Halka, AKP`den acı bayram`şekerleri`
Transkript
Halka, AKP`den acı bayram`şekerleri`
HACIBEKTAÞ ECZANESÝ Ecz. Tel: 441 35 62 Ev Tel: 441 31 75 YIL:3 SAYI:745 3 EKÝM 2008 CUMA 35 YKR Halka, AKP’den acý bayram’þekerleri’ Bu zamla elektrik fiyat artýþýnýn, Ocak 2003-Aðustos 2008 dönemini kapsayan 5 yýl 7 aylýk AKP iktidarý döneminde gerçekleþen tüketici fiyatlarý endeksindeki yüzde 63,5’lik kümülatif artýþý da aþtýðý vurgulandý. Açýklamada, “Böylece 5 yýldýr zam yapmadýk diyerek oy toplayan AKP Hükümeti’nin seçim boyasý 10 ayda döküldü. Yapýlan zamlarla AKP Hükümeti, 1 yýl içinde yurttaþlardan yaklaþýk 4,5 milyar YTL fazla para toplayacaktýr” denildi. 7’DE Avrupa’nýn atýklarý Marmara’ya akýyor Tuna Nehri boyunca uzanan Orta Avrupa ülkelerinin metropol kentlerinin, AB üyesi olmadan önce çevre kirliliði yaratan atýk sularýný doðrudan söz konusu nehre boþalttýklarýna dikkati çeken Türkoðlu, atýklarýn bu nehir yoluyla önce Karadeniz’e boþaldýðýný, daha sonra da Ýstanbul Boðazý yoluyla Marmara Denizi’ne taþýndýðýný bildirdi. Türkoðlu, bu kirliliðin, Marmara baseni boyunca yerleþmiþ olan Ýstanbul, Ýzmit ve Bursa gibi metropol kentlerin evsel ve endüstriyel atýklarýyla daha da yoðunlaþýp, denizdeki kirliliði daha da artýrdýðýný vurguladý. 8’DE Kýrþehir'de sondaj çalýþmasý KÖYDES Projesi kapsamýnda köylerin içme suyu ihtiyacýný karþýlamak üzere baþlatýlan sondaj çalýþmasý devam ediyor. Ýl Özel Ýdaresi kaynaklarýyla baþlatýlan çalýþmalar hakkýnda bilgiler veren Ýl Genel Meclisi Baþkaný Salih Çetinkaya, KÖYDES kapsamýnda baþlatýlan sondaj çalýþmalarýnýn aralýksýz devam ettiðini söyledi. Çetinkaya, “Merkeze baðlý Homurlu Beþler ve Taburoðlu köylerinin sondaj çalýþmalarý, Ecikaðýl köyünün ise boru deðiþimi gerçekleþti. 6’DA Madam George Sand Arkadaþ - Burhan Sönmez Cem Göçer Ergenekon’dan çýkýþ var mý? Köþe yazýsý 4’DE Emel Sungur [email protected] Bu denli sýkýntýmýn üstüne Köþe yazýsý 2’DE Þakir Þenol www.sakirsenol.ws.tc [email protected] Tuturuk kâhya oldu Köþe yazýsý 3’DE Bahçelievler Katliamý: 30 Yýllýk ‘derin’ yara Ankara Bahçelievler’de katledilen 7 üniversite öðrencisi öldürülmelerinin 30. yýlýnda mezarlarý Asýl adý Aurore Dupin olan Sand yaþadýðý dönemde; yani 19.uncu yüzyýlda kadýnlarýn yazarlýk yapmasýna pek hoþ bakýlmadýðýndan, bir erkek ismi olan " George Sand" takma ismini kullandý. Bu isim sevgililerinden J. Sandeau'dan esinlenerek buldu Sol küçüldüðünde, içindeki arkadaþlýk ve dostluk da küçülürmüþ. yaralanmýþ olmasýna karþýn 8 gün daha yaþamýþ 5’DE 8’DE 2’DE baþýnda anýlacak. 8 Ekim 1978 tarihinde Türkiye Ýþçi Partisi (TÝP) üyesi gençlerin evine baskýn yapan grup, Latif Can, Efraim Ezgin, Hücran Gürses’i, evde kurþunlayarak, Osman Nuri Uzunlar’ý telle boðarak öldürmüþlerdi. Salih Gevenci ile Faruk Ersan’ýn iple baðlanmýþ cesetleri ise Eskiþehir yolunda, kafalarýndan kurþunlanmýþ olarak bulunmuþtu. Serdar Alten, aðýr þekilde ve katliamla ilgili bilgiler vermiþti. 2 Ýnsanlar yaþamlarýnda zaman zaman umutsuzluðun bataðýndan kurtulamayacaðýný düþünüp binlerce acabalarla yarým kalan kavgasýný terk edeceði kaygýsýyla öylesine hayal kýrýklýklarýný yaþarlar ki bu yorar ve düþürür insaný. Ve gideceði bu sessiz yeni yaþamda býraktýðý dünya da binlerce sorunu çözümsüz terk etmek belki de ölümden daha zor gelir insana. Beni de bu günler de böylesine bir duygu yoðunluðu sardý,sarmaladý.Ne doðru dürüst nefes alabiliyor,ne de baktýðým þeyleri algýlama noktasýnda yansýz davranabiliyorum. Bu duygu yoðunluðu ve umutsuzluk ne yazýk ki bende gözlemlediðim biçimiyle böyle tezahür ediyor.Ancak bu tür duygularý bazý dönemler de herkes hissediyor ve kendiyle bu tür hesaplaþmalarý yapýyor. Bunu siz yakýnlarýmla paylaþmak beni hiç mi hiç rahatsýz etmiyor.Umutlarýmýzýn yarým kalmasýný bir kenar býraktým benim büyüklerimden aldýðým deðerlerin yarýsýný bile torunlarýma býrakamamamýn huzursuzluðu da üstüne tuz biber ekti.Ýþte böylesi günlerde sarfettigim enerjimin bin kat fazlasýný harcayýp,koþtururum sonra yorgunluðumun zirveye ulaþmasý benim günlük yaþamýn aðýrlýðýndan biraz öteye taþýr ve kendimi eskiye ait bir gramofonun iðnesinden bazen cýzýrdayarak gelen gür sese býrakýrým. Bu belki moral,belki geçmiþten gelen rahatlama biçimine dönüþtü benim için.Muhtemelen herkesin böylesine alýþkanlýklarý vardýr.Ben sorunlarýmý çocukluðumdan gelen böyle bir alýþkanlýkla Klasik Türk Müziði ve Türk Sanat Müziði dinleyerek unutmaya çalýþýrým. Müziðe olan tutku para,pulla ölçülecek,karþýlýðý olan bir alýþkanlýk deðildir bizler için.Ailede benden baþka herkesin sesi güzeldir,müzik aletleri çalanýmýzda vardýr.Aðabeyimin baðlama çalmasý gibi. Bütün bunlardan bize ne diyebilirsiniz geleceðim nokta tamda böyle günleri 3 Ekim 2008 Cuma Emel Sungur [email protected]> Bu denli sýkýntýmýn üstüne yaþarken ve izleyebildiðim ölçüde güncel olaylarý basýndan takip ederken,ister istemez herkes gibi kendimi Kýlýçtaroðlu-Fýrat tartýþmalarýný takip eder buldum.Günlerdir sizlerle paylaþmaya çalýþtýðým siyaset üslubu elbette büyük ölçüde bu ikili yede yansýmýþtý. AKP siyasetçilerinin en üst düzeyinden en sýradan üyesine kadar üzerlerine sinmiþ olan bu tarz adeta tek tip siyasetçi modelini oluþturmuþtu.Siyasete çok uzak olmamam nedeni ile yakýn bildiðim bu meslekte (!) genel olarak aynilerin yoðunluðu gözlemlense de tek tük de olsa farklýlýklar çýkardý.Ancak AKP almýþ olduklarý oyun þýmarýklýðý,güvencesi,ekonomik ve siyasal güçlenmenin birlikteliði veya dünya ya bakýþ ve soyut kavramlar üzerine yapýlan siyaset olmasý nedeniyle böylesine ürküten,kýran, döken,kendi dýþýndakini yok sayan,adeta yeni bir siyaset ulemalarý sýnýfý oluþturdular. Dil ve görüntü birlikte.Daha önceden tanýdýðým veya tanýdýðýmý zannettiðim siyasilerde bu kapýdan girer girmez ayni cüppeyi giyiyor,ayni diksiyon hocasýndan ders alýyor,ayni stilist tarafýndan kýyafetleri çizilip,giydiriliyordu muhtemelen. Bu söylem ve fotoðrafta ne yazýk ki seçim öncesi (dýþlanmýþ,gariban) halk tiplemeleri artýk onlarýn adres defterlerinden silinmiþ bir daha ki seçime kadar horlanan,baðýrýlan,zaman zaman hakaret edilen bir kesime dönüþmüþtü.Bu tabloyu pek çok kez televizyonlarda izledik.Bir talebini duyurmak isteyen kiþilere yönelik kullandýklarý aþaðýlayýcý ifadeler,basýn emekçileri ile konuþma tarzlar v.s. Gerekçelerde tuttuklarý oruçtan kaynaklanýyor (iktidara geldikleri günden bu güne deðin oruçlar mý) yada hiç böyle bir olay olmamýþ farz ediyorlar. Bu dönemde siyasette gözlerimiz dünyaya farklý baksa da ,dünyayý farklý deðerlendirse de karþýsýndakine asgari yapmasý gereken saygýyý gösteren,kendi dýþýndaki insanlarýn varlýðýný kabul eden siyasetçi tiplemesi aranýr olmuþtu. Ýþte dün televizyon da izlediðim tartýþmada ortaya çýkarýlan belgeler kadar beni iþin bu yönü de etkiledi.Bir araya gelmeden yapýlan görüþmeler ve uyarýlara raðmen Sayýn Fýrat tarzýný koruyordu;zaten bu yaratýlan tarz birilerinin ricasý ile deðiþecek bir tarz olmadýðý gibi zorlamayla deðiþemezdi de.Çünkü sayýn Fýrat ülke de yaþayan her bireyin hangi aileden,hangi kültürden,hangi dilden, hangi cinsten olursa olsun eþit olduðunu muhtemelen kabul etmeyenlerdendi.Ben “Mir”im,bu da “Bey” demek ifadelerinin karþýsýnda bana da bende Rahime’nin kýzý emelim demek düþüyor. Pir’im Pir Sultan’ýn dediði gibi; “El Ariftir yoklar senin fendini, Daðýtýrlar tuzaðýný,bendini, Alçaklarda otur gözet kendini, Kat-i yükseklerde uçucu olma” deyiþini bilmeyenler varsa bende buradan duyurup öðrensinler isterim. Ne yapalým hepimiz istesek de,istemesek de dünyanýn neresinde olursa olsun birileri tarafýn dan dünyaya geliyoruz,derebeylik düzeni yýkýlalý çok zaman oldu. Þimdi elimizde sadece Türkiye Cumhuriyeti Kimliðimiz ve Vatandaþlýk numaramýz var. Diðer faktörler çok önemli ise o zaman insana deðer vermek,saygý duymak,en azýndan dinlemek ve müstehzi gülüþle,alay edercesine oturuþ ve duruþla beylik olunmayacaðýný da bana anam öðretmiþti. Bende anamýn tek kýzýyým.Beylik bence artýk bu dönemde soy sop la deðil kiþinin tavýr ve davranýþýyla ölçülmeli.Artýk kürk giyme devri kapandý ýsýnmak için dahi olsa. Belki kürklüler hala alkýþ alýyor olabilir ancak bir çocuk,bir kadýn,bir köylü,bir iþçi yüksek sesle artýk “kral çýplak” ta diyebiliyor. Sayýn Kýlýçtaroðlu’nun sunduðu belgeler de bana inandýrýcý geldi ancak dediðim gibi belge ve dosyalarýn dýþýndaki duruþu, yüzünü halka çevirmesi önemliydi.Ýnsanlarýn doðum yerleri,inançlarý,kültürleri çok önemlidir ancak yaþamda bütün bu özellikleri taþýyanlar bu deðerlerinin farkýna varýp ona özen gösterip kollar yada kendine yeni bir tarz oluþturur.Kiþinin eksiklikleri geldiði gelenek,kültür ve dille iliþkilendirilip içinden çýkýp gelinen topluma asla haksýzlýk yapmamalýdýr.Yine Pir Sultan’ýn; “Pir Sultaným yeryüzünde, Var mýdýr noksan sözümde, EKSÝKLÝK KENDÝ ÖZÜMDE, Darýna durmaya geldim” dediði gibi. Bozulan bu dünya da özümüzü unutmayýp gönül gözüyle bakalým,kindenkibirden uzak olalým.26.09.2008 Ankara Bahçelievler Katliamý: 30 Yýllýk ‘derin’ yara Ankara Bahçelievler’de katledilen 7 üniversite öðrencisi öldürülmelerinin 30. yýlýnda mezarlarý baþýnda anýlacak. 8 Ekim 1978 tarihinde Türkiye Ýþçi Partisi (TÝP) üyesi gençlerin evine baskýn yapan grup, Latif Can, Efraim Ezgin, Hücran Gürses’i, evde kurþunlayarak, Osman Nuri Uzunlar’ý telle boðarak öldürmüþlerdi. Salih Gevenci ile Faruk Ersan’ýn iple baðlanmýþ cesetleri ise Eskiþehir yolunda, kafalarýndan kurþunlanmýþ olarak bulunmuþtu. Serdar Alten, aðýr þekilde yaralanmýþ olmasýna karþýn 8 gün daha yaþamýþ ve katliamla ilgili bilgiler vermiþti. Bahçelievler Katliamý davasýndan yargýlanan, Haluk Kýrcý, Ünal Osmanaðaoðlu, Bünyamin Adanalý, 7’þer kez ölüm cezasýna mahkûm edilmiþler, ölüm cezalarýnýn kaldýrýlmasý üzerine bu cezalarý aðýrlaþtýrýlmýþ ömür boyu hapse çevrilmiþti. Sanýklardan Ercüment Gedikli ömür boyu hapis cezasýna çarptýrýlmýþ, diðer sanýklar Mahmut Korkmaz, Duran Demirkýran ve Ömer Yavuz Hacýömeroðlu ise çeþitli cezalara mahkûm edilmiþlerdi. Sanýk Ýbrahim Çiftçi ise, Ankara Cumhuriyet Savcýsý Doðan Öz’ün öldürülmesi olayýndan, Ankara Sýkýyönetim Mahkemesi’nde 4 kez ölüm cezasýna çarptýrýldýktan sonra beraat etmiþ, bu beraat kararýna paralel olarak ‘Bahçelievler Katliamý’ davasýnda da beraat etmiþti. KIRCA KÝEV"DE YAKALANMIÞTI Aðýrlaþtýrýlmýþ ömür boyu hapis cezasý almýþ olan Haluk Kýrcý avukatlarýnýn infazýn Terörle Mücadele Yasasý kapsamýnda yapýlmasýna iliþkin itirazlarýnýn Ödemiþ Aðýr Ceza Mahkemesi tarafýndan haklý görülmesi üzerine serbest býrakýlmýþtý. Ancak gençlerin ailelerinin avukatý Erþen Sansal’ýn Salihli Aðýr Ceza Mahkemesi’ne itirazý üzerine tahliye kararý kaldýrýlmýþ, yurtdýþýna kaçmýþ olan Haluk Kýrcý Ukrayna’nýn baþkenti Kiev’de yakalanmýþtý. KATLÝAMIN BAÞINDA ÇATLI VARDI Katliamý gerçekleþtiren grubun baþýnda ‘reis’ lakabýyla bulunan Abdullah Çatlý ise Ýstanbul Emniyet Müdür Yardýmcýsý Hüseyin Kocadað ile birlikte Susurluk kazasýnda ölmüþtü. Susurluk kazasý mecliste araþtýrma konusu olmuþ, Abdullah Çatlý’nýn devlet tarafýndan korunduðu, Ýçiþleri Bakaný Mehmet Aðar tarafýndan kendisine ‘Emniyet Genel Müdürlüðü Uzmaný’ kimliði ve silah ruhsatý verildiði, baþka devlet görevlileriyle birlikte yasadýþý iþlere karýþtýðý ortaya çýkmýþtý. 8 Ekim Çarþamba günü öldürülen gençlerden Efraim Ezgin, Lâtif Can ve Osman Nuri Uzunlar Bursa’da saat 14.00’da, Hürcan Gürses ile Serdar Alten Ankara’da saat 12.30’da, Salih Gevenci Çorum’da, Faruk Ersan Kýrklareli’nde saat 12.30’da mezarlarý baþýnda yapýlacak törenlerle anýlacak. ÖZLEM ZORCAN ANKARA Birgün 3 Ekim 2008 Cuma Petrol KIRÞEHÝR<------------>HACIBEKTAÞ Otel Ýnþaatý www.sakirsenol.ws.tc [email protected] Tuturuk kâhya oldu vurularak gerçekleþtirilirdi. Bu yöntem, ayak tabanlarýný ve el ayalarýný patlatýr, kaba yerleri ezer, morartýr, týrnaklarý sökerdi. El ayak gibi herhangi bir yeri kýrar, sakat býrakýrdý. köpek saldýrtma: Tutuklu çýrýlçýplak soyulur, kurt köpeði üzerine saldýrtýlýrdý. Köpeðin ilk kaptýðý yer bacak arasý olurdu. zincir: 20-25 metre uzunluðundaki zincirin uçlarý iki tutuklunun boynuna baðlanýr, tutuklular sýrt sýrta verdirilerek ters yönde hýzla itilir. Tutuklu tek ayaðýndan zincire baðlanýr, bu zincir yüksek bir yere asýlýr, tutuklu bayýlýncaya kadar askýda kalýrdý. germe: Tutuklunun bir bacaðý merdiven kenarlýðýna baðlanýr, diðer bacaðý da açýk býrakýlan koðuþun gözetleme deliðine baðlanýp kapý kapatýlýr, tutuklunun bacaklarý koðuþ kapýsýnýn eni kadar gerilir ve öyle kalýrdý. Koþuþturulur, zincir tam gerilince, her iki tutuklu da sýrtüstü yere düþerdi. ayaktan asma/tepe: 50-60 kiþi havalandýrmaya alýnýrdý. Gardiyan "tepe ol" komutu verince tüm tutuklular üst üste bindikten sonra, bir tutuklu da üst üste yatan tutuklularýn üstüne çýkar, istiklal Marþý'nýn on kýtasý okutulurdu. kule: Havalandýrmaya çýkan tutuklular altý kiþilik daire oluþtururlardý. Bunlarýn üzerine 34 kat olacak biçiminde tutuklular çýkarýldýktan sonra, gardiyanýn "yýkýl" komutuyla kule oluþturan tutuklular kendini yere býrakýr ve böylece tutuklularýn deðiþik yerlerinde kýrýlma, incinme ve çýkýk olurdu. ranza altý: Gardiyanlar ellerinde kalaslarla koðuþa girip, "ranza altý ol" komutunu verince, koðuþta bulunan tutuklularýn hepsi ranzalarýn altýna girerdi. Herhangi bir yerlerinin açýkta kalmamasý gerekiyordu. Ranzalarýn altýna tüm tutuklular sýðmadýðý için kiminin eli, kiminin kolu dýþarýda kaldýðýndan, gardiyanlar ellerindeki kalaslarla tutuklularýn dýþarýda kalan kýsýmlarýna vurmaya baþlardý. kantar: Tutuklular havalandýrmada TAÞ ------>MERKEZ Kýz Öðrenci Yurdu Erkek Öðr.Yurdu m2 2 617m Hüseyin Sümen’in evi m2 609 m2 610 634 638m2 587m2 2 626m Þ --BE ------<--- çýrýlçýplak soyundurulup tek sýra halinde dizilirler, sýranýn ön tarafýnda duran tutuklu sýrt üstü yatýrýlýrdý. Ýkinci tutuklu, yatan tutuklunun testis ve erkeklik organlarýndan tutarak yukarý kaldýrýr, tutuklunun kaç kilo geldiðini söylemesi istenirdi. Tüm tutuklular birbirini tartana kadar bu iþlem devam ederdi. kervan: Havalandýrmada, tutuklular tek sýra dizilir, her tutuklu önündeki tutuklunun sýrtýna bindirilir, bacaklarý, altýndaki tutuklunun boynundan aþaðýya sarkýtýlýr ve kulaklarýndan tutmasý istenirdi. Gardiyanýn komutuyla tutuklular yürümeye baþlar ve bu iþlem tutuklular ayakta duramayacak duruma gelene kadar sürerdi. sehpa: Tutuklu gece koðuþtan alýnýp, koðuþ koridorunda gardiyan ve subaylardan mizansen olarak oluþturulan bir mahkemede sorgulanýrdý. Mahkeme, tutukluyu idam cezasýna çarptýrýr, ikinci katýn merdiven kenarlýðýna bir ip geçirilip, ipin ucuna tutuklunun boyun kemiðini kýrmayacak düzeyde kalýn bezden bir ilmik takýlýr, tutuklunun boynu bu ilmiðe geçirilir ve temsili infaz gerçekleþtirilirdi. Tutuklu tam boðulacaðý sýrada ip açýlýrdý. laðým suyuna sokma: Tecrit bölümünün alt katýndaki bazý tuvaletlerin delikleri týkanýr. Hücrelerin pisliði ve laðým sularý burada biriktirilir, diz boyu kadar oluþturulan pisliðin içine tutuklu atýlýr ve pislik yedirilirdi. kitap okuma: Koðuþta bir tutuklunun eline kitap verilir, tutukluya avazý çýktýðý kadar yüksek sesle tek tek sözcükler okutulurken, diðer tutuklular bu sözcükleri tekrarlarlardý. Sabahtan akþama kadar yapýlan bu iþlem sýrasýnda, tutuklular ayakta durmak zorundaydý. marþ söyletme: Cezaevinde bulunan herkes elli'yi aþkýn marþý ezberlemek zorundaydý. Bu marþlar tutuklularýn ses telleri tahriþ oluncaya kadar söyletilirdi. öl dediðimde: Tutuklu havalandýrmanýn orta yerine çýkarýlýr, hazýr ol durumuna geçirilirdi. Gardiyanýn "öl" komutuyla tutuklu kaskatý, eklemlerini kýrmadan yere düþürülürdü. Bu iþlem gardiyanýn keyfine göre tekrarlanýrdý. sigara içirme: Bunun çok çeþitli yöntemleri vardý. En çok uygulananlarý þunlardý: Koðuþta kalan tutuklularýn eline beþ adet sigara verilir, sigaralarýn tümü yakýlarak devamlý aðzýnda tutulurdu. Gardiyanýn "çek-býrak" komutuyla sigaralar bitinceye kadar içirilir, sigaralar-filtreleri dahil- tutuklulara yedirilirdi. Bu sýrada koðuþ pencereleri kapatýlýr, havasýzlýk ve dumanla boðulma ortamý yaratýlýrdý. banyo: Tutuklular çýrýlçýplak soyundurulur ve tek sýra halinde banyoya götürülürdü. Banyoda sabun kullanýlmazdý. Hortumla tazyikli su tutuklularýn üzerine fýþkýrtýlýrdý. Daha sonra tutuklular koridora çýkarýlýr, "Yat-sürün" komutuyla tutuklular yerlerde süründürülerek koðuþlarýna götürülürdü. sayým düzeni: Tutuklular günde en az beþ Fýrýn razisi mpus A site Ka r e iv n Ü 643m2 te rsi ive n Ü Þakir Þenol Dedebað Çok eskiden yoksulluk yüzünden çalýþmaya giden ya da asker dönüþü köylüleriyle karþýlaþan bir delikanlý; sohbetleri sýrasýnda, köyde geliþen olaylarý ölenleri kalanlarý sorar. ‘Tuturuk’ lakaplý mýymýntý, beceriksiz birisinin köye kâhya olduðunu öðrenince; bir an duraksar ve : ‘Tuturuk ta bizim köye kâhya olduysa ben o köye bir daha gitmem arkadaþ’, der. Köye bir daha da gitmez. 12 Eylül 1980’de bizim köye gitmeme lüksümüz yoktu. Her türden haksýzlýða raðmen yaþamak zorundaydýk. Niye yaþýyoruz diye insanlarýn kendilerini sorguladýklarý da olmuþtu. 12 Eylül, 8. sýnýflara Ýnkýlâp Tarihi derslerinde masum bir olaymýþ gibi yansýtýlýnca yeter artýk dedi insanlar. Eðitim Sen sendikasý bakanlýðý uyardý. Þimdi kitaplar tekrar toplatýlýyormuþ; yeniden yazýlmak üzere. Seksen sonrasý yetiþen hiçbir kuþaðýn bilmediði 80 ihtilali ülkenin Anayasal düzenini zorla ilga etti. Hem de Anayasal bir görevi olduðunu hatýrlatarak. Anayasayý ihlal edip, deðiþtirdi de iyi mi etti? YÖK’ünden; seçim yasalarýna, siyasi parti yasalarýndan Cumhurbaþkaný’nýn geniþ atama yetkilerine kadar bir sürü ipe sapa gelmez anti demokratik yasayý da hediye etti. Ondan sonra baþa gelenler ise bu yasalarýn gölgesine sýðýnarak hükümet ettiler sýkýlmadan. Ama bu yasalardan caný yananlar bir türlü anlatamadýlar topluma kendilerini. Velhasýl “Tuturuk kahya oldu”. Eðer bu gün, Deniz Fenerleri’nden, Diþlilerden, mahalle baskýsýndan, devletçi laikliðin tehlikede olduðundan, ýlýmlý mýlýmlý Ýslami tehlikelerden, Ergenekonlardan, ihale yolsuzluklarýndan, iþçi ölümlerinden, süren kardeþ kavgasýndan, taþeronlaþtýrmalardan, yoksulluktan, kayýt dýþý ekonomiden, adaletin yavaþlýðýndan, hayat pahalýlýðýndan, esnafýn iflaslarýndan, muhalefetin zayýflýðýndan, çiftçiliðin bitirildiðinden canýmýz yanýyorsa, bütün sorumlusu 12 Eylül 1980 yasalarýdýr. Okuyunca inanamayacaðýnýz aþaðýdaki satýrlar bana bir arkadaþýmdan fowordlanmýþ. Kendisine de bir baþkasý göndermiþ. Ýçinden bazý bölümleri çýkarmak zorunda kaldým. Ýnsanlýðýmdan utandým. Kendi insanýna bu uygulamalarý reva görenler nasýl insaným diye gezerler? Çocuklarýný, torunlarýný nasýl severler? Nasýl ressamlýða, yazarlýða,yorumculuða soyunurlar? Bu mudur memleket ve insan sevgisi? Ýçleri elveriyorsa aþaðýda adý geçen kitabý okuyup onun yorumunu ve resimlerini yapsýnlar…Guantanamo Hapishanesi ve Irak’ta ki Ebu Garip Cezaevleri’ne kadar benzediðini, ibretle göreceksiniz. “Gazeteci Oðuz Güven'in 78 kuþaðýný anlattýðý "Zordur Zorda Gülmek" adlý kitabýnda insanýn kanýný donduran iþkence yöntemleri anlatýlýyor. 12 Eylül 1980 darbesinin öncesi ve sonrasýnda "78 kuþaðý" diye adlandýrýlan gençlerin yaþadýðý trajikomik gerçek öykülerin yer aldýðý kitap yeni öykülerle geniþliyor. 3. Baskýsýný yine 12 Eylül'ün yýldönümünde yapan kitapta, bu kez Diyarbakýr Cezaevi'nde uygulanan iþkence yöntemleri de tüm ayrýntýlarýyla anlatýlýyor. Ýþte, Diyarbakýr Cezaevi Gerçeðiyle Yüzleþme Araþtýrma ve Adalet Komisyonu raporundan akýllara durgunluk veren iþkence yöntemleri: falaka: Yaygýn ve sürekli uygulandý. Ayak tabaný, ellerin içi gibi vücudun kaslý bölümlerine kalas, cop, zincir, saz sapý, pik demir vb. SATILIK ARSALAR Çep: 0535 764 26 72 Tel: 0384 441 32 65 SATILIK EV TOKÝ I. Etap C Blok zeminde 3no’lu daire satýlýktýr. Müracat: 0 384 441 27 86 0 545 626 37 62 Nuri ÖZKAN kez sayýlýrdý. Her sayýmdan önce, tutuklular sayým düzenine geçer, sayým talimi yaptýrýlýr, yüksek sesle tekmil verilir, rahat-hazýr ol ile, çöker kalkarlardý. gece nöbeti: Geceleri her koðuþta mevcuda göre 2-7 kiþiye kadar tutukluya sýrayla nöbet tutturulurdu. Nöbet sýrasýnda devriye gezen gardiyanlar, koðuþun mazgal deliðini açar, nöbetçi tutuklunun mazgaldan dýþarý elini uzatmasýný ister, tutuklunun ellerine cop veya kalasla istediði kadar vururdu. lokomotif: Tutuklular havalandýrmaya çýkarýlýr, Ýki kiþi çýrýlçýplak soyundurulur, bunlardan birisi domalýp iki eliyle diz kapaklarýný tutar, diðeri de arkadan bunu kucaklardý. Gardiyanýn "uygun adým marþ" demesiyle her iki tutuklu havalandýrmada dolaþýrlar, diðer tutuklular zorunlu olarak bunlarý izlerdi. pislik yedirme: Her havalandýrmanýn ortasýnda bir laðým çukuru vardý. Laðým sularý ve insan pislikleri burada toplanýrdý. Tutuklulara bu çukurdan avuç avuç pislik alýp yemeleri istenirdi. iþeme: Havalandýrmada bir tutuklunun yere yatmasý istenir, diðer tutuklulara, yerde yatan tutuklunun yüzüne iþemesi istenirdi.. hastane: Hastanede de cezaevindeki kurallar geçerliydi. Hasta, tuvalete götürülmez, yatakta da hazýr ol vaziyetinde yatardý. verem: Veremlilerle, saðlam tutuklular birbirinden tecrit edilmez, ayný kapta yemek zorunda býrakýlýrdý. Ayný battaniyenin altýnda yatýrýlýrlardý. Veremlilerin balgamlarý tahlil yapýlacak bahanesiyle toplanýr, karavanadaki yemeklere karýþtýrýlýr ve bu yemekler tüm tutuklulara yedirilirdi. ayakta bekletme: Bu yöntem cezaevinde her gün geçerliydi. Sabah saat 05'den akþam 1719'a kadar tutuklularýn oturmasý yasaktý. konuþma yasaðý: Koðuþ içindeki iki kiþinin birbiriyle konuþmasý, tutuklunun gülmesi ve düþünür gibi görünmesi yasaktý. Böyle bir suçu iþleyen tutuklulara yukarýdaki iþkence yöntemleri uygulanýrdý. gece baskýný: Nöbetçi subay ve gardiyanlar, gece geç saatte tutuklularýn koðuþuna girerek, uyku sýrasýnda tutuklulara cop veya kalaslarla dayak atarlardý. avukat-ziyaret dayaðý: Avukat görüþmesine ve diðer görüþmelere gidip gelirken tutuklulara dayak atýlýrdý. Görüþlerde hiçbir þey konuþulmamasý tembih edilirdi. Tutuklular avukatlarýyla savunma konusunda görüþ alýþveriþinde bulunamazlardý. mahkeme dayaðý: Tutuklular mahkemeye götürülürken cenaze arabasýna bindirilirlerdi. Elleri arkadan kelepçeli olurdu. Cenaze arabasýna binerken ve çýkarken gardiyanlar tarafýndan dövülürlerdi.” GEREKLÝ TELEFONLAR Kaymakam Kaymakamlýk Yazý Ýþ. Sos. Yar. ve Day. Özel Ýdare Nüfus Belediye Baþkanlýðý Milli Eðitim Müd. Halk Eðitim Müd. Askerlik Þubesi Kapalý Spor Salonu Devlet Hastanesi Ýlçe Saðlýk Grup Bþk. Tapu Sicil C.Savcýlýðý Adliye Adliye Kütüphane H.B.V Kültür Merkezi Müze Turizm Danýþma Emniyet Amirliði Karakol Amirliði Jandarma Ýlçe Tarým Lise Kýz Meslek Lisesi Mal Müdürlüðü Kadastro Karaburna Belediye Kýzýlaðýl Belediye PTT. T.M.O. Türkiye Ýþ Bankasý Ziraat Bankasý Þoförler Cemiyeti Esnaf Odasý Tarým Kredi Koop. TEDAÞ Çiftci M.K.Baþkanlýðý Rýfat Kartal Huzurevi Sulucakarahöyük Gzts Taþýyýcýlar koop Nevþehir Seyahat Þanal Seyahat Mermerler Seyehat Dergah Taksi Duraðý Terminal Taksi 441 30 09 441 34 10 441 39 77 441 31 01 441 31 02 441 37 44 441 30 16 441 30 48 441 30 10 441 35 20 441 30 15 441 36 32 441 32 49 441 35 38 441 35 38 441 30 18 441 30 19 441 33 94 441 30 22 441 36 87 441 26 97 441 36 66 441 38 08 441 30 20 441 37 74 441 31 08 441 30 56 441 35 37 453 51 30 455 61 29 441 35 55 441 30 11 441 35 07 441 33 26 441 30 74 441 37 42 441 32 76 441 31 42 441 36 80 4413338 441 39 47 441 20 06 441 30 43 441 33 59 441 21 73 441 25 25 441 27 97 3 Ekim 2008 Cuma Cem Göçer Ergenekon iddianamasi açýklandýðý günden beri tartýþýlýyor. Gariptir, bu hükümetin bakanlarý daha önce devlet görevlileri yargýlanýrken kimseyi konuþturmaz, soran gazetecileri de “olay yargýya intikal etmiþtir, yorum yapmak doðru deðil” diye azarlarlardý. Ama bu kez yasadýþý olduðu halde daha sanýklar mahkemeye çýkmadan 2500 sayfalýk iddianame internet üzerinden basýna daðýtýldý ve günlerdir televizyonlarda, gazetelerde tartýþýlýyor. Þimdiye kadar hiçbir yetkilinin “mahkemeyi etkilemeyin, olay yargýya intikal etti, yorum yapmayýn'a deðindiðini de görmedik. Aksine özellikle hükümete yakýn kanallar her gün bir Ergenekon bombasý patlatýyor, ortaya yeni belgeler, iliþkiler, istihbarat raporlarý döküyor. .. (Geçtiðimiz günlerde bu kadarý yeter deyip yayýn yasaðý getirdiler!) Ýþ iyice çýðrýndan çýktý, Ergenekon iddianamesine girmeyen kalmamýþ! Hatta bir gazetenin haberine göre, vatandaþ internette dostunun, düþmanýnýn ismini girip iddianamenin neresinde geçiyor diye bakýyormuþ! .. Ama ilginçtir, iddianamede; “Ergenekon terör örgütünün MÝT, TSK ve Emniyet Teþkilatýyla ilgisi olmadýðý ...” altý çizilerek, önemle belirtilmiþ! Yani herkes var, onlar yokmuþ! Ýlginç deðil mi? Daha ilginci, “Kontrgerillayý deþifre ettiði savunulan bu indianamede örneðin NATO'nun, ABD'nin, CIA'nýn bu iþlerle ilgisine dair de hiçbirþey olmamasý! Oysa AB Ülkelerinde deþifre edilen kontrgerilla Ergenekon’dan çýkýþ var mý? örgütlerinin NATO çevresinde koministlere karþý kurulduðu açýklanmýþtý. Bunlara yer verilmezken devrimcilerin, yurtseverlein, demokratik kurumlarýn, muhalif aydýnlarýn yýllardýn mücadele ettiði, savaþtýðý çetelerle birlikte anýlmasý, beraber çalýþýyormuþ gibi gösterilmesi ise asýl niyeti ortaya koyuyor. At izi ile it izi birbirine karýþtýrýlýp kontrgerillanýn kanlý tarihi üzerinden devrimciler ve devrimci mücadele mahkum edilmeye çalýþþýlýyor. 12 Eylül yýllarýnda “sað terör-sol terör” yaklaþýmýyla baþlatýlan aynýlaþtýrma çabasý bugün hala sinsice sürdürülüyor. Doðrudan denmiyor da ortaya sahte belgeler, iftiralar, uydurma senaryolar dökülüyor. Bakýn diyorlar, hepsi Ergenekon'un içinde, hepsi ayný! Tabi bunu hiç utanýp sýkýlmadan açýktan küfrederek söyleyenler de Taraf gazetesinde çýkan bazý yazýlarda devrimcilere “faþistýrkçý-milliyetçi” diyen densizler de çýktý. Denizlerin anti – emperyalisliði ile çatýlarýn “milliyetçi” diyen densizler de çýktý. Denizlerin anti-emperyalistliði ile çatlýlarýn “milliyetçiliði”ni ayný kefeye koymaya kalktýlar. Hatta traji-komik bir þekilde, Alparslan TÜRKEÞ için “SSCB'den gelecek kominizm tehlikesi olmasaydý, Fidel Castro gibi bir lider olurdu” þeklinde akla ziyan þeyler yazýldý, çizildi. Bugün ayný gazetenin Ergenekon iddianamesi çýðýrtkanlýðýnda da herkesten çok sesinin çýkmasý tabi ki tesadüf deðil” Bir baþka örnek; Medyatik “Alevi dedesi” izzettin Doðan'ýn bir gazetedeki röportajýnda; “Nazým Hikmete yapýlanlar, Fethullah Hoca'ya yapýlmamalý.” demesine ne buyrulur?! Amerika'dan yeþil kart alabilmek için Paul Hanze gibi CIA þeflerinden aldýðý referans yazýlarýyla baþvuru yapan bir amerikan islamcýsýnýn Nazým Hikmet'le düþmanlýktan baþka ne ilgisi olabilir? Öyle bir bilinç bulanýklýðý yaratýlýyor ki, sanki bir tarafta kontrgerilla çeteleri, darbeciler, diðer tarafta demokratlar, özgürlükten, hukuktan yana olanlar, karþý karþýya gelmiþ çatýþýyor! Üstelik bu çatýþmada halký da saf tutmaya çaðýrýyorlar! .. Demegojilerini, propagandalarýný, þovlarýný bir tarafa býrakýrsak açýkça görülecektir ki, bu çatýþmada da her iki taraftan en çok dayaðý yiyen yine devrimciler olmaktadýr. Yine Deniz Gezmiþ'ler, Nazým Hikmetler hakarete uðruyor! Yine devrimci demokrat örgütler kurum ve kuruluþlar iftiraya, saldýrýya uðruyor! Egemenler arasýndaki bu çýkar çatýþmasýnda taraf olmak, onlarýn çýkarlarýnýn oyuncaðý olmak demektir. “Darbeye karþýyým”, “Kontragerillaya karþýyým” gibi düþüncelerle taraflardan birine yedeklenmek sadece kontrgerillanýn kan tazelemesine yarayacaktýr. Bu güne kadarki kanlý sicilini, üç-beþ teþhir olmuþ katilin üstüne yýkarak yeni çatlýlarýn önüne beyaz bir sayfa açmasýna yarayacaktýr. Ve iddianamemahkeme .... vb. Diyerek geçmiþe bir sünger çekip açtýklarý beyaz sayfalarý yine Maraþlar, Sivaslar, Gazilerle dolduracaklarýndan þüpheniz olmasýn! Darbeye karþý 70 milyon adým koalisyonu gibi giriþimler sonuçta hükümetin ekmeðine yað sürüyor. Ýstanbulda yaptýklarý yürüyüþte Zeynep Tanbay'ýn yaptýðý konuþma “Demokrasiyi savunmak” adýna nasýl bir bilinç bulanýklýðý, kafa karýþýklýðý yarattýðýný da gösteriyor. “Bizler ayný cümleler ile aþaðýlandýk, ayný kiþiler tarafýndan küçümsendik, ayný darbelerde hayatlarýmýzý geleceðimizi kaybettik. “ (21 Haziran 08/BÝRGÜN) Öyle mi gerçekten? Kanlý pazarda mý? Karþý pazarda mý? Maraþta mý? Sivasta mý? 19 Aralýkta mý? 1 Mayýsta mý? Ne zaman, nerede yaþamýþýz ayný acýlarý?!!! Darbe karþýtlýðýnýn ülkemizdeki, yönetim þeklini, emperyalizme baðýmlýlýðýný, darbelerin kime karþý kimlerle, nasýl yapýldýðýný, ... ve daha sýralanabilecek en temel gerçekleri bulundurmaktan, perdelemekten baþka hiçbir anlamý, misyonu, etkisi yok maalesef! ... Devrimciler yýllardýr 12 Eylül'ün anayasasýyla, tüm kurum ve kuruluþlayýyla yürürlükte olduðunu yazdý, çizdi. Ve zaman nasýl demokrasiye geçtik ki, þimdi birileri “aman darbe olmasýn da ne olursa olsun” diye ortalýðý velveleye veriyor! Kýsacasý AB'cilerin peþine düþerek, kapkara bir ampülün ýþýðýna güvenerek bu Ergenekon'dan çýkamayýz. Kontrgerilla gerçeði öyle üçbeþ kiþi deðil en alttan, en üste kadar tüm kurum – kuruluþlarýyla bir dað gibi karþýmýza dikilmiþ duruyor. Ergenekon'dan çýkmak için bu daðý tümden eritmekten baþka çaremiz yok! Bize daðlarý tutuþturacak bir ateþ gerek! 3 Ekim 2008 Cuma H.Burak Öz Madam George Sand Asýl adý Aurore Dupin olan Sand yaþadýðý dönemde; yani 19.uncu yüzyýlda kadýnlarýn yazarlýk yapmasýna pek hoþ bakýlmadýðýndan, bir erkek ismi olan " George Sand" takma ismini kullandý. Bu isim sevgililerinden J. Sandeau'dan esinlenerek buldu Kadýnlarýn önlerine konulan engeller konu olduðunda, genelde Avrupa dýþýndaki toplumlar akla gelir. Oysa ki 19’uncu yüzyýlda dahi kadýnlarýn yazar olmasýna hoþ bakýlmýyordu Avrupa’da. Sizlere 19’uncu yüzyýlda yazabilmek için büyük mücadeleler vermiþ bir kadýndan bahsetmek istiyoruz. Bugünkü kadýn yazarlarýn öncüsü sayýlabilecek bir isimden Aurore Dupin, namý deðer George Sand’ý sizlere tanýtmak istiyoruz. Madam Dupin enteresan bir kadýn adýný deðiþtirip bir erkek adý George Sand’ý almakla kalmayýp smokinle dolaþýp, aðzýndan sigarasýný düþürmeyen erkek kýlýðýnda dolaþmayý da seven bir kadýn. Ancak öyle bir kadýn ki yazarlýðýnýn yaný sýra ona aþýk olan ünlü erkeklerin genç yaþta hayata veda etmesiyle ün salmýþ olanda bir kadýn. Onun genç yaþta ölen âþýklarýndan biri, televizyon izleyen hemen hemen herkesin bildiði ünlü cenaze marþýnýn bestekârý Fryderik Franciszek Chopin(Þopen). 39 yaþýnda acýlar içinde hayata veda etti. Bir diðer âþýðý ise kimilerine göre en hüzünlü þiirlerin þairi Alfred de Musset’dir. O’da 3 senelik George Sand ile olan beraberliðinden sonra, genç denilebilecek bir yaþta 47 yaþýnda gözlerini yummuþtur hayata. Aurore Dupin olan Sand yaþadýðý dönemde; yani 19’uncu yüzyýlda kadýnlarýn yazarlýk yapmasýna pek hoþ bakýlmadýðýndan, bir erkek ismi olan “George Sand” takma ismini kullanmýþtýr. Bu ismi sevgililerinden J. Sandeau’dan esinlenerek bulmuþtur. Sand çaðdaþý birçok aydýnla da arkadaþlýk etmiþtir. Bunlardan, Madam Bowary’nin ünlü yazarý Flaubert ve Vadideki Zambak’ýn ölümsüz yazarý Balzac ilk sýrada gelir. Fýrtýnalý yaþantýsý nedeniyle bir çok insan tarafýndan eleþtirilen Sand, Baudelaire tarafýndan aptal bir kadýn olarak görülürken, Flaubert tarafýndan iyi bir dost Turginyev tarafýndan ise “müthiþ bir kadýn olarak” tanýmlanmýþtýr. Yaþamý aþk ve yazmak ile geçen Sand, 50’yi aþkýn roman, 20’yi aþkýn oyun yazmýþtýr. Baþlýca eserleri þunlardýr: Ýndiana, Lelia, Büyük Annemin Masallarý, Þeytan Havuzu, Villemar Markisi’dir. Ayrýca yazarýn Gustave Flaubert’le olan 422 mektuptan oluþan yazýþmasý da kitap haline getirilmiþtir. Bu eser büyük deðiþimlerin yaþandýðý 19’uncu yüzyýlýn büyük bölümüne iki yazarýn gözünden ýþýk tutmaktadýr. George Sand’ýn renkli hayatý beyaz perdenin de ilgisini çekti. Yönetmenliðini Diane Kurys"un üstlendiði 1999 Macar yapýmý, Les Enfants Du Siecle ( Türkçe adý, Aþkýn Büyüsü) adlý filmde yazarýn evli iken kendisinden altý yaþ küçük olan þair Alfred de Mussed ile yaþadýðý üç senelik yasak iliþki anlatýlýr. Bu film daha sonralarý yazar Olivier Rousseau tarafýndan kitaplaþtýrýldý ve Can Yayýnlarý tarafýndan “Aþkýn Büyüsü” adýyla Türkçeye aktarýldý. George Sand’ýn hayatý 1804’te Paris’te doðdu. Ýtalya ordusunda subay olan babasýnýn 1808’de görevi dolayýsýyla Madrid’e gitmesiyle 1812’ye kadar bu þehirde kalýr. Babasýnýn ani ölümüyle birlikte Mayýs 1812’den itibaren büyükannesi ile yaþamaya baþlayan Sand burada gramer, Latince ve bilim öðrenimi görürken ayný zamanda müzik eðitimi de alýr. Ocak 1818’de Paris’teki Ýngiliz Dame Agustine Manastýrý’na girmesiyle Sand’ýn hayatýnda mistik bir süreç baþlar. "Beni çok tuhaf buluyorlardý," diye tanýmlar kendisini, daha sonra genç kýzlýk yýllarýný anlatýrken. "Körpe kemiklerim sertleþmiþti. Ýradem, bedensel yorgunluðu yenme gücüne eriþmiþti. Ne aptalca bir temizlik tutkusu, ne de tüm erkeklerin hoþuna gitme arzusu egemendi mantýðýma." Paris"in güneyinde, Berry"deki Nohant çiftliðinde, büyükannesinin yanýnda yaþayan 16 yaþýndaki Aurora"nýn, öyle "tuhaf" geliþmesi nedensiz deðildir. Büyükannesinin ölmesiyle birlikte yazar kendini büyük bir boþlukta bulur ve annenin hegemonyasýndan da kurtulmak amacýyla bir imparatorluk baronunun oðlu olan subay Casimir Dudevant’la evlenir. Artýk can sýkýntýsýnýn sýk sýk yer deðiþtirdiði, mutluluðun sorgulandýðý, mutsuzluðunsa kâðýtlara teslim edildiði yeni bir süreç baþlamýþtýr: "Kalbim bana adalet duygusu ve cesaret veriyorsa, önyargýlara aldýrmam bile." Ve: "Dünya ile ilgim zaten çok az." Evet, yazmaya baþlamýþtýr. Ýlk taslaklarý yastýðýnýn altýnda saklar. 17 yaþýndadýr þunlarý yazdýðýnda: "Ahlaki konularda adaletin cinsiyeti olmaz. Erkektir veya kadýndýr, Tanrý nasýl istemiþse; fakat O"nun yasasý hep aynýdýr. Ýster bir çocuðun annesi olsun, ister bir ordunun generali; insanýn vicdaný tek yargý organý olduðu için, eðer istersem, ihtiyatý elden býrakýp tüm azarlarý ve koðuþturmalarý göze almak pahasýna tehlikeli ve güç görevleri üstlenebilecek yeteneðim var." chez M. Blaise-1829... 1831 yýlý Sand’ýn edebiyat yaþamýna artýk iyiden iyiye atýldýðý yýllardýr. Paris’tedir ve daha þimdiden Balzac, Latouche, Felix Pia gibi birçok yazarla iliþki kurmuþtur. Paris, 1831: Dokuz yýllýk bunaltýcý evlilikten sonra Aurora yeniden kendini bulur. Kendi diktiði erkek giysileri, saðlam, demir ökçeli çizmeleri ile kenti bir ucundan ötekine dolaþýr: "Kendimi bir dünya seyahati yapabilecek kadar güçlü hissediyordum. Giysimin þimdi korunacak hiçbir þeyi kalmamýþtý; her havada ve günün her saatinde dýþarý çýkabiliyordum... Basitliðiyle her türlü þüpheyi uzaklaþtýran giysimi çok büyük bir güvenle taþýdýðým için ne kendim ne de giysim dikkat çekiyordu." Aurora Dudevant -hâlâ bu adý taþýmaktadýr- Paris"te bir çatý katýnda genç yazar Jules Sandeau ile birlikte yaþamaktadýr. Ýkisi birlikte daha sonra J. Sand imzasý ile yayýnlanacak olan -Rose et Balance- adlý kitabýn yazýmýnda çalýþýrlar. Günün birinde kayýnvalidesi Aurora"yý ziyarete gelir ve aralarýnda þu konuþma geçer: Madam Dudevant: - Kitap yayýnlama niyetinde olduðunuz doðru mu? - Evet, Madam. - Ah, çok tuhaf bir düþünce bu. - Evet, Madam. - Peki. Güzel hoþ da, umarým taþýdýðým adý basýlmýþ kitap kapaklarýna koymazsýnýz! - Aaa! Tabii ki hayýr Madam, hiç endiþelenmeyin. Dudevant adýný bir kitap kapaðýnda okumak zorunda býrakmaz kayýnvalidesini. 1831 Aralýk sonunda Pembe ve Beyaz adýndaki romaný yayýnlanýr. Bu romanda imza J.Sand’a aittir (bu mahlas, sevgilisi olan Jules Sandeau’dan gelir.) Ve ertesi yýl, G.Sand imzasýyla büyük ilgi uyandýran "Indiana" ve "Valentine" adlý iki romaný yayýmlanýr. Kuzeybatý Fransa"nýn soylularýndan romancý Mösyö de Keratry"yi ziyaret eder. "Açýk konuþacaðým," diye selamlar adam Aurora"yý, "Bir kadýn yazmamalý... Beni dinleyin: Kitap yapmayýn. Çocuk yapýn!" Bu sözler üzerine Aurora yüksek sesle gülerek þu yanýtý verir: "Ama rica ederim Beyefendi, bu reçeteyi siz kendinize uygulayýn." 1833’ten 1835’e kadar çaðýn en büyük þairlerinden Alfred De Musset ile bir iliþki yaþar. 1838’e kadar olan süreçte Sand birçok roman yazar. Kýsa süren iliþkiler ve bunlarýn getirdiði açmazlar, onu kýsa süreli de olsa insancýl (!), biraz da yavan bir mistisizme yönlendirir. Bu dönemde en uzun iliþkisini yaþayacaðý Chopin ile tanýþýr. Nohant-Paris arasýnda yazmaya devam eder. Daha çok sosyalist eðilimli olan bu yeni romanlar pek hoþ karþýlanmaz. Biraz da bu durumun getirdiði farklý bir duyarlýlýkla kýr romanlarý yazmaya baþlar. Bu dönemin en önemli romaný: "Þeytanlý Göl"dür. 1848’de baþlayan ihtilalle birlikte Sand, politik hayata karýþma arzusuyla kendini tekrar Paris’te bulur. Kýsa süreli bazý siyasal çalýþmalardan sonra 1849’da bir daha dönmeme kararý üzerine Nohant’a gider ve politik hayattan kendini soyutlayarak daha çok tiyatro eserlerine yönelir. Bu alandaki önemli eserleri, "Claudie", "Mauprat", "Flaminio" ve "Maitre Fauilla"dýr. Nihayetinde sade ve sakin bir yaþamýn içindedir artýk. 1856’dan itibaren Nohant’ta yazarak, botaniðe merak sararak ve tiyatro düzenleyerek vaktini geçirir. Bu sakin yaþam içinde hayatýna tesadüf eden en önemli olay, 1857’de Flaubert’le tanýþmasýdýr. Sand, ölümüne kadar kâh aþk romaný kâh kýr romanlarý yazmýþ, geriye onlarca iliþki, yüzlerce yapýt ve sonuçsuz kalan Tanrý arayýþýný býrakmýþtýr.. George Sand 72 yaþýnda ölür ve Nohant"a, genç kýz olarak baskýsýz ve uzlaþmasýz, "tuhaf biri olarak büyüdüðü yere gömülür. Cenaze törenine Gustave Flaubert, Ernest Renan, Alexandre Dumas gibi Fransa"nýn ünlü yazarlarý gelir. Mezarý baþýndaki görkemli anma konuþmasýný Victor Hugo kaleme almýþtýr. George Sand"ýn son yýllarýnda onunla mektuplaþan ve düþünce alýþveriþinde bulunan Gustave Flaubert, Sand"a karþý âdil olmaya çalýþan nadir kiþilerden biridir. Rus yazar Ivan Turgenyev"e 1876 Haziran"ýnda þöyle yazar: "Gömüldüðünde bir çocuk gibi aðladým. Bu çok deðerli insanýn içinde ne denli müthiþ bir kadýnlýk duygusu; ve bu dehanýn içinde ne müthiþ bir þefkat olduðunu bilmek için onu benim tanýdýðým gibi tanýmak gerekir. Birgün 3 Ekim 2008 Cuma Kapadokya'da bir heykeltýraþ Kýrþehir'de sondaj çalýþmasý Sulucakarahöyük: KIRÞEHÝR KÖYDES Projesi kapsamýnda köylerin içme suyu ihtiyacýný karþýlamak üzere baþlatýlan sondaj çalýþmasý devam ediyor. Ýl Özel Ýdaresi kaynaklarýyla baþlatýlan çalýþmalar hakkýnda bilgiler veren Ýl Genel Meclisi Baþkaný Salih Çetinkaya, KÖYDES kapsamýnda baþlatýlan sondaj çalýþmalarýnýn aralýksýz devam ettiðini söyledi. Çetinkaya, “Merkeze baðlý Homurlu Beþler ve Taburoðlu köylerinin sondaj çalýþmalarý, Ecikaðýl köyünün ise boru Sulucakarahöyük: KAPADOKYA Andrew Rogers çantasý sýrtýnda, yan yana koyacaðý taþlarý hayalinde bir ülkeden diðerine koþuyor. Uzaydan görülebilen dev heykellerini yaptýðý yerlerden biri de Kapadokya’ydý. Rogers buradan öyle etkilenmiþ ki 5 heykel daha yapmayý planlýyor. Andrew Rogers, Avustralyalý bir heykeltýraþ. 1980’li yýllarda baþarýlý bir finans uzmaný iken her þeyi yüzüstü býrakýp sanata yönelmiþ. Aynen ünlü Fransýz ressam Gauguin gibi sanatýnýn peþinde yollara düþmüþ. Rogers’ýn 1990’lý yýllarýn sonunda giriþtiði ve tüm kýtalara yaydýðý dev projesinin adý "Hayatýn Ritimleri". Þimdiye kadar Þili, Bolivya, Sri Lanka, Avustralya, Ýzlanda, Ýsrail, Çin ve Türkiye’de taþ ve kayalardan yaptýðý devasa heykelleri uzaydan da görmek mümkün. Projenin ana felsefesi þu: Hayatýn özü ayný ama ritimleri ayrý. Tarihten günümüze uzanan farklý ritimleri, yaþamlarý ve sembolleri geleceðe taþýmanýn en iyi yolu "anýtsal bir zincirle" dünyaya kalýcý iz býrakmak deðil mi? Dolayýsýyla Rogers’ýn, çoðunlukla çöllerde, daðlarda, çorak alanlarda gerçekleþtirdiði projelerinde daima "Hayatýn Ritimleri" adýný verdiði heykeli var. Bu devasa heykel kýtalarý, insanlarý birbirine baðlayan bir sembol. Bunun yaný sýra, ayný mekanda yerel halkýn seçtiði bir figürün heykeli yapýlýyor. HAYATIN RÝTÝMLERÝ VE AT Kapadokya’da örneðin, "Hayatýn Ritimleri"nin yaný sýra bir at figürü seçilmiþ. Kapadokya üzerinde yapýlan balon uçuþlarýnýn güzergáhý bile bu müthiþ etkileyici heykelleri görmek için deðiþtirilmiþ. Andrew Rogers geçenlerde Ýstanbul’daydý. Garanti Bankasý’nýn yeni binasý için ýsmarladýðý "Hayatýn Ritimleri" heykelinin bronz versiyonunu teslim etmek için gelmiþti. Bu arada söylemeyi unuttum. Sanatçýnýn bronz heykelleri dünyanýn önde gelen þehirlerini de süslüyor. Sanata verdiði önemi daima takdir ettiðim Garanti Bankasý da böylelikle Rogers’ýn bir heykelini Ýstanbul’a armaan etmiþ oluyor. Avustralyalý heykeltýraþ ile konuþtuklarýmýza dönersek. Kapadokya’yý görüp etkilenmeyen var mý acaba? Rogers öylesine etkilenmiþ ki, orada beþ heykel daha yapmayý planlýyor. Kapadokya’da çekmiþ olduðu fotoðraflarý gösteriyor. Erkek, kadýn, çoluk çocuk herkes ya taþ topluyor ya taþlarý diziyor. Projesinde 250 ila 300 kiþi çalýþmýþ. Çalýþmalarla birlikte köylerde su sorunun en az seviyeye indirileceðini söyleyen Çetinkaya, köylerde su, yol ve alt yapý çalýþmalarýna önem verdiklerini de sözlerine ekledi. Kent haber Patates sökerek çeyiz hazýrlýyorlar Kaymaklý beldesi ve Derinkuyu ilçesinde patates tarlalarý genç kýzlara ve kadýnlara istihdam kaynaðý oluþturuyor. Yýlýn 8 ayý patates tarlalarýnda çalýþarak patates söken genç kýzlar ve kadýnlar bu iþten günde 20 YTL para kazanýyor. Bir patates tarlasýnda ortalama 12 genç kýz veya kadýn çalýþýyor. Bir kiþi günde yaklaþýk 2 – 3 ton patates söküyor. Günlük topladýklarý patates hasýlatý ise yaklaþýk 30 ton. PROJENÝN FÝNANSÖRÜ KÝM? Þimdiye kadar altý kýtada 5 bin kiþiyi istihdam etmiþ projelerinde. Çin’de yaptýðý çalýþmanýn görüntüleri etkileyici. Elden ele taþlarý geçirmekte olan Çinli iþçilerin tümü yeþil üniformalý, küçük çaplý bir ordu gibi. Andrew Rogers, gittiði her yerde yerel halkla çalýþýyor ama daima beraberinde mimar ve mühendislerin olduðu 12 kiþilik ekibi de var. Peki bu devasa projenin finansörü kim? "Avustralya Hükümeti ve baþta Avustralyalý sponsorlar olmak üzere baþka ülkelerden de sponsorlarla yürüyor bu proje" diyor. Avustralya’ya iki kere gitmiþtim. Kendimi bu güzel kýtada nedense dünyayla baðlantým kopmuþ gibi hissetmiþtim. Avrupa, ABD gibi deðil bambaþka bir duygu Avustralya’da olmak. Belki diyorum Avustralyalýlar, dünyayla baðlarýný güçlendirmek için böylesine bir projeye gönüllü katýlmýþlardýr. Geleceðe kalýcý bir iz býrakmak pek çoðuna da cazip gelmiþtir. Bu arada Andrew Rogers önümüzdeki aylarda Bergama’da benzer bir projeye giriþiyor. Bergama’daki akropolün yanýndaki iki tepeciðin birine "Hayatýn Ritimleri"ni, diðerine ise Tanrýça Nike’yi konduracak. Sýrada Hindistan, Ýngiltere, ABD var. Andrew Rogers çantasý sýrtýnda, yan yana koyacaðý taþlarý hayalinde bir ülkeden diðerine koþuyor. Hürriyet deðiþimi gerçekleþti. Akçakent ilçemize baðlý Ödemiþli köyüne ilave sondaj yapýlarak yetersiz olan suyun artýþý saðlanýrken, Avanoðlu Çökelek mahallesinde yapýlan sondaj çalýþmalarý devam etmekte. Akpýnar ilçesine baðlý Aliþar köyünde ENH hattý yenileme çalýþmalarý ve Pekmezci köyünün sondaj çalýþmalarý da devam ediyor. Kaman ilçesinde de Karahabalý köyünün ENH çalýþmalarý devam ediyor" dedi. Sulucakarahöyük: NEVÞEHÝR Türkiye’nin patates ambarý olarak bilinen Nevþehir’de patates hem çiftçiye kazandýrýyor hem de yöredeki genç kýz ve kadýnlara istihdam yaratýyor. Yöredeki genç kýzlar ve kadýnlar patates sökerek günde 20 YTL kazanýyor. Türkiye’de üretilen yaklaþýk 6 milyon ton patatesin yüzde 65’inin üretildiði Nevþehir’de genç kýzlar patates sökerek çeyizlerini hazýrlarken, yöre kadýný da aile ekonomisine katkýda bulunuyor. En çok patates üretiminin yapýldýðý merkeze baðlý Yýlda yaklaþýk 1 – 1,5 ton patatesi üretiminin yapýldýðý Nevþehir’de patates toplayarak çeyiz parasý kazanan genç kýzlar ve aile bütçelerine katkýda bulunan yöre kadýnlarý yýlda 8 ay çalýþtýklarýný 4 ay ise çalýþamadýklarýný söyledi. Evin erkeklerinin patates sökme ve toplama iþini yapmayýp, bu iþin yörede kadýn iþi olarak bilinmeye baþlandýðýný belirten genç kýz ve kadýnlar, “Eylül ve Nisan aylarý arasýnda her zaman patates ile ilgili yapýlacak iþ oluyor. Bu aylar arasý hasat dönemi olduðu için iþsiz kalmýyor patates söküp toplayarak para kazanýyoruz. Ancak yýlýn 4 ayý ise boþ duruyoruz. Çünkü o dönemler hasat önemi olmadýðý için yapýlacak iþ de olmuyor. Yaptýðýmýz iþten memnunuz. Yaz sýcaðýnda biraz zorlansak da yinede iþi aksatmýyoruz. Günde bir tarlada yaklaþýk 10 – 12 kiþi çalýþýp, ortalama 30 ton patates söküyoruz.” diye konuþtular. Kent Haber SATILIK EV TOKÝ konutlarýnda bulunan 1’ci etap, 1’ci blokta 23 no’lu ev satýlýktýr. Müracat: Hikmet Bozdað Tel: 0 543 590 80 81 Aleviyol 7 3 Ekim 2008 Cuma Halka, AKP’den acý bayram’þekerleri’ Kýlýçdaroðlu'nun internet sitesini çökerttiler Elektrik Mühendisleri Odasý (EMO), bugünden itibaren yürürlüðe girecek elektrik zammýný ironik bir dille eleþtirerek, bunu hükümetin halka “bayram hediyesi” ve “Bayramda acý þeker” olarak nitelendirdi. EMO’dan yapýlan açýklamada, “AKP Hükümeti’nin serbest piyasa ve özelleþtirme ýsrarý nedeniyle pahalý elektrik ve elektrik kesintileri açmazýyla karþý karþýya kalan halk, yeni yýlýn ardýndan Þeker Bayramý’nda da yine zam hediyesi aldý” denildi. Bugün devreye girecek zamla çýplak elektrik fiyatýnýn yüzde 10,7 arttýðý belirtilen açýklamada, böylece bu yýl içinde konutlarýn kullandýðý elektriðin çýplak fiyatýna yapýlan kümülatif zammýn yüzde 64,5’e ulaþtýðýna iþaret edildi. Bu zamla elektrik fiyat artýþýnýn, Ocak 2003-Aðustos 2008 dönemini kapsayan 5 yýl 7 aylýk AKP iktidarý döneminde gerçekleþen tüketici fiyatlarý endeksindeki yüzde 63,5’lik kümülatif artýþý da aþtýðý vurgulandý. Açýklamada, “Böylece 5 yýldýr zam yapmadýk diyerek oy toplayan AKP Hükümeti’nin seçim boyasý 10 ayda döküldü. Yapýlan zamlarla AKP Hükümeti, 1 yýl içinde yurttaþlardan yaklaþýk 4,5 milyar YTL fazla para toplayacaktýr” denildi. HASTANELERE, OKULLARA TEHDÝT EMO açýklamasýnda, serbest piyasa ve özelleþtirme ýsrarýnýn getirdiði sorun yalnýzca pahalý elektrik sonucunda yoksunluk ve yoksulluðun artmasýyla sýnýrlý kalmayacaðý ifade edilerek, þöyle denildi: “Hastane, okul gibi temel kamu hizmeti veren kurumlar, Þeker Bayramý sonrasýnda elektrik faturalarýný ödeyemedikleri için elektriklerinin kesileceði tehdidiyle karþý karþýya. Böylesi bir yönetim anlayýþý ne demokrasi, ne insan haklarý, ne sosyal devlet anlayýþýyla baðdaþmaz. Hükümeti bir an önce enerji alanýnda birikmiþ sorunlarý çözmek için ciddi adýmlar atmaya, kamu yatýrýmlarýnýn devreye alýnmasý için kaynaklarýn seferber edilmesine davet ediyoruz.” *** SSGSS devlet hastanelerini batýracak Türk Tabipleri Birliði (TTB) Merkez Konseyi, bugün yürürlüðe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý (SSGSS) Yasasý’na yönelik sert eleþtirilerde bulundu. Yapýlan açýklamada, “Bu yasayla özel hastanelere hizmet baþý ödeme sürdürülürken, devlet hastanelerine götürü bedel karþýlýðý ödeme yapýlacak. Bu devlet hastanelerinin zaman içinde batýrýlmasý anlamýna geliyor” denildi. Açýklamada yasayla ilgili eleþtiriler þöyle sýralandý: »Yeni yasa gereðince milyonlarca Bað Kur’lu saðlýk hizmetlerinden yararlanamayacak. Çünkü yasada saðlýk hizmetinden yararlanabilmek için 60 günden fazla prim borcu olmamak gerekiyor. Oysa Türkiye’de Bað-Kur’a baðlý çalýþanlarýn sadece yüzde 15’inin prim borcu bulunmuyor. Dolayýsýyla milyonlarca BaðKur’lunun saðlýk hizmeti almasý mümkün deðil. »1 Ekim’den itibaren emeklilik yaþý ve prim ödeme gün sayýsý kademeli olarak artýrýlýyor. Yeni iþe baþlayanlar için emekli olmak imkansýz denilecek kadar zorlaþtýrýldý. »Emekli aylýklarýnda zaman içerisinde yüzde 23-33 oranýnda azalmalar meydana gelecek. »Aylýk geliri 212 YTL ile 638 YTL arasýnda olanlar 25 YTL, 638 ile 1277 YTL arasýnda olanlar 76 YTL, 1277 YTL’den fazla olanlar ise 153 YTL ödeyerek saðlýk hizmetlerinden yararlanabilecek. »Ýhtiyaç duyulan saðlýk hizmetine kavuþabilmek için prim ödemek yetmeyecek, katýlým payý ve fark ücreti de ödenecek. Katýlým payý oranýný Bakanlar Kurulu belirleyecek. »Sosyal Güvenlik Kurumu gelir-gider durumuna bakarak saðlýk hizmetlerinde kýsýtlamalara gidebilecek. Yani halkýn doðuþtan kazanýlmýþ hakký olan saðlýk, parasý olana satýlacak, olmayana adeta sadaka olarak daðýtýlacak. »Kamu emekçilerinden 1 yýl sonra yüzde 5 saðlýk vergisi kesilmeye baþlanacak. »Yeþil kartlar 2 yýl sonra iptal edilecek. Bu iptalin ardýndan milyonlarca kiþi saðlýk hizmetine ulaþmada büyük zorluklar yaþayacak. Baþak Turan Ankara Birgün Rüþvet aldýðýný iddia ettiði AKP Genel Baþkan Yardýmcýsý Þaban Diþli"nin istifa etmesinde büyük rol sahibi olan ve yine AKP’nin önemli adlarýndan Genel Baþkan Yardýmcýsý Dengir Mir Mehmet Fýrat ile 20 televizyon kamerasýnýn önünde canlý yayýnda tartýþan CHP"li Kemal Kýlýçdaroðlu’nun internet sitesi çökertildi. Belgelerini ortaya koyarak gündeme getirdiði rüþvet ve yolsuzluk dosyalarýyla adýndan sýkça söz ettiren CHP Grup Baþkanvekili ve Ýstanbul Milletvekili Kemal Kýlýçdaroðlu sanal âlemde saldýrýya uðradý. Son günlerde yaptýðý çalýþmalar ve ortaya çýkardýðý yolsuzluk dosyalarýyla yoðun ilgi gören Kýlýçdaroðlu’nun internet sitesi hacker’larýn saldýrýsýna uðradý. Kýlýçdaroðlu"nun “www.kemalkilicdaroglu.com’ adlý internet sitesi “Terrorist Crew” baþlýklý bir yazýyla çökertildi. Sitedeki “Ýnandýktan sonra kâfirliðe sapýp sonra inkârcýlýkta daha da ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve iþte onlar, sapýklarýn ta kendisidirler. Eðer yasaklandýðýnýz büyük günahlardan kaçýnýrsanýz, sizin küçük günahlarýnýzý örteriz ve sizi þerefli bir yere sokarýz” ifadeleri dikkat çekti. CHP’li Kýlýçdaroðlu daha önce yaptýðý açýklamalarda çeþitli tehditler aldýðýný söylemiþti. Birgün Polis Vurdu, Felç Kaldý, Avukatý Býraktý, Hastane Ýlgilenmiyor Parkta sigara istedikleri polisin öfkelenerek vurduðu 19 yaþýndaki Yasin Kýrbaþ felç nedeniyle bir daha yürüyemeyebilir. Kýrbaþ "Avukat benle ilgilenmeyeceðini söyledi. Polis býçaklý gasp diyerek davacý olmuþ. Ama ortada býçak yok. Devlet polisini koruyacaktýr. Umudum yok" dedi. BÝA Haber Merkezi - Ýstanbul Emine ÖZCAN Yasin Kýrbaþ, 18 Haziran’da Moda’daki Yoðurtçu Parký’nda polis tarafýndan vuruldu. Omuriliði parçalanan 19 yaþýndaki Kýrbaþ geçirdiði felç nedeniyle bir daha yürüyemeyebilir. Yaklaþýk üç aydýr Haydarpaþa Numune Hastanesi’nde tedavi gören Kýrbaþ “Polis beni vurdu, felç oldum, gazeteler yanlýþ haberler yaptý, madde baðýmlýsý, gaspçý olduðumu yazdý, avukat benle ilgilenmeyeceðini söyleyerek býraktý. Devlete karþý gücümüz yok. Hiçbir umudum yok. sonuçta devlet polisi koruyacaktýr” dedi. "Sigara isteyince sinirlendi" Kýrbaþ’ýn anlattýðýna göre, o gün parkta, beþ arkadaþýyla mesaisi bitmiþ, sivil giyimli polis memurunun yanýna yaklaþýp sigara istediler. Polis olduðunu bilmediklerini söyleyen Kýrbaþ olayý þöyle anlattý: “Yanýnda kýz arkadaþý vardý. Alkol alýyorlardý. Sigara isteyince küfretmeye baþladý. Arkadaþlarým ‘niye küfrediyorsun ki?’ diye sordu, ‘ben polisim’ diyerek silahýný çýkardý. O sýrada cep telefonu kayalýklara düþtü. Polis daha da hidetlendi. Kýz arkadaþý ona silahýný yerine koymasýný söyledi. Dinlemedi. Onu da ittirdi. Arkadaþlarým kaçtýlar. Ben daha gerideydim. Beni yakaladý. Enseme silahýn kabzasýyla vurarak ve kolumu kývýrarak yere çökertti. O aný hatýrlamýyorum ama orada kurþunu boynuma sýkmýþ.” "Devlete emanet ettiðim çocuðumu devletin görevlisi vurdu" Eþiyle ayrýldýðý ve maddi durumu elvermediði için sekiz çocuðunu Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) yurtlarýna býrakmak zorunda kaldýðýný, Yasin’in de önce yurtta, bir dönem de Umut Çocuklarý Vakfý’nda kaldýðýný söyleyen babasý Murat Kýrbaþ “Yasin’in sicili temiz, sabýkasý yok. Ben çocuðumu devlet korumasýna verdim. Yurtlardaki olumsuz þartlardan da etkilenen çocuðumu yine devletin bir görevlisi vurdu. Oðlum suçsuzken vuruldu” dedi. Olaydan sonra tayin edilen zanlý polis B.O.’nun “býçakla gasp” iddiasýna karþý Murat Kýrbaþ “Ortada delil olarak býçak yok. Polis alenen suçludur" dedi. "Ayrýca önce barodan geldiðini söyleyen avukat ‘Polis yüzde 25 alkollü çýktý ama benden bu kadar. Gerisini siz takip edeceksiniz’ dedi. Asgari ücretle çalýþýyorum. Avukat tutmak için param yok. Hastanede doktoru iyi ama hastane koþullarý iyi deðil. Ba iyi koþullarda tedavi ettirebilirdim. Çünkü küçük bir olasýlýk olsa da yürüme ihtimali var. Gencecik çocuðun hayatý karardý.” "Üç günde bir altýný deðiþtiriyorlar" Babasýnýn çalýþmasý nedeniyle refakatçisi olmayan Yasin Kýrbaþ, intaniye servisinde kalmasýna raðmen hijyenik koþullarýn saðlanmadýðýný, görevlilerin üç günde bir altýný deðiþtirdiðini ve bu nedenle ayaklarýnda yaralar oluþtuðunu söyledi. Olayla ilgili olarak,Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü'nden yapýlan açýklamada "Þahýslarla polis memuru arasýnda çýkan arbede sýrasýnda polis memuru B.O. kendisini savunmak için silahýný çekmiþ ve boðuþma esnasýnda silahýn ateþ almasý sonucu saldýrganlardan Y.K. yaralanmýþtýr" deniyor. (EZÖ/EÜ)) Bianet Arkadaþ - Burhan Sönmez Ve, "Fýrtýnalar, selvi aðaçlarýnýn dayanýklýlýðýný göstermek için iyi bir fýrsattýr" demiþti. Arkadaþlýklarýn dayanýklýlýðýný göstermek için de iyi bir fýrsattýr. Vietnam baðýmsýzlýk mücadelesinin önderi Ho Çi Minh‘in gerçek adý bu deðildi, politik çalýþmalarý sýrasýnda kullandýðý isimlerden biriydi sadece, ama anlamlýydý. On altý yaþýndayken ülkesinden bir Fransýz gemisinin mutfaðýnda çalýþarak ayrýlan Ho, Fransa, Amerika, Ýngiltere gibi ülkelerde temizlikçilik, garsonluk, fotoðrafçý çýraklýðý, fýrýncýlýk gibi iþlerde çalýþtý. Güzel börek yapardý. Genç yaþtaki bir göçmen için o zamanlar tuhaf görünen bir alýþkanlýðý da vardý, her fýrsatta kütüphaneye gider, büyük bir iþtahla okurdu. Yýllar sonra Hong Kong‘ta Ýngilizler‘in eline düþüp hapsedildiðinde yakalandýðý verem hastalýðý yýllarca uðraþtýrdý onu, ama yüzünün inceliði veremden deðil, güzel annesine olan benzerliðindendi. Ülkesine ancak otuz yýl sonra döndü ve Fransa‘ya karþý baðýmsýzlýk mücadelesine katýldý. Kafasý zehir gibi çalýþýyor, denilen cinstendi. Bütün öngörüleri doðru çýkýyordu, ama yakalanmaktan bir türlü kurtulamýyor, bu sefer de Çinliler tarafýndan hapsediliyor ve dizanteri ve sýtma hastalýklarýndan çekiyordu. Nereden kaptýysa, bir kartvizit bastýrma meraký vardý. Sahte kimlikle dolaþtýðý her ülkede mutlaka yanýnda kartvizitleri olur, bunlarý insanlara bonkörce daðýtmaktan hoþlanýrdý. Kullandýðý birçok isim içinden kendisine seçtiði Ho Çi Minh, "ne istediðini bilen Ho" anlamýna geliyordu. Devrimci hareketlerin önde gelenlerine baktýðýmýzda, yirminci yüzyýlda adlarý dünya çapýnda büyüyüp de tartýþma konusu edilmemiþ veya gözden düþürülmemiþ iki kiþiden biriydi (diðeri Che idi). Fiziðin babasý Einstein, "Politika bugün içindir, oysa ki bir denklem sonsuzluk içindir" derken, Ho ve Che gibi insanlar (az da olsalar) o denklemdeki anlamýyla sonsuz bir asaleti temsil ediyorlardý. Sosyalizm kelimesini 1803 yýlýnda ilk kez kullanan Ýtalyan yazar Giuliani, bu kelimeyi Latince "arkadaþ" anlamýna gelen "Soci" kelimesinden türetmiþti. Ernesto Guevara, "arkadaþ, dost" anlamýna gelen ‘Che‘ adýný sonradan aldýðýnda, belki bu baðý biliyordu. O bilmiyorsa bile, bir polis saldýrýsýnýn yarasý sonucu ölen 68 kuþaðýnýn genç þairi mutlaka biliyordu, bu yüzden kendisine Arkadaþ Zekai Özger diyordu. Ve bu kelime onlara yakýþýyordu. "Ah! herkes susuyor/ hiç kimse bilmiyor içimin yangýnýný/ Ah! herkes mi susuyor/ kalbimi kalbine baðladýðým dostum/ Ah! herkes mi susuyor/ baðýrsam içimdeki dehþeti." Sol küçüldüðünde, içindeki arkadaþlýk ve dostluk da küçülürmüþ. Ayrýlýklar ve sürtüþmeler için küçük bir neden yeter, ama ele ele tutuþmak için yüz büyük neden görmezden gelinir. Güzel bir gelecekten söz edenlere inanç olur mu o zaman? "Politika bugün içindir" diyen bilimcinin sözüne kulak verirsek, arkadaþlýk ve dayanýþma bize "sonsuzluk için gerekli olan denklemin" önemini hatýrlatýr. Siyasette sonsuzluk yoktur, biliriz, bilimde de yoktur. Ama der ki eski âlimler, "bölünebilir þeyler sonludur, mesela uzaklýk sonludur. Ama bölünemeyen þeyler sonsuzdur, iyilik gibi, sevgi gibi, arkadaþlýk gibi." (Böyle bir düþünme biçimine ilk kapý aralayanlardan biri Antikçað filozofu Aristoteles‘ti. "Zaman, küçük anlarýn birbirine eklenmesinden oluþur" diyordu. Bunu anlayan yazarýmýz Orhan Pamuk, son romanýnda, "tek tek an‘larýn birleþmesiyle zamanýn oluþmasý gibi, tek tek eþyalarýn birleþmesinden bir hikâye yaratmýþtý.") Ýyiliðin ve arkadaþlýðýn sonsuzluðuna kim erebildi, bilinmez. Sevginin sonsuzluðuna ulaþmak için þu üç günlük dünyada bize düþen nimet iþte bu kadar: Biraz hata, biraz doðruluk ve fazlasýyla fedakârlýk. Kusurlarýmýz bizimdir, ama yaptýðýmýz iyilik de bizim hanemizdedir. Ho Çi Minh‘in diðer anlamý, "ruhu aydýnlanmýþ kiþi"ydi. Bu yüzden zorluklar karþýsýnda, umutsuzluk deðil, iyimser bir direnç taþýrdý. Ve, "Fýrtýnalar, selvi aðaçlarýnýn dayanýklýlýðýný göstermek için iyi bir fýrsattýr" demiþti. Arkadaþlýklarýn dayanýklýlýðýný göstermek için de iyi bir fýrsattýr. *Birgün Avrupa’nýn atýklarý Marmara’ya akýyor Ýstanbulluya kötü haber. Avrupa’nýn evsel ve sanayi atýklarýnýn Tuna henri yoluyla Marmara Denizi’ne kadar ulaþtýðý bildirildi ÇANAKKALE - Orta Avrupa ülkelerinin endüstriyel ve evsel atýklarýnýn Tuna Nehri’yle önce Karadeniz’e, daha sonra Ýstanbul Boðazý yoluyla Marmara Denizi’ne ulaþtýðý bildirildi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Öðretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhammet Türkoðlu, AA muhabirine yaptýðý açýklamada, boðazlar sistemindeki kirliliðin büyük bir kýsmýnýn, Orta Avrupa ülkelerinin endüstriyel ve evsel atýklarýndan kaynaklandýðýný savundu. Tuna Nehri boyunca uzanan Orta Avrupa ülkelerinin metropol kentlerinin, AB üyesi olmadan önce çevre kirliliði yaratan atýk sularýný doðrudan söz konusu nehre boþalttýklarýna dikkati çeken Türkoðlu, atýklarýn bu nehir yoluyla önce Karadeniz’e boþaldýðýný, daha sonra da Ýstanbul Boðazý yoluyla Marmara Denizi’ne taþýndýðýný bildirdi. Türkoðlu, bu kirliliðin, Marmara baseni boyunca yerleþmiþ olan Ýstanbul, Ýzmit ve Bursa gibi metropol kentlerin evsel ve endüstriyel atýklarýyla daha da yoðunlaþýp, denizdeki kirliliði daha da artýrdýðýný vurguladý. Kirliliðin Marmara Denizi’ndeki yüzeysel akýntýyla Çanakkale Boðazý’na, oradan da Kuzey Ege kýyýlarýna kadar ulaþtýðýný ifade eden Türkoðlu, "Türk boðazlar sistemindeki kirlilik oranýnýn yüksek olmasýyla birlikte mevcut akýntý nedeniyle kirlilik sürekli taþýnmaktadýr" dedi. Türkoðlu, Marmara Denizi’nin kendi kendini yenileyebilme kabiliyetinin diðer denizlere göre daha fazla olduðuna iþaret ederek, þöyle konuþtu: "Eðer sisteme çeþitli kaynaklardan gelen kirlilik yükünü azaltabilirsek, Marmara’da akýntý nedeniyle yüzey sularý yaklaþýk 6-7 ayda, dip akýntýsý nedeniyle de dip sularý 67 yýlda temizlenebilecektir. Marmara Denizi’nde hala dip balýkçýlýðý avcýlýðý yapabiliyorsak, bunu Ege Denizi’nden Çanakkale Boðazý’na oradan da Marmara Denizi’ne giden dip akýntý sistemine borçluyuz." Söz konusu çevre sorunlarýnda, boðazlardaki gemi trafiðinin artýþ göstermesinin yaný sýra deniz kazalarý sonucu oluþan kirliliðin de önemli rol oynadýðýný anlatan Türkoðlu, þunlarý kaydetti: "Gemilerin, normal koþullarda kirli sularýný yasal çerçevede belirli limanlarda boþaltmalarý gerekiyor. Ancak, bu olay gemi þirketleri tarafýndan önemli bir ekonomik gider olarak görüldüðünden, gemiler atýk sularýný kirlilik yükü fazla olan ve boþaltýldýðýnda kirlilik yükünün görsel olarak belli olmayacaðý, deniz suyu renginin bulanýk olduðu Marmara Denizi gibi denizlere boþaltýyor. Böylelikle sistemlerdeki kirlilik önemli oranda artýyor." (aa) Radikal
Benzer belgeler
Su borcu susuz bıraktı
çýkardý.Ancak AKP almýþ olduklarý oyun
þýmarýklýðý,güvencesi,ekonomik ve siyasal
güçlenmenin birlikteliði veya dünya ya bakýþ
ve soyut kavramlar üzerine yapýlan siyaset
olmasý nedeniyle böylesine ü...