Ekim Kasım Aralık
Transkript
Ekim Kasım Aralık
Sayı 07 ekim kasım aralık 2010 Sofra Grup kurumsal yayınıdır. Para ile satılmaz. Haber Bayram Sofrası Mekan 360 İstanbul Eğitim ODTÜ Vakfı Sağlık Ofiste Spor Söyleşi Mehmet Yaşin 02 İçindekiler Dergi adı Sofra Grup 04 Haber Bayram Sofrası İmtiyaz Sahibi Yaşar Büyükçetin İçerenköy Mah. Yeşilvadi Sok. STFA İş Merkezi No: 3 Kat: 11 Ataşehir 34752 İstanbul Sorumlu Müdür Burcu Güvenç İçerenköy Mah. Yeşilvadi Sok. STFA İş Merkezi No: 3 Kat: 11 Ataşehir 34752 İstanbul Yayın türü Yaygın - süreli 10 İçerik ve Tasarım Uygulama içerik fabrikası iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti. Mekan 360 İstanbul 16 Eğitim ODTÜ Vakfı Kore Şehitleri Caddesi, Atılım İş Merkezi No: 28 Kat:4 Daire: 4 Zincirlikuyu/ İstanbul Tel: 0212 356 2663 e-mail: [email protected] web: www.icerikfabrikasi.com Dergi yönetim yeri İçerenköy Mah. Yeşilvadi Sok. STFA İş Merkezi No: 3 Kat: 11 Ataşehir 34752 İstanbul Tel: 0216 578 97 14 Faks: 0216 578 98 46 e-posta: [email protected] Renk Ayrımı ve Basım Ömür Matbaacılık A.Ş. Beysan Sanayi Sitesi Birlik Caddesi No:20 34524 Haramidere / İstanbul Tel: 0212 422 76 00 22 Sağlık Ofiste Spor ”Sofra Grup” Dergisi’nin içerik ve tasarımı içerik fabrikası iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti. tarafından yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Sofra Grup” Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Sofra Grup” markası ve logosu Sofra Yemek Üretim ve Hizmet A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz. 24 Söyleşi Mehmet Yaşin Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, içerik fabrikası iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti. veya Sofra Yemek Üretim ve Hizmet A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir. 03 Çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlıyoruz Yaşar Büyükçetin Sofra Grup CEO “Her kurum gibi büyüme hedefiyle ilerlerken, bunu sorumlu bir biçimde gerçekleştirmek için çalışıyoruz. İşimizi, hem kuruluşumuzun hem de içinde yaşadığımız toplum ve çevrenin uzun vadeli sürdürülebilirliğine katkıda bulunacak şekilde yönetiyoruz.” Değerli okurlar, İçinde yaşadığımız dünyanın sürekli yönetimi çalışmalarımız ise sürüyor. beslenme geliyor. Bu anlayışla hazır- değişimine tanıklık ediyoruz. Bu deği- Bu kapsamda, mutfaklarımızda oluşan ladığımız “Sağlıklı Beslenme Rehberi” şimle birlikte, sorumluluklarımız da fark- gıda atıkları ve bu atıkların çevresel ile çocuklara doğru ve sağlıklı beslen- lılaşıyor. Bugün, sadece büyümenin, etkilerini azaltmak için tasarlanan Trim menin yollarını anlatıyoruz. Bu konuy- kar etmenin yeterli olmadığını hepimiz Trax Programı’nı başarıyla uyguluyor, la ilgili detayları ilerleyen sayfalarda biliyoruz. Eylemlerimizin sorumlulukları- sonuçları heyecanla takip ediyoruz. ilgiyle okuyacağınızı umuyorum. Bize heyecan veren bir başka uygula- Sofra’nın bu sayısında da farklı ha- ma da, iş süreçlerimizi kontrol etmek berlerle, renkli röportajlarla dolu dolu Bu anlayış doğrultusunda, kurulduğu- için kullanmaya başladığımız SAP bir dergi hazırladık. Mehmet Yaşin’le muz günden bu yana, her kurum gibi Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) çö- yaptığımız röportajda farklı mutfakları büyüme hedefiyle ilerlerken, bunu so- zümü. Bu uygulama sayesinde tedarik keşfederken, ofiste spor haberiyle ça- rumlu bir biçimde gerçekleştirmek için zinciri, finans, insan kaynakları, işlet- lışırken de zinde kalmanın pratik yön- çalışıyoruz. İşimizi, hem kuruluşumu- me sermayesi optimizasyonu konula- temlerini öğrenebilirsiniz. Bu sayımızda zun hem de içinde yaşadığımız top- rında ciddi verimlilik sağlamayı hedef- ayrıca bayram sofrası, geleneksel ba- lum ve çevrenin uzun vadeli sürdürü- liyoruz. Burada sizlerin de bilmesini haratlar ve İstanbul’un gözde mekan- lebilirliğine katkıda bulunacak şekilde özellikle istediğim konu, SAP uygula- larından 360’ı keyifle okuyacağınızı yönetiyoruz. ması Türkiye’de bizim sektörümüzde düşünüyorum. nı nasıl üstlendiğimizi herkesin ilgiyle izlediğinin farkındayız. bir ilk oluyor. Yine öncüyüz. Türkiye’nin lider yemek ve destek hiz- Hepinize sağlıklı, güvenli ve mutlu metleri sağlayıcısı olarak operasyon, Sofra Grup olarak yoğun geçen bir ürün ve hizmetlerimizin çevresel etkile- yazın ardından artık kışa hazırız. rini en aza indirebilmek için yürüttüğü- Okulların açılmasıyla hareketlenen bu müz faaliyetler arasında yer alan atık mevsimde önemli konuların başında günler diliyorum. Saygılarımla. 04 Haber Bayram Sofrası Geleneksel bayram sofrası Bereketiyle bilinen bayram sofraları her Kurban bayramında büyük bir özenle hazırlanır. Kesilen kurbanlıkların ardından özenle temizlenen etler, en güzel halleriyle ikram edilir. Bütün aile kavurmadan soteye, kaburgadan kebaba zengin bir ziyafetle bayramın tadına varır. Kadir Alparslan B ayram denince akla gelenekler gelir. Özellikle Kurban bayramında hazırlıklar günler öncesinden başlar, büyük küçük herkesi bir heyecan sarar. Böylece yüzyıllık bayram gelenekleri yeniden hayat bulur. Kurbanlıklar günler öncesinden alınır, bütün aile bir araya gelir ve her şey bayram havasında devam eder. Her bayram öncesi büyük küçük herkesi tatlı bir telaş alır ve memlekete bir anda bayram havası yayılır. Küslüklerin bittiği, kavgaların son bulduğu ve eş, dost, akraba herkesin bir araya geldiği bayramlar her yıl yeni heyecanlarla hayatımızı renklendirir. Bu yüzden bayram denince insanlarda bir umut, barış havası esmeye başlar. Bayram geleneklerinin vazgeçilmezi olan ve bereketiyle bilinen bayram sofrası özellikle Kurban bayramında her evde özenle hazırlanır. Dolmalar, börekler, etli yemekler, kavurmalar, kebaplar ve tatlılar herkesin bir araya geldiği geleneksel bayram sofralarında ikram edilir. Araya bir de bitmeyen sohbetler girince yemeklerin de bayramın da tadına doyum olmaz. “Çocukluğumdan beri mutfaktayım” Bu özel sofra için Kadir Alparslan’ın mutfağına konuk olduk. Başından beri Sofra Grup bünyesinde yer alan ve kıdemli aşçıların başında gelen Korkmaz, geleneksel bayram sofrası için özel olarak hazırladığı sura, yaprak sarması ve incir tatlısıyla tüm hünerini sergiledi. Birbirinden güzel lezzetleri bir arada sunan Alparslan, bu işi uzun zamandan beri yapıyor. Mesleğe 1972 yılında Büyükada’daki Sümer Palas Hotel’de aşçı yardımcısı olarak başlayan ve daha sonra Nişantaşı Şişli Terakki Lisesi ve Baltalimanı Oba Restoran’da devam eden Alparslan, askerlik dönüşü Yeşilyurt Deniz Kulübü ve Harbiye Sempati Restoran’da çalışır. Alparslan, 1985’te STFA Grup merkezinde başlar ve beş yıl burada devam eder. Grubun adı 1992’de Sofra Grup olarak değişince hiçbir yere gitmez. Hatta 1998’de emekli olmasına 05 Bayram tarifleri Yaprak Sarma Malzemeler 200 gr. pirinç, 2 adet soğan, 20 adet üzüm yaprağı, 1 çay kaşığı kimyon, 1 tatlı kaşığı nane, 3 su bardağı su, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı biber salçası, alabildiğince tuz ve maydanoz. Hazırlanışı Tencereye zeytinyağı ilave edilip soğan konulur ve sonra pirinç ilave edilip bir müddet kavrulduktan sonra biber salçası ilave edilip baharatlar eklenir. Daha sonra 1,5 su bardağı sıcak su ilave edilir. Kısık ateşte suyu çekinceye dek demlenmeye bırakılır. Doğranmış maydanoz ilave edilip karıştırılır. Önceden hazırlanan salamura yapraklar sarılır, sarılan yapraklar tencereye sıralanıp 1 yemek kaşığı zeytinyağı ve 1,5 su bardağı su konulup kısık ateşte 45 dk. pişirilir. Soğuduktan sonra servis edilir. Sura Malzemeler 1 adet kuzu kaburga ön kol, 1,5 kg soğan 1,5 kg pirinç, 3 su bardağı sıvıyağ, 2 yemek kaşığı çam fıstığı, 2 yemek kaşığı kırmızı toz biber, 2 yemek kaşığı kekik, 1 yemek kaşığı toz karabiber, 1 yemek kaşığı pul biber, 2 yemek kaşığı salça, 1,5 lt. sıcak su ve alabildiğince tuz. rağmen ayrılmaz ve Sofra Grup’ta çalışmaya devam eder. Mesleğe nasıl başladınız diye sorduğumuzda, “Bolu Mengenliyim, bizim orada aşçılık çok yaygındır. Ayrıca aşçılık benim için baba mesleği. Küçüklüğümden beri bu mutfağın içindeyim. İlkokul bittikten sonra mutfağa girdim ve hala mutfaktayım” diyor. Her aşçı gibi o da evde yemek yapmıyor. Çünkü işteyken sürekli yemek yaptığı için evdeki mutfağı eşine emanet ediyor. Bu durumdan oldukça memnun olan Alparslan, “Eşim de çok güzel yemekler yapar. O varken bana düşmez” diyor. Türk, Fransız ve İtalyan mutfağı 19 kişilik ekibiyle mutfakta harikalar yaratan Alparslan, yemek pişirmenin dışında Sofra’ya birçok aşçı da yetiştirmiş. Özellikle Türk mutfa- ğı konusunda uzman olduğunu söylerken Fransız ve İtalyan mutfağını da çok iyi bildiğini ekliyor. Çünkü mesleğe başladığı 1970’li yıllarda Fransız mutfağı çok popülermiş ve kendini o alanda da yetiştirmiş. Bütün yemekleri çok iyi yaptığını söyleyen Alparslan, yemekte et kullanmayı çok seviyor. Yemekte lezzet ve kalite kadar sunumun da önemli olduğuna dikkat çeken Alparslan, toplu yemek konusunda ise en önemli şeyin satın alma olduğuna dikkat çekiyor: “Toplu yemekte her zaman için en önemli şey satın alma işlemleridir. Ürünlerin kaliteli ve taze olması çok önemli. Sofra Grup olarak bu konuda oldukça titiz davranıyoruz. Lezzet için de soslara ve baharatlara fazlasıyla önem veriyoruz. Ben zaten tüm süreçlerde yer alıyorum. Bütün yemekler mutlaka benim onayımdan geçiyor.” Hazırlanışı Bir tencereye sıvıyağ ve çam fıstığı konulup renk alana kadar kavrulur. Daha sonra soğanlar ilave edilir. Kavrulan soğana pirinç ilave edilir ve kavrulur; salça ve baharatlar ilave edilip sıcak suyu verilir. Suyu çekince ocaktan alınıp dinlenmeye alınılır. Maydanoz ve dereotu atılıp karıştırılır. Daha sonra kuzu kaburga açılır ve yapılan malzemeyle doldurulur. Son olarak iğne ile dikilip fırın tepsisine konularak 1 litre su ilave edildikten sonra 160 derece fırına folyo edilip dört saat pişirilir. Çıkmasına yakın salçalı sos yapılıp kaburganın üzerine sürülür ve kızartmak için tekrar fırınlandıktan sonra servise sunulur. İncir Tatlısı Malzemeler 20 adet kuru incir, 500 gr. toz şeker, 20 adet bütün ceviz, 250 gr. kaymak 50 gr. su. Hazırlanışı 20 adet kuru incir 3 saat boyunca suda ıslatılır, sonra şeker ilave edilip bir saat pişirilir. Çıkmasına yakın çeyrek limon atılır. Soğuduktan sonra incirlerin arasına ceviz konulup kaymakla servis yapılır. 06 Söyleşi Mehmet Kurma Yurt içinde ve yurt dışında birçok firmaya baskılı ambalaj malzemesi üreten AMCOR Flexible İstanbul Rotopak, 43 ülkede 306 fabrikasıyla ön plana çıkıyor. Türkiye’deki fabrikasında 500 kişilik ekibiyle ülkenin her yanına hizmet sunan firma, 300 büyük firma arasında yer alıyor. “Ambalaj sektörünün lider firmasıyız” A MCOR Flexible İstanbul Rotopak, 43 ülkede 306 fabrikada 35,000’den fazla çalışanıyla ağırlıklı olarak gıda sektörü olmak üzere yurt içinde ve yurt dışında birçok firmaya baskılı ambalaj malzemesi üretiyor. Yıllık cirosunun yarıdan fazlasını ihraç eden firma, yaklaşık 500 çalışanıyla Türkiye’deki ambalaj sektörünün lideri konumunda. Sadece ambalaj ürünü değil ambalaj çözümleri de sunan Rotopak, üretim sürecinde insana ve çevreye son derece duyarlı davranarak iş güvenliğinden ödün vermeden “sıfır” kazayı temel ilke ediniyor. Çalışan güvenliği ve çevre bilinciyle müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutan ve bu şekilde fark yaratan şirketin çalışmalarını ve yeni dönem hedeflerini Genel Müdür Mehmet Kurma ile konuştuk. Dokuz yıldır aynı şirkette çalışan Kurma, “Türkiye’deki 300 büyük sanayi kuruluşu içinde yer alıyoruz. Ambalaj sektörünün lider firması olarak üretim gücü, istihdam kalitesi ve yaptığımız yatırımlarla ön plana çıkıyoruz” diyerek nasıl bir fark yarattıklarını anlattı. Rotopak olarak yakın zamanda AMCOR ile birleştiniz. Bunu nasıl yorumlamak gerekiyor? Aslında 1972 yılında kurulan Rotopak Matbaacılığın şirket hisselerinin tamamı 2003 yılında Alcan Packaging tarafından satın alınmıştı. Resmi olarak Rotopak Matbaacılık olarak görünen ticari ünvanımız, şubat 2010 itibarıyla AMCOR Flexibles firmasının Alcan Packening’i satın almasıyla sadece ticari ünvanımızda değişiklik gerçekleşmiş oldu. Bu değişimle birlikte sürekli bir gelişimi, sektörel anlamda daima müşteri memnuniyetinin ilke edinildiği, günümüzde ve gelecekte insanların günlük yaşamda kullandıkları ürünlerin çevreye duyarlı olarak daha da zenginleştirip geliştirmeyi amaç edinip ambalajı bilim ve tutkuyla üretmeyi hedefliyoruz. Şirket olarak sizi farklı kılan nedir? Biz sadece ambalaj ürünü değil, ambalaj çözümü de sunuyoruz. Bir firma için bir ürün hakkında baştan sona her süreçte depo tutulmasından konsiye üretimine kadar ihtiyaç duyula- bilecek siparişin belirlenmesi gibi her aşamada etkin rol alabiliyoruz. Buna ek olarak, üretim sürecinde insana ve çevreye son derece duyarlı davranarak iş güvenliğinden ödün vermeden “sıfır” kazayı temel ilke edinerek çalışan güvenliği ve çevre bilinciyle müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutuyoruz. Tüm bunlar bizi farklı kılıyor diyebilirim. Sektörel anlamda baktığımızda ambalaj sektörünün diğerlerinden ne gibi farkları var? Ambalaj sektöründe arz talebe göre çok fazla farklılık gösteriyor. Sektörde birkaç makine ile insan ve çevre duyarlılığı göstermeden minimum maliyetle merdiven altı tabir edilen üretimler 07 “Sofra’dan oldukça memnunuz” Sofra ile çalışmaya nasıl karar verdiniz? Şirketin kurumsal yapısı açısından, lokal olarak üretim yapan firmalardan kurumsal yapısı olan Sofra Grup’la çalışmaya başladık. Ortaklığımız yemek ve güvenlik hizmetlerini kapsıyor. Bu tür hizmetleri dışarıdan almanın ne gibi katkıları var? Genel anlamda hizmetlerden oldukça memnun olduğumuzu söyleyebilirim. Zaten profesyonel anlamda işin yürütülmesi, memnuniyetin artması ve daha az sorunla karşılaşılması anlamına geliyor. Çalışanlarımız bizim için çok değerli olduğundan bu geri bildirimler bizim değerlendirmemiz açısından da çok faydalı oluyor. Konusunda uzman kişilerle çalışmak öncelikle memnuniyeti ardından da çok önemli diğer bir konu olan maliyetlerimizi olumlu anlamda etkiliyor. de yapılabiliyor. Üretim sürecinde esnek kuru gıda ambalaj sektörü ilaç ve kozmetik sektörüne göre daha düşük katma değerler, düşük kar marjlarıyla çalışıyor. Bunlar sektörün en önemli farkları. Rekabette nasıl bir durum söz konusu? Ambalaj sektöründe büyük teknolojik atılımlar yok. Finansal bariyerler de yok, yani kimi işler için büyük yatırımlar gerekmiyor. Durum böyle olunca pazar kalabalıklaşıyor ve büyük müşteriler de rekabeti teşvik ediyor. Sektörde şirketinizi konumlandırdığımızda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor? Türkiye’deki 300 büyük sanayi kuruluşu içinde yer alıyoruz. Ambalaj sektörünün lider firması olarak üretim gücü, istihdam kalitesi ve yaptığımız yatırımlarla ön plana çıkıyoruz. Çalışma potansiyeliniz nedir? Yakın dönem için öncelikli olarak neleri hedefliyorsunuz? 330 milyon Euroluk üretimimiz var. Bunun yaklaşık yüzde 91’i kuru gıda ambalajı, yüzde 9’luk kısmı da kozmetik, hayvan mama kabı. Özellikle Amcor Grubunun Avrupa’daki pa- Mehmet Kurma zarı için düşük maliyetli üretim merkezi olma rolünü hedefliyoruz. En çok hangi ürünler için hizmet veriyorsunuz? Uluslararası pek çok kilit müşteri ile çalışıyoruz. Ağırlıklı olarak bisküvi, kuru gıda, şekerleme, çikolata ve kahve üretimi yapan müşteri gruplarına hizmet veriyoruz. Üretim sisteminiz merkezi mi yoksa farklı yerlerde de fabrikanız var mı? AMCOR’un 43 ülkede 306 fabrikası mevcut. Biz de merkeze entegre bir şekilde üretim yapıyoruz. Çalışma alanlarınız hangi bölgeleri kapsıyor? Türkiye geneline hizmet veriyoruz. Bunun dışında Avrupa, Rusya, Ukrayna, Ortadoğu ve Balkanlar’da da pek çok bölgede çalışıyoruz. Hangi ülkeler yoğunlukta? Ukrayna, Rusya, Almanya, Hollanda, Cezayir ve Ürdün en yoğun çalıştığımız ülkeler. Toplam çalışan sayınız kaç? Üretim personeli, ofis personeli ve ek hizmet verenler dahil olmak üzere toplam 500 kişiyiz. “Maç izlemeyi seviyorum” Siz ne zamandan beri Rotopak’ta çalışıyorsunuz? Dokuz yıldır burada çalışıyorum. Çalışma alanlarınız temelde hangi alanları kapsıyor? Bir nevi kavşakta duran, bazılarına geç bazılarına dur diyen trafik polisliği görevini yapıyorum. İş dışında kendinize vakit ayırabiliyor musunuz, neler yapıyorsunuz? 1907 Fenerbahçe Derneği üyesi olarak takımım oldukça ilgi alanımda. Fırsat buldukça stada gidip maç izlemeyi seviyorum. Bir de yemek yapmayı ve yemeği severim. Merkezden uzak olmak iş hayatınızı nasıl etkiliyor? Ulaşım açısından çok zorluk yaşanmıyor. Trafiğin ters istikametine gittiğim için fabrika uzak gözükse bile avantajlı sayılabiliyor. Uzak olmak yemek gibi bazı nedenlerle dışarıda olmaya pek elverişli olmadığından, işe odaklanmayı sağlıyor. Sadece bazı durumlarda sosyal ortam eksikliği hissediliyor. 08 Lezzet Baharatlar Sofraların lezzet tohumları Hangi mutfağa girerseniz girin mutlaka birkaç çeşit baharat bulabilirsiniz. Rengarenk halleriyle yemeğe güzel bir tat katan baharatlar, sağlık açısından da büyük önem taşıyor. Böylece en lezzetli yemekleri tadarken, vücudunuza şifalı bir katkı da sağlamış olursunuz. B aharat günümüzden binlerce yıl önce, Doğu ülkelerinde kullanılırmış. Tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçal gibi baharatların ticareti çok önceden Çinliler tarafından başlatılmış. Baharat, Ortaçağ Avrupası’nda soyluların sofrasına girince çok önemli bir ticaret ürünü haline gelmiş ve dönemin şartları gereği pahalı olan baharatları ancak zenginler alabiliyormuş. Doğu’nun ipeği ile baharatın da kervanlarla Batı’ya taşınması sonucu, Çin’den Avrupa’ya ulaşan çok önemli ticaret yolları oluşmuş. Böylece baharatın değeri gün geçtikçe artmış. Öyle ki, geçmiş zamanlarda baharatı bol olanın gücü de fazla olurmuş. Özellikle karabiber zulanız dolup taşıyorsa, gücünüz de sınır tanımazmış. Hatta o yıllarda, bir şeyin pahalı olduğunu ifade etmek için “Karabiber gibi pahalı” denilirmiş. Günümüzde kullandığımız onca baharat, geçmişte Doğu’dan Batı’ya birçok etki yaratmış. Batı’nın sonradan keşfettiği bu lezzet tohumları, kıtalararası iletişim açısından hala büyük bir güce sahip ve dünya mutfakları baharatlarla dolup taşıyor. Çiçek, yaprak veya kabukları kurutularak üretilen baharatlar dört mevsim lezzet ve şifa dağıtıyor. Günümüzde de bu etki artarak devam ediyor. Hangi mutfağa girerseniz mut- laka birkaç çeşit baharat bulabilirsiniz. Rengarenk halleriyle yemeğe ayrı bir tat katan baharatlar, sağlık açısından da büyük önem taşıyor. Böylece en lezzetli yemekleri tadarken, vücudunuza şifalı bir katkı da sağlamış oluyorsunuz. İşte sofraların vazgeçilmez lezzet tohumları ve sağladığı faydalar… Karabiber Sofraların vazgeçilmezi olan karabiber, hazma hizmet eden bütün salgı bezlerini çalıştırır. Özellikle pankreas bezine etki ederek, yağlı ve nişastalı yiyeceklerin hazmını ve vücuttaki miktarının ayarlanmasını sağlar. Pankreasın körelmesini önleyerek, şeker hastalığının ilerlemesini durdurur, hatta zamanla normale dönüştürür. Mideyi ısıtan karabiber, iştah açar, yemeklerin tadını ve kokusunu hoş hale getirir. Ayrıca ağızda tükürük miktarını artırarak, nişastalı yiyeceklerin ilk hazmını temin eder. Et, hamur yemekleri ve pilav üzerine ekilerek, kolay hazmedilmesini sağlar. 09 Kırmızı biber Pul biber, kurutulmuş biber ve acı kırmızı biberden yapılır. Bu acı baharat, kilo vermek isteyenlerin baş tacıdır. Çünkü pul biber metabolizmayı hızlandırır, tokluk yaratır ve yağ yakmanızı kolaylaştırır. Bunların dışında ishali keser ve soğuk algınlığına iyi gelir. Kurutulmuş kırmızı biberi mutfakta birçok yiyeceğe katabilirsiniz. Aynı zamanda balığınızı veya etinizi marine ederken kırmızı biberin veya paprikanın tadından faydalanabilirsiniz. Kekik Hemen her yemeğe lezzet katmak için kullandığımız kekik, birçok sağlık uzmanının listesinde kanserden koruyucu baharat olarak yer alır. Ayrıca hazmı kolaylaştırır, böbrek ve bağırsak mikroplarını öldürür, solunum yolu hastalıklarına iyi gelir ve kan şekerini düşürür. Nane Mis kokusuyla herkesin sıklıkla kullandığı nane; hazımsızlığın, mide bulantısının ve midedeki gazın azalmasına yardımcı olur. Aynı zamanda stres giderici ve rahatlık verici bir özelliği de var. Soğuk algınlığına ve öksürüğe de iyi gelen nane, diş ağrısını dindirir ve kötü ağız kokusunu azaltır. Özellikle soğuk havalarda boğaz ağrınızı hafifletmek istiyorsanız süzülmüş nane suyunu soğumaya bırakın ve gargara yapın. Kimyon Dünyanın en ünlü baharatlarından biri olan kimyon, kırmızı biber tozunda saklanır ve başka bir kanser savaşçısıdır. Egzotik lezzetler elde etmek için pilav, tahıl, salatalara ekleye- bilir, et yemeklerini marine edebilirsiniz. Yağlı etlerinizi kalp sağlığını koruyan mükemmel baharat kimyonla pişirebilirsiniz. Biberiye Faydası saymakla bitmeyecek baharatlardan biri olan biberiye, içerdiği bileşenlerle vücut iltihaplarının iyileşmesine yardımcı olur ve birçok kronik hastalık riskini azaltır. Kalp sağlığı için de faydalı olan biberiye aynı zamanda konsantrasyonun artmasına yardımcı olur. Özellikle baş ağrısı için bir çay kaşığı kuru biberiyeyi ayırın ve içmeden önce sıcak suyun içinde beş dakika boyunca demleyin. Ağrılarınıza iyi gelecektir. Sumak Ekşi olduğu için bol tükürük söktürür ve ekmek, makarna gibi nişastalı yiyeceklerin hazmını kolaylaştırır. Yaşlı ve hastalarda hazımsızlık ve iştahsızlığı giderir. Bağırsak bozukluğu ve ishalleri durdurur. Bol tanenli olduğu için kan şekerini düşürür. Organik asidi ile vücutta şeker sarfını kolaylaştırır. Tarçın Doğal bir mikrop düşmanı olan güzel kokulu tarçın kan şekerini ve kolesterolü düzenlemeye yardımcı olur. Soğuk algınlığına, bağırsak problemlerine, el ve ayak titremelerine iyi gelen tarçın aynı zamanda bedeni ve ruhi sıkıntıyla birlikte yorgunluğu da giderir. Kalbi kuvvetlendirir ve atışını biraz artırarak vücut sıcaklığını yükseltir. Tarçını sabah içeceği olan süt-yulaf karışımına veya öğleden sonra atıştıracağınız yoğurda ekleyebilirsiniz. Bu baharat meyvele- re, ekmeğe ve birçok yiyeceğe güzel bir aroma tadı verir. Hatta çay ve kahve keyfinizi yarım çay kaşığı tarçınını da bardağınıza ekleyerek faydalı hale getirebilirsiniz. Zencefil Zencefilin faydaları saymakla bitmez. Soğuk algınlığına iyi gelir, balgam söktürür, bulantı giderir, bağışıklık sistemini güçlendirir, romatizma ağrılarına iyi gelir ve eklem ağrılarını azaltır. Bir çay kaşığı zencefil, bir bardak ıspanakla aynı antioksidan seviyesine sahiptir. Zencefilin sert ve şekerli tadını tamamlamak için onu taze meyve dilimleri üzerine serperek veya soğuk yoğurt, dondurma gibi yiyeceklerle karıştırarak kullanabilirsiniz. Sağlıkta en fazla verimi almak için zencefili bal ile karıştırarak, buharda pişirilmiş havuç veya ızgara somon filelere ekleyebilirsiniz. Zerdeçal Körinin içinde bulunan 10 baharattan biri olan ve aynı zamanda ona rengini veren zerdeçal, oldukça faydalı bir baharattır. Yapılan araştırmalar zerdeçalın, beyin sağlığı ve yaşlanmaya bağlı bilişsel sağlık üzerinde de olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda iltihap giderici olan bu baharat türü; karaciğeri kuvvetlendirir, kansere karşı korur ve kalp hastalıklarını önler. Şerbetçi otu Sinirleri teskin eden ve iyi uyku veren şerbetçi otu, iştah açar ve yemeklerden tiksinmeyi giderir. Ayrıca ülser ve mide ağrısına iyi gelir; bol idrar söktürür, böbrek taşı olanlara ve romatizmalılara fayda sağlar. 10 Mekan 360 İstanbul 360 derece İstanbul Tarihi Mısır Apartmanı’nın en üst katında yer alan 360 İstanbul, Avrupa’nın en iyi restoranları arasında gösteriliyor. Mekan geniş alanı, eşsiz İstanbul manzarası, zengin mutfağı ve birbirinden ilginç kokteylleriyle yerli yabancı pek çok konuğu kendisine hayran bırakıyor. 11 İ stiklal Caddesi’nin başından sonuna doğru yürüdüğünüzde motifler, kabartmalar, renkler ve heykellerle süslenmiş binalara hayran olmamak mümkün değil. İstanbul’un tarihi semtlerinden Beyoğlu’nun kendine hayran bıraktıran en önemli özelliği de işte bu yan yana dizilmiş göz alıcı binalarıdır. Geçmişle güçlü bir bağ oluşturan bu görkemli binalar, mimari açıdan da her daim ilham kaynağı oluyor. Sözünü ettiğimiz binaların en iddialılarından biri de her dönem adından sıkça söz ettiren Mısır Apartmanı… Bina yüksek tavanları, devasa kapıları, ihtişamlı salonları ve muhteşem manzarasıyla Beyoğlu’na özgü bir kimlik yaratıyor. İşte bu çok özel binanın merdivenlerini tırmanıp en üst katına çıktığınızda İstanbul’un en özel mekanlarından birine yani 360 İstanbul’a adım atıyorsunuz. Panoramik manzara Muhteşem manzarası ve seçkin mutfağıyla 2005 yılından beri tarihi Mısır Apartmanı’nda hizmet veren 360 İstanbul, yerli yabancı birçok konuk ağırlıyor. Adını 360 derecelik panoramik İstanbul manzarasından alan mekan, 800 m2’lik geniş alanıyla St. Antuan Kilisesi, Topkapı Sarayı, Boğaz’ın bir bölümü ve Beyoğlu’na hakim. 360 İstanbul’un mimarı ve isim babası Emir Uras. Uras, mimar olarak başladığı projenin ortaklarından biri olmuş. New York ve Londra’daki gibi göz alıcı teras bar yapmayı hedefleyen Uras, kısa zamanda amacına ulaşmış. 360 İstanbul bugün, Avrupa’nın en iyi 30 “roof barı” arasında yer alıyor. İngiliz gazetesi Guardian tarafından da Avrupa’nın en iyileri arasında gösterilen 360 İstanbul, profesyoneller ve iş dünyasından misafirlerle gece hayatını kaliteli bir şekilde yaşamayı sevenler tarafından tercih ediliyor. Hem yazlık hem kışlık 360 İstanbul, hem yazlık hem de kışlık. İstanbul’da yazlığı ve kışlığı bir arada olan mekanlar çok az olduğundan bu yönüyle de ön plana çıkıyor. Neredeyse tamamı cam olan 360 İstanbul’da tüm camlar özel bir sistem sayesinde perde gibi açılabiliyor. Daire şeklindeki eski halılar ise yuvarlak bir şekilde kesilmiş. Lambalar da daire şeklinde. Çift taraflı şöminesiyle konuklarına keyifli zamanlar yaşatan 300 kişilik mekanda sadece lounge ve house müzik çalıyor. Türk, İtalyan ve Asya mutfağı İstanbul’da şık mekanları Beyoğlu’na taşıma akımını ilk başlatan mekanlardan biri olan 360 İstanbul, özellikle akşamüstü saatlerinden itibaren gelen konuklarına her an ayrı bir güzellik sunuyor. Günbatımı kokteylleriyle keyfinize keyif katacağınız mekanda, her damak tadına uygun bir şeyler bulmak da mümkün. Türk, İtalyan ve Asya mutfağı ağırlıklı menüde narlı pilavla sunulan kuzu ve şeker fasulyeli Curry, limonlu ve hindistancevizli Tayland fesleğeniyle servis edilen dilbalığı filetosu, pizzalardan Bollywood chicken, miss piggy ve ana yemeklerden kuzu kafes Konfit ile yavaş fırınlanmış mandalinalı ördek en çok tercih edilenlerden. Tatlılardan ise çikolatadan ölüm ve çikolata rüyası büyük ilgi görüyor. 12 Sağlık Beslenme Rehberi Sofra Grup’un çocuklar için özel olarak hazırladığı “Sağlıklı Beslenme Rehberi” tamamlandı. “Nasıl yersek, öyle yaşarız” sloganıyla şekillenen kitapçık, çocuklar kadar ebeveynleri de yakından ilgilendiriyor ve sağlıklı beslenme konusunda önemli bilgiler içeriyor. Sofra’dan sağlıklı beslenme rehberi S ofra Grup’un çocukların doğru ve sağlıklı beslenmesi için hazırladığı “Sağlıklı Beslenme Rehberi” tamamlandı. Mutlu ve başarılı çocuklar için okulda ve sosyal yaşamda sağlıklı beslenme rehberi olacak kitapçık, “Nasıl yersek, öyle yaşarız” sloganıyla çocuklara sağlıklı beslenmenin kurallarını anlatıyor. Kolay anlaşılması için renkli ve bol resimli olarak tasarlanan rehber, ailelere de çocuklarının sağlıklı beslenmesi konusunda faydalı bilgiler sunuyor. Sofra Grup Kalite ve Güvence Müdürü Diyetisyen Füsun Atayata gözetiminde hazırlanan bu kitapçık, Sofra Grup’un hizmet verdiği tüm okullarda çocukların yardımına koşuyor. On farklı başlık altında sağlıklı beslenmeye dair önemli bilgilerin yer aldığı kitapçığın giriş bölümünde, sağlıklı beslenme konusunda önemli açıklamalarda bulunan Atayata, özetle şunları söylüyor: “Çocuklar ne kadar doğru beslenirse, o kadar sağlıklı bir bedene ve o kadar kıvrak bir zekaya sahip olurlar. Ancak doğru beslenen çocukların bedensel gelişimleri bütünüyle tamamlanır, enerjileri yüksek, odaklanmaları güçlü ve uzun süreli olur. Sağlıksız yetişen çocukların hem okul, hem sosyal yaşamları eksik kalmakta, bu yetersizlik gelecekte iş hayatına da taşın- maktadır. Çocuklarımız, doğru beslenme bilincini kendileri de edinmeli, neyi, niçin, ne zaman ve ne oranda yemeleri gerektiğini bilmeli ve öğrenmelidir.” Mutlu yaşamak için… Gelişen teknoloji ve araştırma sistemleriyle geçmiş yıllara oranla beslenme konusunda ciddi değişimler yaşansa da, çoğu yetişkin hala eski alışkanlıklarla çocuğunu yanlış yönlendiriyor. Oysa ki, bu çok hassas konuda tüm yetişkinler bilgilerini zamanın gereklerine uygun şekilde güncellemeli ve çocuğunun beslenme alışkanlıklarını buna göre şekillendirmelidir. Sofra Grup tarafından hazırlanan bu rehberin amacı da tüm çocukları, velileri, öğretmenleri ve okul yönetimini bu önemli konuda bilgilendirmek ve beslenme ilminin standartlarını ülkemizde yaygınlaştırmaktır. Ortağı Compass Group’un geliştirdiği “Ye, öğren, yaşa” programını Türkiye’de hizmet verdiği tüm okullarda başarıyla uygulayan Sofra Grup, sağlıklı beslenme konusundaki misyonunu bu rehberle daha da güçlendiriyor. Sağladığı tüm hizmetlerle mutlu yaşamak için doğru beslenen nesiller yetiştirmenin önemine dikkat çeken Sofra, özellikle yarını şekillendiren anne babalar ve öğretmenler için hazırlanan rehberin son derece önemli olduğuna inanıyor. 13 Bunları unutmayalım! Sabahları güçlü bir kahvaltı 4 temel besin grubu dengesi Bol süt ve süt ürünleri Haftada 3-4 kez yumurta Et yoksa her gün yumurta Doğal ve mevsiminde tüketim Öğünleri sakin ve yavaş yemek Öğün atlamamak Sebze ve meyve çeşitliliği Bunlara dikkat edelim! Yağda kızarmış yiyecekler Ağır hamur işleri Açıkta satılan besinler Aşırı tuz ve şeker Gıda güvenliği Dengeli beslenme Dengeli beslenme, sağlıklı ve mutlu bir yaşamın ilk kuralıdır. Bedenin büyümesi, gelişmesi, yenilenmesi ve çalışması için besinlerin doğru tekniklerle pişirilerek; gerekli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması gerekir. Aksi takdirde dengesiz ve yetersiz beslenmiş oluruz ki, bu da ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Başta fiziksel olmak üzere zihinsel gelişim bozuklukları ve bağışıklık sistemi yetersizliği, sinir sistemi bozukluğu, içe dönüklük, kendine güvensizlik, iletişim eksikliği, sosyal ortam fobisi ve başarısızlık gibi olumsuz sonuçlar doğurur. Gereğinden çok yeme duru- munda ortaya çıkan dengesiz beslenme durumu, ciddi anlamda pişmanlığa ve mutsuzluğa da neden olur. Bu pişmanlık da kalp, şeker ve yüksek tansiyon gibi birçok hastalığa davetiye çıkarır. Besin piramidi, besin öğeleri, proteinler, besin grupları ve öğünler konusunda büyükleri ve çocukları bilgilendiren kitapçık, “İyi düşünen, öğrenen, öğrendiğini sorgulayan, öğrenemediğini soran, akıllı ve güzel çocuklar yetiştirelim. Sağlıklı beslenen çocuklar demek, sağlıklı düşünen yetişkinler demektir. Onları beslerken, geleceği beslediğimizi unutmayalım” mesajıyla son buluyor. 14 Gezi Tarihi Cafeler Şehrin küçük sığınakları Yaşadığımız şehrin sokaklarına, caddelerine, meydanlarına farklı bir renk katan irili ufaklı cafeler; hayatımıza da ayrı heyecanlar katıyor. Sevdiklerimizle bir araya gelip, saatlerce vakit geçirdiğimiz bu mekanlarda anılarımız hep taze kalıyor. Cihangir/Firuzağa Kahvesi Ş ehrin sokakları, caddeleri ve meydanları birbirinden farklı cafelerle hayat buluyor. Kimileri şıkır şıkır, kimileri salaş kimileri ise yıllar geçse de üstünden her zamanki nostaljik haliyle konuklarını ağırlamaya devam ediyor. Gündelik hayatın vazgeçilmezlerinden biri olan bu cafeler, sokaklara renk katarken hayatımızı da hareketlendiriyor. Eş, dost, akraba, arkadaş kim varsa; yakaladığımız gibi soluğu en yakın cafede ya da çay bahçesinde alıyoruz. Özellikle güzel havalarda, ne içilen kahveler son buluyor ne tatlı tatlı sohbetler… Hepimizin müdavimi olduğu bazı mekanlar vardır. Kendimizi rahat hissettiğimiz, gittiğimizde nefes alıp soluklandığımız küçük sığınaklarımız… Zaman zaman sevdiğimiz cafelerden taviz verip, yeni yerler keşfetsek de dönüp dolaşıp eski bir dostla kucaklaşır gibi yine o çok sevdiğimiz mekanlarla buluşuyoruz. İşte böyle her daim yaşayan bir gelenektir cafe kültürü. İstanbul da cafe kültürü açısından oldukça zengin bir şehir. Yeni eski, lüks salaş ne ararsanız kolayca bulabilirsiniz. Biz de bu tarihi kentin sokaklarını arşınladık ve nostaljik bir gezinti yaptık. Buyurun bakalım… Cihangir’de kahve molası Tarihi Firuzağa Kahvesi, İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Cihangir’e girdiğinizde hemen girişte her zamanki kalabalığıyla gelenleri karşılıyor. Mahallenin bu en salaş mekanı, doğal bir plato havası taşıyor. Ünlü simaların da sıklıkla uğradığı kahvede; gelen geçeni izlemek, saatlerce oturmak, sohbet etmek, gazete okumak ve yaz günlerinde çekirdek çitlemek kahvenin gelenekleri arasında yer alıyor. Akıp giden kalabalık, şehrin gürültüsü ve bitmeyen enerjisiyle kahve 24 saat hizmet veriyor. Günün her saatinde çok kalabalık olan kahve en yoğun günlerini ise hafta sonları yaşıyor. Bir de hava güzelse tarihi kahvede yer bulmak hiç de kolay olmuyor. Boğaza nazır keyif Yalıboyu Caddesi’ni sonlandırıp Çengelköy’e ulaştığınızda oldukça popüler bir mekanla karşılaşıyorsunuz: Çınaraltı Çay Bahçesi. Bir zamanların popüler filmi Süper Baba’nın Fiko’sunun bile müdavimi olduğu bu sıcak mekan, 1984’ten beri hizmet veriyor. Günün her saatinde dolu olan mekana, her kesimden insan geliyor. Özellikle hafta sonları yer bulabilmek için uzun kuyruklar oluşuyor. Bu yüzden erkenden gelmeniz gerekiyor. Ünlüsü ünsüzü, büyüğü küçüğü, kadını erkeği soluğu burada, boğazın kıyısında alıyor. Tam karşınızda Boğaz Köprüsü, yanı başınızda tarihi yalılar ve hemen önünüzde durmadan salınan sandallar… Sıcak kahve ve tatlı bir sohbetle manzarayı seyre daldığınızda adeta mest oluyorsunuz. Tophane’de nargile sefası Klasik Osmanlı tarzıyla dizayn edilen mekan, özellikle gençlerin uğrak mekanlarından biri. İstanbul Modern’e giderken hemen sağa çark ettiğinizde, çadırlar arasında en sonda kalıyor. Mekanın duvarlarını eski İstanbul tabloları ve tuğralar süslüyor. Varaklı aynalar ve koltuklar, sedir şeklinde oturma bölümleri ve alabildiğine klasik halleriyle sehpalar, avizeler ve sandalyeler… Sadece içecek servisinin yapıldığı mekanda, çay ve kahve her yerde olduğu gibi burada da oldukça popüler. Özellikle nargileyle birlikte içilen kahvenin, uzayıp giden sohbetlerin tadına doyum olmuyor. 15 Tophane/Osmanlı Nargile Çengelköy/Çınaraltı Çay Bahçesi Tarihi meydanda soluklanın Ayasofya Meydanı’ndaki tarihi Sebil Cafe, 1935’ten beri hizmet veriyor. Her çeşit insanın geçerken uğradığı ve soluklandığı cafenin hemen yanında Ayasofya Cami bulunuyor. Kafanızı sola çevirip meydanı aştığınız zaman da, karşınıza Sultanahmet Cami’nin minareleri çıkıyor. Ayasofya’nın hemen dibinde yer alan Sebil Cafe, günün her saatinde farklı milletlerden çok sayıda misafir ağırlıyor. İstanbul’un her yerinden gelen insanlarla mekan sürekli dolup taşıyor. Çay ve kahve mekanın en favori içecekleri. Bir de salep var ki, o da kış geldiğinde özellikle turistlerin merakla yudumladığı içeceklerin başında geliyor. Ünlülerin ilk durağı Bir zamanlar ünlü olmak isteyenlerin ilk adresi olan İMÇ’nin hemen karşısında konuşlanan Zeyrek Cafe, Tarihi Tekel binasına da oldukça yakın. Mekan, ilginç dekoru ve farklı yemekleriyle günün her saatinde konuklarını ağırlıyor. Özellikle akşam saatlerinde mekanda yer bulmak çok zor. 1992’den beri hizmet veren mekan, bugün ünlü olan birçok ismi de ağırlamış ve hala ağırlamaya devam ediyor. Sanatçılar ve gazetecilerin de sıklıkla ziyaret ettiği mekanda, en sevilen yemek ise güveç. Bir de masalara servis ettikleri taze ve sıcak kuruyemiş var ki, çay ve kahveyle birlikte iyi gidiyor. Unkapanı/Zeyrek Cafe Sultanahmet/Sebil Cafe 16 Eğitim ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Eğitimin mihenk taşı Ankara, Denizli, Mersin ve Kayseri’deki okulların dışında Niğde, Kocaeli, Manisa ve Ödemiş gibi danışmanlık hizmeti verdikleri okullarda da yaklaşım ve uygulamalarıyla örnek okul olmayı başaran ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları, eğitim sisteminde mihenk taşı olma yolunda hızla ilerliyor. 1 989 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) kampusu içerisinde kurulan ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları, kurulduğu günden beri istikrarlı çizgisiyle eğitim alanında fark yaratmaya devam ediyor. Ankara, Denizli, Mersin ve Kayseri’deki okulların dışında Niğde, Kocaeli, Manisa ve Ödemiş gibi danışmanlık hizmeti verdikleri okullarda da yaklaşım ve uygulamalarıyla örnek okul olmayı başaran kurum, uygulamanın ülke genelinde yaygınlaşmasına da katkı sağlıyor. Yaklaşık 3 bin öğrencisi ve 300’e yakın eğitim kadrosuyla Türk milli eğitim sisteminde mihenk taşı olma yolunda hızla ilerleyen kurumun misyonunu, geleceğe dönük projelerini ve genel değerlendirmeleri okul müdürü Deniz Keskin ile konuştuk. Eğitim alanında nasıl bir misyonla hareket ediyorsunuz, temel hedefleriniz neler? ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları olarak misyonumuz, öğrencilerimizi bireysel gelişim özelliklerinin önemsendiği ve kendilerini gerçekleştirme fırsatlarının yaratıldığı ortamlarda, Atatürkçü dü- şünceyi özümsemiş, çağdaş yaşamın gerektirdiği bilgi, beceri ve değerlerle donatılmış bireyler olarak yetiştirmek. En önemli hedefimiz ise Ankara, Denizli, Mersin, Kayseri okullarımız başta olmak üzere Niğde, Kocaeli, Manisa ve Ödemiş gibi danışmanlık hizmeti verdiğimiz illerde yaklaşım ve uygulamalarımız ile örnek olup bu iyi uygulamaların ülkemizde yaygınlaşmasını sağlamak. Ankara’daki okul, çağdaş ve yenilikçi felsefesiyle başka illerde de eğitim hizmeti veren okullara öncülük etmiş. Okullarınız başka hangi özellikleriyle ön plana çıkıyor? Bizim okullarımızda öğrenciler sadece akademik başarılara ulaşmaları için desteklenmez aynı zamanda ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bir sanat veya spor dalında da etkin olarak görev almaları için yönlendirilir ve yüreklendirilir. Öğrencilerimizin, kulüp çalışmaları, düzenlenen etkinlikler, konferans, söyleşi ve paneller aracılığıyla entelektüel bakış açısına sahip olan, toplum içinde kendilerini ifade eden, sanata duyarlı, bilginin kendilerine katacağı değerin farkında olan bireyler olarak yetiştiriyoruz. Okulunuz, 3 bin öğrencisi ve 300’e yakın öğretmen kadrosuyla temelde nasıl bir fark yaratmayı hedefliyor? Bu aslında çok güzel bir soru. Okullarımız Türk milli eğitim sisteminde bir mihenk taşı olma yolunda ilerleyen büyük bir ailedir. Geleneksel ve kalıplaşmış eğitim anlayışının dışına çıkarak eğitim ve öğretimde yaratıcı bir yol izliyoruz. İlk defa okullarımızda geliştirilen kulüp çalışmaları, branşlaşma, ödev defteri ve benzeri yenilikler bugün başka okullar tarafından örnek alınmış ve hatta bazıları MEB tarafından da Türkiye genelindeki okullarda yaygınlaştırıldı. Öğrenci seçmek gibi bir durumunuz var mı? Bu konuda nelere dikkat ediyorsunuz? Okullarımıza kontenjanlarımızın çok üzerinde bir talep var. Bu nedenle, ilköğretim hazırlık sınıfına ilgili MEB yönetmeliği çerçevesinde kura ile öğrenci kabul ediyoruz. Öğrenci seçimini 17 Deniz Keskin “Çocuklar Sofra’dan memnun” ilköğretim dördüncü sınıftan itibaren uyguladığımız öğrenci alım sınavları yolu ile yapıyoruz. Öğrencileri okulumuza hangi yolla kabul etmiş olursak olalım bizim için hedef her öğrenciyi kendi kapasitesinin en üst noktasına taşımak. Peki, öğretmenleri seçerken neye göre karar veriyorsunuz? Öğretmenlerimizden beklediğimiz olmazsa olmaz özellik takım çalışmasına yatkınlık, gelişim ve yeniliğe açıklıktır. Bu nitelikleri taşıyan alt yapısı güçlü öğretmenler az deneyimli olsa da çok hızlı bir şekilde yol alır ve onlardan beklediğimiz başarıya ulaşırlar. Birçok aşamadan geçtikten sonra seçilen seçkin öğretmen kadrosunun gerçekleştirdiği uygulamalarla fark yaratıyoruz. Çünkü her okul, sınıfa giren öğretmeni kadar güçlüdür. Genel bir değerlendirme yapacak olursak, öğrenciler en çok hangi derslere ilgi gösteriyor? Benim gözlemim, özellikle ilköğretim düzeyindeki öğrencilerin spor etkinliklerinden büyük zevk aldıkları yönünde. Ayrıca, okullarımızda ana sınıfından başlayarak tüm derslerde ilgi çekici, merak uyandırıcı materyaller ve etkinlikler kullanılarak ders yapılır. Fen bilimleri, matematik gibi dersler için kullanılan laboratuvarlar sayesinde öğrencilerimiz bilimin eğlenceli yönünü keşfederek büyük keyif alıyorlar. Türkiye’deki eğitim sektöründe en çok nelerin eksikliği yaşanıyor? Teorik olarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılması öngörülen uygulamaların pratikte yapılamaması en temel sorun. Örneğin öğretim programları öğrencinin aktif katılımını özendiriyor, buluş yolu ile öğrenme ve yapılandırmacı yaklaşımın kullanımını gerektiriyor. Ancak gerek fiziksel koşullar, gerekse öğretmen hizmetiçi eğitimlerinin ve performans değerlendirmesinin yetersizliği nedeniyle pek çok okulda klasik yöntemlerle öğretim yapılmaya devam ediliyor. Ayrıca, lisede kısıtlı zamana yoğun programların sıkıştırılması, ders çeşidinin ve kapsamlarının yoğun olması, öğrencilere sosyal gelişimlerine yönelik ders dışı aktiviteler için yeterli zaman bırakmıyor. Öncelikle neler değişmeli? Çağdaş yaşamın gereklilikleri doğrultusunda bilimsel verilere ve gerçekliklere dayanan bir eğitim sistemi ile yaratıcı, analitik düşünebilen, yorumlayabilen gençler yetiştirmek için; sınavla sonuçlanan, kalıpçı ve ezberci bir öğrenime yönelik eğitim-öğretim sisteminin değişmesi gerektiğine inanıyorum. Sofra ile nasıl bir işbirliğiniz var? Biliyorsunuz hizmet sektöründe herkesi mutlu etmek pek mümkün değildir. Özellikle fastfood tarzı beslenmeyi seven ve benimseyen çocuklarımızı yemek konusunda memnun etmek hiç kolay değil. Bu bağlamda bizler çocuklarımızı dengeli ve sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirmek için Sofra ile ortak bir çalışma içerisindeyiz. Öğrencilerimize hijyen kurallarına uygun koşullarda hazırlanan yemekleri uygun ortamlarda sunabilmek için iyileştirme adına da sürekli işbirliğimiz devam ediyor. Çocukları yemek konusunda memnun etmek zordur. Siz yemekleri neye göre seçiyorsunuz? Öğrencilerimize sunulmak üzere Sofra tarafından hazırlanan mönüler bizlerin onayından geçiyor. Tabii ki çocuklar yemek konusunda çok seçici. Özellikle sebze yemeklerini pek istemiyorlar. Önlerine her gün köfte, patates kızartması, makarna koysak çok mutlu olurlar. Ancak biz derslerimizde de sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemini sürekli vurgulayarak sevmeseler bile hiç olmazsa bir tatmaları konusunda onları yönlendiriyoruz. Yine sağlıklı beslenmeleri adına İlköğretim 1. kademede bir ara öğün uygulamamız var. Bu öğünde çocuklarımıza meyve, fındık, ceviz, kuru kayısı, kuru üzüm gibi yiyecekler sunuyoruz. Amaç sadece karınlarını doyurmak değil, sağlıklı beslenmelerine destek olmak. Nasıl tepkiler alıyorsunuz? Sanırım öğrencilerimizden çok velilerimiz bu durumdan daha memnun. Evde çoğu zaman kendilerinin yediremediği yemekleri çocukları okulda grup psikolojisiyle yiyorlar ya da hiç olmazsa tadına bakıyorlar. 18 Konsept Sofra Düzeni Snkç;nit;t;i Sofra düzen ister Özel ya da resmi davetler hepimizi biraz endişelendirir. Hangi tip örtü seçilmeli, masa nasıl süslenmeli, oturma düzeni nasıl olmalı, çatalın kaşığın yeri neresi, önce hangi yemek servis edilmeli derken panikleriz. İşte size bu konuda ipuçları. Smmchpkğ;urc;0ğ Smmchpkğ;urc;0ğ Smmchpkğ;urc;0ğ Smmchpkğ;urc;0ğ Smmchpkğ;urc;0ğ Mmcmeumcu M isafirlerimizi mutlu etmek ve verdiğimiz davet uzun süre konuşulsun isteriz. Şimdi adım adım nasıl şık bir davet sofrası hazırlayacağımızı öğreneceğiz. Davet hazırlığı öncelikle konunun ne olduğunun (doğum günü, evlilik yıl dönümü vs.) belirlenmesiyle başlar. Daha sonra davet edilecek kişiler belirlenir ve en az bir hafta önceden davet edilir. Nişan, nikah gibi davetlerde bu süre en az iki ya da üç hafta olmalı. Şimdi sıra sofra hazırlığına geldi. Hepimiz evimizdeki objelerle hazırlarız soframızı ama bazı dikkat edilmesi gereken püf noktalar var. Bunlardan ilki masa örtüsü seçimi. Masada uyum masa örtüsü ile başlar. Masa örtüsü ve peçeteleri birbirine uyumlu olmalı, peçeteler özenle katlanarak hazırlanmalı. Keten, işlemeli keten ya da dantelli örtüler sofranızı daha şık gösterecektir. Masa örtüsünün boyutları masa ile orantılı olmalı, yani ne çok kısa ne de ayağa dolanacak kadar uzun olmalı. vette servis edeceğiniz yemeklerin de ipuçlarını verir. Zıtlıklarla da güzel bir masa hazırlanabilir ama resmi ya da yarı resmi bir davet verecekseniz sofranızdaki her şeyin uyum içinde olması gerekir. Tek tek tabak, bardan ya da çatal bıçak değil birbiriyle uyumlu takımlar tercih etmelisiniz. Taze çiçeklerden yapılmış bir aranjman ya da farklı süslemeler kullanacaksanız masadaki armonin bozulmamasına dikkat etmelisiniz. Masaya yerleştireceğiniz tabaklar da- Çatal-kaşık-bıçak Kullanış amaçlarına göre, dıştan başlayıp içe doğru gelecek şekilde yerleştirilir. Örneğin çorba ikram edilecekse mutlaka çorba kasesi, eğer menüde çorba yoksa masaya ordövr tabağı konulmalı. Tabaklar Servis tabağı, yemek tabağı, salata tabağı ve ekmek tabağı kullanılmalı. Tabii yemek menüsünde yer alan yiyeceklere göre uygun tabaklar ilave edilebilir. 19 • Rakı bardağı su bardağının yanına, • Tuzluk ve biberlik iki servis tabağı arasına, • Yağ ve sirke sofranın ortasına yakın, • Hardal ve diğer soslar yağ ile sirkeye yakın, • Yağ tabağı servis tabağının sol ilerisine, • Salata tabağı servis tabağının sol ilerisine, • Meyve tabağı ortaya, • Ekmek tabağı ortaya, • Çiçek aranjmanları masanın ortasına, • Peçete, servis tabağının soluna konulmalı. Masaya konan takımların yerleri Masa Düzeni/Servis sırası/Yemek sırasında unutulmaması gerekenler Davet öncesi ev sahibinin misafirlerinin masanın neresinde oturacağını belirlemesi gerekir. Bu kararı verirken birbirini tanıyan ya da birbirlerinin sohbetini sevecek insanlar yan yana getirilmeli. Servisi evin hanımı yapıyorsa, sağında oturan bayandan başlanır. Servisi garson yapıyorsa, servise ev sahibinin sağında oturan bayandan başlar, soldan devam eder, en son ev sahibine servis yapar. Garsonun elinden hiçbir şey alınmaz. Garsondan bir şey istenecekse alçak sesle istenir. • Yemek çatalı tabağın soluna, • Yemek bıçağı tabağın sağına, • Yemek kaşığı tabağın sağına, bıçağın dışına, • Balık çatalı tabağın soluna, çatalın dışına, • Balık bıçağı tabağın sağına, yemek bıçağı dışına, • Meze çatalı tabağın soluna, diğer çatalların dışına, • Meze kaşığı tabağın ön kısmına, • Çerez ve pasta çatalı tabağın ön kısmına, sapı sola doğru, • Çerez ve pasta bıçağı tabağın ön kısmına, keskin tarafı tabağa, sapı sağa doğru, çatalın yanına, • Su bardağı tabağın sol ön kısmına, • Şarap bardağı su bardağının sağına, Tatlı servisinden önce masa temizlenir. İçki istenmediği zaman açıkça söylenmelidir. Kadeh el ile veya ters kapatılmaz. Servisler yapılırken ısrarcı olunmamalı. Ancak; yemeğin niteliğine göre serviste ikinci kez istenip istenmediği kişilere sorulabilir. Bıçak kullanmak gerekiyorsa, çatal sol elle tutulur. Bu durumda bıçak sağ elle tutulur ve işaret parmağı bıçağın keskin olmayan tarafına bastırılarak kesme işlemi yapılır. Bıçak ya da çatal kullanıldıktan sonra masa örtüsüyle temas etmemeli. Yemeğiniz bittikten sonra çatal bıçağınızı tabağınızın içine ya da yanına bırakabilirsiniz. Kaşık da bıçak gibi kullanılır. Salata ve çerez çatalı, yemek çatalından daha kısadır. Yemekle birlikte salata da verilecekse, salata çatalı yemek tabağının soluna, yemek çatalının iç tarafına konur. Balık çatalı ise daha kısa ve düzdür. Kaşığın sağına konur. Tatlı kaşığı, tatlı tabağının içine konur. Servis çatal ve kaşıkları, servis yapılacak yemeklerin tabaklarına konur. Kişi rahatça alabilmelidir. Konukların önüne üç adetten fazla çatal, kaşık ve bıçak koymamaya dikkat edilmeli. Gerekirse yemek esnasında bu servisler kaldırılır ve gerekli olanlar düzenlenir. Peçeteler resmi olmayan yemeklerde çatalların soluna, resmi yemeklerde ise servis tabağının içine konur. Ancak eğer dekoratif bir peçetelik söz konusuysa tabağın sol tarafına veya önüne gelecek şekilde yerleştirilebilir. Peçete, sağ üst kösesinden tutularak açılır. Dizlerin üzerine yerleştirilir. İşi bittikten sonra yemek tabağının sağına katlanarak konur. Buruşturarak koymamaya özen gösterilmeli. Kağıt peçete kullanılmışsa “top” yapılıp tabağa konmaz. Özel davetlerde her ne kadar kullanılmıyorsa da kumaş peçeteleri aratmayacak güzellikte kağıt peçeteler eğer sofraya uyum sağlıyorsa kullanılabilir. 20 Haber Ev Kazaları Ev kazalarına dikkat Hepimizi çok yakından ilgilendiren ve gerekli müdahaleler yapılmazsa ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek ev kazaları temelde altı gruba ayrılıyor. İşte çok sık yaşanan ev kazaları ve bu kazaları önlemenin pratik yolları. Y apılan istatistiklere göre kazaların büyük bir bölümü ev içerisinde gerçekleşiyor ve bundan da en çok çocuklarla kadınlar etkileniyor. Her evde sık sık yaşanan ev kazaları küçük önlemlerle kolaylıkla önlenebiliyor. Alınacak önlemlere rağmen yine de bir kaza olmuşsa, panik yapmadan durumu en az zararla atlatmak gerekiyor. Bunun için de temel sağlık bilgileri ve ilkyardım bilgisi yeterli oluyor. Hepimizi çok yakından ilgilendiren ve gerekli müdahaleler yapılmazsa ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek ev kazaları temelde altı gruba ayrılıyor. İşte en sık yaşanan ev kazaları ve bu kazaları önlemenin pratik yolları. Sık rastlanan ev kazaları Yanıklar • Kibrit, çakmak gibi ateş yakma gereçlerini ortada bırakmayın. • Devamlı sıcak suyunuz varsa derecesini 50 °C’den yukarıya ayarlamayın. • Isıtıcıların etrafına direkt teması engelleyen barikatlar koyun. • Sıcak sıvıları her zaman çocuklardan uzak tutun. • Ocak üstündeki tava saplarını, çocukların erişemeyeceği bir şekilde yerleştirin. • Yatakta sigara içmeyin. İlkyardım Su kabarcıklarının oluşmadığı, derinin hafif kızardığı birinci derece yanıkları soğuk su altına tutunuz, başka bir müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden iyileşir. Su kabarcıklarının oluştuğu, derinin tamamen sıyrıldığı ikinci derece yanıkları ise 5-10 dakika soğuk suyun altına tutun veya yanık üzerine buz koyun. Üçüncü derece yanıklar da şiddetli yanıklardır. Deri, deri altı dokusu, kas ve bazen kemikler bile hasar görür. Ancak hastane veya özel yanık tedavi merkezlerinde uzun süreli tedavi sonucu iyileşir. Elektrik çarpması • Islak ortamda elektrikli cihaz çalıştırmayın. Banyoda saç kurutucusu kullanmayın. • Yuvasından çıkmış, telleri açıkta kalmış prizleri tamir ettirin. • Ekmek kızartma aletini kahvaltı masasına almayın. İçinde sıkışan dilimi çatal, bıçak gibi nesnelerle kesinlikle kurcalamayın. • Sıcak ütüyü kablosunun üstüne koymayın. • Elektrikle uğraşırken kalın lastik tabanlı ayakkabı giyin. İlkyardım Elektrik akımıyla teması kesilmemiş birine asla dokunmayın. Öncelikle elektrik akımını kesin. Yanık varsa kuru ve steril pansumanla örtün. Yaralının elektrik akımıyla teması tamamen kesildikten sonra gerekli durumlarda suni solunum ve kalp masajı yapın. Kesici ve delici alet yaralanması • Kesici ev ve tamir aletlerini açıkta bulundurmayın ve çocuklarınızın bu aletlerle oynamasına izin vermeyin. • Çatal ve bıçağı yüksekten düşebilecek şekilde ortada bırakmayın. • Varsa ateşli silahları kilit altında tutun ve anahtarını üstünüzde taşıyın. İlkyardım Karın, göğüs ve göze saplanan kesici veya delici aleti kesinlikle çıkarmaya 21 çalışmayın. Böyle durumlarda yaralıyı en kısa zamanda hastaneye götürün. Kesiğin üzeri kirlenmişse, sabunlu suyla ve temiz bir bezle yıkayın. Kesiğin üzerine tentürdiyot ve oksijenli su sürmeyin. Kesilen kısma değmeyecek şekilde kesik etrafına tentürdiyot sürülebilir. Kesiğin üzerine pamuk, sünger gibi emici özelliği olan hiçbir şey koymayın. Zehirlenmeler • Tüm temizleyiciler zehirlidir. Ortalıkta tutmayın. • İlaç ve kimyasal maddelerin kapaklarını sıkı kapatın. • Çocuklara vereceğiniz ilaçları şeker olarak tanıtmayın. • Şofbeni banyoya kurdurmayın. • Banyonun hava girişini sağlayın. • Banyoyu içerden kilitlemeyin. • Koku hissettiğinizde katalitik soba, şofben ve benzerlerini kapatın ve ortamı havalandırın. • Banyodan uzun süre çıkmayan kişiyi kontrol edin. • Gaz kaçağını kibrit ve çakmakla kontrol etmeyin. İlkyardım Zehirlenen kişi en kısa sürede en yakın hastaneye götürülmelidir. Genel durumu iyi gibi görünen yaralı aniden fenalaşabilir hatta ölebilir. Bu yüzden, zehirlenme nasıl olursa olsun, zehirlenen kişi bir süre doktor kontrolünde tutulmalıdır. men hastaneye götürün. Kaza sonucu vücutta şişlik veya morluk oluşmuşsa üzerine buz veya soğuk suyla ıslatılmış bez koyarak daha fazla şişmesini önleyin. Düşme, çarpma ve kırılmalar Boğulma • Çocuklarınız için merdiven başlarına engel koyun. • Kıvrık halı kenarlarını düzeltin. • Oyuncak gibi ayağa takılacak malzemeleri ortadan kaldırın. • Balkon kapılarını ve pencereleri kapalı tutun ve çocukların ulaşamayacağı bir yere ek kilit koyun. • Merdivenleri iyi aydınlatın. • Banyo küvetinin tabanını kaymayı engelleyen malzemelerle kaplayın. • Büyük lokma yutmaya çalışmayın. • Çok hızlı yemeyin, çiğnerken gülmeyin. • İğne, düğme, madeni para, boncuk gibi küçük nesneleri ortalıkta bırakmayın. • Bebeklere yemeği çok hızlı yedirmeyin, çiğnemeye ihtiyaç duymayacakları yumuşak yiyecekler verin. • Çocuklara yutamayacakları kadar büyük oyuncaklar alın, küçük parçalara ayrılabilen oyuncaklar almayın. İlkyardım Kaza geçiren çocuk ağlamıyorsa, şuuru yerindeyse ve ellerini kollarını normal hareket ettiriyorsa hiçbir müdahalede bulunmayın fakat 24 saat gözleyin. Kazadan sonra 24 saat içerisinde kusma, dalgınlık, sürekli uyku hali, solunum sıkıntısı, karın ağrısı, renk solukluğu veya havale geçirme gibi bulgular olursa mutlaka hastaneye götürün. Yüksekten düşmelerde yukarıda sayılan belirtiler olmasa bile kırık çıkık veya bir iç kanama ihtimali olacağından he- İlkyardım Boğaza kaçan yabancı cisimler solunum yollarını kapatabileceğinden daha tehlikelidir. Ölüme yol açabilirler. Kaza olduğunda soğukkanlı davranın. Cisim ağız açıldığında görülebiliyorsa parmakla almaya çalışın. Alınamayacak kadar ileride ise kişinin sırtına kuvvetlice birkaç kez vurun ve öksürme taklidi yaptırın. İğne, jilet veya küçük cam parçası gibi kesici ve delici cisimler kaçmışsa yumuşak ekmek içi yedirin. Kaçan yabancı cisim çıkarılsın veya çıkarılmasın kaza sonrası mutlaka hastaneye gidin. 22 Sağlık Ofiste Spor Ofiste sağlıklı yaşam Çalışırken oturma durumu ve organların kullanımına bağlı olarak boyun, sırt ve bel ağrıları gibi şikayetler sıklıkla yaşanabiliyor. Bu ağrıların ciddi sağlık sorunlarına dönüşmemesi için pratik önerilerimize kulak verin. G ünümüzde eskiye oranla çalışanların büyük bir bölümü artık zamanını masa başında geçiriyor. Ofis ortamındaki bu değişim duruş, oturuş ve organların kullanımına bağlı olarak boyun, sırt ve bel ağrılarına zemin hazırlıyor. Ve bu sorun neredeyse ofis ortamında çalışan hemen herkeste görülebiliyor. Özellikle hareketsizlik ve uzun süren çalışma saatleri sonucunda bu tür ağrılar artıyor ve zamanla ciddi sağlık sorunlarına dönüşebiliyor. Oysa doğru oturmak, doğru taşımak, fizik egzersiz yapmak, yaşamı ağrısız geçirme olanağı sunarken işteki verimliliğinizi de artırıyor. İşte, çalışırken yapabileceğiniz egzersizler ve ofis için pratik öneriler. Ayakta dururken Çene hafif aşağı bükük, boyun arkaya doğru çekik, vücudu dik tutun. Dizleri bükmeden öne doğru eğilmeyin. Uzun süreli ayakta durma ve çalışma sırasında aralıklı, kısa süreli ve ayak değiştirerek, tek ayağı kaldırmak ve bir basamağa koymak, omurga yükünü azaltır. Omurgayı dik tutarak tüm gövde ile yana ya da arkaya doğru yaslanmak da beli kısa süreli rahatlatır. Kaldırıp taşırken Bir şeyi kaldırmak istediğinizde, dizlerinizi bükün ve kaldırmak için bacak kaslarınızı kullanın. Ani hareketlerden kaçının. Ağırlığı gövdenize yakın tutun ve hiçbir şeyi bel hizasından yukarı kaldırmaya çalışmayın. Başınızın hizasından yüksek bir rafa uzanmanız gerekiyorsa, bir iskemleye çıkın. Uzun süre yukarı uzanmaktan ve bakmaktan kaçının. Otururken Kol destekleri olan sert bir sandalye, oturmak için daha uygundur. Bütün omurganın sandalye arkalığına dayalı olması gerekir. Kalça, diz, ayak bileği ve dirsek eklemleri 90 derece açıda tutulmalı. Uzun süre aynı pozisyonda kalmaktan sakının. Ara sıra oturduğunuz yerden kalkıp birkaç gerinme egzersizi yapın. Sandalyeye dik oturun. Çene bükük ve boyun arkaya çekik olmalı. Sandalyenin kenarlarından tutar- 23 Ayak bilekleri için Otururken her iki topuğu yerden kaldırın. Ayak bileklerini içe doğru çevirin. Bu hareketi sekiz kez yapın. Aynı hareketi ters yönde tekrarlayın. Ayaktayken masa ve sandalyeden destek alın. Tek ayak üstünde durun. Diğer topuğu yerden kaldırın. Bileği içe doğru çevirin, gövdenize doğru çekin. Sonra pedala basar gibi ileri itin. Bu hareketi sekiz kez yapın. Göğüs ve sırt için Ayakta durun. Ellerinizi kalçalarınızın üzerine koyun. Her iki kolu arkada birleştirmek istermişçesine geriye doğru çekin. Bu pozisyonda 10’a kadar sayın. Omuzlarınızı olabildiğince öne itin. Ardından normal pozisyona dönün. Sonra olabildiğince geriye itin. Bu hareketi sekiz kez yapın. ken, önce sağ dizinizi sonra sol dizinizi yukarı kaldırın. Bunu dörder kez yapın. Sandalyenin arkasına geçin ve tutunun. Sağ dizinizi olabildiğince yukarı kaldırın. Başlangıç pozisyonuna dönün, sonra sağ bacağı tamamen geriye itin. Bunu sekiz kez yapın. Oturur pozisyondayken, yavaşça sandalyenin arkasına yaslanın. Kollarınızı iyice yukarı ve geriye doğru uzatın ve gerinin. Bacaklarınızın önde ve düz, ayaklarınızın yerde olmasına dikkat edin. El bilekleri için Sol kolunuzu öne uzatın. Sağ eliniz ile sol parmaklarınıza her iki yönde germe hareketleri yaptırın. Önce parmakları geriye doğru gerip 10’a kadar sayın, sonra gevşetin ve bu hareketi iki kez tekrarlayın. Aynı hareketleri diğer eliniz için de uygulayın. Bel için Ayaklarınız omuz genişliğinde açık olacak şekilde ayakta durun. Dizlerinizi hafifçe bükün. Gövdenizin üst kısmını (kollar bükülü olacak) sağa doğru çevirin. Sonra aynı hareketi sol tarafa doğru yapın. Bu hareketi dört kez tekrarlayın. Sırtınızı oturuyorsanız sandalyeye, ayaktaysanız duvara yaslayın. Ayaktaysanız dizlerinizi hafifçe bükün. Gözler tam karşıya bakarken, sağ elinizi bacağınızın üzerine koyun, sol kolunuzu yukarı uzatın ve gövdenizi yavaşça sağa doğru eğin. Bu pozisyonda 10’a kadar sayın. Yavaşça ilk pozisyona dönün. Hareketi ters tarafa doğru tekrarlayın. Bu hareketi iki kez tekrarlayın. Bu son hareketi özellikle ayakta ve duvara sırtınızı vererek yapmayı tercih edin. Boyun ve omuz için Ellerinizi alnınıza koyup, başınızı öne doğru itmeye çalışırken ellerinize engel olmaya çalışın. 10’a kadar sayın. Bu hareketi üç kez yapın. Ellerinizi başınızın arkasına (enseye değil) koyun ve başınızı arkaya doğru itmeye çalışırken ellerinizle engel olmaya çalışın. 10’a kadar sayıp bırakın. Bu hareketi üç kez tekrarlayın. Sağ elinizi yüzünüzün sağ tarafına koyun ve başınızı sağa doğru itmeye çalışırken sağ ellinizle engel olmaya çalışın. 10’a kadar sayıp bırakın. Bu hareketi üç defa tekrarlayın. Aynı hareketi sol elle sola doğru tekrarlayın. Sağ elinizi başınızın sağ arka kısmına, sol elinizi sol şakağınıza koyun. Elin direncine karşı başınızı sağa dönmeye zorlayın. 10’a kadar sayın. Hareketi aksi yönde tekrarlayın. Başınızı yavaşça sağa çevirin ve üç saniye durun. Başınızı öne çevirip dinlenin. Hareketi aksi yönde yapın. Hareketi beş kez tekrarlayın. Aşırı zorlanmaya neden olmadan, başınızı çeneniz göğsünüze değecek kadar öne eğmeye çalışın. Dinlenip başınızı yavaşça arkaya bükün. Bu hareketi beş kez tekrarlayın. Başınızı yavaşça kulağınız omzunuza değecek kadar sağa eğmeye çalışıp dinlenin. Yavaşça doğrultun. Hareketi aksi yönde tekrarlayın. Bu hareketi beş kez tekrarlayın. Başınızı saat yönünde tam bir çember çizecek şekilde döndürün. Aynı hareketi aksi yönde yapın. Hareketi üç kez tekrarlayın. 24 Söyleşi Mehmet Yaşin Lezzetin peşinde koşan adam Herkes ona gıpta ediyor, çünkü hem geziyor, hem tadıyor hem de yazıyor... Lezzet ustası Mehmet Yaşin işinin zor yanlarını ise şöyle sıralıyor; “Her iş gibi benim yaptığım işin de sıkıntıları var. Mesela disiplinli bir diyet yapmak çok zor. İşiniz yemek olduğu için sürekli yemek zorundasınız. Ayın 20 günü otellerde kalmak ve sürekli yollarda olmak da yaptığım işin zor yanları.” Mehmet Yaşin M ehmet Yaşin, Türkiye’nin en ünlü yemek yazarlarından biri. Hem okuyor, hem geziyor, hem tadıyor… Bir gün Kaçkar Dağı’nın 3500 metrelik zirvesinde, ertesi gün Roma’da, bir sonraki günse herhangi bir esnaf lokantasında olabiliyor. Yaşin’in hızına yetişebilmek hiç mümkün değil. Herkesin kıskandığı ve gıptayla baktığı bir iş yapıyor ama yaşadığı zorlukları belirtmeden de geçemiyor. Öncelikle sürekli hareket halinde olmak ve ayın 20 günü evden uzakta olmanın zorluğunu vurguluyor. Tüm bunlara rağmen masa başı bir iş yapmak yerine; sürekli yeni tatlar, mekanlar ve insanlar tanıdığı için işini her zaman heyecanla yapıyor. Yine bir seyahat öncesi, çok yoğun bir döneminde bir araya geldiğimiz Yaşin’le mutfak kültürü üzerine konuştuk. Türkiye’nin inanılmaz bir lezzet haritası olmasına rağmen bir türlü istediği yere gelememesini devlet politikasına bağlayan Yaşin, yapmamız gerekenleri bir bir anlattı. Lezzet duraklarını keşfederken meraklı olmanın yeterli olduğunu söyleyen yazar, “Tatile gittiğinizde güneşin altında saatlerce yatmak yerine gittiğiniz bölgenin pazarlarını, çarşılarını ve insanlarını mutlaka keşfedin. Zihniniz böyle rahatlar” diyor. Herkesin gıptayla baktığı bir işiniz var. İşinizin zor tarafları yok mu? Tabii ki masa başı iş yapan ya da ra- kamlara boğulan mesleklerden daha keyifli. Bunu asla inkar edemem. Çünkü sürekli geziyorsunuz ve sıkılmaya vaktiniz olmuyor. Gezerken de birçok şeyi keşfediyorsunuz. Lezzet ve coğrafya keşfiyle birlikte bir sürü insan da tanımış oluyorsunuz. Bunun için yaptığım iş oldukça keyifli. Ne kadar yoruluyorum desem de bu yorgunluğa değen bir iş yapıyorum. Her iş gibi benim yaptığım işin de sıkıntıları var. Mesela disiplinli bir diyet uygulayamıyorsunuz. İşiniz yemek olduğu için sürekli yemek zorundasınız. Aşırı sıcak havalarda, sıcak mutfaklarda çekimler yapıyorsunuz. Bu da insanı hırpalayabiliyor. Ayın 20 günü otellerde kalmak ve sürekli yollarda olmak da yaptığım işin zor yanları. 25 “Mutfağın kültür kısmıyla ilgileniyorum” Evdeyken mutfağa giriyor musunuz? Evde mutfağa girmem ya da çok az girerim. Çünkü bizim evdeki iş bölümünde mutfaktan eşim sorumludur ve profesyonel bir aşçı kadar iyidir. Mutfağın bu tarafında oturup ukalalıklar yapıyorum. 30 yıllık evliliğimizde çıkan tartışmaların tamamı baharatın oranı ya da sarımsak kaç diş olacak kavgasıdır. Başka da kavgamız olmaz. Bu yüzden mutfağa çok sık girmiyorum ama güzel yemek yaparım. Mutfağın kültür kısmıyla ilgilenmek daha çok hoşuma gittiği için kesme, doğrama kısmına pek bulaşmıyorum. Sağlıklı beslenme konusunda neler yapıyorsunuz? Özellikle Anadolu’da bu çok zor. Çünkü orada insanlar ikramı çok seviyorlar. Ortaya konan yemeği diyet yapıyorum diye geri çeviremezsiniz. Çok ayıp olur. Ben bunu küçük yalanlarla geçiştiriyorum. Çok güzel bir tatlı varsa, şekerim var diyerek sadece ucundan tadıyorum. Yağlı bir yemek ise kalbimde sorun var diyerek o muhteşem ikramları bazen geri nuz. Günde üç veya dört öğün yemek yemek kolay değil. Bu tür yeni keşiflerin heyecanıyla sıkılmıyorum. Yaptığınız işin nesi sizi fazlasıyla heyecanlandırıyor? Beni en çok yeni lezzetler, yeni malzemeler ve yeni pişirme teknikleri heyecanlandırıyor. Zaten bunlar olmasaydı çok çekilir bir şey olmazdı. Dışarıdan bakınca özellikle genç meslektaşlarımın beni kıskandığını biliyorum ama durum öyle dışarıdan gözüktüğü gibi değil. İşiniz yemek yemek olunca, ondan da sıkılıyorsu- Yemeğe ilginiz hep var mıydı sonradan mı ortaya çıktı? Yemeğe değil de değişik lezzetleri keşfetmeye hep ilgim vardı. Değişik lezzetlerin peşinde koşturmayı çok severdim. Atlas dergisini hazırladığım dönemlerde Türkiye’yi ve dünyayı dolaşırken sadece belli coğrafyaların peşinde koşmadım. Gittiğim ülkelerin yemeklerinin peşinde koşturuyor ve değişik lezzetler bulmaya çalışıyordum. Bu önceleri ön planda değildi ama gayretim arttıkça işin yemek kısmına doğru yöneldim ve yıllar içinde bu ilgim artmaya devam etti. Ayrıca ülkemizde bu alanda ciddi bir boşluk olduğunu görünce de çalışmalarımı hızlandırdım. Türkiye’de de köklü bir yemek çevirebiliyorum ama bu her zaman mümkün olmuyor. O kadar güzel yemekler yapılıyor ki, görünce iradem dumura uğruyor. Mesela Eskişehir’de çiğ böreği görünce gözlerim dönüyor. Ne kadar gelirse biraz daha verirler mi diye düşünüyorum. Kayseri’de mantı, Adana’da kebap, Konya’da etli yemek… Anlatırken bile ağzım sulanıyor. Yediğim için hiç hayıflanmıyorum. Gece uyurken bir kolesterol hapı aldığımda bütün günün zararını atlattığımı zannediyorum. Dışarıda sık yemek yer misiniz? Özel mekanlarınız ve aşçılarınız var mı? Benim özel lokantalarım var ama aşçıları özel olduğu için değil, beni tanıdıkları için giderim. Ben zaten esnaf lokantalarını çok severim ve bildiğim lokantalara giderim. Bu yüzden ben “Deli bellediğini beller” misali hep bellediğim lokantalara giderim ama dışarıda yemek yemeyi de çok sevmem. Zaten işim gereği sürekli dışarıda olduğum için, evimin yemeklerini özlüyorum ve evde olmaya özen gösteriyorum. kültürü olmasına rağmen kayıt altına alınmıyordu. Bu yüzden yaptığım çalışmalar büyük ilgi gördü ve bu işe olan ilginin artmasına ortam hazırladı. Sizce Türk mutfağı neden dünya mutfakları arasında yer edinemiyor? Bunu bana sürekli soruyorlar. Ben de açık açık dünya mutfakları arasında Türk mutfağının olmadığını söylüyorum. Çünkü bilinmeyenin mutfağı olmaz, ölçülmez. Mesela ülkemize her şey dahil sistemiyle gelen turistler en kötü malzemelerle yapılmış, en lezzetsiz yemekleri yiyen biri kendi ülkesinde açılan Türk lokantasına gitmez. Kötü yemeğe kimse para vermek istemez. Bakın İtalyanlara mutfaklarını o kadar güzel satıyorlar ki, bütün dünyada İtalyan mutfağıyla para kazanıyorlar. Kendi domatesle- 26 Söyleşi Mehmet Yaşin “Son 10 yılda gurme turizmi denen bir şey var ve hızla yükseliyor ama biz bunun için zengin mutfağımızdan faydalanamıyoruz. Öncelikle dünyada sözü geçen ve etkin olan büyük aşçılar, şefler davet edilmeli. Onlara bizim mutfağımız tanıtılmalı ve hazırladıkları menülere bizden yemekler konulmalı.” rini, salçalarını hatta kendi ustalarını ihraç ediyorlar. Japonlar, Fransızlar ve Çinliler de böyle. Biz neden yapamıyoruz? Çünkü bu devlet politikasıyla olur. Bizde kültür bakanlığı tüm tanıtım çalışmalarını deniz, kum, güneş üzerine yapıyor; yemeğe dair hiçbir şey yapılmıyor. Son 10 yılda gurme turizmi denen bir şey var ve hızla yükseliyor ama biz bunun için zengin mutfağımızdan faydalanamıyoruz. Bunun için öncelikle dünyada sözü geçen ve etkin olan büyük aşçılar, şefler davet edilmeli. Onlara bizim mutfağımız tanıtılmalı ve hazırladıkları menülere bizden yemekler konulmalı. Bu şekilde Türk mutfağı hak ettiği yeri alacaktır. Çünkü her bölgemiz birbirinden güzel yemeklere sahip. Bu kadar gezmeme rağmen ben bile hala şaşırıyorum. Sizin gibi yazarların ne gibi etkisi oluyor? Bizim ülkemizde insanlar tatile gittiğinde güneşin altında saatlerce yatıp, dinlenmeye bayılıyor. Böyle bir dinlenme olmaz. Zaten tatile çıkanların çoğu beyaz yakalı ve bunların yaşadığı yorgunluk bedensel değil zihinsel yorgunluk. Zihinsel yorgunluk atmak için de beyni şaşırtmak gerekiyor. Bunun için de gezeceksiniz, farklı yerleri ve lezzetleri keşfedeceksiniz. İşte benim gibi birkaç tane Don Kişot’un yazması, çizmesi sonucu bu iş biraz daha canlandı. İnsanlar artık gittikleri yerlerde lezzetin peşinden koşuyor. Bunu da en iyi kitap satışlarımdan anlıyorum. Türkiye’de gastronomi hızla gelişiyor. Bu konuda ciddi bir fark oluştuğunu düşünüyor musunuz? Tabii ki ciddi anlamda bir fark oluştu ama damak zevkinin gelişmesi için her zaman büyük paralar gerekmiyor. Az parayla da bu zevki geliştirebilirsiniz. İşin ustalığı da burada yatıyor. Yani basit malzemelerle ortaya müthiş tatlar çıkarmak. Zaten gastronominin en büyük sırrı da budur. Mesela Tayland mutfağı bunun en güzel örneğidir. Anadolu’ya gittiğinizde de inanılmaz şeylerle karşılaşıyorsunuz. Oralarda gurme denmiyor ama domatesin kokusundan, peynirin renginden, biberin duruşundan bile hemen ne olduğunu anlayanlar var. Bu işi yakından takip ediyorlar. Bütün peynir çeşitlerini, otları, yemekleri ve mutfağa dair ne varsa her şeyi çok iyi bilen insanlar var. Bunların hepsi parayla olmuyor ki, merak etmek yeterli. Sizin damağınızı çatlatan lezzetler hangileri? Türkiye’de birçok bölgenin yemeklerini çok severim. Herkesin bildiği gibi hamur işine düşkünüm ve böreğin her türlüsünü yerim. Pilav çok yerim, makarnasız yaşayamam ama kebaba da bayılırım. Bu yüzden Gaziantep mutfağı benim için çok kıymetlidir. Bunu her yerde, her zaman söylerim. Ege mutfağını ve otlarını çok severim. Zeytinyağı manyağı sayılırım. Özel olarak gider yerinden alırım. Karadeniz’in bütün yemeklerini olmasa da eritilen peynirlerini, pidelerini ve Laz böreğini çok beğenirim. Dünya mutfakları arasında hangilerini beğeniyorsunuz? Hint mutfağı çok zengin bir mutfak. Özellikle acısı ve ekmeğiyle benim favorimdir. Uzak Doğu mutfağıyla aram çok iyi değildir ama Çin mutfağının bazı yemeklerini seviyorum. Tayland mutfağını da son gezimde keşfettim ve ısındım. Dediğim gibi basit malzemelerle inanılmazlar lezzetler yaratıyorlar. Tabii ki İtalyan mutfağını şarküteri, makarna ve pizzaları yüzünden çok seviyorum. Fransız mutfağını da yanında şarap eşliğinde beğeniyorum. Bir de ABD’den kimse bahsetmez ama orası tam bir dünya mutfağıdır. Tamam kendi mutfağı çok özel değil ama dünyanın hangi mutfağını ararsanız en lezzetlisini ABD’de bulabilirsiniz. Bu yüzden ABD, özellikle New York benim için çok özeldir. Sizin için yemekte lezzet mi önemlidir sunum mu? Tabii ki lezzet her zaman ön plandadır ama lezzetli bir yemeği de güzel bir şekilde sunmazsanız hiçbir değeri olmaz. Bu yüzden ikisi bir arada olmalı diye düşünüyorum. Peki, yemekte lezzetin püf noktası nedir? Lezzetli yemek yiyecekseniz, bunun kaynağı yağdır. Yağ arttıkça lezzet artar, azaldıkça sası bir tat alır. Ben böyle düşünüyorum. Bunun için de ya sağlığınızla ilgilenip hayatınız boyunca yağsız, kötü yemekler yiyeceksiniz; ya da yağlı yemekle kendinizi riske atacaksınız. İkisiniz arası yok. Var diyen de yalan söylemiş olur. Haberler 27 Sofra Grup’ta yönetim ve mevzuat eğitimi başladı Sofra Grup çalışanlarının yönetim ve mevzuat konusunda bilgilendirilmesi için düzenlenen eğitimler bölge müdürleriyle başladı. Bölge müdürleriyle ekim ayı içerisinde düzenlenen “Personel Yönetimi ve Yasal Mevzuat Eğitimleri” operasyon yöneticileriyle devam edecek. İnsan kaynakları bölümü ve hukuk danışmanlarının işbirliğiyle ilk etapta bölge yöneticileriyle 100 kişiye eğitim verilmiş olacak. Ardından 600 kişilik tüm operasyon yönetimi bu eğitim programından faydalanacak. Eğitimler iki ayrı başlıkta verildi: • Personel işlemlerinin yürütülmesi ve yönetiminde kullanılacak evraklar. • Yasal olarak dikkat edilmesi gereken konular ve süreçler. Bu bölüm işe alım süreci, işbaşı yapan personelin evrak temini, aylık puantaj işlemleri, iş sözleşmeleri, iş kazası bildirimleri, işten çıkış işlemleri, işyeri açılış ve kapanış bildirimleri ve uygulamaya ilişkin değerlendirme gibi sekiz başlıkta detaylı bir şekilde anlatıldı. 28 Haberler Sofra, atıkları Trim Trax’le geri kazandırıyor Sofra Grup; mutfaklarda oluşan gıda atıklarını takip etme, ölçme ve azaltmaya yarayan atık azaltma programı Trim Trax ile operasyonel verimliliği artırırken, gıda atıklarını ve bu atıkların çevresel etkilerini de en aza indiriyor. Günümüzde çok önemli bir işlevi olan Trim Trax, atıkları daha görünür kılıp onlara mali bir değer ekleyerek atık azaltmayı ve artan yemek maliyetlerini dengelemeye de yardımcı oluyor. Birçok ülkede çöp alanlarına gönderilen atıkların yüzde 15’inden fazlasını gıda atıkları oluşturuyor. Bu durum yemeğin çözülmesi sırasında karbondioksitten 20 kat daha etkili olan metan gazının oluşmasına neden oluyor. Bununla birlikte, gıda atıklarının tasfiyesi ciddi ekonomik etkiler de yaratıyor. Sofra Grup, tüm bu faktörleri göz önünde bulundurup gıda atıklarının etkilerini azaltmak için tüm gücüyle çalışıyor. Bunun için bilinç uyandırmak ve gıda atıklarının etkilerini minimize etmek için sürdürülebilir Trim Trax programını titizlikle uyguluyor. Trim Trax programıyla gıda atıkları sahadayken bile takip edilebiliyor, ölçülüyor ve minimize ediliyor. Bu şekilde çalışanlara imalat sürecinde atıklarını azaltmak ve takip etmek için ihtiyaç duydukları araçlar, perspektif ve aidiyet hissi veriliyor. Trim Trax’ı uygulamak gıda atıklarının tasfiyesinde maliyeti azalttığı gibi Sofra Grup faaliyetlerini geliştirerek daha sürdürülebilir bir gelecek oluşturulmasına da katkı sağlıyor. 29 SAP ile dünyaya örnek oluyoruz Türkiye genelinde günde 500 bin kişiye yemek çıkaran Sofra Grup, iş süreçlerini SAP Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) çözümüyle kontrol ederek dünyaya örnek oldu. 15 bin kişilik dev Sofra organizasyonunun günlük, aylık, dönemlik aktivitelerine tek bir tuşla ulaşabiliyor. Böylece SAP kullanımıyla tedarik zinciri, finans, insan kaynakları, işletme sermayesi optimizasyonu konularında ciddi avantajlar sağlanıyor. Dünya genelinde hazır yemek sektöründe faaliyet gösteren şirketler sadece SAP’nin finansal uygulamalarını kullanırken; Sofra Grup tüm süreçlerde SAP çözüm ve uygulamalarını kullanıyor. Bu özelliğiyle yurtdışına örnek gösterilen proje dünya genelinde de ilk olma özelliğiyle büyük dikkat çekiyor. Sofra Grup’un Türkiye geneline yayılmış ve 2008 yılından itibaren hızla büyümeye devam eden yapısı tüm süreçlerini merkezi ve entegre bir sistem ile yönetme ihtiyacını beraberinde getirmişti. Kullanılan AS400 sistemi yerine maliyetleri kontrol altına alacak, satın alma, menü ve insan kaynakları planlamasını yönetecek, fiili ve standart maliyet takibi yapacak, tüm operasyonlar ile malzemeyi anlık takip edecek yeni bir sistem arayışına girişildi. Projeyle birlikte tüm işlemler, tek çatı altında toplanmış oldu. Deneyimli ekiple doğru proje Uniteam danışmanlığında yürütülen proje; toplu yemek ve destek hizmetler sektörlerinin hassasiyetinden dolayı oluşabilecek riskleri değerlendirebilecek deneyimli bir proje ekibi kuruldu. Proje, Sofra Grup’un İstanbul’daki Genel Müdürlüğü’nde gerçekleştirildi. Diğer lokasyonlara yaygınlaştırma ve eğitimler Sofra bölge müdürlüklerinde (İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Kocaeli, Manisa, Konya, Bursa, Tekirdağ) yapıldı. Toplam kullanıcı sayısının 850’den fazla olduğu proje ekibinde Uniteam’den 16 danışman, Sofra Grup’tan da 15 kişi yer aldı. SAP projesi sonunda planlama ve mali yet süreçleri sistem üzerine taşınarak merkezi olarak yönetilir hale getirildi. Böylece bilgi işlem altyapısı yenilenmiş, iş süreçleri entegre bir sistem içine alınmış oldu. Bilgi akışının hızlanmasıyla veri içeren tüm kayıtların saklanabilirliği, izlenebilirliği sağlandı ve verimlilik arttı. Üretim süreçleriyle, maliyetler hızlı ve doğru şekilde kontrol edilebildiğinden hedefler doğrultusunda daha doğru kararların verilebilmesi mümkün oldu. Sofra Grup CEO’su Yaşar Büyükçetin konuyla ilgili olarak, “SAP kullanımı ile tedarik zinciri, finans, insan kaynakları, işletme sermayesi optimizasyonu konularında ciddi avantajlar sağlamayı hedefliyoruz. 15 bin kişilik dev Sofra organizasyonunun günlük, aylık, dönemlik aktivitelerine bir tuşla ulaşabiliyoruz. Yatırım kararımızın çok yerinde olduğu açıkça görülmektedir ancak yatırımın geri dönüşü tamamen sistemin doğru kullanımına bağlıdır” diyerek programın önemine dikkat çekti. 30 Haberler Sofra, vücut kitle analizi aktivitelerine başladı Sofra Grup, sağlıklı bir yaşam için çok önemli bir adım daha attı. Eurest markasıyla hizmet verdiği müşterilerine vücut kitle analizi aletleriyle, vücut değerlerini ölçerek sağlıklı bir yaşam için adım atmalarına olanak sağlıyor. Uzmanlar vücut analizinin ne kadar önemli olduğunu her defasında söylüyor. Çünkü insan vücudunda belli oranlarda su, protein, yağ ve mineraller bulunur. Sağlıklı kişilerde bu oranlar dengelidir. Gerçek vücut içeriği değerlerinin ve bunların birbirleriyle olan dengelerinin analiz edilmesi, bu öğelerden doğabilecek sağlık problemlerinin teşhisi açısından gereklidir. Bu dengenin varlığını anlamanın en iyi yolu da bu aletlerden geçiyor. Ölçüm cihazları sayısal değerler elde etmek için kullanılıyor. Vücut analizörü, kişilerin obezite dönemini ve su, protein, yağ ve mineraller gibi vücut bileşimlerindeki dengesizlik sorunlarını erken tespit edebilen bir tanı aracıdır. Böylece erken tanı yöntemiyle daha sağlıklı bir yaşam için çok önemli bir adım atılmış olacak. Bununla birlikte sağlıklı bir yaşam için ayrıca stresi kontrol altında tutmak, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve yeterli uyku da gerekiyor. Tüm bunlarla birlikte düzenli olarak vücut analizi de yapıldığında birçok hastalık ortaya çıkmadan önlenmiş olacak. 31 Sabancı Holding temizlik ve güvenlikte de Sofra’yı seçti Köklü yapısı, çalışma kapasitesi ve 12 bin 500’den fazla çalışanıyla Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarından biri olan Sabancı Holding, yemek hizmeti dışında temizlik ve güvenlik hizmetleri için de Sofra’yı tercih etti. Sofra Grup şirketlerinden EUROSERVE tarafından verilecek tüm bu hizmetler 750 kişilik uzman personel tarafından verilecek. Çalışma alanları Sabancı Holding Merkez Kuleleri başta olmak üzere EnerjiSA, TeknoSA, OlmukSA, AvivaSA, ÇimSA, TemSA, AdvanSA ve ExSA’nın 58 ilde 265 farklı noktasında temizlik, güvenlik, ilaçlama ve bahçe bakımı gibi hizmetlerini kapsıyor. Müşteri talep ve beklentilerini karşılamak ve tüm sürecin sağlıklı bir şekilde devamlılığını sürdürmek için EUROSERVE tarafından Sabancı Holding Şirketleri için hazırlanan “Hizmet Yönetim ve İşletim Planları” çerçevesinde ihtiyaç duyulan tüm insan kaynakları ile hizmet kategori için ilgili yardımcı malzemeler ve ekipmanlar garanti altına alındı. Bu plan çerçevesinde EUROSERVE her noktada aynı hizmet kalitesini sunuyor. Çağ Koleji’nde Osmanlı Sokağı “Öğrencilerimizin doğru beslenmesi bizim işimiz” sloganıyla hareket eden Sofra Grup, “Ye-Öğren-Yaşa” felsefesi doğrultusunda Çağ Koleji öğrencilerine nostaljik bir gün yaşattı. Okul içerisinde kurulan ve tarihi motiflerle süslenen Osmanlı Sokağı’nda öğrenciler bir yandan lezzetli yemekleri tadarken, diğer taraftan geçmişe özgü gelenekleri tanıma fırsatı yakaladılar. Bugüne özel hazırlanan menüde öğrencilere taze reyhanlı, cevizli çoban sala- ta, düğün çorba, dürüm çeşitleri, iç pilav ve yayık ayranı ikram edildi. Para çukulataların dağıtıldığı, şerbetçilerden nar suyunun doldurulduğu, macun ve pamuk helva yenirken Hacivat ile Karagöz’e gülünen bir Osmanlı Sokağı’nda tüm öğrenciler keyifli bir gün geçirdi. Dengeli öğünlerle birlikte öğrencileri eğlenceli ortamlarda mükemmel lezzetlerle buluşturmayı hedefleyen Sofra, bu şekilde Türk kültürüne ve öğrencilere hizmet etmeye devam edecek.
Benzer belgeler
Ocak Şubat Mart
”Sofra Grup” Dergisi’nin içerik ve tasarımı içerik
fabrikası iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti. tarafından
yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası
kapsamında eser olarak koruma altındad...
Nisan Mayıs Haziran
fabrikası iletişim danışmanlık ve tic. ltd. şti. tarafından
yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası
kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Sofra
Grup” Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fot...