Suluin Mağarası Kazısı 2012 Excavations at Suluin Cave
Transkript
Suluin Mağarası Kazısı 2012 Excavations at Suluin Cave
ANMED ANADOLU AKDENİZİ Arkeoloji Haberleri 2013-11 News of Archaeology from ANATOLIA’S MEDITERRANEAN AREAS (Ayrıbasım/Offprint) Suna - İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü Suna & İnan Kıraç Research Institute on Mediterranean Civilizations Suluin Mağarası Kazısı 2012 Excavations at Suluin Cave 2012 Harun TAŞKIRAN 2012 yılı Suluin Mağarası kazıları 02.07.201202.08.2012 tarihleri arasında 9 uzman ve 12 öğrenciden oluşan bir ekiple gerçekleştirilmiştir. Kazı evi ve kazı alanının temizliği, mağaraya giden yol üzerinde bulunan karstik su kaynağı üzerine köprü kurulması, mağara önünde açık hava laboratuvarı oluşturulması gibi kazı öncesi hazırlık çalışmalarından sonra 2012 yılı arkeolojik kazılarına başlanmıştır. The 2012 campaign of excavations at Suluin Cave was conducted between 2 July and 2 August by a team of nine specialists and twelve students. Archaeological digs were started after preparatory work including the cleaning of the excavation area and excavation house, building a bridge over the karstic spring on the way to the cave and establishing an open-air laboratory in front of the cave. Arkeolojik Kazılar Archaeological Excavations Suluin Mağarası kazı alanı, 1 m2’lik toplam 25 plan kareden oluşan 5x5 m. boyutlarındaki bir açmadan oluşur. Bu açmada daha önceki yıllarda tespit edilmiş sıvalı taban nedeniyle K 7-9 ve L 6-10 plan karelerinde 2012 kazı sezonunda kazı yapılmamıştır. Bununla birlikte H 6-10, I 6-10, J 6-10, K 9-10 plan karelerinden oluşan toplam 17 plan karede ise yatay planda kazılar sürdürülmüştür. Kazılan bu plan karelerde 10 farklı arkeolojik seviye (AH 16-25) kazılmıştır. Çalışılan alanlarda iki farklı jeolojik seviye gözlemlenmiştir (IV ve V). The excavation area in Suluin Cave is a trench of 5x5 m. comprising 25 grid-squares of 1 m2. In 2012 grid squares K 7-9 and L 6-10 were not excavated because of a plastered floor attested earlier. Nevertheless, excavations were conducted horizontally in 17 grid squares including H 6-10, I 6-10, J 6-10 and K 9-10. The work here covered a total of ten archaeological levels (AH 16-25), and two geological levels, namely IV and V, were observed. 2012 yılı kazı çalışmalarına en son 2011 yılında kazılan K 9 plan karesinin 16. arkeolojik seviyesinden itibaren başlanmıştır. K 9 ve K 10 plan kareleri dönüşümlü olarak kazılırken, önceki yıllarda tespit edilen C mekânına ait olan ve kuzeybatı yönüne doğru uzanan kalker bloklardan oluşan duvar kalıntısı plana geçirilmiştir. K 9 ve K 10 plan kareleri 20. arkeolojik seviyenin tabanına (-5.30 m.) kadar kazılmış ve her iki plan kare açısından bu sezonki kazı çalışmaları sonlandırılmıştır. Söz konusu bu iki plan kareden özellikle K 10’un kuzey kısmı ise tavandan düşmüş iri bir kalker blokla sınırlanmaktadır. Daha sonra bu alana ahşap bir merdiven yerleştirilerek açma içerisindeki daha derin tabakalara geçiş sorunu ortadan kaldırılmış ve H, I, J plan karelerinde kazı çalışmalarına geçilmiştir (Res. 1). The work in 2012 started from the 16th archaeological level in K 9, which was the last unearthed in 2011. As the digging in grid squares K 9 and K10 was conducted back and forth, the wall remnant of calcareous blocks of room C extending north-westward was marked in the plan. K 9 and K 10 were excavated down to the bottom of the 20th archaeological level (-5.30 m.), and work in these grid squares was stopped there. Here, particularly K 10 is bounded with a large calcareous block fallen from the roof on the north side. Then a timber ladder was placed here, thus facilitating the work reaching more deeply in the trench, and excavation in H, I, and J was initiated (Fig. 1). In the last days of the 2011 campaign, an area 70-80 cm. in diameter on the bottom of the 20th archaeological level in grid squares I 7 and J 7 was thought to be a garbage dump. However, it looks like it was a fireplace dug 144 KAZI RAPORLARI EXCAVATION REPORTS Res. 1 2012 yılı kazı çalışmalarından bir görüntü Fig. 1 A view of work in 2012 2011 yılı kazı çalışmalarının son günlerinde I 7 ve J 7 plan karelerinin 20. arkeolojik seviyelerinin tabanında ortaya çıkan 70-80 cm. çapındaki bir alanının çöp çukuru olabileceği düşünülmüştü. Ancak bu alanın bir çöp çukurundan çok toprak içerisine açılmış bir ateş yeri olması olası gözükmektedir. Zira yuvarlak planlı bu alanda bol miktardaki karbonla birlikte gelişigüzel bir şekilde atılmış çok sayıda irili ufaklı yanmış kalker parçaları ve yanmış kemikler ele geçmiştir. Yaklaşık 5-8 cm. arasında değişen bir derinliğe sahip olan bu alandan yontmataş ya da seramik buluntu tespit edilmemiştir. 2012 yılı Suluin Mağarası kazılarında H, I ve J plan karelerinde bu yılki çalışmaların sonuna doğru kalker döküntünün iyice arttığı gözlemlenmiştir. Öyle ki plan karelerin çoğunda kazı yapmak ve kazısı yapılan plan karelerde ise seviye tutturmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bu yılki kazılarda dikkat çekici bir diğer durum ise tabandaki büyük kaya bloklarının altından ortaya çıkan boşluklardır. Önce açmanın doğusunda daha sonra ise batı tarafında ortaya çıkan bu boşluklardan soğuk hava akımı geldiği tespit edilmiştir. Bu durum, buradaki boşlukların büyük olasılıkla mağaranın batı tarafındaki büyük boşluklarla bağlantılı olabileceğini düşündürtmektedir. Olasılıkla bir deprem (göçme) sonucu mağara boşluğuna düşmüş ve bu boşluğu doldurmuş olan kalker bloklar, mağaranın o dönemdeki tavanından akan kalsit minerali açısından zengin suların bağlayıcı etkisiyle birbirlerine yapışmışlardır. Geçen yılki kazı sezonunda açmanın güneydoğu köşesinde gözlemlenen oldukça nemli hatta çamur şeklindeki terra-rossa toprak bu yılki in the ground rather than a garbage pit because in this area abundant amounts of carbon were uncovered together with scattered burnt calcareous pieces of various sizes and burnt bone fragments. This area with a thickness of 5-8 cm. did not contain any chipped stone or pottery finds. In the 2012 campaign at Suluin Cave it was observed towards the end of the campaign that calcareous debris started to increase in grid squares H, I and J, so much so that it became almost impossible to continue excavating and retain the levels. Another issue worth noting this year is that there are gaps beneath the large rock blocks on the ground. A cold airflow was noted in these gaps appearing first in the east, then in the west part of the trench. This suggests that these gaps are most likely to be connected with the large gaps in the west part of the cave. Perhaps large calcareous blocks fallen into these gaps from the roof of the cave due to an earthquake were bonded with each other by the calcite rich waters dripping from the ceiling of the cave then. Very damp, almost mud-like terra rossa earth attested in the southeast corner of the cave in the last campaign was observed this year to continue towards the floor. It was thought that this different earth fabric pointed at the Pleistocene deposits. However, it was noticed that this area, which contained no finds, is a natural drainage system frequently seen in the travertine texture of the region. Terra rossa soil carried by the rainwater filled this ground fully. Probably this natural conduit system ends in a large gap. 145 KAZI RAPORLARI EXCAVATION REPORTS kazılarda da tabana doğru devam etmiştir. Bu farklı toprak yapısının Pleistosen dolguları işaret ettiği düşünülmüştü. Ancak herhangi bir buluntu vermeyen bu alanın bölgenin traverten yapısında yaygın bir şekilde görülen bir zerzemin olduğu anlaşılmıştır. Yağmur suları ile dışarıdan taşınan terra-rossa toprak bu zerzemini tamamen doldurmuştur. Büyük bir olasılıkla bu zerzeminin sonu da büyük doğal bir boşluğa açılmaktadır. Res. 2 Kemik kaşık Fig. 2 Bone spoon Res. 3 Kemik bızlardan bir örnek Fig. 3 An example of bone awl 2012 yılı kazı çalışmaları sonrası her yıl olduğu gibi stratigrafik kesit çizimi ve fotoğraflama işlemleri gerçekleştirilmiştir. Çizim çalışmalarının ardından kazı alanı ve çevresinin temizliği yapılmış, farklı açılardan genel fotoğraflar alınmış ve kazı alanının üzeri kapatılıp koruma altına alındıktan sonra 2012 yılı kazıları sonlandı rılmıştır. Res. 4 Taştan kemik bız/iğne perdah aleti Fig. 4 Stone tool for polishing bone awls/pins Arkeolojik Buluntular 2012 yılında ortaya çıkartılan arkeolojik buluntular, yontmataş aletler, kemik aletler, çanak-çömlek parçaları ve izole boncuklardan oluşur. Bunlar arasında yontmataş parçalar ilk sırada yer alırlar. Elde edilen yontmataş endüstri, hammadde çeşitliliği ve aletlerin zenginliği ile dikkat çekmektedir. Hammadde olarak, küçük boyutlardaki yuvarımsı radyolarit çakılların yoğun olarak kullanıldığı görülür. Az olmalarına karşın kaliteli örnekleri bulunan çakmaktaşı çekirdek ve aletler, ithal olarak karşımıza çıkan örneklerdir. Hemen hemen her seviyede yongalama artıkları şeklinde varlıklarına tanık olduğumuz obsidiyenin ise orta Anadolu kökenli olduğu düşünülmektedir. Suluin obsidiyenlerinin kökenine yönelik laboratuvar çalışmaları için bazı obsidiyen parçalar analiz için Fransa’ya gönderilecektir. Obsidiyen kaynak analizi sonuçları, Suluin insanlarının Orta Kalkolitik Dönem’de bölgeler arası ticari ilişkilerini yansıtması açısından oldukça önem taşımaktadır. Suluin yontmataş endüstrisi içindeki çekirdekler arasında baskıyla, aracı bir aygıtla ya da doğrudan yongalanan tek kutuplu, iki kutuplu ve çapraz kutuplu dilgi/dilgicik çekirdekleri ile şekilsiz çekirdekler bulunmaktadır. Aletler içinde en dikkat çeken tipler geçen yıllarda da olduğu gibi, mikro boyutlardaki keski ağızlı yatay ok uçlarıdır. Bunlar içinde yer alan ve hammaddesi obsidiyen olan keski ağızlı ok ucu oldukça tipik bir örneği oluşturur. Makrolitler içinde çok çeşitli alt tiplerle karşımıza çıkan ön kazıyıcılar oldukça karakteristiktir. Düzeltili dilgiler, düzeltili yongalar, orak elemanları, çontuklu ve dişlemeliler, budanmış parçalar ve ikili aletler çeşitli oranlarla temsil edilirler. Olasılıkla boncuk delmek için kullanılmış olan bir taş delgi, yontmataş aletler içindeki en güzel örneklerden biridir. Mikrolitler At the end of the excavations in 2012, as usual the stratigraphic profile drawings were made and photographed. After drawing work, the excavation area and environs were cleaned and general view photos were taken. The excavation area was covered for protection purposes to terminate the 2012 campaign. Archaeological Finds The archaeological finds of the 2012 campaign include chipped stone tools, bone tools, potsherds and isolated beads. Among the finds, chipped stone finds come first. The chipped stone industry attested is noteworthy for the variety of raw materials and richness of tools. As raw material, small roundish radiolarite pebbles are used extensively. Silex cores and tools, few in number but of high quality, are imported examples. The obsidian is seen as chipping wastes almost in every level and is thought to be of Central Anatolian origin. For laboratory analyses of the origin of the Suluin obsidians, some samples will be sent to France. Results of obsidian provenance analyses are of importance for revealing information on the inter-regional trade connections of Suluin’s populace in the Middle Chalcolithic period. The cores in the chipped stone industry from Suluin were produced by pressure, a tool or directly flaked. They are unipolar, bipolar and cross blade/bladelet cores as well as amorphous cores. 146 KAZI RAPORLARI içinde ise düzeltili dilgicikler ile tipik bir mikro uç bulunmaktadır. Daha önceki yıllara göre 2012 yılında çanak-çömlek parçaları oldukça azalmıştır. 20. arkeolojik seviyeden itibaren çanak-çömlek parçaları kaybolmaya başlamıştır. 2012 yılında ele geçen seramik parçaları daha önceki yıllarda olduğu gibi monokrom olup, Orta Kalkolitik Dönem tipolojik özellikleri göstermektedirler. 2012 yılı kemik alet grubu içindeki 2 kemik kaşık oldukça dikkat çekicidir (Res. 2). Sap kısımları bulunamayan ve kırık olarak ele geçen bu kaşıklar çok özenli yapım izleri taşımaktadırlar. Kemik aletler içinde çoğu kırık olmasına karşın sayısal üstünlüğü yine bızlar oluşturmaktadır (Res. 3). İğne ve spatül olarak tanımlanabilecek aletler kırık parçalar halinde ele geçmiştir. Kemik endüstriyle ilişkilendirilebilecek ilginç buluntular arasında, özellikle bız ve iğnelerin cilalanması ve uçlarının sivriltilmesi için kullanılan taştan bir perdah aleti yer alır (Res. 4). Çeşitli hammaddeler üzerine yapılan irili ufaklı boncuk taneleri hemen hemen her seviyede değişik oranlarla karşımıza çıkmaktadır. Dentalium boncuklar ve bu boncukların kesilerek alındıkları uzun dentalium çekirdekler ile farklı taş cinslerinden farklı renk ve formdaki boncuklar göze çarpmaktadır. Kemik ve denizel kökenli yumuşakçalar da boncukları oluşturan diğer materyallerdir. Sonuç 2012 kazıları ilginç sonuçlar vermemiştir. Genelde 20. arkeolojik seviyenin sonundan itibaren tüm kazı alanında arkeolojik buluntularda bir azalma söz konusudur. Hatta çanak-çömlek parçaları 20. arkeolojik seviyeden sonra tamamen kaybolmaktadır. Arkeolojik dolgusu olan ve kazılabilen bazı plankarelerin 21.-24. arkeolojik seviyeleri arasında ise, tek tük arkeolojik buluntularla karşılaşılmıştır. Dolayısıyla 2012 yılı kazıları, 2007 yılından beri kazılan Suluin Mağarası’nın, arkeolojik buluntular yönünden en verimsiz sezonu olmuştur diyebiliriz. 2011 yılında gözlemlediğimiz bazı olayların düşündüğümüz şekilde gelişmemesi bizleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Bunlardan biri I 7 ve J 7 plan karelerinin 20. arkeolojik seviyesinin tabanında ortaya çıkan, 70-80 cm. çapındaki yuvarlak alanın bir çöp çukuru olabileceği düşünülmüştü. Ancak bu alanın bir çöp çukuru değil, 5-8 cm. derinlikte toprak içine açılmış bir ateş ya da ocak yeri olduğu anlaşılmıştır. Diğeri ise açmanın güneydoğu köşesinde ortaya çıkan terra-rossa toprağın Pleistosen Dönem dolguları olabileceği şeklindeki düşüncemizdi. Ancak bu alanda yapılan EXCAVATION REPORTS The most outstanding tools are the chisel-ended transversal arrowheads of micro sizes as in the previous years. The chisel-ended transversal arrowhead of obsidian among them is a quite typical example. The end scrapers with a wide variety of subgroups are characteristic among macrolithics. Retouched blades, retouched flakes, sickle elements, notched and denticulated tools, blunted pieces, and double tools are represented with various ratios. A stone perforator, possibly used for piercing beads, is one of the most beautiful examples of chipped stone tools. Microlithics include retouched bladelets and a typical micro point. The quantity of potsherds discovered in 2012 decreased compared to earlier years. Potsherds started to disappear at the 20th archaeological level. As before, potsherds uncovered in 2012 are monochromatic and display typological characteristics of the Middle Chalcolithic period. In the bone tool assembly of 2012 two bone spoons are worth noting (Fig. 2). They were uncovered broken with their handles missing and display very careful workmanship. The majority of bone tools are awls, mostly broken, like before (Fig. 3). Tools that can be identified as pins or spatulae were uncovered as fragments. Among the interesting finds that can be linked with the bone industry are a stone polishing tool used for polishing and sharpening the awls and needles (Fig. 4). Beads of various sizes and various materials were uncovered almost at every level in different ratios. Examples include dentalium beads, dentalium cores from which the beads were cut, and various beads of various colours and stones. There are also beads of bone and marine molluscs. Conclusion The 2012 excavations did not yield very interesting results. Overall, at the 20th archaeological level finds started to decrease; particularly the pottery disappeared almost entirely. Some grid squares with archaeological deposit contained individual finds between the 21st and 24th archaeological levels. Thus it is possible to state that 2012 was the least fruitful season of excavations at Suluin going on since 2007. We were disappointed with some issues on which we had observed in 2011 and had some expectations. One such matter was the circular area 70-80 cm. in diameter uncovered in the 20th archaeological level of grid squares I 7 and J 7. However, our expectations for a garbage pit were not fulfilled as it was understood to be fire or hearth place with a thickness of 5-8 cm. 147 KAZI RAPORLARI çalışmalar da, bu düşüncemizin doğru olmadığını ortaya koymuştur. Açmanın güneydoğu köşesinde çok iri bir kalker bloğun yüzünü takip ederek derinleşen, içinde sadece kırmızımtırak renkli terra-rossa toprağın ve küçük kalker parçalarının olduğu, başka hiçbir arkeolojik buluntunun olmadığı bu alan, bölgede sık sık görülen zerzemin boşluklarından biridir. Buradaki terra-rossa toprağın ve küçük boyutlu kalkerlerin yağmur sularıyla dışarıdan taşındığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Pleistosen Dönemi işaret eden herhangi bir jeolojik ya da arkeolojik dolgu ile karşılaşılmamıştır. H, I ve J plan karelerini içeren yaklaşık 15 m2’lik tüm kazı alanında, 20. arkeoloji seviyeden itibaren yer yer iri kalker döküntülerle karşılaşılmaya başlanmıştır. Hatta bu kalkerler 23-24. arkeolojik seviyelerden itibaren tüm alanı kaplamaktadır. Toprak dolgu nerdeyse hiç kalmamıştır. Bu çok iri kalker blokların belirli bir dönemde mağara tavanının göçmesi sonucu tabanı kapladıkları anlaşılmaktadır. Zira önce açmanın doğusunda daha sonra açmanın batısına doğru diğer alanlarda bu iri kalker bloklar arasında görülen boşluklar ve boşluklardan gelen serin hava dalgası bunu kanıtlamaktadır. Açmanın tabanını kaplayan bu iri kalker bloklar, yer yer tavandan akan ya da damlayan sularla oluşan kalsitik bir kuşakla birbirlerine yapışmışlardır. Taşlar arasındaki bu küçük boşlukların mutlaka mağaranın ana boşluğuyla bağlantılı olması gerekir. Bu durum iki farklı şekilde yorumlanabilir. Bunlardan ilki, Orta Kalkolitik Dönem yerleşmesine ait mimari mekânların olduğu alan, bir zamanlar mağara tavanı ile kapalıydı. İkincisi ise Kalkolitik Dönem’in erken bir safhasında bölgede meydana gelen kuvvetli bir depremle kapalı mağara dışarıya açılmış ve Orta Kalkolitik Dönem yerleşimi mağara ağzının dışarıya açılmasından sonra olmuştur. Bu her iki durumun da anlaşılabilmesi için yapılması gereken işlem ya jeofizik çalışmalar ya da bir karot aleti yardımıyla mağara dolgularının kontrol edilmesidir. Bu nedenle 2013 kazı sezonunda ilk önce bu çalışmaların yapılması planlanmaktadır. Bu çalışmalar sonunda herhangi bir arkeolojik ve jeolojik dolguya rastlamadan mağaranın orijinal boşluğuna ulaşılırsa Suluin Mağarası kazılarını sonlandırmak kaçınılmaz olacaktır. Bunun aksine mağara tavanı göçmeden önce daha eski bir yerleşim söz konusu ise, bu durum da yapılacak çalışmalarla netlik kazanacaktır ve kazılara devam edilecektir. EXCAVATION REPORTS The other issue was the terra rossa soil uncovered in the south-east corner of the trench. It was thought to contain the Pleistocene deposit, but our work finally disproved this hypothesis. This area following a large calcareous block in the south-east corner of the trench contains only terra rossa soil and small limestone debris but no archaeological artefacts. It is one of those natural drainage systems commonly seen in the region. It is understood that the terra rossa soil and limestone debris were conveyed inside from outside by rainwater. Therefore, there has been no archaeological or geological deposit uncovered pointing to the Pleistocene period. At the 20th archaeological level the entire excavation area approximately 15 m2 covering grid squares of H, I and J, large limestone debris started to appear. When the 23rd and 24th levels were reached, this debris almost covered the entire area. There is almost no earth filling. It is understood that these large limestone blocks fell over the ground when the ceiling of the cave collapsed at a certain time. This is proven by gaps amidst the large limestone debris and by the airflow coming first from the gaps in the east and then from those in the west of the trench. These blocks covering the ground of the cave were bonded to each other with a calcite band dripping or flowing from the ceiling. These small gaps between the blocks must be connected with the main cavity of the cave. This can be interpreted in two ways. First, the area with architecture from the Middle Chalcolithic settlement was once covered with a cave roof. Second, a severe earthquake that occurred at an early phase of the Chalcolithic period exposed the closed cave outwards, and the Middle Chalcolithic settlement took place after the cave’s mouth was exposed. In order to clarify this situation it is necessary to conduct geophysical investigation or check the deposits using a drilling core. Therefore, the 2013 campaign is planned to start with this work. In case the main cavity of the cave is reached without any archaeological and geological deposits, it will be unavoidable to terminate the excavations at Suluin. On the contrary, if the cave ceiling collapsed after human settlement had already started inside the cave, then the excavations will continue after the issue is clarified with future research. 148
Benzer belgeler
Metin KARTAL – Işın YALÇINKAYA
is important for it is the first example hitherto uncovered
in Karain Cave (Figs. 3-4).
Geological layer H.III contains an in situ EBA deposit
and displays no sedimentary permeation. Most of the
po...