PDF SAYI 18 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 18 - Hayat Online
18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 1 IGMG Sosyal Hizmetler Başkanı Ali Bozkurt: Kurban Bayramında Milyonlara Beraber Ulaşalım Sayfa: 14’te T.C Frankfurt Başkonsolosu Salih Boğaç Güldere: Bizim Kapımız Herkese Ardına Kadar Açıktır Sayfa: 16-17’de IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş: Hizmetin Adresi Milli Görüştür Sayfa: 21-22’de 2006 senesi içerisindeki insanlık dışı olayların bir daha yaşanmamasını istiyoruz. 2007 senesinde Barış ve Huzur Dolu Bir Hayat Diliyoruz Avrupa Entegrasyon Süreci Endişe Verici Mehmet GEDİK Dosya İslamlaşan Avrupa veya Avrupalılaşan İslam Tartışmalara Toplu Bir Bakış Hacarab’ın Hacc Serüveni Kurban Kampanyası Mahmut AŞKAR Ramazan KURUYÜZ M.Salih AYDIN Ali BOZKURT Sayfa 8-9’da Dosya Sayfa 11-12’de Dosya Sayfa 5-6-7’de Özel Köşe Sayfa 23-24’te Dosya Medeniyetler İttifakı Oğuz ÜÇÜNCÜ Sayfa 4’te Dosya Sayfa 25’te Küche Einbauküchen& Elektrogeräte Inhaber Tefik ‹zci Marktstraße. 6-8 · D-65428 Rüsselsheim Tel: 06142-797793 · Tel: 06142-798627 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 2 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 3 Hayat HASBİHAL Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN 3 Aralık-Dezember 2006 / Zi’l Hicce 1427 EDİTÖR’DEN Hayırlı Bayramlar, Hayırlı Seneler... Sevgili dostlar! Yine dolu dolu bir say›m›zla karfl›n›zday›z. 2006 senesinin bu son say›s›nda sizlere oldukca yüklü dosyalar olan bir say› ile ulafl›yoruz. Bu say›m›zda üç tane önemli röportaj geçeklefltirdik. Bu röportajlar› sayfalar›m›zda detay› ile bulacaks›n›z. 2004 senesi y›lbafl›nda ilk say›m›z ile bafllang›ç yapm›flt›k. Allah`a flükürler olsun ki yeni bir say›m›z ile yine bir y›lbafl›na denk gelen zamanda sizlerle bulufluyoruz. Sevgili dostlar! Geçti¤imiz ay içerisinde çeflitli toplant›lara ifltirak ettik. Bu toplant›lardan baz›lar› insan›m›z› ilgilendiren toplant›lar idi. Özellikle AGAH seçimlerine ifltirak ettik. Hanau`da yap›lan bu toplant›ya kat›ld›k. Hessen Eyalet Baflbakan› Say›n Roland Koch da bu toplant›ya ifltirak etti. Daha sonra IGMG Genel Merkezinde Sosyal ‹fller Baflkan› Say›n Ali Bozkurt bey ile bir röportaj gerçeklefltirdik. Bu röportaj› ilgi ile okuyaca¤›n›z kanaatindeyiz. Darmstadt`ta gecikmeli olarak yap›lan Bayram fiölenine ailece ifltirak ettik. Yine T.C. Frankfurt Baflkonsolosu Say›n Salih Bo¤aç Güldere ile yapt›klar› faaliyetler ve insan›m›z›n meseleleri ile ilgili uzunca bir röportaj yapt›k. Bu röportajda sizleri ilgilendiren pek çok konuyu bulaca¤›n›z kanaatindeyiz. IGMG Hessen Bölge Baflkan› Say›n Mehmet Atefl ile de yapt›klar› faaliyetler hakk›nda güzel bir röportaj yapt›k. Faydal› olaca¤› kanatindeyiz. Malum önümüz hem Kurban Bayram› ve hem de miladi y›lbafl› yani yeni sene olan 2007`nin bafllang›c›. Biz müslümanlar›n dini bayramlar›ndan biri olan Kurban Bayram› vesilesiyle tüm sivil toplum teflkilatlar›nda oldukça hummal› bir çal›flma var. Bu çal›flmalar bilindi¤i gibi ihtiyaç sahibi kimseler için yap›lmaktad›r. Bu çal›flmalar› yapan tüm teflkilatlara burada teflekkürlerimizi bildirmek isteriz. Bu yap›lan çal›flmalar ihtiyaç sahibi insanlar›n senede bir defada olsa et görebilmelerinin yan›nda bizce as›l hedeflerinden biri olan kardefllik ve dayan›flma duygusunu ön plana ç›kar›yor olmas›ndad›r. Bildi¤iniz gibi dünya üzerinde pek çok yerde savafl ve afetler hala devam etmektedir. Bugün Irak`ta yaflanan insanl›k d›fl› vahfletleri, Afrikadaki insanlar›n açl›kla mücadelelerini vb. olaylar› bu tür çal›flmalarla belki engelleyemeyebiliriz ama nisbeten de olsa hafifletebiliriz. Bizim sizlere tavsiyemiz; bu çal›flmalara destek vermenizdir. Verece¤iniz bir kurban bedeli ile dünyan›n hiç tan›mad›¤›n›z bir taraf›ndaki mazlum ve ma¤durun duas›n› alabilecek belki de bu dua veya dualar sayesinde pek çok s›k›nt›dan uzak olacaks›n›z. Bunun yan›nda bulundu¤umuz ülkenin flartlar›n› gözönüne ald›¤›m›zda nesillerimizin dini ve milli de¤erlerimize sahip ç›kabilmeleri, ö¤renebilmeleri aç›s›ndan da burada da kurban kesmeliyiz. Bu kesilen kurbanlar›n etlerine belki de çok ihtiyac›m›z olmayacak ama Alman komflular›m›za da ikram edilmesi tavsiyesinde bulunuyoruz. Komflular›m›z ile bu vesile ile kaynaflmay› biraz daha fazla gerçeklefltirmifl oluruz kanaatindeyiz. Bilindi¤i gibi Almanya`da ‹slami usullere göre floksuz kesim yapmak yasak idi. Bu yasak Aßlar`da bulunan kasap Rüstem Alt›nküpe`nin vermifl oldu¤u hukuk mücadelesi sonucu kalkt›. Alt›nküpe floksuz kesim yapma yetkisini ald›. 2006 senesi içerisinde Hessen`de baz› kurulufllar›n yapm›fl olduklar› itiraz› Leipzig`deki mahkeme kabul etmedi ve Rüstem Alt›nküpe yine floksuz kesim yapabilme yetkisine haiz olarak bu Kurban Bayram›nda da hizmet vermeye devam edecektir. Kurban kesimi esnas›nda çocuklar›n›z› da buralara götürerek yap›lan çal›flmay› göstermenizde yarar var diye düflünüyoruz. Çocuklar›m›z dinimizin vazifelerini pratikte de görmeliler. 2006 senesi içerisinde yaflanan insanl›k dramlar›n›n bir daha yaflanmamas› ve 2007 senesinin bar›fl ve huzur getirmesini, akan gözyafllar›n›n ve kanlar›n durmas›n›, dünyanin pek çok yerindeki mazlum ve ma¤durun s›k›nt›lar›n›n sona ermesini Cenab-› Allah`tan diliyoruz. Yine 2007 senesinin Almanyadaki ve özellikle Hessen`deki insan›m›z için hay›rlar getirmesini diliyoruz. Bu vesile ile Cenab-› Allah çal›flmalar›m›z› bereketlendirsin, fluurland›rs›n. Çal›flmak bizden, baflar› Allah`tand›r. Allah`a emanet olun. TAZ‹YE Sevgili Dostum Ahmet Ölmez Bey`in Day›s›n›n Sevgili Büyü¤üm Murat Toklu Bey`in Babas›n›n Sevgili Arif Güçlü Bey`in O¤lunun Sevgili Dostum Sinan Ar›kaya Bey`in Babas›n›n vefatlar›n› teessür ile ö¤renmifl bulunuyorum. Merhumlara Cenab-› Allah`tan rahmet; kederli ailelere ve sevenlerine baflsa¤l›¤› diliyorum. Hessen Hayat Ayl›k Ücretsiz Gazete Aral›k-Dezember 2006 / Zi’l Hicce 1427 Sahibi ve Genel Yay›n Yönetmeni: Sinan AKTÜRK Yay›n Kurulu: Dr. Yusuf Ifl›k, ‹brahim Gümüflo¤lu, Mahmut Aflkar, Sinan Aktürk, M. Salih Ayd›n, ‹hsan Güler, Saim Ayas Merkez: Königsbergerstr. 16 · D-61169 Friedberg Tel: 06031-162411 · Fax: 06031-738644 · E-mail: [email protected] Gazetemizde ç›kan yaz›lar›n ve reklamlar›n içeri¤inden sorumlu de¤iliz. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr 4 14 Seite 4 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir DOSYA DOSYA HESSEN Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 KURBAN KAMPANYASI Ali Bozkurt IGMG Sosyal Hizmetler Baþkaný B urkina Faso’yu hiç duydunuz mu? Peki ya Benin’i ya da Gana’yý... Belki adýný bile duymadýðýnýz, belki hiç gitme ve görme þansýnýzýn bile olmadýðý bu ülkelerde, sizin adýnýza kurbanýnýzýn kesildiðini ve oralarda yaþayan maðdur ve mazlum insanlara daðýtýldýðýný ve onlarýn, size selam, sevgi ve hayýr dualarýný ilettiðini biliyor muydunuz?... Bir an için 20 yýl öncesine geri dönün.. 20 yýl önce, birgün, kurbanýnýzý Mozambik’te ya da Tanzanya’da veya Gambiya’da keseceðiniz hiç aklýnýza gelir miydi? Etiyopya’daki, açlýktan bir deri bir kemik kalmýþ çocuklarý televizyonlarda görüp yürekleriniz parçalanýrken, birgün, onlarýn, sizin kurban etlerinizle yüzlerinin güleceðini hiç düþünür müydünüz?.. Sýcacýk yuvalarýnýzda otururken, Eritre’de, Çad’da, Burma’da varolma mücadelesi veren Müslümanlarý görüp, elinizden bir þey gelmediði için hayýflanýrken, birgün, onlarýn mücadelesine sizin de bir katkýnýzýn olabileceðine inanýr mýydýnýz?... Artýk, dünyanýn dört bir yanýndaki aç, yoksul, kimsesiz, maðdur ve mazlum insanlara, kolaylýkla ulaþma, yardýmcý ve destek olma imkanlarýnýz var.. Ýslam Toplumu Milli Görüþ, yaptýðý organizasyonlarla, zekat, fitre, sadaka ve diðer yardýmlarýnýzýn yanýsýra, her yýl kurban mevsiminde, kurbanlarýnýzýn, bu insanlara ulaþtýrýlmasýný saðlýyor.. Afganistan’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Bosna’da, Keþmir’de, Doðu Türkistan’da, gözyaþlarýyla yoðrulmuþ Müslümanlara, kurbanlarýnýzla ne büyük güç verdiðinizi artýk biliyorsunuz.. Artýk bayramlarý, Ýslam kardeþliðinin evrensel bütünlüðü içinde, Somali’den Endonezya’ya, Arnavutluk’tan Yemen’e, Kenya’dan Bengaldeþ’e, Bulgaristan’dan Güney Afrika’ya, Uganda’dan Ukrayna’ya tüm dünya müslümanlarý ile birlikte, tek ruh ve tek yürek olarak kutluyorsunuz... Artýk onlar uzakta deðil... Onlar yoksul ama sahipsiz deðil... Onlar maðdur ama kimsesiz deðil.. Onlar mazlum ama yalnýz deðil... Artýk aþýlamaz yollar aþýldý; sýnýrlar, tel örgüler geçildi; kapalý kapýlar açýldý; Milli Görüþ gönüllüleri yeryüzüne yayýldý; maðdur ve mazlum insanlara ulaþýldý.. 22 yýldan beri, düzenli olarak, her yýl Kurban Organizasyonu gerçekleþtiren Milli Görüþ, 2006 yýlýnda da dev bir Kurban Organizasyonu’na daha imza attý. Dünyanýn tam 62 ayrý ülkesinde, sizin adýnýza kurbanlarýnýzý kesti ve ihtiyaç sahiplerine daðýttý. 2006 yýlýnda, Milli Görüþ Kurban Kampanyasý’na 61.016 adet kurban baðýþý yapýldý. Ancak, bazý ülkelerde kurban fiyatlarýnýn ucuzluðu dolayýsýyla toplam 76.926 adet kurban kesildi. Çoðu bir dilim ekmeðe muhtaç, yýllarca aðzýna et koymamýþ insanlar, dünyanýn öbür ucunda, kendilerini düþünen ve ayaklarýna kadar yardým getiren kardeþlerine gönüller dolusu teþekkür ve hayýr dualar ettiler. Kesim görevlileri, gittikleri ülkelerde, ihtiyaç durumlarýna göre, çeþitli konularda yardýmlarda bulundular. Örneðin, Nahcývan’da büyük bir cami inþa edildi. Susuzluktan kývranan Mozambik’te, Etyopya’da, Kamerun’da ve daha pek çok ülkede 10’larca su kuyusu açýldý. Gittikleri ülkelerde, yýllarýn oluþturduðu dostluk ve iliþkileri daha da pekiþtirirlerken, bir yandan da, bunlara yeni dostluklar eklediler.. Milli Görüþ gönüllüleri, bu organizasyonda, sizlerin yardým ve desteklerine aracý oldular.. Asýl kahramanlarsa, bu anlamlý kampanyaya destek vererek katký saðlayan sizlersiniz.. Sizler bu desteði göstermeseydiniz bu organizasyon gerçekleþemezdi.. Sizler bu kampanyaya katýlarak, Ýslam kardeþliðinin ve Ýslam dayanýþmasýnýn en güzel örneðini sergilediniz.. Sizler, dünyanýn dört bir yanýndaki maðdur ve mazlum müslümanlara birer “Ensar” oldunuz.. Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Ortadoðu’dan Orta Asya’ya, Afrika’dan Asya’ya, Yakýndoðu’dan Uzakdoðu’ya, Kuzey’den Güney’e, Batý’dan Doðu’ya, yeryüzündeki sahipsiz müslümanlara sahip çýktýnýz... Onlarýn acýlarýna ve dertlerine ortak oldunuz... Onlara yanlarýnda olduðunuzu gösterdiniz.. Onlarýn gülmeyen yüzlerini güldürdünüz, gönüllerini fethettiniz... Onlara, gerçek bir bayram sevinci yaþattýnýz.. Onlarý sevindirerek, Rabbinizi hoþnud ettiniz... Verdiði nimetlere þükrünüzü gösterdiniz... Açlýk ve yoksulluða kurban gidecek nice Ýsmail’lere, Allah’ýn bahþettiði kurbanlarýnýzla hayat verdiniz... Mazlum ve maðdurlarýn hayýr dualarýný aldýnýz... Bütün insanlýða, Ýslam’ýn güzelliðini ve büyüklüðünü gösterdiniz... Bir kurbandan ne olur, demediniz... Bir kurban baðýþlamakla ne büyük iþler baþardýnýz.. 2006,2007 Kurban Kampanyamýza göstermiþ olduðunuz destekten dolayý hepinize sonsuz teþekkürler... AVRUPA TÜRK BÝRLÝÐÝ'nin SÝYAH ÇELENK EYLEMÝ PLANLADIÐI GÝBÝ PROBLEMSÝZ BÝR ÞEKÝLDE BAÞARIYLA SONUÇLANDI FRANKFURT-Avrupa Türk Birliði'nin yaptýðý Avrupa Ülkelerinde Fransýz Büyük Elçiliklerine Siyah Çelenk Eylemi planlandýðý þekilde problemsiz ve gayet olumlu þartlarda tamamlandý. F rankfurt Merkezdeki celenk Eylemi bizzat ATB Genel Baþkaný Recep YILDIRIM'ýn kontrolünde gerçekleþti. Ýsmail Canik, Adil ÖZKAN, Hasan KARAHUÞ olmak üzere ATB Baþkanlýk divaný da katýldý... Bilindiði üzere Avrupa ülkelerinde sözde ermeni katliamý hususunda birtakým kararlar alýnmýþ ve uygulama safhasýna sokulmuþtu.. Bu yanlýþ ve maksatlý tutumun son halkasý Fransa`da alýnan karardý.. Bu karar sonrasý Türkiye`ye karþý takýnýlan menfi tavýr Avrupa Türklerini özellikle rahatsýz ve tedirgin etmektedir. ATB olarak bu durum yetkili makamlara iletilmiþ, sosyal huzurun bozulmasý noktasýndaki endiþeler dile getirilmiþti. Getirilmeye devam da edilecektir... Bu baðlamda ATB demokratik haklarýný kullanarak bir kaç aþamalý EYLEM PLANI hazýrladý. Bu Eylem Planýnýn ilk adýmý Avrupa`da bir çok merkez- de Fransýz Büyükelçiliklerine, EÞ ZAMANLI SÝYAH ÇELENK býrakýlarak, talep mektubunun verilmesi þeklindeydi. Ayrýca ATB bu talebini 4 dilde basýn açýklamasý ile kamuoyuna duyurdu.. ATB Yöneticileri Fransa`nýn tavrýna göre EYLEMÝN DÝÐER AÞAMALARI UYGULANACAÐINI söylediler!.. AÇIKLAMA METNÝ: 12 Ekim 2006 tarihinde Fransa Meclisinde 19 ret oyuna karþýlýk 109 oyla kabul edilen Sözde Ermeni Soykýrýmýný inkar etmenin suç sayýlma yasa teklifinin kabul edilmesi demokrasi, insan haklarý ve fikir özgürlüðünü savunan Fransa’nýn tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Tarihte yaþanan olaylarýn parlamentolarda oylama sonucunda karara baðlanmasýný siyasi ve tek taraflý bir tutum olarak nitelendiriyor ve Fransa Meclisinin aldýðý bu kararý tanýmýyoruz. Eðer Fransa´nýn veya Ermeni tarafýnýn böyle bir iddiasý varsa, Uluslararasý bir mahkemede bu dava görülür ve tarihi belgeler burada deðerlendirilerek neticeye varýlýrdý. Oysa Fransa Meclisi Hukukun üstünlüðünü hiçe sayarak tari- hi ve hukuki bir cinayete sahne olmuþtur. Fransýz meclisi aldýðý bu çirkin kararla, 73 milyon Türkü katil çocuklarý olarak nitelendirdi. Diðer taraftan herhangi bir uluslararasý mahkeme kararý olmadan aldýðý tek taraflý bu kararý tanýmayanlara hapis cezasý uygulamasý ise fikir özgürlüðüne de indirilmiþ en aðýr darbedir. Önümüzdeki yýllarda Fransa´nýn gerçek demokrasiye kavuþtuðunda kendi çocuklarý meclislerinin aldýðý bu karardan dolayý utanacaktýr. Biz Türk milleti ve bu milletin Avrupa’da uzantýlarý olarak 12 Ekim gününü kara bir gün olarak hafýzalarýmýza kazýmýþ bulunuyoruz. Fransýz meclisinin aldýðý bu çirkin kararýn Senatodan geçmeyeceðini ve bu yanlýþtan geri dönüleceðini ümit ediyoruz. Tarihi olaylar Tarihcilere, Ýlim ve Bilim adamlarýna býrakýlmalýdýr!!! Avrupa Türk Birliði 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 5 DOSYA DOSYA Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 13 5 “Baþörtüsü, Aile Ýçi Þiddet ve Baský, Maço Anlayýþ, Zorla Evlilik, Namus Cinayetleri ve Din Eðitimi Tartýþmalarýna Toplu Bir Bakýþ” Ramazan Kuruyüz Hessen Ýslam Toplumu Baþkaný H essen Ýslam Cemaati/IRH, Federal Almanya Meclisi’ndeki Türk asýllý bazý milletvekillerinin, geçtiðimiz haftalarda özellikle Alman medyasýnda yer alan, baþörtüsü ve kadýnlarýn Türk ve Ýslam toplumundaki konumlarýna yönelik rencide edici ve populist yaklaþým ve açýklamalarýný esefle karþýlar ve reddeder. Ayný zamanda, bu politikacýlarýmýza yönelik tehditleri de þiddetle kýnar ve reddeder. Düþüncelerine katýlmasak dahi, bu düþüncelerinden dolayý tehdite maruz kalmalarý kabul edilemez. Düþünceye sadece düþünceyle cevap verilmelidir. Bu makalede yapýlacak olan þey de budur. Buradan sayýn politikacýlara da bir noktayý hatýrlatmakta yarar görüyorum: Eleþtiri yapan, eleþtiriye açýk olmalýdýr. Öncelikle Ekin Deligöz ve Lale Akgün olmak üzere Federal milletvekilleri ve bazý Türk kökenli politikacýlarýn yapmýþ olduklarý açýklamalar, hedef gösterdikleri ve eleþtirdikleri baþta baþörtülü bayanlar olmak üzere, mütedeyyin insanlarýmýza yönelik hakaret ve aþaðýlayýcý unsurlar içermekte ve gerek Türk toplumu arasýnda, gerekse içinde yaþadýðýmýz Alman çoðunluk toplumu ile varolan sosyal barýþý zedelemektedir. Adý geçen politikacýlar, dini konularla ilgili hükümler vererek, kendi yetki ve uzmanlýk alanlarýný aþmakta ve konuyla ilgili bilgi yetersizliklerini sergilemektedirler. Federal Alman Anayasasý’nýn din – devlet iliþkilerini düzenleyen maddelerine göre, dini konularda hüküm vermek ve dini içeriði belirlemek, sadece kilise veya cemaatlerin yetki alanýndadýr. Bunun dýþýndaki kiþisel kanaatler ve yorumlar, sadece görüþ bildiren kiþileri baðlar. Bir dinin hükümlerinin, o dinin mensuplarý tarafýndan uygulanýp uygulanmamasý, kiþilerin hür iradesi dahilinde ve inanç hürriyeti kapsamýnda olduðu, elbette ki tartýþma götürmez bir gerçektir. „Çaðdaþ olun, Almanya’ya uyum saðlayýn ve baþörtünüzü çýkarýn“ þeklindeki beyanatlar, demokratik bir anlayýþla baðdaþmamakta, evrensel insan hak ve özgürlüklerini benimsediðini iddia edenlerin kendi dünya gö- rüþleriyle çeliþmekte, bireyin kendi yaþam tarzýný belirleme hakkýna müdahele etmekte ve çaðdaþlýk kavramýnýn kendisine aykýrý düþmektedir. Federal Alman Anayasa Mahkemesi’nin baþörtüsüyle ilgili 24 Eylül 2003 tarihli kararýndan sonra, bazý eyalet meclislerinde, devlet okullarýnda veya kamu hizmetinde görev yapan ve yapmak isteyen Müslüman bayan devlet memurlarýna yönelik baþörtülü giyim þeklini yasaklayan kanunlarý çýkaran ve savunan siyasi partiler ve temsilcileri dahi, Türk kökenli bu milletvekilleri ve politikacýlarý kadar ileri gitmemiþ, hadlerini aþmamýþ ve kamu görev alaný (devlet memurluðu) dýþýndaki özel yaþama müdahele etme düþüncesi içine girmemiþlerdir. Bu durum, Türk kökenli bu politikacýlarýn „kraldan fazla kralcý“ anlayýþlarýnýn ve kendi toplumlarýna yönelik kompleks içinde bulunduklarýnýn göstergesidir. Entegrasyon, kendi kimliðini, benliðini, milli ve dini deðerlerini terketmek, yaþam ve giyim tarzýný deðiþtirmek deðildir. Entegrasyon, bireyin kendi kimlik ve deðerleriyle, yaþadýðý topluma katýlýmý ve toplumun aktif bir parçasý olmasýdýr. Baþörtüsünün entegrasyona engel teþkil ettiðini ileri sürmek, gerçeklerle baðdaþmamaktadýr ve toplumun baþörtülü bayanlarýmýza yönelik kýþkýrtýlmasýdýr. Federal Almanya’da binlerce baþörtülü genç bayanlarýn okullarda ve üniversitelerdeki varlýklarý, sorunsuz ve baþarýlý öðrenim görmeleri, içinde yaþadýklarý toplumla kaynaþmalarý, sosyal yaþama aktif katkýlarý, iþ dünyasýnda yer almalarý ve mesleki kariyer yapmalarý, sayýn milletvekilleri ve siyasilerin iddialarýný tamamen çürütmektedir. Bu durum, Türkiye’de de ayný þekilde görülmektedir. Bu aydýn ve çaðdaþ genç kýzlarýmýz, büyük bir çoðunlukla ailelerinin de desteðini arkalarýna alarak, toplumumuzda geçmiþte ekseriyetle ve bugün halen kýsmen varolan, kýzlarýmýzýn ve kadýnlarýmýzýn cahil býrakýlmasýna yönelik anlayýþ ve gelenekleri yýkmaktadýrlar. Baþörtüsünün ve dini deðerlerinin, onlarýn öðrenim ve öðretim kurumlarýndaki baþarýlarýna, iþ hayatýna ve sosyal yaþama katýlýmlarýna ve içinde yaþadýklarý topluma entegre olmalarýna engel oluþturmadýðý açýk bir þekilde görülmektedir. Çaðdaþ ve aydýn olmak, sayýn siyasilerin tekelinde deðildir ve baþörtüsü buna engel de deðildir. Çaðdaþlýk ve aydýn olmak, kafanýn içindedir, dýþýnda deðildir. Günümüz dünyasýnda halen, Müslüman genç bayanlarýn ve kadýnlarýn kendi hür iradeleriyle ve özgür seçimleriyle tercih ettikleri dini yaþam ve giyim tarzýna ve hakkýna müdahele edenler, kendilerinin ne kadar „çaðdaþ“ ve „aydýn“ olduklarýný ortaya koymaktadýrlar. Maalesef Türkiye’de olduðu gibi, burada da bazý kesimlerin, kendilerine ve yaptýklarý iþlere saygý duyduðumuz, temizlik görevlisi olarak iþ ortamýnda yer alan kadýnlarýmýzýn baþörtülerinden, tahmin ettiðimiz nedenlerden dolayý, yýllardýr rahatsýzlýk duymamalarý, ancak son yýllarda sayýlarý gittikçe artan özellikle üniversite mezunu ve mesleki kariyer yapan baþörtülü genç kýzlarýmýzýn varlýklarýndan rahatsýz olmalarý, oldukça düþündürücüdür. Bu çevrelere buradan açýkca þu soruyu yöneltmek istiyorum: „Baþörtüsünü sadece temizlik iþçilerine veya eðitim düzeyi düþük kadýnlara mý indirgemek istiyorsunuz? Böylece, islami deðer ve yaþam tarzýnýn, kadýnlarýmýzýn eðitim ve sosyal konumuyla sýnýrlý olmasýný ve böyle algýlanmasýný mý arzu ediyorsunuz?“ Baþörtüsünün aile içi baskýnýn ve kadýnýn özgür olmayýþýnýn göstergesi olarak algýlanmasý ve sunulmasý, yanlýþ ve haksýz bir yaklaþýmdýr. Bazý ailelerimizde, kýz çocuklarýna veya kadýnlarýmýza yönelik baþörtüsü dayatmasýnýn varolduðunu inkar etmek, elbette mümkün deðildir. Ancak bunu genelleþtirmek ve dinden kaynaklandýðýný ileri sürmek, doðru bir deðerlendirme olamaz. Kur’an-ý Kerim’in açýk hükmüne göre (Bakara Suresi, 256. Ayet), „dinde zorlama yoktur“. Dinin tüm hükümlerinin yaþanmasý veya yaþanmamasý, kiþinin kendi hür iradesi ve tercihine býrakýlmýþtýr. Ýslam Dini’nin insana yönelik tüm emir ve yasaklarý, aklý ve özgür iradeyi þart koþmaktadýr. Dinin hükümleri, akýl sahiplerine ve akli dengesi yerinde olanlara yöneliktir. Akýl sahiplerinin ve akli dengesi yerinde olanlarýn da, dinin emir ve yasaklarýný kendi hür iradeleriyle tercih etmeleri esastýr. Toplumumuzda veya Ýslam Dünyasý’nda buna aykýrý görülen durumlar, Ýslam Dini’nin esaslarýna ve özüne aykýrýdýr. Hessen Ýslam Cemaati olarak, kýz çocuklarýmýza ve kadýnlara yönelik baþörtüsü takma yönündeki aile veya toplum baskýsýný reddettiðimiz gibi, bunun tersi yönündeki baþörtüsünü çýkartmaya yönelik her türlü baskýyý da reddediyoruz. Ayný þekilde, bayanlarýn baþörtüsü takmamalarýndan dolayý toplum ve iþ hayatýndan dýþlanmalarýný kýnadýðýmýz gibi, baþörtüsü takmalarýndan dolayý toplumsal yaþamdan ve meslek hayatýndan dýþlanmalarýný da kýnýyoruz. Toplumun her kesimini, kamu ve özel iþveren sektörünü, devlet kurumlarýný, politikacýlarý ve siyasi partileri, Müslüman toplumu içindeki bu çeþitliliðe ve çoðulcu yapýya, bayanlarýmýzýn hür iradelerine, özgür seçimlerine ve kendi inanç, yaþam ve giyim anlayýþlarýný belirleme hakkýna saygýlý olmaya davet ediyoruz. Baþörtülü ve baþörtüsüz bayanlar, toplumumuzun ve hemen hemen tüm ailelerimizin içinde varolan bir sosyal gerçek ve çeþitliliktir. Ayný ailenin içinde, baþörtüsü takan kýzlarýmýz olduðu gibi, baþörtüsü takmayan kýzlarýmýz da vardýr. Yine toplumumuz içinde, baþörtülü annelerin baþörtüsüz kýzlarý olduðu gibi, baþörtüsüz annelerin baþörtülü kýzlarýnýn bulunduðu da toplumsal bir gerçektir. Bu gerçekler, toplumumuzda ve ailelerimizde, baþörtüsü konusunda genel bir baský olduðu þeklindeki iddialarý çürütmektedir. Baþörtüsü, namus ve ahlak konusunda tek baþýna bir kýstas ve ölçü olamaz. Öncelikle birçok kesimde varolan yanlýþ bir algýlamayý düzeltmek gerekir: Kur’an-ý Kerim’in Nur ve Ahzab surelerinde yer alan giyim konusundaki emirler, sadece baþörtüsüyle sýnýrlý deðildir. Baþörtüsü, bu giyimin bir parçasýdýr. Kur’an’ýn buradaki en önemli mesajý, kadýn ve erkeðin toplumsal iliþkide cinsel bir obje olarak algýlanmamasý ve insani ve kiþisel kimliklerinin ön planda yer almasý gerekliliðidir. Ayrýca, Kur’an-ý Kerim’in ve sünnetin (Peygamberimiz’in sözleri ve örnek hayatý) ortaya koyduðu ahlak anlayýþý, bir bütünlük arzetmektedir. Giyimin yanýsýra, yaþam tarzý, insani ve toplumsal iliþkiler ve deðerler, bu bütünün parçalarýdýr. Dürüstlük, doðru sözlü olmak, yalan söylememek, iftira atmamak, gýybet etmemek, aldatmamak, güvenilir olmak, olduðu gibi görünmek, göründüðü gibi olmak, ikiyüzlü olmamak, kimseyi hor görmemek, kendisi için istediðini baþkalarý için de istemek, kendisi için istemediðini baþkalarý için de istememek, adil olmak, baþkalarýna haksýzlýk ve zulüm yapmamak gibi sayýsýz deðerler, bu ahlak anlayýþýnýn birer unsurudur. Bu baðlamda ele alýndýðýnda, „baþörtülü olanlar namuslu ve ahlaklýdýr, baþörtüsüz olanlar namuslu ve ahlaklý deðildir“ gibi bir yaklaþým, tamamen yanlýþtýr. Nice baþörtüsüz bayanlar vardýr ki, yukarýda saydýðýmýz çerçeve içinde, baþör- 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr 6 14 tülü birçok bayandan daha hassas ve daha ahlaklýdýr. Kendi ailelerimiz içindeki baþörtüsüz bacýlarýmýzýn, namus ve ahlaklarýndan kimse þüphe etmemelidir ve onlarý zan altýnda bulundurmamalýdýr. Toplumumuz içinde, kýz çocuklarýna ve kadýnlara yönelik baský ve þiddetin varolduðunu inkar etmek veya gözardý etmek elbette mümkün deðildir. Ancak bu soruna, sadece dindar (mütedeyyin) kesime ait ve dinden kaynaklanan bir sorunmuþ gibi yaklaþmak ve kamuoyunda böyle bir izlenim doðurmak, haksýz ve yetersiz bir deðerlendirmedir. Böyle bir deðerlendirme, toplumumuzun belirli bir kesimini kamuoyunda zan altýnda býrakmakta, onlarýn deðer yargýlarýný incitmekte ve soruna yönelik ortak çözümler noktasýnda biraraya gelmemizi zorlaþtýrmaktadýr. Türk kökenli politikacýlarýmýz, yaptýklarý açýklamalarýyla, Türk ve Müslüman toplumunu ve kendi içindeki çoðulcu yapýyý yeterince tanýmadýklarýný da ortaya koymaktadýrlar. Ahlak ve namus kavramlarý konusunda, erkek ve kadýna yönelik olarak, toplumumuzun bazý çevrelerinde maalesef çifte standartlý ve dürüst olmayan bir yaklaþým söz konusudur. Kendi kýz çocuklarý veya eþlerine yönelik namus ve ahlak ölçüsünü, erkek çocuklarý ve kendilerine yönelik geçerli saymayan erkekler, üzülerek ifade etmeliyim ki, ikiyüzlü ve samimi olmayan bir tutum sergilemektedirler. Eðer namus kavramýndan söz edilecekse, namus, sadece kadýna yönelik bir deðer olamaz, ayný deðer erkekler için de geçerli olmalýdýr. Diðer konularda olduðu gibi bu konuda da, dinin yanlýþ yorumlanmasý ve istismar edilmesi, doðru bir yaklaþým olamaz. Ýslam Dini, helaller ve haramlarla ilgili hükümler konusunda, kadýn ve erkek arasýnda bir ayrým yapmaz. Erkek için helal olan þey, kadýn için de helaldir; erkek için haram olan þey, kadýn için de haramdýr. Evlilik dýþý cinsel iliþki, yani zina, kadýn için haram olduðu kadar, erkek için de haramdýr. Kýz çocuklarý ve eþleri için zinayý namus sorunu olarak gören, ancak erkek çocuklarý ve kendileri için bunu sorun yapmayan erkekler, hiç de dürüst bir yaklaþým içinde deðildirler. Bu yanlýþ yaklaþýmýn dinde hiçbir dayanaðý yoktur. Kendi kýz çocuklarý veya kýz kardeþlerinin namuslarý konusunda hassas olan erkeklerin, baþkalarýnýn kýz çocuklarý ve kýz kardeþlerinin namuslarý konusunda da ayný hassasiyet içinde olmalarý beklenir. Kendi eþleri, kýz çocuklarý ve kýz kardeþleri konusunda namus cinayetlerine kadar varan anlayýþlara buradan vereceðimiz en önemli mesaj þudur: Öncelikle dürüst olun ve çifte standarttan arýnýn. Ayrýca bir hukuk devletinde, cezalandýrma ve güç kullanma yetkisi, sadece Seite 6 DOSYA DOSYA Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 devlete aittir. Kýz ve erkek çocuklarýnýn eðitiminde farklý kýstaslarýn kullanýlmasý da, aile içi eðitimdeki sorunlarýmýzdan birisi olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Birçok ailede, erkek çocuklarýnýn kýz çocuklarýna oranla daha serbest býrakýldýklarý ve yetiþtirildikleri, bir realitedir. Erkek çocuklarý, bilinçli veya bilinçsiz bir þekilde, maço olarak yetiþtirilmekte veya yanlýþ eðitim sonucunda maço delikanlýlar olarak topluma karýþmaktadýrlar. Bunun sonucu olarak, sert, kaba, duygusuz, „taþfýrýn erkek“ anlayýþlý, sorumsuz, þiddete meyilli, kadýný hor gören ve aþaðýlayan, delikanlýlýðýný kaba kuvvette arayan ve toplumda sorun haline dönüþen gençlerimizin sayýsý, gün geçtikçe artmaktadýr. Okullarda sosyal davranýþlarýyla ve davranýþ notlarýyla, olumsuz anlamda en çok göze batanlar, erkek çocuklarýmýzdýr. Kavga ve þiddete meyil noktasýnda, maalesef erkek çocuklarýmýz, önemli bir sorun haline gelmiþlerdir. Alman bayan öðretmenlerin erkek çocuklarýmýzla ilgili olarak sýk sýk dile getirdiði, „Ben, kadýndan emir almam“ gözlemleri, oldukça düþündürücüdür. Bu gözlem, maalesef doðrudur. Bir öðretmen olarak, erkek çocuklarýmýz arasýnda böyle bir anlayýþýn küçümsenmeyecek oranda varolduðunu kendim de gözlemlemekteyim. Bu, maço anlayýþýnýn ürünüdür. Evde sadece babasýndan çekinen ve annesini kale almayan anlayýþýn sonucudur. „Cennet, annelerin ayaklarý altýndadýr“ hadisinde ifade edilen ideal anne - çocuk iliþkisi, pratik hayatta ve çoðu zaman, maalesef gözardý edilmektedir. Evde anneyi, okulda bayan öðretmeni umursamayan ve otorite olarak görmeyen erkek çocuðun, toplumda kadýna bakýþý da farklý olmayacaktýr. Erkek çocuklarýmýzýn önemli bir bölümünde gördüðümüz bu sorumsuz ve maço anlayýþ, çocuklarýn derslerdeki baþarýsýzlýklarýna da yansýmaktadýr. Okul dýþý zamanlarda, erkek çocuklarýnýn, aile tarafýndan yeterli özenle takip edilmeyiþi, babalarýn çocuklarýna yeterince zaman ayýrmamalarý, annelerin erkek çocuklarý üzerinde gereken oranda otorite kuramamalarý, okulda baþarýsýz olmalarýnýn en önemli sebebidir. Birlikte olunduðunda da, ailece zamanýn büyük bölümünü televizyon baþýnda geçirmek, sorunun çözümünü güçleþtirmektedir. Çocuk yetiþtirmek, sadece çocuðun karnýný doyurmak ve maddi ihtiyaçlarýný karþýlamak demek deðildir. Çocuklar, anne ve babalarýnýn, eðitimde, kural belirlemede, kurallarý uygulatmada ve otoritede eþdeðer ve eþit olduklarýný net bir þekilde kavramalýdýrlar. Çocuklara bunu kazandýrmak, anne ve babalarýn görevidir. Anneler ve babalar, bunu sadece sözle kazandýramazlar. Öncelikle kendi aralarýndaki saygý ve sevgi iliþ- kisiyle, çocuklarýna örnek olmalýdýrlar. Kendi eþine hakaret eden, onu aþaðýlayan ve ona þiddet uygulayan bir erkek, kendi çocuklarýna, özellikle de erkek çocuklarýna, yanlýþ örnek olacaktýr. Maço babadan, sonuç olarak büyük bir çoðunlukla, maço erkek çocuklar oluþacaktýr. Buradan özellikle babalara sesleniyorum: Bu maço anlayýþa gelin birlikte son verelim. Bu anlayýþ, hem size, hem çocuklarýmýza, hem ailelerimize, hem toplumumuza ve hem de toplumumuzun Alman kamuoyunda olumsuz algýlanmasýna yol açmaktadýr. Eþine, annesine, kýz kardeþlerine, kýz çocuklarýna ve genelde tüm kadýnlara insan olarak bakan ve deðer veren, kadýn erkek iliþkisinde saygý ve sevgiyi esas alan anlayýþý hakim kýlalým. Aile içi þiddet ve baský ve zorla evlilik gibi sorunlar, maalesef toplumumuzun deðiþik kesimlerinde görülen ve varolan toplumsal bir gerçektir. Ancak bu toplumsal gerçek, toplumumuzun muhafazakar kesiminin yanýsýra, seküler, laik, sosyal demokrat, alevi veya dine mesafeli katmanlarýnda da ayný oranda ve benzer þekillerde görülmektedir. Bu toplumsal soruna karþý birlikte ve toplumumuzun dini deðer ve yargýlarýný karþýmýza almadan mücadele etmeliyiz. Ýslam dini, aile içi veya toplumsal þiddet ve baskýyý, zorla evliliði kesin bir þekilde reddetmektedir. Sorunun, dinin kendisinden deðil, toplumumuzda varolan yanlýþ gelenek ve göreneklerden, ataerkil yapýdan (kadýna yönelik erkek egemen bakýþ tarzýndan), kadýnýn sosyal ve ekonomik konumundan ve cehalet gibi faktörlerden kaynaklandýðýný gözardý etmek mümkün deðildir. Gerek Kur’an-ý Kerim’in birçok ayetlerinde ve gerekse peygamberimizin hadislerinde ifade edildiði üzere, evlilik kadýn erkek arasýnda karþýlýklý sevgi ve saygýya dayalý ve hür irade sonucu gerçekleþen bir akit ve birlikteliktir. Saðlýklý ve saðlam bir toplumun en önemli unsuru ve kaynaðý, saðlýklý ve saðlam aile yapýsýdýr. Böyle bir ailenin en önemli dayanaðý ise, eþlerin karþýlýklý sevgi, saygý, güven ve birbirlerine karþý dürüstlüðüdür. Hür iradeye ve özgür seçime dayanmayan ve gerek genç kýzlarýmýza, gerekse genç erkek çocuklarýmýza yönelik aile ve akraba dayatmalarý sonucunda yaptýrýlan evliliklerin, saðlýklý ve saðlam olmasý beklenemez. Aile ve akraba baskýsý sonucunda gerçekleþen zorla evliliklerin, gençlerin insan onuruna ve insanýn fýtratýna ve kiþiliðine indirilmiþ önemli bir darbe ve saygýsýzlýk olduðunu tüm açýklýðýyla ortaya koymakta yarar vardýr. Gençlerin, kadýn ve erkeklerin zorla evlendirilmesi, Ýslam’ýn da özüne ve esasýna kesinlikle aykýrý olduðu unutulmamalýdýr. Zorla evlilik, insan doðasýna aykýrýdýr. Ýslam Dini, fýtrat dinidir ve in- Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN san doðasýna uygundur. Ýnsanýn doðasýna ve fýtratýna aykýrý olan birþeyin Ýslam’la baðdaþtýðýný ileri sürmek ve düþünmek, mümkün deðildir ve Ýslam’ý yeterince tanýmamaktýr. Dini gerekçe göstererek zorla evliliði savunanlar, dinimizi yanlýþ tanýmakta ve kendi yanlýþ anlayýþlarýný dine mal etmek suretiyle, Ýslam’ýn kamuoyunda yanlýþ algýlanmasýna yol açmaktadýrlar. Ýslam’ýn, gerek içinde yaþadýðýmýz Alman ve Avrupa toplumunda, gerekse kendi toplumumuz içindeki seküler kesimde olumsuz algýlanmasýnda, dinimizin yanlýþ anlaþýlmasýnýn ve yanlýþ uygulanmasýnýn yattýðýný görmemiz gerekir. Bu anlamda, kendi içimizde toplumsal özeleþtiri yapmamýz ve kendimizi yeniden gözden geçirerek, yanlýþ dini anlayýþlarýmýzý ve yaþantýmýzý, Kur’an ve sünnetin de öngördüðü dinin aslýna uygun doðru eðitim metodlarýyla restore etmemiz þarttýr. Doðru Ýslamiyet’i, doðru bir þekilde yaþamak, kendisini Müslüman olarak tanýmlayan herkesin üzerine düþen bir sorumluluktur. Ýslamiyet’i sadece ezber ve sloganlarla öðrenmek ve öðretmek yerine, onu anlamak, özümsemek ve içselleþtirmek temel anlayýþýmýz olmalýdýr. Çocuklarýmýza ve gençlerimize yönelik gerek aile içinde, gerek camilerde ve gerekse eðitim ve öðretim kurumlarýnda verilen eðitimde, baský, dayatma, korku ve yasaklama yerine, özdenetimi (otokontrolü) geliþtirmek, özgür iradeyi esas almak, sevgiyi aþýlamak, teþvik ve ödüllendirmek temel ilke olmalýdýr. Toplumumuzun bazý kesimlerinde varolan, ancak genelleþtirilmemesi gereken, yanlýþ uygulamalara yönelik mücadele, dinimizin doðru öðrenilmesi ve öðretilmesiyle mümkündür. Bu noktada, din görevlilerine, eðitimcilere ve cemaat yetkililerine büyük görevler ve önemli sorumluluklar düþmektedir. Bu baðlamda, Almanya’da yaþayan çocuklarýmýzýn ve gençlerimizin, okullarda saðlýklý, pedagojik esaslar çerçevesinde ve içinde yaþadýklarý toplumun ve zamanýn þartlarýna uygun din dersi alma ihtiyacýný hatýrlatmakta fayda vardýr. Ýslam din dersi, Almanya’daki üniversitelerde kurulmasý gereken ilahiyat fakültelerinde yetiþtirilecek Müslüman öðretmenler tarafýndan verilmelidir. Bu dersin dili, Almanca olmalýdýr. Almanya’da yaþayan Müslüman toplumunun büyük bir çoðunluðunu, Türkler veya Türkiye kökenli göçmenler oluþturmakla birlikte, okullardaki diðer Müslüman göçmen çocuklarýnýn ve sayýlarý zamanla artan Alman kökenli Müslümanlar’ýn varlýklarý da gözardý edilemez. Bunun da ötesinde, yaþadýðýmýz ülkenin eðitim ve öðretim dili, Almanca’dýr. Bazý dostlarýmýzýn „Dili olmayanýn, dini de yoktur“ þeklindeki görüþleri ve gerekçe- 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN leri, gerçekci bir yaklaþým deðildir. Ýslam’ýn evrensel bir din olduðunu ve dünyanýn tüm toplumlarýna hitap ettiðini unutmamamýz gerekir. Ýslam Dini’nin eðitim ve öðretimi, sadece bir dile baðýmlý kalsaydý ve Kur’an-ý Kerim’in ve peygamberimizin dili olan Arapça ile sýnýrlandýrýlsaydý, bugün Türkiye’de yaþayan Müslümanlar’ýn din eðitim ve öðretimi Türkçe ile mümkün olmazdý ve Ýslamiyet Türkiye ile bu oranda özdeþleþemezdi. Bu durum, dünyanýn diðer ülkeleri ve dilleri için de geçerlidir. Ýslam Dini, tüm dünya dilleri ve toplumlarýnda kolayca yer edinmiþ ve bu sayede evrensel özelliðini ortaya koymuþtur. Ýslam din dersinin okullarda Almanca verilmesinin, dinimizin ve Müslümanlar’ýn Almanya’da ve içinde yaþadýðýmýz toplumda halen yabancý bir unsur olarak algýlanmasý sorununu da ortadan kaldýrmaya yönelik önemli katkýlar saðlayacaðýný hatýrlatmakta yarar vardýr. Almanya’da yaþayan Türk ve Müslüman toplumunun entegrasyonu konusunda birçok eksikliðin ve sorunun var olduðu bilinmektedir. Ancak bu sorunlarýn tek sorumlusu, Türk ve Müslüman göçmenler deðildir. Bu konuda, taraflarýn bütünü, ihmalkar davranmýþtýr. Özellikle Alman Devleti, siyasi partileri ve çoðunluk toplumu, geride býraktýðýmýz kýrk yýlý aþkýn süredir kendi görev ve sorumluluklarýný yerine getirmemiþlerdir. Federal Al- T oplantýya; Diyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði (DÝTÝB) Genel Baþkaný Rýdvan Çakýr adýna Genel Sekreter Mehmet Yýldýrým, Avrupa Ehli Beyt Alevi Federasyonu (ABAF) Genel Baþkaný Fuat Mansuroðlu, Avrupa Türk Kültür Dernekleri Birliði (ATB)’yi temsilen Ýbrahim Doðancý, Avrupa Türk Ýslam Birliði (ATÝB) Genel Baþkaný Fikret Ekin, Avrupa Demokrasi Vakfý (ADV)’yi temsilen Þefik Kantar, Cem Vakfý Avrupa Koordinatörü Aliþan Hýzlý, Türk-Alman Dostluk Federasyonu (Hür-Türk) Genel Baþkaný Hasan Tekin, Ýslam Toplumu Milli Görüþ (ÝGMG) Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan, Almanya Ýslam Konseyi (AIK) Genel Baþkaný Ali Kýzýlkaya, NRW Müstakil Sanayici ve Ýþ Adamlarý Dernekleri Federasyonu (MÜSÝAD) Baþkaný Orhan Bilen, Türk Ýþ Adamlarý Dernekleri Avrupa Federasyonu (TÝDAF) Genel Baþkaný Ahmet Serdar Yenice, Ýslam Kültür Merkezleri Birliði (VIKZ) Genel Baþkaný Mehmet Yýlmaz, Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) Genel Baþkan Yardýmcýsý Mahmut Aþkar, Avrupalý Türk Demokratlar Birliði (UETD) Genel Baþkan Yardýmcýsý Abdullah Emili, Batý Týrakya Türkleri Federasyonu Genel Baþkaný Halit Habiboðlu ve Avrupa Türk Caferileri Birliði Genel Baþkaný Mehmet Irmak katýdý. Almanya’da faaliyetlerini sürdüren Seite 7 DOSYA DOSYA Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 manya’nýn sosyal ve ekonomik refahýna onlarca yýldýr büyük katkýlarda bulunan Türk ve Müslüman toplumunun, son yýllarda, özellikle „11. Eylül 2001“ tarihinden sonra, toplumsal bir problem ve tehlike unsuru gibi sunulmasý, büyük bir haksýzlýk ve vefasýzlýktýr. Varolan sorunlarý gözardý etmemiz mümkün deðildir, ancak sorunlarý populist yaklaþýmlarla büyülterek, olduðundan farklý göstererek ve saptýrarak, toplumsal kesimleri karþý karþýya getirmek, sorumlu siyaset anlayýþýyla baðdaþmaz. Özellikle son yýllarda artan, baþta ekonomi, iþsizlik ve eðitim gibi temel sorunlara çözüm bulamayan ve bu sorunlarýn çözümleri noktasýnda kafa yormasý gereken siyasiler ve siyasi partiler, bu konulardaki yetersizliklerini ve çaresizliklerini, Türk ve Müslüman toplumu üzerine oynadýklarý politik manevralarla ve oyunlarla unutturmaya çalýþmaktadýrlar. Türk ve Müslüman toplumu, varolan gerçek sorunlarý kamufle etmeye (örtmeye) yönelik bir „günah keçisi“ durumuna düþürülmektedir. Bu kervana, maalesef Türk asýllý bazý milletvekilleri de katýlmýþlardýr. Seçimler öncesinde, cami, dernek ve kuruluþlarýn kapýlarýný çalan ve aþýndýran Türk kökenli milletvekilleri, oylarýný istedikleri ve kýsmen de aldýklarý toplumumuzun dini ve manevi deðerlerine yönelik son zamanlardaki yakýþýksýz ve sorumsuz beyanatlarýyla, nasýl bir kiþilik kompleksinin içinde bulundukla- rýný ortaya koymaktadýrlar. Bu tutumlarýyla, Alman toplumunun bazý çevrelerine yaranacaklarýný zannedenler ve bundan siyasi gelecek ve kariyer umanlar, son yýllarda giderek artan ýrkçýlýk ve Ýslam düþmanlýðýna katkýda bulunmakta, ýrkçý ve faþizan çevreleri cesaretlendirmekte ve körüklemektedirler. Bu milletvekillerinden bazýlarý, daha sonradan yaptýklarý açýklamalarda, yanlýþ anlaþýldýklarýný ifade ederken dahi, dini ve manevi deðer yargýlarýmýzý aþaðýlamaya devam etmiþlerdir. Bu durum ise, esef vericidir ve „özrü kabahatinden büyük“ deyimine uygun düþmektedir. Bu yanlýþ tutumlarýndan geri dönmeleri, rencide ettikleri toplumsal kesimlerimizden özür dilemeleri ve içinden çýktýklarý kendi toplumlarýna ve deðerlerine, kendileri bu deðerleri kabul etmese ve yaþamasalar dahi, saygýlý olmalarý umulur. Hiçbir kimse, onlarýn inanç anlayýþý ve yaþam tarzlarýna müdahele edemeyeceði gibi, onlarýn da baþkalarýnýn inanç anlayýþý ve yaþam tarzý ve seçimlerine müdahale etme hakký yoktur. Makalemi þu mesajlarla bitirmek istiyorum: Düþünceye karþý sadece düþünceyle karþýlýk verilmelidir. Tehdit ve þiddet, asla kabul edilemez. Kendisi için düþünce hürriyeti isteyen, baþkalarýnýn düþünce hürriyetine saygý göstermelidir. Eleþtiren, eleþtiriye açýk olmalýdýr. Düþünce hürriyeti ile din özgürlü- TÜRK KÖKENLÝ KURULUÞLAR TOPLANDI Almanya’da faaliyetlerini sürdüren Türk Kökenli Kuruluþlarýn temsilcileri 25.10.2006 Çarþamba günü Bachamer Land Str. 420, 50935 Köln adresindeki Haus am See de bir araya gelerek, son zamanlarda Almanya ve Avrupa komuoyunda meydana gelen Türkleri ve Müslümanlarý ilgilendiren konu, yorum, açýklama v.b. geliþmeleri deðerlendirmek üzere bir araya geldiler. Türk Kökenli Kuruluþlarýn temsilcilerinin ortak basýn açýklamasýný, toplantýsýnýn sekreteryasýný da üstlenen; Diyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði (DÝTÝB) Genel Sekreter Mehmet Yýldýrým ile Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) Genel Baþkan Yardýmcýsý Mahmut Aþkar yaptýlar. Ortak Basýn Açýklamasýnda: -Türklere ve Müslümanlara karþý bir takým odaklarca kasýtlý olarak baþlatýlan karalama kampanyalarýna birlikte tepki göstermek, -Hollanda Parlemantosu’nun Türk Kökenli adaylara karþý aldýðý tavýr ile Fransa Parlemanto’sunun Ermeniler lehine aldýðý kararlar ve uygulamaya konulacak olan cezai durumun insan hak- 13 7 ðü, karþý karþýya getirilmemelidir. Kendi düþünce ve inanç hürriyetine ve yaþam tarzýna saygý bekleyenler, baþkalarýnýn da düþünce ve din özgürlüðüne ve yaþam tarzlarýna saygý göstermelidirler. Kimse, çaðdaþlýk ve aydýnlýk kavramlarýný, kendi anlayýþ ve yaþam tarzýyla sýnýrlamasýn ve ipotek altýna almasýn. Toplumumuzdaki deðer yargýlarýnýn ve yaþam tarzlarýnýn çeþitliliði, bir zenginliktir. Hiçbir kimse, inancý veya inançsýzlýðý, düþüncesi, yaþam tarzý ve giyim tercihinden dolayý dýþlanmamalý ve baskýya maruz kalmamalýdýr. Aile içi þiddet ve her türlü toplumsal baskýya karþý birlikte karþý durmalýyýz. Maço erkek anlayýþýna dur diyelim. Kadýna deðer vermek, insana deðer vermektir. Unutmayalým ki, bizi dünyaya getiren en deðerli varlýklarýmýz annelerimizdir ve kadýnlarýmýzdýr. Zorla evlilik, namus ve töre cinayetlerine karþý, dini ve manevi deðerleri karþýmýza alarak deðil, doðru ve sahih dini ve manevi deðerleri de yanýmýza alarak, birlikte mücadele etmeliyiz. Kendi içinde özeleþtiri yapmayan toplumlar, kendi yanlýþlarýný göremez, düzeltemez ve kendini geliþtiremez. Özeleþtiri, kiþilerin ve toplumlarýn kendilerini geliþtirmesindeki en önemli motordur. larýna olan ihlali, -Peygamberimizin dünyaya teþriflerine ithafen her sene Almanya genelinde kutlanan Kutlu Doðum Haftasý’nýn 2007 yýlýnda daha görkemli kutlanabilmesi için birlikte hareket edilmesi, -Ana dil konumuzu gerek Türk, gerekse Alman yetkililerle görüþerek, dilimizin daha güzel ve doðru kullanýlmasý yönünde tedbirlerin alýnmasý, -45 yýldan bu yana Almanya’da yaþayan vatandaþlarýmýzýn hem Türkiye’de hem de Almanya’da seçme ve seçilme haklarýnýn verilmesi ve kullanmalarýnýn saðlanmasý, -Alevi kardeþlerimizin hassasiyetleri, bu konudaki çok deðiþik tavýr ve haraketlerin hukuki durumu ile gerçek Aleviliðin bir rapor halinde ilgililere sunulmasý, -Almanya Anayasa’sýna olan baðlýlýðýmýzýn vazgeçilmezliði ve buna herkesin eþit bir þekilde uymasý, Anayasal haklarýmýzýn mutlak surette kullanýmlarýnýn saðlanmasý, -Ýslam konferansý ve uyum zirvesinde alýnan kararlarýn takibi,Hukukun üstünlüðünün her þeyin önünde gelmesi, gibi konular üzerinde deðerlendirme yaparak, her ay muntazaman toplanýlmasý, geliþen ve deðiþen olaylara karþý toplu görüþlerin kamuoyuna açýklanmasý gibi konular üzerinde fikir birliðine vardýlar. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr 8 14 Seite 8 DOSYA DOSYA Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Eðitim Baþkaný Mehmet Gedik PISA’dan Sonra… Avrupa Entegrasyon Süreci Endiþe Verici Mehmet Gedik IGMG Eðitim Baþkaný ISA adlý Araþtýrma Enstitüsü, 2000 yýlýnda bütün dünyada, özellikle geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkeler arasýnda, uluslararasý düzeyde yaptýðý araþtýrmada öðrenci deðerlendirme programlarý uygulayarak ülkelerarasý eðitim kalitesini ve eðitim sistemlerini kýsmen de olsa ölçmeyi hedeflemiþlerdir. Kýsa adý OECD olan Ekonomik Ýþbirliði ve Kalkýnma Örgütü’nün 32 ülkenin okullarýnda uygulanan eðitim programlarýný karþýlaþtýrmalý olarak ölçtüðü PISA araþtýrmasýndan çýkan sonuçlarda, Batý Avrupa ülkeleri arasýnda Alman eðitim sisteminin beklenenden çok daha zayýf olduðu ve uygulanmakta olan eðitim sisteminin gün geçtikçe yoksullaþtýðýný ve sistemin çöktüðünü gözler önüne serildi. 32 ülke arasýnda yapýlan araþtýrmalar ve testler sonucunda Avrupa ülkeleri arasýnda seviyesini normal düzeyde koruyan ülkelerin yanýnda Almanya, sözelde 25., sayýsal da 22. ve doða bilimlerinde 23. sýrayý alarak en baþarýsýzlarýn arasýnda yer aldý. Araþtýrmada en iyi sonuçlarý ise Finlandiya, Avusturalya ve Yeni Zelanda elde ederek eðitim sistemleri açýsýndan dünyada gözde ülkeler arasýnda yerlerini alarak ilgileri üzerlerine çektiler. Burada dikkat etmemiz gereken asýl nokta, PISA araþtýrmalarýndan çýkan en önemli sonucun, Batý Avrupa ülkelerine göç süreci yaþamýþ ve toplum içerisinde halen entegrasyon sürecinde yaþayan, çoðulcu toplumlarýn siyasilerine ve politikacýlarýna malzeme olan azýnlýk topluluklarýnýn etkilenmeleridir. Ülkenin yetkili mercileri karþýlaþýlan bu durum karþýsýnda baþarýya ulaþmanýn sýrrýnýn sistemi deðiþtirmekte ve diðer baþarýlý ülkelerin modellerinin uygulanmasýnda olduðunu görmezlikten gelerek, baþarýsýzlýklarýnýn tüm faturasýný göçmen azýnlýklara çýkarmanýn marifet olduðunu sanmaktadýrlar. Konu ile ilgili olarak sivil toplum kuruluþlarý RTS (Rat der Türkischen Staatsbürger in Deutschland) Almanya Türk Vatandaþlarý Konseyinin 10 Kasým 2006 tarihinde TIDAF (Türk Ýþadamlarý Avrupa Federasyonu) ge- P nel Merkezinde düzenlediði Eðitim Þurasýnda konu ele alýnarak fikir müzakereleri yapýlmýþtýr. Eðitim Þurasýna bir çok sivil toplum kurumunun katýlýmý ile gerçekleþti. Köln Baþkonsolosu Asým Temizgil bir açýlýþ konuþmasý yaparak Almanya’da eðitim sistemi ve Türk gençlerinin olumsuz etkilenmesine deðinildi. Entegrasyon süreci içerisinde de sivil toplum kurumlarý olarak ve Türkiye Devleti olarak neler yapýlmasý gerektiðine dikkat çekerek Eðitim Þurasýnýn önemine dikkatleri çekti. Toplantýda özellikle Alman eðitim sisteminin baþarýsýzlýðý, sosyal yönden yardýma ihtiyaç duyan çocuklarý ve gençleri gelecekleri açýsýndan daha da zor duruma sokarak motivelerini hepten yok etmektedir. Baþarýsýzlýðýn yabancý talebelere fatura edilmesi de yabancý talebeler arasýnda ayrýca ilave bir kambur olarak taþýnmak durumunda kalýnmaktadýr. Bu grubun en baþýnda ise nüfus oranýna göre Türkler gelmektedir. Avrupa içerisinde Almanya’nýn baþarýsýz bulunmasý ve bunun faturasý, özellikle yabancýlara, yabancýlar arasýnda da müslümanlara çýkarýlmaktadýr. Her ne kadar bulunduklarý ülkelerin vatandaþlarý olsalar bile, içinde bulunduklarý entegrasyon süreci, müslümanlarýn üzerinde bir model uygulama olarak asimilasyon politikalarýna dönüþtürülmektedir. Endiþe verici bu geliþmeler IGMG Eðitim Baþkanlýðýmýz tarafýndan analiz edilmekte, çocuklarýn ve gençlerin eðitimleri yönünde onlarý toplumun bir parçasý olduklarý yönünde motive edici çalýþmalar kesintisiz devam etmektedir. Toplum içerisinde yaþadýklarý olaylar, medyada karþýlaþtýklarý görüntüler, politikacýlarýn halký yönlendirmek için densizce ortaya sürdükleri fikirler, gençlerimiz arasýnda olumsuz etkilerini göstermekte, sosyal ve psikolojik yapýlarýný tamamen bozmaktadýr. Avrupa, adeta gruplaþmalara, inanç ve dinlerin tartýþýldýðý, dinler savaþýnýn hortlatýlmak istendiði bir konuma doðru sürüklenmektedir. “YA BÝZÝM GÝBÝ ÝNANIRSIN, YAÞARSIN ve DÜÞÜNÜRSÜN, YA DA GÝDERSÝN!” politikalarý, 11 Eylül’ün ardýndan dünya müslümanlarýnýn üzerine yapýlan baskýlar, özellikle Avrupalý müslümanlarýn tamamýnýn dýþlanmasý, okullarda talebelerle Ýslam’ýn ve müslümanlarýn vazgeçilmez deðerlerinin tartýþýlmasý... Bütün bunlar yetmezmiþ gibi, Allah’a, Rasulüne, Kitabýna hakaret edilmesi, eði- tim, fikir ve düþünce özgürlükleri adý altýnda okullarda “Sosyal ve Politika Dersleri” dahilinde iþlenmesi ve öðretmenlerin bilinçli olarak bu konularý yönlendirmeleri. Bu geliþmelerin biri ile ilgilenirken de bir diðerinin patlak verdirilmesi. Sözde Ermeni yasa tasarýsý ile Avrupa’da Türklerin rencide edilmesi. Ve insanlarýn düþüncelerine pranga vurulmasý. Bir de bunlarýn hepsinin, barýþ içinde bir dünya ve barýþ içinde bir Avrupa’da yaþamak adýna, baþka toplumlarýn yokolmasýndan hareketle yapýlmasý. Tabi ki, bütün bunlar, nice azýnlýklarýn katledildiði içinde yaþadýðýmýz Avrupa’da azýnlýklar olarak bizleri de düþündürmekte ve birlikte yaþam sürecimizi tehdit etmektedir. Bizler neler yapabiliriz? Burada asýl seslenmek istediðimiz kitle, bu geliþmeler arasýnda entegrasyon çalýþmalarý adý altýnda çirkef asimilasyon politikalarýna hedef olan toplumlardýr. Daha çok dirençli olmak, daha çok çalýþmak ve daha çok toplum içerisindeki yerimizi almakta kararlý olduðumuzu göstermek durumundayýz. Ýçinde yaþadýðýmýz ülkelerin anayasalarýna ve hukukuna baðlý olarak entegrasyon sürecinde yaþamak bu ülkelerin bir vatandaþý olarak boynumuzun borcudur. Çünkü ülke anayasalarý insanýn onurunu korumak adýna yapýlmýþtýr. Hukuk, insanlar arasýnda adaletin saðlanmasý için vardýr. Bu inanç ve düþünce ile çifte standartlarla uygulanan hukukun, asýl maksadýna uygun kullanýlmasýný her platformda dile getirmeli ve istemeliyiz. Veliler ve sivil toplum kurumlarý olarak; çocuklarýmýzýn ve gençlerimizin, gerek inançlarýna sahip olmalarý, gerekse okul eðitim sistemleri içerisinde baþarýlý olmalarý için elimizden gelen her türlü fedakarlýðý yapmalýyýz. Onlar bizim geleceðimiz, onlar bizim inancýmýzýn mirasçýlarýdýr. Onlar bu toplumda nasýl yönlendirilir, nasýl eðitilirlerse öyle sahip çýkacak ve kendilerinden sonraki nesillere taþýyacaklardýr. Nesillerimizi, nerede yaþadýðýmýzýn þuurunda ve inançlarýmýzdan taviz vermeksizin yaþadýðýmýz toplumun bir parçasý olduðumuzun bilinci ile yetiþtirmeliyiz. Yine veliler ve kurumlar olarak çocuklarýmýzý ve gençlerimizi, dinlerine sahip çýkmalarýnýn gerekliliði gibi dillerine de sahip çýkmalarýnýn gerekliliði konusunda da motive etmek durumun- dayýz. Bildikleri her dilin çocuklarýmýza ve gençlerimize bir avantaj saðlayacaðý açýkça ortadadýr. Özellikle son yýllarda Türkçe’nin unutturulmaya çalýþýlmasý, öðretilmesi gereken dil statüsünden çýkarýlmak istenmesi ve bu konuda her türlü sistematik engellerin uygulanmasý dikkatlerden kaçmamaktadýr. Avrupa’ya baþka ülkelerden göç ederek gelen toplumlar göç sürecinin ilk 15 – 20 yýlý hep gurbetçiler statüsünde ele alýndý. Göçmenler de, bu süre içinde sürekli gelmiþ olduklarý ülkelere geri dönebileceklerini düþündükleri için, bulunduklarý ülkenin entegrasyonuna yok denilebilecek kadar katký saðlayabildiler. Ama özellikle son 10 yýldýr, gerek federal hükümetler, gerekse eyalet hükümetleri geri dönüþlerin gerçekleþmeyeceði kanaatine varýnca, “Entegrasyon Politikalarýný” deðiþtirerek, göçmenlerin entegrasyonu için bütçeden finansman kaynaklar ayýrmaya baþladýlar. Daha önceleri geri döneceklerini düþündükleri Türk vatandaþý olan talebelere ana dillerinin verilmesi noktasýnda pansuman (geçici) tedbirler alýnmýþtý. Türkleri, gurbetçi misafirler olarak gören düþünceye göre, “ana vatanlarýna geri döndüklerinde anadilleri lazým olacak” gözü ile bakýlmaktaydý. Bu nedenle o dönemlerde Almanya’nýn özellikle temel okullarý eðitim sisteminde Türkçe anadilini tamamlama dersi verilmekteydi. Bu dersler genel olarak isteðe baðlý dersler olarak uygulanmýþtýr. Bu dersler bir çok eleþtiriler ve eksiklikleri olmasýna raðmen azalarak günümüze kadar geldi. Almanya’da federal ve eyalet politikacýlarýnýn, hükümetlerin ve Alman halkýnýn,Türklere ve onlarýn anadillerine bakýþlarý, bizim, dilimizi yeni nesillere aktarma politikamýzýn gerekliliðine sahip çýkamamamýzdan dolayý deðiþikliðe uðramýþtýr. Almanya’da ilgili merciler, buradaki var oluþumuzun, kültürümüzün ve kimliðimizin önemli bir parçasý olan DÝL konusuna, genel olarak Türklerin artýk burada yerleþik bir halk olduðu görüþünü öne sürerek entegrasyon süreci içerisinde çok yanlýþ yaklaþmaktadýrlar. “Madem ki, Türkler geriye dönmeyeceklerdir, artýk onlara “anadili dersleri” gerekmeyecektir. Onlarýn çok iyi bir Almanca öðrenmeleri ve toplum içerisinde gereken yerlerini entegrasyon politikalarýmýz dahilinde olmalýdýr.“ þeklinde düþünceler hakimdir. “Türkçe’ye gerek yoktur!“ diyebilmektedirler. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Seite 9 DOSYA DOSYA Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN 13 9 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 Tabii bu politik entegrasyonun yaygýnlaþtýrýlmasý, adeta bir asimilasyon politikasý haline dönüþtürülmüþtür. Görüntülü ve yazýlý medya organlarýnýn yabancýlarý, özellikle de Türk vatandaþlarýný her yönde aþaðýlamalarý ve inanç deðerlerine düþünce özgürlüðü adý altýnda saldýrmalarý, vatandaþlarýmýzýn aþaðýlýk kompleksine girmelerine vesile olmaktadýr. Bu vatandaþlarýmýzdan bazýlarý da bu konularda siyasilerin görüþlerini dikkate alarak büyük bir paralellik gösterme eðilimindedirler. Ve ne yazýk ki, “Biz artýk bu ülkelerde vatandaþ olduk, Türkiye’ye geri dönmeyeceðimize göre çocuklarýmýz bulunduklarý ülkede, “Almanya’da” baþarýlý olmalýdýrlar. Onlara artýk Türkçe derslerinden ziyade, yalnýzca Almanca gereklidir. Türkçe neye yarar ki! “ diyebilmektedirler. Anadil hakký anayasal bir haktýr. Dindersleri hakký gibi doðal olarak verilmesi gereken haklardandýr. Bunlara ifade özgürlügü adý altýnda saldýrýlmasý ve insanýn rencide edilmesi de anayasal bir suçtur. Çünkü insanýn haklarýnýn dokunulmazlýðý yine anayasalarýn ilk maddesinde yer almaktadýr. Bir ülkede yasalar insanlarýn vatandaþlýklarýna göre sýnýflandýrýlacak ve çifte standart uygulanacaksa o ülkede özgürlükten, insanlar arasý barýþ ve huzurdan bahsetmek, geleceklerini hukuken teminat altýna almak mümkün olamaz. Bu konuda hiç bir politikacýnýn ve siyasinin, anayasa ve hukuku yok sayarak toplum içerisinde insanlara farklý davranmaya, onlarýn asimilasyon politikalarý ile çoðulcu toplumlar içerisinde erimelerine öncülük yapmaya hakký yoktur. TC, ilgili kurum ve bakanlýklarýndaki yetkili mercilerini harekete geçirerek, vatandaþlarýnýn haklarýnýn alýnmasý ve insan onuruna yakýþýr bir þe- kilde yurtdýþýnda yaþayabilmeleri için gereken þartlarý yurtdýþý büyükelçiliklerini aslýna uygun birþekilde çalýþtýrarak saðlamalýdýr. Sözün özü, aslýnda bu olumsuz entegrasyon süreci içerisinde herkes üzerine düþeni yapmalýdýr. Özellikle veliler çocuklarý ve gençleri ile ilgili eðitimleri ve bilinçlenmeleri noktasýnda gereken fedakarlýðý yapmalýdýrlar. Bunun yanýnda biz sivil toplum kurumlarý ve dini camaatler olarak bu gençlerin bugüne kadar olduðu gibi bugünden sonra da bilinçlenmelerini saglamak noktasýnda eðitmeliyiz. Ama en önemli unsur, TC’nin ilgili kurumlarý ve bakanlýklarý Avrupa’daki vatandaþlarýnýn sorunlarýna gerçek manada el atmalýdýrlar. Anayasanýn 62. maddesi gereðince yurtdýþýndaki vatandaþlarýna sahip çýkmalýdýrlar. Asýl sorunlara, asýl kaynaklarda inerek problemleri mekanlarýnda çöz- melidirler. Siyasi ortamlarda AB uðruna vatandaþlarýmýz ve bir toplum feda edilmemelidir. Bunlarýn en baþýnda gelen hususlardan birisi de vatandaþlýktan çýkarýlan TC vatandaþlarýnýn tekrar geriye kabul edilmeleri noktasýnda giriþimler yapýlmasýdýr. Bu vatandaþlarýn aslýna uygun bir konumda Avrupa’da yaþamlarýný devam ettirmeleri saðlanmalýdýr. Türkçe dili meselesi de TC’nin ilgili kurumlarý tarafýndan ele alýnarak meselelere sahip çýkýlmalýdýr. Yani kýsacasý, entegrasyon çalýþmalarý adý altýnda çirkefçe uygulanmak istenen asimilasyon politikalarýna, vatandaþlarýnýn yem edilmemesi ve haklarýnýn korunmasý için TC’nin bütün siyasilerinin elinden gelen her türlü duyarlýlýðý ve çabayý göstererek, çalýþma yapmalarý gerekmektedir. Bu çalýþmayý yapmalarý boyunlarýnýn borcudur. IGMG Wetzlar Hacýlarý Hacc Yemeði Verdi IGMG Hessen Bölgesi Wetzlar Þubesinin Düzenlemiþ Olduðu “2006 Hacc Yemeði” Organizasyonu Kalabalýk Bir Topluluðun Katýlýmýyla Gerçekleþtirildi Wetzlar / Özel GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Wetzlar Þubesinin düzenlemiþ olduðu “2006 Hacc Yemeði” Münscholzhausen yapýldý. Wetzlardan IGMG organizasyonu ile hacca gidecek 19 hacý adayýnýn birlikte organize ettiði hacc yemeðine katýlým beklenenin üzerinde oldu. 600 kadar davetlinin katýldýðý hacc yemeðine misafir hatipler de iþtirak ettiler. IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan, Genel Baþkan Özel Kalem Müdürü Tahir Özdamar, IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ, IGMG Hessen Bölge Ýcra Üyelerinden bazýlarý, IGMG Wetzlar Cemiyet Ýdarecileri de programa katýlanlar arasýnda idi. Program açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. IGMG Wetzlar Cemiyet Baþkaný Memduh I Þahin katýlýmcýlara hoþgeldiniz dedi ve bir konuþma yaptý. Daha sonra program sunucusu Hacý Öztürk misafirlere þiir takdiminde bulundu. Þiir takdiminden sonra IGMG`nin kurban çalýþmalarý hakkýnda bir sinevizyon gösterimi yapýldý. Sinevizyon gösteriminden sonra mikrofona IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ geldi. Ateþ hacý adaylarýna güzel bir konuþma yaptý. Gelecek yýl hacca gitmek isteyenlerin þimdiden kayýtlarýný yaptýrmalarý tavsiyesinde bulundu. Cemiyet idarecileri tarafýndan Bölge Baþkaný Mehmet Ateþe çalýþmalarýna yapmýþ olduðu katkýlardan dolayý çiçek taktim edildi. Yine wetzlar cemiyeti tarafýndan hazýrlanan sinevizyon gösterimi yapýldý. Wetzlar Gençliðinin oluþturmuþ olduðu Grup Anadolu Gençlik katýlýmcýlara eserlerini sundular. Programýn þeref misafiri IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan mikrofona davet edildi. Karahan; katýlýmcýlara güzel ve doyurucu bir konuþma yaptý. Salondaki yoðun katýlýmdan oldukça etkilendiðini söyleyen Karahan; programý hazýrlayan idarecilere de teþekkür etti. Yine cemiyet idarecileri tarafýndan Genel Baþkana çiçek takdimi yapýldý. Son olarak sahneye hacý adaylarý çaðrýlarak teker teker kendilerini tanýtmalarý istendi. Bu tanýþmadan sonra Cemiyet Baþkaný tarafýndan tüm hacý adaylarýna çiçek takdiminde bulunuldu. Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþin yapmýþ olduðu duaya tüm salonun iþtirak etmesi ve verilen hacc yemeýi ikramý ve kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile program sona erdi. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr 10 14 K urban, Kitap, Sünnet ve Ýcma ile meþru kýlýnmýþ bir ibadettir ve hicretten iki sene sonra meþru kýlýnmýþtýr. Kurban ibadetine Rabbimiz Kur’an-ý Kerim’inde mealen þu ayetlerle iþaret buyurmuþtur: “Rabbin için Namaz kýl ve Kurban kes.” (Kevser Suresi: 2), “Þüphesiz benim namazým, kurbaným ve diðer ibadetlerim, hayatým ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun ortaðý yoktur.” (En’am Suresi: 162) Kurban ibadetinin önem ve ehemmiyetine vurgu yapan hadis-i þeriflerden bir kaç tanesi ise þöyledir: “Ademoðlu kurban bayramý gününde (kurban) kaný akýtmaktan daha sevimli bir iþ ile Allah'a yaklaþabilmiþ deðildir. Kanýný akýttýðý hayvan, kýyamet günü boynuzlarý, çatal týrnaklarý ve kýllarý ile gelecektir. Akan kan yere düþmeden önce, Yüce Allah katýnda, yüksek bir makama ulaþýr. Bu bakýmdan kurbanlarýnýzý gönül hoþluðu ile kesiniz.”, “Kim imkâný olduðu halde kurban kesmezse bizim namazgâhýmýza yaklaþmasýn.” (Ýbn Mace, Ahmet b. Hanbel) Bu ayet ve hadislerden hareketle Kurban ibadetinin hükmü hakkýnda Ýslam âlimleri þu mütalaa ve mülahazalarda bulunmuþlardýr: Kurban kesmek, dinen aranan þartlara haiz olan bir kiþiye, Hanefi mezhebindeki çoðunluðun ve bazý müctehid imamlarýn görüþüne göre vaciptir. Diðer müctehidlerin çoðunluðuna göre ise, sünneti müekkededir. Ancak buradaki sünnet-i müekkede tabiri de Hanefi mezhebindeki vacib hükmüne tekabül etmektedir. Yani vacip derecesinde bir ibadettir demek olur. Biraz önce geçen “Kim imkâný olduðu halde kurban kesmezse bizim namazgâhýmýza yaklaþmasýn” hadisindeki þiddetin de dozu gösteriyor ki kurban ibadeti, þartlarý tutan her insan tarafýndan mutlaka yerine getirilmelidir. Terki bir Müslümaný Ýslam cemaatinden uzaklaþtýrmaya kadar götürecek olan bir ibadet, elbette son derece mühim bir ibadettir. Kesilen kurban üzerinde yapýlacak muamele konusunda da hem Kur’an, hem de Sünnet bizi yalnýz býrakmýyor. Önce ayetler: “Onlardan yiyin ve eli dar olana ve yoksullara yedirin.” (Hac Suresi ayet: 28); “Etinden yiyin ve ondan dilenen ve dilenmeyen yoksullara yedirin.” (Hac Suresi ayet: 36) Bu konuda bize ýþýk tutan Hadislerin bir kýsmý da þöyledir: Bir rivayette Rasulullah (sav,) iki güzel (kusursuz ve semiz) koç kurban etmiþ ve onlarý kendi elleriyle keserek: Seite 10 DOSYA DOSYA Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Kurban ibadeti Allah’a yaklaþtýrýr M. Hulusi ÜNYE • [email protected] “Bismillah'i Allah'u Ekber! Bunlar, benim ve kurban kesemeyen ümmetim içindir.”buyurmuþtur. (Muttefekun aleyh) Bir diðer rivayet ise þöyledir: Peygamberimiz(s.a.v), Hz. Aiþeye: “Kurban etini ne yaptýnýz?” diye sorduðunda. Hz. Ayþe (ra) validemiz: “Ya Rasulallah! Hepsini daðýttýk sadece ön ayaklarý kaldý” cevabýný vermiþler. Bunun üzerine Peygamberimiz efendimiz (s.a.v): “Bilakis ey Aiþe! Hepsi kalmýþ ön ayaklarý hariç buyurmuþlar.” Rabbimizin Ýslam dini mensuplarýna bir hediyesi olarak, Ýslam’dan önceki dinlerin aksine, Allah rýzasý için kesmiþ olduðumuz kurbanlarýmýzdan hem kendimiz yiyebiliriz, hem de dost, ahbap ve akrabalarýmýza elbette en baþta da fakir ve fukaraya ikram ederiz. Kurban, ibadet olmasýnýn yanýnda, tamamen anlayamasak da içinde onlarca hikmeti barýndýran ve sosyal birçok faydasý olan mühim bir yardýmlaþma müessesesidir. Kurbanýn çok sayýdaki hikmetlerinden farkýna varabildiðimiz ve tesbit edebildiðimiz, bazý hikmetlerini þöylece sýralayabiliriz: Kurban, kurban kesen insanýn kulluðundaki sadakat ve teslimiyetinin bir niþanesidir. Kulun bedeni ibadetinin yanýnda, mali bir ibadetten de kaçýnmadýðýný gösterir. Kurban bayramý Namazýndan hemen sonra kurban kesen mü’min, “bedenimi Allah’a kulluða sevkettiðim gibi malýmý da Allah’a kulluk yolunda sarfederek hem beden hem de malýmla kulluðumu ispat ediyorum” demek istiyor. Kelimenin manasýndan da anlaþýlacaðý gibi, kurban, kurban ibadetini yerine getiren Müslümana, Allah'a daha da yakýn olma arzusu ve isteðiyle bu ibadeti gerçekleþtiði için ilahi sevgiyi kazandýrýr. Ferdi, cimrilikten, kiþisel çýkarlardan, ihtiras ve maddecilikten uzaklaþtýrýp, Allah'ýn cömertlik sýfatýnýn tecellisine mazhar kýlar. Kiþiyi topluma baðlar; komþu ve muhtaçlarla kaynaþma imkânýný saðlar. Kiþinin toplumda itibarýný artýrýr. Aileye huzur getirir; çocuklarýn dimaðlarýnda dinden ve dindarlýktan, yardýmda bulunmaktan yana silinmez izler meydana getirir. Aile ferdlerini hayýrda, iyilikte, yardýmda bulunmaya, fakirlerle ilgilenmeye alýþtýrýr. Toplumun samimi duygularla bütünleþmesine yardýmcý olur. Rahmet me- leklerinin dua ve istiðfarlarýný artýrýr. Eve rahmet ve bereket inmesine sebep olur. Kabirde huzur içinde yatmayý saðlar. Ahirette sahibine manevi bir binek ve sýrattan geçmesine destek olur. Hz. Peygamber (s.a.v)’in güzel sünnetlerinden birini yerine getirmenin sevinç ve huzurunu tattýrýr ve O'nun þefaatýna vesile olur. Yukardan beri anlattýðýmýz gibi, Kurban, sýradan bir etlik, kurban bayramý da bir et yeme þöleni deðildir; fakat Kurban dini bir ibadet, Kurban bayramý da dini bir gündür. Kurban kesmenin hikmetlerinden sayýlan yukarýdaki maddelerin çoðunda, Kurbanýn insanlar arasýnda iyi iliþkilerin kurulmasýna sebep olduðunu görüyoruz. Onun için de kesilmiþ olan kurbanlarýn çok iyi deðerlendirilmesi gerekir. Avrupa’da yaþayan kardeþlerimizin çoðu, ya yaþadýklarý ülkelerin kanunlarýndan dolayý, ya da mekân vs. sýkýntýlardan dolayý rahat bir ortamda kurbanlarýný kesemiyorlar. Böyle olunca da kurban kesen birçok kardeþimiz, kestiði kurbanýn, derisini, iç organlarýný, kellesini ve yününü deðerlendiremiyor. Bunlar da neredeyse maddi açýdan ve bir bakýma sadaka sayýlan kurbanýn üçte birini oluþturuyor ve bu üçte birlik bölüm kurbanda hakký olmayanlarýn elinde zay oluyor. Dolayýsýyla kurban eksik kalýyor. Bu eksiklikten kurtulmanýn yegâne yolu, Kurbaný kesilmek üzere hakiki muhtaçlarýn bulunduðu yerlere göndermek, bu suretle en küçük organlarýna kadar kurbaný tamamen deðerlendirilmesini saðlamaktýr. Kurban kampanyalarý bundan dolayý çok önemli bir fýrsat ve lütuftur. Bu sene 22. Kurban Kampanyasýný sürdüren teþkilatýmýz, yýllarca bu manada çok büyük bir hizmete imza atmaktadýr. Kampanya usulü ile kurban kesmenin her sene bereketine bir daha þahit olunmaktadýr. Örneðin bir önceki seneye oranla geçtiðimiz sene kurban kampanyasýndaki kesilen kurban adedinde, adeta çýð gibi bir artýþ gerçekleþmiþ, o nisbette de daha fazla ihtiyaç içindeki insanlara ulaþýlmýþ ve Müslümanlarýn karþýlýklý dualaþmalarýna sebep olunmuþtur. Geçtiðimiz sene Kurban Kampanyamýz aracýlýðý/vekâleti ile 76.926 adet kurban kesilmiþti. Küçük bir hesapla bu rakamý deðerlendirecek olursak, bu kadar kurbanla yeryüzünün altmýþ küsur devletinden on- beþ milyona yakýn insanla iletiþim kurulmasý saðlanmýþ; dünyanýn dört bir yanýndaki fakir-fukara Müslümanýn, belki bir sene et ihtiyacýna cevap veremesek bile, en azýndan yýlda bir defa bile olsa, kendilerine kurban göndererek, dünyevi bir karþýlýk beklentisi olmayan sevgi ile sevildiklerini, haber veren Müslüman kardeþlerinin olduðu onlara hissettirilmiþtir. Bu son derece önemli bir kazanýmdýr. Bunun yanýnda kurban kesmek üzere gönderilen her bir kurban görevlisine, tabiri caiz ise gönüllü elçilik görevi de verilmiþ olmasý sebebiyle, diðer zamanlarýnda da o bölgelere götürülebilecek hizmetlerin fizibilitesini yapma fýrsatý saðlanmýþtýr. Onlarýn yaptýðý çalýþmalar deðerlendirilmiþ; bu deðerlendirmelerin neticesinde iþte son senelerde, teþkilatýmýz vasýtasýyla, Ýran’da, Pakistan’da, Endonezya’da ve Nijer’de kalýcý konutlar, okul ve saðlýk binalarý yaptýrýlmaya baþlanmýþ; bir kýsmý tamamlanarak resmi açýlýþlarý yapýlmýþ ve oralarda yaþayan kardeþlerimizin hizmetine sunulmuþtur. Bu eserler ayný zamanda inþaallah birer sadaka-i cariye haline gelmiþtir. Eðer kardeþlerimiz bu sene ve gelecek senelerde de Kurban Kampanyamýza destek verir, bu rakamlarý yüzbinlere, ikiyüz binlere ulaþtýrýrlarsa, biz inanýyoruz ki, verilecek bir kurban yeryüzündeki bütün Müslümanlarýn kardeþlik baðlarýný bir daha kopmamacasýna bir araya getirecek, bir can feda ederken, milyonlarca gönül kazanmanýn çok da zor olmadýðýnýn ispatý olacaktýr. Ayrýca bilgi, tecrübe ve geniþ temsilci aðýna ve kurban kesim görevlisine sahip bir organizeye, dini bir ibadet olan kurban bedellerinin vekâlet edilmesi, çok hayati öneme haiz bir konudur. Çünkü kurban bir ibadettir ve emanettir. Emanete ihanet etmeden bir ibadeti yerine getirmek ayrýca bir ibadettir; teþkilatýmýz da bu bilince sahip ve bu göreve taliptir. Diðer taraftan Rabbimizin, yukarda geçen ayetlerde “eli dar olana ve yoksullara yedirin” buyurmuþ olmasý sebebiyle kim daha muhtaç ise, kim daha kurbandan faydalanmaya layýk ise, kurbanýn ona verilmesi de çok önemlidir. Ayrýca ümmetin birlik ve beraberliðinin güçlenmesine, sevgi ve muhabbetlerinin artmasýna, dayanýþma ve kardeþliklerinin daha da perçinleþmesine, güven ve sosyal adaletin saðlanmasýna vesile olabilecek þekilde kurbanýn ifa edilmesi de gerekir. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 11 DOSYA DOSYA Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 13 11 Ýslâmlaþan Avrupa veya Avrupalýlaþan Ýslam Mahmut AÞKAR A lmanya hem Türkiye için hem de Avrupa Birliði’nin kendi içinde en önemli ülkesidir. Türkiye cephesinden Almanya gerçeðini hangi yönüyle ele alýrsanýz alýnýz, bizim için çok önemli bir Avrupa ükesi olduðu tartýþma götürmez bir durumdur. Ýþin ticarî ve siyasî yönü, coðrafik konumu ve tarihî geçmiþi itibarýyla Almanya cephesinden bakýldýðýnda da, Türkiye bölgesinde ve Batý dünyasýyla olan çok yönlü münasebetlerinde yeri doldurulamaz müslüman bir ülkedir. Bunlarýn hepsini yok saysak bile, Almanya’da 2,5 milyon civarýnda Türkiye kökenli insanýn yaþamasý, iki ülkenin birbiriyle olan siyasî, beþerî ve iktisadî münasebetlerindeki istikrarýn, zaman zaman gerilimlere raðmen, en önemli teminatýdýr. Tipik bir Þark Ülkesi olmayan Türkiye, Batýlý bir Müslüman Ülke de deðildir. Sadece Osmanlýlarla baþlayan tarihî sürece bakýlsa, dünya ölçekli bugünkü konumumuz daha kolay anlaþýlacaktýr. Bir taraftan 200 milyonluk Türkçe konuþan Türk devlet ve topluluklarýyla kültürel baðý olan, diðer taraftan nüfus olarak 1,5 milyar tahmin edilen Ýslâm dünyasýnda hatýrý sayýlýr bir yeri olan Türkiye’nin sadece AB ülkelerinde ise 4 milyon vatandaþý/soydaþý vardýr. Ülkem adýna bir adým ileri çýkanlar, kalem ve kelâm sahipleri inþallah bunun farkýnda ve þuurunda olarak hareket ediyorlardýr. Skolastik saplantýdan bir türlü kendini kurtaramayan “saðcý” ve “solcu”larýmýzdan Batý dünyasýndaki Ýslâmiyet baðlantýlý fikrî, siyasî ve stratejik geliþmeleri idrak ederek takip etmelerini beklemek biraz beyhudelik olur. Entellektüel Batý’nýn çoktan beri takibe aldýðý biz kaynaklý yeniden doðuþ’un farkýnda olmak; az veya çok müslüman olmak, hatta olmamakla hiç alâkasý yoktur. Bu, sadece fikrî altyapýsý saðlam ve engin bir görüþe sahip olanlara mahsus bir özelliktir. Ülkemizde de bu özelliklere sahip beyinlerin yetiþmekte olduðunu görmek, geleceðe yönelik endiþelerimizin azalmasýna vesile olmak- tadýr. Ýslamlaþan Avrupa Avrupa’yý çok derinden endiþelendiren iki önemli husus var: 1. Kendi kutsallarýný birer birer düþünce ve günlük hayatýndan söküp atan Avrupa, hem zürriyet ve hem de düþünce (ideoloji) üretiminde kýsýrlaþmaya doðru hýzla gidiyor. 2. Gerek dünya çapýnda ve gerekse Avrupa Birliði içindeki müslüman nüfus artarken, Avrupai deðerler (müslümanlar nezdinde) cazibesini, Avrupalý da inandýrcýlýðýný kaybetmektedir. Bir de buna ilaveten, Müslüman-Doðu kendini yeniden keþfederek güven tazelemektedir. Avrupalý þaþkýn ve telaþalý bir ruh haliyle saða sola saldýrarak hem bizi hem de kendisini huzursuz etmektedir. Bu þaþkýnlýðýn, yerine göre çaresizliðin geri planýnda, yukarýda iki noktada toparlamaya çalýþtýðýmýz neticeler yatmaktadýr. Baþka bir ifadeyle; birkaç asýrdan beri ötekiler dediði Müslüman-Doðu’ya kaptýrmadýðý üstünlüðünü, en azýndan þimdilik, iþin kültürel boyutunda kaybetmenin hazýmsýzlýðýyla hýrçýnlaþmaktadýr. Çok sürmeden Uzak Doðu’nun iktisadî gücüne baþta Türkiye olmak üzere bazý müslüman ülkeler de ilave olunarak dünyadaki kuvvetler dengesi yeniden þekillenecektir. Batý’yý ürküten islamî kaynaklý geliþmeler, müslümanlarýn çok gayretli ve becerikli olduklarýndan kaynaklanmýyor. Bu durum, bazýlarý için ilahî, bazýlarý için de kaçýnýlmaz sosyal bir süreçtir. Meselâ, Almanya’daki müslüman kimlikli azýnlýðýn bütün olumsuzluklara raðmen kültürel kimliðini büyük ölçüde muhafaza etmesi, yani bütün ilmî verilere dayalý tahminleri altüst ederek asimile olmamasýndan çýkarýlan netice; Ýslâmlaþan Avrupa paniðidir. Batýlý sosyalbilimciler, bu gidiþatla Hýristiyan Avrupa’da 50-60 sene sonra müslümanlarýn söz sahibi olacaðýný öngörmektedirler. Biz bu tür seneryolara itibar etmediðimiz halde, bu tahminlere gerçekten inananlar ve inanmadýklarý halde vaveyla koparanlarýn ortak stratejileri; AB içindeki müslüman azýnlýðý kamuoyuna öcü olarak göstermek, onlarý psikolojik baský altýna alarak sindirmek ve neticede çoktan beridir çekmecede hazýr tutulan “Avrupa Ýslâmý” veya “Alman Müslümaný” þablonuna yerleþtirmektir. Batý Avrupa Türkleri ile ilgili her türlü baðlayýcý karar/tedbir önce Almanya’da alýnýr ve diðer AB ülkeleri de bunlarýn arkasýna sýðýnarak uygulamaya geçer. Almanya’daki diðer müslüman azýnlýklara kýyasla entellektüel seviyesi en düþük olan Türk azýnlýktýr çünkü buraya geliþ sebepleri bellidir. Her yönüyle baský ve töh- met altýna alýnarak hýrpalanan bu azýnlýðýn arkasýnda ne güçlü bir diplomasi ve ne de iþin sosyo-psikolojik yönüyle önayak olan bir aydýn desteði var. Tam tersine, Türk kökenli birçok aydýnýn bile kendisine cephe aldýðý Almanya Türklerinin sahipsizliði, aslýnda vicdan sahiplerini harekete geçirecek efsafta trajedik bir vakýadýr. Ortalýkta tecrübe, kapasite ve manevra kabiliyeti sýnýrlý olan, birilerinin icazeti kadar adým atan bazý temsilcilerimizin bu meselenin üstesinden gelecek seviyeden epey uzak olmalarý da Almanya’nýn iþine gelmektedir. Muhakkak ki birçok eksiði noksaný olan, geçmiþte hata üstüne hata yapan Türk azýnlýk temsilcileri, özelde Almanya, genelde Avrupa þartlarýna göre, aslýna ters düþmeden ve bulunduðumuz ortamý dikkate alarak Ýslâm’ý yorumlamaktan uzak, baðnaz zihniyetin tahakkûmunda kalmadan, mensubu olduklarý azýnlýðýn dinî taleplerini bir çerçeveye oturtacak ehliyetli kiþileri göreve davet etmelidirler. Batý, önce arý yuvasýna çomaðý sokacak ve sonra arýlar beni ýsýrdý diye tekrar eli sopalýlarla bir olup kovaný tamamýyla tarümar etmek için saldýracak. Avrupalý, müslümanýn en kutsalýna hakaretler yaðdýrarak þuurlu þuursuz kalabýlaklarýn sokaklara dökülmesine ortam hazýrlayacak, daha sonra da “Ýþte Müslüman!” diyerek çarþaf çarþaf resimler ve görüntülerle medyasýnda durum çarpýtmasý yapacak. Yerli halkýndaki standartlaþan ayýplarý normalmiþ gibi görecek, ama müslümanlardaki istisnalarý umumileþtirerek “Aha Müslüman!” diyecek. Mozart Operasý’nda olduðu gibi senin Peygamberinin sembolik de olsa kafasýný kesecek (çünkü kendi Peygamberi/Tanrýsýna da ayný muameleyi reva görüyor) ve sen o operaya gitmek istemezsen, “Gördünüz mü, tahminlerimizde yanýlmamýþýz, bunlar Radikal Müslümanlar!” diye halkýna lanse edecek. Papa’nýn, sizin Peygamberiniz insanlarý kýlýç zoruyla müslüman yaptý ve kötülükten baþka da ne getirdi, meâlindeki sözlerine itiraz ettiðinizde, tehditkâr bir edâyla gözlerinizin içine bakarak, “Sen misin benim Papama itiraz eden? Öyleyse seni de kara listeye alýyorum.” cinsinden yaptýrýma baþvuracak. Daha da bitmedi: A.B.D. ve müttefiklerinin iþgaline karþý sesini yükselteni (terörü meslek haline getirenler deðil) “terörist” ve her müslümaný da “potansiyel terörist” olarak katagorize edecek. Ýçinizdeki müslüman azýnlýk vatandaþýnýza, “camilerdeki hutbelerinizi de artýk Almanca okuyun”un ardýndan kimbilir yakýn bir zamanda “namazýnýzý da Almanca kýlýn” dayatmasýný getirecek. Bunlarý yaparken, anayasanýzýn din ve vicdan hürriyeti teminatý, azýnlýk haklarý v.s. rafa kaldýrýlacak veya baþka azýnlýklar için uygulanýr olan kanunlar müslümanlar için geçerli olmayacak. Ve bu darmadaðýn halimiz, cýlýz sesimizle “itiraz ediyorum” dediðimizde; bunlar Avrupayý Ýslâmlaþtýrmak niyetindedirler vaveylasýný koparacaksýnýz. Avrupalýlaþan Ýslâm (?) Ýslâm’ý Avrupalýlaþtýrma, Asyalaþtýrma veya Amerikanlaþtýrma beyhude gayretlerdir ve ne uzun ne de kýsa vadede teorisyenlerin arzu ettikleri beklentileri vermez. Belli bir emele hizmet gayesiyle planlanmýþ ve dayatmacý bir metotla kabul ettirilmeðe çalýþýlan bu gibi kavramlarýn ne teolojik, ne de ilmî bir dayanaðý sözkonusu olamaz! Çünkü Ýslâm, çaðlar ve kýtalar ötesi bir özelliðe, yani zaman ve mekândan baðýmsýz olarak, insanlýðýn sýfýr noktasýndan bitiþ noktasýna (kýyamet günü) kadar yeryüzündeki insanlarýn tamamýna hitap eden ve kucaklayan bir ilahî nizamdýr. Baþka bir ifadeyle; insanlýðý tahakkûmu altýna alarak istediði istikamete yönlendirme gayretinde olanlarýn dahi hafsalasýnýn alamayacaðý kadar cihanþümul (evrensel) olan Ýslâm, belli milliyetler ve coðrafyalarla asla sýnýrlanamaz, bu unsurlara göre adlandýrýlamaz! O sebepten dolayýdýr ki, yazýmýzýn baþlýðý olan “Avrupalýlaþan Ýslâm” kavramý, uydurmadýr ve yanlýþtýr! Yanlýþ olduðu kadar da artniyetli ve baþkalarý tarafýndan zihinleri karýþtýrmak için piyasaya sürülmüþ bir kavramdýr. Bunun doðrusu ve olmasý gereken de; Avrupalýlaþan Müslüman olmalýdýr. Aslýnda bu bile suistimale müsait bir kavram olmakla beraber, bundan bizim ne anladýðýmýzý özet olarak izaha çalýþalým: Avrupalýlaþan Müslüman’dan, þayet baþka bir kök kültüründen geliniyorsa, kiþinin kültürel kimliðini inkâr etmesi veya bunu kabullenmesi þeklinde anlamadýðýmýzýn önce altýný çizelim. Kültürel baðlarý herhangi bir müslüman ülkeye dayanan bir insan, Hýristiyan Avrupa ülkelerinin birinde yaþamakta ve bu hayatý burada kalýcý olarak düþünmekteyse, isteristemez birlikte yaþadýðý toplumun sosyal ve ülkenin idari yapýsýný, hatta coðrafya þartlarýný dikkate alarak müslüman hayatýný þekillendirecektir. Bu durumu gözardý edenler veya görmek istemeyenler, ihtilaflý bir zaman sürecinden sonra kaybeden taraf olacaklardýr. Almanya’daki Türkler için bilhassa 1980’li yýllar bu manada zayi edilmiþ bir dönemdir. Hemen belirtmek gerekirse, bu durumun müsebbibi; Almanya Türklerine hep gidici gözle bakan Alman yetkililer kadar burada kalýcý olmaktan kaynaklanan tedbirleri zamanýnda öngöremeyen Türklerin bizatihi kendileri- 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr 12 14 dir. Anadolu’da görüp götürdüðümüz, alýþýk olduðumuz hayat tarzýný buraya uyarlayamakta baþarýlý olamadýk. Millî-manevî deðerlerimizi muhafaza etme hassasiyetiyle aldýðýmýz tedbirler (aslýnda buna tedbirsizlik denir), bir neslin kaybolmasýný engelleyemedi. Ýslâm mý, müslüman mý? Bilindiði gibi son yýllarda müslümanlarýn yoðun olarak yaþadýðý Avrupa ülkelerinde müslümaný hizaya getirme ve buna baðlý olarak Ýslâm’ý Avrupalýlaþtýrma gayretleri hiç gündemden düþmüyor. Bunun baþýný çeken ülkelerden birisi de Almanya’dýr. Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkeler vatandaþý olan müslüman azýnlýðýn dinî meselelerini çözmek mecburiyetindedirler. Devlet olmanýn gereði budur. Ancak, Almanya’da olduðu gibi, niyetiniz müslümandan ziyade Ýslâm’ý Avrupalýlaþtýrmaya çalýþýrsanýz, tek kelimeyle bu hem olmaz hem de olamaz!... Bir an olabileceðini varsaysak bile, bu sefer hýristiyanlaþtýrýlmýþ bir (yeni) dinle muhatap oluruz ki, onun da ne size ve ne de bize hayýr getirmeyeceði kesindir. Kasýtlý olarak estirilen bir Ýslamafobi rüzgarýna paralel “Avrupa’nýn Ýslamlaþtýrýlmasý” tehlikesini ortaya atanlarýn gerçek niyetlerinin, Avrupa’daki müslüman azýnlýðýn kültürel dinamiklerini önce Avrupalýlaþtýrmak ve bilahare asimile etmektir. (Kültürel dinamiklerin asimilasyonu, baþlý baþýna bir konu olduðu için baþka bir yazýmýzda yorumlamaya çalýþacaðýz). Hattýzatýnda Türkiye’nin Avrupa Seite 12 DOSYA DOSYA Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 Birliði’ne girebilme þartnamelerine benzer bir durum da genelde Avrupa, özelde ise Almanya’daki müslümanlar için sözkonusudur. Gerek Türkiye, gerekse Avrupa’nýn müslüman azýnlýðý hep anagövde (Hýristiyan Avrupa) içinde yabancý unsur olarak görülmekte ve bu sebepten dolayý, eðer bir intibak olacaksa, bu birliktelik, Hýristiyan-Batý deðerlerinin hakim olduðu genel manzara içinde öz varlýðýný hissettiremeyecek seviyeye indirgenmelidir, þeklinde (Avrupalý açýsýndan) özetlenebilir. Her iki durumda da fedakârlýktan öte taviz, hep karþý taraftan beklenmektedir. Türkiye mevcut durumu ne kadar hazmedebilir, içine sindirebilirse, Batý Avrupa Türkleri de ancak o kadarýný yutabilir. Her iki taraf için de bir hazmetme meselesi sözkonusuyken, asýl hazýmsýzlýk; AB ülkeleri içindeki müslüman azýnlýðýn tüm menfî þartlara raðmen, kültürel varlýðýný idame ettirmedeki kararlýlýðýndan kaynaklanmaktadýr. Kýta Avrupasý’ndaki müslüman azýnlýk yerinden sökülüp atýlamayacaðýna ve milyonlarca müslümanla deðiþtirmek için teker teker uðraþýlamayacaðýna göre, bunlarýn mensubu olduklarý dinde deðiþikliðe gitmek en kestirme yoldur, türünden bir taktiðin neticesi; Ýslam’ýn Avrupalýlaþmasý olarak adlandýrýlabilir. Almanya, müslüman azýnlýk meselesini bir taraftan çözmeðe kararlý görünürken, diðer taraftan bu kararlý siyasî iradeyle ambalajlanmýþ samimiyetsizlikleri de görmemek için kör olmak gerekir. Müslüman azýnlýðýn direncini kýrmak için ha bire piyonlar ileriye sürülmekte, her geçen gün yeni bir taktik savaþýyla bilhassa Türk azýnlýk üzerinde medyayý da kullanarak baský uygulamaktadýr. Tekrar ediyorum: Batý, Müslüman Doðu’ya karþý baþlattýðý kültürler savaþýnýn galibi olamadý!.. Her yönüyle kendini üstün gören Batý, inanç deðerleri boyutunda müslümanlara karþý yenik düþmüþtür. Asýl hazýmsýzlýk buradadýr... O halde, Batýlýlaþtýrýlmýþ bir Ýslâm projesi hayata geçirilmeli ve müslümanlara dayatýlmalýdýr!... Ýþte asýl tehlike ve yapýlan yanlýþlýk buradadýr. Bu tip dayatmalar zar-zor kurulan diyalog köprülerinin yýkýlmasýna sebep olmaktadýr, çünkü Avrupalý böylesi durumlarda güven telkin etmiyor. Sadece baþarýsýzlýkla sonuçlanan “Euro-Ýslam” projesini ve iþin öncülüðüne soyunan müslüman kimlikli bazý proflarýn da neticede bu sevdadan vazgeçmek mecburiyetinde kaldýklarýný hatýrlatarak bahsi kapatmak istiyorum. Doðrusu nedir? Prototip müslüman arama ve yaratmalarýndan vazgeçilmelidir. Yeryüzünde ne kadar çeþit milliyet/kültür ve coðrafya/iklim varsa, bunlarýn tamamýna kucak açan bir din olan Ýslâm’ýn mensuplarý müslümanlarda iklim, coðrafya ve milli kültür farklýlýklarýndan doðan, dini uygulamada farklý algýlamalarý görmek zaten mümkündür. Türkiye müslümanýyla Arabistan müslümaný, Filipinli müslümanla Bosnalý müslüman arasýnda teferruattaki farklýlýklar gibi... Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Ýslâm’ýn özelliði ve güzelliði olduðu kadar onu doðru idrak edebilen müslümanýn da özellik ve güzelliði iþte buradadýr! Ýslâm’ýn bu özelliklerini kavramakta zorlanan müslümanlar olduðu kadar onu bir çerçeveye oturtmaya yeltenen Avrupalý siyasiler ve fikir adamlarý da mevcuttur. Yani, günümüz müslümanýnýn önündeki engel iki taraflýdýr. Çokkültürlü ve dolayýsýyla çokdinli toplumlarla barýþýk yaþama tecrübesine sahip Ýslâmiyet, Hýristiyan Avrupa’da da mevcut þartlar içinde zaten kendine yer edinmiþ vaziyettedir. Avrupa’nýn yerlisi açýsýndan sýkýntý, mevcutu kabullenememekten kaynaklanmaktadýr. Zamanýnda Ýspanya’dan, daha sonra Viyana önlerinden geri püskürtülen müslüman bugün þu veya bu sebepten dolayý merkezi Avrupa’da yaklaþýk yarým asýrdan beri yerleþik durumdadýr. Bu gerçeði kabullenmek, baþlangýçta pek kolay olmasa da, Avrupa artýk mevcut durumu görmek mecburiyetindedir. Diðer taraftan Avrupalý olmuþ mülüman da, onyýllardan beridir birlikte yaþadýðý yerli toplum içinde hayatýný ona göre þekillendirmelidir. Netice itibariyle; “Ýslam’ý Avrupalýlaþtýrma” düþüncesinin altýnda yatan niyetlerden baðýmsýz olarak, evrensel bir din olan Ýslam’ýn coðrafyaya göre adlandýrýlmasý, belli bir þablona oturtma gayretleri, bu dinin özüne ters olduðu için yanlýþtýr fakat bu coðrafyada yaþayan müslümanýn kendisini yeniden ifade etmesi ve þekillendirmesi ise kaçýnýlmaz bir durumdur. Hanau Ýslam Cemiyeti Yönetim ve Cemaatý tarafýndan Hanau Müslüman Mezarlýðý Ziyaret Edildi Tuba KELEÞ Hanau Ýslam Cemiyeti tarafýndan Hanau Müslüman mezarlýðý ziyaret edildi. Her yýl dini Bayramlarda geleneksel olarak yapýlan ziyarete çok sayýda vatandaþ katýldý. Ziyarette dualar ve konuþmalar yeraldý. Hanau Ýslam Cemiyeti Ýmam-Hatibi Sadettin Arýcýoðlu yaptýðý konuþmada, her nefsin ölümü tadacaðýný ve herkesin ölüme hazýrlýklý olmasý gerektiðini dile getirdi. Daha sonra yapýlan dua ve okunan surelerle ziyaret son buldu. IGMG Hessen`de Sosyal Hizmetler Baþkanlarý ve Kurban Sorumlularý Toplantýsý I GMG Hessen Bölgesine baðlý cemiyetlerin Sosyal Hizmetler Baþkanlarý ve Kurban Sorumlularý Rüsselsheim`daki Bölge Merkezinde biraraya geldiler. IGMG Genel Merkezden Sosyal Ýþler Baþkan Yardýmcýsý Süleyman Yýlmaz`ýn da iþtirak ettiði toplantýya Hessen Bölgesine baðlý 20 cemiyetten sorumlularýn da bulunduðu 45 kiþilik bir katýlým oldu. Programa IGMG Hessen Bölge Ýcrasýndan Teþkilatlanma Baþkaný Ahmet Ölmez, Sosyal Ýþler Baþkaný Yasin Yolcu, Bölge Kurban Sorumlusu Aydýn Ersoy, Hüseyin Avcý ve Ali Sak da katýldýlar. Programda Ramazan ayýnda yapýlan çalýþmalarýn deðerlendirmesi yapýldý. Ayný zamanda 2006 senesi Kurban kampanyasýnýn startý verildi. 2005 senesi kurban organizasyonunda görev alanlarýn izlenimleri hakkýnda bilgilendirmeler yapýldý. Program çalýþmalar hakkýnda yapýlan dilek ve temennilerle sona erdi. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 13 DOSYA DOSYA 13 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 Ýslam konferansý ve Müslümanlar Oðuz ÜÇÜNCÜ IGMG Genel Sekreteri Ü lkemizdeki “çoðunluk” ile Müslümanlar arasýndaki kurumsallaþmýþ diyalogun baþlangýcý, ya da diðer bir ifadeyle, Almanya Ýslam Konferansý’ný geride býraktýk. Toplantýnýn siyasî anlamý nazar-ý itibara alýnarak deðiþik tanýmlamalar fazlasýyla yapýldý. Tarihî bir olay dendi, hatta devletle, Müslümanlar arasýndaki iliþkide dönüm noktasý nitelemesi yapýldý. Bu tarz heyecan dolu deðerlendirmeler abartýlý bulunsa da, fazlasýyla gecikmiþ bir diyaloðun önünün açýlmasýnýn neredeyse elli yýl sürmüþ olmasý da bir gerçeklik olarak karþýmýzda. Ýki tarafýn birbiriyle konuþmasý, kendi baþýna bir deðer ifade ediyor. Ancak konferansýn sonunda, katýlýmcýlarýn deðerlendirmelerinde ortaya çýkan farklýlýklar, konferansýn konsepti üzerinde daha çalýþýlmasý gerekliliðini açýkça ortaya koyuyor. En azýndan olaya dýþardan bakanlar açýsýndan cevaplanmasý gereken bir çok soru akla geliyor: Acaba konferans, din ve deðerler üzerine görüþme ve tartýþma forumu mu olacak, ya da Müslümanlar ve güvenlik birimleri arasýnda güven oluþturucu önlemlerin konuþulduðu bir ortam mý? Mesele, devletin Müslümanlar’la, Ýslam ve Müslümanlarýn hukukî ve politik anlamda Federal Almanya Cumhuriyeti’ne entegre edilebilmesi için, somut görüþmeler yapmasý mý? Yoksa devlet bu toplantýyla, tehdit altýnda olabilecek toplumsal barýþa katký saðlamak amacýyla “seküler” ve “dindar” Müslümanlar arasýnda aracýlýk görevi mi üstlenmek istiyor? Konferansýn ev sahibi olan Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble’nin söylediklerine bakarsak, tüm bu hususlarýn, ana toplantýda ve çalýþma gruplarýnda ele alýnmasý gerekiyor. Bu hedefin, verilen iki yýllýk süre içerisinde gerçekten somut sonuçlara vardýrýlabileceði ise þüpheli. Çünkü devlet bu tavrýyla, ayrý ayrý ele alýnmasý gereken konularý, bir kazanda kaynatmaya çalýþmakta. Oysa, sürece müdahil olanlarýn, entegrasyon politikasý ve Ýslam’ýn entegrasyonu için politikalar, yani “Ýslam politikasý” arasýnda kesin bir ayýrýma gidilmesi gerektiðinin bilincinde olmasý gerekir. Nedeni ise, entegrasyon politikalarýnýn “göç eden” insanlarýn hukukî, politik ve sosyal intibakýný temel almasý gerekir iken, “Ýslam politikasý da, Ýslam’ýn diðer dinler ile eþit konuma getirilmesinin temel þartlarýný formüle etmeyi temel almalýdýr. Sözkonusu iki politik alan için temel de, yürürlükteki anayasal düzendir. Öyle ki konferans katýlýmcýlarýnýn, Ýçiþleri Bakaný’nýn övgüsüne mazhar olan, anayasaya baðlýlýklarýný belirtmeleri, en tabiî bir durumdur ve dolayý sýyla Almanya Ýslam Konferansý’nýn ilk semeresi deðildir. Elbette, Ýslam medeniyetinin insanlýða katkýsýndan baþlayarak, modern çaðda insanýn rolünü Ýslamî bir perspektiften tartýþabiliriz. Ancak uzun yýllar süren sessizlikten sonra, politik ihmaller gözönüne alýndýðýnda, devlet ve toplum daha fazla gecikmeyi gerçekten kaldýrabilir ve bizi bekleyen acil toplumsal ödevler uzun tartýþmalara feda edilebilir mi ? Bize göre ülkemizin, Avrupa’daki komþu ülkelerin daha ileride olmalarý da gözönüne alýndýðýnda, gereksiz gecikmeleri kaldýramayacaðý ortadadýr. Bu nedenle, belirtilen entegrasyon ve Ýslam politikalarý birbirinden kesin olarak ayrýlmalý ve ayrý ayrý hedeþeri doðrultusunda üzerinde çalýþýlmalýdýr. Devlet açýsýndan baktýðýmýzda bunun anlamý, Baþbakan ve Ýçiþleri Bakaný’nýn tekrardan biraraya gelerek entegrasyon konferansý ve Ýslam konferanslarýnýn içeriði ve çalýþma alanlarý konusunda karara varmalarýdýr. Ýþ piyasasý ve eðitim politikasý gibi genel entegrasyon politikalarý içerisinde formüle edilebilecek konularýn, Ýslam konferansýnda ele alýnmasý pek anlamlý gözükmemektedir. Almanya Ýslam Konferansý’nda devlet, “dindar”, yani teþkilatlanmýþ Müslümanlarýn temsilcileri ile, bir taraftan devletdinî cemaatler hukuku ýþýðýnda, federal devlet ve eyaletler için ayný þekilde baðlayýcý çerçeve þartlar üzerinde anlaþmalý ve bunun somut olarak uygulamaya geçirilmesi için müzakere yapmalýdýr. Çünkü Ýslam, diðer dinlerle eþit statüye getirildiðinde, birçok somut sorunun, baþta imam ve din öðretmeni yetiþtiren fakültelerin ve kürsülerin açýlmasý, tüm eya- Der Islam, die Muslime und die Konferenz Ein Kommentar von Oguz Ücüncü Das war er also, der Beginn eines strukturierten Dialogs zwischen der so genannten „Mehrheitsgesellschaft“ und den Muslimen dieses Landes. Oder mit anderen Worten: Die Deutsche Islam- Konferenz. Und natürlich wurde auch angesichts der politischen Bedeutung des Ereignisses nicht mit Attributen gespart. So war von einem historischen Ereignis die Rede oder sogar von einer Zeitenwende im Verhältnis von Staat und Muslimen. Auch wenn man sich am Pathos dieser Bewertungen stören mag, so ist es doch Fakt, dass es fast fünf Jahrzehnte gebraucht hat, den längst überfälligen Dialog in Gang zu bringen. Das beide Seiten miteinander Reden, ist ein Wert an sich. Aber die Differenzen, die sich bereits kurz nach Konferenzende zwischen den Teilnehmern offenbarten, zeigen deutlich, das am Konzept der Konferenz noch gefeilt werden muss. Zumindest drängen sich dem Außenstehenden viele Fragen auf: Soll die Konferenz ein Gesprächs- und Diskussionsforum über Religion und Werte oder ein Gremium für vertrauensbildende Maßnahmen zwischen Muslimen und Sicherheitsbehörden sein? Geht es um konkrete Verhandlungen zwischen Staat und Muslimen, um den Islam und die Muslime rechtlich und politisch in das Gemeinwesen der Bundesrepublik Deutschland zu integrieren? Oder will der Staat vielleicht sogar als Mittler zwischen „säkularen“ und „religiös orientierten“ Muslimen fungieren, um einen Beitrag zum gesellschaftlichen Frieden zu leisten, der ansonsten vielleicht bedroht ist? Nun, lauscht man den Worten des Bundesinnenministers Wolfgang Schäuble, der als Hausherr zur Konferenz eingeladen hat, sollen alle genannten Aspekte im Plenum und den Arbeitsgruppen abgearbeitet werden. Ob dieser Ansatz innerhalb des vorgegebenen Zeitrahmens von zwei Jahren tatsächlich zu konkreten Ergebnissen führt, bleibt zweifelhaft. Denn der Staat würfelt mit dieser Vorgehensweise viele Themenkomplexe durcheinander, obwohl diese getrennt voneinander zu behandeln wären. So müsste doch allen Beteiligten klar sein, dass man zwischen Integrationspolitik und einer Politik für die Integration des Islams, also einer „Islampolitik“ grundlegend unterscheiden muss. Denn während im Bereich der Integrationspolitik das Fundament für die rechtliche, politische und soziale Eingliederung „Zu- bzw. Eingewanderter“ Menschen gesetzt wird, muss eine „Islampolitik“ die Rahmenbedingungen für die Gleichstellung des Islam mit anderen Religionen formulieren. Grundlage für beide Politikfelder ist die geltende Verfassungsordnung unseres Landes, so dass das vom Innenminister gelobte Bekenntnis der Konferenzteilnehmer zum Grundgesetz, eine Selbstverständlichkeit ist und kein erstes Ergebnis der Deutschen Islam-Konferenz. Natürlich kann man nach Jahrzehnten der Funkstille, angefan- letlerde anayasaya uygun din dersleri için ders programlarý ve materyallerinin geliþtirilmesi, askeriye, hastane ve hapishaneler de irþad hizmetinin kurumsallaþmasý, Ýslam’a göre helâl gýda temini için standartlarýn geliþtirilmesi, cami ve cemiyet merkezlerinin yapýmýnýn þehir imar planlarýnda dikkate alýnmasý ve Müslümanlarýn radyo-televizyon konseylerinde temsil edilmeleri gibi, devlet ve Müslümanlarýn meþru temsilcileri arasýnda uzlaþma yoluyla çözülmesi zorunluluðu doðacaktýr. Alman devleti, bu tarz baðlayýcý anlaþmalarý, geçerli olan hukukî içtihada göre sadece, kendileri çatý kuruluþu olarak yapýlanmýþ olsalar da “cemiyet üyesi” üzerine kurulu ulan bireye dayalý dinî cemaatlerle yapabilir. Bu bakýmdan, Müslüman çatý kuruluþlarý temsilcileri tarafýndan, Müslümanlar adýna konferans katýlýmcýlarýna yönelik seslendirilen eleþtiriler, sözkonusu þahýslarýn eleþtirilerine tahammülsüzlükten deðil, aksine ülkemizde geçerli olan anayasa ve hukuktan kaynaklanmaktadýr. gen vom zivilisatorischen Beitrag des Islam bis hin zu einem islamischen Diskurs über die Rolle des Menschen in der Moderne, buch stäblich über Gott und die Welt diskutieren. Aber können sich Staat und Gesellschaft angesichts der politischen Versäumnisse tatsächlich noch mehr Verzug leisten und quasi „ergebnisoffen“ lange Diskussionen über die anstehenden gesellschaftlichen Herausforderungen abhalten? Nach unserem Empfinden kann sich unser Land, auch mit Blick auf den Vorsprung unserer europäischen Nachbarn, keine unnötigen Verzögerungen mehr erlauben. Deshalb sollten die genannten Themenkomplexe Integrations- und Islampolitik strikt voneinander getrennt und entsprechend zielorientiert gearbeitet werden. Aus Sicht des Staates würde dies bedeuten, dass sich Bundeskanzlerin und Bundesinnenminister noch einmal über die Inhalte und Arbeitsschwerpunkte der Integrationskonferenz und der Islamkonferenz abstimmen sollten. Es erscheint wenig sinnvoll, dass Themen einer zu formulierenden allgemeinen Integrationspolitik wie z.B. Arbeitsmarkt- und Bildungspolitik auch Gegenstand der Islamkonferenz sein sollen. In der Deutschen Islamkonferenz sollte der Staat mit den „religiös orientierten“ Muslimen, also mit den Vertretern der organisierten Muslime, in konkrete Verhandlungen treten, um einerseits im Lichte des geltenden Religionsverfassungsrechtes für Bund und Länder gleichermaßen verbindliche organisatorische Rahmenbedingungen zu vereinbaren und darüber hinaus Fragen der konkreten Umsetzung im Alltag zu klären. Denn ist der Islam einmal als Religion den anderen Religionen in diesem Land gleichgestellt, müssen im Einvernehmen zwischen Staat und legitimer muslimischer Vertretung viele Einzelfragen, angefangen von der Einrichtung von Fakultäten und Lehrstühlen für Imame und Religionslehrer, der Entwicklung von Lehrplänen und Unterrichtsmaterial für einen verfassungskonformen Religionsunterricht in allen Bundesländern, der Einführung einer strukturierten Militär-, Krankenhaus- und Gefängnisseelsorge, der Einführung von islamkonformen Lebensmittel- und Zertifizierungsstandards bis hin zu städtebaulichen Fragen hinsichtlich des Baus von Moscheen bzw. Gemeindezentren und der adäquaten Präsenz von Muslimen in Rundfunkräten, geklärt werden. Verbindliche Vereinbarungen dieser Art kann und darf der deutsche Staat, gemäß der gültigen Rechtssprechung nur mit Religionsgemeinschaften treffen, die selbst wenn sie als Dachverbände strukturiert sind, sich auf das „Gemeindemitglied“ vor Ort gründen. Insofern ist die von den Vertretern der muslimischen Spitzenverbände geäußerte Kritik an der Teilnehmerliste der Konferenz nicht einer etwaigen mangelnden Kritikfähigkeit, sondern dem gültigen Verfassungs- und Rechtsrahmen unseres Landes geschuldet. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr 14 14 Seite 14 DOSYA RÖPORTAJ Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Milyonlara beraber ulaþalým Ali Bozkurt: Kurbanlarý 62 ülkede keseceðiz IGMG-Kurban Kampanyasý geleneksel olarak her yýl düzenlenmektedir. Ekonomik refahýn yaþandýðý Avrupa’da böyle bir çalýþmanýn yürütülmesi anlamlý. Zira bu aksiyon aracýlýðýyla Müslümanlar dünyanýn dört bir yanýnda yaþayan muhtaç insanlara ulaþabilmektedirler. Geniþ çaplý bir aksiyon olan Kurban Kampanyasý hakkýnda Kurban Komisyonu Baþkaný Ali Bozkurt bey sorularýmýzý cevapladý. Sayýn Bozkurt, niçin Kurban Kampanyasý? Öncelikle böyle bir çalýþma çalýþma içerisinde bulunmanýn mutluluðunu belirtmek isterim. Bilindiði gibi dünya nüfusunun üçte birini teþkil eden Müslümanlarýn büyük bir kýsmý zor þartlar altýnda yaþamýný sürdürmektedir. Hatta açlýk ve sefaletten dolayý her yýl milyonlarca müslüman hayatýný kaybetmektedir. Sanýrým bu durum sorunuzu net bir þekilde cevaplamaktadýr. Kurban kampanyamýzýn amacý, dinimizce zengin sayýlan Avrupa Müslümanlarýnýn dünyanýn diðer yerlerinde yaþayan Müslümanlara yardýmcý olmalarýný saðlamaktýr. Bu vesile ile bizlerdeki bencillik duygularý köreltileceði gibi, yardýmlaþma ve dayanýþma duygularý da geliþecektir. Teþkilatýmýz Avrupa’daki müslümanlarla, dünyanýn deðiþik coðrafyasýnda yaþayan ihtiyaç sahibi mazlum ve maðdur insanlar arasýnda bir köprü oluþturmaktadýr. Tabi ki bu yardýmlaþma ve dayanýþmada din, dil, ýrk ve bölge ayýrýmý söz konusu deðildir. Kurban kampanyamýz ile evrensel bir hizmet verdiðimize inanýyoruz. Peki, kaç kiþi ile bu kampanyayý yürütmektesiniz? Bu yýl ki Kurban Kampanyasý çerçevesinde Avrupa çapýnda 750’ye yakýn gönüllü aktif olarak hizmet edecektir. Kardeþlerimiz her hangi bir karþýlýk almadan fahri olarak bu çalýþmalarý yürütmektedirler. Bu vesile ile sizin aracýlýðýnýzla bir kez daha kendilerine teþekkür ediyoruz. Kaç ülke ve bölgede kurban kesimi yapýlmaktadýr? Ülke seçiminde kriterleriniz nelerdir? Her yýl olduðu gibi bu yýlda kurbanlarýn 62 ülke ve bölgede kesilmesini hedeflemekteyiz. Ülke seçiminde maðduriyet ve aciliyet boyutu kriterlerimizin baþýnda gelmektedir. Tabiki konjonktürel durumuda hesaba katmak zorundayýz. Bu baðlamda geçen yýl öne çýkan coðrafya Endonezya ve Pakistandý. Zira Tsunami ve deprem felaketlerinin ardýndan bu ülkelere acilen emanetlerin ulaþtýrýlmasý gerekiyordu. Öte taraftan dünya kamuoyuna yeterince yansýmayan fakat açlýk sýnýrýnýn altýnda hayatýn sürdürüldüðü ülkelerde mevcuttur. Ki bunlarýn baþýnda Afrika ülkeleri gelmektedir. Bu ülkelere karþý da sorumluluðumuzu yerine getiriyoruz. Her yýl olduðu gibi bu yýlda anavatan Türkiye’de yaþayan ihtiyaç sahibi aileleride unutmayacaðýz. Lübnan ve Filistin baþta olmak üzere açlýk ve kuraklýk çeken Etyopya, Sierre Lion, savaþ bölgeleri olan Irak ve Afganistan gibi ülkelerde Kurban kesimi yapýlacak ülkeler arasýnda yer almaktadýr. Ümidimiz kampanyaya mümkün olduðunca fazla katýlýmýn gerçekleþmesidir. Diðer bir sorum Kurban bedeli ile ilgili olacak. Kurban bedelini nasýl ve neye göre belirliyorsunuz? Kurban Komisyonumuz bu yýl kurban bedelini 100,- olarak belirlemiþtir. Bu bedel ülkeler arasýndaki denge gözetilerek belirlenmektedir. Bazý ülkelerde kurbanlarý bu bedelin üzerinde satýn alýrken, bazý ülkelerde bu bedelin altýnda kurban alma imkaný bulabilmekteyiz. Bizim hedefimiz sadece kurbaný kesme görüntüsü vermek deðil, bununla birlikte dayanýþmayý da saðlamaktýr. Bir ülkede kurban bedeli ucuz diye o ülkede kurban kesmek, diðer taraftan kurban bedelleri yüksek olan ülkeleri ihmal etmek, mazlumlarla dayanýþmada doðru bir yöntem deðildir. Böyle bir tavýr bizim birlik, beraberlik ve kardeþlik þuurumuzla, maðdur ve mazlumlarla dayanýþma prensiplerimizle baðdaþmaz. Kurban kestiðimiz 62 ülke ve bölgenin bazýlarýnda kurban bedelleri yüksek, bazýlarýnda düþüktür. Biz bunlarýn ortalamasýný dikkate alarak kurban bedeli- ni belirliyoruz. Kurban kesim görevlileri ile ilgili bilgi verir misiniz? IGMG olarak Avustralya ve Kanada dahil Avrupa’da 32 bölgemiz bulunmaktadýr. Toplanan kurbanlarý yerinde kesmek için bu bölgelerden arkadaþlarýmýz görevlendirilmektedir. Gönderilen görevlilerin sayýsý ihtiyaca binaen tesbit edilmektedir. Tesbit edilen Kurban Kesim Görevlilerini önce eðitime tabi tutuyoruz. Geride býraktýðýmýz haftalarda bu eðitim çalýþmalarýný gerçekleþtirdik. Bu eðitimde kurbanýn alýmý, kesimi ve ihtiyaç sahiplerine adil bir þekilde daðýtýmýnýn yapýlmasý konularýný iþliyoruz. Daha sonra kesim görevlilerini kurban kesilecek ülkelere gönderiyoruz. Kurbanlarý kendileri satýn alýyorlar, kesimlerini de ya kendileri yapýyor veya nezaret ediyorlar. Kaç adet kurban kesildiðini rapor ediyorlar. Kýsacasý bölgede toplanan kurbanlarý, yine ayný bölgeden görevlendirilen þahýslarla gidip yerinde keserek daðýtmak suretiyle bu hayýrlý hizmeti ifa etmiþ oluyoruz. 2006 yýlý Kurban Kampanyasýnda ulaþmayý hedeflediðiniz belirli bir rakam tespit edildi mi? Tabiki. 2006 yýlý kurban hedefimiz 100.000’dir. Avrupa’daki duyarlý kardeþlerimizin verecekleri destek ve Cenab-ý Allah’ýn yardýmýyla bu hedefi yakalayacaðýmýz ve hatta aþacaðýmýz kanaatindeyim. Þu ana kadar yapýlan baðýþlar bunu göstermektedir. Hamdolsun, sonuçta bu kampanyada en kârlý çýkacak olanlar dünya mazlumlarýdýr. Hedefimizi yakalayarak Paris’den Berlin’e, Hamburg’dan Roma’ya Avrupa’da yaþayan Müslümanlarla beraber milyonlara ulaþacaðýz. Kampanyaya katýlmak isteyenler nasýl katýlabilirler? IGMG Teþkilatý olarak Avrupa’da 1000’in üzerinde þubemiz bulunmaktadýr. Duyarlý kardeþlerimizin bu þu- belerden herhangi birisine veya Bölge Merkezlerimize baþvurup, kurban bedellerini ödemeleri yeterlidir. Kurban bedelini banka aracýlýðiyla ödemek isteyen kardeþlerimiz aþaðýdaki banka hesap numarasýna kurban bedelini havale edebilirler. Bankanýn Adý: SEB Bank – Köln Konto Numarasý: 162 888 56 04 BLZ: 370 101 11 Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler aþaðýdaki telefon numaralarýndan detaylý bilgiye sahip olabilirler. Ayrýca teþkilat sitemiz www.igmg.de adresinden de katýlým için gerekli bilgilere ulaþmak mümkündür. IGMG Genel Merkezi olarak Kurban Kampanyamýzla ilgili hazýrladðýmýz bilgilendirme afiþ ve broþürlerini tüm bölge ve þubelerimize daha önceden ulaþtýrmýþtýk. IGMG olarak merkez, bölge ve þubelerimizle halkýmýzýn hizmetindeyiz. Tlf.: (0049) 2237 656 293 Fax: (0049) 2237 656 222 E-Mail: [email protected] Son olarak söylemek istedikleriniz... Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatý olarak baþlattýðýmýz bu hayýrlý ve anlamlý çalýþmayla, dünyanýn dört bir yanýnda yaþayan yüzbinlerce mazlum, maðdur ve muhtaç durumdaki insanlara yardým elimizi uzatmak istiyoruz. Diyoruz ki: “BÝR KURBAN BÝNLERCE MAZLUM ve MAÐDURUN SEVÝNCÝ OLACAKTIR”. Gelin dostlar, bu insanlarý sevindirelim, dualarýný alalým. Böyle hayýrlý bir çalýþmayý geniþ kitlelere duyurmak için bizimle röportaj yaptýðýnýz için size ve Kurban Kampanyamýza katýlan tüm duyarlý insanlarýmýza þahsým ve teþkilatým adýna teþekkür ederim. Biz de size teþekkür ediyor, çalýþmalarýnýzda baþarýlar diliyoruz. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 15 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 16 16 14 DOSYA RÖPORTAJ Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce 1427 1427 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN T.C. Frankfurt Baþkonsolosumuz Sayýn Salih Boðaç Güldere ile Frankfurt Baþkonsolosluðunun hizmetleri ve insanýmýzýn meseleleri hakkýnda oldukça doyurucu bir röportaj yaptýk. Ýlgiyle okuyacaðýnýz kanaatindeyiz Bizim kapýmýz herkese ardýna kadar açýktýr oru: Siz göreve geldikten sonra bugüne kadar yapmýþ olduðunuz çalýþmalar hakkýnda genel olarak bilgiler verebilir misiniz? Ben buraya geldiðimde zaten gayet iyi çalýþan kurulu bir düzen devam ediyordu. O bakýmdan ben geldikten sonra öyle olaðanüstü çalýþmalar yapmamýz zaten sözkonusu deðildi. Ancak burada Baþkonsolosluk olarak bizim baþlýca sorunumuz; vatandaþlarýmýzla da paylaþtýðýmýz sorunumuz bina sorunumuzdur. Bu binamýz yetersiz bir binadýr, son iki sene içerisinde yetersiz hale gelmiþtir. Benden önceki sayýn seleflerim de bu konu için çözüm arayýþý içerisine girmiþlerdir. Fakat bu sorunun aþýlmasý için çeþitli unsurlarýn çeþitli þartlarýn biraraya gelerek organizenin oluþmasý lazýmdýr. Bunlar nelerdir? Uygun bir bina veya arsa bulunacak, ayný zamanda Türkiyenin bütçesinde böyle bir binanýn tedariki için böyle bir tahsisat yapýlmýþ olacak ve böyle birtakým þartlar bir araya geldiði taktirde bu proje gerçekleþir. Geçtiðimiz sene de bir takým þeyler yaptýk. Fakat bu olmadý. Önümüzdeki sene bu çerçevedeki arayýþlarýmýz ve çalýþmalarýmýz sürecektir. Benim özellikle vermek istediðim mesaj þudur: Binanýn yetersizliði ile iliþkili meselenin ziyadesiyle farkýndayýz ve çözümü içinde çaba sarfediyoruz. Bu arada bu konu hakkýnda vatandaþlarýmýzýn hertürlü önerilerine de açýðýz. Onun dýþýnda da Frankfurt`tan baðýmsýz bazý geliþmeler var ki sayýn selefimin Ali Rýza Çolak`ýn önemli katkýlarý bulunmuþtur. Bir kere konsolosluk iþlemlerinin gerçekleþtirilmesine iliþkin altyapý yoktu. Bence her baþkonsolsoluk kendi hafizasýndaki kendi bilgisayarlarýndaki ve dosyalarýndaki bilgilerden hareketle konsolosluk iþlemlerini gerçekleþtiriyordu. Buna baðlý olarak örneðin bir nufüs kayýt örneði için ihtiyaç duyulan iþlemlerde baþvuru sahibine þunlarý yazacaksýn nüfus müdürlüðüne onlardan cevap bekleyeceðiz cevap geldiðinde de senin iþlemini yapacaðýz diyorduk. Bu ise ortalama 4-6 hafta arasý bekleme süresini de beraberinde getiriyordu. Oysa bu þimdi konsolosluknet programý çerçevesinde biz bilgilere doðrudan Türkiye`den ulaþýyoruz. Bakanlýðýmýzýn konsolosluknet programý nüfus ve vatandaþlýk genel müdürlüðünün kendi sistemi ile içiçe bir programdýr. Dolayýsýyla az ev- S Salih Boðaç Güldere Kimdir? Salih Boðaç Güldere 1966 Ankara doðumlu. Lise olarak Galatasaray Lisesi mezunu. Üniversite olarak Boðaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü mezunu. 1987`de Dýþiþleri Bakanlýðýna girdi. Sýrasýyla Ýstihbarat ve Araþtýrma, Ortadoðu Ülkeleri Siyasi Ýliþkiler Dairelerinde göreve baþladý. Daha sonra Avrupa Entegrasyonu konusunda ihtisas yapma görevi verilmiþ, bilahare Bangladeþ, daha sonra Birleþmiþ Milletler Cenevre Ofisinde görev yapmýþ, Merkeze geldiginde Avrupa Birligi Dairesinde, bilahare 4 yýl süreyle Washington Büyükelçiliðinde görev yapmýþ. Washington dönüþünde Personel Dairesinde Sicil Müdürü ve Personel Dairesinde Daire Baþkanlýðý yaptýktan sonra da 2004 yýlýnda Frankfurt Baþkonsolosluðuna atandý. Evli iki çocuk babasý. Ýyi derecede Ýngilizce ve Fransýzca biliyor. Göreve geldiði 2004 senesinden bugüne kadar kendisini ifade edecek kadar Almancasýný geliþtirmiþ bulunuyor. vel örneðini verdiðimiz vatandaþýmýzýn iþlemi için buradan hemen nüfus kaydýna eriþip iþlemini derhal yapabiliyoruz. Dolayýsýyla deðiþik iþlemlerde önemli bir bekleme süresi ortadan kalkmýþ oluyor. Artý þunu da ifade etmek isterim; bakanlýðýmýz da konsolosluk iþlemlerinin konsolosluk hizmetlerinin daha iyi daha etkin ve süratli bir þekilde yapýlabilmesi için daha da yoðun bir gayret sarfetmektedir. Bu çerçevede deðiþik modeller geliþtirmektedir. Örneðin model olarak benimsenen bir baþkonsoloslukta vatandaþlarýn çok özel durumlarý hariç mesela noter iþlemleri haricinde bütün iþlemlerini tek bir numara alarak yaptýrabilmelerini öngörmekteyiz. Yani bu ne demek; noter iþlemleri hariç þalter sistemi uygulamasý yapýlmasý demektir. Hangi iþlem için numara alýrsanýz alýn sýranýz geldiðinde baþvuracaðýnýz þalterde görevli memur sizin hertürlü iþleminizi yapmaya ehil bir eðitimden geçmiþ olacaktýr. Ben þunu söyleyeyim bizim az evvel dediðim binamýzýn özelliklerinden dolayý o sistemi þu anda burada uygulayamýyoruz. Fiziki mekan buna elvermiyor. Ama yarýn uygun bir binada faaliyetlerimizi devam ettirebilecek olsak bizim memurlarýmýz bu eðitimleri almýþ durumdadýr. Biz memurlarýmýza bu eðitimi verdik. Öte yandan pasaportlarýn deðiþmesi ile ilgili çalýþmalar var. Netice itibariyle biz bu mesele ile alakalý olarak Türkiyedeki makamlarý yönlendirecek konumda deðiliz. Dolayýsýyla biz de bekliyoruz. Tahmin ediyorum 2008`de bu yeni pasaportlar devreye girer. Yeni pasaportlarla ilgili evvelce duyurularýmýz olmuþ idi. Sizin aracýlýðýnýz ile ilan etmekte yarar var. Birincisi pasaportlar sabit süreli olacaktýr. 10 yýl süreli ola- caktýr. Herhangibir uzatma hanesi yoktur. Dolayýsýyla baþkonsolsoluklarda halihazýrda faaliyet gösteren pasaport uzatma birimi bundan böyle yürürlükten kalkacaktýr. Ayrýca yeni tip pasaportlarda refakat hanesi de öngörülmüyor. Herkese ayrý ayrý pasaport tanzimi sözkonusu olacaktýr. Bir de bunu bir nevi önemsiyoruz. Yeni tip pasaportlarýn yürürlüðe girmesiyle birlikte hemen herhes eski tip pasaportlarýný deðiþtirecek diye bir þey yok. Eski pasaportlar geçerlilik süreleri boyunca geçerli olacaklar. Ancak uzatýlmayaklar. Ne zaman o geçerlilik süreleri sona erecek o zaman gelindiðinde yeni pasaportlardan verilecektir. Vatandaþlarýmýzdan isteðimiz ellerindeki pasaportu hemen deðiþtireyim de yenisini alayým diye de çaba sarfetmesinler. Soru: Pasaportla baðlantýlý olarak diðer iþlemlerle alakalý olarak da bazý sýkýntýlar mevcut. Özellikle harçlar çok yüksek durumda. Mesela Alman vatandaþlýðýna geçmiþ bir Türk Alman pasaportu almak istediði zaman 15-17 Euro civarý bir para ödüyor. Ama eðer Türk pasaportu 5 sene uzatma için bir iþlem uygulandýðý zaman veya yeni pasaport almak istediðiniz zaman 30 ile 60 euro arasýnda bir masraf ödeniyor. Bununla alakalý bir çalýþma olacak mý yoksa yine harç ücretleri bu þekilde yüksek mi olacak? Þimdi burada vatandaþlarýmýzýn aydýnlanmasý bakýmýndan bir hususu belirtmek isterim. Her sene harçlar ve hangi iþlemin ne kadar bedele tabi tutulacaðý T.C Maliye Bakanlýðý tarafýndan belirlenmektedir. Bilhassa geçtiðimiz 2006 yýlý baþýnda vatandaþlarýmýzýn yoðun tepkileri oldu. Çünkü; pasaport harçlarýnda belirgin bir artýþ olmuþtu. Biz burada baþkonsolosluk olarak belirlenmiþ 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN buluna harçlarý -dünyanýn her tarafýndaki T.C Baþkonsolosluklarýnda aynýdýr- uygulamakla yükümlüyüz. Onun dýþýnda bu harçlarýn tesbitinde yetkili deðiliz. Öte yandan buradaki vatandaþýmýzýn hissiyatýný da merkeze aktarmak gibi bir sorumluluðumuz da vardýr. Evvelce de belirttiðim gibi vatandaþlarýmýzýn müsbet veya menfi tüm tepkilerini biz sadakatle merkezimize aktarýyoruz. Þunu da ilave etmek isterim; özellikle þu 15 Euro ile ilgili haberler olmuþtu. Herkesten 15 euro yurtdýþý çýkýþ harcý alýnacak diye. O konuda da biz tepkileri ilettik. Biz toplumun içerisindeki dinamikleri izlemek istiyoruz. Toplumla içiçe olmak ve dolayýsýyla da toplumu yansýtmak gibi bir durumumuz var. Baktýk ki toplumda belirgin bir eþiðin üzerinde bir tepki sözkonusu olduðunu düþündüðümüz anda hemen merkezimize uyarýda bulunduk. Soru: Özellikle bina sýkýntýsýnýn diðer bir bölümü de þöyle; biliyorsunuz. Frankfurt Baþkonsolosluðunun sorumluluk alaný bayaðý geniþ bir alaný kaplamaktadýr. Mesela bir Kassel þehri Frankfurt`a 200km civarýnda uzaktýr. Bu gibi uzak yerlere temsilcilik gibi bir çalýþmanýz var mý? Zamanýnda Kassel`e doðrudan gidilmesi gibi projeler düþünülmüþ fakat bu yürümemiþ. Yürümemiþ olmasý da normaldir. Yani iyi niyetli yapýlmýþ bir giriþimdir bu; fakat konsolosluk hizmetlerini bu amaca tahsisli mekanda yürütülmesine iliþkin uluslararasý hukuk prensibinden itibaren bir sürü baþka kurallara aykýrý düþtü. Kassel bu konuda tabi þansýz. Þöyle söyleyeyim; yeni otomasyon sistemiyle birlikte bir ölçüde bir noktadan sonra vatandaþlar çok spesifik bazý iþlemler dýþýnda her türlü iþlemlerini yapabilecekler. Kasselin þansýzlýðý bulunduðu cografi konumdur. Bize de Hannover baþkonsolosluðuna da ayný uzaklýkta aþaðý yukarý. Soru: Frankfurt ve çevresinde 2007 yýlý için baþkonsolosluk olarak düzenlemeyi düþündüðünüz deðiþik etkinlikler nelerdir. Klasik olarak düzenlenen etkinliklerin haricinde ekstra çalýþmalarýnýz olacak mý? Özellikle 2007 için düþünülmüþ bir projemiz yok. Ancak mutad faaliyetlerimizi gerçekleþtireceðiz. Soru: Bu faaliyetlere mesela kardeþ sehir projeleri eklenebir mi? Artý olarak Berlin`de her sene gerçekleþtirilen Türk yürüyüþü gibi projeler olabilir mi? Türk Günü yürüyüþü gibi benzer bir çalýþma yok. Kardeþ þehir konusunda da eðer bu konuda yapýlan bir çalýþma varsa biz buna gayet sýcak yaklaþýrýz. Mesela Bayburtlularýn yoðun olduðu Friedberg ile Bayburt`un kardeþ þehir olma konusunda Bayburtlu vatandaþlarýmýzýn bir iradesi varsa biz bunu destekleriz. Bugüne kadar bu tür konulara gayet sýcak yaklaþtýk. Örnek olarak Kýzýlcýhamam ile Weilburg`un kardeþ þehir olmasý noktasýndaki çalýþmaya baþkonsolsoluk olarak tüm desteðimizi verdik. Bu tür çalýþmalarda da bir orantý olmasý lazým gelir diye düþünüyorum. Mesele burada küçük bir þehrin veya kasabanýn Türkiyemizde büyük bir þehirler kardeþ þehir olmasý noktasýndaki isteklere sýcak bakmýyorum. Yukarýda belirttiðim gibi bir orantý olmasý lazým. Soru: Frankfurt Baþkonsolosluðu Seite 17 DOSYA RÖPORTAJ Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 sorumluluk alaný içerisinde faaliyet gösteren sivil Türk teþkilatlarýyla diyaloðunuz ne durumdadýr? Bu sivil teþkilatlara bakýþýnýz nedir? Herbirine mesafeniz ayný mý? Yani þimdi ben geldiðim günden beri söylüyorum. Benim kapým „eli kana bulaþmamýþ“ herkese ardýna kadar açýktýr. Öte yandan bir proje gerçekleþtirmek istediðimizde o projenin layýk olduðu þekilde gerçekleþmesi azmindeyiz. Bu projenin gerçekleþmesi için buna en fazla katkýyý kimin yapacaðýna inanýrsam onlarla iþbirliðine giderim. Mesela þu anda burada Ditib ile çok yakýn iliþkilerimiz vardýr. Rhein-Main Türk Toplumuyla çok yakýn iliþkilerimiz vardýr. Proje bazýnda kim daha iyi çalýþma yapabilir diye bakýyoruz ve kim olursa olsun onlarla beraber çalýþmaya giriyoruz. Özellikle herhangi bir teþkilatý dýþlamak gibi bir düþüncemiz yoktur. Þu an sizin oturmuþ olduðunuz koltuða Türk toplumunun çok deðiþik kesimlerinden teþkilatlarýn yöneticileri de çok rahatlýkla oturabilir. Dini cemaatlerle ilgili olarak bir çalýþma yapmak ve bu cemaatlere ulaþmak gibi bir düþüncemiz olursa Ditib bizim bu ihtiyacýmýza cevap verebilecek konumdadýr. Þayet Ditib bize ihtiyacýmýz olan bilgileri temin konusunda eksik kalýrsa ki netice itibariyle Ditib bir Alman kuruluþudur, gerekli ilave bilgilerin nasýl temin edilebileceði konusunda da herhangi bir teþkilatla çalýþma yaparým. Bu konuda olumsuz bir bakýþ açýmýz yoktur. Efendim bu açýklamanýz çok güzel bir açýklama. Bundan önceki açýklamalarda þu sivil teþkilatla çalýþma yapýlabilir ama þunlarla yapýlamaz diye söyleniyordu. Soru: Ýnsanýmýzý bilgilendirme konusunda basýn yoluyla yapýlan açýklamalarýn dýþýnda mesela derneklere yapýlan açýklamalarý afiþ þeklinde veya görevli arkadaþlarýnýzý göndererek açýklayýcý toplantýlar yapmak gibi çalýþmalarýnýz var mý? Tabi biz deðiþik yerlere gidiyoruz. Ben ve arkadaþlarýmýz basýn yoluyla ve dernekler vasýtasýyla çeþitli duyurularda bulunuyoruz. Bu kunuda da herhangi bir sýkýntý yaþamýyoruz. Duyurularýmýz istediðimiz þekilde hedefine ulaþýyor. Soru: Yine bir önceki sorunun baþka bir bölümü olarak düþünürsek: mesela Ditip veya Atatürkçü Düþünce Derneði gibi zaman zaman çalýþma yaptýðýnýz dernekler dýþýnda baþka herhangi bir derneðin bir çalýþma ile alakalý olarak beraber çalýþma istekleri olursa bakýþýnýz ne olur? Bunun belli bir kriteri var mý? Þu sekilde olursa beraber çalýþýrýz þu þekilde olmazsa beraber çalýþamayýz diye? Yani teklif geldiðinde kimden gelirse gelsin muhakkak deðerlendiririz. Muhakkak cevap veriyoruz. Cevapsýz býrakmak gibi bir düþüncemiz de yoktur. Katýlabileceksek katýlacaðýmýzý katýlamayacaksak eðer katýlamayacaðýmýzý bildiririz. Soru: Özellikle Hessen`de Türkçe dersleri ile ilgili genel manada ise Almanya`da özellikle çifte vatandaþlýk konusunda insanýmýzýn sýkýntýlarý var. Bu noktada Alman resmi makamlarýyla diyaloðunuz nedir? Hessen resmi makamlarýyla gayet yakýn bir diyalog içerisindeyiz. Alman resmi makamlarýyla her konuda hemfikir olduðumuzu söylemek mümkün deðildir. Bununla birlikte iþbirliði imkanlarýný azami ölçüde kullanmaya özen gösteriyoruz. Türkçe eðitimi konusunda deðiþik düzeylerde diyalog sürüyor ve mevcut durumu daha iyi nasýl yapabiliriz diye görüþüyoruz. Ortada bir sorun olduðu kesin. Bir sorun olduðunu Hessen resmi makamlarý da tesbit ediyor, tabiki biz de farkýndayýz. Bu konunun çözümü konusunda görüþ alýþveriþinde bulunuyoruz. Herhalükarda bizim deðiþmeyen tezimiz bilimsel veriler; anadil öðrenilmesinin yabancý dil öðrenilmesine yardýmcý bir unsur teþkil ettiðini göstermektedir. Dolayýsýyla Türkçe eðitiminin de bu çerçevede deðerlendiriyoruz. Öte yandan burada bir iki belediye tarafýndan alýnmýþ kararlar baðlamýnda tabi dil konusu entegrasyon sürecinin temel unsurlarýndan birisidir. Entegrasyon ise herhalükarda zorlama ile veya yasaklamalarla teþvik edilerek yapýlabilecek bir mesele deðildir. Bunu da her ortamda dile getiriyoruz. Öte yandan ben; bizim toplumuza her zaman Almancayý bihakkýn öðrenin diye de söylüyorum. Yani aman türkçe öðrenilmesine sekte vurulmasýn derken bir yandan Almanca da muhakkak öðrenin diyoruz. Ýkinci verdiðimiz mesaj da çocuklarýnýzýn eðitimine her zaman gerekli ihtimamý gösterin diyoruz. Yani eðitim ve Almanca bilgisi olmaksýzýn buradaki toplumumuz ve fertleri layýk olduklarý yerlere ulaþmakta çok daha zorlanýrlar. Bu net bir hakikattir. Bir de yani bir ülkeye gelmiþsiniz o ülkenin lisanýný öðrenmeyeceksiniz, kendinizi eðitmeyeceksiniz ve ondan sonra ne bekliyorsunuz? Soru: Buradan hareketle Alman resmi makamlarýyla ortak gerçekleþtirdiðiniz veya gerçekleþtirmeyi düþündüðünüz ortak projeler var mý? Bazý düþüncelerimiz var ama daha olgunlaþmadan beyanat vermek doðru olmaz diye düþünüyorum. Çeþitli projeler var, eðitim konusunda bazý çalýþmalar 13 17 var. Mesela Türkçe konusunda. Fakat bu projelerde bazý hususlarýn biraz daha aydýnlýða kavuþmasý lazým. Ancak bu konularda açýklamalarda bulunabiliriz. Yani 2007 içerisinde yürürlüðe koyabileceðimiz çalýþmalarýmýz olacaktýr. Soru: Son dönemdeki ýrkçýlýk ile ilgili týrmanýþla alakalý düþünceleriniz nelerdir? Özellikle yakýn zamanda Wiesbaden`de ýrkçý gösteriler yapýldý. Polis müdahale etti ve müsaade etmedi. Bu tür olaylara müdahil olma konumunuz nedir? Ben Cenevre`de görev yaptýðýmda iki tane alanda ihtisas yaptým. Biri ýrkçýlýk, biri de terörizm. Irkçýlýk konusunda herkesin fevkalade hassas olmasý gerekir diye düþünüyorum. Geçtiðimiz yüzyýlda yaþanmýþ olan trajediler ýrkçýlýðýn insanlýðý insanlýktan ne kadar uzaklaþtýrabilecek ölçüde tehlikeli olduðunu zaten yeteri kadar biliyoruz. Bu nedenle fevkalade hassas ve dikkatli olmalýyýz. Öte yandan hassas ve dikkatli olalým derken ve tabi bu hassasiyetimizi de ortaya koyarken benim hareket çerçevem bellidir; fakat toplumumuz bakýmýndan da daima kanunlara kurallara saygýlý bir þekilde tepkimizi ortaya koymamýz lazýmdýr. Zira kaþ yapayým derken göz çýkarma durumuna düþmememiz önemlidir. Kaldý ki bilhassa 11 Eylül 2001 saldýrýlarýndan sonra dünya genelinde ve Hollanda`da iþlenen Van Gog cinayetinden sonra özellikle Avrupa`da bilhassa Ýslam`a ve müslümanlara karþý önyargýlarýn keskinleþtiði nisbeten zehirlenmiþ bir ortama dönüþtü. Hal böyle iken bu önyargýlarýn daha da körüklenmesi noktasýndaki davranýþlardan kaçýnmamýz büyük önem taþýyor. Ama bu hiçbir zaman demek deðildir ki toplumumuz kendisini rahatsýz eden geliþmelere olaylara karþý kayýtsýz kalsýn tepki göstermesin anlamýna hiçbir þekilde gelmez. Her zaman her türlü tepkiyi göstersinler. Bunun ardýnda yatan felsefe þudur: dünyanýn en ileri toplumlarýnda demokrasinin, hukukun üstünlüðünün en ileri düzeyde uygulandýðý ve yaþandýðý ülke ve toplumlarda dahi siz hakkýnýzý savunmazsanýz birileri gelip büyük bir iþtah ve afiyetle o hakkýnýzý gasp eder. Hakkýnýzý savunmalýsýnýz. Ama bunu yaparken de hukuktan ayrýlmamalýsýnýz. Soru: Son olarak; malum önümüz Kurban Bayramý ve miladi yýlbaþý. Vatandaþlarýmýza ulaþtýrýlmasýný istediðiniz özel mesajlarýnýz var mý? Tabiatiyla sizin aracýlýðýnýzla Hessen`deki Türk toplumunun Kurban Bayramýný en samimi dileklerimle kutluyorum ve toplumumuzun üyelerine sevdikleriyle ve sevenleriyle beraber daha nice Kurban Bayramlarýný birlikte kutlama imkanlarýný diliyorum. Yeni yýlýn da ayný þekilde toplumumuzun bütün üyeleri için saðlýklý, mutlu ve huzurlu günler getirmesini diliyorum. Kendilerini ilgilendiren hertürlü konunun üzerine hukuka sadýk kalmak kaydýyla ýsrarla ve azimle gitmeleri kendilerinin aile fertlerinin ve çevrelerinin Almancaya layýkýyla vakýf olmalarý ve gençlerin ve çocuklarýn eðitimine gerekli özeni göstermeleri konusunda da herkesin birbirini teþvik etmesini istediðimi belirtmek istiyorum. Biz de sorularýmýza vermiþ olduðunuz açýk ve net cevaplardan dolayý teþekkür ediyoruz. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 18 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Seite 19 DOSYA DOSYA Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Kurban Kavramý: Kurban sözlükte, “yaklaþmak” anlamýna gelir. Fýkýh dilinde, bu sözlük manasýna uygun olarak, “Allah’a yaklaþmak için kesilen hayvan” anlamýnda kullanýlýr. Kur’an-ý Kerim’de “mensek”, “nüsük” ve “zibh” kelimeleri, bazen kurban manasýna gelmektedir. Kurban kelimesi, geniþ anlamda bütün kurban çeþitlerini, dar anlamda ise sadece udhiye (bayram) kurbanýný içine alýr. Kurbanýn Hükmü ve Delili Kurban kesmek; zekât, bayram namazlarý ve fitreyle birlikte hicretin ikinci yýlýnda meþru kýlýnmýþtýr. Eyyam-ý Nahir’de (kurban bayramý günlerinde) Allah’a yaklaþmak için, ibadet niyetiyle kesilen özel hayvanlara Udhiye denir. Kurban deyince, dilimizde, diðer türleri bir yana býrakýlarak, sadece udhiye kurbaný anlaþýlýr. Kurbanýn Amaçlarý ve Ýþlevleri: Udhiye kurbaný, hayat nimetine þükür, Allah’ýn bu günlerde oðluna bedel olarak koç kesme emrini yerine getiren Ýbrahim (as) Peygamberin mirasýný diriltmek, sýrata binit hazýrlamak, günahlarýn affý, hatalarýn yok edilmesi için kesilir. Hac: 22/34 ayetinde, her ümmete kurban kesmenin meþru kýlýndýðý, bunun sebebinin de Allah adýnýn anýlmasý olduðu belirtilir. Bu da göstermektedir ki kurban, Allah’ýn hatýrlanmasý ve O’nun rýzasýnýn kazanýlmasý için emrolunmuþtur. Sayýsýz nimetlere bir þükür vesilesi ve Allah rýzasýnýn kazanýlmasý için kurban bir fýrsattýr. Nitekim, Kevser: 108/1-2 ayetlerinde, Kevser nimetine bir þükran olarak kurban kesilmesi istenmektedir. Hakikatte, kesilen kurbanýn, ne eti, ne de kaný Allah’a gerekli deðildir. Allah bu vesileyle sadece mü’minlerin, takvalarýna, takarrub (yakýnlaþma) hislerine bakmaktadýr. Nitekim bir ayette de “Kurbanlarýn ne etleri, ne de kanlarý Allah’a ulaþacaktýr. Allah’a, ancak sizin takvanýz ulaþýr. Size olan hidayetine karþý, Allah’ý büyük tanýmanýz içindir ki, O, bunlarý böylece sizin emrinize vermiþtir. Ýyilik yapanlarý müjdele.” (Hac, 22/37) buyurularak bütün açýklýðýyla ifade edilmiþtir. Saffat: 37/102-109 ayetlerinde de kurban kesmek, sýrf Allah rýzasý için emredilmiþtir. Bu emre itaatin ödüllendirileceði de vaat edilmiþtir. Ayrýca, Ýsmail (a.s.) Peygamberin hatýrasý bizlere ibret olarak býrakýlmýþ ve böylelikle babasý Hz. Ýbrahim ve oðlu Hz. 13 19 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 Kurban ile ilgili bilinmesi gerekenler Prof. Dr. Vecdi AKYÜZ Ýsmail’in iyi bir namla anýlmasý saðlanmýþtýr. Her yýl Müslümanlar tarafýndan binlerce kurban kesilmektedir. Bu bir Müslümanýn Allah’a ibadet ve O’nun emrine sarýlmak için her þeyi feda edebileceðinin sembolüdür. Kurban Yükümlüsü: Kurbanýn temeli: Sebebi: Kurbanýn vacip olmasýnýn sebebi vakittir. Vakit tekrar ettikçe, yani bir Müslüman þartlarýný taþýdýðý halde, ömrü boyunca kurban bayramýna ulaþtýkça, kendisine kurban kesmenin vacip olmasý da tekrar eder. Rüknü: Kan akýtma, kurbanýn rüknüdür. Bu sebeple, kesilen kurbanýn sahih olabilmesi ve etinin yenebilmesi için, kan akýtma olmadan herhangi bir þekilde öldürülmemesi gerekir. Kan akýtmak, illeti akýlla anlaþýlmaz olduðundan, bunun yerine baþkasý, mesela aynýný ve deðerini tasadduk, kurban yerine geçmez. Gerekli þartlarý taþýyanlara kurban kesmek vaciptir. Bu, sünnet-i aynmüekkede olarak ifade edilir. Hz. Peygamber’in bizzat kurban kestiði nakledilir. Hatta bir hadiste, “Hali vakti müsait olup da kurban kesmeyen mescidimize yaklaþmasýn” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/321) þeklinde kesmeyenlere karþý sert ifadeler kullanmaktadýr. Hicretin ikinci yýlýndan bugüne kadar bütün Müslümanlarýn kurban kesmeleri, bir icma-ý ümmet meydana getirmiþtir. Kurbanýn Vacib Olmasý 1) Ýslam: Bir ibadet olmasý dolayýsýyla kurban, yalnýz Müslümanlara vaciptir. 2) Zenginlik: Kendisine fitre ödemek vacip olan mükelleflerin kurban kesmesi de vaciptir. 3) Ýkamet: Zorluk ve sýkýntýlarý ortadan kaldýrmak için, yolculara kurban kesmek vacip deðildir; ancak nafile olarak kesmesi caizdir. Vakit: Kurban, eyyam-ý nahir denen, kurban bayramýnýn birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde vacip olur: Bu günler gelmezden önce kurban kesmek vacip deðildir. Vakit, Kurban bayramýnýn birinci günü fecri sadýðýn doðuþuyla girer ve üçüncü gün güneþin batmasýna kadar devam eder. Bu vakit, namazda olduðu gibi geniþtir: Hangi vakitte kesilir veya vakit sona ererse, vacip olmasý da buna göre kesinleþir ve artýk zimmete borç olarak geçer. Kurban mükellefliðinin düþmesi 1) Kurbanlýðýn Ölmesi: Zengin bir kimsenin aldýðý kurban ölürse, yerine baþkasýný almasý gerekir. Fakirin aldýðý kurban ölürse, yerine yenisini almak gerekmez. 2) Kurbanlýðýn Kaybolmasý: Zengin bir kimsenin kaybolan ilk kurbaný bulunduðunda, aldýðý ilk kurbaný kestiyse ikincisini de kesmesi gerekmez. Fakat, ikinci olarak aldýðýný henüz kesmeden, birinci bulunursa, hakkýnda herhangi bir kurbaný kesmek vacip olduðundan dilediðini keser. Ýkinci de kesilmeden eyyam-ý nahir geçerse ve birinci bulunursa, daha fiyatlý olanýn farký tasadduk edilir. Fakirin birinci kurbaný kaybolduðunda, ikinci bir kurban aldýysa, bunu kessin veya kesmesin, ikisini de kesmek zorundadýr. Ýkinciyi alýnca, ikinci bir borç altýna girmiþ olur. Çünkü fakirin bu borcu adak gibidir, ikinci bir kurban gerekmez. Kaybolan kurban yerine yenisi alýndýðý halde, kesmeden eyyam-ý nahir geçse ve sonra ikincisi bulunsa, hayvanlarýn her ikisi de kesilmez; deðerli olaný zengin sahibi tarafýndan tasadduk edilir. Adak kurbaný ölür veya kaybolursa, hem zenginden, hem fakirden borç düþer, yenisini almak gerekmez. Kabir (Ölü) Kurbaný 1) Vasiyetsiz Kesilen Kabir Kurbaný: Ölü için kurban kesmek caizdir. Kabir kurbanýnda da bayram kurbanýnýn þartlarý aranýr. Kendi arzusuyla kurban keserek sevabýný ölüye baðýþlamak isteyen, kimse yýlýn herhangi bir gününde kesebilir. Ancak arefe günü kesmesi efdaldir. Zira arefe günü kesilince fakir fukara etleri bayramdan hemen önce alacak ve daha fazla sevineceklerdir. Kabir kurbanýnýn bayram günleri kesileceði görüþü de bulunmaktadýr. Bununla birlikte bu görüþe göre kurban niyetiyle kesilecekse bayram günleri, sadaka olarak kesilecekse arzu edilen günlerde kesilebilir. Vasiyetsiz olarak kesilecek kabir kurbanýn etinden sahibi ve ailesi yiyebilir. 2) Vasiyet Üzerine Kesilen Kabir Kurbaný: Vefat edenin vasiyeti üzerine kurban kesilebilir. Ölmeden önce bir kimse kurban kesilmesini vasiyet etse ve ölse, mirasçýlarý tarafýndan kesilecek kurban mutlaka bayram günlerinde kesilmelidir. Çünkü bu durumda vasiyet edilen kurbana kurban kelimesi kullanýlmasýndan dolayý özel vakit þartý girmiþ olacaktýr. Vasiyet üzerine kesilen kurbandan mirasçýlar faydalanamazlar. Kurbanýn tamamýnýn tasadduk edilmesi gerekir. Ölünün vasiyeti olmadan onun parasý ve malýyla kesilen kurban da vasiyet üzerine kesilmiþ gibi iþlem görür. Kesimin Sahih Olmasý Kesenle Ýlgili Þartlar: Allah’a Yakýnlaþma: Kurbanýn sahih olmasý için kesenin niyeti, Allah’a yakýnlaþma olmalýdýr. Bunun dýþýndaki niyetlerle kesilen hayvanlar, kurban yerine geçmez. Niyetin, aslýnda kalple yapýlmasý gerekir; ancak dille de yapmak uygun olur. b) Niyetin Kesime Bitiþik Olmasý: Namazda iftitah tekbirinde olduðu gibi, kurban keserken de niyetin kesme iþlemiyle birlikte olmasý gerekir; bu þart, ancak zaruret halinde, mesela kesim baþlayýnca düþer. c) Ortaklýðýn Doðru Olmasý: Ortaklarýn hepsi Müslüman olmalýdýr. Koyun ve keçi, ancak bir kiþi için kurban edilebilir. Deve ve sýðýr, yedi kiþiye kadar ortaklar arasýnda kurban edilebilir. Bir kiþi, kendi baþýna kesmek üzere aldýðý sýðýr ve deveye, sonradan altý veya daha az sayýda kiþiyi ortak edebilir; ancak bu hareket tarzý mekruhtur. Yalnýzca fakir, bu durumda hiç kimseyi ortak edemez; çünkü onun bu hayvaný adak gibidir. Her ortaðýn kurbanlýk sýðýr veya devenin en az yedide birine sahip olmasý gerekir. Udhiye kurbaný, þükür hedyi, ihsar ve av cezasýna ait hedyler vb.de her ortaðýn niyeti kurban, hedy, kefaret gibi Allah’a ibadet olmalýdýr. Ortaklarýn, birinin niyeti et, diðeri bambaþka bir gaye, bir diðeri de takarrub (ibadet) için kesmek üzere ortak olmasý halinde, hepsinin kestiði batýl olur. Ortak olarak kesilecek kurbanlarda her ortaðýn niyetinin ayný, mesela hepsininki udhiye ve hepsininki þükür hedyi olmasý þart deðildir. d) Kurban Sahibinin Kesme Ýzni Vermesi: Kurban vekâlet yoluyla da kestirilebilir. Bu durumda vekâlet, kurbanlýk alým ve kesimini de kapsayabilir. Özellikle ülke içinde veya dýþýnda daha ihtiyaç sahibi ülkeler ve bölgeler için çeþitli vakýf ve dernek gibi örgütlere vekâlet verilebilir. Aranan tek þart, örgütün güvenilir, kurbaný her yönüyle amacýna uygun kesen, 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr 20 14 Seite 20 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir DOSYA DOSYA HESSEN Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 etlerini, derilerini ve diðer aksamýný doðru yerlere ulaþtýran bir örgüt olmasýdýr. Böyle durumlarda, vekâletin kurban bayramýndan önce veya bayramdaki kesim günlerinde uygun zamanda verilmesi, taraflar için yararlý ve doðru olur. Kesen baþkasý olunca, kurban sahibinin açýk veya delalet yollu izninin bulunmasý gerekir. e) Besmele Çekmek: Besmele, tezkiyenin sahih olma þartlarýný incelerken geniþçe ele alýnmýþtý. f) Özel Vaktinde Kesmek: Udhiye kurbanýnýn sahih olmasý için, özel vaktinde, yani eyyamý nahir veya kurban bayramý günleri denen Zilhicce ayýnýn on, onbir ve onikinci gününde kesilmesi gerekir. Kurbanýn gece kesilmesi kerahatle caizdir. Kurbanýn son kesim vakti, bayramýn üçüncü günü güneþin batmasýyla biter. Kurban, belirtilen vakit içinde ke- silmeyince, borç düþmeyip zimmette kalýr; ancak kurbanýn kesilmesi caiz deðildir. Kan akýtmak artýk tasadduka dönüþür. Zengin kimse, kurbanlýk hayvaný satýn aldýysa, onu canlý veya bedel olarak, satýn almadýysa, bedel olarak tasadduk eder. Hayvanýn hiçbir þeyinden faydalanamaz, etinden yiyemez. Bununla birlikte, kurbanlýk kesilirse, ayný hükümlere uyularak yemeden ve noksanlýk getirmeden tasadduk edilir, bunlara uyulmazsa deðerleri ödenir. Fakir kimse ise, kurbaný canlý olarak tasadduk etmek zorundadýr, ondan hiçbir þekilde faydalanamaz. Kurbanlýkýla ilgili þartlar Kurbanlýk hayvanýn; özel nitelikteki ve kusursuz hayvanlardan olmasý þarttýr. a) Özel Hayvanlardan Olmak: Kurban edilecek hayvanlarýn, belli cinste ve yaþta olmasý gerekir: Cinsleri: Kurbanlýk hayvanlar deve, sýðýr, koyun ve keçidir. Bunlar dýþýndaki evcil hayvanlar kurban olmazlar. Evcil ile yabani arasýnda meydana gelen melez hayvanlarda hayvanýn anasý esas alýnýr, anasýnýn evcil olup olmamasýna göre kurban olur veya olmaz. Her çeþit yabani hayvan, kurban olarak kesilmez. Yaþlarý: Kurban edilecek devenin beþ, sýðýrýn iki, koyun ve keçinin bir yaþýný bitirip, bir üst yaþa girmiþ olmasý gerekir. Altý aylýk kuzu da, cüsse itibarýyla büyük ve gösteriþliyse kurban edilebilir. Diþi düþmemiþ, yaþýna basmamýþ bir keçinin (çepiþ) kurban olmasý caiz deðildir. b) Kusursuz Olmak: Yaratýcýsýna bir kurbet (yakýnlýk ibadeti) olarak kesilecek kurbanýn her yönüyle kusursuz ve mükemmel olmasý gerekir. Devamlý pislik yiyen hayvanlarýn, hem kurban, hem de eti yenmek için kesilmesi sahih deðildir. Bu sebeple, deve ve sýðýr bu durumda on, keçi ve koyun dört gün ayrý bir yere kapanarak pislik yemesi önlenir. c) Kurbanlýðýn Kesenin Mülkiyetinde Bulunmasý: Kurban olarak kesilecek hayvanýn, mükellefin mülkiyetinde bulunmasý þarttýr. Gasbedilen hayvan kesildiðinde, ne gasbeden, ne de mükellef için geçerlidir. Gasbeden, bedelini tazmin eder ve sahibi de ona býrakýrsa, kurban gasbeden için caizdir, sahibi deðerini tasadduk eder. Fasid alým-satýmla alýnan hayvanýn, müþteri tarafýndan kesilmesi caizdir. Bu durumda satýcý, ister canlý olarak deðerini, isterse kesilmiþ olarak hayvaný alýr. Hayvan kesilmiþ olarak alýnýrsa, müþteri kesilmiþ deðerini tasadduk eder. TÜRKISCH-DEUTSCHE GESUNDHEITSSTIFTUNG e.V. TÜRK-ALMAN SAÐLIK VAKFI Türk-Alman Saðlýk Vakfý Hessen Eyaletinde özellikle Türk Vatandaþlarýna yönelik saðlýk ve Integrasyon konularý ile ilgili eðitim kampanyasý baþlatýyor Türk-Alman Saðlýk Almanya`da yaþayan yaþlý yabancý sayýsýnýn artmasý ve burada kalýcý olan yaþlý yabancýlarýn bakýmýna yönelik eðitilmiþ elemanlara ihtiyaç duyulmasý nedeniyle Avrupa Sosyal Fonu, Hessen Eyaleti Sosyal Ýþler Bakanlýðý ve Federal Göçmenler Dairesi desteði ile yürüttüðü Bu eðitim kampanyasý ile çok sayýda göçmen cemiyetlerinde, özellikle camilerde çalýþan imam, yönetim kurulu üyeleri ve kadýn kollarýna 10 modulluk eðitim sunulacaktýr. Eðitim sonunda katýlýmcýlara sertifika verilecektir. “Yaþlý Bakým Hemþiresi Eðitimi” Altenpflegeausbildung projesine katýlacak þartlarý uygun adaylar aramaktadýr. Bu proje Hessen Eyaleti Saðlýk Bakanlýðý, DÝTÝB, Otto Benecke Vakfý, BAFF, Türk-Alman Saðlýk Vakfý, Pitzer Vakfý, Badneuheim ve bazý ilaç firmalarý (Stada Arzneimittel, Sanofi Aventis, Sanofi Pasteur, Gilead Sciences) katkýlarý ile gerçekleþecektir. Almanya`da Realschule, Hauptschule mezunlarý ile Türkiye`de Lise veya Meslek Lisesi mezunu olanlar bizi arayabilirler. Bu seminerlere katýlmak ve bilgi edinmek için 0641-966116-0 numaralý telefondan Sabine Gerbich ve Ömer Aydýn`a ulaþabilirsiniz. Daha fazla bilgi için: Türk-Alman Saðlýk Vakfý Ömer Aydýn / Ayla Gediz / Dilek Yalçýn Telefon: 0641-966-116-0 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 21 DOSYA RöPORTAJ Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 13 21 Sevgili okuyucularýmýz, Hessen`de bulunan Türk sivil toplum örgütleri ile röportajlarýmýz devam ediyor. Yine bu kuruluþlardan IGMG Hessen Bölgesinin Baþkaný Mehmet Ateþ ile insanýmýzýn sorunlarý, IGMG Hessen`in çalýþmalarý hakkýnda güzel bir röportaj gerçekleþtirdik. Ýlgiyle okuyacaðýnýz kanýsýndayýz. Hizmetin Adresi Milli Görüþtür Mehmet ATEÞ IGMG Hessen Bölge Baþkaný ehmet Bey, Medya da Milli Görüþ hakkýnda çeþitli spekülasyonlar var, herkes kurululuþunuz hakkýnda birþeyler söylüyor, siz ne düþünüyorsunuz, okuyucularýmýza, mensubu olduðunuz sivil toplum kuruluþu hakkýnda bilgiler verir misiniz? Ne zaman kuruldu? Amaçlarýnýz Nedir? Ýslam Toplumu Milli Görüþ sanayi devrimi sonrasý yirminci yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren Batý Avrupa’ya göç eden insanlarýn kurduðu bir sivil toplum kuruluþudur. 60’lý yýllarda Almanya’nýn talebi doðrultusunda Akdenize kýyýsý bulunan müslüman ülkelerden iþçi göçü baþlamýþtý. O tarihlerden bugüne kadar Almanya’ya 4,5 milyon civarýnda insan, müslüman ülkelerden göç etmiþtir. Bugün itibariyle Almanya’da 3 milyon Türkiye kökenli, 1 milyondan fazla Ýslam dünyasýnýn çeþitli yörelerinden gelen müslüman göçmen yaþamaktadýr. Bu sayýya 150 bin civarýnda olduðu tahmin edilen Alman müslümanlar dahil deðildir. Kitlesel göç sürecinin baþlangýcý kabul edilen 70’li yýllarda Türkiyeli iþçiler bir araya gelerek dinî ibadetlerini yerine getirebilmek için küçük mescidler ve cami dernekleri kurmuþlardýr. 80’li yýllara gelindiðinde önce bölgesel daha sonra bölgeleri aþan üst bir kurumsallaþma-birleþme sürecine girilmiþtir. Bu birleþmeler ve bölgesel kurumsallaþmalar IGMG’yi meydana getirmiþ ve üst çatý örgütü kurumsallaþmasýný doðurmuþtur. IGMG faaliyet alanlarýyla müslüman toplumun çeþitli sosyal ve dinî ihtiyaçlarýný karþýlamaktadýr. IGMG, Avrupa‘da faaliyet gösteren, özgür, baðýmsýz, sivil bir toplum kuruluþudur. IGMG, Türkiye’den batý Avrupa’ya göç etmiþ iþciler tarafýndan ilk temelleri atýlan ve bugün Avrupanýn çeþitli ülkelerinde faaliyet gösteren yüzlerce camii ve kültür merkezlerinde iki yüzbinin üzerindeki üyesiyle birlikte bir milyona yaklaþan insana hizmet vermektedir. Teþkilatýmýzýn ana görevi Ýslam di- M nini anlatmak, korumak ve müslümanlarla ilgilenerek demokratik her türlü haklarýný aramada gerek temsil, gerekse aracý olmaktýr. IGMG müslümanlarý ilgilendiren her türlü konuyla ilgilenmeyi kendisine ilke edinmiþtir. Milli Görüþ kelime olarak ne anlama geliyor? Ýslama göre, bütün insanlýk ilk peygamber Hz. Adem (a.s) ve hanýmý Hz. Havva’dan doðup çoðalmýþlardýr. Allah, insanlara doðru yolu göstermek için zaman zaman peygamberler göndermiþtir. Ýbrahim peygamber de bunlardan birisidir ve ayný zamanda Ýbrahim peygamber “Ýbrahimî dinlerin (Hristiyan, Müslüman ve Musevîlerin) bir anlamda kurucusudur.“ Hz. Musa, Hz. Ýsa ve Hz. Muhammed Hz Ýbrahim peygamberin soyundan gelmiþlerdir ve adý geçen peygamberler yalnýz bir yaratýcýnýn varlýðýna inanmýþlar ve insanlýðý bu öðretiye çaðýrmýþlardýr. Bu üç dini birbirlerine baðlayan unsur; her þeyi yaratan, her þeye güç yetiren ve bir olan Allah inancýdýr. Bu anlamda, “Millî Görüþ“ün ismindeki “Millî“ sözcüðü, Kur`ani anlamda Millet-i Ýbrahim’e, yani tevhid akidesine inananlara iþaret eder. Kesinlikle, kavmiyetçilik, ulusculuk manasýndaki bir anlayýþý içermez. Dolayýsýyla Millî Görüþ, Ýslâmî anlamda tevhid akidesine inanan cemaati tarif etmektedir. IGMG politik bir organisazyon mudur? IGMG politik bir organizasyon deðildir. Müslümanlarýn dinî bir cemaati olarak mensuplarýna kapsamlý bir þekilde dinî, sosyal ve kültürel hizmetler sunmaktadýr. Bunun dýþýnda, Müslümanlarin diðer dinî topluluklarla hukukî alanda eþit haklara sahip olmasý ve eþit muamele görmesi için çaba sarfetmektedir. Toplumda ve siyasette sorumluluk sahibi olanlar için IGMG, özellikle belli sorunlarýn çözüme kavuþturulmasýnda, ibadet özgürlüðüyle ilgili yaþanan sýkýntýlarýn giderilmesinde, camii inþaasý, Ýslam din dersi vesaire gibi konularda müslümanlarýn bulunmuþ olduðu toplumuna entegrasyonu için beraberce konseptler hazýrlama ve uygulama noktasýnda baþvuru mercii olarak hizmet sunmaktadýr. Siz Milli Görüþün Hessen Bölge Baþkanýsýnýz, bu baðlamda bölgesel çalýþmalarýnýz hakkýnda bilgiler verir misiniz? Hizmetlerimiz, dinî bir cemaatin yapmasý gereken temel hizmetleri kapsamakta ve bu hizmetler, bir müslümanýn hayatýnýn her aþamasýnda destek olmaktadýr. Müslümanlar için hizmetimiz, yeni doðanlarýn kulaðýna ezan okumaktan baþlar ve vefat ettiðinde cenazenin cenaze namazý ve defnindeki dualara kadar devam eder. Aslýnda bu hizmetimiz ölenler için sürekli dua ve mezar ziyaretleriyle devam eder. Hessen Milli Görüþ olarak, teþkilatlanma faaliyetleri baþta olmak üzere, eðitim alanýnda olsun, müslümanlýðýn öðrenilmesinde olsun, kadýnlarýmýz, çocuklarýmýz ve gençlerimiz için verdiði hizmetler gerçekten de takdirle anýlmaktadýr. Özellikle, muhtaçlara, mazlumlara, tabii afetlerde zarar görenlere yapýlan yardým ve hizmetler, Hessen Milli Görüþ camiasýnýn hizmetlerinin uluslararasý alanda da takdir toplamasýný saðlamýþtýr. Elbette ki alemlerin Rabbi ve merhametlilerin en merhametlisi olan Allah bu hizmetlerinin karþýlýðýný bize hem bu dünyada hem de ahirette verecektir. Hizmetlerimiz mezara kadar sürer dediniz? Dünyaya gelen her canlý, “Her nefis ölümü mutlaka tadacaktýr” emr-i ilahîsi gereði vakti gelince, misafir olduðu bu dünyadan göç edecektir. Ýþte böyle acýlý, neyi nasýl yapacaðýmýzý bilemediðimizin telaþý içinde çýrpýnýrken bize uzanacak bir yardým, bir dost eli ne kadar önemlidir. Bunu ancak yaþayan bilir. Ýslam Toplumu Millî Görüþ Hessen Bölgemiz, iþte böyle acýlý bir günde cenaze sahiplerinin yanýnda olup vefat edenin son yolculuðu için tüm resmî iþlemlerle nakil ve defin iþlerinin tamamýný yaptýracak bir organize ile hizmettedir. Bilindiði gibi Hacc ibadeti, müminlerin kardeþliklerini pekiþtirdikleri, ayrýlýklarý kaldýrýp yok ettikleri, yeryüzünün her köþesinden gelen kardeþler topluluðunun tek þuura erdikleri, zengin-fakir, amir-memur demeden tek lügat, iman ve itikatta birleþtikleri ve de bütün ýrk, renk ve cinsiyetlerin kaynaþtýðý; bir insanlýk zirvesidir. Bölgemiz Hacc bürosu ile Hessen`de yaþayan tüm müslümanlara hizmet etmeye devam etmektedir... Ýslam Toplumu Millî Görüþ Hessen Bölgemiz mazlum, maðdur ve muhtaçlarla dayanýþma ve yardýmlaþma amacýyla düzenlediði Fitre, Zekat ve Kurban Kampanyasý mazlumlarý sevindiriyor. Gençlere ve Hanýmlara yönelik faaliyetleriniz var mý? Bölge gençlik teþkilatýmýz , Hessen´de yaþayan müslüman gençlere en iyi faaliyet imkanlarýný sunmayý amaç edinmiþtir. Þube ve Bölge Yönetim Kurulu Üyeleri Ýçin Eðitim Kurslarý, Konferans ve Seminerler, Anma Günleri, Ziyaretler, Ev Sohbetleri, Haftalýk dersler, Gençlik Kamplarý, Geziler ve Seyahatler, Spor Turnuvalarý, Bilgi Yarýþmalarý, Gençlik Þölenleri, Sanat ve Kültür Proðramlarý,Gençlik Lokallerinin Açýlmasý ve Ýþletilmesi, Tatil Programlarý, Ramazan Ayý Ýle Ýlgili Programlar, Açýk Kapý Günleri, Özel Programlar... Tabii, bu faaliyetlerin amacý gençlerin özel yeteneklerini ortaya çýkarmak ve kiþilik sahibi müslüman gençler olarak bu çoðulcu topluma entegre olmalarýný saðlamaktýr. Bu faaliyetler gençler tarafýndan giderek artan bir þekilde ilgi görmektedir. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 22 22 14 Bölge Kadýn Kollarý, Hessen gibi bir çok kültürün birarada yaþadýðý toplumlarda önyargýlarý ve yanlýþ anlaþýlmalarý ortadan kaldýrmak ve kültürlerarasý köprüler kurmak için çaba sarfetmektedir. IGMG bünyesindeki bayanlar, bu anlamda iletiþim köprülerini kurmayý bir görev olarak addetmektedirler. Kültürler ve dinlerarasý kurulacak saðlýklý bir diyalog, bu yöndeki çalýþmalarýn baþýnda gelmektedir. Bu çalýþmalarýn baþlýca sebebi ise sadece baþarýya ulaþmýþ bir diyaloðun Almanya’daki farklý kültürlerin birbirlerine yanaþmalarýna ve bu yanaþmayý karþýlýklý zenginlik olarak algýlamalarýna sebep olacaðý anlayýþýdýr. Hessen Bölgesi Kadýn Kollarý özellikle müslüman kadýnlarý içerisinde yaþadýklarý topluma aktif birer üye olarak katýlmalarý konusunda desteklemeyi kendisine görev edinmiþtir. Bütün bu entegresyon çabalarýnýn baþarýsý tabiî olarak, o ülkenin diline ne kadar hakim olunduðuyla baðlantýlýdýr. Bu nedenle Bölgemiz çapýnda, her yaþ grubuna uygun dil kurslarý sunmaktayýz. Kadýnlarýmýzý, bu kurslara ya da baþka kurslara gitmeleri hususunda özellikle teþvik etmekteyiz. Seminerler ve kiþisel geliþim kurslarý baþta olmak üzere sunduðumuz geniþ çapta faaliyet alanlarýyla müslüman hanýmlarýn toplumsal hayata aktif katýlýmýný destekliyoruz. Özellikle günlük hayatýn problemlerini yenme noktasýnda yardýmcý oluyoruz. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir DOSYA RöPORTAJ HESSEN Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 Ýkinci ve üçüncü kuþak müslüman hanýmlar entegrasyona hazýr olduklarýný göstermektedirler. Bu kuþak, birinci kuþaktan farklý olarak baþka bir sosyalleþme tecrübesi yaþadýðý için Almanya’da yaþayan müslüman bayanýn görünüþü de deðiþmektedir. Baþörtüsü ve kariyer bu insanlar için tezat teþkil etmemektedir. Biz de, bu genç müslüman hanýmlarý eðitim imkanlarýna yönelme ve meslek sahibi olma noktasýnda cesaretlendirmekte ve desteklemekteyiz. Bir müslüman kadýnýn kendi arzu ve iradesiyle taktýðý baþörtüsü yüzünden yapýlan ayrýmcýlýðý reddettiðimiz gibi baþörtüsü takmadýðý için bir kadýna yapýlabilecek ayrýmcýlýða da karþýyýz. Bazý Alman Politikacýlar ve Medya Kuruluþlarý, Kuruluþunuz hakkýnda olumsuz ifadeler kullanýyorlar... Sizleri itham ediyorlar, bu konuda neler söyleyeceksiniz... Bildiðiniz gibi, bazý politikacýlarýn amacý daha fazla oy almak, bazý Medyanýn amacý da daha fazla reyting yapmak, gazetesini daha fazla satmaktýr... Bu noktada ürünlerini pazarlayabilmeleri için hep ’’Öteki’’ icad edilir, saldýrýlýr, toplumda korku yaratýlmaya çalýþýrlar... Bizler içinde yaþadýðýmýz topluma faydalý iþler yapmak için kurulmuþ bir teþkilatýz... Genel Merkez ve Hessen Bölgesi Alman hukuku içinde kurulmuþ ve çalýþmalarýna hiçbir gayri hukuki iþi karýþtýrmamýþ bir teþkilattýr... Hayata serpiþtirilmiþ ilahi ikramlar, kýymet bilen kullara her daim bayram yaþatýr. Soluksuz kalýnca anlar insan, Nefes alýp vermenin nasýl bir Bayram olduðunu... Karanlýk öðretir insana görmenin nasýl bir Bayram olduðunu... Aðrýmayan, sýzlamayan her organ bir Bayramdýr aslýnda… Elden ayaktan düþmemek Bayram... "Çok þükür bugünü de gördük" diyebilmek... Sevdiklerimizle geçen her gün bayramdýr... Küsken barýþmak Bayram... Ayrýyken kavuþmak Bayram... Suskunken konuþmak bayramdýr... Bir kitabý bitirmek kendi çapýnda bir bayram, Bir binayý bitirmek, Bir okulu bitirmek, Kâbuslu bir rüyayý, Kodeste aðýr cezayý bitirmek bayramdýr. Endiþe içinde beklediðinden mektup almak, Telefonda ansýzýn sesini duymak, Deli gibi burnunda tütenin boynuna sarýlmak bayramdýr… En acýktýðýn anda dumaný tüten bir somunun köþesini bölmek, Korktuðunda güvendiðine sarýlabilmek, Dara düþtüðünde dost kapýsýný çalabilmek Oluþturulmak istenilen hava tamamen daha fazla reyting ve daha fazla gazete satmaktýr.. Bizim çalýþmalarýmýz hakkýnda olumlu düþünen siyasetçiler, olumsuz düþünen politikacýlardan kýyaslanamayacak kadar fazladýr... Bizlerle diyalog kurmak ve geliþtirmek isteyen herkese kapýmýz açýktýr... Medyadaki havanýn tesiri ile sormak zorunda olduðum için soruyorum, Siz burda yalnýz mý yaþýyorsunuz? Almanya`da Kaçak mý kalýyorsunuz? Aileniz var mý, Türkiyede mi yaþýyorlar ? IGMG`ye üye olmak suç deðil mi? (Gülerek) Bakýnýz bendeniz Almanya`da yaklaþýk 15 senedir ikamet etmekteyim, çalýþma iznim var, çocuklarým Wuppertal ve Remscheid doðumlu ve ailecek Hessen`de yaþamaktayýz... IGMG`ye üye olmak anayasal güvence altýndadýr, hiç kimse bizi IGMG`ye üye oldunuz diye sorgulamamasý gerek, tam aksine insan eksenli böyle çalýþmalara yönlendirmesi gerek... Dünyada geliþen negatif olaylar bizler bu toplumda daha verimli, daha faydalý hale getirmektedir... zira .. barýþa ve huzura dündan daha çok ihtiyacýmýz bulunmakta. Yaþanýlýr huzur ortamýna katkýda bulunmaya her türlü zorluklara ve de ön yargýlara raðmen devam edeceðiz. Ýnancýmýz bizlere bu toplumda iyinin güzelin, huzurun adresi olmamýzý Hergününüz Bayram Olsun Ýsmail AYDIN [email protected] bayramdýr… Bir sürpriz paketinden çýkan hediye, Tatlý bir þekerlemede üstüne serilen battaniye, Saçlarýný müþfik bir sevgiyle okþayan anne bayramdýr. "Ona güvenmiþtim, yanýlmamýþým" sözü bayramdýr. Hiç aldatmamýþ, aldanmamýþ olmak bayram... Yeni bir sözcük öðrenmek… Bir tünelin sonuna gelmek... Müzmin bir iþin kapýsýný çarpýp uzun bir yola çýkývermek bayramdýr… Zorluklara tek baþýna göðüs gerebilmek, gereðinde haksýzlýðýn üstüne yalýn kýlýç yürüyebilmek bayramdýr... Yeni eve asýlan perdeler, Alýn teriyle kazanýlmýþ ilk rýzkýn konduðu çerçeveler, Yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sýký- yeðlemektedir. Son olarak eklemek istedikleriniz var mý? Þu an aktüel olarak kurban çalýþmamýz devam etmektedir, Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatý olarak baþlatýlan bu hayýrlý ve anlamlý çalýþmayla, dünyanýn dört bir yanýnda yaþayan yüzbinlerce mazlum, maðdur ve muhtaç durumdaki insanlara yardým elimizi uzatmak istiyoruz. Diyoruz ki: “BÝR KURBAN BÝNLERCE MAZLUM ve MAÐDURUN SEVÝNCÝ OLACAKTIR”. Gelin dostlar, bu insanlarý sevindirelim, dualarýný alalým. Böyle hayýrlý çalýþmalarý geniþ kitlelere duyurmak için bizimle röportaj yaptýðýnýz için size ve okurlarýnýza þahsým ve teþkilatým adýna teþekkür ederim. “Hessen`de bulunan tüm müslümanlarýn bayramýný tebrik ederken, bulunmuþ olduðumuz toplumun daha verimli ve huzura kavuþmasýna vesile olmasýný Rabbimizden niyaz ederim. Ýnançlarýnýn gereðini; insanlýða faydalar saðlamanýn arzusunda olanlarýn adresi teþkilatlarýmýzdýr. Hessendeki bulunan tüm teþkilatlarýmýz camilerimiz çevresinde bulunanlara faydalar saðlamak için gayretlerini ortaya koymaktadýr. Adres Milli Görüþtür. Biz de size sorularýmýza açýk yüreklilikle cevaplar verdiðiniz için teþekkür ediyoruz. lan eller bayramdýr. Evde yalnýzlýðý noktalayan insan nefesi, Nice adaðýn ardýndan çýnlayan çocuk sesi bayramdýr. Sonrasýnda gelen ilk diþ bayramdýr, Ýlk söz bayram… Ýlk adým… Ýlk yazý… Ýlk karne bayram... Güne gülümseyerek baþlamak bayramdýr. "Ýyi ki yanýmdasýn" bayram… "Her þeyi sana borçluyum" bayram… "Hiç piþman deðilim" bayram... Evlatlarýn mürüvvetini görebilmek, Eve dolu bir torbayla gidebilmek, Konu komþuyla yarenlik edebilmek, Akþamlarý eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdýr. Zamaný donduran eski fotoðraflara nedametsiz bakabilmek, Altý çizilmiþ eski kitaplarý ayný inançla okuyabilmek, Yol arkadaþlarýnýn yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdýr. Alný açýk yaþlanmak bayramdýr; Ulu bir çýnar gibi ayakta ölebilmek bayram... Her günümüzün Bayram olmasý dileklerimle, Kurban Bayramýnýzý Tebrik ederim… 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 23 DOSYA ÖZEL KÖÞE 13 23 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 Hacarabýn Hacc Serüveni M. Salih AYDIN [email protected] B abam; sene 1965 hacca gidecek biraz heyecanlý çünküsü var iþin içinde. Babam 12 yaþýnda sene 1945 açlýk ve kýtlýk dönemleri annesi hasta yatýyor. Gözleri yaþlý babama bakýyor, babam annesine dönerek bilinçli veya bilinçsiz soruyor: - Anne sen hala niye babamýn eziyetlerini çekip duruyorsun akrabalarýyýn yanýna git sana der. Babaannem yaþlý gözleriyle babama dönerek: - Yavrum ben Medine`nin öksüzüyüm benim burda kimsem yok ama nasip olurda Hacca gidersen orda kýzkardeþim Azize Zehra var, Hamza bedevinin korumasýnda, onu bulursan sevinirim hacýmmetim der. Babam tabi üzülür ama kafaya koyar. O zamanlar bir de Tilkici diye bir adam var, adam hinoðlu hin öte yandan ise. Babamýn anne tarafýndan dedesi Mehmet, 12 yaþýnda Peygamber aþký ile Malatya`dan çýkar, Mersin`den bir gemiye biner. Medine-i Münevvere`ye yerleþerek, hem ilim tahsil ediyor, hem de 27 sene Mescid-ül Nebevi`de süpürgecilik hizmeti ediyor. Medine`nin yerlilerinden Muhammed Salih dedemiz sen iyi bir gençsin diye sevdiðinden kýzý Cemile ninemizle birlikte ikisini evlendirir. Evlilikten 2 kýzý olur, Aliye ve Azize Zehra ve birgün sabah namazýnda abdest alýrken gözlerinden 2 damla yaþ akýnca kayýnbabasý Muhammed Salih: - Oðlum niye aðlýyorsun ? - Baba Memleketimi özledim. - Oðlum ben sýla-ý rahim yükünü taþýyamam hemen yol hazýrlýðý yapalýmda yola çýk, yalnýz Azize burda hatýra olarak kalsýn der. Ýster istemez bir yönü Medine`de bir yönü Malatya`da boynunu büker. Kervan hazýrlanýr, hizmeti karþýlýðý Medine emiri 900 riyal verir. Kervan yollara düþer, aylar sonra Malatya`ya gelir. Malatya`da kimseyi bulamaz akrabalarý baþka yerlere göçmüþ olduðundan Karamana gelir ve yerleþir o para ile bir bahçe alýr. Medine`den geldiði içinde önce Hacýmmet (Hacý Mehmet) sonra Hacarap (Hacý Arap) derler, babamýn lakabý da ordan geliyor. Daha sonra dedemizi yaþý geçse de askere alýrlar askerde akrabalarýnýn hatta kardeþinin izini bulur. Ankara ile Eskiþehir arasýnda olan mihalýçcýk taraflarýnda ama Karamanda kalarak Ebülfeth Camiinde imamlýða devam eder. Yanýnda getirdiði Aliye kýzýndan baþka çocuðu olmaz, oda benim dedem Halil ile evlenir, dedemin kayýnbabasý ve kaynanasý vefat edince bahçe onlara kalýr. Ýþte o tilkici o zaman bahçeye el atar. Ve allem eder kallem eder oðullarýyla korkutur hasýlý velkelam bir atarabasý ile bahçeyi ele geçirir. Ama babaannem tilkiciye derki: - Ahmet aða aman ha kýz kardeþim gelirse hakkýný ver elim yakanda der. Tilkici ise: - Aman bacým ben hak yermiyim bende o göz var mý der. Sene 1949 hastalýða dayanamýyan babaannem 35 yaþýnda vefat edince babam öksüz ve boynu bükük kalýr 2 kýz kardeþi ile biri 10 biri 2 yaþýnda. Küçük bir kaç kere komþular tarafýndan ölümden kurtarýlýr, babamda tanýnmýþ bir aileye evlatlýk verir. Dedem akþam eve gelir bakarki Þükriyesi yok babama dönerek: - Anneyin son hatýrasý þükriyem nerde? - Baba bakamýyoruz onun için iranþahý dedikleri adama evlatlýk verdim en azýndan bizden iyi bakar. Dedem kafasýný eðerek gözlerinden yaþlar süzülür fakirliðin ve çaresizliðin eseri olarak ve hayat devam etmektedir. Dedem 13 kere daha evlenir boþanýr tek sebebi evlatlarýný rahatsýz ettikleri için veya baþka sebebler için 14`üncü evliliðinde huzura erer ama ömrü kifaye etmez vefat eder, sene 1974. Babam askerden gelince sene 1955. Ýþe girer ve Aksaray`a mal götürürler kamyonla orda eski tapu memurunu görür selam ve halvetten sonra adam bahçeyi sorar: - Oðlum hacarap sizin bahçe ne oldu. - Ne olsun abi babam sattý ya der. - Tamam oðlum sattýnýz ama teyzeyin hakký duruyor hepsini satmadýnýz. Babam önce þaþýrýr bir müddet düþünür ve sorar: - O zaman ne yapmam gerek? - Karamana varýnca hemen tapu kaydýný çýkar o zaman herþey ortaya çýkar. Babam bu duruma sevinerek sevincini de belli ederek: - Teþekkür ederim abi der elini öper ayrýlýr. Karamana gelince tapu kaydýný çýkarýr ve herþey ortada babasýna gider: - Baba bahçenin yarýsý hala bizde. - Aman oðlum 4 oðlu var sana birþey olmasýný istemem. - Baba hakkýmýzý mý yedireceðiz der ama kime gitse karýþmak istemiyor, herkes banane der gibi bu arada hacca gidenlerle haber uçurarak teyzesini bulup kontak kuruyor. Konya`daki zengin bir aile ahçý olarak önce Konya`ya getirince o vesile ile teyzesi Karamana geliyor. Ben o zaman doðuyorum sene 1958 ve adýmý teyzemiz koyuyor: - Muhammed Salih dedemin adý. - Tabii teyze bundan daha iyi bir isim mi olur diyor babam. Mahkeme baþlýyor bahçeyi almak için ama seneler geçiyor. Babamýn avukatý mahkemede hiç konuþmaz çünkü öbür taraftan para yemektedir. Bizim bir de eniþte var halamýn eþi lakabý caski öyleki kadýnlar çocuklarýný susturmak için caski geliyor deyince çocuklar sus pus olurmuþ. Adam hapis yatmadýðý sene yoktur Ýmralýda bile yattý idamlýkla yargýlandý. Babam mahkemenin 6`ncý senesinde bizim eniþteyi esas adý cezayir iyice þiþirir tabii o gazla giden bizim eniþte adliyenin önünde avukatý yakalar ve iki tokat atar ve derki: - Yarýn konuþmassan iþin biter. Tokatýn þokuyla giden avukat ertesi gün bülbül olur þakýrdar tabii mahkemeyi kazanýr. Ýþ bahçeyi bölmeye gelir adam 15 yýl uðraþmýþ aðaçlarý yetiþtirmiþ memurlar gelip bahçeyi ortadan bölünce bizim tilkici Ahmet hamýtý boynuna takýp çarþýya yürüyüverir. O sene 19 Mayýs bayramýna teyzemi götürürler tabi kýz çocuklarýn durumunu görünce þok geçirir baþlar: - Ben istemez burasý ben gidecek ben gidecek ben Medinede ölmek baki kabristanda kalmak halas halas deyip durunca. - Babam tamam teyze diyor sene 1964 bahçeyi aldýklarý yýl. Teyzemde bahçeyi satýyor ve içinden bilet parasýný aldýktan sonra babama bir cip alýyor çocuklarýn rýzkýný kazan kýzlara kocalarý bakmassa sahip ol diyor. Otobüse binince ayaðýndaki ayakkabýlarý benim annem giysin diye atýyor. Babam bu durumu görünce acaba orda çok mal varda onun için mi yapýyor diye içinden geçiriyor. Teyzemi Nimetullah hoca Wetzlara 1980`li yýllarda gelince sordum o Türklerin ve gariblerin anasý dedi hala hatýrýmda. Medine`de 4 çocuðun süt anneliðini yapýp büyütmüþ. Hacýlara her sene çay ikram ederdi elinden baþka bir þey gelmez çünkü fakirdi. Gelelim babamýn birinci hac yolculuðuna o zamanlar Karaman`da bulunan tek zengin otobüs þirketi yunus emre otobüs þirketi idi. Babam otobüs þirketine bir teklif yapar. Beni hacca götürürseniz ben de bedava otobüsü sürerim ve böylece gitmiþ olurum diyor, otobüs þirketi de kabul edince yolculuk baþlýyor. Sene 1965 hazýrlýklar yapýldýktan sonra büyük bir törenle hacýlar yola çýkýyor. Mersin, Adan,a istikametinden Suriye`ye doðru devam ediyorlar. Yol üzerindeki ziyaretleri de gezerek. Suriye`de ilk durak Þam Emevi camii oluyor. Türk þehidliðini de ziyaret ediyorlar. Ordan ver elini Ürdün`ün baþþehri Amman`a ve ordan Kudüs`ü ziyaret ederek Suudi Arabistan`a geçiyorlar. Tabi babam daha önce giden þöforlerden talimat almýþ olduðundan yanýna iki saðlam tahta alýyor ve Osmanlý tren yolunun kenarýný takip ediyor sebeb kum o zamanlar yol yok iz yok. Bakýyor otobüs yolda kalmýþ hacýlar ip baðlamýþ asýlýyorlar ip kopunca hepsi üstüste düþüyor. Babam koþuyor tekerin altýndaki kumu çektikten sonra tahtayý tekerin altýna yerleþtiriyor. Hacýlar biraz itip tahtayý kapýnca otobüs hareket ediyor böylece bir çok otobüsü kurtarýyor. Hayber`e varýnca tabiki Hayber kalesini ziyaret ediyorlar, sahabeyi ve baþta Hazreti Ali`yi anýyorlar. Hayber`den hareketle Medine-i Münevvere`ye geliyorlar, tabiki babamýn gözleri yaþarýyor. Niçin yaþarmasýnki anasýnýn rahmetlinin ana yurdu teyzesi orda ve en önemlisi de Peygamberler Peygamberinin istirahatgahý orada ve dimdik ayakta bir þaheser olarak ayakta duruyor. Otel`e gelir gelmez delilin yanýna gidiyor, hemen teyzesini soruyor: - Burda Medine`li Hamza Bedevi varmýþ onun yanýnda Azize Zehra Kürdi varmýþ o benim teyzem olur onu arýyorum? Adam önce gülümseyerek babama dönüyor ve: - Ben onun süt oðlu oluyorum adým Said Bedevi bekle biriyle seni göndereyim deyince. Babam seviniyor ve adama sarýlýyor. Birazdan uzun boylu bir Medine`li geliyor babamý alýp Haremin yakýnýndaki bir yere varýyorlar (þu an orada oturanlarý 6 km ilerde bir köye aktarmýþlar, yerlerinide Hareme dahil etmiþler. Orada oturanlar ta Hazreti Ömer zamanýnda fakirlere ve Haremin hizmetçilerine vakfedildiðinden silsile yoluyla kalmýþlar.) Teyzem babamý görünce araplar nasýl seviniyorlarsa öyle seviniyor, sevincinden bütün akrabalar oraya geliyorlar babamý tanýtýnca hepsi hoþgeldin diyerek tanýþýyorlar. Böylece annesi hasta iken verdiði sözü yerine getirmiþ olduðunun sevinci ile gözleri yaþarýr. Ama þunu da öðrenir teyzemizin zengin olmadýðýný ve devletin baktýðýný. Bir gün teyzesinin yanýnda otururken akrabalarýmýzdan iki kadýn gelir, bakar ikisi de tam kapalý hiç yüzleri bile görünmüyor. Teyzesine döner ve: - Anne bunlar evli mi yaþlý mý genç 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 24 24 14 mi? - Ýkisi de genç kocalarý vefat etti. - O zaman yüzlerini açsýnlarda belki biri alýr. - Ayýp yahu ayýp yahu gelin Türkiye`de sen ne düþünür. - Teyze ben öyle demek istemedim sen yanlýþ anladýn der. Teyzem kadýnlara sorduktan sonra babama cevabýný verir. - Biz ancak evlenince kocamýz ölüncede toprak görür vücudumuzu. Babamda: - Anne bu bana bir ders oldu der. Birgün teyzesi ile çarþýya çýkarlar zemzem takýmlarýna bakýyorlar para olmayýnca da alamýyorlar, teyzesi üzülüyor ama babamýn gözü en pahalýlarýnda. Sekiz gün Medine`de kaldýktan sonra Mekke`ye hareket ederler, Mekke`ye varýnca otobüsleri Mekke dýþýnda býraktýrýrlar, çölün yüzü sanki bir þehir olur. Babam ise Mekke`ye varýrsam 1 gün oruç tutacaðým diye niyetlenir herkes hacarap aman niyetlenme dedikleri halde dediðini yapar. O zaman hacýlarýn çoðu çadýrlarda ve otobüslerde kalýyor, hatta bir çoðunu akrep sokuyor. Otobüsün sahibi babama: - Hacarap madem niyetlendin sen Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir DOSYA ÖZEL KÖÞE HESSEN Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 burda otobüsün yanýnda kal biz sana buz getiririz der. Ama babam dinlemez Mekke`ye gidip Kabe`yi ziyaret eder. Tabiki dili bir karýþ dýþarda kendini otobüslerin yanýna zor atar. Biraz sonrada olay patlak verir. Þöyleki bizim hacýnýn biri otobüsün içinde koltuðun altýnda, eski pompalý gaz ocaðý ile pilav piþirmek ister, ama koltuk ateþ alýnca, ateþ otobüsü otobüsde otobüsleri ateþe verir, panik her tarafý sarar babamda olayý görünce 4 otobüs kurtarýr. Olayý duyan otobüs sahipleri olay yerine koþar, tabii babamýn patronu da bakarki otobüsün külleri orda, cark bayýlýr, babama getirdiði buzda elinde buzu patronu ayýltmak için kullanýrlar. Babamý otobüsleri kurtarýrken gören bir vatandaþ hemen patrona koþar ve hacarap þu tepenin ardýnda der. Babamýn yanýna koþarlar, babam biraz naz yapar ama patrondan parayý koparýr. Öbür otobüslerin sahipleri babam sormadan verirler parayý, o zamanki kýralda bahþiþ verince babamýn bayaðý parasý olur. Hac tamamlanýnca tekrar Medine yolu görülür. Medine`ye yakýn bir yerde babam otobüsü durdurur, orada hacýlara bir nutuk atar, iþte sizin bütün dertlerinizle uðraþtým, pisliklerinizi temizledim, þimdi hacý oldunuz, hakkýnýzý helal etmemi istiyorsanýz eller cebe der, birazda onlardan toplar, eh kendini zengin gibi hisseder. Medine`ye gelince teyzesiyle çarþýya çýkarlar, babam hep en pahalýsýndan almak isteyince teyzem: - Vallah para yok hacý yahu sen niye anlamaz yahu deyince, babam parayý çýkarýr ama bu sefer de daha çok kýzarak: - Sen hýrsýz oldun ayýp yahu nerden çaldý ALLAH`tan korkmaz sen. - Teyze ben hýrsýz deðilim haberleri dinlemedin mi yangýn çýktý ben de dört otobüs kurtardým ordan kazandým deyince, teyzem rahatlar. Alýþ veriþten iki gün sonra da yola çýkarlar. Dönüþ Irak üzerinden Türkiye`ye, Iraktaki ziyaretleri de ziyaret ede ede gelirler. Tabii o zamanlar hacýlar özellikle karþýlama törenleri ile karþýlanýr. Baþta Müftü olmak üzere büyük önem verilir hacýdan gelenlere. Tabii hacýlarýn içinde babam da var, ama bizim Karaman`ýn müftüsü hala kara müftü, esas mesele ise þu: (Zamanýn birinde babam bu kara müftünün bahçesinden elma çalýp satarak sinemaya gitmeyi bir arkadaþý ile kafaya koyar. Arkadaþý bahçenin dýþýnda nöbetçi kalýr ba- bam içeri girer. Yeteri kadar elma alýr ama orda birde sulama havuzu var. Babam girer havuza ama üzerinde birþey yok, yanýnda da kimse yok. Biraz yüzdükten sonra suyun içinde kara müftünün yansýmasýný görünce, ne yapacagýný bilemez ve patlatýr iftirayý: - Ana Karamüftü beni öldürecek. Karamüftü ise: - Tövbe estagfirullah deyip bahçeyi terkeder, babamýn istediði de bu ya hemen üstünü giyer ve kaçar.) Ýþte o kara müftü herkesi kucaklar sýra babama gelince hemen irkilir ve: - Ülen sende mi, babam: - Aman elini ayaðýný öpeyim affet der, müftü de hadi neyse der ve böylece helalleþirler. Ertesi gün Maderi Mevlana Camisine sabah namazýna beni de götürmüþtü ben 7 yaþýnda idim, caminin imamý bisikletçi Ali efendi: - Ey cemaat zengin hacca gidince herkes ziyaretine gidiyor þu garip hacarap gidince kimse uðramýyor deyince bütün cemaat tebrik etmiþti. Ertesi sene de Almanya yolculuðu baþladý. Bu da baþka bir hikaye. Sürçü lisan ettikse affola. Cümle kardeþlerime selam ve dualarýmý iletir esenlikler dilerim. T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri Sadi Arslan görevine baþladý Diyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði’nin (DÝTÝB) Köln Genel Merkez binasýnda Almanya’da görev yapan T.C. Baþkonsolosluk Din Hizmetleri Ataþeleri ile bir tanýþma toplantýsý yaptý. T .C. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn yurtdýþý din hizmetlerini deðerlendirmek, bölgelerdeki faaliyetlerle ilgili bilgi alýþ-veriþinde bulunmak ve daha iyi neler yapýlabilir sorusuna cevap bulabilmek gayesiyle düzenlenen toplantý, T.C. Diyanet Ýþleri Baþkan Yardýmcýsý Prof. Dr. Mehmet Görmez baþkanlýðýnda gerçekleti. Toplantýya; Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Dýþ Ýliþkiler Dairesi Baþkaný Doç. Dr. Ali Dere, Berlin Din Hizmetleri Ataþesi Seyit Ali Toprak, Düsseldorf Din Hizmetleri Ataþesi Mustafa Üstün, Essen Din Hizmetleri Ataþesi Ýbrahim Gündüz, Frankfurt Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn, Hamburg Din Hizmetleri Ataþesi Rýdvan Nizamoðlu, Hannover Din Hizmetleri Ataþesi Meh- met Emin Çetin, Karlsruhe Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Dursun Aygün, Köln Din Hizmetleri Ataþesi Hasan Çýnar, Mainz Din Hizmetleri Ataþesi Kemal Bal, Münih Din Hizmetleri Ataþesi Mustafa Temel, Münster Din Hizmetleri Ataþesi Þaban Özbudak, Nürnberg Din Hizmetleri Ataþesi Atýf Akþit, Stuttgart Din Hizmetleri Ataþesi Cevdet Çelen katýldý. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Seite 25 DOSYA DOSYA 13 25 Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 Medeniyetler Ýttifaký Oðuz ÜÇÜNCÜ IGMG Genel Sekreteri “ Tekrar tekrar altýný çizmeliyiz ki, burada sorun ne Kur’an, ne Tevrat, ne de Ýnc il dir”. BM’nin yakýnda görevini devredecek olan Genel Sekreteri Kofi Annan, Türkiye ve Ýspanya’nýn baþýný çektiði “Medeniyetler Ýttifaký” projesinin kendisine sunulan raporunu tartýþýlmayacak açýklýktaki bu sözlerle kabul etti. Herþey, bilge insanlardan oluþan 20 kiþilik bir grubun yaklaþýk bir yýl önce bir araya gelerek, Samuel Huntington’un tezi – veya kehaneti – olan medeniyetler çatýþmasýný engellemek amacýyla, dünya kamuoyuna, medeniyetler, kültürler ve dinler arasýndaki çatýþma potansiyelini azaltacak bir tedbirler dizisi sunmayý planlamalarýyla baþladý. Uzmanlar bunun için belli aralýklarla toplandýlar, konularý belirlediler, sivil toplumun temsilcileriyle görüþtüler ve çýkan sonuçlarý 39 sayfalýk bir rapor haline getirdiler. Raporun içeriðinin tahminleri haksýz çýkarmadýðýný rahatlýkla söyleyebiliriz: Küresel sorunlarýn çözümü adýna yeni bilgiler veya çýðýr açýcý teklifleri sunma baþarýsýný, bu uzmanlarýmýz da gösteremediler. Raporda, dünya kamuoyunda zaten bilinenlerin tekrarlanmasý ve en azýndan ayný þeyleri tekrar yazmak için neden böyle ayrý bir kurula ihtiyaç vardý sorusunu adeta haklý çýkaran bilgilerin biraraya getirilmesinden daha öteye gidilememiþ. Ýçinde yaþadýðýmýz dönemde vuku bulan sorunlar, Filistin’de olduðu gibi, dinî veya kültürel olmayan ve gerçekte siyasî sorumlular tarafýndan çözülmesi gereken siyasî sorunlardýr. Kabulü mümkün olmayan bir iþgal politikasýnýn, küresel yoksulluðun, demokrasi ve insan haklarý noktalarýnda bariz ikiyüzlülüðün arasýnda sýkýþýlýp kalýndýðý bir ortamda, dinin de terör ve þiddet için istismar edilebileceði þüphe götürmez bir gerçektir. Bu durumdan o din sorumlu tutulamaz. Hal böyle iken bir dinin mensuplarýnýn, kendilerini sürekli savunma zorunda kalmalarý ise olayýn asýl katlanýlamaz tarafý. Bu inisiyatifin çalýþmalarý gerçekte daha kurulma aþamasýnda talihsizdi ve ortaya çýkan sonuçlar da bunu gös- terdi zaten. Daha isimlendirmeyle baþlýyor zincirleme düþünce ve strateji hatalarýný içeren uzun liste. Belli ki “Medeniyetler Ýttifaký” isminin tercih edilmesiyle Huntington’un tezine muhalif olunduðu vurgulanmak istendi. Ancak bu isimlendirmeyle Birleþmiþ Milletler’in kuruluþ gayesinin adeta yok sayýldýðý düþünülmedi; zira Birleþmiþ Milletler, zaten bahsedilen ittifakýn ta kendisidir ve bize göre daha alt bir gruba veya inisiyatife zaten ihtiyaç da yoktu. Huntington tarafýndan gelecekte çatýþma taraþarý olarak belirlenen, Ýspanya Baþbakaný Zapatero’nun temsil ettiði Batý dünyasý ve Türkiye Baþbakaný Erdoðan’ýn temsil ettiði Ýslam dünyasýnýn ön plana çýkmasýyla, Huntington’un temel tezi olan medeniyetler çatýþmasý, BM tarafýndan hiçte tartýþmaya açýlmýyor, aksine biraz da çaresiz bir þekilde, zaten adým adým yaklaþan bir çatýþmanýn engellenmesinin yollarý aranýyor. Böylece tüm taraflar, kendilerini bir taraftan sözümona küresel terör tehdidi altýndaki “Batý”nýn, “Ýslam dünyasýna” yönelik korkularýný ve endiþelerini dillendirdiði, diðer taraftan da “Ýslam dünyasýnýn” “Batýnýn” korkularýný kuvvetli bir biçimde dindirme çabasý içine girdiði bir senaryo içerisinde buldular. Daha da önemlisi sözkonusu Medeniyetler Ýttifaký, pratikte iþlevi olmadýðýný zaten gösterdi. Ne karikatür krizinde, ne de Filistin ve Lübnan’daki savaþlarda krizden baþarý ile çýkmanýn yollarýný gösteremediler. Zira Birleþmiþ Milletler, kriz dönemlerinde alýþýlagelmiþ yollara baþvurarak, olaylarý güvenlik konseyine býrakmayý tercih etti. Zapatero ve Erdoðan’ýn gazete ilanlarý tarzýndaki mesajlarý neredeyse etkisiz kaldý ve taraþarýn hiçbirisi de onlardan birine aracý rolünü vermeyi düþünmedi. Uzman gurubunun düþünceleri farklý olsa da, durum þundan ibaret: Allianz der Zivilisationen „Wir sollten zu Beginn nochmals beteuern und unterstreichen, dass das Problem weder der Koran, noch die Tora oder die Bibel ist.“ Mit diesen deutlichen Worten nahm der scheidende Generalsekretär der Vereinten Nationen, Kofi Annan, den Abschlußbericht der als „Allianz der Zivilisationen“ bezeichneten UN-Initiative unter spanisch-türkischer Federführung in Istanbul entgegen. Eine 20-köpfige Expertengruppe war vor ca. einem Jahr angetreten, um der Weltgemeinschaft einen Maßnahmenkatalog an die Hand zu geben, der das Konfliktpotential zwischen den Zivilisationen, Kulturen und Religionen entschärfen sollte, um den von Samuel Huntington prophezeiten Zusammenprall selbiger zu verhindern. Und so haben sich die Damen und Herren der Expertengruppe in regelmäßigen Abständen getroffen, Themenfelder abgesteckt, sich mit Vertretern der Zivilgesellschaft ausgetauscht und ihre Erkenntnisse in einem 39-seitigen Bericht zusammengefasst. Die Lektüre des Berichtes offenbart, was man im Vorfeld auch vermutet hat: Neue Erkenntnisse oder gar bahnbrechende Vorschläge für die Lösung globaler Konflikte haben auch diese Experten nicht zu bieten. Sie fassen noch einmal Binsenweisheiten zusammen, die der Weltöffentlichkeit ohnehin geläufig waren und die zumindest die Frage rechtfertigen, warum noch ein gesondertes UN-Gremium notwendig war, um diese erneut zusammen zu fassen. Tatsächlich sind die Konflikte unserer Zeit, allen voran der Palästina-Konflikt, keine religiösen oder kulturellen Konflikte, sondern politische Konflikte, die dann auch von den politisch Verantwortlichen gelöst werden müssen. Dass in einer Gemengelage von unhaltbarer Besatzungspolitik, globaler Armut und Doppelmoral in Fragen von Demokratie und Menschenrechten auch die Religion als Argumentation für Terror und Gewalt missbraucht werden kann, steht außer Frage. Dennoch trifft sie keine Schuld und umso schlimmer ist es, dass sich die Angehörigen einer Glaubensgemeinschaft immer wieder rechtfertigen müssen. Nein, die Arbeit dieser Initiative stand seit ihrer Gründung tatsächlich unter keinem guten Stern und entsprechend bescheiden sind die Ergebnisse. Schon mit der Namensgebung beginnt die lange Liste der begangenen Denk- und Strategiefehler. Offensichtlich wollte man schon mit dem ausgewählten Namen „Allianz der Zivilisationen“ einen Kontrapunkt zum Huntington´schen Ansatz setzen. Aber mit dieser Namensgebung führt man den Gründungsgedanken der Vereinten Nationen praktisch ad absurdum. Die Vereinten Birleþmiþ Milletler’in, medeniyetler arasý barýþý kendine dert edinen, medyayý mercek altýna alan veya gençlerin karþýlýklý olarak deðiþimini destekleyen, ne bir yeni kurula ne de ilave bir yüksek temsilciye ihtiyacý vardýr. BM’nin ihtiyacý, daha çok, yetkin bir genel kurul yanýnda, veto hakký olmayan tüm milletlerin meselelerini eþit bir þekilde dikkate alan ve insan haklarýný ihlal eden ülkelere karþý istisnasýz yaptýrým uygulatan reforme edilmiþ bir güvenlik konseyidir. Bir yýl devam eden “sýký” çalýþmanýn ardýndan bizce sadece sembolik birkaç kare ve taraþarýn Ýstanbul’daki tarihî Çýraðan Sarayý’nda ortaya koyduklarý dinler ve kültürler arasý iyimserlik ve birlik gösterisinin medya aracýlýðýyla þu anki karmaþýk durumu olumlu etkileyebilmeye dair ümit kalýyor. Dünyadaki çatýþma bölgelerinden bize hergün ulaþan haberlere baktýðýmýzda, zaten çoktan sönmüþ olan bir umut bu Nationen sind – wenn überhaupt - die besagte Allianz; einer weiteren Untergruppe oder Initiative bedurfte es aus unserer Sicht nicht. Darüberhinaus unterstreicht die Fokussierung auf die von Huntington als zukünftige Konfliktparteien benannten Akteure westliche Welt, vertreten vom spanischen Ministerpräsidenten Zapatero und islamische Welt, vertreten vom türkischen Ministerpräsidenten Erdo¤an, dass man auf Seiten der UN die grundsätzliche Einschätzung Huntingtons eigentlich nicht in Frage stellt, sondern, auch ein wenig verzweifelt, nach Mitteln und Wegen sucht, den sich anbahnenden Zusammenprall vielleicht doch noch zu verhindern. Somit haben sich alle Beteiligten unweigerlich in ein Szenario begeben, in dem auf der einen Seite der vom globalen Terror bedrohte „Westen“ seine Ängste und Befürchtungen vor der „islamischen Welt“ thematisiert und in dem auf der anderen Seite die „islamische Welt“ krampfhaft versucht, dem „Westen“ seine Angst zu nehmen. In der Praxis hat sich die Allianz ohnehin nicht bewähren können. Weder im Karikaturenstreit, noch in der kriegerischen Auseinandersetzung in Palästina bzw. Libanon ist es den Beteiligten gelungen, Wege aus der Krise aufzuzeigen. Die Weltgemeinschaft hat sich naturgemäß lieber auf ihre bewährten Instrumente zur Krisenbewältigung, also auf den Sicherheitsrat verlassen. Appelle von Zapatero und Erdo¤an in Form von geschalteten Zeitungsanzeigen verhallten nahezu wirkungslos und gar eine Mittlerrolle hat ihnen keine der Konfliktparteien zugedacht. Auch wenn es die Expertengruppe anders sieht: Die Vereinten Nationen brauchen weder dieses Gremium, noch einen weiteren hohen Repräsentanten, der sich um den Frieden zwischen den Zivilisationen kümmert, den Medien auf die Finger schaut oder den Jugendaustausch fördert. Sie braucht vielmehr eine handlungsfähige Vollversammlung und einen reformierten Sicherheitsrat, der die Belange aller Nationen ohne Vetoblockaden berücksichtigt und so beispielsweise diejenigen, die fundamentale Menschenrechte mit Füßen treten ausnahmslos sanktioniert und ächtet. Nun, was nach einem Jahr „harter“ Arbeit bleibt, ist viel Symbolik und die Hoffnung, dass die von den Beteiligten vor der historischen Kulisse im Çýraðan Palast in Istanbul so offensiv an den Tag gelegte Zuversicht und Eintracht zwischen Religionen und Kulturen über die Massenmedien die aktuelle Stimmungslage positiv beeinflussen könnte. Eine Hoffnung, die im Angesicht der Bilder, die uns tagtäglich aus den Konfliktherden dieser Welt erreichen, schon verpufft ist. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr 26 14 Seite 26 DOSYA FAALiYET HABER Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Darmstadt’ta Gönül Sohbeti Muhteşemdi • M. Ö. Kutlu - Darmstadt GMG Hessen Bölgesi Gençlik Teflkilatı, “Gönül Sohbetleri” projesinin mübarek Ramazan ayın›n ard›ndan hazırlanmıfl olan pro¤ramlar dizisinin üçüncüsünü Darmstadt flehrinde düzenledi. Yats› namaz› sonrası uzak ve yakından pro¤rama yetiflen gençler, zengin manevi havadan doya doya tattılar. IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teflkilatının sundu¤u “Gönül Sohbetleri” sinevizyonlarıyla, sürpriz hatipleriyle, genç Maide-i Kur´an-ı Kerim okuyucular›yla ve canlı ilahileriyle, Asr-ı Saadetten esintileri ve zikri flerifiyle yine muhteflem bir atmosferde geçti. Yüzlerce genç erkek ve han›m›n katılımıyla gerçeklefltirilen pro¤ram Hessen´in genç karilerinden olan E. Abdulkerim´in güzel Kur’an tilavetiyle baflladı. Ev sahibi Gençlik Baflkanının kısa selamlama konuflmasından sonra gündemde sürpriz hatiplerin kısa kısa konuflmaları yer al- I dı. IGMG Genel Baflkanı Yavuz Çelik Karahan baflta olmak üzere, IGMG Hessen Bölge Baflkanı Mehmet Atefl, IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teflkilatı Baflkanı Hakan Bayhan, AIF Gençlik Teflkilatı Baflkanı Abdi Tafldö¤en ve Gazeteci Yazar fiakir Tarımın sırayla mikrofona ça¤ırıldı¤ı pro¤ramda sayın hatipler Allah (cc) ın geçmifl mübarek Ramazan ayında sadık kulları için ne gibi nimetler hazırladı¤›n› açıkladılar. IGMG Genel Baflkanı Yavuz Çelik Karahan ayrıca kendi gençlik döneminden anektodlar anlatarak Milli Görüfl hareketinin o günlere bakarak çok güzel geliflti¤ini ve Allahın izniyle daha da parlak günler yaflayaca¤ını açıkladı. IGMG Genel Baflkanından daha sonra söz alan Avusturya-2 Bölge Gençlik Baflkanı ve Avusturya eyalet Müftüsü A. Tafldö¤en ise Peygamberimizin Hadis-i fierifine dayanarak müslümanlarının yafladı¤ı acı dolu günlerinin geçici oldu¤unu, bu zor günlerden sonra yine bir Asr-ı Saadet döneminin inananları bekledi¤ini müjdeledi. Bu ufuk açıcı sözlerden sonra gündemde ‘Grup Anadolu Gençlik’in canlı ilahileri vardı. ‹lahiler eflli¤inde Asrı saadet bölümüne girifl yapan gençler Avusturya-2 Bölgesi´nden katılan ‘Rüya Tiyatro Ekibi’nin sundu¤u ‘40 yaflındasın’ fiiiriyle ve ‘Peygamberimizin son 13 günü’nü anlatan sunuflla Pro¤rama katılan gençlere Asrı saadet dönemini yaflatmıfl oldu. Genç katılımcıların pro¤ramın bu bölümünde Peygamber aflkından gözyafllar›n› tutamad›klar› gözlerden kaçmadı. Yüksek manevi havaya dalan gençler Bölge Gençlik Baflkanının önderlik etti¤i zikiri flerifle devam ettiler. Zikirlerin en efdali olan Kur´an tilavetiyle bafllayan bu bölümde Hessenin genç Karileri K. ‹rfan ve A. Bünyamin güzel sesleriyle okudukları Surelerle katılımcıları duygulandırdılar. Salavatlarla, ‹lahilerle, dualarla ve Allah´n güzel isimlerinin anılmasıyla devam eden zikir bölümü genç Karî K. Kürflatın okudu¤u Kapanıfl Kur´an-ı Kerim´i ile tamamlandı. Daha sonra ev sahibi flubenin yemek ikramına katılan gençler pro¤ramdam mutlu bir flekilde ayr›ld›lar. Bölge Gençlik Baflkanı uzaktan ve yakından katılan tüm misafirlere teflekkür etti. Baflkan Darmstadt Polis teflkilatınınada pro¤ram için gösterdi¤i anlayıfltan dolayı ayrıca teflekkürlerini ifade etti. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Gençlik Meselemiz Göçün 45.yýlýný idrak ettiðimiz bugünlerde, Batý Avrupa Türklerinin muhakkak ki birbirinden önemli, çözüm bekleyen meseleleri vardýr. Ýster evlat sahibi olsun, ister olmasýn; mesuliyet taþýyan her Türkün en öncelikli derdi; bu coðrafyada yetiþen ve yetiþmekte olan Türk gençlerinin mevcut durumlarýdýr. Almanya’da her sene Türk annebabadan yaklaþýk 37.000 çocuk dünyaya gelmektedir. Zamanla bir taraftan aile yuvasýnda emekleyerek yürümeði, Türkçe konuþmayý öðrenen çocuk, diðer taraftan yaþadýðýmýz yerli toplumla tanýþmaya, çocuk yuvasýnda (Kindergarten) baþlar. Burada büyüyen çocuk, ilk defa içinde bulunduðu ortamýn farkýna çocuk yuvasýnda varýr. Evdeki lisanla oradaki lisanýn, eðitimin, farklý deðerlerin ve hatta yemeklerin bile farklýlýðýný ilk defa orada farkeder. O içinde bulunduðu yeni duruma zamanla alýþýr veya alýþtýrýlýr. Ayný zamanda ilköðrenime önhazýrlýk vazifesini de gören “Kindergarten”den sonra ilkokul döneminin baþlamasýyla Türk çocuðu bundan sonra mevcut ortamýn yabancýsý deðildir. Okul öncesi, takriben 5250 Türk çocuðu anaokuluna (kindergarten) ve 2800 ise hazýrlýk sýnýfýna (Vorklasse) baþlamaktadýr. Aile yuvasý, çevre ve okul üçgenindeki çocuk, deðiþik geleneklerin ve deðerlerin hakim olduðu iki deðiþik ortamda yetiþmenin zorluðunu yaþar. Bu dönem, çocuðun hem ailesinin mensup olduðu azýnlýk toplum tarafýndan, hem de beraber yaþadýðý çoðunluk toplum tarafýndan kabul görme veya görmeme dönemidir. Þahit olduðumuz olaylara ve yaþadýðýmýz tecrübelere dayanarak söylemek gerekirse; meselâ, Almanya’da yetiþen bir Türk genci, ailesi tarafýndan þartlý kabul görürken, yerli Alman toplumu tarafýndan ise, sadece “yabancý” olarak kabul görüyor ve bu durum hissettiriliyor. Siz isterseniz buna, kabul görmemek de diyebilirsiniz, ki Almanya gerçeðini yansýtan da budur! Hem mensubu olduklarý Türk toplumunun hem de yerli toplumun baþýný aðrýtan ve tedbir alýnmazsa uzun vadede daha da aðrýtacak olan nesillerimizle anlaþamýyoruz, çünkü onlarý anlayamýyoruz ve onlar da kendilerini niye anlayamadýðýmýzý anlayamýyorlar. Nesillerimizin bizimle olan irtibat kopukluðu sadece anadil yetersizliðinden kaynaklanmýyor. Ýçinde ve birlikte yaþadýðýmýz yerli toplumun kültürel farklýlýktan kaynaklanan sosyal yapýsý ve eðitim sistemiyle içiçe yetiþen çocuklarýmýza zamanýnda yapýlmasý gereken insani yatýrýmý yapamadýk. Þayet yapabilseydik, 25.000 civarýnda çocuðumuz halk arasýndaki yaygýn deyimiyle, “Gerizekalýlar Okulu”, Seite 27 DOSYA DOSYA Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 Batý Avrupa’ya Türk Ýþgücü Göçünün 45. Yýlý Münasebetiyle Gençlik ve Aile Meselemiz Mahmut AÞKAR “Sonderschule”ye gitmek mecburiyetinde kalmayacaklardý. Baþka bir ifadeyle; taþa-topraða ayýrdýðýmýz maddi kaynaklarýmýzýn, enerjimizin ve onlardan daha önemlisi zamanýmýzýn az bir kýsmýný evlatlarýmýzýn eðitim ve öðretimine ayýrabilseydik, mevcut durumla karþýlaþmayacaktýk. Mevcut durumun rakamlarla izahý 18-30 yaþ arasýndaki Türklerin, -sadece %52’si herhangi bir okuldan veya meslek dalýndan diploma sahibi olurken, -yine ayný yaþ grubunun, %33’ü herhangi bir meslek sahibi deðildir. Türk Gençlerinin %15’i Hauptschule’yi (ilköðrenim) bitirmeden okulu terk ediyor. (Bu oran eski Yugoslavya’dan gelenlerde %21,4 ve Ýtalyanlarda %15,5) Ve bunlarýn sadece %4’ü üniversiteye gidiyor. 24.000 Türk üniversitelerde okumaktadýr ki, mevcut Türk nüfusuna göre ise bu oran yaklaþýk %10 civarýndadýr. 18-29 yaþ arasý çalýþanlardan ise, dörtte biri (devlet kuruluþunda deðil, özel sektörde) memur (Angestellte) olabiliyor. 600 bin civarýnda Türk kökenli Alman vatandaþýna karþýlýk, devlet memuru olanlarýmýzýn oraný ise, %1’i geçmemektedir. Yaklaþýk 408.000 Türk çocuðu Almanya’da okula gitmektedir. Bu, 21 yaþýn altýndaki Türklerin %49’u demektir. Türk öðrencilerin okullara göre daðýlýmý: Vorklassen (hazýrlýk sýnýfý): 2800 Kindergarten (ana okulu): 5255 Grundschule (ilkokul): 186.535 Hauptschule (ilk öðrenim): 98.891 Realschule (Orta Okul): 31525 Gymnasium (Lise): 22249 Gesamtschule (Birleþik Okul): 31800 Abendschule (Akþam Okulu) ve Kollegen (Kolejler): 3094 Sonderschule (Öðrenme Engelliler Okulu): 24960 Schule mit mehreren bildungsgaengen (birden fazla öðrenim dalý): 1604 Toplam: 408713 (Not: Yukarýdaki rakamlar, 2001 yýlý verilerine aittir.) Aileler açýsýndan Türk çocuklarýnýn eðitim meselesi Bir de aileler açýsýndan burada yetiþen nesillerimizin durumuna, T.C. Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü’nün 2005 yýlýnda yaptýðý kapsamlý araþtýrmadan aldýðýmýz rakamlarla bir göz atalým: -Çocuklarýnýzýn Almanya’da yetiþmesi sizi endiþelendiriyor mu? Evet: %59 Hayýr: %24,1 Cevapsýz: %16,5 Bu endiþenin sebebi sorulduðunda ise ileri sürülen sebepler herkesi derinden düþündürecek derecededir: Kültürümüzü öðrenememesi: %81,7 Dini deðerlemizi öðrenememei: %77,2 Uyuþturucu, alkol vs. Tehlikeler: %65,1 Yabancý deðerler edinmesi: %47,6 Yabancý düþmaný gruplarýn saldýrýsý: %39,9 Ýyi eðitim alamamasý: %40,4 Çocuklarýn aileden uzaklaþmasý: %49,2 Çocuklarýn Türkçe okuma-yazma konusunda (ailelere göre) durumlarý: Çocuklar Türkçe okuma-yazma konusunda sorun yaþýyorlar mý? Evet: %20,7 Kýsmen: %37,9 Sorun yaþamýyorlar: %32,8 Cevapsýz: %20,8 Aile ocaðýmýzda görüp götürdüklerimizi birebir çocuklarýmýza aktarmaya gayret ederken, bu metotla baþarýsýz olduðumuzu, yer yer tepkiyle karþýlaþtýðýmýzý gecikmeli olarak farkettik ama, yeni bir metot da geliþtiremedik. Aslýnda böylesi bir durum karþýsýnda, çocuklardan önce ebeveynler çocuk eðitimi konusunda eðitilmeliydiler. Deðiþen sosyal çevreye ve kültürel deðerlere raðmen eski usul ebeveyn-çocuk münasebetleri bizi tehlikeli bir noktaya getirdi. Türk gençleri Alman yaþdaþlarýna göre 3,5 kat daha fazla aileleri tarafýndan þiddete maruz kalýyorlar. (Kölnische Rundschau/dpa, 15.8.06) Burada, “þiddet”ten ne anlaþýldýðýný, yani Türk ve Alman zihniyetine göre farklýlýk gösterdiðini de gözönünde bulundurursak, bu oranýn epey aþaðýlara düþeceðini görürüz. Nitekim bir baþka araþtýrma, göçmen Türk ailelerinde ebeveyn-çocuk ihtilafý Alman ailelerine kýyasla daha az görülmektedir. (www.jugendhilfeportal.de) Yerli-çoðulcu toplum içindeki pek de içaçýcý olmayan þartlardaki konumumuz dikkate alýndýðýnda, bizden sonraki nesillerimizin hem eðitim-öðretiminde, hem de kendinden haberdar olarak, þahsiyetli ve kimlikli yetiþmelerinde özel bir ilgi ve dikkat sarfetmemiz gerektiði ortaya çýkacaktýr. 13 27 Bu yapýlmadýðý taktirde, durum gittikçe aleyhimize geliþecek ve hem yerli toplumun ve hem de bizlerin anlaþamadýðý, ayný zamanda “Almanyanýn Zencileri” Türk kökenli gençlerle þimdikinden daha ciddi sýkýntýlar yaþayacaðýz. Ýki kültür arasýnda yetiþen bu nesilleri, kurtarmak herkesten önce bizim vazifemizdir. Kanaatimizce tek geçerli yol, iki dilli ve dolayýsýyla iki kültürlü nesillerin yetiþmesi için, hem ailelere, hem de resmi ve sivil kitle kuruluþlarýmýza önemli görevler düþmektedir. Azýnlýk olmanýn getirdiði dezavantajlarý kýsmen de olsa avantaja çevirebilmenin yolu, yerliden biraz daha fazla özelliðe sahip olmayý gerektirir. Bu da, geçerli bir diploma sahibi olmak, daha fazla mücadele etmek ve fedakârlýða katlanmak demektir. Bir de bunlarýn yanýsýra, kökkültürünün idrakinde olunmak mecburiyeti vardýr. Aksi halde, genç insan yörüngesini þaþýrma tehlikesiyle karþý karþýya kalmasý kaçýnýlmazdýr. Avrupalý Göçmen Türklerin Ailevî Meseleleri Yoksulluðun ne demek olduðunu çok iyi bilen Anadolu Türkü namerde muhtaç olmayacak kadar para biriktirip tekrar baba ocaðýna geri dönecekti. Belki aile içinde çalýþanlarýn artmasýyla kýsa zamanda daha çok tasarruf yapýlarak, bir an önce memlekete dönüþ planlanabilirdi. Önce hatun geldi ve ardýndan peyder pey çocuklar ya geldi, ya da burada doðdular. Uzatmaya gerek yok, tahminler, hesaplar tutmadý ve 45 yýlý geride býrakan Türk, artýk buralý olmaya karar verdi, daha doðrusu bu kararý vermek mecburiyetindeydi. Birinci ve öncelikli hedefi para kazanmak olan Türkün düþüncesine göre, kendisinden sonra gelecek nesillere mal-mülk býrakmakla mesuliyet yerine getirilmiþ olacak ve mutlu bir aile yuvasýnýn temelleri atýlmýþ olacaktý. Makinalarla yarýþ edercesine çalýþan aile büyükleri, zaman ve fýrsat buldukça kendilerinin görüp götürdükleri aile kültürünü, gelenekleri, millî ve dinî terbiyeyi de kendilerine göre yetiþmekte olan aile fertlerine vermeðe çalýþýyorlardý. Evdeki kýz veya delikanlý evlenme çaðýna geldiðinde ya buralardan uygun birini bularak veya Türkiye’deki hýsým akraba çevresinden biriyle baþgöz ederek bu görevlerini de yerine getirebilmek için azamî gayret gösterdiler. Türk Göçmen Ailesinin birinci nesli ve ikinci neslin büyük kesimi, istisnalar dýþýnda Anadolu’daki Türk aile yapýsýna sadýk kalarak, bütün zorluklara raðmen, aile ocaðýný muhafaza ettiler Fakat yeni yetiþen nesiller, buranýn dilini, yolunu, yordamýný bilen, içinde 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 28 28 14 yaþadýðý toplumun hayat tarzýnýn büyük çapta tesirinde kalarak yetiþmiþlerdi. Baþka bir kültür coðrafyasýnda büyüyen bu nesillere, yarým-yamalak, bazen zaman aþýmýna uðramýþ, buranýn þartlarýnda yetiþen gençlerin kavramakta zorlandýklarý ailevî deðerler ya yeterince ve zamanýnda verilemedi veya üslûb ve metodun yanlýþlýðýndan dolayý, bütün iyi niyetli gayretlere raðmen, baþarýlý olunamadý. Batý Avrupa Göçmen Türk ailesinin þu andaki manzarasý; Üzeri yemyeþil çam aðaçlarý ve rengarenk çiçeklerle kaplý ama içinden fokur fokur kaynayan lavlarýn her an patlayacaðý bir yanardað gibidir. Geliyorum diyen tehlikenin sebebi: Önce T.C. Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü’nün araþtýrmasýnda Almanya’daki Türk ailesinin genel durumuyla verileri aktararak baþlayalým: Çekirdek Aile: %77,7 Geniþ Aile: %9,6 Parçalanmýþ Aile: %6,5 Tek Kiþilik Hane: %4,7 Eþlerin Uyruðu: Türk-Türk Vatandaþý: %72,1 Türk-Alman Vatandaþý: %15,5 Alman-Alman Vatandaþý: %3,9 Alman-Türk Vatandaþý: %0,7 Aslýnda tehlike çoktan beridir kapýya dayanmýþ ve aile ocaðýnýn sütunlarýný zorlamaktadýr. Anadolu’daki aile hayatýný týpa týp buraya aktarma gayretleri, arzu edilen neticeyi veremezdi, çünkü sosyal hayat ve kültürel deðerlerin bambaþka olduðu bir coðrafyada yaþýyorduk. Küçük dünyamýz diyebileceðimiz aile yuvasýnýn dýþýnda bambaþka bir dýþ dünya vardý ve haneden ayaðýmýzý dýþarý attýðýmýzda; okulda, iþyerinde, sokakta alýþageldiðimizden öte bir hayat tarzý, deðerler manzumesi hâkimdi. Saðlam bir kültürel altyapýsý olmayanlar için kiþiyi uçuruma sürükleyecek o kadar cezbedici noktalar vardý ki, kültürel kimliðinden habersizlerin istikametlerini þaþýrmamasý neredeyse mümkün deðildi. Evliliðe aday gençlerimiz adeta iki cami arasýnda binamazlar gibi, iki kültür arasýnda gidip gelmektedirler. Türk aile yapýsýný DOSYA DOSYA Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 tehdit eden unsurlar Biz, aile reisleri olarak, gençlerimizi evlendirirken, içinde bulunduðumuz þartlarý pek idrak edemeden ve onlarý bu ortama ailevî deðerlerimizle yeniden þekillendiremeden hazýrlýksýz yakalandýk. Neredeyse resmî evliliklerin yerini hayat arkadaþlýklarýnýn aldýðý böylesi bir toplumda dünyaevine giren genç çiftler, Türk aile hayatýnda sýradan sayýlabilecek ihtilaflar karþýsýnda, ya çiftlerden birisi evi terk etmeðe veya avukatýn kapýsýný çalmaya baþladýlar. Belki, Anadolu’da olduðu gibi, böylesi durumlarda sözü dinlenen aile büyüklerinden veya dost çevresinden birinin devreye girmesiyle aile içi barýþýn saðlanabileceði imkânýn da olmayýþý, bir yuvanýn daðýlmasýna sebebiyet vermektedir. Türk aile büyüklerinin yaptýðý öldürücü hatalardan birisi de; aile içindeki anlaþmazlýklarý mümkün olduðunca örtbas etmeðe yeltenmektir. “Aman el duymasýn! Aile namusumuza gölge düþmesin” derken, zamanýnda müdahele edilmemesi yüzünden, bir de bakýyorsunuz ki masadan düþen cam vazo gibi, aile yapýsý paramparça olmuþ ve bir daha biraraya getirmek, yapýþtýrmak mümkün deðil. Yerine göre boþanmanýn kendisi de bir çaredir. Ki, Hz. Peygamber Efendimizin kýzlarýndan bile boþananlar olmuþtur. Belki de bu böylece ileride vuku bulabilecek daha vahim olaylarýn önünü de kesmiþ oluruz. Alman kaynaklarýna göre, Türk eþler arasýnda boþanma oranlarý, son 10 senede %60 artýþ göstermektedir ki, dehþet verici bir durumdur. Alman medyasýnda sýk sýk gündeme gelen “Aile Ýçi Þiddet” abartýlarak ve çarpýtýlarak verilse de, bu durumu tamamýyla yok saymak da mümkün deðildir. Bunun elbette ki deðiþik sosyal, kültürel ve maddi sebeplerinin yanýsýra psikolojik sebepleri de vardýr. Batý Avrupa Türk toplumu behemahal dernekler ve camiler bünyesinde Aile Danýþma Merkezleri kurmalý ve buralarda, konusunda ehil insanlar istihdam edilmelidir. Eþlerden birisi veya ikisi de ihtilaflý durumlarda onlarý anlayabilecek, onlarýn güvenebi- lecekleri, kendilerinden birisine içlerini dökmeðe þiddetle ihtiyaçlarý vardýr. Almanlarýn “Eheberatung” veya “Profamilia” gibi müesseselerine bizim insanýmýzýn müracaat etmesi, onlara ailevî sýrlarýný açmasý çok zor gelir. Son yýllarda iyi niyetle ve biraz da sosyal dayanýþma sergilenerek “ithal damat veya gelin” diye bilinenlerle yapýlan evliliklerde de bariz anlaþmazlýklarýn ortaya çýktýðýný görmek mümkündür. Genç çiftlerden birsinin Türkiye’de, diðerinin burada yetiþmiþ olmasý, baþlýca anlaþamamazlýk sebebidir. Bunlardan birinin çok yakýn akraba çevresinden olmasý bile karý-koca uyuþmazlýðýnýn önüne geçemiyor, çünkü birisi anavatanda diðeri deðiþik bir kültür coðrafyasý olan Avrupa’da yetiþmiþtir. Demekki Batý Avrupa Türklerinde buranýn þartlarýndan kaynaklanan kendilerine özgü bir hayat tarzý þekillenmektedir. Bazen gereðinden fazla dýþ dünyaya açýlan Türk ailesi de, gereðinden fazla içine kapanan Türk ailesi de kendisine göre kýrmýzý çizgiler aþýldýðý taktirde istenmeyen hadislere vesile olabiliyor. Bunlardan birisi de, yaygýn adýyla “Töre Cinayetleri”dir. Muhafazakâr aile, böylesi durumlarda dinî gerekçelerden hareket ederken, diðer aile de, namus-þeref meselesi, aile gururu, diyerek bölge kültürünün özelliklerini yansýtýyor. Ýster din, ister töre motifli olsun, cinayet adý üstünde cinayettir ve asla tasvib edilemez. Fakat hangi etnik kökenden gelirse gelsin, Türkiye insanýnýn aile müessesine verdiði deðer yargýlarý Batý toplumlarýndan çok farklýdýr. KRV Eyaleti Uyum, Generasyon ve Aile Bakaný Armin Laschet, 7.6.06 tarihli “Die Zeit” gazetesinde kaleme aldýðý makalesinde þöyle diyordu: “Göçmen ailelerindeki çocuk þefkati, yaþlýlara karþý hürmet ve dinlerine olan inançlarý gibi özellikler, bizim (yerli) toplumumuz tarafýndan yeniden keþfedilmesi gerekir.” Almanlarý imrendirecek derecede köklü bir aile ocaðý görüntüsü vermiþ olmamýz, bizi ne tatmin eder ve ne de iyimser kýlar. Aile kurumunun çökmesiyle toplum hayatýnýn hangi darbeleri aldýðýný içinde yaþadýðýmýz ile- Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN ri sanayi toplumlarýnda görmek mümkündür. Aile ocaðýnýn daðýlmasýyla baþlayan ferdiyetçilik (tek baþýna yaþama), millî-manevî deðerlerden uzaklaþma, cemiyetin kabul ettiði mukaddeslerin zamanla günlük sosyal-kültürel hayatýn dýþýna atýlmasý ve Almanya’da olduðu gibi nüfusun hýzla gerilemesi’ herþeyden önce bir insan olarak bizi ciddi manada endiþelendirmektedir. Almanya’da adeta yerden mantar gibi biten kahvehaneler ki, bunlarýn bir kýsmý kumarhane, alkol, uyuþturucu ve her türünden kanunsuz iþlerin ve kiþilerin buluþtuðu yerlerdir, buralarda edinilen kötü alýþkanlýklar, aile yuvasýnda geçirilmesi gereken, eþin ve çocuklarýn hakký olan zamanýn kahvehane köþelerinde heba edilmesi de, eþler arasýndaki çatýþmalara vesile olan sebeplerden birisidir. Buradaki Türk aile yapýsýný olumsuz etkileyen; giderek artan yabancý düþmanlýðý, iþsizlik, dil bilmeme, asimilasyonu aratmayacak derecede uyum dayatmalarý ki, bu dayatmalar genellikle kendi deðerlermizden feragat etme talebi ve niyetini taþýmaktadýr, gibi dýþ faktörler, bunlardan baþlýcalarýdýr. Ýki deðiþik (Türk ve Alman) kültür arasýnda olmanýn getirdiði tezatlar, ihtilaflarýn yanýsýra, aþaðýdaki oranlarda da görülebileceði gibi, yabancý düþmanlýðý, iþsizlik ve yeterli dil bilmeme de, buradaki Türk aile yapýsýný olumsuz yönde etkilemektedir. Almanca yetersizliði: %30 ilâ %40 (eþlerin durumuna göre) Yabancý düþmanlýðýndan menfi etkilenenler: %63,2 Ýþsizlik sorunu: %32,6 Coðrafyadan ziyade kültür farklýlýðýnýn getirmiþ olduðu þartlara altyapýsý ve hazýrlýðý olmadan kendi deðerlerinden kopma noktasýna gelmiþ Avrupalý Göçmen Türkün yeni nesil genç çiftleri için aile hayatýný kazasýz belasýz devam ettirebilmek, gerek yerli toplum ve gerekse mensup olduklarý azýnlýðýn anlamakta zorlandýðý bir ortamda, kolay bir iþ olmadýðýný kabul etmek ve ona göre kollarý sývamak þarttýr. Eyalet Mahkemesi: Baþörtüsü fahri hâkimlik için engel deðil B ielefeld Eyalet Mahkemesi, fahri hâkimin (halk arasýndan atanmýþ fahri mahkeme üyesi) ceza davasý duruþmasý ve yemini esnasýnda baþörtüsü takabileceðine karar verdi (Az. 3221 b E H 68). Kararda, sözkonusu þahsýn Alman mahkemelerinde hâkim asistanlar için kýyafet düzenlemesi olmamasý nedeniyle, fahri hâkim listesinden silinemeyeceði belirtildi. Mahkeme kararýnda ayrýca seçilmiþ hâkim asistanýnýn baþörtüsü etrafýnda yapýlan tüm tartýþmalar nedeniyle kendisinin istifa edemeyeceði de kaydedilirken, “Hâkim asistanlýðý görevlendirmesi sadece gerekçelendirilebilen nadir durumlarda reddedilebilir” denildi. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Hayat Seite 29 DOSYA BiLDiRGE 13 29 1. Uluslararası Millî Görüş Sempozyumu’nun nihai bildirisi Ankara’da açıklandı Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN Ekim-Oktober 2006 / Ramazan Aralýk-Dezember 2006 Zi`l Hicce1427 1427 İnsanlığın kurtuluş reçetesi Saadet Partisi Genel Başkanı ve ESAM Genel Başkanı Recai Kutan tarafından açıklanan bildiride, bugün yeryüzünü ifsad eden ırkçı emperyalizme karşı Müslümanların nasıl bir tavır belirlemesi gerektiği ortaya kondu. Ekonomik ve Sosyal Araflt›rmalar Merkezi’nin (ESAM) 28–29 Ekim 2006 tarihlerinde ‹stanbul Dedeman Otel’de düzenledi¤i I. Uluslararas› Milli Görüfl Sempozyumu’nun nihai bildirisi Ankara’da ‹lci Otel’de aç›kland›. Bildiride, Milli Görüfl’ün öngördü¤ü D-8, D-60 ve D-160 projelerinin gerçeklefltirilmesiyle kurulacak Yeni Bir Dünya çal›flmalar›n›n h›zland›r›lmas› gerekti¤i belirtilerek, ‹slam dünyas›n›n art›k kendi para birimini, para-kredi ve sigorta sistemini oluflturmas› gerekti¤ine dikkat çekildi. konomik ve Sosyal Araflt›rmalar Merkezi’nin (ESAM) 28–29 Ekim 2006 tarihlerinde ‹stanbul Dedeman Otel’de düzenledi¤i, I. Uluslararas› Millî Görüfl Sempozyumu’nun nihai bildirisi aç›kland›. ESAM Genel Baflkan› ve Saadet Partisi Genel Baflkan› Recai Kutan taraf›ndan Ankara ‹lci Otel’de düzenlenen bas›n toplant›s›yla aç›klanan bildiride, yeryüzünde ›rkç› emperyalizmin ç›kard›¤› fesad›n Müslümanlar›n ortak tav›r almalar›yla yenilgiye u¤rayaca¤› belirtildi. Bas›n toplant›s›na Malezya ‹slam Partisi Genel Baflkan› Abdulhadi Awang, Saadet Partisi Genel Baflkan Yard›mc›lar› Temel Karamollao¤lu, Ömer Vehbi Hatipo¤lu, Ertan Yülek ve Mete Gündo¤an, Genel Baflkan Dan›flman› Ahmet Tekdal, G‹K Üyeleri fieref Malkoç, Oya Akgönenç ve Muhammed Mugisuddin de kat›ld›. Recai Kutan’›n aç›klad›¤› nihai bildiri flöyle: 28-29 Ekim 2006 tarihlerinde ‹stanbul Dedeman Otel’de Ekonomik ve Sosyal Araflt›rmalar Merkezi (ESAM) taraf›ndan düzenlenen 1. Uluslararas› Millî Görüfl Sempozyumu’na yurt d›fl›ndan 21 ülkeden 56 delege ve ülkemizden de 147 delege kat›ld›. Bu sempozyumun hedefi, yeryüzünde ezilip sömürülmekte olan 5 milyar insana, "Yeni Bir Dünyan›n E Kurulufl Projesi"ni, "Millî Görüfl Medeniyet Projesi"ni sunmak, "Irkç› Emperyalizm Anlay›fl›" yerine "Millî Görüfl" zihniyetini tan›tmak, "Sömürüye, Köleli¤e ve Vahflete Hay›r" diyecek bir cephenin kurulmas›n› sa¤lamakt›. Eski Cumhurbaflkan›, baflbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, ilim adamlar›, ifl adamlar› ve gazetecilerden oluflan delegeler "Millî Görüfl" ile ilgili konuflmalar yapt›lar. "Millî Görüfl"ün, sadece bir siyasi partisinin savundu¤u bir görüfl olmad›¤›n›, as›rlar boyunca dünyaya bar›fl, huzur, adalet ve refah getiren bir görüfl oldu¤unu belirttiler. Selçuklu ve Osmanl› devletinin uygulamalar›ndan örnekler verdiler. Türkiye Cumhuriyeti’nin 54. Hükümet’inin Baflbakan› ve Millî Görüfl Hareketi’nin Lideri muhterem Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN da, Millî Görüfl kavram›n› aç›klayan konuflmas›nda Millî Görüfl’ün tarih boyunca ortam haz›rlad›¤› geliflmeleri ve bir medeniyet projesi olarak kurmay› hedefledi¤i "Yeni bir Dünya" projesini izah etti. Befleriyetin karfl› karfl›ya kald›¤› felaketleri aç›k bir ifadeyle ve örneklerle anlatt›. Oluflturulan dört komisyonda yeryüzünde ›rkç›-tekelci mihraklar›n fesat planlar› ve bir ›slah hareketi olarak Millî Görüflün öngördü¤ü ›slah tedbirleri tart›fl›ld›. Komisyonlarda al›nan kararlar ve tavsiyeler 29 Ekim 2006 tarihinde ö¤leden önceki oturumlarda tart›fl›larak afla¤›da belirtilen kararlar ve ilkeler oybirli¤i ile kabul edildi: Islah hareketi olarak Millî Görüfl Bir medeniyet projesi olarak Millî Görüfl, adaleti esas alan hak merkezli bir dünya görüflüdür. Bu görüfl, bar›fl ve dayan›flmay› esas alan anlay›fl› yans›tmaktad›r. Millî Görüflün temeli, sevgi, flefkat, bar›fl ve kardeflliktir. Kaba kuvveti, menfaati de¤il hakk› üstün tutan ve 6 milyar insan›n hepsinin saadetini isteyen görüfltür. K›saca, Gayesi bütün insanl›¤›n huzur ve saadetidir. Bu yüce amaca bar›fl ve demokrasi yoluyla ulafl›laca¤› her ortamda ve platformda vurgulanm›flt›r. Bar›fl, özgürlük, adalet ve iyilik çerçevesi içinde insanlar aras›nda yard›mlaflma ve dayan›flmay› benimser. Bask›, haks›zl›k, yalan ve kötülükte uzlafl›lmayaca¤› ilkesi temel bir ilkedir. Millî Görüfl, milli ba¤›ms›zl›¤› esas al›r. Irkç›l›¤›n, bask› ve tahakkümcülü¤ün ve sömürgecili¤in her çeflidini ret eder. Millî Görüfl, temel hak ve özgürlükleri her çeflit s›n›rlamalar›n d›fl›nda tutar. Temel insan haklar›n›n s›n›rland›r›lmas› veya k›s›tlanmas›, hiçbir zaman ve ortamda pazarl›k konusu edilemez. Millî Görüfl prensiplerinin net ve aç›k bir flekilde insan›m›za ve bütün befleriyete anlat›lmas›na bugün her zamandakinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktad›r. ‹fsat sistemi olarak Irkç›-Tekelci Kapitalizm Kuvveti hak nedeni kabul eden ve menfaati için di¤er ülkeleri sömürmeyi ve iflgal etmeyi ilke edinen Irkç›-tekelci Emperyalizm, bugün yer yeryüzünü ifsat etmektedir. Yapay çat›flmalara yol açmakta ve dünya kaynaklar›n› sömürerek insanl›¤›n üçte ikisini yoksullu¤a ve sefalete mahkum etmektedir. Son 200 y›l›, bat› medeniyetinin küreselleflerek egemen oldu¤u bir dönem olarak sayabiliriz. Evet, bu dönemde yeryüzünü bat›l›lar flekillendirdi. Haritalar› bat›l›lar çizdi, dolayl› veya do¤rudan bu co¤rafyada ki ülkelerde yönetici kadrolar›n oluflumunda bat›l›lar belirleyici oldu 1920’li y›llara kadar dünya co¤rafyas›n›n büyük bir bölümü bat›l›lar taraf›ndan iflgal edildi. ‹flgaller esnas›nda ac›mas›zca katliamlar, iflkenceler, soyk›r›mlar yap›ld›. Yüzy›llar boyu iflgal alt›ndaki ülkelerde yaflayan halklara bat›n›n de¤erleri afl›land›. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr 30 14 Çekilmek zorunda kald›klar›nda da, geriye, Bat› de¤erlerini kal›c› k›lacak tedbirler alarak çekildiler. Sonra da kurduklar› Kukla Yönetimlerle dünya halklar›n› sömürmeye ve yönetmeye devam ettiler. Asl›nda yeryüzünde cereyan eden mücadele hak ve bat›l mücadelesidir. Bu mücadelenin seyri bilinmeden dünyada mevcut fesat planlar› ve ileriye yönelik projeleri do¤ru ve tutarl› bir flekilde teflhis edilemez ve de¤erlendirilemez. Bugün ›rkç›-tekelci mihraklar yalan ve yanl›fl bilgi ve haberlerle yeryüzünü ifsat etmektedir Irkç›-tekelci emperyalizm anti-‹slamist kampanyalarla "‹slamofobia ve ‹slamofaflist" gibi kavramlar› üreterek Müslümanlar› potansiyel tehlike olarak empoze etmeye çal›flmaktad›r. Bu izolasyon çal›flmalar› ile Müslümanlar olumsuz bir alana itilmek istenmektedir. Bu bask›c› politikalara karfl› gösterilen tepkiler, baz› bat›l› devletlerin agresif politikalar uygulamalar›na ortam haz›rlamaktad›r. Amerika’da uygulanmaya konan "PATR‹OT" kanunu bir bak›ma bask› ve sindirme kanunudur. Bu kanuna göre flüphe üstüne mahkeme karar› olmadan insanlar aylarca mahkemeye ç›kar›lmadan hapishanelerde tutulabilmektedir ve bu uygulama bugüne kadar sadece Müslümanlara karfl› yap›lm›flt›r. Bu zalim emperyalistlerle bilerek veya bilmeyerek iflbirli¤i yapan Müslüman ülkelerin yöneticileri, Müslümanlar üzerindeki bask›lar›n› artt›rm›fllard›r. Irkç›-tekelci emperyalizm, II. Dünya Savafl›’ndan sonra dünyada bir çok uluslararas› kurulufllar kurmufl ve küresel bazda iflbirlikçili¤i bu kurumlar yoluyla sürekli k›lm›flt›r. Türkiye’de ve ‹slam dünyas›nda iflbirlikçi çevreler, kendi görüfl ve düflüncelerine ço¤u kez resmi ideoloji kisvesi giydirmekte zaman zaman rejimlerinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tehlikede oldu¤u imaj›n› oluflturmaya, ülkedeki sömürü düzeninin devam›n› sa¤lamaya çal›flmaktad›rlar. Müslüman ülkeler aras›ndaki ticaret hacmi çok düflüktür. Para-kredi-sigorta sisteminin yan› s›ra, rekabet, kalite, verimlilik, ülke riski vb. gibi faktörler, adeta ticareti engelleyici silah olarak kullan›lmaktad›rlar. Bugün Müslümanlar›n öncelikle kendi iflbirlikçilerine karfl› tav›r sergilememeleri, ‹slam âlemindeki zulüm ve sömürü çarklar›n›n daha h›zl› dönmesine ortam haz›rlamaktad›r. Harici zalimlerin zulmüne ortam haz›rlayanlar, yerli iflbirlikçilerdir. ‹flte insanl›k için çok tehlikeli olan bu iflbirlikçili¤in kötülü¤ü ve çirkinli¤i ve iflbirlikçilerin ak›betleri net ve Seite 30 DOSYA BiLDiRGE Ekim-Oktober 2006 Aralýk-Dezember 2006/ Ramazan Zi`l Hicce1427 1427 aç›k bir flekilde kitlelere anlat›lmal›d›r. Müslümanlar, emperyalistlerle yapm›fl olduklar› iflbirli¤inin ac› ak›betini en k›sa zamanda görmüfllerdir ve göreceklerdir. Müfsitlerin ‹slam ülkelerinde iflbirli¤i yapt›klar› çevrelerin yalan ve desiseleri, aç›k ve fleffaf bir flekilde ve demokratik uygulamalarla kitlelere aktar›lmal›d›r. Bugün Müslümanlar›n karfl› karfl›ya bulundu¤u yeniden sömürgelefltirme politikalar›n›n iki boyutu vard›r: Birisi bat›l›lar›n uygulad›klar› PostModern sömürgecilik politikalar›; di¤eri ise Müslümanlar›n bu politikalara karfl› yeterince tav›r almamalar›d›r. Yeryüzünde fesat ç›kartan ›rkç›, tekelci mihraklar çok iyi organize olmalar›na ra¤men, asl›nda Hakk›n karfl›s›nda korkulacak derecede bir güç de¤ildirler. Kartondan aslan mesabesinde olan bu güç, mazlumlar›n uyanmas› ve zulme karfl› ortak tav›r almalar›yla yenilgiye u¤rayacaklard›r. Irkç› emperyalizm taraf›ndan tezgâhlanan 11 Eylül 2001 ve di¤er terör olaylar›ndan sonra Bat› ile Müslümanlar aras›ndaki çat›flma, ‹slam dünyas›na ve dünyan›n tamam›na teflmil edildi. Müslümanlar›n hidayet ve feraseti sayesinde çok flükür ki zalimler bu amaçlar›na tam ulaflamad›lar. Fakat bu tehlike hâlâ ‹slam dünyas›n› Irak’ta oldu¤u gibi tehdit etmektedir. Müslümanlar olarak kendi ülkelerimize ve ‹slam co¤rafyas›na ve hatta bütün yeryüzüne sahip ç›kmal›y›z. Bu ›rkç› ve sömürgeci mihraklar yeryüzünde çevre kirlili¤i ve hatta tohumlar›n genleri ile oynayarak dünyadaki do¤al dengeyi de tahrip etmektedirler. Bitki örtüsünü ve nesli ifsat etmektedirler. Bununla birlikte çevreci olduklar›n› iddia etmektedirler. Söylemleri ile eylemleri aras›nda büyük çeliflki bulunmaktad›r. Bu çeliflkili ve çifte standartl› tav›rlar› dünyaya anlat›lmal›d›r. Irkç›-tekelci emperyalizmin ‹slam’› tahrife yönelik gayretleri devam etmektedir. "Light ‹slam" kavram› bu çal›flmalar›n ürünüdür. Bu mahut çevreler, Light ‹slam anlay›fl›n› Müslümanlara benimsetmek için hile ve desiseler üretmektedirler. Irkç› ve tekelci emperyalizm, toplumun temeli olan aileyi parçalayarak sosyal fesad›n› sürdürmektedir. Millî görüfl aileyi sosyal hayat›n temel birimi kabul eder. Bu kurumun güçlendirilmesini, sosyal politikalar›n temel amac› sayar. Islaha yönelik tavsiyeler Parçalanan aileler, yetiflme ça¤›nda sa¤l›kl› aile ilgisinden mahrum kalan çocuklar ve tüm bunlar›n topluma ç›kan faturas› da, ‘Irkç› Emperyalizm’in zulüm hanesine eklenmesi gereken ifsad faaliyetlerindendir. Oysa ‹slam’›n bütün insanl›¤a sun- du¤u güzel örneklerden insanlar haberdar edilebilse, bu ifsad›n ve Irkç› Emperyalizm’in y›k›c› faaliyetlerinin ortadan kald›r›lmas› mümkün olacakt›r. Kad›n ve Aile Enstitüleri kurulmal›. Bu Enstitüler arac›l›¤›yla kad›nlar›n ve çocuklar›n e¤itilmesi sa¤lanmal›d›r. Irkç› ve tekelci emperyalizmin befleriyete yönelik iki büyük sald›r›s›ndan biri manevî/zihnî sald›r›d›r. Manevî ve zihnî sald›r›n›n hedefi, insanl›¤› zihnen ve fikren bunal›ma itmektir. Bu sald›r› bir bak›ma insan› ruhen ve zihnen kölelefltirmektir. ‹kinci tahribat› ise teknolojik yenilikleri de kullanmak suretiyle sürdürmektedir. Kitle iletiflim araçlar› ve genel ad›yla medya, ifsad› yayg›nlaflt›rmak amac›yla baflvurulan en etkin modern araçlardan say›lmal›d›r. Bu kitle iletiflim araçlar› arac›l›¤›yla her gün milyarlarca insan Irkç› Emperyalizm’in üretti¤i ve insanl›¤a sundu¤u içi bofl, ham, düflündürmekten uzak kavramlarla uyutulmakta; âdeta düflünme melekesi elinden al›narak, birer robota dönüfltürülmektedir. Kitle iletiflim araçlar›nca büyülenmifl gibi belli kavramlar› ve klifleleri tekrarlayan milyarlarca insan, Irkç› Emperyalizm’in buyru¤u alt›na girmektedir. Millî Görüfl’ün ön gördü¤ü D-8, D-60 ve D-160 projelerinin gerçekleflmesiyle kurulacak Yeni Bir Dünya çal›flmalar› daha da h›zland›r›lmal›d›r. Bugün dünyada bozguncu çevreler hayali tehlikeler üretmektedirler ve adeta illüzyonizmle haks›z olanlar› hakl›, hakl› olanlar› da haks›z göstererek yeryüzünde fesat ç›karmaktad›rlar. ‹nsanlar›m›z, ülkelerinin sömürgelefltirilmesini engellemek ve haks›zl›klar› gidermek amac›yla "Ekonomik Ba¤›ms›zl›k" enstitüleri kurmal›d›rlar. Buralarda, adil bir ekonomik düzenin nas›l oluflturulaca¤›na iliflkin çal›flmalar yap›lmal›, küresel sömürüye karfl› milli ekonomiler desteklenmeli ve takviye edilmelidir. Kendi kavramlar›m›za ve anlay›fl›m›za uygun iktisadi düflünceler, sistemler ve modeller üretilmelidir. Sadece Bat›’n›n iktisat tarihi de¤il, kendi iktisat tarihimiz araflt›r›lmal›, kendi düflün kaynaklar›m›za dayan›lmal›d›r. Üretilecek modellerde insan faktörü ve haklar a¤›rl›k merkezini oluflturmal›, hiç kimse, ya da kesim model d›fl› (sistem d›fl›) b›rak›lmamal›d›r. Müslümanlar aras›nda, gerçek "Ekonomik ‹flbirli¤i Teflkilatlar›" kurulmal›d›r. Müslümanlar›n birbirleri ile ticari iliflkilerini gelifltirmeye yönelik bir envanter ç›kar›lmal›d›r. Bütün ülkelerin envanterleri ç›kar›l›p bir bilgisayar program› çerçevesinde kullan›c›lar›n istifadesine sunulmal›d›r. Ülkelerdeki ticaret/flirket mevzuat› Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir HESSEN konusunda pratik bilgiler verilmelidir. Çeflitli fuar ve tan›t›m etkinlikleri teflvik edilmelidir. Medya ve reklâmlara dikkat edilmeli, menfi reklâm ve medyan›n etkisini k›racak düflünceler/tedbirler üretilmelidir. ‹slam Dünyas› kendi para birimini, kendi para-kredi sistemini ve kendi sigorta sistemini oluflturmal›d›r. Bu hususlarla ilgili kurumlar›, kendi anlay›fl›na göre ihdas etmelidir. Bu kurumsal yap›y› koruyacak güvenlik sistemlerini de efl zamanl› olarak gelifltirmelidir. Üretim önemlidir, ancak tüketim de üretim kadar önemlidir. Tüketimin gücü kullan›labilmelidir. Baz› mal ve hizmetlere karfl› ‹slam dünyas› tüketimden gelen güçlerini kullanarak ortak eylemler yapabilmelidir. Yeni para birimi üzerinde, fikir çal›flmalar›na flimdiden bafllan›lmal›. Bu konuda, bütün ‹slam Co¤rafyas›nda uygulanabilecek flekilde yeni ve ifllevsel kurumlar gelifltirilmeli. Bütün ‹slam dünyas›nda benimsenecek bir ortak para birimi gelifltirilmelidir. Irkç› emperyalizm teknolojide meydana gelen bütün geliflmeleri, Müslümanlar›n aleyhine kullanmaktad›r. Müslümanlar daha ileri teknolojiye sahip olmak için çal›flmal› ve teknolojiyi, befleriyetin hizmetine ve yeryüzünde bar›fl ve adaleti sa¤lamak amac›yla kullanmal›d›r. Hak ve adaleti esas alan anlay›fl› ifade eden Millî Görüfl Enstitüleri, bütün ‹slam âleminde ve dünyan›n di¤er ülkelerinde kurulmal›. ‹nsanl›¤›n iktisadi, ahlaki, ilmi ve siyasi sorunlar›n çözümüne yönelik çareler üretilmeli; befleriyetin bilgisine ve hizmetine sunulmal›d›r. Yukar›da al›nan kararlar do¤rultusunda ‹slam âleminde ve bütün dünyada cari mevzuat çerçevesinde çal›flmalar yap›lmal› ve bundan sonraki toplant›larda bu çal›flmalar hakk›nda bilgi verilmelidir. Millî Görüfl, her ferdin inand›¤› gibi düflünmesini, düflündü¤ü gibi konuflmas›n› ve konufltu¤u gibi de hayat›n› düzenleme hak ve özgürlü¤ünü esas alan bir zihniyet ve anlay›fl› ifade eder. Bu anlay›flla ferdi, yerel, ulusal ve evrensel bazda bar›fl ve dayan›flma sa¤lanabilir. Millî Görüfl, her çeflit bask› ve dayatmay› ret eder. Her milleti kendi inanc› ve dünya görüflüne göre idare edilmesini esas sayar. Bir milletin baflka bir millet veya zümrenin görüflüne ve de¤er ölçülerine göre zorla ve hile ile yönetilmesini bir tür kölelik düzeni sayar. Millî Görüfl’ün, ferdi, yerel, ulusal ve küresel bazda gerçek ba¤›ms›zl›k ve özgürlük hareketi oldu¤u, I. Uluslararas› Millî Görüfl Sempozyumu’nda, aç›kça bütün befleriyetin idrakine oybirli¤i ile sunuldu. 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 31 18. sayi sayfalar 12.11.2009 14:46 Uhr Seite 32 “Rabb'in için Namaz k›l, Kurban kes!” Kevser Sûresi 2 KURBAN BEDEL‹ 100 ,- EU RO Afganistan Arnavutluk Benin Bosna Cezair Çad Endonozya Eritre Gambiya Ghana ‹ran Iraklı Türkm. Kazakistan Kenya Kosava Lübnan Mısır Mo¤olistan Nijerya Ogedan Senegal Somali Surinam Uganda Togo Tunus Azarbeycan Bangladefl Bulgaristan Burkina Faso Çeçenistan Da¤istan Etyopya Flistin Gürcistan ‹ngufletya Kamerun Karada¤ Keflmir Kırgızistan Makedonya Malezya Mozambik Nahcivan Pakistan Ruanda Srilanka Sudan Ukrayna Ürdün Türkiye Türkmenistan Belgrad Burma Arakan D. Türkistan G.Afrika Irak Karaba¤ Kongo Mali Nijer Sancak Suriye Tanzanya Yemen “Mazlum ve ma¤durlara uzanan dost el” IGMG KURBAN KAMPANYASI Kurban Bedellerini elden bölge ve flube kurban sorumlular›na verebilece¤iniz gibi banka hesab›na da havale edebilirsiniz. Hesap Numaras›: IGMG • SEB Bank AG Köln Kontonr.: 162 888 56 04 • BLZ: 370 101 11 Verwendungszweck: Kurban IBAN DE61 3701 0111 1628 8856 04 • BIC (SWIFT) ESSEDE5F370 SON HAVALE TAR‹H‹: 26-27 Aral›k 2006 ‹slam Toplumu Millî Görüfl • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 293 • Fax: +49 (0)2237-656 222 • [email protected] · www.igmg.de BU ‹LAN CEM‹YETLERE ASILACAKTIR
Benzer belgeler
PDF SAYI 40 Hessen
alýnacaklarýný söylüyor. Buradan bizim tavsiyemiz sayýn Bakanýn bu
mesele ile alakalý büyük küçük demeden tüm sivil Ýslami kuruluþlarýn
muhatap alýnarak ortak bir konsessus içerisinde bu meselenin ...