Transkript
pdf
Prag Prag, Avrupa’nın en sevilen şehirlerinden biri. Tarihinin verdiği olgunluk ve ağırbaşlılıkla çok kendi halinde bir şehir olmasına rağmen, hiç yalnız kalmıyor. Bu duruşuyla yüzyıllardır sanatçılara ilham veriyor, hayallerinin peşinden giden genç öğrencilere kucak açıyor. Böylece kendisi de hep genç ve güncel kalabiliyor. Bir tablodan fırlayıp gerçek olmuş gibi görünen nehir ve çevresi, dar ve taştan sokakları, kırmızı çatıları, avant garde mimarisi, köprüleri ve gece ışıklı siluetiyle büyüleyici bir şehir. İlham arayanlar, âşık olanlar, ince göz ve damak zevkleri peşinde koşanlar, dev bir mıknatısla şehre çekiliveriyorlar. Hatta bazen Prag bu çekim işini öylesine ileri götürüyor ki New York, Paris ve Londra sevdalılarının gönlünü çelip kendine âşık ediyor. Başta bahsettiğimiz ağırbaşlılığı bir yana, yere bakan yürek yakan bir şehir Prag aynı zamanda. Bizden söylemesi, siz de dikkatli olun ki Prag’dan Türkiye’ye ayrılık acısıyla değil, güzel anılarla dönün! >>NEREDE KALMALI? En İyiler Boscolo Hotels: 19. yüzyılın sonlarında tamamlanan bina uzun yıllar banka olarak hizmet vermiş. Otelin ihtişamlı art nouveau cephesinde bankanın tabelasını hâlâ görebiliyorsunuz. Eski bir banka binasından çok saraya benzediği de söylenebilir. Klasik iç mekân tasarımının özellikleri minimalist bir stille uyarlanmış. Cucina adlı restoranı ve Inn Ox adlı lounge’unun yanı sıra bir de Cigar Bar’ı var. Otelin en şık köşelerinden biri burası. Spa’sı da sarnıçları andıran bir tasarıma 1 Prag sahip. Ayrıca Boscolo, golf oynamak, romantik bir tatil yapmak, ailece şehri gezmek, gurme bir tur yapmak isteyenler için özel paketler sunuyor. Mandarin Oriental: Mandarin Oriental, şehrin en büyüleyici otellerinden biri. 14. yüzyıldan kalma bir manastır binasına yerleşmiş. Binanın özellikleri sayesinde oluşan atmosfer gerçekten çok etkileyici. Odaların kimi şehre, kimi avludaki şirin bahçeye bakıyor. Tasarımda klasik çizgileri modern bir yorumla buluşturmuşlar. Essensia adlı restoranında Asya ve Çek mutfağından lezzetler tadabilirsiniz. İlaveten, iki katlı geniş spa’sında çok çeşitli terapi ve masaj seçenekleri bulunuyor. Üç ayrı spa süiti de spa meraklılarını şımartmak üzere düşünülmüş. Kempinski Hotel Hybernska: Hybernska, 17. yüzyıldan kalma ihtişamlı bir binada bulunuyor. Bu tarihi dış dokunun aksine, iç mekânlar oldukça modern bir zevkle tasarlanmış ve retro dokunuşlar eklenmiş. Duvarlarda dikkat çeken sanat eserleri bulunuyor. Daha fazlasını görmek isterseniz, otelin sanat galerisini gezebiliyorsunuz. Ayrıca otel, şehrin tüm galerilerinden, turlarından, gezilerinden geniş bir katalog sunuyor. Otelin 3 restoranı, barı, lounge’u ve mini pastanesi de harika lezzetleriyle konuklarını bekliyor. The Augustine: Augustine, Wallerstein Bahçesi, Prag Kalesi ve St. Thomas Manastırı’nın çevrelediği 13. yüzyıldan kalma tarihi bir komplekste bulunuyor. Sizi Prag’ın geçmişte kalmış otantik atmosferinde karşılıyor. Otele doğru yaklaşırken at arabanızdan yeni inmişsiniz gibi hissetseniz bile, içeri girdiğinizde modern ve teknolojik konfor sizi sarıp yeniden bugüne getiriyor. Otelin restoranı 2 Prag Lichfield, slow food akımını destekleyen restoranlardan biri. Bunun yanı sıra, manastıra ait eski bira üretim atölyesi de şu an otelin bünyesinde ve bira üretimine hâlâ devam ediyor. The Augustine’de kalmıyor olsanız bile, St. Thomas Brewery Bar’ı atlamayın, buraya bira tadımına mutlaka gelin. Aria Hotel: Aria Hotel de şehrin tarihi binalarından birinde bulunuyor. Bahçe içinde bohem bir malikâne havası taşıyor. İç tasarımını Versace mağazalarının bir kısmının tasarımını yapmış olan mimarlar hazırlamış. Otelin her katı farklı bir müzik türünden esinlenilerek hazırlanmış. Beethoven, Mozart ve Billie Holiday isimli süitler ve odalarda geniş bir müzik arşivinin kayıtlı olduğu iPod’lar, Aria’nın bohem havasına hoş bir melodi ekliyor. Restoranı Coda, sinema salonu, müzik odası, bahçesi ve spa’sı da bu sakin konakta keyifli bir konaklama yaşatmak için özel olarak düşünülmüş. Bunlara Da Bakmaya Değer Ma Maison: Ma Maison’un Prag’da üç ayrı alternatif sunuyor. Bunlardan biri otelden ziyade bir rezidans. Daha çok iş için şehirde bulunan ve uzun süre kalacak olanların tercih ettiği bir alternatif. Riverside ve Pachtuv Palace ise benzer tarzlara sahip iki ayrı otel. Her ikisi de klasik çizgilere modern bir yorum getirmişler. Pachtuv sunduğu hizmetleriyle çok daha lüks bir otelcilik anlayışı sunuyor. Restoranı Amade, mutlaka göz atmanız gereken bir adres. Şık ortamı 3 Prag ve usta şefleriyle not edilmeyi hak ediyor. Günün herhangi bir öğünü için uğrayabilirsiniz. Alchymist Hotel: Alchymist, Prag’da üç farklı konaklama alternatifi sunuyor. Bunlardan Alchymist Grand Hotel & Spa şehrin tarihi meydanının biraz dışında bulunuyor. 16. yüzyılda şehrin zengin burjuva aileleri için sıra sıra yaptırılmış olan evlerden birinde bulunuyor. Sekiz tip odasının her biri evin geçmişteki gösterişli havasını yansıtacak şekilde tasarlanmış. Otel, gastronomik deneyimlerde çok başarılı. Aquarius, sarayların yemek odasını andıran bir atmosferde Akdeniz mutfağından lezzetleri bir araya getiriyor. Café Barocco, masallardaki şatolardan fırlamış bir pasta ve kurabiye salonu. Dekoruyla, masaj teknikleriyle ve ritüelleriyle spa’sı da insanı bir anda Bali’ye götürüveriyor. Ancak yine de kararınızı vermeden önce Alchymist Prague Castle Suites’in sarayları andıran ortamında sunduğu lüks konaklama seçeneklerine de bir göz atmanızı tavsiye ederiz. Maximilian Hotel: Otel binası, 1920’li yıllarda Çek mimarlık tarihçisi Karel Teige tarafından tasarlanmış. Bina modern ve düz hatlarla tamamen yenilendikten sonra, 1995 yılından hizmete açılan Maximilian, tarihi dış görünümünün aksine oldukça çağdaş bir stile sahip. Otelin restoranı yok ancak içinden çıkmak istemeyeceğiniz, Planet Zen isimli bir spa’ya sahip. Sağlık, rahatlama ve güzellik için üç ayrı kategoride pek çok masaj ve terapi seçeneği sunuyor. Romantik bir hafta sonu için gelen çiftler için özel paketler de mevcut. Buddha Bar Hotel Prague: Buddha Bar Hotel, harika manzarası ve başarılı konseptiyle şehrin dikkat çeken otellerinden biri. Buddha Bar 4 Prag severlerin özellikle beğeneceği bir tarza sahip. Aralarında büyüklükleri dışında çok büyük bir fark olamayn 3 ayrı tip oda mevcut. Esas uzmanlıklarını yeme-içme konusunda konuşturmuşlar. Kahvaltı bile Siddharta Café’de bambaşka. Spa’ya Tayland’ın hem geleneksel mimarisinin özelliklerini, hem de masaj tekniklerini başarıyla taşımışlar. Fusion Hotel: Fusion Hotel, şehrin hip otellerinden biri. Endüstriyel bir stili var. Odalarda dolap yerine uzun elbise askıları ve varilden bozma gibi duran tabureler tercih edilmiş. Üçayaklı stüdyo ışıkları ve duvarlardaki çizimler de, otelin stilini pekiştirmiş. Otelin içinde 3 durak var: Soup in the City’de Çek mutfağında önemli bir rolü olan çorbalara geniş yer verilmiş. Çorbaların yanı sıra salata ve sandviç seçenekleri de mevcut. Epope ise tamamen Çek mutfağına odaklanmış durumda. Barı 360o’da ise canlı müziğin ve kokteyllerin tadını çıkarabilir, nargile içebilir ve dünyanın herhangi bir noktasına ücretsiz olarak görüntülü arama yapabilirsiniz. Fusion’un, şehrin uygun fiyatlı ve en sevilen otellerinden biri olduğunu da son bir not olarak eklemek isteriz. >>NEREDE YEMELİ? Öğle Yemeği İçin En İyi Adresler Kogo Havelska: Havelska, şehrin en şık restoranlarından biri. Öğlen iş yemekleri için ve akşam romantik yemekler için çok tercih edilen bir 5 Prag yer. İtalyan mutfağının ön plana çıktığı menüsüne eşlik eden oldukça zengin bir de şarap menüsü bulunuyor. Bunların yanı sıra Havelska, kahvaltısıyla da çok iddialı bir yer. Günün herhangi bir öğününde şık ve resmi atmosferinin keyfini çıkarabilirsiniz. Aromi: Sekiz metrelik upuzun barı ve tuğlalardan örülmüş duvarlarıyla sevimli bir atmosferi var. Çağdaş görünümünün içine Ortaçağ tavernalarını çağrıştıran ufak detaylar gizlenmiş. Oldukça sade bir menüsü var. Tamamı İtalyan mutfağının en gurme lezzetleri arasından seçilmiş başlangıçlar ve tatlılar dahil 26 seçenek sunuyor. Şarap menüsü ise çok daha uzun ve menüdeki gurme tatlara uygun bir şekilde düzenlenmiş. Cestr: Cestr, özel olarak yetiştirilen bir Çek sığırı cinsine verilen isim. Restoran bu tür için özel olarak geliştirilmiş yöntemleri yeniden keşfetmiş ve otantik kesim teknikleri kullanıyor. Kırmızı et yemeyenler için günlük, taze balıklardan hazırlanan seçenekler de sunuyorlar. Ancak elbette deniz ürünlerinden çok kırmızı et seçeneklerini denemekte fayda var. Özenle kesilen ve pişirilen biftekler, özel sosu, buharda pişirilmiş sebzeler ve baharatlı patates kızarması ile tahta üzerinde servis ediliyor. Cafe Savoy: Cafe Savoy, 1800’lerde yapılmış bir mekânda, 1940’larda hizmet veren bir lokanta görünümünde. Kesinlikle bu zamandan değil gibi bir görünse de lezzetler tam da bugünün tatlarını ve zevklerini yansıtıyor. İnsanın başını döndüren bir kahvaltı menüsüne sahip. Öğlen gidecek olursanız günlük menüsünde tanıdığınız yemekler bulacaksınız. Ancak gurme menüsüne göz atarsanız, Cafe Savoy’un füzyon formülleriyle de tanışabilirsiniz. 6 Prag Grand Cafe Orient: Şehirdeki kübist rüzgârların en şiddetli estiği yerlerden biri de burası. Prag’ın kübik tarzıyla dikkat çeken binalarından birinin girişinde bulunuyor. O zamanlar sanatçıların ve entelektüellerin sık geldiği bir yermiş ancak 10 sene hizmet verdikten sonra 1920’lerde kapatılmış. 2005 yılında orijinaline sadık kalınarak yeniden açılmış. Avrupa’nın bohem havalı, sanatçıların gelip gittiği kafelerini dolaşmayı seviyorsanız burayı es geçmeyin. Akşam Yemeği Alchymist Club Restaurant: Restoran, Alchymist Residence Nosticova adlı otelin restoranı. Oryantal desenli kırmızı kadife koltukları, ağır ve görkemli avizeleri ve halılarıyla doğulu bir sarayın yemek odasında gibi hissettiriyor. Menü Fas ve İtalyan mutfağı ağırlıklı. Live Tyler, Charlotte Gainsbourg ve Ben Kingsley restoranın bugüne kadar misafir ettiği isimlerden bazıları. Vzatisi: Vzatisi resmi bir atmosferde esprili bir üsluba sahip. Menü Hint ve İtalyan yemeklerinden oluşuyor. Oldukça geniş bir şarap ve şampanya menüsüne sahip. Aralarında Çek şaraplarından da seçenekler bulunuyor. Öğlen 12:00-15.00 arasında, akşam ise 17:3023:00 arasında açık. Le Terroir: Şef Jan Puncohar, büyük bir tutkuyla ülkenin en iyi çiftçilerini ve üreticilerini arayıp buluyor. Buralardan topladığı malzemelerle hazırladığı yemekleri, duvarları taştan örülmüş, kemerli bir salonda sunuyor. Menüde yalnızca birkaç seçenek var. Her birine 7 Prag harcanan zamanı ve gösterilen özeni siz düşünün! Yemek menüsünün tersine uzunca bir şarap menüsü mevcut. Fransız peynirlerinden oluşan tabağı da oldukça başarılı. U Modre Kachincky: Restoran ilk bakışta antikalarıyla dikkat çekiyor. Koltuklar, aynalar, tablolar, birkaç büfe ve bir de piyanodan oluşan dekorundaki tüm parçalar antika imiş. Av etinde oldukça iddialı olan U Modre Kachincky’de ördek seçeneklerinden birini denemenizi tavsiye ederiz. La Degustation: Degustation adından da anlaşılacağı gibi tadıma çok önem veriyor. Bu yüzden de yemeklerini çok küçük porsiyonlarda sunuyor. Böylece peş peşe pek çok tabak tadabiliyorsunuz. Hatta neredeyse menüdeki yemeklerin yarısını bir oturuşta tadabiliyorsunuz. Her tabağın ayrı ayrı lezzetli olduğu restoranlarda bu sistem çok hoş oluyor çünkü böylece hiçbir yemekte aklınız kalmıyor. Yemekten sonra da kahve ve çay seçenekleri arasında kaybolmaya hazır olun. Atıştırmalıklar Au Gormand: Au Gourmand, insanın önce sadece gözlerinin kararacağı, ardından da tüm benliği ile tam bir kurabiye canavarına dönüşebileceği yer. Ekler, brownie, tart çeşitleri, cheesecake’ler arasında karar vermek hiç kolay olmuyor. Öğlen sandviç, salata ve kiş seçenekleriyle hafif bir yemek de yiyebilirsiniz. 8 Prag GECE KUŞLARINA Duplex: Duplex’te her akşam başka bir tema, yani her akşam parti yapmak için ayrı bir bahane var. Oldukça kalabalık oluyor. DJ’lerin performansları ve dans şovları da bu kalabalığın coşkusunu daha da arttırıyor. Le Clan: Genelde konutların bulunduğu Vinohrady’de bulunan Le Clan, VIP kurallarını tanımıyor ve VSP (Very Strange People) olan herkese kapısını açıyor. Yer altındaki tüneli ise gazetecilere yakalanmadan eğlenmek isteyen isimler için burayı çok cazip bir hale getiriyor. İsimleri açıklanmasa da Queen Latifah ve Bruce Willis’in eğlenmek için Le Clan’ı seçtiği biliniyor. Kulübün 2:00’da açıldığını ve sabaha hatta bazen öğlene kadar da açık kaldığını belirtelim. M1 Lounge: Şehrin popüler ve kalabalık gece kulüplerinden bir diğeri de M1. DJ’lerin R&B, hip hop, house ve indie türlerine ağırlık verdiği bir yer. Pazartesi günleri hariç, her gün saat 18:00 gibi açılıyor ve 04:00’a kadar açık kalıyor. Kıyafet kurallarını oldukça ciddiye alıyorlar. Spor kıyafetlerle içeri girmek pek mümkün değil. Radost FX: Pazar ve Pazartesi günleri kapalı olan Radost FX, haftanın diğer her günü için ayrı bir parti düzenliyor. Oymalı tavanına küçük küçük aynalar yerleştirilmiş. Işıltılı ve hoş bir atmosferi var. Daha sakin bir gece geçirmek isteyenler lounge ve chill-out ağırlıklı bir playlist’e sahip olan lounge kısmını tercih edebilirler. Bugsy’s: Bugsy’s o klasik barlardan biri. Dapdar bir koridor gibi uzanıyor. Bir duvar boydan boya bar ve karşısındaki duvarda da sıra 9 Prag sıra küçük yuvarlak masalar dizilmiş durumda. Bugsy’s’in öne çıkan isimleri de DJ’leri değil, her biri usta birer miksolog olan barmenleri. Kokteyl gurmelerinin mutlaka denemesi gereken bir yer. Bar and Books: Bar and Books, New York menşeli ve birkaç şubesi olan bir yer. Ahşap kütüphanesi ve deri koltuklarıyla 1960’ların New York’undan ışınlanmış gibi duruyor gerçekten de. Blues eşliğinde viski veya Martini, Manhattan veya Sour Goody gibi kokteyllerden tatma fikri hoşunuza gittiyse mutlaka uğrayın. >>YA BAŞKA? Alışveriş Leeda: Leeda Lucie Kutalkova ve Lucie Trnkova adlı iki tasarımcının kurdukları bir moda atölyesi. Hem gündüz, hem gece, hem de işe giyebileceğiniz şeyler tasarlıyorlar. Sokak stilinin radikal ve rahat tavrını alıp, günün her saati giyilebilecek şık bir hale getirmişler. Mağazalarında sık sık moda partileri düzenliyorlar. Botas: Botas 60’lardan beri bez spor ayakkabılar yapan bir marka. Konsept mağazaları Botas 66’da yalnızca kendi ürünlerinin yanı sıra, değişik tasarımlara sahip defterler, çoraplar, diş fırçaları, fotoğraf makineleri, kulaklıklar da bulabiliyorsunuz. Moser: 155 yıllık bir cam ve kristal işçiliği tarihine sahip olan Moser, Karlovy Vary’de doğmuş bir isim. Kadeh ve karaf setlerinin zarifliğiyle isminden çok söz ettirir. Hazır buraya kadar gelmişken 10 Prag hem alışveriş yapabilir hem de şehirdeki müzesini ziyaret edebilirsiniz. Hatta yolunuz Karlovy Vary’e düşerse atölye ve müze turu yapabilirsiniz. Artel Glass: Artel, cam tasarımlarda daha genç bir isim. Bu genç ruh tarzına da yansıyor. Moser’e göre daha çağdaş ve renkli bir çizgisi var. Genç olmasına genç belki ama kristalinin ünü New York, Paris, Londra gibi şehirlerde çoktan yayılmış durumda. Şehirdeki iki mağazasından birine mutlaka uğrayın. Becherovka: Çek’lerin, formülü sır olarak saklanan meşhur içkisi Becherovka. Çeşitli bitkilerden yapılıyor ve tarçın veya zencefil aromalı çeşitleri bulunuyor. Alkol oranı %38. Genelde soğuk içiliyor. Tonikle karıştırıldığı zaman Becherovka’nın “be”si, toniğin “ton”u ile birleştiriliyor ve “beton” isimli bir kokteyl yapılıyor. Karlovy Vary’de Becherovka’ya adanmış bir de müze bulunuyor. Czech Marionettes: Çek kuklaları ve kukla sanatçıları oldukça meşhurdur. Hem kendinize hem başkalarına hediye alışverişi yapabileceğiniz iyi bir kuklacı arıyorsanız bu adresi mutlaka not edin. Fiyatları 30-2300$ arasında değişen kuklalar bulabilirsiniz. Minty: Minty hem bir sanat galerisi, hem de tasarım ürünleri bulup alabileceğiniz bir dükkân. Modern sanat meraklılarının da tasarım ürün avcılarının da görmesi gereken bir yer. Müzeler 11 Prag National Museum: Müzede tarihi 14 milyon parça eser bulunuyor. Sayı gözünüzü korkutup sizi yıldırmasın. Tersine Prag’a her geldiğinizde yeni bir şeyler görmek içi koşa koşa gelebileceğiniz bir yer olarak düşünün. Zaten gece binanın ışıltılı halini görünce, ertesi sabah açıklanamayan bir çekimle burada buluveriyor insan kendini. National Gallery: Galerinin koleksiyonunun büyük çoğunluğu Veletrzni Sarayı’nda bulunuyor. Rönesanstan 20. yüzyıla kadar uzanan geniş bir koleksiyonu var. 19 ve 20. yüzyılların daha geniş yer tuttuğu koleksiyonda Picasso, Rodin ve ünlü Çek sanatçıların eserlerinden parçalar bulunuyor. Kafka Müzesi: Müzenin en ilginç özelliği, var olan ve hayali iki Prag topografisi çiziyor olması. Var olan topografi de Kafka’nın şehirle olan ilişkisine değiniliyor. Hayali topografi de ise yazarın eserlerinde yarattığı Prag’dan söz ediliyor. İkisini yan yana görmek ilginç bir deneyim. Jewish Museum: 20. yüzyıl başlarında şehrin Yahudi Mahallesi’nde ciddi bir dönüşüm gerçekleştirilmiş. Müze, bu dönüşüm sırasında yıkılan sinagoglardan kalan eserleri koruma altına almak için kurulmuş. Bertramka Mozart’s Museum: Bertramka isimli bu köşk, Mozart’ın sık sık misafir olarak geldiği bir evmiş. 1956 yılında müze olarak ziyarete açılan ev, Mozart’ın ve onu konuk eden Dusek Ailesi’nin anısına yapılmış. 12 Prag Gitmeden Göz Atılacaklar ‘Les Bien-Aimés’: 2011 yapımı film, aralarında Catherine Deneuve, Milos Forman ve Ludivine Sagnier’nin de bulunduğu geniş bir kadroya sahip. Filmin hikâyesi Paris, Montreal, Prag ve Londra’da geçiyor. Böylece oturduğunuz yerden Prag dahil, tatlı bir Avrupa turu yapabilirsiniz. ‘Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği’: Çek yazar Milan Kundera’nın ünlü eseri 1960-70’lerde Prag’da geçiyor. Edebiyat tarihinde de önemli yeri olan romanı, henüz okumadıysanız, seyahat bahanesiyle okumanızı tavsiye ederiz. Ayrıca Philip Kaufman’ın yönetmenliğini yaptığı film uyarlamasını izleyebilir veya Kundera’nın diğer kitaplarına da göz atabilirsiniz. Kafka: Kafka, Prag’ın gurur duyduğu yazarlarından biri. Kitaplarında çoğunlukla şehri olduğu gibi değil de kendi algısında canlandırdığı şekliyle aktarır. Gene de seyahat öncesinde Kafka’nın bir eserini okumak ve bu şehirde yaşamış bir yazar olarak, onun Prag’ı nasıl deneyimlediğini hissetmek ilginç olacaktır. ‘Prague Tales’: Prague Tales’de Jan Neruda şehrin farklı köşelerinden farklı hikâyeler anlatıyor. Kitabın, kendisinden sonra yetişen genç Çek yazarları da etkilediği söyleniyor. Joraslav Hasek: Prag doğumlu bir başka ünlü yazar ve gazeteci. Hasek esprili dili ve hicivleriyle tanınan bir yazar. 1500 civarında kısa hikâye yazmış üretken bir yazar aynı zamanda. Çoğunlukla ‘The Good Soldier Svejk’ isimli romanıyla tanınır. 13 Prag ‘The Golem’: The Golem çok daha az bilinen bir eser. Yeni bir şey keşfetmek isteyenler bu bilim kurgu romanını okuyabilir ve 1920 yapımı filmini, bulabilirlerse, izleyebilirler. Aman Aman! Karlovy Vary, Prag’ın bohem sayfiyesi olarak düşünülmüş ve 1300’lü yıllarda kurulmuş bir şehir. Prag’dan trenle 3 saatte gidebiliyorsunuz. Şehir baharda çok güzel oluyor. Şehrin eylül ayında gerçekleşen film festivali ise, dünyanın en prestijli birkaç festivalinden biri. Sıkıcı Bilgiler Prague Ruzyne Havaalanı’ndan şehir merkezine taksiyle gitmek en az yarım saat sürüyor ve 25€ civarında tutuyor. Şehir içinde taksiye binerken dikkatli olun. Genelde taksimetre açmıyorlar. Otelinizden güvenilir bir durak sorup numarasını mutlaka kaydedin. Restoranlarda genelde kuver hesaba dâhil ediliyor. Bahşiş için de hesabı yukarı doğru yuvarlamanız yeterli oluyor. 14
Benzer belgeler
pdf - WINGS
04:00’a kadar açık kalıyor. Kıyafet kurallarını oldukça ciddiye
alıyorlar. Spor kıyafetlerle içeri girmek pek mümkün değil.
Radost FX: Pazar ve Pazartesi günleri kapalı olan Radost FX, haftanın
d...
PRAG, Bohemian rhapsody 26°C, parçalı bulutlu, varışta Doğu
Yazılan Yorumlar ve Sorular...
Benim sorum bankamatikle ilgili olacaktı . gelecek hafta eşimle birlikte prag ,viyana ve budapeşteyi kapsayacak tura
çıkacağız . yanımıza euro alarak gideceğiz ,anc...