PDF SAYI 40 Hessen
Transkript
PDF SAYI 40 Hessen
40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 13:27 Uhr Seite 1 Hessen Eyaleti Adalet ve Uyum Bakaný Jörg-Uwe Hahn IGMG Dünyanýn 75 Ülke ve Bölgesinde Ýslam Din Dersi’nde þartlarý yerine getiren muhatap olur Sayfa 4`te Roland Koch`dan Türkiye Ýle Yakýn Ýliþki Vurgusu 241 Görevli Ýle Kurban Kesim ve Daðýtýmýný Gerçekleþtiriyor Sayfa 17`de Sayfa 24`te Avrupa`daki Kitapçýnýz OKUSAN Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06134-565965 www.okusan.eu Kurban, Bayram ve Ümmet Olma Bilinci Ekrem ÞENOL Mahmut AÞKAR Dr. Yusuf IÞIK Dürüst ve 27 Ben de Teþrif Edebilir miyim? Tabularý Yýkarken Sayfa 21`de Samimi Bir Entegrasyon Politikasý Ýstiyoruz Prof. Dr. Vecdi AKYÜZ Ýlhan BÝLGÜ Sayfa 11`de Unutma! Unutturma! Sayfa 13`te Selma ÖZTÜRK Bir Hayýr Köprüsü Olarak Kurban Sayfa 14`te Serüvenleri Sayfa 27`de Sayfa 29`da Hacarabýn Sayfa 17`de Geliyor! Murat ÝLERÝ M. Salih AYDIN Merve El Þerbini’nin katiline ömürboyu hapis Ýdeolojisi Kurban Ýle Ýlgili Bilinmesi Gerekenler Avukat Nalan SÖNMEZ Sayfa 23`te TEAVÜN Sayfa 7`de Sayfa 5`te Husumet TAQWA ve Ayrýlýkta da Anne ve Baba, Anne ve Baba Kalmalý! 1. Bölüm: Ziyaret Hakký 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 13:27 Uhr Seite 2 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 13:27 Uhr editörden Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 3 Sinan AKTÜRK hasbihal Sevgili dostlar! Almanya`da koalisyon hükümeti kuruldu. CDU-FDP yeni koalisyon hükümetini oluþturan partiler oldu. Seçim ile ilgili deðerlendirmemizi geçen ayki yazýmýzda yapmýþtýk. Hem Almanya`da ve hem de AB`de yeni yöneticiler koltuklarýna oturdular. Avrupa`nýn uzun yýllardýr hayali olan birleþmenin yönetim nokrtasýndaki göstergesi olan AB Baskaný da seçildi. Belçika Baþbakaný AB`nin yeni baþkaný oldu. Niye bu girizgaha gerek duydum diye düþünebilirsiniz. Batýlý ülkeler dil, ýrk farký gözermeden birleþip daha büyük bir devlet olma çabasýnda iken; maalesef Ýslam dünyasý bunun tam tersi bir durumdadýr. Ýslam coðrafyasýna þöyle bir göz attýðýnýzda; her tarafta savaþlar, gözyaþý ve ayrýlýklar mevcuttur. Her taraftan deðiþik çatlak sesler çýkmaktadýr. Bunun neticesi olarak da buralardaki sivil halk her daim zarar görmektedir. Bizler bu durumun deðiþmesi için elimize gelen tüm fýrsatlarý tabiri caiz ise hoyratça harcamaktayýz. Klasik bahanelere sýðýnarak hep laf üretmekteyiz. Yok efendim yabancý güçler bizim birarada olmamýzý istemiyor vs. Bu tür bahanelere sýðýnmak yerine Cenab-ý Allah`ýn bizlere bahþettiði önemli günleri ve geceleri fýrsat bilerek birarada olmamýzý saðlayacak çalýþmalara yönelmeliyiz. Ýþte bunun bir örneði Kurban Bayramý. Hem dinimiz için önemli iki bayramdan birisi ve hem de dünyadaki mazlum ve maðdurlara yardým ve kardeþlik elini uzatabilme- Impresium Künye Seite 3 Kurban, Bayram ve Ümmet Olma Bilinci miz için bir fýrsat. Özellikle Avrupa`da yaþayan müslümanlarýn gýda ve et noktasýnda öyle pek ihtiyaçlarý olduðu kanaatinde deðiliz. Buralarda yaþayan insanlarýmýz her türlü imkana sahiptir. Her ne kadar ekonomik kriz gibi etkenler de mevcut ise de durum bu vaziyettedir. Buralarda kurbanlarýmýzý kesmek imkanýmýz varken; bu imkaný dünyanýn çeþitli yerlerinde pek çok sivil yardým teþkilatýnýn organize ederek oralardaki insanlara hiç olmazsa senede bir defa da olsa et götürme imkanýndan faydalanmamýzýn da iyi olacaðý düþüncesindeyiz. Bu tür bir organizeye sivil bir yardým teþkilatý ile biz de katýlmýþtýk. 2004 senesinde katýldýðýmýz bu organizede gördüðümüz manzara bizleri oldukça etkilemiþ idi. Almanya`dan insanýmýzýn kurbanlarýný oradaki partner kuruluþ ile birlikte yapýlan organize ile ihtiyaç sahiplerine daðýtmýþtýk. Daðýtým yaparken yaþadýðýmýz pekçok olay bizleri derinden etkiledi. Özellikle insanlarýn bizlere söylediði sözler ibret verici idi. Pekçok ailenin kaldýðý bir binaya gitmiþ idik. Burada partner kuruluþun elemanlarý gereken hazýrlýklarý yapmýþlar ve listeleri oluþturmuþlardý. Bizler ihtiyaç sahibi ailelere bu etleri torbalarda teslim ederken bir beyefendi ve bir hanýmefendinin sözleri gerçekten önemli idi. - “Sizlerin verdikleri bu etler o kadar önemli deðil; asýl önemlisi sizlerin taa Almanya`dan kalkarak hayat buralara gelerek bizlere bu etleri ulaþtýrma çabanýzdýr. Biz bu sayede hem insan olarak ve hem de müslüman olarak kardeþliðimizin önemini bir kere daha anlamýþ olduk” dediler. Ýþte buna benzer örnekler daha da çoðaltýlabilir. Bizlerin kardeþ yani ümmet olabilmemiz için bu tür çalýþmalar ve bayramlar gibi günler güzel vesilelerdir diye düþünüyoruz. Þahsen biz; bir kurbanýmýzý bulunduðumuz yerde kesiyoruz ve bu kesilen kurbanýn etinin belli bir kýsmýný da Alman komþularýmýza ikram olarak daðýtýyoruz. Bir kurbanýmýzý da sivil bir yardým teþkilatýna verip dünyanýn hiç bilmediðimiz bir yerinde tanýmadýðýmýz birilerine ulaþmasýný saðlýyoruz. Almanya`da son dönemlerde Ýslam ve müslümanlar ile alakalý çok deðiþik geliþmeler yaþanmakta. Özellikle Ýslam Din Dersleri ve baþörtüsü noktasýnda çeþitli eyaletlerde çeþitli uygulamalarla karþýlaþýyoruz. Son olarak Rheinland-Pfalz Eyalet Meclisi baþörtüsü yasaðýna karþý çýkan bir tavýr ortaya koydu. Yine Köln`de DÝTÝB`in yaptýracaðý gerçekten mükemmel camii ve külliyesinin temeli Türk ve Alman resmi yetkililerini katýlýmý ile beraberce atýldý. Bu törenin haberini gazetemizin sayfalarýnda bulabilirsiniz. Ve yine Merve El Serbini`nin ka- Yayýn Kurulu Cengiz Þahbaz, Aylýk Ücretsiz Gazete Dr. Yusuf Iþýk, Sinan Aktürk, 15 Kasým/15 Aralýk 15 November/15 Dezember 2009 Zi`l Hicce 1430 Bilal Demiroðlu, Aydýn Ersoy, Fikret Ekin, Murat Ýleri, M. Salih Aydýn Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Mahmut Aþkar, Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. tili ömürboyu hapse mahkum oldu. Özellikle Ýslam dünyasýnda infiale sebeb olan bu menfur olay hem Almanya`daki ve hem tüm dünyadaki müslümanlar ve saðduyu sahibi insanlar tarafýndan dikkatle takip ediliyordu. Akli dengesi yerinde olmadýðý gibi bir safsatayla kamuoyu yumuþatýlmaya çalýþýlýrken görüldüki bu menfur olayýn faili cinayeti soðuk kanlý bir þekilde iþlemiþ. Mahkemede bu safsatalarý dikkate almadý ve adil olan bir karar ile katili ömür boyu hapse mahkum etti. Katilin avukatlarý bu karara itiraz edebilecekler ama bizler bu olayýn takipçisi olacaðýz ve sizleri geliþmelerden haberdar edeceðiz. Yine Hessen Eyaletinde Ýslam Din Dersleri ile alakalý çalýþmalar devam ediyor. Eyalet Adalet ve Uyum Bakaný Jörg-Uwe Hahn bu noktada çeþitli Sivil Ýslami Teþkilatlarýn talepleri olduðunu söylüyor. Ve kendi bakýþ açýsýna göre de belirli kriterler ortaya koyuyor. Bu kriterleri yerine getirenlerin muhatap alýnacaklarýný söylüyor. Buradan bizim tavsiyemiz sayýn Bakanýn bu mesele ile alakalý büyük küçük demeden tüm sivil Ýslami kuruluþlarýn muhatap alýnarak ortak bir konsessus içerisinde bu meselenin halledilmesidir. Bu vesile ile Kurban Bayramýnýzi en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz. Bayramýn insanlýðýn huzur ve barýþýna vesile olmasýný diliyoruz. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Merkez Königsbergerstr. 16 . 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Basýldýðý Yer: Sunprint GmbH Offenbach 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 4 H essen eyaletinde okullarda Ýslam din dersinin verilmesi için çalýþmalarýn devam ettiðini Adalet, Uyum ve Avrupa’dan sorumlu Bakaný Jörg-Uwe Hahn Bakan Hahn, “Þartlarý yerine getiren bu konuda muhatap olacak. DÝTÝB’in bu konuda çalýþmalar yaptýðýný ve yapýsal bazý deðiþikliklere gittiðini duyuyorum. Sürecin sonunda bakacaðýz.” dedi. Eyaletteki uyum çalýþmalarý hakkýnda bilgi veren Bakan Hahn, özellikle Müslüman öðrencilerin de Hýristiyan ve Yahudi vatandaþlarda olduðu gibi inançlarýný öðrenme haklarýnýn ve buna karþýlýk da ayný sorumluluklarýnýn olduðunu söyledi. Bunun ayný zamanda Anayasal bir hak olduðunu hatýrlatan Hahn, eyalette bu konuda muhatap bulma çalýþmalarýnýn devam ettiðini söyledi. Devlet olarak kendilerinin Ýslam din dersinin içeriðini belirleme yetkilerinin olmadýðýný belirten FDPli Bakan, bunun için muhatap ola- E yalet Milletvekili Susann Biedefeld’in soru önergesine Bavyera Sorumlu Devlet Bakanlýðý’ndan verilen cevapta, hali hazýrda 80 kadar Grund ve Hauptschule’de en az 44 öðretmenin Ýslam din dersi verdiði, ayrýca 5 Realschule ve bir Gymnasium’da da Ýslam din dersi öðretmeni görevlendirildiði belirtildi. Bakanlýktan verilen cevapta “Ýslam din dersi” pilot projesinin “Almanca Ýslam bilgisi dersi”nde beþ yýllýk öðretmenlik tecrübesi olan ve iyi Almanca bilen ve çoðunluðu Türk ancak Fas, Tunus gibi diðer Müslüman ülkelerden de olan öðretmenler tarafýndan yürütüldüðü ifade edildi. 13:27 Uhr Seite 4 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Ýslam Din Dersi’nde þartlarý yerine getiren muhatap olur cak bir organizasyonun varlýðýnýn önemine deðindi. Ýslam’ýn farklý uygulamalarýnýn olmasýnýn birlik saðlamada zorluk oluþturduðunu söyleyen Bakan, Alevi toplumunun bu konuda birlik saðladýðýný Hessen’de birçok okulda inançlarýný öðretme haklarýný elde ettiklerini ifade etti. Bakan, eyalette Diyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði (DÝTÝB), Ýslam Kültür Merkezi muhatap olmak istediklerini söyledi. DÝTÝB’in hukuksal olarak çalýþmalara baþladýðýný duyduðunu söyleyen Uyum Bakaný, “Biz þartlarý yerine getirmek isteyen organizasyona yar- dým ederiz.” açýklamasýnda bulundu. Kilise çevrelerinin Ýslam din dersini teorik olarak verilmesini istediklerini ama Ýslam’ýn inanç olarak öðretilmesinden yana olduðunu vurguladý. Tartýþmalarýn devam ettiðini söyledi. Hessen’i uyumda model hale getireceklerini söyleyen FDP’li Bakan, vakýflarýn, yerel yönetimlerin, kurum ve kuruluþlarý ayný proje etrafýnda bir araya getireceklerini belirtti. Eyalette deðiþik bölgelerde pilot projeler uygulanacaðýný söyleyen Bakan, bölgeler arasý iþbirliðini de artýracaklarýnýn altýný çizdi. Uyum konusunda deðiþik analizler yapýldýðýný dile getiren Bakan, “Çocuklarýn dil eðitiminden ailenin Almanca öðrenmesine kadar ve bunlarýn baþarýlarýnýn ölçülmesi gibi konularda çalýþmalarýmýz devam ediyor. Hessen Uyum Ödülü de vereceðiz.” dedi Eyalette yerel seçim hakkýna da deðinen FDP’li, “Bu konuda yakýn zamanda bir deðiþiklik olmasý mümkün deðil. Bunun için Anayasa’da üçte ikilik bir çoðunlukla deðiþiklik yapýlmasý gerekiyor. Açýkçasý CDU/CSU istemedikten sonra bunun gerçekleþmesi çok zor. Göçmenlere yerel seçimde hak verilmesi onlarýn kendilerine önem verildiði Bavyera Eyaleti’nde 80 okulda Ýslam din dersi Açýklamada ayrýca bu kiþilerin Erlangen-Nürnberg Üniversitesi ile birlikte yürütülen ve Temmuz 2009’dan beri “Erlangen” ders planýnýn din pedagojisi konularýný öðretmesi öngörülen bir ileri eðitime tabii tutulduklarý belirtildi. Ýslam din dersi pilot proje olarak bütün Bav- yera’da deneniyor 2007/2008 ders yýlýnda Erlangen-Nürnberg çevresinde üç okulda Ýslam din dersi projesi gerçekleþtirilirken, Erlangen’de bir Grundschule’de 2003/04 ders yýlýndan beri, bir Hauptschule’de 2006/07’den beri, Nürnberg’deki bir Realschule’de ise 2007/08’den be- ri Ýslam din dersi projesi uygulanýyor. 17.03.2009 tarihli kabine kararý uyarýnca Kültür Bakanlýðý’nýn Ýslam din dersini Erlangen modeline göre yaymayý düþündüðü ve pilot proje çerçevesinde beþ yýl deneyeceði belirtiliyor. Kültür Bakaný Ludwig Spaenle Mart ayýnda göçmen ço- haber hissi vermesi açýsýndan önemli olabilir ama bundan önce çocuklarýn eðitimi, mesleðe kavuþmalarý gibi daha önemli konular var.” dedi. Hessendeki sivil Ýslami Teþkilatlarýn yöneticilerine yöneltilen bu deðerlendirmelere; IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ þu açýklamada bulundu: “Sayýn Bakan`ýn bu hassasiyetini takdirle karþýlýyoruz. Bu noktadaki çalýþmalara Milli Görüþ olarak her türlü katkýda bulunmaya hazýrýz. Ayrýca insanýmýzý ilgilendiren meselelere sadece belli kuruluþlarýn katkýda bulunmasýnýn eksik olacaðýný; her kesimden sivil teþkilatlarýn bu tür çalýþmalara katký saðlamasýnýn önemine inanýyoruz. Özellikle din dersleri noktasýnda tüm Ýslami sivil teþkilatlarýn küçük büyük demeden muhatab alýnarak katkýda bulunmalarý saðlanmalýdýr. Bu tür meselelerde ortak bir konsensus saðlanmasý herkes için önemlidir diye düþünüyorum” dedi. cuklarýn entegrasyona iliþkin temel yaklaþýmlarýný açýkladýðý konuþmasýnda “Müslüman çocuklarýn ülkemizi ruhi ve zihni olarak vatan kabullenmeleri ve bunun sürekliliðini saðlamalarýnda yanlarýnda olmalýyýz” demiþ ve bunun için ders planýnda dini içeriðin yaný sýra Alman anayasal düzeninin deðerlerini de olmasýnýn yararlý olacaðýný söylemiþti. Spaenles’in Ýslam dersi “Hristiyan öncü kültür arka planý ile verilmeli” yönündeki ifadeleri ise sert bir dille eleþtirilmiþ, Ýslam din dersi için ilke olarak “Hristiyan öncü kültür”ün alýnmasýnýn birçok aile için kabul edilemez olduðu vurgulanmýþtý. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 dosya Seite 5 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Dr. Yusuf IÞIK K ur`an-ý Kerim, diðer bütün kavramlar gibi “takva”nýn da sözlük anlamýný temel olarak zenginleþtirdi, ona yepyeni bir anlam kazandýrdý. Kur`an`ýn anlattýðý takva olayý, basit bir savunma, sýradan bir korku, kolay bir nefis korumasý deðil, iman ve amelle desteklenen bir aksiyon þeklindedir. Kur`an “takva” ve “ittika” kelimelerini, sözlük anlamýna yakýn manalarda da kullanmaktadýr. Bir kaç ayette bunun örneklerini görebiliriz. “...Kim nefsinin bencil tutkularýndan `ittika ederse-korunursa`; iþte onlar kurtuluþa erenlerdir.” (Teðabün: 16) “...inkarcýlar için hazýrlanmýþ Cehennem ateþinden ittika edin (korunun)” (Al-i Ýmran: 131) En geniþ ve en kapsamlý koruma, Allah`ýn korumasýdýr. Allah`ýn “rahmet” sýfatý bütün yaratýlmýþlarý korur. Ancak insan, kendi isteðiyle kendine zarar veren þeylerden Allah`ýn korumasýný ister, ya da iþlediði fiillerin kötü karþýlýðý hakkýnda Allah`tan korkar. Burada koruma isteði daha çok, yapýlan amellerin sonuçlarýndan dolayý duyulan bir korkudur. Takva, insanýn kendisini Allah`ýn korumasý altýna koyarak ahirette zarar ve acý verecek þeylerden sakýnmasý, ya da günahlardan uzak durmasý ve iyiliklere sarýlmasýdýr. Takva`nýn bir çok tanýmý vardýr. Ve bu tanýmlarda bir çeliþki, sözkonusu deðildir. Sözgelimi `takva`yi Allah`ýn emrettiklerini tutmak, yasaklarýndan kaçýnmak diye tarif edenler olduðu gibi; yapýlmasý günah olaný yapmaktan, terkedilmesi günah olaný terk etmemekten çekinmektir. Allah`ýn cezalandýrmasýndan korkarak, O`nun verdiði bir nur ile O`na itaat etmektir. Allah`ýn dýþýndakileri Allah`a tercih etmemektir, þeklinde tanýmlayanlar olmuþtur. 13:27 Uhr Bütün bu ve benzeri tanýmlardan anlaþýldýðý üzere takvanýn özünde yatan incelik bir iman ve sorumluluk duygusudur. Þüphesiz ibadet, takvanýn kendisi deðil, fakat takvaya götüren davranýþtýr. Ýbadetler, ilahi emir ve yasaklarý yerine getirmek, takva ise, zarar verecek davranýþlardan sakýnmaktýr. Ayrýca takva; Allah`a kullukla beraber anýldýðý gibi, Allah`a itaat etmekle veya Peygambere itaat etmekle de beraber anýlmaktadýr. Allah`tan ittika etmenin bir gereði, gönderilen elçiyi dinlemek ve O`na itaat etmektir. Bu konuyu þu ayetle baðlayýp “Teavün” ibadetini izah etmeye çalýþalým. -“Allah`tan ittika edin ve aranýzdaki anlaþmazlýklarý düzeltin. Allah`a ve Rasülüne itaat edin” (Enfal: 1) Teavün; karþýlýklý yardýmlaþmak, insanlarýn birbirine yardýmda, iyilikte bulunmasý demektir. Ýnsanlar dünya hayatýnda birbirlerine muhtaçtýr. Bu, toplu yaþamanýn gereðidir. Diðer yandan yaratýlýþtaki farklýlýk, servet daðýlýmýndan ortaya çýkan zengin- hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 TAQWA ve TEAVÜN lik-yoksulluk gerçeði, güçlünün zayýfý ezme temayülü insanlararasý yardýmlaþmayý gerekli kýlan unsurlardýr. Ýslam Dini, insanlar arasýnda yardýmlaþmaya ve sosyal adalete büyük önem vermiþtir. Zekat, fýtýr sadakasý, fidye, kurban ve yemin kefaretlerinde yoksulu doyurma gibi esaslar zenginle yoksul arasýndaki yardýmlaþmaya süreklilik kazandýran sosyal güvenlik ilkeleridir. Kur`an-ý Kerim ve Hz. Muhammed (s.a.v)in sünnetinde yardýmlaþmayý emir ve teþvik eden pekçok emir ve tavsiye vardýr. -“Ýyilik ve takva hususunda birbirinizle yardýmlaþýn. Günah ve tecavüz (ve düþmanlýk) üzerinde yardýmlaþmayýn” (Maide: 2) Buradaki yardýmlaþmanýn, birbirlerine destek olmanýn ölçüsü ve metodu bildirilmektedir. Ýyilik, güzel, hayýr amaçlarla yardým sahibine büyük ecir kazandýrýr. Fakat günah, haram, kötülük, zulüm, küfür ve düþmanlýk konularýnda baþkalarýna yardýmcý ve destek olmak, bu kötülüðü yapanlarýn güçlenmesine ve þerrin/kötülüðün yayýlýp güçlenmesine yardýmcý olacaðý için, yardýmcý olaný da þerre ortak yapar. Herkes kötülüðün meydana gelmesindeki pay ve katkýsýna göre sorumlu olur. Özellikle bu yardým ve destek sonucu bir kötülük çýðýrý açýlýrsa, bu kötülük devam ettiði nesiller süre- 5 since çýðýrý açanlar kendine düþen vebal payýný yüklenirler. Bunun aksine iyilik, güzellik ve hayýr çýðýrý açýlmasýna katkýda bulunanlar da, insanlar bu iyiliði ve hayrý iþlediði sürece, sanki kendisi de iþlemiþ gibi ecir/sevap almaya devam eder. Þimdi Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)in mesajýna kulak verelim: -“Dünyada insanlarýn bir sýkýntýsýný karþýlayanlarýn, Allah da ahirette bir sýkýntýsýný giderir.” Yardýmlaþmanýn bir çok çeþidi vardýr. Bir yoksula bir sadaka vermek, kurban etinden istifade ettirmek... yardým olduðu gibi, fikir danýþana doðru, bilgi vermek de bir yardýmlaþmadýr. Zulüm ve haksýzlýða uðrayaný zalimin zulmünden korumak yardýmlaþma olduðu gibi; zalimin zulmüne engel olmak da yardýmdýr. Sonuç olarak þunlarý söyleyebiliriz. Takva sahibi mü`minler insan iliþkilerinde muaveneti/yardýmlaþmayý ihmal etmeden inanarak ibadetlerine devam ederlerse dünya ve ahiret saadetini elde etme yolunda mesafe kazanmýþ demektir. Bayram arefesinde bulunduðumuz þu günlerde bir ümmet projesi olarak devam etmekte olan Kurban kampanyalarý, “takva” ve “Teavün” prensip ve ilkelerine ne kadar da güzel uymaktadýr. Allah Hac Suresi 37. ayette; “Onlarýn ne etleri ne de kanlarý Allah`a ulaþýr, fakat O`na sadece sizin takvanýz ulaþýr” buyurmaktadýr. Kurban, sosyal yardýmlaþmanýn bir göstergesidir. Irk, dil, renk ve coðrafya ayýrýmý gözetilmeksizin ümmet bilinci ve þuuruyla bu ibadetin yapýlmasý son derece önemlidir ve hertürlü takdirin üstündedir. Zaten takva sahibi ve teavün ehli müslümanlardan da bu beklenir. Ýdrakiyle müþerref olacaðýmýz Kurban Bayramýmýzýn hayýrlara vesile olmasý temennisiyle... 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 6 13:27 Uhr Seite 6 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 haber IGMG Hessen Bölgesi Hac Yemekleri þölen havasýnda icra edildi I GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerden hacca gidecek olan adaylarýn beraberce düzenledikleri hac yemekleri þölen havasýnda icra edildi. Özellikle Hanau, Wetzlar, Giessen. Lollar cemiyetlerinin organize ettikleri hac yemekleri yoðun bir katýlýmcý iþtirakine sahne oldu. Cemiyet binalarýnýn yetersiz kalmasý münasebetiyle bazý cemiyetler daha büyük salonlar tutarak bu programlarý gerçekleþtirdiler. Hanau ve Wetzlarda gerçekleþtirilen hac N ürnberg Merkez Camiinde Hacý adaylarýna verilen seminere Hacý adaylarýnýn yanýnda davetliler de katýldý. Proðrama ilgi büyüktü. Pazar Günü öðle namazýna müteakip, Cemiyet Ýmam Hatibi; Hüseyin Seyis Hoca Efendi ve Ýsmail Satýr Hoca Efendilerin okuduðu Kur’an-ý Kerim ilahi ve y e m e k l e r i ne IGMG Ýrþad Baþkan Yardýmcýsý Mustafa Mullaoðlu ve IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ de katýldýlar. Mullaoðlu ve Ateþ katýldýklarý programlarda birer konuþma da yaptýlar. Programlarda Hacc ile alakalý açýklamalarýn yanýnda; hacý adaylarý katýlýmcýlardan helallik istediler. Programlarda hem güzel anlar yaþandý ve hem de katýlýmcýlar bir þenlik havasýnda icra edilen programlardan bilgilenerek ayrýldýlar. Son olarak da her programda katýlýmcýlara ikramlarda bulunuldu. Kuzey Bavyera`da Hacý Adaylarý Eðitim Semineri ve Hac Yemeði kasidelerle proðrama baþlandý. IGMG Kuzey Bavyera Bölge Kafile Baþkaný Þadi Altuntaþ’ýn, Hacý adaylarýný yoklama yapýp tanýttýktan sonra, Grup Baþkaný Ebubekir Durupunar Hoca Efendi projöktürle perdeye yansýtarak hacý adaylarýna, yolculuk ve Hacc`ýn Menasýklarý hakkýnda bilgilendirme semineri verdi. Hoca Efendilerin okuduðu ilahiler ve kasideler hacý adaylarýný ve davetlileri oldukça duygulandýrdý. IGMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu yaptýðý konuþmada, hacý adaylarýný ve davetlileri, adeta o mukaddes beldelere götürüp-getirdi. Hacý adaylarýna hitaben yapýlan konuþmada: “bu kutsal hac yolculuðunda, seven veya sevmeyen herkesin ‘Hac Milli Görüþ ile bir baþkadýr’ övgüsünü ve sevgisini kazanan teþkilatýmýzý tercih ettiðiniz için ayrýca sizleri tebrik ediyorum. Haccýnýz mebrur, Sa’yiniz meþkur, dualarýnýz ve amelleriniz makbul olsun” dedi. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 dosya Baþkasýna yapýlan gayriinsanî muamele, bendeki insanlýðý tahrip eder.” (Ýmmanuel Kant) Ýtiraf ediyorum: Berlin Duvarý’nýn yýkýlmasýnýn hemen akabinde çökmeye baþlayan “Demir Perde”yle birlikte ideolojiler çaðýnýn da kapandýðýna inanmýþtým. Dini ideolojileþtirme veya din merkezli ideolojiler yaratma gayretlerinin dýþýnda, en azýndan öngörülebilir bir zaman dilimi içinde alýþýlagelen, Batý menþeli ideolojilerin doðabileceðine ihtimal vermiyordum. Yanýlmýþým! Hungtinton’un meþhur “Medeniyetler Çatýþmasý” tezi ve benzerleriyle körüklenen (Müslüman) Doðu(Hýristiyan) Batý gerginliði, muhtemeldir ki, Soðuk Savaþ dönemindeki bu çatýþmacý sürecin devamýna yeni bir boyut ve istikamet kazandýrmak içindi. Tarihin derinliklerinden günümüze taþýnan Müslüman/Türk aleyhtarlýðýný güçlendirici argümanlar, önce fizikî þartlarlar oluþturularak tazelendi: Güce ve þiddete dayalý olaylarýn müslüman ülkelerde sahnelenmesi; Batýlý aydýnlarýn yeni ideoloji üretme, teori geliþtirme kabiliyetlerine takviyede bulunarak, malzeme vererek yardýmcý oldu. Türkler baþta olmak üzere, Batý Avrupa’daki müslüman göçmenler üzerinden geliþtirilen tezler, akl-ý selimin dudaklarýný uçuklatacak cinsten... Ama ne yazýk ki müslüman karþýtlýðý, Batý’da artýk geniþ halk yýðýnlarýnda bir fenomen olarak kabul görürken; aydýnlar da bu geliþmelere paralel olarak, aleyhtarlýðýn kriterlerini belirlediler. Bir düþüncenin ideolojik mahiyet kazanabilmesi için kriterlerinin belirginleþmesi ve çerçevesinin çizilmesi gerekir. Çerçevesi belirlenen fikriyatýn haklý, doðru ve iyi olduðu, (kendine göre) haksýz, yanlýþ ve kötü olan öteki ile kýyaslanýrken sýnýrlar da çizilerek, araya mesafeler konur. Halk yýðýnlarýna deðiþik yollar ve metotlarla benimsetilir, kabul ettirilir. Artýk kollektif þuur; “biz ve ötekiler” demeye baþlar. Kitle iletiþim 13:27 Uhr Seite 7 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mahmut AÞKAR “ 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Husumet Ýdeolojisi [email protected] araçlarýna sahip olan güç odaklarý veya onlarý yönlendirmesini ve kullanmasýný iyi bilenler, karþý tarafý yerine göre küçük düþürmek, yerine göre düþman göstermek için ellerine geçirdikleri bilgi ve belgeleri, kaydettikleri görüntüleri iþlerine geldiði þekilde çarpýtýrlar. Anti-Müslüman Ýdeoloji Bilhassa yeni yüzýlýn baþlangýcýndan itibaren Batý dünyasýnda Ýslâm âlemine karþý konuþulan, yazýlan ve çizilenleri olabildiðince takip eden ve müslümanlarla ilgili çarpýtýlmýþ günlük haber ve yorum bombardýmanýna tutulan yerli toplumla bizatihi onyýllardan beri içiçe yaþayan birisi olarak, iþin bu boyuta geleceðini kestirememiþtim. Ta ki, Daniel Bax’ýn; “Hatun und Marwa (1)” baþlýklý yorumundaki þu tesbiti okuyana kadar: “Müslüman düþmanlýðý Ýslâmizm gibi- bir ideolojidir”. Allah’tan Batý dünyasýnda çok az da olsa, Daniel Bax’lar gibi hadiseleri tarafsýz ve vicdanî bir muhasebeyle yorumlayan entelektüeller var. Yoksa ne her Allah’ýn günü kendi ‘açýlým’ý veya darbe söylentileriyle meþgül olmaktan, baþýný Batý’da olup bitenlere çevirecek mecali olmayan aydýnýmýzdan ve ne de buralarda olup da buradan biha- Geliyor! ber olan temsilcilerimizden medet umulur. Makalenin baþlýðýndan da anlaþýlacaðý gibi, Almanya’da kendi aile fertleri tarafýndan “Töre Cinayeti”ne kurban gittiði bilinen Hatun Sürücü ile bir Alman tarafýndan mahkeme salonunda býçaklanarak öldürülen Merve El Þerbini cinayeti arasýndaki Alman medyasý ve kamuoyunun çifte standardý sorgulanmaktadýr. Yorumun devamýnda, Batý’nýn üçüncü bin yýla daha yenilerde girdiðimiz bu yýllarda kendisine müslümandan nasýl yeni bir düþman yarattýðýnýn ipuçlarýný görmek mümkün: “Evet, Dresden’de iþlenen cinayette asýl sebebin, müslümana duyulan kin olmasýndan dolayý, bu türden (cinayet) bir ilkdir. Kendisini “Ýslâm eleþtirisi” gibi sözde akýlcý bir kýlýfa sokmaya çalýþan popüler müslüman düþmanlýðý, 1980’li yýllarda “Türkler Defolun!” parolasýyla baþlayan, daha sonra Mölln ve Solingen suikastlarýyla kendini ifade eden yabancý düþmanlýðýnýn en yeni þeklidir. Dresden’li zanlýnýn aslen Rusya’dan gelmiþ olmasýna bir mazaret davetiyesi çýkarmaktan ziyade, dini sebeplere dayalý bu ýrkçýlýðýn uluslararasý boyutlarýna vurgu yapýlmalýdýr. Çünkü; müslüman düþmanlýðý –Ýslâmizm gibi- bir ideolojidir ve Rusya, Hindistan, Ortadoðu, Balkanlar gibi ülkelerde nice canlar aldý.” Evet! Bu tesbite hiç tereddüt etmeden katýlýyorum... Batý, müslüman karþýtlýðýný hatta kindarlýðýný nihayetinde bir ideolojik formata oturttu! Sosyalizm, faþizm veya kapitalizm gibi “Müslüman Aleyhtarlýðý” da kendine has kriterleri olan bir ideolojidir artýk. Bu ideoloji, diðerleri gibi iktisadî ve sosyal reformlar, kriterler getirme veya yeni bir siyasî sistem iddiasýnda deðil... Bu ideolojinin tek hedefi; müslümanlarýn kötü, Ýslâm’ýn da ne kadar yanlýþ olduðunu göstermek suretiyle, kendisinden olanýn doðru ve iyi olduðunu kabul ettirmek ve þu “Vahþi-Müslüman-Doðu”ya karþý “Medeni-Hýristiyan-Batý”nýn dirlik ve birliðini saðlamak, saflarýný sýklaþtýrmalarýný temin etmektir. Bütün bu gayeler uðruna mücadelesini en üst seviyedekiler aracýlýðýyla yürütürken, Daniel Bax’ýn dediði gibi, bu popüler ideoloji, “Ýslâm Eleþtiricisi” kisvesine bürünmeyi ve güya aklî (rasyonel) metotlarý kullandýðýný vurgulamayý da ihmal etmeyecektir. Toplumun Ortak Temayülleri Avrupa, ne iktisadî ne de siyasî olarak 1970’li ve 7 80’li yýllarýn Avrupa’sý deðil artýk... Avrupa Birliði’nin geniþlemesinin aksine, ekonomik hayat daralmýþ, dün iþgücü ithal eden ülkelerde bugün iþsizlik alabildiðince artmýþ ve özellikle Müslüman/Türk göçmenlerin, geldikleri ülkelerine mümkünse hemen geri dönmeleri istenmektedir. Yarým yüzyýlý geride býrakmýþ, üçüncü ve hatta dördüncü nesillerin yetiþmekte olduðu bir zamanda göçmen Türk, dönmeði çok arzu etmesine raðmen, artýk buralý yani Avrupalýdýr! Türk göçmenlerin nüfusça yoðun olduklarý Avrupa ülkelerinde Anti-Müslüman akýmýn ideolojik bir özellik kazanmaya baþlamasýnýn iki ana sebebi var: Türklerin kalýcý olmalarý ve ekonominin daralmasýyla iþsizliðin artmasý... Buna ilaveten daha önce belirttiðimiz gibi, dünyayý yeniden þekillendirmeðe yeltenenlerin sahneledikleri “Medeniyetler Çatýþmasý” baðlamýndaki dünya çaplý Anti-Ýslâm ve Anti-Müslüman oluþum da, bu sürece lojistik destek saðlamýþtýr. “Feindbild Moslem” adlý kitabýn yazarý Kay Sokolowsky, “Ýslâm Düþmanlýðý, ýrkçýlýðýn bir baþka þeklidir” demesinin ardýndan; müslüman aleyhtarý kýþkýrtýcýlýðý da, “çok tehlikeli bir ideoloji” olarak tanýmlamasý, gün geçtikçe kýta Avrupa’sýnda müslüman göçmenlere karþý geliþen tehlikeye dikkat çekmek açýsýndan önemlidir. Toplumun ortak temayülleri bugünden sabaha oluþmuyor. Ýlk baþlarda alaycý, aþaðýlayýcý fýkralar ve birahnelerde masabaþý sohbetleriyle baþlayan Türk aleyhtarlýðý zamanla ‘düþmanlaþtýrýlan müslüman’ fenomenine dönüþtü. Meselâ, Almanya’da yazýlý ve görüntülü medyadaki sað ve sol eksenli ideolojik tartýþmalarýn yerini bu sefer Ýslâm’ý hedefleyen, müslümaný da saðýndan ve solundan çekiþtiren tartýþmalar aldý. Onun sadece dini deðil; döneri, bakkalý, seyrettði tv kanalý, tuttuðu takýmý, sakalý, baþörtüsü, minaresiz 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 8 camisi kadar minareli camisi, aile yapýsý, namus telakkisi, evliliði kadar sokaktaki yürüyüþü de tartýþma konusu oldu. Dünyanýn baþka köþelerinden gelen kötü görüntülerle kendi içlerinde onyýllardan beri yaþayan müslümanlar arasýnda öyle bir montajlama yapýldý ki, artýk yerli vatandaþ için bundan sonra yanýbaþýndaki müslüman “kötü”ydü ve her türlü kötülüðün de müsebbibiydi. Siz iyisiniz ama “Ötekiler”... Þu veya bu sebepten dolayý sýkça ve samimi bir ortamda görüþtüðünüz Alman dostlarýnýzýn bile satýr aralarýnda size hangi zaviyeden baktýðýný, biraz üstüne gidince de; “Caným sen öteki Türkler gibi deðilsin” türünden biraz þahsýnýzý okþarken geri kalan, yani Alman dostunuzun ‘Öteki Türkler’ dediðini hangi kategoride deðerlendirdiðini anlýyor ve rahatsýz oluyorsunuz. Sizin adetlerinize, dinî deðerlerinize olan hassasiyetinize gýptayla bakan ve yakýndan tanýyýnca takdir eden Alman, önceden pompalanan Anti-MüslümanTürk propagandanýn tesirinin tezahürü olarak hâlâ; “Siz Türkler bizi müslümanlaþtýrmak istiyorsunuz” diyorsa, bu menfur ideolojinin geniþ halk yýðýnlarý üzerinde tesirinden ürkmek ve derhal karþý tedbirini almak gerekir. B asýn toplantýsýnda programý tanýtan IGMG Rhein-Neckar-Saar Bölge Baþkaný Yaþar Cimþit Avrupa´da yaþayan insanlarýmýzla böylesine büyük ve güzel bir Kurban Bayramlaþma programýna ihtiyaç olduðunu, bu bayramlaþma ve Kültür Þöleni´ne tüm vatandaþlarýmýzý birlik ve beraberce kutlamaya davet etti. Programa IGMG Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü, Belçika´dan Brüxel Milletvekili Mahinur Özdemir hanýmefendi konuþ- 13:27 Uhr Seite 8 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Þahsen beni en çok korkutan ve bir o kadar da ciddiye aldýðým kötü haber; burada yetiþen çocuklarýmýz ve gençlerimizin bire bir yaþadýklarýyla ilgili, günlük hayatýn içinden haberlerdir. Türk ve Müslüman kesime duyulan antipatiyi, nefreti, kini, dýþlamayý, aþaðýlamayý, çocuklar ve gençlerin tavýrlarýndan, yorumsuz aktardýklarý haberlerden, duyduklarý rahatsýzlýk ve dýþlanmýþlýk duygusundan çýkarabilirsiniz. Arkadan gelen eðitimli nesillerin yerli topluma niçin mesafeli durduðu son zamanlarda hep gündemdedir. Bu son derece tehlikeli bir geliþmedir ve asýl sebebi; dýþlanmaktýr. Taraflarýn, toplumun selameti, gelecek nesillerin huzuru ve Almanya’nýn yüce menfaatleri uðruna birlikte çözüm üretebilmeleri için, Türkler nihayet saklandýklarý siperlerinden çýkmalýdýrlar! Sen de mi Hâkim Bey? Caminize minare yaptýrmaya kalkýþýnca; “Bunlar bizi Ýslâmlaþtýracaklar!” vaveylasýyla hevesinizi daha kursaðýnýzdayken boðarlar. Yerli toplumla biraz yakýnlaþma, diyalog emareleri belirince, Almanya’nýn en kalabalýk Alman ve göçmen (Türk) nüfusuna sahip olan Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin Anayasa Mahkemesi Baþkaný Hâkim Michael Bertrams gibi birisi aslî görevini hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 unutarak, hýristiyan yerli halký müslüman azýnlýða karþý adeta kýþkýrtýr. Betrams, bir konferansta Protestan Kilisesi’ne mensup Almanlara; Ýslâm’ýn ilerlemesine karþý açýkca tavýr almalarý tavsiyesinde bulunduðu konuþmasýnýn devamýnda þu telkinlerde bulunuyordu: “Sizden birkýsmýnýz bundan 75 yýl önce Nazilere ve devlete olan sadakatlarýndan dolayý onlarla iþbirliði yapan “Alman Hýristiyanlar”a karþý durduðu gibi, bugün de Protestanlar, Almanya’da Ýslâm’a yakýnlaþmalara (açýlýma) direnmelidirler.(2) ”. Bir taraftan ýrkçý Nazilerin hýþmýna uðrayan Almanya müslüman azýnlýðý, diðer taraftan da, adaleti saðlamakla yükümlü bir üst düzey devlet memuru, ülkesindeki müslümanlarý, Ýkinci Dünya Savaþý’na sebep olan ve milyonlarca insanýn katili Naziler kadar tehlikeli gördüðünü beyan ediyor. Merve El-Þerbini’yi mahkeme salonunda býçak darbeleriyle katleden Alman Alex W.’nin avukatý Veikko Bartel diyor ki; “Zanlýnýn niçin öldürdüðünü sorgulamak için bu ülkenin toplum koþullarý dikkate alýnmalýdýr. Müvekkilim tek baþýna fanatik bir yabancý düþmaný mýdýr? Belki... Fakat bu ayný zamanda Ýslâm’ýn siyasette ve medyadaki görüntüsüdür.(3)”. Fatura yine Ýslâm’a kesildi! Avukat Bartel; Almanya’nýn medyasýna ve siyasî dünyasýna yansýtýlan Ýslâm, zaten yamultulmuþ, çarpýtýlmýþ, deforma edilmiþ, dinden ziyade bir “canavar”a benzetildiðinden, siz de bizim canimize anlayýþ gösterin, demek istiyor. Katilin avukatý kendi müvekkilinin pozisyonuna haklýlýk kazandýrmaya gayret sarfederken, hiç uzaklara gitmesine gerek yok: Hâkim bey Protestanlara hitabýnda, þu müslümanlarý durdurun, dememiþ miydi? Ve böylesi üst düzeyden gelen, en üst perdeden yapýlan kýþkýrtýcýlýk karþýsýnda, býrakýn yer yerinden oynamasýný, þu entelektüellerin cirit attýðý ve ondan da beteri, “Müslüman Üst Kuruluþlar”dan geçilmediði Almanya’da kimsenin kýlý bile kýpýrdamýyor. Bir toplumun bazý örfî veya kültürel yönlerini eleþtirmek baþka, o deðerlerin tamamýný karalamak ise bambaþkadýr! Batý Avrupa Türkleri veya Müslümanlarý o kadar karalandý ki, neredeyse çamur atýlmamýþ yer kalmadý. Yazar Kay Sokolowsky’nin dediði gibi; “Bu korkunç olay, Almanya’da salgýn hastalýk gibi yaygýnlaþan bir nefretin ifadesidir. Fakat bu husumetin kendisi ve giderek yayýlmasý üzerine en iyisi kimse konuþmak istemiyor.(4)”. Ama nihayet biz konuþma- RNS`de Bayramlaþma ve Kültür Þöleni Tanýtýmý malarýyla Almanya´da yaþayan kardeþlerimize hitap edecekler. Avrupa´da yetiþmiþ genç kardeþlerimiz Grup Nasihat, Gençliðe Islamic Rap ile mesajlar iletecekler, ayrýca Bölge Teþkilatlanma Baþkaný Murat Saðdýç kalplerin paslarýný açan þiirleriyle programa renk katacak ve Türkiye´mizden çok sevilen sanatçý Uður Iþýlak, gönüllere taht kurmuþ eserleriyle, sevenleriyle buluþacak. Walldorf`un en büyük salonu olan Astoria Hallede 05 Aralýk 2009 saat 18.00 de yapýlacak (Bayramlaþma ve Kültür Þöleni)ne yoðun bir ilginin olduðunu belirten Bölge Baþkaný Yaþar Cimþit; programýn hazýrlanmasýnda emeði geçen Bölge Diþ Münasebetler Baþkaný Ýsmail Gündüze ve Bölge Yürütme Kurulundaki tüm arkadaþlara, maddi ve ma- dosya lýyýz! Ýçtimai bünyenin kýlcal damarlarýna kadar nüfuz edebilen bu nefret dalgasýnýn önüne geçilmelidir. Batý Avrupa Türkleri, “aðzý var ama dili yok” bir topluluk olmaktan kurtulmalý ve kendisini yine kendisi ifade etmeli, anlatmalý ve tanýtmalýdýr. Hakkýnýzda yalan yanlýþ konuþan sýradan vatandaþa engel olamazsýnýz... Gazetedeki her yanlýþ ve uydurma habere tekzip gönderemezsiniz... Sizi olduðunuzdan farklý gösteren, tarif eden yorumlar, resimler, sayýsýz makaleler, cilt cilt kitaplar karþýsýnda yapýlabilecek fazla birþeyiniz yoktur... Fakat kendinizi ifade edebilir, sizi siz tanýtabilirsiniz... Bunun için de savunma hatlarýndan artýk çýkmanýz þarttýr! Sizin “bilir kiþi”niz, “uzman”nýnýz yine ya siz, ya da sizden olmalýdýr! Eðer þimdiden köklü ve uzun vadeli tedbirler alýnmazsa, ileride Anti-Müslüman ideolog ve demogoglarýnýn kýþkýrtmalarý kýta Avrupa’sýndaki Türk/Müslüman varlýðýný, etno-kültürel çatýþmalara varacak derecede tehdit edecektir. 1: Daniel Bax/taz, 26.10.2009 2: Hermann Horstkotte Die Zeit, 8.10.2009 3: Gisela Friedrichsen Spiegelonline, 26.10.09 4: “Feindbild Moslem (Düþman Müslüman)” kitabýnýn yazarý Kay Sokolowsky ile Eren Güvercin’in yaptýðý söyleþi (internet: grenzgängerbeatz), 2.11.09 nevi desteklerini esirgemeyen tüm sponsorlarýmýza, katýlacak olan sanatçýlarýmýza, basýn toplantýsýna katýlan bütün basýn mensuplarýna teþekkür etti. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 13:27 Uhr dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Tacettin ÞÝMÞEK K ur’an’a bakýldýðýnda þunu çok rahatlýkla görebiliriz; Hz. Ýbrahim öncesi peygamberlerin hayatlarý Hz. Nuh hariç detaylý olarak anlatýlmaz, sadece isimleri anýlýr. Adem kýssasý insanlýðýn yaratýlýþ kýssasýdýr. Bizlere insanoðlunun hangi özelliklerde, yeteneklerde yaratýldýðýnýn ipuçlarýný verir. Adem kýssasýnda da bir çok “kök-deðer” gündeme getirilir: Adem ve eþi iþledikleri hata karþýsýnda tevbe edip Allah’a sýðýnmýþlardýr. Azgýnlýk göstermemiþ, Allah’ýn yol göstericiliðine kulak vermiþ ve baðýþlananlardan olmuþlardýr. Ýþte insanýn kendini müstaðni (kendini yeterli görmek, tanrýlaþmaya yeltenmek; [96:6-7]) görmeyerek azgýnlaþmaktan uzak kalmaya çalýþmasý bir “kök-deðer”dir. Kök-deðerler’in tarihî sýralama gözönünde bulundurulduðunda, etraflýca verildiði kýssa Hz. Nuh’un kýssasýdýr. Hz. Ýbrahim ise bir nevi merkeze oturtularak, Hz. Musa, Hz. Ýsa ve Hz. Muhammed öncesi “kök-deðerler”in temsilcisi, yaþayaný ve yaþataný olarak sunulur. Dahasý onun üzerinden Yahudi ve Hýristiyanlara bir çaðrý yapýlýr: Aranýzdaki üstünlük, kurtulmuþluk kavgalarýný býrakýn, Ýbrahim’in hanif (doðruya yönelmiþ) yoluna, “kök-deðerler”in içselleþtirildiði, yaþandýðý yola dönün! Kur’an’ýn deyiþiyle Ýbrahim ne Yahudi ne de Hýristiyan idi, o Allah’a yönelen, O’na içten baðlý olan (muhlis), ahiret yurdunu düþünen, basiret sahibi, Rabb’inin nimetlerine þükreden hanif bir Muslim; Allah ile olan irtibatýný köklü ve sürekli kýlan, alemlerin Rabb’ine teslim olmuþ birisiydi. Kýsacasý o güzel bir örnek (usvetun hasene) ve bir önder idi. Peki nedir, Hz. Ýbrahim’in insanlýðýn gündemine taþýdýðý, dirilttiði bu kök-deðerler? Bu kök-de- Seite 9 hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Ýslam, Ýman “Kök-Deðerler”in dirilticisi: Hz. Ýbrahim ðerler; tevhid, namaz, infak (paylaþmak; sadaka, zekat vs.) ve hac’dýr. Aslýnda bütün diðer “deðerler” tevhid esasýndan mütevelliddirler. Kýsacasý hayat “Ýman ve Salih Amel” (ýslah eden eylemler) gibi iki kök-deðer üzerine kurulmalýdýr. Allah’ýn insanlara unuttuklarýný, fýtratlarýný bozup ve sonucunda azgýnlaþarak ilk etapta kendilerine, akabinde çevrelerine zulmetmeye baþladýklarýný hatýrlatmak (zikr) için gelen bütün Resullerin, Nebilerin insanlarý çaðýrdýklarý bu iki “kök-deðer” olmuþtur. Ýnsan ile Allah arasýna sokulan putlarý kýrmaya çalýþandýr Ýbrahim Hz. Ýbrahim sonuçta bir put kýrýcýdýr. Ancak bu put kýrýcýlýðý taþtan vs. yapýlmýþ bir kaç putu kýrmak olarak anlarsak Hz. Ýbrahim’e büyük haksýzlýk yapmýþ oluruz. Allah’ýn yarattýðý eserlere bakarak, O’nun varlýðýný vicdanlarýmýzda hissedebileceðimizin örnekliðini vermiþtir o. Ýbrahimî okuyuþ olarak adlandýrabileceðimiz tarzda bütün dikkatleri nesnelerden, o nesnelerin yaratýcýsýna, Allah’a çekmiþtir. Hz. Ýbrahim vermiþ olduðu ay, yýldýz ve güneþ örnekleri üzerinden, bu mu/bunlar mý benim Rabbim? þeklinde, soru tarzýyla insanlarý düþünmeye sevketmiþ ve böylece bütün dikkatleri bu nesnelerin yaratýcýsý olan Allah’a yöneltmiþtir. Þükreden (Þakir) ile müþrik arasýndaki fark iþte burada ortaya çýkmaktadýr. Þükreden kiþi bizatihi nesnelere yönelmeyip, nesnelerin yaratýcýsýný gören kiþidir. Müþrik ise nesnelerin yaratýcýsýný göremeyip nesnelere yönelen, onlarý tanrýlaþtýran kiþidir. Bunlarýn tahtadan, taþtan, betondan vs. olmasý hiç önemli deðildir. Halbuki nesneler birer iþarettir, insaný Allah’a götüren, yönelten göstergeler. Týpký Allah’ýn sözlü ayetleri (iþaret, gösterge) gibi. Putlar sadece insanlarýn birer isimlendirmelerinden ibarettirler. Yani sanaldýrlar, onlarýn hiç bir gerçekliði ( [53:23]) (hakikat) yoktur. Ýbrahim’in yolunu takip eden kiþi Allah’ýn bütün mevcudatýn varlýk kaynaðý olduðunu görendir, bilendir. Varlýk alanýna çýkmýþ her varlýk O’nun sürekli yaratmasýyla, yaratýlmýþlarýn hayatlarýný devam ettirebilmelerinin bütün gereklerini ortaya çýkarmasýyla hayatiyetini sürdürür. Allah olmazsa hiçbir þeyin ol(a)mayacaðýnýn bilincidir bu. Herþey O’nundur, bütün kainat O’na aittir. O’nun “kun” emriyle yarattýðý kainatýn O’nun sürekli ilgisi olmadan çökeceðini, yok olacaðýný unutmayalým. Herþeyin O’na ihtiyacý vardýr, O’nun ise hiçbir þeye ihtiyacý yoktur. O varlýðý ve birliði ile bölünmez bir bütündür (Samed). O, saf gerçek, mut- lak hakikat, mutlak kemâl ve mutlak iyidir. O’nun ne bir zýddý ve ne de bir benzeri vardýr. O sebepsiz olarak vardýr ve bunun için zorunlu “Varlýk”týr (Vacib’ul Vücûd). Böylece her varlýðýn mutlak sebebidir. Allah’ýn kendisi Hayy olduðu gibi hayatý yaratan da O’dur. Bütün nimetleri bahþeden O’dur. Ýnsandan istenilen ise “Yaratýcý ve Rabb” olarak Allah’ý kabul etmesi, “Tevhid ve Salih Amel” ile hayatýný anlamlandýrma uðraþýsý içerisinde olma gayretidir. Ýþte Hz. Ýbrahim’in insanlara anlatmak istediði budur. Allah’ý unutarak, araya putlarý koyarak dünyevileþmeyin, O’nunla olan irtibatýnýzý koparmayýn. Nisbetli bir kiþilik (ubudiyyet) ile bu dünya hayatýnýzý anlamlý kýlma çabasý içerisinde olun. Alemlerin yaratýcýsý olarak Allah’ý bilen, kavrayan insan O’nun ayný zamanda alemlerin Rabbi olduðunu da görür. Hz.Ýbrahim’in Þuara Suresi’nde belittiði gibi: Ýnsaný yaratan, ona hidayet veren (yol gösteren) O’dur. Ona yediren ve içiren, hastalandýðýnda þifa verecek olan O’dur. Onu öldürecek ve sonra diriltecek olan da O’dur. Yani dönüþ þüphesiz Rabb’edir [96:8]. Din günü [1:3]) hatalarýmý baðýþlayacaðýný ummakta olduðum da O’dur ([26:69-83]). Paylaþým ahlaký ile dünyevîleþmenin önüne 9 geçendir Ýbrahim Günümüz dünyasýnýn en büyük sorununun “paylaþým” olduðunun farkýnda mýyýz! Allah yeryüzüne rýzký potansiyel olarak indirmektedir. Bizlerden ise adil bir þekilde paylaþmamýzý istemektedir. Malýn sadece zenginler arasýnda dolaþtýrýlan bir þey olmasýný Allah menediyor [59:7]..Allah’ýn bizlere emridir infak, yani paylaþmak (Hadid Suresi, [57:7]). Hz. Ýbrahim bu yönüyle de bilinmez mi? “Halil Ýbrahim sofrasý” deyimi vardýr. O, yolda kalmýþlara, misafirlere, ihtiyaç sahiplerine kol kanat gerendir. O, mal (ekonomik güç) ve oðullarla (siyasi güç) övünen ve bunlarýn insaný kurtaracaðýný düþünen biri deðildir. Ýbrahim, karþýtlarýný Allah’ý býrakýp dünya hayatýnda aralarýnda sevgi baðý olarak putlarý kabul eden, böylece nesnelere yönelerek dünyevîleþmeyi asýl haline getiren kiþiler olarak yerer ([29:25]). Sad Suresi’nde Hz. Peygamber’e ve dolayýsýyla bizlere, güç ve basiret sahibi olan kullara; Ýbrahim, Ýshâk ve Ya’kûb’un hatýrlatýlmasý belirtildikten sonra, Allah’ýn onlarý asýl yurdu (Ahiret) düþünen ve içten baðlý (ihlas) kiþiler kýldýðýndan ve onlarýn iyilerden (hayr) olduklarýndan bahsedilir ([38:45] [38:46] [38:47] [38:48] [38: 49]). Burada da üç “kök-deðer”e deðinildiðini görüyoruz. Asýl olanýn ahiret yurdunu düþünerek, içten baðlý olarak ve hayýr üzere bulunmaya çalýþarak bu dünya hayatýnýn yaþanmasý olduðuna. Yapýlmasý gerekenin yeryüzündeki nimetler karþýsýnda onlarý Vareden’e þükrederek, onlarý paylaþarak, adaleti saðlamaya çalýþarak, ihtiras peþinde koþmayarak, zulümden uzak durarak bu dünya hayatýmýzý anlamlý kýlmak olduðunu unutmayalým. Ve bizleri kurtaracak (felah) olan da bu ýslah edici eylemler olacaktýr. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 10 Kendini kök-deðerler için, onlarýn yaþatýlmasý için adamak: Kurban Hz. Ýbrahim’in oðlunu boðazlama giriþimini nasýl anlamamýz gerekir? Kur’an’da Allah’ýn Ýbrahim’den oðlunu kesmesini istemesini (emr) göremiyoruz. Ýbrahim’in oðlunu rüyasýnda boðazladýðýný gördüðünü, durumu oðluna açtýðýnda oðlunun bunu bir emr olarak algýlayýp teslimiyet gösterdiðinden bahseder Kur’an. I GMG Hessen Bölgesine baðlý Elsenfeld Fatih Camii’nin duvarlarýný hayvan pislikleri ve kanlarýyla kirleterek iðrenç bir saldýrý düzenleyen zanlýlar olaydan bir hafta kadar sonra yakalandýlar. Olayýn faillerinin “Köln’de cami yapýmýna izin verilmesini kabul edilemez olarak bulan ve bu þekilde tepkilerini gösteren” dört genç olduklarýný belirten savcýlýðýn olayý, yabancý düþmaný bir vaka deðil de yalnýzca “mülke zarar vermek” olarak deðerlendirmesi büyük tepki topladý. 24 Ekim gecesi Elsenfeld Fatih Camii önüne gelen olayýn failleri, içleri domuz kanlarýyla doldurulmuþ balonlarý cami duvarýna atarak duvarlarý domuz kanýyla kirletmek ve caminin önüne domuz gözleri fýrlatmak suretiyle iðrenç bir saldýrý düzenlemiþlerdi. 25 yaþýndaki olayýn faillerinden birinin bir kasap firmasýnda çalýþtýðý ve saldýrýyý düzenledikleri domuz kaný ve gözlerini buradan temin ettiði bildirildi. Zanlý saldýrýyý iki arkadaþýyla birlikte düzenlediklerini itiraf etti. Zanlýlarýn bu iðrenç saldýrýyý Köln’de cami inþaatýna izin verilmesini kabul edilemez bulduklarý ve saldýrýyý buna tepki olarak düzenledikleri, ancak olayýn arkasýnda yabancý düþmaný bir düþünce yatmadýðýný iddia ettikleri belirtildi. Savcýlýk da olay ile ilgili yapýlan araþtýrmalar sonucunda elde edilen bilgiler ýþýðýnda faillerin ýrkçý bir 13:27 Uhr Seite 10 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ýbrahim en çok sevdiði varlýðý kurban etmek isteyerek rüyayý gerçekleþtirmiþtir. Bir insanýn boðazlanmasý sözkonusu olmadýðýndan ona fidye olarak büyük bir zibh’in verildiði belirtilir Saffat Suresi’nde ([37:102-109]). Kur’an’ýn tabiriyle Hz. Ýbrahim ve oðlu bu apaçýk imtihaný baþarý ile vermiþlerdir. Hayvan boðazlama bu olayý hatýrlatan bir semboldür (mensek) (Hac Suresi [22:34-38]). Her yýl Kur- hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 ban Bayramý ile, hayvan boðazlanarak bu olay yâd edilir. Þimdi Hac Suresi’nde de belirtildiði üzere (Hac Suresi, [22:37]) bu hayvanlarýn etleri ve kanlarý Allah’a ulaþmadýðýna göre ulaþanýn bizim takvamýz olduðuna göre fidye olarak verilen büyük bir zibh’den ne anlamamýz gerekir? Kurban edilen þeylerin büyüklüðüne göre insanýn deðeri Allah katýnda artar. Alak Suresi’nin son ayetinde ([96:19]) belirtil- diði insan secde ederek, Rabb’in sözlü ve kevnî ayetlerine kulak vererek O’na yakýnlaþýr (karebeKurban). Ýnsanýn kendini “kök-deðerler” için adamasý (fidye), onlarýn yaþatýlmasý için her türlü çabayý verdikten sonra, canýný verme noktasýnda bu deðerlerin yaþayacaðýný görüp, verilecek en son þey olan caný feda etmesi deðil midir büyük bir zibh? Ýbrahim kýssasýnda anlatýlanlar, gündeme getirilen- Elsenfeld Fatih Camii’ne yapýlan çirkin saldýrý yalnýzca “mülke zarar” vermekmiþ! gruba mensup olmadýklarýný ve bu nedenle ýrkçýlýkla suçlamanýn mümkün olmadýðýný açýklarken, olayý yalnýzca mülke zarar ver- mek olarak deðerlendirdi. "Saldýrý yapýlan binanýn seküler bir kültür merkezi olduðu ve ibadet mekânlarýnýn kullanýmda olmadýðý- ný"deðerlendirmesine gerekçe olarak gösteren Savcý Irene Singer, cami kullanýmda olmuþ olsa bile bunun bir þey deðiþtirip de- dosya ler tabii ki, bunlarla sýnýrlý deðildir. Bu yazýda asýllara iþaretle yetinilmiþtir. Vahyin, Hz. Ýbrahim’i Nuzul Vasatý’nda gündeme getirme tarzýnda kavmî kökenin deðil de deðerlerin belirleyici olmasý gerektiðine göndermede bulunduðunu da söyleyebiliriz. Büyük bir ihtimalle Hz. Ýbrahim ne Arab, ne de Ýbranî idi. Seçilmiþlik kan baðýndan kaynaklanmaz, bilakis deðerlerden neþet eder. ðiþtirmeyeceðinin ayrý bir konu olduðunu iddia etti. Müslümanlar tepkili Elsenfeld Fatih Camii’ne yönelik çirkin saldýrýnýn bu þekilde deðerlendirilmesi öncelikle Müslümanlar tarafýndan büyük tepkiyle karþýlandý. Savcýlýðýn deðerlendirmesi ile olayýn küçümsendiði ve üstünün örtülmeye çalýþýldýðý belirtildi. Konuyla ilgili açýklamalarda bulunan Almanya Ýslam Konseyi Baþkaný Ali Kýzýlkaya, “Zanlýlar yakalandý ve ifadelerinde, bu eylemi Köln’deki cami inþaatýna karþý yaptýklarýný ifade ettiler. Savcýnýn, bu ifadeyle, yabancý düþmanlýðý ve Ýslam düþmanlýðý zemininde bir yaklaþým göstermemesi çok garip. Burada suçlular, saldýrýyý gerçekleþtirmedeki amaçlarýný kendileri itiraf etmiþtir. Ýbadethaneye karþý yapýlan bir eylem nasýl olur da eþyaya zarar vermek kapsamýnda deðerlendirilir. Bu çok garip bir yaklaþým” þeklinde konuþtu. Öte yandan SPD Hukuk Uzmaný Franz Schindler de savcýlýðýn tutumunu eleþtirdi. Olayýn açýk bir þekilde yalnýzca birkaç gencin duvar boyamasý olmadýðýný belirten Schindler, savcýlýðý konuyla ilgili daha hassas olmaya çaðýrdý. Diðer yandan bir saldýrýnýn ýrkçý ve Ýslam düþmaný olarak deðerlendirilmesi için ne þekilde cereyan etmesi gerektiði sorusunun cevabý ise merak konusu. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 dosya 13:27 Uhr Seite 11 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Ýlhan BÝLGÜ A vrupa’da bir taraftan, Müslümanlar ve göçmenler hakkýnda hakaret dolu ifadeler kullanmak tabularý yýkmak olarak algýlanýrken, diðer taraftan, devletin Ýslam’a eþit muamele gösteremeyeceði yönündeki görüþlerle yeni tabular kuruluyor. Daha önceleri kimi hukukçularýn dile getirdiði ve Bavyera Eyalet Eski Baþbakanlýðý da yapan Dr. Günther Beckstein’ýn üzerinde durduðu bu konuya þimdi Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Anayasa Mahkemesi Baþkaný Dr. Michael Bertrams da eðiliyor. Dr. Bertrams, biraz daha ileri giderek Ýslam’ýn ilerlediði Almanya’da, kiliselerin sekülerizmi abarttýðýný da öne sürüyor. Dr. Bertrams bu açýklamlarýný Barmer Bildirisi1 olarak olarak bilinen ve 1934 yýlýnda Barmer’de reformcu protestan Kilisesi’nin Nazi rejimine karþý kiliseyi koruma amacýna yönelik bildirisinin deðerlendirildiði Münster’deki bir toplantýda2 yapmýþ bulunuyor. Barmer Bildirisi’nde, devletin meþruiyeti tanýnmasýna raðmen, kiliselerin inanç ve yönetim yapýsýna müdahelesi de sert bir ifade ile eleþtiriliyordu. Dr. Bertram da bu toplantýda, Barmer Bildirisi ýþýðýnda kilise-devlet iliþkilerini deðerlendiriyor. Fakat, Bertrams’ýn buradaki asýl deðerlendirmeleri devletÝslam iliþkileri üzerinde yoðunlaþýyor. Pek çok ön yargý ile yüklü konuþmasýnda Dr. Bertrams, “özgürlükçü düzenin anayasaya göre devamýnýn saðlanmasý” için öncelikle, devletin dinler karsýþýndaki tarafsýzlýðý ve bütün dinlere eþit davranmasý ilkesinin, “Ýnsan tasavvuru, özgürlükçü demokrasinin temelini yansýtan iki büyük Kilise” lehine bozulmasýný da önermekten geri kalmýyor. Anayasal bir görev olarak ön yargýlarýn yýkýlmasý için çalýþmasý gereken Dr. Bertrams gibi bir yüksek hakim, her ne kadar görüþ- Tabularý Yýkarken [email protected] lerini þahsî görüþ olarak yansýtsa da, “Bugün hâlâ, anayasal devletle barýþamamýþ bir Ýslam dini” ifadesiyle Ýslam hakkýndaki ön yargýlarýný hukuken/resmen pekiþtirme çabasýnda bulunuyor. Bertrams’ýn görüþlerinin ön yargýlar üzerine kurulu olduðunu, Kiliselere getirdiði, Ýslam aleyhinde aktif olmamak ve sekülerizmi abartmak suçlamalarýnda gördüðümüz gibi, Ýslam dinini, yabancý bir dinin Avrupa toplumuna nüfuz etmesi olarak tanýmlamasýnda da görüyoruz. Dr. Bertrams’ýn ön yargýsýna göre, Avrupa’da Ýslam’a olan ilgi giderek arttýðý gibi, bu artýþýn temelinde “Her þeyden önce yabancý bir dinin Avrupa toplumuna nüfuz etmesi, özellikle Almanya’da farklý yönleri ile ilerlemekte olan Ýslam dininin, Avrupa çapýnda yayýlmasý” yatýyor. Dr. Bertrams’ýn konuþma metninde “yabancý bir din”, “Ýslam” ve “ilerlemekte olan” kelimelerinin kalýn harflerle yazýlarak üzerine vurgu yapýlmasý, hukukîlikten ziyade, þahsîliði yansýtýyor. Fakat, hâlen Eyalet Anayasa Mahkemesi Baþkaný olan bir kiþinin bu kelimeleri kullanmasý, Ýslam dinine karþý bir ön yargýsý olduðunu gösteriyor. Nitekim, Dr. Bertrams’ýn bu ön yargýsýnýn, Mahkeme Baþkaný olarak önüne gelen Ýslam ile ilgili konulardaki kararýna da etki yaptýðý görülüyor. Dr. Bertrams buradan hareketle, Müslümanlarýn, “helâl kesim yasaðýnýn kaldýrýlmasý, Ýslam dindersi, karý- þýk yüzme derslerinden muafiyet, kamu hukukunun bir parçasý olma hakký” gibi isteklerinin de hukukî temelleri kalamayacaðýna inanýyor. Betrams’a göre, “Köln’deki Katedrale komþu bir Büyük Cami inþaa eden” Müslümanlarýn hemen hemen hergün önümüze çýkan “devlet okullarýnda Müslüman bayanlarýn Ýslamî Baþörtüsü ile öðretmenlik yapma hakký” gibi kabul edilemeyecek istekleri de bulunuyor. Bertrams burada Kiliseleri de Ýslam ile mücadeleye çaðýrýyor ve yoksa inandýrýcýlýklarýný kaybedecekleri tehlikesi gördüðünü ifade ediyor. Bertrams’a göre, bütün bunlara karþý, ünlü protestan teolog Prof. Eberhard Jüngel’in, tüm dinlerin eþit kabul görmesi ve hatta, kendilerinin en doðru yol olduðu iddialarýna da saygý gösterilmesi önerisinin aksine, Kiliseler aktif bir çalýþma yapmaz ise, Ýslamla ilgili tartýþmalarda bir “profil” ve “inandýrýcýlýk” gücünü kaybetme tehlikesi ile de karþý karþýya gelecekleri uyarýsýnda bulunuyor. Çünkü Bertrams’a göre kiliseler zaman zaman “sekülerizme olan eðilimlerini abartmaktan” da geri kalmýyorlar. Bu zamana kadar Almanya’da, devletin Ýslam’a bakýþ açýsýný belirlemede rol oynayan Anayasayý Koruma Daireleri’ydi. Þimdi bu bakýþ açýsýna bir Eyalet Anayasa Mahkemesine baþkanlýk eden bir hakim katýldýðýna ve “Ýslam’ýn” – Müslümanlarýn deðil – “kadýn tasavuru” anayasaya aykýrý olduðuna göre, devletin yapmasý gereken þey, tarafsýzlýðý býrakýp, “Eyalet anayasalarýnýn eðitim ve okul ile ilgili maddelerinde açýktan veya ima yoluyla ifade edilen, bu toplumun dinî, ahlâkî ve kültürel köklerinin hristiyanlýk olduðuna atýfta bulunmasýndan” hareketle “hristiyanlýk lehine aktif bir pozisyon almasý” gerekiyor. Bu durumda, seküler devlet sistemi bakýmýndan Fransýz laikliði ile farklý bir yön izleyen, bazý durumlarda dinî kurumlarý kamu hukukunun bir parçasý yapan, ama buna raðmen, dinler arasýnda tarafsýz kalýp eþit tutum almayý zorunlu kýlan Alman anayasasýnýn ilgili maddelerinin askýya alýnýp alýnmayacaðý sorusunu da sormak gerekiyor. Çünkü bu öneriler, mevcut anayasal sistemde doðrudan bir deðiþiklik öneriyor ve seküler devletin açýkça Hristiyanlarý kayýrmasýný, Müslümanlara karþý ise tavýr almasýný istiyor. Her halde, tabularý yýkmak demek, bu olsa gerek. 1 http://www.ekd.de/bekenntnisse/142.html 2 http://www.zeit.de/gesellschaft/zeitgeschehen/2009-10/rede-richtermuslime 11 Wenn Tabus gebrochen werden... Beleidigende Äußerungen über Muslime und Migranten sind eine Seite des öffentlichen Umgangs mit diesen Gruppen. Auf der anderen Seite werden der religiösen Gleichberechtigung immer wieder neue Steine in den Weg gelegt, indem behauptet wird, der Staat dürfe den Islam als Religionsgemeinschaft nicht auf dieselbe Stufe stellen wie andere Religionen. Nachdem sich diverse Juristen und zuletzt auch der ehemalige bayrische Ministerpräsident Dr. Günther Beckstein mit ähnlichen Äußerungen zu Wort gemeldet hatten, geht Dr. Michael Bertrams, Präsident des Verfassungsgerichtshofs NordrheinWestfalen, noch einen Schritt weiter und behauptet, die Kirchen würden angesichts des “Vordringen[s] fremder Religionen in unsere Gesellschaft, ins¬besondere die europaweite Ausbreitung des Islam” mit ihrer “Neigung zur Säkularisierung häufig übertreiben.”1 Dr. Bertrams sagte dies in einem Vortrag2 in Münster anlässlich des 75. Jahrestages der Barmer Theologischen Erklärung3, einem 1934 von der Ersten Bekenntnissynode in der Deutschen Evangelischen Kirche verabschiedeten Papier. Mit der Barmer Erklärung wollte sich die evangelische Kirche gegen die Vereinnahmung der christlichen Lehre durch die Nationalsozialisten zur Wehr setzen. Im Licht dieser Erklärung referierte Dr. Bertrams zum Verhältnis von Kirche und Staat. Doch seine Ausführungen liefen letztendlich auf die Frage des Verhältnisses von Statt und Islam zu. In seinem mit zahlreichen Vorurteilen behafteten Vortrag vertritt er die Meinung, dass die gleichberechtigte Behandlung der Religionen vonseiten des Staates – “im Interesse der 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 12 Erhaltung der freiheitlichen Ordnung” – zugunsten der “beiden großen christlichen Kirchen, deren christlich-jüdisches Menschenbild auch dem freiheitlichen Staat zugrunde liegt.” umgeformt werden müsse. Auch wenn Dr. Bertrams klarstellt, dies alles sei seine persönliche Meinung, werden doch mit Aussagen wie der Islam habe “seinen Frieden mit dem Verfassungsstaat noch nicht geschlossen”, Vorurteile von einer Person bestätigt, der irgendwann einmal doch in seiner Funktion dazu Stellung beziehen müsste. Es ist aber nicht nur diese Aussage, die für Kopf- R heinland Pfalz eyaletinde 8 Kasým 2009`da yapýlan yabancýlar meclisi seçimleri Mainz’den de büyük ilgi gördü. Mainz`de bulunan ve içinde cami derneklerinin de bulunduðu 10 derneðin ittifaký ile oluþturulan 6. Listede IGMG Mainz Barbaros Camii olarak 4 aday seçimlere katýldý. Toplam 23 kiþinin seçilebileceði meclise, yapýlan 13:27 Uhr Seite 12 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir zerbrechen sorgt. Diese “persönlichen Bekenntnisse” machen nur allzu deutlich, dass Dr. Michael Bertrams, Präsident des Landesverfassungsgerichtshofs, beim Thema Islam nicht unbefangen ist. Die Frage ist, inwieweit werden diese “persönlichen” Ansichten bei Entscheidungen in entsprechenden Fällen eine Rolle spielen werden. Denn auch zu diesen Fragen legt sich der Verfassungsrichter fest. Die Forderungen der Muslime, etwa die “Aufhebung des Schächtverbots, Einführung eines IslamkundeUnterrichts, Befreiung vom gemeinsamen Schwimmunterricht, Anerkennung als Körperschaft des öffentlichen Rechts, hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Errichtung einer Großmoschee in der Nachbarschaft des Kölner Doms – und immer wieder: das Recht zum Tragen des islamischen Kopftuchs im staatlichen Schuldienst”, würden keine rechtliche Grundlage haben. Bis heute haben sich die Verfassunsgsgericht in der Beziehung des Staates zum Islam im Sinne der Verfassung regulierend eingegriffen. Nun stehen wir aber einem Verfassungsrichter gegenüber, der die Meinung vertritt, das “Frauenbild des Islam” – nicht der Muslime – “steht in offenem Widerspruch zu elementaren Grundwerten unserer Verfassung.” Seine Schlussfolgerung ist: “Eine qualifizierte Partnerschaft setzt ferner voraus, dass dem Staat im Rahmen der dargelegten Grundsätze der Neutralität und Parität das Recht zugesprochen wird, zugunsten christlicher Positionen aktiv zu werden. Ich persönlich bejahe dies unter Hinweis darauf, dass die Erziehungs-und Schulartikel der Landesverfassungen sowohl offene als auch verdeckte Bezugnahmen auf das Christen¬tum als religiöse, ethische und kulturelle Wurzeln unserer Gesellschaft enthalten.” Nun muss man sich fragen, ob auf diese Weise nicht gerade in der Verfassung geregelte Beziehung zwischen Staat und Religionsgemeinschaften, wonach der Staat den Religionsgemeinschaften – im Rheinland Pfalz eyaletinde 8 Kasým 2009`da gerçekleþtirilen Mainz’deki Yabancýlar Meclisi Seçimleri Büyük Ýlgi Gördü hummalý çalýþmalar sonunda oluþturulan 6. Listede 11 aday meclise girmeyi baþarýrken, cemiyet adýna katýlan 4 adaydan 3´ü seçildi. IGMG Mainz Barbaros Cemiyeti adýna seçimlere katýlarak meclise girmeyi baþaran Ömer TAÞÇI, Hadi YANLIZ, ve Mehmet Tahir BAÞARICI ile birlikde 6. listeden seçilen diðer adaylarýn yanýsýra Ce- miyet Bþk. Aziz Yýlmaz´la birlikte diðer dernek baþkanlarý, eski yabancýlar Meclis Bþk. ve Mainz´deki saðlýk programlarý organizatörü Yýlmaz ATALAY´ýn da katýlýmlarý ile dosya Unterschied zum französisch-laizistischen Modell – grundsätzlich neutral und kooperativ gegenübersteht, ausgehöhlt und abgelehnt wird. Denn die Vorstellung Dr. Bertrams würde eine Veränderung des Verfassungssystems bedeuten, in dem das Christentum zur vom Staat bevorzugten Religion wird. So muss es sich wohl anhören, wenn wieder ein Tabu gebrochen wird… 1 Die Hervorhebungen stammen vom Text Dr. Michael Bertrams. 2 http://www.zeit.de/gesellschaft/zeitgeschehen/2009-10/rede-richtermuslime 3 http://www.ekd.de/bekenntnisse/142.html 10 Kasým 2009 akþamý cemiyette yemekli bir toplantý yapýldý. Seçimlerin genel bir deðerlendirmesinin yapýldýðý toplantýda, baþarýnýn birlikte hareket etmekten kaynaklandýðý ve bundan sonra atýlacak ilk adýmlarýn neler olduðu konusunda fikir beyanlarýnda bulunuldu. Seçilen adaylarý tebrik ve baþarý temennilerinin ardýndan toplantý sona erdi. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 özel köþe Seite 13 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Selma ÖZTÜRK L isanlar kelimelerden oluþur. Kelimeler ise her lisanda -manadan ziyade- yerinde kullanýlmasý gerekir. Bazen bir kelimeyi kullanmak tam anlamýyla yanlýþ olmasa da, yersizdir. Yani her kelimeyi, her anlam ve baðda kullanamazsýnýz. Bazen bir çok kelime ayný manayý taþýsa da, yine de arada farklýlýklar vardýr. Buna güzel bir örnek akýl kelimesidir. Akýl yerine fikir, zeka, us, kavrayýþ ve hafýza gibi kelimeler de kullanabiliriz belki. Çünkü neticede hepsi ayný ve yakýn manaya gelir ve gelebilir. Fakat bu kelimelerin yine de özel bir kullanýmý vardýr. Her biri her yerde kullanýlmaz. Türkçe açýsýndan, edebiyat açýsýndan nahoþ ve çirkin olur. Hatta bazen yanlýþa bile kayabilir. Bizler Avrupa`da doðup büyüyen nesil olarak anadilimiz Türkçeden bir hayli mahrum ve uzaðýz. Yeterince Türkçe okul eðitimi almamýþýz, kulaktan duyma velilerimiz ve çevremizden iþittiðimizi kapmýþýz, Türkçeyi hiç doðru düzgün yazmamýþ ve tahminlerle yaþayýp, bir þeyler uydurmuþuz. Türkçemiz çok zayýf ve yetersizdir, hatta ve hatta yanlýþ ve gülünç boyutuna bile uzanmýþtýr. Mesela yengeç burcunun “kanser burcu” olarak tarif edildiðini daha önce duydunuz mu hiç? Almancadan yengeç burcu STERNZEICHEN KREBS’tir. Eee, kanser hastalýðý da KREBS olduðuna göre. Bire bir tercümede dolayýsýyla KANSER BURCU netice olarak ortaya çýkmaktadýr. Bu “lisaný hakkýyla kullanamama sýkýntýsýný” sýrf biz, yani buradaki do- 13:27 Uhr hayat [email protected] ðup büyüyen kuþak olarak deðil de, genel toplum olarak yaþamaktayýz. Bu da yine yeterli þekilde Türkçe okumama ve yaþamamaktan kaynaklanan bir durumdur. Þimdi sizlere bizzat þahid olduðum bazý yanlýþ ve yersiz kelime kullanýmlarýný paylaþmak istiyorum. Bunlarý inceledikten sonra isterseniz gülün, isterseniz aðlayýn. Karar siz, deðerli okuyucularýmýn takdirine kalmaktadýr. 1) Adamýn biri bir toplatýda kürsiye davet ediliyor ve konuþmasýna baþlarken, “Bendeniz bugün buraya teþrif ettim” diyor. Hoppala!!! Kendi þahsýndan konuþuyor ve “teþrif” kelimesini kullanýyor. Teþrif kelimesi Arapçadan, ÞÝN, RA, FE kökünden gelir ve tahmin edeceðiniz gibi ÞEREFLENDÝRMEK manasýna gelir. Bu yüzden teþrif kelimesi Türkçemizde bir baþka insan/þahýs hakkýnda kullanýlýr, fakat hiç bir zaman tekellüm eden (konuþan) kiþi kendi þahsýndan bahsederken “BEN teþrif ettim” demez, diyemez. Bu abestir, ayýba kaçar. Somut olarak þu manaya gelir: “Efendim, ben bugün burada, geliþimle sizleri þereflendirmiþ ol- 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Ben de Teþrif Edebilir miyim? dum” Býrakýn da, varlýðýnýzla diðer insanlarý þereflendirip, þereflendirmediðiniz hakkýnda onlar karar versin, siz deðil. 2) Gelelim diðer bir misale: Arz etmek fiili. Bunun kullaným kuralýný evvelden ben de tam manasýyla bilmezdim, Mehmed Þevket Eygi hocam izahatlý bir þekilde anlatmýþtý ve ondan öðrenmiþ oldum. Genç bir talebe Þevket beyle bir sohbeti esnasýnda “Hocam bana þunu þunu arz eder misiniz acaba? diye sormuþ. Arz etmek kelimesinin manasý göstermek, büyüðe sunmak ve takdimdir. Arz etmek daima aþaðýdan yukarýya doðru olur. Yani karþýnýzdaki muhatabýnýza “Lütfen bana arz edin.” derseniz, bu kullaným kendinizi derece bakýmýndan ondan üstün koyduðunuz anlamýna gelir ve karþý tarafý büyüteceðinize, küçültüp, aþaðýlamýþ olursuz. Siz bir kiþiye bir þeyi arzedebilirsiniz, fakat o kiþinin size bir þeyi arz etmesini isteyemezsiniz. Nezaket ve görgü bunu kabul etmez. 3) Yine bir toplantý esnasýnda baþbakan konuþmasý için kürsiye çaðýrýlýyor. Programýn sunuçusu heyecanlý bir þekilde “Evet, þim- di de sayýn baþbakanýmýzý sahneye davet ediyorum.” diyor. Yahu bu adam sanatçý veya þarkýcý mý da, onu sahneye davet ediyorsun? Hiç siyasetçi bir adam konuþma yapmasý için sahneye çaðýrýlýr mý? Konuþmacýnýn yeri kürsidir, sahne deðil. 4) Hemen ardýndan konuþmasýný bitiren þahýs lafý hatibe býrakýyor. Laf ve söz Türkçemizde ayný manalara gelmiþ olsa da, kullanýmlarý bazý yerlerde farklýdýr, bir incelik vardýr. Bir insaný konuþmasýný baþlamak için davet ederseniz, ona sözü býrakýrsýnýz, lafý býrakamazsýnýz. Bu yine yanlýþ ve yersiz bir kullanýmdýr. “Evet, lafý size býrakýyorum.” diyor. Buna verilecek cevap ise anca “Estaðfirullah efendim, lafýmý olur?” Ne diyelim? 5) Son olarakta en acayip ve hiç mi hiç mana teþkil etmeyen bir misal vermek istiyorum. Þu son zamanlarda bilhassa genç insanlarýn dilinde sürekli dolaþan ve hiç düþmek bilmeyen “manyak” kelimesi. Bu kelimeyi sýrf argo konuþan insanlardan deðil, mühendislerden de iþitiyorsunuz, avukatlardan da, doktorlardan da... Her halde “çok”, “felaket”, “müthiþ” ve “acayip” gibi 13 manalarda kullanýlmak isteniyor bu kelime. “Abi ya, þu iþ manyak güzel. ”Vallaha (aslýnda VALLAHI olmasý gerekir, VALLAHA diye bir kelime yoktur), manyak güzel olacak inþallah (inþAAllah)” vs. Allah aþkýna, bir iþ veya bir þey nasýl manyak güzel olur? Bunun manyaðý varsa, akýllýsý da var mý acaba? Ne kadar çirkin bir kullaným! Bu Türkçe lisanýmýza adeta bir hakaret ve tecavüzdür. Manyak güzelmiþ... Kimin manyak olduðu ortadadýr efendim! Ne kadar üzücü ve ayný zamanda gerçekçi ve korkunç örnekler. Üzülmemek elde deðil. Bu þekilde yavaþ yavaþ güzelim Türkçemizden kopuyoruz ve uzaklaþýyoruz. Ve iþin daha da üzücü ve vahim tarafý ise, bu yanlýþlarýmýzýn bilincinde ve þuurunda olmayýþýmýz. Yanlýþlarý olduðu gibi kabul edip, benimsememiz. Elbette hepimizin hatalarý vardýr. Her insanýn her þeyi bilmesi mümkün deðildir. Lakin en azýndan bu önemli, ince ve hayati konularda kendimizi geliþtirebiliriz. Onlarý önemseyip, ciddiye alabiliriz. Buda anca çok ve bilinçli bir þekilde okumak ve edebiyatla ilgilenip, meþgul olmakla olur. Neyin, nasýl ve nerede kullanýlacaðýný, yazýlý metinlerde okuya okuya öðrenip keþfetmektir. Dünyanýn kuralý böyledir. Beþikten mezara kadar ilim öðrenmektir. Öyle 200- 300 kelimelik kelime hazinesiyle güçlü, etkileyici ve verimli bir insan, bir müslüman olunmaz. Bu yüzden hepimiz için geçerli olan bir tavsiyem: Türkçe öðrenmektir efendim! Ludwigshafen`de Saðlýk Taramasý M ainz Bölgesi DÝTÝB Ludwigshafen Mevlana Camii`inde, Çok Kültürlü Sosyal Bakým Servisi MKS Medical firmasý, Mannheim Bahnhof Apotheke ile Ludwigshafen DÝTÝB Derneði ortaklaþa saðlýk taramasý dü- zenledi. Ücretsiz tansiyon ve þeker ölçümlerinin yapýldýðý tarama ile ilgili olarak MKS Medical`dan Sertaç Bilgin, gayelerinin bilgilendirme olduðuna dikkat çekerek, “Buradaki amaç, insanlarýmýzý saðlýk konusunda bilgilendirmek. Va- tandaþlarýmýzýn saðlýk konusunda çeþitli sorularýný cevaplandýrýyoruz. Bazý vatandaþlarýmýzla ise, daha sonra görüþmek üzere randevulaþýyoruz. Bunlarýn tedavileriyle ilgili olarak, baðlý bulunduklarý sigortalarla görüþüyoruz” dedi. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 14 Seite 14 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Prof. Dr. Vecdi AKYÜZ Kurban Kavramý: Kurban sözlükte, “yaklaþmak” anlamýna gelir. Fýkýh dilinde, bu sözlük manasýna uygun olarak, “Allah’a yaklaþmak için kesilen hayvan” anlamýnda kullanýlýr. Kur’an-ý Kerim’de “mensek”, “nüsük” ve “zibh” kelimeleri, bazen kurban manasýna gelmektedir. Kurban kelimesi, geniþ anlamda bütün kurban çeþitlerini, dar anlamda ise sadece udhiye (bayram) kurbanýný içine alýr. Kurbanýn Hükmü ve Delili: Kurban kesmek; zekât, bayram namazlarý ve fitreyle birlikte hicretin ikinci yýlýnda meþru kýlýnmýþtýr. Eyyam-ý Nahir’de (kurban bayramý günlerinde) Allah’a yaklaþmak için, ibadet niyetiyle kesilen özel hayvanlara Udhiye denir. Kurban deyince, dilimizde, diðer türleri bir yana býrakýlarak, sadece udhiye kurbaný anlaþýlýr. Kurbanýn Amaçlarý ve Ýþlevleri: Udhiye kurbaný, hayat nimetine þükür, Allah’ýn bu günlerde oðluna bedel olarak koç kesme emrini yerine getiren Ýbrahim (as) Peygamberin mirasýný diriltmek, sýrata binit hazýrlamak, günahlarýn affý, hatalarýn yok edilmesi için kesilir. Hac: 22/34 ayetinde, her ümmete kurban kesmenin meþru kýlýndýðý, bunun sebebinin de Allah adýnýn anýlmasý olduðu belirtilir. Bu da göstermektedir ki kurban, Allah’ýn hatýrlanmasý ve O’nun rýzasýnýn kazanýlmasý için emrolunmuþtur. Sayýsýz nimetlere bir þükür vesilesi ve Allah rýzasýnýn kazanýlmasý için kurban bir fýrsattýr. Nitekim, Kevser: 108/1-2 ayetlerinde, Kevser nimetine bir þükran olarak kurban kesilmesi istenmektedir. Hakikatte, kesilen kurbanýn, ne eti, ne de kaný Allah’a gerekli deðildir. Allah bu vesileyle sadece mü’minlerin, takvalarýna, takarrub (yakýnlaþma) hislerine bakmaktadýr. Nite- 13:27 Uhr kim bir ayette de “Kurbanlarýn ne etleri, ne de kanlarý Allah’a ulaþacaktýr. Allah’a, ancak sizin takvanýz ulaþýr. Size olan hidayetine karþý, Allah’ý büyük tanýmanýz içindir ki, O, bunlarý böylece sizin emrinize vermiþtir. Ýyilik yapanlarý müjdele.” (Hac, 22/37) buyurularak bütün açýklýðýyla ifade edilmiþtir. Saffat: 37/102-109 ayetlerinde de kurban kesmek, sýrf Allah rýzasý için emredilmiþtir. Bu emre itaatin ödüllendirileceði de vaat edilmiþtir. Ayrýca, Ýsmail (a.s.) Peygamberin hatýrasý bizlere ibret olarak býrakýlmýþ ve böylelikle babasý Hz. Ýbrahim ve oðlu Hz. Ýsmail’in iyi bir namla anýlmasý saðlanmýþtýr. Her yýl Müslümanlar tarafýndan binlerce kurban kesilmektedir. Bu bir Müslümanýn Allah’a ibadet ve O’nun emrine sarýlmak için her þeyi feda edebileceðinin sembolüdür. Kurban Yükümlüsü: Kurbanýn temeli: Sebebi: Kurbanýn vacip olmasýnýn sebebi vakittir. Vakit tekrar ettikçe, yani bir Müslüman þartlarýný taþýdýðý halde, ömrü boyunca hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Kurban ile ilgili bilinmesi gerekenler... kurban bayramýna ulaþtýkça, kendisine kurban kesmenin vacip olmasý da tekrar eder. Rüknü: Kan akýtma, kurbanýn rüknüdür. Bu sebeple, kesilen kurbanýn sahih olabilmesi ve etinin yenebilmesi için, kan akýtma olmadan herhangi bir þekilde öldürülmemesi gerekir. Kan akýtmak, illeti akýlla anlaþýlmaz olduðundan, bunun yerine baþkasý, mesela aynýný ve deðerini tasadduk, kurban yerine geçmez. Gerekli þartlarý taþýyanlara kurban kesmek vaciptir. Bu, sünnet-i ayn- müekkede olarak ifade edilir. Hz. Peygamber’in bizzat kurban kestiði nakledilir. Hatta bir hadiste, “Hali vakti müsait olup da kurban kesmeyen mescidimize yaklaþmasýn” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/321) þeklinde kesmeyenlere karþý sert ifadeler kullanmaktadýr. Hicretin ikinci yýlýndan bugüne kadar bütün Müslümanlarýn kurban kesmeleri, bir icma-ý ümmet meydana getirmiþtir.? Kurbanýn Vacib Olmasý 1) Ýslam: Bir ibadet ol- masý dolayýsýyla kurban, yalnýz Müslümanlara vaciptir. 2) Zenginlik: Kendisine fitre ödemek vacip olan mükelleflerin kurban kesmesi de vaciptir. 3) Ýkamet: Zorluk ve sýkýntýlarý ortadan kaldýrmak için, yolculara kurban kesmek vacip deðildir; ancak nafile olarak kesmesi caizdir. Vakit: Kurban, eyyam-ý nahir denen, kurban bayramýnýn birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde vacip olur: Bu günler gelmezden önce kurban kesmek vacip deðildir. Vakit, Kurban bayramýnýn birinci günü fecri sadýðýn doðuþuyla girer ve üçüncü gün güneþin batmasýna kadar devam eder. Bu vakit, namazda olduðu gibi geniþtir: Hangi vakitte kesilir veya vakit sona ererse, vacip olmasý da buna göre kesinleþir ve artýk zimmete borç olarak geçer. Kurban mükellefliðinin düþmesi 1) Kurbanlýðýn Ölmesi: Zengin bir kimsenin aldýðý kurban ölürse, yerine dosya baþkasýný almasý gerekir. Fakirin aldýðý kurban ölürse, yerine yenisini almak gerekmez. 2) Kurbanlýðýn Kaybolmasý: Zengin bir kimsenin kaybolan ilk kurbaný bulunduðunda, aldýðý ilk kurbaný kestiyse ikincisini de kesmesi gerekmez. Fakat, ikinci olarak aldýðýný henüz kesmeden, birinci bulunursa, hakkýnda herhangi bir kurbaný kesmek vacip olduðundan dilediðini keser. Ýkinci de kesilmeden eyyam-ý nahir geçerse ve birinci bulunursa, daha fiyatlý olanýn farký tasadduk edilir. Fakirin birinci kurbaný kaybolduðunda, ikinci bir kurban aldýysa, bunu kessin veya kesmesin, ikisini de kesmek zorundadýr. Ýkinciyi alýnca, ikinci bir borç altýna girmiþ olur. Çünkü fakirin bu borcu adak gibidir, ikinci bir kurban gerekmez. Kaybolan kurban yerine yenisi alýndýðý halde, kesmeden eyyam-ý nahir geçse ve sonra ikincisi bulunsa, hayvanlarýn her ikisi de kesilmez; deðerli olaný zengin sahibi tarafýndan tasadduk edilir. Adak kurbaný ölür veya kaybolursa, hem zenginden, hem fakirden borç düþer, yenisini almak gerekmez. Kabir (Ölü) Kurbaný 1) Vasiyetsiz Kesilen Kabir Kurbaný: Ölü için kurban kesmek caizdir. Kabir kurbanýnda da bayram kurbanýnýn þartlarý aranýr. Kendi arzusuyla kurban keserek sevabýný ölüye baðýþlamak isteyen, kimse yýlýn herhangi bir gününde kesebilir. Ancak arefe günü kesmesi efdaldir. Zira arefe günü kesilince fakir fukara etleri bayramdan hemen önce alacak ve daha fazla sevineceklerdir. Kabir kurbanýnýn bayram günleri kesileceði görüþü de bulunmaktadýr. Bununla birlikte bu görüþe göre kurban niyetiyle kesilecekse bayram günleri, sadaka olarak kesilecekse ar- 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 dosya zu edilen günlerde kesilebilir. Vasiyetsiz olarak kesilecek kabir kurbanýn etinden sahibi ve ailesi yiyebilir. 2) Vasiyet Üzerine Kesilen Kabir Kurbaný: Vefat edenin vasiyeti üzerine kurban kesilebilir. Ölmeden önce bir kimse kurban kesilmesini vasiyet etse ve ölse, mirasçýlarý tarafýndan kesilecek kurban mutlaka bayram günlerinde kesilmelidir. Çünkü bu durumda vasiyet edilen kurbana kurban kelimesi kullanýlmasýndan dolayý özel vakit þartý girmiþ olacaktýr. Vasiyet üzerine kesilen kurbandan mirasçýlar faydalanamazlar. Kurbanýn tamamýnýn tasadduk edilmesi gerekir. Ölünün vasiyeti olmadan onun parasý ve malýyla kesilen kurban da vasiyet üzerine kesilmiþ gibi iþlem görür. Kesimin Sahih Olmasý Kesenle Ýlgili Þartlar: Allah’a Yakýnlaþma: 13:27 Uhr Seite 15 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Kurbanýn sahih olmasý için kesenin niyeti, Allah’a yakýnlaþma olmalýdýr. Bunun dýþýndaki niyetlerle kesilen hayvanlar, kurban yerine geçmez. Niyetin, aslýnda kalple yapýlmasý gerekir; ancak dille de yapmak uygun olur. b) Niyetin Kesime Bitiþik Olmasý: Namazda iftitah tekbirinde olduðu gibi, kurban keserken de niyetin kesme iþlemiyle birlikte olmasý gerekir; bu þart, ancak zaruret halinde, mesela kesim baþlayýnca düþer. c) Ortaklýðýn Doðru Olmasý: Ortaklarýn hepsi Müslüman olmalýdýr. Koyun ve keçi, ancak bir kiþi için kurban edilebilir. Deve ve sýðýr, yedi kiþiye kadar ortaklar arasýnda kurban edilebilir. Bir kiþi, kendi baþýna kesmek üzere aldýðý sýðýr ve deveye, sonradan altý veya daha az sayýda kiþiyi ortak edebilir; ancak bu hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 hareket tarzý mekruhtur. Yalnýzca fakir, bu durumda hiç kimseyi ortak edemez; çünkü onun bu hayvaný adak gibidir. Her ortaðýn kurbanlýk sýðýr veya devenin en az yedide birine sahip olmasý gerekir. Udhiye kurbaný, þükür hedyi, ihsar ve av cezasýna ait hedyler vb.de her ortaðýn niyeti kurban, hedy, kefaret gibi Allah’a ibadet olmalýdýr. Ortaklarýn, birinin niyeti et, diðeri bambaþka bir gaye, bir diðeri de takarrub (ibadet) için kesmek üzere ortak olmasý halinde, hepsinin kestiði batýl olur. Ortak olarak kesilecek kurbanlarda her ortaðýn niyetinin ayný, mesela hepsininki udhiye ve hepsininki þükür hedyi olmasý þart deðildir. d) Kurban Sahibinin Kesme Ýzni Vermesi: Kurban vekâlet yoluyla da kestirilebilir. Bu durumda vekâlet, kurbanlýk alým ve kesimini de kapsayabi- lir. Özellikle ülke içinde veya dýþýnda daha ihtiyaç sahibi ülkeler ve bölgeler için çeþitli vakýf ve dernek gibi örgütlere vekâlet verilebilir. Aranan tek þart, örgütün güvenilir, kurbaný her yönüyle amacýna uygun kesen, etlerini, derilerini ve diðer aksamýný doðru yerlere ulaþtýran bir örgüt olmasýdýr. Böyle durumlarda, vekâletin kurban bayramýndan önce veya bayramdaki kesim günlerinde uygun zamanda verilmesi, taraflar için yararlý ve doðru olur. Kesen baþkasý olunca, kurban sahibinin açýk veya delalet yollu izninin bulunmasý gerekir. e) Besmele Çekmek: Besmele, tezkiyenin sahih olma þartlarýný incelerken geniþçe ele alýnmýþtý. f) Özel Vaktinde Kesmek: Udhiye kurbanýnýn sahih olmasý için, özel vaktinde, yani eyyamý nahir veya kurban bayramý gün- 15 leri denen Zilhicce ayýnýn on, onbir ve onikinci gününde kesilmesi gerekir. Kurbanýn gece kesilmesi kerahatle caizdir. Kurbanýn son kesim vakti, bayramýn üçüncü günü güneþin batmasýyla biter. Kurban, belirtilen vakit içinde kesilmeyince, borç düþmeyip zimmette kalýr; ancak kurbanýn kesilmesi caiz deðildir. Kan akýtmak artýk tasadduka dönüþür. Zengin kimse, kurbanlýk hayvaný satýn aldýysa, onu canlý veya bedel olarak, satýn almadýysa, bedel olarak tasadduk eder. Hayvanýn hiçbir þeyinden faydalanamaz, etinden yiyemez. Bununla birlikte, kurbanlýk kesilirse, ayný hükümlere uyularak yemeden ve noksanlýk getirmeden tasadduk edilir, bunlara uyulmazsa deðerleri ödenir. Fakir kimse ise, kurbaný canlý olarak tasadduk etmek zorundadýr, ondan hiçbir þekilde faydalanamaz. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 13:28 Uhr Seite 16 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 haber 13:28 Uhr Seite 17 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir I GMG bu sene organize edeceði Kurban Kampanyasý'ný 75 ülke ve bölgede gerçekleþtirecek. Sosyal Hizmetler Baþkaný Ali Bozkurt, kurban gönüllüleri toplantýsýnda yaptýðý konuþmada, toplam görevli sayýsýnýn 241 olduðunu ve bu sene yapýlacak olan kampanyaya yeni ülkeler ile bölgelerin ekleneceðini bildirdi. Görevliler toplantýsýna katýlan IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan da, bu kampanyanýn kurban toplayýp kurban daðýtma kampanyasýndan çok öte anlamlarý bulunduðunu söylediði konuþmasýnda “Bu kampanya, ümmetle buluþma kampanyamýzdýr. Yani, bir ümmet projesidir,” dedi. Kampanya’nýn önemini, 1992 yýlýnda Filipinlerin Mindanao adasýnda görevli olarak bulunduðu sýrada, yaþadýðý bir anýsý ile anlatan Karahan þöyle konuþtu: “Gittiðimiz yerlerde, maðdur ve ihtiyaç sahiplerinin belki de bir kere tabaðýna et ilave edebileceðiz. Üstelik bu herkese de ulaþmayacak. Ancak bu hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 IGMG Dünyanýn 75 Ülke ve Bölgesinde 241 Görevli Ýle Kurban Kesim ve Daðýtýmýný Gerçekleþtiriyor Kurban’da ümmetle buluþuyoruz kampanyanýn asýl amacý, bizim buralardan kalkýp, o kardeþlerimizle buluþmamýz ve onlarýn duasýný alarak geri dönmemizdir. Allah rýzasýný kazanmanýn en kýsa yolundan birisi, maðdurun ve mazlumun duasýný almaktýr. Biz de mazlumun ve maðdurun duasýný alýyor ve bu þevkle çalýþýyoruz.” IGMG’nin bir yardým kuruluþu olmadýðýný, mazlum ve maðdurlarla dayanýþma içinde olmanýn ve onlara yardýmcý olmanýn da görevleri arasýnda bulunduðunu bildiren Karahan, kurban görevlilerinin, Avrupa’dan Müslümanlarýn temsilcisi olarak gittiklerini, geri dönerken de gittikleri ülkedeki insanlarý temsilen geri döndüklerini belirterek, kampanyanýn bir dayanýþma göstergesi olduðuna vurgu yaptý. Kurban kesim ve daðýtým görevlilerinin gidecekleri ülke ve bölgelerinin tesbit edil- Rheinland-Pfalz Eyalet Meclisi baþörtüsü yasaðýna karþý çýktý CDU Milletvekili Axel Wilke Wilke SPD Milletvekili Ingeborg Sahler DU tarafýndan hazýrlanan yasa tasarýsý SPD'li üyelerin oy çokluðu ile reddedildi. SPD, gerekçe olarak yasanýn toplumu kutuplaþtýrmaya götüreceðini belirtti ve CDU'yu, baþörtüsünü ezilen kadýnlarýn simgesi mesabesinde görmekle suçladý. CDU, gündeme getirdiði yasa tasarýsý ile, okullarda anayasaya aykýrý bir takým tutumlarý ifade ettiði düþünülen her türlü simgenin taþýnmasýný yasaklamayý amaçlarken, baþörtüsünün Almanya'da halkýn önemli bir kýsmý tarafýndan kadýnlarýn ezilmesinin bir iþareti olarak algýlandýðýný iddia ediyor. CDU Milletvekili Axel Wilke ise buna C Eðitim Bakaný Doris Ahnen Ahnen (SPD) karþýn, yasa tasarýsýnýn anayasaya mutabýk olduðunun ve okullarda huzuru saðlamaya katkýda bulunduðunun altýný çizdi. SPD Milletvekili Ingeborg Sahler- Fesel ise yargýsýz infaza ve þüphe unsurlarýna dayanan bir yasal düzenlemeyi zaruri görmediklerini açýkladý. Çünkü, þu ana kadar baþörtülü öðretmen meselesi ile alakalý eyalette sadece bir tartýþma yaþanmýþtý. Eðitim Bakaný Doris Ahnen (SPD) de Eyalet Meclisi'nde yaptýðý konuþmada, bu tür bir yasanýn toplumda kutuplaþma meydana getireceðinden çekindiklerini ifade etti. CDU'yu ayný þekilde baþörtüsünü kadýnlarýn ezilmesinin bir alameti mesabesine indirge- mekle suçlayan Ahnen, "bizim açýmýzdan dünya daha karmaþýk bir yapýya sahiptir" dedi ve SPD'nin baþörtüsü takan bir Müslüman bayana, öðrencilerine karþý tarafsýz olamayacaðý gibi bir önyargý ile yaklaþmak istemediðine vurgu yaptý. FDP ise baþörtüsü yasaðýndan yana tavýr aldý. CDU yasa tasarýsý için liberaller tarafýndan, kanuni açýdan sorunlu olduðu gerekçesiyle verilen deðiþiklik önergesi ise SPD tarafýndan ayný þekilde reddedildi. Böylece, 2005 yýlýnda hükümetin yasaða karþý aldýðý karardan sonra CDU tarafýndan hazýrlanan baþörtüsü yasaðý yasa tasarýsý ikinci kez meclis engeline takýlmýþ oldu. diði toplantýda, bu seneki kampanyaya yeni ülke ve bölgelerin de eklendiði bildirildi. Yapýlan planlamaya göre, Asya ülkelerinden Kamboçya ile Tayland’ýn Patani bölgesi, 17 Batý Afrika’da Gine, Güney Amerika da ise Arjantin ile Kolombiya’da kesim ve daðýtým yapýlýmasý için çalýþmalar devam ediyor. Ayrýca bir diðer Afrika ülkesi Fas’da da kurban kesim ve daðýtýmý planlanýyor. IGMG Sosyal Hizmetler Baþkanlýðý’ndan verilen bilgiye göre, her yýl olduðu gibi bu sene de en çok kurban kesim ve daðýtýmýnýn yapýlacaðý ülke olarak Türkiye planlandý. Bu sene kampanyada aðýrlýk verilecek diðer ülkeler arasýnda ise; bu sene kýsa süre önce deprem ve yoðun yaðýþlarla sarsýlan Endonezya, yine iç savaþ sebebiyle büyük bir iç göçün yaþandýðý Pakistan, dünyada en kalabalýk Müslüman nüfus bulunan ülkelerden Hindistan bulunuyor. Merve El Serbini`nin katiline ömürboyu hapis M erve El Þerbini davasýnda zanlý Alex W. cinayet nedeniyle ömür boyu hapis cezasýna çarptýrýldý. Mahkeme ayrýca suçun aðýrlýðý dolayýsýyla 15 yýl sonra iyi hal nedeniyle serbest býrakýlmasýnýn önünü kapadý. Yaklaþýk iki haftadýr devam eden davada karar verildi. Duruþmada, Þerbini'yi öldüren, eþini aðýr yaralayan Alman Alex W. hakkýnda, savunma avukatýnýn zanlýnýn olay esnasýnda bilinç dýþý hareket ettiði iddiasýna raðmen, zanlýnýn bilinçli olduðu ve yabancýlara karþý nefret duyduðu için cinayet iþlediði gerekçesiyle, Almanya'daki en aðýr ceza olan ömür boyu hapis cezasý verildi. Davada Rusya’dan istenen ve zanlýnýn þizofreni hastasý olmasý nedeniyle askere alýnmadýðýna iliþkin belgeler ise kararý etkilemedi. Mahkeme heyeti ve psikiyatris bilirkiþi þizofreni rahatsýzlýðý olmadýðý tespitinde bulundular. Mahkeme kararýna karþý bir hafta içinde temyize gidilebilecek. Mýsýrlý ve Alman siyasiler, Almanya’daki Müslüman cemaatler mahkemenin kararýný memnuniyetle karþýlarken, Mýsýr’ýn Almanya Büyükelçisi Ramzy Ezzeldin Ramzy, en yüksek cezayý istediklerini ve bununda olduðunu ifade etti. Almanya Müslümanlarý Merkez Konseyi Baþkaný Eyüp Axel Köhler, kararý memnuniyetle karþýlarken, kararýn dikkatli ve ölçülü verildiðini vurguladý ve “böyle bir þeyin bir daha tekrarlanmamasýný ümit ediyoruz” dedi. Köhler ayrýca politikacýlara toplumdaki Ýslam düþmanlýðýna karþý birþeyler yapma çaðrýsýnda bulundu. Öte yandan “ülkemizde Ýslamofobi ve yabancý düþmanlýðýnýn yeri yok” diyen Maria Böhmer, mahkeme kararýnýn da bu tür suçlarýn Almanya’da en aðýr þekilde cezalandýrýldýðýný gösterdiðini belirtti. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 18 slam Toplumu Milli Görüþ Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerin Baþkanlarý Ober Erlenbach`ta yapýlan Þube Baþkanlarý toplantýsýna katýldýlar. Toplantýda IGMG Hessen Bölge Ýcrasý da tam kadro hazýr bulundu. Program açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. IGMG Hessen Bölge Teþkilatlanma Baþkaný Ahmet Ölmez`in yoklamasýndan sonra IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ açýlýþ konuþmasýný yaptý. Ateþ konuþmasýnda: “Kýymetli Baþkanlarým bu tür toplantýlarý sýk sýk yapmamýzýn faydalarýný hepiniz bilmektesiniz. Bu toplantýlarda sene içerisindeki yaptýðýmýz Ý GMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Gençlik Teþkilatý 2009/2010 çalýþma yýlýnýn ilk Yatýlý Eðitim Semineri'ni Kröckelbach-Fürth þehrinde gerçekleþtirdi. Toplam 51 kiþiden oluþan genç grup, unutulmaz bir haftasonu geçirdiler. Gençler, Rhein Neckar Saar Bölgesi Gençlik Teþkilatý Eðitim Baþkaný Mustafa Atsay ve komisyon üyelerinin gayretleri ile semineri ilk defa “Jugendherberge’’ dýþýnda bir tatil köyünde geçirmiþ oldular. Açýlýþ konuþmasý ile baþlayan programda Bölge Baþkaný Yaþar Çimþit, bu Yatýlý Eðitim Semineri’nin ne kadar önemli olduðunu I Ý slam Toplumu Milli Görüþ Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerin Teþkilatlanma Baþkanlarý Ober Erlenbach`da yapýlan Þube Teþkilatlanma Baþkanlarý toplantýsýna katýldýlar. Toplantýda IGMG Hessen Bölge Teþkilatlanma Komisyonu da tam kadro hazýr bulundu. Program açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. IGMG Hessen Bölge Teþkilatlanma Baþkaný Ahmet Ölmez`in yoklamasýndan sonra yine IGMG Hessen 13:28 Uhr Seite 18 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 IGMG Hessen Bölgesi Þube Baþkanlarý toplantýsý Ober Erlenbach`ta yapýldý Rhein Neckar Saar Bölgesi'nde Yatýlý Eðitim Semineri vurguladý. Daha sonra Walldorf Mevlana Camisi’nin deðerli Ýmam Hatibi Bilal Kaçmaz hocaefendi gençlere özel ders verdi. Frankenthal Hicret Camii Ýmam Hatibi Nihat Çiftçi (Kuddusi) gençlere kýyamet alametleri hakkýnda bilgi verirken, musikinin ne tür zararlar getirebileceðini belirtti. Mini bir Asr-ý Saadeti yaþatan özel eðitimci gençlere Peygamber Efendimizin (s.a.v) gençliðini ve gençlere olan sevgisini anlattý. Mannheim Çarþý Camii Ýmam Hatibi Sait Þahin’in katýlýmý seminerde ayrý bir hava oluþturdu. Ludwigshafen Alemi Ýslam Camii Ýmam Hatibi Hüsnü Öz de seminerde söz alan eðitimcilerdendi. 3 gün süren Yatýlý Eðitim Semineri'nde her kampta olduðu gibi mangal ziyafeti de verildi. Kampta gençler çeþitli kültürel oyunlarla da hoþca vakit IGMG Hessen Bölgesi Þube Teþkilatlanma Baþkanlarý toplantýsý Ober Erlenbach`ta yapýldý Bölgesi Teþkilatlanma Baskani Ahmet Ölmez`in konuþmasýna geçildi. Ölmez; “Hessen Bölgesinin teþki- latlanma olarak yeni yapýlanmasý ve atýlýmlarý hakkýnda bilgiler verdi. Hessen Eyaletinde bulunan tüm Türklere hizmet verme çabasýnda olduklarýný söyledi. Akþam namazý için ve- haber faaliyetlerdeki eksikliklerimizi tesbit etmekte ve yapmamýz gereken çalýþmalarla alakalý fikir alýþ veriþinde bulunmaktayýz” dedi. IGMG Hessen Bölge Ýcra Üyesi Birim Baþkanlarý da birimleri hakkýnda bilgilendirmelerde bulundular. Akþam namazý için verilen moladan sonra cemiyet baþkanlarý dilek ve temennilerini ilettiler. IGMG Teþkilatlanma Baþkan Yardýmcýsý Mustafa Uyanýk; dünyada son dönemde yaþanan geliþmelerin ýþýðýnda farklý bir perspektiften güzel bir deðerlendirmede bulundu. Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi. geçirdi. Mannheim Fatih Camii Ýmam Hatibi Celil Yalýnkýlýç‘ýn süpriz ziyareti ve yanýnda misafir olarak getirdiði Genel Merkez Hatibi Osman Aslantürk ile Yatýlý Eðitim Semineri güzel bir son buldu. Kapanýþ konuþmasý ve deðerlendirme konuþmasý yapan Rhein Neckar Saar Bölge Gençlik Baþkaný Ýhsan Altýndaþoðlu bu kampta da yine unutmaz bir hava olduðunu vurgulayarak, yine buluþmak üzere gençleri yolcu etti. Gençler ise hem mekan olarak hemde edindikleri bilgiler açýsýndan kamptan çok memnun kaldýklarý belirterek yöneticilere teþekkürlerini dile getirdiler. rilen moladan sonra cemiyet teþkilatlanma baþkanlarý dilek ve temennilerini ilettiler. IGMG Teþkilatlanma Baþkan Yardýmcýsý Mustafa Uyanýk; dünyada son dönemde yaþanan geliþmelerin ýþýðýnda farklý bir perspektiften güzel bir deðerlendirmede bulundu. Hessen Bölgesinin çalýþmalarýný takdirle takip ettiklerini söyledi. Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 haber A vrupa Türk Ýslam Birliði Gençlik Kollarý güzel bir þölenle 14. Kurultayýný Mainz’da gerçekleþtirdi. Baþta ATÝB Genel Baþkaný Selahattin SAYGIN olmak üzere çok sayýda seçkin davetlinin katýldýðý ATÝB Gençlik Kollarý 14.Kurultayýnda kurultay salonu Avrupa`nýn dört bir yanýndan gelen gençlerle hýncahýnc doldu. ATÝB Maiz Türk Kültür Merkezinin ev sahipliðinde gerçekleþen ve sunuculuðunu Zehra TÜFEKÇÝ ile Serdar DÜZGÜN’ün yaptýðý gençlik kollarý kurultayý 2009 ATÝB Kur`an-ý Kerim okuma yarýþmasýnýn birincisi Mustafa Þahin’in okuduðu Kur`an-ý Kerim’le baþladý. Okunan Ýstiklal Marþýnýn ardýndan kürsüye gelen ATÝB Mainz Türk Kültür Merkezi Gençlik Kollarý Baþkaný Zeki YILDIRIM yaptýðý selamlama konuþmasýnda böylesine güzel bir kurultaya ev sahipliði yapmaktan duyduðu memnuniyeti dile getirdi. Sinevizyon gösterilerinin de yapýldýðý gençlik kollarý kurultayýnda ATÝB için hazýrlanan kýsa filmin ardýndan sahneye gelen Göppingen Türk Kültür Merkezi Gençlik Kollarý Baþkan Yardýmcýsý Ömer KIZILTAN’ýn etkileyici 13:28 Uhr Seite 19 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 ATÝB GENÇLÝK KOLLARINDA KURULTAY COÞKUSU üslubuyla okuduðu ve þehitlerimizin anlatýldýðý þiir, misafirlere duygusal anlar yaþattý. Daha sonra son iki dönemdir ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkanlýðýný baþarýyla yapmýþ olan ve ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkanlýðý süresince çok güzel faaliyetlere ve çalýþmalara imza atan Mustafa Çaðrý ÖNER kürsüye gelerek yaptýðý anlamlý konuþmada; “Avrupa Türk Ýslam Birliði Gençlik Kollarý bütün faaliyetlerinde ilme teþvik etmekte ve gençlerimizin zihin pencereleri- nin açýlmasýný saðlamaktadýr. Bununla gençlerimizin olaylara ilmi yaklaþmasýný, yaþadýklarý ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal konulara ilgi duymalarýný ve kendi diline, dinine ve kültürüne sahip çýkan idealist toplum önderleri olabilecek seviyeye gelmelerini saðlamayý hedefliyoruz. Avrupa’da güçlü toplum oluþturmak istiyorsak bu saydýðým özelliklere sahip ferdlerin yetiþmesi kaçýnýlmazdýr.” dedi.Daha sonra iki dönem boyunca beraber çalýþtýðý arkadaþlarýna teþþekkür eden ÖNER, helallik dileyerek önümüzdeki dönemde görev yapacak olan yönetime baþarýlar diledi. Þiirlerin ve ilahilerin okunduðu 14.Gençlik Kollarý Kurultayýnda ATÝB bünyesinde faaliyet gösteren derneklerden gelen ve özellikle de 4 ila 6 yaþ grubu çocuklarýn gösterileri misafirlere unutulmaz anlar yaþattý. ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkanlýðý görevini Mustafa Çaðrý ÖNER’den devralan ve sýrasýyla ATÝB Genel Sekreter Yardýmcýlýðý ve dört dönemdir de ATÝB Gençlik Kollarý Ge- 19 nel Baþkan Yardýmcýlýðý görevinde bulunan Oðuzhan ERKMEN, Gençlik Kollarýnýn Yeni Genel Baþkaný olarak yaptýðý ilk konuþmada; “Yaþadýðýmýz bu topraklarda sorunlarýmýzýn olduðunu ve bu sorunlarýn da kalýcý çözümler beklediðini her fýrsatta söylüyor ve bunu yaparken de asýl çözümün bilgiyle ve eðitimle olacaðýný belirtmeden geçemiyoruz. O halde asýl büyük ve aþýlmasý gereken sorunumuzun eðitimsizlik ve bilgisizlik olduðunu unutmamamýz ve önce bu sorunu halletmemiz gerekiyor. Aksi takdirde “Alimlerin aydýnlatamadýklarýný sahtekarlar aldatýrlar” dedi. Daha sonra kendilerini bu göreve layýk görenlerin güvenlerini boþa çýkarmamak için tüm güçleriyle çalýþacaklarýný belirten ERKMEN önümüzdeki dönemde Avrupa Yüksek Öðretim Gençliði birimi ile Kýz Kollarý birimini de Gençlik Kollarýna dahil ettiklerini ve böylelikle de oluþan yeni yönetimle daha verimli hale geleceklerinin altýný çizdi.ATÝB Gençlik Kollarý Yeni Genel Baþkaný Oðuzhan ERKMEN, Gençlik Kollarýnýn bugünlere gelmesinde büyük payý olan Dava Adamý Mustafa Çaðrý ÖNER’e, ve þahsýnda onunla görev yapan tüm 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 20 yönetimine hizmetlerinden dolayý teþekkür ederek konuþmasýný sonlandýrdý. Salonu dolduran Gençlerin büyük bir coþku içinde attýðý anlamlý sloganlarla 16.Dönem Yeni Gençlik Kollarý Genel Yönetimi sahneye çaðrýlarak takdim edildi. Gençlik Kollarý Genel Baþkan Yardýmcýlarý olarak Mehmet Alparslan ÇELEBÝ, Gülden BAYRAK ve Nurhan AKSOY açýklanýrken sekreterliðe Serdar DÜZGÜN muhasipliðe Fatih ÇAVUÞ ve dýþ iliþkiler sorumlusu olarak da Tarýk NEU belirlendi. ATÝB Gençlik Kollarý Yönetim Kurulu Üyeliklerine ise Ünal GÖKTAÞ, Çetin OÐUZ, Ýsmail BELKIRAN, Sadýk BAYRAK, Celalettin GÜLPINAR, Azmi ÞÝMÞEK, Ferhat KAFKAS ve Yunus KÜRKLÜ seçildi. Daha sonra eski gençlik kollarý genel baþkanlarýndan Nur Doðan AKTAÞ, Kadir HAMURCU, Nihat MURAT, Harun KILIÇ ve son iki dönemin GMG Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü RheinNeckar-Saar Bölgesi Gençlik Teþkilatý Mannheim Fatih Camii Þubesi Üniversiteliler Biriminin düzenlediði “Avrupa da Müslümanlarýn Sosyal Konumu” adlý konferansýn sunumunda Mannheim ve çevreden katýlan Üniversiteli Gençler tarafýndan ilgi ile takip edildi. Oðuz Üçüncü, yapmýþ olduðu konuþmada, bizim dedelerimiz ve babalarýmýzýn bulunduðu dönem sosyal konumlarý bakýmýnda elbetteki mukayese edilmeyecek kadar çok farklýdýr, onlarýn çekmiþ olduklarý sýkýntýlarý çekmiyoruz ama þu an farklý sorun ve problemlerle karþý karþýyayýz. Üniversitelilere, içinde bulunduðumuz ve bir çoðumuzun da doðduðu ülkelerin bulunduðu Avrupa da, geleceðe yönelik bir kaygý ve endiþemizin ol- I 13:28 Uhr Seite 20 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Gençlik Kollarý Genel Baþkanlýðýný yapmýþ olan Mustafa Çaðrý ÖNER de sahneye gelerek birlikte hatýra fotoðrafý çektirdiler. ATÝB Genel Baþkaný Selahattin SAYGIN’da yaptýðý konuþmada “gençliðe yatýrýmýn elzem olduðunu ve gençlik çalýþmalarýnýn dün olduðu gibi bu günde hatta dünden daha fazla önem taþýdýðýný” söyledi. Ayrýca SAYGIN þuurlu nesillerin yetiþmesinin bizleri Güçlü Toplum olmaya daha da yaklaþtýracaðýnýn altýný çizerek bu konuda yapýlacak çalýþmalarýn artarak devam etmesi gerektiðini belirtti. Daha sonra ATÝB Genel Baþkaný Selahattin SAYGIN Eski Gençlik Kollarý Genel Baþkaný Mustafa Çaðrý ÖNER’e ve onunla birlikte çalýþan ekibine gençlik kollarýndaki hizmetlerinden dolayý teþekkür etti ve ATÝB Gençlik Kollarý Yeni Genel Baþkaný Oðuzhan ERKMEN’e ve yönetimine de baþarýlar dileyerek konuþmasýna son verdi. hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Birbirinden deðerli misafirlerin katýldýðý ve þölen havasýnda geçen ATÝB 14.Gençlik Kollarý kurultayýnda söz alan ve Avrupa da bir çok kiþi üzerinde emeði olan ve hala gençlerimizin eðitimleriyle yakýndan ilgilenerek onlarýn topluma birer faydalý insan olarak yetiþmesi için çaba sarfeden EðitimciYazar Hamza ERAVÞAR’da büyük emek vererek ve özellikle de Avrupadaki çocuklarýmýzý düþünerek kaleme aldýðý “Türk Tarihi 1” ve “Türkçe 2” isimli iki önemli eserini misafirlere tanýttý. Ayrýca AVÞAR Türkçenin önemine de deðinerek Yusuf YANÇ’ýn dilimize yakýlan aðýt niteliðindeki Karamanoðlu Mehmet Beyi Arýyorum isimli þiirini okuyarak konuþmasýný sonlandýrdý. Daha sonra Tasavvuf Müziði sanatçýlarýndan Oðuzhan BAÞÖZ semazenler eþliðinde söylediði birbirinden güzel eserlerle salondakilere hem iþitsel hemde görsel bir ziyafet sundu. Ardýndan kürsüye gelen ATÝB Gençlik Kollarý Yeni Genel Baþkan Yardýmcýsý ve AYÖG Baþkaný Gülden BAYRAK yaptýðý konuþmada; Biz AYÖG, yani Avrupa Yüksek Öðretimin Gençliði olarak bundan sonra Gençlik ve Kýz Kollarý ile birlikte çalýþacaðýmýz için çok memnunuz. “Nerde birlik orda dirlik”, düsturune inanarak, daha nice güzel faaliyetlere hep birlikte imza atacaðýmýza Allah’ýn izniyle eminiz. dedi.Ayrýca BAYRAK, “AYÖG üniveristeye hazýrlanan ve giden ögrenciler için eðitimler düzenlemekte. Çünkü bizler sýrf “üniversite bitirdi” desinler diye, anamýz babamýz "avukat, doktor" diye öðünebilsin diye yükseköðrenime gitmiyoruz. Bizler Almanyada hakkýný savunabilecek güclü bir toplum oluþturacak gençlik (yetistirmek) istiyo- IGMG Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü BÝLGÝ ve HÝKMETÝ BAÞ TACI ETMEMÝZ GEREKÝR mamasý için iyi bir eðitim ve mesleðinde baþarýlý bir insan, toplum içinde kabul görmenin tek çýkar yoludur. Biz de müslüman ol- mamýzdan dolayý iþimizin daha kolay olduðunu belirtti; çünkü bizim inancýmýz bize okumayý topluma ve insanlýða faydalý olmayý emreder, biz bilgiye ulaþmak için çok uzaklara gitmeyi dahi ibadet kabul ederiz, bilgi ve hikmeti baþ tacý etmemiz gerekir... Oðuz Üçüncü bu programý tertip eden Bölge haber ruz.” diyerek sözlerine son verdi. Mensubu olduklarý Teþkilatýn dostluk ve sevgi mesajlarýný getiren IGMG (Ýslam Toplumu Milli Görüþ) Gençlik Kollarý Genel Baþkaný Mesut GÜLBAHAR ve UETD (Avrupalý Türk Demokratlar Birliði) Gençlik Kollarý Genel Baþkaný Saffet UÇAR’da söz alarak aramýzda bulunmaktan duyduklarý memnuniyeti dile getirdiler. ATÝB Darmstadt Emir Sultan Külliyesi korosunun seslendirdiði birbirinden güzel türkülerimizle türkü ziyafeti çeken misafirler daha sonra sahneye gelen Mehmet BORUKÇU’yu keyifle dinlediler. Kardeþliðin, dostluðun, sevginin, coþkunun, birliðin ve beraberliðin ayný anda yaþandýðý ATÝB 14. Gençlik Kollarý Kurultayý Türk Halk Müziðimizin güçlü seslerinden olan Esat KABAKLI’nýn türküleri eþliðinde son buldu. Gençlik Baþkanýna, Mannheim Üniversiteliler Gençligine ayrýca emeði geçen herkese teþekkür etti. IGMG Genel Sekreteri daha sonra Bölge Merkezinde Bölge Baþkaný Yaþar Cimþit'i ve Yürütme Kurulunu ziyaret ederek Bölge çalýþmalarý hakkýnda bilgi aldý. IGMG Rhein-NeckarSaar Bölgesinin yapmýþ olduðu çalýþmalardan dolayý tebrik eden Oðuz Üçüncü, “burada yapýlan hizmetlerin daha fazla insanlara ulaþmasý için planlý ve programlý çalýþmalar ve hizmetler ortaya koymamýz gerekir” dedi. Daha sonra RheinNeckar-Saar Bölgesi mensuplarýna; “yaklaþan Kurban Bayramýnýzý sizin þahsýnýzda tüm bölgede bulunan Müslümanlarýn ve camiamýzýn tebrik ederim. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 dosya S Seite 21 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ekrem ÞENOL yoriutzeçimlerin siasm k vü en aiýgsrm ü atyb sop inoli ardýndan koalisyonun muhtemel taraflarý olan CDU/CSU ve FDP hükümete iliþkin hararetli tartýþmalar yaptýklarý þu zamanlarda, müzakere konularý arasýnda entegrasyon politikalarý da yer alýyor. Önümüzdeki dört yýl için entegrasyon politikalarýnýn ne yönde seyredeceði, entegrasyon süreci için þüphesiz çok büyük önem arzediyor. Daha önemli olan ise bu konularýn “nasýl” ele alýnacaðý. Bu hususta çok derinlere inmeye de gerek yok. Örneðin vatandaþlýða geçiþ için vatandaþlýk testi yapýlýp yapýlmayacaðýndan daha da önemlisi, bu testin yabancýlar tarafýndan kabul edilip edilmeyeceði. Ayný þekilde entegrasyon kurslarýna katýlmamanýn cezalandýrýlmasý konusundan daha önemli olan, göçmenlerin Almanya’yý tanýma ve Almancayý öðrenme isteðinin olup olmadýðý. “Nasýl”ýn ne anlama geldiðini açýklayabilmek için geçmiþe dönüp bakmalýyýz. Örneðin, Birlik partilerinin baskýsýyla getirilen, aile birleþimi ile eþlerin Almanya’ya getirilmesi için Almancayý þart koþan düzenleme noktasýnda, hükümet tarafýndan göçmenlerin güven ve heveslerinin “nasýl” yokedildiðini gözler önüne serebiliriz Bundan önceki hükümeti teþkil eden CDU/ CSUSPD koalisyonunun aile birleþimi ile eþlerin ülkeye getirilmesiyle ilgili düþüncesi þu idi: Eþler gelecekleri ülkelerde Almanca öðrenirlerse, zorla evlendirmelerle daha iyi mücadele edebilirlerdi. Böylece eþler Almanya’ya geldikten sonra yardým ve koruma talep edebileceklerdi. Almancanýn geldikten sonra öðrenilmesi çözüm deðildi, çünkü eþlerin çoðunluðunu kocalarý entegrasyon kurslarýna göndermiyorlardý. Konu da öyle basite alýnacak gibi deðildi. Bavyera Ýçiþleri Bakaný Joachim Herrmann’ýn ifadesiyle, yýlda 30.000 kadar zorla evlendirme ger- 13:28 Uhr [email protected] çekleþtiriliyordu. Ayrýca Sorumlu Devlet Bakaný Maria Böhmer ve Baþbakan Angela Merkel’e bakýlýrsa Goethe Enstitüsü’ndeki testleri geçmek için 200300 kelime bilgisi yeterli olacaktý, dolayýsýyla olay büyütülmemeliydi. Böylece derine inilmeden yürütülen ve geçiþtirilen zorla evlendirme tartýþmalarý kamuoyunda bambaþka bir þekle büründü. Göçmen organizasyonlarýnýn temsilcileri protesto yaptýlar, eleþtirilerde bulundular, hatta entegrasyon zirvesine bile gelmediler. Ýkamet Yasasý’ndaki yeni düzenlemelerin, özellikle de öne sürülen gerekçelerin kendilerini tatmin etmediðini dillendirdiler. Sorunun gerçek mahiyetiyle algýnmadýðý ve yeterince ciddiyetle yaklaþýlmadýðý hissine sahiptiler ve dolayýsýyla güven eksikliði sözkonusuydu. Bunun da ne kadar haklý olduðu sonradan ortaya çýktý. Belirtilen ilk gerekçeyi – maðdurlarýn Almanca bilmeleri halinde kendilerini daha iyi savunabilecekleri – uzman konseyin tavsiyelerini reddetmesiyle hükümet kendisi bir kenara koydu. Böylece hükümetin bu konudaki samimiyeti darbe almýþ oldu. Sonunda zorla ev- hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Dürüst ve samimi bir entegrasyon politikasý istiyoruz lendirilen kiþi buna iki yýl boyun eðiyorsa en iyi Almanca bilgisinin bile zaten yetmeyeceði dillendirilmeye baþlandý. Almanya’ya gelmelerinden sonra Almanca öðrenmelerinin eþler tarafýndan engellendiði gerekçesi de ayný þekilde hükümet tarafýndan bir kenara koyuldu. Ancak bu kez daha geç bir tarihte, yeni düzenlemenin üzerinden bir yýl geçtikten sonra. Hükümet bir soru önergesine verdiði cevapta yeni gelen göçmenlerde entegrasyon kurslarýna katýlýmýn 2005-2007 arasýnda özellikle Türkler’de yüzde 94 ile çok yüksek olduðunu açýkladý. Geriye kalan yüzde 6 oranýnda ise doðum, çocuk bakýmý, hastalýklar, eðitim vb. nedenlerle katýlamayanlar dikkate alýnmamýþtý bile. Bavyera Ýçiþler Bakaný bir ara öne çýkmýþ, sorunun çok büyük olduðunu, yýlda 30.000 kadar Müslüman bayanýn zorla evlendirildiðini bile iddia etmiþti. Ancak bu rakamýn gerçekle hiç uyuþmadýðýný da ortaya çýktý. Almanya’da 2007 yýlýnda toplam 368.329 evlilik gerçekleþmiþti. Herrmann’ýn verdiði rakama doðru diyebilmek için, bu evliliklerin yüzde 10’unda bayanýn Müslüman olduðu- nu ve bunlarýnda neredeyse hepsinin zorla evlendirildiðini söylememiz gerekiyordu. Oysa Almanya’da Müslümanlarýn toplam oraný zaten sadece yüzde 5 seviyesindeydi. Dolayýsýyla bu gerekçe de dayanaktan yoksun kaldý. Bununla beraber testlerin 200-300 kelime ile baþarýlacaðý gerekçesinin de gerçekçi olmadýðý zaten çok geç olmadan ifade edildi. Birkaç soru önergesinin ardýndan hükümet bu seviyede Almanca bilgisi ile sýnavýn geçilemeyeceðini kendisi itiraf etmek durumunda kaldý. Aile birleþimi ile ilgili dil bilme taleplerine getirilen tüm gerekçelerin boþa çýktýðý acý ama gerçek. Bu gerekçelerin gerçek dýþý olduklarýný ve ayrýca samimi de olmadýklarýný gelinen noktada açýkça görüyoruz. Bugün yýllar geçmiþ olmasýna raðmen Goethe Enstitüsü’ne veya bir dil kursuna gitmek için aileler birbirlerinden kilometrelerce uzakta yaþýyorlar. Gerekçe neydi hatýrlayalým, Almanya’da kocalarýnýn bu kiþilerin kurslara gitmelerini engelleyecekleriydi. Þimdi ise zorla evlendirme maðdurundan daha fazla, birbirinden uzakta yaþamak zorunda olan aileler gerçeðiyle 21 karþý karþýyayýz. Belirtilen gerekçeler ne kadar basit olsa ve zamanla boþa çýksalar da, kamuoyu önünde yapýlan tartýþmalarý belirlediler. Televizyonlarda sabah ve akþam programlarýnda siyasiler hep ayný gerekçeleri öne sürerek, halka zorla evlendirmelerin çok büyük bir sorun olduðunu, maðdurlarýn korunmasý gerektiði hissini aktardýlar. Bunlarda toplumu büyük ölçüde etkiledi. Hangi ölçüde olduðunu ise aþaðýdaki araþtýrma gösteriyor. Federal Ayrýmcýlýkla Mücadele Birimi’nin Nisan 2009 tarihli araþtýrmasý toplumun çoðunluðunun Müslümanlara karþý önyargýlý olduðunu açýkça ortaya koydu. Toplum, “din” kelimesini duyduðun da neyi düþünüyordu? Ankete katýlanlarýn verdikleri cevaplara göre kelimelerin çaðrýþým zinciri þu þekildeydi: Din>Ýslam>gerici>kadýna baský>zorla evlendirme ve namus cinayeti. Toplumun çoðunluðunun algýsý üzüntü verici bu olayýn sadece bir yüzü. Göçmenler bunun ötesinde büyük maðduriyetler yaþayan kesim oldular. Çoðunlukla ait olmadýklarý bir köþeye itilmelerinin yaný sýra, birarada yaþamý bu anlamda da entegrasyon sürecini zorlaþtýran toplumsal engellerle karþý karþýya kaldýlar. Politikacýlarýn kontrolsüz göçü engellemek – zorla evlendirme ile ilgili düzenlemeleri arkasýnda bu vardý- için sahte gerekçelerle ve yalanlarla yasada deðiþikliklere gitmeleri açýk bir güven kaybýna sebep oldu. Özellikle Türk kökenli göçmenler göç politikasýna iliþkin tedbirlerin kurbaný oldular. Kendi beyanýna göre hükümet bugün hala gerçekte kaç tane zorla evlendirme olayýnýn gerçekleþtiðine iliþkin bilgi verebilecek durumda deðil. Esasen göçmenlerden Almanya’ya dürüst olarak yönelmeleri ve sadýk olmalarý isteniyorsa, onlara karþý dürüst ve samimi olunmalý. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 22 13:28 Uhr Seite 22 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 dosya Kontrolsüz göçün olmamasýna iliþkin öne sürülebilecek gerekçeler çoðunlukla kabul edilebilir ve mantýklý. Almanya’da yaþayan göçmenler de Almanya’nýn herkesin zararýna olacak þeyleri yapmamasý ve yapýlmasýna izin vermemesi noktasýnda hemfikirler. Ancak bunun için bahsedilen konularýn göçmenlerle de konuþulmasý, tartýþmalardan dýþlanmalarý yerine on- de geçerli. Özellikle sahte gerekçe olgusuyla birçok konuda sýklýkla karþýlaþýlýyor. Maalesef hükümetteki politikacýlarýn çoðunluðu geçtiðimiz dört yýlý ayný söylemlere geçirdiler ve göçmenlerin entegrasyonu yeterince istemeleri üzerinde durdular. Sahte tartýþmalarýn sonuçlarýný ve bu taleplerin manasýzlýðýný gösterdiðimiz örnekle açýkça ortaya koymuþ olduk.kD ne onioptn sK eC Iu gcah rkirtp an esv.hcdih aorD nd u rltiE anefltpisoezU agtinlrR IgC ueki/dnareüugiS m tncbhd-sfüeU iF rbtueD rdnibhtearifP D Eine ehrliche und aufrichtige Integrationspolitik hweren. Die Tatsache, dass Politiker mit Scheinargumenten und Unwahrheiten ein Gesetz durchgeboxt haben, um die unkontrollierte Zuwanderungen einzudämmen – das war der eigentlichen Hintergrund d e s Zwangsehenverhinderungspa ragraphen –, hat zu deutlichem Vertrauensverlust geführt. Insbesondere türkische Migrantinnen wurden für eine Zuwanderungspolitische Maßnahme missbraucht und benutzt. Noch heute ist die Bundesregierung eigenen Angaben zufolge nicht in der Lage abzuschätzen, wie viele Zwangsverheiratungen tatsächlich durchgeführt werden. Möchte man eine ehrliche Hinwendung von Migranten zu Deutschland und Loyalität, muss man ihnen gegenüber ehrlich und aufrichtig sein. Gründe, die gegen eine unkontrollierte Zuwanderung sprechen, sind in vielen Fällen plausibel und nachvollziehbar. Und Migranten, die in Deutschland leben, haben mindestens ein genau so großes Interesse daran, dass Deutschland nichts unternimmt oder zulässt, dass letztendlich allen schadet. Erforderlich allerdings, dass man mit ihnen und nicht gegen sie redet, sie in die Debatte mit einbindet, anstatt sie durch derartige Debatten auszugrenzen. Das in diesem Zusammenhang aufgezeigte Beispiel ließe sich ohne Weiteres auch auf die Einbürgerungs- oder weitere Kerntdebatten der Integrationspolitik ausdehnen. Das gleiche Muster – vorschieben von öffentlichkeitswirksamen Scheinargumenten – ist oft zu finden. Leider haben viele Regierungspolitiker die vergangenen vier Jahre damit verbracht und im gleichen Atemzug Integrationswille von Migranten gefordert. Die Folgen von Scheindebatten und die Absurdität dieser Forderung lässt sich anhand einer Anekdote veranschaulichen. erzeit verhandeln die Koalitionspartner CDU/CSU und die FDP fieberhaft über die künftige Regierungs- und damit auch über die Integrationspolitik. Ob und mit welchem Inhalt viele Komplexe der Integrationspolitik in den kommenden vier Jahren geregelt werden, wird sicherlich enormen Einfluss auf den weiteren Integrationsprozess haben. Viel wichtiger wird es aber sein, „wie“ diese Themen behandelt werden. Dabei geht es nicht um Detailfragen. Weniger wichtig ist beispielsweise, ob vor der Einbürgerung ein Einbürgerungstest zu absolvieren ist als vielmehr die Frage, ob dieser Test von Ausländern angenommen wird. Ebenso ist weniger wichtig, ob die Verweigerung der Teilnahme an einem Integrationskurs mit Sanktionen bestraft wird als vielmehr der Wille des Migranten, Deutschland kennen- und Deutsch lernen zu wollen. Um die Bedeutung des „wie“ zu veranschaulichen, ist ein Rückblick erforderlich. Am Beispiel der Ehegattenzuzugsregelung, die auf Druck der Union an Sprachkenntnisse vor der Einreise geknüpft wurde, soll aufgezeigt werden, „wie“ man Vertrauen und Wille zunichte gemacht hat. Der Gedanke bei der Ehegattenzuzugsregelung der schwarz-roten Regierung war: Wenn sich Ehegatten bereits im Herkunftsland Deutschkenntnisse aneignen, so die Argumentationskette damals, könnten sie sich viel besser gegen Zwangsehen zur Wehr setzen. Sie könnten Hilfe und Schutz in Anspruch nehmen, nachdem Sie in Deutschland eingereist sind. Das Erlernen der deutschen Sprache nach der Einreise sei keine Lösung, da viele Ehemänner ihre Frauen von Integrationskursen fernhielten. Und die Thematik sei nicht kleinzureden. Jährlich würden bis zu 30.000 Zwangsverheiratungen vorgenommen, so der Bayerische Innenminister Joac- him Herrmann. Außerdem, so die für Integration zuständige Staatsministerin Maria Böhmer und Bundeskanzlerin Angela Merkel damals, würden lediglich 200-300 Wörter ausreichen, um den Deutschtest bei einem der Goethe-Institute im Ausland zu bestehen – man solle sich nicht anstellen. Damit erlangte die bis dato ohnehin undifferenziert geführte Debatte um Zwangsehen in der Öffentlichkeit eine ganz andere Dimension. Vertreter von Migrantenorganisatoren protestierten, kritisierten und blieben sogar vom Integrationsgipfel fern. Sie konnten sich mit der neuen Regelung im Aufenthaltsgesetz und insbesondere dem Argumentationsmuster nicht anfreunden. So sehr das Problem auch wahr- und ernst genommen wurde, hatte man ein ungutes Gefühl. Man traute dem Braten nicht. Zu Recht, wie sich später herausstellen sollte. Das oben aufgeführte erste Argument - Opfer könnten sich mit Deutschkenntnissen besser zu Wehr setzen – wurde durch die Bundesregierung selbst ad absurdum geführt, als sie sich weigerte dem Rat vieler Experten zu folgen. Die Aufrichtigkeit der Bundesregierung geriet ins Wanken – Opferschutz sieht anders aus. Schließlich helfen beste Deutschkenntnisse nicht, wenn ein Zwangsverheiratungsopfer die Ehe nicht zwei Jahre lang – irgendwie – über sich ergehen lässt. Das Argument, dass das Erlernen der deutschen Sprache nach der Einreise von Ehemännern verhindert wird, hat die Bundesregierung ebenfalls selbst entkräftet. Diesmal allerdings viel später – knapp ein Jahr nach Inkrafttreten der Neuregelung. In einem Antwort auf eine parlamentarische Anfrage im Bundestag musste sie zugeben, dass sie Teilnahmequote von larýnda dahil edilmeleri gerekiyor. Bu baðlamda yukarýda verdiðimiz örnek olay, vatandaþlýk veya entegrasyon politikalarý konusunda yapýlan temel tartýþmalar için Neuzuwanderern in den Jahren 2005 bis 2007 - ! - unter Türken mit 94 Prozent besonders hoch war (Bundestagsdrucksache 16/9137, Anlage 3) Und bei den nicht teilnehmenden 6 Prozent waren Ausfälle durch Geburten, Kinderbetreuungszeiten, Krankheiten, Ausbildungen usw. noch nicht einmal berücksichtigt. Irgendwann preschte der Bayerische Innenminister vor und versuchte das Ausmaß der Problematik mit bis zu 30.000 Zwangsverheiratungen von muslimischen Frauen pro Jahr zu veranschaulichen. Diese Zahl liegt jedoch fernab jeglicher Realität. Im Jahre 2007 wurden in Deutschland insgesamt 368.329 Ehen geschlossen. Selbst wenn in 10 Prozent dieser Eheschließungen die Frau eine Muslimin gewesen wäre, müsste fast jede Muslima unter Zwang verheiratet worden sein, damit die Zahl Herrmanns stimmt. Der Anteil aller Muslime in Deutschland liegt aber gerade einmal bei 5 Prozent. Und auch das Argument, dass lediglich 200-300 Wörter für den Sprachtest verlangt würden, entpuppte sich als unwahr. Nach einem halben Dutzend parlamentarischer Anfragen an die Bundesregierung zum Thema, musste sie irgendwann widerwillig zugeben, dass der Test mit 200300 Wörtern nicht zu meistern ist. Traurig aber wahr, bröckelten nahezu sämtliche Argumente, mit denen die Sprachanforderungen vor dem Ehegattennachzug begründet wurden. Sie entpuppten sich als unwahr und unehrlich. Heute leben viele Ehegatten auch nach Jahren getrennt von Ihren Ehepartnern und müssen teilweise Hunderte von Kilometern zurücklegen, um an einem Goethe Institut, einen Sprachkurs zu besuchen. Aber in Deutschland wären Sie von ihren Ehemännern gehindert worden – na klar. Heute haben wir mehr Trennungs- als Zwangsverheiratungsopfer. So abwegig diese Argumente auch waren und im Laufe der Zeit wie ein Kartenhaus zusammenfielen, die öffentliche Diskussion haben sie dennoch bestimmt. Angefangen früh Morgens in Frühstückssendungen bis zu den Abendstunden in Polittalkshows wurden immer wieder dieselben Argumente von ranghohen Politikern gebetsmühlenartig wiederholt. Man vermittelte dem Volk das Gefühl, dass Zwangsverheiratungen auch im zahlenmäßigen Ausmaß ein großes Problem seien und die Opfer geschützt werden müssen. Dies hat die Aufnahmegesellschaft geprägt. Inwieweit, zeigt folgende Erhebung: Aus der Sinus-Millieu- Studie der Antidiskriminierungsstelle des Bundes aus April 2009 geht hervor, dass ein Großteil der Mehrheitsgesellschaft große Vorbehalte und Vorurteile gegenüber Muslimen hat. Woran denkt die Gesellschaft, wenn sie „Religion“ hört? Die Antworten der Befragten brachte u.a. folgende Assoziationskette zutage: Religion > Islam > rückständig > Unterdrückung der Frau > Zwangsheirat und Ehrenmord. Die Wahrnehmung der Mehrheitsgesellschaft ist aber nur eine Seite der traurigen Medaille. Migranten sind in einem ganz besonderen Maße betroffen. Sie werden nicht nur in eine unangenehme Ecke gerückt, in die sie in den allermeisten Fällen nicht gehören, ihnen werden auch Steine in den Weg gelegt in form von gesellschaftliche Hürden, die das soziale Zusammenleben und somit auch den Integrationsprozess ersc- 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 özel köþe I GMG Rhein-NeckarSaar Bölgesi Cemiyet Baþkanlarý ve Þube Gençlik Baþkanlarý Walldorf Þubesinin evsahipliðinde gerçekleþti. Toplantýnýn açýlýþ konuþmasýný yapan Bölge Baþkaný Yaþar Cimþit,geçen aylarda yapýlan çalýþmalardan dolayý Cemiyet Baþkanlarýna teþekkür ederek hizmetlerden daha fazla insanlarýn yararlanmasý için gayret edilmesi gerekir dedi. Ayrý- Seite 23 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Avukat Nalan SÖNMEZ E þlerin ayrýlýkta öncelikle göz önünde tutucaklarý konu ise çocuklarýn sorumluluðunun kimin üstleneceðidir. Eþlerin anlaþmazlýðý bazen ayrý yaþamalarýný gerektirir. Anne ve baba yani her bir taraf çocuklarýyla olan baðý hiç bir zaman koparmamasý gereklidir. Ayrýlýkta sarsýlan genellikle çocuklar oluyor. Bazý insanlarin ayrýlýkta düþünemedikleri ise çocuklarýnýn iki tarafa da yani anne ve babaya ihtiyaç duyduklarýdýr. Ayrýlan velilerin en çok tartýþma oluþturan konusu çocuklarýn vekaletinin kimde kalacaðý ve çocuklarý ziyaret edebilme hakký oluyor. Genelde oluþan anlaþmamazlýk çocuklarýn vekaletinin hangi tarafa verileceðidir. Vekalet hangi veli tarafýna verilse, o kiþi cocuklarýn nerede yaþayýp yaþamayacaðýna veya hangi okula gidip gidemeyeceðine karar verir. (Aufenthaltsbestimmungsrecht). Vekaletin yanýnda bir de çocuklarýný ziyaret etme hakký da en çok rastlanan sorunlardan biridir. Her iki taraf ve çocuklarda birbirlerini görmeye ve zaman geçirmeye haklari vardýr. Veliler dýþýnda bu hak tabiki de kardeþ kardeþi görme gibi veya büyük annesi ve büyük babasý için de geçerlidir. Hukuk 13:28 Uhr çocuk geliþiminde velilerin ikisinin de çocuk için çok önem taþýdýðý belirtiyor. En mantýklýsý iki velinin beraber karar alýp bu konu hakkýnda beraberce bir çözüm yolu bulmalarýdýr. Çocuðun az göreceði tarafa daha çok ilgi için ziyaret zamanlarý sýklaþtýrýlmalýdýr. Eðer vekaletin kimin alacaðýna karar verildiyse, bundan sonra da mahkeme devreye girebilir. Mahkeme genelde bu durumlarda vekaleti olmayan tarafa her 14 günde bir çocuðunu görmesi ve zaman geçirmesini saðlar. Ýki veli arasýnda çok hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Ayrýlýkta da Anne ve Baba, Anne ve Baba Kalmalý! 1. Bölüm: Ziyaret Hakký kötü bir iliþki varsa ve çocukta kötü bir etki yaratabileceðine savcý tarafýndan karar verilirse ziyaret hakký vekaleti olmayan kiþiden alýnadabilir. Vekaleti olmayan velinin çocuðuyla arasýnda çok iyi bir iliþkisi varsa tabiki görüþmeleri daha sýk gerçekleþmesi bile mümkün olur. Ýki veli tarafýndan ziyaretler sorunsuz bir þekilde oluþuyorsa eðer. Savcý çocuðun vekaletini hangi tarafa vereceðinde karar veremiyorsa, mahkeme bilirkiþi raporu yaptýrmayý uygun görür. Mesela çocuk psikoloðu devreye geçer. Çocuðun istekleri tabiki de dava sorumlusu biriyle de (çocuðun avukatý) savunulabilir. Bu kiþi aile mahkemesinde anlaþýlmazlýk aþamasýnda devreye sokulur. Eðer bazý davalarda çocukta gerçekleþen dayak, darbe söz konusuysa veya velinin teki bunu iddaa ediyorsa, mahkeme çocukla sorumlu bir kiþinin ilgilenmesini uygun görür. Bu durum savcýnýn görüþlerine baðlý birþeydir. Dayak veya darbe uygulanmýþ olmasa bile eðer savcý çocuk ile sorumlu bir kiþinin ilgilenme- IGMG Rhein-Neckar-Saar Bölgesi Kurban Bayramý Öncesi Toplandý ca hem Kurban Kampanyasýnýn hem de 05.12.2009 da yapýlacak (Bayramlaþma ve Kültür Þöleni) programýndan bilgiler takdim edildi. Kurban Bayramýn da daha çok fakirin sevinmesi için ðayretli ve samimi bir çalýþma ortaya koyarak hedeflediðimiz neticelere ulaþmamýz için hiç bir engelin ol- madýðýný söyledi. Daha sonra Birim Baþkanlarýnýn sunumlarý dikkatle takip edilerek Teþkilatlanma, Eðitim, Teftiþ Sosyal Hizmetler ve Gençlik Teþkilatý kendi çalýþma alanlarýnýn raporlarýný takdim ettiler. Genel Merkez adýna misafir konuþmacý olarak Katýlan Ömer Benli ise yapýlan çalýþmalar dan dolayý hizmeti ve emeði geçen her kese teþekkür ederek, Genel Merkez çalýþmalarýndan ve kendi sorumlu olduðu Cenaze biriminden bilgiler takdim etti. Toplantýya karþýlýklý olarak müzakere edilmesi gereken konular konuþulduktan sonra, gerek Cemiyet baþ- 23 sinde yarar görüyorsa, bu gerçekleþir. Bu sorumlu kiþiler çocuk koruma derneði tarafýndan düzenlenir. Mahkeme için aile davalarýnda en önemli nokta çocuklarýn kendilerini nerde ve nasýl iyi hissedecekleridir. Genelde veliler bencillik yaparak kendi isteklerini öne çýkarmaya çalýþýp, çocuklarýna ne kadar zarar verdiklerini görmezler. En çok görülen sýradan bir sorunda vekaleti olan velinin öteki tarafa ceza verme amacýyla çocuklarýný görmesine izin vermemesidir. Ayrýlýktan sonra bu konular için bir avukata gidip baþvurmanýz bu yüzden çok önemlidir. Kendiniz de davayý karþýlama konusunda hiç bir þüphe ve korku oluþturmadan rahatlýkla bir avukata baþvurabilirsiniz. Genelde aile davalarýný (avukat ücretleri dahil) devlet karþýlýyor. (Prozesskostenhilfe) Bunu tabiki de avukatýnýz ile ilk görüþmenizde de daha detaylý konuþabilirsiniz. Ayrýlmýþ olan eþler arasýnda çok tartýþýlan konu vekalet hakký oluyor. Vekalet hakký verilen kiþinin çocuðu için gerçekleþtirmesi gereken sorumluluðu tek baþýna üstlenmesidir. Vekalet hakký ile ilgili sizleri gelecek ay daha detaylý bilgilendireceðim. kanlarý gerekse Þube Gençlik baþkanlarý toplantýda çok faydalý konularýn görüþüldüðünü ve bir takým yeni bilgiler elde ettiklerini belirttiler. Toplantýnýn kapanýþ konuþmasýnda IGMG RNS Bölge Baþkaný Yaþar Cimþit önümüzdeki aylarda yapýlacak hayýrlý hizmetlerin planlý ve program dahilinde gerçekleþmesi için tüm idarecilere daha fazla görevler düþtüðünü belirtti. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 24 H essen Eyaleti Baþbakaný Roland Koch ve Eyaletin Entegrasyon Bakaný Jörg Uwe-Hahn Türkiye’ya yaptýklarý ziyarette Türk vatandaþlarýnýn entegrasyonu ve kardeþ bölge ile iþbirliði konularýna deðindiler. Koch, Türkiye Baþbakaný Recep Tayyip Erdoðan ile görüþmesinde iki ülkenin yakýn iliþkisine vurgu yaptý, kültürel ve ekonomik iþbirliðinin önemli olduðunu ifade etti. Hessen Eyaleti’nde yaklaþýk 250.000 Türk kökenli insanýn yaþadýðý belirtilen görüþmede her iki politikacý da entegrasyon için din ve dil konularýnýn önemine dikkat çektiler. Entegrasyon Bakaný Jörg Uwe-Hahn, Devlet Bakaný Faruk Çelik ile yaptýðý görüþmede eyaletin yeni hükümetinin hedefi- H essen Eyalet Parlamentosu "Göç ve Entegrasyon Araþtýrma Komisyonu" kurulmasýna yönelik bir karar aldý. Konunun uzmanlarý ve milletvekillerinden oluþacak komisyon heyeti, gelecek iki sene içerisinde göç ve entegrasyon konusunda fýrsat ve rizikolarý araþtýracak ve analiz edecek. Alýnan bilgilere göre “Göç ve Entegrasyon Araþtýrma Komisyonu” Hessen Eyalet Parlamentosu’nda bulunan beþ partinin atayacaðý 13 milletvekili ve beþ baðýmsýz uzmandan oluþacak. Komisyonun ilk etapta entegrasyon konusunda baþarýlý örnekleri, programlarý ve teþebbüsleri araþtýrarak parlamentoya bir durum tespiti sunmasý bekleniyor. Ayrýca yabancý düþmanlýðý, ýrkçýlýk ve Ýslam düþmanlýðý gibi konularda somut stratejiler geliþtirmek de komisyonun hedefleri arasýnda yer alýyor. Ayrýca göçmenler açýsýndan okul ve mesleki eðitimin yanýnda ekonomik problemlerin ve bunlarýn sosyal sisteme 13:28 Uhr Seite 24 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Roland Koch’dan Türkiye ile yakýn iliþki vurgusu nin göçmenlerin entegrasyonunu desteklemek olduðunu ifade ederken, bunun için Almanca'nýn öðrenilmesi üzerine yoðunlaþtýklarýný, uzun vadede hükü- metin Hessen’deki okullarda Ýslam din dersini de baþlatmak istediðini belirtti. Almanca öðrenilmesinin çok önemli olduðunu, ancak Türkçe'nin de ihmal edilmemesi gerektiðini, aksi halde bunun entegrasyon olmayacaðýna vurgu yapan Çelik, Türkçe verilecek din derslerinin de bu Hessen Parlamentosu’nda partiler Araþtýrma Komisyonu konusunda hemfikir etkilerinin araþtýrýlacaðý belirtiliyor. Kararda geniþ mutabakat saðlandý CDU Entegrasyon Sözcüsü Holger Bellino alýnan kararýn geniþ bir mutabakat neticesinde alýnmasýndan duyduðu memnuniyeti dile getirdi. Bunun Araþtýrma Komisyonu’nun önümüzdeki yýllarda yapacaðý çalýþmalar için iyi bir baþlangýç olduðunu belirten Bellino; “Var olan durumun analiz edilmesinin yanýnda, karþýlýklý olarak dini ve kültürel kimliklerin kabullenilmesi, Alman dilinin öðrenilmesi ve Alman hukuk ve toplum düzenine uyum saðlanmasý, olmasý gereken þeyler. Entegrasyona baðlý olarak oluþan fýrsatlar ve problemler eþit seviyede görülmeli ve hep birlikte baþarýlý bir entegrasyon için çalýþmalýyýz” dedi. SPD’nin entegrasyon sözcüsü Gerhard Merz de kararý sevinçle karþýladýðýný belirtti ve “CDU ve FDP’li çalýþma arkadaþlarýmýzla ayný metin üzerinde anlaþabilmemiz mem- haber çerçevede düþünülmesinin gerekliliðini ifade etti. Ýzmir, Hessen’in kardeþ bölgesi oluyor Bununla beraber Hessen’in Türkiye’de bir bölge ile kardeþ bölge oluþturmak istediði, bunun için de Ýzmir’in seçildiði belirtildi. Kardeþ bölge oluþturulmasýnýn Hessen’deki Türk kökenlilerin ülkeleriyle bað oluþturmasýný kolaylaþtýracaðý düþünülüyor. Hessen Eyaleti’nin Polonya, Fransa, Ýtalya ve ABD gibi ülkelerle kardeþ bölge oluþturduðu bildirilirken, Entegrasyon Bakaný Jörg Uwe-Hahn ziyaret öncesi yaptýðý açýklamada, “Hessen nüfusunun yüzde beþini oluþturan ülkenin bir bölgesi ile iþbirliði içine girmenin zamaný geldiðini düþünüyoruz” dedi. nuniyet verici” dedi. Ayrýca Yeþiller Entegrasyon Politikalarý Sözcüsü Mürvet Öztürk, Araþtýrma Komisyonu’nun sadece bir araç olduðunu ve amaç olmadýðýný vurguladý. Eðitim düzeyinin yükseltilmesi, baþarýlý mesleki eðitimler, dil eksikliklerinin giderilmesi gibi konularýn ön planda durduðunu belirten Öztürk, “entegrasyonu yeni baþtan düþünmeliyiz” dedi. Öte yandan Eyalet Yabancýlar Konseyi de “Hessen’de Göç ve Entegrasyon” konulu araþtýrma komisyonunu olumlu karþýladý. Konsey Baþkaný Corrado Di Benedetto Hessen Eyalet Parlamentosu’nun almýþ olduðu kararý Hessen Eyaleti’nin tarihinde “gecikmiþ bir ilk” olarak deðerlendirdi. Di Benedetto ayrýca komisyondan beklentilerini; “Göçmenlerin daha iyi politik katýlýmý veya ayrýmcýlýk karþýtý çalýþmalar gibi þimdiye kadar geniþ ölçüde tabu olan konular þimdi masanýn üzerinde duruyor” ifadeleriyle dile getirdi. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 özel köþe ara bir bulut sardý baþýmý bugün bu kara haberle birlikte. Ýçimde kýpýrdayan o tatlý heyecan yerini acý mý acý bir duyguya býraktý. Oysa ki davetli sanmýþtým kendimi Rabbimin evine. Yerimdi, yurdumdu çünkü þehirlerin annesi Mekke. Aþkým büyüdü büyüdü, doruklara ulaþtý. Bir de sandým ki Hacer’ül Esved’le nikahým vardý. Gelinliðimdi Kabe’ye benzeyen siyah, yaldýzlý elbisem. Sana layýk olsun diye ovdum Allah’ým üzerindeki lekeleri, týpký kirli kalbim gibi. En güzel halimle gitmeliydim düðünüme. Masmavi göklerde süzülen bembeyaz bulutlardan daha da nazlýca süzülmeyi ahdetmiþtim. “Dur” dedi Rabbim bana. “Vuslat vakti gelmedi henüz”. Her zaman usulca kulaðýma fýsýldayan Rabbim niye bu kadar yüksek sesle haykýrmýþtý ki? Dað gibi engeller ortadan kalk- K ir benzin istasyonunda arabasýna benzin doldurmakta olan bir bayanýn yanýna gelen birisi boyacý olduðunu söyleyerek, hizmet amacýyla Kibarca kartýný sunuyor. Kartý aldýktan sonra arabasýna biniyor bayan. Adam da, baþkasýnýn kullandýðý bir arabaya giriyor. Bayan, istasyondan çýkmaya hazýrlanýrken, arkadaki arabanýn da ayni anda istasyondan çýktýðýný ve kendisini takip ettiðini fark ediyor. Tam anýnda da bir bas dönmesi ve zor nefes almakta olduðunu hissediyor bayan. Cami açmak isterken, adamýn verdiði kartý alan elinden tuhaf bir koku alýyor Arkadakilerin de nerdeyse kendi arabasýna yapýþýrcasýna yaklaþtýklarýný görüyor. Kaybedecek zaman olmadýðýný düþünerek basýyor gaza, o hýzla B 13:28 Uhr Seite 25 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Davetsiz Misafir mýþtý da, þeffaf bir engeli aþamamýþtým. Bir sebebi olmalýydý bunun. Elbette ki vardý her þeyin olduðu gibi. Sebebi suçlarýmdý, amellerimdi. Geriye dönüp bir bakýverince gördüm henüz bu kavuþmayý haketmediðimi. Kalbime dokundum, sýcaktý. Ama yanmýyordu ateþler gibi. Gözlerime baktým, nemliydi. Ama akmýyordu seller gibi. Dilime bakýnca gördüm, aslýnda dost bildiðini yeterince zikretmediðini. Ayaklarým koþacak kadar atik deðilmiþ meðer, dizlerimde ise hiç mi hiç derman yok. Güllerin kokusunu niye alamýyor ki burnum içine çektiði halde? Yine de koca bir hasret birikmiþ þu küçük yüreðimde. Davet kartýmý elimden çektiklerinde sanki ateþi küllenmiþ kalbime bir üfürüverdi Yaradan. Tutu- þuverdi aniden kenardan kenardan. Önünü kesemediðim gözyaþlarým, susturamadýðým hýçkýrýklarým, zaptedemediðim ýzdýrabým savaþ açmýþtý bana. Savaþamadým. Dermansýzdým. Sadece hayallerime sarýldým. Güçsüzdüm. Güç, bileðini bükmekti imtihanlarýn. Sabýrsýzdým. Sabýr, “acýmadý ki!” diyebilmekti deðen taþlara. Umutsuzdum. Umut, el uzatmaktý parýldayan her ýþýða. Affýný ummak Allah’tan, her defasýnda yüzsüzce çýkmaktý karþýsýna. Ve piþkince… Kenarda bekliyordu valizim sabýrsýzca ve þiþkince. Koca bir demet sevgi toplamýþtým aþýk gönüllerden. Koca bir buket de dua dostlarýn dillerinden. Bir çift hatim, binbir yakarýþ haykýrýyor derinden. Umutlar müþterekti. Karanlýk mekanlardan, aydýn- lýða ermekti. Kurumuþ yürekleri, Ravzada yeþertmekti. Bir küçük beyaz kaðýda “AKABE” yazdým. “NUR DAÐI” yazdým. “HUDEYBÝYE” yazdým. Kýpkýrmýzý nazlý gülünü, yemyeþil yapraðýnýn altýna saklayan MESCÝD’Ý NEBÝ ile buluþacaktým. Elele tutuþup raksetmekti umudum HACER’ÜL ESVED’LE. Gözlerimi yumup, sadece dönmek, dua ile, aþk ile, zevk ile. Soluyarak akþamýn serinliðinde Önemli Bir Uyarý giderken ilk gelen park yerine dalýveriyor. Sert bir frenle durduruyor arabayý, ayný anda da kýsa aralarla bastýðý klaksonla imdat iþareti verircesine durmadan velvele saçýyor ortalýða. Baþkalarýnýn da bulunduðu park yerine gelen ikinci araba var hýzýyla çýkýþ yönünü alarak uzaklaþýp gidiyor. Adamlardan böylece kurtulan bayan, uzun bir süre sonra kendine gelebiliyor ve normal nefes almaya baþlýyor ancak. Bayaný böyle çok ciddi bir duruma sokan bir maddenin karta sürülmüþ olduðu anlaþýlýyor. Adý, BURUNDANGA olan bu uyuþturucu madde, bir kiþinin üstündekileri çalmak veya baþka kötülükler yapmak için kullanýlýyor. Basit bir kart üzerine kolayca sürülebi- len bu uyuþturucu, cinsel taciz amaçlý kullanýlan uyuþturucuya nazaran dört defa daha tehlikelidir.. Yolda, dýþarda tanýmadýðýnýz birisinden ve hele yalnýzken asla böyle bir kart almayýn sakin. Ýkametgâhlara kadar gelerek hizmet sunanlarýn da kullandýðý bir yöntem bu. Dikkatli olmakta fayda var dostlarým. ÝLAVE BÝLGÝLER: (burundanga” adlý güney amerika’da yetiþen borrachero aðacýnýn yapraklarý ve tohumlarýndan elde edilen bir maddeymiþ. borrachero, çok büyük dikenli, sonbaharda pembe çiçekler açan güzel bir aðaçmýþ ve halk sarhoþ aðacý diye biliniyormuþ. Bu aðaçtan elde edilen toz olan burundangayi yuttuðunuzda ya da soluduðunuzda etkisi ge- çene kadar sizden istenen her þeyi yapýyormuþsunuz. Üstelik geçici hafýza kaybýna da yol açýyormuþ.) Burundanga: Amerika yerlilerinin borazan biçimli beyaz ve pembemsi çiçekli, yeþil ve geniþ yapraklý bitkiye verdikleri isim. SCOPOLAMÝNE (Zombi Ýlacý- Brundanga) Suç örgütlerinin ilacý GURUBU; Doðal bitki ÖNEMLÝ BÝLGÝ; Dünya ülkelerine uyarý: Suç örgütlerinin kullandýðý bir madde Büyük ölçüde yaygýnlaþmaktadýr. ÜRETÝMÝ; Týptaki adý “Scopolamine” Amerika yerlilerince “Burundanga” olarak isimlendirilen borazan biçimli beyaz ve pembemsi 25 mis gibi gül kokularýný. “Dur” dedi Rabbim. “Elindekiyle yetin”. Rahlemin üstündeydi Nur Daðý. Týrmanmalýydým. Galiba Akabe ayaðýmý bastýðým her yerdi. Hudeybiye Rabbimin “Dur!” dediði yerdi. Hudeybiye’den öteye geçiþ yoktu bu sene bana. Baðrýma taþ, yarama tuz basarak geri dönmek gelirdi ancak elimden. Ýlahi emre itaat düþerdi ancak bana. Güzel Rabbim, iþittim, itaat ettim! Söyler misin, ne zaman gerçekleþir benim fethim? ÞENGÜL USLU çiçekli, yeþil geniþ yapraklý bitkiden imal edilmektedir. TANIMI; Kýsa sürede baðýmlýlýk yapan bitki, beyin ve SÝNÝR sistemini etkiliyor. Aþýrý dozda ölüme sebep oluyor. ABD’li toksikolog Peter Spenser buna “ölüm yüklü bitki” adýný vermiþtir. Yüksek dozda kullanýldýðýnda kurbanýnýn bilincini iptal edip kor haline getiriyor. Suç örgütleri bu madde ile kurbanlarýna soygun baþta OLMAK üzere her istediklerini yaptýrýyor. Kolombiya kaynaklý bir maddedir. KÖTÜ OLGULAR; Ýnsanlarý hertürlü zararlý iþte kullandýrýr. Þuursuz bir robot (Zombi)haline getiren maddedir. Aþýrý dozda beden ve ruh yapýsýnda önemli tahribat yapan bir ölüm aracýdýr. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 26 D iyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði (DÝTÝB)’nce inþaa edilecek ve sadece Köln’nün deðil, ayný zamanda bünyesinde barýndýrdýðý sosyal, kültürel ve eðitim merkezleri ile, Avrupa’nýn da en modern Camii ve Kültür komplekslerinin baþýnda yer alacak olan, DÝTÝB Köln Merkez Camii ve Sosyal Hizmet Birimlerinin Temel’i baþta, T.C. Devlet Bakaný Faruk Çelik, Federal Almanya Cumhuriyeti Devlet Bakaný, Dr. Werner Hoyer, T.C. Diyanet Ýþleri Baþkaný, Prof. Dr. Ali Bardakoðlu, T.C.Köln Baþkonsolosu M.Kemal Basa, T.C.Düsseldorf Baþkonsolosu Fýrat Sunel, ABD’nin Düsseldorf Baþkonsolosu Janice Weiner, Köln Büyükþehir Belediye Baþkaný Jürgen Roters, Kuzey Ren Westfalya Eyaleti Uyum Sorumlusu Tomas Kufen, T.C. Diyanet Ýþleri Baþkan Yardýmcýsý Prof. Dr. Mehmet Görmez, T.C. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Dýþ Ýliþkiler Dairesi Baþkaný Prof. Dr. Ali Dere, T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, Köln Eski Büyükþehir Belediye Baþkaný Firitz Schramma, DÝTÝB Denetleme, Yönetim ve Genel Kurul Üyeleri, Ehrenfeld Belediye Baþkaný Josef Wirges, Semt Belediye Baþkanlarý, Sivil Toplum Kuruluþlarýnýn temsilcileri, DÝTÝB Derneklerininde hizmet veren din görevlisi, dernek baþkaný ve yöneticiler, Semavi Dinlerin Temsilcileri olmak üzere, Türk, Alman ve diðer milletlere mensup binlerce davetlinin katýlýmýyla atýldý. Köln DÝTÝB Merkez Camii Din Görevlisi Þaban 13:28 Uhr Seite 26 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Köln DÝTÝB Merkez Camii’nin Temeli Muhteþem Bir Törenle Atýldý Kondi’nin Kur’an-ý Kerim tilavetiyle açýlýþý yapýlan programýn açýlýþ konuþmasýný, T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan yaptý. DÝTÝB Merkez Camii Mimarý Paul Böhm, kendisi hakkýnda övücü konuþmasýnda dolayý Prof. Dr. Bardakoðlu’na teþekkür ederek, projenin özellikleri ile ilgili bilgiler verdi. Protestan Kilisesi adýna Köln ve Bölge Piskoposu Rolf Domning ile Katolik Kilisesi adýna Dekant Monsiyör Rainer Fischer’in birlikte yaptýklarý konuþmalarýnda, caminin yapýlmasýndan duyduklarý memnuniyeti ifade ettiler. T.C. Diyanet Ýþleri Baþkaný Prof. Dr. Ali Bardakoðlu da konuþmasýnda; “Köln’de bu derece büyük bir caminin inþa edilecek olmasýnýn burada yaþayan Türklerin deðil, Almanya’nýn baþarýsýdýr. Almanya’nýn din özgürlüðü konusundaki bu tavrý tüm dünyaya örnek olmalý. Bu cami sadece ibadethane olmayacak, ayný zamanda büyük bir kül- tür merkezi, insanlarýn buluþma ve diyalog kurma yeri, dini özgürlüklerin abidesi olacaktýr. Cami toplanma yeri demektir. Kapýsý inanan inanmayan, herkese açýktýr. Ýnþaatý protesto eden cami karþýtý, aþýrý saðcý ProKöln taraftarlarýna da deðinen Bardakoðlu, “Onlarý da, protesto haklarýný, kurallar dairesinde gerçekleþtirdikleri için tebrik ediyorum. Tepkileri bilmemiz lazým ki; daha dikkatli ve özenli davranalým. Aykýrý görüþler bizim için katkýdýr.” dedi. Kuzey Ren Westfalya Baþbakaný Jürgen Rüttgers adýna, Eyaletin Uyum Sorumlusu Tomas Kufen ise, Kuzey Ren Vesfalya (KRV) Eyalet Baþbakaný Jürgen Rüttgers’in selamlarýný getirdiðini söyleyerek, inþa edilecek olan Köln Camii’nin diyalog, tolerans ve birlikte yaþamýn simgesi olacaðýnýn altýný çizdi. Köln Büyükþehir Belediye Baþkaný Jürgen Roters de; “Bugün birlikte yaþam için çok önemli bir gün” diyererk, DÝTÝB Merkez Camii’nin yapýlmasýndan duyduðu memnuniyeti dile ge- tirdi. T.C. Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet adýna, Köln Baþkonsolosu Mustafa Kemal Basa; “Türkler’in Almanya’ya geliþlerinin 50. yýl dönümünü bu cami ile kutlamalarý çok sevindirici. Burasý diyaloðun ve barýþýn mekaný olacaktýr” dedi. Köln-Ehrenfeld Belediye Baþkaný Josef Wirges de konuþmasýnda, “Bu cami bizim camimizdir. Burada ayný zamanda kalýcý bir diyaloðun temelini atýyoruz. Köln’e gelen Turistler Dom katedralinden sonra bu camiyi ziyaret edeceklerdir” dedi. Köln Eski Büyükþehir Belediye Baþkaný Firitz Schramma, konuþmasýný yapmak üzere anons edildiðinde, salonda bulunan binlerce davetli tarafýndan dakikalarca alkýþlandý, Schramma, yine Cami Danýþma Konseyi’nde olduðunu hatýrlatarak inþaatý takip edeceklerini bildirdi. Törene bir mesaj gönderen Almanya Baþbakaný Angela Merkel; “Bu caminin inþa edilmeye baþlamasý, Almanya’ya gelmiþ olan Müslümanlarýn burayý vatan haber edindikleri anlamýna geliyor. Bu ise uyum için çok önemli bir adýmdýr” dedi. T.C. Devlet Bakaný Faruk Çelik de konuþmasýnda, temeli atýlan caminin þaheser mimari yapý olacaðýný hatýrlatarak; “Ancak, caminin içi, içinde yapýlan çalýþmalar, yapýdaki þeffaflýktan daha þeffaf olacak. Bu cami, insanlarýn buluþtuðu yer ocak. 20. yüzyýlda insanlýk büyük bir hoþgörüzlük ve bundan kaynaklanan acýlar yaþadý. Bugün burada deðiþik din mensuplarýnýn buluþmasý, çok güzel bir tablo oluþturuyor. Farklýlýklarý yok sayamayýz. Bugün burada, Yahudi, Hýristiyan ve Müslümanlarýn birlikte söylediði bir ses yükseldi. Denildi ki; “Artýk çatýþmalara yer yok” dedi. DÝTÝB Türk Tasavvuf Musikisi Korosu eþliðinde, DÝTÝB Sema Ekibinin sunduðu gösterinin ardýndan, protokole mensup davetliler DÝTÝB Merkez Camii’nin temeline ilk harcý, Din Görevlisi Þaban Kondi’nin yaptýðý dua ve hayýrlý olsun temennileiyle koydular. DÝTÝB Köln Merkez Camii ve Sosyal Hizmet Birimlerinin Temel atma programý, DÝTÝB Folklor Ekiplerinin birbirinden güzel doyumsuz gösterileri ve Türk Özgün Müziðinin deðerli temsilcisi Uður Iþýlak’ýn verdiði verdiði konserin ardýndan, DÝTÝB Haným Kollarý tarafýndan, Merkez Camii yararýna organize edilen ve Türk damak zevkinin deðiþik tad ve lezzetteki yemek çeþitleri ile, diðer eþyalarýn satýþa sunulduðu Kermes Çadýrýndaki standlarýnýn gezilmesinin ardýndan sona erdi. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 dosya üphesizki, Onlarýn ne etleri ne de kanlarý Allah’a ulaþýr; fakat O’na sadece sizin takvânýz ulaþýr. (Hacc: 37) Kurban; Ýbrahim ve Ýsmail’in baba-evlad sevgisi ile Hakk`a teslimiyet duygularýnýn harman olduðu kutsal bir sünnettir. Ýbrahim`de Ýtaat`ýn, Ýsmail`de teslimiyetin, Cebrail`de sadakatin, Muhammed (s.a.v)de Kurbiyyetin, Ümmetinde ise kardeþlik ve dayanýþmanýn sembolleþtiði üstün bir ibadettir. Sevgi medeniyetinin inþa unsurlarýndan biridir. Allah sevgisinden insan sevgisine, hayvan sevgisine uzanan bir inþa eylemi, hayata yeniden dönme hareketidir. Bencillik ve Ego`dan vazgeçerek diðergamlýlýðýn, ulvi gayelerin kesiþtiði kavþaklardan biridir. Allah`a yaklaþma ve onun rýzasýný kazanma, Allah`ýn hatýrlanmasý, yeryüzündeki bütün mahlukatýn, Allah`ýn mülkü olduðunu bilip, insanlarýn istifadesine verilmiþ olduðunun göstergesidir. Ýþte kurban insana zamanla sahip olduðu mülkün, baðýn bahçenin, servet ve paranýn Allah`ýn bir lütfu olduðunu hatýrlatýr. Kurban`la beraber aylarca et yüzü görmemiþ, temel gýda maddelerinden yoksun Adem`in çocuklarýna, Bilal`in torunlarýna sadece et göndermiyoruz. Bununla beraber her þeyden önce ümidi, hayata tutunmayý, sevdadan vazgeç- 13:28 Uhr Seite 27 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir I GMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Gençlik Teþkilatý Þube Baþkanlarý ve Birim Eðitim Toplantýsý Bölge Merkezi’nde gerçekleþtirildi. Açýlýþ Kur’aný Kerim’i ile baþlayan Þube Baþkanlarý ve Birim Eðitim Toplantýsý Bölge Merkezi’nde gerçekleþti. Teþkilatlanma Baþkaný’nýn yaptýðý yoklama ve bilgilendirme ile devam etti. Akabinde söz alan IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Gençlik Teþkilatý Baþkaný konuþmasýnda 2009/2010 yýlý çalýþmalarý hakkýnda bilgi vererek, birimlerin sorumluluklarýný hatýrlattý. Bu Murat ÝLERÝ Þ [email protected] memeyi, kardeþliði, fedekarlýðý, sevgi, huzur ve barýþta yeniden dirilmeyi götürüyoruz. Afrika`da su kuyusu, Bangladeþ`te yetimevi, Keþmir`de saðlýk ocaðý, Tusinami`nin vurduðu Bande Ace`de yine kimsesizlerin sýðýnaðý oluveriyoruz. Bu bir vesile, hayýr köprüsü Bu köprüde, farklý olanlar, bir sözü ve iddiasý olanlar buluþur, fedakar insanlar kesiþir, hayýrhah cömert yürekler yarýþýr, böylelikle dünyayý hatta evreni kuþatan bir rahmet ve bereket zinciri oluþur. Bir Kurbandan hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Bir Hayýr Köprüsü Olarak KURBAN ne mi olur? Milyonlarca mazlum ve maðdurun yüzünün gülmesine, hayýr dualarýnýn arþa uzanmasýna vesile olur. Kalplerin yumuþamasýna, þefkat ve yardýmlaþmanýn yerleþmesine, iyiliklerin yaygýnlaþmasýna aracý olur. Rahmeti celb, kaza ve belayý def eder, zengin, fakir, zayýf güçlü arasýnda bir diyalog, iletiþim aðý kurar. Burada 2006 yýlýnda Kurban Kampanyasýnda dolayý bulunduðum Bangladeþte yaþadýðým bir anýmý sizlerle paylaþmak isterim. Bayramýn son günüydü. Mihmandarým, orada bize rehberlik yapan arkadaþa bir telefon geldi. Birden yüzünün solduðunu, moralinin bozulduðunu gördüm. Ne olduðunu ýsrarla sormam üzere þöyle dedi, 30-40 bin kiþinin yaþadýðý bir þehirdeki STK gönüllüsü bir öðretmen, þehirlerinde daðýtýlmak üzere hiç kurban kesilmediðini söyledi. Kaldýysa kendilerine de bir kurban göndermemizi, dolayýsýyla þehirlerinde bu ibadetin ifasýna yardýmcý olmamýzý istedi. Ýþte bir Kurban demek, bir þehirde bu ibadetin gerçekleþmesi demek. Dengesiz gelir daðýlýmýnýn ve uçuruma varan farklýlýklarýn hakim olduðu dün- Rhein Neckar Saar Bölgesi Gençlik Teþkilatý Þube Baþkanlarý toplandý konuþmanýn ardýndan birim eðitimi yapmak üzere gruplar halinde odalara geçildi. Teþkilatlanma Baþkaný Ýbrahim Köroðlu gelen Þube Teþkilatlanma Baþkanlarýna bu sezonda hedeflerini, pro- jelerini ve çalýþmalarýný anlattý. Bölge Gençlik Teþkilatý Eðitim Baþkaný Mustafa Atsay ve vekaleten Orta Öðretim Baþkanlýðý’ný yürüten Tanýtma Baþkaný Ali Yorulmaz gençlere deðerli bilgi- ler aktardý. Yýldýz Gençlik Projesi ve Abi-Kardeþ Projesine önem verilmesi gerektiðini vurgulayan Ali Yorulmaz, gençleri diðer bölgelerin örnek çalýþmalarýnýn yer aldýðý bir CD gösterisi ile 27 yamýzda, her geçen saniyede binlerce çocuðun öldüðü günümüzde, ulaþýlmasý gereken milyonlarca insan beklerken, sadece þikayet eden, bu iþin edebiyatýný yapýp mangalda kül býrakmayan, geçmiþi suçlayan geleceði görmeyen, karanlýða küfreden, yani dolaylý, dolaysýz sorunlarýn bir parçasý olanlar için bir fýrsattýr KURBAN. Çorbada tuz, biber olmaktýr, Bir çýra, bir fenerdir, Bir adým, bir çiçektir, Bir sevda bir ateþtir, Hayýr köprüsüne bir çakýl, bir mýh olmaktýr. Hani derler ya, Bir mýh bir nalý, bir nal bir ayaðý, bir ayak bir atý, bir at bir komutaný, bir komutan bir milleti zafere götürürmüþ. Öyleyse, Gelin bu bayramda yolu gözleyenleri, kapýyý gözetleyenleri sevindirelim. Kurbanlarýmýzla ümmetle kucaklaþalým, haram iþlemeyen aðýzlarýmýzla dua etmiþ olalým! Nasýl mý.? Günahsýz, biçare miskinler, çocuklar, garipler size dua ettiðinde haram iþlemeyen aðzýnýzla dua etmiþ olursunuz diyor, o güzel Peygamberimiz. Kurbanlarýmýz, ellerimizden tutup, bizleri Rabbin yakýnlýðýna götürsün. Sýrattan þimþek gibi geçmemize ve Hakk`ýn rýzasýna ermemize vesile olsun. motive etti. Toplantýnýn ikinci bölümüne katýlan Bölge Üniversiteliler Baþkaný, bu sezonda özellikle Üniversiteliler Biriminde büyük programlarýn altýna imza atacaklarýný ve bölge hedeflerini aþacaklarýný kaydederek, Üniversiteliler Þube Baþkanlarý’na da büyük görevler düþtüðünü belirtti. Daha sonra önümüzdeki çalýþmalarýný özetleyen ve 2009/2010 çalýþmalarýnýn büyük ses getireceðine inanan Ýbrahim Köroðlu çalýþmalarýmýza önem vererek katýlýmýn yüksek tutulmasýný istedi. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 28 B ir çok hizmet ve örnek programlarýyla tanýnan Ýslam Toplumu Milli Görüþ Kadýn Teþkilatý, bölgeler arasý 6. Kur’an Okuma Yarýþmasý’ný gerçekleþtirdi. IGMG Kadýn Teþkilatý tarafýndan IGMG Genel Merkez salonunda düzenlenen programa dört bölgeden yarýþmacý katýldý. Programýn baþýnda 2008 yýlý Kur’an-ý Kerim Okuma Yarýþmasý’nýn birincisi olan Berlin Bölgesi’nden Zülal Çelebi bant yayýnýndan dinlendi. IGMG Kadýn Teþkilatý Baþkaný Zehra Dizman yarýþma öncesi yaptýðý konuþmaya iþtirak eden tüm katýlýmcýlarý selamlayarak baþladý. Kadýn Teþkilatý Baþkaný Zehra Dizman özetle þunlarý söyledi: “Bu yarýþmalar ile hedeflenen hiç þüphesiz yüce kitabýmýzýn iyi okunmasý ve yaþanmasýdýr. Teþkilatýmýzýn bünyesinde, þubelerde, bölgelerde yarþmalar yaparak insanlara Yüce Rabbimizin ilahi mesajýný ulaþtýrmada yardýmcý olmak amacýyla 6 yýldýr bu yarýþmalarýmýzý yapýyoruz. Bu anlamda Kur’an ihtisas sýnýflarýný ve yarýþmalarýný ýsrarlý bir þekilde programýmýza aldýk. Yüce Rabbimiz, ‘Kur’an’ý açýk açýk, tane tane oku’(el-Müzemmil, 73/4) buyuruyor. Bu ayete göre Kur’an-ý Kerim, harflerini belli ede ede, öyle ki adeta, dinleyenlerin harflerini sayabileceði þekilde okunmalýdýr. Kur’an, Allah sözü olduðu için, doðru okunmasý gerekmektedir. Âlimlerin belirttiðine göre bu ayette Allah, sevgili Peygamberimize Kur’an’ý tecvîd ile okumayý emretmiþtir. Dolayýsýyla bu emir, bütün Müslümanlar için de geçerlidir. Yine bu ayette Kur’an’ýn güzel, ahenkli ve tane tane okunmasý, telaffuzu ve harflerin çýkýþ yerlerine uygun bir þekilde tilavet edilmesine dikkat çekilmektedir. 13:28 Uhr Seite 28 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 IGMG Kadýn Teþkilatý 6. Kur’an Okuma Yarýþmasý manevi bir ortamda gerçekleþti Konuyla ilgili âyet ve hadislerin iþaret ettiði mana; tecvid kaidelerine uymak kaydýyla, okuyuþu güzel ses ve makam ile süslemenin caiz olduðu ve hatta teþvik edildiði þeklindedir. Bununla birlikte, iþi çýðýrýndan çýkararak ses gösterisine dönüþtürmek, makamý ön plana almak, tecvid kurallarýndan fedakarlýk etmek ve okunanýn Allah kelamý olduðu þuurundan uzaklaþmak elbette caiz deðildir. Hz. Peygamber, Kur’an’ýn tecvîdle okunmasýna büyük önem vermiþ ve böyle okuyanlarý da takdirle karþýlayarak bu kimselere iltifatta bulunmuþtur. Meselâ, Kur’an’ý güzel okuma konusunda ün yapmýþ bir sahabe olan Ýbn Mes’ud için; ‘Kim Kur’an’ý ilk indiði þekilde okumayý severse, Ýbn Mes’ud’un kýraatini okusun’ (Ýbn Mâce, Mukaddime, 11, I, 49, no:138)buyurmuþlardýr.” “Kur’an öðrenimine büyük önem veriyoruz” Müslümanlarýn Kur’an’a olan uzaklýðýný ve bu uzaklýk sebebiyle düþtüðü acý durumu can alýcý ifadelerle anlatan Zehra Dizman konuþmasýný þöyle tamamladý; “Yýllardýr Kur’an’ý ölülerimize, hastalarýmýza okuduk; bir tek kendimize okuyamadýk. Halbuki Kur’an ölüleri deðil dirileri uyarmak için; kalbi, kafayý ve hayatý yeniden düzenlemek için gelmiþtir... Bu anlamda Teþkilat olarak Kur’an öðrenimine büyük önem veriyoruz. Maksadýmýz güzel okumayý öðren- haber menin yanýnda, Kur’an ahlakýna göre yaþamaktýr. Bu güzel yarýþmaya evlatlarýmýzý hazýrlayan, yetiþtiren hocalarýna ve velilerine teþekkür ediyor hepinize selam ve saygýlarýmý sunuyorum.” Programý sunan Kadýn Teþkilatý Ýrþad Baþkaný Sultan Balkaya yarýþma kurallarýný hatýrlattý ve Züleyha Okumuþ, Emine Çakal, Hatice Erturul, Derya Aydýn’dan oluþan yarýþma jürisini takdim etti. Yarýþmacýlar önce ezberlerini daha sonra da yüzünden okuyuþlarýný yaptýlar. Jürinin makam, mahreç ve tecvidde yaptýðý deðerlendirme neticesinde Ruhr A Bölgesi’nden Rümeysa Yalçýn birinci olurken, Berlin Bölgesi’nden Meryem Akdeniz ikinci, Köln Bölgesi’nden Dilek Bayrak üçüncü, Paris Bölgesi’nden Aslý Tutkun da dördüncü oldu. Dereceye girenlere para ödülü ve hediyeleri Kadýn Teþkilatý Baþkaný Zehra Dizman tarafýndan takdim edildi. Program IGMG Kadýn Teþkilatý Eðitim Baþkaný Tünay Ermiþ hanýmýn yaptýðý dua ile sona erdi. 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 özel köþe Seite 29 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir M. Salih AYDIN Sevgi Dolu Bir Bahçe… Önce ALLAH’ýn yüce selamý ile baþlarým. ALLAH’ýn Selamý Rahmeti ve Bereketi üzerinize olsun. Ey insanlar, insaným sananlar, kendini insanlýða adadým zannedenler. Yaþamýn güzelliklerini yaþamadan baþkalarýna zehir edenler. Yaþamýn gayesi’ni hedef edinmeyip, nefsin gayesini hedef edinenler. Niçin tatlý bir yaþam var iken tatsýz bir yaþama dönüþtürülür. Ýnsanoðlu dünyaya yemek ve içmek için gelmemiþtir. Hayvani gayeyi tatbik etmek için de gelmemiþtir. Onlar sadece bir vesiledir. Hayatýn yaþam gayesini bulamayanlar boþluk içinde yüzenlerdir. Tabii onlar kendilerine yanlýþ yollarda yararý olmayan bir oyuncak ararlar. Izdýraplarýn dinmediði acýlarýn sönmediði bu zamanda zalimlerin bilmediði bir þey var ALLAH (c.c.) gerçekleri perdeleyen nefs putu çeþitli bahanelerle ortaya çýkmakta ve kýymetli zamanlarýmýz boþa harcanýp gitmekte baþkalarýný deðil kendimizi aldatmaktayýz. Sonra da çamura düþtüðünü anlayýp kurtulmak için daha da çamura batmakta onunla da kendine teselli aramaktadýr. Ýnsan ALLAH’ýn verdiði nimetlerin kýymetini bilmek istememekte kendini zavallý bir varlýk durumuna düþürmektedir. Üstün bir varlýk olduðunu bilemeden. Sevgi ALLAH (c.c.) sevgisidir, yaþamýn gayesi kendi düþüncelerini bu dünyada tatbik etme deðildir. Çünkü bu dünyada sýnýrlý bir ömür ve ödevi olan bir talebeyiz. Bir zaman sabýr denizinde yüzerek aþacaðýz. Eðer sabýr denizinde sabýr edemez isek alabora olur batarýz. ALLAH’ýn (c.c.) verdiði nimetlerin þükrünü eda etmek zorundayýz. Baþka þansýmýz da yok. Her nimetin kendi özelliklerine ve güzelliklerine göre yaþayarak, tadarak, hissederek, koklayarak, duyarak, konu- 13:28 Uhr hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 Hacarabýn Serüvenleri [email protected] þarak, seyrederek yaþamýn güzelliðini anlamalý ve yaratana þükretmeliyiz vesselam. Sevgilerimle Wetzlar 01.06.97 Halil Aydýn. Vefatý 03.08.1997... Rahmetli oðlum Halil’in notlarýndan 02.11. 2009 günü doðum günü vesilesiyle geçmiþlerimizin ruhuna Fatiha… Doktor Vatandaþa Cevabý Verdi Hastanelerde ölüm oraný çok olduðundan vatandaþ doktora soruyor: —Doktor bey son zamanlarda ölüm vakalarý hastanelerde çoðaldý bunun sebebi ne olabilir ve hesabýný nasýl vereceksiniz? Doktorun cevabý ise: —Aksine mezar kazanlar, ölü yýkayanlar, kefen satanlar, sabun satanlar, fýrýncýlar, mevlithanlar, Kur’an Kurslarý, vatandaþ, mezar taþý yapanlar, akrabalarý, veraset düþen çocuklarý vesaire bize dua edecekler geriye ne kalýyor ki? Býrak onu da onlar düþünsün. Hacarabýn Tesbih hikâyeleri Bizi Nasýl Atlattý Bir zamanlar izinde babamla beraber Konya’yý gezmiþtik. Sonra Karaman’a döndük biraz sonra babam ortadan birden kayboldu. Biz ALLAH ALLAH bu adam nereye gider ne eder her tarafý didik didik taradýk sanki yer yarýldý Hacarap içine girdi. Aramadýðýmýz yer sormadýðýmýz kapý kalmadý sanki Hacarap diye biri Karaman’da yoktu. Hiç aklýmýzda olmayan þeyleri hep babam dü- 27 þünür ve hep þöyle söyler: —Benim kafamda kýrk tilki gezer hiçbirinin kuyruðu öbürüne deðmez. Nitekim öyle yapmýþ bizi Karaman’da uyutup ver elini tekrar Konya’ya. Orada gözüne kestirdiði bir tespih varmýþ ama parasý yok. Hemen muhterem Taþkentli Mustafa abimin evine ve ondan parayý alýr almaz doðru tespihcide soluðu alýyor. Tespihi alýyor ve Karaman otobüsüne biniyor. Gelelim Karaman’a biz tabir yerindeyse yerimizde duramýyoruz. O sýcakta haþat olduk Hacarap hala ortalýkta yok. Akþam kararmakta tam o sýrada çýkagelmesin mi? Biz tam posta koyacaðýz, bir yaygara bir gürültü, bir þiþti ortada, bir gitti geldi, suçlu suçsuz, suçsuz suçlu oldu. Meðer her þeyi kafasýndan hesaplamýþ basarsam gürültüyü onlarda susar. Biz de kendisi hasta olduðu için, bir yerlerde düþüp kalýr telaþýndayýz. Anlayacaðýnýz hem yorulduk hem azar iþittik… Annem Babama Para Vermese O da Borç Yapar Babam her izine gittiðinde tanýdýk bir gümüþçü var ondan alacaðýný gizlice alýr. Ýzinden dönünce de benim filan gümüþçüye þu kadar filan tespihçiye þu kadar filan saatçiye þu kadar borcum var der ve parayý gönderirdik. Bir seferinde de insanlýk bu ya tespih parasýný unutmuþ Türkiye’den bir telefon Hacarap bizim para nerede kaldý iste o zaman evde fýrtýna koptu ve elinden kontosu da kartý da annem ve kar- deþlerim tarafýndan alýndý. Haline çok acýdým oyuncaðý elinden alýnmýþ çocuk gibi mahzundu... Hacarabýn Koleksiyonlarý Karaman’da da baþka yerlerde olduðu gibi eski dededen kalma çok kýymetli tesbihler var. Babam bunlarý almak için camileri dolaþýr dururdu. Her izinde en az birini alýr gelirdi yani koleksiyoncu idi. Almanya’ya gelince de bu filan hocanýn tespihi bu filan aðanýn tespihi der sevinirdi. Bir tarafa cep saatlerini dizer, bir tarafa gümüþlerini dizer, bir tarafa tespihlerini dizerdi. Þimdi camilere tesbih yapar kýrýlanlarý ve eksikleri tamir eder. Karaman Denince Deðiþik Hocalarýmýz Akla Gelir Önce Karasakal Hoca Peygamber Niçin Kabak Yerdi? Ýþte onlardan birisi: Hocaya bir gün sormuþlar; "Hocam Peygamber Efendimiz (s.a.v) kabaðý niçin çok severdi" diye hoca da tatlý ihtiyacýný oradan karþýladýðýný söylemiþ ama adam tekrar sormuþ; - o kadar tatlý varken neden kabak- deyince Karasakal taþý gediðine koymuþ "Þöbiyet vardý da yemedi mi" OT BÝTMEZ YERLER Karasakal Hoca'ya sorarlar: - Batýla hizmet eden partilere oy ve boy verenler cennete gider mi hocam? — Ne dersin hoca? Gi- 29 der dese bir türlü, gitmez dese bir türlü, ama Hoca'nýn ince zekâsý hemen anýnda bir çözüm üretir: - Takmayýn kafanýza der, Allah'ýn rahmetinden umut kesilmez. Onlarý da cennetin ot bitmez yerlerine sürüverirler giderler caným! KÝME ÝTÝMAT? Karasakal Hoca, altýný çize, çize "Hiç bir dünyevi iþle iþtigal etmedim" diyor ya! Bunu duyan ve Hoca'nýn da on-onbeþ horantaya baktýðýný bilen biri: - Hoca, demiþ, sen bu onbeþ horantaya neyle nasýl bakýyon Allah aþkýna yaaav? Nereden geliyor bu deðirmenin suyu?.. Karasakal Hoca Talak Suresi 2. ayetin sonundan itibaren okuyarak: - Kim Allah'a karþý takva üzere olursa, Allah ona, darlýktan geniþliðe, bir çýkýþ yolu ihsan eder. Bir de ona, ummadýðý yerden rýzýk verir, Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona yeter... Diye cevap vermiþ, fakat adam tatmin olmamýþ: - Hoca, amenna, amenna da... Neyinen geçiniyoooon? diye tekrar sormuþ. Hoca bu kez de, Zümer süresi, 36. ayetle cevap vererek; Allah kuluna kafi deðil mi? demiþ. Adam yine ayný ganerelikle: - Hoca, amenna, anladýk, Allah kuluna kafi de... Sen neyinen geçiniyooon. diye üstelemiþ. Hoca da dayanamamýþ ve latife babýnda: - Þu kadar haným, bu kadar hamamýn var!.. Gibilerden olmayan þeylerini saymaya baþlayýnca adam: - Hah, demiþ þimdi oldu iþte caným!.. Deyince. Karasakal Hoca'nýn tepesi atývermiþ: -Ýmanýný tazele ülen ganere, demiþ, Allah'a itimat etmiyon, hana hamama itimat ediyon sen! Çabuk, imanýný tazele hergele!.. Bugünlükte bu kadar dostlar sizleri ALLAH’a emanet ediyorum. Selam ve dua ile… 40. sayi sayfalar hessen 30 26.11.2009 13:28 Uhr Seite 30 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 15 Kasým / 15 Aralýk - 15 November / 15 Dezember 2009 . Zi`l Hicce 1430 bulmaca 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 13:28 Uhr Seite 31 40. sayi sayfalar hessen 26.11.2009 13:28 Uhr Seite 32
Benzer belgeler
PDF SAYI 18 - Hayat Online
bedeli ile dünyan›n hiç tan›mad›¤›n›z bir taraf›ndaki mazlum ve ma¤durun duas›n› alabilecek belki de bu dua veya dualar sayesinde pek çok s›k›nt›dan uzak olacaks›n›z. Bunun yan›nda bulundu¤umuz ülk...
PDF SAYI 30 - Hayat Online
Yine Köln`de DÝTÝB`in yaptýracaðý gerçekten mükemmel camii ve
külliyesinin temeli Türk ve Alman
resmi yetkililerini katýlýmý ile beraberce atýldý. Bu törenin haberini gazetemizin sayfalarýnda bulab...