Çaylık Kasım 2015
Transkript
Çaylık Kasım 2015
ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Kasım 2015 • Sayı 30 IZ IM R E L N Ü R Ü I L A Y STEV BEĞENİ TOPLADI [sunuş] BU YIL REKOR KIRDIK, HEPINIZI KUTLARIM Çalışanıyla, üreticisiyle bütün bir Çaykur ailesini tebrik ediyorum. Bu hasat döneminde Çaykur tarihinin rekorunu kırdık. 2014 hasat döneminde 628 bin 410 ton yaş çay alıp, 118 bin 573 ton kuru çay elde etmiştik. Bu yıl ise yaş çay alımını 53 bin 233 ton artırdık. 681 bin 643 ton yaş çaydan, 130 bin 500 ton kuru çay ürettik. Günlük 6 bin ton olan yaş çay işleme kapasitemizi de 8 bin tona çıkardık. Ancak hayata geçirdiğimiz en önemli yenilik, çay cüzdanlarını ardımızda bırakmaktı. Devreye soktuğumuz Çay-Al sistemiyle, bütün fabrikaları ve alım yerlerini kontrol etmeye başladık. Fabrikalara gelen çayları görüyor, eshafına uygun olabilmesi için yakın çekimlerde tahlilini yapıp fotoğraflayarak belgeleyebiliyoruz. Sistemimizin iyileştirilmesi için attığımız bu adımlar ürün kalitemize de yansıyor. Bölgemizin coğrafi özellikleri nedeniyle benzersiz olan çayımız, süreçteki olası insan hatasını sıfırlama gayretlerimiz de eklenince, dünya pazarındaki merdivenleri hızla tırmanacak bir marka olmamamız için neden yok. Ancak bu sürecin hızlanması, bizlerin tanıtım başarısına bağlı. Küresel bir marka olma yolundaki hedefimiz bizi, çayımızı Türkiye’de olduğu kadar dış ülkelerdeki tüketicilere de anlatmaya zorluyor. Son zamanlardaki en ilgi çekici tanıtımımız, 22-25 Ekim tarihlerinde İstanbul’da yapılan 3’üncü Tümexpo Fuarı’nda gerçekleşti. “İnovasyon” temalı fuarda, stevyalı “didi”yi, yeşil ve siyah çaydan yapılmış kekleri ve pastaları, stevyadan mamul dondurmayı ziyaretçilere sunarak hem bir PR çalışması, hem de piyasa araştırması yaptık. Ürünlerimizin çok beğenildiğini sevinerek sizlere iletiyoruz. Yine Almanya’da yapılan Anuga Fuarı ile Arnavutluk, Kosova ve Bosna Hersek’i kapsayan Balkan turumuzdan da aynı beğeniler, övgülerle döndük. Bunlar, siz değerli çalışanlarımızın ve üreticilerimizin titiz çalışmalarının sonucunda gelen övgülerdir. Özverili çalışmalarınızın devamını bekliyoruz. Önümüzdeki ay bizleri gururlandıracak yeni haberlerle buluşmak üzere veda ederken, bu başarılı yolda hızla ilerlememizin altyapısını oluşturan öğretmenlerimizi 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle kutluyor, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü de ölümünün 77’nci yıldönümünde saygıyla anıyoruz. İmdat Sütlüoğlu Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü facebook.com/didisogukcay KASIM 2015 [3] [busayıda] 6 KAPAK KONUSU 8 DÜNYADA ÇAYKUR 14 GEZİ GÜNLÜĞÜ 16 BAYİLERİMİZ 18 HASAT TÜMEXPO’DA ÇAYKUR STANDI DOLDU TAŞTI Stevyalı ürünlerimiz beğeni topladı 24 S. 6 34 POZİTİF 36 EMEK VERENLER BOSNA HERSEK GEZİ GÜNLÜĞÜ S. 14 “BALKANLAR’DA ÇAY KEYFI” YAPTIK YAYIN KURULU Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu, Erdinç Hatinoğlu, Aycan Totkanlı, Necla Yeşildağ, Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar Selimiye Çay Fabrikası Ortapazar Çay Fabrikası’ndan Cihan Temizkan YAYINLAYAN Çamlı Çay Fabrikası’ndan Enbiya Çakır Ortapazar Çay Fabrikası’ndan Gülten Bal Ortapazar Çay Fabrikası’ndan Ahmet Turan Belgin Demirer, Özer Sayın (Editör) ÇAYKUR’DAN HABERLER 42 ÇAY DURAKLARI 44 GÜNCEL 48 KARADENİZ’DEN Seyit Göktepe (Redaksiyon) 50 SERBEST KÜRSÜ Mehmet Kaptan Erbaş (Fotoğraflar) OSMANLI’NIN IZINDE Haber Koordinasyonu Aycan Totkanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş 38 10 Çağrı Marketler Zinciri Satınalma Müdürü İlker Dişçeken: Çaykur rekabet etmiyor, kategoriyi büyütüyor PAYDOS Yayın Yönetmeni Süleyman Pınarbaş (Genel Müdür Yardımcısı) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Necla Yeşildağ (Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü) TEDARİKÇİLERİMİZ 32 S. Çay alımını 53 bin ton, üretimi 12 bin ton artırdık Çay cüzdanı artık tarih oldu: Çay-Al sistemi HOBİ DÜNYADA ÇAYKUR Saraybosna Bayii Murat Özkaya: “Çaykur Türkiye demektir” 30 Sahibi ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına İmdat Sütlüoğlu (Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür) Osmanlı’nın izinde: Bosna Hersek ÇAYIN KAYNAĞI içindekiler ANUGA’ya Çaykur damgası “Balkanlar’da Çay Keyfi” yaptık 26 KAPAK KONUSU Stevyalı ürünlerimiz beğeni topladı Metin Özkan (Sanat Yönetmeni) Ahmet Akgül (Grafik Tasarım) Ata’mızı saygıyla anıyoruz Öğretmenler Günü kutlu olsun Kuzinede çay demleme sanatı ASIRLIK ÇAY GELENEĞI Gravital Dijital İletişim Danışmanlığı A.Ş. Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2 Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99 BASKI VE RENK AYRIM Elma Bilgisayar ve Basım 0 212 697 30 30 ÇAYIMIZ KÜLTÜRLERARASI KÖPRÜ OLUYOR ÇAY DURAKLARI S. 42 KASIM 2015 [5] [kapakkonusu] inovatif ürünü stevyalı “didi”nin tanıtıldığını belirterek hedeflerini ve sonuçları şöyle anlattı: TÜMEXPO’DA ÇAYKUR STANDI DOLDU TAŞTI VATANDAŞA FIDAN DAĞITACAĞIZ Stevyalı ürünlerimiz beğeni topladı “Amerikan yerlilerinin ballı yaprak, şeker otu diye tabir ettikleri stevya, çok doğal. Şekerden 300-400 kat daha tatlı, kalorisi ve proteini sıfır olan bir ürün. Üç yıldır üretimi deneme çalışmaları yaptık, kendi bahçelerimizde yetiştirdik ve çok başarılı oldu. Yakında fabrikalarını kurmayı planlıyoruz. Vatandaşa fidanları dağıtarak fiili üretime geçeceğiz ve stevyanın da en büyük müşterisi olacağız. Ayrıca stevyalı, yeşil ve siyah çaylı yenilikçi ürünler üzerinde de çalışmalarımız devam ediyor. Tüketicilere yeni tatlar sunacağız.” Tümexpo Fuarı’nda, inovatif ürünümüz stevyalı “didi”, yeşil ve siyah çaydan üretilen kekler ve pastalar, stevyadan mamul dondurmayla yoğun ilgi gören standımızda, sağlıklı tatlandırıcı stevyalı ürünlerimizin de PR çalışmasını yapmış olduk. ÖNCE IÇ TÜKETIMI KARŞILAYACAĞIZ TÜMSİAD öncülüğünde, makine, tekstil, gıda, otomotiv, kozmetik, inşaat gibi önde gelen sektörlerde faaliyet gösteren firmaları yabancı firmalarla buluşturan 3’üncü Tümexpo Fuarı, 22-25 Ekim tarihlerinde Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Orta Asya’dan birçok ülkenin katılımcılarını ve ziyaretçilerini ağırladı. Biz de Çaykur olarak Tümexpo Genel Ticaret Fuarı’nda, yeni inovatif ürünümüz stevyalı “didi”yi tanıttık. Çaykur standı yoğun bir ilgi gördü. Birbirinden leziz tatlıların, sağlık sorunları düşünülmeden tadılabildiği bir standın dolup taşmaması mümkün müydü? Ziyaretçiler stevyalı “didi”den ve stevyalı yiyeceklerden tattı ve övgülerini iletti. Tümexpo’da ilk başladığı yıldan bu yana katılımcı olarak yer alan Çaykur’un Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, inovasyon temasının öne çıktığı bu yılki fuarda Çaykur’un FUAR NEDEN ÖNEMLI? Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu fuara katılımın Çaykur için önemini vurguladı: “Dünya ticareti, artık bu tür fuarlarda şekilleniyor. Uluslararası düzeyde katılım oluyor ve bütün dünyadan çok sayıda insan bu fuarlara geliyor. Üreticilerden, tüketicilere bütün paydalar burada buluşuyor. Bu fuarda da yoğun bir katılım oldu. Bu tür fuarlarda yeni bağlantılar kuruyoruz. Güzel iş sonuçları elde edeceğimizi umuyorum; bu yöndeki çalışmalarımızı hızla ve azimle sürdürüyoruz.” [6] KASIM 2015 “Yeni bir sektör oluşturmaya çalışıyoruz. İhracat çok hızlı bir şekilde artıyor. Şu anda 50 ülkeye ihracat yapıyoruz, önümüzdeki yıl ise 100 ülkeye çıkacağız. “didi” dünyada dış pazarlarda da çok talep görüyor. Stevya bütün dünyada her yıl 3-4 milyon dolarlık bir ticaret hacmine sahip, pazar payı ve talebi artan bir ürün. Çok sağlıklı ve doğal bir ürün olduğu için stevya üzerine birçok Ar-Ge çalışması yapılıyor. Biz, stevyalı ürünlerimizde öncelikle kendi ihtiyacımızı karşılamaya yöneleceğiz. İç ihtiyacımızın üzerindeki miktarı da bütün dünyaya pazarlayacağız.” STEVYANIN FARKLI KULLANIMLARINA IŞARET ETTIK “Şeker hastaları var, obezite var, aşırı kalori almaktan çekinerek tatlı ürünleri tüketemeyenler var. Stevyayla insanlar tatlı ürünler yemekten vazgeçmeyecek ve kalori de, protein de almayacaklar. Fuara gelen ziyaretçilere, özel olarak hazırladığımız çaylı ve stevyalı dondurma, börek, kurabiye, kek gibi çeşitler ikram ettik. Bu şekilde stevyanın farklı uygulama alanlarına da dikkat çekmek istedik. Stevyalı “didi”yi, yeşil ve siyah çaydan yapılmış kekleri ve pastaları, stevyadan mamul dondurmayı ziyaretçilere sunduk. Böylece bu ürünlerin bir anlamda PR çalışması ve piyasa araştırmasını da yapmış olduk. Ziyaretçilere beğenilerini sorduk, onlardan tavsiyeler aldık, bu şekilde bu fuarı en iyi ve en verimli şekilde değerlendirdik.” Çaykur standını ziyaret eden ve stevyalı ürünlerden tadan ziyaretçiler, övgülerini dile getirdi. KASIM 2015 [7] [dünyadaÇaykur] ANUGA’YA ÇAYKUR DAMGASI Almanya’nın Köln kentinde düzenlenen 33’üncü Uluslararası Gıda Fuarı ANUGA’ya katılan Çaykur, büyük beğeni topladı. Türkiye’nin rekor katılım gösterdiği fuarda Türk çayının ve soğuk çay “didi”nin tanıtımını yapan Çaykur, ihracat hedefini iyice yükseltti. ler çıkarıyor ve tanıtıyoruz. Bu fuar bizim için çok verimli oldu. Amerika’dan, Kanada’dan, Ortadoğu’dan, Asya’dan ve birçok ülkeden yeni bağlantılar kurduk. Devam eden görüşmelerimizden oldukça güzel sonuçlar elde ediyoruz. Fuarlara katılmaya devam edeceğiz. Bu noktada tanıtım çok önemli. Halihazırdaki tanıtım çalışmalarımızla sadece ticaret yapmıyoruz, aynı zamanda ülkemize de katkı sağlıyoruz,” dedi. ORGANIK ÇAYA BÜYÜK ILGI AVRUPA’NIN en büyük gıda fuarlarından biri olan ANUGA’daki standımız, ziyaretçiler tarafından ilgiyle karşılandı. Çaykur yetkilileri onlarca ülkenin sektör temsilcileri ve gıda devleriyle bir araya gelirken, çok sayıda ticari anlaşmaya imza atıldı. Fuarın Çaykur’un ihracat hedeflerini gerçekleştirebilmesi noktasında çok önemli olduğunu vurgulayan Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, “İhracat konusunda başlattığımız seferberlik devam ediyor. Gıdayla ilgili bütün önemli firmaların yer aldığı, yüksek katılımlı fuarlarda dünya ticaretini şekillendiren aktörlerle bir araya geliyoruz. Bu tür etkinliklere katılarak yıllardır devam eden tanıtım çalışmalarımızın verimli işbirliklerine dönüşmesini sağlıyoruz” diye konuştu. [8] KASIM 2015 DÜNYA MARKASI OLMA YOLUNDA Fuar sayesinde yıllardır Çaykur’u takip eden firmalarla anlaşma sağlandığını ifade eden Sütlüoğlu, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Fuarlara yönelik istikrar ve takibimiz çok iyi sonuçlar veriyor. Dünya markası olma yolunda ilerliyoruz. İhracat miktarımızı 5 bin ton seviyelerine çıkarmamız bunun en güzel göstergesidir. İhracatımızı daha da artırmamız gerekiyor. Çay satamadığımız ülkelere girerek oralara da çay satmaya çalışıyoruz. Bunun için ürün çeşitliliğimizi de artıracağız. “didi”, bu anlamda çok iyi bir örnek. Fuarlar tanıtım bağlantılarının kurulması açısından önemli. Bu fuarda attığımız tohumların sonuçlarını da gelecekte alacağız.” Dünya gıda trendlerini yakından takip ettiklerini ifade eden Sütlüoğlu, “Beklentilere uygun markalar ve ürün- ANUGA Fuarı’nda Çaykur’un uluslararası kamuoyu ile buluşturduğu organik çay büyük ilgi gördü. Çaykur’un organik çay üretiminde rakipsiz konumda olduğunu ifade eden Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, organik çayla ilgili olarak şunları söyledi: “Üzerine kar yağan ve kar yağdığı için de haşere barındırmayan bir çayımız var. Sadece kimyasal gübreden vazgeçerek çayımızı organik yapabiliyoruz. Çay üreten diğer ülkelerin böyle bir imkânı bulunmuyor. Organik üretimimizi hızla artırıyoruz. Bu yıl 10 bin dekar olan sahamız, önümüzdeki yıl 30 bin dekar, bir sonraki yıl 40 bin dekar olacak. Organik pazarda iddiamızı sürdüreceğiz. Bu konuda Çaykur’un rakibi yok.” ANUGA HAKKINDA Avrupa’nın en önemli gıda fuarlarından biri olarak kabul edilen ANUGA’da yiyecek, içecek, fırınlanan ürünler, tatlılar, süt ürünleri, dondurulmuş ürünler, sağlıklı ve hazır yiyecekler, yiyeceklerin korunması, pişirme ekipmanları ve helal gıdalar gibi kategoriler yer alıyor. KASIM 2015 [9] [dünyadaÇaykur] “BALKANLAR’DA ÇAY KEYFI” YAPTIK ÇAYIMIZ KÜLTÜRLERARASI KÖPRÜ OLUYOR Ağırlıkla kahve içen Balkan ülkeleri Arnavutluk, Kosova ve Bosna Hersek’e çay keyfi yaşattık. Sevinerek öğrendik ki, çay tüketiminin giderek arttığı Balkan ülkelerinde Türk çayı da ilgiyle karşılanıyor TÜRK ÇAYINI ve Çaykur’u dünyada hak ettiği yere yükseltmek için tanıtımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Geçtiğimiz ay bir yandan Rusya’ya özel yeni ürünümüz Golden Istanbul ile Ruslarla buluşurken, diğer yandan çayımızı Balkan ülkelerine taşıdık. Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği (EkoAvrasya) ve Yunus Emre Enstitüsü’nün ortak projesi “Balkanlar’da Çay Keyfi” ile çayımızın sağlıklı tadını Balkanlar’a götürdük; Arnavutluk, Bosna Hersek ve Kosova’da Türk çayı ikram ettik. Ağırlıklı olarak kahve tüketilen bu topraklarda çayı da sevdirdik. Balkan ülkeleri ve ülkemiz arasındaki dostluğun pekişmesine, ekonomik ve sosyal ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlamayı hedefleyen projenin ilk adımı Arnavutluk’un Durres ve Gjirokastra şehirlerinde atıldı. Gönlünü fethettiğimiz Arnavutlar arasında, Gjirokastra Belediye Başkanı Zamira Rami de vardı. Çaykur standını ziyaret eden Rami, ikram TIR’ında tattığı Türk çayıyla ilgili memnuniyetini şu sözlerle ifade etti: “Bizlerde genelde kahve kültürü hâkim fakat Türk çayını tattıktan sonra bu lezzetin vazgeçilmez olduğunu gördüm. Karşılıklı olarak kültür alışverişimiz, bizleri birbirimize daha güçlü bir şekilde bağlayacaktır. Uluslararası arenada çok önemli bir marka değerine sahip olan Çaykur’un Arnavutluk’ta yapacağı çalışmalardan memnuniyet duyacağım.” Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü [10] KASIM 2015 İmdat Sütlüoğlu da Türk çayını Arnavutluk’ta ikram etmekten büyük onur duyduğunu ifade ettiği sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin, dünyada önemli bir çay üreticisi ülke olduğunu Arnavutluk’ta geniş kitlelere duyurma imkânımız oldu. Durres ve Gjirokastra’da yaptığımız etkinliklerle Arnavutluk halkı ile bir araya gelme ve kendileriyle son derece yakın bağlar kurma imkânına sahip olduk. Osmanlı İmparatorluğu döneminde çok önemli bir merkez olan Gjirokastra’da bulunmaktan ve burada Türk çayını ikram etmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz.” EkoAvrasya Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eren ise projeye ve Türk çayının tanıtımına katkı açısından Çaykur’a desteklerinin süreceğini anlattı: “Başta çay olmak üzere ulusal pek çok değerimizi bu tür organizasyonlarla daha geniş kitlelere anlatma ve tanıtma imkânı elde ediyoruz. Bundan sonra da stratejik adımların atılması noktasında milli kuruluşlarımızın daima yanında olacağız.” “Balkanlar’da Çay Keyfi” projesinin bir sonraki etabı ise Kosova’da ve Bosna Hersek’te gerçekleştirildi. Çaykur tadım TIR’ı, projenin son ayağı olan Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da, Mostar, Zenitsa ve Tuzla kentlerinde halkla buluştu. Başkentte, Bosna Hersek ve Türk müziği eşliğinde Saraybosna Çocukları Meydanı’nda yapılan tadım etkinliğine ilgi yoğundu. Etkinliğe İtalya Saraybosna Büyükelçisi Ruggero Corrias, Türkiye Cumhuriyeti Saraybosna Büyükelçisi Cihad Erginay, yabancı misyon şefleri ve gurbette yaşayan çok sayıda Türk vatandaşı da katıldı. KASIM 2015 [11] [dünyadaÇaykur] “ “NE IÇIYOR BU TÜRKLER?” DOSTLUĞUMUZU PEKIŞTIRIYORUZ Balkan ülkeleriyle halihazırdaki iyi ilişkilerimizi güçlendirmek ve aramızdaki dostluk bağlarını daha da pekiştirmek arzusunda olduklarını, Çaykur olarak bu sorumlulukla çalışmalarına devam edeceklerini vurgulayan Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Bu coğrafyanın insanlarıyla aramızda tarihi, kültürel pek çok bağ var. Gönül ve inanç birliği içindeyiz. Amacımız aramızdaki bağları daha da güçlendirmek ve ortak değerlerimizi birlikte koruyup yarınlara taşımak. Türk çayını, Çaykur çayını kendilerine ikram ederek bu amacımıza katkıda bulunduğumuza, dostluğumuzu da pekiştirdiğimize inanıyoruz. Proje kapsamında Bosna Hersek’e gelmeden önce Arnavutluk ve Kosova’da da benzer etkinlikler düzenledik. Oradaki dostlarımız da bizlere büyük bir ilgi gösterdiler. Bu coğrafyaya bir dost selamı getirip bir dost rüzgârı estirmiş olduk. İnşallah karşılıklı çalışmalarımız devam edecek ve bu zeminde yeni adımlar atıp daha da iyi ilişkiler içerisinde Türk çayını, Çaykur çayını dostlarımıza sevdireceğiz.” Etkinliğe katılan Türkiye’nin Saraybosna Büyükelçisi Cihad Erginay da Bosna Herseklilerin daha ziyade kahve içtiğini ancak Türk çayının da ülke pazarının bir parçası haline geldiğini, çaya ilginin giderek arttığını müjdeleyerek şöyle devam etti: “Ülkemizin en bilinen markalarından Çaykur’un burada olmasına çok sevindik. Çünkü Türk çayı burada giderek daha fazla yer bulan ve beğeni toplayan bir ürünümüz. Bosna Hersek, Boşnak kahvesiyle meşhurdur. Fakat Türk çayı da kendine has damak tadıyla ülkeye yeni yeni girdi ve çok da talep görüyor. Dolayısıyla Çaykur bu çerçevede Saraybosna’da tanıtımını yapmakta. Başta Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu olmak üze- [12] KASIM 2015 re emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Gerçekten burada bir Karadeniz havası, Rize havası estirdiler. Hem ikrama, hem tanıtıma çok ilgi gösterildi.” Türk çayının mükemmel bir lezzete sahip olduğunu ifade eden İtalya Saraybosna Büyükelçisi Ruggero Corrias’a Çaykur Rizespor forması hediye eden Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, proje kapsamında 2’nci Prizren Business Forumu’na da katıldı. Türkiye, Arnavutluk, Almanya, Çek Cumhuriyeti, İsviçre, Hırvatistan, Bosna Hersek, Sırbistan, Makedonya, Karadağ, Slovenya, Bulgaristan ve Yunanistan’dan çok sayıda işadamının da katıldığı 2’nci Prizren Business Forumu’nda konuklara Türk çayı ikram ettik. İmdat Sütlüoğlu ve beraberindeki heyet, Arnavutluk, Kosova ve Bosna Hersek’in Türkiye Cumhuriyeti büyükelçileriyle de bir araya gelerek değerlendirmelerde bulundu. Özellikle yeni çay çeşitlerinin elde edilmesi ve bunların yaygınlaştırılması konusunda yapılan çalışmaların iyi sonuçlar verdiği saptandı. Türk çayının tüm dünyaya tanıtılması konusunda daha kapsamlı çalışmalar da yolda. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun beraberindeki ekibin gerçekleştirdiği tanıtıma yoğun bir ilgi vardı. Türk çayı merakının Bosna Hersek’te yayılmaya başlamasını sağlayan diğer etkenleri de Çaykur bayii Murat Özkaya’dan dinledik. “Bosna Hersek’te ‘çay’ denilince akıllara nane, papatya ve biraz da kuşburnu çayı gelir.Türk çayı pek bilinmez, tüketilmez. Ancak bu durum sadece Türk çayı için geçerli değil. Daha çok tüketim alışkanlıklarıyla ilgili bir durum. Mesela Bosna’da zeytin, bulgur, mercimek de bilinmez veya çok az kişi tarafından tüketilir. Ben Bosna’ya geldiğim günden beri çayımızı, Çaykur’umuzu tanıtmaya, sevdirmeye çalışıyorum.Tabii bu kolay değil! Çünkü burada yaygın olarak, Türk kahvesinden daha hafif olan Bosna kahvesi tüketilir. Ancak Türk dizilerinin Bosna kanallarında sıklıkla gösterilmesi, Türk çayının realitesini de ortaya çıkardı. Bu da yaptığım tanıtıma ve pazarlamaya olumlu yansıdı. Özellikle son yıllarda Saraybosna’da Türk nüfusunun artması ve Türklerin gittiği her yerde çayımızı arayıp sorması, kafelerde, restoranlarda ve otellerde çay bulunmasını sağladı. İşte bu mekânlarda ‘Yahu bu Türklerin içtiği nedir? Bize de getir!’ merakıyla başlayan kıvılcım, her geçen gün dalga dalga yayılıyor. Dizilerde tanınmaya başlayan çayımıza ilgi, Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu’nun verdiği destekle büyük bir ivme kazandı. Çaykur’un Bosna’daki ihraç ürünleri fuarlarına ve tanıtım faaliyetlerine katılmasının yanı sıra tadım TIR’ımızın da gelmesiyle Türk çayına duyulan ilgi zirve noktasına ulaştı.” KASIM 2015 [13] [gezigünlüğü] BAŞKENT SARAYBOSNA Ülkenin başkenti olan Saraybosna’da Osmanlı mirasının en güzel örneklerini bulmak mümkün. Başkentte turistik geziler Başçarşı olarak anılan tarihi alanda başlıyor. Tipik bir Türk çarşısı olan Başçarşı, dar sokakları, cami ve bedestenleriyle kültürümüzün Balkanlar’daki konumunu çok güzel yansıtıyor. Çarşının ortasındaki şadırvan, Saraybosna’nın simgesi konumunda. Hediyelik eşya satın alabileceğiniz, Boşnak böreğini ve kahvesini tadabileceğiniz çarşı, Osmanlı’nın bir zamanlar Balkanlar’da nasıl yaşadığını gözler önüne seriyor. Gazi Hüsrev Bey Camii ve Bedesteni de başkentte ziyaret edilmesi gereken tarihi yapılar arasında yer alıyor. Kanuni Sultan Süleyman devrinde Bosna Sancak Beyi olan Gazi Hüsrev Bey adına yapılan bu cami, Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş. OSMANLI’NIN IZINDE BOSNA HERSEK Yakın geçmişi acılar ve çatışmalarla şekillenen Bosna Hersek, bugün geleceğe umutla bakan, kültürel ve doğal güzellikleriyle herkesin takdirle izlediği bir Güney Avrupa ülkesi. Osmanlı mirasının kendini açıkça belli ettiği ülke, kültürü, mimari dokusu ve misafirperverliğiyle ziyaretçilerinin büyük hayranlığını kazanıyor. EĞER Osmanlı’nın Balkanlar’da nasıl yaşadığını, bir kıtayı nasıl etkilediğini merak ediyorsanız hafta sonlarınızdan birini Bosna Hersek’e ayırın. Çünkü bu küçük ama bir o kadar da görkemli ülkenin dört bir yanında atalarımıza dair izler bulmak mümkün. Saraybosna ve Mostar kentlerine yapacağınız üç günlük bir ziyaret, bu ülkenin zenginliğine hayran kalmanız için yeterli olacaktır. 1990’lı yılların başında yaşanan iç savaş felaketinin yaralarını kısa sürede saran Bosna Hersek, bugün geleceğe güvenle bakıyor. Türklerin çok sevildiği ülke, mutfak kültürü ve turizm olanaklarıyla Avrupa’nın yükselen turizm yıldızlarından biri olarak gösteriliyor. MUTFAK KÜLTÜRÜ Tarih boyunca Avrupa’nın en önemli geçiş noktalarından biri olan Bosna Hersek, bu özelliğiyle çok sayıda uygarlığa ev sahipliği yaptı. Yugoslavya döneminde etnik karışımı en yüksek unsur konumundaki Bosna Hersek, iç savaştan en çok etkilenen ülke haline geldi. Bu zor günleri geride bırakan ülke, genç nüfusu ve dinamik ekonomisiyle gelecek vadediyor. Bosna’da bir zamanlar savaşı tetikleyen çeşitlilik, artık turizm ve kültürel etkinliklere zenginlik katar hale gelmiş. Umarız, bu huzur ve çeşitlilik hiçbir zaman bozulmaz. Bosna’nın mutfak kültürünü sadece Boşnak böreğinden ibaret zannetmeyin. Saraybosna, etnik yapısındaki zenginliği yansıtırcasına mutfak kültürü anlamında da müthiş bir renklilik içerir. Et ve balık ürünlerinin kullanıldığı yemeklere sıkça rastlanılan kentte restoranlar oldukça kaliteli bir hizmet sunuyor. Hamur işleri de Bosna mutfağının olmazsa olmazları arasında elbette. Osmanlı’dan miras kalan misafirperverlik kültürünün yaşatıldığı ülke, farklı kültürlerin ahengini çok iyi yansıtıyor. Bosna’da tanımadığınız birinin ikram ettiği kahveyi içerken bu misafirperverliği çok daha iyi anlayabilirsiniz. Doğal güzellikleriyle de dikkat çeken Bosna Hersek, kış aylarında yoğun bir kayak turizmi potansiyeline kavuşuyor. Güney Avrupa’nın en bakir, el değmemiş doğal hayatına ev sahipliği yapan Bosna Hersek, bu özelliğiyle milyonlarca turisti kendine çekiyor. KASIM 2015 Saraybosna, 1992 yılında başlayan iç savaş döneminde çok uzun bir süre abluka altında kaldı. Tünel Müzesi, o günlerde yaşananlar unutulmasın diye oluşturulmuş. Sivilleri katliam ve bombardımandan korumak için açılan tüneller, Boşnakların hayata tutunmasını sağlamış. 800 metre uzunluğundaki bu tünel, umudun simgesi olarak varlığını sürdürüyor. KÜLTÜREL ZENGINLIK MISAFIRPERVERLIK VE TURIZM OLANAKLARI [14] SAVAŞIN IZLERI YAPMADAN DÖNMEYİN • Başçarşı’yı gezin. • Şehitlikleri ve Bosna Hersek’in unutulmaz Devlet Başkanı Aliya İzzet Begoviç’in kabrini ziyaret edin. • Mimar Sinan’ın eserlerinden Hüsrev Bey Camii’ni gezin. • Beyaz Tabya ve Tünel Müzesi’ni ziyaret edin. • Boşnak böreğini ve kahvesini tadın. • Mostar Köprüsü’nü görün. • 15’inci asırda kurulan Blagaj Derviş Tekkesi’ni ziyaret edin. MOSTAR KÖPRÜSÜ Neretva Nehri’nin kıyısında yer alan Mostar, Hersek’in başkenti. Kente adını veren ünlü Mostar Köprüsü, savaş zamanında tüm Avrupa’nın gözü önünde yıkıldı. Savaştan en çok zarar gören kentlerden biri olan Mostar’daki yapılar sonradan hızla restore edildi. Bunlardan biri olan Mostar Köprüsü de bir Türk firması tarafından aslına uygun olarak yeniden inşa edildi. KASIM 2015 [15] [bayilerimiz] Çaykur Türkiye demektir Başka bir ülkede Çaykur markasını temsil ettiği için büyük bir gurur duyduğunu belirten Saraybosna Bayii Murat Özkaya, “Burada para kazanmaktan ziyade çayımızın tüm Bosnalılar tarafından tanınıp sevilmesini amaçlıyoruz. Burada çay Çaykur, Çaykur ise Türkiye demektir” diye konuştu. Sizi tanıyabilir miyiz? Hayatınıza Bosna Hersek nasıl dâhil oldu? Yaklaşık olarak 10 yıldır Saraybosna’da yaşıyorum. Eğitim formasyonum itibarıyla ekonomist ve sosyoloğum. Eski adı İMKB olan İstanbul Borsası’nda broker ve yönetici olarak 15 yılı aşkın bir süre çalıştım. Ardından finans dünyasının yoğun ve stresli ortamından kaçarak üniversitede kariyer yapmaya karar verdim. Bu karar beni Bosna Hersek’e getirdi. Buraya geldikten sonra olaylar hiç beklemediğim şekilde gelişti ve ben tezimi bir kenara bırakıp geçim derdine düştüm. Çünkü evlenerek Bosna’ya yerleşmeye karar vermiştim. Dil sorunum yüzünden finans sektörünün borsa veya banka gibi bildiğim alanlarında çalışamayacaktım. Bu yüzden ticarete yöneldim ve eşime bir tesettür giyim mağazası açtım. Ne var ki ben emekliliğe henüz hazır olmadığıma karar vererek 128 yıl aradan sonra Bosna Hersek’teki ilk Türk bakkalını açtım. Türkolog olan eşimle, üç küçük oğlumla burada, ailece yaşıyoruz. Bu yıl Bosna Hersek vatandaşlığına hak kazanıyorum. Çayla aranız nasıl? Bakkalı açarken temel motivasyonum başta çay olmak üzere, tutkunu olduğum Türk gıda ürünleri- [16] KASIM 2015 nin Bosna’da da bulunurluğunu temin etmekti. Türk gıda ürünlerinin tanıtımı ve pazarlanması konusunda halihazırda büyük bir mücadele veriyorum ve bu işi büyük bir sevgiyle yapıyorum. Bosna’da çay yerine günlük hayatta Türk kahvesinden biraz daha hafif lezzette ve daha çabuk yapılan Bosna kahvesi içiliyor. Bu kahvenin tüketimi bizdeki çay gibi günün her saati devam ediyor. Çay denildiğinde ise akıllarına nane ya da papatya çayı geliyor. Resmi olarak Bosna’ya çayı ilk kez ben getirdim. Bunu gümrük kayıtlarına dayanarak söylüyorum. Önce Türk turistlerin kaldıkları otellere ve kafelere çayımızı vermeye çalıştım. İşe Rize Turist Çayı ürünümüzle başladım. Şimdi yaklaşık olarak 10 ton Çaykur çayının satışını gerçekleştiriyorum. Bosna Hersek’in çay tüketiminin sıfır olduğu bir ülke olduğunu dikkate alacak olursak iyi bir mesafe kat ettiğimi söyleyebilirim. Çaykur ile ilişkileriniz bu süreçte nasıl bir seyir izledi? Çaykur bu küçük, zor ve yeni pazarda bana her zaman karşılıksız destek verdi. Vermeye de devam ediyor. Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu Bosna Hersek’teki faaliyetlere bizzat katılarak bize gurur ve daha çok çalışma azmi verdi. Kendisinin desteği ve “didi” ürünümüz sayesinde tüm Bosna’nın Çaykur ile tanışacağını düşünüyoruz. Çaykur sizin için ne anlam ifade ediyor? Çaykur, Türkiye demektir. Ülkemizin güzide markası Çaykur, milli duygularımızı ciddi anlamda kabartıyor. Belki de en küçük yurtdışı bayisi olmama rağmen Çaykur’u temsil etmek benim için büyük bir gurur. Bu duyguyu günün her anında yaşıyorum, çünkü birçok devlet büyüğümüz bizzat Saraybosna’daki küçük ve mütevazı bakkalımızı ziyaret ediyor. İsmimden önce bana “Çaykur Murat” diye sesleniyorlar. Bosna Hersek’in Çaykur Murat’ı olmak çok güzel bir şey. Kendimi şimdi “didi Murat” unvanına hazırlıyorum. Bosna’daki yakınlarınızın çayla arası nasıl? Evlendiğimiz dönemde eşimin annesi ve babası hiç Türk çayı içmemişti. Oysa şimdi günün her saati Çaykur çayı içiyorlar, özellikle Boşnak böreğiyle çayımızı içerken yıllarca bu güzel ikiliden mahrum kaldıkları için hayıflanıyorlar. Amacım, para kazanmaktan ziyade çayımızın tüm ülke tarafından tanınıp sevilmesini sağlamak. Çünkü çay, Çaykur demektir. Çaykur ise tüm Türkiye… Çaykur’u temsil ederken yaşadığınız sıra dışı bir olay var mı? Evet, var. 2007 yılında bir gece kapımız çalındı. Karşımda takım elbiseli, kulak telsizli özel güvenlik elemanları görünce doğal olarak çok heyecanlandım. Meğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ani bir ziyaretle Saraybosna’ya geliyormuş. Uçağı havadayken yetkililerimiz burada bir çay bulma telaşına kapılmış. Tek Türk bakkalı olmam nedeniyle bana gelmişler. Evimde açılmamış 1 kilogramlık Rize Turist, yarım kilogramlık Filiz ürünlerimiz vardı. Hemen bu çayları kendilerine verip misafirlerimizin ağırlanmasını sağladım. O gece görevimi yerine getirmiş olmanın verdiği huzurla uyudum. KASIM 2015 [17] [hasat] ÇAY ALIMINI 53 BIN TON, ÜRETIMI 12 BIN TON ARTIRDIK Çaykur çayı tiryakileri bu yıl da beklentilerinin üstünde bir lezzette çay içecek. Çünkü başarıyla geride bıraktığımız 2015 hasadında günlük çay işleme kapasitemizi 2 bin ton artırdık ve çayı taptaze işleyerek lezzetine lezzet kattık. ÜRETICIMIZLE, çalışanımızla bu yıl da çok başarılı bir hasat dönemini geride bıraktık. 3 bin alım yerindeki 1300 personelimizle, 205 bin yaş çay üreticisinden yaptığımız alımlarda, Çaykur tarihinin rekorunu kırdık. 2014 hasat döneminde 628 bin 410 ton yaş çay alıp, 118 bin 573 ton kuru çay elde etmiştik. Bu yıl ise yaş çay alımını 53 bin 233 ton artırarak 681 bin 643 tona çıkardık. Kuru çay üretimimiz de 12 bin ton artarak 130 bin 500 tona yükseldi. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, hasat dönemini basın mensuplarına değerlendirirken şu bilgileri verdi: GÜNLÜK IŞLEME KAPASITEMIZ 2 BIN TON ARTTI KILOGRAM BAŞINA BARDAK SAYISINI ARTIRACAĞIZ “Günlük kapasite artışı, Çaykur’un yaş çay alımlarını ve üreticiyi rahatlattı. Günlük 6 bin ton olan yaş çay işleme kapasitemizi 8 bin tona çıkardık. Böylece çayı taze işleme fırsatı bulduk. Bugün kalitede çok iyi bir noktaya geldik. Kalitede üreticilerimizin de dikkatiyle son birkaç yıldır yükselişteyiz. Daha dikkatli davranarak çok daha iyi seviyelere gelebiliriz. Biz çaydan, babalarımızın ekmek yediği gibi torunlarımızın da ekmek yemesini istiyoruz.” “Dünya piyasasında 1 kilogram çaydan 700-800 bardak çay çıkıyor. Türk çayı kalitesinin yanında 500-600 bardak çıkıyor. Yeni denemelerle 1 kilogramdan 700-800 bardak çay elde edebiliriz. Bu, dünya piyasasında bizi daha güçlü bir konuma ulaştıracaktır.” 130 BIN 500 TON KURU ÇAY IŞLEDIK “Çaykur olarak yaş çay işlenmesinin yanında ödemelerimizi de düzenli yaptık. Aldığımız yaş çay karşılığında 130 bin 500 ton kuru çay üretimi gerçekleştirdik. Üreticilere ise ödemelerimizi tamamladık.” ÇAYKUR TARIHININ REKORU TOPLAM 1 MİLYAR 76 MİLYON 107 BİN TL ÖDEDİK “Doğu Karadeniz’de 2015 yılı yaş çay sezonu oldukça verimli geçti. Sezon geç açıldığı halde verim yüksek oldu. Çaykur her geçen yıl üreticiyi daha da mutlu ediyor. Her geçen yıl çok daha iyi duruma geliyoruz. Randevulu sistem ve kota artırımlarıyla üreticilerimiz çok daha keyifli bir yaş çay sezonu geçirdi. 2015 yılında toplamda 681 bin 643 ton yaş çay alarak Çaykur tarihinin rekorunu kırmış olduk.” “Organik tarım farkı olarak 21 milyon lira ödeme gerçekleştirdik. Aldığımız 810 kilogram beyaz çay karşılığı 283 bin 500 lira ödeme yaptık. Yaş çayda ödemeleri ise çayı aldığımız ayın ertesi ay yaptık ve son olarak eylül, ekim aylarında yaş çay ödemelerini tamamladık. Kendilerinden aldığımız yaş çay karşılığında üreticilerimize toplam 1 milyar 76 milyon 107 bin lira ödeme yaparak ödemeleri tamamladık.” [18] KASIM 2015 İHRACAT 1500’DEN 5 BIN TONA ÇIKTI “İhracatımızı 1500 tondan 5 bin tona çıkardık. 50 ülkede Çaykur ürünleri satıyoruz. Kendimize göre çay kültürünü yabancı ülkelere taşıyoruz. Avrupa’da Türk çayının sağlık yönünü anlattığımızda, üzerine kar yağan tek çay olduğunu belirttiğimizde çok şaşırıyorlar. Bu da bizi hem daha güçlü, hem daha özel kılıyor.” RAKAMLARLA 2015 HASAT DÖNEMI • 681 bin 643 ton yaş çay alındı • Yaş çay karşılığı üreticiye 1 milyar 76 milyon 107 bin lira ödendi • 130 bin 500 ton kuru çay üretildi • Günlük çay işleme kapasitesi 6 bin tondan 8 bin tona çıktı • 810 kilo çay tomurcuğu alındı • 200 kilo beyaz çay üretildi “didi” BİR BAŞARI HIKÂYESIDIR “Ürün farklılığına yöneldik ve soğuk çayda çok iyi bir pazar yakaladık. Soğuk çayda “didi”yle elde ettiğimiz başarının bir benzeri dünyada dahi yok. Pazarda yer alan firmalar bizi taklit etmeye başladı. Bu bir başarı hikâyesidir.” HEDEF STEVYA FABRIKASI KURMAK “Şimdi yeni bir ürünle piyasaya girmeye gayret ediyoruz. ‘0’ kalorili stevya üretimine başlıyoruz. Bu üretim, Çaykur’un dünya piyasasındaki yerini daha da yukarı taşıyacaktır. Hedefimiz fabrikasını kurarak üreticinin çayın yanında stevya üretimi yapmasını da sağlamak. Çaya tatlı bir kardeş getirmek için çalışıyoruz.” KASIM 2015 [19] [hasat] ÇAY CÜZDANI ARTIK TARIH OLDU Çaykur olarak çağ atlamamızı sağlayacak yeni bir sisteme geçtik. “Çay-Al” adı verilen elektronik sistemle artık, çay alım yerleri, eksperler ve çay alımları anlık takip edilebiliyor [20] KASIM 2015 ÜRÜN KALITEMİZİN yanı sıra, iş yapma yöntemimizi de bir dünya markası olma hedefiyle belirliyoruz. Geleneksel ürünümüz çayı, deneyimlerimizle toplar ve işlerken, teknolojinin sağladığı imkânları kullanıyoruz ve daima kullanma kararlılığındayız. Geride bıraktığımız hasat döneminde bu sistemlerden birini daha hayata geçirdik: Çay-Al. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, üreticinin ve çalışanların hayatını kolaylaştıran, ürün kalitesine olumlu yansıyacak bu teknolojik gelişmeyle ilgili olarak kamuoyuna yaptığı açıklamada şu noktaların altını özellikle çizdi: “Çaykur’un modern bir kuruluş olması noktasında yeni uygulamalar başlattık. Klasik uygulamaların artık dışına çıktık. Yapılan modernizasyonla bütün fabrikaları ve alım yerlerini kontrol etmeye başladık. Çay-Al sistemini hayata geçirdik. Bu sistemle artık bütün çay alım işlemlerini takip edebiliyoruz.” İmdat Sütlüoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Kurmuş olduğumuz Çay-Al sistemi öncesinde alım yerlerinde işlenen çay akşam saatlerinde fabrikalara geliyor ve biz de ne kadar aldığımızı görebiliyorduk. Çay-Al sistemiyle, alınan çayı anında görebiliyoruz. Sistemde, çalışanın da takibini sağladık. Eksper işe gitmiş mi, gitmemiş mi, görebiliyoruz. Eski sistemde eksperlerin bazıları ayrımcılık yapabiliyor, kimi üreticilerden az, kimisinden çok çay alıyordu. Merkezden bunu yüzde yüz takip edip önleyemiyorduk. Çay-Al ile ayrımcılık yapılmasının tamamen önüne geçtik. Eksperler ne ka- dar kontenjan ayrılmışsa o kadar çay alabiliyor. Fazla çay almaları artık mümkün değil. Günlük sadece yüzde birlik bir pay bıraktık. Artık eksperin böyle bir lüksü kalmadı. Çay-Al sistemiyle üreticiler cüzdan taşımıyor. Artık kartlı sisteme geçtik. Üreticilere sattıkları çaya karşılık fiş veriliyor. Çay-Al sistemi, eksperlere ve üreticilere verilen dijital kartlar ve mobil telefonlar vasıtasıyla çalışıyor. Ben de mobil haldeyken, Çay-Al sistemindeki önemli bazı verileri izlemekteyim.” KASIM 2015 [21] [hasat] ÇAY ALIMINDA MOBIL DÖNEM BAŞLADI ÇAY-AL SISTEMI NASIL ÇALIŞIYOR? ESKI SISTEM NASILDI? Eski sistemde üreticiler, günlük topladıkları yaş çayları alım yerlerine getiriyor, yaş çaylar eksper kontrolünden geçtikten sonra tartılarak alınıyordu. Yaş çay tartı bilgileri, üreticilere daha önceden fabrikalarca verilen üretici cüzdanlarına ve fabrikalara ulaştırmak üzere hazırlanan yaş çay alım apellerine, elle işleniyordu. Apeller fabrikalara ulaştırıldıktan sonra bilgisayarlara işlenerek tahakkuk ve saha yönetimi yapılıyordu. Yaş Çay Alım Otomasyon Sistemi (Çay-Al), işte bütün bu süreçlerin elektronik ortama alınmasına yönelik hazırlandı. SISTEM AKSAR MI? TÜRKIYE’YE ÖRNEK TEŞKIL EDECEK Çaykur daire başkanlıkları ve yüklenici firmayla birlikte hazırlanan Çay-Al sistemi, Türkiye genelinde cep telefonuyla yapılan en büyük projelerden biri olma özelliğini taşıdığı için, ülkemizdeki birçok saha uygulamasına model oluşturacak nitelikte, örnek bir yapıya sahip. Projenin araştırma, hazırlık ve uygulamaya alma çalışmaları, mükemmel bir ekip çalışmasıyla iki yıla yakın bir sürede tamamlandı. HER ŞEY OTOMATIK Çay-Al, akıllı cep telefonu, fiş yazıcısı, eksper kartı, üretici kartı, elektronik kantar gibi bileşenlerden oluşuyor. Sistem, online ve offline çalışma özelliğine sahip, merkezdeki veri tabanıyla entegre çalışıyor. Sahada yapılacak işlemler merkezden yönlendirilebiliyor, sahada yapılan işlemler de merkeze iletilebiliyor. Merkeze gelen bilgiler, üretici programıyla entegre çalışması sağlanarak manuel yapılan yaş çay kayıt girişine gerek duyulmadan otomatik olarak aktarılıyor. [22] KASIM 2015 Çay-Al sistemi, ilgili fabrikalarda görevli memurlara ve çay eksperlerine gerekli eğitimler verildikten sonra uygulamaya alındı. Sistemin aktif çalışmasını sağlamak, sahada oluşacak sorunları anında karşılamak üzere bir grup teknik ve idari personel hizmet veriyor. Sistem, 40 yaş çay fabrikasına bağlı bütün alım yerlerinde aktif olarak çalışıyor. Diğer beş fabrikada da teknik çalışmalar devam ediyor. Sistemin sürekliliğini sağlamak üzere her türlü teknik ve idari altyapı tasarlanarak uygulamaya konuldu. Üreticiye ait olan ve alım esnasında kullanılacak bilgiler, merkezde bulunan sunuculardan otomatik olarak sisteme gönderiliyor. Eksper alım yerine gittiğinde kendisine verilen kartı sisteme gösteriyor. Böylece eksperin alım yerine hangi saatte gittiği ve alımın hangi eksper tarafından yapıldığı sistemde görülebiliyor. Yüz tanıma sistemiyle kendisini tanıttığında ise programa erişim işlemleri gerçekleşiyor. Bu şekilde gerek eksperin yönetilmesi, gerekse sistem güvenliği maksimum düzeye çıkarılıyor. Eksperin bir üreticiye ait kartı sisteme okutmasıyla birlikte o üreticiye ait kota, kontenjan, çaylık alanı, randevu günleri, günlük satın alınacak yaş çay miktarı gibi bilgiler eksperin elindeki cep telefonunun ekranına anında geliyor. Bilgilerin sistem tarafından kontrol edilmesinin ardından ya alım işlemi ya da ret işlemi yapılıyor. Sistemin belirlediği kriterlere uygun alım yapıldıysa, üreticiye fiş çıktısı veriliyor. Fiş basıldıktan sonra, üreticiye ait bu bilgiler, eksper müdahalesi olmadan merkeze iletiliyor. Bu şekilde alım yerlerinde yapılan bütün alım işlemleri ve eksperin faaliyetleri Genel Müdürlük’te ve fabrika merkezlerinde anlık olarak izleniyor. Genel Müdürlük’te ve fabrikalarda, alım yerlerine ait sayısal verilerin yanında, harita sistemi üzerinde alım yerlerinin son durumunun online olarak izlenmesini sağlayacak görseller bulunuyor. Üreticilere ait yaş çay bordroları alım yerlerinde elektronik sunulan veriler üzerinde otomatik olarak, zaman kaybı yaşanmadan hazırlanıyor. KASIM 2015 [23] [tedarikçilerimiz] Çağrı Marketler Zinciri Satınalma Müdürü İlker Dişçeken ve şekilleri çok yakıştı. Organik çaylar da farklılığını raflarda hissettirdi. Gün geçtikçe satışları artmaya devam ediyor. ÇAYKUR REKABET ETMIYOR, KATEGORIYI BÜYÜTÜYOR Yeni ürünler ve hizmetler satışlarınıza nasıl yansıyor? Çaykur’un bantlama aktiviteleri tüketiciye aslında ürünü tanıtıyor. “didi”nin dökme çaya bantlanmış olması, “Soğuk çay olur muymuş?” diye düşünen müşterinin bu ürünü kullanmasından sonra satışını da artırıyor. Şeker bantlamaları, ürün satış fiyatı algısını iyileştiriyor. En çok hangi Çaykur ürünü talep ediliyor? Çaykur Rize, Tiryaki, Ramazan ve “didi”. Çayın ekonomik anlamda nasıl bir önemi var sizce? Çay üretiminde dünyanın ilk beş ülkesi arasındayız. Çay, üreticisini, işleyicisini, satıcısını ve tüketicisini mutlu eden bir tarım ürünümüz. Uygun iklim koşullarında, verimli topraklarda üretmeye istekli olan çiftçimize destek ve eğitim verilmeli. Üretim tonajının ve ihracatın artırılması Türk çayının değerini yükseltecektir. “Çaykur’un müşterisi markasını kolay kolay değiştirmiyor. Markaya güven üst düzeyde. Türkiye’de gıda kategorisinde tüketicinin bütünleştiği ilk beş markadan biri diyebilirim” [24] KASIM 2015 ÇAYKUR’UN tedarikçi şirketlerinden Çağrı Marketler Zinciri’nin Satınalma Müdürü İlker Dişçeken son iki yılın yıldız ürünlerinin Çaykur Ramazan Çayı ve “didi” olduğunu söylüyor. İki ürünün kendi kategorilerindeki rakiplerden pay almak yerine kategoriyi büyüttüğünü ve bu durumun da herkesi memnun ettiğini vurgulayan Dişçeken Çaykur’un dinamik yapısının özel sektörü de canlı tuttuğu görüşünde… İlker Dişçeken, ”Çaykur yıllardır uyguladığı standartla, bence dünyanın bütün ülkelerinde tanınmayı ve olmayı hak eden markamız. Ve ben, bunun bir gün olacağına samimiyetle inanıyorum” diyor. Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz? 1980’lerde İstanbul’un Üsküdar semtinde hizmet vermeye başlayan Çağrı Gıda, ikinci mağazasını Kadıköy Yenisahra’da, üçüncü mağazasını ise Kadıköy Küçükbakkalköy’de açtı. Kurulduğu ilk yıldan bu yana perakendecilik anlayışını kaliteyle birleştiren ve değişen trendlere hızlıca ayak uyduran Çağrı Gıda, yerel zincirde 43 şubesi ve indirim markette ise “Çağrı Semt” olarak 200’ü aşkın şubesi ve 3 binden fazla çalışanıyla müşterilerine hizmet veriyor. Her geçen gün bünyesine yeni mağazalar katmaya ve müşterilerine “Sınırsız Müşteri Mutluluğu” ilkesiyle kaliteli ürün ve hizmet sunmaya devam ediyor. Bugüne kadar Çaykur ile yaptığınız işbirliğini anlatır mısınız? Çaykur’la işbirliğimiz, genel ticaret kuralları içinde, etik davranışlar, karşılıklı destek ve anlayışla her yıl artıyor. Her hafta düzenli olan sipariş görüşmeleri, stok kontrolleriyle kategoriyi de canlı tutuyoruz. Çaykur’un bu kategoride dinamik kalması, özel sektörün de canlı kalmasını sağlıyor. Bu da hem mik- tar, hem de ciro artışını sağlıyor. Özellikle son üç yıldır genel pazar payı büyümesinin üstünde olan Çaykur satışlarımız, bu işbirliğinin en anlamlı sonucudur. Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz? Çaykur yıllardır uyguladığı standartla, bence dünyanın bütün ülkelerinde tanınıp, oralarda yer almayı hak eden markamız. Ve ben, bunun bir gün gerçekleşeceğine samimiyetle inanıyorum. Tüketicilerin Çaykur ürünlerine yaklaşımı nasıl? Öncelikle Çaykur’a karşı kimsenin kafasında soru işareti yok. Çay demlemeyi doğru bilen tüketici, damak tadına ya da bütçesine uygun olan Çaykur ürününü tercih ediyor. Son iki yılın yıldız ürünleri Çaykur Ramazan Çayı ve “didi”... İkisi de kendi kategorilerindeki rakiplerden pay almak yerine kategoriyi büyüttüler. Bu da herkesi memnun etti. Çaykur’un yeni ürünlerini, ambalajlarını nasıl buluyorsunuz? Özellikle “didi” ambalajı başarılı. O kategoriye ambalaj renkleri Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz? Çaykur, sektörün lideridir. Bu konumunun en önemli nedenleri, yılların markası olması ve kalitesini hiç bozmamasıdır. Bu durum, iyi çay üreticilerinin artmasını da sağlıyor. Çaykur ürünlerine, satış hızlarının yüksekliği nedeniyle reyonlarımızda daha fazla yer veriyoruz. Bu durum “didi” için de geçerli. Yeni açılan çeşitlerde satışı artan ürünlerin raf paylarını da artırıyoruz. Çaykur ürünlerinin marketinizde satış seyri nasıl? Son iki yıldır genel çay kategorisinde tonajda yüzde 5 büyümekteyiz. Çaykur’un ortalaması da böyle… Soğuk çayda ise geçen yıl yüzde 40 oranındaki artış, bu yıl yine bu rakama yakın seviyede devam ediyor. Artışlarımızı, doğru raf yönetimi ve mağazalarımızın destekleriyle gerçekleştiriyoruz. Müşterilerinizin Çaykur ürünleri hakkındaki düşünceleri nelerdir? Çaykur’un müşterisi, markasını kolay kolay değiştirmiyor. Markaya güven üst düzeyde. Türkiye’de gıda kategorisinde tüketicinin bütünleştiği ilk beş markadan biri diyebilirim. Şahsen çay ve Çaykur hakkındaki düşüncelerinizi, duygularınızı öğrenebilir miyiz? Çay, Türk milletinin vazgeçilmezi, Çaykur ise bu milletin iftihar edeceği büyük markasıdır. İkisini de çok seviyoruz. İyi ki varlar. Yabancıların “keşke bizde olsa” dedikleri iki önemli değer. KASIM 2015 [25] [çayınkaynağı] R ÇAYKU ININ LER TELSIZI NEREDE ANTEN IYOR BIL UZ? N U S U M Çaykur fabrikalarının zirvesi: SELIMIYE ÇAY FABRIKASI SELIMIYE ÇAY FABRIKASI’NIN yüksek bir bölgede bulunması, çayının kalitesini de olumlu yönde etkiliyor. Rakım farkı, bölgedeki çayın ekstratının diğer bölgelerden daha yüksek olmasını sağlıyor. Bu konumun çay açısından dezavantajı ise, bitkinin lif oranının yüksek olması nedeniyle randımanının da düşük kalması… Selimiye çayının miktarı az ama aroması yüksek. Çaykur’un orta büyüklükteki fabrikalarından biri olan Selimiye Çay Fabrikası’nda 16’sı memur, 18’i kadrolu olmak üzere 211 personel görev yapıyor. Fabrikanın makine parkı 135 ton/gün’lük, bununla birlikte günde 140 ton çay işleniyor. Hatta çay miktarının çok olduğu dönemlerde 150 ton/gün’e kadar çıkılabiliyor. 3 bin üreticisi bulunan fabrika, 44 alım yeriyle hizmet veriyor. Fabrikanın kapalı alanı 18 bin 950 metrekare, hinterlandı 43 dekar. Selimiye Çay Fabrikası’nın idari binası ve sosyal tesisleri kısa bir süre önce yenilendi, sahaları betonlandı, lif alanına iki tane havuz yapıldı. Üretim artığı çay bu havuzlarda tutuluyor ve Çaykur Genel Müdürlüğü’nün onayıyla yeniden değerlendirmeleri amacıyla üreticilere gübre olarak sunuluyor. Önümüzdeki aylarda soldurma ünitesi yeniden dizayn edilecek. Tasnif bölümü krom elekle yenilenecek. Tüm fabrikanın boyanması da Selimiye’nin iş listesinde bulunuyor. Soldurmadaki ve tasnifteki bu yenilemeler fabrikanın ürettiği çayın kalitesini de elbette artıracak. Selimiye Çay Fabrikası, Çaykur’un, deyim yerindeyse, kartal tepesi; en yüksek rakımdaki fabrikası. Bu özelliği, Selimiye Çay Fabrikası’nı Çaykur’un diğer fabrikalarından bir başka nedenle de ayırıyor: Çaykur’un santral telsizinin anteni de burada... [26] KASIM 2015 KASIM 2015 [27] [çayınkaynağı] ÇALIŞANLARIMIZIN GÖZÜNDEN SELIMIYE FABRIKASI EMRE KORKMAZ Çaykur bizim için çok değerli 18 senedir Selimiye’deyim. Kıvırmanın başında üç kişi çalışıyoruz. Eskiden bütün işler daha da zordu; çünkü elle yapılıyordu. Şimdi makineler sayesinde çayın kalitesi de arttı. Ben hayvancılıkla da uğraşıyorum ancak Rize’de çaydan başka alternatif olmadığını görüyorum. Rize’nin ve Karadeniz’in gerçek değeri olan Çaykur hepimiz için çok değerli. Çaykur Selimiye Fabrikası’nı ziyaret ederek çalışanlarımızın halini hatırını sorduk. İşlerini aksatmadan yapan, zorlu görevlerini başarıyla yerine getirirken Çaykurlu olmanın sorumluluğunu bir an bile akıllarından çıkarmayan tüm çalışanlarımıza kolaylıklar diliyoruz. MEHMET TURAN Çay bu toprağın meyvesidir DOĞAN TERZI Çaykur’a 1992 yılında katıldım ve mevsimlik personel olarak çalışmaya devam ediyorum. Aradan geçen süreçte fabrikalarımızın ve üreticiye yönelik sistemlerin yenilendiğine tanık olduk. Çay alım süreçlerindeki randevu sistemi çok iyi oldu. Çayın kalitesini artırmaya yönelik yenilikleri de çok önemsiyorum. Atılan tüm adımlar hepimiz için iyi sonuçlar doğuruyor. Kurumumuzun yakın zamanda daha da güçleneceğine yürekten inanıyorum. Elimizdeki çayı yurtdışına bile veriyor olmamız, kaliteli çayımızı pazarlamaya başlamamız bizi sevindiriyor. Tüketici ne kadar kaliteli çay alırsa, ne kadar satabilirsek o kadar başarılıyız demektir. Çaykur bizim için çok önemli, çünkü toprağımıza ve havamıza uygun ürünü doğru şekilde üretmemize olanak veriyor. DOĞAN TERZI CEM BAYER CEM BAYER Gerçek çayla burada tanıştım Rize iş imkânları açısından çok sınırlı bir bölge; biz eşimin görevi nedeniyle Ankara’dan buraya taşındık. Ziraat mühendisiyim, burada vardiya mühendisliği yapıyorum. İşletmenin bütün safhalarından ve üretimden sorumluyum. İşimden oldukça memnunum. Rize’yi çok iyi bilmediğim için Selimiye’yi tesadüfen yazdım. İyi ki öyle olmuş, diyorum. Bütün çalışma arkadaşlarım üstün bir iş ahlakıyla ve sorumluluk bilinciyle çalışıyor. Hepsi biz talimat vermesek bile işleri yönetebilecek kapasitede. Bu bölge Çaykur’un en yüksek rakımdaki fabrikası olduğu için çay kalitesi de çok iyi bir noktada. Çay içmeyi çok seviyordum ama çayla asıl tanışmam bu fabrika sayesinde oldu. Artık şekersiz içtiğim için çayın gerçek tadını ve aromasını alabiliyorum. Zaman geçtikçe ürün gamımız genişliyor, marka bilinirliğimiz gelişiyor. Her kadememizle, her alanda çok iyi gidiyoruz. RKMAZ EMRE KO Çaykur Karadeniz’in tamamını etkiliyor Rizeli olup da Çaykur’a gönülden bağlılık duymayan tek bir kişi yoktur. Kentimizde her evde en az bir emekli varsa bunda Çaykur’un katkısı büyüktür. Aslında Artvin’den tutun Sinop’a kadar bölgedeki birçok insan Çaykur’da çalıştığı için kurumumuzun Karadeniz’in tamamını etkilediğini söyleyebilirim. Evim fabrikamıza 10 dakika uzaklıkta. 27 yıldır Çaykur’da çeşitli konumlarda çalışıyorum. Son bir yıldır da Selimiye Fabrikamızdayım. Çaykur’un son yıllarda attığı adımlarla kendini yenilemesi bizi mutlu ediyor. Bu sayede geleceğe daha umutlu bakıyoruz. MEHME T TURA [28] KASIM 2015 N KASIM 2015 [29] [hobi] Çaykur sayesinde daha çok resim yapabiliyorum Dedesinin ve amcasının Çaykur’dan emekli olduğunu belirten Ortapazar Çay Fabrikası’ndan Cihan Temizkan, “Fabrikada çok iyi bir arkadaşlık bağımız var. Herkes işini severek yapınca hem verimlilik hem de nitelik anlamında çok iyi bir seviyeye ulaşmış olduk. Çaykur sayesinde hayatım düzene girdi, resim yapmaya daha çok vakit bulmaya başladım” diye konuştu. Çaykur’da çalışmaya başlayınca kendi işinize son mu verdiniz? Aslında biraz da mecbur kaldım. Yeni yasal düzenlemelerle bu tür işleri özel belgelere sahip insanların yapmasına karar verildi. Ben de bırakıp daha düzenli bir işe girmek istedim. Aynı dönemde kurayla Çaykur’da çalışma fırsatını yakalayınca da kendi işimi askıya aldım. Çaykur’da çalışmaktan memnun musunuz? Memnun olmaz mıyım? Bir kere Çaykur çalışanı olmak büyük bir gurur kaynağı. Ayrıca Ortapazar Fabrikası’nda olduğum için çok mutluyum. Fabrikamızın yakınında oturuyorum. Burası güzel bir yerleşim yeri… Fabrikamız da çalışmak için son derece iyi bir tesis. İçerideki arkadaşlığımız, dayanışmamız ve memnuniyetimiz de üst seviyede. Sizi tanıyabilir miyiz? Doğma büyüme Rizeliyim. Liseden mezun olduktan sonra uzun süre kendi işimi yaptım. Sigorta hizmeti verdiğim küçük bir yerim vardı. İnsanların trafik sigortaları gibi evraklarının takibine ve yönetimine ilişkin hizmetler verdim. Bu yıl nasip oldu ve Çaykur’a katıldım. Halimize çok şükür, burada daha iyi bir iş ve çalışma ortamı buldum kendime. [30] KASIM 2015 Fabrikadaki görevinizi öğrenebilir miyiz? Tasnif bölümündeyim. Gelen çayların çuvallara konulmasından ve paketlemeye gönderilmesinden sorumluyum. Bunun yanında başka sorumluluklarımız da oluyor elbette. İş olsun da çalışalım… Biz halimizden memnunuz. Küçüklüğümden bu yana çalıştığım için fabrikaya geldiğimde neyle karşılaşacağımı biliyordum. Yine de Çaykur’un imkânlarını ve tesisini görünce şaşırdım. Eskiden çay üretimini, toplamadan sonra yapılan basit bir işlem olarak görüyordum. Çaykur ailesine katıldıktan sonra kırımı, tasnifi derken çay üretiminin ne kadar hayranlık uyandırıcı bir süreç olduğunu gördüm. Arkadaşlar sağ olsun, canla başla çalışıyorlar. Fabrikamızda çok iyi bir arkadaşlık bağımız var. Herkes işini severek yapınca hem verimlilik hem de nitelik anlamında çok iyi bir seviyeye ulaşmış olduk. Hobinize gelecek olursak… Resim sevdanız ne zaman ve nasıl başladı? Resim yapmak kendimi bildim bileli benim için önemli bir uğraş. İlk başta suluboyayla manzara resimleri yapıyordum. Sanırım ilkokul yılları… O tarihlerde öğretmenim yeteneğimi keşfetmişti. Beni çok cesaretlendirmiştir. Ne yazık ki resim alanında eğitim alma fırsatım hiç olmadı. Zorluklara ve yokluklara rağmen kendimi geliştirdim. Bu sevdadan hiç vazgeçmedim. Bugün nasıl devam ediyorsunuz? İçimden geleni, farklı malzemelerle bir sanat eserine çevirmek bana çok cazip geliyor. İlkgençlik yıllarım… Evde otururken duvar gözüme ilişti. İçimden “Buraya bir resim yapmalıyım” diye geçirdim. O tarihlerde çok fazla belgesel izliyordum. Onların da etkisiyle doğal hayata dair bir resim yapmaya karar verdim. Safari yapılan yerler, vahşi hayvanlar, muhteşem bir doğa… Duvar resmini tamamlayınca insanlardan ilgi gördü. Büyük olması, renkleri ve kompozisyonu insanları cezbetti. Bir de etrafta böyle bir şey görmemişler, herkes şaşırdı. Birçok insan kendilerine de resim yapmamı istemeye başladı. yüklüğü de en az renkler ve kompozisyon kadar önemlidir benim için. Televizyonda büyük ekrana bakmak ya da canlanan ekranın içine girip üç boyutlu bir filmi izlemek gibi geliyor bana. O yüzden duvar resmi yapmak beni daha çok mutlu ediyor. Duvar resimlerini kimlere yapıyorsunuz? Yaptığım ilk duvar resmini bir arkadaşım çok beğenmiş, ardından da çocuğunun doğum gününe yönelik başka bir resim yapmamı istemişti benden. Sonra isteyen arkadaşların sayısı hızla arttı. Eskiden işlerin yoğunluğu dolayısıyla koşturduğum için resim yapmaya zaman ayıramıyordum. O günlerde çoğu arkadaşı geri çevirmek zorunda kaldım. Umarım bundan sonra çok daha fazla insanı sevindiririm. Çaykur sayesinde hayatım düzene girdi, resim yapmaya daha çok vakit bulabildim. Bu da benim için ayrıca bir motivasyon kaynağı. ÇAYKUR HAKKINDA NELER SÖYLEMEK ISTERSINIZ? Rize’nin yüzde 70’i çayla geçinen insanlardan oluşuyor. Bölge halkının çoğu ya Çaykur’dan emekli ya da bir şekilde burasıyla bir iş yapıyor. O yüzden Çaykur’un bölgemize katkılarını kimse tartışamaz. Zamanla resimlerin konusu da değişmiş… İnsanın karakteri gibi yaptığı işler de değişiyor elbette. İlk duvar resmini yaptığımda çok acemiydim. Duvar boyası gibi basit malzemeler kullanıyordum. Zamanla malzemeleri tanıdım, kullandığım malzemeleri zenginleştirdim. Bugün detaylar için sprey boya kullanıyor, straforlarla üç boyutlu figürler oluşturuyorum. Böyle çok daha etkileyici bir resim çıkıyor ortaya. Strafor gibi malzemelerle elde ettiğim taş deseni sayesinde gerçekçi bir his oluşturarak insanları etkiliyorum. Bir resmin yapılması ne kadar zamanınızı alıyor? Konunun ve tekniğin zorluğuna göre değişir elbette. Bir ay süren de oluyor, üç günde tamamlanan da… Aşağı yukarı bir haftayı geçtiğini söyleyebilirim. Mevsimde yoğun çalıştığımız için çok fazla resim yapmaya vakit bulamıyorum. Kış aylarında ise eve erkenden geçip resme odaklanabiliyorum. Kahve alışkanlığım veya başka bir hobim yok. Biraz daha büyük resimlerle uğraşmayı seviyorum. Tuvalin bü- KASIM 2015 [31] [paydos] Çaykur’u tadan başka çay içemez Çamlı Çay Fabrikası’nın çay ocağında çalışan ve burada ziyaretçilere de hizmet veren Enbiya Çakır, “Lezzet konusunda mütevazı olamayacağım, burada çay içip de beğenmeyen turistle karşılaşmadım. Hatta çoğu ziyaretçimiz, ‘Bu saatten sonra Çaykur’dan başka çay içmeyiz,’ diyorlar. Çayımızın damak tadını alan bir daha başka çaya alışamıyor.” Çaykur’daki görevinizi öğrenebilir miyiz? Çay ocağında görevliyim, yani bir anlamda 20 yıllık mesleğimi icra ediyorum. Bu fabrika, insanların ziyaret etmesi bağlamında Çaykur’un sayılı tesislerinden biridir. Halka ve turistlere açıktır. Öyle olunca burada bana çok iş düşüyor. Turlar geliyor, yerli-yabancı turistlere hizmet sunuyoruz. Çay sunmanın yanı sıra Çaykur’u ve çaylarımızı da tanıtıyoruz. Özellikle yaz ve bahar aylarında çok sayıda misafirimiz olur. Doğal olarak insanlar çayın nasıl üretildiğini merak ediyor. Gelenlere ikramda da bulunuyoruz. Enbiya Çakır, uzun yıllardır çay ocağı işleten, deneyimli bir esnaf. Bu yılın başlarında kurayla Çaykur’da işbaşı yapan Çakır, Çamlı Çay Fabrikası’nda çay demlemeye devam ediyor. Ziyaretçilere açık sayılı tesislerimizden biri olan fabrikanın çay ocağında sadece çalışanlarımıza değil, yerli-yabancı çok sayıda turiste de hizmet sunuyor. Turistlerin ürünlerimize büyük ilgi gösterdiğini anlatan Çakır, sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Sizi tanıyabilir miyiz? 18 yıllık esnaf olarak çay ocağı işletmeye devam ediyorum. Bir yandan da çay üreticisiyim. Çaykur’a bu yıl katıldım. Yani çok yeniyim. Kuradan adımız çıkınca çok sevindik, kısmet oldu Çaykur’da çalışmaya da başladık. [32] KASIM 2015 Turistlerin ilgisi nasıl? Çay servisi yaptığımız, çayımızı ve fabrikamızı tanıttığımız tüm turistlerden çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Lezzet konusunda mütevazı olamayacağım, burada çay içip de beğenmeyen turistle karşılaşmadım. Özellikle Arap turistler büyük ilgi gösteriyor. Fabrikamızı anlatıyoruz. Çaylarımızı çok beğeniyorlar. Ortadoğu’dan gelen turistlerimiz “Bu saatten sonra Çaykur’dan başka çay içmeyiz,” diyorlar. Çayımızın damak tadını alan bir daha başka çaya alışamıyor. Çaykur’un hangi çaylarını kullanıyorsunuz? Burada Çaykur 2 Numara kullanıyoruz. Paket olarak öneri isteyenlere de Altınbaş’ı tavsiye ediyorum. 18 yıldır çay ocağı işletiyorum. Kendi yerimde 11 yıldır Çay Çiçeği ve Filiz, altı yıldır Altınbaş kullanıyorum. Özel sektörü asla ocağıma koymadım. Dışarıda 2 Numara bulamayacaklarına göre Altınbaş’ı kullanabileceklerini söylüyorum. Altınbaş’ın tadı yüzde 90 oranında 2 Numara’ya yakındır. Çaykur tesisleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu mahallede doğup büyüdük. Daha ilkokul yıllarında fabrikayı gezmiştim. Üretici sıfatıyla işimiz olduğunda tesislere geliyordum. Fabrika süreçlerini biliyorum. Ağabeyim de 13 yıldır burada çalışıyor. Tesisi ister istemez tanımış oldum. Ailedeki ikinci Çaykurlusunuz… Aslında babam da Çaykur’da kamyon şoförü olarak görev yaptı. Sonrasında yine buradan emekli oldu. Ben mevsimlik personel olarak çalışıyorum. Üçüncü sürgünün ardından kendi işlerime geri dönüyorum. Ziyaretçilerinizi ağırlarken nelere dikkat ediyorsunuz? Tesislerimizi çok sayıda bürokrat ve devlet adamımız da ziyaret etti. Biz burada Çaykur’u temsil ettiğimizin bilincindeyiz. Markamızı iyi tanıtabilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Misafirlerimizi en iyi şekilde, güler yüzle ağırlamak ve kendilerine markamızı anlatmak en önemli görevimiz. Çayı iyi demlemenin sırrı nedir? Çay demlerken el becerisi çok önemlidir. Suyu döküş hızınız, hareketleriniz ve demleme tekniğiniz... En küçük detay bile çayın kalitesini etkiler. Kendi çay ocağınızdan da bahseder misiniz? 1993 senesinde babam tarafından açılan çay ocağını 1997’de ben devraldım. O tarihten bu yana devam ediyorum. Merkezdeyiz… Orada çalışmanın bugün Çaykur’daki işimize de katkısı oldu elbette. 18 yıllık esnaflığımız var, deneyim el tadını ve demlediğiniz çayın kalitesini etkiler. Misafirlerimizi ağırlamayı, en iyisini sunmayı biliyoruz. İşin bütün inceliklerini kendi çay ocağımda öğrendim ve şimdi Çaykur’da uyguluyorum. Çaykur’a dair neler söylemek istersiniz? Çaykur bizim olmazsa olmazımızdır. Çaykur bizim geçim kaynağımızdır. Öyle bir kurum düşünün ki bir bölgedeki insanların yüzde 80’i bir şekilde oradan geçinsin. O kurumla iş yapsın… İşte Çaykur bu bölgenin böylesine önemli bir can damarıdır. Allah devletimizden razı olsun. Tüm imkânları sunuyor bize. KASIM 2015 [33] [pozitif] hareketli. İnsanlarla konuşabildiğim, iletişim halinde olabildiğim için çay ocağını daha çok sevdim. Hem burada taze çayımı içebiliyorum. Ocağımızda çay hep tazedir. İşinizi seviyorsunuz… Çayla ilgilenmeyi, insanlara hizmet sunmayı seviyorum. Biri çay ocağına geldiğinde konuşmayı, hal hatır sormayı ihmal etmem. İnsanlar da beni sever, çayımın taze olduğunu bilir. Misafirlerimi güler yüzle, sohbetlerine karşılık vererek ağırlıyorum. Bu da bir farklılık oluşturuyor elbette. Çay ocağında bir arkadaşımızla birlikte çalışıyoruz. O da benim gibidir, insanlara değer üretmeyi çok sever. İyi bir takım çalışmasıyla fabrikamızın verimliliğine katkı sağladığımıza, insanları mutlu edebildiğimize inanıyorum. Bu iş size neler kattı? Bir anlamda insan sarrafı gibi olduk. Herkese istediği çayı vermek, gönülleri kırmadan çalışabilmek için karşınızdaki insanları tanımak zorundasınız. İnsanlarla iletişim halinde olunca kendiliğinden geliyor bazı bilgiler. Bu iş sayesinde kimseye karşı önyargılı olmamak gerektiğini gördüm. ÇAYKUR BIZIM HAYATIMIZ Çayı ve üreticilerin duygularını yakından bildiğini anlatan Çaykurlu Gülten Bal, “Çaykur ürünleri hayatımızın vazgeçilmezi, kahvaltımızın ve sohbetlerimizin eşlikçisidir. Çay ve Çaykur hayatımızın tamamında var” diye konuştu. [34] KASIM 2015 ÇAYKURLU Gülten Bal, Çay üretmeyi de çay demlemeyi de çok iyi bilen bir isim. Ortapazar Fabrikası’nın çay ocağında görev yapan Gülten Bal, “Zorluklarına rağmen hayata hep güler yüzle bakıyorum,” diyor... Sizi tanıyabilir miyiz? Çaykur’a 18 yaşında katıldım. Hayata Çaykur’da atıldık, burada büyüdük. Evlendim, çocuklarım oldu. Çaykur’daki işime 1998 yılında, santralde başladım. Sonra çay ocağına geçtim. Bu fabrikaya ise iki yıl önce geldim. Görevime çay ocağında devam ediyorum. Çay ocağı santrale göre daha İş dışındaki zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Üç çocuğum var. İş dışındaki zamanımın büyük bir kısmını onlarla ilgilenerek geçiriyorum. Okul toplantıları, ödevler, kişisel bakımları derken günler geçip gidiyor. Çocuklarımız küçük olduğu için çok fazla zamanımı alıyor. Peşlerinde koşturmak, onlara bakmak beni mutlu ediyor. Evde hep birlikte televizyon izleriz. Zaman zaman birlikte yürüyüşlere çıkar, derdimizi tasamızı orada bırakırız. Karadeniz böyledir, köylere gittiğinizde doğa size huzur verir. Ne kadar gam kasvet varsa, alır götürür. Yürüyüp doğayla baş başa kalmak çok güzel bir duygu. İyi çayın püf noktası nedir? Önce suyu, sonra çayı koyacaksınız. Öyle çok daha berrak ve lezzetli bir çay elde edebilirsiniz. Burada 2 Numara kullanıyoruz. Evde ise Filiz çay demliyorum. O da çok güzel oluyor. Kaynamış çayın üzerine koyup çöktüğünde çay haşlanmadan demlenir. Onun tadına doyum olmaz. Çaykur hakkında ne söylemek istersiniz? Aynı zamanda çay üreticisiyim, mevsimde 3 ton çay elde ediyoruz. Komşumuzla, ailece çay toplarız. Çayı ve üreticilerin duygularını çok iyi bilen bir insan olarak Çaykur’un Rize için hayati bir önem taşıdığını söyleyebilirim. Böyle büyük bir kurumda çalışabildiğim için Allah’a şükrediyorum. Çaykur’u seviyorum ve burada kendimi gerçekten huzurlu ve mutlu hissediyorum. İnsanın çalıştığı kuruma aidiyet duyması güzel bir duygu. Ancak o zaman içiniz rahat olabiliyor ve işin hakkını verebiliyorsunuz. Umarım Çaykur hiçbir zaman özelleştirilmez. Gelecekte üretici ve çalışan açısından bunu iyi olmayacağına inanıyorum. Çaykur ürünleri hayatımızın vazgeçilmezi, kahvaltımızın ve sohbetlerimizin eşlikçisidir. Çay hayatımızın tamamında var... Büyük bir dünya markasına dönüşen Çaykur’un çalışanı olmak bana gurur veriyor. Çaykur’un hayata geçirdiği tüm yenilikler, “didi” gibi ürünler bizim de ufkumuzu açıyor. Önümüzdeki yıllarda Çaykur markasının daha da büyüyeceğine, dünyanın tamamına çayı tanıtan bir kurum haline geleceğine inanıyorum. Çay sizin için ne ifade ediyor? Çay ikram etmek, sohbete çağırmak, misafir ağırlamak demektir. Çay insanlar arasında bir sevgi köprüsü kurulmasını sağlar. Çay varsa hayat daha güzeldir. Çay aynı zamanda ekmek paranızı kazanmaktır. Çok fazla insanın ekmek yediği Çaykur’u kuranlardan Allah razı olsun. İnşallah Çaykur daha da gelişir ve burada daha çok insan, daha uzun süreler boyunca çalışır. KASIM 2015 [35] [emekverenler] Sizi tanıyabilir miyiz? Çaykur’da çalışmaya 1968 senesinde başladım. 30 yıl boyunca çalıştıktan sonra emekli oldum. Ortapazar’da başladım. Aslında öğretmen olmak istiyordum… Öğretmen Okulu’na da girmiştim… Ne var ki o yıl babamı kaybedince, biraz da mecburiyetten çalışmaya yöneldim. Askerlik görevinin ardından buradan teknik kadro alınca çalışmaya devam ettim. Şartlar öyle gerektirdi. Annem yalnız, birinin ailenin başında durması gerekiyor. Çaykur sayesinde hayatımızı kurduk çok şükür. Ne yapıyordunuz? Teknik ustabaşı olarak görev yaptım. Fabrikada teknikle, makinelerle ilgili olarak aklınıza gelebilecek her şeyden biz sorumluyduk. Sonrasında farklı görevlerim de oldu. 1970’lerden günümüze, Çaykur teknik anlamda nasıl değişti? Teknik olarak kendimizi çok geliştirdik. 1968 ile 1990’lar arasında çok büyük bir değişim var. Sonrasında daha da gelişti. Benim başladığım yıllarda otomasyon yoktu. Çok fazla el emeği kullanmak gerekiyordu. Kullanılan yakıt bile iyi bir örnek… Benim dönemimde kömürle başladı. Fueloil, mazot, buharlı kazanlar geldi. Sonra doğalgaz sistemleri… Otomasyonun fabrikalarımıza gelmesiyle birlikte Çaykur’un çehresi de değişmeye başladı. Fabrikalarımızda verimlilik arttı, çayın kalitesi yükseldi. DÜNYA MARKALARI Çaykur ile YARIŞAMADI Özel markaların çıktığı ilk yıllarda Çaykur’un dünya devleriyle yarışamayacağından korktuklarını anlatan Ahmet Turan, “Çok şükür korktuğumuz olmadı ve dünya markaları bizimle yarışamadı. Hatta biz onları geçip dünya markası haline geldik” diye konuştu. [36] KASIM 2015 Çayın kalitesi nasıl arttı? Teknik ile birlikte çayın kalitesi de artıyor elbette. Önce bahçede arttı, fabrikaların modernleşmesiyle ürün kalitemiz de yükseldi. Budama yasağı ile birlikte üretici bilinçlendi. Bunu halka biz anlattık. O zamanki müdürümüzün görevlendirmesiyle biz halka anlatıyorduk budamayla ilgili gerçekleri. 80’li yılların ortalarında başladı budama uygulaması. Onun ardından çaylıkların kalitesi arttı. Otomasyonla birlikte de fabrikalardaki çayın kalitesi inanılmaz derecede yükseldi. Bu gelişmeler elbette satışlarımızı da artırdı. Çaykur’daki çalışma ortamınız nasıldı? Çaykur’dan ve çalışma ortamımızdan çok memnunduk. Birbirimizle dayanışmamız, kurumumuza verdiğimiz önem sayesinde bütün zorlukların üstesinden gelmeyi başardık. O yıllarda Çaykur’a girdiğinizde hayatınız değişir, düzene girerdi. Benim de öyle oldu. Sadece iş garantisiyle ilgili değil söylediklerim, fabrikalarımızdaki arkadaşlık ortamı da bizi farklı kılıyordu. Herkesin birbiriyle ilişkisi iyi olduğu için fabrikanın verimi de sürekli arttı. Aynı şekilde verimlilik artınca kurumumuzda huzur ve mutluluk da pekişti. O günlerde hepimiz çok genç yaşta çalışmaya başlıyorduk. Çalışanları için bir okul görevi üstlenen Çaykur bizim için büyük bir şanstı. Burada sadece iş değil, iş ahlakı ve çalışma şevki de kazanırdık. Hâlâ da öyledir. Çaykur’da çalışmak hepimiz için güvence altına alınmak anlamına gelse de çok çalışmak ve işimizde başarılı olmak zorundaydık. Çaykur’un yeni ürünleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeşil çayı beğenerek içiyorum. Markanın akıllarda yerleşmesi için yeni ürünler geliştirilmesi çok iyi oldu. “didi” bunun en güzel örneklerinden. Daha da ilerlememiz gerekiyor. Eskiden özel markalarla yarışamayız diye korkuyorduk. Çok şükür korktuğumuz olmadı ve dünya markaları bizimle yarışamadı. Hatta biz onları geçip dünya markası haline geldik. Bu, çalışanlarımızın emeğiyle oldu. Burada yaşamın kaynağında çay var. Rize’nin özü çaydır. Bu bilinçle yaklaşıp çayı ve Çaykur’u gözümüz gibi korumalıyız. Çaykur’u takip etmeye devam ediyor musunuz? Emekli olsak da biz hâlâ Çaykurluyuz, öyle de kalacağız. O yüzden Çaykur’un attığı tüm adımları takip etmeye, başarılarıyla sevinmeye devam ediyoruz. Çaykur’da çok güzel işlere imza atılıyor. Üretici olarak randevu sistemini, tüketici olarak da yeni ürünlerini çok beğeniyorum. Markaya yönelik çalışmalar da çok başarılı. Ürün kalitesi ve tanıtım çalışmaları sayesinde bir dünya markasına dönüşen Çaykur ile gurur duyuyoruz. EMEKLİLİKTE NELER YAPIYORSUNUZ? Çalışmaya çok erken yaşta başladığım için emekliliğimde sonra başka bir iş yapmak istemedim. Balık tutarak, sporla ilgilenerek geçiriyorum zamanımı. Balık tutmak kendi başıma dinlenmeme ve stres atmama olanak veriyor. Hava müsait olduğunda sandalla açılır, oltamı salarım. Eskiden deniz kenarından sepetle topluyorduk balıkları. Deniz kirliliği ve bilinçsiz avlanma balıkların sayısını azalttı. Yine de olduğu kadar devam ediyorum balığa çıkmaya… KASIM 2015 [37] [Çaykur’danhaberler] BEYAZ IKSIR BU YIL TALEBI KARŞILAMAYACAK Bu yıl üreticilerden alınan 1100 kilo tomurcuktan 350 kilo civarında beyaz çay üretildi. Türkiye’de ‘Beyaz iksir’ adıyla kilosu 4 bin liradan satılan beyaz çayda düşük üretim nedeniyle talepler karşılanamayacak Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, beyaz çayın ikinci üretim yılında kurumun 800, özel sektörün ise 300 kilo olmak üzere toplam 1100 kilo beyaz çay tomurcuk aldığını açıkladı. Üretimin geçen yıla göre düştüğünü belirten İmdat Sütlüoğlu şu bilgileri verdi: “Geçen yıl 1530, bu yıl ise 1100 kilo beyaz çay alımı yapıldı. Rekolte düşüklüğünün vatandaşların ürettikleri beyaz çayı kendilerine saklamasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Üretim düşük olduğu için tek kişiye çok fazla beyaz çay vermiyoruz. Herkes beyaz çay alabilsin diye az miktardaki gramajlarda satış yapıyoruz. Tüm talepleri karşılayamayacağız. Yurtdışından gelen taleplere de cevap veremiyoruz. Öncelikle iç pazarı doyurabilmek istiyoruz. Dünyaya açılırsak talebi karşılayacak kadar üretimimiz yok.” İmdat Sütlüoğlu, beyaz çayın sağlık yönünden ne denli değerli bir ürün olduğunu da anlattı: “Diğer çaylarımız da sağlığa faydalı ancak bu daha konsantre bir ürün. Çayın tüm özelliklerini bünyesinde bulunduruyor. Dünyada ’İmparatorların çayı’ olarak adlandırılan beyaz çayı biz de ’Beyaz iksir’ diye markalandırdık. Şifa kaynağı olan beyaz çayı herkesin içmesini tavsiye ediyoruz. Gençleştirme, antioksidan, cilt yenileme ve kanseri önleme özellikleri dünyada kanıtlanmış bir ürün. Japonya’da yapılan araştırma sonrasında Türk beyaz çayında kanserli hücreleri yok ettiği belirlenen ve ’JP53’ kod adı verilen etken maddeye rastlanması sonrası başlatılan çalışmalar sürüyor. Uzun soluklu bir çalışma. Beyaz çay kısa zamanda gıda desteği ürünü de olabilir. Ancak ilaç olabilmesi için birkaç yıl alabilecek bir çalışma yapılması gerekiyor. Uluslararası mevzuat çerçevesinde yapılacak uygulamalar var. Bu çalışmaları sürdürüyoruz.” DOKU KÜLTÜRÜ EĞITIMI ALDILAR Çaykur Genel Müdür Yardımcısı Dr.Turgay Turna ve beraberindeki altı kişilik heyet, 11-13 Kasım tarihlerinde Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nde açılan çay alanlarının ıslahı kapsamında doku kültürü eğitimine katıldı. Eğitim programında Yeditepe Üniversitesi Sağlık A.Ş. Rize Bölge Koordinatörü ve Yeşiltepe Organik Çay Projesi’nin yöneticilerinden Ahmet Ali Kork da vardı. Çaykur ekibi, Yrd. Doç. Dr. Bahar Soğutmaz Özdemir’den teorik ve uygulamalı eğitim gördü, YU-AGAM laboratuvarlarını da yerinde inceledi. Ekip eğitimin son gününde, Yeşiltepe Köyü Organik Çay tarım sosyal sorumluluk projesi kapsamında, Rize’de Karadeniz Bölge Müdürlüğü AR-GE ekibi ile hizmet veren Yeditepe Sağlık Hizmetleri A.Ş. merkez ofisini ve Yönetim Kurulu Başkanı Em- [38] KASIM 2015 rah İnce’yi makamında ziyaret etti. Ziyarette 2015 yılı Üçüncü Ar-Ge raporunun son hali değerlendirildi. Ayrıca 2016 yılında Yeşiltepe Köyü protokole dâhil edilerek, Dumankaya köylerinde çay hasadı zamanı Yeditepe Üniversitesi öğrenci kulüplerince belirlenecek istekli öğrencilerin çay hasadında çalışması benimsendi. Öğrenciler, Rize’de çay hasadı, köy yaşamı ve organik tarımın uygulamaları konularında bilgilenmeleri için en az üç gün misafir edilecek. Hedef, öğrencilerin projeleri benimsemeleri, içselleştirmeleri... Üç gün süren eğitim sonunda katılımcılara eğitime katıldıklarına dair sertifikaları verildi. Paketleme fabrikası bodrum kat seviyesine çıktı Çaykur olarak, dünyanın en modern ve kapsamlı çay paketleme fabrikalarından biri unvanıyla ülkemizin hizmetine sunmaya hazırlandığımız yeni çay paketleme fabrikasının inşaatı, Rize’nin İyidere ilçesinde devam ediyor. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Eylül 2014’te ihaleyi alan AHES İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş. ile yapılan protokolün ardından inşaatı başlayan fabrikaya inceleme gezisinde bulundu. İmdat Sütlüoğlu, bodrum kat seviyesine çıkılan inşaat alanında, firma yetkilisi Süleyman Ekşi’den bilgi aldı. İmdat Sütlüoğlu, kendi kendine yetebilecek şekilde projelendirilen fabrikanın, aynı zamanda yöreye değer katacak bir turistik merkez olarak da tasarlandığını belirterek şu bilgileri verdi: “Rizemizin marka değerine değer katacak, dünyanın en modern çay paketleme fabrikası olacak tesisimiz yaklaşık 300 milyon TL’ye mal olacak. Tesis tamamlandığında 5.5 yıl gibi kısa bir sürede kendini amorti edecek. Dünyanın en kapasiteli, en modern, en akıllı, en çevreci ve birçok daha “en”i bünyesinde bulunduran, otomasyonu son derece yüksek paketleme fabrikası olacak. İnşaat aşamasını anbean takip ediyoruz, belirlenen sürede inşaatı bitirip burayı Rizemize ve ülkemize kazandırmak istiyoruz.” RIZELI OLIMPIYAT ŞAMPIYONUNDAN VEFA ZIYARETI 1990 öncesi, Türkiye, Avrupa ve Olimpiyat şampiyonlukları bulunan milli güreşçi Mehmet Akif Pirim, Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü, aynı zamanda Çaykurspor Kulübü Başkanı İmdat Sütlüoğlu’nu makamında ziyaret etti. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı tarafından, bu yıl adına 5’incisi düzenlenecek olan, Uluslararası 14-15 Yaş Grekoromen Güreş Turnuvası için Rize’ye gelen Pirim, İmdat Sütlüoğlu’na, Türk güreşine ve kendisi adına düzenlenen turnuvalara verdiği desteklerden ötürü teşekkür etti ve Rize Yeni Şehir Spor Salonu’nda yapılan turnuvaya davet etti. Pirim, güreşe Çaykurspor’da başladığını belirterek şöyle dedi: “Başarımda Çaykurspor’un büyük katkısı vardır. Burası benim güreşe başladığım yerdir. Buradaki hocalarımın, üzerimde çok emeği vardır. Onlardan aldığım temelle kendimi geliştirdim. Şimdi de adıma düzenlenen turnuvaya yine destek vererek beni yalnız bırakmadıkları için başta Sayın Sütlüoğlu olmak üzere tüm Çaykur camiasına teşekkür ediyorum.” İmdat Sütlüoğlu da, Mehmet Akif Pirim’in ata sporu güreşteki başarısını överek, “Kendi bağrımızdan çıkan ve dünya çapında başarılara imza atan, 28 yıl aradan sonra, Türkiye’ye Olimpiyat şampiyonluğunu kazandıran, ülkemizin, Rizemizin ve Çaykur’un adını duyuran milli sporcumuzla her zaman gurur duyduk,” dedi. KASIM 2015 [39] [Çaykur’danhaberler] YOLLARDA ‘ÇAY GÜVENLIĞI’ ANTRENÖRÜMÜZDEN DÜNYA ÜÇÜNCÜLÜĞÜ Giresun Emniyet Müdürlüğü, uzun yolda dikkatsizlikten kaynaklanan trafik kazalarını önlemek için Çaykur ile işbirliği yaparak molalar düzenliyor Çaykurspor Güreş Kulübü’nde yetişen ve uzun yıllar Çaykurspor’da Güreş Antrenörlüğü yapan milli güreşçi Halil İbrahim Yağcı Yunanistan’ın başkenti Atina’da gerçekleştirilen 2015 Yılı Dünya Veteranlar Grekoromen Güreş Şampiyonası’nda Türkiye’ye dünya üçüncülüğü madalyasını kazandırdı. 2015 Yılı Veteranlar Dünya Şampiyonası’na 58 ülkeden 420 güreşçi katıldı. 97 kiloda güreşen Halil İbrahim Yağcı, Amerikalı ve Kazak güreşçileri yenerek bronz madalyaya uzandı. Trafik kazalarının önemli bir kısmının insan hatasından kaynaklandığı bilinen bir gerçek. Hele ki uzun yoldaysanız… Bir an önce menzile ulaşmak ister ve “ne kadar az mola, o kadar çabuk varış” diye düşünürsünüz. Oysa kazaların temelinde dikkatsizlik, dikkatsizliğin altında da uykusuzluk, yorgunluk vardır. İşte, Giresun Emniyet Müdürlüğü de bu sorunu çözmeye kararlı... Kurumun bulduğu çözüm ise Çaykur ailesi olarak bizleri sevindirecek. Giresun Emniyet Müdürlüğü, Giresun ilinden geçen Karadeniz Sahil Yolu’nu kullanan uzun yol sürücülerinin iki saat araç kullandıktan sonra mola vererek dinlenme alışkanlığı edinmesini sağlayıp, aracını yorgun ve dalgın halde kullanmasını önlemek için “yorulunca mola verin, hayata mola vermeyin” projesini hayata geçirdi. Bölge Trafik Ekipleri, Karadeniz Sahil Yolu’nun Giresun bölümünde belirtilen yerlerde, özellikle bayram tatillerinde gurbetten gelen uzun yol sürücülerinin 10-15 dakika araç dışında mola vermesini sağlıyor ve vücut kan dolaşımının nor- [40] KASIM 2015 RAFTİNG TAKIMIMIZA TEBRİKLER male dönmesi, uykusuzluklarının ve yorgunluklarının giderilmesi amacıyla Çaykur işbirliğiyle çay ikramında bulunuyor. “Mola” yerlerinde görevliler tarafından eğitici ve bilgilendirici broşür dağıtımı yapılarak sürücülere tavsiyelerde bulunuluyor. Giresun Emniyet Müdürü Uğur Öztürk, uygulamanın yapıldığı bayram tatillerinde Giresun’da ölümlü kaza yaşanmadığını söylüyor. Öztürk, “Bu projemizdeki asıl hedefimiz; bayramların acıya dönüşmemesi. Trafik kazalarının bir kader olmadığına, dikkatli ve tedbirli olunursa bu kazaların ortadan kalkacağına inanıyoruz,” diyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Antalya’da gerçekleştirilen U-23 ve U-19 Open Rafting Şampiyonası’nda Türkiye Şampiyonu olan Çaykurspor Rafting takımı, Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel MüdürüÇaykurspor Kulübü Başkanı İmdat Sütlüoğlu tarafından ödüllendirildi. 15 takım ve 130 sporcunun katıldığı turnuvada ayrıca Çaykurspor gençler takımı ise üçüncü oldu. Makamında kabul ettiği takımımızı tebrik eden Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü ve Çaykurspor Başkanı İmdat Sütlüoğlu, “Raftingi Rize’ye kazandıran kişi olarak takımımızın başarılarıyla gurur duyuyorum. Çaykur’a ve kulübümüze her yıl önemli şampiyonluklar kazandıran sizleri kutluyor ve yakın gelecekte yapılacak olan Rafting Dünya Şampiyonası’nda dünya şampiyonluğunu ülkemize kazandıracağınıza inanıyorum,” dedi. KASIM 2015 [41] [çaydurakları] ASIRLIK ÇAY GELENEĞI Eminönü ilçesinin, hatta İstanbul’un tam kalbinde yer alan Gülhane Parkı, Topkapı Sarayı’nın hemen yanı başında gizli bir hazine gibi varlığını sürdürüyor. Alay Köşkü, Topkapı Sarayı ve Sarayburnu arasındaki bu tarihi park, konumu gereği geçmişten bugüne pek çok önemli olaya da tanıklık etti. Örneğin, ünlü Tanzimat Fermanı, 1839’da Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa tarafından bu parkın içinde okundu… Kimi zaman acı, kimi zaman da mutlu haberlere ev sahipliği yapan Gülhane Parkı, tarih yolculuğuna usul usul devam ediyor. Geçmişte Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak kullanılan bu park, adını bir zamanlar içinde yer alan eşsiz gül bahçelerinden almış. İstanbul Şehremini Cemil Paşa tarafından 1912 yılında düzenlenerek halkın kullanımına açılan park, bugün yerli-yabancı turistlerden büyük ilgi görmeye devam ediyor. KENTIN KARMAŞASINDAN UZAK İstanbul’un en eski parkı olan Gülhane Parkı, devasa ağaçları ve yürüyüş yollarıyla kentin kalabalığından ve gürültüsünden kaçmak için iyi bir fırsat sunuyor. Görkemli bir imparatorluğun tanıkları olan ağaçları ile park, Cumhuriyet döneminde de İstanbul halkına hizmet etmeyi sürdürüyor. Tatil günlerinde insanların çocuklarıyla birlikte akın ettiği, pikniklere ev sahipliği yapan mesire yeriydi. Bir dönem halk konserlerinin adresi haline geldi. Birinci derece sit alanı olan bu bahçe, ne yazık ki 1990’larda unutulmanın eşiğine geldi ve uzun süre harap bir şekilde kaldı. 2003 yılına gelindiğinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yenilenen park, eski görkemli günlerine geri döndü. ÇIÇEKLI BAHÇE Gülhane’ye dışarıdan baktığınızda ne kadar büyük bir alanı kapsadığını tahmin etmek kolay değil. Özellikle bahar aylarında bahçenin dört bir yanını saran çiçeklerin gösterişli bir dekor kazandırdığı Gülhane, çay tutkunları için de çok önemli bir dinlenme yeri. Neredeyse çeyrek asırdır Gülhane’ye gelenlere hizmet veren çay bahçesi, Sarayburnu tarafında muhteşem bir manzarayla karşılar misafirlerini. Eski bir manastırın kalıntıları üzerindeki bu çay bahçesi, eşsiz bir İstanbul manzarası eşliğinde sıcacık çayların içildiği, Boğaziçi’nin güzelliği karşısında insanın nutkunun tutulduğu bir yer. Gülhane’den denizin karşı yakasına doğru uzanan manzara eşliğinde çayın tadı da bir başka çıkar. Çamlıca, Üsküdar ve oradan Kadıköy’e kadar uzanan kıyı hattı önünüzde serili dururken çayınızı hayranlıkla yudumlamaktan başka bir şey yapamazsınız. HER ŞEHZADE IÇIN BIR ÇINAR Osmanlı döneminde doğan her şehzade için Gülhane Parkı’na bir çınar ağacı dikilirmiş. Bu nedenle bahçede çınar ağaçlarının belirgin bir üstünlüğü var. Bahçenin dünyaca ünlü çiçekleri ise bir başka yazı konusu olacak nitelikte. İstanbul Büyükşehir Belediyesi her yıl bu bahçenin hakkını verebilmek için 15 farklı türde yarım milyon lale dikiyor. Bu çiçekler açtığında Gülhane Parkı, dünyanın en güzel bahçelerinden birine dönüşüyor. Uzayıp giden yürüyüş yolunda ilerlerken, insan çınar ağaçları ve yüz binlerce lale eşliğinde adeta bambaşka bir âleme doğru çekiliveriyor. Gülhane Parkı, İstanbul’da çay içebileceğiniz en güzel yerlerden biri. Osmanlı’nın hanedanının gül bahçesi, 1912 yılından bu yana İstanbul halkına hizmet ediyor. Tarihi parkın içindeki çay bahçesinde, bakır demliklerle sunulan çaylar ise çeyrek asırdır İstanbul’un eşsiz silüetini izlemek isteyenlere eşlik ediyor. [42] KASIM 2015 KASIM 2015 [43] [güncel] Atamızı SAYGIYLA ANIYORUZ 10 Kasım 1938... Ata’mızın aramızdan ayrıldığı gün... O’nu yasla değil, değerlerine bağlılıkla anıyoruz [44] KASIM 2015 TÜRKIYE CUMHURİYETİ’NİN kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 sabahı hayata gözlerini yumduğunda, yürekleri ağızlarında, radyo ajanslarından haber bekleyen halk sokağa döküldü. Çocuğundan yaşlısına herkes; bağımsızlık savaşının başkumandanı, ulusun önderi, cumhuriyetin kurucusu olan Ata’sı için ağlıyordu. Atatürk’ün vefatının derin üzüntüsünü yansıtan önemli göstergelerden biri de, haberin dünya basınında yer alma biçimiydi. Çok değil, daha 15 yıl önce kendilerini vatan toprağından kovan bu liderin kaybı, düşmanlarında dahi saygı dolu bir üzüntü uyandırmıştı. Birkaç örnek verelim: Daily Express (İngiltere): “Atatürk, Türkiye’yi hesaba katılması icap eden, kuvvetli bir memleket haline getirdi.” Excelsoir (Fransa): “Atatürk çok büyük bir şahsiyet, çok büyük bir komutan, politik bir dehaydı.” Gazeta del Pololo (İtalya): “Atatürk’ün ölümü ile dünya büyük bir liderini kaybetmiştir.” Elefteron Vima (Yunanistan): “Onun adı dünya tarihinin kahramanları arasında, silinmez bir şekilde kalacaktır. Zira şahsiyeti kendi memleketinin hudutlarını aşmıştır.” İstiklal Savaşı yıllarında Anadolu topraklarını bölüşmek isteyen devletlerinin sözcülüğünü yapan bu gazetelerin, böylesine derin bir saygıyla andıkları Atatürk, ulusal menfaatler dolayısıyla, hastalığına rağmen çıktığı seyahatlerde iyice zayıf düşmüştü. 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra komaya girdi. Hükümet, Türk ulusuna düzenli olarak Atatürk’ün sağlık durumunu bildiren tebliğleri radyodan yayınlamaya başladı. Atatürk 21 Ekim günü komadan çıktı ancak 29 Ekim 1938 günü Ankara’da yapılan Cumhuriyet’in 15’inci yılı kutlamalarına katılamadı. Türk ordusuna hitaben yazdığı konuşmayı törende Başbakan Celal Bayar okudu. Halk 15 yıldır ilk defa bir Cumhuriyet Bayramı’nı Ata’sı olmadan kutlamanın üzüntüsü içindeydi. Dolmabahçe Sarayı’nın önü, kendisine sevgi gösterisinde bulunan insanlarla doluydu. Cumhuriyet Bayramı gecesinde, Dolmabahçe Sarayı’nın önünden vapurla geçen Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri de bando eşliğinde İstiklal Marşı okuyor, böylece de Atatürk’ün gençliğe duyduğu inancı tazeliyorlardı adeta. “O’NU KAYBETTIK” 8 Kasım 1938 akşamı son kez saati soran Atatürk, tekrar komaya girdi. 9 Kasım günü ağır koma hali devam etti ve 10 Kasım 1938 perşembe sabahı, saat 9’u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda hayatını kaybetti. Atatürk’ün ölümü, İçişleri Bakanlığı tarafından 10 Kasım 1938 günü kamuoyuna şu tebliğ ile duyuruldu: “Müdavi ve müşavir tabiplerinin neşredilen son raporu Atatürk’ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir. Bu acı hadise ile Türk vatanı; büyük yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize, içimiz yanarak bu tarife sığmayan ziyandan dolayı en derin taziyetlerimizi sunarız. Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak O’nun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki ölmez olan O’nun büyük eseri: Cumhuriyet Türkiye’sidir. (…) Bugün ayrılığına ağladığımız büyük şefimiz Atatürk, her vakit Türk milletine güvendi; eserlerini bu güvenle yaptı, idamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı. Ebedi Türk Milleti, O’nun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır. Türk gençliği O’nun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyeti’ni daima koruyacak ve O’nun izinde yürüyecektir. Kemal Atatürk, Türk’ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır.” 16 Kasım 1938 günü halk Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konulan Atatürk’ün naaşı önünden geçerek O’na saygılarını gösterdi. 19 Kasım’da Ata’nın naaşı, mahşeri bir kalabalık eşliğinde Ankara’ya uğurlandı. 21 Kasım günü yabancı devlet adamlarının da katıldığı çok büyük bir tören ile Atatürk’ün cenazesi Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu. Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı Anıtkabir’in yapımına 1944 yılında başlandı. İnşaat 1953 yılında tamamlanabildi. Vefatından 15 yıl sonra, 10 Kasım 1953’te Atatürk’ün naaşı Ankara Etnografya Müzesi’nden alınarak, büyük ve hüzünlü bir törenle Anıtkabir’e nakledildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Milli Mücadele’nin başkumandanı, ilkeleri ve inkılapları ile halk egemenliğini kuran devlet adamı Atatürk’ün aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. KASIM 2015 [45] e l r n G e m ü t n e r ü ǧ Ö kutlu olsun [güncel] Milli birliğimizin ve beraberliğimizin teminatı olan öğretmenlerimizin ‘Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz… SEVGI VE FEDAKÂRLIK mesleği olan öğretmenlik, bedeli hiçbir maddi karşılıkla ölçülemeyecek kadar saygın. Okul duvarlarıyla sınırlı kalmadığı gibi zil çaldığında da bitmeyen bu kutsal görevin değeri başka hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar büyük. Türk öğretmeninin toplumdaki yerini ve önemini belirtmek, saygınlığını artırmak; öğretmenler arasında sevgi, saygı, dayanışma bağlarını kuvvetlendirmek ve mesleğe yeni başlayan öğretmenlerde, mesleklerinin ulviyetine dair bir bilinç uyandırmak amacıyla 1981 yılından beri her 24 Kasım’da kutlanan ‘Öğretmenler Günü’ dolayısıyla tüm öğretmenlerimizi bir kez daha kutluyoruz. [46] KASIM 2015 İYI BIR ÖĞRETMEN UNUTULMAZ BIR REHBERDIR Sevgili öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun. Kişiliğimiz üzerindeki değerli katkılarını hiç unutmadık, asla unutmayacağız. Biraz gerilere gidip öğrencilik yıllarımıza dönelim. Alanı her ne olursa olsun bazı derslere nasıl da keyifle, bazı derslere ise nasıl ürkerek, hatta korkarak girerdik! Çocuk kalplerimizde bu hisleri uyandıranlar öğretmenlerimizdi. Bazı öğretmenler, hiç ilgimizi çekmeyen dersleri bile zihnimize keyifle kazıdı, bunun da ötesinde kişiliğimizin oluştuğu o yıllarda bizlere paha biçilemez katkılar yaptı. Aradan geçen uzun yıllara karşın sıcak ifadeleri hâlâ hafızalarımızda tazeliğini koruyan sevgili öğretmenlerimiz… Neydi onları farklı kılan? Her birimiz bu soruya çeşitli cevaplar verebiliriz. İsterseniz cevaplardan bazılarını, tahta sıralarda yıllarını geçiren tüm öğrencilerin hislerine tercüman olabilecek, Gazi Üniversitesi Meslekî Eğitim Fakültesi’nde yapılan araştırmalardan okuyalım. “İyi bir öğretmen; • Daima üzüntü ve gerginlikleri hisseder ve bu durumu en asgari düzeye indirger, • Öğrencilerin ayrı ayrı bireyler olduklarını ve her birinin bireysel ilgiye ihtiyaçları olduğunu bilir ve kendilerini iyi hissetmelerini sağlar, • Çalışma hayatına ve görev anlayışına kuvvetle inanır fakat bunu menfi bir baskı ile yapmaz, • Öğrenciler ve ailelerini olumlu bir şekilde yönlendirir ve ortak çalışma gereğini kabul eder, • Sert davranmaktan kaçınır, • Eleştirmekten ziyade ödüllendirmeye önem verir, • Öğrencilerin isteklerini, yeteneklerini ve kişiliklerini bilir, • Sonuçları, değişken ve ilginç olarak görür, • Geniş kapsamlı müfredatı temel becerileri geliştirmek için en iyi yol olarak görür, • Öğrenim deneyimleri için merak duymayı ve ilgiyi anahtar kavramlar olarak görür, • Öğrencilere uyum sağlamak için öğretim faaliyetlerini ve içeriği çeşitlendirir. Böyle bir öğretmen tarafından yönetilen sınıf canlı, ilginç ve başarılı öğrencilerle dolu olacaktır. Az bir stres ve küçük bir gerginlik olacaktır. Bununla birlikte, işbirliğinden doğan başarı da elbette elde edilecektir. Öğrenciler öğrenmek için istekli olacak ve ona göre davranacaklardır. Ayrıca hepsi kendilerine güvenilen, kendi kendilerini disipline etmiş ve kendine güvenli birer öğrenci olacaktır.” NEDEN 24 KASIM? Öğretmenler Günü, pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl Ekim gününde UNESCO’nun tavsiyesiyle kutlanıyor. Bunun yanında her ülke, kendi kültürel ve tarihi özelliklerine göre bu günü farklı tarihlerde kutluyor. 12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen) her yıl 28 Şubat; Avustralya’da Ekim ayının son Cuma günü; Çek Cumhuriyeti’nde evrensel eğitimin ilk savunucularından Jan Amos Comenius’un doğum günü olan 28 Mart; Hindistan’da devlet başkanı ve öğretmen Radhakrishnan’ın doğum günü olan 5 Eylül; İran’da hoca, din bilgini ve siyasetçi Murtaza Mutahhari’nin öldürülüşünün yıldönümü olan 2 Mayıs günü Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor. Türkiye’de 24 Kasım tarihinin seçilme nedeni, Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını aldığı gün olmasıdır. Atatürk’ün 100. doğum yıldönümü olan 1981 yılında onun başöğretmen olduğu tarihin yurt çapında Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verildi. KASIM 2015 [47] [karadeniz’den] KUZINEDE ÇAY DEMLEME SANATI Fırın bölümünde patates közlediğimiz, üzerinde yemek veya kestane kızarttığımız kuzineden yükselen odun çıtırtılarına çaydanlıktan çıkan fısıltıların eklenmesiyle insanı dinlendiren bir müzik doğar. Demlenen Çaykur çayının kokusu odada yayılırken kuzineden yükselen bu esrarengiz melodi, insanın bütün derdini tasasını alır götürür. TÜRK DIL KURUMU kuzineyi şu şekilde tanımlar: “Hem ısıtmaya hem de üzerinde veya içinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası.” Bir eşya olarak kuzineyi çok iyi tarif eden bu tanım, Karadenizliler için bu benzersiz eşyanın anlamını, daha doğrusu tabiatını vurgulamaya yetmez. Çünkü kuzine bir ısınma aracından öteye geçerek asırlar boyunca damak tadımıza yön vermiş ve insanların sosyalleşmesine hizmet etmiş, böylece bir aile üyesine dönüşmüştür. Türkiye’nin büyük bir bölümü için nostaljik bir ev aracı olsa da Karadeniz’de, özellikle yaylalarda kuzine hâlâ yaşamın merkezindeki ev eşyalarından biri konumunda. Yaylaya çıktığınızda ısınma ve beslenme ihtiyaçlarınızı karşılayacak yegâne eşya olan kuzine ile Karadeniz insanının arasındaki duygusal bağın varlığını olanca gücüyle devam ettirdiğini görürsünüz. İçinde patates közlenebilen, üstünde kestane pişirilebilen, çekirdek kavrulabilen, bulunduğu mekânı ısıtan bu devasa soba, kullananların yaşamına da yön verir. Tam da bu nedenle bir şekilde modern hayatta bile kendine yer bulur. KUZINESI OLMAYAN MUTFAK KASIM 2015 YAYLADA KUZINE KEYFI Kış aylarında Karadenizliyi soğuktan koruyan kuzine, yaylalarda yaz aylarında da kullanılmaya devam eder. Havaların ısınmasıyla Karadeniz yaylaları insanları kendine çekmeye başlar. Yaz aylarında bölge dışından yoğun bir turist akınına uğrayan yaylalar kış aylarında Karadeniz halkını ağırlar. Kent yaşamının gürültüsünden kaçmak isteyenler yüksek rakımlara doğru yönelir. Yaylanın soğuğunda kuzine sobaları insanı bambaşka bir havaya sokar. SOSYALLEŞME ARACI Karadeniz yemekleriyle kuzine arasında da derin bir bağ var. Kuzinenin köken olarak mutfak anlamına gelen “cuisine” kelimesinden türetildiğini göz önüne alacak olursak bu yakınlığın hiç de şaşırtıcı olmadığını söyleyebiliriz. Kuzinede patateslerinizi közleyip basit bir atıştırmalık yapabileceğiniz gibi, en karmaşık ve zahmetli yemekleri de pişirebilirsiniz. Kuzine olmadan derinlikli bir Karadeniz mutfak kültüründen söz etmek mümkün değildir. Facebook ve twitter gibi sosyal medya araçları icat edilmeden önce kuzineler vardı… Kalorifer gibi modern ısınma gereçlerinden çok farklı bir yapıya sahip olan kuzineler sohbet başlatmak için iyi birer bahanedir. Kuzinenin karşısında oturup, üzerinde pişen yemeğin kokusunu içinize çekerek dünyanın ahvalini konuşabilir ya da dertlerinizi bir yakınınıza anlatarak gönlünüzü ferahlatabilirsiniz. KUZINE PAYLAŞMAKTIR Yemekten sonra sıra çay keyfine gelir. Çaykur çayları kuzinenin üstündeki demlikte bir güzel demlenir ve koyu bir sohbet sürer gider... . Sert kış havasını ve soğuğu dışarıda bırakan kuzinelerde demlenen çayın tadı bir başkadır. Çayın rengi sanki kendini çok daha fazla belli eder. Kuzinenin sıcağında sohbetin kıvamı, Kat kaloriferi bireysellik ve modern hayat demekse kuzine maneviyat, duygular ve paylaşmak anlamına gelir. Kuzinenin başında oturanlar ister istemez sosyalleşir, birbiriyle konuşur, dertleşir. Patates, kızarmış ekmek ya da mısır; atıştırmalıklar hazırlanır, çay [48] demlenir. Kuzinenin ateşi ağır ağır yanarken sohbetin sıcaklığı daha da artar. KUZINEDE ÇAY DEMLEMEK yoğunluğu artar. Zaman içinde bambaşka bir hal alır. Doğayla baş başa kalan insan dinlenir, kent hayatının stresini geride bırakır. Yorulan insan kuzine sıcağında dinlenir, acıktığında üzerinde pişen yemeği yer. Kuzinede pişen yöre yemeklerinin tadı da başkadır muhakkak. Özetle kuzine, kullanmasını bilene, dünyaları veren bir araçtır. İSVEÇ ÇAKISI İsveç’te üretilen ve onlarca farklı fonksiyona sahip olan çakılar çok ünlüdür. Kuzine de tıpkı bu çakılar gibi çok fonksiyonlu bir eşyadır. Fırın olarak kullanabilir, çayınızı demler, üzerinde yemeğinizi pişirebilir, içini fırın olarak kullanabilirsiniz. KUZINE ÜRETIMI DEVAM EDIYOR Rize ve Trabzon bölgesinde uzun yıllardır kuzine üretmeye devam eden üreticiler var. Kuzine üretimini bir sanat olarak sürdüren bu üreticiler, Türkiye’nin dört bir yanına kuzine göndermeye devam ediyor. Ülkemizin dört bir yanına dağılan Karadenizlilerin tanıttığı kuzine kültürü, çok farklı bölgelerde de kendine yer edinmiş durumda. KASIM 2015 [49] [serbestkürsü] Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için iletişim adresimiz: [email protected] Doğu Karadeniz bölgesinde yetiştirilen çaylar, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 ekolojik iklim şartları Kadir Mevla’m 1 2 3 nedeniyle, kış aylarında kar Essin bana seher yeli, Aşk uykumu böler iken. Âlem bilsin beni deli, Mevla’m bana güler iken. 4 5 6 7 8 altında kaldığından çay tarımında zirai ilaç kullanılmaz. Ya Rab, gönlüm sana baksın! Gözyaşlarım sana aksın! Niyazlarım sana çıksın! Aşkın ile dolar iken. Bu durum ülkemizi sağlıklı çay üretimi için ideal ülke Sen Rahimsin, Kerem eyle, Nefs putunu verem eyle, Kudretini çarem eyle, Bu can seni diler iken. 9 10 11 konumuna getirmektedir. Bu nedenle tarımında zirai Kadir Mevla’m Rahmet sunar, Dost yürekler O’na yanar, Derviş olan zikrin banar, Gözyaşını siler iken. SOLDAN SAĞA: 1) Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı Tunca beldesinde her yıl düzenlenen tahta araba yarışlarının adı-Eski dilde ayak 2) Nehir-Yapılması istenmeyen şey, memnu 3) Metrenin kısa yazılışı-Bir çalgı adı-Şarkı, türkü 4) Rusçada evet-Sponsoru Çaykur olan süper lig takımı 5) Buhurizade Mustafa önadlı, birçok eseri olan Türk besteci-Donanma 6) Alışılmış, geleneksel- Alamet, emare 7) Arnavutluk’un para birimi – Yapma, etme 8) Güzel koku –Katı halden sıvı hale dönüşmek 9) George William Russell (takma adı)-İnmiş, indirilmiş 10) Trabzon’un Çaykara ilçesinde bulunan turistik gölün adı-Gel komutunun karşıtı 11) SMS ile aynı altyapıya sahip ancak SMS’e göre daha çok melodi-resim-kısa video vb. veri gönderimini sağlayan taşınabilir veri iletim sistemi-İyiden iyiye YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1) Rize’nin bir ilçesi –Ummaktan emir 2) Müstahkem mevki - Beden gücünü, çevikliği, yetenekleri geliştirmeye yarayan koşu, atlama, ağırlık kaldırma, atma vb. tek başına yapılan bireysel sporların genel adı 3) Mali’nin plaka işareti –Bir içki çeşidi –Akıl 4) Gerçek ve karmaşık sayıların dikdörtgen biçiminde tablosu-Nazım Hikmet’in soyadı 5) United Kingdom’un kısaltılmış şekli –Dâhil-Türkiye’nin batısında bulunan deniz 6) Irak – Arka karşıtı 7) Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı turistik yaylasının adı –ufaklı ile kullanılan bir ikileme 8) Tersi gereğinden eksik olan- Özel günlerde erkeklerin giydiği önü açık, ceketi genellikle ipek yakalı takım giysi 9) Eşek yavrusu – Maçlarda tribünleri coşturan kişilere verilen ad 10) Ciddi olduğu varsayılan bir yapıtın bir bölümünü ya da tümünü koşutlukları koruyarak alaya alan, biçimini bozmadan ona bambaşka bir içerik vererek, özle biçim arasındaki bu karşıtlıktan gülünç ve eleştirel etkiyi var eden oyun biçimi - Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum 11) Beyaz-Bir şeyin olmasına az kalmak –Bir ayıplama ünlemi ilaçlama, üretiminde katkı maddesi kullanılmayan tüm ürünlerimizi gönül Hava, deniz, yer senindir, Malik sensin, Tur senindir, Sen Rahmansın, Nur senindir, Her zerreyi bilir iken. rahatlığı ile tüketebilirsiniz. Gözler daim görür olsun, Allah kalbe sürur olsun, İmanım tek gurur olsun, Nefes verip alır iken. Kelamın en güzel sözdür, Bizde doğru amel azdır, Meleklere affım yazdır! Sonsuzluğa dalar iken. MUSTAFA HOŞOĞLU Hazırlayan: Mithat BAYRAKOĞLU - Muhasebe Şefi / Işıklı Çay Fabrikası [50] KASIM 2015 TR-BIO-653 Agriculture of Turkey TABİATIN KIYMETLİ VE NADİDE HAZİNESİ ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir
Benzer belgeler
Çaylık Temmuz 2015
de Çaykur bayii Murat Özkaya’dan dinledik.
“Bosna Hersek’te ‘çay’ denilince akıllara nane, papatya
ve biraz da kuşburnu çayı gelir.Türk çayı pek bilinmez,