıcı popülasyon elimizdeki bilgilere göre sadece Türkiye’de var görünmektedir. Bu özellik, Kangal’ı bizler için bir kez daha eşsiz kılmaktadır. Orta Asya boyunca diğer Türk toplumlarına ait bu köpekleri görenler haklı olarak arada bağ kurmaktadır; ancak Kangal Köpeğimiz gibi var olmayan karabaşlı bir köpek popülasyonu pek çok soruyu cevapsız bıraktığı gibi Karabaş’ın Orta Asya’da yaygın bir köpek ırkı olduğu iddiasına da kanıt sağlamamaktadır. Bu köpeklerin bizim köpeklerimizin çok yakin akrabası olduğu açıktır; ancak bizce gerçek soru bizdeki karabaşlı bu popülasyonu oluşturanın ne olduğudur. Gün geçtikçe Afgan Çoban Köpeklerini dünyaya tanıtımında daha fazla yol katteden Rasaq Quadire, 2001’de Orta Asya ve Afganistan’da çektiği köpek fotoğraflarını gösterirken, bizlere aynı batımdan doğan siyah maskeli, bembeyaz ve parçalı renkli yavrulara dikkatimizi çekerek şu soruyu soruyordu: “Acaba bu yavrulardan biri Akbaş, biri Kangal ve biri de Orta Asya Çoban Kopeği olabilir mi?” Onun da işaret ettiği gibi ne Orta Asya ne de Afganistan’daki göçebeler ve diğer küçükbaş hayvan sahipleri köpeklerini belirli bir renk gözetmeden sadece çalışma kapasitelerine bakarak üretmişlerdir. Bu nedenle her renk olabilen bu köpekler daha önce de belirttiğimiz gibi Kangal Köpeğimiz gibi belirli bir renk popülasyonu oluşturmamaktadır. Kuzey Afganistan'dan Kafkasya'ya tüm İç Asya'da üretilen ve dünyanın Orta Asya Çoban Köpeği olarak tanıdığı köpekler. Karabaşlı olanların Kangal’a benzerliğine dikkat. Ancak bu ırk her renk olmasıyla tanınır. Rengin isimlendirilmesiyle ilgili çarpıcı bir başka örnek de yine Orta Asya Çoban Köpeği olarak tanınan köpeklerin Alabai olarak da bilinmesiyle alakalıdır. Rasaq Qadirie’nin kaynaklık ettiği bir gözleme göre Türkmen, Tacik ve Özbek halkının yaşadığı Kuzey Afganistan’da Alabai’n anlamını sorduğunda aldığı cevap “karışık renkli köpek” olmuştur. Türkmen dilinde bu kelimenin bir isim değil köpeğin rengini tanımlayan bir sıfat olarak kullanıldığına özellikle dikkat çekerek batılıların bu ırka “Alabai” ismini yakıştırmalarının yakışıksızlığını vurgulamaktadır. Qadire’ye göre Tacik Afgancasında aynı kelime “Ablaq” yani “lekeli-benekli” anlamını vermek amacıyla kullanılmaktadır. Bu kelime ayni zamanda “cesur, güçlü, sadık, inatçı ve bağımsız dost” anlamında da kullanılmaktadır. Tıpkı Karabaş’ın bizde çağrıştırdığı gibi. Niçin Karabaşlı Köpekler? Karabaşlı kopekler Kangal’in da dâhil olduğu mastif tipi köpeklere bakıldığında sık rastlanan bir renk varyasyonudur. İngiliz Mastif’inden Bullmastif’e Danua’dan Estrela Dağ Köpeğine sarı kürkte siyah maskeye sık rastlanır. İngiliz Kangal yetiştiricisi Pat Broadhead’in benle paylaştığı bir anekdota göre 1960’ların ortalarında Kangal İngiltere’ye ilk ulaştığında İngiliz Mastif üreticileri köpeğimizin modern Mastif’in atası olabileceğini düşünerek kendi köpeklerinin genetik sağlığı için hantallaşan köpeklerini Kangal’la çaprazlamayı düşünmüşlerdir. Bu fikirden caymalarına neden olan sebep ise Kangal’ın çember kuyruğudur. Bu kuyruğun Mastif ırkın standardını değiştirebileceğinden çekinmişlerdir. Ancak bugün bile Amerikalı bir üretici İngiliz Mastifler’ini Kangallar’la çaprazlayarak “Amerikan Mastifi” adını verdiği yeni bir köpek ırkı üretmeye çalışmaktadır. Ben siyah maskenin seçimini genetik açıdan görmek ve işlevsel açıdan yorumlamak gerektiğine inanıyorum. Çünkü elimizdeki kanıtlar öncelikle Orta Asya’da karabaşlı köpeklerin de olduğu çeşitli renklerdeki geniş bir köpek grubuna karşılık Türkiye’deki Kangal Köpekleri gibi siyah maskeli bir köpek popülasyonunun var olmadığını gösteriyor. Bu sebeple konuya şimdiye kadar bakılmamış bir yönden bakarak neden bu renkte bu kadar yoğunlaşıldı sorusunu sormak istiyorum? Anadolu’da neden bu tür bir popülasyon oluşturuldu? Romalı tarımsal yasam yazarı Columella’nın bundan 2000 yıl önce yünlerini boyamak amaçlı daha fazla beyaz koyun ürettikleri; köpeklerin de koyun sürülerine daha iyi karışmaları ve gece kurt sanılmamaları için özellikle beyaz üretildiklerini biliyoruz. Günümüzün Akkaraman koyununa bakıldığında Kangal’ın sürü içindeki gerek kamuflajı gerekse de en sık görüldüğü bölgedeki ortama güçlü adaptasyonu bu köpeklerin diğer sürü köpeği tiplerinden ayrılmış olabileceğini düşündürtüyor. Ancak bu açıklama bile beraberinde bilinmez bir kaç soruyu birden getiriyor. Sürü köpeklerine bakıldığında korumakla yükümlü oldukları hayvanlarla (Akkaraman Koyunu) renk açısından bir bütünlük arz ettiği ortaya çıkıyor. Köpeğin sürü içinde görülmez kılınması ve uzaktan fark edilmemesi vahşi hayvanların kokuyu almalarına rağmen sürüdeki saldıracakları zayıf noktayı kestirmekte zorlanmaları demektir. Koyunlardan renk bakımından bariz bir şekilde ayrılan bir köpek bir kurt sürüsünün daha kolay plan yapmasına imkân verir. Tecrübe edenler bilir. Sürüye yaklaşırken köpeklerin nerden çıkacağını bilememek ciddi bir stres kaynağıdır. Uzaktan bakar; ancak kurumuş sarı otlar üzerinde kirli sarı koyun sürüsü arasında bir Kangal Köpeği’ni görmek güçtür. Kötü niyetliyseniz pusuya düşen kolaylıkla siz olabilirsiniz. Ayrıca kurtların gece saldırılarında dostla düşmanın birbirinden ayrılması büyük önem taşır. Kimse kendi köpeğini vurmak istemez. Üstelik sürü kendinden bildiği suru köpeğini geceleyin kurtla karıştırmaktan dolayı panikleyebilir hatta düşükler söz konusu olabilir. (12-15) Koyunla mükemmel kamuflaj, çoban toplumlarının binlerce yıl önce öğrendikleri pratikten gelen bir yöntemdir. Bu nedenler bize özellikle Kangal yöresinde bu kopeklerin üretilen Akkaraman koyunların yüksek kalitesi ve yoğunluğu nedeniyle niçin Orta Asya’daki diğer sürü bekçilerinden ayrılan bir popülasyon oluşturduğunu açıklayabilir mi? Benzer koyun ırklarının hala Orta Asya Türk toplumlarınca üretiliyor olmasına rağmen Kangal Köpeği’ne benzer bir popülasyonun oluşmama nedeni Orta Asya’da acaba göçebe hayatına devam ederek sık sık başka bölgelerdeki benzer Orta Asya Çoban Kopekleri’yle karışmaya devam etmelerine rağmen Anadolu’da özellikle de Kangal yöresinde daha stabil bir koyunculuk endüstrisi oluşmasına bağlanabilir mi? Ayrıca siyah maskenin açık alanda dik güneş ışınlarının gözün içine yansıyarak gözde sulanmayı engellemesi ya da soğuk havada ısının siyah burun çevresinde daha iyi depolanarak yüzün ve solunan dondurucu havanın ısıtılmasına yardımcı olması gibi pratik faydalarının dışında bu siyah maskeli köpekler daha asil ve muhtemelen siyah bir ağız çevresinde parıldayan keskin dişlerle belki daha caydırıcı göründükleri için de tercih edilmiş olabilirler. Ayrıca bugün de bölgede başarılı köpeklerin kozmetik özellikleri ile birlikte korunma alışkanlığı göz önüne alınacak olunursa yukarıdaki pek çok avantajı kullanarak öne cıkmış köpekler kendi aralarında secici üretime tabii tutularak günümüzün Kangal Köpeği popülasyonuna yüzyıllar içinde ulaşılmış da olabilir. Tüm bunlar asla öğrenemeyeceğimiz; ancak üzerinde fikir yürütebileceğimiz olgular. İsimsiz toplumlarca evcilleştirilen köpek ve koyunun yaşamımıza girdiği binlerce yıl öncesinden beri insanlar doğa şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun seçimler yaparak günümüzün köpek ve koyun ırklarına ulaştılar. Gerçekler tıpkı şimdiki gibi kayıt tutulmayan çobanlığın binlerce yıllık tarihinde saklıdır. Gelecel sayımızda son olarak Kangal ve Akbaş Köpeğinin olası kökenine değineceğiz. Makalenin tamamını http://www.turkcobankopekleri.org/surukop eklerinintarihi.htm adresinden okuyabilirsiniz. Kaynaklar: (1) Eski Ortadogu'da Cevre ve Etnik Yapi, Pavel Dolukhanov/İmge Kitabevi, 1998, (2) Strabon; Geographika, Antik Anadolu Cografyasi (Kitap XII � XI I� I XIV) / Arkeoloji ve Sanat Yayinlari (3) Galatlar; Antikcag Anadolusu�nun Savasci Kavmi / Murat Arslan , Arkeoloji ve Sanat Yayinlari (4) Hitit Dunyasinda Yasam ve Toplum /Trevor Bryce , Dost Kitapevi (5) Hitit Caginda Anadolu; Civiyazili ve Hiyeroglif Yazili Kaynaklar/ Sedat Alp, Tubitak (6) Tas Cagin�ndan Osmanli �ya Anadolu, Erhan Akyildiz, Milliyet Yayinlari (7) Animals in Sculpture and in Life of Ancient Turkmen, N.M. Ermolova / Magazine �The I nf or m CAO �N2. (8) Her odot Tar ihi/ Turkiye İsbankasi Kultur Yayinlari (9) Dogs, A Startling New Understanding of Canine Origin, Behaviour & Evolution, Raymond and Lorna Coppinger / Scribner (10) Genetic Evidence for an East Asian Origin of Domestic Dogs by Peter Savolainen, Ya-ping Zhang, Jing Luo, Joakim Lundeberg, Thoms Leitner / Sceince Vol 298, 22. November. 2002 (11) Gunumuz Turkcesiyle Evliya Celebi Seyahatnamesi: İstanbul, Seyit Ali Kahraman � Yucel Dagli / Yapi ve Kr edi Yayinlari (12) Turk Çoban Kopeği Kangal, Dogan Kartay / Altindag Grafik Matbaacilik (13) Kangal Yer Adi ve Kangal Kopegi�nin Orijini Uzerine Gorusler, Huseyin KARADAG, Prof. Dr., Yuzuncu Yil Universitesi, Veteriner Fakultesi, VAN (14) The Sheep and the Chevrolet , Francois Balsan (1947) (15) The Pyrenean Mountain Dog published by The Pyrenean Mountain Dog Club of Great Britain (16) Akbaşh Dog: A Turkish Breed for Home and agriculture, David and Judith Nelson, 1983 25 Eylül - 26 Aralık 2003 Kanada, Nova Scottia’da Metin sürüsünün yeni üyelerine merhaba diyor.
Benzer belgeler
AKKUŞ Sayı 4
Türk Çoban Köpekleri Sempozyumu’nda Kuzey
Amerika’da son 20 yılda dikkatli bir üretimle
kıskanılacak bir gelişim gösteren Akbaşlar ilk
defa Türk katılımcıların dikkatini çekti. Ayni yıl
ırkın ismi ...